Haberexen #54 Nisan 2014

Page 1


Nerede İstikbal,

orada rahatlık!

Zenit Koltuk Takımı / Çizgi Vizon Halı: Luxury 1774 Vizon Sehpa: Monna Zigonlu Orta Sehpa

İşte İstikbal 2014 koleksiyonu. Rahat, şık, renkli, modern yeni koleksiyon şimdi, tüm İstikbal satış noktalarında, akıllarda, gönüllerde.

Zenit Koltuk Takımı / Çizgi Vizon Halı: Luxury 1774 Vizon Sehpa: Monna Zigonlu Orta Sehpa

Zenit Yemek Odası Takımı

Zenit Yatak Odası Takımı

Halı: Luxury 1597 Vizon

Aksesuar: Stilla Pamuk Saten Nevresim Takımı Halı: Conceptline Monna 1038

facebook.com/istikbal

twitter.com/istikbal

instagram.com/istikbal

google.com/+istikbal

youtube.com/user/istikbaltv


HABEREXEN

®

Ayaklarımızın Altında 100 Milyar Dolar Var Türkiye’nin en önemli maden yataklarının Karadeniz Bölgesi’nde bulunduğunu biliyor muydunuz? 20-30 yıllık süre zarfında iyi işletilmeleri halinde 100 milyar dolarlık kaynak oluşabileceğinden haberiniz var mıydı? Bölgedeki madenciliğin M.Ö. 3 binlere dek gittiğini hiç duydunuz mu? Bizde araştırma yaparken öğrendik bu ayrıntıları ve hemen sizinle paylaşmak istedik. M.Ö 3 binlerden bu yana Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan kavimler, bakır, kurşun, demir ve gümüş madenciliği ile uğraşmışlar. Ayaklarımızın altındaki 100 milyar dolarlık bir rezervden bahsediyoruz.

www.haberexen.com AYLIK HABER DERGİSİ Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi Mustafa ÇAKIR GENEL KOORDiNATÖR

Barışs AYTEKiN SORUMLU YAZI iSLERi MÜDÜRÜ

Mustafa BiLiK HABER MERKEZi

Mert Volkan GÜN HALKLA iLiSKiLER

Ekrem Yunus KESiCi Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM SATIS

Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın araştırma raporunda, bölgedeki yoksulluğun ve iller arasındaki eşitsizliklerin madencilik sektörünün canlandırılmasıyla giderilebileceği vurgulanıyor. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki altın, bakır, linyit, çinko, bentonit, demir ve mermerin varlığı herkesin malumu. Pek çok işletme alanlarda faaliyetlerini sürdürüyor. Geleceğin yakıtı kabul edilen uranyumda da bilhassa Rize’de ciddi miktarda rezervlerden söz ediliyor.

Kürsad TEKOLUK Ali TOKUR Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANISMANLARI

AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin SENGÜL AV. Adem AKSOY GÖRSEL YÖNETMEN

Uğur BIYIK BASIM YERi

İlkokuldan itibaren öğrencilere “Türkiye’nin yer üstü ve altı zenginlikler açısından eşsiz potansiyeli bulunduğu” anlatılır hep.

Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mah. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96

Özellikle yerin altındaki madenlerden yeterince yararlanamadığımız vurgulanır ve çıkardığımız bölümleri hep ham halde ihraç etmemiz eleştirilir.

YÖNETiM YERi ADRESi

Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konak Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN YAYIN TÜRÜ

Acaba Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki durum nasıl?

Aylık Yerel Süreli Yayın BASIM TARİiİ Hi

Dergi HABEREXEN olarak sizin için araştırdık.

07 Nisan 2014

Okuduğunuzda bunlar “Karadeniz’de var mıymış ?” diyeceğiniz birçok bilgiyi derledik sizin için. Ayrıca Karadeniz Bölgesi’nin seçim haritasını da bulabileceksiniz sayfalarımızda.

k Ahmet A Sayı 54 / Nisan 2014

ISSN: 2147-4397

Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

3


Nisan 2014

İÇİNDEKİLER/

40

06

KARADENİZ KARARINI VERDİ

20

TÜRK HAVA YOLLARI SAMSUN YÜZÜNÜ YENİLEDİ

MADEN ZENGİNİ KARADENİZ

Seçim sonuçlarıının açıklanmasıyla birlikte Karadeniz’in 9 ilinin kararı da belirginleşti. Sandıktan AK Parti çıktı.

Avrupa’nın tüm kategorilerde 4 yıldızlı tek havayolu şirketi THY, Çarşamba Havalimanı’ndaki Satış Ofisi ve Operasyon Ünitelerini yeniledi.

32

KARADENİZ’DE KARA ÜZÜM BAĞCILIĞI

“Karadeniz çevresindeki yerleşim alanlarında mükemmel ve son derece verimli bağların olduğu, gezgin ve tarihçiler tarafından bildirilmiştir.”

16

YERLİ TURİST DOĞU KARADENİZ’İ ÇOK SEVDİ Doğu Karadeniz’i geçen yıl 4,5 milyon turist ziyaret etti. Körfez ülkelerinden gelen turist sayısı da her geçen gün artıyor

Karadeniz bölgesindeki madenlerin iyi işletilmeleri halinde 20-30 yıllık süre zarfında 100 milyar dolarlık kaynak oluşabileceğini biliyor muydunuz? Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın araştırma raporunda, bölgedeki yoksulluğun ve iller arasındaki eşitsizliklerin madencilik sektörünün canlandırılmasıyla giderilebileceği vurgulanıyor.

24

34

54

Çelİk Tele Bağlı hayatlar

Doğu Karadeniz vilayetlerinin yüksek kesimlerinde engebeli arazi şartlarıyla da uğraşmak zorunda kalınıyor. Yıllar içinde inşa teknolojisinin gelişmesiyle kısmen azalsa da yolsuzluk hala ciddi bir problem. Çareyi çelik halatlar yardımıyla teleferik kurmak da bulmuş ahali.

SİLAH SANAYİNDE KARADENİZ DAMGASI

Giresun Silah Sanayi yılda ürettiği 50 bin tabancanın 30 binini 40 ülkeye ihraç ediyor. Ayda imal ettiği 2 bin tüfeğin tümü de dışarıya satılıyor.

MİNAREYİ KALIBINA UYDURAN ADAM

Türkiye’nin pek çok yerinde minareler inşa eden Samsun Çarşambalı Kadir Akarslan’la konuşup göklere uzanan bu işin inceliklerini öğrendik.



Ak覺lda Kalanlar

6

Say覺 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

Say覺 54 / Nisan 2014

7


İş Dünyası

8

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

Karadeniz bölgesindeki 9 ilde CHP yalnızca iki merkez belediyeyi alırken MHP hiçbir merkez belediyeyi kazanamadı. Karadeniz’in tercihi ağırlıklı olarak AK Partili belediye başkanları oldu. Sayı 54 / Nisan 2014

9


Köşe Yazısı

Bekir Reşitoğlu

Nisan Yağmurlarıyla Dökülecek Günahlar

s

Sudan ve topraktan bereket çekildi mi sormak zorundayız: “Neden bu musibet?” İlkokul yıllarından beri şu bilgi öğretilir bizlere: “Türkiye, tarımda kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biridir.” Ziraat mühendislerimizin ezici çoğunluğu tamamen başka iş kollarında çalışırken, elbette kuru avuntudan ibaretti.

Sanayide, merhum Turgut Özal’ın girişimleriyle başlayan hamlelerle belirli mesafe kat edildi. Türk müteşebbisleri dünyaya açıldı. İhracatta rekorlar kırıldı bir ara. Ancak şimdilerde sınaiyle uğraşan iş adamlarının neredeyse hepsi müteahhitlik (modern adıyla ‘yapı’) sektöründe at koşturuyor. Yani arazi ve kent rantı üzerinde döndürülmeye çabalanıyor ekonomimiz. Peki, nereye kadar? Yabancı sermaye düşman görülmemeliydi. Nitekim de bu anlayış hâkim kılındı. Paralar aktı Trakya ve Anadolu’ya. Ama bunun önemli bir bölümü sıcaktı. Finans ve borsa işlemleri için buradaydı. Doğrudan yatırıma gelenler azınlıktaydı. Genç ve dinamik nüfusumuz hem iş tüketim pastası hem de iş gücü anlamında uluslararası fonların dikkatlerini çekmekteydi. Hemen vurgulamalıyız ki bir detay belirliyordu yönlerini: “Kar yoksa kaç.” Eğitimdeki halimiz ortada. Reformlar gerektiği de. AK Parti hükümetleri 2002 sonundan bu yana arayış içinde. İsabet kaydedilemediği ve rotanın tutturulamadığı açık. Öte yandan anormal boyutlarda ideoloji karıştı gidişata. Milli Eğitim Bakanlığı, anlaşılması ve kabul edilmesi imkânsız bir tasfiye hareketinin üssü yapıldı. Binilen dal kesildi. 28 Şubat 1997 post modern darbesinin kud-

10

retli paşalarının hayata geçiremedikleri, hatta hayallerine dahi getiremedikleri sahnelenmekte. Hüngür hüngür ağlasak yeridir. Bir ne neyle karşı karşıya kaldık biliyor musunuz? İlk defa Sünniler birbirine düşürüldü. Türk-Kürt çalışması denenmişti. Laik-anti laik mütemadiyen raftaydı. Alevi-Sünni tek kıvılcıma bakmaktaydı. Evet, şimdi ehli sünnet inancındakiler düşmanlaştırılıyorlar. Arkasında kim var bu sinsi oyunun? Aslında cevap gayet net. Gözler perdeli, kalpler katı; akıllar ipotek, vücutlar hantal. Koskoca ülke nerelere sürükleniyor Allah’ım? Siyaset tıkandı. Hukuk kitlendi. İktisadi veriler patlamaya hazır bomba hüviyetinde. Kredi kartları ve tüketici kredisi borçları dağlar büyüklüğünde. Esnaf da banka desteğiyle mal koyuyor dükkanına. Bir resesyon arifesindeyiz. Türkçe tabirle durgunluk ihtimaline yavaş yavaş alışmalıyız. Alternatifsizlik dayatmaları kol geziyor. Biz gidersek, dumansınız tehditleri savruluyor. Siyaseten aptallık, dinen şirk potasına itildiklerinin ayrımında değil kitleler. Gerçekler bir bir prangalardan kurtulacak. Buna şahit olanlar hayretlerini gizleyemeyecek. Şahsi çıkarları sebebiyle particiliği körükleyenlerin yüzlerine tükürülecek. Nisandayız. Yağmurlarıyla doyasıyla ıslanmak, bereketlenmek, ümitlenmek, huzurla dolmak, geleceğe umutla bakmak istiyoruz. Nefret söyleminin, hasımlığın, kavganın, hezeyanların, ötekileştirmenin, yalnızlaştırmanın, dışlanmanın ve hor görmenin son bulmasını arzuluyoruz. Kardeşlik dualarıyla yakarıyoruz Yaradan’a: Sen şüphesiz en iyisini ve doğrusuna vakıfsın. Uyandır, dürt, metafizik gerilimle yükle ve ayaklandır bizi. Yağmurlarınla dök günahlarımızı. Amin.

Sayı 54 / Nisan 2014


Say覺 54 / Nisan 2014


KİMSESİZ ÇOCUKLARA AİLE SICAKLIĞI A

ile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Murat Yıldırım, “Evinizdeki çocuklar nasıl yaşıyorsa, bizim amacımız da, çocukların yaşamını bu seviyeye ulaştırmak. Siz, nasıl kendi çocuğunuza alışveriş yaptırıyorsanız ya da yemek konusunda seçme hakkı tanıyorsanız; o çocuklar da bu hakların hepsine sahip.” diye anlatıyor, Samsun’da da 37 tanesi faal haldeki çocuk evlerini. Çocuk evleri projesi 2010 yılından itibaren Samsun’da da pratiğe geçirilmiş durumda. İlkadım, Atakum ve Çarşamba ilçelerinde toplam 37 ev hizmet veriyor. Aile ortamı sıcaklığı; “güven duygusu”, “sosyallik” ve “hayatın gerçekliklerini fark edebilme perspektifi” oluşturulmaya çalışılıyor. Çocuklara “kendi ayakları üzerinde durabilme gücü” kazandırabilmesi amaçlanıyor. 37 EVDE 172 ÇOCUK KALIYOR Evlerin daha ziyade hastane ve okul gibi mutlaka irtibat gereken yerlere yakınlığına özen gösteriliyor. Çocuk yetiştirmeye müsaitlik ve güven kriterleri de ön planda tutuluyor. Şehirdeki mevcut evlerde 91’ i kız 172 çocuk kalıyor. Her birinde ortalama beş kişi yaşıyor ve ilgili 3 bakım personeli vardiya esasıyla 24 saat görev yapıyor. Bir de ev sorumlusu var tabi ki. Samsun ev sayısında Ankara, İstanbul ve İzmir’in ardından dördüncü sırada. NORMAL EVLERDEKİ GİBİ BİR YAŞANTI Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Murat Yıldırım, projenin arkasında ‘çocukların toplu yaşanılan yurt ortamlarının negatif tesirinden kurtarılabilmesi’ temel düşüncesinin yatığını belirtiyor: “Evinizdeki çocuklar nasıl yaşıyorsa, bizim amacımız da, çocukların yaşamını bu seviyeye ulaştırmak. Siz, nasıl

kendi çocuğunuza alışveriş yaptırıyorsanız ya da yemek konusunda seçme hakkı tanıyorsanız; o çocuklar da bu hakların hepsine sahip. Yurtta, yuvada kalan bir çocuğun yemek seçme şansı olmuyor; bir liste veriliyor çocuğun ne yiyeceği belli orada.”

dam garantililiği. “İlkokul ve lise mezunu gençlerimizin işe yerleşmeleri biraz sıkıntı oluyor; fakat üniversite mezunu gençlerimizin yerleşmesinde hiçbir sıkıntı olmuyor. Kanuna göre onlara öncelik tanınıyor ve sınavsız bir şekilde yerleşebiliyorlar” diyor, Yıldırım.

KATI DİSİPLİN VE TEK TİP DAVRANIŞ YOK Öyle ki, örneğin evdekilerden biri ‘Ben yarın börek yemek istiyorum’ dediğinde onu yeme imkânına erişebiliyor. Projenin sosyalleşmeye büyük katkı sağladığının altını da çiziyor Yıldırım: “Çocuklar yuvada ya da yurtta bir disiplin içerisinde tek tip bir insan olarak yetiştiriliyor; insan böyle sosyalleşemez. Kendi düşüncesini, kendi yaşam tarzını bir şekilde kendisinin seçebilmesi gerekiyor. Bunun yolu da aile ortamından geçiyor. Çocuk evlerinin de amacı bu zaten.”

Yılların tecrübesiyle sabit ki, arkadaş ortamında sorulduğunda yuvada veya yurtta kaldığını söylemekten pek hoşlanmıyor çocuklar. Ya ailesi sıkıntılıdır, ya ebeveyninden birisi ölmüştür ya da boşanma söz konusudur. Yıldırım, bunların diğer arkadaşlarca bilinmemesi gereken özel bilgiler olduğunu söylüyor: “Fakat şimdi çocuk evinde kalan bir çocuğa ‘nerede kalıyorsun?’ denildiğinde verebileceği bir adresi var. Çok özele girilmediği sürece, çocuk, ev sorumlusunu ve bakıcısını, anne ve babası olarak tanıtıyor.”

Vazifeli bakıcılar asgari lise mezunu. Çocuk gelişimi bölümü mezunu veya ilgili kurslardan sertifikalılar. Anne sıcaklığının yansıtılabilmesi açısından evli olmaları ve çocukları bulunması tercih sebebi.

NİHAİ HEDEF YURTLARI TÜMDEN KAPATMAK Yıldırım, bakanlığın yurt ve yuvalardaki çocukların tümünü de ev projesine dâhil etmeyi hedeflediğini dile getiriyor: “Bu evlerin birden açılması söz konusu değil tabi ki. Biz bu evlerde hiçbir şekilde sıkıntı ve olumsuzluğu kaldıramayız. Bu yüzden, gerekli şartlar sağlandığında yenileri açılacaktır. Samsun’ da bu sene çocuk evleri sayısı 37 olarak kalacak.”

ÜNİVERSİTE KAZANIRSA YAŞ SINIRI 25 18 yaşına kadar bu evlerde barınılabiliyor. Üniversiteyi kazanırlarsa yaş tahdidi 25’e uzuyor. En güzel yanlarından biri de istih-



150 Yıllık Kalıplarla El Baskısı

YAZMA ÜRETİYOR UNUTULAN MESLEKLER

Yasemin Ertaştan, vaktini baskıdan ziyade kalıp oymaya ayırdığını belirtiyor: “Bizim işte kalıp, olmazsa olmazımızdır. Kalıp, ayrı bir sanat. Kalıbımız, genelde ıhlamur ağacından oluyor. Ağaçların kesildikten sonra 1 yıl boyunca kuruması gerekiyor. Ağaçlar, güneş almayan yerde bekletiliyor ve sonra kesiliyor.”

