Haberexen #56 Haziran 2014

Page 1



Akıllarda Sandıktan Geriye Ne Kaldı? Dönüp dolaşıp aynı yere çıkıyor bütün limanlar... İki mümbit ovamız var... Lojistik üssü olan bir şehiriz...

HABEREXEN

®

www.haberexen.com AYLIK HABER DERGİSİ Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi Mustafa ÇAKIR GENEL KOORDiNATÖR

Hava, kara, deniz, demiryolu bütün ulaşım imkanlarına sahibiz.

Barıs AYTEKiN SORUMLU YAZI iSLERi MÜDÜRÜ

Ancak bu potansiyelimizi neden kullanamıyoruz? Bu ay Karadenizli yaş sebze meyvecilere sorduk bu kritik soruyu. Rusya’ya 24 saatten kısa sürede ürün taşıyabilen tek ülke bizken neden karşı kıyının yaş sebze meyve ihracatı pastasında payımız bu kadar düşük? 275 kilometre ötemizdeki kardeş şehrimiz Novorossiysk ile ticari koridorumuzun gelişmesini ne engelleyebilir?

Mustafa BiLiK HABER MERKEZi

Onur NURDEMiR HALKLA iLiSKiLER

Ekrem Yunus KESiCi

Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM SATIS

Ali TOKUR

Çarşamba ve Bafra gibi iki mümbit ve büyük ovaya sahip Samsun, tarımsal üretimde ve tarıma dayalı sanayide neden arzulanan seviyede değil? Dergi HABEREXEN Sektörün hemen hemen bütün unsurlarına ulaşıp bu soruları yöneltip görüşlerini aldı. Geçen ay Samsun’a gelen Rus Heyet, Rusya’da 40 milyon hektar ekilebilir arazinin boş durduğunu belirterek, “Bizim istediğimiz ürünlerin tohumlarını sizin ülkenizdeki çiftçilere verelim ve bizler için üretin. Bizlerde bunları alalım.” dediler. Buğday, arpa, domates vs. verimli ıslah çeşitlerinin Samsun’da yetiştirilip Rusya’ya satılması gündemde. Rusya Federasyonu’na yapılan toplam yaş meyve sebze ihracatımızın da yaklaşık yüzde 70’i Samsun Limanı üzerinden sevk edilmekte. Tüm bunları göz önüne aldığımızda Türkiye’nin, Rusya pazarlarına yaş sebze ve meyve ihracatına yönelik projelerde Samsun çıkış kapısı olduğu değişmeyen bir gerçek. Ancak, Samsun’da tarıma bağlı ve tarıma dayalı sanayinin gelişmesine yönelik projeler ve yatırımların ihmal edildiği düşüncesi göz ardı edilmemeli. Samsun-Rusya Yaş sebze meyve ihracatı ile ilgili merek ettiğiniz tüm ayrıntılara Dergi HABEREXEN’in kapak dosyasından ulaşabilirsiniz...

Ahmet Ak

Sayı 56 / Haziran 2014

Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANISMANLARI

AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin SENGÜL AV. Adem AKSOY GÖRSEL YÖNETMEN

Uğur BIYIK BASIM YERi

Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mah. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96 YÖNETiM YERi ADRESi

Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konak Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN YAYIN TÜRÜ

Aylık Yerel Süreli Yayın BASIM TARiHi

15 Haziran 2014 ISSN: 2147-4397

Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

3


haziran 2014

İÇİNDEKİLER/

10

14

SAMSUN İHRACAT ARTTIRDI

Dünyada her gün 6 bin kişi iş kazaları veya meslek hastalıkları sebebiyle ölüyor.

TİM’in ilk 1000 ihracatçı firması listesine Samsun’dan girenlerin sayısı 2013’te 8’den 7’e düştü.

38

LOJİSTİKTE DEVASA

FIRSATLAR

20

LOJİSTİKTE İ İ DEVASA FIRSATLAR

Samsun-Kavkaz Trenferi hattının önemi, Selman Sevinç’in şu ifadelerinde saklı: “En çok ihracat yapan ülke Çin’dir.

52

‘GÜÇLÜ KADIN’ İMAJI, SIRTLARINDAKİ SEPETTEN DAHA AĞIR

GÜKAM Müdürü Aysun Karaahmet, Karadeniz kadınlarının üzerlerine fazla mesuliyet aldıklarını ve “güçlü kadın” imajının altında ezildiklerini söylüyor

İŞ VE İŞÇİ GÜVENLİĞİ GÖZ ARDI EDİLİYOR

Bafra ve Çarşamba gibi iki mümbit ovaya sahip Samsun. Vilayet tam bir lojistik üssü. Hava, kara, deniz; her yoldan ulaşılabiliyor. Tokat, Amasya ve Çorum’un da dünyaya açılan kapısı aynı zamanda. Rusya’ya 24 saatte ürün ulaştırabilen tek ihracatçı ülkeyiz. Buna rağmen yaş sebze ve meyvede bu denli kalabalık nüfuslu komşumuzun ithalat pastasında olabileceğimiz oranda yokuz.

54

BALKONUNDA MONTAJLADIĞI UÇAKLA ESKİŞEHİR’E UÇTU

Aytekin Turgut, tam bir uçak tutkunudur. Ailesi Hava Harp Okulu’na gitmesine izin vermeyince diş hekimi olur. THY’nin hurdaya ayırdığı uçağı satın alıp Samsun’daki evinin balkonunda monte eder. O uçakla hava rallisi Türkiye ikincisi olur

48

ÇOCUKLARIMIZIN RUHUNU DA BESLEMELİYİZ!

72

SÜPER VE PTT 1’İNCİ LİG’DE KARADENİZ FIRTINASI ESECEK

Anne-babalık görevinin evlatların karınlarını doyurmak ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta bitmediğini anlatıyor Ahmet Yıldız.

2014-2015 futbol sezonunda Trabzonspor ve Çaykur Rizespor Süper Lig, Samsunspor, Orduspor ve Giresunspor ise PTT 1’inci Lig’de temsil edecek Karadeniz Bölgesi’ni.



Akılda Kalanlar

50 MİLYAR DOLARLIK TURİZMDE SAMSUN’UN ADI YOK

Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, çok acı bir gerçeği dile getirdi: “Dünyadaki 1 trilyon dolarlık turizm pastasından Türkiye, 30 milyar dolar pay alıyor. 2023’e giden süreç içerisinde Türkiye 500 milyar dolarlık ihracat hedefliyor. Bunun içinde de 50 milyar dolarlık turizm geliri bekliyor. 50 milyar dolarlık turizm geliri beklentisi içinde Samsun, maalesef hiç yok.” Türkiye turizm potansiyelinin ağırlık merkezini İstanbul. Onu Antalya izliyor. Kalanı diğer iller paylaşıyor. “Peki, Samsun’un neden adı okunmuyor?” diye sorup ardından şunları söylüyor başkan: “Bizim Samsun olarak iktisadi kalkınmamızla birlikte Türkiye’nin 2023 hedeflerine sanayinin yanında turizmle de katkı koymamız yurttaş olarak görevimizdir. Bizim de turizm bakımından potansiyelimiz var ama bu bir şey ifade etmiyor. Önemli olan ortaya konan üründür.” 6

SUUDİ ARABİSTAN’DAN TRABZON’A CHARTER Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, Suudi Arabistan ile şehirleri arasında karşılıklı Charter uçuşlarının başlama-n sıyla, Körfez ülkelerinden Doğu Karadeniz’e gelen turist sayısının artacağını öngörüyor. Tüm işletmelere yöneticilerine, turistleri en iyi şekilde ağırlamaları ve ülkemizden memnun uğurlamaları çağrısında bulunuyor. Uçuşlar, 11 Ekim 2014’e kadar sürecek.

AMASYA’NIN MERALARIYLA YEM GİRDİSİ AZALTILABİLİR Amasya Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Cahit Gülbay, “2013 yılı verilerine göre ilimizde 174 bin 667 adet büyükbaş, 141 bin 762 adet küçükbaş, 1 milyon 200 bin 575 adet kanatlı ve 17 bin 575 adet arı kovanı mevcuttur.” bilgilerini aktararak, şehrin hayvancılık potansiyeline dikkatleri çekiyor. Meraların kullanışlı ve bakımlı hale getirilmesiyle sektördeki en önemli maliyet kalemlerinden yem girdisine harcanan paranın azaltılabileceğini kaydediyor. İldeki meralar 65 bin 971 hektar. Bu da mevcut arazi varlığının yüzde 11,6’sına denk.

Sayı 56 / Haziran 2014


TOKAT’LI MESLEK LİSELİLERDEN HAYAT KURTARAN ROBOT Tokat’ta meslek lisesi öğrencileri, yakıt tankları ve maden ocaklarında zararlı gazların tespit edilebilmesi amacıyla geliştirdikleri ve ikin-

cilik ödülüne layık görülen ‘Hayat Kurtaran Robot’un (Hayko)’ projesi destek bekliyor. Uzaktan kumandalı robot, dik engelleri aşarak, kamerasıyla kaydettiği görüntüleri vericisi vasıtasıyla bilgisayara iletiyor. Danışman Öğretmen Seçil Baras, iş güvenliği ve işçi sağılığına yönelik tasarlanan robotun 70 lira mal ettiklerini söylüyor.

DON, FINDIĞIN GELECEK 3 YILINI DA VURDU Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turhan Karadeniz, Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon’daki araştırmalarda don afetinin önümüzdeki yılların mahsullerini etkileyeceğini de belirlediklerini ifade ediyor: “Fındık üreticileri mağdur durumda. Batıda zarar yüzde 20 ila 50 arasında değişiyor. Samsun’dan doğuya doğru gelindiğinde özellikle Ordu ve Giresun’da ciddi anlamda sıkıntı var. Yüksek kesimlerde yüzde 100’e varan zarar mevcut.”

SAMSUN ESOB’UN YENİ BAŞKANI EYÜP GÜLER Samsun Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (ESOB) başkanlık koltuğuna, seçimde rakibi Tuhafiyeciler Odası Başkanı Ahmet Akbaş’ı 12 oyla geçen Hacı Eyüp Güler oturdu. Güler, eski başkan Metin Genççakır’dan görevi devralırken, rahmetli Babası Hacı İsmail Güler’i ESOB’u şehre kazandıran kişilerden birisi olduğunu belirtti: “13 Ocak 1984 tarihinde Samsun’un resmi kayıtlarına giren esnaf sicil numarası 1 olan esnaf babam.”

ŞEHİT AHMET DEMİRHAN SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

Hakkari’de askeri aracın devrildiği olayda şehit olan uzman er Ahmet Demirhan, İl Müftüsü Ahmet Aşık’ın kıldırdığı cenaze namazının ardından, memleketi Çorum’un Sungurlu ilçesine bağlı Küçük İncesu köyünde dualar ve gözyaşları arasında toprağa verildi.

TOKAT’TA KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMLARI Birinci derece deprem kuşağındaki vilayetlerden Tokat’ta riskli binaların tespiti ve yıkım çalışmaları devam ediyor. Kentsel dönüşün projesi kapsamında Kaleardı Mahallesi’nde 53 bina yıkıldı.

SİNOP’A DOĞALGAZ 1,5 YIL SONRA Sinop Valisi Yavuz Selim Köşger’den şehir halkına kesin tarih: “Sinop 18 ay sonra doğalgaz kullanımına başlayacak. Çalışmalar yüzde 92 seviyesinde.” Vilayete gelecek gelecek doğalgazla ilgili inşaatın tamamlandığını açıkladı vali: “Yüzde 8’lik bir kısım kaldı. Sayı 56 / Haziran 2014

Önümüzde ki 3 aylık periyotta daha da çok kontrol ve testllerle l ilgili l l yüzde d 8’lik ’l k çalışmalar l l tamamlanacak. Bundan sonra ki aşama da geriye, Sinop’un şehir içi dağıtımı ile ilgili Ak Mercan firmasının yapacağı çalışmalar kalıyor. 18 aylık bir periyotta da Ak Mercan firması Sinop’a doğalgazı ulaştırmış olacak.” 7


Köşe Yazısı

Bekir Reşitoğlu

Mavi Küre’yi Terk Eylemeden Önce

s

öyle bir durun hele! Gözlerinizi kapatın. Sadece kendinizi hissetmeye çalışın. Bu tecrübeyi zaman zaman tekrarlayın. Hayatın hızlı akışından kopartın kendinizi. Tefekküre dalın. Sizinle baş başa kalın. Siz size sorun ve sonra cevaplayın.

Her iki işlemde de göreceksiniz ki aslında çok ihmalkâr davranmaktasınız. Kime mi? Şahsınıza. Oysa zannetmektesiniz ki yaşamı tümüyle siz belirlemektesiniz. Bu filmde hem senaristsiniz, hem oyuncu hem de yönetmen. Koca bir yanılgı içindesiniz. Neler yediğinizden, nasıl giyindiğinizden tutun da sandığa attığınız oya kadar tesire açıksınız. Düşünmeden, genel kabullerle ve reflekslerle yürümektesiniz. Günler birbirine benzemekte. Yıllar da. Peki ya bu ömür denilen ne ola ki? Dünya uçsuz bucaksız evrende ufacık nokta. Biz ise onun üzerinde kum tanesiyiz. Ne dünyanın kainata, ne de bizim ona hükmümüz geçmiyor. Kazık çakmaya çalışmanın hiç anlamı yok. Zira yeryüzü kazıkla sabit değil bir kere. Güneş haydi git dese buzullaşacak, ya da az yaklaşmasını arzulasa da yanık kül olacak. Böylesine aciz dünyanın ondan daha fazla aciz misafirleriyiz. Doğmadan evvel farklı alemlerdeydik. Ölünce yine terk eyleyeceğiz Mavi Küre’yi. Yolculuğumuz nereye? Hakikati bilmekteyiz çoğumuz. Ancak ondan uzağız. Sürekli tehir halindeyiz. Cenazelerden ibret alamıyoruz. En küçük tarla anlaşmazlıklarından tutun da ülkelerin savaşmasına dek, hır gürlerin tümü de anlamsız, fütursuz ve sahte. Tiyatro sahnesini ve

8

rolünü esas sanan sanatçılara hafif şizofren derler. Gerçek ile oyunda canlandırdıkları kişilikleri birbirlerine karıştırmaktadırlar. Düşünce kaymalarında savrulmaktadırlar. İşte o yüzdendir ki, aktüel soruşturmalardan da izlediğimiz üzere uyuşturucu bataklığına saplanabilmektedirler. Bir milletin, inancın, rengin veya düşünce sisteminin ferdiyizdir. Hakikatte birizdir. Dünyayı evrende eşsiz kılan, bizi de ona halife tayin eden Allah’ın kullarıyız. Öyle merhametle donatılmışız ki, imtihan arenasında defter de önümüzde kitap da. Yeter ki doğruyu bulalım her yanımız ilahı kopyalarla, tüyolarla, güzel modellerle dolu. Son Peygamber Hz. Muhammed (sas) veda hutbesinde müthiş özetliyor hikâyeyi. Lütfen derhal okuyun onu. Kelimelerin altını çizin. Hitap sözlerini iyice irdeleyin. Sıralamayı değerlendirmeyi de sakın unutmayın. Kur’an-ı Kerim, kâinat kitabının mealidir. Ayan beyanlar gerçekleri, kusursuz belagat gücüyle adeta beynimize nakşetmektedir. Kalp gözlerimizi okşamaktadır. Allah rızkı garanti ediyor. Ama iman, İslam ve ihsan bizlere lütfettiği iradeyi doğru kullanabilmekle mümkün. Evet, kalpleri mühürleyen de, hidayetle şereflendiren de O. Kimsenin hukukunu kimseye çiğnetmeyen de. Enfes bir ticaret öneriyor bize. Ya şu üç günlük dünyada sefa. Ya da sonsuz saadet. Ya geçici ezacefaya sabır, ya da bitmeyen azap. Sabır ve şükür bilinenli (matematikte bilinmeyenlileri vardır) basit bir denklemdir hayat. Yaradan hepimize soruları çözebilme ve imani netliği sürdürebilme kuvveti nasip eylesin.

Sayı 56 / Haziran 2014


Say覺 S Sa ay覺 y 5 56 6 / Hazi Haziran H Ha azi zira ran 220 2014 014 014 14

9


SAMSUN İHRACAT ARTTIRDI T

İM’in hazırladığı Türkiye’nin ilk 1000 ihracatçı firması listesine Samsun’dan girenlerin sayısı 2013’te 8’den 7’e düştü. Ancak şehirden yapılan ihracatta artış kaydedildi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) hazırladığı “Türkiye’nin ilk 1000 ihracatçısı” sıralamasına Samsun’dan dahil olan firma sayısı 2013 verileriyle 8’den 7’ye düştü. Ancak şehirden gerçekleşen ihracat miktarı 432 mil-

yon 2 bin 86 dolardan, 452 milyon 850 bin 123 dolara yükseldi. İKİ KAYIP BİR KAZANÇ Samsun’un büyük ihracatçı firmalarından “Yeşilyurt Demir Çelik Endüstrisi ve Liman İşletmeleri Ltd.

Şti.” ile “Yılmaz Tar. Ürün. San. ve Tic. A.Ş” bu defa listeye giremedi. Sampa, Samsun Makina, Ulusoy Un, Borsan ve As Çelik ise listede kalmayı başardı. “Sürsan Su Ürünleri San. ve Tic. A.Ş.” de ilk defa ilk 1000’de yer aldı.

2013 SIRALAMASI Genel Sıralama Firma

Firma İhracat 2013 ($)

51 302 446 524 571 608 936

Samsun Samsun Samsun Samsun Samsun Samsun Samsun

British American Tobacco Tütün Mamülleri San. ve Tic. A.Ş. Sampa Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş. Samsun Makina Sanayi A.Ş. Ulusoy Un Sanayi ve Tic. A.Ş. Borsan Kablo Elektrik Aydınlatma İnşaat San. ve Tic. A.Ş. Sürsan Su Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. As Çelik Döküm İşleme Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi

Toplam

221.541.603,37 58.011.156,92 42.840.069,81 38.194.414,00 35.795.838,58 34.183.288,84 22.283.751,55 452.850.123,07

2012 SIRALAMASI Genel Sıralama Firma

Firma İhracat 2012 ($)

66 327 338 340 628 684 902 955

Samsun Samsun Samsun Samsun Samsun Samsun Samsun Samsun

Toplam

British American Tobacco Tütün Mamülleri San. ve Tic. A.Ş. Sampa Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yeşilyurt Demir Çelik Endüstrisi ve Liman İşlet. Ltd. Şti. Ulusoy Un Sanayi ve Tic. A.Ş. Samsun Makina Sanayi A.Ş. Borsan Kablo Elektrik Aydınlatma İnşaat San. ve Tic. A.Ş. Yılmaz Tar. Ürün. San. ve Tic. A.Ş As Çelik Döküm İşleme Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi

182.983.277,39 51.102.450,67 49.949.793,80 49.822.168,05 29.446.389,57 27.478.305,54 21.149.649,54 20.070.052,24 432.002.086,80



Samsun Yakakent’teki örnek projeyle 6 yılda pek çok kadın meslek sahibi oldu

DANTELİ BIRAKIP HAMAK ÖRMEYİ ÖĞRENDİLER Meral Kılınç’ın emeklilik sonrası Halk Eğitim Merkezi’yle işbirliğine giderek ilkini 2008 yılında açtığı hamak ve salıncak örücülüğü kursları sayesine Samsun’un Yakakent ilçesindeki çok sayıda ev hanımına şimdi hatırı sayılır gelir kazandıkları değerli bir meslek öğrendi. Kimileri başlangıçta olaya hobi düşüncesiyle yaklaşsa da artık ciddi bir iş hayatının içindeler.

E

mekli Meral Kılınç’ın 6yılönceSamsun’un Yakakent ilçesinde Halk Eğitim Merkezi’nin desteğiyle başlattığı hamak ve salıncak örücülüğü kursları sayesinde pek çok kadını meslek sahibi oldu. Telaffuz edildiğinde herkesin aklına yatıp dinlenme düşüncesi getiren kelime onlar için gelir kapısı.

20 KADINLA İŞ YERİ KURULDU “Dantel örmeyi bırak, hamak örmeye bak” sloganıyla yola çıkan Kılınç, ev hanımlarına beceri kazandırmayı veya mevcut becerilerini geliştirmeyi amaçladıklarını ifade ediyor: “Yakakent ilçesinde çok sayıda ev hanımına hamak ve salıncak örücülüğünü öğrettik. İsteyen

12

kadınlarımız evlerinde hamak ve salıncak örerek para kazanıyor. Ördükleri ürünleri satın alıyoruz. Ayrıca ilçede yaşayan 20 ev kadınını bir araya getirerek kendi iş yerimizi kurduk. Atölyemizde part time çalışan ev hanımları hamak ve salıncak üretip düzenli gelir kazanarak aile ekonomilerine katkı sağlıyor.” KENDİ MARKALARINI OLUŞTURUYORLAR Kurulan atölyelerde sadece kadınların çalıştığını; değişik model ve tarzda hamak ve salıncak örücülüğü yaptıklarını, bir anlamda kendi markalarını ürettiklerini dile getiriyor Kılınç: “Ev hanımlarının becerilerini geliştirerek üretime aktif katılımını sağlamak istiyoruz.

