YANKI




Tarihten bu yana birçok yazarın aklında, ruhunda ve dahi satır aralarında dolaşan bir sorudur bu: Neden yazıyorum? Kimisi yazıyı kendini ifade aracı olarak görür ve yazmasaydım delirecektim der. Kimi de sosyal kaygılarla toplumun daha iyiye ve güzele ulaşması adına birer basamak kılar kelimelerini.
Biz de YANKI ekibi olarak bu soruyu sorduk kendimize: Neden yazıyoruz? Elimizdeki kalem, dilimizdeki kelam ve dahi kalbimizde bir kor gibi yanan anlam niye? Neyin yankısı bunca çaba ve bunca kelime?
Her birimizin kendi yolculuğu doğrultusunda cevapları var elbet bu soruya. Hayallerimiz, hedeflerimiz, hikayelerimiz.. Aynı kaynaktan doğup da farklı kollara ayrılan ırmaklar gibiyiz biz. Kimimiz tarih, kimimiz sanat, kimimiz biyoloji, teknoloji ya da hayvanlar alemi.. Her birimiz bambaşka varlık coğrafyalarında dolu dizgin akıyor, bu akışta bize eşlik eden hakikatleri alüvyonlar gibi önümüze katarak, geleceğin ufkunda satır satır işlenmiş anlam adacıkları oluşturmayı ümit ediyoruz.
Peki, kolay mı bu anlam adacıklarını oluşturmak? Değil elbette. Çünkü önce kendini anlamak ve kendi hikayeni anlamlandırmak ile başlıyor bütün mesele. İşte bu yüzden yazıyoruz biz de. Halden hale dönüp duran dünya içinde su gibi aziz ve duru kalarak hayatla birlikte akabilelim diye.. Kelime kelime, hece hece özümüzü arayıp bulma niyetiyle.. Varoluş imlasına uygun, cümle cümle ruhumuzu inşa edelim diye kendi ellerimizle.. Hani hep okumaktan bahsedilir ya yazıdan konu açılınca; ne kadar çok okursa bir yazar, kalemi o kadar kuvvetlenir denir ya. Biz de en çok kendimizi okumak için yazıyoruz aslında.
“ Kainattan Halık’ını soran bir seyyahın müşahedatıdır.’ diyordu Zamanın Güzeli hani bir bahsinde. Biz de kainattan kendimizi soruyoruz yazı vesilesiyle. Mesela bu sayımızda emek emek işlenen yazılarımızla soruyoruz: Kah tekerrür eden tarihte, kah DNA ve genetikte.. Kah aşk ateşinde, kah tasavvufun şefkat elinde.. Rüyada, distopyada , yapay zekada.. Oyunda, gerçekte ve hakikatte nasıl anlamlar yankılanıyor bizden bize, Öz’den söze?
İşte bunlar için ve bunlar üzerine yazıyoruz biz dostlar. Peki, siz neden okuyorsunuz?
HAZİRAN
SİNEMA
8-9. Sınıf kız öğrencileri için sinema izleme aktivitesi yapıldı
17
HAZİRAN
BABALAR GÜNÜ PROGRAMI
8-9.Sınıf Erkek öğrenciler babalarıya birlikte kahvaltı yapıldı
18
HAZİRAN
PİKNİK
10,11,12 sınıf erkek öğrencileri ve velileri piknikte buluştular
26
HAZİRAN
SALAVAT VE İHLAS YARIŞMASI
Tüm Ortaokul ve lise öğrencilerine arefe günü yarışma yapıldı.
2
SEMİNER
8-9. Sınıf kız öğrencileri için seminer yapıldı
18
HAZİRAN
KAHVALTI BULUŞMASI
Üniversiteliler ve mezunlar kahvaltı programında biraraya geldiler
25
KINA PROGRAMI
Ortaokul ve lise kız öğrencilerine kına programı yapıldı
27 28
HAZİRAN
KURBAN BAYRAMI
Bayram etkinliği ve bayramlaşma programı
HAZİRAN 1
Geçtiğimiz Kurban Bayramında GRFS topluluğu yeniden bir araya geldi. Kurban Bayramı programında dondurmadan tutun harçlığa ve hediyelere varıncaya kadar çocukların içlerini heyecan ile dolduran çeşit çeşit uygulamalar dikkatimizi çekti..
Bayram programı vesilesiyle Yankı Dergisi’nin sosyal medya ekibinden olan Esra ve Handan, topluluğumuzun güzel ve tatlı çocukları ile röportaj yapma fırsatı buldular Çocuklarımıza bu bayram için planlarını ve neler yapmak istedikleri soruldu. Her soru sorulan çocuğun cevabında farklı bir neşe ve farklı bir heyecan fark ediliyordu
Yankı Dergisi’nin bayram röportajı sayesinde, aslında dini ve aynı zamanda
kültürel öğelerimizin çocuklarımızda oluşturduğu etkileri görmüş olduk ve Kurban Bayramının çocuklara neler anımsattığını da aynı zamanda bu röportaj sayesinde öğrenmiş olduk.
Bayramlar, dünyanın neresinde olursa olsun çocukların heyecan ile bekleyip hazırlanmak için uzun süre harcadıkları özel günlerdir Dini ve kültürel bayramlarımızı benimsememiz ve bayramların önemini
küçüklerimize anlatmamız hem dinimizi kaybetmemek hem de kültürümüzü benimsemek açısından çok önemlidir
lu ve huzurlu bayramlarda buluşmak dileğiyle.
Zatenbilinenbirşeyigözlerönünesermekmümkünmüdür?George Orwell,1984adlıkitabında“Eniyikitaplar,bilinenianlatanlardır.”diyere bilmekvefarkındaolmanınaynışeyolmadığınıvurgular Üzerinde durulmasıgerekenkonularıöneçıkarmak,başarılıkitaplardasıkça görülenbirözelliktir Politikagerçeklerinivemuhtemelgeleceği anlatmakisedistopikkitaplarınişidir.
