Ekonomi Ajandası

Page 1

V

www.ekonomiajandasi.net

FİYAT: 5 TL - YIL: 2 SAYI: 11 - EKİM 2012

Lojistik’te Pazarlama Kavramı

Pazarlama Stratejİlerİ

Avrupa’da liderliğe oynayan plastik sektörüne vergi şoku Kombassan Holdİng yatırımlarına hız kesmeden devam edİyor

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU KAPSAMINDA ÇEKİN ABC’Sİ Türkiye’den 244 firmayla rekor katılım




GÜNCEL EKİM - KASIM / 2012

4


EKİM - KASIM / 2012

GÜNCEL

5


6



EDİTÖR Cansın Ajans Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Cengiz TEPEBAŞ cengiz.tepebas@ekonomiajandasi.net Genel Koordinatör ve Reklam Müdürü: Abdurrahman ÇINAR a.cinar@ekonomiajandasi.net Edİtör Şule DÖLEK editor@ekonomiajandasi.net Ankara Temsilcisi Cem ÖZTÜRK İran Temsilcisi Esmaeil Alipour Sayfa Tasarımı Cumali Sözeri DANIŞMA KURULU Akademik Danışman Prof. Dr. Şenay YALÇIN Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Lojistik Sektör Danışmanı Sabri ERGENECOŞAR sabri@metsan.com.tr Organik Gıda Sektör Danışmanı Mehmet Tunçay AKYOL Saff1011 Yön. Kur. Baş. Teknoloji ve İnternet Danışmanı Kayıhan TURGUTOĞLU Finansal Danışman: Salih EKİNCİ Mali Müşavir Otomotiv Sektör Danışmanı Salih ATILGAN MUSİAD Otomotiv Sektör Başkanı satilgan@atilganford.com Sigortacılık Sektör Danışmanı Ömür ŞEKER Yıldırım Analiz Sigorta Genel Müdürü omur@yildirimanaliz.com.tr EKONOMİ AJANDASI DERGİSİ Aylık Süreli Yayındır GSM: 0 530 263 79 50 info@ekonomiajandasi.net

Cansın Ajans tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanan; yazı, fotoğraf ve tarafımızca yapılan ilanların her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Ekonomi Ajandası Dergisi Basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

8

EKİM / 2012

Editörden Şule DÖLEK / editor@ekonomiajandasi.net

Ekonomiyi soğuturken dondurmayalım ! B

üyümede gaza mı basmalı mı yoksa frene mi tartışması önemli boyut kazandı. “Yeri gelir fren, yeri gelir gaz dengesini kuracaksınız, maharet zaten burada. Yurtiçi talep artışı ve dolayısıyla büyüme ihracat artışı ile orantılı artırılmak isteniyor. akro ekonomik istikrar için bu elzem. Bu yıl sonu itibarıyla milli gelirin yüzde 7.5’i düzeyine inmesi beklenen cari açığın artması böylece önlenecek ve gelecek yıl da yüzde 7’e düşmesi mümkün olacak. Dikkat edilirse cari açık düşüşü hız kesecek. Bir yılda yüzde 10’dan yüzde 7.5’e inişin ardından ancak yarım puanlık bir iyileşme hedefleniyor,çünkü 2013 yılı aynı zamanda büyümenin ve iç talebin biraz daha artırılmak istendiği yıl. Bu da ithalat artışı ve cari açık demek.Üstelik 2014 yılı da seçim yılı ve Türkiye için büyüme gerekiyor. Dışarısı ne olursa olsun. Bu konuda 2009 yılı yerel seçimlerinde küresel krizin etkisinin sandığa kısmen yansıması en güzel örnek. Bu açıdan 2012 düşük büyüme hızıyla geçilse bile gelecek yıl ve ondan sonraki yıl daha yüksek büyüme hızları gündeme gelmeli. Mümkünse büyümenin doruk noktası da seçimin arifesine denk gelmeli. Bu sonuç elde edilirken de, enflasyonu ve ondan da önemlisi cari açığı rayından çıkarmamalı, ekonomide bir yol kazasına neden olmamalı. İşte bu nedenle büyümeyi istikrarlı gerçekleştirmek adına fren ve gaz dengesini yakalamak önemli. “MB destek vermeli” aiz yüksek oldukça maliyetler de yüksek oluyor. Bütün bunları görmemiz lazım. Faiz oranını iyi bir yerde koruyamazsak, enflasyon sıkıntısını da aşamayız.. Faiz ve enflasyon bir sebep netice ilişkisidir. Eflasyon neticedir faiz ise sebeptir. Faizi ne kadar yüksek tutarsanız enflasyon o kadar yüksek olacaktır, ne kadar düşürürseniz enflasyon o kadar düşecektir.” 2,9 düzeyindeki büyüme beklentilerin altında kaldı. Analistlerin beklentisi büyümenin yüzde 3,3 olması yönündeydi. Büyüme rakamlarının beklentilerin altında seyretmesi yılın bütünüyle ilgili büyüme rakamlarını da etkileyecektir. Sanayi rakamlarının temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,4 oranında artması dikkat çekici. Avrupa’daki krize rağmen sanayideki büyüme oranının yüksek olması sevindiricidir. Sanayi üretimindeki artış, büyümeyi tetikleyecektir. Merkez Bankası bunu görmeli ve destekleyici,olmalıdır. Büyümenin yavaşlamasının sorumlusu iç taleptir” “İkinci çeyrekteki yüzde 2,9’luk büyüme sonrası Orta Vadeli Program’da ön görülen yüzde 4’lük büyüme hedefini yakalamanın zorlaştırdığını düşünüyorum. Bildiğiniz üzere birinci çeyrekte açıklanan yüzde 3,3’lük bir büyüme rakamı vardı. 3. çeyrekte de büyüme hızındaki yavaşlamanın devam edeceğini ve 2012 yılı içinde yüzde 3’lük bir büyümenin yakalanabileceğini düşünüyorum. Fakat bu büyümenin bileşenleri önemli. Yavaşlayan büyümenin ana sorumlusunun daralan iç talep (-yüzde 2 düzeyinde) olduğu görülüyor. Ancak, Ekonomi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan’ın dikkat çektiği gibi ihracatın büyümeye etkisi ise yüzde 5,6 artırıcı yönde, bu çeyrekte ihracatın büyümeyi sırtladığı görülüyor. Fakat ihracatta da daralan global taleple birlikte bir yavaşlama var. Bu da yıl sonu büyüme rakamını negatif etkileyebilir.” kurlarımızın gelecek Kurban bayramını kutlar,bol kazançlar dileriz.

M

F

O


EKİM / 2012

İÇİNDEKİLER

Türkiye, EMEA Bölgesi’nin girişimcilik merkezi oluyor................. 10 Frene fazla bastık, büyüme beklentilerden fazla yavaşladı........ 11 Chatham House’un Türkiye ev sahibi Akbank .............................12 Sermaye Piyasası Faaliyetlerinde Bulunmalı................................ 13 Globalleşmenİn Pazarlama Stratejİlerİ Üzerİne Etkİlerİ............. 16 Yeni Türk Ticaret Kanunu kapsamında çekin ABC’si................... 21 Nakliyat sigorta poliçeleri (Bir taş iki kuş vurulmaz) ................... 25 Balnak yabancı alımlar ve ortaklıklar ile “Osmanlı Projesi”ni başlatıyor..............................................................................................26 Türkiye ekonomisi 2013 yılında tahmini yüzde 5 büyüme yakalayabileceğini öngörüyoruz............................................................... 28 Lojistik’te Pazarlama Kavramı.......................................................30 Portsan mermer forklift filosunu akülü Linde ile değiştirdi......... 31 Kombassan Holding yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor.32 Tasarrufta hedef 1 milyon.............................................................33 Milyonda bir olmak isteyenler Shell FuelSave..............................34 Enerji yöneticiliğine sadece lisanslılar alınacak...........................35 Alkim 50 milyon yatırımla dünya liginde ilk beşe girdi................. 38 Funİka bu yıl %50 büyüyecek........................................................ 39 GÖKBİL FİLOSUNA 500 TANK DAHA EKLEYECEK.......................40 İhracatın yeni lideri kimya sektörü oldu.......................................42 Plastik ambalajda büyüme devam ediyor....................................44 Türkiye’den 244 firmayla rekor katılım.........................................46 Aktaş, yeni ürünleri ile Automechanika fuarı’na çıkarma yaptı...48 Chevrolet’nin satış lokomotifi başkent oldu................................50 KOBİ’ler akıllı iş çözümleri ile sektörde fark yaratacak...............54 PAGDER & ASLAN OSB’ye yüzde 50 yatırım teşvik desteği!........56 Migros’un ses altyapısı yenilendi.................................................. 62

İçindekiler Türkiye’nin mühendisleri beynin kodlarını çözecek..................... 65

9


EKONOMİ FİNANS EKİM / 2012

Türkiye, EMEA Bölgesi’nin girişimcilik merkezi oluyor 150 milyar doları yöneten Dünya Girişimciler Organizasyonu Türkiye’deki faaliyetlerine başladı hiç durmaksızın Dünyanın en yol gösteriyor ve büyük üç iş ağı aragirişimcilerin birbirsında yer alan, merlerinden öğrenerek kezi ABD’de bulunan daha büyük başarıDünya Girişimciler lara imza atmalarını Organizasyonu’nun sağlamayı hedef(Entrepreneurs’ Orliyor. Bu hedefler ganization) Türkiye doğrultunda hayata ofisi açıldı. Avrupa, Orta geçirilen EO Türkiye Doğu ve Afrika (EMEA) ile de sadece ülkeBölgesi’ndeki başarılı mizdeki değil, EMEA girişimcileri bir araya Bölgesi’ndeki girigetirmeyi amaçlayan EO şimcileri bir araya Türkiye, bölgenin mergetiren; iş hayatının kezi olarak çalışmalarını yanı sıra sosyal ve sürdürecek aile hayatlarında da 40 ülkede 8 binden fazla üst düzey girişimMobilera Holding CEO’su üyelerimize destek olan bir sivil toplum cinin yer aldığı dinamik Ferda Kertmelioğlu kuruluşu olmayı ve global bir girişimamaçlıyoruz.” cilik ağı olan Dünya Girişimciler EO Türkiye’nin, EO’nun küresel Organizasyonu’nun (Entrepreneurs’ çaptaki girişimcilik bilgi birikiminin Organization – EO) ülkemizdeki temve deneyimlerinin Türkiye’deki silcisi olan EO Türkiye, faaliyetlerine girişimcilere aktarılmasında kilit rol başladı. EO Türkiye, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) Bölgesi’ndeki oynayacağına inandıklarını kaydebaşarılı girişimcileri bir araya getiren den Kertmelioğlu, “Elbette ülkemizin başarılı girişimcilerinin deneyimlemerkez ofis olarak çalışmalarını rinin küresel EO ağı ile paylaşılması sürdürecek. da öncelikli amaçlarımız arasında Merkezi ABD’nin başkenti Wasyer alıyor. Bu sayede, hem yurtdıhington DC’de bulunan EO’nun 1987 şındaki girişimcilere Türkiye’nin bu yılında kurulduğunu ve üyelerinin alandaki potansiyelini direkt olarak kendilerini geliştirmelerini ve biraktarabilmeyi hem de ülkemizdeki birlerine destek olmalarını sağlayan girişimcilik kültürüne yönelik değer bir platform olduğunu vurgulayan yaratılmasını hedefliyoruz” diye EO Türkiye Başkanı ve Mobilera konuştu. Holding CEO’su Ferda Kertmelioğlu Kertmelioğlu, “EO’nun 25. yıl şu bilgileri verdi: “Dünyanın en kutlamaları kapsamında 19-23 Eylül etkili girişimci birliğini oluşturmak 2012 tarihleri arasında İstanbul’da vizyonu ile 25 yıl önce kurulan EO, önemli bir organizasyon gerçekbugün 65 çalışanı ve 40 ülkenin 121 leştiriyoruz. Farklı ülkelerden şehrinde 8 binden fazla üyesi ile 700’den fazla etkili karar verici çalışmalarını sürdürüyor. Girişimcigirişimciyi İstanbul’da buluşturaleri öğrenme ve büyüme olgularıyla cak olan 2012 EO University Event tanıştırma misyonuyla hareket eden İstanbul Organizasyonu’nun hem bir organizasyonuz. Küresel çaptaki Türkiye’deki girişimcilik ikliminin en büyük üç iş ağından biri olan duyurulması hem de ülkemizin EO, verdiği eğitimlerle girişimcilere

10

tanıtımı anlamında önemli ve etkin bir rol üstleneceğine inanıyorum” dedi. EO Türkiye’nin, Türkiye’nin de verdiği potansiyel güç ile EMEA Bölgesi’nde öncü ve örnek bir ofis olacağını vurgulayan Kertmelioğlu, başarılı girişimcileri EO ailesinin bir parçası olarak görmekten mutluluk duyacaklarını sözlerine ekledi. Türkiye’deki girişimciliği de değerlendiren Kertmelioğlu,Global Girişimcilik Monitörü (GEM) verilerine göre Türkiye’nin G20 içinde yer almadığını ifade etti. Kertmelioğlu şöyle konuştu: “GEM’de 45 ila 48. Sıralardayız. Global Girişimcilik Endeksi rakamlarına göre 71 ülke arasında 43’üncü, Global Rekabetçilik Endeksi’nde ise 139 ülke arasında ancak 61’inci sırada yer alabiliyoruz. Ancak Türkiye sahip olduğu potansiyel itibariyle önümüzdeki dönemde mutlaka daha üst basamaklara tırmanacaktır.” Dedi. Kertmelioğlu, Türkiye’nin girişimciler için büyük fırsatlar bulundurduğunu belirterek, “İlk etapta akla gelenler arasında bilgiye dayalı teknoloji, e-ticaret, mobil yaşam alanlarında büyük girişimcilik fırsatları bulunuyor. Bunun yanı sıra yeşil ekonomi, mikro biyoloji, savunma sanayi, güvenlik gibi stratejik öneme sahip sektörler ve başta finans ile turizm olmak üzere servis sektörünün de ön plana çıktığını belirtmek gerekir.” Dedi

EO 150 milyar doları yönetiyor! EO’ya üyelik sadece davet ile gerçekleşiyor ve üyelerin yıllık geliri en az 1 milyon dolar olan bir ticari kuruluşun sahibi, ortağı ya da hissedarı olmaları gerekiyor. Ortalama gelirleri 17,3 milyon dolar seviyesinde bulunan EO üyeleri dünya çapında 150 milyar dolarlık ciro yapıyorlar.


EKİM / 2012

EKONOMİ FİNANS

Frene fazla bastık, büyüme beklentilerden fazla yavaşladı Enerji ve gayrimenkul-kiralama lokomotifine rağmen %4 büyüme zor Gayrİ Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) yüzde 2,9 ile beklentilerin (yüzde 3,1) oldukça altında geldi. Bir önceki dönemdeki yüzde 3,2 seviyesinin de altında kalan büyüme verisinde öncelikli olarak ikinci çeyrekte derinleşen Euro Bölgesi krizi ve ekonomiyi soğutmak adına alınan önlemler gösterilebilir. İntegral Menkul Değerler tarafından yapılan analize göre, bu yıl büyümenin lokomotifi enerji ve gayrimenkul-kiralama sektörleri olurken, oteller ve lokantalar sektörü de ikinci çeyrekte yaşadığı canlılıkla ekonomiye epey katkı yaptı. Analize göre, inşaat sektöründeki yavaşlama ise sürüyor. Bu yıl frene fazla basıldığını kaydeden İntegral Menkul Değerler Analisti Yeliz Karabulut, büyümede yılsonu hedefi olan yüzde 4’e ulaşmanın ise zor olduğunu düşünüyor. Yılın ilk yarısında enerji ve gayrimenkul-kiralama sektörlerinde büyümenin dikkat çekici olduğunu vurgulayan Yeliz Karabulut, “Enerji sektöründe büyüme ilk çeyrekte yüzde 8,36 olurken, ikinci çeyrekte aynı büyüme korunamadı ve yüzde 6,08 olarak gerçekleşti. Enerji sektöründe büyüme, daha çok kışın uzun sürmesi nedeniyle tüketim artışından kaynaklandı” değerlendirmesinde bulundu. Gayrimenkul sektöründe ise ilk çeyrekte yüzde 7,03 olan büyüme oranının ikinci çeyrekte de korunarak yüzde 7,08 olduğunu ifade eden Yeliz Karabulut, “Gayrimenkul-kiralama sektöründe ekonomideki yavaşlamaya rağmen ofis, AVM ve otel yatırımlarının ve yeni halka arzların devam ettiği; kiralama talebi doluluk oranlarında bir önceki çeyrekte olduğu gibi sıkıntı yaşanmadığı görülmektedir” diye konuştu. Karabulut, oteller ve lokantalarda

Şekerbank esnafın bayramını kutluyor... Ahilik geleneğiyle çalışan esnafa Şekerbank desteği

Menkul Değerler Analisti Yeliz Karabulut

ilk çeyrekte yüzde 2,52 büyüme kaydedilirken, ikinci çeyrekte yüzde 4,06 büyüme gerçekleştiğinin altını çizdi. Öte yandan, ilk çeyrekte yüzde 0,57 küçülme gözlenen madencilik ve taşocağı sektöründe ise ikinci çeyrekte yüzde 3,10 büyüme kaydedildiğini vurgulayan Karabulut, “Madencilik sektörünün ilk çeyrekteki küçülmeye karşın ikinci çeyrekte büyüme kaydetmesi, yurt dışına yapılan kıymetli maden satışlarından kaynaklanıyor” dedi. İnşaat sektöründe ise yavaşlamanın sürdüğünü vurgulayan Karabulut, “İlk çeyrekte yüzde 2,67 büyüme kaydeden sektör, yılın ikinci yarısında sadece binde 4 büyüme kaydedebildi. Ülkenin büyümede geçen yıl lokomotiflerinden biri olan inşaat sektörünün yavaşlamasında, ekonomiyi yavaşlatmak adına atılan adımlar ve kamu sektörü inşaat harcamalarındaki durağanlık belirleyici oldu” diye konuştu.

Kuruluş misyonu gereği, 59 yıldan bu yana üretimi ve üreteni destekleyen Şekerbank, Esnaf Bayramı olarak bilinen Ahilik Haftası’nı, her yıl gerçekleştirdiği kampanyası ile bu yıl da uygun finansman koşullarıyla kutluyor. Şekerbank, ahilik değerlerini günümüze taşıyarak Genel Müdür ticaret hayatının gelişYardımcısı Halit mesine katkı sağlayan Haydar Yıldız tüm esnaf ve sanatkârların, 20.000 TL’ye kadar olan finansman ihtiyaçlarını; 3 ay taksit öteleme imkânı ve 24 aya kadar vadeler ile karşılıyor. Aylık yüzde 1,39 faiz oranının uygulandığı kampanya, 28 Eylül’e kadar devam edecek. ‘Anadolu Bankacılığı’ misyonu doğrultusunda esnaf ve küçük işletme segmentine yönelik olarak birçok alternatif ürün ve yenilik sunduklarını belirten Şekerbank İşletme ve Tarım Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Halit Haydar Yıldız, “Anadolu halkının ekonomik ve kültürel yaşamında önemli bir yer tutan ahilik; dürüstlüğün, sevginin, dostluğun, yardımlaşmanın, hoşgörünün, dayanışmanın ve iyi ahlaka sahip çıkma kültürünün sürdürülmesidir. Banka olarak esnaf kültüründeki bu güzel değerleri desteklerken, ahilik geleneği ile çalışan, ülkesinin gelişimine katkı sağlayan esnafımızı destekliyor, sunduğumuz çok özel koşullardaki finansman kaynağı ile bir kez daha ülkemiz üretenlerinin yanında yer alıyoruz.” dedi.

11


EKONOMİ FİNANS EKİM / 2012 Düşünce kuruluşu Chatham House “Değişim sürecindeki Türkiye ve komşularını” İstanbul’da masaya yatırdı... Chatham House Direktörü Dr. Robin Niblett

Dünyanın saygın düşünce kuruluşlarından Chatham House’un Türkiye Projesi kapsamındaki üçüncü toplantısı Akbank’ın ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

Chatham House’un Türkiye ev sahibi Akbank Dünyanın önemli kanaat önderleri, değişim sürecindeki Türkiye ve komşularını, bölgedeki yatırım olanaklarını ve istikrar yolundaki zorluk ve fırsatları tartıştı Dünyanın saygın düşünce kuruluşlarından İngiltere Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Chatham House’un Türkiye Projesi kapsamındaki üçüncü toplantısı 15 ve 16 Eylül tarihlerinde Akbank’ın ev sahipliğinde, Sakıp Sabancı Müzesi the Seed’de yapıldı.

Türkiye, ekonomik dinamizmi ve istikrarlı demokrasisiyle bölgede dengeleyici bir rol üstleniyor “Değişim Sürecindeki Türkiye ve Komşuları” ana teması ile düzenlenen toplantılarda, Türkiye’nin Avrupa ve Ortadoğu’daki yakın komşularında ortaya çıkan gelişmeler ve bu gelişmelerin yarattığı fırsatlar ve zorluklar tartışıldı. Akbank’ın desteğiyle gerçekleştirilen toplantılarda, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, birer konuşma yaptı. “Chatham

12

House’ı Türkiye’de bu yıl da ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Böylesine prestijli bir kurumun küresel anlamda önem arz eden konuları İstanbul’da masaya yatırıyor olması, Türkiye’nin dış politikadaki etkinliğini bir kez daha ortaya koyuyor” şeklinde konuşan Sabancı Dinçer, “Küresel dengelerin hızla değiştiği, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik performanslarıyla diğerlerinden ayrışarak öne çıktığı ve G20 çevresinde yeni bir eksenin oluştuğu bir dönemden geçiyoruz. Türkiye bu süreçte ekonomik krizdeki performansı ve etkin dış politikası ile tüm dünyanın ilgisini üzerine çekti. Türkiye, bölgedeki dengeleyici rolünü öncelikle ekonomik dinamizmi ve istikrarlı demokrasisiyle üstleniyor. Ülkemiz, özgürlükleri, dinamizmi ve teknolojide yenilikçiliği ile bölgedeki ve dünyadaki etkinliğini sağlamlaştırmalı, bunun için reform sürecini sürdürmeye devam etmelidir” diye devam etti. Chatham House Direktörü Dr. Robin Niblett Türkiye

Projesi kapsamında gerçekleştirilen toplantılara ilişkin açıklamasında, “Chatham House olarak, üçüncü İstanbul Yuvarlak Masa Toplantımızı, Mütevelli Heyeti üyemiz ve ev sahibemiz Suzan Sabancı Dinçer ve Akbank ile yakın çalışmalarımız sonucunda düzenlemiş bulunmaktan mutluyuz.” dedi ve şöyle devam etti: “Sayın Suzan Sabancı Dinçer ve Akbank’a, Türkiye’nin politik ve ekonomik gelişmeleri açısından çok önemli bir dönemde gerçekleşen toplantımızın hayata geçirilmesinde bizlere gösterdikleri değerli destekleri için minnettarız. Bu yıl Türkiye’nin, Avrupa’dan Kafkaslar’a ve Orta Asya’dan Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya, komşularındaki dikkat çekici gelişmeleri ele alma fırsatı yakaladık. Türkiye, değişimlerin çakışma noktasındaki odak konumuyla, önemli riskler ve fırsatlar barındıran bu gelişmelerin üstesinden gelebilmek için dış politikasını yeniden düzenliyor.”


EKİM / 2012

EKONOMİ FİNANS

Köksal: Bankalar

Sermaye Piyasası Faaliyetlerinde Bulunmalı Aracı Kuruluşlar Birliği Başkanı Attila Köksal, Sermaye Piyasasında Gündem’in Eylül sayısındaki yazısında yeni Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısında yer alan aracılık faaliyetlerini değerlendirdi. Tasarı ile sermaye piyasası faaliyetlerinin sadece aracı kurumlar tarafından yapılacağını dile getiren Köksal, gerek geniş dağıtım kanalları, gerekse ileri teknoloji ve donanımlı insan kaynağı ile bankaların Türkiye sermaye piyasası için önemini vurguladı. Köksal, bankaların mevcut sermaye piyasası faaliyetlerine yeni düzenlemede de imkân tanınması gerektiğini söyleyip, “Bu yöndeki görüşümüzü Kurula resmi olarak iletirken, çeşitli vesilelerle kamuoyunda da dile getirmeye devam ediyoruz” dedi. Başkan Köksal sunuş yazısında, dünyada benzer tartışmaların sürdüğünü ifade ederek, gelişmiş ülkelerde de bankacılık ve sermaye piyasası faaliyetlerinin ayrılmasının gündemde olduğunu belirtti. ABD’de 1933 yılında yatırım bankacılığını ticari bankacılıktan ayıran Glass-Steagall yasasının 1999 yılına kadar devam ettiğini belirten Köksal, yasanın kaldırılmasının ardından bankaların çok yüksek riskler aldığı ve krize giden sürecin hızlandığı yönündeki eleştirilere dikkat çekti. Köksal ayrıca benzer gündemin İngiltere ve Almanya’da da olduğunu söyledi. Köksal, Türkiye’de bankaların sermaye piyasası için önemli olduğunun altını çizerken, orta vadede dünyadaki tartışmaları ve planları göz önünde bulundurarak, bankacılık ve sermaye piyasası faaliyetlerinin ayrışması fikrinin değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Eski Roma’dan Organize Opsiyon Piyasalarına... Opsiyon sözleşmelerinin ilk kulla-

nımı eski Yunan ve Roma devrinde tarım alanındaki uygulamalara uzanıyor. 1973 yılında Chicago Board Options Exchange’in (CBOE) kurulması opsiyon piyasaları için bir dönüm noktası oluyor. Günümüzde, yatırımcı ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş, hayli karmaşık yapıda opsiyon sözleşmeleri yazılmakta. Bu sözleşmelerin dayanak varlıkları hisse senetleri, borsa endeksleri, faiz, yabancı para ve emtia olabiliyor. Raporda dayanak varlığına göre opsiyon türlerine ve egzotik opsiyon sözleşmelerine ayrıntılı olarak yer veriliyor.