Yerli ürün maliyeti ile artı değer oluşturmak ve kalitemizle pazarda ithal ürünlerin önünde yer almak istiyoruz. Çeşitli modellerde üretim yapıyoruz. Talebe bağlı olarak kendir, uzal kendir, pamuk veya polyester iplik kullanıyoruz. Atölyemizde özgün üretimimiz olan ürünler dışında model ve özel örnek ve miktar tercihine bağlı sipariş üretimler de yapıyoruz.” KAZINCIYLA KIZINI OKUTUYOR Türkiye’nin birçok şehrinden sipariş alıyorlar ve talebe göre üretiyorlar. Kadınlar dilediklerinde atölyeye geliyorlar. Ücretleri bitirdikleri işe oranlanarak hesaplanıyor. Onlardan biri de Nurgül Tütüncü. İki kızı var ve biri üniversitede okuyor. Aile büt-

çesine katkı için projeye dahil olmuş: “Evde her gün boş boş oturuyordum. Şimdi bir mesleğim var. Örücülük yapıyorum. Kurduğumuz atölyeye gelerek hamak ve salıncak örüyorum. Aylık olarak asgari ücretten daha fazla para kazanıyoruz. Kızımın eğitimi için iyi bir gelir oluyor. Ayrıca burada mesai uygulamamız da yok. İstediğimiz zaman geliyoruz. Yaptığımız işi bitiriyoruz, ne kadar çok yaparsak o kadar para kazanıyoruz.” Zeynep Altıntaş ise ilkin hobi gözüyle bakmış etkinliğe. Kursla edindiği mesleğini ifaya karar vermiş sonrasında. Her gün işletmeye uğruyor. Karşılığında iyi bir kazanç elde ettiğini söylüyor.

Sayı 56 / Haziran 2014



Gündem

İŞ VE İŞÇİ GÜVENLİĞİ GÖZ ARDI EDİLİYOR 1,2 milyarı kadın yaklaşık 3 milyar işçinin ter döktüğü dünyada her gün 6 bin kişi iş kazaları veya meslek hastalıkları sebebiyle ölüyor. Samsun’da 2013’te bu yüzden 20 işçi kaybedildi. Tüketim çılgınlığı daha fazla üretime zorluyor. Bu da Soma’daki gibi yüzlerce ocağın sönmesiyle sonuçlanıyor. Dünyanın koşar adım tüketim çılgınlığı içinde. Buna ayak uydurabilmenin tek yolu da maalesef daha fazla üretmek. Tasarruf, yetinme, paylaşma ve tatmin duygularını köreltme anlayışı ve arayışından eser yok. Bu kısır döngü en son Türkiye’de Manisa’nın Soma İlçesi’nde 301 cana kastetti. İş sağlığı ve güvenliği konusuna bakılması gereken ana açılardan birine götürüyoruz sizleri. Bilgiler, Samsun Makine Mühendisleri Odası Başkanı Kadir Gürkan’dan: Dünyada her gün yaklaşık 6 bin işçi işyeri kazaları veya meslek hastalıkları sebebiyle ölmekte. Herkesin şu sıralar diline doladığı “İş Sağlığı ve Güvenliği” kavramıy-

14

sa, “Çalışma yaşamında çalışanların sağlığına zarar verebilecek hususların önceden belirlenerek gereken önlemlerin alınması, iş kazası geçirmeden, meslek hastalıklarına yakalanmadan, rahat ve güvenli bir ortamda çalışmalarının sağlanması, çalışanların ruhsal ve bedensel sağlıklarının korunması” diye tarif ediliyor. GÜNDE DÜNYADA 6 BİN İŞÇİ ÖLÜYOR Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) rakamlarına göre, yeryüzünde 1,2 milyarı kadın 3 milyar civarında işgücü var. Her sene işçilerin 360 bini iş kazalarında, 1 milyon 950 biniyse meslek hastalıkları yüzünden vefat

ediyor. SGK verileriyle, Türkiye‘de günde ortalama 200 iş kazası meydana geliyor ve bunlarda 4 işçi ölüyor. 6 kişi de iş göremezleşiyor. Kayıt altına alınamayan iş kazaları ve yeni yeni takibe alınan meslek hastalıkları da nazara verilirse, tablodaki vahametin bilineni aştığı ortada. SAMSUN’DAKİ SAYI 2013’TE 20 Samsun’daki durumuna ilişkinse şunları anlatıyor Gürkan: “Samsun’da iş sağlığı ve güvenliği konusunda 2012 yılı resmi verilerine göre 1.199 iş kazası, bu kazalarda 18 işçimiz hayatını kaybetmiştir ve 2013 yılı resmi verilerine göre ise 1.221 iş kazası, bu kazalarda 20 işçimiz hayatını kaybetmiştir. Samsun ilimizde

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

Say覺 56 / Haziran 2014

15


Gündem

en sık iş kazaların görüldüğü sektör inşaat sektörüdür. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve alt mevzuatının uygulamaya girmesiyle beraber Samsun’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan yetki almış 13 Ortak Sağlık Güvenlik Birimi ve 2 adet İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Birimi faaliyete geçmiştir.” İŞ GÜVENLİĞİ İÇİN NELER YAPILMALI? Peki, olumsuzlukları sonlandırmak ve güvenli bir iş ortamı oluşturmak için neler yapılmalı? Gürkan belirtiyor ki: “Şehrimizde, ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarını en aza indirilebilmek için kısa vadede; İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda yasal mevzuat ve uygulamalarının hazırlık süreçlerine TMMOB ve Bağlı Odaların etkin katılımı sağlanarak bilgi birikiminin paylaşılması, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın işyerleri, ortak sağlık 16

güvenlik birimleri, iş eğitim kuruluşları, periyodik kontrol kuruluşlarına yönelik etkin ve yerinde denetim gerçekleştirmesi, denetimlerde ölümlü kazaların yoğunlukla yaşandığı maden, inşaat, metal sektörlerine ağırlık verilmesi, Ulusal İş Sağlığı Güvenliği Konseyinde alınan kararların uygulamasının zorunlu tutulması ve konseyde meslek odaları ile sendikaların etkin temsiliyetinin sağlanması, İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarında temsiliyetin işçi ağırlıklı yapıya getirilmesi, Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile İş Güvenliği Uzmanlarının görevlerini yerine getirirken işverenden bağımsız ve özerk çalışabilecek şekilde yasal mevzuat değişikliklerinin yapılması, İş Güvenliği uzmanlarının yetkilendirme ve görev alma süreçlerinde mesleki eğitimlerinin ve tecrübelerinin dikkate alınmasına yönelik yasal düzenleme yapılması, İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda görev alan İş Güvenliği Uzmanı ve mevzuatta

tanımlanan diğer personelin zorunlu mesleki sorumluluk sigorta kapsamına alınması, İşyerlerinde kullanılan makine ve ekipmanın periyodik kontrollerinin hangi metotlarla, hangi kuruluşlarca ve hangi periyotlarda yapılacağı konusunda yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir.” Orta ve uzun vadedeyse, “Yasalara ve idari tedbirlere ilaveten toplumumuzda iş güvenliği kültürünün oluşturulması, emek yoğun üretim sisteminden teknoloji/bilgi yoğun üretim sistemine geçilmesi gerekmektedir.” Yine Gürkan vurguluyor ki: “İş güvenliği konusunun ilköğretim seviyesindeki çocuklarımızdan başlamak üzere eğitim sürecine dahil edilmesi toplumumuzda iş güvenliği şuurunun oluşmasına katkı sağlayacaktır.”

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

Say覺 56 / Haziran 2014

17


İş Dünyası

Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hacısalihoğlu’nun anlattıklarının özü:

“YATIRIM FIRSATLARINI İYİ DEĞERLENDİRMEK ZORUNDAYIZ” Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hacısalihoğlu; Şehri, bölgeyi ve ülkeyi yakinen ilgilendiren yatırım fırsatlarını değerlendirdiği açıklamasında Körfez ülke vatandaşlarından gelen gayrimenkul taleplerinin sevindirici boyutlara vardığını belirtti. İnovasyon ve Biyoteknoloji Merkezi için TOBB’la dirsek teması kurulduğunu anlatan başkan, üyelerinden projelere hız vermelerini istedi. AVM’LERE KİRA DÜZENLEMESİ Konuşmasında Alışveriş ve Yaşam Merkezlerindeki (AVM) kira uygulamalarına da değinen TTSO Başkanı Hacısalihoğlu, pek çok üyenin kiraların yüksekliğinden yakındığını vurguluyor: “Şehrimizdeki AVM’lerin aktif olmasını istiyoruz. Ancak buradaki kiracı durumunda üyelerimizin de yüksek kiralardan yakınmaları söz konusudur.

Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, Ortadoğu Körfez ülkelerinden şehre gösterilen ilginin ve bu ülke vatandaşlarınca satın alınan mülk sayısının giderek arttığını belirtiyor. Hacısalihoğlu’nun açıkladığı resmi kayıtlara göre son iki yılda -çoğunluğu Körfezli ve İranlı- yabancılara 113’ü konut ve 190’ı arazi toplamda 303 adet taşınmaz mal satışı gerçekleşmiş. Başka devletlerin vatandaşlarına 18

Türkiye’de mülk edinme imkânı tanıyan yasa 2012 yürürlüğe girdi. Hacısalihoğlu, geçen süre zarfındaki 303 adetlik satışı ‘gayet iyi’ diye niteliyor. Ancak satış meblağlarında yerlilerle kıyaslandığında bir dengesizlik oluşmaması gerektiğine de işaret ediyor: “Çok farklı fiyatlar oluşuyor. Piyasadaki dengesizlik ileride bize zarar verebilir.” Vilayete yatırım düşünen yabancılara da özellikle kentteki iş adamlarıyla muhatap olmalarını öneriyor.

Bu konuda bize iletilen şikâyetler AVM’lerdeki kiraların, Türkiye genelinde olduğu gibi yeniden düzenlenmesidir. Örnek olarak döviz kuru sabitleniyor. Üyelerimiz, bu tür değerlendirme ile AVM yöneticilerinden yardım beklemektedir. Bugüne kadar birçok üyemiz AVM’de açtığı işletmeleri kapattı. AVM’ler birer fabrika mağazasına dönüşmesin.” İNOVASYON VE BİYOTEKNOLOJİ MERKEZİ İnovasyon ve Biyoteknoloji Merkezi inşaatı için TOBB’un büyük destek verdiğini de hatırlatıyor Hacısalihoğlu. Projelerin, yakın Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

zamanda TOBB’a sunulacağını; onay sonrası ihale açılacağını kaydediyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Teknokent sahasında pratiğe geçirilecek proje ihaleleri için hazırlıklarını tamamlamaya da çağırıyor. Hacısalihoğlu, ülkedeki yatırımların gerçekten yerli yerinde ve amacına uygun olmasını arzuladıklarını söyleyip şunları dile getiriyor: “2014 yılı için yaklaşık 344 milyar civarında yatırımın büyük bir kısmı özel sektörce yapılacaktır. Yüzde 22’si de kamu tarafından. Kamununkiler özellikle altyapı, üstyapı ve ağırlıkta da ulaşım, milli eğitim ve sağlık alanlarındadır. Bunlar ihtiyacımız yatırımlar ama diğer taraftan yüzde 78 özel sektör olan yatırımlar da çok önemlidir. Bu yatırımların içerisinde özel sektörün yüzde 13-14 konut yatırımlarıdır. Özellikle son zamanlarda konuta yapılan yatırımlar dikkate alındığında geleceğe dönük riski ortadan kaldırmak açısından çok dikkatli olunması gerekir.” Sayı 56 / Haziran 2014

SANAYİ YATIRIMLARI HAYATİ ÖNEM ARZ EDİYOR Ülkenin geleceği açısından sanayi yatırımlarının hayati önem arz ettiğine de dikkatleri çekiyor: “Çünkü üretim istihdam ve ihracatı birlikte getirmektedir. Ve ülkenin kalkınmasında çok büyük katkısı olmaktadır. Bu nedenle özel sek-

törün yapmış olduğu yatırımlarda katma değeri yüksek ürünleri tercih edilmesi ülkenin kalkınması ve piyasalara katkı anlamında daha önemli buluyoruz. Özellikle de ithalata dönük ürünlerin imalatına dönük üretim elbette en büyük beklentimizdir.”

19


Sektör

E T K İ T LOJİS DEVASA LAR FIRSAT

Samsun-Kavkaz Trenferi hattının önemi, Selman Sevinç’in şu ifadelerinde saklı: “En çok ihracat yapan ülke Çin’dir. Dolayısı ile yük hep Çin’den çıkarak dünyaya dağılır. Karadeniz’deki hat ise Gürcistan Poti limanı merkezlidir. Çin’den gelen yükler Gürcistan Poti limanına girer burada kara ve demir yolu ile CIS dediğimiz Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinin içlerine gider. Biz Kavkaz Trenferi hattı ile bu zinciri kırdık. Örneğin daha önceden Amerika’dan gelen pirinç yükü Poti limanına gelirken biz Samsun Kavkaz Trenferi hattını kullanarak ülkemize döviz kazandırdık”

20

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

Anadolu’nun dış ülkelere açılan kapısı hüviyetindeki Samsun; Türkiye’nin kara deniz hava ve tren yolu ulaşımına müsait 3 şehrinden biri. Bu avantajlarının sayesinde hızla lojistik merkezliğine doğru ilerliyor. Konteyner taşımacılığının yanı sıra, Kavkaz Trenferi hattıyla eli daha da güçleniyor. 19 Şubat 2013 tarihinde Türk ve Rus ulaştırma bakanlarının (Binali Yıldırım ve Maxim Y. Sokolov) imzalarıyla hizmete açılan Samsun-Kavkaz Tren Feri Hattı’yla şu ana dek 1626 vagona istiflenen 89 bin 400 ton mal karşı kıyılara ihraç edildi. Oralardansa 172 vagona doldurulan 14 bin 500 ton yük getirildi. Rusya’dan Orta Asya ve Orta Doğu’ya Türkiye’den kombine yük intikaline imkân tanıyan hat aracılığıyla yaş sebze ve meyve de taşınabilmesi için alt yapı çalışmaları sürüyor. Geniş hat açıklığına sahip vagonlar, Rusya’nın Kavkaz Limanı’ndan tren ferilerine bindirilerek ve Samsun Limanı’na ulaştırılıyor. Burada Türk demiryolu hat açıklığına uygun (UIC) bojilerle değiştirilerek ya demiryolu şebekesiyle ya da transit olarak Orta Doğu ve Avrupa ülkelerine taşınıyor. TCDD gabarisine uymayan Rus vagonlarındaki yüklerse, Samsun Limanı’nda karayolu araçlarına veya yerli vagon-

LOJİSTİKTE DEVASA LAR FIRSAT

Sayı 56 / Haziran 2014

lara aktarılıyor. Düşünsel bazda 2005 başlangıçlı projeyle Türkiye 400 milyon nüfuslu bir hinterlanda hitap eder konuma erişiyor. Kuzey-güney ve batı-doğu koridorlarında bir hayli etkinleşiyor. Yalnızca Türkiye ve Rusya arasındaki ticaret gelişmeyecek projeyle; Karadeniz limanlarına yapılacak bağlantılarla TRACECA koridorunu gözde kılacak. Türkiye ve Rusya hattıyla, Karadeniz’e kıyılı ülkeler (Ukrayna, Romanya, Bulgaristan) Türki Cumhuriyetler ve İskandinav ülkeleri; Akdeniz, Ortadoğu, Orta Asya, Hindistan ve Çin’e bağlanıyor. KAVKAZ İYİ BİR ALTERNATİF AMA HALA ATIL Projenin yatırım maliyeti 10 milyon liraydı ve ilk aşamada yılda 200 bin tonluk nakil planlanıyordu. Kombine sistemle taşımacılıkta maliyetlerin ve sürenin düşürülmesi amaçlanmıştı. Limanın özelleştirilmesiyle hız kazandı. Açılış öncesinde seferler denemeydi ve sonrasında hattaki ticaret hareketlendi. Ancak henüz istenilen seviyede değil. Bunun pek çok sebebi var. Örneğin; bölge ihracatçısı malını TIR’la yani ro-ro gemileriyle gönderme eğiliminde. İthalatta da Kavkaz trenferi hattı fazlaca tercih edilmiyor. Vagon

Samsun ve hinterlandındaki ihracat ve ithalatçılara da şöyle sesleniyor: “Bugün Gaziantepli, Antalyalı bir müteşebbis gerek Kavkaz Trenferi hattını gerekse konteyner ya da Ro-ro taşımacılığını kullanarak Rusya’ya mal gönderiyor ya da alıyor. Dolayısı ile Samsun ve hinterlandındaki müteşebbisler bu konuda daha avantajlı ve hizmet ayaklarında. Bu lojistik avantajların Samsunlu girişimciler tarafından iyi okunması ve kullanılması lazım.”

21


Sektör

10, TIR ise yaklaşık 2 liraya mal oluyor. TIR’lar Rusya’ya mal götürdüklerinde geri dönerken mazot maliyetine yük alıyorlar. Bir yenilik ortaya konduğunda ilkin önce başkaları tecrübe etsin anlayışı da hakim. Her şey bir yana, şurası da net ki, trenferi hattının tanıtımına ağırlık verilmesi şart. ANTALYA’DAN RUSYA’YA TRENFERİYLE MERMER Kavkaz Trenferi hattını işleten UPM Feribot ve Liman Hizmetleri firmasının acentesi Yelken Denizcilik ve TİC. LTD. ŞTİ. Genel Müdürü Selman Sevinç, hattın özellikle MoskovaTürkmenistan-Özbekistan-Kazakistan çizgisindeki ana istasyona ağır tonajlı yükü bulunan ihracatçılar için uygun olduğunu söylüyor. Hattın tanıtımındaki sıkıntılara işaret ederek şöyle konuşuyor: “Ama bu nedenlerden bir tanesi.” diyen Sevinç, “Biz Antalya’dan Rusya’ya bu hat ile mermer gönderdik. Yani ihracatçı bunu öğrendiğinde eğer kendisi için avantajlı ise kullanıyor. Bu tür operasyonlarda zaman ve maliyet en önemli faktörler. Kavkaz trenferi hattını kullanılması gidecek malın ulaşma süresi ve maliyetler ile alakalı bir durum. Bir vagon yaklaşık 65-70 ton yük alıyor. Sizin yükünüz hem ağır bir yük hem de ana istasyonların bulunduğu destinasyon üzerine gidecek bir yük ise en avantajlısı Kavkaz Trenferi hattı. Lojistikte farklı koşullar çoktur ve bu koşullar rantabıl seçeneği belirler. Bütün bunlara rağmen bu hat çok daha fazla ivme kazanma potansiyeli olan bir hat. Şu anda yaş sebze ve meyve taşınamıyor bu hat ile. Ancak alt yapı çalışmaları sürdürülüyor. Yaş sebze ve meyve de taşınabilecek.”

22

ÇİN-GÜRCİSTAN POTİ ZİNCİRİ KIRILDI Amerika’dan Özbekistan’a 10 bin ton pirinç 141 vagonla Samsun-Kavkaz Trenferi Hattı’yla naklediliyor. Hat yokken transit kimliğindeki yükle Türkiye’ye döviz giriyor. Bu misalin detaylarına ve hangi anlamı barındırdığına ilişkin de şunları anlatıyor Selman Sevinç; “En çok ihracat yapan ülke Çin’dir. Dolayısı ile yük hep Çin’den çıkarak dünyaya dağılır. Karadeniz’deki hat ise Gürcistan Poti limanı merkezlidir. Çin’den gelen yükler Gürcistan Poti limanına girer burada kara ve demir yolu ile CIS dediğimiz Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinin içlerine gider. Biz Kavkaz Trenferi hattı ile bu zinciri kırdık. Daha önceden Amerika’dan gelen bu pirinç yükü Poti limanına gelirken biz Samsun Kavkaz Trenferi hattını kullanarak ülkemize döviz kazandırdık. Bu yük önce konteyner ile Samsun’a geldi. Konteynerleri doğrudan trenferiye yükledik ve Rusya üzerinden Özbekistan’a götürdük. 15 günde Samsun’dan Özbekistan’a ulaştı yük. Tek bir çuval pirinçte zarar görmedi. Bunu neden söylüyorum Poti limanı üzerinden daha önce gerçekleştirilen taşımada aktarmalardan dolayı yüzde 5 oranında zayiat yaşanmış. Dolayısı ile biz bu başarılarımız ile talebin süreceğine inanıyoruz.” Sevinç; yalnızca buğday ve gübre ithal edilen Tren Feri Hattı’nın Samsun dışındaki şehirlerce ihracatta kullanıldığı belirtiyor: “Samsun’daki ihracatçıların pazar darlığı bu hattı kullanmalarına engel. Sadece bizim kavkaz trenferi hattını tanıtmamız anlatmamız sorunu çözmüyor. Samsunlu ihracatçının mal göndereceği müşterisi yok ise bu hattı ne yapsın.”

LOJİSTİKTE DEVASA LAR FIRSAT

Kavkaz trenferi hattını kullanılması gidecek malın ulaşma süresi ve maliyetler ile alakalı bir durum. Bir vagon yaklaşık 65-70 ton yük alıyor. Sizin yükünüz hem ağır bir yük hem de ana istasyonların bulunduğu destinasyon üzerine gidecek bir yük ise en avantajlısı Kavkaz Trenferi hattı. Lojistikte farklı koşullar çoktur ve bu koşullar rantabıl seçeneği belirler. Bütün bunlara rağmen bu hat çok daha fazla ivme kazanma potansiyeli olan bir hat. Şu anda yaş sebze ve meyve taşınamıyor bu hat ile. Ancak alt yapı çalışmaları sürdürülüyor. Yaş sebze ve meyve de taşınabilecek.”