Distopya,basitanlatımıylainsanlarınrüyalarındagörselerkorkacaklar biryaşamıngerçekliğedönüşmesifikridir.Distopikbirtoplum, demokratikhaklarınveözgürlüklerintümüylebaskıaltındatutulduğu, siyasalerkinbireldetoplandığı,teröre,baskıyavezulmedayalıbir devlettarafındanyönetilir.HayvanÇiftliği,1984,Fahrenheit451veCesu YeniDünyaenünlüdistopikklasikleriarasındadır.AynızamandaAçlık OyunlarıveLabirentgibidistopikgençlikserileridebukategorideyer almaktadır.Butarzkitaplarvarolanveolabilecekdevletyönetimlerine karşıokuyucuyu,dolayısıyladatoplumuuyarır
“HayvanÇiftliğiniokuduğumdaherşeyaçıklığakavuştu.”derKuzey Kore’denkaçarakgelenYeonmiPark HayvanÇiftliği,yöneticikabul ettikleridiktatörbirdomuztarafındanyavaşyavaşköleleştirilen hayvanlarıanlatır.Hernekadarelealdığıkarakterdomuzlar,inekler, tavuklarvedahabirçokbaşkahayvanolsadasayısızülkenin gerçekleriniyüzevururGeorgeOrwell’ınbukitabı.Aynızamanda Fahrenayt451dekitapsızbirdevletoluşturmaçabasındakidistopikbir dünyayıelealır.Başkarakterimizkitapyakanbiritfaiyecidenkitapsever birasiyedönüşür. Kitaplardankorkandevletlerinyansımasıdır Fahrenayt451
1984veCesurYeniDünya,geleceğeodaklanandistopyalardandır. Duygularveisteklerinköreltildiğidevletlerianlatanbuikikitap, potansiyelgeleceğianlatırvebudaonlarıkorkutucuyapanşeydir.
İnsanlarrobotgibi;özgürlük,sevgi,heyecanveneşeolmadankendileri içinbelirlenen,çalışmayadayalıhayatlarıyaşarlar.1984,aşıkolarak sistemekarşıgelenbirçiftielealır.GeorgeOrwell’ınbukitaptaelealdığı devlet,gelecektençokozamankiyaşamınfarklıbirversiyonunabenzer
1949yılındayazılankitaptakiLondra,ozamankişehrindahadurgunve üzgünhaliolarakkalmıştır.
Savaşbarıştır,özgürlükköleliktir,cahillikgüçtür.” mottosuylahareketedilirveBüyükAbidenilen adamınhersöylediğikoşulsuzkabuledilir.
CesurYeniDünya,1984’tenonyediyılönce yazılmışolmasınarağmengeleceğitahmin etmekteçokdahaiyibirişçıkarırvedolayısıyladadaha korkutucukabuledilirKitabı1932yılındayayımlayanAldous Huxley,günümüzdeyeralacakuzayseyahatlerini,özel helikopterleri,tüpbebeklerivedoğumkontrolügibibirçok şeyiöngörerekkarşımızadahaolasıbirgelecekçıkarmıştır.
BirdeAçlıkOyunlarıveLabirentgibigençlikserilerivardırki, diğerkitaplarkadarsiyasibiramaçlayazılmasalarda başarılıdistopyaörneklerindendir.Bukitaplaronbeşveyirmi yaşaralığındakikarakterlerielealarakgençlerikendisine çeker AçlıkOyunlarıfakirinçokfakir,zengininçokzengin olduğubirdünyadageçer.Hersene,gençleribirarenaya koyarakensonsadecebirisicanlıkalanakadardevam edecekleribiroyundüzenlenir.KatnissEverdeen,baş karakterimiz,oyunakatılmayagönüllüolurvebudabir isyanaöncülükeder.Labirentisevirüstarafındanele geçirilmişbirgelecektegeçmektedirvebirçokgençpanzehir içindenekolmayazorlanır.Birgrupgencinbirarayagelerek sistemebaşkaldırmasıveözgürlükiçinsavaşmasıanlatılır.
Distopikkitaplartoplumabiruyarıniteliğindedirve farkındalıkiçinokunmasıönemlidir.Devlettarafındansürekli gözlemlenenvekontrolaltındatutulanbirtoplumunnormal yaşamayadevamedemeyeceğinivedeğerlerinin
kaybolmayayatkınolduğunuhatırlatır.“Konforistemiyorum. Tanrıistiyorum,şiiristiyorum,gerçektehlikeistiyorum, özgürlükistiyorum,sevapistiyorum,günahistiyorum.”der
CesurYeniDünya’dakikarakterlerdenbiri.Tümbunlar olmadanhayatsıkıcıbirrutin,kalpisesadecekan pompalayanbirorgandır.Birgünbirkabusauyanmamak içinduygulara,unutmamakiçinsekitaplarasahipçıkmak gerekir.
Hatırlanmayan Rüyalar ve Unutulmaz Rüyalar Arasında Neler
Değişiyor?
SelamlardeğerliYankıokurları, bazısındahayallerimizingerçekleştiği,bazısındaanlatamadığımızkorkular içindekaldığımız yüzlerce,binlercegördüğümüzrüyavardır Pekisizceneden“Rüyalarımızıhatırlamayız” deriz?Aslında birikitanesibileolsahatırladığımızrüyalarımızolur.
Lisanslıbirkuruluşunbirmakalesinde(“WhyWeDreamandtheRoleTheyPlay”)uzmanlarınhala“Neden rüyagörülür?”sorusununcevabıolarakkesinbirbilgilerininolmadığıanlatılır.
Pekinedenrüyalarımızınhepsinihatırlayamıyoruz?
2016 yılında Behavioral and Brain Sciences dergisinde yayınlanan bir makalede uzmanlar; insanların rüyalarınıunutmalarınınnedenininuykusırasındaasetilkolinvenorepinefrinseviyelerindekideğişimlerden kaynaklandığını söylemektedir. Bu değişiklikler rüya hatırlama sürecini etkileyebilir ve rüyaların hatırlanmasınızorlaştırabilir.
Sizceasılrüyagörünceneoluyor?
Bizler uykuya daldıktan sonra REM evresine gireriz. Rüyalarımızın çoğu REM evresinde (hızlı göz hareketi) basitçe“uykununrüyagörülenevresi”gerçekleşir
OzamanbuREMevresinegirmedenrüyagöremeyeceğimizanlamınamıgeliyor?Hayır Rüyalar hem "hızlıgözhareketi"(REM)uykusundahemdenon-REM(NREM)uykusundagerçekleşebilir.
REMevresisırasındabeynimiz,neredeyseuyanıkkenolduğukadaraktifolmaktadır.REMuykusu4bölüme ayrılır Heruykudöngüsü,yaklaşık90ila120dakikaarasındasürervegenellikle4ila6keztekrarlanır Uyku döngüsügenellikleNREM(Non-REM)veREMevrelerininsırasıylatekrarlanmasıylaoluşur.