Spot Piyasa mı Opsiyon Piyasası mı? Opsiyon sözleşmeleri, maliyetlerinin düşük, kaldıraç etkisinin yüksek olması sebebiyle spot piyasalara göre daha yüksek kazanç sağlayabilmekte. Ancak kullanımı ayrı bir uzmanlık gerektiren bu sözleşmelerin yanlış kullanımına bağlı olarak büyük kayıplar da yaşanabiliyor. Bu araçlar riskleri önleme avantajı sağ-

larken, kriz dönemlerinde ise krizin etkisini arttırıcı etki yaratabiliyor. Raporda opsiyon sözleşmelerinin alım-satımına yönelik örneklere yer veriliyor ve spot piyasa yatırımları arasındaki farklara değiniliyor. Gelişmekte Olan Ülkelerde Türev Piyasaları Gündem’in ikinci makalesinde, TSPAKB başkanlığındaki Uluslararası Menkul Kıymet Birlikleri Konseyi Gelişmekte Olan Piyasalar Komitesi tarafından hazırlanan “Gelişmekte Olan Ülkelerde Türev Piyasaları Raporu” ele alınıyor. Çalışmada Brezilya, Güney Kore, Meksika ve Tayland’daki türev piyasalarının düzenlemeleri, işleyişi ve piyasa büyüklükleri incelenirken, piyasanın gelişimi için çeşitli politika önerileri de sunuluyor. Raporda, incelenen ülkelerde türev piyasalarının gelişmişlik düzeylerinin farklı oluğu ifade edilirken, daha sıkı düzenlemelere tabi olan piyasaların daha çok geliştiği görülüyor. Raporda, piyasa katılımcılarının daha kesin kuralları ve düzenlemeleri tercih ettiği belirtiliyor.

13


AYIN KONUĞU

EKİM / 2012

Farkımız, tedarikçilerimizin

Dünya’nın önde gelen

önemli üreticileri olması Arkem Kimya’nın en önemli farkı, tedarikçilerinin Dünya’nın önde gelen en önemli üretici firmaları olması nedeniyle oldukça geniş ve rekabetçi bir ürün portföyüne sahip olmasıdır.

K

imya Sektörünün önde gelen firması Arkem Kimya San ve Tic. A.Ş. ‘nin Genel Müdürü , Arkem kimya ve kimya sektörünü değerlendiren Tezel Kökdemir : Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünden mezunum. İlk olarak Bitlis Holding’e bağlı İzmir Kimya’da ( şu anki adı Poliport ), sonrasında Uluslar arası bir üretici olan Union Carbide’ın( sonra DOW Chemical bünyesine dahil oldu ) Türkiye ofisinde çalıştıktan sonra1991 yılı Aralık ayında Türkiye’de faaliyetine başlamış olan Arkem Kimya’ya, 1992 yılı Ağustos ayı itibariyle Lojistik ve Operasyonlar’dan sorumlu kişi olarak katıldım. 20. yılımı kutladığım şirketimizde 2006 yılından bu yana Genel Müdür’lük görevini yürütüyorum. rkem Kimya’nın ana faaliyeti kimyasal ve Petro kimyasal ürünlerin tedariği, depolanması ve ticareti olarak özetlenebilir. Şirketimizin kurucusu Sn. Levend Kokuludağ vizyonu, çalışkanlığı, girişimci ve yatırımcı özelliklerinin

A

14

yanı sıra açık ve güvenilir kişiliği ile de Dünya’nın önde gelen üretici firmalarının ürünlerini ülkemize getirmeyi başarmış ve sektörümüzde özellikle son kullanıcılara yönelik çalışmaları ile farkını ortaya koymuştur. Arkem’de kurulduğu ilk yıllarda oluşturulan ana ekip,yıllar içinde yeni arkadaşlarla takviye edilerek, Sn. Levend Kokuludağ’ın liderliğinde tarihsel bilgi birikiminin çok yüksek olduğu tamamı ile profesyonel bir kadro

ile faaliyetini gerçekleştirmektedir. rkem Kimya sahip olduğu geniş ürün portföyü ile boyadan yapıştırıcıya, mürekkepten ambalaja, tekstilden ilaca, deriden kozmetiğe, otomotivden tarıma üretimin her alanında hizmet vermektedir. Arkem’in güvenilir, uzman ve dinamik ekibi, tedarikçi ve müşterilerimizle uyumlu ilişkiler içindedir ve sektöründe öncü firma olmanın da verdiği sorumluluk ile faaliyetlerinde

A


EKİM / 2012 hizmet verdiği taraflar için maksimum değer yaratmak için çalışır. Arkem, 20 yıldır, değişen Dünyanın nabzını tutan, gelişmeleri takip eden,ulusal ve uluslar arası pazarda Dünya’nın önde gelen üreticileri ile kurduğu sağlam ve düzenli ilişkiler ile yeni ve rekabetçi ürünleri geliştiren,yarattığı katma değer ile müşterilerine en iyi hizmeti verme konusunda öncülük yapan lider bir şirkettir. rkem Kimya’nın en önemli farkı,nın tedarikçilerinin Dünya’nın önde gelen en önemli üretici firmaları olması nedeniyle oldukça geniş ve rekabetçi bir ürün portföyüne sahip olmasıdır.Ayrıca, ürün portföyünü yöneten arkadaşlarımızın uzun yıllara dayanan bilgi birikimi ve tecrübeleri ile geniş alt yapı servis olanaklarımızı ve finans gücümüzü de ekleyebiliriz. Arave son ürün imalatı için ham madde temin ediyor olmamız nedeniyle ürün kalitesinde sürekliliğinin sağlanması ve rekabetçi fiyat oluşturmak,yapmakta olduğumuz işin olmazsa olmazlarıdır.Ancak, bu özelliklerinizin yanı sıra sizi öncü ve önemli kılan, üretici ile tüketici arasında oluşturduğunuz daimi bilgi paylaşımı, açıklık ve güven köprüsüdür.Arkem Kimya, faaliyete başladığından buyana çalışmakta olduğu hiçbir tedarikçisini kaybetmemiştir, dedi.

A

Müşterilerimizin teknik destek ihtiyacını daha ileri seviyede karşılaya bilecek ve katma değer yaratmaya devam etmek istiyoruz.

G

rubumuzun diğer şirketleri, endüstriyel ve özel kimyasallar’ın dağıtımı, petrol ürünleri’nin ticareti, liman, depolama ve nakliye hizmetleri’nin yer aldığı lojistik alanlarında faaliyette bulunmaktadır. Bu çerçevede yeni yatırımlarımızı grup içindeki sinerji’yi değerlendirerek planlıyoruz.Özellikle son dönemlerde lojistik şirketlerimize önemli yatırımlar yaptık.İlave olarak yurt dışında uluslar arası pazarlarda da ticari faaliyetimizi sürdürecek şekilde yatırımlarımıza devam ediyoruz. ürkiye ve çevre ülkelerin yanı sıra Amerika, Avrupa, Rusya Federasyonu ve Uzak Doğu’daki

AYIN KONUĞU

şirketlerimiz ve her gün genişleyen ağımızla, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz yatırımlarla aynı özen , titizlik ve uluslar arası standartlarda hizmet sunmaya devam etmekteyiz. Grup şirketlerimizden Arkem Endüstriyel Kimya içinde özellikli ürünlerin takip edileceği geniş olanakları olan bir laboratuar kurup tedarikçilerimizin de katkısı yla,müşterilerimizin teknik destek ihtiyacını daha ileri seviyede karşılaya bilecek bir duruma gelmeyi ve katma değer yaratmaya devam etmek istiyoruz. ürkiye, dünya’nın 17. Avrupa’nın da 6. Büyük ekonomisine sahip gelişmekte olan bir ülkedir. Ülkemizin genç bir nüfusunun yanı sıra coğrafi ve stratejik jeopolitik konumu itibariyle gelecek vadeden bir durumda olması, yakaladığı büyüme hızı ile dikkatlerin ülkemize çekilmesine neden olmaktadır. Dolayısı ile artmakta olan milli gelir,iletişim kolaylıkları ve gelişen teknoloji ile birlikte tüketim alışkanlıkları da değişmekte ve bu durum özellikli kimyasalların tüketimini artırmaktadır. Zaman içinde insan hayatını ilgilendiren ve yaşamı zenginleştirecek ürünlerin tüketiminin artmasına paralel olarak kozmetik, tıp, gıda, ulaşım ve elektronik alanlarında katma değer yaratan ve ürünlerin performansı’nı arttıran, çevreye ve insan sağlığına duyarlı kimyasalların tüketileceğini ve daha fazla ön plana çıkacağını düşünüyoruz. Türkiye kimyasal ham maddesini çok büyük oranda yurt dışından temin eden bir ko-

T

numdadır. Dolayısı ile yeni teşvik yasası prensip anlamda oldukça önemlidir ve mutlaka yatırımcılar tarafından ilgiyle takip edilmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, yapılacak yatırım ile üretilecek ürün veya ürünlerin serbest rekabet ortamında her hangi bir korumacılığa dayanmadan hem ülkemizde hem de yurt dışında rekabetçi olabilecek şekilde üretimlerinin planlanmış olmasıdır. Ülkemize komşu veya yakın olan ülkelerin geniş enerji kaynaklarına sahip olması ve buna bağlı olarak kimyasal hammadde üretiminde söz sahibi olmaları yapılacak üretim ve ürün tiplemelerinde dikkate alınmış ve iyice değerlendirilmiş olması gerekmektedir. Bu noktada Güney Kore ve Japonya örnekleri dikkatle incelenmeli ve özellikle hammadde kaynağına yakın olabilecek çok yüksek girdi miktarına sahip ürünler ile, geleceğe yönelik öngörülerin ışığında yüksek katma değeri olan ürünlerin üretiminin hedeflenmesinin doğru olacağı kanaatindeyim. Türk Ticaret kanunun’da yapılan yeni düzenlemeler ile bizim gibi şirketler için gerçekleştirilen en önemli yenilik muhasebe sisteminde yapılan değişiklik ile bilançoların ve kar/zarar tablolarının uluslar arası format’da düzenlenecek olmasıdır. Bu şekilde şirketlerin faaliyetleri ve finansal yapıları daha gerçekçi okunacak ve uluslararası format’a da uygun olarak görüle bileceğinden ülkemize yabancı yatırımcıları eskisine oranla daha rahat çekebileceğiz.

Ülkemiz ekonomi yönetiminin para’yı daha sıkı kontrol ediyor olması ve piyasaların yeteri kadar fonlanmaması ve bağlı olarak ticari kredi faizlerinin de çok yüksek seyretmekte olması nedenlerinden dolayı piyasalarda oluşan daralmanın etkisini zaten büyüme Hızı rakamlarında görebiliyoruz.

T

15


PAZARLAMA EKİM / 2012

Globalleşmenİn

Pazarlama Stratejİlerİ

Üzerİne Etkİlerİ Değişim hızının takip edilemez boyutlara geldiği dünyamız, bir bütün olma yolunda hızla ilerlemektedir. Dünya bu sürece gelinceye kadar pek çok aşamadan geçmiştir. Ancak temeli oluşturan, ‘var olma kavgası’ mücadelenin özünü teşkil etmektedir. Bu mücadele şekil şartları değişse dahi aslını korumuş, insanları, toplumları ve devletleri kimi zaman müttefik kimi zaman da rakip yapmıştır.

İ

lk çağlardan itibaren değerlendirilecek olursa avlanma gibi yollarla başlayan bu mücadele, zamanla yerleşik hayata geçiş ile birlikte iş sahiplerinin doğmasına neden olmuştur. Bu yolla, el emeğine dayanarak imal edilen ürünler takas yoluyla el değiştirerek insanların mücadelelerinde var olmuşlardır. Emek gücüne dayanarak elde edilen ürünler sınırlı sayıda olmaktadırlar. Ancak, sanayi devrimiyle birlikte emekle sağlanan üretim, yerini iş makinelerine bırak-

16

mış böylece üretilen ürün oldukça çoğalmıştır. Bu noktada, artık üreticiler yakın çevrelerine ürünlerini sergilemek ve sınırlı rekabette daha fazla pay almak için mücadele etmişlerdir. evlet politikaları da bu mücadele de etkili olmuştur. 1929 yılında yaşanan Büyük Kriz ile birlikte artık devlet müdahaleleri ortaya çıkmış, ancak mücadele yine de varlığını korumuştur. Bu müdahaleci yaklaşım da devam eden süreçte tamamlanmış ve neoliberal politikaların uygulan-

D

ması ile piyasalar, yeniden mücadeleyi şirketlerin eline bırakmışlardır. Ancak devletlerin de etkinliğinin göz ardı edilmesi oldukça zordur. artların değişimi söz konusu olan ‘var olma’ kavgasını bitirmemiştir. Bugünde bu mücadeleyi bir başka boyutta görmekte ve hatta mücadelenin içerisinde ‘var olmak’ için çeşitli yollar izlenmektedir. İşte mevcut olan günümüz koşulunun adı globalleşmedir. Mücadelenin tarafları ise firmalardır.

Ş


EKİM / 2012

D

oğu bloğunun yıkıldığı, 1980’li yılların sonlarından itibaren liberalizasyon ve globalizasyon akımları yoluyla dünyanın artık ‘tek pazar’ haline dönüştüğü kabul edilen bir gerçektir.1 Son çeyrek yüzyılda hızlanan ve globalleşme olarak nitelenen sürecin ortaya çıkmasında bilişim ve iletişim teknolojilerindeki hızlı değişim taşıma/ulaştırma maliyetlerindeki azalma ve bunların üretim teknikleri ve piyasaların bütünleşmesi üzerinde yarattığı köklü değişiklikler önemli ölçüde etkili olmuştur.2 Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda genellikle günümüzde coğrafi anlamda ‘yer’ in öneminin kalmadığı yönünde bir kanaat oluşmuştur.3 Bunun yanında da gelişen iletişim sayesinde toplumlar birbirlerine daha da yakınlaşmışlardır.4 Bir başka ifade ile bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda uzak diye bir kavram kalmamış, insanlar elde etmek istedikleri ne kadar ötede olursa olsun alabilme sonucuna gelmiş ve ortak değerler artmıştır. loballeşmeyi tetikleyen öncelikli unsurlar iletişim ve teknolojik gelişim olduğu için de gelişmiş ülkelerin rekabeti bilimsel ve teknolojik rekabete dönüşmüştür.5 Gerşil, globalleşmenin ortaya çıkmasında ve gelişiminde etkili olan nedenleri, teknolojideki gelişmeler, bilgi ekonomisinin öne çıkması, dünyada yaşanan neoliberal politikaların yükselişi gibi sebeplere bağlarken6, Kartal ve Ay globalleşme sürecindeki temel gelişmeleri;7

G

1. Uluslararası ticaretin ve rekabetin hızlı artışı ve uluslararası ticaretin önündeki engellerin azalması, 2. Teknolojik gelişmeler sonucu ürün bilgi ve insanların hızlı ve kolay dolaşımı, 3. Ürün sürecinin uluslarararasılaşması, 4. Firma içi ticaretin artışı tüketici ihtiyaçlarının benzeşmesi, 5. Global müşterinin artması, 6. Şirket birleşmeleri ve işbirlikleri şeklinde sıralamışlardır.

B

u ve benzeri pek çok nedenin tetiklediği globalleşme artık her alanda karşımızdadır. Özellikle liberal ekonominin yerleşmesi ile mücadelenin firmalara kaldığı bu dönemde işletmeler için globalleşmenin çok iyi bilinmesi gerektiği düşünülür. Çünkü pek çok alanda kendini hissettiren globalleşme olgusu işletmeleri de farklı boyutlarda etkiler. İşletmelerin

PAZARLAMA

yapıları yönetim anlayışları ve üretim biçimleri gibi pek çok değişik konu ya hızlı bir gelişim süreci içine girmekte veya tamamen yenilenmektedir.8

1

Pazarlama Perspektifi Açısından Globalleşme ve Globalleşmenin Lehinde ve Aleyhinde Görüşler Dünyanın bütün olarak yerel bir hal alması şeklinde düşündüğümüz global-leşme için pek çok tanım yapılmaktadır. Globalleşme, ülkelerin kendilerine ait olan maddi veya manevi değerlerinin ve bu değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin milli sınırları aşarak dünya çapına yayılması anlamına gelmektedir. Bir diğer tanımda ise globalleşme, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alan-larda bazı ortak değerlerin yerel ve milli sınırları aşarak dünya çapında yayıl-masını ifade etmektedir. İraz’ a göre globalleşme dünyanın tek bir mekân olarak algılanabilecek ölçüde sıkışıp küçülmesi anlamına gelen bir süreci ifade etmektedir. Şenses ise globalleşme için yaptığı tanımda globalleşmeyi mal ve hizmetlerin üretim faktörlerinin teknolojik birikimin ve finansal kaynakların ülkeler arasında serbestçe dolaşabildiği ve faktör, mal, hizmet ve finans piyasalarının giderek bütünleştiği bir süreç olarak belirtmiştir. apılan tanımlara bakılacak olursa globalleşme ile dünya, sınırların kalktığı, mal ve hizmetlerin ve hatta fikirlerin serbestçe dolaşabildiği bir pazar halini almıştır. Yani globalleşme ile birlikte milli ekonomiler dış ticarete dönük bir yapılanma sürecine girmektedirler. Bu süreçte hedeflenen ise yukarda bahsedilen teknolojik değişiklikleri gerçekleştirip dünya pazarında rekabet edebilme potansiyeline ulaşmaktır.9 Bu durum ile güçlü ve güçsüz ayrımını ortaya çıkmıştır. öz konusu ayrıma dayanarak gelişmiş ülkelere ürünlerini sergileme boyu-tunda önemli avantajlar sağlamaktadır. Hatta pek çok düşünür, globalleşmeyi ürünlerin diğer pazarlara satılmasından öte gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere kültür başta olmak üzere pek çok değerinin aktarımı olarak düşünmektedirler.

Y

S

Globalleşeme, bu bağlamda dünyadaki toplumları ortak bir kültürü, (batı kültürünü) benimsemeye yönlendirdiği şeklinde değerlendirilirken (Özkıvrak ve diğerleri) Ritzer’in globalleşmeyi McDonaldslaşma (McDonaldization) ve Amerikanlaşma (Americanization) olarak tanımlaması da bu düşünceyi destekleyen bir bakış açısı olarak düşünebilir. Bu noktada globalleşme sadece gelişmiş ülkelerin daha da kalkınmasını sağlayan bir yol olarak değerlendirilebilir. Tağraf, bu durumu gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelere mallarını sokarken karşılaştıkları güçlükleri dikkate alacak olursak, gelişmekte olan ülkeler için globalleşmenin olumlu yönünden söz etmek güçtür şeklinde ortaya koymuştur. Yine bu noktada globalleşmenin gelişmekte olan ülkelere uygulanan bir hegemonya olduğunu savunan düşünürler, bu düşüncele-rini gelişmiş ülkelerin, sanayileşme süreçlerini müdahaleci ve korumacı devlet politikalarıyla gerçekleştirdiklerini ancak bugün aynı yoldan geçmek isteyen gelişmekte olan ülkelerin yollarını neoliberal politika uygulamaları aracılığıyla tıkadıkları şeklinde dile getirmektedirler. Bunlarla birlikte globalleşme süreci bir yandan ulusal seviyede uygulanan politikaların uluslararası düzeye yansımasına yol açarken bir diğer taraftan ise ulusal politikaların bağımsız bir şekilde uygulanabilme yeteneğini azaltmaktadır. Bu noktadan ise globalleşmenin ulus-devlet anlayışını ortadan kaldırdığını söylemek mümkün olabilir. Bu durumun önüne geçmeye çalışan hükümetlerin de global iletişimi ve etkileşimi engelleme çabaları giderek olanaksızlaşmaya başlamıştır. Olanaksızlaşan bu durum da ise artık hiçbir milli ekonomi ve işletmeler globalleşme gerçeğini göz ardı edemez ve gelişimlerini tesadüflere bırakamaz. irmaların bu durumdan etkilenmeleri ve globalleşmeye göre hareket etmeleri herkesçe bilinmektedir ancak artık günümüzde şirketler kadar devletlerde ulusal rekabet

F

17


PAZARLAMA EKİM / 2012 için global stratejileri nasıl gerçekleştireceklerini daha iyi anlamak zorundadırlar. Çoğunluğu politik nedenlere dayanan bu olumsuz görüşler, olmakla beraber artık kaçılmaz bir hal aldığını yinelemekten öteye gidilemeyecek olan globalleşme, pek çok yenilikler ve gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. Her defasında yeniliği beraberinde getirmektedir diye sunulan globalleşmenin en önemli yeniliği yine ‘yeniliğin’ kendisidir. Çünkü globalleş-me ile her şey mükemmele yakın bir değişim ve gelişim sürecine girmiştir. Her şeyden önce teknolojinin gelişimi inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. İletişimin gelişimi ile de bir buluş anında dünyanın her tarafında kullanılabilmektedir. Her ne kadar bu teknolojik yenilik hızının aşırılığından kaynaklanan olumsuzluktan da bahsedilse de bu, gelişimin sağladığı faydanın önüne asla geçemez. Sınırların kalkması olarak nitelenen globalleşme ile dünyanın farklı pencereleri açılmış, ortaya çıkan bu farklılıklarla meydana gelen etkileşim neticesinde pek çok alanda farklı değerlerin doğmasına sebep olmuştur. Yine sınırların kalkması ile yoğun bir rekabet ortamı doğmuş, bunun sayesinde gelişim hızı daha da artmış-tır.

2

Globalleşmenin Pazarlama Kararlarına Etkileri Pazarlama insan ihtiyaçlarının çeşitlenmesi gerçeği ile var olan bir kavramdır. Bunu biraz daha genişletecek olursak değişim değeri olan ürün ve hizmetlerin pazarlanması faaliyeti insanlığın değişim ve uygarlaşma süreci ile yakalanan yaşam standardı ve teknolojinin sunduğu imkânlar temelinde sürekli şekilde yeniden üretilmektedir. (Sarıhan) Bu yeniden üretim ve değişim ise hem insan ihtiyaçlarını çoğaltmakta hem de çeşitlendirmektedir. Çeşitlilik ve yenilik ise firmaları farklı pazarlara itmektedir. Günümüzde meydana gelen gelişmelerle birlikte özellikle yerel pazarları aşarak global pazarlara hizmet vermek için oluşan bir pazarlama baskısı da söz konusudur. 10 Çünkü istenilse de istenilmese de global firmalar rakip olarak gelmekte ve bu rekabette ‘var olmak’ adına global pazarlara geçme zorunluluğu hissedilmektedir. Bu zorunluluk çerçevesinde unutulmamalıdır ki, bir firma elde ettiği

18

yeniliği global pazarlarda ne kadar hızlı ve etkili dolaştırırsa o ölçüde karını ve rekabet gücünü arttırır.11 Bu global pazarlara geçiş durumu ise, işletmeleri yerel pazarda verdiği pazarlama kararlardan farklı olan kararlar verme aşamasına getirmiştir. Bu farklılık elbette firmanın global pazara geçtikten sonraki durumudur. Ancak öncelikle firmaların yeni pazarlara açılmasında mevcut pazarın durumu ile girilecek pazarın durumu değerlendirilip ardından bu değerlendirmelerin ışığında gerekli olan pazarlama kararları verilmelidir.

Köken Ülke-Kabul Eden Ülke Özellikleri

G

loballeşme ile birlikte, global pazarlara açılacak firmaları etkileyen temel faktörler, köken ülkenin itici özellikleri ile, kabul eden ülkenin çekici özellikleridir.12 Yani köken ülkede, firmalar üzerinde global pazarlara geçmeyi sürükleyecek bir baskı oluşacak ve bu baskı sonucu diğer pazarların çekici unsurlarını gören firmalar da bu çekici unsurlara sahip ülkelere kaymaktadırlar. Bu noktadan hareketle işletmeleri global pazarlara yönlendiren etmenleri şu şekilde sıralayabiliriz; 1. İç pazardaki talebin azalması, 2. İşletmedeki atık kapasite varlığını üretime yönlendirip yeni üretimi global pazarlara sunmak, İç pazardaki rekabetten kurtularak riski azaltmak, 3. Ürün yaşam eğrisinde sona gelen ürünlerin yaşam sürelerini uzatmak, 4. Dış pazardaki vergi ve teşvik avantajlarından yararlanmak. u gibi şartların oluşumuyla ivme kazanan globalleşme, artık bir anlayış olarak firmaların pazarlama kararlarında etki düzeyini

B

en üst seviyede hissettirmektedir. Bu düşünceye dayanarak, firmalar global düzeyde düşünerek hareket etmekte kararlarını da o anlayışa göre vermektedirler. Firmalar, özellikle pazarlama fonksiyonu içindeki faaliyetlerini yürütürken dünya çapında standartlaşma veya faaliyette bulunulan ülkelere uyarlama seçimini doğru yapmak zorundadır. Bu noktada, pazarlama kararlarının birden fazla ülkede yapılması ilk etapta önemsiz gibi görünüp aynı kararların tekrarı gibi düz bir mantıkla düşünülecek olsa da, öncelikle global pazarlarda farklı işlemlere girilmiş olması uygulamalarda önemli farklılıklara işlemlerde büyük ölçüde karmaşıklık ve çeşitliliğe yol açacaktır.