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

KONTEYNER TAsIMACILIĞI KALKINMANIN FİTİLİNİ ATEŞLEDİ Samsun limanındaki konteyner taşımacılığıyla bölgesel kalkınmanın fitili ateşlendi. Sanayi ürünleri imalatı, madencilik – mermer üretimi ve tarıma dayalı un sanayi gibi sektörler dünyaya açıldı. Serüveni, “Daha öncesinde Samsun ve çevresinin ürünleri Mersin limanı üzerinden giderdi. Tokat’ta dağın başındaki bir krom madeninden çıkan ürünler Mersin’e oradan da Çin’e giderdi. Amasya’dan çıkan mermer Mersin limanına inerdi. Biz iki sene gece gündüz demeden çalıştık. Daha liman özelleşmemişken bir zorlama yaparak deneme amacıyla konteyner yükü taşıdık Samsun’da. Yurt dışından 3 bin ton buğday getirdik konteyner ile. Şimdi taşımacılığın tamamı Samsun üzerinden yürüyor.” diye özetliyor, Sevinç. KONTEYNER ÖNCESİ UN SANAYİ ZORDAYDI Samsun Limanı’na konteyner taşımacılığı öncesinde bölgedeki un sanayicileri hem ithalatta hem ihracatta maliyetleri nedeniyle zorlanıyordu. Şimdi rekabet koşullarındalar. Sevinç üzerine basa basa vurguluyor:

Sayı 56 / Haziran 2014

“Konteyner mantık olarak küçük miktarlarda da olsa ihracatı ve ithalatı rantabl kılan bir sistem. Çünkü gemi kapasitesi boyunca çok çeşitli düşük miktarlarda yük aynı yöne gidebiliyor. Sizin maliyeti kurtarmaz dediğiniz ürünlerin taşımasını mümkün hale getiriyor. Dolayısı ile düzenli konteyner taşımacılığının yapıldığı şehirlerde kalkınmanın fitili ateşlenir. Önceden büyük firmalara karşı büyük oranlarda ithalat ya da ihracat yapamayan KOBİ’ler şu anda düzenli konteyner seferleri sayesinde ihracat ya da ithalat yapma şansına eriştiler.” Kıymet bilinmesini de istiyor ayrıca: “Konteyner taşımacılığını kullanarak organize sanayi içerisinde yer alan firmalarımız otomobil parçası ihraç ediyor hiç adını duymadığımız ülkelere. Örneğin bölgedeki un sanayi konteyner taşımacılığında alt yapısı oluşmuş ana limanlara yakın diğer un firmaları ile ihracata yönelik rekabet edemiyorlardı. Şu an Samsun limanından Afrika’ya un gönderiyorlar. Bu bölgeden un ihraç etmek isteyen firma İstanbul’a kadar malını karayolu ile taşımak zorunda kalıyor Tekirdağ’da bulunan un firmasına

Kavkaz Trenferi hattını işleten UPM Feribot ve Liman Hizmetleri firmasının acentesi Yelken Denizcilik ve TİC. LTD.ŞTİ. Genel Müdürü Selman Sevinç, “Şu an Samsun limanından Afrika’ya un gönderiyorlar. Bu bölgeden un ihraç etmek isteyen firma İstanbul’a kadar malını karayolu ile taşımak zorunda kalıyor Tekirdağ’da bulunan un firmasına karşı maliyetleri inanılmaz artıyordu.” y diyor. y

LOJİSTİKTE DEVASA LAR FIRSAT

23


Sektör

karşı maliyetleri inanılmaz artıyordu.” KAVKAZ TRENFERİ DOĞRUDAN RUSYA’YA GİDİYOR Diyelim ki Samsun’dan herhangi bir ülkeye konteynerle mal göndermeyi planlıyorsunuz. İzleyeceğiniz ilk adres mecburen İstanbul’dur; oradan ana güzergâhına yollanır. Neden böylesini Sevinç’ten öğrenelim: “Biz Rusya’ya konteyner göndereceğimiz zaman önce ara taşıma yapan gemiye konteynerleri yükler ve İstanbul’a göndeririz. Buradan da başka bir gemiye yüklenerek gider mallar. Bu gemi seferinin hattı Samsun-İstanbul ve İstanbul - Poti – Samsun şeklindedir. Çünkü İstanbul’da Çin’den gelen konteynerleri alır. Poti’den Samsun’a İstanbul’a boş konteynerleri getirir. Ama Kavkaz Trenferi hattı doğrudan Rusya’ya gidiyor. İkinci bir elleçleme yapılmadan yük Rusya’ya gidiyor.” SAMSUN LİMANI’NDAKİ BÜYÜK POTANSİYEL Karadeniz Bölgesi’nin en büyük limanı Samsun’da. 16 Mayıs 2008’deki ihaleyle özelleştirildi. İhale, 125 milyon 200 bin dolarla Ceynak Lojistik ve Ticaret A.Ş’de kaldı. 31 Mart 2010’den beri işletim hakkı 36 yıllığına bu firmada. Limanın ismi de Samsunport, “Samsun Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş.” diye değiştirildi. Cey Grup zaten yıllardır limanın içinde faaliyet göstermekteydi. 2004’ten bu yana, 20 bin ton kapasiteli tahıl silolarını işletiyordu. Ceynak, 1969’dan beri lojistikle uğraşıyor. Bu sektörün bir ayağı da limanlar. Cey Grup’un genç yöneticilerinden ve Samsunport Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Berzan Avcı, limandaki potansiyelin bilincinde olduklarını ifade ediyor: “Samsun Limanı’nın aktif olması şehrin ekonomisinin de, ticaretinin de o oranda aktif olduğu anlamına gelir. Burada 24

LOJİSTİKTE DEVASA LAR FIRSAT

Cey Grup’a C G ait Samsunport’un Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Berzan Avcı, “Limanı devraldığımız 31 Mart 2010 tarihinden bu yana yaptığımız 45 milyon dolarlık yatırım ile rıhtım ekipman kapasitesini 2 milyon 380 bin ton / yıldan 11 milyon 500 bin ton/yıla çıkardık. 2009 yılında Samsun’da 238 bin ton yük demiryolu ile taşınırken 2013 yılında bu rakam 690 bin ton oldu. Kurulan Kavkaz Trenferi hattı ile 2013 yılında 42 bin ton yük taşındı.” diye konuşuyor.

y yetinelim. Sorunun cevabını yine A Avcı’dan alalım: “Mevcut ekipmanlar a duruma düşerken bakım onarımatıl l larının da zamanında yapılamaması k kullanılamaz hale gelmelerine sebep o olmuş. Limanı devraldığımız 31 Mart 2 2010 tarihinden bu yana yaptığımız 4 milyon dolarlık yatırım ile rıh45 t tım ekipman kapasitesini 2 milyon 3 380 bin ton/yıldan 11 milyon 500 bin ton/yıla çıkardık. 2009 yılında Samsun’da 238 bin ton yük demiryolu ile taşınırken 2013 yılında bu rakam 690 bin ton oldu. Kurulan Kavkaz Trenferi hattı ile 2013 yılında 42 bin ton yük taşındı.”

Yatırımlarla Samsunport Limanı’nın yükleme boşaltma kapasitesi 1 buçuk milyon ton/yıldan 3 milyon 600 bin ton/yıla çıkartıldı. Konteyner taşımacılığına da başlanan limanın bu konudaki kapasitesi 36.689 teu/ yıl. Elbette Ro-Ro yani TIR taşımacılığı da devam ediyor. Ondaki kapasitede hatırı sayılır vaziyette artmış durumda. Yılda 16 bin TIR kapasiteden 31 bin 600 TIR kapasiteye ulaşılmış yıllık bazda. Kapalı depolama alanı artmış haliyle. 2009 Yılında 15 bin metrekare olan kapalı depolama ne kadar yük elleçlenirse, bu limana alanı 2013 yılında 50 bin metrekarene kadar yük girip çıkarsa Samsun’da ye ulaştırılmış. bundan payını alacaktır. Biz asla yatırımdan kaçmıyoruz. Yeter ki iş olsun TÜRKİYE’NİN HUBUBAT ÜSSÜ biz işimizin gereklerini yerine geti- HEDEFİ ririz. Bu yatırımları sürdürmekte de Özellikle hububat, bir aktarma ve kararlıyız. Samsunport Limanı’nın en transit (HUB) limanlığı amacındabüyük özelliği, Karadeniz’de etrafı ki Samsunport, dünyanın dört bir mendirekler ile çevrili en büyük liman yanından gelen hububatın Samsun olması. Bu limanda yılın 365 günü 24 üzerinden yurda ve yurt dışına dağısaat boyunca yükleme ve boşaltma tımını hedefliyor. Geçmişte limanyapılabildiği anlamına geliyor.” da yükleme ve boşaltma sürelerinin anormal seviyelere ulaşması limanı SAMSUNPORT SONRASINDAKİ tenhalaştırmış. Yenilenen ekipmanHAREKETLENME larla şimdilerde verilen hizmetin Peki, liman, Türkiye Cumhuriyeti dünya standartlarına ulaştırılması Devlet Demir Yolları’nın (TCDD) elin- sağlanmış vaziyette. Samsunport, deyken ne haldeydi? 2000’den sonra liman içerisinde yolcu taşımaya sorumluluğundaki limanlara tek bir yönelik alt yapılara da sıcak bakıyor. çivi dahi çakılmadığını söylemekle

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

Öncelikle yolcu taşımacılığını düşünen müteşebbisler şart tabi ki. Örneğin geçmişteki bavul ticareti yeniden hareketlenebilir. Kuzey ülkelerle ticaretin boyutları gözden geçirildiğinde; müteşebbisler ve şehir için ufukta kaçırılmayacak fırsatlar belirebilir. Bunun yanında sağlık kenti Samsun; deniz yolu ulaşımı sağlanmasıyla, kuzey ülkelerine sağlık hizmeti de sunabilir. Turizm ve turizmin esnafa yansımaları ise işin cabası. Özellikle Ukrayna’da yaşanan gelişmelerin Karadeniz’in bu yakasındaki şehirlere sunduğu Cruise turizminin bir ayağı da Samsunport limanı olmak durumunda. Böylesine önemli bir kilit noktasının en önemli unsuru limanının işletmeciliğini üstlenmekten gurur duyduklarını; bunu müşteri memnuniyetini ön planda tutarak ve şehrin adına yakışırcasına icra edeceklerini belirtiyor Samsunport Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Berzan Avcı: “Samsun’u konteyner taşımacılığında ülkenin Sayı 56 / Haziran 2014

sayılı limanlarından birisi yapmak istiyoruz” BÜTÜN PROJELERİMİZ SAMSUN İÇİN Avcı, projelerini Samsun’un geleceği ve kalkınması tasarladıklarını dile getiriyor: “Liman işletmeciliğinde sağladığımız hizmet ile Samsun’un çehresini ve değiştireceğimize inanıyoruz. Kentin ekonomisine ciddi katkılar sağlayacağımızı düşünüyoruz. Hem Samsun’un hem de hinterlandındaki şehirler açısından bu çok faydalı olacak. Limanımızın etrafı mendirekler ile çevrili olduğu için yıl boyunca kesintisiz 7 gün 24 saat hizmet verebilen bir liman olma özelliğimiz var zaten. Daha önce limanda var olmayan konteynır hizmeti konusunda da artık mevcut. 2014 yılı için konteyner taşımacılığındaki hedefimiz 50 bin teu/yıl. Ayrıca konteyner taşımacılığında artık hem ithalata hem ihracata yönelik hizmet vermeye başladık. Yani konteynerler dolu geldiği gibi artık doluda gidiyor. Bu durum ortaya şu tablo-

yu çıkartıyor: ithalatçımız gibi bölge hinterlandında yer alan ihracatçılarımız da konteyner taşımacılığını benimsedi. İstanbul, İzmir gibi şehirlerde var olan konteyner taşımacılığı artık Samsun’da da var ve bölge ihracatçısı ayağına gelen bu hizmeti kullanmaya başladı. İleriye dönük planlamalarımız doğrultusunda elbette kapasitemizi çok daha fazla arttırma amacı taşıyoruz. 200 bin Teu/yıl makro hedefimiz var.” Samsun ve hinterlandındaki ihracat ve ithalatçılara da şöyle sesleniyor: “Bugün Gaziantepli, Antalyalı bir müteşebbis gerek Kavkaz Trenferi hattını gerekse konteyner ya da Ro-Ro taşımacılığını kullanarak Rusya’ya mal gönderiyor ya da alıyor. Dolayısı ile Samsun ve hinterlandındaki müteşebbisler bu konuda daha avantajlı ve hizmet ayaklarında. Bu lojistik avantajların Samsunlu girişimciler tarafından iyi okunması ve kullanılması lazım.”

25


Kent

TÜRK HAMAMLARINDAKİ ANADOLU KÜLTÜRÜ Türk hamamları Anadolu kültürünün önemli mekânlarındandır. Sayıları azalsa da halen ayakta kalanları Osmanlı’nın izlerini gelecek kuşaklara taşıyor. Çorum bu konuda çok zengin bir şehir. Merkezinde ve ilçelerinde yüzlerce yıllık hamamlar halen faal. En meşhuru ise 1573’te inşa edilen Ali Paşa Hamamı. 2005-2007 arasındaki restorasyon sonrası 5 yıldızlı otel konforuyla hizmet veriyor. Yüzyıllardır sabun köpürtülen Türk hamamlarındaki göbek taşları Anadolu kültüründe önemli bir yer tutar. İslam dininin birincil hassasiyet temizlik üzerinedir. Öte yandan oğullarıyla evlendirmeyi düşündükleri kızları hamamda görüp inceleme, görgüsünü test etme fırsatına erişir anneler. Bu kültürün yoğunca yaşandığı İç Anadolu ve Orta Karadeniz Bölgesi’ndeki bazı tarihi Türk hamamlarından halen takunya sesleri yükseliyor. Artık parmakla sayılacak kadar azalsalar da Osmanlı ve Türk kültürünün gelecek kuşaklara aktarılmasına vesile oluyorlar. ÇORUM HAMAM ZENGİNİ Hamam denince adı öne çıkan Çorum merkezde Güpür, Taceddin ve Ali Paşa; ilçelerinden Kargı’da Mihri Hatun ve Hacı Hamza; Mecitözü’nde Koca Mehmet Paşa ve İskilip’te de Sinan Paşa hamamları fonksiyonelliklerini koruyor. İçlerinde en tarihisi Ali Paşa Hamamı 439 yıldır faal. Erzurum Beylerbeyi Ali Paşa 1573 yılında inşa ettirmiş. Yeni Hamam 26

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

diye de biliniyor. 1943’e dek bir vakıfça işletilmiş. Ardından Hüseyin Samsunlu’nun özel mülkiyetine geçmiş. 2005’e değin onda kalmış. Kentin önde gelen iş adamlarının kurduğu şirket satın almış hamamı. Anıtlar Yüksek Kurulu’nun da onayıyla aslına uygun restore edilmiş. İki yıl sürmüş restorasyon. Bu sürede kapalı kalmış.

Ali Paşa Hamamı’nın işletmecisi Ertuğrul Soyocak “Şirket bu tarihi hamamı kar etmekten ziyade ayakta tutmak için restore ettirmiştir.” diyor. Sayı 56 / Haziran 2014

RESTOREDE TARİHİ DOKU KORUNMUŞ Hamamın işletmecilerinden Ertuğrul Soyocak, 2005’te başlayan restore çalışmasında tarihi dokuya zarar verilmediğini, modern eklentilerle mekanın 5 yıldızlı otel konforuna kavuşturulduğunu söylüyor. Her işlem Anıtlar Yüksek Kurulu’nun gözetiminde gerçekleşmiş. Restorasyonda yapıyı ayakta tutma amacı güdüldüğünü belirtiyor Soyocak: “Şirket bu tarihi hamamı kar etmekten ziyade ayakta tutmak için restore ettirmiştir. İlk önceliği budur. Günümüz teknolojisi desteğiyle modern eklentiler yapı-

lan hamam yeniden hizmete açıldı. Kadın ve erkek olmak üzere iki ayrı bölümden oluşan hamama gösterilen ilgi bizleri memnun etmektedir.” ÇEVRE İLLERDEN DE MÜŞTERİ GELİYOR Tellak Süleyman Çakmak de 7’den 70’e her yaş grubundan insanın ilgi gösterdiği hamamın, Türk kültüründeki ehemmiyetine işaret ediyor. Takunya tıkırtısının özellikle hafta sonları ve mesai saatleri bitiminde üst seviyeye çıktığını belirtiyor: “Çorum’un yanı sıra çevre illerden gelen misafirlerimiz hamamımızı tercih ediyor. Kente gelen birçok yabancı turist de hamamı görmeye geliyor. Bazıları yıkanarak hamam kültürünü de yaşıyor. Bunların yanı sıra hamam kültürünü benimsemiş, köpük banyosu, fin hamamı ya da masaj yaptırmadan rahat edemeyen müşterilerimiz de mevcut. Kadın ve erkek bölümleri sayesinde ailece gelen müşterimiz mevcut.”

27


Güncel

TOKAT’IN BİR YASTIKTA KOCAYAN BAKIR USTALARI… İstanbul Kapalıçarşı’da öğrendiğini bakırcılık mesleğini 8 yıldır Tokat’taki tarihi Taşhan’da sürdüren Osman Unutmaz’ın bir numaralı yardımcısı eşi Huriye Hanım. Onun için “En sadık ve en güzel çırağım. 8 yıl önce birlikte çalışalım diye teklif ettim. İnşallah beni geçecek.” diyor. Huriye Hanım’daysa özgüven zirvede: “Ondan daha güzel yaptığımı biliyorum.” 50 yaşındaki Osman Unutmaz, bakır ustası. Tokat’taki tarihi Taşhan’da sürdürüyor mesleğini. Bugüne dek yanında 30’u aşkın çırak yetiştirmiş. 8 yıldır eşi Huriye Hanım’la götürüyor işi. Bakırcılık mesleğini 20 yaşındayken İstanbul Kapalıçarşı’da öğrenmiş. Bir bakır fabrikasında 7 sene ustabaşı görevi yapmış. 30 yıldır ekmeğini bu madenden çıkarıyor. EN SADIK VE YETENEKLİ ÇIRAĞI EŞİ 10 yıl önce de Tokat’a yerleşmiş. İki oğlu da çırakları arasında. Ancak sadece bir dönem. “Şu anda eşimle beraber çalışıyoruz. Eşimi yetiştirdim. En sadık ve en güzel çırağım eşim. 8 yıl önce birlikte çalışalım diye teklif ettiğim eşim, inşallah beni geçecek.” diyor, Osman Usta. Eşinin kısa sürede bakır işini kavradığını söylüyor: “Şunu şöyle yap, bunu böyle yap derken bir de baktım usta oldu. Beraber çalışmaya başladık. Sağ olsun o da bana destek oluyor.” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Tokat ziyaretinde, fincan takımı hediye etmişler. Gül de çok memnun kalmış. BAKIRCILIK MESLEĞİ YAŞATILMALI Bu mesleğin yaşatılması gerektiğine inanıyor: “Bu mesleği severek yapan kadın olsun erkek olsun fark etmiyor. Kadınların eşlerine katkıda bulunmalarını istiyoruz. Bu, evdeki sıkıntılarımızı da gideriyor. Kendi aramızdaki sıkıntılarımızı da aşıyoruz. Çalışmaktan birbirimize dedikodu yapmaya fırsat bulamıyoruz. Birbirimize karşı daha sempati ve sevgi duyuyoruz.” 28

TOKAT’IN TEK KADIN BAKIRCISI Evini hanımıyken 8 yıldır eşiyle bakırcılıkla uğraşan Huriye Unutmaz aslında meraklıdır mesleğe: “Eşimle birkaç gün dükkana gidip geldim. Eşimin yaptığı işlere baktım. Yapabilir miyim, yapamaz mıyım diye bir merakla başladım. Ondan sonra hoşuma gitti. Sonra işleri büyüttük. Merakla başladığım bu işe 8 yıldır devam ediyorum, sürdürmeyi de düşünüyorum.” İşi başardığını düşünüyor: “Tokat’ta bu işi yapan tek kadın benim. Ülke genelinde işleme yapan varmış ama benim gibi değil.” BOYNUZ KULAĞI GEÇMİŞ! Öyle ki eşinin yani ustasının elinden çıkan ürünleri bile artık beğenmeyebiliyor Huriye Hanım: “Ondan daha güzel olarak yaptığımı biliyorum.” Tarihi Taşhan’a gelen yerli ve yabancı turistlerin kendisine hayretle izlemekteymiş: “Bir kadın olarak beni burada görmeleri gerçekten tuhaflarına gidiyor. ‘İyi ki bu mesleği yapıyorsun’ diyenler oluyor. Kadın olduğumdan dolayı gurur duyanlar da var. Bir bayan olarak bakırcılık yapmak kolay bir şey değil.” KADINLARA: EVDE DURMAYIN ÇALIŞIN Kadınlara, “evde durmayın, çalışın” diye sesleniyor ayrıca: “Ben her zaman çalışmadan yanayım. Eskidendi evde oturayım, çocuk büyüteyim. Yine çocuğunu büyütsün, yemeğini yapsın ama çalışsın. Bu devirde çalışmak bana daha iyi geliyor.” Huriye Hanım’ın elinden kaynak ve lehim geliyor. İşlemeli tepsi ve bakır ev eşyalar imal edebiliyor. Bakır antika eşyaları onarabiliyor. Çeşitli figürleri bakır levha üzerine işleyebiliyor Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

Unutmaz çiftti, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Tokat ziyaretinde, fincan takımı hediye etmiş. Gül’ün çok memnun kaldığını belirtiyorlar.