1.UykuyaDalma:Uykudöngüsü,uykuyadalmaevresiylebaşlar.Buevrede,uykuhalibaşlar,kaslargevşer vebilinçdüzeyiyavaşlar
2.HafifNREMUykusu: UykuyadalmaevresinitakibenhafifNREMuykusugelir Buevrede,uykuderinleşir, vücutsıcaklığıdüşervesolunumvekalpatışhızıyavaşlar.
3.DerinNREMUykusu:HafifNREMuykusunutakibenderinNREMuykusugelir.Buevrede,vücudun dinlenmeveiyileşmesüreçlerigerçekleşir.Enyavaşbeyindalgaları(deltadalgaları)buevredegörülür.
4.REMUykusu:DerinNREMuykusunutakibenREMevresigelir.REMevresindegözlerhızlahareketeder,beyin aktivitesiartarverüyagörmesıklığıartar.Aynızamandavücutkaslarıbüyükölçüdefelçolurvesolunumve kalpatışhızıartar.
Budörtevre,biruykudöngüsünütamamlar.Genelolarak,birgeceboyuncabirkaçuykudöngüsütekrarlanır veREMevresiuykudöngüsününilerleyenaşamalarındadahasıkveuzunsüreliolarakgerçekleşir.
Davranışsal genetik, davranışlar üzerindeki genetik ve çevresel etkilerin incelenmesidir Bir ebeveynden yavrularına miras kalan kişilik özellikleri olarak da bilinir Yaratılış ve Yetiştirme (Nature vs Nurture); bir davranışın kalıtsal (genetik) veya sonradan kazanılmış (öğrenilmiş) etkilerin bir ürünü olup olmadığını içeren, insan biyolojisinde uzun süre boyunca tartışılmış olan, psikolojik bir argümandır. Peki sizce, kişiliğimizi nasıl geliştirdiğimizi ve nasıl davrandığımızı etkileme olasılığı daha yüksek olan şey nedir? Doğduğumuz genler mi yoksa içinde büyüdüğümüz çevre tarafından öğrendiğimiz davranışlar mı?
Şimdi iki tarafın bakış açısına bakalım. Davranışların yetiştirme şeklinden etkilendiğini düşünen taraf, doğru ortam ve uyaranlarla(stimuli) istediğiniz bir şekilde davranacağımıza inanır.3 Peki ya Yaratılış tarafı? Bu biyolojik
bakış açısını nasıl inceleyebiliriz? Bilim adamları DNA mıza bakarak, onu iki farklı şekilde ölçebilir
Bebeklerin ve çocukların huylarını, çevre onları etkilemeden önce incelemek.
Farklı türde aile araştırmalarına bakmak (örneğin, tek yumurta ikizleri ve çift yumurta ikizleri veya evlat edinilmiş çocuklar).3
İlk olarak, bebekler genetik olarak belirlenmiş huylarla doğarlar Dünyada yenilerdir ve çevre onları pek etkilememiştir Örneğin, pozitif/negatif duygular, tepkisellik ve uygunluk, doğuştan mevcut olan huylarla ilgilidir. Bu da bilim adamlarını bu davranışların genetik temelli olduğuna inandırır. 1
İkinci olarak aile araştırmalarına bakabiliriz. Mesala, tek yumurta ikizleri
(MZ) genetik bilgilerinin %100'ünü, çift yumurta ikizler (DZ) ise %50'sini paylaşır. MZ ikizleri, DZ ikizlerine göre birbirlerine daha çok benzer, bu da kişiliğin genetikten etkilendiğini gösterir 4
Bilimsel araştırmalarla yapılmış, yukarıdaki tabloya baktığımızda görürüz ki aynı yumurta ikizleri, farklı veya aynı ortamda yetiştirilirse bile strese eğilimi, saldırganlığı, ortama yabancı olması, dürtü kontrolü, duygusallığı, gelenekçilik hissi ve başarı oryantasyonu çift ikizlere göre daha çok benzerdir Ayrıca, tek yumurta ikizleri her zaman aynı genlere, aynı genetik yapıya sahiptir. Ancak doğumda ayrılanlar iki farklı ortamda büyürler ve bu da aynı DNA'nın farklı ortamlarda yetiştirilmesi anlamına gelir. Fakat, bilim adamları bu sebepler olsa bile onların benzer kişiliklere ve IQ'lara sahip olduklarını öğrenirler 3
Bir diğer araştırmada ise, Çocuklar, çevre onları etkilemeden önce genç yaşta evlat edinilir. Onlar biraz büyüdükten sonra, onların kişiliklerini inceleyerek, biyolojik ebeveynleriyle karşılaştırılır. Ve sonra, bilim adamları biyolojik ebeveynlerle bir DNA bağlantısı olup olmadığını veya kişiliklerinin onları büyüten evlat edinen ebeveynleri ile eşleşip eşleşmediğine bakarlar. Birçok araştırmadan sonra bulunmuştur ki, biyolojik ebeveynlerin DNA'sı, kişilik üzerinde evlat edinen ebeveynlerden daha fazla etkiye sahiptir 5
Sonuç olarak, canlı bir organizmanın özellikleri, genetiğinden ve çevre ile etkileşimlerinden etkilenir Hem genetik hem de yetiştirme, bir kişinin davranışını etkiler Araştırmalara göre görüyoruz ki, ikizler veya kardeşler ayrı ortamlarda büyüse bile biyolojik açıdan benzer hareketler sergileyebilir.3 Bu da demek oluyor ki, iki faktörün de davranışlarımızda etkisi
vardır Yani, Yaratıcı insanları çok yönlü yaratmış; genetik yollarla davranışları değişeceği gibi onlara sonradan davranışlar kazanabilme şansı da vermiştir
Bugün sizler için ünlü bilim adamı Albert Einstein’ın satranca olan ilgisini, satranç hakkındaki düşüncelerini ve 1913 yılında Sell adlı kişiyle oynadığı satranç maçını kaleme alacağım.