F

Bilgi

irmaların karşısına çıkan uygulama farklılıkları neticesinde ilk olarak, bilgi eksiklikleri tamamlanmalıdır şeklinde düşünülebilir. Öyle ise global pazarlarda ‘var olma’ yolunda adım atan bir firma öncelikle ‘bilmelidir. Çok geniş bir kavram olarak düşündüğümüz ‘bilme’ ye, öncelikle firmayı global pazarlarda tutacak olan teknolojik yeniliklerden ve firma çalışanlarından başlanılabilir. Bu durumda gelişmiş ve her daim yenilenmeye hazır teknolojiler ile yetişmiş insan gücü global pazarlara girişin olmazsa olmazıdır. Şu unutulmamalıdır ki global pazarlarda artık rekabet ‘altın yakalı’ elemanları firmalara çekmekte yaşanmakta, bilgiye ulaşmanın sermayeye ulaşmaktan daha zor olduğu da çok iyi bilinmektedir.14 ‘Altın yaka’ tabiri ise ortalama her global firmada çalışabilme yetisine sahip kişiler için kullanıldığı düşünülebilir. İyi yetişmiş insan gücü


EKİM / 2012

ile donatılmış olan bir firmadan ve öncelikli olarak da firmanın pazarlama departmanından, yeni girilecek pazarı her yönüyle çok iyi tanıması beklenir. Çünkü her şeyin kaynağı bilgidir. Pazarlama kararlarını etkileyen diğer faktörlerin bilinmesinden yola çıkılır. Aynı zamanda, günümüzün mevcut rekabet ortamında bilgi odaklı firmalar ayakta kalabilmektedir.15

G

Kültür

lobal pazarlara açılmada bilginin ayakta tutacağını düşünülen firmaların, yeni girdikleri pazar hakkında bilmeleri gereken önemli hususlardan biri de girilecek bu yeni pazarın sosyal çevresi, yaşam tarzı hayat standartlarıdır. Yani kısaca, bu yeni pazarın kültürüdür. Artık firmalar günümüzde değer yargıları, yaşam tarzları, yaşama bakış açıları, ürün ve hizmetten beklentileri değişen yeni müşteri nitelikleri ile karşı karşıya gelmektedirler. Kültürün pazarlama kararlarını etkileyen önemli bir nokta olduğu düşünülmektedir. ekabetin akıl almaz boyutlara ulaştığı bu ortamda pazarlama kararlarını vermek oldukça güç ve hassastır. Bu noktada rekabet yeni pazarlama stratejilerinin gelişiminde de önemli bir husustur. Çünkü firmalar geleceklerini görebilmek adına yeni pazarlama stratejileri arama yoluna gitmektedirler. Özellikle ürün gamının gelişmesi ve dolayısıyla birbirine yakın kalite ve yakın fiyatta olan ürünler, firmaların ürünlerini farklı pazarlama stratejileriyle satma yoluna sokmuştur.20

R

Ekonomik Şartlar

G

loballeşmenin hem hızlanmasını etkileyen hem de globalleşmenin karşımıza daha acımasızca çıkardığı ve pazarlama stratejilerimizin karar aşamasında göz ardı edilemeyecek bir diğer hususta ekonomik şartlardır. Tağraf ‘ a göre globalleşmenin hızlanmasını teşvik eden en önemli faktörlerden biri gelir düzeylerinde meydana gelen artıştır. Üreticilerin, global pazarlara açılmasıyla ekonomik düzeylerinin gelişmelerini görmeleri onları daha çok global pazarlara yönlendirmiştir. Bu noktadan hareket eden firmaların hedefleri de, dünya pazarından maksimum ölçüde yararlanmaktır. zellikle rekabetin hat safhada olduğu globalleşme sürecinde, maliyet unsurlarının düşük ya da yüksek olmasının, firmalar için

PAZARLAMA

önemli olduğu düşünülür. Bu noktada düşük maliyet, rekabette en önemli silahlardan biri olarak görülmektedir.22 Globalleşme çerçevesinde alınan pazarlama kararlarından özellikle fiyatlandırma ve ürün kararlarında ekonomik şartların öneminin açık olduğu düşünülür. Genel ekonomik düzeyin etkisinin olmadığı hiçbir alanın varlığından söz edemeyeceğimizi düşünerek, globalleşmenin de etkisiyle hem üreticileri hem de tüketicileri çok etkilediği söylenebilir. Bu noktadan hareketle ekonomik göstergelerin globalleşmenin pazarlama kararlarını etkileyen önemli faktörlerden olduğu düşünülür. Globalleşme çerçevesinde pazarlama kararlarını etkileyeceği düşünülen daha pek çok hususun olduğu düşünülür. Firmalar tarafından söz konusu olan bu faktörlerin ışığında, global pazarlarda alınacak olan pazarlama kararları nihai sonuca ulaştırılmalıdır. Bu hususları tam değerlendiren bir firma artık global pazarlarda global pazarlama stratejilerine ulaşmış diye değerlendirilir. Bu noktada karşımıza global pazarlama stratejileri gelmektedir.

3 T

Global Pazarlama Stratejileri ve Pazarlamada Yenilikler icari bir ürünün bütün sınırları aşıp başarıyla satılabilmesi global pazarlama anlayışı içinde ele alınmıştır. Globalleşmeyi kaçınılmaz bir gerçek olarak algılayıp pazar seçiminden eleman seçimine kadar global bir anlayış sergileyen firmaların, global pazarlama stratejileri çerçevesinde hareket etmeleri ve dinamik bir yapı seyreden süreçten de kopmamaları düşünülmektedir. Burada amaç ‘var olmak’ mücadelesinde ayakta kalabilmektir. Önemli olan dünya ekonomisinin belkemiğini oluşturan gelişmiş ülkelerle birlikte globalleşme sürecinde yer almak ve büyük rekabet yarışına katılabilmektir. lobal pazarlama yaklaşımı temel pazarlama ilkelerinin dünya çapında uygulanması, global ürün, her pazardaki tüketicinin tatminine göre farklı dizayn edilen ürün olarak tanımlanmaktadır.24 Global işletme ise, uluslararasılaşması en üst seviyeye ulaşmış yabancı pa-

G

zar yerine global pazar bakış açısına sahip olan iş, strateji, örgüt yapısı ve personel sistemiyle uygulamalarında dünya çapında benzerlik, standardizasyon, ve koordinasyonun ağırlık kazandığı işletmedir.25 üm dünyada geçerli global standartlara sahip olmak, günümüz işletmelerinin her türlü faaliyetinde bir tür olmazsa olmaz koşul niteliği taşımaya başlamıştır.26 Global pazarlama stratejileri, pazarlama stratejileri ile farklılıkları olan ve globalleşmenin yoğunlaşması ile de girift bir hal alan uygulamalar bütünüdür. Global pazarlarda başarılı olmak isteyen işletmelerin pazarlama stratejilerinde özellikle de hedef pazar seçimi ve pazarlama karmasının saptanmasında mümkün olduğunca esnek olmaları gerekmektedir. Günümüzde bu esneklik pazarlamanın direkt olarak her bir bireye kadar inen stratejilerinden okunmaktadır. (Erem ve diğerleri ) Yani, ana ülke hariç pek çok ülkede faaliyette bulunan firmalar, bağlı ülkede ayrı pazarlama karmaları geliştirirler. Bu şekilde ülkeden ülkeye farklı pazarlama stratejileri izlenir. Mamul, tutundurma, fiyatlandırma dağıtım gibi kararlar yerel pazarlara uygun olarak verilir.27 Genel kabul görmüş ve uygulamada, firmalar, bölgelere ve şartlarına göre değişen esnek stratejiler belirlemektedirler. Bununla beraber, Otay, global pazarlama yaklaşımını temel pazarlama ilkelerinin dünya çapında uygulanmasıdır şeklinde açıklamıştır.28 Söz konusu olan her iki görüşünde uygulama da örneklerine rastlamak mümkündür. Ancak değişen şartların, pazarlama anlayışını bireylere kadar indiren bir hal alması elbette günümüzde yerel değerlere göre şekillenen stratejileri ön plana çıkardığı söylenebilir. irmalar, global pazarlara geçtikten sonra ürün kararlarında ne gibi değişikliklere gide-

T

F

Ö

19


PAZARLAMA EKİM / 2012 ceklerdir. Yerel pazarlardaki uygulamalarından farklı neler yapmalıdırlar. Global pazarlamada mamulün renk, tat ve koku, boyut dizayn ve stil, ambalaj, kullanım teknikleri firmaların üzerinde çokça düşünmesi gereken hususlardır. 29 Bu özelliklerin hepsini, yeni girilen pazarın kültürü ve rakiplerin söz konusu olan özelliklere karşı aldığı kararlar birebir etkilemektedir. Bu nokta da son dönemde özellikle ortaya çıkan ambalaj, ürünün sunulmasında en önemli etken olarak değerlendirilebilir. Çünkü ambalaj, tüketicinin ilk etapta dikkatini çeken kısımdır. Hatta ürünün içeriğinin dahi önüne geçme olasılığının varlığından söz edilebilir. rün konumlandırması da global pazarlara giren firmalar için oldukça önemlidir. Bu, firmanın dış pazarlarda hedefleri ile birebir ilgilidir. Hedefleri en iyisi olan firma ürününü ona göre konumlandırmalıdır. En iyisi olmak isteyen firmaların temel düşünceleri, daha iyi olmaktansa bir numara olmak daha iyidir şeklinde olabilir. Global pazarlarda, elbette fiyatlandırma politikalarının da yerel pazardaki uygulamalara göre farklı özellikler taşıyacağı söylenebilir. Fiyatlandırma stratejilerinde özellikle yeni girilen pazarın kültürüne bakılır. Rekabet tamamen etkin bir durumdadır. Bunlarla beraber fiyatlandırma yeni girilen pazarın pek çok özellikleri ile karmaşık bir yapı sergilemektedir. iyatlandırma ülkelerarası standartlaşması en zor olan pazarlama karması elemanı olarak

Ü

F

karşımıza çıkar. Bu durumun temel nedenleri, ulaşım maliyetleri, gidilen ülkenin para biriminden kaynaklanan kur farkı ve vergi uygulamaları olarak söylenebilir. Fiyatlandırma da, firmalar mevcut olan rekabet ortamında kalite düşürücü yollarla ürünleri imal edip, düşük fiyatlandırmaya da girmemelidir. Firmalardan, fiyatın büyük bir rekabet avantajı olduğu gerçeğini göz ardı etmeden kaliteden taviz vermeyen bir konumlandırma yapması düşünülebilir. Bir başka ifade ile paradan tasarruf etmek için asla ürünün kalitesi düşürülmemelidir. eni bir pazara giren firmanın en önemli düşünmesi gereken noktalardan biri ise dağıtım kanallarıdır. Şu unutulmamalıdır ki dağıtım kanalları tam anlamıyla çalışmayan bir mamulün, özellikle global pazarlarda başarılı olması çok zordur.30 Girilecek olan pazarın, dağıtım kanallarının, tekniklerinin, uygulamalarının pazara girilmeden önce incelenmesi gerektiği söylenebilir. Rakiplerin, firmaların karşısına en çok çıktığı ve rakiplerle farkın en yoğun gözlendiği konulardan birisi olarak dağıtım kanalları, hızın ve güvenin pek çok şeyin önüne geçtiği global pazarlarda, dikkatle üzerinde durulması gereken bir diğer husustur. lobal pazarlara giren bir firmanın tutundurma faaliyetlerini de global düzeyde yapması gerektiği söylenebilir. Globalleşme sürecinin gelişimi ile reklamların mal ve hizmetlerin tanıtımını kolaylaştırdığı düşünülür. Bu durum ise tüketicilerin global şirketlerce üretilen ucuz ve kaliteli mal ve hizmetleri yakından tanıma fırsatı bulmalarına sebep olmuştur. Tutundurma faaliyetlerinin en önde gelenlerinden olan reklam son dönemde farklı tarzlarda yoğunlaşmıştır. Örneğin son dönemde, reklamlarda absürt bir tarzın tercih edilme nedeni, gençlere kısa yoldan ulaşmak, markayı sevdirmek ve markaya bir kimlik kazandırmak olduğu söylenebilir. Günümüzde ön plana çıkan bir reklam türü ise dünyanın en eski reklam metodu olduğu söylenen ağızdan ağza reklamdır. Özellikle gençler arasında abartılı reklam yerini fısıltı reklama bırakmıştır. loballeşmenin yükselişi ile pazarlama kararlarındaki değişim de gözle görülür bir hal almıştır. Artan rekabet firmaları pazarlama odaklı hale getirmiş ve rakiplerinden farklı olabilmek adına her gün daha başka

Y

G

G

20

uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Fakat her şeyden önce bütün bu yeniliklerin temelinde pazarlama anlayışının global çağda vazgeçilmez unsuru olan, ‘müşteri odaklılık’ vardır. Çünkü artık çağımız, müşterilerin kral olduğu şeklinde bir tarifi de aşmış, müşterilerin diktatör olduğu bir dönem başlamıştır. Müşteri odaklı ürünler için, yoğun rekabet ortamında müşteri gereksinimlerinin tam ve zamanında tatmini hareket noktası olmaktadır. irmalar, globalleşme ile birlikte pek çok stratejik kararlarında farklılıklara gitmek durumdadırlar. Firmalarda bu farklılıkları en temel karşılayan birim pazarlama departmanlarıdır. Çünkü globalleşme, firmalar için yeni pazar, yeni müşteri, yeni rakip, yeni kültür gibi değişimler getirmektedir. Bu değişimleri de firmada bilecek ve ona göre stratejiler geliştirecek olan birim pazarlama departmanıdır. Bu bağlamda Türk Dünyası, buralarda faaliyet gösteren işletmeler ve hatta onların pazarlama deraptmanları için çokta büyük zorlukların olmayacağı aşikârdır. Tabii ki zamanla meydana gelen tahribatlar göz ardı edilemez fakat bu tahribatlar önlenemez de değildir. Globalleşmenin pazarlamayı etkileyen pek çok faktörü vardır. Ancak en temelleri, köken ülke ile kabul eden ülkenin özellikleri, bilgi, kültür, rekabet ve ekonomik olarak düşünülür. Günümüzde bu faktörler ile globalleşme arasında karşılıklı dinamik bir yapı vardır. Her biri birbirini ve globalleşmeyi etkilemekte ve globalleşmenin gelişimine ivme katmaktadır. Türk dünyası için yukarıda sayılan faktörler, tamamen fırsat konumundadır. Globalleşme karşısında firmaların pazarlama departmanları farklı stratejiler uygulamaktadırlar. Yerel pazarlarda uygulanan pazarlama stratejileri yukarıda sayılan faktörlerin de etkisiyle değişmiş farklı boyutlar kazanmıştır. Özellikle rekabetin ortaya çıkardığı ve müşterilerin tatminsiz bir hal aldığı günümüzde pazarlama stratejileri de müşteri odaklı olmuştur. rtık pazarlama stratejileri, genel kararlarla bütüne hitap etmek şeklinde değil birey olarak her bir kişinin özel isteklerine doğru inen yani tabana yayılan bir duruma gelmiştir. Firmalar global pazarlarda ‘var olmak’ için global pazarlama stratejilerini iyi değerlendirmeli ve hem yerel hem global pazarın tek hakimi olan müşteri için stratejiler geliştirmelidir.

F

A


EKİM / 2012

HUKUKÇU GÖZÜYLE

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU KAPSAMINDA ykumbaracibasi@ydgehukuk.com

ÇEKİN ABC’Sİ

Yasemin KUMBARACIBAŞI

Metninde çek kelimesini, eğer başka bir dilde yazılmışsa o ✓ dilde çek karşılığı olarak kullanılan

kelimeyi, ödeyecek kişinin yani muhatabın ticaret unvanını, kayıtsız şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi, ödeme yerini, düzenlenme yer ve tarihini, keşidecinin imzasını havi senet, çek sayılır. Yukarıda belirtilen unsurlardan birini içermeyen bir senet çek sayılmaz. Ancak çekte açıklık yoksa muhatabın ticaret unvanı yanında gösterilen yer, ödeme yeri sayılır. Muhatabın ticaret unvanı yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir açıklık ve başka bir kayıt yoksa çek, muhatabın merkezinin bulunduğu yerde ödenir. Düzenlenme yeri gösterilmemiş olan çek, düzenleyenin adı yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılır. Türkiye’de ödenecek çeklerde muhatap, ancak bir banka

Malumunuz, son dönemlerde hukukumuzda köklü değişikliklere yol açan önemli yasalar yürürlüğe girdi. Günlük yaşamda alışageldiğimiz ticarî teamülleri ortadan kaldıran ilgili yasa değişiklikleri, şimdiye dek karşılaşılan tecrübeler yoluyla edindiğimiz ortak hafızayı da neredeyse tümüyle sildi. Önce usulde kapsamlı düzenlemelere yer veren Hukuk Muhakemeleri Kanunu, daha sonra da 1 Temmuz

2012’de yürürlüğe giren Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu, biz uygulayıcıları dahi işlem yapmadan önce konuyu bir kez daha inceleme yapmaya sevk ederken, siz işletme sahiplerine öncelikli tavsiyemiz, her aşamada attığınız adımları uzmanlarına danışmanız olacaktır.Bu sayımızda ele alacağımız konu, ticaret hayatının dinamizmini kuvvetlendiren en önemli ödeme araçları diyebileceğimiz çek konusu olacak.

Faydalı olabilmek ümidiyle, aşağıda çekle ilgili düzenlemeler, bilgi ve değerlendirmelerinize sunulmaktadır; olabilir. Banka dışında diğer bir kişi üzerine düzenlenen çek, yalnız havale hükmündedir. Bir çekin düzenlenmesi için, muhatabın elinde düzenleyenin yani keşide edenin emrine tahsis edilmiş bir karşılık bulunması ve düzenleyenin bu karşılık üzerinde çek düzenlemek suretiyle tasarruf hakkına sahip olduğuna dair muhatapla arasında açık yahut zımnî bir anlaşma olması gerekmektedir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki bu hükme aykırılık, senedin çek olarak geçerliliğini etkilemez. Çek, “emre yazılı” kaydıyla veya bu kayıt olmadan belirli bir kişiye, “emre yazılı değildir” kaydıyla veya buna benzer bir kayıtla belirli bir kişiye veya hamiline olarak düzenlenebilir. Kimin lehine düzenlendiği belirtilmeyen çek hamiline addedilir.

✓ ✓

Çekte faiz kararlaştırılamaz. Çek üzerinde öngörülmüş bir ✓ faiz şartı varsa yazılmamış sayılır. Çek, muhatabın yerleşim yerinde veya başka bir yerde ✓ üçüncü bir kişi nezdinde ödenmek

üzere düzenlenebilir. Ancak bu üçüncü kişinin de banka olması gerekmektedir. Açıkça “emre yazılı” kaydıyla veya bu kayıt olmadan belirli bir kişi lehine ödenmesi şart kılınan bir çek, ciro edilerek yahut zilyetliği teslim edilerek devredilebilir. “Emre yazılı değildir” kaydıyla veya buna benzer bir kayıtla belirli bir kişi lehine ödenmesi şart kılınan çek, ancak alacağın temliki yoluyla devredilebilir. Ciro işlemi, çeki düzenleyen veya çekten dolayı borçlu olanlardan herhangi biri lehine de yapılabilir. Bu kişiler çeki yeniden ciro edebilirler.

✓ ✓ ✓

21


HUKUKÇU GÖZÜYLE EKİM / 2012 Ciro işleminin kayıtsız ve şartsız olması gerekmektedir. ✓ Aksine konmuş bir kayıt, geçersizdir. Kısmî ciro ve muhatap cirosu geçersizdir.Hamiline yazılı ✓ ciro, beyaz ciro hükmündedir. Mu-

hatap lehindeki ciro, yalnız makbuz hükmündedir. Muhatabın birden fazla şubesi bulunup, cironun başka bir şube üzerine yazılmış olması, bu hükmün istisnasıdır. Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hak sahipliği, birbirine bağlı diğer cirolardan anlaşılıyorsa yetkili hamildir. Çizilmiş cirolar, yazılmamış sayılır. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse, bu son ciroyu imzalayan kişi çeki beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır. Hamiline yazılı çekin üzerine ciro yapılması, o çeki emre yazılı hale getirmez; yalnızca cirantayı başvurma hakkına dair hükümler gereğince sorumlu kılar. Çek, herhangi bir sebeple hamilin elinden çıkmışsa, hamili veya hak sahipliğini ispatlayan kişi, kötü niyetle veya ağır kusurla iktisap etmişse, o çeki geri vermekle yükümlüdür. Çek, elektronik imzayla düzenlenemez. Muhatap nezdinde çekin kısmî karşılığının bulunması halinde bu tutarın ödenmesi gerekmektedir. Çekin karşılıksız çıkması halinde keşideci, karşılıksız kalan bedelin %10’u ile hamilin çekin karşılıksız çıkması sonucu uğradığı zararı tazmin etmesi gerekmektedir. Çek hakkında kabul işlemi yapılamaz. Çek üzerinde yazılmış bu nevi bir kabul kaydı varsa, yok addedilir. Çek, görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt, yok hükmündedir. Düzenlenme günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan çek, ibraz günü ödenir. Çek, düzenlendiği yerde ödenecekse 10 gün, düzenleme yerinden başka bir yerde ödenecekse 1 ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. İbraz süresi, çekin düzenlendiği tarihten 1 gün sonra başlar. Ödeneceği ülkeden başka bir

✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓

22

ülkede düzenlenen çek, düzenleme yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise 1 ay, ayrı kıtalarda ise 3 ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Bir Avrupa ülkesinde düzenlenip Akdeniz’e sahili bulunan bir ülkede ödenecek olan ve aynı şekilde Akdeniz’e sahili bulunan bir ülkede düzenlenip bir Avrupa ülkesinde ödenmesi gereken çekler, aynı kıtada düzenlenmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır. Çekin, bir takas odasına ibrazı, ödeme için ibraz yerine geçer. Protestodan ve ibraz süresinin geçmesinden sonra yapılan ciro, alacağın temliki hükmündedir. Cironun tarihi yoksa aksi sabit oluncaya kadar protesto ve ibraz süresi geçmeden önce yapılmış sayılır. Cayma, ibraz süresi geçtikten sonra hüküm ifade etmektedir. Çekten cayılmamışsa ibraz süresi geçtikten sonra da muhatap tarafından ödeme yapılabilmektedir. Ödeme, kısmen veya tamamen olmak üzere, muhatap haricinde herhangi bir üçüncü kişi tarafından aval ile teminat altına alınabilmektedir. Çekin tedavüle çıkmasından sonra, keşidecinin ölmesi, iflası veyahut medeni haklarını kullanma ehliyetini kaybetmesi, geçerliliğine etki etmeyecektir. Cirosu kabil bir çeki ödeyecek olan muhatap, cirolar arasındaki teselsülün düzgün olup olmadığını incelemekle mükellefse de imzaların geçerliliğini araştırmak zorunda değildir. Yabancı ülke parasıyla ödenecek çeklerde; ödeme yerinde rayici olmayan bir para ile ödenmesi şart koşulmuş ise ödeme, ibraz günündeki bedel üzerinden o ülke parasıyla yapılabilir. Ödeme yapılmaması halinde hamil, talebini ibraz yahut ödeme günündeki değer üzerinden ileri sürebilir. Yabancı ülke parasının değeri, ödeme yerindeki

✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓

ticari teamüllere göre belirlenebilirse de keşideci, hesap için çekte bir kur belirtebilir. Ancak keşideci ödemenin belirli bir para aynen yapılmasını şart koşmuşsa işbu hükümler uygulanmaz. Çekte düzenleme ve ödeme ülkelerinde aynı adla tedavülde olup değerleri farklı olan para gösterilmişse ödeme yerindeki para esas alınır. Çek bedelinin ödenmemesi halinde durum, protesto yoluyla, muhatap tarafından ibraz günü de gösterilmek suretiyle çekin üzerin yazılmış olan tarihli bir beyanla, bir takas odasının çek zamanında teslim edildiği halde ödenmediğini tespit eden tarihli bir beyanıyla sabit kılınır. Bu doğrultuda hamil, çeki düzenleyen ve diğer çek borçlularına karşı başvurma hakkını kullanabilir. Protesto veya buna denk gelen işlem, ibraz süresinden önce yapılmalıdır. İbraz, sürenin son gününde yapılırsa, protesto veya dengi olan işlem, izleyen işgününde de yapılabilir. Mücbir sebep halinde bu süreler uzar. Protesto veya dengi olan işlemin ardından hamil, çekin ödenmemiş olan bedelini, ibraz gününden itibaren faizini, protesto, ihbarname ve sair diğer işlem giderleri ile çek bedelinin binde üçünü aşmamak üzere komisyon ücreti talep edebilir. Bu başvuru hakkı, ibraz süresinin bitiminden itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar. Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları, bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yoluyla kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar. Sahte veya tahrif edilmiş çekin ödenmesinden doğan zarar, muhataba aittir. Çeki düzenleyen kişinin kendisine verilen çek defterini iyi saklamamış olması gibi bir kusuru varsa sorumluluk, muhataba değil, düzenleyene ait olur. Birden fazla nüsha olarak düzenlenen çeklerde hamiline yazılı çekler müstesna olmak kaydıyla, senet metinlerindeki teselsül, sıra numaraları ile gösterilir. Aksi halde her nüsha ayrı birer çek sayılır. Sağlıklı, başarılı ve bol kazançlı günler dileriz.

✓ ✓

Av. Yasemin KUMBARACIBAŞI (LL.M.) ykumbaracibasi@ydgehukuk.com


EKİM - KASIM / 2012

GÜNCEL

23


LOJİSTİK EKİM / 2012 www.yildirimanaliz.com.tr 444 22 89

2012 Küresel Lojistik Performans Endeksi ve Türkiye’nin Konumu B

ugün 250 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığı belirtilen Türkiye Lojistik Sektörü, son yıllarda yapılan önemli yatırımlarla yerli ve yabancı yatırımcıların gözdesi haline geldi. Türkiye sahip olduğu tüm lojistik avantajlarla, uluslararası ticaretin yönelimleri gibi olumlu gelişmelerle Endeks’te ilk 10 içinde yer alabilme potansiyeline sahip. Nitekim, benzer endeksler de bunu teyit ediyor; örneğin Transport Intelligence tarafından yayınlanan “Yeni ve Hızlı Gelişen Ülkeler Endeksi”nde ülkemiz, yeni ve hızlı gelişen 41 ülke arasında gelecek 5 yıl içinde lojistik yatırımlar için en fazla tercih edilen 7. ülke ve lojistik alanında en hızlı büyümesi beklenen ülkeler arasında Çin, Brezilya, Hindistan ve Rusya’dan sonra 5. Ülke olarak sıralanıyor. Dünya Bankası tarafından yayınlanan son Küresel Lojistik Performans Endeksi’nde önceki endekse göre Türkiye 39. Sıradan 27. Sıraya yükseldi. Bir başka deyişle; lojistik sektörünün gelişmesi, iyileşmesi doğrultusunda devletin ve özel sektörün yapmaya çalıştığı gayretli çalışmaların meyvelerini yavaş yavaş verdiğini görüyoruz.