Sayı 56 / Haziran 2014

29


Köşe Yazısı

Aylin Tat

Bir Dostu Olmalı İnsanın

N

e demektir dost? Sevilen, güvenilen, gönüldaş der sözlükte dost için.

Başarılarımla gururlandı, kederimle ağladı Çocuklarımızı birlikte büyüttük. Teyze oldu kızıma Teyze oldum oğluna.

Bendeki anlamı ise bambaşka, kelimelerle ifade edilemeyecek kadar kutsal...

Yara bere içinde kalan yüreklerimizi birlikte sarıp sarmaladık.

Yaşamda hırçın dalgalarla boğuşurken sığınılan liman

Soframızda birlikte kederlendik memleketimizin haline

Delicesine kahrolduğunda, hayatın yükünü kaldıramaz noktaya geldiğinde uzanan el…

Ne çok anı sığdırdık ahir ömrümüze vesselam…

Zamanın önemsiz olduğu, fütursuzca çalınan kapı

Uzun zamandır kırgın bana dostum

Hatalarının ve günahlarının yegane şahidi. Kalabalıklarda senden övgüyle söz eden, yalnızken küfredercesine tenkit edebilen lakin hiçbir sözüne gücenmediğin Yani her koşulda yanı başında olan bir dostu olmalı insanın. Ne mutlu bana ki benim böyle bir dostum var. Uzun yıllar birlikte koştuğum, bazen de birlikte dinlendiğim bir dostum var.

“Bir kez de benden bahset yazılarında” demekte sitemle “Bendeki seni anlatamam kalemimle” demekteydim ona. Gün bugünmüş demek ki Sohbetini özledim dostumun, aldım kalemi elime Yaşanmışlıklarımdaki en temiz ve beni en çok sevdiğine inandığım dostum. İzmir kadar güzel, İzmir kadar aydınlık canım dostum, kardeşim

Bazen ben durdum o iteledi arkamdan Özledim seni. Bazen o durdu, tuttum elinden “hadi yürü, şimdi zamanı değil durmanın, yol almalıyız” dedim ona.

30

Bu yazı sana olsun güzel Kutlum…

Sayı 56 / Haziran 2014


Say覺 56 / Haziran 2014

31


Yaşam

32

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

ÇOCUKLA RIMIZIN RUHUNU DA BESLE MELİYİZ! Rehberlik ve Psikolojik Danışma Uzmanı Ahmet Yıldız, “Güçlü Beyin” ile kitap serisini dörtledi. Bir önceki eseri “Güçlü Hafıza” alanında en çok satanlar listesinde. Yıldız kitaplarında bilimsel literatüründe “mnemonik teknikler” denen hatırlamaya yardımcı teknikler ve stratejileri anlatıyor. Mnemonik kelimesinin esin kaynağı, eski Yunan’daki hafıza tanrıçası “mnemosyne”. TEKNOLOJİNİN GELİŞMESİ HAFIZAYI ETKİLİYOR “Kitap okumak öz geçmişlere yazıldığı gibi boş zaman aktivitesi değildir.” diyor Yıldız. “Kitapların yerini elektronik cihazların kitap uygulamalarının alacağını” söylüyor: “Gazeteler, kitaplar elektronik ortama geçiyor artık. Zamanla bunlar ortadan kalkacak. Elektronik ve sanal ortamlarda daha fazla kişiye ulaşabilecek böylece.

Sayı 56 / Haziran 2014

Elbette Türkiye bu aşamalarda değil henüz, ama bu yönde hızlı bir değişim var.” Hayatın elektronikleşmesinin hafızamızı olumsuz etkilediğini ve kimi kötü hastalıklara davetiye çıkardığını belirtiyor sonrasında: “Örneğin artık aklımızda kimlerin numarasını tutuyoruz. Kimsenin, hatta kendi telefon numaramızı bile aklımızda tutmuyoruz. Dolayısı ile hafızamızı ve aklımızı daha tembel hale getiriyoruz. Bunun sonuçları ise Alzaimer hastalığına kadar gidebilir. Araştırmalar bu hastalığın zihnini kullanan ve canlı tutan insanlarda daha az olduğunu gösteriyor.” SUDOKU GÜZEL BİR EGZERSİZ Yerli yerinde kullanıldığında teknoloji hepten negatif değil tabi ki. Hafızanın içerisinde takvim ve not almak gibi

Anne-babalık görevinin evlatların karınlarını doyurmak ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta bitmediğini anlatıyor Yıldız. Ruhsal açlık ve tatmin hakikatine işaret ediyor: “Çocuklarımızın çevresini maneviyat ile de zenginleştirmemiz lazım. Sevgimizi ona gösterebilmemiz bu unsurlardan bir tanesi. Biz çocuğumuza kalem istediğinde kalem almakla silgi istediğinde silgi almakla iyi birer ebeveyn olamıyoruz.”

‘hatırlayıcı destek sistemleri’ bulunduğunu ifade ediyor Yıldız: “Bu sistemin çalıştırılması açısından da bu teknolojileri kullanıp not almak olumlu. Dolayısı ile burada yapılması gereken zihnimizi canlı tutacak aktivitelerden kopmadan bu elektronik aletleri kullanmak. Örneğin sudoku çözmek zihnin canlı tutulması için oldukça güzel bir egzersiz. Zihni çalıştırmayan oyunlar yerine sudoku bilmeceyi telefonunuza indirip otobüste, bir yerlerde sırada beklerken oynayabilirsiniz.” ÇOCUKLARIMIZA HAYAL GÜCÜNÜ GERİ VERMELİYİZ Yıldız’dan öğreniyoruz ki, her birey boş bellekle doğuyor. Beyin nöronları arasında sağlıklı bir iletişim kurulması kişiyi zeki yapıyor. Bunun için de bebeklikten itibaren çevrenin zenginleştirilmesi azami önem taşıyor. Zira böylelikle hayata bakış da zenginleşi-

33


Yaşam

Dünya genelinde hep okumanın önemi üzerinde durulur. Yıldız’a göre bunu tam tersi de tatbik edilmeli: “Okumakla beynimizi yüzde 60 oranında çalıştırıyor isek yazdığımızda beynimizin tüm noktalarını harekete geçiriyoruz. Yazdığımız cümleyi analiz ediyoruz, yazının bütünlüğüne bakıyoruz. Uygun cümleyi düşünüyoruz.” yor. Zenginleştirmenin yolu da şunları gerçekleştirmekten geçiyor: “Örneğin kütüphane bir zenginleştirmedir. Çocuklarımızı anaokuluna yollamak bir zenginleştirmedir. Anaokuluna giden çocukların hayattaki sosyoekonomik durumunun gitmeyenlere göre daha yüksek olduğunu ortaya koyan araştırmalar var. Çocuğunuz ile ailecek seyahatlere çıkmak bir çevre zenginleştirmedir. Doğada vakit geçirmek bir çevre zenginleştirmedir. Oyuncak seçimleri çok önemlidir. Bazı oyuncaklar çocukların hayal gücünü de öldürüyor. Çocuk yaratıcı zekâsını kullanamadan her şeye hazır konuyor. Biz çocuğumuza uzaktan kumandalı arabalar veriyoruz. Çeşit çeşit oyuncak bebekler alıyoruz. Bu çocuk hiçbir zaman ne telden araba yapacak yaratıcı zekayı ne de bezden bebek yapacak el becerisini kazanmaya kullanmaya ihtiyaç duymayacak. Kullanmadığı bu melekeler onda ya hiç var olamayacak ya da varsa dahi zamanla körelecek. Bir tahta parçasının oyuncağa dönüşebileceğini bilmiyor. Çağımızın tabiri inovasyon bu değil mi? Firmalarımızın en büyük eksiğinin inovasyon olduğunu söylemiyor muyuz?” STRESİN ÇOĞU ZARARLI OLDUĞU GİBİ AZI DA ZARARLI Ahmet Yıldız, stresin, beyin nöronlarının çalışma düzenini bozduğunu da kaydediyor: “Stresin çoğu olduğu gibi azı da zararlı. Dolayısı ile kıvamında olmalı. Tıpkı yemek yemek gibi çok yersek kilo alır vücudumuza zarar veririz. Az yersek vücudumuzun gerekli miktarda besin almasına engel olur 34

ve bitkin düşeriz. Stres uzun vadede öğrenilmiş çaresizlik kavramını doğuruyor. Stresle karşılaştığımızda iki tane seçeneğimiz var. Ya savaşacağız ya da kaçacağız. Eğer biz kaçmayı tercih edersek siniyoruz. Savaşır ve yenilirsek de siniyoruz. Ama savaşmayı tercih eder ve sonunda da kazanırsak o zaman stresle başa çıkmayı öğreniyoruz. Artık onu bizim lehimize bir silaha dönüştürebiliyoruz.” Betimlediği tablonun öğrencilerde sık sık görüldüğünü dile getirerek, şu bilgileri aktarıyor: “Eğitim öğretim yılının başlarında öğrencilerde gözle görülür bir gayret ve çalışma görülür. İlk sınavların sonuçları sonrakilere göre daha iyidir. Zaman ilerledikçe ders konuları giderek ağırlaştıkça çocuklarımızda bir heyecan ve panik başlıyor. Öğrenciler yavaş yavaş bir geri çekilme yaşıyorlar ivmeleri giderek azalıyor. Çocuk dip noktaya geldiğinde ise iki seçeneği oluyor. Ya savaşacak ya da kaçacak. Eğer çocuk burada pes ediyorsa çalışmayı da bırakıyor. Ama mücadeleye devam ederse tekrar başarılı olmaya başladığını görüyor. Örneğin rejim yapan insanlar bilir önce hızlı bir kilo verme süreci yaşanır ardından kilo verme durur. Bu durma noktasında yollarına azimle devam edenler uzun vadede de olsa kilolarından kurtulurlar. Ama vazgeçenler verdikleri kilolardan daha fazlasını almış olarak kendilerini bulurlar.” KİTAP OKUMAK BOŞ ZAMAN AKTİVİTESİ DEĞİLDİR Yıldız’ın vurguladığı konulardan bir ide, televizyondaki hazır modellerin

Yıldız: “Stresle karşılaştığımızda iki tane seçeneğimiz var. Ya savaşacağız ya da kaçacağız. Eğer biz kaçmayı tercih edersek siniyoruz. Savaşır ve yenilirsek de siniyoruz. Ama savaşmayı tercih eder ve sonunda da kazanırsak o zaman stresle başa çıkmayı öğreniyoruz.”

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

çocukların hayal gücünü kısıtlaması: “Çocuklarımız robotlar ile ilgili bir çizgi film izlediğinde ona hazır bir obje sunuyoruz. Oysa çocuğumuz robotu kendi hayal gücünde şekillendirebilirse hayal gücü gelişir. Kitabın televizyondan farkı da budur. Kitap robotu tabir eder ve okuyan çocuk onu kendi zihninde canlandırmaya ve hayal etmeye çalışır. Ama ülkemizde kitap okumak sadece özgeçmişe boş zaman aktivitesi olarak yazılmaktan ibaret. Oysa kitap okumak boş zaman aktivitesi değildir. İnsan için bu denli önemli bir faaliyet nasıl boş zaman aktivitesi olabilir. Aksine yapılması gereken asli işlerimizden bir tanesidir kitap okumak. Bu çocuklarımıza da sirayet ediyor. 10 tane çocuğa sorsanız boş zamanlarında ne yaptıklarını kitap okuyup televizyon izlediklerini söylerler. Felsefi olarak baktığımızda da insanın boş vaktinin olması başlı başına olmaması gereken bir şey. Dinlenmek bir ihtiyaç asli bir iş. Kitap okumak asli bir iş. Dolayısı ile bunlar boş vakit faaliyeti değil aslında. Ama biz ne yapıyoruz vaktimizi boşa harcıyoruz.” Dünya genelinde bahsi geçen hep okumak ve önemi üzerinedir. Ancak yazmak ikinci plana atılmaktadır. Yıldız’a göre bunu tam tersi tatbik edilmeli: “Okumak beynimizi yüzde 60 oranında çalıştırıyor isek yazdığımızda beynimizin tüm noktalarını harekete geçiriyoruz. Yazdığımız cümleyi analiz ediyoruz, yazının bütünlüğüne bakıyoruz. Uygun cümleyi düşünüyoruz.” ÇOCUKLARIMIZIN RUHUNU BESLEMİYORUZ Eski nesillere kıyasla her türlü imkana daha kolay ulaşan gençlerde görülen depresyon, duygu bozuklukları, isyan ve başkaldırı gibi psikiyatrik bozukluklar beklenildiğinin tersine azalmayıp artıyor. Bu konu hakkındaki görüşlerini açıklarken, anne-babalık görevinin evlatların karınlarını doyurmak ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta bitmediğini anlatıyor Ahmet Yıldız. Ruhsal açlık ve tatmin hakikatine işa-

Sayı 56 / Haziran 2014

ret ediyor: “Çocuklarımızın çevresini maneviyat ile de zenginleştirmemiz lazım. Sevgimizi ona gösterebilmemiz bu unsurlardan bir tanesi. Biz çocuğumuza kalem istediğinde kalem almakla silgi istediğinde silgi almakla iyi birer ebeveyn olamıyoruz. Onunla gerektiği gibi ilgilenen ebeveynler sayılmıyoruz. Bu açıdan Türkiye’deki aile yapısı çok ilgisiz. Araştırmalarda bunu gösteriyor. Çocuğunun şımaracağını düşünerek arasına bir mesafe koyup çocuğunun başını okşamayan ona sevgisini göstermeyen ebeveynler çocuklarının beynine en büyük kötülüğü yapıyor. Ayrıca çocuklarımız ile geçirdiğimiz vaktin ne kadar çok olduğu değil, zamanı ne kadar kaliteli geçirdiğimiz önemli.” Bir arada bulunmanın iletişim kurulduğu anlamına gelmediğinin altını da çiziyor Yıldız: “Otobüste seyahat ederken birçok insanla aynı ortamı paylaşıyor oluyoruz. Bu onlarla iletişim halinde olduğumuz anlamını taşımıyor. Evde de ailemiz ve çocuklarımız ile aynı ortamda bulunuyor olmamız onlarla iyi vakit geçirdiğimiz anlamına gelmez. Baba cep telefonu ile meşgul anne dizi seyrediyor çocuk bilgisayar başında bu aile aynı ortamı paylaşıyor ama birbirleri ile ne paylaşıyorlar?” KÜÇÜK ZAFERLERİ ELLERİNDEN ALMAYIN! Çok enteresan bir yaklaşımla “Çocukların küçük zaferleri ellerinden almayın.” diyor, Yıldız: “Çocuğunuz bir merdivene ya da koltuğa tırmanmaya çalışıyor ise bırakın kendisi uğraşsın. Onu tutup koltuğun üzerine koymayın. Aksi halde çocuklarımızın kendine güvensiz ve hazıra alışkın olacaklardır. Çocuğunuzun koltuğun üzerine tek başına çıktığındaki yaşayacağı küçük zaferler onu büyük zaferlere taşıyacak. Ya da orada yaşayacağı küçük başarısızlıklar olmazsa büyük başarısızlıklar karşısında ne yapacağını bilemeyecek.

AHMET YILDIZ KİMDİR? Rehberlik ve Psikolojik Danışma Uzmanı Ahmet Yıldız, henüz üniversitede okurken, “Madde Bağımlılığı ve Gençlik”, “Rehberliğin Türkiye’de Gelişimi ve Sorunları”, “Gizli Gerçek Ergenlik” konulu araştırmalara imza atarak ilgili kürsülere sundu. Yine aynı yıllarda “Sınırsız Güç” ve “Büyük Düşünmenin Büyüsü” konularında seminerler verdi. Okulunda gerçekleştirilen “Bellek Eğitimi”, “Altı Şapkalı Düşünce Tekniği”, “Duygusal Zeka” ve “Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı” konulu seminerlere sunum desteği sağladı. İnternette rehberlik temasını işleyen amatör siteler açıp yönetti. Birçok ulusal-yerel gazetelerde, etkin internet sitelerinde ve dergilerde “çocuk eğitimi”, “ÖSS sınavı”, “kişisel gelişim” ve “psikolojik danışma” mevzularında yazdı. Halen Mümin Sekman’ın idaresindeki www.kigem.com internet sitesinde “okul hayatı” bölümünün editörü. www. kisiselbasari.com internet sitesinin de editörü. Okul hayatına ve hayat okuluna yönelik araştırma çalışmalarına devam ediyor.

35


Güncel

Karadeniz erkeğinin sevgi ifadesine bak hele: “Sırtındaki sepetun ben olayım hamali!”

‘GÜÇLÜ KADIN’ İMAJI, SIRTLARINDAKİ SEPETTEN DAHA AĞIR... Giresun Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (GÜKAM) Müdürü Aysun Karaahmet, Karadeniz kadınlarının üzerlerine çok fazla mesuliyet aldıklarını ve böylelikle haklarında oluşan “güçlü kadın” imajının altında ezildiklerini söylüyor:“Karadeniz kadını deyince gözümüzde, sırtında odunu, karnında bebeği, elinde küçük çocuğu, diğer elinde eşek, eşeğin üzerinde de eşinin oturduğu resim hep canlanır. O resmi yıkmak gerekiyor. Kadına, eşine de sorumluluk vermesi gerektiğini söylemek gerekir.” Karadeniz kadını hayatı sırtındaki sepetinde taşır adeta. Ev işlerinin, doğa şartlarının ve geçimin yükü üzerindedir. Erkekler bölgedeki işsizlik sebebiyle gurbete gider. Gerideki her sorumluluk kadına kalmıştır. Çocukları büyütmek, evi çekip-çevirmek ve tarım-hayvancılık… Dolayısıyla güçlü olmaktan başka seçeneği yoktur. İşte bu zorunlu imajı ona en büyük kötülüğü yapmaktadır. Bölge erkeklerini sorumluluktan kaçırmakta, doğru ifadesiyle kurtarmaktadır. Öyle ki, o meşhur türküdeki “Sırtındaki sepetin be olayım hamalı” dizesi, erkeğin sevdiğine iltifat sözü olabilmektedir. BÜTÜN YÜK KADINLARIN SIRTINDA Giresun Üniversitesi (GRÜ) Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (GÜKAM) Müdürü Aysun Karaahmet de altını çiziyor ki, Karadeniz’deki kadınlar; çocuk bakmaktan, bahçe ve tarla işlerine pek çok mesuliyetin altına tek başına giriyor. Erkekler sabahtan akşama dek kahvehanede zaman öldürüyor. Eve döndüğünde istediği olmazsa ya da örneğin yemeği beğenmezse yorgunluktan bitap düşen eşiyle tartışıyor hatta gerginliği şiddet uygulamaya vardırabiliyor. ERKEKTİR NE YAPSA YERİDİR ANLAYIŞI Halk arasında “erkektir, ne yapsa yeridir” gibi yanlış anlayışın kabul gördüğünü belirten GÜKAM) Müdürü Karaahmet, “Kadınlar şiddeti içselleştirmeyerek, gördüğü şiddete boyun eğmeyerek karşısında duracak. Erkek bu nedenle şiddet göstermeye son verebiliyor, hatta erkek ‘ben ne yapıyorum’ da diyebiliyor.” diyor.

36

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

Boyun eğmeme durumunda kadına yönelik şiddetin azaldığını ifade ediyor: “Bu durumu merkezimize gelen kadınlarda görüyoruz. Hatta bir öğretmen kadın, ‘Hep bu zamana kadar eşimin gösterdiği şiddet karşısında sustum, daha sonra psikoloğa gittim, bana karşı koymamı söyledi, karşı koyduğum gün eşim şöyle bir afalladı, durdu’ dedi. Ben kadınların erkeklerden gördükleri şiddetin kesinlikle karşısında durmaları gerektiğini düşünüyorum.” GÜÇLÜ KADIN İMAJI ZARAR VERİYOR Kadınlara “çok fazla sorumluluk üstlenmemeyi ve yükün hepsini taşımamalarını” öneriyor Karaahmet: “Karadeniz kadını deyince gözümüzde, sırtında odunu, karnında bebeği, elinde küçük çocuğu, diğer elinde eşek, eşeğin üzerinde de eşinin oturduğu resim hep canlanır. O resmi yıkmak gerekiyor. Kadına, eşine de sorumluluk vermesi gerektiğini söylemek gerekir. Ev işini kadın yapıyorsa tarla işini erkek yapmalı ama ne yazık ki yüzyıllardır bu süreç böyle işlemiş Karadeniz’de. Karadeniz kadını güçlüdür, evine de bakar, tarlasına da bakar denilir genelde, bu kadını motive edici görünse de kadının üzerine çok fazla sorumluluk yüklüyor. Kadınların çok fazla sorumluluk alması demek, erkeklerin sorumluluk almaması anlamını taşıyor.” Kadınlardan, sorumluluk ve görevleri eşleriyle paylaşmasını istiyor: “Kendileri her işi yapmayacak ancak bu şekilde bu işin altından çıkılabilir. Bu da eğitimle gerçekleşebilir, kadına maddi özgürlüğünün verilmesiyle gerçekleştirilebilir.” Güler Sabancı gibi rol modellerinde sorunun aşılmasına katkı sağlayacağına inanıyor Karaahmet: “Güçlü, her davranışıyla örnek olabilen kadınlar ön plana çıktıkça, diğer kadınlar da bu kadınları örnek alarak kendi yaşamlarını daha düzgün hale getirebilir.” MADDİ BAĞIMLILIK ÖZGÜVENİ KIRIYOR GÜKAM Müdürü Karaahmet, araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlara göre, ayrı bir maddi gelire sahip olmamanın kadında özgüven problemi meydana getirdiğini de anlatıyor: “Kadının maddi özgürlüğünün olmayışı da onu eşine bağımlı kılıyor, eşinden şiddet görmesini doğal karşılamasına neden oluyor. Kadın, maddi özgürlüğü elinde olmadığı için hiçbir zaman ondan ayrı bir hayat kurmayı düşünemiyor.”