Albert Einstein, satrancı “rekabet ve kazanç-kayıp mantığından dolayı” kötü bir oyun olarak görmesine rağmen, fizik çalışmalarına ara vermek ve birazcık rahatlamak için sıkça oynardı Albert Einstein’in satranç ustaları hakkında tarihe geçmiş önemli bir sözü ise şudur; “Satranç, ustalarını zincire vurup ruhlarını öylesine biçimlendirir ki, en güçlüsünün bile içsel özgürlüğü bunun cefasını çeker ” Albert Einstein, satranç ustalarının o yıllarda maçlarındaki bazı pozisyonlarını ve çektikleri sıkıntılı durumları dikkatle incelemiştir. O, bu davranışlardan dolayı satranç oyununa bağımlı olan satranç ustalarının fark edilemeyen acılarını ortaya çıkarmak için bu sözünü söylemiştir
Albert Einstein, birçok ünlü bilim adamı ve satranç ustalarıyla oynamıştır Bunların arasından en çok dikkat çeken ise tarihte Sell diye anılan ve gerçek ismi bilinmeyen bir satranç oyuncusuyla İsveç’in Zürich şehrinde 1913’te oynadıkları satranç maçıdır. Einstein, yaptığı taş fedalarını ve inanılmaz zekasını satranç oyununda nasıl gösterdiğini bu maçta gözler önüne seriyor Einstein oyuna beyaz taşlarla italyan açılışı ile başlamıştır:
Maçın sonunda meşhur satranç ustası Sell, oyunu terk etmek zorunda kalır ve Albert Einstein 1-0 kazanır.
SonolarakdacevabıAğustosayında yayınlanacakolanbulmaca: Beyazoynarveikihamledemateder
Acının, özellikle de aşk acısının sanatçılara ilham verip olağanüstü eserler ortaya çıkardığına inanır mısınız? 1938
Çiçekdağı doğumlu, Bozkırın Tezenesi lâkabıyla bilinen Neşet Ertaş’ın en ünlü şarkıları Yazımı Kışa Çevirdin ve Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin bu hipotezi destekleyen bir yapı denilebilir Ertaş, Ankara’da çalıştığı gazinoda
Leyla isimli bir kadına aşık olur Oğlunun ilişkisini Leyla’nın mesleğinden dolayı onaylamayan Neşet’in babası
Muharrem Ertaş, hislerini sanatçılık yaptığı gazinoda oğluna hitap ettiği bir ağıtta belirtir;
“Temiz ruhlu, Saf kalplisin şöhretsin
Hakkın vardır evlenmeye evladım
Mevlam sana yapanları kahretsin
Aslı bozuk alma dedim evladım…”
Sevgilisinden ‘aslı bozuk’ olarak hitap edilmesine incinen Neşet, babasına şu kıtalarla cevap verdi; “Ulu arıyorsan analar ulu
Sevmişiz biz onu olmuşuz kulu
Analar insandır biz insanoğlu
Aslı bozuk deme gel şu insana
Aşkı kimden aldın sevgiyi kimden
Aslı bozuk deme gel şu insana
Soracak olursan eğer ki benden
Aslı bozuk deme gel şu insana
Yazımızı felek yazdı Mevlâdan değil
Senin dediklerin evladan değil
Her hata suç bende Leylâ’dan değil
Aslı bozuk deme gel şu insana”
Acının, özellikle de aşk acısının sanatçılara ilham verip olağanüstü eserler ortaya çıkardığına inanır mısınız? 1938
Babasının karşı çıkmasına rağmen biricik sevgilisiyle 1963 yılında evlenip üç çocuk sahibi olan Neşet Ertaş’ın yedi yıllık evliliği, askerden dönmesiyle 1970 yılında sona erdi Ayrılıklarının üzerine eski yârine dargın kalmayan Neşet Ertaş, eşine hitaben şarkı yazmaya devam eder, ve hatta bir tanesinde, sevgilisi Leyla’ya bir dilekte bulunur;
“Niye çattın kaşlarını Bilmiyom yar suçlarını Ben ölürsem saçlarını Yolma gayrı yolma leyli leyli
Ben yandım aşkın narına Meyletmem dünya malına Ölürsem de mezarıma Gelme gayrı gelme leyli leyli”
Fakat Leyla, Bozkırın Tezenesi’nin ondan son dileğini yerine getirmez ve merhum sanatçının kabrini ziyaret edip çokça göz yaşı döker. Vasiyeti üzerine babasının ayağının ucuna gömülen Neşet Ertaş mezarının üzerine şu mısraları yazar;
“Sakın ola ha insanoğlu, İncitme canı incitme Her can bir kalp hakka bağlı, İncitme canı incitme.”
Hocaefendi’nin Edirne'ye ait unutamadığı hatıralardan biri de iki idamda “ruhanî reislik” yapmış olmasıdır
Bunlardan ilki; 1959 senesinde olmuştur. Üç Şerefeli Camii'nde imamlık yaparken, bir gün biri gelip "Hakim Gani Bey seni istiyor" der. Hocaefendi endişeyle yanına gider. Hakim "Bir idamlık var, seni “Ruhani Reis” olarak bulundurmaya karar verdik."şeklinde durumu anlatır. Hocaefendiye, kendisini tanıyıp itimad ettikleri için çağırdıklarını ve bu görevi verdiklerini ifade eder. Bu durum bir dönem idamlarin millete ibret olsun diye açıkta yapılması uygulamasına bir örnektir. İhtilalden sonra açıkta idam kaldırılmıştır.
Gece Hocaefendi alınır ve hapishanenin yolu tutulur. Hücreye girdiklerinde Rasim Dik adlı idamlığın elleri bağlıdır Adam idam kararının mecliste tasdik edildiğini daha önce gazeteden öğrenmiş ve şoka girmiştir. Konuştukları hep hezeyandır ve devamlı olarak: "Atatürk gelecek ve eve gideceğiz." demektedir. Biraz sonra gelip beyaz gömleği giydirirler ve boynuna da işlediği suçu bildiren bir yafta asarlar. Bu idam mahkumunun asıl hikayesi ise şöyledir: Rasim ve eşi birinin evine soyguna girer hem evdeki adamı hem de eşini öldürürler. Bahçede köpek havlamaya başlayınca onu da baltayla parçalayıp, cesetleri götürüp bir yere gömerler. Öldürdükleri adam kalaycılık yapan fakir birisidir ve bütün buldukları üçyüz lira paradan ibarettir...
İdam sehpası Üç Şerefeli'nin önüne kurulur. Halk etrafı doldurmuş, ortalık panayır yerine dönmüştür. Kimisi kuruyemiş, kimi şerbet satmakla meşguldür ve kimsede ibret alma niyeti görülmemektedir. Sadece Kuşcudoğan Camii’nde müezzinlik ve aynı zamanda Kur'an kursu öğretmenliği yapan, o gün elli yaşlarındaki İbrahim Efendi bu olaya çok üzülür. Hatta bir hafta kadar da idam yapılan bu yerden geçemez.