14

T

okat’ta 19 senedir yazmacılıkla uğraşan 43 yaşındaki ve iki çocuk annesi Yasemin Ertaştan, 150 yıllık kalıplarla el baskısı yazma üretiyor. İmalatını Tarihi Taşhan’daki dükkanında yapan Ertaştan, el baskısını, kız meslek lisesinde bir öğretmenden öğrenmiş. 1994 yılından bu yana el baskısı yazmayla meşgul: “Evde kalıp oymaya ve baskı yapmaya başladım. 3 yıl cezaevi atölyesinde özel tasarımlar yaptım, 2 yıl da mahkumlara kurs verdim. Yaklaşık 5 yıl önce Taşhan’da iş yerimi açtım.” El baskısı yazmacılığın genelde erkek işi kabul edildiğini belirterek, şunları anlatıyor

Ertaştan: “Tokat’ta eskiden yazma hanede çıraklıktan başlayıp önce kalfa, sonra usta olunuyordu. Kentte el baskısı üzerine bir yüksekokulumuz vardı. Tokat’ta el baskısı yazma yapan iki kadın olarak mektepliyiz. Bu okul kapandı, sadece 2 dönem eğitim verdi.” KALIP, AYRI BİR SANAT Ertaştan, bu meslekte kalıbın azami derecede önem arz ettiğini söylüyor: “Ben vaktimi baskıya değil, kalıp oymaya ayırdım. Bizim işte kalıp, olmazsa olmazımızdır. Kalıp, ayrı bir sanat. Kalıbımız, genelde ıhlamur ağacından oluyor. Ağaçların kesildikten sonra 1 yıl boyunca kuruması gerekiyor. Ağaçlar, güneş almayan yerde

bekletiliyor ve sonra kesiliyor. Ağaç bulmada sıkıntı yaşamıyoruz. Kalıp olmazsa baskı olmaz. Eskiden birçok ustamızda kalıp oyma işi yoktu. Kalıbı yapan ayrı, baskı yapan ayrı olurdu. Bu mesleği yapan iki kadın arkadaş olarak hem kalıp oymacılığı hem de baskı yapıyoruz.” ELİMDE 150 YILLIK 15 KALIP VAR Kalıpların iyi korunması gerektiğini de belirtiyor: “Bir kalıba iyi bakıldığı zaman bir insan ömrünün iki katı kadar gidiyor. Hor kullanmayacaksınız, gözünüz gibi bakarsanız 200300 yıllık kalıplar olur.” Elinde 150 yıllık 15 kalıp varmış: “Bu kalıpları 2011 senesinde eskiciden aldım. O da zamanında yıkılan evden çıkan bu kalıpla-

rı bir başkasından satın almış. Kalıplarda papatya, horoz kuyruğu, lale, su kenarı desenleri var. 150 yıllık kalıplarla el baskısı yazma üretiyorum.” VATANDAŞLAR İLGİ GÖSTERİYOR El baskısı yazmalara vatandaşların ilgisinden memnun: “Kalıp oyarken kendinizi bu işe veriyorsunuz. Bir kalıbı oymak, 5 günümüzü alıyor. Kalıbın baskıya gelmesi bir haftayı buluyor. Ben eskiden çok kalıp var diye düşünüyordum ama yokmuş. 40-50 kalıbı, araştırmalarımız sonucunda buldum. 600 yıllık geçmişe sahip bu mesleğin daha çok kalıbının olmasını isterdim. Bizim bu meslek, zamanla teknolojiye yenik düştü.”

Sayı 54 / Nisan 2014



Turizm

unasının yanı fa e v ra o fl iz s Eş l değerleri re ü lt ü k e v i h sıra tari Karadeniz’i u ğ o D n a ık ç e ile ön ilyon turist m ,5 4 ıl y n e ç ge KA Genel ziyaret etti. DO : “Bölgeyi ım ır ld a K ri te Sekre ncı turistler a b a y n e d e t ziyare nemde özellik ö d n o s a d ın s ara n gelene d n ri le e lk ü z le Körfe rülmekteö g i ğ ti k e ç ı ş a lerin b dir” dedi.

16

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

YERLİ TURİST DOĞU KARADENİZ’İ ÇOK SEVDİ

Sayı 54 / Nisan 2014

17


Turizm

DOĞU KARADENİZ TURİZMDE ALTIN DÖNEMİNİ YAŞIYOR Yeşili, mavisi ve muhteşem doğasıyla doğa, tarih, kültür, inanç ve alternatif turizm zenginliği bakımından son yıllarda yerli ve yabancı turistlerin akın ettiği ve Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri haline gelen Doğu Karadeniz Bölgesi, ağırladığı turist sayısı ve sağlanan ekonomik girdiyle turizmde altın dönemini yaşıyor. Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) Genel Sekreteri Çetin Oktay Kaldırım, DOKA’nın kurulduğu günden itibaren 3 yıldır turizmin gelişmesi için faaliyetler yürüttüğünü belirterek, “Turizm olgusunu tabana daha çok yerleştirmek, elde edilen katma değeri artırmak, turizmi çeşitlendirmek ve en önemlisi tüm bunları yaparken doğal dengeyi ve doğayı koruyarak sürdürülebilir bir anlayışla ve diğer kuruluşlarla işbirliği içerisinde yapılmasını sağlamak amacıyla politikalar üretilmiş ve yol haritaları belirlenmiştir” dedi. Böylece turizm alanında bölgede farkındalık yaratıldığını, yeni değerlerin turizme kazandırıldığını, turizmde önemli sayıda çeşitlendirme sağlandığını ve birçok alt yapı sorununun giderildiğini anlatan Kaldırım, turizme verilen desteklerin yanında Doğu Karadeniz’in turizm ve yatırım imkânlarının tanıtılması adına 18

da tüm kesimlerle işbirliği içinde çalıştıklarını söyledi. Kaldırım, tanıtım için ağırlıklı olarak Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Bahreyn gibi Arap ülkeleri olmak üzere, Çin, Japonya, Almanya, ABD gibi dünyanın farklı ülkelerinde fuarlara katıldıklarını ifade ederek, şöyle devam etti: “Yürütülen faaliyetlerde mevcut turizm kaynaklarının etkin, dengeli ve sürdürülebilir kullanımının yanında turizm türlerinin ve aktivitelerinin çeşitlendirilmesi en temel hedeflerimizdendir. Doğu Karadeniz’in başta ekoturizmde alternatifsiz bir destinasyon haline getirilmesi, sağlık ve spor turizminde mevcut altyapı ile önemli bir destinasyon olması, tarihi ve kültürel değerlerin ön plana çıkarılarak tarihsel ve otantik kültürün kültür turizmine kazandırılması önemli. Trabzon Limanı’nın önemli kruvaziyer limanlarından biri olması, turizmin tüm seneye yayılması için kayak kış turizmi potansiyelinin hayata geçirilmesi ve bölgenin eşsiz flora ve fauna zenginliği ile benzersiz doğasının aktiviteler ile doğa turizminde nitelikli bir üs konumuna getirilmesi hedeflenmektedir.” Yaylalar açısından zengin olan Doğu

Karadeniz’in “Yeşil Koridor” mantığıyla geliştirilmesi ve bu gelişimin özellikle kırsal gelişime kazandırılması için planlama faaliyetlerinin de başladığını belirten Kaldırım, şöyle konuştu: “Bölgesel turizmin planlı gelişmesi ve konsept, iyi model projelerin geliştirilmesi için girişimler başlamıştır. Bölgede özel sektör yatırımlarının sürükleyici unsuru olarak kamu kurumlarınca turizmin geliştirilmesine yönelik yoğun faaliyetler yürütülmektedir. Tarihi ve kültürel mirasların turizme kazandırılması, restorasyon, rekreasyon ve peyzaj düzenlemeleri, kayak ve kış turizmi potansiyelinin değerlendirilmesi için planlama ve yatırım faaliyetleri hemen her ilde yürütülmektedir. Yürütülen projeler, tanıtım faaliyetleri ve turist yoğunluğu son 3 yıldır turizm konusunda bölgede farkındalık oluşmasını sağlamıştır ki en önemli kazanımlarımızdan biri de budur.” “BÖLGE İNSANI TURİZME SAHİP ÇIKMALI” Kaldırım, turizmin gelişmesinin bölge insanı ve kurumlarının turizme sahip çıkmasıyla mümkün olduğunu anlatarak, “Geçen yıl bölgeyi ziyaret eden yaklaşık 4,5 milyon Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

turistin yüzde 83’ünü yerli turistler oluşturmaktadır. Bölgeyi ziyaret eden yabancı turistler arasında son dönemde özellikle Körfez ülkelerinden gelenlerin başı çektiği görülmektedir. Körfez ülkelerinden gelen turist sayısı 2010 yılında 34 bin kişiyken bu sayı 2013’te 170 bini geçmiştir. Arap turist ilgisi, kendisini bölge genelinde sosyal hayat, alışveriş ve ticaret, konaklama tipleri, gayrimenkul satışları ve yatırım talepleri anlamında yoğun olarak hissettirmektedir” diye konuştu.

ri bir modelle Japon Uluslararası İşbirliği Teşkilatı (JICA) işbirliğine devam etmektedir. Ordu’da faaliyete geçecek olan Çikolata Parkı Projesi turizmde önemli değer olabilecek marka projelerden olup bu konudaki uygulama faaliyetlerine başlanmıştır. Kaçkarlar Milli Parkı Alt Yapı Geliştirme Projesi ise bölgede en çok ziyaret edilen noktalardan biri olan milli parkın alt yapısının turizme hazırlanması adına önemli bir proje olup Avrupa Birliği finansmanı desteklidir” dedi.

Araplar’ın bölgeye ilgisinde geçen yıl Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’tan Trabzon’a doğrudan tarifesiz uçak seferlerinin başlamasının büyük etkisi olduğuna işaret eden DOKA Genel Sekreteri Kaldırım, “Bazı verilere göre Arap turistlerin her yıl bölgede yaklaşık 200 milyon dolarlık hacim oluşturdukları söylenebilir” ifadesini kullandı.

Tarihi ve kültürel mirasların turizme kazandırılması, restorasyon, rekreasyon ve peyzaj düzenlemeleri, kayak ve kış turizmi potansiyelinin değerlendirilmesi için planlama ve yatırım faaliyetlerinin hemen her ilde yürütüldüğünü kaydeden Kaldırım, “Yaylalar bakımından zengin Doğu Karadeniz’in bir ‘Yeşil Koridor’ mantığıyla geliştirilmesi ve bu gelişimin özellikle kırsal gelişime kazandırılması için planlama faaliyetleri bir süre önce başlamıştır.

Kaldırım, turizmin Türkiye için yeni bir olgu olmadığını ancak Doğu Karadeniz’in henüz bakir bir bölge olduğunu ifade ederek, “Son yıllardaki yoğun turizm hareketi, sektörde sürdürülebilir büyümeyi, doğanın dengeli kullanımını, turist beklentisinin karşılanmasını, turizm ve kültürde markalaşmayı ve en önemlisi katma değeri yüksek bir turizm olgusuna ulaşmayı zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda sektör, kurum ve sivil toplum işbirliği içinde çalışmalı, fırsatlar kaçırılmamalı ve en önemlisi de turizm bir kültür olarak bölge yaşantısına yerleştirilebilmelidir. Unutulmamalıdır ki turizm, getirisi yüksek olduğu kadar hassas bir olgudur” dedi. Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) Genel Sekreteri Çetin Oktay Kaldırım, yaylalar bakımından zengin Doğu Karadeniz’in bir ‘Yeşil Koridor’ mantığıyla geliştirilmesi ve bu gelişimin özellikle kırsal gelişime kazandırılması için planlama faaliyetleri bir süre önce başlandığını söyledi. Ordu’da faaliyete geçecek olan Çikolata Parkı projesinin turizmde farklı bir atılım olacağını belirten Kaldırım, “Geçtiğimiz yıl düzenlenen uluslararası eko turizm konferansı ile bu hedefteki çalışmalara başlandı ve bu çalışmalar dünyada eko turizmde marka olmuş Japonya benzeSayı 54 / Nisan 2014

Bölgesel turizmin geliştirilmesi adına üretilen önemli projelerden biri de bölgenin 2023 yılı vizyonunda yer alan, dünyada bazı ülkelerde görülen turizm yatırım adalarının oluşturulması turizm gelişim alanlarının oluşturulması adına yüksek önemi haiz projeler olarak görülmektedir. Bölgesel turizmin planlı gelişmesi ve konsept - iyi model projelerin geliştirilmesi için de girişimler başlamıştır. Bölgede özel sektör yatırımlarının sürükleyici unsuru olarak kamu kurumları tarafından turizmin geliştirilmesine yönelik yoğun faaliyetler yürütülmektedir. Bunlar arasında tarihi ve kültürel mirasların turizme kazandırılması, restorasyon, rekreasyon ve peyzaj düzenlemeleri, kayak ve kış turizmi potansiyelinin değerlendirilmesi için planlama ve yatırım faaliyetleri hemen her ilde yürütülmektedir. Yürütülen projeler, tanıtım faaliyetleri ve turist yoğunluğu son 3 yıldır turizm konusunda bölge genelinde önemli derecede farkındalık oluşmasını sağlamıştır ki en önemli kazanımlarımızdan birinin bu olduğu söylenebilir. Çünkü turizmin tutunması her şeyden önce bölge insanı ve kurumlarının turizmi benimsemesi ve sahip çıkması ile alakalıdır” ifadelerini kullandı.

Araplar’ın bölgeye ilgisinde geçen yıl Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’tan Trabzon’a doğrudan tarifesiz uçak seferlerinin başlamasının büyük etkisi olduğuna işaret eden DOKA Genel Sekreteri Kaldırım, “Bazı verilere göre Arap turistlerin her yıl bölgede yaklaşık 200 milyon dolarlık hacim oluşturdukları söylenebilir” ifadesini kullandı. 19


Avrupa’nın tüm kategorilerde 4 yıldızlı tek havayolu şirketi

THY

SAMSUN YUZUNU YENILEDI THY, Çarşamba Havalimanı’ndaki Satış Ofisi ve Operasyon Ünitelerini yeniledi. Açılış töreninde konuşan firmanın Samsun Müdürü Arif Ali Gezmişoğlu, 19 Mayıs Şehri’nde de kendilerine yakışan çapta hizmet vermeyi amaçladıklarını ve müşteri odaklı anlayışla hep daha iyinin peşinde koştuklarını belirtti. 20

Sayı 54 / Nisan 2014


Türk Hava Yolları (THY) Samsun Müdürü Arif Ali Gezmişoğlu, yenilenen Çarşamba Havalima­ nı’ndaki Satış Ofisi ve Operasyon Ünitelerinin açılış törenindeki konuşmasında da vurguladığı “THY, bütün kategorilerde Avrupa’nın tek 4 yıldızlı ve 5 yıldızı takmaya en yakın havayolu şirketi” gerçeğiyle havacılığımız adına gurur duyduklarını belirtiyor. HEP DAHA İYİNİN PEŞİNDE THY’nin Samsun’da da kendine yakışır hizmet vermeyi amaçladığını ve müşteri odaklı anlayışla daha iyinin peşinde koştuğunu ifade ediyor Gezmişoğlu: “THY tüm dünyada insanların tercihine mazhar olmuş bir havayolu. Biz de buna yakışır olarak ‘Samsun’da daha kaliteli ve müşteri odaklı hizmet verme anlayışı içerisinde olduk ve neler yapabiliriz?’ diyerek çalışmalarımıza başladık. Umarım yenilenen yüzümüz ile müşterilerimizin beğenisini de kazanırız. 2014 yılı süresince THY içerisinde yöneticileri ile personeli ile uçak hizmetleri ile bir bütün olarak sunacağımız hizmetlerin kalitesini misafirlerimizde göreceklerdir.”

Sayı 54 / Nisan 2014

THY, DÜNYA LİDERİ THY’nin “Dünya’da en çok ülkeye uçan hava yolu, SKYTRAX” değerlendirmelerinde 2011, 2012 ve 2013 yıllarında üst üste üç kez Avrupa’nın en iyi havayolu seçildiğini hatırlatan Gezmişoğlu, firmanın diğer başarıları hakkında da şu bilgileri kaydediyor: “CAPA Yılın Havayolu ödülünü Amsterdam’da yapılan 11. yıllık CAPA (Aviation Awards for Excellence) Havacılık Mükemmellik Ödülü Töreni’nde aldı. 105 ülkede 245 noktaya uçuş düzenleyerek Dün­ yanın en çok ülkesine sefer düzenleyen havayo­ luyuz. 2012 yılında 39 milyon, 2013 yılında 48,3 milyon hedeflerini tutturarak yolcu taşıdık ve 2014 yılında 59,5 milyon yolcu taşıma hedefimiz var. Altını çizerek söylemek istiyorum; SKYTRAX (http://w w w.a ir lin eq u ality.com) değerlendirmelerinde Avrupa’nın bütün kategorilerde 4 yıldızlı tek havayoluyuz ve Avrupa’da ilk 5 yıldızlı havayolu olmaya çok yakınız. Bütün bu başarıların hiç durmadan milletimiz ve milli havayolumuz için çalışmaya devam ederek artacağını ve hedeflerin başarılacağını belirtmek istiyorum.”

21


Köşe Yazısı

Aylin Tat

Baharın Ayak Sesleri

S

abah katlığım da bahçemizdeki dut ağacını seyrettim uzun uzun. Daha iki gün öncesine kadar dalları kupkuru idi şimdilerde dallar tomurcuklarıyla merhaba diyor bana.

yor anlayana.

Tomurcuklar yaprak açacaklar, zamanı geldiğinde de meyvesini verecek dut ağacı.