Sayı 56 / Haziran 2014

İŞE ALIMLARDA KADINLARA ÖNCELİK Şiddeti tümden yok etmedeki kalıcı çözümün eğitimden geçtiğini, bunun da ancak eşlerin bilinçlenmeleriyle gerçekleşebileceğini dile getiren Karaahmet, işe alımlarda kadınlara öncelik tanınması gerektiğini kaydediyor: “Bir işe alım olacaksa kadınların öncelikli olması gerekiyor. Bununla ilgili devletimizden GÜKAM olarak bir yasa istiyoruz.” Sosyal sorumlulukları çerçevesinde düzenledikleri etkinliklerden de söz ediyor: “Şehit ailelerinin yanında olduk, kadınlar yararına kermesler, geceler düzenledik, onlara hem maddi hem manevi destek olmaya çalıştık. Bu tür etkinlikler yaygınlaştırılmalı.”

37


Kapak

Haz覺rlayan: Mustafa

38

Bilik

Say覺 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

götürüörneğin Hatay’a e, er ill a şk ba şma a ketleme-markala n Rusya pazarın ni pa e’ aiy m rk fla Tü nı sı n, p su Sam raca- lü satılmakta. e ve meyve ih sonrası dışarıya iri nc zi dönük yaş sebz ; ak nc konumunda. A tında ana kapı inden limanından Kızılırmak ’ın iç ndan Samsun ya te Ö -Yeşilırmak ve übze ihracıniz’e döküldüğ ştirilen taze se le ek rç ge geçerek Karade başta müm züne yakınıysa Bafra gibi iki yü e ve zd yü ba n am nı rş Ça tedaen, iz Bölgesi’nden olmasına rağm en p kd hi A sa , a ya al ay nt ov A fı bit yalı le lojistik masra de ve tarıma da edilmekte. Haliy rik tarımsal üretim l. ği de nan seviyede makta. sanayide arzula r maliyeti artır le en tiş ye a rd la bura İşin tuhaf yanı

mümbit i ik i ib g a b m a rş Bafra ve Ça tam bir t e y a il V . n u s m a ovaya sahip S niz; her e d , ra a k , a v a H . lojistik üssü okat, Amasya T r. o iy il b a ıl ş la u yoldan ünyaya açılan d a d n ’u m ru o Ç ve a. Rusya’ya 24 d n a m a z ı n y a ı kapıs tek ihracatçı n e il b ra tı ş la u n saatte ürü aş sebze ve y n e m ğ ra a n u B ülkeyiz. alık nüfuslu b la a k li n e d u b meyvede pastasında t la a h it n u z u m komşu da yokuz. n ra o iz im ğ e c e il olab

Sayı 56 / Haziran 2014

39


Kapak

SAMSUN-NOVOROSSİYK ARASI 275 KİLOMETRE Rusya’nın Novorossiysk limanı 19 Mayıs Şehri’ne yalnızca 275 kilometre mesafede. Samsun – Novorossiysk arasında kardeş şehirlik ilişkisi de var üstelik. Bu irtibat çok rahatlıkla aktif çalışan ticari bir koridora dönüşebilir. Aslında potansiyel, Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle rekabete imkân tanıyacak büyüklükte. Sadece değerlendirmeyi bekliyor. Çarşamba ve Bafra ovaları mümbit ama ihracata yönelik tarımsal faaliyette bilimsel ve ekonomik planlamalardan mahrum. Oysa, Rusya’nın Novorossiysk limanı 19 Mayıs Şehri’ne yalnızca 275 kilometre mesafede. Pekala bu koridor üzerinden Rusya Federasyonu’na yaş sebze ve meyve ulaştırılabilir. Samsun – Novorossiysk arasında kardeş şehirlik ilişkisi de var üstelik. Bu irtibat çok rahatlıkla aktif çalışan ticari bir koridora dönüşebilir. Şehrin yanı sıra, yakın vilayetler Tokat, Amasya ve Çorum illerinin mahsulleri de eklenebilir trafiğe. Aslında potansiyel, Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle rekabete imkân tanıyacak büyüklükte. Sadece değerlendirmeyi bekliyor. RUS HEYET: TOHUMLAR BİZDEN EKMEK SİZDEN Samsun’un kimi ilçelerinin, ülkenin genel ekonomik gelişmişlik sıralamasında, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizdekilerden daha gerilerde bulunduğunu görmekteyiz. 40

Ciddi sosyolojik sorunların sinyalleri gözlenmekte. Geç de kalınsa fırsatların farkına varılıyor yavaş yavaş. Geçtiğimiz haftalarda Rusya’dan heyet Samsun’daydı. Ülkenin en köklü yükseköğretim kurumlarından Moskova Timiryazev Devlet Tarım Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Nacheav Vasily Ivanoviç, Rektör Yardımcısı GarnikSergeiValentinoviç, öğretim üyesi Prof. Dr. Eldar Huseynoviç, Moldova Eski Tarım Bakanı ve işadamı Alexander Steppanenco ile eşi Tatiana Steppanenco’dan oluşuyordu grup. Rusya’da tarım konusunda yaşadıkları sıkıntıları anlattılar. Genç nüfusun zirai çalışmalardan kopuşunu dile getirdiler. Rusya’da 40 milyon hektar ekilebilir arazinin boş durduğunu belirterek, “Bizim istediğimiz ürünlerin tohumlarını sizin ülkenizdeki çiftçilere verelim ve bizler için üretin. Bizlerde bunları alalım.” dediler. Buğday, arpa, domates vs verimli ıslah çeşitlerinin Samsun’da yetiştirilip Rusya’ya satılması gündemde.

2013 yılında 3 milyon 346 bin 889 ton yaş sebze ve meyve ihracatından ülkemize 2 milyar 349 milyon 429 bin 088 dolar döviz girdi. Bu dış satımın 1 milyon 85 bin 945 tonu, yani 876 milyon 182 bin 533 dolarlık bölümü Rusya Federasyonu’naydı. 8milyar 247 milyon dolarlık yaş sebze ve meyve ithal eden Rusya’daki payımız, bunca lojistik üstünlüğümüze karşın ancak yüzde 14’ler civarında.

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Kadir Güven:

SAMSUN’UN HANDİKABI “SÖZLEŞMELİ TARIM” Samsun Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Kadir Güven mevcut şartlarla dahi Rusya’ya mal satabileceğimizi ifade ediyor: “Biz Rusya’ya serada yetiştirilen yaz sebzelerini sunamayabiliriz. Ancak, Ruslar sadece bu gıdaları tüketmiyor. Bunun yanında lahana, pırasa, brokoli gibi sebzeleri de tüketiyor. Özellikle lahana Rus mutfağında çok tüketilen bir sebze. Bunu pazarlayabilecek güçteyiz. Rusların kendi ürettikleri bu türden kış sebzeleri kendilerine yetmiyor. Yetiştirdikleri ürünleri toplu halde hasat edip depoluyor ve yıl boyunca peyder pey piyasaya çıkarıyorlar. Bu durumda taze yeme şansları kalmadığı gibi yıl boyunca bol miktarda ulaşma şansları da kalmıyor. Dolayısı ile bunları da ithal ediyorlar. Neden bu ithalatın gerçekleştiği yer Kızılırmak Deltası Bafra Ovası olmasın?” Peki, Güven’in kaydettiği niçin pratiğe dökülemiyor? Sorunun, “çiftçinin ‘sözleşmeli tarıma’ yanaşmamasından kaynaklandığı” görüşünde Güven: “Üretim ile ilgili potansiyelimiz var. Sadece bunu organize edip ihracat-

Sayı 56 / Haziran 2014

çı firmalarla sözleşmeli olarak yapıp standart bir sistem içerisinde Rusya’ya gönderebiliriz. Samsun’da liman ve konteyner avantajı ile ortaya çok güzel bir organizasyon çıkartılabilir. Ancak bu organizasyon yapılamıyor. Çünkü bizim üreticimiz ülkemizin diğer bölgelerindeki çiftçiler gibi anlaşmalı-sözleşmeli tarıma sıcak bakmıyorlar. Kentimizde var olan tarıma dayalı gıda firmamız ihtiyaçlarını başka bölgelerden karşılıyor.” KARADENİZ FİRMASININ MERKEZİ AKDENİZ’DE Rusya’ya gıda ihracatı yapan bazı firmalar Karadeniz orijinli ama merkezleri Akdeniz Bölgesi’nde. Güven’e göre bunların Samsun’da da satın alma noktaları olursa birçok problem çözüme kavuşacak: “Geçtiğimiz yıl Bafra halinde iş yapan bir arkadaşımız ile birlikte Almanya Berlin haline yaptığımız ziyarette bizim Bafra Ovası’ndan gitmiş hibrit lahanaları gördük. Araştırdığımızda Adana menşeli bir ihracatçı firmaya ulaştık. Bu vatandaş Bafra’dan aldığı lahanayı Adana’ya

götürmüş. Adana’da bu lahanaları paketlemiş ve diğer ihraç ürünlerin yanı sıra Almanya’ya bu lahanaları da ihraç etmiş. Dolayısı ile Türkiye’den Karadeniz’in karşı kıyısındaki herhangi bir ülkeye ihracat yapan firmalar mallarını Samsun üzerinden gönderiyorlar. Bu nedenle Akdeniz Bölgesi’nden yükledikleri ihraç ürünlerinin yanına Bafra ve Çarşamba Ovası’nda oluşturacakları alım merkezleri vasıtası ile tedarik ettikleri ürünleri de ekleyip gönderebilirler. Böylece Akdeniz Bölgesi’nden gönderilen ürünlerin yanına bizim ürünlerimizi de ekleyerek parti tamamlayabilirler. Akdeniz Bölgesi’nde karpuz sona erdiğinde Bafra karpuzu devam ediyor. Onu gönderebilirler.” Güven, Rusya Tımıryazevskaya Moskova Tarım Üniversitesi’nden bir heyetin Samsun’u ziyaret etmesinin ve müzakerelerin olumlu neticeler doğurabileceğine de inanıyor. Şehrin tarımsal potansiyeli Ruslara enine boyuna anlatılmış. Onlar da işbirliği mevzuuna değinmişler.

41


Kapak

Metro Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Samsun Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Öztürk:

BÖLGEMİZ SERAYA UYGUN AMA ÇİFTÇİMİZ UYGUN DEĞİL Metro Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Samsun Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Öztürk, Çarşamba Ovası’na havadan bakıldığında aşağıda bir ova yerine orman görüldüğüne dikkat çekiyor. Negatif tablonun arkasında, sulama ve drenaj projelerinin zamanında işlerlik kazanmaması hakikatinin yattığını vurguluyor. Arazilerin miras paylaşımı sebebiyle, neredeyse dünyadaki hobi amacıyla ekilen alanlar ölçeğinde parçalara bölündüğüne de işaret ediyor ayrıca. Öztürk’e göre Bafra Ovası’ndaki vaziyet Çarşamba’ya nazaran daha iyi. Burada da çiftçiler, ekonomik gerekçelerle yılda birden fazla ürün alınabilecek ve düşük maliyetli üretimlere yöneliyor. Bu yüzden Antalya’da başarıyla tatbik edilen seracılık sistemine geçilemiyor. Bafralı ziraatçı çeltik, lahana ve bibere odaklanıyor. Her şeye karşın henüz maçın kaybedilmediğini düşünüyor Öztürk: “Limanımız Türkiye’nin en önemli limanlarından bir tanesi. Dünyanın en iyi alıcılarından bir tanesi hemen karşımızda Rusya. Milyonlarca insanın yaşadığı bu ülke coğrafi nedenlerden dolayı sebzesini üretemiyor ve dışarıdan alıyor.” Çok ciddi toprak reformuna ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor: “Ama fındık bunu engelliyor örneğin. Çünkü miras yolu ile babalarından bölünen araziyi kardeşler işlemeden fındık ile kazanç kapısına dönüştürebiliyorlar. Toprağın başında durmadan yıllık izninde fındığını toplayabiliyorlar. Dolayısı ile fındık toprak reformunun önündeki en önemli engel. Bafra Ovası ise toprağı işleyerek hayatını kazanmaya çalışan çiftçilerimizin olduğu bir bölge ama burada da bir sera kültürü yok. Ama baktığınızda bizim bölgemiz seraya aslında çok uygun.” DOĞALGAZ AVANTAJIYLA SERACILIK YAPILABİLİR Metro Holding’in seracılık için fizibilite çalışması yürüttüğünden de söz ediyor Öztürk: 42

“Samsun’da doğalgaz faktörü var. Doğalgaz avantajı değerlendirilip seracılık yapılabileceği gibi küresel ısınma faktörü de Samsun’u bu konuda öne çıkaran bir merkeze dönüştürebilir. Bildiğiniz üzere dünyayı korkutan küresel ısınmanın sonuçlarından bir tanesi de Karadeniz ikliminin giderek ısınması ve bir Akdeniz iklim kuşağı halini alıyor olması. Bu nedenle Karadeniz Bölgesi’nin zirai ürünleri bir değişim ve dönüşüme uğrayacak. Tabi en büyük şanssızlığımız yüz ölçümü olarak Bafra Ovası’nın iki katı yüzölçümüne sahip Çarşamba Ovası’nın ormana teslim edilmesi.” HAVA KARGO SİSTEMİ TARIMDA KULLANILAMIYOR Öztürk, “7 yıl önce Türkiye’nin özel sektör tarafından açılan ilk soğuk gıda depolu hava kargo” sisteminin, bir türlü istenilen düzeyde kullanılamadığından medikal sanayi ve benzeri sektörlere hizmet verdiğini hatırlatıyor: “Hava kargo sistemimiz ekonomik değeri yüksek sektörler tarafından kullanılıyor ve Orta Karadeniz Bölgesi’ne hitap ediyor. Ama maalesef ilk başta amaçlanan zirai ürünlere yönelik bir kullanımı verimli olarak gerçekleşmedi. Samsun Limanı, bu tür ürünler için en güzel güzergâh durumunda. Oldukça güzel bir çözüm.” ZİRAİ DONANIM EKSİKLİĞİ YOK Bölge çiftçisinin özellikle de Bafra’dakilerin, zirai araç-gereç açısından donanım eksikliği yaşamadığının altını çiziyor: “Bafra çiftçisi son derece modern tarım aletlerine ulaşmış ve sahip durumda. Traktörlerinden donanımlarına kadar her türlü tarım makinesine sahipler yada sahip olmakta sıkıntı yaşamayacak durumdalar. Dünyada hangi tohum daha çok verim sağlıyor bunu biliyorlar ve o tohumu alıyorlar. Gübre konusu yine böyle. Dolayısı ile bilinçlenmeye devam eden çiftçimiz serayı da keşfedecek. Önümüzdeki dönemde Samsun’da devasa seralar kurulacak. Küresel ısınma bunu sağlayacak ve önümüzü açacak.” Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

BU PROJEYE KULAK VERMEK GEREK” Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Akça, Samsun Tarım Ticaret ve AR-GE Merkezi Projesi’nin mimarı. Hava, deniz, demir ve karayolları ulaşım ağı avantajıyla Samsun’un, Tokat Amasya ve Çorum’un yaş sebze ve meyvesini dünya pazarlarına sunabileceğini belirtiyor. Avrupa Birliği (AB) tarım sektöründe Türkiye’nin yaş sebze ve meyveyle rekabet edebileceğini ifade ediyor Prof. Dr. Akça: “Türkiye’nin, Rusya pazarlarına yaş sebze ve meyve ihracatına yönelik projelerde Samsun çıkış kapısıdır. Ancak, Samsun’da tarıma bağlı ve tarıma dayalı sanayinin gelişmesine yönelik projeler ve yatırımların ihmal edildiği görülmektedir. Özellikle Bafra ve Çarşamba ovalarımıza ait ürünler Hatay iline götürülüp sınıflama, paketleme ve markalaşma zinciri tamamlandıktan sonra ihraç edilmektedir. Yani başka iller Samsun ürünlerinden ticaret yaparak para kazanmaktadır. Üreten Samsun, ekonomik katma değer üreten başka illerdir. Artık üreten Samsun, ihraç eden Samsun modeli gelmelidir.” BAFRA VE ÇARŞAMBA OVALARINDAN FAYDALANAMIYORUZ Türkiye ekonomisinin Çarşamba ve Bafra ovalarından olması gereken düzeyde faydalanamadığına dikkatleri çekiyor hoca: “Çarşamba ve Bafra ovaları, Karadeniz ve Türkiye’nin en önemli iki üretim havzası olmasına rağmen özellikle ihracata yönelik bitkisel üretim desenlerinin bilimsel ve ekonomik olarak planlanmaması, iki ovamızın tam tabiriyle kaderine terk edildiğini göstermektedir. Samsun karşısında Rusya’ya ait Novorossiysk limanına uzaklığımız yaklaşık 275 kmdir. Rusya pazarlarına bu terminal kullanılarak yaş sebze ve meyve ihracatı yapmamız mümkündür. Samsun – Novorossiysk kardeş şehir ilişkileri ekonomik olarak ticarete dönüştürülmelidir. Samsun limanı bu yönüyle önemli bir fırsattır. Samsun, kendi yaş sebze ve meyve üretim potansiyeline Tokat, Amasya ve Çorum illerinin üretim potansiyellerini de eklediğinde erkenci ve geç mevsimde Rusya pazarlarına ihracatta AB ülkeleriyle rekabet edebilecek güçtedir. Önemli olan bu potansiyeli güçlü bir iradeyle planlamaktır.” Sayı 56 S 6/H Haziran Haziran 201 2014 14

SAMSUN ÖNEMLİ BİR POTANSİYELE SAHİP 2013 yılında 3 milyon 346 bin 889 ton yaş sebze ve meyve ihracatından ülkemize 2 milyar 349 milyon 429 bin 088 dolar döviz girdi. Bu dış satımın 1 milyon 85 bin 945 tonu, yani 876 milyon 182 bin 533 dolarlık bölümü Rusya Federasyonu’naydı. Bilgileri öğrendiğimiz Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği Genel Sekreteri İdris Çevik, devamında şunları da aktarıyor: “Rusya Federasyonu’na yapılan toplam yaş meyve sebze ihracatımızın da yaklaşık yüzde 70’i Samsun Limanı üzerinden sevk edilmektedir. Limanımız Rusya’ya ihracatta lojistik üs haline gelmiştir. Samsun Limanı’ndan Trabzonlu ihracatçılara ait 20’ye yakın Ro-Ro ve feribotlar Rusya’nın Tuapse, Gelencik, Novorossiysk ve Kavkaz Limanlarına yaş meyve sebze ürünü sevkiyatını yapmaktadır.” RUSYA’YA 24 SAATTE ÜRÜN GÖNDEREBİLEN TEK ÜLKEYİZ 8milyar 247 milyon dolarlık yaş sebze ve meyve ithal eden Rusya’ya 24 saatte (bir günde) ürün sunabilen tek ülkeyiz. Bunca lojistik üstünlüğümüze karşın pastadan arzulanan seviyede pay alamamaktayız. Payımız yüzde 14’ler civarında. Detaylar İdris Çevik’ten: “Ürün bazında baktığımızda ise toplam yaş meyve sebze ihracatımız içinde en büyük paya domates sahip bulunmakta,

sebze grubunda ikinci sırayı ise salatalık almaktadır. Meyve grubunda ise birinci sırada turunçgiller ürünleri ikinci sırada ise taze üzüm bulunmaktadır. Rusya Federasyonu’nun domates ithalatının yüzde 39’unu, salatalığınsa yüzde 16’sı ülkemizden karşılanmaktadır.” Çevik’in şu ifadeleri çok hayati: “Özellikle belli yeşil sebzeleri Rusya’nın ülkemizden çok daha uzak mesafedeki ülkelerden tedarik etmesinin altında yatan etkenler, ülkemizde bu tür kalite ve tüketici tercihlerine uygun üretimin olmamasıdır. Dolayısıyla Rusya Federasyonu’na yaş meyve sebze tedarikinde tüm potansiyellere sahip olduğu görülen Samsun ve hinterlandı illerde kamu ve özel sektör el ele vererek bu potansiyeli harekete geçirecek projeleri gerçekleştirmesi gerekmektedir.” Şu öneriler de Çevik’ten: Yaş meyve sebze yetiştiriciliğinde alışılmış geleneksel türlerin dışında Rusya’da albenisi yükseklere yönelmeliyiz. Samsun’da bu potansiyel mevcut. İyi Tarım Uygulaması Değil Eğitim Şart Çarşambalı Ziraat Mühendisi Özgen Alper Yalçın, Samsun çiftçisinin ziraatı atadan kalma yöntemlerle sürdürdüğünü ve “iyi tarım uygulamalarından” bihaber olduğunu 43


Kapak

söylüyor. Yalçın işaret ediyor ki, sadece yurt içi pazarın hedeflenmesinin de mühim bir eksiklik. Kaliteli-kalitesiz ayırt edilmiyor, haliyle de belirli bir standart tutturulamıyor. Amasya ve Tokat’ta üretilen malların değeri biliniyor. En basit kasalama ve ambalajlamada dahi özen gösteriliyor. Samsun’da bitkiler hale halen dökme usulle getiriliyor. ÇARŞAMBA OVASI ÇARŞAMBA ORMANI OLDU Samsun’da kimyasal kullanımında da teknik destek olmadığını anlatıyor Yalçın: “Özellikle Çarşamba Ovası’nın çiftçisi atadan dededen kalma yöntemler ile yetiştirdiği domatesten patlıcandan para kazanamayınca kazancı iyi olan fındığa ve kavak yetiştiriciliğine döndü. Çarşamba Ovası Çarşamba Ormanı oldu. Bizim ovalarımızda ki insanlar seranın ne olduğunu tam olarak bilmiyorlar. Teknik detaylarından bir haberler. Çiftçilikte kullanılan kimyasallar konusunda gerekli bilgiye sahip değiller.