Son Telkin:
Hocaefendi, “Ruhani Reis” olarak son telkinini yaptıktan sonra idamlık, sehpanın üzerine çıkarılır. Yakından görmek, o ruh halini yaşamak, şimdi canlı olan bu insanın birkaç saniye sonra ölü olacağını düşünmek ve bunu bizzat müşahede etmek Hocaefendi’yi derin düşüncelere ve hislere sürükler Gani Bey, Rasim'e yaklaşarak: Son bir arzun var mı? der. O yine "Atatürk gelecek, eve gideceğiz" diye karşılık verir. Bir cellat getirirler, adam körkütük sarhoştur, zaten adet de böyledir. Rasim kıbleye çevrilir ve cellat zorla ipi boynuna takar . Fakat cesed tam kıblenin tersi istikamete döner. Rasim'in ibretlik korkunç cesedi ertesi gün öğle vaktine kadar orada asılı kalır. Ancak Hocaefendi yine de kimsenin ders aldığı kanaatinde değildir.
Artık meşhur olduğundan ikinci idama yine Hocaefendi çağrılır. O zaman dışarıda asmak yasaklanmıştır. İkinci idamlığın adı Mehmettir Hükümet tabibi gelir ve "Papaz geldi mi?" diye sorar Beraberce hapishaneye giderler Mehmed çok temiz çehreli bir gençtir. Hocaefendi onun katil olacağına ihtimal vermez. Mehmet’in onları görür görmez ayaklarının bağı çözülür ve geçici felç olur Bir kanepeye otururlar, Hocaefendi anlatmaya başlar: “Mehmet, işte durum bu. Meclis tasdik etmiş. Bundan sonra başka çare yok. Allah'a giden bir yoldasın ve başka yollar da kapalı ” Hocaefendi; “Abdest almak ister misin?” diye sorduğunda, isterim der Ayaklarına gelince takati kesilir ve ayaklarını yıkayamaz.
Hocaefendi, Amentü'yü okutmaya başlayınca biraz okur; fakat gerisini getiremez. Kelimeler aklından bir bir silinir. Arada da "Beni bir daha adlî tıpa verseniz" diye ricada bulunur.Hocaefendi orada hayatın kıymetini sanki idama götürülecek olan Mehmet değil de kendisiymiş gibi daha iyi anlar. Aradan seneler geçmesine rağmen hatırladıkça bu hicranı hala yaşadığını söyler Hocaefendi…
Mehmet’in ardından bir çobanı öldürmüş diye anlatılır. Kimbilir belki onun da boynuna böyle bir yafta asmışlardır. İnfaz sırasında Cellat sarhoştur, ayakta duramaz ve yıkılır. O hükümet tabibi hemen sehpaya sıçrar ve cellatlığı o yapar. Mehmed etrafına sitemkâr bakışları ile son kez küskün küskün bakar. Sonra da sehpanın itilmesine yardım eder gibi ayaklarını oynatır. Bir iki sallanır ve hemen kolayca can verir.
Hocaefendi’nin his dünyasını sarsan ibretlik bu iki idam da O’nun hayat hikayesinde önem arz etmektedir.
İngilterevediğerAvrupaülkeleriÇin’dençokçoköncesanayileşmeyebaşladı.PekiÇin’in sanayileşmeyeyüzyıllarsonrabaşlamasınınasılizahedebiliriz?İştebusorununcevabı: Sanayidevrimininivmesininarttığıdönemdeİngilizleryavaşyavaşşehirlereyerleşmeye başlamıştıveüretimdeartışvardı.Vebudaİngiltereekonomisininbüyümesinevedolayısıyla daişçigücütalebininartmasınayolaçıyordu.Bunaparalelolarakişçilikoldukçapahalıydı.Bir işverenherhangibiriniçalıştırmakistersebuonapahalıyapatlıyordu.Çin'ekıyaslaçokçok dahaazinsanolmasıdaişgücünüdeğerliyapıyordu.İşsahiplerininürettiğiürünleretalep üretilendenfazlaydı Buyüzdenüreticilerüretimiarttırmakistiyorlardıamasermayeleri işçilerinmaaşlarınagidiyordu.İşçimaaşıbukadaryüksekteyken,verimliliktamaksinehep düşüktü.
İngiltere'deverimliliğiartırmayadahaçokteşvikvardı Buyüzdenmakineleşmeişsahiplerine çokdahahoşgeliyordu.İngiltere'yekıyaslaÇinendüstriyeihtiyaçduymuyordu.
İngiltere'densonradiğeravrupaülkeleribaştaolmaküzeresanayileşmegiderekyayıldı.Fakat Çin’deiseİngiltere'ninsanayileşmesindentamıtamına200yılsonrailkadımlaratıldı.Pekiya emeğiçokçaazaltanmakinelerdiğerülkelerdebukadarrevaçtaikenÇin’inbunutercih etmemesininnedenineydi?Dahaazemekiledahaverimliolmayanedenihtiyaçlarıyoktu? Evetihtiyaçlarıyoktu,çünküişsahipleriiçinişçiçalıştırmakokadarucuzduki,işverenleriçin makineyeyatırımyapmakişçiçalıştırmaktandahamaliyetliydi.Taki,makinelerinmaliyetine oranlaverimliliği,isçicalıştırmanınmaliyetineoranlaverimliliğiniaşanakadar İşteo zamandansonraÇin'dedesanayileşmehızlanarakarttı.