O vakit kendi varlığınla yoğrulup meyve vereceğin günleri beklemek lazım. Bu beklemeleri öylesine sessiz ve kendinle barışık geçireceksin ki; kimseye sardırmadan, olgunlukla ve sükûnetle…

Üstelik öylesine bereketlidir ki onun meyvesi. Dallar dolu dolu olur, uzanamayanlar alsın diye de yere dökülür pıt pıt dutlar. Vakti ve zamanı geldiğinde tabiî ki… Toprak ananın eteklerini papatyalar örtmeye başladı, gül tomurcukları yeşermeye başladı. Sabahları kuş cıvıltılarıyla uyanmak, denizden gelen hafif rüzgâr esintisi, en güzeli de yağmur sonrası buram buram kokan toprak baharı müjdeliyor bize.

Her daim güçlü ve kudretli olamaya bilirsin, bazen yapraklarını dökmüş ağaçlar gibi kimsesiz kalabilirsin.

Sükûnete sahip olmak, onu koruyabilmek her koşulda, silahların en kıymetlisi bence. Güç ve kudret hangi âdemoğlu için sonsuz olmuş ki? Saldırmak niye? Elbette gün gelecek sahip olduğun makam ve mevkileri kaybedeceksin istesen de istemesen de.

Baharın ayak sesleri duyulmaya başladı vesselam…

Güç aldığına inandığın koltuk bir gün gelecek kayıp gidecek.

İşte hayatın sırrı bundan ibaret. Bir çiçeğin, bir ağacın mevsimler arası yaşadığı hayat döngüsü bize ibret aslında.

‘’Gülmeler, ağlamalarda gizlidir. Hey saf ve temiz kişi defineyi yıkık yerlerde ara’’ demiş Mevlana Sen kendini bil ey dost!

Nasıl ki gecenin ardından güneş mutlaka doğuyorsa, yapraklarını döken ağaç dalları zaman gelince tomurcuk verip yapraklanıyorsa sonrada meyvesini veriyorsa; insanoğlu da yaşamı boyunca hem geceyi hem de gündüzü yaşayabiliyor. Denge ve düzen olağan üstü yani… Doğanın işleyişi nasılsa insan hayatı da aynı düzenle işli-

22

Kendine güven, kendinde saklı olan gücünün ve kudretinin farkında ol. Nasılsa gün gelecek yine meyve vereceksin hem de sepet sepet üstelik. Sevgiyle kalın…

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

Say覺 54 / Nisan 2014

23


İş Dünyası Babasının Alzheimere yakalanması Faruk Gür’ü cevize yoğunlaştırmış

Sİlah Sanayİnde Karadenİz Damgası Giresun Silah Sanayi yılda ürettiği 50 bin tabancanın 30 binini 40 ülkeye ihraç ediyor. Ayda imal ettiği 2 bin tüfeğin tümü de dışarıya satılıyor. Trabzon’daki TİSAŞ ise yılda 45 bin tabanca üretim kapasitesine sahip. Her iki firma da gelişmeleri yakından takip ediyor ve Ar-Ge’ye önem veriyor.

K

ısa adı GİR - SAN olan Giresun Silah Sanayi başta ABD ile Ortadoğu ve Güney Amerika olmak üzere 50 ülkeye tabanca, 40 ülkeye de tüfek ihraç ediyor. Yılda 50 binlik tabanca imalatının 30 binini, ayda imal ettikleri 2 bin tüfeğin de tamamını dışarıya satan firma, Ar-Ge biriminin geliştirdiği ve dünyada henüz kullanılmayan mekanizmayla üreteceği tüfekleri 2014’ün ortalarına doğru piyasaya yetiştirmeyi hedefliyor.

24

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

ASKER VE POLİSE DE TÜFEK ÜRETECEKLER Yönetim Kurulu Başkanı Murat Cürgül, 2000 yılından beri gösterdikleri faaliyetlerle tabancada bir dünya markası haline geldiklerini söylüyor. 2,5 yıl önce Türkiye’de hiçbir firmanın bir türlü giremediği av tüfeği için çalışma başlatmışlar: “Ar-Ge birimimiz uzun süre çalışarak dünyada olmayan bir mekanizma sistemi geliştirdi. Bugün dünyada çalışma sistemi hiçbir tüfekte olmayan bir sisteme sahibiz.” Tüfeklerimize ilgi her geçen gün daha da artmaktaymış: “Yeni bir fabrika yapmayı hedefliyoruz. Burada tüfek imalat birimimize ayrı önem vereceğiz. Kapasiteyi 5-6 bine çıkartmayı planlıyoruz.” 2014 yılının ortalarından itibaren de ihracata dönük asker ve polis tüfekleri imalatını pratiğe dökeceklerini de belirtiyor Cürgül. KAM YUVASINDAKİ KONUM VE KULLANIŞ FARKI Fabrika müdürü Yusuf Nesil de kendi tüfeklerinin mekanizmada bulunan kam yuvasının konum ve kullanış şekliyle diğerlerinden ayrıldığını ifade ederek şu bilgileri aktarıyor: “Normalde dünyadaki ve ülkemizdeki bütün kinetik tüfeklerde dönme ve öteleme hareketini veren, yani hem açısal hızı hem de çevirme hızını namlu başlığına kazandıran mekanizmada, kam yuvası mekanizma üzerinde tasarlanmıştır. Bizim tasarlamış olduğumuz kinetik sistemin mekanizmaya uygulanması ise döner kafa kam yuvası açılarak gerçekleştirilmiştir. Bu da ülkemizde ve dünyada ilk bizim tüfeğimizde uygulanmıştır.” Geliştirdikleri mekanizma hedef hassasiyetini yükseltiyormuş: “Tüfek­ lerimiz bu mekanizmayla çevresel koşullardan en az etkilenmekte, tutukluk yapma ihtimali en az seviSayı 54 / Nisan 2014

yeye inmektedir.” TİSAŞ’TAN YILDA 45 BİN TABANCA Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD) Trabzon Şubesi Medya Sorumlusu ve TİSAŞ Yönetim Kurulu üyesi Gökçen Alemdaroğlu ise Trabzon’un Arsin ilçesindeki tesislerinde ileri teknoloji ve dünya standartlarıyla hafif silah ve savunma sanayi ürünleri ürettiklerini kaydediyor: “Yıllık 45 bin adet tabanca üretim kapasitesine sahip olan TİSAŞ, 7.65 mm ilk tabancası Fatih 13’ü 1994 yılında üretmeye başlamıştır. Dünya markaları ile rekabet etmek, müşterilerine çağdaş ürün ve hizmet sunabilmek amacıyla TİSAŞ, araştırma ve geliştirmeye özel bir önem vermiş, bu doğrultuda pek çok ilke imza atmıştır. Üretimi devam eden Zigana modellerine 2004 yılında Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanlığı, Ateşli Silahlar ve Patlayıcılar Dairesi, Ateşli Silahlar Teknolojisi Şube Başkanlığı’nın ATF Form 4590 ‘Silahlar için Satın Alım Kriterleri’ne göre yaptığı inceleme neticesinde tabancalarımız üstün başarı kazanmış ve ABD’ye ithalatına ve kullanımına izin verilmiştir.” SÜREKLİ GELİŞİM ESASI Silah sektöründe sürekli gelişim sağlamayı amaçladıklarını da anlatıyor Alemdaroğlu: “Türk Savunma Sanayii’nde tabanca üretiminde önemli bir yere sahip olan firmamız silah sektöründe sürekli gelişim içinde olmak, değişen ve gelişen talepleri doğrultusunda ürünler üretmek ve böylece global rekabet ortamında ismi marka olarak anılan, özellikle tercih edilen ve aranılan lider bir kuruluş olmaktır. Bilgi ve deneyimi teknoloji ile birleştirmek, müşteri talepleri doğrultusunda Ar-Ge’ye dayalı ürünler tasarlamak, üretmek, sürekliliğini sağlamak, azami ölçüde savunma sanayimizin ihtiyaçlarını karşılamak ve uluslararası arenada daha fazla söz sahibi olmak temel hedeflerimizdir. ” 25


G羹ncel

26

Say覺 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

Ali İşler 81 yaşında ama hala mesleğini sürdürüyor

1950’DEN BERİ TERZİ, 50 YILDIR AYNI MAKİNEYİ KULLANIYOR Dile kolay, 81 yaşındaki Ali İşler Samsun’un Ladik ilçesinde 64 yıldır terzilik yapıyor. Modeller yenilense ve teknoloji gelişse de hala 50 yıl evvel aldığı dikiş makinesini kullanıyor. El emeği göz nuruyla üç çocuğunu okutan İşler, mesleğin geleceğinden çok endişeli. Samsun’un Ladik ilçesinde terzilik yapan Ali İşler, 64 yıldır bu meslekle meşgul. 81 yaşında ve 50 yıldır aynı makineyi kullanarak evinin rızkını temin ediyor. Çalıştığı iş yeri ise sadece 10 metrekare. Akranları emeklilik sonrası bir kenara çekilirken o işleyen demir ışıldar misali elbise dikmeyi sürdürüyor. Gençlik döneminde başlamış terziliğe. Bir müddet sonra kendine ait dükkan açmış. Onlarca yılda makinelerin modelleri ve teknolojileri yenilense de, göz ağrısı cihazından kopamamış. TERZİLİKLE ÜÇ ÇOCUK OKUTTU Üç erkek çocuğunu da terzilikle uğraşarak okutmuş Ali Amca. Evlatlarından biri doktor, diğerleri ise öğretmen. İşler, “Emekli oldum ama dikiş makinemden vazgeçemedim. Kahvehane alışkanlığım olmadığı için evde oturmuyorum, mesleğimi sürdürüyorum. Genelde tamirat işleri yapıyorum, bazen pantolon dikiyorum, öyle eskisi gibi takım elbise işi gelmiyor, gelse de pek uğraşamıyorum. Yaşıtlarım geliyor genellikle dükkana, onların işlerini yapıyorum. Sabah 8’de açıyorum dükkanı, akşam da ezandan önce kapatıyorum.” diye anlatıyor o geçen yılları. ESKİDEN HERKES ELBİSESİNİ DİKTİRİRDİ Çok somut bir gerçek ki, hazır giyim sektörünün yaygınlaşmasıyla terzilerin iş potansiyelleri neredeyse dibe vurdu. Eksiden herkes kıyafetlerini bizzat ölçü alarak diktirirdi. Mesleğe ilginin asgari düzeye indiğini söylüyor emektar terzi: “Eskiden bir terzinin yanında 3 veya 4 çırak çalışırken şimdi yetiştirmek için bile çırak bulamıyoruz.” Terziliğin geleceğinden endişe ettiğini de dile getiriyor. Sayı 54 / Nisan 2014

27


Yaşam

Betonarme İcat Oldu Ahşap Çatıda Bahşiş Geleneği Bozuldu Ahşap çatı ustalarının 500 yıl önce fiiliyata döktükleri bahşiş geleneği, Samsun Lâdik’te günümüzde sadece iki kişi tarafından sürdürülmeye çalışılıyor. 57 yıllık inşaat ustası Seydiahmet Okan, “Çırakken mani geleneğini öğrendim ve yanımda çıraklıktan itibaren çalışanlara da öğretiyorum.” diyor. Samsun’un Lâdik ilçesindeki 500 yıllık bahşiş geleneği Seydiahmet Okan ve onun çıraklıktan yetiştirdiği Fahret Ölmez isimli çatı ustalarınca yaşatılmaya çalışılıyor. Çatıya başlamadan evvel ustaların inşaat sahibi ve çevredeki vatandaşlardan dillendirdikleri maniler karşılığında hediye talep edilmelerini kapsıyor gelenek. MANİLER ÇIRAKKEN ÖĞRENİLİYOR 57 yıllık inşaat ustası Seydiahmet Okan, betonarme evlerin yaygınlaşmasıyla ahşap çatı ustalarınca sahnelenen kadim mani geleneğinin artık terk edildiğini ve unutulmaya yüz tuttuğunu belirtiyor. Mani söylemeye mesleğe henüz girdiği senelerde başlamış Okan: “Çırakken mani geleneğini öğrendim ve yanımda çıraklıktan itibaren çalışanlara da öğretiyorum. Eskiden ev yaptıranlar geleneği bildiği için çatıya başlamadan önce mani söylemeye başladığımızda çeşitli hediyeler alır 28

getirirlerdi ancak son dönemde geleneği vatandaşların da unutması nedeniyle çok az hediye getiren var. Hediye olmasa da biz geleneğimizi yaşatmaya ve gelecek nesillere aktarmaya çalışıyoruz.” HELVACI DİREĞİNDE HELVA MOLASI Ahşap yapılarda çatı inşası sırasında ilk dikilen direğin sıfatı helvacıdır. Bu aşamada inşaatı yaptırandan ustalara helva ikram istenir. Gerisini şöyle aktarıyor Okan: “Bunun üzerine ustalar da mani okumaya başlardı. İnşaat sahibi de ustaları sevindirmek ve onların daha iyi çalışmasını teşvik etmek için havlu, elbise, çarşaf, basma, gönlünden ne koparsa getirirdi. Biz de bunları çatıya asardık. Daha sonra ustabaşı, yani maniyi söyleyen usta, diğer çalışanlara hediyeleri dağıtırdı.” Geleneğin devamı adına genç çıraklara mani öğrettiklerini de ifade ediyor Okan. Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

Say覺 54 / Nisan 2014

29


Yaşam

Yrd. Doç. Dr. Saklı, eski yer adlarının Rumca ve Ermenice olmadığını söylüyor

“Doğu Karadeniz Hiçbir Zaman Yunan Anavatanı Olmamıştır” Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki eski yer adları ve yerel kültür unsurlarının kökenine dair bugün dahi kafalarda soru işaretleri var. Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza Saklı, 1843’te Rize’ye gelen Alman Prof. Dr. Karl Koch’un, ‘bunlar Rumca ve Ermenicedir’ algısındaki yanlışlığı bilimsel verilerle ortaya koyduğunu belirtiyor. 1915 Ermeni göçü ve 1923 Nüfus Mübadelesi’nden sonra Doğu Karadeniz’de geriye Türklerin kaldığını dile getiriyor. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza Saklı, Doğu Karadeniz’deki eski yer adları ve yerel kültürle alakalı yanlış bilgiler bulunduğunu, bunların düzeltilmesi gerektiğini belirtiyor. PROF. DR. KARL KOCH’IN ÇALIŞMALARI “Doğu Karadeniz’deki eski yer adları Rumca veya Ermenice değildir. Buna rağmen bölge insanı bilmediği her kelimeyi Rumca veya Ermenice olarak nitelendirmektedir.” diyen Saklı, bunun ilkin Alman Prof. Dr. Karl Koch’ın farkına vardığını söylüyor. 1843 yılında Rize’ye gelen Koch, yürüttüğü çalışmaların ardından, “Buradaki yer adları çok eski tarihlerden beri hiç değişmeden varlığını korumuştur.” diye açıklama yapmış. KÖY ADLARI RUMCA DEĞİL Yrd. Doç. Dr. Saklı, tarihsel incele-

30

melerde ‘oz’ veya ‘os’ ile biten eski yerleşim yeri adlarının Rumca olmadığının anlaşıldığını belirtiyor: “Bölgede yer alan ve ’Romaika’ dilini konuşabilen köylerin adları da incelenmiş ve bunların da Rumca olmadığı anlaşılmıştır. Bölgede konuya meraklı insanlar tarafından yapılan birçok amatör çalışma ve yayın da aynı sonuçları ortaya koymuştur.” FATİH, RUM PONTUS’U YIKTIYSA! Saklı’ya göre anlamı bilinmeyen her kelime hakkındaki “Rumca veya Ermenice’dir” algısı, tarih kitaplarındaki “1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Rum Pontus Devleti yıkılarak bölge fethedilmiştir” ibaresine dayanıyor: “Bu bilgi üzerinde bölgenin eski halkının Rum veya Yunanlı olduğunu zannedilmektedir. Hâlbuki Yunanlıların tarihi anavatanı Ege Bölgesi yani Yunanistan’dır. Doğu Karadeniz hiçbir zaman Yunan anavatanı olmamıştır.”