Dolayısı ile Samsun’un tarım ürünlerini neden ihraç edemediğine yönelik çok çeşitli sebepler sayılabilir. Ancak bunların hepsi gelir temelde eğitim eksikliğine kendini geliştirememeye dayanır. Bölge çiftçisi bu eğitim konusunda da gerekli desteği resmi makamlardan alamamaktadır.” ÇİFTÇİ BİLİNÇLENDİRİLMEDİKTEN SONRA! Yalçın uyarıyor; arazilerin kenarına ‘Bu tarlada iyi tarım uygulaması yapılmaktadır’ yazmakla sorunları bitirilemez: “Tarlanın kenarında iyi tarım uygulaması yapıldığı yazıyor ama denetim yok. Bir laboratuar yok o ürünlerin kimyasal kullanımı konusunda iyi tarım uygulaması yapılıp yapılmadığı görülsün. Laboratuar olmayınca sonuç yok. Siz istediğiniz kadar yazın çiftçi bildiğini uygulayacak. Çünkü o çiftçiyi gerektiği gibi bilinçlendirmiyorsunuz. Sadece yazı yazıyorsunuz ve bu yazı ile her şeyin çözülmesini bekliyorsunuz. Bizim çiftçimiz bin TL tutarında malını

Amasya Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Ayten Çöl:

44

RUSYA’YA İHRACATTA KİMSE KARADENİZ İLE REKABET EDEMEZ

Amasya’da iki bin dönüm arazinin içindeki en modern çiftliğinin hanım ağası Ayten Çöl. Asıl eğitimi Hititoloji üzerine. Almanya’dan doktoralı. Ama baba toprağına geri döndü ve tarımla uğraşıyor. Dünyaya yetiştirdiği tohumları satıyor. Aynı zamanda Amasya Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Kadın Girişimciler Kurulu’nun da başkanı. Kapak dosyamıza ufak açıcı açıklamalarda bulundu. Bafra ve Çarşamba Ovası’ndaki sebzelerin ihracatçılar tarafından tercih edilmemesinin başlıca sebebi raf ömrü kısalığıymış: “Raf ömrünü belirleyen ana unsur da besleme şeklidir.” DOĞRU BESLEME YOKSA RAF ÖMRÜ KISALIYOR Doğru beslemeye ilişkin de şunları dile getirdi: “Doğru besleme bizim bölgemizde bilinmediğinden dolayı yetiştirilen ürünlerinde raf ömrü kısa oluyor. Bu iklimle de alakalı değil. Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

Sektörün hemen hemen bütün unsurlarına ulaşıp görüşlerini aldık. Okuyunca hayretler içinde kalacağınız bilgiler paylaştılar bizlerle. Seracılığın bölgemizde de gelişmemesi başlı başına soruşturulası bir mevzu. Öte yandan çiftçilerimizin halen geleneksel tarzda diretmesi anlaşılır bir tutum değil. Bilinçlenmeliler ama nasıl? hale getiriyor yüzde 23 parası kesiliyor. Evine 730 TL ile dönüyor. Mevcut hal yasasından dolayı. Malı iyi olsa da kötü olsa da bu para kesiliyor. Çiftçi bu defa ne yapıyor maliyetleri kısma peşine düşüyor ve teknik tarımdan ziyade kara düzen bir tarıma yöneliyor. Çiftçiyi eğitmek istersek onu teşvik etmemizde gerek.”

Ben Amasya’da da Çarşamba ve Bafra Ovası’nda var olan iklimi yaşıyorum. Hatta bu ovalar deniz seviyesine yakın olduklarından dolayı don olayı yaşanmıyor. Biz burada birde donla mücadele ediyoruz. Buna rağmen ben ihracata gidebilecek kalitede ürünleri burada yetiştirebiliyorum. Ama Bafra ve Çarşamba Ovası’nın aksine düşük maliyet amacıyla doğru besleme yöntemlerinden kaçınmıyorum. Benim ihracata giden malım aynı ürün aynı çeşit.” BÖLGE ÇİFTÇİMİZİN EĞİTİM EKSİKLİĞİ VAR Çöl, Antalya ve Mersin yöresinde büyük yatırım sahiplerinin tekellerindeki ihracatı diğer bölgelere kaptırmak istemediklerini de ileri sürüyor. Dünyanın pek çok ülkesini gezdiğini söyleyerek, “Şimdi bazı ülkelere ikinci ve üçüncü defa gitmeye başladım. Bazı tarım bölgelerini nokta atışı Sayı 56 / Haziran 2014

ziyaretlere başladım. Bunun yanı sıra Mersin’i Antalya’yı çok iyi biliyorum. Bölgemi de gezen bir insanım. Görüyorum ki bizim bölgemizin çiftçisinin çok ciddi bir eğitim eksikliği var. Dedemin dedesinden kalma yöntemler ile çiftçilik yapılmaya çalışılıyor. Maliyetler yükselsin istenmiyor. Bafra kapya biber yapıyor. Burnunun dibinde biber salçası közleme biber konservesi yapan fabrika var. ‘Niye uğraşayım ki ihracattık mal yetiştirmek için’ diyor. İhracatlık malı üretmeyi gözünde büyütüyor. Kendini geliştirmeyi istemiyor.” diye konuşuyor. BAFRA’DAN AMASYA’YA TARIM TURİZMİ! Amasya’daki kapya biber yetiştirmeye başladığı yıllarda Bafra’nın köylerinden minibüsle gruplar halinde insanlar çiftliğe ziyarete gelmişler; adeta

bir tarım turizmine vesile olmuş Çöl: “Ben bu işe bilmeyerek başlamama rağmen elde ettiğim ürünler hem kök hem kalite açısından A sınıf olunca Bafra çiftçisi buraya adeta akın etti. Benim farkım sadece besleme konusundaydı. Dolayısı ile çiftçi bu konuda bilgilenecek, kendini yetiştirip eğitecek. Bu eğitim ziraat odaları, tarım il müdürlüğü eliyle de olabileceği gibi çiftçilerin çalışacağı firmalar tarafından da olabilir. O firmalar lütfedecek ve çiftçileri eğiterek istedikleri gibi mal üretmelerini sağlayacaklar. Ben uluslararası bir gıda firmasına üretim yapıyorum ve her yıl Agro Akademi Tedarikçi Eğitim Programı düzenliyoruz. Bu sayede her üretici nerede yanlış yaptı neyi yanlış yaptı ortaya çıkıyor. Bu program sonunda hepimiz yeni bilgiler ile donanmış oluyoruz.” 45


Kapak

PROF. DR. YAŞAR AKÇA’NIN KALEMİNDEN

SAMSUN TARIM VE TİCARET MERKEZİ PROJESİ

Samsun Tarım ve Ticaret Merkezi projemizde yaş sebze ve meyve üretiminde, bitkisel üretimin planlaması, gıda güvenliği ve güvenilir gıda teknolojilerinin kullanılması, izlenebilirlik, pazar ve pazarlama kanallarının oluşturulması, eğitim ve markalaşma faaliyetleri kümelenme modeliyle ele alınıp öncelikli Rusya pazarlarına ihracata yönelik alt yapılar oluşturulacaktır.

Samsun Tarım ve Ticaret Merkezinde, yer alacak çiftçi eğitim merkezlerinde çiftçilere hayat boyu tarım eğitimi kursları verilecektir. Kurslardan eğitim alan çiftçilere sertifikalar verilerek, öncelikli olarak sertifika alan çiftçilerin ürünleri merkeze kabul edilecektir. Projemiz kapsamında Çarşamba ve Bafra ovalarında sebze ağırlıklı olmak üzere sebze ve meyve üretim planlaması yapılarak üretim havzaları belirlenecektir. Her iki ovamızda hangi sebze türünün hangi merkezlerde, ne kadar üretileceği önceden planlanacaktır. Toprak hazırlığından, hasada kadar geçen süreç içinde her çiftçinin danışmanları olacaktır. Danışmanlar desteğiyle çiftçilerimiz hangi gübre ve ilaçları ne zaman, nasıl kullanacaklarına karar vereceklerdir. Üreticilerimizin kullandıkları tohum, fide, gübre, ilaç ve benzeri girdilerin tamamı çiftçilere verilecek dijital basit kullanımlı el aletleriyle kayıt altına alınacaktır. Hasat edilen sebze ve meyveler kontrollü şekilde hasat edildikten sonra Samsun Tarım ve Ticaret Merkezinde yer alan sınıflama ve paketleme ünitelerine gelecektir. Sınıflama ve paketleme evlerinde her çiftçinin ürününe bir lot numarası verilecek ve kalite sınıflaması yapılacaktır. Kaliteli ve standartlara uymayan ürünler sisteme dahil edilmeyecektir. Eğer üreticinin ürünlerinde özellikle kalıntı 46

sorunu varsa ürün sahibi çiftçi ve çiftçi danışmanı sistemden çıkartılacaktır. Samsun Tarım ve Ticaret Merkezinde uluslar arası akredite gıda laboratuarları ve kalıntı analiz laboratuarları yer alacaktır. AB ve dünya standartlarında analiz yapan laboratuarlar sayesinde ürünlerimiz ihracattan geri dönmeyecektir. Sisteme giren her üründen bağımsız denetleyiciler örnek alarak standartlara uygunluk kontrolleri için analizler yapılacaktır Tarım merkezimizde soğuk hava depolarında ürünlerimiz depolanacaktır. Sınıflama ve paketleme ünitelerinde işlenen ürünler şirketlerin ortak markalarıyla ihracata hazır hale gelecektir. Tohumdan hasada kadar geçen süreç içinde kayıt altına alınmış ürünlerin ihracatı Tarım Ticaret merkezinde yer alan borsalar, eşleştirme merkezleri, marka ofisleri ve dış ticaret ofisleri yardımıyla yapılacaktır. Samsun Tarım ve Ticaret Merkezi’nde bankalar, business toplantı ofisleri, oteller, alış veriş merkezleri ve eğlence merkezleri yer alacaktır. Samsun Tarım ve Ticaret Merkezine bağlı turizm sektörünün gelişmesine fırsat verecek bu alt yapılar, aynı zamanda çiftçilerimizin sosyal donatılarla buluşmalarına imkan sağlamış olacaktır. Ticaret merkezinde yer alacak bankaların, sisteme kayıtlı çiftçilere daha düşük faizli ve daha uygun krediler vermesi ön şart olarak konulacaktır. Tarım ticaret merkezinde ulusal bankalar yer alacaktır. Lojistik merkezi, tır parkları ve akaryakıt istasyonu bulunacaktır. Sistem içinde kayıtlı çiftçilerimize akaryakıt istasyonunda indirimli akaryakıt hizmeti sunulacaktır. Tarımsal ilaç firmaları, tohum firmaları, fide firmaları, gübre firmaları ve tarım-

SAFFET KALYONCU (Kalyoncu Nakliyat Turizm Tic. San. Ltd. Şti.)

Bizim Rusya’ya ihraç ettiğimiz belli başlı ürünler yaş sebze ve narenciye grubundan oluşuyor. Narenciye en başta Samsun’da yetişmiyor. Diğer meyve grupları da aynı şekilde. Sebzeye geldiğimizde de bir domates ve salatalıktan bahsediyoruz. Çünkü en çok ihraç edilen sebze bunlar. Bizim Antalya, Adana ve Mersin bölgelerinden Rusya’ya mal taşıdığımız sezonda Samsun’da ki seralarda bu ürünler yetiştirilmiyor. Ancak yazın ilerleyen dönemlerinde bu bölgelerdeki ürünlerin bitişinde Samsun seralarında domates salatalık yetiştirmeye başlıyor. Bu da iklimle alakalı bir durum. Karadeniz Akdeniz’e göre daha soğuk olduğu için böyle oluyor. Dolayısı ile Samsun’un sera ürünü alacağı dönemde Ruslarda da domates ve salatalık yetişmiş oluyor. Bu nedenle Samsun ürünü Rusya’ya gönderilmiyor yurt içi tüketime gidiyor. Samsun’da seracılığın teşvik ve destek ile yapılabilmesi ancak mümkün olur. Zaten tarla ürünleri ihracata gitmez. Sadece raf ömrü uzun olan mallar ihracat için uygundur. Çünkü tarladaki ürün analize girecek ihracat izni alacak derken çürür gider. O nedenle Bafra ve Çarşamba’da tarlada açıkta yetiştirilen ürünler Türkiye’nin istenilen bölgesine gidiyor ve iki gün içinde tüketiliyor. Seracılık az bir miktar Çarşamba Ovası’nda var ama oda çok az. Zaten iklim şartları nedeniyle Karadeniz Bölgesi’nde ki seracılık Akdeniz Bölgesi gibi olamaz. Samsun’daki seralarda ısıtma için yakıt kullanmak gerekiyor. Akdeniz Bölgesi’nde yakıt kullanılmıyor. Öte yandan Karadeniz’de o sera kültürü yok. Tecrübe ve eğitim gerekiyor.

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

Say覺 56 / Haziran 2014

47


Kapak

sal makine firmalarının temsilcilik ve satış ofisleri yer alacaktır. İlgili şirketlerin tamamı sisteme kayıtlı çiftçilere indirimli ve uzun dönem ödemeli girdi sağlamaları şartı getirilecektir. Kongre merkezi, Radyo ve TV yayın merkezi, Basın ve yayın ofisi yer alacaktır. Görsel ve işitsel medya aracılığıyla Tarım ticaret merkezinin faaliyetleri kamu ile paylaşılacaktır. Merkezde ayrıca acil müdahaleler için sağlık merkezi hizmet verecektir. Merkezde yer alacak organik atık değerlendirme ve yönetim merkezinden elde edilecek gübreler, park ve bahçe çalışmalarında kullanılacaktır. Merkezin bitkisel üretim yönüyle desteklenmesi için 2 büyük farklı proje çalışmamız bulunmaktadır. 1. “Çarşamba Organize Seracılık Bölgesi”, 2. “Bafra Organik Tarım İhtisas Organize Sanayi Bölgesi” Projeler sayesinde sürdürülebilir nitelikli bitkisel ürün girdisi sağlanmış olacaktır. SİSTEM NASIL İŞLEYECEK? Çiftçi Hasan Amca ürettiği domatesi merkeze getirir. Hasan amcanın ürününe tarih ve saat içeren rast gele lot numarası verilir. Bağımsız denetleyici-

ler Hasan Amcanın ürününden örnek alır. Akredite laboratuarlarda kalıntı analizleri yapılır. Ürün standartlara uygunsa sınıflama paketleme ünitelerine alınır. Standartlara uygun olmayan ürün iade edilir. Bir çiftçinin ürünü eğer bir yılda iki kez laboratuarlardan uygunsuzluk raporu ile dönerse çiftçi sistemden çıkartılır. Çiftçi danışmanına çiftçinin hakkını korumak için yasal işlem yapılır. Merkez tarafından ortak olarak işletilen sınıflama ve paketleme ünitelerine Hasan amcanın ürünü girer. Sınıflanır, kalite kontrolünden geçer. Hasan amca’nın domatesine ticaret lot numarası verilir. Lot numarası Hasan Amcanın artık ürün kimlik numarasıdır. Borsa aracılığıyla fiyatlar belirlenir ve Hasan Amca’nın domatesine ihracat şirketlerinden fiyat teklifi gelir. En iyi fiyat teklifini veren ihracat şirketi, ilgili bankaya teminat karşılığı olarak Hasan Amcanın ürününün parasını yatırır. Hasan amca parasını aldığında ihracatçı firma sistemden Hasan amcaya ait lot numaralı domatesi teslim alır. Böylece üreticinin ürünü değerine alınmış, parası kesin ödenmiştir.

Bafra ve Çarşamba ovası tıpkı Mersin ve Antalya gibi olur. Seracılığa yönelmek gerekiyor. Devlet zaten seracılığa kredi veriyor. Burada yapılması gereken çiftçilerin seracılık konusuna yönlendirilmesi ve bilinçlendirilmesi.

BEŞİR GÜNDÜZ

(Gündüzler Gıda San. Tic. Ltd. Şti.)

48

Önce beş dönüm on dönüm birileri yapmaya başlar ve para kazanıldığı görülürse bu işin peşi gelir. Bugün Çarşamba ve Bafra Ovası, Çukurova ile aynıdır. Ama Samsun çiftçisi bu işe yönelmiyor. En azından seracılık yapmasa dahi yetiştirdiği lahana gibi kış sebzelerini Rusya’ya ihraç edebilir. İhraç edilecek ürünlerin sadece sebze olması da gerekmiyor. Çarşamba şeftali bölgesi. Sera içerisinde şeftali yapılsa dahi yeter. Ceviz olur. Bunlar bodur ağaç en fazla üç metre yüksekliği olur. Seranın yüksek-

Çiftçiler ürettikleri ürünlerin parasını bankalarla yapılan anlaşmalar gereği bankalardan alacaktır. Sistem tam anlamıyla çiftçinin emeğini ve ürününü banka garantisine alan sağlam temellere sahiptir. Hasan amcanın ürünün üzerinde ürün kimlik numarası bulunmaktadır. Rusya veya dünyanın herhangi bir ülkesine giden Hasan amcanın domates ürün kimlik numarası Samsun Tarım ve Ticaret Merkezinin veri sistemine girilerek ürünün geçmişine yönelik tüm bilgileri tüketici görebilir. Tüketici, Hasan amcanın domatesinin nerede yetiştirildiğini, hangi ilaç ve gübrelerin ne zaman hangi yöntemlerle kimler tarafından uygulandığını, ürünün ne zaman hasat edildiğini, kalıntı analiz sonuçlarının raporlarını, nerede ne zaman sınıflanıp paketlendiğini, hangi lojistik araçlarla ülkesine ne zaman geldiğini ve satın aldığı markette rafta kaç gün kaldığını görebilir. Artık Türk domatesi dünya pazarlarında, aile mutfaklarına güvenilir gıda kontrol sistemleriyle güçlü markalarla yüksek fiyatlarla girmiştir.

liği 7 metre dahi oluyor. Ama bu işin yapılabilir olması için çiftçinin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Birilerinin öncülük yapması teşvik edecek örneklerin olması gerekiyor. Devlet değil ama millet politikası olması lazım. Şehrine sahip çıkmak isteyenlerin bunu benimsemesi lazım. Devlet sadece kredi verme bölümünde yer almalı. Mühendisleri ile teknik ve bilimsel destek vermeli. Yer verilsin bizler de gelelim bu işe öncülük edelim. Bizler büyük seralar kuralım. Bafra ve Çarşamba ovasının ürünlerini Rusya’ya ihraç edelim. Ama yer verilmez üzerine rant kapısı olarak görülürse biz gelip nasıl sera yapalım? Nasıl öncülük edelim? Zaten bu işin önündeki en büyük engellerden bir tanesi insanların boş duran arazilerine bir talep olduğunda akla hayale gelmeyecek rakamlar istemeye başlamaları.

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

ÖMER ÇOLAK

(As Star Tarım Ürünleri Tic. Ltd. Şti) Daha önce Akdeniz Bölgesi’nde seracılık dendiğinde Antalya Fethiye idi. Ama şimdi Demren, Mersin Silifke, Atayurdu hepsi seracılık merkezine dönüştü. Alan git gide genişliyor. Dolayısı ile talep arttıkça arzda artıyor. Daha çok bölge bu işe yöneliyor. Dolaysı ile Karadeniz Bölgesi’de buna dâhil olabilir. Fakat seracılığın en önemli noktası hava şartlarıdır. Seracılıkta gün ışığı olmadığı sürece başarılı olma şansınız yok. Güneşli havada üç günde olgunlaşan domates hava eğer bulutlu giderse bir hafta 10 günde istenilen seviyeye gelemiyor. Hollanda bu sorunu suni ışık kaynakları ile çözmüş durumda. Elbette bu işin maliyeti çok yüksek. Onlar binlerce dönüm arazilerde tarım yapan işletmelere sahipken bizler birkaç dönüm sera yapacak çiftçi aileler ile bu işi başaramayız. Üstelik Türkiye şartlarında bu maliyetler ile rekabet edilebilir olmaz. Çünkü Akdeniz’de güneş ışığından faydalanan seracı 1 liraya mal eder ürünü Antalya’dan yola çıkar Samsun Limanı’na ulaşması 12-13 saat. Bu taşımacılığın maliyetini de ekleyin ürün geldi bir buçuk iki liraya. Karadeniz’de yapay ısı ve ışık sistemleri ile aynı ürünü alabileceğinizi ön görelim 3-4 liraya mal edersiniz ürünü. Dolayısı ile bir anlamı olmaz. Üstelik sadece iklim şartları da değil. Küresel ısınma ile Karadenzi’de daha uygun hava koşullarının oluşacağı varsayılsa dahi bununla bitmiyor iş. Antalya –Fethiye – Kumluca’da ki kaliteyi Mersin ve Adana’da bulamıyorsun. Baktığın zaman iklim aynı. Burada da tecrübe ve bilgi birikimi devreye giriyor. Yıllardır malı ihraç giden çiftçilerde artık oturmuş bir kültür var. Karadeniz’de bunu sıfırdan oluşturmak için çok çok uzun sürelere ihtiyaç olacaktır. Faslı ihracatçı ülkesinden yüklediği ürünü Rusya’ya 15 günde ulaştırıyor. Biz Akdeniz’den çıkarttığımız ürünü 12-13 saatte Samsun Limanı’na oradan da 2 günde Rusya’ya geçirmiş oluyoruz. Samsun ile Akdeniz arasında ki 12-13 saatlik fark hiçbir şey değil.