MelihaEkinci KAYNAKLAR
koyunundoğmasıiçin276hücrefedaedildiğinigördünüz/duydunuzmu?İştebukoyunöylebi kihemTürkiye’dekikoyunlara,hemdediğercanlıkoyunlarabenzemez.Çünkübukoyunbirk ndığıcanlınınfizikselaçıdantıpatıpaynısıdır. irvenasıloluşur?
unuzunbildiğiüzerebircanlınıngenetikkopyasıdır.Yanibudemekoluyorki,klonlanancanlıf onlandığıcanlınıntıpatıpaynısıdır.Klonlamanıngerçekleşmesiiçin,klonlanacakcanlının dekiDNA’yıalmak,başkabircanlınınhücresindekiçekirdeğiçıkarmak,veçıkardıktansonraoD erleştirmek gerekir.Buhücreçoğalıpembriyooluşturduktansonra,embriyoyubirdoğuracak/ canlınınrahminekoymakgerekir.Uğraşlarsonrası,canlıklondünyayagelir.
minsanlarınınuğraşlarıyla İskoçya'da5Temmuz1996'dadünyayagelir.Dolly'nindoğmasıiçin rklıgörevleriolmasıkaydıyladoğmasürecindesadece3taneannekoyunkullanılmıştır.Biriklo ş g revindeyken,öbüründenyumurtahücresivediğerindendeDNAalınmıştır.Busüreçte,276hücr uygunhalegelip,13’ügelişebilmiştir,vesadece1tanekoyunubaşarıyladoğurmuştur.Ayrıcaher ly,birilkolarakbilinsedeaslındabiliminsanlarıdahaöncedenklonlamaişleminidiğerhayvanl aşarılıolmuşlardıramailkveençokbilineniDolly’dir.
alesefki,14Şubat2003tarihinde,6yaşındaykenölmüştür.Normaldekoyunlarınölümyaşortala ,Dolly6yaşındaölmüştür.Bununsebebiise,DNA’sınıaldıklarıkoyununyaşı6olmasıdır.Hücre iyleberaberkromozomlarınucundakitelomerlergittikçekısalır.Telomerlerkısaldıkçadacanlı ikçeazalır.Yaniklonlanancanlı,DNA’sınıaldığıcanlınınyaşındanbaşlayıphayatadevameder. yundoğduktansonrafizikselaçıdanda6yaşındakibirkoyunabenzeyeceğianlamınagelmez.
işlemiöylebirsüreçtirki:başarılıolmasıiçinbirdenfazladenemekgerekir,veartıolarakbuişl oğaltılırken,sağlıkdurumlarını korumaları çokzordur.Dollyde276deneyimden1şanslıkoyun
Tekrardan hoş geldiniz. Bugün bu yazı serimizin de sonuna gelmiş bulunmaktayız. Önceki yazılarımda Çanakkale Savaşı öncesi Osmanlı’ya gelen Alman subaylarını, dönemin Alman hükümetinin bizi Ruslara karşı yıpratma politikası olarak kullanmak istemesini, ülkenin o zamanki yöneticilerinin yıllardır süre gelen askeri sisteminden dolayı Almanların “yardım” isteklerini kabul etmesini ve Alman subayların bunu fırsat bilerek ordu kontrolünü ele almasını özetleyerek anlatmıştım Bugün ise artık yazı serimin başlığındaki soruya da net cevap vermek istiyorum Kaldığımız yerden devam edelim.
Sizlere en son General Liman Von Sanders’in Çanakkale'de ordu komutasının başına getirildiğini ancak bu durumdan rahatsız olan subayların olduğunu anlatmıştım ve örnek olarak Atatürk’ü vermiştim. Bu konuyu biraz daha açmak istiyorum: Mustafa Kemal Paşa gibi paşalar; ordu açısından taktiksel ve sosyolojik problemler oluşturacağından dolayı (ki haklı çıktıklarını göreceksiniz) bu uygulamaya karşı çıkmışlardır Çünkü başta anlattığım gibi Mustafa Kemal gibi öngörüsü yüksek subaylar, Alman hükümetinin asıl emellerini anlamışlardır Tabii ki askeri yapıdaki Liman Von Sanders’in taktiksel zaafları yeterli bir sebeptir aslında ancak Atatürk gibi vizyon sahibi insanlar, Almanların emellerinin Osmanlı modernleşmesini engellemek olduğunu bilmektedirler ve bu sebeple sert muhalefet yapmaya devam etmislerdir.
Gelelim artık cepheye: Dönemin yöneticileri (İttihatçılar); Almanların öngöremediği savaşı göze alıp onlardan önceki hükümetler gibi Çanakkale’ye büyük önem vermektedirler Almanların öngöremediği diyorum çünkü
özellikle Liman Von Sanders’in açıklamalarında; İngiliz birliklerinin Çanakkale'yi zorlayamayacağı çünkü taktik olarak kendilerini bu kadar dar bir yere atmayacaklarını ve Çanakkale konusunda kendi aralarında anlaşamadıkları iddiaları yer almaktadır.
Ayrıca dönemin büyükelçisi Wangenheim; Almanya’ya durumu şöyle ifade eder “Türkler her ne kadar azimli olsalar da kaybedecekleri çok açıktır ” Buna rağmen ilk dalgada Türk ordusu gelen düşmanı geri tepmeyi başarmıştır Bu arada kimsenin hakkını yememek gerek, Almanlar asıl gelmeleri için çağrıldıkları konuda iyi iş çıkarmış ve Osmanlı birliklerini iyi eğitmişlerdir. 1. dalga dan sonra 2. dalga hiç beklemeden yola çıkar. Bu sefer Almanlar üstlerine Türk ordusunun burda kaybedeceğini çok açık iletir ve ikili oynarlar Ancak Osmanlı ordusu tetiktedir 2 dalgaya hazırlık olarak Nusrat gemisi önden bir dizi mayın yerleştirmiştir ki bu mayınlar için Winston Churchill; Nusret gemisinin savaşın seyrini değiştirdiğini söylemiştir Bu sırada Alman subaylar hala aralarında tartışmaktadır
Bu arada askeri düzenden de bahsetmek gerek: Liman Von Sanders savunma modeli olarak Prusya modelini düşünmekte ve dile getirmektedir ancak bu model o dönemki Türk ordusu için uygun değildir Sebebi de şudur; dönemin askerleri eğitim almış olsalar da Asker kökenli değillerdir ve taktiksel eğitim konusunda zaafları vardır. Çünkü bir çoğu piyadedir Bu sebeple Türk subayları geleneksel ve radikal bir taktik olarak geniş ve sert bir savunma ile “Ya istiklal ya ölüm…” hissiyatını tüm varlığı ile benimsemişlerdir. Artık son düzlüğe gelmiş bulunmaktayız. Bunun devamını çift taraflı anlatacağım. Bu karşılıklı iki taraf ise Çanakkale'de ordunun başında olan Alman subay Liman Von Sanders ve başından beri Almanlara muhalefet olan savaşın hakiki kahramanı Mustafa Kemal Paşa.