Takip edilirlik Son 3 endeksi topluca incelediğimizde, Türkiye’nin genel puanını son 3 yılda 3.15’ten 3.51’e çıkardığını, en büyük sıçramayı ise “Altyapı” kriterinde yaptığını görüyoruz. Ticaretle bağlantılı karayolu, demiryolu, denizyolu, havayolu ve bilgi-iletişim altyapılarını kapsayan bu başlıktaki ilerleme, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın son yıllardaki yoğun altyapı yatırımlarının bir sonucudur. Bir önceki endeks (2010 endeksi) ile sonuncusunu

24

kıyasladığımızda, ikinci en büyük gelişimin “takip edilirlik ve izlenebilirlik” alanında olduğu görülüyor ki geçen ay yayınladığımız “Sektör Analizi” raporumuzda da sektörümüzün en yoğun şekilde kullandığı teknolojinin “Araç Takip Teknolojileri” olduğunu görmüştük. Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın liderliğinde yürütülmekte olan “modernizasyon” çalışmalarının getirdiği kazanımlar da, “gümrük ve sınır işlemlerinin etkinliği” başlığındaki 0.24 puanlık yükselişimizde görülmekte. AB’nin getirdiği yeni risk analizi tedbirlerine hızlı uyum ve Ortak Transit sistemine girişe yönelik süreci düşündüğümüzde, bu yükselişin sürmesi mümkün diyebiliriz. Özellikle, başlangıç aşamasında olduğumuz “AB’nin Ortak Transit Sistemi”ne girişimiz sayesinde, artık AB’ye taşımalarımızda gümrük ve diğer sınır işlemlerinde çok önemli kolaylıklar elde edebileceğiz.

3-4 trilyonluk potansiyel Öte yandan, “zamanında teslim” başlığında geçen endeksten bu endeks’e 0.08’lik puan düşüşümüzü, iç gümrük işlemlerindeki aksamalara bağlıyoruz. Çünkü hala, Avrupa’dan 7-8 günde gelen malların gümrüklemesini neredeyse 1 haftada ancak tamamlayabiliyoruz. Gümrüklerimizdeki yoğunluk ticaretin artışıyla paralel sürüyor, oysa memur kapasitemiz çok sınırlı, mesailer sektörün 24 saat çalışan sistemiyle uyumlu değil. Tabii ki yapılması gereken çok şey var. Lojistik ülkesi olmamız için 7x24 hizmet veren gümrüklerimiz olmalı, yeterli sayıda nitelikli insan gücümüz olmalı, yeterince desteklenen rekabet gücü yüksek sektör firmalarımız olmalı, sektör firmalarımızın verimliliklerini olumsuz etkileyen unsurlar (

kent içi trafik, köprü yürüme yasakları, lojistik açıdan dağınık yapılaşma, kent içi ulaşım seçeneklerinin yetersizliği vb.) ortadan kaldırılmalı, tüm lojistik altyapılar (bilişim teknolojileri dahil) tamamlanmalı. Mevzuat alanında da gümrük işlemlerini, lojistik hizmetlerini hızlandırıcı basitleştirmeler, kolaylıklar sunulmalı. Ancak bu sayede bölgeden geçen ve geçmesi muhtemel en az 3-4 trilyon dolarlık potansiyel ticareti bu ülke üzerinden geçirebilme şansımız var diyebiliyoruz....


EKİM / 2012

LOJİSTİK

omur@yildirimanaliz.com.tr

Nakliyat sigorta poliçeleri

(Bir taş iki kuş vurulmaz)

Ömür ŞEKER

Y

Nakliyat sigorta poliçeleri, özellikle lojistik sektörünü çok yakından ilgilendiren poliçelerdir. Aslında çok basit poliçeler olmasına rağmen emtia sahipleri ve nakliyeciler arasında sürekli anlam kargaşası yaşanmasına sebep olmaktadır.

apılması gereken çok açıktır; emtiasını bir yerden başka bir yere taşıttıracak olan emtia sahibi “Nakliyat Emtia Sigortası”, bu emtiayı taşıyacak olan nakliyeci firma ise “Nakliyeci Sorumluluk Sigortası” yaptırmalıdır. Bu iki poliçe birbirlerinden farklı özellikler taşıyan ve birlikte yapıldığında, emtia sahibini ve taşıyıcıyı güvence altına alan poliçelerdir. Tek bir poliçe ile işi çözmeye çalışmak bir taşla iki kuş vurmak istemeye benzer ve ne yazık ki her zaman mümkün olmaz. akliyat Sigorta Poliçelerinde en büyük yanılgı, bir sevkiyat için sadece nakliyecinin yaptırmış olduğu “Nakliyeci Sorumluluk Sigortasının” yeterli olacağı düşüncesidir. Ama kesinlikle unutulmamalıdır ki sorumluluk poliçesi sadece NAKLİYECİNİN KUSURUNUN OLDUĞU durumlarda poliçenin kapsamı ve teminatları kadar ödeme yapar. Nakliyecinin kusurunun olmadığı, emtianın zarar görebileceği de birçok risk vardır ki bunların en çok rastlananı; emtiayı taşıyan aracın sürücüsünün kusuru olmadığı halde karıştığı trafik kazalarıdır. Böyle bir durumda emtiaya gelecek zararı “Nakliyeci Sorumluluk Sigortası” üzerinden tazmin etmek mümkün olmamaktadır. u poliçeler ile ilgili alınan teminatlara çok dikkat etmek gerekir. Yapılacak sevkiyatın özelliğine göre teminat seçilmelidir.Poliçe yapılmasına rağmen teminat altına alınamayan birçok riskle karşı kar-

N

B

şıya kalınabilir. Örneğin; kamyon klozu teminat aldığımız bir “Nakliyat Emtia Sigortasında” ki en fazla tercih edilen teminat türüdür, yükün kazasız hasar görmesi(emtianın araçtan düşmesi ya da araç içinde devrilmesi gibi), çalınması,yükleme ve aktarma esnasında görebileceği zararlar, emtianın köprü vb. yerlere çarpması durumunda oluşacak hasarları ödenmeyecektir. Aslında mümkünse poliçeleri All Risk Teminat ile yapmak en iyisidir. Ancak bu poliçe sadece kullanılmamış emtialara yapılabilir ve nispeten diğer poliçelere göre daha pahalıdır. mtia sahipleri ve nakliyeciler nakliyat poliçelerini her sefer için ayrı ayrı olmak üzere seferlik yaptırabilecekleri gibi, sevkiyatlarının özelliklerine göre yıllık blok abonman poliçesi de yaptırabilirler. Her iki durumda da bildirimler çok önemlidir. Seferlik poliçelerde sevkiyatın yapılacağı kesinleştiği anda acentenize bilgi vermelisiniz ki; yükleme başlamadan önce gerekli onayları ve uygun fiyatı alabilmek için süresi olsun. Araç yola çıkmak üzereyken poliçe yaptırmak isterseniz muhtemelen sıkıntı yaşayabilirsiniz, çünkü bu poliçelerin çok büyük bir bölümü sigorta şirketlerinin genel müdürlüklerinin onayı alınarak yapılabilir. Yıllık yapılan blok abonman poliçelerde de mutlaka poliçede verilen sefer bildirim sürelerine ve şartlarına uymak gerekmektedir. irde yurtdışı sevkiyatlar için nakliyecilerin mutlak suretle

E

B

yaptırması gereken CMR (Yurt Dışı Nakliyeci Sorumluluk Sigortası) poliçesi vardır.Yurtdışı sevkiyatları CMR konvansiyonu şartlarına tabiidir. (CMR konvensiyonu şartlarına internetten kolaylıkla ulaşabilirsiniz ,maddelerini dikkatlice incelemenizi öneririm.) ok kısa değinmem gerekirse, CMR poliçesi nakliyecinin sorumluluğunu kilo başına 8,33 SDR (Yaklaşık EURO)teminat altına aldığını ve zaten CMR konvensiyonuna göre nakliyecinin aksine bir sözleşme yapmamış ise tüm sorumluluğunun bununla sınırlı olduğunu hatta poliçe olmasa bile tüm sorumluluğun bu kadar olduğunu söyleyebiliriz. CMR Poliçesi yurtdışına yapılan bir sevkiyatta, nakliyecinin bir kusuru nedeni ile yükte hasar meydana gelmiş ise, gerekli şartları ve belgeleri sağlamak koşuluyla teminatlar çerçevesinde hasarı öder. Bu cümleden de anlaşılacağı üzere yurtdışına yapılacak sevkiyatlar içinde emtia sahipleri tarafından mutlaka nakliyat emtia sigortaları yapılmalıdır. akliyat Sigorta Poliçeleri sadece yukarıda bahsettiğimiz konulardan ibaret değildir. Aslında bahsettiğimiz konularda daha detaylı ve ayrıntılı incenmesi gereken sigortalardır. Sonraki sayılarımızda bu poliçelerin daha fazla detayına girip okuyucularımızı bilgilendirmeye çalışacağım. Hasardan uzak bol kazançlı günler dilerim.

Ç

N

25


LOJİSTİK EKİM / 2012 www.yildirimanaliz.com.tr 444 22 89

Balnak yabancı alımlar ve ortaklıklar ile “Osmanlı Projesi”ni başlatıyor “2015 Osmanlı Projesi’nin amacı, belirlenen ülkelerde güçlü ve yerel nakliyecilere ortak olunması. 1986 yılından bu yana Türk lojistik sektöründe hizmet veren Balnak, yeni projelesi ile dikkatleri üzerine çekiyor. 2015’te tamamlanması öngörülen “Osmanlı Projesi” ile hedef; yabancı şirket satın almaları ve ortaklıklarla büyümek. Hedeflenen merkezler ise, OrtaDoğu, Kuzey Afrika ve Balkanlar.

T

26

ürk lojistik sektöründe ilk 5 şirket arasında yer alan Balnak, yeni yatırım planları ile dikkat çekiyor. Ar-Ge çalışmalarının olumlu etkileri ile ticari faaliyetlerini “Osmanlı Projesi” adı altında Balkanlar, Ukrayna, Rusya, Kafkaslar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da daha da arttıracak olan Balnak, 2011’de 141 Milyon Euro olan cirosunu 2012’de yüzde 12 ila 13 seviyelerinde büyüterek 160 – 165 milyon Euro’ya yükseltecek. Balnak Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Aygüler, Büyük Osmanlı Projesini ve bu alandaki çalışmalarını ve şu sözlerle özetliyor. “2015 Osmanlı Projesi’nin amacı, belirlenen ülkelerde güçlü ve yerel nakliyecilere ortak olunması. Osmanlı Projesi için Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Ukrayna ve Rusya’da yapılanma kararı aldık. 2013 başlarında ülkeler arası durum netleşecek, bunun için görüşmeler başlatıldı. Mısır ve Yunanistan ilk hedefimiz. Yunanistan’ı seçmemizin nedenleri, yakınlık ve krizin avantaja çevrilebilmesi. Mısır ise iyi bildiğimiz, büyüyeceğini düşündüğümüz bir pazar, ayrıca Afrika’ya giriş kapısı. Bilindiği gibi, Avrupa’da dünya devleri var ama saydığım bölgelerde durum öyle değil. Depo ve dağıtım lojistiğinde çok iyi değiller. Biz onlara destekle fark yaratabileceğimize inanıyoruz. Durum böyleyken daha az gelişmiş ülkelerde birinci sırada olabileceğimizi düşünüyorum. Türkiye yeni pazarlara açılacak ama Avrupa’yı bırakmayacak. Böyle bir hedefe konumlanmamız ise diğer pazarlarda olmamıza engel değil. Söylediğim gibi, Osmanlı

Projesi ile pazarda iş yapan şirketlerle ortaklık asıl hedef. Temelde bölgede iş yapan yerel network olmak yatıyor. Tekstil, otomotiv, proje taşımacılığı ve intermodal taşımacılığa ağırlık vermeyi düşünüyoruz.” 2013 planlamaları arasında ayrıca demiryolu yatırımlarına da hız verecek olan Balnak, yayılmacı politika izleyerek Osmanlı Projesi ile Afrika’nın ve Orta Doğu’nun en güçlü lojistik markası olacak. Sadece temsilcilik veya ofis açarak büyümeyi değil, şirket satın alımlar ve ortaklıklar ile hedeflenen ülkelerde depo, antepo, yükleme vb alanda bir üs olarak, özellikle bu alanda iş yapan yerel bir

Balnak Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Aygüler

network olacak. Konu ile ilgili olarak Aygüler sözlerine şöyle devam ediyor; “Osmanlı Projemiz ile 2015’e kadar 2 katı büyüklüğe ulaşmayı hedefliyoruz. Şirket alımları ile büyüyeceğimiz bu projemizde hedefimiz 300 milyon Euro’luk bir büyüme içerisinde olmak. Satın alımlarımız Balnak’a değer katacak şirketler üzerinden olacak. Özellikle deniz ve havayolunda çok daha fazla büyümek istiyoruz.”

Bay Ekspres Kurye ‘Zamanınız bizim için değerlidir!’

Tel: 0537 569 99 49

724 GÜN

SAAT

Ferhatpaşa Mah. Mareşal Fevzi Çakmak Cad. No: 82 Ataşehir/İSTANBUL


Adres :Çamtepe sk sadıkoğlu apt.No:4/24/Feneryolu/İstanbul Tel:0216 566 36 72 Fax 0216 566 36 92 e-mail :syavuz@demiryolulojistik.com

www.demiryolulosistik.com

• Direk ve aktarmalı servisler sağlayıp intermodal çözümler üretiyoruz. • Türkmenistan Demiryolu Bakanlığı ile Kontrat Çerçevesinde Farwaderlik Hizmeti Sağlamaktayız.

Ayrıcalığımız :

“Taşıdığımız,yük soromluluğumuzdan daha ağır değildir.”

• Türkiye- Avrupa(Bulgaristan-Yunanisatan -Romanya-Macaristan-Avusturaya-Almanya-Ukrayna) • Türkiye-CIS ülkeleri ( Türkmenistan,Özbekistan,Tacikistan,Kırgızistan,Kazakistan,Afkanistan,Gürcistan ) • Türkiye-Ortadoğu (İran,Irak,Suriye) • Bandas Abas-Ashagabad Blok Tren servisi. • Turkmenistan/ Turkmenbahi-Afganistan/Turgundi Blok Tren servisi • Gurcistan/Poti ve Batum CIS Ülkeleri

Güzergahlarımız:

TAŞIMA VE LOJİSTİK HİZMETLERİMİZ

DEMİR YOLU İLE ORTA ASYA,ORTA DOĞU VE KAFKASLARA


LOJİSTİK EKİM / 2012 www.yildirimanaliz.com.tr 444 22 89

Türkiye ekonomisi 2013 yılında tahmini yüzde 5 büyüme yakalayabileceğini öngörüyoruz “Türkiye’nin ihracat numune çıkışlarının yarısından fazlasını taşıyoruz; artış umut verici, gelecek dönem ihracatın artacağını öngörüyoruz”

DHL Express Türkiye ve Fransa CEO’su Michel Akavi

D

HL Express Türkiye ve Fransa CEO’su Michel Akavi, Çin, Almanya, Belçika ve Fransa’da yakın tarihlerde gerçekleşen tekstil ve kumaş fuarları başta olmak üzere fuar katılımlarının yüksek olmasının ve alınan yeni siparişlerin umut verici olduğunu belirterek, “Çin ve Uzakdoğu ihracatının azaldığı bir dönemde Türkiye pazar payını genişletmek için önemli bir fırsat yakaladı. Türkiye’den numune çıkışlarının yarıdan fazlasını taşıyan DHL Express verilerine baktığımızda, numune çıkışlarındaki artış Türkiye ekonomisinin önemli rolündeki ihracatın doğru yolda olduğuna işaret ediyor. Bu pozitif etkinin ekonominin büyümesine de olumlu yönde katkıda bulunacağına inanıyoruz” dedi.

28

DHL Express Türkiye ve Fransa CEO’su Michel Akavi; “Kargo taşımacılığı ülke üretiminin damarlarıdır. ABD’de gelecek 6 aylık siparişlere göre kargo şirketlerinin endeksleri yayınlanır ve bu sonuçlara göre büyüme tahmini yapılır. DHL Express’in bu yılki verilerine göre, Türkiye ihracatındaki büyümenin süreceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Gelecek 6 aylık dönemde ihracat numune gönderilerindeki artışın yüzde 20 civarında olmasını bekliyoruz” dedi. “Bölgesel olarak değerlendirirsek, Avrupa ihracat bağlantıları için ümit verici rakamlara sahibiz. Avrupa gönderi hacmimiz yüzde 15 artarken, Afrika ve Latin Amerika gönderi hacmimizin yüzde 36, Ortadoğu gönderi hacmimizin yüzde 23 ve

Kuzey Amerika gönderi hacmimizin ise yüzde 25 arttığını görüyoruz. Bu da ihracatçımızın “pazar çeşitliliği” arayışı anlamında bizleri ümitlendiren performansının kanıtıdır.”DHL Express olarak ihracat çeşitliliğine de katkıda bulunduklarını ifade eden Akavi, “İhracatçılarımızın 150 kg ve 7500 euro bedele kadar olan küçük ihracat gönderilerini de “Mikro İhracat” hizmetimiz sayesinde DHL Express hızı ve güvenilirliği ile taşımaya başladık. Bu Türkiye ihracatına, ayrı bir dinamizm ve ivme katacak bir gelişme olacaktır” diye konuştu. Akavi ayrıca, bu yıl yüzde 3 civarında büyümesi öngörülen Türkiye ekonomisinin 2013 yılında tahmini yüzde 5 oranında bir büyüme yakalayabileceğini öngördüklerini ifade etti.


EKİM - KASIM / 2012

GÜNCEL

29


LOJİSTİK EKİM / 2012 sabri@metsan.com.tr

Lojistik’te

Sabri ERGENECOŞAR

Pazarlama Kavramı

Geçmişten günümüze Lojistik kavramını incelediğimizde, lojistiğin hiçbir zaman diliminde şu anki kadar önem kazanmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Aynı durum pazarlama kavramı için de geçerlidir. Değişen pazar koşulları ve müşteri ihtiyaçları, rekabetin zorlayıcı şartları her iki fonksiyonun da önemini arttırmış ve arttırmaya devam edecektir.

G

ünümüz iş dünyası zorlayıcı rekabet koşullarında varolan pazar paylarını koruma ve arttırma hedefine ulaşmak üzere tüm süreçlerini etkin yönetmek durumundadır. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda şirketlerin pazarlama ve lojistik stratejilerini de çok iyi tasarlamaları gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Burada dikkate alınması gereken nokta, işletmelerin stratejik planlamalarını doğru kurgulamalarına rağmen, uygulamada ortaya çıkan aksaklıklardır. Bunun temel nedenlerinden biri işletmenin tüm fonksiyonları arasında iletişimin olması gerektiği gibi kurulamamasını görebiliriz. Bu durum işletmelerin satış kavramı anlayışından pazarlama kavramı anlayışına geçmeye başlaması ile daha da önem kazanmıştır. İşletmelerin satış kavramı anlayışı ile faaliyet gösterdikleri dönemlerde ( ki halen daha bu anlayışla çalışan firmalar vardır ) ana çıkış noktası üretimdi. Üretim süreci sonucunda elde edilen ürünün, bazı aksiyonlarla satışı gerçekleştirilir ve artan ciro ile kar elde edilirdi. Bu şirketlerin organizasyon yapıları da çok sadeydi. Böyle bir yapılanmada çok az tedarikçi ile çalışılır ve firma ile müşteri arasında iletişimi eğer varsa sadece bayiler sağlar, yoksa firma müşteri ile direkt kendisi iletişim kurardı .Günümüzde işletmelerinin yaygın olarak odaklandıkları pazarlama kavramı anlayışında ise çıkış noktası pazardır. Bu anlayışta müşteri ihtiyaçlarının öncelikli olarak

30

ele alınması işletmelerin organizasyon yapılarını da farklılaştırmıştır. Diğer yandan genişleyen ürün portföyüyle tedarikçi sayısında artış gözlenmiştir. İthalatın da daha yüksek oranlara yerleşmesi ve pay alması ile bu sayı daha da yükselmiştir. Türkiye’de lojistik sektöründe pazarlama akışına baktığımızda yanlış algılardan biri kapı kapı dolaşan ve tencere tava pazarlayan kişilere söylenen “Pazarlamacı” kavramının gerçek anlamını çözmeye karar verirken . İşyerlerinde kapılarında “satış” yazan ekibin kapısına “pazarlama” kelimesini de ekleyerek “pazarlama ve satış” kavramının ortaya çıkması ( halen yanlış algıyla devam eden firmalar çoğunlukta) yanlış yolda ilerlediklerini maalesef farkında değiller. Vurgulamak istediğim Satış veya operasyon yöneticisinin görevi firmada müşteri temsilciliği yapmak ve fiyat talep eden müşteriye alternatif taşıma modları ile en uygun zaman ve fiyatı vererek daha sonra onaylanan taşıma görevinin en iyi şekilde operasyonunu idare etmek olması gerekirken birde pazarlamayı bu yöneticinin omuzlarına yıkmak o müşterinin kaçması için kapıyı açık tutmakla eş değerdir.Lojistik ve Forwarding firmasının aile şirketi olması ve kurumsallaşmaya gitmemeleri global Dünya düzenini geriden takip etmeleri müşteri kayıplarını artırdı.Pazarlama departmanı kurumsal pazarlama olarak firmanın imajını, marka bilinirliği artırmak için, yeni pazarlar bulma,

rakip firma analizleri, müşteri memnuniyetini artırmak, yeni müşteriler bulmak, firma bilinirliğini artırmaya yönelik çalışmalar yapmaktadır. Firmanının rakiplerinden farklı, müşteri algısında kalabilecek konumlandırma yapmak isteyen firmaların pazarlama faaliyetlere önem verdiği bilinmektedir. Konumlandırma için rakiplerinizden üstün bir özelliğinizi ön plana çıkarmak gerekmektedir. Buna örnek olarak Pegasus’un yıllar önce yazılı basında yayımlanan reklamı bir örnek olabilir. Reklam metninde türkiyenin 2’nci havayolu olduğunu vurgulayan pegasus hizmet kalitesine vurgu yaparak 2 nci olmaktan mutluyuz cünkü bu bizim için hizmet kalitemizi artırmamızı sağlıyor diyerek hizmet konusunda konumlandırma yapmış ve basarılı olmuştu. Pazarlama işine önem veren firmaların rakiplerinden bir adım önde olacağı bilinmektedir. Sadece pazarlama departmanına sarılmakta doğru değildir. Müşteri ilk fiyata baktığı sürece firmaların kalitesi düşmeye devam edecektir. Doğru müşteri firmanın kalitesine bakar ve sonra fiyatı analiz eder. Bunun bilincinde olan firmaların yapması gereken ilk şey kurumsallaşma adımlarını sağlam atmak, pazarlama ve satış departmanını ayırmak, ve her geçen gün yeni bir literatürün eklendiği lojistik sektöründe personele gerekli eğitim için ön ayak olmaktır. Bu şekilde müşteri memnuniyeti artar ve bu kâr marjının artması demektir.


EKİM / 2012

LOJİSTİK

www.yildirimanaliz.com.tr 444 22 89

Portsan mermer forklift filosunu akülü Linde ile değiştirdi P

ortsan Mermer, 1988 yılından beri 48.200 m2 lik bir alan üzerinde kurulu olan üretim tesislerinde sektörün önde gelen firmalarından portsan mermer’in 7 adet Linde akülü forklift teslimatını yapan Satış mühendisi Orhan Aktaş, sektörde öncü olan ve ilkleriyle tanıdığımız Portsan Mermerin akülü forklift tercih etmelerini değerlendirdi. Orhan Aktaş: Öncelikle akülü forkliftlerden bahsetmek istiyorum. Akülü forkliftler, enerjilerini sarj edilebilen bataryalardan alan elektrik motorları ile tahrik edilen kaldırma ve taşıma makinalarıdır. Bu nedenle şirketler düşük maliyetli enerji arayışına girmişlerdir. Günümüzdeki motorin ve elektrik kW/h birim fiyatlarını baz aldığımızda akülü forkliftler dizel forkliftlere göre 1/9

oranında enerji tüketmektedirler. Bu da bir dizel forkliftin saatte 9 TL akaryakıt sarfettiğini düşünürsek akülü forkliftin saatte 1 TL akaryakıt sarfettiği anlamına geliyor. Kendilerinin elektrikli forklift tercih etmelerindeki en önemli nedenlerinden birinin bu olduğunu düşünüyoruz dedi. Orhan Aktaş Akülü forkliftlerin avantaj ve dezavantajlarını şöyle belirti avantajları olarak, düşük yakıt maliyetinin yanı sıra sessiz çalışması, egzoz dumanı çıkarmamasından dolayı kapalı ortamlarda çevre kirliliği yaratmamasını sayabiliriz. Tabi ki bunlara bir de düşük bakım masraflarını eklemek gerekir. Çünkü akülü forkliftlerde hareketli parça sayısının azlığı, içten yanmalı motorlu forkliftlere göre ömür boyu daha az bakım masrafı doğurması anlamına geliyor. Bu da işletme gi-

derlerinin daha da düşmesi demek. Dezavantaj olarak da çok bozuk zeminlerde arıza riskinin dizele göre biraz fazla olması ve ilk satın alma maliyetlerinin daha yüksek olmasını sayabiliriz. Akaryakıt fiyatlarının doruk noktada olduğu ülkemizde akülü forklift kullanım oranların değerlendiren Orhan Aktaş, Avrupa’da akülü ve dizel/LPG forklift kullanım oranı yaklaşık %60 - %40 civarındadır. Türkiye’de ise, özellikle son 3 - 4 yılda akülü makine tercihindeki gözle görünür artışla birlikte bu oran %42 - %58 seviyesine kadar yükselmiştir. Akülü forkliftlerin dizel/lpg forkliftlere göre birçok üstünlüğü bulunmaktadır. Bunun bilincine varıldıkça akülü forklift kullanım oranının daha da artacağını ve 5-10 yıl içinde bu oranın tersine döneceğini düşünüyoruz dedi .

31


ENERJİ EKİM / 2012

Kombassan Holding yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor A

nadolu sermayesinin önde gelen kuruluşlarından Kombassan Holding yatırımlarına devam ediyor. Kurum iştiraklerinden Kongaz’ın Burdur Bucak’taki 15 bin metrekarelik yeni LPG dolum tesisi hizmete açıldı. 3.5 milyon TL yatırımla hizmete açılan tesis Kongaz’ın ulusal kimliğe ulaşmasını sağlayacak İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na kote olmaya hazırlanan Kombassan Holding yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. Holding’in petrol ürünleri alanında faaliyet gösteren şirketlerinden Kongaz, 3.5 milyon TL yatırımla yeni LPG dolum tesislerini hizmete açtı. Burdur’un Bucak ilçesindeki, 640 metreküp depolama ve günlük 80 ton üretim kapasiteli tüp dolum tesisleri, Kongaz’ın ulusal kimliğe kavuşmasını sağlıyor.