TRABZON KOMNENOS DEVLETİ Trabzon Komnenos Devleti, 1204 yılında 4’üncü Haçlı Ordusu’nun işgale uğrattığı İstanbul’dan kaçan Aleksandır Komnenos tarafından kuruluyor. Devlet, Gürcistan Kraliçesi Tamara’nın Kıpçaklardan teşekkül ordusunun desteğiyle muhkemleşiyor ve bu topraklardaki hakimiyetini perçinliyor. İstanbul’dan gelenler az sayıdadır ama şehir kültürüne haizdirler. Haliyle tarım veya hayvancılıkla uğraşmaları imkan dâhilinde değildir. Trabzon merkezde ikamet ederler ve bölge halkının Hıristiyanlaşmasında rol oynarlar. KSENOFON’UN, ONBİNLERİN DÖNÜŞÜ ESERİ Peki, Trabzon Komnenos Devle­ ti’nden evvel söz konusu coğrafyada hangi halklar yaşamaktadır? Yrd. Doç. Dr. Saklı, sorunun cevabı için Ksenofon’un ‘Onbinlerin Dönüşü’ adlı eserini işaret ediyor: “Ksenofon,

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

Haldiler, Halibler, Kolhlar, Mosinekler, Tibarenler, Makronlar olarak saydığı halklarla tercümanlar vasıtasıyla konuştuklarını, bu insanların Yunanca bilmediğini yazmaktadır ama Trabzon Komnenos Devleti 257 senelik hâkimiyeti esnasında yerel halkı Hıristiyanlaştırmış ve onlara kendi dillerini öğretmiştir. 1924 nüfus mübadelesinde Yunanistan’a gönderilen bu insanlar da etnik olarak Yunanlı değillerdi. Bölgenin eski halklarıydı.” ERMENİ GÖÇÜ VE NÜFUS MÜBADELESİ 1915 Ermeni göçü ve 1923 Nüfus Mübadelesi’nden sonra Doğu Karadeniz’de geriye Türklerin kaldığını dile getiriyor Saklı: “Evinde Türkçe’den başka dil konuşulmayan insanların kafasının bu kadar kolay karışması normal değildir. Ortada bir bilgi eksikliği olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca yörenin kırsal kesiminde az sayıdaki köyde Rumca veya Romaika denilen bir dil konuşan insanlar da Rum değildir. Bu insanlar, Ksenofon’un bahsettiği halklardan veya Kraliçe Tamara’nın ordusuyla yöreye gelip yerleşen ve sonradan Müslüman olan Kıpçaklar’dandır. Bir millete mensup olmak için etnisitenin önemli olmadığını, önemli olanın aynı inanç ve kaderi paylaşmak ve kendini bir milletin ferdi olarak hissetmek olduğunu düşünmekteyiz ancak yöre halkının bilgi eksikliği içinde bocalamakta olduğu anlaşıldığından bu açıklamanın yapılması gerekli görülmüştür.”

Sayı 54 / Nisan 2014

31


Kapak

Prof. Dr. Hüseyin Çelik, Karadeniz Bölgesi’nin özellikle güneye bakan yamaçlarında tütünden boşalan tarım alanlarında bağ kurmayı amaçladıklarını söylüyor: “Çünkü Karadeniz Bölgesi artık bağcılık için gerekli iklime sahip. Bölgenin asıl ürünleri fındık ve çayın ekonomik olmadığı yerler ile Samsun’da güneye meyilli alanlarda kokulu kara üzüm bağcılığını şiddetle önermekteyiz.”

Prof. Dr. Hüseyin Çelik şiddetle öneriyor:

KARADENİZ’DE KARA ÜZÜM BAĞCILIĞI Küresel ısınmanın da etkisiyle hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği Karadeniz Bölgesi’nin özellikle tütün yetiştirilmeyen güneye bakan arazilerinde bağcılık yapılabileceği belirtiliyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Çelik, bağ alanı üretim ve verimi bakımından bugün ülke sıralamasında sonuncu konumundaki Karadeniz Bölgesi’nde, bağcılığın geçmişte çok önem arz ettiğine dikkatleri çekiyor: “Karadeniz çevresindeki yerleşim alanlarında mükemmel ve son derece verimli bağların olduğu, gezgin ve tarihçiler tarafından bildirilmiştir.” KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİNİN ETKİSİ Yunanlı coğrafya uzmanı Stra­ bo’nun, “Milat’tan Önce (M.Ö.) 4’üncü Yüzyıl’da Trabzon ve çev32

resinde çok verimli ve mükemmel bağlar bulunuyor” diye yazdığını hatırlatarak, “Canik Sancağı olarak bilinen ve Samsun ili ve Bafra ilçesini de kapsayan bölgede 19’uncu yüzyılda yaygın bir şekilde bağcılık yapıldığı eski kayıtlarda belirtilmektedir ancak aynı dönemde bölgede tütün ekim alanlarının artmasıyla bağlar sökülmüş ve bağcılık yok olmuştur.” diyor. Son yıllardaki küresel iklim değişikliklerinin bağcılığı Karadeniz’de tekrar cazip hale getirdiğini belirtiyor hoca: “Güneye bakan alanlarda tütün üretiminden boşalan tarım arazileri ve yamaçlarda bağcılığın geliştirilmesi için çalışma yürütüyoruz.” KARADENİZ’DE ARTIK BAĞCILIK İKLİMİ VAR Prof. Dr. Çelik, Karadeniz Bölgesi’nde kokulu kara üzümlerin yaygınlaştırılması için başlattıkları çalışmalar hakkında da şu bilgileri veriyor: “Özellikle güneye bakan yamaç-

larda, tütünden boş kalan tarım alanlarında bağ kurmayı amaçlıyoruz. Çünkü Karadeniz Bölgesi artık bağcılık için gerekli iklime sahip. Bölgenin asıl ürünleri fındık ve çayın ekonomik olmadığı yerler ile Samsun’da güneye meyilli alanlarda kokulu kara üzüm bağcılığını şiddetle önermekteyiz. Bu alanlarda telli destek sistemi kullanılarak modern bağların kurulmasını amaçlıyoruz. Kokulu üzümlerin, üzüm suyu sanayisinde, sofralık üzümlerin ise ülke genelinde satışa sunulmasını amaçlıyoruz. Bu konuda TÜBİTAK tarafından desteklenen bir proje ile bölgedeki üstün verimli kokulu kara üzüm tiplerini belirledik.” KUZEY AMERİKA’DAN 22 ÜZÜM ÇEŞİDİ Kuzey Amerika’dan 22 üzüm çeşidi getirtmişler: “Araştırma ve uygulama sahamızda çoğaltarak bölgedeki verimliliğini ve uyumunu araştırdık. Bölgemizde bağcılığın gelişmesi için uygun çeşitleri belirledik. Bölgemizden topladığımız üstün verimli kokulu kara üzüm tipleri ile yurt dışından getirdiğimiz Amerika orijinli yeni çeşitlerden fidan üretiyoruz.” Sayı 54 / Nisan 2014


Fark yaratan konseptimiz ve eşsiz tatlarımızla Gazi caddesindeyiz.

HABEREXEN

®

Çok yakında Adalet şubemizle hizmetinizdeyiz

Gazi Şubesi

: 19 Mayıs Mh. Gazi Cd. No:63 (eski YKM yanı) İlkadım / Samsun Tel : 432 1 432 - 432 8 432

ÇOK YAKINDA Adliye Şubesi : Kılıçdede Mh. Cumhuriyet Cd. No:167 (yeni Adliye yanı) İlkadım / Samsun Tel : 210 0 111 - 210 0 112


Yaşam

Çelİk Tele Bağlı hayatlar Doğu Karadeniz vilayetlerinin yüksek kesimlerinde engebeli arazi şartlarıyla da uğraşmak zorunda kalınıyor. Yıllar içinde inşa teknolojisinin gelişmesiyle kısmen azalsa da yolsuzluk hala ciddi bir problem. Çareyi çelik halatlar yardımıyla teleferik kurmak da bulmuş ahali. Sadece yüklerini taşımıyorlar, hayatlarını hiçe sayarak kendileri de biniyorlar. Çocuklar bile okula giderken bu hatları kullanıyor. Haberde okuyacağınız hikayelerin her biri diğerinden ilginç.

34

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

Say覺 54 / Nisan 2014

35


Yaşam

Engebeli araziler diyarı Doğu Karadeniz’in kırsal kesimlerinde çok sayıda kişi yol nakli ve yolcu intikalindeki yolsuzluk problemini ilkel teleferiklerle aşmaya çalışıyor. Onlarca metre yükseklikten düşme tehlikesine rağmen mecburlar buna. Söz konusu bölgede karayoluyla her yere ulaşılamıyor. Eskiye nazaran sıkıntı oluşturan mevkilerin sayıları azaldı ama yine de kimi sarp noktalar yol yapımına müsait değil. Bu sebeple Trabzon, Rize, Giresun ve Artvin’de halen çelik halatlar üzerinde motor ya da kas gücüyle hareket ettirilen ilkel teleferikler kullanımda. Cenazeler bile bu vasıtalarla taşınıyor bazen. Düğün sonrası gelinlik ve damatlıkla teleferiğe binen çiftlere de rastlanıyor. Emeklilik sonrası Trabzon’un Şalpazarı ilçesine bağlı Üzümözü köyüne inşa ettir36

diği evin malzemeleri için teleferik kurduran Hasan Kara, yol gelmeyince düzeneği bozmadığını söylüyor: “Köyde ev yaptırdım ve oturmak istememe rağmen yol ulaşmadığı için ilçe merkezindeki başka bir evde oturuyorum. Evimin yolu olmadığı için teleferikle ulaşım sağlıyoruz, bu nedenle can güvenliğimiz yok.” GELİNİ VE DAMADINI TELEFERİKLE EVE UĞURLAMIŞ Defalarca düşme tehlikesi atlatıldığını belirten Kara, “Geçen yıl teleferiğin telinin kısmen kesildiğini gördüm. Mutlak ölümden döndük. Bu teli tamir ettim daha sonra ana telin bir kısmının koptuğunu gördüm. Bir süre önce oğlumu evlendirdim. Yol olmadığı için düğünün ardından oğlumu ve gelinimi teleferikle eve çekmek zorunda kaldım. Teleferiğin bize verdiği korku yüzünden evimden, yerimden, yurdumdan soğudum.” diye konuşuyor.

Hasan Kara, “Köyde ev yaptırdım ve oturmak istememe rağmen yol ulaşmadığı için ilçe merkezindeki başka bir evde oturuyorum. Evimin yolu olmadığı için teleferikle ulaşım sağlıyoruz, bu nedenle can güvenliğimiz yok.” Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

Metin Cebeci: “Teleferikle ulaşım 5 dakika sürüyor. Eğer en yakın köprüden karşıya geçeyim diye yaya gitmeye kalksanız 7-8 kilometre yürümek zorunda kalıyorsunuz.”

Aslında iş makineleri gönderilmiş. Ancak babası Sabri Kara’yla yolun güzergahında anlaşamamışlar: “Bir kırgınlık yüzünden evime yol yapamıyoruz. Büyüklerim bir can kaybı olmadan yol sorununa çözüm bulun. Sonraki acı fayda etmez, siz de üzülürsünüz ama giden geri gelmez.” Eşi Fatma Kara da bir hayli mustarip bu dertten: “Yolumuz olmadığı için teleferik kullanıyoruz ama bir kişinin teleferiği çalıştırıp vagonu eve çekmesi gerekiyor. Evde kimse olmayınca teleferiği kullanamıyoruz. Teleferiğe binerken çok korkuyorum ama binmediğimiz zaman da patika yoldan uzun süre yürümek zorunda kalıyoruz.” Yöre sakinlerinden Kıbrıs Gazisi Kemal Deniz de şunları dile getiriyor: “Bazı evlere yol ulaşmıyor. Bu nedenle kimisi eşyasını kimisi yükünü teleferiğe koyuyor. Karadeniz’in doğası gereği teleferiklere ihtiyaç duyuyoruz. Ben binmiyorum ama teleferiğe binenler var. Teleferiğe güvenip de binilmez, akıl mantık işi değil ama binen çok. Başka imkan olmadığı için teleferik Karadeniz’de yaygın olarak kullanılıyor.” Odun satarak geçimini sağlayan Zengin Özer ise teleferiğin yük taşımada yaygın bir araç olduğunu ifade ediyor: “Ben de ormandan kestiğim Sayı 54 / Nisan 2014

odunları teleferikle yola çekip buradan kamyona yükleyerek fırınlara satıyorum.” KÖPRÜ YAPILMAYINCA KÖYÜ TERK ETTİLER Ordu’nun Ünye ilçesine bağlı Yeni Kızılcakese köyünde yaşayanlar yıllardır yolunu gözledikleri köprüden umutlarını kesince topraklarını terk ediyorlar. Oysa işçilik dahil köprü imal bedelinin yarısını karşılamışlar. Köyü 20 haneli mahallesi Kozbü­ kü’de senelerdir teleferik devrede. En son 72 yaşındaki Yunus Avcı da ayrılmış köyünden. Epey direnmiş. Geçen yıl eşi beyin kanaması geçiriyor. Ambulans evlerine varamıyor. “İşçiliğini üstlenerek temelini de attığımız köprü için devlet sadece 50 bin liralık malzemeyi bize çok gördü.” diyor, Avcı. Ardından da şunları anlatıyor: “Burası Yeni Kızılcakese köyü Kozbükü Mahallesi. Köye kadar olan yol, köprü olmadığı için mahallemize ulaşmıyor. Yıllar önce ulaşım ve yük taşımak için kendi imkanlarımızla teleferik kurduk. Yıllardır da ulaşımımızı teleferikle sağlıyoruz. Ancak teleferikte bir yere kadar. Mahallede 20 hane yaşıyordu. Köprü olmadığı için bir bir terk ettiler. En son ben kaldım. Ta ki eşim beyin kanaması geçirinceye kadar. Eşim rahatsızlanınca ambu37


Yaşam

lans çağırdık, yol olmadığı için evin yanına gelemedi. Hastamızı teleferikle bin bir eziyetle karşıya geçirdik. Şimdi ben de, eşim de sürekli tedavi görüyoruz. Acil durumlarda köprü olmadığından ve ambulans eve gelemediğinden biz de köyü terk etmek durumunda kaldık.”

şıya geçeyim diye yaya gitmeye kalksanız 7-8 kilometre yürümek zorunda kalıyorsunuz. Kışın kar yağdığı zaman teleferikle ulaşım sağlamamız imkansız. Bir köprü yapılması için başvurmadığımız makam, mevki kalmadı. Seçim zamanları söz veriliyor sonra unutuluyor.”

HER AN 10 METREDEN GELİVERA DERESİ’NE DÜŞEBİLİRLER Giresun’un Güce ilçesinin Tevekli Mahallesi’ndeki vatandaşlar da aynı sorunla karşı karşıya yıllardır. Yol ve köprü yok. Gelivera Deresi’ni teleferikle geçiyorlar. Çocuklar bile. Aksi takdirde okuldaki sıralarına oturamayacaklar. Korkulukları dahi bulunmayan teleferiğin uzunluğu 80, yüksekliğiyle 10 metre.

Yüklerini önce sırtında taşıyıp sonra teleferikle karşıya geçmek zorunda kaldığını ifade eden Gürsel Cebeci de, şunları söyledi: “Teleferiği sadece çocuklarımız, erkekler değil kadınlar da kullanmak zorunda. Teleferik bizim köyün kaderi haline geldi. Gözlerimiz yollarda kalıyor. Sabah akşam çocuklarımıza bir şeyler olur diye korku içinde yaşıyoruz.”

Metin Cebeci de, bir türlü köprü taleplerine karşılık verilmediğini kaydediyor: “Çocukarımız için bu durum çok tehlikeli. Her ne kadar Güce ilçesine bağlı olsak da öğrencilerimiz Espiye ilçesinde okumaktadır. Taşımalı araçla mahallemizin karşısına kadar gelen öğrencilerimiz buradan teleferikle mahalleye ulaşmak zorunda. Teleferikle ulaşım 5 dakika sürüyor. Eğer en yakın köprüden kar38

EVİNE VARMAK İÇİN 68 METRELİK KÖPRÜ YAPTI 62 yaşındaki Recep Ali Dizgin’in hikayesi daha başka. Komşuları yola arazi tahsisine yanaşmamış. O da Rize’nin Pazar ilçesinin İkiztepe mahallesindeki evine gidebilmek amacıyla kendi imkanlarıyla 68 metre uzunluğunda ve 18 ayaklı köprü inşa etmiş. Hem de 2 ay gibi kısa bir sürede. Projesi de ona ait. Görenler, “Bolu Viyadüğü” adını takmışlar köprüye Köprünün

yanı sıra 12 metre de beton yol yapmış. Şimdi de köprüyü 10 metre uzatarak evinin kapısıyla buluşturmayı düşünüyor. 1999 Marmara depreminin ardından memleketi Pazar’a dönmüş Dizgin: “Yaşlı ve hasta annemi sırtımda dar patika yoldan taşımak zorunda kalıyordum. Arazimizin engebeli olması ve komşularımızın, tek hane için arazilerinden yol yapılmasına izin vermemesi nedeniyle patika yolu nasıl kullanabiliriz diye düşündük. Patika yolun arazimizde olan tarafına 4 metre genişliğinde, 18 kolon üzerinde 68 metresi köprü olmak üzere 80 metrelik yolu 40 bin lira maliyetle inşa ettik. Geriye 10 metrelik mesafe kaldı. Bu mesafeyi de 5-6 bin liralık masrafla bitirmeyi planlıyoruz.” Şu sözler de köyün muhtarı İsmail Hakkı Altunsa’ya ait: “Yaşlı insanlar araba yolu imkanı varken patikada yürümek zorunda kalıyordu. Normal bir yol yapılacağını zannediyordum ama gelip görünce şaşırdım. Heyelan riski olması dolayısıyla beton ayaklar üzerine kurulu böyle bir yol yapıldı. Zor doğa koşullarına karşı böyle bir viyadük çözümü üretildi.”

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

Say覺 54 / Nisan 2014

39


MADEN ZENGİNİ

KARADENİZ


Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. R. Sadettin Korkmaz, Türkiye’nin en önemli maden yataklarının Karadeniz Bölgesi’nde bulunduğunu belirtiyor. İyi işletilmeleri halinde 20-30 yıllık süre zarfında 100 milyar dolarlık kaynak oluşabileceğini vurguluyor. Bölgedeki madenciliğin M.Ö. 3 binlere dek gittiğini de söylüyor hoca: “Bölgede yaşayan kavimler, başlıca bakır, kurşun, demir ve gümüş madenciliği ile uğraşmışlardır.”