25 Nisan sabahı Türk ordusunun yoğun baskısına karşı birlikler; kuzeyden doğuya Arıburnu noktasına doğru, yarım adanın güneyinden Seddülbahir kalıntılarına ve Asya yakasından Kum Kaleye doğru çıkarma yapar 3 noktayı birden işgal eden askerlere karşı Türk Ordusu geri çekilmeye başlar. Bu sırada birlikler Seddülbahirden kuzeye ve doğu tarafına doğru sızmaya çalışır Mustafa Kemal Paşa, sabahın erken saatlerinde tetiktedir çünkü o birliklerin nereden çıkartma yapacağını tahmin etmiş üstlerine bildirmiştir ancak ciddiye alınmamıştır. Çünkü ne de olsa o dönem o bir yarbaydır. Haklı çıkmıştır fakat haklı çıkmanın hiçbir anlamı kalmamıştır Bu sırada Karl Muman’dan, Liman Von Sanders'in o gün ne yaptığını dinleyelim: “Savaşın ciddiyeti bizim icin 25 Nisan'da başladı; o zamana kadar biz zararsız deneyimler yaşamıştık.
Nisan sabahı güneş ve mavi gökyüzü odamızı aydınlatıyordu ama topların sesleri bu tabloya uymuyordu Sabah kalkıp biraz bilgi almaya karar verdik. Ben, Liman’ın odasının önünde yarı giyinik şekilde duruyordum. Aynı zamanda bir yaver Liman’a düşmanın taarruza geçtiğini ve gemilerin geldiğini bildiriyordu Liman gergindi ve bulunduğu yerde kalmak yerine yakınlardaki tepelere çıktı, tabi bilgi bize gecikmeli geliyordu. Esat Paşa, Liman’a 2. bölüğü Maydos bölgesine taşımak istediğini belirtti, Liman izin verdi ancak Bolayır bölgesine takılmıştı Düşmanın dikkat dağıttığını ve diğer bölgelerden “gerçek” çıkarmasını yapacaklarını düşünüyordu ancak tam tersi olacaktı.
Anladığınız gibi Liman ve ekibi savaşı yönetmemiş sadece izleyip hala çıkarım yapmaya çalışmışlardı. Ancak karargaha haber gitmiyordu çünkü Liman paşa tepeden savaşı izliyordu Meulman; savaşı izlemeye devam ederken kahvaltı saatinin geldiğini fark ettik ve kahvaltıya oturduk. Akşam olana kadar tepeden olanı biteni izledik. Biz geri Gelibolu'ya döneceğimizi düşünürken Liman geceyi o tepede konaklamanız gerektiğini söyleyip orada konaklattırdı Aklınız alıyor mu adamlar aşağıda can veriyor Liman Paşamız! Tepeden savaşı izleyip kahvaltı yapıyor ve de kimseden haber alamıyor çünkü karargahta değil Ayrıca çıkmış dağda kamp yapıyor resmen ”Bu sıralarda Mustafa Kemal Paşa, Esat Paşa ile görüşür ve Esat Paşa’dan hareket için izin alır. Harekat sırasında Mustafa Kemal kaçan Paşa 9.tümeni görür ve onlara şu kültleşmiş cümleyi kurar “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum!”Anlayacağınız biz Çanakkale’yi Almanlar sayesinde değil Almanlara rağmen kazandık; her ne kadar bize destek vermiş olsalar bile.
Size bu yazıda olabildiğince kısa ve özet bir şekilde anlatmaya çalıştım. Atladığım detaylar olmuş olabilir hatamız olduysa affola.
Messi,SuudiArabistantakımıAl-Hilal'dendahakazançlıbir teklifalırken,FinansalFairPlay(FFP)sınırlamalarınedeniyle Barcelona'yadönmesiimkânsızhalegeldi Messi,DiarioSport veMundoDeportivogazetelerineverdiğidemeçte,"Miami'ye gitmekararıaldım.Avrupa'danayrılmayakararverdim."
Messisözlerineşöyledevametti:"BaşkabirAvrupa
takımındanteklifaldığımdoğru,amabunudüşünmedimbile çünküAvrupa'dabenimdüşüncemsadeceBarcelona'ya gitmekti.DünyaKupasınıkazandıktanveBarca'ya gidemediktensonra,futbolufarklıbirşekildeyaşamakve günlükhayatımdandahafazlakeyifalmakiçinMLS'egitme zamanıgeldi.Elbetteaynısorumlulukvekazanmaarzusuyla veişleriiyiyapmakiçin,amadahasakinbirşekilde."Kuzey Amerika'dakiMessihayranlarıMessi'yidörtgözlebekliyor LionelMessi,InterMiamiformasıyla,ilkmaçına21Temmuz'da LigaMXtakımlarındanCruzAzulileoynanacakLigKupası karşılaşmasındaçıkacak.
JaiAlai,İspanya'daortayaçıkanhızlıbirspordur. Üçduvarlıdikdörtgenbirsahadave verilenküçük,sertbirtopileoynanır topuinanılmazhızlardayakalamak cestaadıverilenkıvrımlıbirsepetbe kullanır.Amaç,topuönduvardanse oyuncuveyatakımınkaçırmasınısa puankazanmaktır.JaiAlaimaçlarıh vetopunsaatte300kilometredenfa ulaşabildiğiiçinbilinir.Spor,Amerika Devletleridahilolmaküzereçeşitliü popülerlikkazanmıştırveadanmışf düzenlimaçlarveturnuvalardüzen becerivestratejininbenzersizbirka
Alai'yidünyaçapındaheyecanveric birsporhalinegetirir
Büyüksporcularındikkatçekenperformansları,sadecefizikselyetenekleriyle açıklanamaz Bubaşarılarınarkasında,psikolojiyedairderinbiranlayışve uygulamayatar.Zihinseldayanıklılık,odaklanma,hedefbelirlemevetakım çalışmasıgibiunsurlar,sporcularınbaşarısındahayatibirroloynar.
Büyüksporcular,sarsılmazbirzihinseldayanıklılığavekararlılığasahiptir. Başarısızlıklar,aksiliklervesakatlıklarkarşısındapesetmezler;bunları büyümeyegidenbasamaklarolarakgörürler.Busporcular,zorlukları kabullenirvekendilerinigeliştirmekiçinfırsatlaradönüştürürler.Olumlubir zihinyapısınaveyeteneklerineolangüçlüinançları,zorluklarla
karşılaştıklarındadahiazimlemücadeleedipolağanüstübaşarılara ulaşmalarınısağlar.