32

Yaklaşık 20 yıllık geçmişe sahip Kongaz Petrol Ürünleri, Konya’nın Meram ilçesinde 30 bin metrekare alana kurulu 2 bin 430 metreküp depolama ve günlük 120 ton üretim kapasiteli tüp dolum tesisine, Burdur’un Bucak ilçesinde bir yenisini daha ekledi. Yeni yatırımla birlikte şirketin günlük depolama kapasitesi 3 bin 70 metreküpe ulaşırken, günlük dolum kapasitesi ise 200 tona ulaştı. Son teknoloji cihazlar ve ekipmanların kullanıldığı yeni tesiste toplam 50 kişi görev yapacak. ‘Yatırımlarımız devam edecek’ Burdur Bucak’taki Kongaz LPG dolum tesislerinin açılışında konuşan Kombassan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Şahin, “25 yıla yakın tecrübesi ile Anadolu serma-

yesinin önde gelen şirketlerinden olan Kombassan Holding, yatırımlarına hızla devam ediyor. Bugün LPG dolum tesislerimizin açılışını yapmanın mutlululuğunu yaşarken, önümüzdeki hafta ise gıda sektöründe faaliyet gösteren şirketimiz Komgıda’nın Hayvancılık Tesisi ve Bakliyat Üniteleri’nin de açılışını hep birlikte yapacağız. Yatırımlarımıza ek olarak, ortaklarımızın haklarını korumak ve daha fazla değer sağlamak amacıyla; hisselerimizin İMKB’de işlem görebilmesine yönelik çalışmalarımızda son aşamaya geldik. Kotasyon sürecinin tamamlanmasıyla ortaklarımızın ve yatırımcılarımızın daha fazla kazanmasına olanak tanıyacağız. Aynı zamanda yurtiçi ve yurtdışı yatırımlarımıza da ara vermeden devam edeceğiz” dedi.


EKİM - KASIM / 2012

1

ENERJİ

Tasarrufta hedef

milyon Shell başlattığı “Hedef Bir Milyon” kampanyasıyla dünya genelinde yakıt tasarrufunu teşvik ediyor ve 1 milyon sürücüye eğitim vermeyi hedefliyor. Türkiye’deki sürücüler de global tasarruf liginde 27 ülkeyle mücadele edecek ve dünya birincisi olmak için yarışacaklar.

S

hell, dünya çapında bir milyon sürücüye yakıt tasarrufu sağlamalarına yardımcı olacak “Hedef Bir Milyon” kampanyasını başlattı. Shell, Hedef Bir Milyon kapsamında web sayfasından sürücülere yakıt maliyetlerini azaltmalarını sağlamak için neler yapabileceklerini gösteren interaktif ve online oyunlar sunuyor. Hedef Bir Milyon kampanyası, Türkiye de dahil olmak üzere toplam 27 ülkenin tasarruf konusunda tatlı rekabetine de sahne olacak.

Shell & Turcas Perakende Satışlar Pazarlama Müdürü Günden Yılmaz kampanyaya ilişkin olarak, “Ulaşımda kullanılan enerjinin tasarruflu kullanımıyla hem çevreye hem de ekonomiye büyük katkı sağlanabileceğine inanıyoruz. Bizim de amacımız sürücülere nasıl yakıt tasarrufu sağlayabileceklerini keyifli bir yolla göstermek ve teşvik etmek. Türkiye’nin birçok alanda olduğu gibi Tasarruf Liginde de farkını Hedef 1 Milyon web sitesindeki oyunlara katılarak göstereceğine inanıyorum” dedi.

33


ENERJİ EKİM / 2012

Milyonda bir olmak isteyenler Shell FuelSave Challenge’da buluşuyor Etkinlikler kapsamında 15-16-23 Eylül tarihlerinde 4 farklı noktada saha tanıtım aktiviteleri düzenlenerek, yakıt tasarrufuna dikkat çekilecek. Katılımcılar, kurulan Hedef Bir Milyon standlarında çeşitli hediyeler kazanma şansını yakalayacak. Etkinlik takvimi: Cevahir AVM (15 Eylül), Caddebostan Sahili (16 Eylül), Bakırköy Meydan (23 Eylül) Milyonda bir olmak isteyenler Shell FuelSave Challenge’da buluşuyor Eğlenceli ve tamamlanması kolay mini oyunların ilki olan Shell FuelSave Challenge www.shell.com.tr/hedefbirmilyon adresinde yer alıyor. Hedef Bir Milyon’un ilk oyunu Shell FuelSave Challenge “milyonda bir” olmak isteyen herkese açık. Facebook da dâhil olmak üzere sosyal medya platformları aracılığıyla paylaşılabilen diğer beş oyun ise gelecek aylarda yayınlanacak.

Shell’in yakıt tasarrufu yolculuğu Sürücülerin daha fazla yakıt tasarrufu sağlamalarına destek olmak amacıyla 100 yıldan uzun süredir araştırma çalışmalarını sürdüren Shell, bu alandaki deneyimini ürünlerine katarak tüketicilerle de paylaşıyor. Tüm araçlarda yakıt tasarrufu sağlayan Shell FuelSave Kurşunsuz ve Shell FuelSave Diesel ürünleri Shell’in deneyim ve ileri teknolojisinin en iyi örnekleri. Shell; Türkiye, İngiltere, Çek Cumhuriyeti, Danimarka ve Hollanda’da online anket yöntemiyle gerçekleştirdiği araştırmayla, sürücülerin tasarruf konusundaki tutumlarını tespit etti. Araştırmaya göre Avrupalı sürücülerin yüzde 81’i yakıt tercihinde “tasarruf” özelliğine önem vermezken, Türkiye’deki sürücülerin yüzde 36’sı yakıt seçimini tasarruf sağlama özelliğine göre yapıyor. Ya-

34

kıt tercihini tasarruf özelliğine göre belirleyenlerin oranı İngiltere’de yüzde 13, Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 20, Danimarka’da yüzde 5, Hollanda’da ise yüzde 8 seviyesinde. Shell, dünya çapında bir milyon sürücüye yakıt tasarrufu sağlamalarına yardımcı olacak “Hedef Bir Milyon” kampanyasını başlattı. Shell, Hedef Bir Milyon kapsamında web sayfasından sürücülere yakıt maliyetlerini azaltmalarını sağlamak için neler yapabileceklerini gösteren interaktif ve online oyunlar sunuyor. Hedef Bir Milyon kampanyası, Türkiye de dahil olmak üzere toplam 27 ülkenin tasarruf konusunda tatlı rekabetine de sahne olacak. Shell & Turcas Perakende Satışlar Pazarlama Müdürü Günden Yılmaz kampanyaya ilişkin olarak, “Ulaşımda kullanılan enerjinin tasarruflu kullanımıyla hem çevreye hem de ekonomiye büyük katkı sağlanabileceğine inanıyoruz. Araştırma sonuçları Türkiye’deki sürücülerin tasarruf konusunda hassas olduklarını gösteriyor. Bizim de amacımız sürücülere nasıl yakıt tasarrufu sağlayabileceklerini keyifli bir yolla göstermek ve teşvik etmek. Türkiye’nin birçok alanda olduğu gibi Tasarruf Liginde de farkını Hedef 1 Milyon web sitesindeki oyunlara katılarak göstereceğine inanıyorum” dedi.

Renkli aktiviteler gerçekleştirilecek Etkinlikler kapsamında 15-16-23 Eylül tarihlerinde 4 farklı noktada saha tanıtım aktiviteleri düzenlenerek, yakıt tasarrufuna dikkat çekilecek. Katılımcılar, kurulan Hedef Bir Milyon standlarında çeşitli hediyeler kazanma şansını yakalayacak. Etkinlik takvimi: Cevahir AVM (15 Eylül), Caddebostan Sahili (16 Eylül),

Bakırköy Meydan (23 Eylül)

Milyonda bir olmak isteyenler Shell FuelSave Challenge’da buluşuyor Eğlenceli ve tamamlanması kolay mini oyunların ilki olan Shell FuelSave Challenge www.shell.com.tr/hedefbirmilyon adresinde yer alıyor. Hedef Bir Milyon’un ilk oyunu Shell FuelSave Challenge “milyonda bir” olmak isteyen herkese açık. Facebook da dâhil olmak üzere sosyal medya platformları aracılığıyla paylaşılabilen diğer beş oyun ise gelecek aylarda yayınlanacak.

Shell’in yakıt tasarrufu yolculuğu Sürücülerin daha fazla yakıt tasarrufu sağlamalarına destek olmak amacıyla 100 yıldan uzun süredir araştırma çalışmalarını sürdüren Shell, bu alandaki deneyimini ürünlerine katarak tüketicilerle de paylaşıyor. Tüm araçlarda yakıt tasarrufu sağlayan Shell FuelSave Kurşunsuz ve Shell FuelSave Diesel ürünleri Shell’in deneyim ve ileri teknolojisinin en iyi örnekleri. Shell; Türkiye, İngiltere, Çek Cumhuriyeti, Danimarka ve Hollanda’da online anket yöntemiyle gerçekleştirdiği araştırmayla, sürücülerin tasarruf konusundaki tutumlarını tespit etti. Araştırmaya göre Avrupalı sürücülerin yüzde 81’i yakıt tercihinde “tasarruf” özelliğine önem vermezken, Türkiye’deki sürücülerin yüzde 36’sı yakıt seçimini tasarruf sağlama özelliğine göre yapıyor. Yakıt tercihini tasarruf özelliğine göre belirleyenlerin oranı İngiltere’de yüzde 13, Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 20, Danimarka’da yüzde 5, Hollanda’da ise yüzde 8 seviyesinde.


EKİM / 2012

ENERJİ

Enerji yöneticiliğine

sadece lisanslılar alınacak Enerji yöneticisi eğitimlerine mühendislik alanında veya teknik eğitim fakültelerinin makine, elektrik veya elektrik-elektronik bölümlerinde en az lisans düzeyinde eğitim almış kişiler kabul edilecek.

E

nerjİ Verimliliği Kanunu kapsamında, yürütülen eğitim ve sertifikalandırma faaliyetleri ile ilgili esaslar belirlendi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın ‘Enerji Verimliliği Eğitim ve Sertifikalandırma Faaliyetleri Hakkında Tebliğ’i, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, enerji yöneticisi eği-

timlerine mühendislik alanında veya teknik eğitim fakültelerinin makine, elektrik veya elektrik-elektronik bölümlerinde en az lisans düzeyinde eğitim almış kişiler kabul edilecek. Eğitime katılmak isteyenler, ilgili kayıt formu ile Genel Müdürlüğe, yetkilendirilmiş kurumlara veya şirketlere başvuracak. Eğitimlerin ardından yapılan merkezi sınavda

başarılı olanlara, Genel Müdürlük tarafından enerji yöneticisi sertifikası verilecek. Genel Müdürlüğün enerji yöneticisi eğitimi ve enerji verimliliği etüt çalışmalarını yürüten birimlerinde en az iki yıl görev yapan ve bu çalışmalarda fiilen görev alan ve bulunan mühendislik alanında en az lisans düzeyinde eğitim almış personeline başvurmaları halinde,

35


ENERJİ EKİM / 2012 başka bir koşul aranmaksızın enerji yöneticisi sertifikası verilecek. Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Savunma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı bünyesinde görevlendirilecek enerji yöneticilerinin sertifikalandırılması için, bu kurum ve kuruluşlarca Yönetmelik ve bu Tebliğ hükümlerine uygun olarak Genel Müdürlük işbirliği ile düzenlenen uygulamalı enerji yöneticisi eğitimlerine katılan ve Genel Müdürlük işbirliği ile bu kurum veya kuruluşlarca yapılan sınavda başarılı olan, en az lisans eğitimi almış kişilere Genel Müdürlük tarafından enerji yöneticisi sertifikası verilebilecek. Bu kurslara, öncelikle mühendislik alanında eğitim almış olanlar, bunun mümkün olmaması halinde teknik eğitim fakültelerinin makine, elektrik veya elektrik-elektronik bölümlerinde eğitim almış olanlar, bunun da mümkün olmaması halinde diğer alanlarda lisans eğitimi almış olanlar kabul edilecek. Bu fıkra kapsamında enerji yöneticisi sertifikası alanlardan, mühendislik veya teknik eğitim fakültelerine eşdeğer düzeyde lisans eğitimi almış olanlar kamu görevlerinin sona ermesi halinde, bu fıkrada tanımlanan kurumlar dışında da enerji yöneticisi olarak görev yapabilecek.

sektörde geçerli sayılacak. Kanunun ve/veya Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce sanayi ve bina sektörlerine yönelik düzenlenen enerji yöneticisi eğitimlerine katılan ve yapılan sınavlarda başarılı olduğunu belgeleyen veya enerji yöneticisi sertifikası verilmesi için mevzuat ile belirlenen koşulları ilgili mevzuatın yürürlükte olduğu süre zarfında sağladığını belgeleyebilen, en az lisans eğitimi almış kişilere, 1 Ocak 2014 tarihine kadar başvurmaları halinde, başkaca bir

Sanayi ve bina sektörleri Etüt-proje eğitimlerine mühendislik alanında en az lisans düzeyinde eğitim almış kişiler kabul edilecek. Bu Tebliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sanayi veya bina sektörleri için düzenlenen enerji yöneticisi kurslarına katılarak sertifika almaya hak kazanmış olanlara, sanayi veya bina kategorisinde enerji yöneticisi sertifikası verilmeye devam edilecek. Bu sertifikalar 1 Ocak 2014 tarihine kadar ilgili

36

Etüt-proje eğitimlerine mühendislik alanında en az lisans düzeyinde eğitim almış kişiler kabul edilecek.

koşul aranmaksızın enerji yöneticisi sertifikası verilecek. Bu şekilde verilecek enerji yöneticisi sertifikaları bina veya sanayi sektörleri için düzenlenecek. Sanayi ve bina sektörleri için ayrı ayrı düzenlenmiş olan enerji yöneticisi sertifikalarının en geç 1 Ocak 2014 tarihine kadar Genel Müdürlüğe başvurmak suretiyle birleştirilmesi gerekecek. Bu tarihe kadar birleştirme yapılmayan sertifikalar, bu tarihten itibaren geçersiz sayılacak. Bu Tebliğin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sanayi ve bina sektörleri için verilen eğitim-etüt-proje sertifikaları aynı sektör için etüt-proje sertifikası yerine geçecek. Ancak, eğitim-etüt-proje sertifikası sahibi kişilerin istekleri halinde, başkaca bir koşul aranmaksızın sertifikaları etüt-proje sertifikasına dönüştürülecek. Tebliğin yürürlüğe girmesinden önce düzenlenen eğitimler için bu Tebliğ hükümleri uygulanmayacak. Bu eğitimlere katılanların sınavları eğitimi düzenleyen kuruluş tarafından bu Tebliğin yürürlüğe girmesini takip eden bir ay içinde yapılacak. Girdiği ilk sınavda başarılı olamayanlar için yapılacak ikinci sınavlar da 1 Aralık 2012 tarihine kadar bu kurum ve kuruluşlarca yapılacak.


EKÄ°M - KASIM / 2012

GĂœNCEL

Tel: +90 212 324 00 00 Faks: +90 212 324 37 57 E-posta: sales@artkim.com.tr www.artkim.com.tr

BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĂ?Ă?NCE TOBB (TĂœRKĂ?YE ODALAR VE BORSALAR BĂ?RLĂ?Ă?Ă?) Ă?ZNĂ? Ă?LE DĂœZENLENMEKTEDĂ?R.

37


KİMYA SANAYİ EKİM / 2012

www.arkem.com.tr 0212 366 41 00

İhracatın yeni lideri kimya sektörü oldu İKMİB’in yeni Pazarlar stratejisi sektörü zirveye taşıdı A

vrupa’da devam eden ekonomik durgunluk ve Ortadoğu’da yerinden oynayan taşların bir türlü yerine oturamaması, Türkiye’nin ihracatını aşağı çekmeyi sürdürüyor. Tüm bu olumsuz tabloya rağmen yıl sonuna ilişkin 18 milyar dolarlık ihracat hedefinde değişikliğe gitmeyen kimya sektörü, Ağustos ayında otomotiv ile hazır giyim ve konfeksiyon ihracatını geride bırakarak 1 milyar 459 milyon dolarlık ihracatla liderlik koltuğuna oturdu. Yıl genelinde otomotivin üzerinde ihracat artışları yakalayan sektörün, bu dönemdeki ihracat artışı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,78 oldu. Yılın sekiz ayındaki kimya ihracatı da yüzde 7,78 arttı ve 11 milyar 473 milyon dolara yükseldi. İhracatta dengeli bir pazar dağılımı gösteren kimya sektörü; Avrupa ülkelerinin yanı sıra Ortadoğu, Afrika, Uzakdoğu ile Asya başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesine ihracat yapıyor. Ağustos ayında kimya ihracatında ilk sırada Mısır yer aldı. Mısır’a olan kimya ihracatı geçen yılın Ağustos ayına kıyasla yüzde 109,46 artarak 172 milyon 716 bin dolara ulaştı. Mısır’ı, 89 milyon 224 bin dolarlık ihracatla İtalya izledi. Son aylarda ekonomik krizin etkisiyle üretimini Türkiye’ye kaydırdığı gözlenen İtalya’ya ihracatın yüzde 207,66

38

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz

Almanya’da eksiye geçen kimya ihracatı Ürdün ve Suudi Arabistan’da rekor kırdı artış gösterdiği dikkat çekti. Kimya ihracatında üçüncü sırayı Irak alırken, diğer ülkeler şöyle sıralandı: Birleşik Arap Emirlikleri, Almanya, İran, Rusya Federasyonu, Suudi Arabistan, Malta ve ABD. Geçen ay Birleşik Arap Emirlikleri’ne olan ihracat yüzde 2,52 azalırken Suudi Arabistan’a yaptığımız kimya ihracatı yüzde

347,69 arttı. Almanya’ya olan ihracatımız ise yüzde 7,13 düşerek 62 milyon 965 bin dolar olarak gerçekleşti. Ağustos ayı kimya ihracatında 14’üncü sırada yer alan Ürdün, ilk 10 arasına giremese de 2011 yılının aynı ayına göre kimya ihracatımızın yüzde 978 gibi yüksek bir oranda artış gösterdiği ülkelerden oldu.


www.arkem.com.tr 0212 366 41 00

sodyum sülfat ürettiklerini belirten Kora, “Çalışan personelimiz ile istihdama, yan hizmetlerimiz ile iş çevresine ve yöre kalkınmasına; ihracat kapasitemiz ile ödemeler dengesine ve ülke kalkınmasına büyük katkılar sağlamaya çalışıyoruz. Ve tabi yatırımcılarımız için sürdürülebilir, güvenli bir karlılık tesis ediyoruz” diye konuştu. Alkim Kimya Yönetim Kurulu Başkanı Reha Kora, ürettikleri sodyum sülfatın önemli bölümünü

EKİM / 2012

KİMYA SANAYİ

yurtiçi piyasaya verdiklerini söyledi. Özellikle büyük deterjan üreticilerine satış yaptıklarını kaydeden Kora, bununla birlikte cirolarının yüzde 20’sinin de ihracattan geldiğini söyledi. Dış pazarda komşu ülkeler Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Lübnan, Mısır, İsrail’deki cam, kağıt ve deterjan fabrikalarıyla çalıştıklarını anlatan Kora, bir diğer önemli müşterileri olan Suriye’ye ise son 8 aydır satış yapamadıklarına işaret etti.

ALKİM KİMYA Genel Müdürü Nihat Erkan Çayırhan Tesisleri için yapılan 50 milyon liralık yatırımın en geç 5 yıl içinde geri döneceğini belirtti. Bu arada Alkim Kimya’nın Çayırhan yatırımı ile birlikte ilk kez kredi kullandığı bilgisini paylaşan Erkan, yeni tesis yatırımında Avrupa Yatırım Bankası’ndan 9 milyon Euro’luk ilk iki yılı ödemesiz, 5 yıl vadeli çok uygun kredi sağladıklarını söyledi.

Funİka

bu yıl %50 büyüyecek F

unika Boya, yıllık ortalama 10 milyon dolar olan cirosunu 2012 yılında yüzde 50 artırarak 15 milyon dolar seviyesine getirmeyi hedefliyor. Funika’nın, yöneticilerinin uzun yıllara dayanan tecrübesi sayesinde Denizli, Bursa, Antep, Maraş gibi şehirlerdeki markalar için üretim yaptığını ifade eden Funika Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Sözkesen, müşterilerinin talepleri doğrultusunda çözüm ortaklığı yaptıklarını belirtti. Sözkesen, “Bugün itibarıyla 50 bin metrekare açık, 40 bin metrekare kapalı alandan oluşan fabrikamızda üretim yapıyoruz ve 220 kişiyi istihdam ediyoruz. Yıllık ortalama 10 milyon dolar olan ciromuzu da 2012 yılında yüzde 50 artırarak 15 milyon dolar seviyesine getirmeyi hedefliyo-

ruz. 2009 yılındaki global krizin getirdiği güçlükleri, faaliyet gelirleriyle üç yılda 10 milyon TL ödeme yaparak atlatan Funika, bugün cirosunu ve üretimini artırmak, istihdam ettiği kişi sayısını çoğaltmak, Türkiye’nin cari açığını azaltmak üzere savunma sanayiine teknik tekstil ürünleri geliştirmek üzere çalışıyor. Funika’nın bugün başında olan ikinci nesil yönetim, babalarının çizdiği dürüst, kaliteli ve yenilikçi sanayicilik anlayışıyla ‘mutluluk üretiyoruz’ sloganını devam ettiriyor” dedi. Funika Holding’in, 1985 yılında başladığı üretime, aradan geçen 27 yıla rağmen ilk günkü heyecanı ile devam ettiğini ifade eden Kemal Sözkesen, tekstil boyahanesi ve teknik tekstil üretim bölümleriyle faaliyetine devam eden firmalarının,

2009 yılından beri yeni yatırımlar ile güçlenmeyi sürdürdüğünü dile getirdi. Sözkensen, Denizli’de kendi alanında en büyük kapasiteli havlubornoz boyama fabrikasına sahip olan Funika’nın, ihracatçı ve iç piyasa çalışan müşterilerinin boyama işlemlerini günlük 50 tonluk kapasitesi ile hızlı, kaliteli ve doğa dostu bir şekilde gerçekleştirdiğini söyledi. Funika’nın son iki yıldır yaptığı teknoloji yatırımları ile kalitesini bir üst seviyeye taşıdığından bahseden Sözkesen, super jet turbang sistemi ile müşterilerinin kalitede fark yaratmasını sağladığını iddia etti. “Radyasyonun zararlarını minimuma indirmeye çalışıyoruz” Funika Holding’in, teknik tekstil alanında gerçekleştirdiği Ar-Ge faaliyetlerinin sonucu olan ürünlerini fonX markası ile müşterilerine sun-

39


KİMYA SANAYİ EKİM / 2012

www.arkem.com.tr 0212 366 41 00

Funika, bu yıl %50 büyüyerek cirosunu 15 milyon dolara çıkaracak duğunu kaydeden Kemal Sözkesen, “Türkiye genelinde Teknosa mağazalarında satışı gerçekleşen fonX markalı ürünler, özellikle cep telefonu, tablet gibi elektromanyetik radyasyon yayan cihazların insan sağlığına verdiği zararı minimuma indirmeye çalışıyor. Her geçen gün daha mobil hale gelen iletişim teknolojilerini kullanan kişilerin sağlıklarını koruyarak teknolojiyi sağlıkla kullanmalarına imkan sağlıyor” şeklinde konuştu. Bunun dışında Funika’nın, yine Ar-Ge faaliyetleri ile savunma sa-

nayii için ürünler geliştirmek üzere çalıştığını aktaran Kemal Sözkesen, şunları söyledi: “Türkiye’nin cari açığının önemli bir kalemini savunma sanayii ile ilgili ithalat oluşturuyor. Funika, bu alanda yerli sermaye ve yerli üretimle ithalatı düşürmek ve Türkiye’nin ekonomik geleceğinin güvende olması için çalışıyor. Bu kapsamda, 2012 yılında Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteklediği Santez Projeleri’ne İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi ve Denizli Pamukkale

GÖKBİL FİLOSUNA

500 TANK

DAHA EKLEYECEK Gökbil geçen yıl başından beri sürdürdüğü büyüme trendini bu yıl içinde filosuna 500 tankkonteyner daha ekleyerek toplamda 1,000 adet tanka ulaşarak devam ettirmeyi hedefliyor.

40

Üniversitesi ile birlikte iki ayrı proje sundu. Ayrıca Funika, 2008 yılında Dünya Gazetesi tarafında en başarılı teknoloji firması, 2009 yılında Denizli İhracatçılar Birliği tarafından en yenilikçi tekstil firması, 2010 yılında Ege Üniversitesi tarafından Duayen Tekstil Üreticisi ödülü, 2011 yılında Uludağ İhracatçılar Birliği tarafından en başarılı Ar-Ge firması ödülü ve 2011 yılında Denizli Ticaret Odası, Denizli Sanayi Odası ve Denizli Borsalar Birliği tarafından Ar-Ge ve Yenilikçilik ödüllerini almıştır.”


www.arkem.com.tr 0212 366 41 00

D

ilovası’nda bulunan sahalarında dökme kimyasal ürünlerin depolama, dolum ve fıçılama operasyonlarının yanında tank konteynerlere de ısıtma hizmetleri sunduklarını belirten Gökbil Tank ve Gökbil Lojistik Genel Müdürü Kaan Kulga, 1996 yılından beri yerel ve uluslararası karayolu ile kombine taşıma modlarında sıvı dökme kimyasal ürünlerle birlikte gıda ürünlerinin taşınması alanında faaliyet gösterdiklerini söyledi. Geçtiğimiz yılın Temmuz ayında bünyelerindeki Tank Konteyner Kombine taşıma departmanını şirketleştirerek Gökbil Tank

EKİM / 2012

KİMYA SANAYİ

Konteyner İşletmeciliği AŞ’yi kurduklarını ifade eden böylece tank konteyner operatörü Gökbil Tank ile karayolu taşıma, depolama ve dolum hizmetleri sağlayan Gökbil Lojistik adı altında iki kardeş firma oluşturduklarını dile getirdi. Bu sayede daha verimli kaynak kullanımı, daha uzun vadeli ulaşılabilir bir strateji ve daha güçlü bir sinerji yaratacaklarını vurgulayan Kulga, geçtiğimiz yıl doğrudan karayolu ve kombine tank konteyner operasyonları ile 50 bin tonun üzerinde tehlikeli maddenin taşınmasını ağırlıklı olarak yurtiçinde gerçekleştirdiklerini dile getirdi.