Sayı Sa ayı 56 6 / Ha Haziran azira an 20 2014 014

BEKİR TAŞLI

(Golden Tarım Ürünleri Ltd.Şti.) Akdeniz’den Rusya’ya ihraç edilen sebze meyve tohum sürecinden başlayarak belli bir sistem ve kalite içerisinde yürüyen organizasyon sonucu ortaya çıkıyor. Bu organizasyonun içerisinde tohum var. İhracatın olmazsa olmazı laboratuvar analizi var.

Bunu tolere etmek isterseniz de maliyetiniz artar. Rekabet edemezsiniz. Biz Akdeniz Bölgesi’nde bu denli hassaslaşmışken zaman zaman Rusya’dan ürünlerin geri döndüğünü duyuyorsunuzdur.

Akdeniz Bölgesi’nde her yerde analiz yaptıracağınız laboratuvarlar var. Bunlar çok ciddi alt yapılar ve maliyetler gerektiriyor. İklim şartları var. Çiftçinin bilinçli olması bu kültüre sahip olması var. İlaçların özelliği ve miktarı var ki mal Rusya’dan geri dönmesin.

Karadeniz ikliminde istenilen statüde ürünün yetişmesi mümkün değil. Dumanlı sisli puslu bir coğrafya. Akdeniz gibi berrak güneş iklimine sahip değil. Rutubet nem yağmuru bulutu eksik olmaz. Birden sıcak birden soğuk olması ısıyı ayarlaması zor şartlara sahip. Fındıktan alınan verim ve kazancın başka bir üründen alınmasının mümkün olmadığı bir yapı.

Büyük arazilerde tarım yapılması var. Bütün bunları Karadeniz’de uygulayabilir ve kaliteyi de yakalayabilirseniz Rusya’ya Karadeniz ürünleri de ihraç edilebilir. Ama bir iklim faktörüne bir şey yapamazsınız.

Bizim ihracatımızın yüzde 100’ü sera ürünü tarla ürünü değil. Samsun’da seracılık yok. Akdeniz’deki gibi seracılığın oluşması kısa vadede mümkün olmayacağı gibi çok çok büyük maliyetler taşır.

49


Yaşam

50

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

ÖMÜRLER ÖGÜTÜLDÜ BURALARDA İnsanoğlu binlerce yıldır çeşitli tahıllardan elde ettiği unları tüketiyor. Bugün modern fabrikalar neredeyse moleküllerine kadar ayrıştırıyor buğday veya mısırı. Eskiden su değirmenleri görüyordu bu işi. Anladık ki onların öğüttükleri daha sağlıklı. Çoğu artık harabe haline gelse de kimileri yüzyıllardır hizmete devam ediyor. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndekileri gezdik. Emektar ustalarla geçmişi ve bugünü konuştuk.

Sayı 56 / Haziran 2014

51


Yaşam

Ayakta kalan ve faaliyetini sürdüren su değirmenlerine civar il ve ilçelerden hatta yurt dışından bile müşteri gelmekte. Fakat geçmişle kıyaslandığında yüzde 10’lara gerilemiş oran.

ezilmesiyle elde edilirdi. Günümüzde bu fonksiyonu fabrikalar görüyor. Değirmenlere rağbet geçmişe nazaran çok çok az. Meslek, unutulmak üzere. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndekilerin ekseriyeti artık ihtiyaç hissedilmemesi ve ilgisizlik sebebiyle harabeleşmiş durumda. Birkaç tanesi faal yalnızca. Onlar da yaşlı kişilerce işletiliyor.

HALA MÜŞTERİLERİ VAR Sefer Amca, su değirmenlerinin eskilerde yaygın olduğunu ancak artık pek tercih edilmediğini söylüyor. Çoğu ilgisizlik kapanmış: “Bu 200 yıllık bir değirmen, bize dededen kaldı. Bu değirmenlerden burada benim çocukluğumda 4-5 tane vardı ama onlar hep kapandı.” Hala müşteriler değirmene uğruyormuş.

TRABZON DÜZKÖY’DE 200 YILLIK DEĞİRMEN Trabzon’un Düzköy ilçesine bağlı Çolaklı Mahallesi’nde 200 yıllık su değirmeni işte onlardan biri. Dereden alınan suyun altındaki çarka bırakılmasıyla çalışıyor.

Fakat geçmişle kıyaslandığında yüzde 10’lara gerilemiş oran. “Değirmenciliği benden sonra yapan olur mu bilemem. Geliri az olduğu için artık hiç kimse değirmencilik yapmaz. Eskiden yoksulluk vardı, çok kıymet verilirdi bunlara. Bir şeyin geliri olmadıktan sonra o meslek sevilmez. Değirmencilik bize dededen, babadan intikal etti, onun için yapıyoruz.” diye konuşuyor emektar değirmenci.

88 yaşındaki Sefer Serdar, çocukluğundan beri orada. Anlattığına göre önce girişi 35-40 santimetre genişlindeki kanala akıtılıyor su. Ardından da buradan değirmenin üst kısmındaki yörede ‘hark’ denilen bölüme getiriliyor. Tazyik oluşumu için kanal giderek daralıyor. Harkta toplanan su yaklaşık 4 metre yükseklikten alt kısımdaki çarka bırakılıyor. Suyun çarka vurduğu bölümün genişliği 8 santimetre. Çarkın hareketiyle ona bağlı değirmenin içindeki üst üste konulmuş 2 yassı taştan birisi dönmeye başlıyor. Taşların ortasındaki boşluğa bir hazneden mısır dökülüyor. Dönen büyük yassı taşların arasında kalan mısır öğütülerek un haline getiriliyor. 52

Genliğindeki yoksulluk günlerini hatırlamadan edemiyor bu arada: “Eskiden tarlalarda az mısır olurdu. Her tarafta yoksulluk vardı. Mısırı bulup buraya gelenin yüzü gülerdi.” Düzköy ilçesi Işıklar beldesindeki su değirmenine mısır öğütmeye giderken yakaladığımız 68 yaşındaki Zehra Atasoy da şunları anlatıyor: “Tarlada ektiğimiz mısırların sapını ineklere veriyoruz. Mısır tanelerini de su değirmenlerinde öğütüp Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

ekmek yapıyoruz. Eskiden su değirmenleri daha çok kullanılırdı, şimdi o kadar yaygın değil.” AKÇAABAT’TAKİ DE 100 YILLIK 60 yaşındaki Hasan Yumak da 15’inden beri Trabzon’un Akçaabat ilçesi Yıldızlı beldesindeki değirmencilikle meşgul. Meslekte beşinci kuşağın temsilcisi. Ortaklarıyla çalıştırdıkları değirmenin ömrü 100 yıldan fazla. Bugün dahi en iyi hizmeti vermek için çabaladıklarını kaydediyor: “Mısırını öğütmek için buraya çuval bırakan hiç kimsenin hakkını yiyemeyiz. Çuvalını bırakan bir kişiye en erken 10 günde sıra geliyor. Her gün 40-50 torba mısır öğütülmek için bize getiriliyor. Bunların ancak 15-20 torbasını öğütebiliyoruz. Değirmencilik tek kişinin sürekli çalışıp altından kalkabileceği bir iş değil, yorucu bir iş, ortak oluşu bizim için daha dinlendirici oluyor.” ORDU KABADÜZ’DE 10 KÖY ORTAKLAŞA KULLANIYOR Ordu’nun Kabadüz ilçesindeki ‘hayratı’ adlı su değirmeni bir asırdır ücretsiz hizmet veriyor. 10 köy ortaklaşa kullaSayı 56 / Haziran 2014

nıyor değirmeni. Bakımı imece usulüyle köylüler üstleniyor. Değirmeni kullanan Recep Altuntaş, bu kültürü nesilden nesile aktarmaya gayret sarf ettiklerini belirtiyor: “Tamirinde bu işi anlayan yaşlı üstatların tecrübelerinden faydalanıyoruz.” Değirmene il merkezinden de müşteriler uğramaktaymış. 78 YILLIK ÖMRÜN 70 YILI DEĞİRMENDE GEÇMİŞ Samsun’un Havza ilçesine bağlı Yenice köyü mezrasındaki buğday, çavdar, aşlık bulgur ve hayvan yemi öğütülen 300 yıllık su değirmeniyse adeta teknolojiye meydan okuyor. Tersakan Irmağı üzerine konuşlanan 30’a yakın değirmen direnemeyerek kapanıyor. Mehmet Pehlivaner ve ailesinin işlettiği tarihi değirmene bugün Avrupa’dan da müşteriler geliyor. Mehmet Amca tam 78 yaşında. 70 yıldır değirmende çalışıyor. Değirmen 100 yıldır ailesinin elinde. Hayatı değirmende geçmiş: “Çevre illerden ve bölgeden gelenlere un öğüttük. Fabrikaların çoğalmasıyla müşteriler azaldı, değirmende genelde yem kırma işlemi

yaptık. Irmak boyunca 30’a yakın su değirmeni vardı. Ancak bu değirmenlerin çoğu zamanla teknolojiye yenik düşerek kapandı. Çalışan tek değirmen bizimki.” Değirmenin taşları Çorum’un Palabıyık bölgesinden getirtiliyormuş. Tam kapasiteli dönemlerde bir taş 10 yıl dayanıyormuş. Değiştirme periyodu 20’li yıllara çıkmış. Pehlivaner, sağlığı el verirse ömrünün sonuna değin çarkı döndüreceğini söylüyor. 250 YILDIR AYAKTA Muhtar Mustafa Erol’dan da öğreniyoruz ki, köy 250 yıl önce kurulurken değirmen mevcutmuş. Civar il ve ilçelerin bildiği bir adresmiş. Halen de öyle. Örneğin Almanya’da ikamet eden Merzifonlu Zeynel Kalkan, çavdar öğüttürdüğü değirmene arkadaşlarının tavsiyesiyle gelmiş: “Sohbet ederken buradaki değirmenden haberim oldu. Daha sağlıklı olacağını düşündüğüm için çavdar alarak burada çektirdim. Almanya’da da ‘kara ekmek’ dediğimiz ekmeği yiyoruz. Unun bir kısmını Almanya’ya götüreceğim.”

53


Sektör

Gövdesİnden Ayrılan Başını Sİnop Tekfuru Ve Askerlerİne Bırakmayan Şehİt:

Pek çok kişi, Ömer Seyfettin’in “Başını vermeyen şehîd” hikâyesini bilir ancak yazara, kabri (türbesi) Sinop’taki Seyyid İbrahim Bilal Hazretleri’nin ilham verdiğinden habersizdir. Süvâri zâbiti babasının görevi dolayısıyla Seyfettin, çocukluk yıllarının bir bölümünde Sinop’ta ikamet etmiştir.

TIPKI KERBELA’DAKİ GİBİ

Seyyid İbrahim Bilal Hazretleri (Hz. Muhammed’in (SAS) kızı Fatıma ile amcası Ebu Talib’in oğlu Hz. Ali’nin evladı) Hazreti Hüseyin’in torunudur. Yıl, Milattan Sonra (MS) 675’dir. Ömer bin Abdülâziz, halifedir. İslâm ordusu, Peygamberimizin (SAS) fetih müjdesine erişmek amacıyla İstanbul’u kuşatır. Bilal Hazretleri bu kuşatmaya destek için Horasan’dan, yeni İslam’ı seçmiş ve başarıyla savaşan Türk gönüllüleri de orduya dahil etmiştir.

Çevresi sarılan Seyyid Bilal Hazretleri, birliğiyle kuşatmayı yarmak ister. Günümüzde Hükümet Konağı’nın olduğu semtte, meydan kapısından şehri çarpışarak terk ederken, çatışmanın en şiddetli anında mübarek başı, tekfurun kılıç darbesiyle -tıpkı Kerbelâ’da atası Hz. Hüseyin’ininki gibi- gövdesinden ayrılır ve yere düşer.

Kardeşi Seyyid Ali Ekber Hazretleri de onlarla birliktedir. Gönüllü savaşçılarla Karadeniz kıyısından İstanbul’a yönelirler. Hava şartlarının zorlamasıyla Sinop Limanı’na demir atarlar. Günlerce henüz alışmadığı Karadeniz’in azgın dalgalarıyla boğuşan Seyyid Bilâl Hazretleri ve Alperenler aç, susuz ve yorgundur. Sinop Tekfuru’ndan konaklama izni alırlar ve kaldıkları süre zarfında vergilerini öderler. Bugünkü Alâeddin Camii’nin yerinde dinlenmeye çekilirler.

54

Askerleri gözlemleyen Sinop Tekfuru, durumlarından kuşkulanır. Adamlarıyla bir gece baskın düzenler. Üstün askerlik yeteneğine sahip gönüllü Türk savaşçıları, ani saldırıya karşı koysalar da, rakibe nazaran çok azdırlar. Üstelik hastadırlar. Çoğu şehit olur.

Düşen başını koltuklayarak 700-800 metre ilerleyerek türbesinin günümüzde bulunduğu yere kadar gelir. Başını ihtimamla toprağa yerleştirir ve sanki hiç kesilmemişçesine müteveccihen kıbleye uzanarak ruhunu teslim eder. Oradakiler yaşananları hayretle izler.

Sinop’ta türbesi bulunan Seyyid İbrahim Bilal Hazretleri’nin, yazar Ömer Seyfettin’in “Başını Vermeyen Şehid” hikayesine ilham kaynaklığı yaptığını çok az kişi bilir. Bilal Hazretleri, Hz. Muhammed’in (SAS) torunu Hz. Hüseyin’in torunudur. İstanbul’u kuşatmaya giderken mecburen demirledikleri Sinop’ta şehit olmuştur.

Alenen kerâmeti gören Tekfur hemen çatışmayı durdurur ve böyle ulu bir kişiyi öldürdüğü için pişmanlık duyar. Yaralı Müslümanlara iyi davranır ve şehitlerin İslâm geleneklerine göre gömülmesine imkan tanır. O denli pişmandır ki, “Ben ulu bir kişiyi öldürdüm Allah’ın beni affetmesi için bu kişinin kabrinin üzerine bir

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

Say覺 56 / Haziran 2014

55


çatı örtülsün!” der ve öldüğünde türbenin giriş kapısının altına gömülmesini vasiyet eder. Seyyid Bilâl Hazretleri’nin türbesini ziyaret edenler onun mezarını çiğneyecek ve böylece belki de af olacaktır. Nitekim dileği yerine getirilir. Bu vakadan 539 yıl sonra, (M.S. 1214’de) Sinop, Selçuklu Türklerinin yönetimine girer. Bilal Hazretleri’nin türbesi Selçuklu mimarisiyle yenilenir. Fakat kapısının yönü değiştirilir. Askerleriyle konakladığı yere ise Alâeddin Camii’ni konuşlandırılır. Bilal Hazretleri’nin kardeşi Seyyid Ali Ekber Hazretleri ise caminin yanındaki Yeşil Türbe’de gömülüdür. Seyit İbrahim Bilal Hazretleri Türbesi, Ada Mahallesi’nin üst kısmında, radara çıkan yolun solunda, geniş bir alan içerisinde, Kaptan-ı Derya Cezayirli Ali Paşa Camisi’nin bitişiğinde yerdedir. Şehre nazır bir tepeciktedir. Tahminen, türbedeki kitabesiz ahşap sanduka ona aittir. Daha yüksekte olduğundan, Cezayirli Ali Paşa Camisi’nden türbeye dört basamaklı bir merdivenle geçilmektedir.

ÇEÇE SULTAN TÜRBESİ Sinop’ta gömülü tek seyyid, İbrahim Bilal Hazretleri ve kardeşi Ali Ekber Hazretleri değildir. 1920’li yıllarda ele geçen tasdiksiz şecereye göre Seyit İbrahim Bilal Hazretleri, Çeçe Sultan’ın amcasıdır. Gerze ilçesinin Yenikent belgesindeki ‘tek katlı ve tek mekanlı’ Çeçe Sultan Türbesi de Selçuklular döneminden kalmadır. Ön cephenin sağ kenarında küçük boyda, kenarı kesme taştan imal kemerli bir giriş kapısı vardır. Kapı üzerinde küçük ebatlı ve dikdörtgen biçimli taş üzerindeki kitabe, Selçuklu yazı stilindedir. Türbe içinde 8 sanduka

mezar bulunmaktadır. Girişteki küçükk boydaki 5’inin Çeçe Sultan’ın kızlarına,, bunların güneyindeki 2 tanesinden sol-dakinin kendisine, diğerinin ise oğlunaa ait olduğu; girişin tam karşısında kuzeyy duvarına bitişik haldeki sonuncu san-dukada da sancaktarının yattığı söylen-mektedir. Rivayetler bu yönde ki, Çeçee Sultan’ın asıl adı, Seyit Muhammed’dir.r. Horasan’da yaşamıştır ve babasının ismii de Seyit Abdullah’tır. 12 İmamlardan Musa El-Kazım’ın ve aynıı zamanda da Hz. Muhammed’in (sas)) 7’inci göbekten torunudur. Çevredekii köylüler, Hıdrellezi genellikle buradaa kutlarlar.

YEŞİL TÜRBE Alâeddin Camii’nin doğusunda ve Sakarya Caddesi üzerindeki 15’inci Yüzyıl yapısı türbe; kare planlıdır ve üzeri kubbeyle örtülüdür. Giriş kitabesi yoktur ve tam yapım tarihi meçhuldür. İçerisindeki 5 adet sandukanın üzerleri ahşap kafeslerle kapatılmıştır. Kabirlerden birinin Seyyid Yeşil Mustafa Baba’ya aitliği rivayet edilmektedir. Bu Seyyid’in silsilesi, Hüseyin Hilmi’nin “Sinop Kitabeleri” adlı eserinde şöyle sıralanmaktadır: Hz. İmam Ali’nin oğlu, Hz. Seyyid İmam Hüseyin oğlu, Hz. Seyyid İmam Zeynel Abidin oğlu, Hz. Seyyid İmam Muhammed Bakır oğlu, Hz. Seyyid İmam Caferi Sadık oğlu, Hz. Seyyid İmam Musa Kazım oğlu, Hz. Seyyid Abdullah el Ekber oğlu, Hz. Seyyid Muhammed el meşhur Çeçe Sultan oğlu, Hz. Seyyid Musa oğlu, Hz. Seyyid İsa kızı, Hz. Seyide Fatma kızı, Hz. Seyide Halime oğlu, Hz. Şeyh Seyit Mustafa Göllü oğlu, Hz. Şeyh Seyit Recep oğlu, Hz. Şeyh Seyyid Mustafa (r.a)



T urizm Turizm

58 58

Say覺 Sa S ayy覺覺 5 56 6/H Haziran aziran 2014 4


HABEREXEN

®

a’dan, y l i s r a M eri Kiremitl ya’dan s u R ı r a l a soba ust

M İ D KA N U S E R İ G İ R E EVL ’un G i re s u n t i n l i k ey kadim Z ’ndeki evler si M a h a l l e rd a i n ş a e d i l ’la ta 1840 ri çizgileri ma la miş. Mi rg u l a r ı y u k n a l y a d a p a k i l e rd e n u’d rinin Anadol zemele l a M . ı l . En fa r k upa’dan arı r v A u ğ l ço çi soba ğla e p a d i tu fa z l a kiyor. İç e ç i t a k dik ey malzem pi. c a s ı ş ı d a ti bir sob le kaplı üzyıl’daki Y 19’uncu fik e m og ra . D i n i d n i r h e ş lit oz m o p o yapısı k şitli mahalçe r. gruplar k l e ş i yo e b ö e l e l e rd evkiine m k i l n i si” Zeyt Mahalle a r o g o “G . d e n i yo r

Sayı S Sa ayı yı 5 56 6 / Ha Haziran H Hazi azi zira rann 20 ra 2014 14

59


Turizm

Giresun’un giderek dünyaca tanınmışlığı artan Zeytinlik Mahallesi’ne götürüyoruz sizleri. Buradaki kadim evler, şehrin eski yerleşiminin tam da ortasında. Bahçeleri, kapıları, pencereleri ve içi kısaca tüm mimarı özellikleri kendilerine has. Avrupa’ya fındık taşıyan gemilerin getirdiği ithal malzemelerle yaklaşık iki asır önce inşa edilmişler. (Peçi ya da Rus nitelemeli) Sobaları bugünkülerden çok farklı. Kiremitleri Marsilya’dan. Giresun Üniversitesi (GRÜ) Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Gazanfer İltar, Zeytinlik Mahallesi’ndeki evlerin her birinin kompleks şeklinde inşa edildiğini; mahallenin birbirine dik ve paralel uzanan sokaklardan meydana geldiğini belirtiyor: “Kitabelere göre en eski 1840’lı yıllarda inşa edilmiş olan evler, hiçbiri diğerinin ışığına, manzarasına, hava sirkülasyonuna etki etmeyecek şekilde konuşlandırılmış.”