Büyüksporcularınodaklarınıkoruyabilmevekonsantrasyonlarını sürdürebilmeyetenekleri,onlarıdiğerlerindenfarklıkılar.Onlar,dikkat dağıtıcıetkenleriengellervetamamenşuankianıyaşamayaodaklanır.Golf cularınınmükemmelbirvuruşu,futbolcularınanlıkkararlarıgibi ardaüstdüzeyperformanssergileyebilmeleriiçinbuüstün nmabecerisinigeliştirmişlerdir Bilinçlifarkındalık,görselleştirmeveöz magibitekniklerlekusursuzbirodakgeliştirerek,yoğunbaskıaltında iyiperformanslarınısergileyebilirler.
sporcular,kendilerinenet,ulaşılabilirhedeflerbelirlerler.Kendilerini etmekvedoğruyoldakalmakiçinkısaveuzunvadelihedeflerin nianlarlar.Hedefleriniküçük,yönetilebiliradımlarabölerekbaşarı klarındabirharitaoluştururlar.İçselmotivasyonlarıveoyun riyledesteklenerek,sürekliçabavesıkıçalışmailehedeflerine r.Büyüksporcular,gelişmesürecindekiyolculuğuhedefeulaşma önemligörerek,iyileşmeninkeyfiniçıkarırlar
Duygusalzekaveetkililiderlik,büyüksporculariçinkritikpsikolojik unsurlardır.Duygularınıyönetebilirlervebaskıaltındabilesakinkalarak performanslarınıetkileyenduygusaldurumlarınıdüzenleyebilirler.Ayrıca,bu sporcularinsanilişkilerindeüstünyetenekleresahiptir.Takımarkadaşlarıve antrenörlerleolumluilişkilergeliştirirler.Örnekolurlarvehesapverebilirlik, iletişimveuyumgibiniteliklerisergilerler.Destekleyiciveuyumlubirortam yaratıptakımınkolektifpotansiyelinienüstseviyeyeçıkarırlar.
Büyüksporcularınbaşarılarınıntemelindeyatanpsikoloji,etkileyici performanslarınıngüçlübiriticigücüdür.Zihinseldayanıklılık,odaklanma, hedefbelirleme,içselmotivasyon,duygusalzekaveliderlikbecerileri, başarılarınınönemlibileşenleridir.Bupsikolojikprensiplerianlayarakve uygulayarak,sporayönelikhedeflerinigerçekleştirmekisteyensporcular, potansiyellerinitamanlamıylaaçığaçıkarabilirvebüyükbaşarılara ulaşabilirler
Hayat, bir noktada başlar ve başka bir noktada son bulur Bu, bildiğimiz her canlı için geçerli olsa da, Turritopsis Dohrnii veya yaygın olarak "Ölümsüz Denizanası" olarak bilinen bu tür bir istisnadır Biz insanlar, Grönland Köpekbalığı gibi bazı hayvanlara kıyasla daha kısa bir ömür süreriz. Grönland Köpekbalığı 500 yıla, Okyanus Quaghog’u 507 yıla kadar ömür sürebilen canlılardan bazılarıdır. Süngerler ve Mercanlar ise 11.000 yıl kadar yaşayabilirler! Yukarıdaki listelenen hayvanların en az yaşıyanı, en uzun insan ömrünün dört katıdır. Ancak, potansiyel ölümsüzlükle karşılaştırıldığında, bunlar bile sınırlıdır
T. Dohrnii, bilimsel olarak ilk kez 1883 yılında keşfedilmiştir ve bu tür, bir yüzyıl sonra, 1980'lerde, biyolojik olarak ölümsüz olarak sınıflandırdığımız tek tür olarak tanımlanmıştır. Bu denizanalarının ölümden kaçma yöntemi, yeniden hayata başlama veya "yeniden doğma" yeteneğine sahip olmalarından kaynaklanır Bu denizanaları, bir fasülye şeklinde başlayan bir döngüye girer, daha sonra sert bir yüzeye yerleşir ve genç bir polipe dönüşür Polip daha sonra daha olgun ve güçlü hale gelir ve yetişkin bir medüza olarak denizanasına dönüşür. Medüza, sağlıklı bir yaşam sürerken bir aksilik meydana gelir ve bir şeyler yanlış gider ise, bu noktada medüza sureçi yeniden başlatır ve "yeni", genetik olarak özdeş bir denizanasına kadar tekrarlanır
Bu yetenek, popülasyonun artmasında önemli bir rol oynamış ve Akdeniz'den başlamasına rağmen türün küreselleşmesine büyük katkı sağlamıştır Bu denizanaları genellikle parmak tırnağından daha küçük olup ortalama olarak sadece 4,5 mm boyundadır ve 90 adede kadar dokunaçla çevrili parlak kırmızı bir mideye sahiptirler Vücutlarının %95'i sudan ve geri kalan %5'i ise dokudan oluşur. Beyinleri veya kalpleri yoktur, bu iki temel özellik olmadan idare edebilirler ve vücutları yoğun bir sinir hücreleri ağıyla donatılmışlardır. "Yeniden doğma" yetenek ve özellikleri “potansiyel olarak insanlara uygulanabilme umuduyla” onu inceleyen bilim adamlarının ilgisini çekmeye başlamıştır. Hayat iyi gitmediğinde ya da sadece çocukluğunuzu kaçırdığınızda "yeniden” doğabileceğinizi hayal edin Ancak, bu yeteneğin insanlar gibi memelilere uygulanıp uygulanamayacağı kesin değildir. Yine de, farmasötik araştırma ve nörobilim gibi çeşitli bilim dallarında son derece önemli ve etkili bulgulara yol açabileceği kesindir.
Sayı
9
Yayın Tarihi
15 Temmuz 2023
Yer
Waterloo, ON, Canada
Yayın Yönetmeni
M. Fethullah Güneş
Sanat Departmanı Sorumlusu
Emrehan Kılıç
Dil Editörü
Sümeyra Nurcan
Yayın ve Haber Sorumluları
Büşra Subaşı
Elif Sude Ay
Esma Ekinci
Meliha Ekinci
Safiye Şirin
Salih Esad Şahiner
Mehmet Sami Gökçe
Selim Berke Çatman
Faruk Efe Genç
Yavuz Selim Akpınar
Ahmet Selim Culfa
Esra Anduse
İnci Arslanargın
Ahsen Üçler
Handan Çelebi
Nil Aksu