Geçtiğimiz sene iş hacmini artırdı Gökbil Lojistik bünyesinde 95 parça karayolu taşıma ünitesinin bulunduğunu bunların 15 tanesinin 15-20 bin litre kapasiteli tanker kamyonlar olduğunu ifade eden Kulga, kara taşıma filolarında 51 tane de 21-31 bin litre kapasiteli tank konteynerin yer aldığını belirtti. Gökbil Tank’ın geçtiğimiz sene 500 adeti aşkın tank konteyneri ile hızla iş hacmini arttırdığını kaydeden Kulga “ Çekici, dorse ve tanklarımızın neredeyse tamamı 1,2 ve 7 sınıfı harici tehlikeli maddelerin taşımacılığına uygundur. Sürücülerimiz ADR ve SRC5 ehliyetlerine sahiptirler. İzosiyanat taşımaları içinse ISOPA ehliyetli şoförlerimiz ile hizmet veriyoruz. Yönetimdeki ve operasyonel bölümlerdeki çalışanlarımız da ADR ve IMDG eğitimleri almışlardır. Avrupa Kimya Sanayicileri Birliği’nin gözetimi altında uygulanan, sektörel anlamda sağlık, çevre, güvenlik ve kalite değerlendirmesi yönünde büyük önem arz eden SQAS değerlendirmesine Gökbil Tank ilk kez bu yıl, Gökbil Lojistik ise bu yıl ikinci kez tabi tutulduk. Her iki firmamız da gayet başarılı sonuçlar elde etti” dedi. Sektördeki dikkat edilmesi gerek ön önemli konuların ADR ve benzeri konvasiyonlara uygunluk,

doğru ekipman, doğru personel ve doğru yapılanma gibi ayrıntılar olduğunu, bunlara önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Kulga “Taşımacısından, üreticisine ve devletin ilgili birimlerine kadar tehlikeli madde sınıfındakiler de dahil kimyasal ürünlerin olası zararlarına, bunları önleyici yöndeki gerekli çalışmaların ve yapılanmanın sağlanmasına ilişkin bazen şaşırtıcı düzeyde bilgisizlik ve meraksızlık görülüyor. Bazı önlemler ve düzenlemelerse o kadar hızla yapılmak isteniyor ki kaş yapayım derken göz çıkarılabiliniyor. Son birkaç yıldır yaşanan telaş yıllardır üzerinde gerektiği gibi durulmamış, kendi halinde bırakılmış bir sürü eksikliğin neticesi. ADR erteleniyor ancak unutulmuyor, bu güzel, sektörün genelinde hazırlıkların bitmesi için açıkçası erteleme kaçınılmaz, diğer ADR’ye taraf ülkelerde de sürecin tamamlanması ortalama 5 yıl zaman almış, bence birkaç sene daha ötelenecektir. Ama biz her halükarda memnunuz, geç de olacak, güç de olacak ancak bir yerden başlanması ve neticesinde bu sürecin tamamlanması ticari anlamından ziyade daha güvenli, daha temiz ve daha sağlıklı bir ülkede yaşayabilmemiz için çok önemli ” diye konuştu.

2011 yılında yenileme amaçlı çekici yatırımlarının olduğunu bununla birlikte tank konteyner filolarını büyütme amacıyla yaklaşık 5 milyon dolarlık bir yatırıma başladıklarını vurgulayan Kulga, bu yıl içinde filolarını 1,000 adet tanka ulaştırmayı hedeflediklerini ve Gökbil Tank’ta 10 kişilik bir istihdama daha ihtiyaç duyacaklarını sözlerine ekledi. Uzun yıllardan beri tehlikeli maddelerin taşınmasına uygun araç ve ekipmanlarla hizmet sağladıklarını ifade eden Kulga, tüm yapılanmaları ve çalışanlarının tamamen bu yöne odaklandığını dile getirdi.

Tehlikeli Maddelerin Karayolu ile taşınmasına dair olan yönetmeliğin, sektöre yönelik hizmet verenler arasında adil bir mücadele zemini yaratacağını belirten Kulga, aynı zamanda daha sağlıklı bir çevre ve toplum yaratılmasına önemli katkı sağlayacağını ayrıca yakın coğrafyalarda çalışma ve yatırım kabiliyetlerimizi zenginleştireceğini dile getirdi. 41


KİMYA SANAYİ EKİM / 2012

www.arkem.com.tr 0212 366 41 00

Alkim 50 milyon yatırımla dünya liginde ilk beşe girdi Ankara Çayırhan’da 50 milyon TL yatırımla kurulan yeni sodyum sülfat tesislerinde üretime geçen Alkim Kimya, yıllık 410 bin tona yükselen kapasitesiyle dünyanın en büyük beşinci üreticisi unvanını aldı.

D

eterjan, kağıt, cam ve tekstilin önemli hammaddelerinden biri olan sodyum sülfatın dünyadaki en önemli üreticilerinden biri olan Alkim Kimya, üçüncü tesisini Ankara Çayırhan’da faaliyete geçirdi. Alkim Kimya, 50 milyon TL yatırımla kurduğu yeni tesisle birlikte toplam yıllık sodyum sülfat kapasitesini 410 bin tona çıkarmış oldu. Çayırhan Tesisleri’nin tanıtım toplantısında konuşan Alkim Alkali Kimya AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Reha Kora, fabrikanın temellerinin 2010 yılı Haziran ayında atıldığını ve 2011 yılı Aralık ayında da ilk üretimi gerçekleştirdiklerini söyledi. Şu an günlük 400 ton üretim yaptıklarını belirten Kora, yıl sonunda tam

42

kapasiteye ulaşmış olacaklarını dile getirdi. Konya ve Afyon’da kurulu iki fabrikaya ilave olarak Çayırhan’daki sodyum sülfat tesislerinin devreye girmesiyle tüm talepleri rahatlıkla karşılayacak kapasiteye ulaştıklarını belirten Kora, “50 milyon TL yatırım yaptığımız, 150 bin ton kapasiteli tesisimizin devreye girmesiyle yıllık rafine sodyum sülfat üretimimiz 410 bin tona yükseldi. Böylece dünyanın en büyük 5. sodyum sülfat üreticisi konumuna ulaştık” dedi.

Yeni metodun patentini alacak Ankara Çayırhan’da ölçülmüş 195 milyon ton Glauberit rezervi bulunduğunu ve bunun 65 milyon ton

saf sodyum sülfata karşılık geldiği bilgisini veren Kora, “Bu devasa Glauberit rezerviyle Çayırhan, Alkim’in parlak geleceği oldu” dedi. Şirket bünyesinde gerçekleştirdikleri Ar-Ge çalışmaları sonucunda ulaştıkları özel madencilik teknolojisine dikkat çeken Kora, Çayırhan’da sodyum sülfatın hammaddesi olan Glauberit madenini yeraltında dinamitle patlatıp, solüsyon tekniği kullanarak, tesislere çözelti halinde taşıdıklarını anlattı. Bu sayede maksimum işletme verimliliği sağladıklarını belirten Kora, dünyada ilk kez kullanılan bu metot için yurtdışı patent başvurusunda bulunduklarını açıkladı. Elektriğini kendisi üreten tam otomasyona sahip modern entegre tesislerde, yüzde 99 saflıkta anhidr


EKİM - KASIM / 2012

GÜNCEL

43


KİMYA SANAYİ EKİM / 2012

www.arkem.com.tr 0212 366 41 00

Plastik ambalajda büyüme devam ediyor Türkiye toplam plastik ambalaj mamulleri, dış ticaretinde miktar ve değer bazında dış ticaret fazlası vermeye devam ediyor. İlk altı aylık sektör verileri, 2012 yılı dış ticaret fazlasının miktar bazında yüzde 8 artışla ile 209 bin ton; değer bazında ise yüzde 11 artışla 274 milyon dolar olarak gerçekleşmesini öngörüyor. Plastik Sanayicileri Federasyonu’nun (PLASFED) gerçekleştirdiği “Türkiye Plastik Ambalaj Mamulleri Sektörü 2012 Yılı İlk Yarı İzleme Raporu” ayrıntılarıyla kamuoyuna duyuruldu. Yayınlanan rapora göre ambalaj sanayiimiz içinde yüzde 33’lük paya sahip olan Türkiye plastik ambalaj sektörünün, 2012 yılının ilk 6 ayında, 2,9 milyon tonluk üretim ile 11,2 milyar dolarlık bir üretim hacmi oluşturduğu öngörülüyor. 2011 yılında 2,7 milyon ton ve 10,8 milyar dolar olan plastik ambalaj malzemeleri toplam üretiminin 2012 yılı ilk 6 aylık gerçekleşmeleri doğrultusunda yıl sonu itibarıyla miktar bazında yüzde 8 (2,93 milyon ton), değer bazında ise yüzde 3,6 artış (11,2 milyar dolar) göstermesi bekleniyor. “Türkiye’nin katma değerli sektörlerinden biri olan plastik ambalaj mamulleri, dış ticaret açısından miktar ve değer bazında fazla vermeye devam ediyor. İlk altı aylık sektör verilerine baktığımızda 2012 yılı dış ticaret fazlasının miktar bazında yüzde 8 ile 209 bin ton; değer bazında ise yüzde 11 artışla 274 milyon dolar olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Sektör olarak 2011 yılında plastik ambalaj mamulleri dış ticaretinde 194 bin ton ve 247 milyon dolar fazla vermiştik. Dolayısıyla sektörün sürekli yükseliş

gösteren dinamizmi ve dış pazarlardaki atak yaklaşımı, Türkiye’nin ihracat hedeflerine enerji sağlama noktasında bizlere umut veriyor. Bu çerçevede sektörün önünü açmayı hedefleyen her türlü desteğin ülkeye getirisinin çok yüksek olacağı yolundaki kanaatimizi koruyoruz”.

Plastik ambalaj ve ithalat Toplam plastik üretimi içinde miktar bazında yüzde 40 paya sahip olan plastik ambalaj sektörü, 2011 yılında 327 bin ton ve 1,5 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi. 2012 yılının ilk 6 ayında 172 bin ton ve 755 milyon dolar tutarında ithalat yapan sektörün yıl sonu itibarıyla ithalatında miktar bazında yüzde 5 ve değer bazında ise yüzde 0,3 artış olması bekleniyor. Böylece plastik ambalaj sektörü 2012 sonu itibarıyla 344 bin tonluk üretim üzerinden 1,5 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmiş olacak. PLASFED’in yayınladığı rapora göre plastik ambalaj mamulleri 80’in üzerinde ülkeden ithal edilirken, 2012 yılının ilk 6 ayında Almanya, Çin, İtalya, G. Kore ve Fransa plastik ambalaj mamulleri ithal ettiğimiz ilk 5 ülke oldu. İthalat yaptığımız ilk 10 ülke ise toplam ithalat hacminin yüzde 76’sını oluşturuyor.

Yurtiçi talepte artışı İç pazarda plastik ambalaj malzemelerine olan talebin 2009 yılından bu yana artış eğilimi gösterdiği biliniyor. İç pazar talebinin 2012 sonu itibarıyla önceki yıla göre miktar bazında yüzde 8,5’luk artışla 2,73 milyon ton; değer bazında ise yüzde 3,5’luk artışla 10,9 milyar dolarlık bir iç pazar tüketiminin söz konusu olması bekleniyor. 2012 yılı ilk 6 ayında plastik ambalaj malzemelerine olan talep ise, 1,26 milyon ton ve 5,45 milyar dolar olarak gerçekleşti.

AR-GE proje pazarı’nı ikinci yılında uluslararası alana taşıdılar

44

Kimya sektörü, 2023 yılındaki 50 milyar dolarlık ihracat hedefine emin adımlarla ilerliyor. Yüksek katma değerli üretimde AR-GE ve inovasyonun önemine inan kimyacılar, geçtiğimiz yıl hayata geçirdikleri AR-GE Proje Pazarı’nın ikincisini 18 - 19 Eylül 2012 tarihlerinde İstanbul Dış Ticaret Kompleksi’nde düzenleyecek. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) ve Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (AKİB) işbirliği ile yapılan, Türkiye İhracatçılar

Meclisi’nin (TİM) de desteklediği etkinlik, bu yıl Azerbaycan ve ABD’den katılan bilim adamlarının projeleri ile uluslararası yapıya kavuştu. Yüksek katma değerli ürünlerin yaratılması ve ihracatı sürdürebilir kılmak amacıyla hayata geçirilen, “Kimyevi Maddeler ve Mamulleri Sektöründe 2. AR-GE Proje Pazarı Etkinliği” ikinci yılında ABD’deki ‘Polimer Vadisi’ olarak nitelenen Akron Üniversitesi (University of Akron) ve Azerbaycan’daki Institute of Petrochemical Processes üniversitelerinin de ilgi gösterdiği uluslararası bir organizasyon haline geldi. Üniversite - sanayi işbirliğinin gerçekleşmesinde

önemli bir adım niteliğinde olan etkinlikte, Türkiye ve yurtdışındaki prestijli üniversitelerden toplam 98 proje yarışacak. İlaç ve Eczacılık Ürünleri, Boyalar ve Yapıştırıcılar, Plastik ve Kauçuk, Kozmetik, Sabun ve Temizlik Ürünleri ile diğer olmak üzere 5 farklı kategorideki projeler, iki gün boyunca İstanbul Dış Ticaret Kompleksi’nde sergilenecek. Değerlendirme sonucunda her bir kategorideki ilk üçe giren projeler; sırasıyla 3 bin TL, 5 bin TL ve 8 bin TL ile ödüllendirilecek. Ayrıca kategori birincileri arasından seçilecek bir proje de 12 bin TL’lik özel ödülü almaya hak kazanacak.



GÜNCEL EKİM - KASIM / 2012

Türkiye’den 244 firmayla rekor katılım Türkiye’nin Otomotiv Sektörü Almanya’da Automechanika Frankfurt furarında buluşuyor! 46


EKİM / 2012

Türkiye’den fuara rekor katılım : 244 Türk katılımcı firma ve 3.000’ne aşkın ziyaretçinin geldiği , Messe Frankfurt, 1971 yılından beri otomotiv sektörü için uluslararası fuar ağını birleştirmeye devam ediyor. İki yılda bir Frankfurt’ta düzenlenen ve otomobil yedek parça sektörünün nabzının tutan Automechanika Frankfurt, bu yıl 11-16 Eylül 2012 tarihleri arasında Frankfurt’ta gerçekleştirilecek. Uluslararası platformda Otomotiv Yedek Parçaları, Sistemler, Elektronik Parçaları, Onarım ve Bakım Ürünleri, Aksesuarlar, Araba Yıkama ve İstasyon dolum ekipmanları ve otomobiller için her türlü detay fuarda bulunacak. Automechanika Frankfurt, büyüklüğü ve uluslararası boyutu bakımından sektörün en büyük ticari fuarı. Automechanika Frankfurt’a Türkiye’den olan ilgi hem katılımcı firma hem de ziyaretçi bakımından oldukça yüksek. Automechanika Frankfurt’a bu sene Türkiye’den 244 firma katıldı. Fuara ayrıca her yıl olduğu gibi Türkiye’den yaklaşık 3,000 ziyaretçi katıldı. Geçtiğimiz yıl 305.000 metre kare

OTOMOTİV

alanda 181 ülkeden 155.000 ziyaretçiyi ağırlayarak uluslararası katılımda Messe Frankfurt fuarları tarihinde bir rekora imza atan Automechanika Frankfurt fuarında 76 ülkeden 4.400 katılımcı firma da ürün ve hizmetlerini sergilemişti. Fuarın uluslararası çapta ziyaret edilme oranı %56 idi. Fuarın bu yıl da büyük ilgi gördü.

Yeni mobilite şekilleri ve kavramları günümüzün en sıcak gündemlerinden biri. Artık sadece araçlara odaklanmak yeterli değil. Otomotiv endüstrisi büyük bir değişim içerisinde. Sektörle ilgisi yokmuş gibi görünen birçok alan da bu yıl çerçeveye dahil oldu.

11-16 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek Automechanika Frankfurt fuarında geleceğin mobilitesi uluslararası boyutta kapsanacak. Otomobile katma değer katan tüm konular fuarda yer alacak. Bu kapsamda birçok katılımcı firma orijinal ekipman, sistemlerin yenilenme ve modernizasyonu, otomobil ve şarj aksesuarları, atık yönetimi, geri dönüşüm gibi alanlarda yenilikçi çözümlerini sergileyecek. Pil üreticileri, güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji alanında hizmet veren firmalar, geleceğin otomotiv mekaniklerini eğitecek üniversite ve eğitim merkezleri de fuarda yer aldı. Her fuarda düzenlenen ve önemli uluslar arası konuşmacıları ile otomotiv sektörünün önemli konferanslarından biri olan Automechanika Akademi, bu yıl da sektöre ışık tutacak. Automechanika Akademi’nin yanı sıra öne çıkacak bir başka etkinlik Emisyon azatlımı, enerji ve materyal verimliliği yönünden öne çıkan ürünler bir kez daha çevre dostu bölüm olan “Green Directory” alanında bulunabilecek.

47


OTOMOTİV EKİM / 2012

Aktaş, yeni ürünleri ile Automechanika fuarı’na çıkarma yaptı... Hava süspansiyon körüğü üretiminde dünyanın en büyük firmaları arasında yer alan Aktaş, otomotiv sektörünün en önemli fuarlarından bir tanesi olan Automechanika bünyesinde yeni kurumsal kimliğini ve ürünlerini paylaştığı bir basın toplantısı düzenledi. 48


EKİM / 2012

R

enkli körükler dünya piyasasında önemli bir güç kazandıracak. Dünyanın dört bir yanında üretim tesisleri bulunan, 80’den fazla ülkede ürünleri satılan, bağımsız yedek parça grubunda dünyanın en geniş ürün gamına sahip Aktaş Holding , daha önce Türkiye’de satışa sunduğu renkli körükleri dünya piyasasına yeni kurumsal kimliği ile tanıttı. Aktaş, hava süspansiyon körüğü sektöründe Türkiye’de lider, dünyada da ilk üç firma arasında bulunuyor. Dünya çapında yapılan büyüme ve marka bilinirliği projesi çerçevesinde ortaya çıkan ve sektörünün aksine sarı ve siyah renklerden uzak mavi renk ile tanımlanan yeni kurumsal kimliğini ilk olarak fuarda sergileyen Aktaş Holding, ziyaretçilerinden de yeni kurumsal kimliği ile ilgili tam not aldı. Yeni marka stratejisini; güven

OTOMOTİV

veren, değerli ilişkiler kuran, başarıyı paylaşan, dayanıklı ve ileri görüşlü bir yapılanma olarak tanımlayan Aktaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şahap Aktaş; “Türkiye’nin dünyaya açılma politikaları Aktaş’ın da hedefleri ile beraber Aktaş vizyonunda yeni kurumsal kimlikle yeni bir açılım noktasına geçildi. Bu açılımın Türkiye’den tüm dünya şirketlerine de bir mesaj olması gerektiğini önemle altını çizerek anlatıyorum. Frankfurt Fuarı’nda 250 civarında Türk firması var. Bu lansman ile Türkiye’deki üreticilerin de bu sinerji ile yeni açılımlar yapması en büyük temennimiz ve bu sinerjiyi de yarattığımıza inanıyoruz. Aktaş’ın görevi Türkiye’nin ve Türk firmalarının dünyanın dört bir yanında daha iyi ve başarılı işler yapabilmesi için bildiklerini ve paylaşımlarını sürekli kılmaktır. 6 kıtaya yayılmış, 80’den fazla ülkede ürünleri satılan, markaları

güvenin ve kalitenin timsali olmuş, dünyanın dört bir yanındaki üretim tesislerinde birçok milletten ve kültürden insanın çalıştığı Aktaş, 2023 yılında sektörünün dünya lideri olmayı hedefliyor. Bu sebeple, yenilikçi, öncü ve lider bir şirket olmak, ilklere imza atmak hep önceliğimiz. Kalıcılık ve sürdürülebilirlik hedefleri ise başarımızın sırrı. Büyümeye devam eden sektörümüzde dünya ortalamasının üstünde bir büyüme oranıyla, 2023 yılına kadar ülkemizin kendi sektöründe dünya lideri haline gelmeyi başarmış ilk Türk şirketi olmayı hedefliyoruz. Dünyada bir ilki temsil eden, tamamen Türk mühendisliğinin eseri ve dünyanın ilk renkli körüğü olan, patenti AR-GE departmanımıza ait TwicePower teknolojisiyle üretilen Aktaş Newtone renkli körüklerini merkezimiz olan Türkiye’den sonra bugün ilk defa dünya kamuoyu ile de paylaşıyoruz” dedi.

Aktaş Holdİng’in 3. Kuşağı AR-GE’yi Önemsiyor Aktaş Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serkan Aktaş ise ; “ Bizler Aktaş Holding’i ileriye taşıyacak olan 3. Kuşak yöneticiler, farklılaşma noktası olarak AR-GE’yi seçtik. Bu çerçevede Ar-GE yapımızı; Aktaş AR-GE Merkezi bünyesinde büyük bir araştırma merkezine dönüştürüyoruz. Bu yıl yapacağımız 19 patent başvurusunu gelecek yıl yüzde 200 seviyesinde arttırmayı hedefliyoruz. AR-GE merkezimizin aktif olarak işe başlaması ile birlikte bu alanda daha da hızlı gelişeceğiz. Özellikle hafif ticari araçlara ve trenlere yönelik yaptığımız projeler ile gelecek yıllarda büyük ses getireceğiz. 2023 yılında dünya lideri olmanın tek yolu AR-GE’den geçiyor. Bizler de Turquality kapsamında da yer alan markalarımız ile dünyanın en önemli markaları arasına adımızı yazdırmak istiyoruz” dedi.

“Agresif Büyüyeceğiz” Aktaş Holding İcra Kurulu Başkanı Burhan Kurt da Aktaş Holding’in yeni yatırım hedefleri ile doğru orantılı olarak yeni kurumsal kimliğin de devreye girdiğini

aktardığı konuşmasında; “2012 yılı için hedefimiz ciromuzu 130 milyon Euro’nun üzerine taşımaktı. Yılın ilk yarısı sonunda gördük ki rakamlara ulaşma konusunda herhangi bir sıkıntımız olmayacak. Agresif bir pazarlama sürecine girdik. 2023 yılına kadar satış ve büyüme hedeflerimizi net olarak belirledik. Katma değeri yüksek ürünlerle uluslararası ölçekte rekabet gücümüzü daha da artırmak üzere AR-GE’ye odaklanıyoruz. Aktaş Holding, bir dünya şirketi olma yolunda, kurumsal ve sürdürülebilir bir yapı kurmak adına her türlü girişimi yapıyor. Bunun için marka konumlandırma konusunda dünya çapında bir çalışma yaparak kendimizi farklılaştırdık ve sektöre yeni bir açılım getirdik. Her hareketimizde cesur davrandığımız gibi yeni kurumsal renklerimizde de cesur davrandık” dedi. Yeni kurumsal kimlikte Aktaş değerlerinin de belirtildiğini ifade eden Aktaş Holding Pazarlama Müdürü Özlem Öztürk Bilal ise konuşmasında; “Değerlerimizi; en iyiyi hedefleyen, akıl ile hareket eden ve değişimi yaratan bir yapı

ile örtüştürdük. Yeni amblemimiz, kauçuğun esnek ve konforlu yapısıyla, dengenin birleşiminden oluşuyor. Aktaş’ın kurum markası, sektörde rastlanılmamış bir güven rengiyle farklılaşıyor. Pazarlama stratejilerimizi de pazarlama hedeflerimizle uyumlu olacak şekilde her segmente uygun markalar piyasaya sunarak hayata geçiriyoruz. İşte tüm bu farklılıklarımızın yanına başarılı AR-GE projelerimizden bir tanesi olan renkli körük projemizi de eklediğimizde sektörümüzde önemli bir fark yaratacağımıza inanıyoruz. Dünyadaki mevcut körüklerden daha dayanıklı ve daha hafif olan Aktaş Newtone, yüzde 60 daha uzun ömürlü. Optimum malzeme kullanıldığı için daha hafif ve esnek olan körüğü taşıması ve montajı da kolay. Ürün tüm bu özelliklerinin yanı sıra daha çevreci. Yaptığımız dayanıklılık testlerinde rakip ürünler 1.862.000 deneme sonunda ömrünü tüketirken, TwicePower teknolojisi ile üretilen Aktaş Newtone 5.769.000 deneme döngüsünü tamamladı” diyerek açıklamasını tamamladı.

49


OTOMOTİV EKİM / 2012

Chevrolet’nin satış lokomotifi başkent oldu Chevrolet Türkiye genel müdürü Tolga atmaca : “Son 4 Yıldır artan Pazar payını bu yılda devam ettiriyoruz”

50

“Türkiye’de Pazar Payımız yüzde 4.5’larday, Ankara’da Pazar payımız yüzde 8’e yükseldi “Camaro satışında birinci il İstanbul ikinci sırada Ankara var, toplam satışta da , Camaro satışında da Ankara ikinci sırada” Son 4 yıldır Türkiye’de pazar payını düzenli olarak artıran Chevrolet’nin tüm modellerde ve en gözde modeli Camaro satışlarında İstanbul birinci sırada, Ankara ikinci sırada yer alıyor. Chevrolet Türkiye Genel Müdürü Tolga Atmaca, pazar paylarını 4 yıldır düzenli olarak artırdıklarını ifade etti. Chevrolet’in Ankara bayilerinden olan Opis’in yenilenen showroomunun açılışı için Ankara’ya gelen Chevrolet Türkiye Genel Müdürü Tolga Atmaca, Ankara’nın Chevrolet’yi sevdiğini söyledi. İstanbul’un ardından en çok Chevrolet modelini Ankara’da sattıklarını belirten Atmaca; “2012 yılı için konuşursak Türkiye pazarı geçen yıla

oranla yüzde 15’e yakın daraldı. Chevrolet markası olarak bu yıl geçen yılki kadar satmayı başardık. Pazar payımızı 0.5 artırdık. Son 4 yıldır artan pazar payını bu yılda devam ettiriyoruz” dedi. Chevrolet’nin üç tane lokomotif modeli olduğunu ve bu modellerin satışında dünya genelinde ilk sıralarda olduklarını ifade eden Atmaca, “Şu anda üç tane lokomotif modelimiz var. Öncelikle yeni Aveo Türkiye’de çok sevildi. Yeni Aveo satışında dünyada 7. sıraya geldik. İkinci lokomotifimiz Yeni Captiva. Yeni Captiva’nın gelmesiyle ilgi arttı, segmentte liderliğe oynuyor. Yine yılların Cruze’u şu anda lokomotifimiz olarak devam ediyor” diye konuştu. Ankara’nın İstanbul’un ardından en çok araç sattıkları şehir olduğunu vurgulayan Atmaca; “Türk halkı seçimde zorlanıyor, çünkü üç model üzerinde yoğunlaşıyorlar. Ankara

bizim gurur duyduğumuz şehirlerden birisi. İstanbul’dan sonra en çok araç sattığımız yer Ankara. Ankara’da üç bayimiz var. Türkiye’de pazar payımız 4.5’lardayken, Ankara’da pazar payımız yüzde 8. Bence Ankaralılar Chevrolet’i seviyor” şeklinde konuştu. Chevrolet’nin en gözde modeli olan Camaro’nun satışını yapacak bayileri özel olarak belirlediklerini söyleyen Atmaca, “Ankara Opis Türkiye’de Chevrolet Camaro satan 11. Bayimiz oldu. Camaro satışını yapacak bayileri belirlerken bizim için öncelikle showroom standartları çok önemli. Özel bir araç, özel müşterilerin ilgisini çeken bir araç. Ankara’da Şubat ayında showroomlara girdi, şu ana kadar üç tane satışımız var. Opis’in Camaro bayisi olmasıyla yıl sonuna kadar 6-7 tane daha satış hedefliyoruz. Camaro satışında birinci il İstanbul, ikinci olarak da Ankara var” ifadelerini kullandı.