Kapak

O

nlarca yıldır ilkokuldan itibaren öğrencilere “Türkiye’nin yer üstü ve altı zenginlikler açısından eşsiz potansiyeli bulunduğu” anlatılır hep. Özellikle yerin altındaki madenlerden yeterince yararlanamadığımız vurgulanır ve çıkardığımız bölümleri hep ham halde ihraç etmemiz eleştirilir. Acaba Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki durum nasıl? Bölge Romanya, Bulgaristan, Türkiye üzerinden Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan ve İran’a ve oradan Himalaya’lara kadar uzanan yaklaşık 7 000 km uzunluğundaki “Maden Provensi” dâhilinde. Dünyanın sayılı Türkiye’nin ise en önemli maden kuşağıdır. 72 metalik maden, 33 endüstriyel üç de enerji hammadde yatağına sahip. Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) verilerine göre, Artvin, Rize, Gümüşhane, Trabzon, Giresun ve Ordu’daki 2,1 milyon ton bakır ülkenin toplam rezervinin yüz­de 75’i. Diğer madenlerdeki miktar ve ülke payları şöyle: Çinko 2,2 milyon ton, yüz­ de 70. Kurşun 0,4 milyon ton, yüzde 52. Gümüşhane-Mastra, Ordu-AkolukSayaca ve Artvin-Cerattepe yataklarında tespit edilen altının ülkedekilere oranı yüzde 10. Gümüşte de yüzde 37’lik pay söz konusu. MADENCİLİK GEÇMİŞİ M.Ö 3 BİNE DEK GİDİYOR Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeo­lojik Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Sadettin Korkmaz, Türkiye’nin en önemli metalik maden yataklarının Doğu Karadeniz Bölgesi’nde bulunduğunu, işletilebilmeleri halinde 20-30 yıllık bir sürede yaklaşık 100 milyar doları aşan tutarda maddi kaynak oluşacağını belirtiyor. Madene dayalı sanayi ve onun doğuracağı istihdam, mütemadiyen göç veren bölgeyi şimdiki seviyesinin kat be kat üzerine çıkarabilir.Fındık, çay ve tütü-

42

ne, öte yandan da hamsiye mahkûm ekonomisini geliştirebilir. Bölgede madencilik faaliyetlerinin M.Ö. 3 bin yıllarına kadar gittiği bilgisini de veriyor Prof. Dr. Korkmaz: “Bölgede yaşayan kavimler, başlıca bakır, kurşun, demir ve gümüş madenciliği ile uğraşmışlardır. Günümüzde Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu ve Gümüşhane illerini kapsayan bölgede metalik maden olarak 700 milyon ton bakır-çinko-kurşun rezervi vardır. Sadece altın yataklarının değeri yaklaşık 500 milyon dolar, gümüş yataklarının değeri ise 285 milyon dolar, bakır yatakları 4 milyar dolar, çinko yatakları ise 2 milyar dolar civarındadır. Bilinen mermer sahalarının toplamı 435 milyon metreküp olup, bunun değeri 90 milyar dolar kadardır.” Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki altın, bakır, linyit, çinko, bentonit, demir ve mermerin varlığı kadim bir bilgi. Pek çok işletme faal bu alanlarda. Geleceğin yakıtı kabul edilen uranyumda da bilhassa Rize’de ciddi miktarda rezervlerden söz ediliyor. İlgili uzmanlarca ölçüm çalışmaları sürdürülüyor. Maden Tetkik Araştırma Enstitüsü (MTA), Ordu’nun kumsalları ve Giresun Şebinkarahisar’da da uranyum belirledi. Enstitünün kamuya açık datalarında Ordu Ünye ve Ulubey, Giresun’un ise Görele ilçelerinde altın damarları saptandığını bilgisi yer alıyor. DOKA’NIN TESPİTLERİ MÜHİM DOKA’nın (Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı) araştırma raporunda, bölgedeki yoksulluğun ve iller arasındaki eşitsizliklerin madencilik sektörünün canlandırılmasıyla giderilebileceği vurgulanıyor. Zira sektör doğrudan gelir sağlamasının yanı sıra sanayinin gelişimine de ön ayak oluyor. Büyük ölçekli madenciliğin gerçekleştiği yerler ekonomik anlamda ilerliyor. Eğitim, sağlık, temiz su, ulaşım, enerji ve diğer altyapı hizmetlerini üst seviyeye çıkıyor.

Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki altın, bakır, linyit, çinko, bentonit, demir ve mermerin varlığı kadim bir bilgi. Pek çok işletme faal bu alanlarda. Geleceğin yakıtı kabul edilen uranyumda da bilhassa Rize’de ciddi miktarda rezervlerden söz ediliyor. Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın araştırma raporunda, bölgedeki yoksulluğun ve iller arasındaki eşitsizliklerin madencilik sektörünün canlandırılmasıyla giderilebileceği vurgulanıyor. Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) verilerine göre, Artvin, Rize, Gümüşhane, Trabzon, Giresun ve Ordu’daki 2,1 milyon ton bakır ülkenin toplam rezervinin yüzde 75’i. Diğer madenlerdeki miktar ve ülke payları şöyle: Çinko 2,2 milyon ton, yüzde 70. Kurşun 0,4 milyon ton, yüzde 52. Gümüşhane-Mastra, Ordu-Akoluk-Sayaca ve ArtvinCerattepe yataklarında tespit edilen altının ülkedekilere oranı yüzde 10. Gümüşte de yüzde 37’lik pay söz konusu.

Tuğla-Kiremit

Kireç Taşı

Demir

Mangan

Asbest

Endüstriyel hammaddelerde de potansiyelli bir şehirdir Tokat. Üst Kretase yaşlı volkanik kayaçlara bağlı oluşmuş çok iyi kalitede Na- bentonit yatakları bulunmaktadır. Reşadiye bölgesindeki bentonitler, sondaj çamuru katkı maddesi, döküm sanayi ve pelet bağlayıcılığına uygun özellik göstermesi nedeniyle Türkiye’de bilinen en eski bentonit üretim yeridir. Yurtiçi Na-bentonit ihtiyacının büyük bir bölümü bu bölgeden karşılanmaktadır. Bölgede çok

Mermer

Artova ilçesi Karadut’ta demir ve Turhal Dökmetepe’de manganez zuhurları vardır. Her iki yerde de mazide üretim gerçekleşmiştir.

Bentonit

Tuztaşı krom ocakları, Artova kromları diye bilinmektedir.

Bakır-Kurşun-Çinko

Antimon

Sayı 54 / Nisan 2014

Jips

Salur Köyü ve çevresinde birkaç yerde krom cevherleşmeleri görülmektedir. Bu cevherleşmelerden en önemlisi

Krom

T

okat’taki madenlerin başında ülke üretimi açısından da önemli antimuan ve bentonit yatakları gelmektedir. Bakır, krom, demir ve manganez de vardır ilde. Turhal ilçesi antimuan zenginidir. Bir kısmı özel sektörce halen işletilmektedir. Bakır ise daha ziyade il merkezi ve Niksar ilçelerindedir. Ancak küçük boyuttadır rezerv belirlenmesi yapılmamıştır. Yeşilyurt, Sulusaray ve Artova ilçelerinde çok sayıda krom ocak, yarma ve mostra bulunmaktadır. İldeki en önemli krom cevherleşmeleri Artova ilçesinde Salur Köyü ve civarında yer almaktadır.

Çimento Hammaddeleri

TOKAT’TA ANTİMUAN VE BENTONİT

sayıda yatak ve zuhur bulunmaktadır. Bunların hepsinin kullanım alanlarına yönelik fiziksel özellikleri farklıdır. Bir kısmından da uzun yıllardır üretim yapılmaktadır. Niksar ayrıca döküm bentoniti ve ağartma toprağı kullanımına elverişli büyük bentonit potansiyeline haizdir. Çimento hammaddeliğine müsait kireçtaşı oluşumları belirlenmiştir. Tokat da Amasya gibi bir mermer şehridir aslında. 1985 yılında İl Özel İdaresi’nin himayesiyle yürütülen traverten, oniks mermeri, diyabaz ve mermer potansiyellerinin detay etüt çalışmalarında merkezde ve Turhal’da iyi kalitede önemli mermer, oniks mermer ve traverten sahaları tespit edilmiştir. 43


Kapak Bentonit Kireç Taşı Demir Mangan Asbest Mermer Molibden Bakır-Kurşun-Çinko

Molibden Gümüş

MERMER DİYARI AMASYA

D

ünya mermer rezervinin yüzde 40’ı Türkiye’de. Türkiye’ninkinin­ se yüzde 21’i Amasya’da. Beji mermer türü, uluslararası pazarda çok rağbet görmekte. Sarı-bal rengindeki görünümü ve kalitesiyle yer döşemesinde tercih edilmektedir. Leke tutmaz, su emmez, aşınması az ve mikrop barındırmazdır. Gümüşhacıköy gümüşlü kurşun-çinko cevherleşmesidir. Gümüşhacıköy gümüşlü kurşun-çinko yatağı eski bir işletmedir, birçok eski galeri mevcuttur. Sahada 200.000 ton

kadar bir cüruf yığını mevcuttur. Bunun dışında yine Gümüşhacıköy-İmirler ve Merzifon-Bakırçay’da da bakır sahaları bulunmaktadır. Bunlardan MerzifonBakırçay deresi bakır-molibden yatağından geçmiş yıllarda cevher çıkarılmıştır. Taşova-Sepetlioba’da 200.000 ton tahminli bentonit rezervi tespit edilmiştir. Gümüşhacıköy ilçesi aynı zamanda kil bakımından da zengin potansiyele sahiptir. İlçedeki önemli kil sahaları Keçiköy, Çat mahallesi ve Akpınar civa-

rında bulunmaktadır. Bu sahaların toplam rezervi 52.813.200 tondur. Kömür oluşumları Suluova, Merzifon, Taşova ve Merkez ilçelerdedir. Bazılarında üretim vardır. 19.790.000 ton toplam rezerv tespit edilmiş Merzifon-Yeniçeltek sahasındaki linyitlerin kalorisi 3500 kcal/ kg’dir. Suluova ilçesindeki Armutlu ve Oğulbağı linyit sahalarının toplam muhtemel rezervi ise 4.250.000 ton olup, kalori değerleri 3587 ile 5584 arasında değişmektedir.

SİNOP’TA ASBEST VE KUVARS KUMU Sinop’un Boyabat ilçesinde düşük tenörlü asbest, Sarıkum’da düşük tenörlü kuvars kumu, Boyabat-Akbelen mevkisinde ise manganez damarları belirlendi. Sinop’un maden çeşitliliği ve rezervi sınırlıdır. Boyabat’ta tuğla-kiremit hammaddelerinin tuğla imaline elverişli olduğu tespit edilmiştir. Ancak su emme miktarlarının fazlalığı nedeniyle kiremit imaline uygun değildir. İlçedeki toplam tuğlakiremit potansiyeli 174 milyon tondur. İnceburun ve Sarıkum yörelerindeki kuvars kumu yatakları vardır. Durağan’da kalori değeri yüksek linyit oluşumlarına rastlanmıştır. Muhtemel rezerv 440.000 tondur.

Mangan

Tuğla-Kiremit Asbest

Kuvars Kumu

Doğal Taş

44

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

TUĞLA VE KİREMİT ŞEHRİ ÇORUM

Ç

orum ve yakın çevresinde çok çeşitli metalik ve endüstriyel hammadde yatak ve zuhurları ortaya çıkarılmış durumda.

Bunların en önemlileri; antimuan, bakır, demir, manganez, bentonit, grafit, kil, kireçtaşı ve tuğla-kiremit hammaddesi. Çorum, Osmancık, Dodurga, Belkavak, Kumbaba civarında Miyosen yaşlı kömür düzeylerinin alt ve üstünde bulunan kiltaşı ve silttaşı düzeyleri tuğlakiremit hammaddesine uygundur. Tuğla-kiremit sektörü il ekonomik yapısında önemli bir yere sahiptir.

Tuğla-Kiremit

Kireç Taşı

Demir

Mangan

Asbest

Mermer

Kaya Tuzu

Bakır-Kurşun-Çinko

Jips

Grafit

Molibden

Laçin-Narlı Köyü civarında çimento hammaddesi olarak kullanıma uygun yaklaşık 39 milyon ton mümkün kil rezervi vardır. İskilip-Kekeç, Tayrak ve Sungurlu-Akpınar, Akçakoyunlu, Alibaba ve Boncuk kaynak tuzlalarından yöresel ve ticarı tuz (Halit) üretimi zaman zaman yapılmaktadır. Manganez cevherleşmeleri genelde Kargı ve Sungurlu ilçerinde yoğunlaşmıştır. Çorum çok sayıda bakır ve demir zuhurlarına sahiptir. Ancak bu zuhurlar gerek tenör gerekse rezerv açısından ekonomik bir potansiyel oluşturmamaktadır. Dodurga ve Osmancık ilçelerinde linyit oluşumları tespit edilmiştir.

GİRESUN’DA URANYUM

G

örele ilçesi Çanakçı mevkisinde 1 ton altın, Şebinkarahisar yatağındaysa 300 ton uranyuma rastlandı. Halen işletilen Espiye-Lehnoz’daki bakır miktarı yaklaşık 2,5 milyon ton. Çinko miktarıysa 2 milyon 312 bin ton. EspiyeKızılkaya’da 5,5 milyon, Tirebolu-Harkköy’de 6 milyon, Harşit-Köprübaşı’nda 10 milyon ton kapasiteli bakırçinko, pirit ve kurşun yatakları saptandı. Yataklar şu anda işletilmekte.

Barit

Granit

Gümüş

Antimon

Çinko

Demir

Mangan

Kaolin

Mermer

Flourit

Bakır-Kurşun-Çinko

Altın

Uranyum

Sayı 54 / Nisan 2014

19.790.000 ton toplam rezerv tespit edilmiş MerzifonYeniçeltek sahasındaki linyitlerin kalorisi 3500 kcal/kg’dir. Suluova ilçesindeki Armutlu ve Oğulbağı linyit sahalarının toplam muhtemel rezervi ise 4.250.000 ton olup, kalori değerleri 3587 ile 5584 arasında değişmektedir.

45


Kapak

Mangan

Tuğla-Kiremit Asbest

Kuvars Kumu Doğal Taş Mermer

Çimento Hammaddeleri

SAMSUN’DA KİREÇTAŞI, KİL VE MANGANEZ

S

amsun’un Lâdik ilçesinde 52 milyon ton kireçtaşı, 38 milyon 812 bin 500 ton da kil var. Vezirköprü-Ersandıklı sahalarında 117 ton kurşun-çinko, Kavak-Kaya köyü, Vezirköprü-Elmacık, Lâdik-Ayvalı sahalarında çok miktarda manganez damarı bulunuyor. Sadece Ayvalı’daki manganez 420 ton.

Dikbayır yatağında ise 46 milyon ton jeolojik tuğla-kiremit yatağından söz ediliyor.

Kaolin Bentonit Doğal Taş Kireç Taşı Mangan Mermer Bakır-Kurşun-Çinko

Altın Gümüş

ORDU’DA ALTIN VE MERMER

O

rdu’nun Ünye’nin Kumarlı Mevkii ile Ulubey İlçesi’nin Akoluk ve Sayaca bölgelerinde altın yatakları ortaya çıkarıldı. Altın miktarı Akoluk’ta 1 milyon, Sayaca’da 17 bin ve Kumarlı’daysa 1 ton civarında. Fatsa-Zavi köyü, Gölköy-Şıhman, Kumru- Gümüşdere’de bakır, kurşun ve çinko yatakları var.