EKİM / 2012

OTOMOTİV

OSD: ‘Otomotiv Pazarı normalleşiyor’ Otomotiv Sanayii Derneği’nin (OSD) raporuna göre, 2011 yılında rekor taleple karşılaşan otomotiv pazarı, 2010 yılı düzeyinde seyrederek normalleşiyor. Ancak toplam üretim, azalan iç talep ve ihracat nedeniyle yüzde 11 oranında azaldı. Otomotiv Sanayii Derneği tarafından hazırlanan “Üretim - İhracat - Pazar Raporu” verilerine göre; otomotiv sanayii, ihracat, iç pazar ve bunlara bağlı olarak üretim açısından da Ağustos ayında da düşüş eğilimi gösterdi. 2012 yılı Ocak-Ağustos döneminde toplam pazar, 2011 yılı aynı dönemine göre yüzde 15 oranında azalarak 486 bin adede geriledi. İhracat açısından yılın ilk sekiz aylık döneminde bir önceki yıla göre, toplam otomotiv sanayi ve otomobil ihracatı yüzde 10 oranında azalarak toplam ihracat 476 bin adet, otomobil ihracatı ise 265 bin adet düzeyinde gerçekleşti. Üretimde ise; iç ve dış pazarlardaki talep azalması üretime de yansıdı ve 2012 Ocak-Ağustos döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, toplam üretim yüzde 11, otomobil üretimi ise yüzde 18 oranında azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 694 bin adede, otomobil üretimi ise 344 bin adede geriledi. Konuyla ilgili değerlendirme

yapan Otomotiv Sanayii Derneği Başkanı Kudret Önen“2011 yılında otomotiv sanayiinde makroekonomik koşullar sebebiyle rekor bir taleple karşılaştık. 2012 yılının ilk 8 aylık döneminde ise 2011 yılında yaşanan bu yüksek talebin aksine pazar normalleşmeye başladı. Ekonomiyi yavaşlatmayı öngören politikalar ile pazarda beklendiği şekilde talep daralmaya devam ediyor. Bu durumda da talep 2011 yılının aksine bu yıl daha dengeli bir biçimde seyrediyor. Yılın sonuna doğru üretimin artarak 2012 yılında pazarın 2010 yılı toplam talebinin üzerinde kapanacağını tahmin ediyoruz” dedi. Ağustos ayında ihracatta meydana gelen gerilemenin asıl nedeninin tesislerdeki genel bakım çalışması sebebiyle üretime ara verilmesi olduğunu belirten Önen “Ağustos ayında üretim azalmasının bir diğer sebebi de temel ihracat pazarımız Avrupa Birliği’nin talebinin de yüzde 8 civarında azalmasıdır” dedi.

Kudret Önen, ekonomide yavaşlamayı öngören önlemlerin de yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ve içinde bulunulan bu ortamda talebi daha fazla sınırlayacak herhangi bir vergi artışındanda mutlaka kaçınılmasını gerektiğini sözlerine ekledi.

51


TEKNOLOJİ EKİM / 2012

Eğitim dünyasındaki dönüşüm masaya yatırıldı Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Türkiye’nin lider eğitim teknolojileri şirketi SEBİT Eğitim ve Bilgi Teknolojileri AŞ işbirliği ile eğitimin tüm yönleriyle masaya yatırılacağı Uygulamalı Eğitim Kongresi ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde başladı. Eğitim dünyasındaki gündemin uluslararası boyutlarıyla ele alındığı zirvede, Türkiye’den ve çeşitli ülkelerden gelen eğitimciler üç gün boyunca deneyimlerini paylaşacaklar.

52


EKİM / 2012

Onlarca paralel sunumda yerli ve yabancı akademisyenlerin yenilikçi eğitim uygulamalarını ve sınıf içi eğitim modellerini tanıttığı Uygulamalı Eğitim Kongresi’nde Fatih Projesi pilot uygulamaları kapsamında deneyim kazanan 131 öğretmen, hazırlanan model sınıfta tablet ve etkileşimli tahtanın sınıf içi öğretim uygulamalarını anlattı. Türkiye’nin yanı sıra tüm dünyadaki eğitimcilerin ana gündem maddesini oluşturan “Eğitimde 21. Yüzyıl” ve “Eğitimde Dönüşüm” kavramları Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve Türkiye’nin lider eğitim teknolojileri şirketi SEBİT Eğitim ve Bilgi Teknolojileri AŞ işbirliği ile Uygulamalı Eğitim Kongresi’nde tüm yönleri anlatılıyor.

“BİLİM YAPANLAR İLE UYGULAYANLAR BİR ARADA” Eğitim sisteminin, yerli ve yabancı eğitim uzmanları tarafından tüm detaylarıyla ele alındığı kongrenin açılış konuşmasını yapan ODTÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Özden, kongrenin çıkış noktasını, üniversi-

TEKNOLOJİ

telerde eğitim bilimlerini geliştiren bilim adamlarını, ‘sahada’ mesleğin esas uygulayıcıları olarak görev yapan öğretmenlerle bir araya getirmek olduğunu önemle belirtti. “Öğretmenlerimiz üniversiteden mezun olduklarında, doğal olarak akademik ortamdan uzaklaşıyorlar. Biz, bilim yapanlarla uygulayanlar arasındaki kopukluğu ortadan kaldırarak tüm eğitim paydaşlarını bir araya getiriyoruz” dedi. Özden, üniversitelerdeki yeniden yapılanma sürecinde eğitim fakültelerinin yapısında da önemli değişikliklere gidileceğini vurguladı. Yüzlerce öğretmeni ve birçok yabancı konuğu ağırlayan kongrenin açılış konuşmasında 21. yüzyıl becerilerine sahip öğrencilerin yetiştirilmesi için eğitimde dönüşümü sağlayacak model ve sistemleri kurmaya odaklandıklarını belirten Sebit Genel Müdür Yardımcısı Sadi Türeli, “Sebit olarak, eğitim sektöründe 24 yıllık bilgi birikimi ve deneyime sahibiz. Eğitim teknolojisinin, eğitimde etkin ve yaygın kullanılmasını sağlamak amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ülkemizde geliştirilen model ve sistemlerin eğitim teknolojisi olanaklarıyla eğitim süreci

içine entegre edilmesi büyük önem taşıyor. Vitamin ile öğrencilere olduğu kadar öğretmenlere de gelişmiş görsel içerikle ve etkileşimle zenginleştirilmiş, aynı zamanda kişiselleştirilebilen çözümler sunuyoruz. Hepimizin bildiği üzere son yıllarda eğitimde önemli bir dönüşüm yaşanıyor, farklı ülkelerde farklı projeler hayata geçiyor. Bilgi artışının çok hızlı büyüdüğü, hızlı bir değişimin içindeyiz. 21. yüzyılda yaşayacak insanların bugünden yetiştirilmesiyle ilgili, eğitim sistemlerinin modellerinin nasıl olması gerektiği konusu çok kapsamlı gerçekleştiriliyor. Fatih Projesi de bu çalışmalardan biri” açıklamasını yaptı.

FATİH PROJESİ MODEL SINIFINA İLGİ BÜYÜK Sunumlar, çalıştay, panel ve sergi platformlarının yanı sıra kongrenin en dikkat çeken uygulamalarından biri Fatih Projesi Model sınıfı oldu. Uygulamalı Eğitim Kongresi’nde Fatih Projesi pilot uygulamaları kapsamında deneyim kazanan 131 öğretmen, hazırlanan model sınıfta ilk kez tablet ve etkileşimli tahtanın sınıf içi öğretim etkinliklerini anlatıyor.

2013’te e-ticaret hacminin 50 milyar TL’nin üzerine çıkmasını hedefliyoruz Türkiye e-ticaret sektörünün yüzde 90’ını temsil eden Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD)’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Oktay Yılmaz, Bilişim Zirvesi’nde “e-ticaret, M-ticarette Sonraki Adım” adlı forumda bir konuşma yaptı. Yılmaz, e-ticaretin genç nüfus nedeniyle Türkiye’de yükselişte olduğunu belirterek, 2013’te e-ticaret hacminin 50 milyar TL’nin üzerine çıkacağını öngördüklerini belirtti. Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Oktay Yılmaz, Bilişim Zirvesi’nde “e-ticaret, M-ticarette Sonraki Adım” adlı forumda yaptığı konuşmayla Türkiye’de e-ticaretin gelişimine ve hedeflerine dair notları zirveye katılanlarla paylaştı. Yılmaz, ETID olarak hem sektör hem de tüketiciler adına yaptıkları çalışmalarla altyapı ve normların oluşturulmasına katkı sağlamaya, aktif olarak devam edeceklerini de söyledi. Hazırladığı sunumda Türkiye’nin taşıdığı potansiyele değinen Yılmaz, 19 yaş altının toplam nüfusun yüzde 34’ünü; 35 yaş altındakilerin ise toplam nüfusun yüzde 59’unu oluşturduğunu belirterek

bu açıdan bakıldığında ülkemizde e-ticaretin hızla yükseleceğini tahmin ettiklerini vurguladı. Oktay Yılmaz, 2010’dan 2011’e kadar geçen sürede e-ticaret hacminin 22 milyar TL’ye geldiğinin de altını çizerek, ürün satışı yapan sitelerin buradaki payının tahminen 4 milyar TL olduğunu belirtti. Yılmaz ayrıca, yurtiçi ve yurtdışı kart kullanımının da 2010 yılında 2 milyon 958 bin, 2011’de 4 milyon 711 bin, 2012’de ise 7 milyon 13 bin olduğunu söyleyerek, gittikçe büyüyen bu eğilimin genç nüfusun e-ticarete etkisi olduğunu ifade etti. Yılmaz sözlerine şöyle devam etti: “2012 hedeflerimiz şimdilik gerçekleşmiş görünüyor. Bu sene için e-ticaret hacminin yaklaşık 33 milyar TL olacağını öngörmüştük. 2013’te ise 50 milyar TL’nin üzerine çıkmasını hedefliyoruz. Bu rakamların gerçekleşmesi için Türkiye’nin taşıdığı potansiyelin farkında olması gerekiyor.”

53


TEKNOLOJİ EKİM / 2012

KOBİ’ler akıllı iş çözümleri ile sektörde fark yaratacak İş teknolojileri konusunda tüm şirketlerin çözüm ortağı olan Medyasoft, Anadolu yollarında. KOBİ’lerin günümüz iş dünyasında rekabet avantajı sağlayabilmeleri için iş ortaklarıyla yeni nesil akıllı iş çözümleri geliştiren Medyasoft, Anadolu turuna başladı. KOBİ’lerin verimliliklerini artırarak dış dünyaya açılmaları için şehre özel program hazırlayan Medyasoft’un ilk durağı Eskişehir’di Kurumlara yazılım, güvenlik ve eğitim alanında uçtan uca çözümler sunan Medyasoft, Türkiye’deki KOBİ’lerin iş dünyasında rekabet avantajı sağlayıp, sektörde fark yaratabilmeleri için iş ortaklarıyla birlikte geliştirdiği yeni nesil iş çözümlerini tanıtmak üzere Anadolu turuna başladı. KOBİ’lerin verimliliklerini artırarak dış dünyaya açılmaları için şehre özel program hazırlayan Medyasoft’un ilk durağı Eskişehir oldu. Medyasoft’un ev sahipliğinde ilki düzenlenen “KOBİ’ler için İş

54

Medyasoft, KOBİ’lere özel yeni nesil iş çözümlerini tanıtmak için Anadolu yollarında Çözümleri” etkinliğinde, KOBİ’ler için ERP, web portal ve eğitim çözümleri katılımcılarla paylaşıldı. İki aşamalı gerçekleştirilen etkinlikte mimar, mühendis, inşaat profesyonelleri, matbaacılar, grafik tasarımcıları ve yayıncılar için de bilişim dünyasının dev markaları Autodesk, Adobe, Wacom ve Kaspersky çözümleri tanıtıldı.

“FARK YARATMAK İÇİN, DOĞRU BİLİŞİM YATIRIMI ŞART” Düzenlenen etkinliklerle ilgili olarak günümüz iş dünyasının rekabetçi pazar koşullarında sektörde fark yaratmak ve karlılığı artırmak için hızlı ve doğru stratejilerin ancak yeni nesil iş teknolojileriyle gerçekleşebileceğine dikkat çeken Medyasoft Genel

vMüdürü İhsan Taşer, “Türkiye’nin dünyanın dev ekonomileri arasında yer alabilmesi için KOBİ’ler büyük bir önem taşıyor. KOBİ’lerin de ellerindeki bilgi ve veriyi değere dönüştürmeleri, hızlı ve çevik karar alabilmeleri için doğru bilişim yatırımı yapmaları gerekiyor. Doğru kurgulanmış bilişim yatırımları da şirketlere performans, verimlilik sağlıyor. Bugün ilkini gerçekleştirdiğimiz ‘KOBİ’ler için İş Çözümleri’ etkinliğini Eskişehir için özel kurguladık. Eskişehir’den sonra bu yıl Gaziantep, İzmir ve Kahramanmaraş’a gideceğiz. 2013 yılında da sürdüreceğimiz bu etkinlikler çerçevesinde tüm programımızı dünya bilişim pazarının alanında lider şirketleri ve iş ortaklarımızla o şehre özel oluşturuyoruz.” açıklamasını yaptı.


EKİM - KASIM / 2012

PLASTİK / AMBALAJ

Ambalaj Ay Yıldızları Yarışması Sonuçları Açıklandı

Türkiye’nin En İyi Ambalajları Belli Oldu ASD (Ambalaj Sanayicileri Derneği) tarafından düzenlenen Ambalaj Ay Yıldızları 2012 Yarışmasının Ödülleri 3 Eylül 2012’de Four Seasons Hotel İstanbul’da muhteşem bir tören ile dağıtıldı. Ödül Töreni Ceylan Saner’in su-

A

SD Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Korkut ödül töreninin açılışında yaptığı konuşmasında şunları kaydetti; “Ambalaj Ay Yıldızları yarışmamızın bu yıl üçüncüsünü gerçekleştiriyoruz. 3.yılımızda bu etkinliğimiz bir başarı öyküsü haline gelmiştir. Bu yıl çok değerli kurumumuz TSE’nin 24 yıldır yaptığı Altın Ambalaj Yarışması ile Ambalaj Ay Yıldızlarını birleştirdik. TSE Başkanı Hulusi Şentürk ve ekibine yapıcı katkılarından dolayı teşekkür

nuculuğunda, 500’ü aşkın davetli ile Yaşar konserinin de gerçekleştiği bir programla yapıldı. 14 Altın, 16 Gümüş, 20 Bronz ve 77 Yetkinlik Ödülü kazanan firmaların yetkililerine takdim edildi. Bu yıl Ambalaj Ay Yıldızları ediyorum. Altın Ambalaj bayrağını sektörümüze devrettiler ve biz bunu daha da ileriye götüreceğiz. Ambalaj insan sağlığına verilen önemim kanıtıdır. Denetlenebilir olmanın ve ekonomik olarak kayıt altına alınmanın göstergesidir. Gıda güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ambalaj ürünün giysisidir. Ürünleri sürdürülebilir bir şekilde sarar, saklar ve satar. Dolayısı ile ambalaj ticaret ve sanayide stratejik bir araçtır. Ambalaj sektörümüzün teknoloji, kapasite ve insan

Yarışması’nda verilen Altın Ödüller arasında TSE işbirliği ile Altın Ambalaj Ödülleri de verildi. Seçici Kurul uygun gördüğü yarışma kategorilerinde verdiği Altın Ödüller içinden ayrıca 2 adet “Altın Ambalaj Ödülü’nü” seçti. gücüne baktığımızda Avrasya’nın ambalaj merkezi olma yolunda hızla ilerlediğimizi görüyoruz.” Ürünler; İçecekler, Gıda, Ev- Otomotiv- Ofis Araç ve Gereçleri ile İhtiyaç Malzemeleri, Diğer Gıda Dışı Ürün Ambalajları / Endüstriyel ve Taşıma Ambalajları, Sağlık ve Güzellik Ürünleri, Tıp ve Eczacılık Ürünleri, Ambalaj Malzemeleri, Satış Noktası Sergileme, Sunum ve Muhafaza Ürünleri, Fleksibıl Ambalajlar ve Grafik Tasarımı olarak farklı kategorilerde yarışmaya katıldılar.

55


PLASTİK / AMBALAJ

EKİM / 2012

Avrupa’da liderliğe oynayan plastik sektörüne vergi şoku Hammadde ithalatında yüzde 100’ün üzerindeki vergi artışı sektöre darbe vuracak

P

lastik sektörü, polietilen ve polipropilen hammaddelerinin ithalatına getirilen vergi artışının şokunu yaşıyor. 06 Eylül 2012 tarih ve 2012/3592 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile gelişmekte olan ülkelerden gelen alçak yoğunluklu polietilen için yüzde 3 olan Gümrük Vergisi yüzde 6,5’a yükseltildi. Yüksek yoğunluklu polietilen ve polipropilen için ise yüzde 3 olan Gümrük Vergisi yılsonuna kadar yüzde 4,8 olarak uygulanacak, 2013 yılında ise bu oran yüzde 6,5’a yükselecek. Sektör temsilcilerinin büyük tepkisine neden olan bu karar, hammadde ihtiyacının yüzde 87’sini ithalatla karşılamak zorunda olan plastik üreticisinin maliyetlerini artırırken, ihracatta da rekabet avantajını elinden alacak. Plastik sektöründe halen 6 binin üzerinde firma faaliyet gösteriyor. Türkiye, Almanya ve İtalya’dan sonra Avrupa’nın en büyük üçüncü plastik üreticisi konumunda bulunuyor.

2011 yılında 4,8 milyarı direkt, geri kalanı ise ihracatçı sektörler kanalıyla olmak üzere toplam 10 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştiren plastik sektörünün temsilcileri, yüzde 100’ün üzerindeki vergi artışına tepki gösteriyor. 150’nin üzerinde ülkeye ihracat yapan plastik üreticisi, sektörün büyümesine büyük bir darbe vuracak bu artış ile rakiplerine karşı da güç kaybedecek. Konuyla ilgili açıklama yapan Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Uysal, sektörün büyümesini olumsuz yönde etkileyecek bu karara tepkisini belirterek; “Bu kararı anlamak mümkün değil. Sektördeki en büyük yerli üretici konumundaki PETKİM, sektörümüzün hammadde ihtiyacının sadece yüzde 13’ünü karşılayabiliyor. Her yıl büyüyen plastik sektörü hammadde ihtiyacının yüzde 87’sini ise ithalatla karşılamak zorunda kalıyor.”

PAGDER & ASLAN OSB’ye yüzde 50 yatırım teşvik desteği!

Plastik Sanayicileri Derneği’nin (PAGDER), şehir içine sıkışmış, dağınık bir şekilde çalışmalarını sürdüren plastik üreticilerini modern bir üretim alanında toplayacak olan Kırklareli Vize’de, Plastik Organize Sanayi Bölgesi’ndeki yaklaşık 600 milyon TL toplam yatırım bedeliyle hayata geçecek PAGDER & ASLAN OSB, plastik sektörünün sanayi yapılaşmasının en önemli, örnek adresi olacak. Kırklareli’nin Vize ilçesinde, Türkiye’nin ilk İhtisas Plastik Organize Sanayi Bölgesi olarak faaliyete geçecek ve sanayi yapılaşmasına büyük katkı sağlayacak olan PAOSB,

56

Çorlu ve İstanbul Atatürk Havalimanı; Tekirdağ ve Ambarlı limanları; Alpullu, Durak istasyonları ile E5, TEM ve Kapıkule gibi bölgenin önemli havalimanı, karayolu, liman ve istasyonlarına, gümrük kapısına yakınlığı ile de lojistik olarak büyük kolaylıklar sunuyor. PAOSB, Plastik İhtisas OSB olarak yapılandırıldığı için yeni Teşvik Yasası’ndan da (2 B ekinde yer alan 1 no’lu dipnota göre bölgesel destekler kapsamında değerlendirilecek.) yararlanacak. Referans değer olarak verilen yüzde 50 yatırım teşvik destek miktarı, yeni istihdam edilecek personel sayısı ve yatırım finansmanı

olarak kullanılacak kredi miktarına göre değişiklik gösterecek. Organize Sanayi Bölgelerindeki yapı ve tesisler, bina inşaat harcı ve yapı kullanma izni harcından da müstesna olacak. Türkiye’nin ilk özel OSB’si olan PAGDER & ASLAN OSB yatırımı ile ilgili olarak PAGDER Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Semerci, plastik sanayi alanında faaliyet gösteren firmaları biraraya getirmeyi hedeflediklerini açıklayarak, ülkemizdeki sanayi sektörünün gelişimi için, sanayicilerin çalışmalarını dar ve dağınık alanlarda yapmanın getirdiği sıkıntılardan kurtarılmaları gerektiğine dikkat çekti.


EKİM / 2012

İNŞAAT

Türkiye’de yeşil binaları artırma yolunda kentsel dönüşüm bir fırsattır Akşan Yapı Yönetim Kurulu Başkanı ve Çevre Dostu Binalar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Melih Şimşek: “Türkiye’de her geçen gün şirketlerin çevreye olan duyarlılığı artıyor ancak daha yolun başındayız, kat edilmesi gereken çok yol var.” Türkiye’de kentsel dönüşüm ile 6,5 milyon bina yeniden inşa edilecek. Bu binaların çevre dostu teknolojiler ile yeşil bina olarak inşa edilmesi durumunda yıllık yaklaşık 30 bin gWh enerji tasarrufu sağlanmış olacak. Bu sene 17- 23 Eylül tarihleri arasında kutlanan Dünya Yeşil Binalar Haftası nedeniyle açıklamada bulunan Akşan Yapı Yönetim Kurulu Başkanı ve ÇEDBİK Yönetim Kurulu Üyesi Melih Şimşek, dünyanın en pahalı enerjisini yüzde 70’ler düzeyinde dışa bağımlı kullanan bir ülke olarak, enerji ve sürdürülebilir verimlilik için özel sektör ve kamunun elini taşın altına koyması gerektiğini söyledi. Şimşek: “Yeşil binaların, enerji verimliliği ve çevre duyarlılığı anlamında atılacak adımlardan en önemlisi olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde enerji bu kadar pahalı ve doğal kaynaklar tüm dünyada büyük bir hızla tüketilirken, kullandığımız kaynakların yerine konmasını sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Kentsel dönüşüm bu anlamda yeni inşa edilecek birçok binanın yeşil bina olması için bir fırsattır” dedi. Yeni yapılan binaların mutlaka çevre dostu kriterlere uygun yeşil binalar olarak inşa edilmesinin gerekliliğinin altını çizen Şimşek şöyle konuştu: “Bir yapının yeşil bina

olarak kabul edilmesinde lokasyon, tasarım, kullanılan yapı malzemelerinin özellikleri, yapı tekniği, atık malzemelerin yeniden kullanımı gibi birçok konu etken faktördür. Biz Akşan Yapı olarak yüzde 90 geri dönüştürülebilir bir malzeme olan çeliği kullanarak ülkemizde yeşil binaların yaygınlaşması için üzerimize düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz. Yapısal çelik sistemi sayesinde Türkiye’de ve dünyanın

dört bir yanında çevre dostu binalar inşa ediyoruz.” Şimşek sözlerine şöyle devam etti: “Binalarda geri dönüştürülebilir yapısal çelik sistemi kullanımı başta ısı yalıtımı olmak üzere üst düzey enerji verimliliği için de daha fazla avantaj sağlıyor. Diğer taraftan inşaat sırasında minimum su tüketimi sağlayarak su kaynakları ve yer altı sularının azalma ve kirlenme riskini azaltıyor.”

57


İNŞAAT EKİM / 2012

Küf ve rutubet şikâyetlerinin çözümü su yalıtımında T

ürkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yaptığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, acı bir gerçeği ortaya koydu: konutlarımızda su yalıtımı yetersiz. TÜİK verilerine göre; konutlarımızın yüzde 41,6’sında ‘sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi’ gibi sorunlar dikkat çekiyor. Bitümlü Su Yalıtımı Üreticileri Derneği (BİTÜDER) Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Karahan’a göre araştırma gösteriyor ki binalarımızda su yalıtımı yetersiz. Binalarının çürümesinden şikâyetçi olan halk ise çözümün su yalıtımında olduğunu bilmiyor. Asıl büyük tehlike ise deprem. Çünkü su yalıtımı, binanın taşıyıcı sistemini korozyondan yani paslanmadan koruyor. Su yalıtımı olmayan binalar ise deprem riskiyle karşı karşıya. Yaşadığımız binalar, aslında hayat standartlarımızı belirliyor. Binalarımızda alacağımız küçük önlemlerle daha sağlıklı, konforlu ve güvenli binalar oluşturabiliriz. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yaptığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, aslında binalarımızın ne kadar

58

sağlıksız olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bitümlü Su Yalıtımı Üreticileri Derneği (BİTÜDER) Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Karahan, TÜİK’in araştırmasının son derece çarpıcı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Araştırmaya göre Türk halkının yüzde 41,6’sı binasında sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi gibi sorunlar olduğunun farkında. Bu oran aslında çok daha yüksek; çünkü Türkiye’deki binaların büyük bir çoğunluğunda su yalıtımı yetersiz. Bu nedenle ve küf ve rutubet kokusunun olduğu sağlıksız binalarda yaşamaya devam ediyor. Ayrıca en önemli nokta, bu binaların deprem riskiyle karşı karşıya olduğu gerçeği. Her ne kadar bilinmese de depremde binaların yıkılmasının en önemli nedeni binalarda su yalıtımının olmaması. Su yalıtımı olmayan binalarda korozyon nedeniyle 10 yıl sonra binanın başlangıçtaki taşıma kapasitesinin, belli koşullarda yaklaşık yüzde 66’sı kaybediyor. Yani deprem karşısında binalar savunmasız kalıyor.”


EKİM - KASIM / 2012

GÜNCEL

59


Siemens, GÜNCEL ilk şehircilik gelişim merkezi ‘The Crystal’ı Londra’da açtı EKİM - KASIM / 2012

Siemens, 35 milyon euro yatırımla sürdürülebilir şehircilik gelişim merkezi ‘The Crystal’i Londra’da açtı. Londra’nın en yeşil binası olması amaçlanan The Crystal, politik karar mercilerini, uzmanları ve halkı biraraya getirerek, şehirlerin geleceği ile ilgili düşünce ve uygulama merkezi olacak

L

ondra’nın en büyük sürdürülebilir şehircilik gelişim merkezi olan, kristal biçimli bina, konferans merkezi, şehircilik iletişim platformu, teknoloji ve inovasyon merkezi olarak hizmet verecek. The Crystal, politik karar mercilerini, altyapı uzmanlarını ve halkı biraraya getirerek, şehirlerin altyapıları ve onların geleceği ile ilgili düşünce ve uygulama merkezi olacak. Altyapı ve Şehirler sektöründeki çözümleriyle öne çıkan Siemens, şehircilik gelişim merkezinin ilki olan The Crystal’in ardından Şangay ve Washington’da, 2 merkez daha açmayı planlıyor.

Peter Löscher: The Crystal, şehirler için çözüm ortaya koyacak Siemens Başkanı ve CEO’su Peter Löscher, açılış töreninde yaptığı konuşmada “Şehirler, dünya ekonomisinin motoru konumundadır ve çevre üzerine çok büyük etkileri mevcuttur. Gezegenimizin gelişimi, şehirlerin gelişimi ile devam edecek

60

ya da bitecektir. Siemens AG Yönetim Kurulu Üyesi ve Altyapı ve Şehircilik Sektörü CEO’su Roland Busch ise konuşmasında, “Dünya genelindeki şehirler, su kaynaklarını, enerji nakil hatlarını, taşımacılık sistemlerini ve inşa altyapılarını geliştirmeye yatırım yapmaktalar. Sadece bizim hitap edebildiğimiz pazarın değeri yaklaşık 300 milyar euro. Bu büyüyen pazarda, The Crystal, bizlere, müşterilerimizle olan diyaloğumuzu yoğunlaştırma imkanı sunacak. The Crystal, sektörümüzün vitrini, iletişim noktası ve beyin merkezi konumunda” sözlerine yer verdi. The Crystal Londra’nın en yeşil binası Londra’daki merkez, Siemens uzmanlarına ve dışarıdan gelen profesyonellere, araştırma yapma ve fikir alışverişi için bir platform sunuyor. Yaklaşık 1.5 yıllık bir inşa süre-

cinden sonra, The Crystal, İngiltere başkentindeki en yeşil binalardan biri olma iddiasını taşıyor. 6300 metrekarelik alanıyla, The Crystal, enerji verimliliğinin kusursuz bir örneği konumunda. Tesis yüzde 50 daha az enerji tüketiyor ve karşılaştırılabilecek olan diğer ofis binalarına göre yüzde 65 daha az karbondioksit salınımı yapıyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, The Crystal’ in ısıtma ve soğutma ihtiyaçlarında devreye giriyor. Fotovoltaik bir sistem, yeşil elektrik üretim imkanı sunarken, yağmur suyu ise kullanım için toplanıp arıtılıyor. Enerji Verimliliği yüksek binalar için yapılan BREEAM ve LEED uluslararası değerlendirmelerinde, The Crystal, en üst düzey skorlara imza atarak dünyadaki en yeşil tesislerden biri halini alacak.


EKİM / 2012

PEREKENDE

Personeliniz kendini değersiz hisetmesin Eğer öğle yemekleriniz lezzetsiz ve çeşit olarak kısır döngüde ise ve bu durum uzun süredir devam ediyor ve iyileşmiyorsa personeliniz değersizlik algısına kapılabilir. İşyerlerinde yenen yemeklerin en büyük sıkıntısı yemeklerdeki lezzet eksikliği ve kısır döngülerdir. “ Yine mi kuru fasulye ! yine mi tavuk !, dolmanın yanında pilav olur mu ! çok lezzetsiz !” gibi sesler birçok çalışanın hiç yabancı olmadığı yakınmalardan bazılarıdır. Keyveni Catering İnsan Kaynakları Yöneticisi Sevcan Daşdan ” tüm yakınmalara rağmen bu gibi durumların düzelmemesi, personelin işvereninin kendisine değer vermediği için iyileştirmeye gitmediği yönünde düşüncelere kapılmasına ve firma içerisinde kulislerin oluşmasına yol açmaktadır ” diyor ve şöyle devam ediyor; Bazen bu hissiyatın doğruluk payı olabiliyor yani bazı işletmeler gerçekten de çalışan memnuniyetine uzak

mesafede bir tutum sergileyebiliyor. Fakat özellikle kurumsal şirketler ve küresel firmalarda çalışan memnuniyeti günümüzde önemli bir konudur ve çoğu zaman bu memnuniyetin arttırılması yönünde çalışmalar yapan bir departman mevcuttur. Fakat çalışan memnuniyetine önem veren şirketlerde de maalesef zaman zaman çeşitli nedenlerden ötürü değersizlik algısı oluşabiliyor. Bu algı memnuniyetsizliğe yönelik farkındalığın oluştuğu ilk zamanlarda bireysel ve düşünsel boyutta iken süreç uzun zaman devam ettiğinde bireysel düşünsellikten çıkıp kulislerin oluşmasına neden olmaktadır. Kulisler imaj ve prestij açısından bir işletmenin başına gelebilecek en kötü şeylerden birisidir. Ağızdan ağza yayılım anlamına gelen viral konuşmalar olumsuz temellerde çok daha etkili ve hızlı yayılımlar gerçekleştirmektedir.

Türk tarım ürünlerinin dünyada yıldızı parlıyor T

ürkiye, fındık, kayısı, incir, kiraz, vişne, ayva ve haşhaş tohumu üretiminde dünyada birinci sırada. Türk tarım ürünlerinin dünya sıralamasında yıldızı parlıyor. Türkiye fındık, kayısı, incir, kiraz, vişne, ayva ve haşhaş tohumu üretiminde dünya sıralamasında başı çekerken, toplam 6 üründe ikinci, 8 üründe ise üçüncü yer sırada yer alıyor. Türkiye aynı zamanda Çin ve Hindistan’ın ardından en fazla birinciliği olan ülke konumunda. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, Türkiye birçok üründe dünya sıralamasında üst sıralarda yer alıyor. Fındık, kayısı, incir, kiraz, vişne, ayva ve haşhaş tohumu gibi 7 üründe dünya birincisi

dünya beşincisi, üzüm, kuru soğan, şeftali ve aspir üretiminde ise altıncı sırada. Armut, limon, greyfurt, arpa, pamuk, ayçiçeği, çavdar ve yeşil soğanda 7’inci, badem ve koyun etinde 8’inci, kabak, marul ve kivide 9’uncu, buğday, havuç, portakal, karnabaharda 10’un sırada yer alan Türkiye, 17 üründe ise 11’incilikle 19’unculuk arasında bulunuyor.

TZOB Başkanı Bayraktar olan Türkiye’nin karpuz, kavun, çilek, pırasa, bal ve fiğden oluşan 6 üründe üretim sıralamasında ikinci, mercimek, elma, salatalık, yeşil biber, yeşil fasulye, kestane, Antep fıstığında ve koyun sütünden oluşan 8 üründe ise üçüncü sırayı alıyor. Türkiye domates, mandalina, ıspanak, ceviz, nohut ve bal mumumdan oluşan 6 üründe dünya dördüncüsü, şeker pancarı, çay, patlıcan, böğürtlen, keçiboynuzu, zeytin ve vanilyadan oluşan 7 üründe

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin ekolojik üstünlüğe sahip 7 üründe dünya birincisi olduğunu belirtirken, bu ürünlerin Türkiye’ye aynı zamanda ihracat şansı, ihracat geliri de getiren ürünler olduğunu söyledi. Türkiye’nin üretimde birinci olduğu fındık, kayısı, incir, kiraz, vişne, ayva ve haşhaş tohumunun pahalı ürünler olduğuna dikkati çeken Bayraktar, ülkenin bu ürünlerin ihracatından önemli miktarda da döviz kazandığını bildirdi.

61


PEREKENDE EKİM / 2012

Migros’un ses altyapısı yenilendi Perakende devi, Türkiye’de ilk olma özelliğini taşıyan proje ile ses iletişimi maliyetlerinde yüzde 70 oranında tasarruf sağladı. Migros, iş ortağı Bircom ile birlikte gerçekleştirdiği geniş kapsamlı proje ile ses iletişimi altyapısını yeniledi. 69 ilde yer alan 835 Migros mağazasını kapsayan projede, Migros’un mevcut analog telefon altyapısı yatırımları korunarak, eski teknoloji iletişim sistemleri, IP tabanlı ses teknolojileri ile bir araya getirildi. Proje sonunda, Migros ses iletişimi maliyetlerinde yüzde 70 oranında tasarruf sağladı.

T

ürkİye’de modern perakende sektörünün öncüsü konumunda bulunan Migros, iş ortağı Bircom ile birlikte gerçekleştirdiği geniş kapsamlı proje ile ses iletişimi altyapısını yeniledi. Yaklaşık 1.200 AudioCodes MP-118 ürünün kullanıldığı projede, Migros’un mevcut analog telefon altyapısı yatırımları korunarak, eski teknoloji iletişim sistemleri, IP tabanlı ses teknolojileri ile bir araya getirildi. Projenin, 69 ilde yer alan 835 Migros mağazasını kapsadığını belirten Migros Ağ, İletişim ve Bilgi Güvenliği Müdürü Ömer Lütfü Karagöz, “Yaklaşık 3 yılda bir ses iletişim altyapımızda çeşitli revizyonlar gerçekleştiriyoruz. Önceki yapıda, mağazalarımızda VoIP altyapısı ile entegre olmayan binlerce direkt hat vardı. Bu hatlar maliyetleri yükselten önemli etkenlerden biriydi. Yüzlerce noktaya dağılmış, denetlenemeyen ve uzaktan yönetilemeyen analog santraller yüksek ve tahmin edilemez bir operasyonel maliyet oluşturuyordu. Bu nedenle de her ay hangi mağazanın ne kadar telefon görüşmesi yaptığı, mağaza bazındaki tutarın ortalama rakamın altında olup olmadığı gibi

62

analizler belirli bir insan kaynağı tarafından elle gerçekleştiriliyordu. Bu işlemin birkaç değil, yüzlerce lokasyon için yapılması da iş gücünün etkin kullanımını güçleştirdiği gibi, verimliliği de düşürüyordu” diye konuştu.

Sanal numaraya geçildi Sanal numara teknolojisinde yaşanan gelişmelerin, ses iletişimi altyapısını yenilemelerini tetikleyen en önemli unsur olduğuna değinen Karagöz, “Sanal numaraları mevcut yapı üzerinde çalıştırmak teknik olarak önemli zorluklara sahip bir süreçti. Ayrıca, eski sistemin sahip oldu çeşitli kısıtlamalar da esnekliği azaltıyordu. Örneğin, santrallerin VoIP bağlantısı için kullanılan ses ağ geçitlerinin kapasiteleri nedeniyle, eş zamanlı aramaların sayısı dördü geçemiyordu. Kısacası, mevcut altyapımızı sanal numara geçişinde kullanabilmemiz teknik olarak mümkün değildi. Bu kapsamda Bircom’la yaptığımız çalışmalar sonucunda, temel amacımızı arka planda çalışan iki farklı sistemi bire indirmek ve sanal numaraya geçmek olarak belirledik” dedi. Projede, analog bir VoIP ses ağ geçidi ürünü

olan AudioCodes MP-118’den yaklaşık 1.200 adet kullanıldığını kaydeden Karagöz, “Bir AudioCodes MP-118’e 8 adede kadar masa telefonu veya faks makinesi gibi analog cihaz bağlanabiliyor. Bu ürünü mağazalarımızın büyüklüğüne göre değişen sayıda kullanarak, mevcut masa telefonlarını IP telefonlara dönüştürdük ve eski analog santralleri kullanımdan çıkardık. Bu dönüşüm sayesinde, her bir analog telefon, genel müdürlük binamızda konumlandırılmış Cisco Call Manager santral altyapısının bir uç birimi, yani dahilisi haline geldi. Bu şu anlama geliyor: Artık Migros mağazalarında telefon santrali yok. 20 bin abone, merkezdeki tek santral üzerinden hizmet alıyor. Bizim açımızdan projenin en büyük faydası, AudioCodes MP-118’i uç noktalarda konumlandırarak, aboneleri tek bir santral üzerinden görüştürmeyi başarmak oldu diye düşünüyorum. Bu kullanım, uç noktada yetkilendirme yapabilmeyi de beraberinde getirdi. Abonelerin dahili ya da harici kapsamdaki tüm aramalarının hangi seviyede gerçekleşeceğini artık kolayca yönetebiliyoruz” ifadelerini kullandı.


EKİM / 2012

Dünyaca ünlü fotoraf sanatıcısı Joachım Schmeısser Türkiye’de! Türkiye’de ilk kez sergi açacak olan Alman Immagis firması, dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı Joachim Schmeisser’i sanatseverlerle buluşturacak. Ünlü fotoğraf sanatçısının sergilenecek eserleri arasında ödüllü yetim fil yavrularının yanı sıra ilk defa yayınlanacak olan Hadzabe fotoğrafları da yer alacak. Tüm dünyada The David Sheldrick Wildlife Trust (DSWT) gibi sosyal sorumluluk projeleri ve fotoğraf sanatına yaptığı katkılarla adından söz ettiren Immagis firması, Türkiye’de ilk sanat galerisini ‘IN THE REALM OF LIGHT’ ismiyle 19 Ekim 2012 tarihinde açıyor. 3 ay boyunca sanatseverlerin ziyaret edip aynı zamanda satın alabilecekleri fotoğraf galerisinin ilk konuğu dünyaca ünlü ödüllü fotoğraf sanatçısı Joachim Schmeisser. Joachim Schmeisser yavru fillerle gerçekleştirdiği çekimi şöyle anlatıyor. “Kenya’da bulunan DSWT kampında sabahın erken saatlerinden itibaren yavru filleri gözlemliyorduk.

SANAT

Bu tarif edilemez bir tecrübe. Yavru filler aynen küçük çocuklar gibi ne yapacakları önceden kestirilemiyor. Hareketleri ve yaptıkları sürekli değişiyor. Fillerden beklenmeyecek şekilde hızlı ve atik hareket ediyorlar. Bu özellikleri onların istenen şekilde fotoğraflanmalarını da oldukça zorlaştırıyor. Uzun süre onları gözlemleyince farkediyorsunuz ki aynı insanlar gibi onların da hepsinin farklı karakterleri var”. Joachim Schmeisser’in Yetim Filler fotoğraflarının yanı sıra Tanzanya’nın etnik halkı Hadzabe’leri görüntülediği fotoğraflar da İstanbul’daki serginin en ilgi çekici konularından olacak. İlk defa yayınlanacak olan bu ilgi çekici fotoğraflar Tanzanya’da Eyasi nehri kıyısında yaşayan Hadzabe halkının arasında çekildi. Hadzabeler, Tanzanya’nın vahşi doğada yaşayan yerli halklarından. Binlerce yıldır aynı yerde ve aynı yaşam şekliyle hayatlarını sürdüren Hadzade’lerin en büyük özelliği avcı toplum olmaları. Küçük gruplar halinde yaşayan ve çalıları ev olarak kullanan bu halkın hayvancılık ve tarım gibi anlayışları hiç bir zaman olmamıştır. Temel gıda kaynaklarını avlanarak ve bunun yanında bal ile meyve toplayarak sağlarlar. Joachim Schmeisser’in onların arasında yaşayıp, onlarla ava gidip, yaşam şartlarını gözlemleyerek çektiği bu fotoğrafları da ilk defa 19 Ekim’de gerçekleşecek olan ‘IN THE REALM OG LIGHT’ sergisinde bulacaksınız.

Immagis Hakkında Alman Immagis firması modern fotoğraf sanatının en mükemmel örneklerini temsil ediyor. Dünyaca ünlü sanatçıların yanı sıra yeni ve ümit veren fotoğrafçılarla da çalışan firma sosyal sorumluluk projelerine büyük önem veriyor. The David Sheldrick Wildlife Trust bu çalışmaların başında yer alıyor. The David Sheldrick Wildlife Trust (DSWT) 30 yıldan uzun süredir Doğu Afrika’daki yetim fillerin bakımını üstleniyor. Bu bebek fillerin hayatta kalmaları ve sağlıklı yetişmeleri için çalışmalar yapıyor. Joachim Schmeisser Hakkında 1958 yılında Almanya’nın Bad Mergentheim şehrinde doğan Schmeisser, 80’li yılların başında kendi fotoğraf stüdyosunu kurarak çalışmalarına hız verdi. Gerçeğe odaklı reklam fotoğrafçılığının dışına çıkarak yeni, farklı ve dokunaklı perspektifler geliştirdi. Schmeisser’in favori çekimlerinin konusu genelde insanlar ve hayvanlardan oluşuyor. Özellikle The David Sheldrick Wildlife Trust için Kenya’da çektiği Yetim Filler en çok ilgi çeken çalışmalarının başında geliyor. Bugüne kadar birçok ödül kazanan sanatçı son olarak 2012 yılında Hasselblad Masters ödülünü kazandı.

63


ÜNİVERSİTE SANAYİ EKİM / 2012

Bakan Egemen bağış,Cem Boyner ve Skype’nin kurucusu Niklas Zennström Bilgi’de bir araya geldi

Türk eğitim vakfı’nda Bayrak değişimi Türkiye’nin en köklü eğitim vakfı olan Türk Eğitim Vakfı’nda Genel Müdürlüğü tecrübeli yönetici Yıldız Günay devraldı. Deneyimli bürokrat Turgut Bozkurt’un ardından Türk Eğitim Vakfı Genel Müdürlüğüne önemli bir iş kadını geldi. Yıldız Günay Eylül 2012 itibarıyla Türk Eğitim Vakfı’nda Genel Müdür olarak göreve başladı. Amerikan Lisesi’ni bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği ‘nde lisans eğitimini tamamlayan Yıldız Günay, Boğaziçi Üniversitesi’nde Ekonomi Yüksek Lisansı yaptı. İş hayatına 1990 yılında Citibank Hazine Bölümünde Para Piyasaları Sorumlusu olarak işe başlayan ve 1993’te Hazine Pazarlama Müdürü olan Günay, 1995’te Cargill’de Finanstan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışmaya başladı. Bu süreçte şirketin Finans ve Portföy Yönetiminin kurulumu ve yeniden yapılandırılmasından sorumlu oldu. 2004 yılında Cargill’de sürdürdüğü kariyer yolculuğuna şirket bünyesinde olan, Black River’ın Genel Müdürü olarak devam etti. Günümüze kadar olan süreçte sorumluluk alanı Türkiye’den sonra Ortadoğu ve Afrika Bölgelerini içine alacak şekilde genişledi. Günay, Eylül 2012 tarihi itibarıyla TEV Genel Müdürü olarak göreve başladı.

64

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, lider internet girişimlerinin yatırımcısı Atomico ve CEO Niklas Zennström, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde 13 Eylül Perşembe günü gerçekleştirilen ‘Girişimcilik ve Yenilikçilik Paneli’ne konuşmacı olarak katıldı. Skype, Rovio, Jawbone, Fab, Wrapp ve Klarna gibi 50’den fazla öncü internet girişimine yaptığı yatırımlarla tanınan Londra merkezli uluslararası girişim sermayesi şirketi Atomico’nun CEO’su Niklas Zennström, beraberinde yönetici heyeti ile birlikte Türkiye’yi ziyaret etti. Skype’nın da kurucusu olan Zennström, Atomico’nun Küresel Open Office programı kapsamında İstanbul Bilgi Üniversitesi ev sahipliğinde Küresel Sorunlar Platformu ile gerçekleştirilen etkinlikte öğrencilerle bir araya geldi. Zennström yanı sıra Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner de konferansa konuşmacı olarak katıldı. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Küresel Sorunlar Platformu ile gerçekleştirilen etkinlikte öğrencilerle buluşan Zennström, henüz üniversite sıralarında olan potansiyel girişimcileri cesaretlendirdi ve deneyimlerini paylaştı. Bu yıl ilk kez İstanbul’un da dahil edildiği program kapsamında, Atomico, portföyündeki şirketleri Türkiye pazarı ile tanıştırdı. Firma yetkilileri ayrıca girişimcilerle bir araya gelerek, dijital dünya etrafında yeniden şekillenen ekonomide

işlerini nasıl yönetmeleri gerektiği ve bu yeni ekonomide Türkiye’nin rolünün ne olduğu gibi konularda fikir alışverişinde bulundu. Cem Boyner konuşmasında, “Girişimcilik ve yenilikçilik bir kıvılcımdır. Kıvılcımlarınızı sevin, onlar olmadan ateş yakamazsınız. Biz şirketimizde tüm fikirleri dinler değer veririz. Başkalarının en aptalca bulduklarını bile. Hiyerarşik ve hantal şirket yapılarında değil sizi dinleyen yöneticilerle çalışın. Yeni fırsatlar dijitalde. Ben oğlumdan bir bardak su istediğimde getirmeyebilir ama ayakkabı istesem internetten anında alır. Çünkü yeni jenerasyonun ayakları artık parmakları. Her şeyi parmaklarıyla yapıyorlar” dedi.


EKİM / 2012

ÜNİVERSİTE SANAYİ

Türkiye’nin mühendisleri beynin kodlarını çözecek Ü

sküdar Üniversitesi’nin mühendislik ve doğa bilimleri fakültesi öğrencileri evrensel bilim için yepyeni çalışmalar yürütecek. Türkiye ne yazık ki en fazla beyin göçü veren ülkeler arasında ilk sıralarda yeralmaktadır. Mühendislik gibi teknik bilgi ve uygulama gerektiren pek çok bölümün eğitiminin teorik bilgiye dayalı olması, AR-GE faaliyetleri veteknolojik alt yapının eksikliği, işsizlik sorunu gibi nedenler beyin göçünü tetikleyen unsurlardır. Bu yıl ilk öğrencilerine merhaba diyen Üsküdar Üniversitesi, Davranış Sağlığı ve Bilimleri alanında Türkiye’nin ilk ve tek tematik üniversitesi olarak, Türkiye’de uygulanmamış pek çok bilimsel çalışmanın da ilk uygulayıcısı olacak çalışmalara imza atmaya hazırlanıyor. Benimsediği multisipliner eğitim anlayışla ve tekno girişimci alt yapısıyla Üsküdar üniversitesi sinir bilimcilerle

mühendisleri birlikte çalıştıracak ve davranış sağlığı konusunda evrensel bilime katkı sunacak projeleri hayata geçirecek. Uzmanlık alanı davranış sağlığı ve bilimleri olan üniversitenin mühendislik ve doğa bilimleri fakültesinde bilgisayar mühendisliği, moleküler biyoloji ve genetik ve biyomühendislik bölümleri mevcut. Bu bölümleri diğer üniversitelerin aynı bölümlerinden ayıran en önemli özellik ise; davranış sağlığının temelini oluşturan beyin fonksiyonlarını inceleyecek olmaları… İnsan beyninin gizemlerini keşfe çıkacak olan Üsküdar üniversitesi mühendislik ve doğa bilimleri fakültesi öğrencileri, beyin pili üretimi, uluslar arası yapay zekâ ve mavi beyin çalışmaları, avatar modelleme gibi Türkiye’de ilk olan pek çok projenin içerisinde görev alacaklar. Üstelik üniversite hastane işbirliği modeliyle de gerçek

çalışma ortamlarında uygulama yapma imkânlarına sahip olacaklar. Türkiye’de üniversite eğitimi anlayışına yepyeni bir bakış açısı getiren Üsküdar Üniversitesi tekno girişimci yapısıyla da dünya standartlarının üzerinde bir eğitim kurumu. Teknolojiyi, davranış bilimleri ve ruh sağlığı ile birleştiren üniversitesinin bilgisayar mühendisliği bölümü öğrencileri mavi beyin projesinde birlikte çalışacakları sinir bilimcilerle beyin nöronlarındaki kodlarla bilgisayar yazılımı geliştirecekler. Biyomühendisler avatar modelleme ile düşünce yoluyla hasta tedavisine katkıda bulunacaklar. Moleküler biyoloji ve genetik bölümü öğrencileri insan davranışlarının geçmişini araştırarak bu bilgilerle yapay zekâ, beyin pili üretimi çalışmalarında kullanılmasını sağlayacaklar. Üsküdar Üniversitesi Laboratuarları dünya standartlarında önemli klinik çalışmalar yürütecek.

65


ABONE KUPONU Adı Soyadı: ............................................... Varsa Firma adı: ............................................... Tel: ............................................... Fatura adresi: ............................................... Vergi Dairesi ve vergi no: ............................................... Derginin gönderileceği adres: ........................................................ ........................................................ ........................................................ EKONOMİ AJANDASI DERGİSİNE abone olmak için, yıllık 60 TL’lik abone ücretini Garanti Bankası IBAN: TR98 0006 2000 3490 0006 6641 19 no’lu hesaba yatırılmasını ve abone formuyla birlikte dekontun info@ekonomiajandasi.net e-posta adresine gönderilmesi gerekir. Cansın Ajans Yayıncılık Ekonomi Ajandası Haznedar Mah. Park Sok. No:17/4 Güngören - İSTANBUL 66


EKİM - KASIM / 2012

GÜNCEL

67



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.