Ünye-Fatsa-Kavaklar sahasında çoğu ağartma toprağı olmak üzere 743 bin ton, Keşköy yatağında 460 bin ton, Emireli Mevkii’nde 421 bin ton, Ahizetli mevkisinde 128 bin ton, Tavkutlu-Gülcüğen mevkisinde 812 bin ton, Mesudiye-Çavdar köyünde 80 bin ton Bentonit tespit edildi. Çambaşı Yaylası Fundacık mevkisinde 750 bin ton demir, Ünye-Kumarlı sahasında 107 ton gümüş olduğu ortaya çıktı. Ulubey ilçesi Akoluk mevkisinde seramik ve kağıt sektöründe kullanılabilen 148 bin ton, Sayaca mevkisinde ise 2 milyon ton kaolen bulunuyor. Ayrıca Mesudiye ilçesi Topçam Beldesi sahasında ise yörenin en güzel ve sert mermer yataklarına denk gelindi. 46

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

RİZE’DEKİ POTANSİYEL TAHMİNLERİN FEVKİNDE

R

Tuğla-Kiremit

Bakır

Demir

Mangan

Kaolin

Mermer

Molibden

Bakır-Kurşun-Çinko

ize’nin Çayeli-Madenköy yatağındaki bakır-kurşun-çinkonun görünür rezervi 10 milyon 600 bin ton. 15 milyon ton da tahmini boyutu. Fındıklı ilçesindeki mevcudiyeti sabit demir Kartiba sahasında 3 milyon 600 bin, Akkaya mevkiindeyse 400 bin ton civarında. Akkaya’dan geçmişte 150 bin ton cevher elde edilmiş. Bu arada, Ardeşen ilçesinde de -renkli pisen seramikte katkı maddesi- feldspat madenine rastlandı. Uzmanlara göre potansiyel çok yüksek. İkizdere ilçesi Memişoğlu ve Keçikayası sahalarında da orta ve iyi kalitede mermer yatakları tespit edildi. Artvin’in Borçka-Akarsen’de 39 bin 600 tonluk altın yatağı bulundu. Buna 4 milyon ton da eklenebilir. Gümüşhane köyünde 30 milyon ton jeolojik, YusufeliEsendağı’nda bin ton, Kafkasör Yaylası’nda 1 milyon 600 bin ton görünür nitelikte düşük tenörlü altın yatakları belirlendi. Borçka ve Murgul Dağı bölgesinde azami yoğunlukta bakır-kurşunçinko yataklarının varlığı biliniyor

Kireç Taşı Demir

Mangan Kaolin Mermer Bakır-Kurşun-Çinko

Doğal Taş Çimento Hammaddeleri

Asbest

TRABZON KİREÇTAŞI ZENGİNİ

T

rabzon’daki yaygın maden türü kireç taşı. Hacımehmetköy’deki kapasite 37 ila 39 milyon ton. Önceleri demir madeni de işletilmiş il sınırlarında. Halen 200 tonluk stoktan söz ediliyor. Vakfikebir-Gökçeköy’de 60 bin; Sürmene-Kutlular’da 497 bin, Of-Katarakdere’de 613 bin, Maçka-Güzelyayla’da 154 milyon 700 bin, Yomra-Kanköy’de ise 2 milyon ton bakır, çinko, kurşun yatakları mevcut. Öteki cevherler ise düşük tenörlu ve ekonomik değil. Sayı 54 / Nisan 2014

47


Sektör Babasının Alzheimere yakalanması Faruk Gür’ü cevize yoğunlaştırmış

Fatsa’dan Dünyaya Yemeklİk Cevİz Yağı Türkiye’nin ilk yemeklik ceviz yağı üreten fabrikası 8 aylık Ar-Ge çalışmasının ardından Ordu’nun Fatsa ilçesinde faaliyete başladı. 3 ortaklı şirketi 20 yıldır kabuklu yemişlerden yağ imaliyle meşgul sektörde üst düzey yöneticiliklerde bulunan Faruk Gür idare ediyor. 13 ülkeyle ihracat bağlantısı kurulmuş. Birinci partinin adresi Almanya

O

rdu’nun Fatsa ilçesindeki üç ortaklı fabrika fındıktan sonra cevizden de yemeklik yağ üretiyor. Bu konudaki ülke açığı uzun yıllardır ithalatla karşılanıyor. Organize sanayi bölgesinde 2012 yılında kurulan tesisin mamulleri marketlerde satılıyor. İhracat hamleleri de pratiğe dönüşmek üzere. 13 ülkeye mal gönderilmesi gündemde. Cevizden yağın haricinde şekerli ezme de üretiliyor. Fabrika Müdürü Faruk Gür, yemeklik ceviz yağı imalatına Türkiye’de ilk defa kendilerince girişildiğini belirtiyor: “Fındıktan sonra cevizin de yemeklik yağını ürettiğimiz için mutluyuz.” ALHZEİMER VE CEVİZ İLİŞKİSİ 20 yıldır kabuklu kuru yemişlerden yağ imaliyle meşgul sektörde üst düzey yönetici pozisyonlarında çalışmış Gür. Ancak bir anda cevize yönelmesinin anlamlı bir sebebi var: “Babam üç yıl önce Alzheimer hastalığına yakalandı. Doktor ve hastane aşamasında hep karşımıza ceviz ürününün faydaları çıktı. Uzman

48

hekimler cevizin daha fazla ve genç yaşlarda tüketilmesiyle bu hastalığa yakalanma riskinin daha az olacağını söyledi, bu da bize fabrikayı kurmada ilham verdi. Cevizin bu faydalarını öğrendikten sonra cevizden insanların nasıl daha fazla faydalanabileceği konusunda bir çalışma başlattık.” 8 AY AR-GE YAPILMIŞ Babasının rahatsızlık süreci Gür’de insanlara nasıl daha fazla ceviz tükettirilebileceği fikrinin doğmasını ve olgunlaşmasını sağlamış. 2012’de üç ortaklı şirketlerini hayata geçirmişler. 8 ay süreyle Ar-Ge araştırmaları yapılmış. Bakanlığın eylem planını öğrenince ceviz yetiştiriciliğinin önümüzdeki senelerde artacağını öngörmüş: “Uzun vadede arz talep dengesinin üreticinin aleyhine dönmemesi için de projemizi hızlandırdık. Sonunda tüm yemeklerde kullanılabilecek rafine ceviz yağı üretimini gerçekleştirdik.” Üç ayda bin 100 ton ceviz yağı üretilmiş. İLK İHRACAT ALMANYA’YA Yemeklik ceviz yağını yakın zaman-

da yurt dışına da pazarlayacaklarını anlatıyor Gür: “Ceviz yağını üretirken hedef pazarımız öncelikle yurt dışı. Çünkü cevizin maliyetini aşağı düşürmek için muhakkak yurt dışı ayağımızın daha fazla olması gerekiyordu. Yüzde 50’nin üzerindeki üretimimizi yurt dışına pazarlamayı planladık. 13 ülkeyle son görüşmelerimizi yaptık. Almanya’ya ilk ihracatımızı yapacağız. Daha sonra da ABD, Hollanda, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler başta olmak üzere diğer ülkelere de sevkiyatlarımızı sürdüreceğiz.” ÇETİN CEVİZLER YAĞ OLUYOR Gür, fabrikanın konuşlandığı bölgede ve civarında atadan ve dededen kalma çok sayıda ceviz ağacı bulunduğunun altını çizip şunları söylüyor: “Bu cevizler genellikle ‘çetin ceviz’ diye bilinir. Bu tür cevizlerin piyasada ekonomik olarak pek fazla değeri yoktur. O anlamda daldan toprağa düşer ve buradan da kuşlar yerdi. Biz bu yıl ilk kez ticari değeri olmayan bu cevizleri satın aldık ve yağlık olarak değerlendirdik. Böylelikle yöre halkına da bir nevi maddi kazanç sağlanmasına vesile olduk.”

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

Say覺 54 / Nisan 2014

49


Karadeniz Sahil Yolundaki Tüneller 24 Saat Gözetim Altında Giresun’un Keşap ilçesinden Artvin’in Hopa ilçesi Sarp Sınır Kapısı’na kadar uzanan 300 km’lik Karadeniz Sahil Yolu ağındaki 30 tünel, Trabzon’daki kontrol merkezince 500’ün üzerinde kamerayla 24 saat ‘Biri Bizi Gözetliyor (BBG) Evi’ gibi izleniyor. Yaklaşık 150 milyon dolar maliyetle 4 etap halinde 7 yılda tamamlanan sistem, kapsamı ve özellikleri açısından dünyada tek.


HABEREXEN

®

Karayolları 10’uncu Bölge Müdürü Selahattin Bayramçavuş, Trabzon’daki Tünel Kontrol Merkezi’nin fonksiyonu itibariyle dünyada bu kapsamdaki tek merkez olduğunu belirterek, “Uluslararası olarak bu şekilde hizmet veren merkezler genelde 1-2 tünele hizmet verirler, bu merkez hizmet verdiği konum itibariyle bu denli hizmet itibariyle dünyada tektir. Merkezime bağlı gerek tünel giriş-çıkışlarında, içlerinde, güzergâh boyunca, tehlikeli yerlerde 500’ün üzerinde kameramız bulunmaktadır. 500’ün üzerindeki kameranın yaklaşık 80 tanesi hareketli kameralardır.” diyor. Bu merkezden tünellerdeki her türlü havalandırma, radyo anonsu, giriş ve çıkışlardaki elektromekanik mesaj sistemlerine müdahale edilebildiğini söylüyor Bayramçavuş: “Hem otomasyon olarak yapılabilmekte hem de manuel olarak yapılabilmektedir. Böyle bir merkezimizin ülkemize hizmet vermesi, bölgemize hizmet vermesi gerçekten gurur verici bir olaydır.”


Kent ÇALIŞMALAR 2005’TE BAŞLAMIŞTI Elektrifikasyon işlerinin 2005’te başladığını hatırlatarak şu bilgileri veriyor Başramçavuş: “Sistem, 4 etap halinde 2012 yılında tamamlanmıştır. Karadeniz Sahil Yolu’nun Giresun ili Keşap ilçesinden başlayıp Artvin ili Hopa ilçesi Sarp Sınır Kapısı arasında kalan yaklaşık 300 km’ lik yol güzergâhı üzerinde değişik 30 noktada tünel bulunmaktadır. Toplam uzunlukları 34 bin 675 metredir. ve kumandası ise Karayolları 10. Bölge Müdürlüğümüz sahasınBu tünellerin 13 adedi tek tüp, da oluşturulan Trabzon Tünel 17 adedi çift tüpten oluşmakta- Kontrol Merkezi’nden sağlandır. Söz konusu tünellerin lokal maktadır. Tüneller arasında olarak kontrol ve kumanda- görüntü ve veri taşınması Türk sı grup tünellerin bir noktaya Telekom A.Ş.’ye ait fiber optik toplanması yöntemiyle 7 farklı kablo üzerinden sağlanmaktaalt kontrol merkezi oluşturula- dır. Tüm güzergâh boyunca 8 rak sağlanmıştır. Bu alt kontrol kıl fiber optik kablonun tahsisi merkezleri Uluburun, Tirebolu, protokol ile Karayolları Genel Araklı, Çamburnu, Sarayköy, Müdürlüğü’ne yapılmıştır. Pazar ve Arhavi tünellerinin yakınlarında bulunmaktadır. Bu tahsis işlemi için Karayolları herhangi bir ücret ödememişTünellerin tamamının kontrol

52

tir. Proje kapsamında tünellerin kontrol ve kumandası yanında 300 km’lik güzergâhın değişik noktalarında kurulan değişken mesaj işaretleri ve değişken trafik işaretleri sayesinde kontrol ve kumanda yapılabilmekte, sürücüler ve yayalar bilgilendirilebilmektedir.” GÜVENLİK GÜÇLERİNE DE YARDIMCI OLUYOR Tünel Bakım İşletme Şefi Halil İbrahim Salimoğlu da akla gelen tüm kaza, yangın ve benzeri istenmeyen olay ihtimaline karşı gereken tedbirlerin alındığını ifade ediyor: “Tüneller içerisinde enerjini temini, aydınlatma, havalandırma, trafik kontrolü yangın söndürme, radyo anonsu, yangın algılama ve ihbar sistemlerimiz ve buna benzer sistemlerimiz bulunmaktadır. Bu sistemlerimiz otomatik motta çalıştığı gibi manuel sistemde de çalışabilir. Trafik kontrolü ile yaptığımız işlem, kamera sistemlerinden aldığımız bilginin sayısal olarak işlemi istenmeyen olayların özetlenerek trafik kontrol ekipmanlarımıza otoSayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

matik senaryoların basıl- reden daha uzun olarak masından ibarettir. tünellerle bu sistemlerde bu sistem mevcuttur.” Bu şu demektir; tünel içerisinde bir aracın durması, TÜNEL SAYISI 250’YE bir yayanın fark edilme- ÇIKACAK si, bir aracın ters dönme Doğu Karadeniz Bölge­ hareket etmesi bizim için si’nde biten 85 tünelde istenilmeyen olaylardır. Bu trafiğin aktığını, yeniletip olaylar ve tünel içerisin- riyle sayının 250’ye çıka­ de kazalar bu senaryodaki cağını dile getiriyor, Salim­ istenmediğimiz durumlar oğlu: “Cankurtaran, Ovit, olarak işlenmiş, otomatik Salmankaş, Eğribel ve olarak trafik ekipmanları- Zigana Tünelleri’nin de mıza bu çarpılarla veya kır- tamamlanarak bu sistemızı iptallerle şerit değiştir- me dahil edilmesi ile birme veya şerit iptali olarak likte Doğu Karadeniz trafiği kontrol etme yetki- Bölgesi’ndeki tüm tüneller sini bize vermektedir. Tünel tek bir merkezden kontrol içerisindeki yayalara, sürü- edilecek.” cülere sesli olarak buradan anons etme imkanını bize İzleme sisteminin herhangi tanımaktadır. bir araç kazası veya istenilmeyen durumu anında Tünel radyo sistemimiz bildirdiğini kaydederek, tünel içerisinde sürücüle- “Sahada ekiplerimizle, rin araçlarının radyo kısmı- gerekse buradaki ekipnı açmaları anında 28 adet lerimizle, yerel ve ulusal FM radyo yayını üzerin- güvenlik güçleriyle irtibat den bir takım bilgilendir- haline geçiyoruz. Emniyet me mesajlarını sürücülere veya jandarmaya anında radyo yayınlarından dinle- bilgi verebiliyoruz, bilgi tebilmekteyiz. paylaşımına her zaman açığız. Herhangi bir kaza veya Herhangi bir yangın anında adli durumlar için plaka yangının çıkış yeriyle ilgili tanıma sistemimizde mevsistem bize hemen haber cuttur. Herhangi bir kaçak vermekte ve operatör veya suçlu tespiti istenilmüdahalesi olmadan yan- mesi durumda güvenlik gına kendi senaryosunu ekipleriyle bu görüntüleçalıştırarak yangına müda- ri paylaşabiliyoruz.” diye hale olabilmekteyiz. konuşuyor. Aynı zamanda tünel içerisinde su ile yangına müdahale edebilme yetkimizde vardır. Uzunluğu 600 metSayı 54 / Nisan 2014

Görüntüler 15 gün sistemde saklandıktan sonra adli içerik arz etmeyenler siliniyormuş.

TÜNEL BAKIM İŞLETME’DEKİ MALZEMELER

Tünel Bakım İşletme Şefi Halil İbrahim Salimoğlu, 61 personelle çalıştıklarını belirtiyor ve projede kullanılan malzemeleri şöyle sıralıyor: “2 milyon metre farklı kesitlerde kablo, toplam güçleri 12.775 kVA olan 27 adet 31,5/0,4 kV transformatör, toplam güçleri 8.343 kVA olan 27 adet dizel jeneratör, toplam güçleri 1.905 kVA olan 67 adet kesintisiz güç kaynağı, toplam güçleri 7.380 kW olan 164 adet jet fan, 274 adet değişken trafik işareti (VTS), 36 adet değişken mesaj işareti (VMS), 17 adet elektronik gabari, 17 adet mekanik gabari, 13 adet plaka okuma sistemi, 8 adet havayol-durum algılayıcı, - 880 adet kamu anons hoparlörü, 5 bin 205 adet değişik güçlerde aydınlatma armatürü, 526 adet kamera, 179 adet acil haberleşme telefonu (tünel içi ve tünel dışı)”

53


Sektör

Okunan her ezanda onun da payı var…

Minareyi Kalıbına Uyduran Adam Türkiye’nin pek çok yerinde minareler inşa eden Samsun Çarşambalı Kadir Akarslan, “Yapının sağlam olabilmesi için temelinin sağlam olması gerekir, bundan hareketle minare temeli radyal temel olmalıdır. Demir donanımı 16’lık demirden başlayıp 14´lükte bitirilmelidir.” diyor. Eskilerin tekniği içinse şunları söylüyor: “Taş işçiliği oldukça ince ve ayrıntılı bir işçiliktir. Keşke aynı zahmetle biz aynı eserler üretebilsek. Bizim bugün yapmış olduğumuz mimari zaten o eşsiz taş işçiliğinin kalıba kopyasından başka bir şey değildir.” Kadir Akarslan, 1962 Çarşamba doğumlu. Evli ve 2 çocuk babası. Genç yaşlarda ağabeyinin yanında çırak olarak inşaat sektörüne girdi. Köylerindeki minare inşaatında bir yardımcı aranıyordu. Köy muhtarı ve ağabeyi önerince hayır diyemedi. Böylece 1994’te ilk kez iskeleye çıktı. Ardından Türkiye’nin birçok bölgesindeki şehir ve kasabalarda ustalığını konuşturdu. 17 Ağustos 1999 depreminden etkilenen Marmara Bölgesi’nde hasar gören minareleri onardı, yenilerini yaptı. 54

Tercih edilmesinin sebebi, bundan sonrakilerin sarsıntılara dayanıklı kılınması isteğiydi. İstanbul, Bursa, Adapazarı, Gölcük, Kocaeli, İzmit, Yalova, Kastamonu, Sinop, Samsun, Tokat, Adıyaman ve Ordu’da nice minare Kadir Usta’nın ellerinde yükseldi. Bir sorduk usta cevapladı. Kadir Bey, minare işçiliği konusunda ilk teklif geldiğinde ne hissettiniz? Mesleğe girişiniz nasıl oldu? O zamanlar ağabeyimle beraber bir komşumuzun ev inşaatında bera-

ber çalışıyorduk. Köyümüzün cami inşaatında minare işçilerinden birinin hanımı doğum yapmış. İnşaat işinden anlayan biri bir eleman lâzım olunca köy muhtarımız beni önermiş. Daha sonra kalfayla görüştük ve acaba bu minareyi nasıl yapıyorlar diye düşünürken birden kendimi iskelede buldum. İlk zamanlar heyecanlandım. Yükseklik beni endişelendiriyordu. Fakat daha sonra alıştım ve sonraki minarenin baş ustalığını yaptım.

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

Say覺 54 / Nisan 2014

55


Sektör

MİNARENİN İLKİN TEMELİ SAĞLAM OLMALI Güvenlik açısından iyi ve kaliteli bir minare nasıl olmalıdır? Yapının sağlam olabilmesi için temelinin sağlam olması gerekir, bundan hareketle minare temeli radyal temel olmalıdır. Demir donanımı 16’lık demirden başlayıp 14´lükte bitirilmelidir. Minarenin filiz kısımları çift hasır olup külah kısmına kadar çıkılmalıdır. Tevziyeler 10’luk olmalı ve sık bir şekilde çiroz atılmalıdır. Minarenin betonu betonyerle yapılmalı ayrıca beton katkı ilâçları kullanılmalıdır. Beton kalınlığı 35 cm´den başlayıp 25 cm´de bitmelidir. Dökülen her betonda vibratör kullanılmalıdır. DEMİR EŞİTTİR GÜVENLİK Güvenlik deyince önceliği demire veriyorsunuz, niçin? Demir eşittir güvenlik. Betonyer minarelerin dışında her türlü beton işçiliğinde demir oldukça önemlidir. Bunun yanında hangi demirin hangi yapılarda ne şekilde kullanılacağı da oldukça önemlidir. Demirin tonu, kalınlığı, örülme şekli ve sıklığı, her yapıda doğru kullanıldığında o yapının güvenliği o kadar doğru ve güzel olur. Ben minarelerimi perde betonla yaptığımdan, nasıl ki insan vücudu sadece etten ibaret olmayıp bir iskelete bağlı olarak ayakta duruyorsa, betonyer bir minare de aynı şekilde bir iskeletle ayakta durmaktadır. Demir de betonun iskeletidir. TAŞ ÖRGÜ İNCE VE AYRINTILI BİR İŞTİR Eski zaman minarelerini genelde taş örgü üzerine kurulu. Bu teknik hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Minarenin tarihi çok gerilere gitmektedir. İlk yapılış amacı ezan sesini daha uzaklara duyurabilmek... Belli bir yükseklikte yapılan balçık ve

56

ahşaptan yapılan yapılardır. Türklerde ise minare, Selçuklu döneminde başlamış daha sonra şehirleri görselliğiyle süsleyen, islamın sembollerinden biri haline gelen narin yapılar olmuşlar. Minareler en önemli ve ahenkli dönemini Osmanlı döneminde üstat Mimar Sinan zamanında yaşamıştır. Yani gün geçtikçe, zaman ilerledikçe minare mimarisi de değişime ve gelişime uğramış. Taş işçiliği Osmanlı döneminin en önemli mimari malzemesiydi. Camiler bugün ki gibi tek başına olmayıp, birçok amaca hizmet eden külliyeler şeklinde imar edilmiştir. Bu imarlarda taş örgü modeli daha çok kullanılmıştır. O zamanlarla bugünü karşılaştırdığımızda, o dönemde daha yoğun bir çaba ve emek vardı. Taş işçiliği oldukça ince ve ayrıntılı bir işçiliktir. Keşke aynı zahmetle biz aynı eserler üretebilsek. Bizim bugün yapmış olduğumuz mimari zaten o eşsiz taş işçiliğinin kalıba kopyasından başka bir şey değil. TEKNOJİ GELİŞTİ, DEMİR İŞLENDİ Taş örgü işçiliği ile günümüzdeki betonyer minareler arasında yapım tekniği açısından ne tür farklılıklar vardır? O dönemin mimarisi o günün şartlarıydı. Bugünse bugünün koşullarına göre mimari de değişim gösterdi. Teknoloji gelişti. Demir işlendi. Beton işçiliği başladı. Çimento ve diğer beton malzemeleri inşa işlemlerini daha rahat ve kolay hale getirdi. Kalıpçılık doğdu. Yani işler daha kolay ve daha zahmetsiz hale geldi. Dediğim gibi taş işçiliği uzun zaman alan çok ince ustalık gerektiren ve daha kalabalık bir ekiple yapılan bir işçiliktir. Günümüz betonyer minarelerde ise 3 kişilik bir ekiple daha kısa zamanda daha sağlam ve dayanıklı yapılar meydana getirilmekte. Yani hem işçilik hem zamansal hem de

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

dayanıklılık açısından birçok fark vardır. Zaten ikisi ayrı yapım teknikleridir. Taş işçiliğinde belirli ölçülerde taşlar projeye göre kesilip hazırlanır. Yapım aşamasında ise birbirine geçirilecek damakları mevcuttur. Birbiri üzerine yığma yapılarak dizildiğinden en ufak hata kabul etmez.

çelik iskele; kalıp olarak ise ahşap, çelik sac ve polyester malzemeler mevcuttur. Ben tercihen ahşap kalıp ve ahşap iskele kullanmaktayım. Bazı durumlarda, çelik sacla da çalıştığım işlerim oldu.

Betonyer minarelerde, belli ölçüde kalıplarla çıkılır, içerisinde demir ve etriyelerle betona hazırlanır ve bu yapım tekniği daha güvenli bir tekniktir.

Ahşap ve çelik iskeleler var. Hangisi tercih ediliyor? Ahşap iskele en çok kullanılan malzemedir. Yeni yapım aşamasında ahşap iskele kullanılır. Çelik iskeleler genelde tamir ve tadilat işlerinde kullanılır. Ahşap iskele kullanım açısından daha avantajlıdır. Çelik iskele sadece standart ölçülerde olduğu için yönlendirme ve kurma aşamasında sıkıntı çıkarabilir. Ahşapta her türlü yönlendirmeyi, kurmayı rahatlıkla yapabilirsiniz. Ahşap iskele, her türlü toprak yapısına ve araziye uyum sağlayabildiği gibi, çelikte bu durum daha asgarî düzeydedir.

Ayrıca günümüzde taş örgü minare pek talep edilmemekte, daha çok betonyer minareler talep edilmektedir. Bunda en çok etki betonyer minarelerin içerisinde barındırmış oldukları demir işçiliği önemli faktördür. Taş işçiliği de sağlamlık bakımından önemlidir fakat ileri dönemde tadilat gerektiren bir durumla karşılaşıldığında yine aynı şekilde zahmetli bir süreç ister. Betonyerde bu sıkıntı daha asgarî düzeydedir ve tadilâtı daha kısa sürede giderilebilir. TAŞ ÖRGÜDE İSKELE KULLANILMAZ İskele kullanımı konusundaki farklılıklar peki? Taş örgüde iskele kullanımı yoktur. Taşlar minarenin içerisinden taşınarak üst üste yerleştirilerek çıkılır. Sürekli bir gayret ister. Beton minarede ise devamlı bir şekilde iskeleyle beraber çıkılır. Önce iskele çıkılır daha sonra iskeleye bağlı olarak demir ve kalıp işlenir. Son olarak harçla kalıp içerisi doldurulur. Taş örgüde iskele tamir ve tadilat gerektiği zaman komple boydan kurulur. Gerekli onarımlar daha rahat şekilde giderilir. İskele ve kalıp deyince, iskeleniz ve kalıbınızda ne tür malzemeler kullanıyorsunuz? Değişiyor. Malzeme olarak ahşap ve

Sayı 54 / Nisan 2014

AHŞAP İSKELE DAHA KULLANIŞLI

Ahşabın kalıptaki faydasını anlatır mısınız? Ahşap kalıp hafiftir. Yerden metrelerce yükseklikte çalıştığımız için yükümüzü en hafife indirmek durumundayız. Aksi halde iş gücü olarak daha fazla gayret ve zaman sarf etmek zorunda kalabiliyoruz. Çelik kalıp, ağırlığıyla kullanımı zorlaştırmaktadır. Ahşap kalıbı iki kişi rahatlıkla kurabilirken, çelik kalıbı üç kişi biraz daha fazla güç göstererek kurar. Ben, ahşap kalıbımı diğer inşaat sektörlerinde kalıpçılıkta kullanılan playmotu kullanmaktayım. Diğer ahşap kalıplara göre, daha pürüzsüz ve sağlıklı bir beton çıkartabilmemde faydalı oluyor. Bir de son dönemde en çok tercih edilen polyester kalıplarımız mevcut. Bu kalıbımız, işçilik olarak çok estetik görüntü çıkarmakta, kalıba istediğiniz şekli en güzel şekilde verebilmektesiniz. Fakat bu kalıbın benim açımdan dezavantajı, kalıp yapımının yüksek maliyet gerektirmesi. Polyester kalıbı

57


Sektör

ince işçilik isteyen ve minareye tüm güzelliğini veren şerefe kısmında kullanmaktayız. İlk başlardan bu yana malzemelerde veya tarzınızda neler değişti? Bu mesleğe ilk başladığım dönemde, ahşap kalıp ve iskeleyle başladım. O zamanlar kalıbımız, klâsik-yuvarlakoluklu kalıplardı. O zamanların popüler minare kalıplarından biriydi. En çok o kalıpla çalıştım ve birçok yapıtımı onunla inşa ettim. Daha sonraki dönemlerde, on iki köşe ahşap kalıp üzerine baklava dilimi motifleriyle şekil verdim. Hala bu kalıbımı talebe göre kullanmaktayım. En son Adıyaman Kâhta’da baklava dilimi modelimi kullandım ve o bölgelerde değişik bir mimarî olarak dikkat çekti. Bir diğer kalıbım ise, sohbetimizin başında bahsettiğimiz taş örgü modelidir. Biz, taş örgü modelini beton kalıba geçirdik. Kalıp içerisinde kullandığımız belli ölçülerdeki çıtalar, kalıp betondan söküldüğünde kalıba sanki taşla örülmüş gibi bir görüntü vermektedir. Son olarak bugün kullanmış olduğum yine ahşap kalıp üzerine döşenmiş, şekil verilen metal levhaların kalıba monte edilmesiyle yapmış olduğum kalıbımdır. Bu model kabartma olup levhalar belirli ölçülerde eski mobilyalardaki kabartma ağaç işlemeleri görüntüsü vermektedir. Bir de minarelerimizi inşa ederken talebe göre şerefelerimiz açık ve ya kapalı olabilmektedir. Kapalı şerefeli minarelerimi-

zin, şerefe balkon kısmından çıkarmış olduğumuz direklerle, şerefemizin üzeri ince bir betonla teras şekli alarak kapatılmaktadır. Minarelerimizde yapı bakımından bu tarz değişiklikler görülürken dış cephe koruyucu özelliğinde boya ve maddelerde zamanla kullanılmaya başlanmıştır. Önceleri sade beyaz bir koruyucu boya kullanırken, günümüzde değişik renk ve şekillerde koruyucu ve göze hoş gelen boyalar kullanılmaktadır. MİNARE İNŞASININ EVRELERİ Minare inşası kısaca kaç bölüme ayrılmakta? İlk basamağımız temelimiz. Temeliniz ne kadar sağlam olursa kafamız o kadar rahat çalışabilirsiniz. Çünkü tonlarca yük bu zemine binecek. Temelin üzerinde yine yukarıdaki yükü hafifletecek kütük ve yaslama dediğimiz 5 ve 10 metre arasında değişen yükseklikte bir bölümümüz mevcut. Daha sonra göv­ de dediğimiz minarenin asıl

kısmı başlar. Ve bu bölüm koni (sivri) dediğimiz bölüme kadar devam eder. Talebe ve camiinin durumuna göre, minarenin en süslü ve gösterişli olan bölümü şerefeler kurulmaktadır. Koniden sonraki bölüm ise minarenin en yüksek yeri olan âlemdir. Âlem, İslâm dininin sembolüdür ve en uç kısımda bulunur. Tüm bu aşamalar gerçekleşirken, temelden âleme kadar olan aşama şöyledir. Önce çift sıra filiz demirler kalıbın boyuna kadar döşenip çevresi etriye demirlerle sarılır. Daha sonra, iç kalıp ve ona bağlı olarak dış kalıp ölçülerle kurulup birbirine bağlandıktan sonra betona hazır konuma getirilir. Minarenin merdiven basamakları ise iki şekilde döşenir. Birincisi iç kalıpla beraber kurulan merdiven kalıbıdır. İkincisi ise, en çok kullandığım merdiven taşlarının yerdeki kalıplarda dökülüp hazırlandıktan sonra, iç kalıp ve orta direk üzerinde bulunan damaklarına oturtularak yapılandır. Şerefe korkuluklarımız da aynı şekillerde birincisi kalıp olarak, ikincisi yerde dökülerek hazırlanıp daha önce hazırlanan yerlerine monte edilerek yapılandır.

Göklere yakın bir mesaiden sonra bir bardak sıcak çay ve yorgun dostlarla yenilen birkaç lokma gibisi yok 58

Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

Say覺 54 / Nisan 2014

59


Güncel

BOSNALI GELİNİN GİRESUN’DAKİ LEZZET DURAĞI Bosna-Hersek’te 1992 Mart-1995 Aralık arasında cereyan eden, 250 bine yakın insanın öldüğü ve 2 milyon kişinin de evsiz yurtsuz kaldığı savaşın tüm acılarını daha çocuk denecek çağdayken iliklerine kadar yaşamıştı Hernastina Kariç Veziroğlu. Yüreğindeki, belleğindeki ve ruhundaki negatif izleri Giresun’da silmeye çalışıyor. Ertan Veziroğlu, Avrupa’nın gözleri önünde Sırplarca katliama uğratılan Bosnalı Müslümanlar için Giresun’dan toplanan yardımları Balkanlara götüren ekipteydi. Bizzat savaşta yer aldı. Bu vesileyle tanıştığı Hernastina ile evlendi. Eşi ‘Bosnalı Gelin’ isimli bir restoran işletiyor Giresun’da. Öz kültürlerine ait yemekleri tattırıyor merak edip uğrayanlara. SAVAŞTA HER ÇOCUK ERKEN BÜYÜYOR Savaşta pek çok akrabasını kaybediyor Hernastina Kariç. O yıllarda çocuk denecek çağdadır. “Hiçbir milletin yaşamak istemeyeceği bir felaket.” diye tanımlıyor savaşı. En fazla çocukları etkilediğini söylüyor: “Savaş yıllarında okula dahi gidemedik. En yakınlarımızın ölümlerini gördük. Savaşta her çocuk çok erken büyüyor. Bizler de öyle olduk ve hayatın gerçeğiyle yüz yüzeydik. En çok da savaş dönemlerinde yaşadıklarımız bizi etkiledi.” Günlerce boğazlarından lokma geçmediğini anlatıyor: “Elimizde 60

ne varsa satıp bir parça ekmek almak isterdik. Bir altına bir dilim ekmek almaya razıydık fakat kimsede ekmek yoktu. Herkes bizim gibiydi. Annem elimizde para edecek her şeyi sırtlar birkaç saatlik köylere gider satar ve gelirken onca eşyaya karşı sadece birkaç dilim küflü peynirle eve dönerdi.” ÖNCE KOMŞUSU SONRA HAYAT ARKADAŞI OLDU Savaş sonrasında mahallelerine taşınan Ertan Veziroğlu’yla tanışıyor. Hikayenin gerisi şöyle: “Savaş bitmiş ama acılar devam etmekteydi. Türkiye’den bizim için gönüllü olarak savaşmaya gelen ve yaralanan komşumuzla tanıştım. Türk komşumuz (Ertan Bey) Türkiye’den getirdiklerini biz dahil bütün komşularına dağıtan hayırsever biriydi. Kendisiyle öyle tanıştık. Sonra da evlendik. Zeynep (13) ve Ali (8) isimli 2 çocuğumuz oldu. Eşim Ertan Veziroğlu da Bosna vatandaşı oldu. Çifte vatandaşlık hakkımız vardı.” Barış anlaşması imzalanınca kendiliklerinden gönüllüce Bosna’ya gelen Müslüman Türklerin vatandaşlıkları iptal ediliyor: “Eşim de Türkiye’ye geldi. Aradan uzun bir süre geçince ben de arkasından geldim.” MOSTAR KÖPRÜSÜ’NÜN YANINDA YEMEK YEME HİSSİ VERİYOR Uzun süre Giresun’da ne iş yapabileceğini düşünmüş Bosnalı gelinimiz. “Birçok Boşnak kızı gibi en marifetli

İnsanlık tarihinin belki de en kara savaşlarından birinin iki şahidi yıllar sonra evlendi. Giresunlu Ertan Veziroğlu ile Boşnak Hernastina Kariç’in hikayesi tam bir film konusu. Şimdilik sadece Giresunlular biliyor hayat serüvenlerini. Kim bilir haberi okuyan yapımcıların ilgisini de çekiverir. olduğum Bosna mutfak kültürü üzerine işyeri açmaya karar verdik.” diyor. Dükkânın içini Bosna-Hersek savaşında yıkılan Mostar Köprüsü ve çevresindeki binaların görünümüyle dekore etmişler: “İçeriye giren herkese Mostar Köprüsü yanında yemek yermiş havası katıyor. Bunun yanı sıra mutfaktaki marifetimizi kendimize saklamadık ve en ünlü böreğimizden, köftemize kadar her şey Bosna mutfağına ait.” Yemeğin akabinde Bosna usulüyle pişirilen Türk kahvesi içiriliyorlar müşterilere. “Dolayısıyla Giresun’a yolu düşen herkesi ve Giresunluları Bosna mimaSayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

risiyle dekore edilmiş ‘Bosnalı Gelin’ restoranımızda Bosna damak zevkini tatmaya davet ediyoruz.” diye konuşuyor bayan Veziroğlu. BİLGE KRAL İZZETBEGOVİÇ’İN ORDUSUNA KATILIYOR Ertan Veziroğlu ise şunları kaydediyor: “Giresun’da Bosnalı Müslümanlara maddi destek amacıyla toplanan bir miktar parayı götürmek için gönüllü oldum. Orada ‘Bilge Kral’ olarak bilinen Aliya İzzetbegoviç’in ordusuna katıldım. Bir çatışmada yüzde 80 oranında Sayı 54 / Nisan 2014

yaralandım. Türkiye’ye gelerek tedavi gördüm ve iyileşince tekrar Bosna’ya gitme ihtiyacı hissettim. Savaş sonrasında ise orada kalmamı istediler. Ben de kaldım. Bosna’da kalırken eşimle tanışıp evlendim. Sonra çifte vatandaşlığım iptal edilince her şeyimizi orada bırakıp memleketim Giresun’a geldim. Bir süre balıkçılık yaptım. Sonra eşim ve çocuklarım da geldiler. Şimdi eşimin girişimleri sonucu bu işyerini açtık. Hayatımızdan memnunuz.”

61


Köşe Yazısı

Aydın Doğdu

Taraftarımız Biber Gazını Hak Etmiyor!

B

irçok yazımda hep taraftarı sağduyuya davet ettim. Etmeye de devam edeceğim. Bu durumdan taviz yok. Çünkü futbol taraftarlar için bir zevktir, hafta sonlarının vazgeçilmez hobisidir. Diğer taraftan taraftarlar için bir görsel şovdur, tutkudur. Taraftar gruplarıyla da bu organize bir hal kazanır. Hiçbir zaman taraftarın kışkırttığı ve çıkarttığı olayları tasvip etmem mümkün değildir. Bundan dolayı her zaman çağrılarımda “futbola odaklanmalı!” demişimdir.

Taraftar bir takım için maddiyatından ziyade bizim gibi kulüpler için itici ve varlığını devam ettiren en büyük güçtür. Bu güç iyi kullanıldığı zaman takım daha dikkatli oynar ve futbolcu sahada kendini saklamaktan korkar. Çünkü tepki alacağını bilir. Taraftarı olmayan takımlar bundan dolayı haftadan haftaya değişkenlik arz eder. Nitekim Ankaraspor Teknik Direktörü Osman Özköylü de buna dikkat çekerek “Taraftar olsaydı en az 10 puan önde giderdik!” sözünü söylemiştir. Samsunspor içinde durum farklı değildir. Birçok rakip futbolcu hayranlıklarını gizlememiştir. Kendi futbolcularımızda taraftarımızın önemini her daim vurgularlar ve övgüyle bahsederler. Her halükarda taraftar kontrolsüz güç olmamalı! Tüm bunları anlattıktan sonra benimde şahit olduğum olayda olduğu gibi taraftara sıkılan biber gazı hangi hallerde olmalıydı? Bir polis memuru neden ve niçin taraftara biber gazı tabancasını doğrultur ve sıkar? Taraftarın maruz kaldığı bu durumlarda hakkını nasıl korumalı? Hep uyardığım taraftarın birde bu durumunu kimler hakkıyla savunacak. Sadece bizlerin yazmasıyla bu durum düzelir mi? Haksız bu tutuma karşı kendini nasıl savunacaklar. O gün orada çocuklar vardı, bayanlar vardı. Benim gibi rahatsız olanlar vardı. Yaşlılar vardı. Yahu insan vardı insan! Taraftarımıza biber gazı sıkmayla oradaki gençleri kışkırttıktan sonra sahaya atılan koltuklar oldu. Bu kışkırtma tamamen Ankara Emniyet Polisinden dolayıdır. Diğer taraftan böylesi olaylar karşısında tutum ne olmalıydı? Elbette ki her halükarda sağduyu ama bu gençlere sıkılan

62

gazın faturası ne olacak. Fenalık geçiren onlarca masumun hakkı ne olacak? Polis bizim insanımız. Amenna! Ancak hangi hallerde bu gazın kullanılması gerekliliği onlara öğretilmedi mi? En ufak bir eylem yokken sırf protesto etti diye biber gazı sıkılır mıydı? Yahu insaf derim insaf! Bizler her daim taraftarı sağduyuya çağırırken, TFF, Kulüpler, Emniyet Genel Müdürlüğü, Valilikler, İl Emniyet Müdürlükleri de polislerin bu tür uygulamalarına çözüm üretmek durumundadırlar. Benim şahit olduğum ve yaşadığımız bu durum olmasaydı belki böyle bir yazıyı yazmayacaktım. Ama taraftarlarımızın bazı deplasmanlarda bu tür olaylardan şikayetlerini hep okuyor ve dinliyordum. Sayın yetkililer! Sizlere çağrım; Ne silahların ne de jopların gölgesinde maç izlemek istiyoruz! Hele de biber gazı tehdidiyle hiçbir zaman maç izlemek istemiyoruz. Maçtan önce olduğu gibi bir emniyet yetkilisinin akıl almaz tavrıyla da bu taraftarlar kışkırtılmamalı. Taraftar maç izlemeye geliyor ve takımının maçını izlemek istiyor! Bu masumane tavır hor görülmemeliydi! Maç yorum yazımda da belirttiğim gibi birçok taraftar maça girmiş, dışarıda da 100’e yakın kişiyiz. Sadece polisler o esnada 50 den fazla. Aynı zamanda teçhizatlarıyla. Sadece maça girmek istiyor. Ne oluyor hemen arkadan gaz tabancası geliyor ve bize doğrultuluyor. Taraftar tepkili! Yahu insaf! Taraftara bu kolaylığı sağlayacak olanda maç öncesi toplanan İl Güvenlik Kuruludur. Nitekim söz konusu Samsun olunca tüm hassasiyetler uygulanıyor. Taraftarımıza göz açtırılmıyor. Ancak neden aynı taraftar deplasmana gidince benzer hassasiyeti ve uygulamayı göremiyor? Samsunspor Yönetimi bu sorunu çözmeli! Önceden “Bileti olmayan gelmesin!” demekle de olmuyor. Olmadığını da Ankaraspor ve Balıkesirspor deplasmanlarında görüldü. Rakip takım kulüp ve taraftar grupalarının da aynı anlayışla davranmaları gerekiyor. Hep taraftarımızı sağduyuya çağırdım. Bu seferde hem emniyeti hem de rakip takımları sağduyuya davet ediyorum. Çünkü taraftarımız bizim için kıymetlidir. Sizi bilmem ama bu ligin En Büyük Taraftarıdır!

Sayı 54 / Nisan 2014


Say覺 54 / Nisan 2014

63


Spor

Samsun Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürü Güven Özyurt:

2017 İşitme Engelliler Olimpiyatları’na Simdiden Hazırız Moskova’daki oylamada, 23’üncü İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları’nın Samsun’da gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştı. Düzenleme komitesi üyeleri şartların 2017’ye dek sağlanabilme ihtimalini bizzat yerinde test etti. Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Güven Özyurt, 7 bin 500 kişilik konaklama potansiyeli şartının 4 bin 500’ünü mevcut imkanlarla karşılayabildiklerini, kalanını da 2014 sonuna kadar tamamlayabileceklerini söylüyor. Erzurum’da Universiade 2011 Kış Oyunları, Mersin’deyse Akdeniz Oyunları gibi büyük organizasyonlara imza atan Türkiye, ilk defa adında “olimpiyat” geçen bir programı üstleniyor. 23’üncü İşitme Engelliler Olimpiyat (Deafolimpik) Oyunları 2017 yılında Samsun’da gerçekleştirilecek. Bir önceki Bulgaristan’ın başkenti başşehri Sofya’da düzenlenmişti. Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Güven Özyurt, şehrin 64

ev sahipliğinin 21 Aralık 2013 tarihinde Moskova’daki oylamada kararlaştırıldığını belirtiyor. Olimpiyat meşalesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919’da Kurtu­ luş Savaşı’nı başlatmak için kente ilk adımı attığı yeri simgeleyen İlkadım ilçesindeki Kurtuluş Yolu’nda yanacak. KOMİTE SAMSUN’U ÇOK BEĞENMİŞ Güven Özyurt, Kurtuluş Yolu’nu gören ve buranın tarihi önemini Sayı 54 / Nisan 2014


HABEREXEN

®

öğrenen olimpiyat komitesi üyelerinde, “Mutlaka denizin üzerinden gelen bir açılış programı düzenleyelim.” noktasında görüş birliğine varıldığını kaydediyor: “Kurtuluş Yolu’nu kullanmalıyız’ dediler. Kültürümüzü ve Samsun’u çok beğendiler. Komite sahili gezdi. Onlar daha çok eğlence, bar ve kafeterya yönünü de gördüler. Samsun’da bunları da bulmaları onlar açısından çok hoş oldu. Sahili, kumsalı, arkasından yeşilliği gördüklerinde ‘burası on numara bir şehir’ dediler. Burada her şey olur. Komite üyelerine tesislerden başlamak üzere sokak sokak şehrimizi gezdirdik. Komite üyeleri gezdikleri yerleri çok beğendiler.” OLİMPİYAT KENTİ SAMSUN Samsun’un bu etkinlikte artık olimpiyat kenti sıfatıyla anılacağına da dikkatleri çekiyor Özyurt: “Bu durum bizim için çok önemli. Bu organizasyonda kullanılacak tesisleri 2015 yılına kadar Samsun tamamlamak zorunda. 2014 yılının nisan ayında master planı tamamlanarak olimpiyat komitelerinden üyeler gelip çalışmalarımızı yerinde tekrar inceleyecek.” 120 ÜLKEDEN 10 BİN KİŞİ GELECEK Olimpiyat oyunlarına 120 ülkeden yaklaşık 10 bin kişi şehre gelmesi bekleniyor. Özyurt, bunun Samsun’a muhtemel katkıları üzerine de şunları ifade ediyor: “10 bin insanın 12 gün civarında şehrimizde kalması ve şehri kullanması, Çarşamba, Bafra gibi ilçelerimizde müsabakaların yapılacak olması bile bu ilçeler için çok önemli. Burada hem kültür alışverişi hem de şehir esnafına yönelik faydaları olacak. Samsun ekonomisi 2015 yılından itibaren hareketlenerek, Samsun turizmine çok büyük etkisi olacak. Çünkü ülkeler şehrimizi tanıyacak. Güzel bir görsel şölen olacak. Samsun halkı şimdiden hazırlıklarını yapsın.”

“Güven Özyurt, 23’üncü işitme Engelliler Olimpiyat Oyunları için 120 ülkeden yaklaşık 10 bin kişinin Samsun’a gelmesinin beklendiğini ifade ediyor.” Sayı 54 / Nisan 2014

ÖZYURT: “2014 İÇİN BİLE HAZIRIZ” Özyurt, 7 bin 500 kişilik konaklama potansiyeli şartının 4 bin 500’ünü mevcut imkanlarla karşılayabildiklerini, kalanını da 2014 sonuna dek tamamlayabileceklerini de söylüyor: “Bize ‘2014 yılının haziran temmuzunda olimpiyat yapalım’ deseler biz hazırız. Tesis konusunda da hiçbir sorunumuz yok. Kriterlerin çok üstündeyiz. Tesisler noktasında Avrupa’yı geçtik. Salonlarımız çok yeterli. Onlar hangarları dönüştürmek gibi pratik çözümler bulmuşlar. Biz de tuvaletiyle, duşlarıyla, kafeleri ve oyun alanlarıyla, tribünleriyle gerçekten Avrupa’yı geçtik. Onlar ana arterlerde bu tip spor organizasyonlarını gerçekleştirebilecekleri tesisler üretmişler. İlçelerimizde bile halı sahamız, sentetik çim sahamız, tenis kortumuz, spor salonları ve gençlik merkezleri bulunmaya başladı.” 65


xen habere

AJANDA Soğuk Savaşta İkinci Raund mu?

Haberexen Dijitalde Dergi Haberexen’in eski sayılarına ulaşmanın artık kolay yolu var. Yayınlara www.issuu.com/haberexen adresinden veya yan taraftaki qr kodunu okutarak ulaşabilirsiniz. Haberexen Yayın Grubunun 80’den fazla yayınına ister bilgisayarınızdan ister diğer mobil cihazlarınızdan ulaşabilirsiniz. İyi okumalar.

Bu Ay Ne İzlesem?

ERİ ERİK A-KIŞ ASK K APTAN AM a - Winter Soldier Captain Amer

ic

Vizyon Tarihi: 11 Nis an 2014 Yönetmen: Anthony & Joe Russo Senaryo: Christophe r Markus, Ed Brubaker Oyuncular: Scarlett Joh ansson, Samuel L. Jackso n, Chris Evans Tür: Animasyon, Bilim Kurgu, Aksiyon, Macer a birlikte New York’ta Kaptan Amerika’yı, Yenilmezler ile ardından Washington ların olay i veric et dehş nan yaşa ve modern dünyaya D.C.’de huzur içinde yaşarken z. yoru uyum sağlamaya çalışırken bulu

ZOR BİR ADER

Ride Along

Ü

lkemizin gündemi yerel seçimler, yolsuzluk ve iktidar tartışmaları arasında sürüp giderken dünyanınkini ise rus askerlerinin Kırım’a girmesinden sonra gerilen Rusya-Amerika ilişkileri meşgul ediyor.

LER

Vizyon Tarihi: 18 Nisan 2014 Yönetmen: Tim Story Oyuncular: Kevin Hart, Ice Cube, Bruce McGill Tür: Komedi, Aksiyon Komedyen Kevin Hart filmde, kendini kız arkadaşının çabuk sinirlenen polis ağabeyine kanıtlamak için Atlanta yollarında devriyeye çıkan bir güvenlik görevlisini canlandırıyor. Komidi ve aksiyonu birleştiren filmde Kevin Hart sahnelerdeki performasını aratmıyor.

İki ülke arasındaki anlaşmazlıklar soğuk savaş dönemine ait söylemleri yeniden gündeme getirdi. Dünyanın iki büyük gücünün karşılıklı olarak restleşmesi sonucu birbirlerine ambargo uygulamaya başlaması son olarak ABD’li Apple’a kadar uzandı. Rusya, devlet kurumlarında kullanılan iPad’leri Samsung tabletlerle değiştirmeye başladı. Rus yetkililer, iPad’lerin ABD adına casusluk yapan cihazlar olduğunu ileri sürerek kurumlardaki tüm iPad’leri kaldırıp yerlerine Samsung tabletleri koymaya başladı.

LAL Vizyon Tarihi: 25 Nisan 2014 Yönetmen: Semir Aslanyürek Oyuncular: Erkan Can, Gürkan Uygun, Feride Çetin Tür: Dram Yıl 1974, ufak bir Antakya köyünün sıkıntılı sıcağında henüz on dört yaşlarında iki çocuğun zorlu ve macera dolu yolculuklarının başlangıcındalar. Diğer çocukların aksine oyun oynayıp vakit geçirmek yerine farklı heyecanlar arayan iki sıkı dosttan Cemal ve Süleyman farklı sebeplerden de olsa o sırada Adana’da olan Yılmaz Güneyʼin fotoğrafını çekmeye karar verirler.

Hatırlayacağınız gibi geçtiğimiz günlerde ABD’li Visa ve Mastercard da bazı Rus bankaları ile çalışmayı durdurarak Rusya’ya ambargo uygulamaya başlamıştı.

Bu Ay Ne Okusam? Dünden Yarına ATATÜRK’ÜN ÖNGÖRÜLERİ Aydın Keleşoğlu

YUMUŞAK GÜÇ

Çağlar Çabuk Elam Yayınevi

Bilgi Yayınevi

Atatürk’ün Suriye ve Ortadoğu ile ilgili inanılmaz öngörüsü neydi? Atatürk’ün Başkanlık Sistemi hakkında öngörüsü neydi? Atatürk’ün aydınlara ve gazetecilere nasihati neydi? Atatürk’e göre bugün çocuklarımızı nasıl yetiştirmeliyiz? Mustafa Kemal Atatürk bu konularda ne düşünüyordu neler liyordu? Hepsi kitabın sayfaları arasında.

66

“Kaya gibi güçlü, su gibi berrak, ateş gibi sıcak, pamuk gibi yumuşak” insanlardaki “yumuşak güç” tanımı. Sayın Çabuk bu değerli eseriyle yediden yetmişe insanlar arası iletişimi anlatırken yaşamın tüm alanlarında doğru iletişimin açacağı kapıları bir kez daha gözler önüne seriyor. Zevkle okuyacağınız, okurken düşüneceğiniz, öğreneceğiniz güzel bir kaynak”

İmparatorluğun

son nefesİ

İlber Ortaylı TİMAŞ Yayınları

Balkan Harbi’nden Birinci Dünya Savaşı’na, İstiklalMücadelesi’nden Lozan Görüşmeleri’ne, Halifelik tartışmalarından Cumhuriyet’in kurulmasına, Sultan Abdülhamid’den Mustafa Kemal Atatürk’e, Enver Paşa’dan Halide Edip’e gündemden düşmeyen konular ve tartışılan tarihi kişiliklere dair İlber Ortaylı’nın görüşlerini merak edenlerin kaçırmaması gereken bir kitap;

Sayı 54 / Nisan 2014




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.