60

evlerin kiremitleri incelendiğinde tamamına yakınının Marsilya’dan geldiğini, değişik firmaların isimlerini ve markalarını görebiliyoruz. Alaturka kiremit burada yok denecek kadar az.” diyor, Yrd. Doç. Dr. İltar. PEÇİ SOBALARI İltar’ın anlattıklarına göre söz konusu evlerde en fazla da peçi sobaları dikkati çekiyor. İçi tuğla dışı sac malzemeyle kaplı bir soba tipi. Yörede Rus sobası diye anılıyor. Yüzde 50’si salonu, yüzde 25’i bir odayı, yüzde 25’i de diğer odayı ısıtıyor. Büyük bir ihtimalle Rusya’dan gelen ustaların elinden çıkmalar.

MALZEMELER MARSİLYA’DAN Evlerde kullanılan malzemelerin çoğu yurt dışından, özellikle de Avrupa’dan.

PLAN KURGUSU ÇOK FARKLI Giresun evlerinin plan kurgusuyla Anadolu’daki geleneksel konutlardan ayrıştığını da söylüyor İltar: “İç sofalı ya da köşe sofalı plan tipi. Özellikle köşe sofalı plan tipinde üst kata geçiş, evlerin merdivenlerinin konumlandırılışı, üst katın plan şeklini ve oda sayısını belirliyor. Merdivenlerin üzerindeki boşluğun, ara katı şeklinden değerlendirilmesi geleneksel konut mimarisinden sadece Zeytinlik mimarisinde karşılaştığımız bir uygulama.”

Fındık ihracatı dolayısıyla gerçekleşebiliyor bu ilginç nakliyat. Fındık yüklü gemiler dönüşte kiremit, ferforje türü bir takım inşaat unsurlarını taşımışlar şehre. Daha ziyade Marsilya ve civarının ürünü bunlar. “Buradaki

METALDEN IZGARA BALKONLAR Fark balkonlarda da kendini gösteriyor. Detayları, “Nemli bir bölge olmasından dolayı buradaki evlerde görmüş olduğumuz balkonlar ızgara şeklinde Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

85 yaşındaki Ayten Ergüney: “Burada o kadar çok hür yaşadık ki her taraftan deniz görünüyor, dağlar görünüyor. Bu evi Rumlar kurmuş. Burada yaşamışlar. Biz 5’inci Türk sahibiyiz. Birbirlerini hiç kapatmamış evler bahçe içerisinde.”

GOGORA MAHALLESİ Giresun’un 19’uncu Yüzyıl’daki demografik yapısı kozmopolit. Dini gruplar çeşitli mahallelerde öbekleşiyor. Zeytinlik mevkiine “Gogora Mahallesi” deniyor.

BİNALARIN 85’İ TESCİLLİ Giresun Mimarlar Odası Başkanı Serdar Demirkan’dan da, kent merkezindeki tescilli yapıların yüzde 60’ının Zeytinlik Mahallesi’nde olduğunu öğreniyoruz. 4’ü anıtsal 85 tescilli bina mevcutmuş burada: “Ne evler diğer Anadolu evlerine benziyor ne malzemeler ne de sokak dokusu, sokak yapısı... Gerçekten çok orijinal. Birçok çalışma yapıldı, 20 ev için restorasyon projeleri çizildi, onaylandı.”

İltar, “Tarihte Rum ahalinin ikamet ettiği mahalledir.” cümlesiyle başladığı anlatımını şöyle sürdürüyor: “Türklerin ise Hacı Hüseyin’dir. Az sayıda Ermeniler ise Çınarlar Mahallesi’nde ikamet ediyor. Bazı mahallelerde ise karışık yaşam tarzı olduğunu görmekteyiz. Bu bölgedeki evlere içerisinde yaşayanlar kendilerine has bir şeyler katmış. Örneğin bu bölgedeki evlerin her bir odadan diğerine geçişi vardır. Dışa kapalılık özelliği diğer mahallelerde olan evlerden biraz daha farklıdır.”

HALA ESKİ MAHALLELİ OTURUYOR Demirkan, bugünkü Zeytinlik sakinlerinin eski mahalle halkından oluştuğunu not düşüyor ve bunun çok önem arz ettiğine inanıyor: “Türkiye’nin birçok yerinde turizme yönelik bir anlayış geliştiği için yerel halkın orada yaşamı maalesef sonlanmış, ticari bir mahalle oluşmuştur. Zeytinlik Mahallesi yerel halkı içerisinde yaşattığı ve halkla yaşayan bir yerdir. Bu durum mahalleyi özel kılan sebeplerin içerisindedir.

metalden yapılmış. Ayrıca her evin fırın, ocak, çamaşırlık, günlük sebze ihtiyaçlarını karşılayan şenlik denilen küçük bahçeleri, kuyuları, sarnıçları, çeşmeleri de var.” ifadeleriyle dile getiriyor, İltar.

Sayı 56 / Haziran 2014

Zeytinlik Mahallesi’ne gelenlerin eski Anadolu kültürünü, Karadeniz kültürünü bir kez daha tazeleyecekleri, ezberleri bozacakları kanaatindeyim.” EVLER İÇİÇE AMA BİRBİRİNİ KAPATMIYOR Zeytinlik Mahallesi’nde ikamet ettiği evin babası tarafından 1932 yılında satın alındığını anlatıyor 85 yaşındaki Ayten Ergüney: “Burada o kadar çok hür yaşadık ki her taraftan deniz görünüyor, dağlar görünüyor. Bu evi Rumlar kurmuş. Burada yaşamışlar. Biz 5’inci Türk sahibiyiz. Birbirlerini hiç kapatmamış evler bahçe içerisinde.” GİRESUN TÜRKÜLERİNDEKİ ŞİMA Giresun’un Evleri türküsünde geçen “şima’ya” Zeytinlik Mahallesi’ndeki evlerde rastlandığını kaydediyor Ergüney: “Şima; kireç, yumurta akı ve suyun karışımdır. Taşların yapışması için birbirine sürülen madde. Bu çok sağlam oluyor. 150 yıllık ev yumurta akından yapılmış.” 61


Eğitim

Gülbahar Hatun Eğitim Kurumları Eğitimde Üçüncü Boyuta Geçti:

3D Eğİtİm Artık Trabzon’da

Trabzon’da eğitimdeki başarılarıyla adından sıkça söz ettiren Gülbahar Hatun Eğitim Kurumları, eğitimde yeni bir ilke imza attı. Son yıllarda eğitim-öğretim alanında da karşımıza çıkmaya başlayan üç boyut (3D) teknolojisi, 3D sınıf ile Trabzon’da ilk kez Gülbahar Hatun Eğitim Kurumları’nda hayata geçirildi.

Öğrencilerin hızlı ve kalıcı öğrenmelerine katkıda bulunmak üzere eğitim-öğretim ortamlarını hem yapısal olarak hem de içerik olarak zenginleştirmeye ve bu alanda yeni yatırımlar yapmaya devam eden 62

Gülbahar Hatun Eğitim Kurumları, okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde 21. yüzyılın dijital kuşağının eğitim ihtiyaçlarını karşılayabilecek 3D sınıfların kurulumunu gerçekleştirdi.

Trabzon’da Bir İlk Kurulumu tamamlanan ve eğitime başlanan 3D sınıflarının tanıtım toplantısında konuşma yapan Gülbahar Hatun Eğitim Kurumları Genel Müdürü Tarık Türker, “Gülbahar

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

Eğitim Kurumları olarak her yıl yenilikler yapmaya çalışıyoruz. Bu yıl yaptığımız yeniliklerden biri olan ve 3D atölyesi dediğimiz 3 boyutlu teknolojik eğitim sınıfları ile birinci sınıftan on ikinci sınıfa kadar tüm öğrencilerimize daha etkin bir öğretim ortamı sunacağız. Temel derslerin tamamında kullanabilecekleri ve görsel hafızalarını üst seviyede kullanacakları bu yeni teknoloji, deney, uygulama ve simülasyonların koordineli bir şekilde öğretim sürecine dâhil olmasını sağlıyor. Bugün tanıtımını gerçekleştirdiğimiz 3D sınıf teknolojisini şehrimize kazandırarak Trabzon’a bu konuda bir ilki yaşatmak bizi fazlasıyla mutlu etti.” dedi. Türker: Eğitim Uzmanları 3D’nin Önemine Dikkat Çekiyor Uzmanların daha etkin bir eğitim ve öğretim süreci yürütülebilmesi için bireyde birden fazla duyu organına hitap edilmesi gerektiği konusunda hemfikir olduklarının altını çizen Türker, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Eğitim bilimciler, öğrenme sürecinde özellikle görsel materyallerin önemine dikkat çekiyor ve mevcutta bulunan görsel eğitim materyallerinin hem sayıca hem de ilgi çekicilik açısından eksik kaldığını ifade ediyorlar. Mevcut sistemde bir deneyin ya da bir olayın simülasyonlar yardımıyla gösterilemediğini ve bu durumun öğrenme sürecini zorlaştırdığını belirten uzmanlar bunların tamamının 3D eğitim ile mümkün olduğunu savunuyorlar. 3D sinema teknolojisi kullanılarak hazırlanan eğitim içerikleri sayesinde öğrenciye eğlenerek ve yaşayarak öğrenme fırsatı sunan bu teknoloji derslerin daha keyifli bir hal almasını da sağlıyor. 3D sınıf teknolojisi sayesinde öğrenciler güneş sistemindeki gezegenleri, solunum sistemini ve daha birçok bilimsel konuyu daha yakından inceleme fırsatı yakalıyor.” Sayı 56 / Haziran 2014

Eğitim bilimciler, öğrenme sürecinde özellikle görsel materyallerin önemine dikkat çekiyor ve mevcutta bulunan görsel eğitim materyallerinin hem sayıca hem de ilgi çekicilik açısından eksik kaldığını ifade ediyorlar. 63


Güncel Diş Hekimi Aytekin Turgut’taki uçuş merakı hiçbir sınır tanımıyor

BALKONUNDA MONTAJLADIĞI UÇAKLA ESKİŞEHİR’E UÇTU Aytekin Turgut, tam bir uçak tutkunudur. Ailesi Hava Harp Okulu’na gitmesine izin vermeyince diş hekimi olur. THY’nin hurdaya ayırdığı uçağı satın alıp Samsun’daki evinin balkonunda monte eder. O uçakla hava rallisi Türkiye ikincisi olur ve ailesiyle birlikte Eskişehir’e kadar uçar. Yıl 1988. Samsun’un sevilen ve çok yönlü diş doktorlarından Aytekin Turgut, özel merakı bulunan uçaklar hakkında daha fazla ilgilenebilmek için uçuş kurslarına katılarak lisans ve bröve edinir. Uçaklara ilgisi tarifeli seferlerle uçmanın fersah fersah ötesindedir. Türk Hava Kurumu’nun (THK) hurdaya ayırdığı atıl durumdaki bir Piper PA-18 model uçağı demonte vaziyetteyken satın alır. Uçağın parçaları bir çuvalın içindedir. Parçaları birleştirmekte kararlıdır. Ailesi elinden gelen desteği esirgemese de, yeni uğraşı sebebiyle evinden ve muayenehaneden uzak kalmaktadır. Ailece karar verirler, uçak evin balkonunda yapılacaktır. 8 ay sürer montaj. AİLESİ HAVA HARP OKULU’NA GÖNDERMEYİNCE Diş Hekimi Turgut’un çocukluğu Merzifon Askeri Havalimanı’ndaki askeri uçakları izlemekle geçmiş. Hava Harp Okulu’nda okumayı gözüne kestirmiş ama tek evlat olduğundan anne-babası bu arzusuna sıcak bakmamış. Gerisini kendinden dinleyelim: “O nedenle uçmak hevesi hep içimde bir uhde kaldı. Ben Diş hekimi olduğumda Samsun’da da sivil havacılık yeni yeni başlıyordu. Bir sivil havacılık kulübü kurulmuştu. Bir akşam lokantada o zamanın THK Genel Başkanı Doç. Dr. İnanç Ayaz ve Samsun İl Başkanı rahmetli Ata Kral Samsunlu pilot rahmetli Sadık Sindel 64

ile karşılaştım. Benim havacılığa olan merakımı anlattım. İnanç Ayaz Bey bana Samsun’da yeni bir kurs açılacağını hemen kayıt yaptırmamı söyledi. Bende gidip hemen kayıt oldum. Böylece çocukluğumda içimde uhde kalan havacılık maceramda 42 yaşında başlamış oldu. O dönem Samsun Havacılık Kulübü THK’dan dört adet hurda uçak satın aldı. Biz o uçakları 4 ayda uçuşa uygun hazır getirdik. Ben bu süreçte uçaklar hakkında oldukça iyi bir bilgi ve beceri edindim. Ardından THK’dan bir uçakta ben almak istedim. Piper PA-18 uçağını hurda halde aldım.” İNSAN AMELİYAT EDER GİBİ UÇAK TAMİRİ Hurda uçağı evinin terasına koyan Turgut, gövdedeki çürük kısımları keserek yenilemiş: “Uçağın gövdesini kum ile zımparaladım. Gövde içini baroskop adlı görüntüleme cihazı ile inceleyerek çürükleri kontrol ettim. Tıpkı bir insanı ameliyat eder gibi bu uçağı tamir ettim. Uçağın 2 bin 3 bin kadar parçası tek tek elimden geçti.” Akşamları eş dost yardıma gelir: “Yusuf Kahvecioğlu adlı uçak mühendisi arkadaşım benim yaptığım her işi tek tek kontrol etti. Uçak motor teknisyeni Fuat Ertürk adlı bir arkadaşım motorun tamiratında bana yardımcı oldu. O hurdaya ayrılmış uçak sıfır bir motor ve gövdeye sahip oldu.” Tamirat biter ancak sıradaki safha ilkinden zordur. Uçağın test için havaalanına

götürülmesi gerekmektedir. Vinç marifetiyle başarırlar bunu. Tabi ki o sırada kanatlar monteli değildir. Tecrübe uçuşunu, THK Pilotu Osman Örencik gerçekleştirir. Dönemin Sivil Havacılık Genel Müdür Yardımcısı Haydar Yalçın da şahittir olaya. Nice uçuşlarda semayla buluşan hava aracı, şimdilerde 19 Mayıs İlçesi’ndeki bir hangarda inziva vaziyetinde. Fakat her an uçmaya amade. Uçmuyorsa tek sebep pistte ilişkin bürokratik sorunlar. HAVA RALLİSİNDE TÜRKİYE İKİNCİLİĞİ El emeği uçakla uçmanın insana güven duygusu aşıladığını da anlatıyor Turgut: “Çünkü onu yapan sensin ve nasıl yapıldığını en iyi sen biliyorsun. Yapılırken ehemmiyet verilerek yapıldığından eminsin. Türkiye’de amatör havacılık kulüpleri arasında düzenlenen hava rallisinde ben Türkiye ikincisi oldum. Kendi yaptığım uçakla uçarak ikinci oldum. Samsun’u tanıtmak adına başkanlığını yaptığım Samsun Sportif Havacılık Kulübü kentte yedi yıl üst üste havacılık şenliği ve panayırı düzenlenmesine ön ayak oldu. Şimdide yapmak istiyoruz ama yerimiz yok.” En uzun mesafeyi Eskişehir’e uçarak kat etmiş Turgut. Uçak sevgisini aile fertlerine de aşılamış ve bu zevki tattırmış. Aracın her santiminde eşi ve çocuğunun da el emeği mevcut. Şimdiye dek havadayken herhangi bir sokunla karşılaşmamışlar. Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

Nice uçuşlarda semayla buluşan hava aracı, şimdilerde 19 Mayıs İlçesi’ndeki bir hangarda inziva halinde. Fakat her an uçmaya hazır. Sayı 56 / Haziran 2014

65


Turizm T Tu uriizm

GÖZ

1

20/200

2

20/100

3

20/70

4

20/50

5

20/40

6

20/30

F E L O P Z D

7

20/25

D E F P O T E C

8

20/20

L E F C D P C T

9

SAGLIGI

IÇIN MERAK

EDILEN 10 PRATIK BILGI E D F C Z P C

P E Z O L C F T D

66

10

Sayı Sa yı 56 6/H Haziran zir n 22014 014 4


Vücudun en önemli organlarının başında göz geliyor. Peki en kıymetli organımız sağlığı hakkında ne kadar bilgiye sahibiz? Başkasının gözyaşını elle silmek zararlı mıdır? Saatlerce bilgisayar oyunu oynamak hangi hastalıklara davetiye çıkarır? Gözümüze yabancı bir cisim kaçarsa ne yapmalıyız? Dünyagöz Samsun’dan Op. Dr. Sezer Özkan, göz sağlığı ile ilgili merak edilen 10 pratik bilgiyi anlattı:

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

Bebeğinizi hiçbir şikâyeti olmasa bile ilk 1 yaşında muayene ettirin. Çünkü bu muayene bebeği göz tembelliğinden korur. Çok uzun saatler oynanan bilgisayar oyunları gözde, alerji ve kuruluk yapabilir. Ayrıca uzak görme kusuru oluşmasını tetikleyebilir. Gözde sulanma, kaşıntı, ağrı, okurken zorlanma, yazıların birbirine karışması, göz ve baş ağrısı olması, başı eğik tutarak okuma, gözleri kısarak bakma, odaklanma problemleri göz hastalıkları belirtisidir. Çalışma ortamınızda soft tone sarı aydınlatma kullanın. Şeker hastasıysanız ve sporcuysanız göz dibi muayenesini ihmal etmeyin. Makyaz malzemelerini ortak kullanmayın. Göz nezlesi olarak bilinen konjonktivit göz farı, göz kalemi ve rimel gibi başkasının makyaj malzemeleriyle geçebilir. Özellikle renkli gözlü kişiler güneş ışığına daha hassas olurlar. Renkli gözlü kişilerde kızarıklık görülme oranı koyu renkli gözlülere göre daha fazladır. Bu nedenle renkli gözlü kişilerde güneş gözlüğü kullanımı daha önemlidir. Güneş ışınlarına çok maruz kalmak zamanla lensimizde koyulaşmaya, katarakta ve görme noktasında hassasiyete sebep olur. Güneş ışınlarının dik geldiği dönemlerde güneş gözlüğü kullanmalıyız. Bilgisayar başında çalışanlarda alerji, kuruluk, görülme sıklığı artar. Aralıklı dinlenmeler ve göz kırpmak gereklidir. Gözünüze aldığınız ani bir darbe ya da gözünüze bir cisim kaçması durumda gözünüzü ovalamayınız. Var ise serum fizyoloji ile yok ise su ile bol yıkayarak göz hekimine başvurunuz. Başka birinin gözyaşını silmeyiniz. Eğer bu kişide gözde kızarıklık, aşırı sulanma ve kapak şişliği var ise bulaşıcı olabilir. Temas ettiyseniz elinizi sabun ile yıkayınız.

Sayı 55 56 / Haziran Mayıs 2014 2014

67


Güncel

TÜNELLER SEHRİ ORDU

68

Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

Engebeli arazileri yollara geçit vermeyen Ordu tam bir tüneller şehri. Karadeniz Oto Yolu’nun sahilinden geçmesine izin verilmemesi de rol oynuyor bunda. Tamamlanan tünellerin uzunluğu 23, devam edenlerinkiyse 17 kilometre. 13 kilometre de planlama aşamasında. Ordu’dan geçen karayolundaki tünellerin sayısı her geçen yıl artıyor. Karadeniz Sahil Yolu Projesi’ndekilerin en uzunu Ordu Nefise Akçelik Tüneli il sınırlarında. 3 bin 810 metrelik tünelin açılışını Başbakan Tayyip Erdoğan yapmıştı. Bolaman-Perşembe arasındaki Asarkayası Tüneli (314 metre), Tekkabak Tüneli (155 metre), Kuzbökü Tüneli (250 metre) ve Kadıoğlu Tüneli (128 metre) de şehrin diğer önemli tünellerinden. Eski sahil yolundaki 111 metrelik Perşembe Tüneli’ni de eklemeliyiz diziye. DERE YOLU’NDA 13 TÜNEL Karadeniz Bölgesi’ni Mesudiye ilçesi üzerinden Orta Anadolu’ya bağlayacak Dere Yolu Projesi’nde ise toplamda 6 bin 667 metre uzunluğunda 13 tünel var. Yolun açılması için çalışmalar hızla sürüyor. 19 adetle Karadeniz Bölgesi’nin en çok tünel inşa edilen illerinden biri Ordu. Bunda, Karadeniz Sahil Yolu’nun sahilinden akmasına izin verilmeyen tek vilayet olmasının da rolü büyük. Sayı 56 / Haziran 2014

ÇEVRE YOLLARINDAKİ TÜNELLER Diğer taraftan yine Başbakan Erdoğan’ın açtığı Ünye Çevre Yolu da tünellerle aşıldı. 13,5 kilometrelik çevre yolunun iki ayrı yerinde 4 tüp tünel bulunuyor. Ordu Çevre Yolu’ndaki inşaat süreciyse devam ediyor. Burada da Boztepe, Öceli ve Terzili güzergahları tünelle aşılacak. Ordu’da tamamlanan, yapımı devam eden ve planlanan tünel sayısı 60. İlin geneli dağlık. Bu yüzden yollarda sık sık tünele ihtiyaç duyuluyor. Vilayette tamamlanan tünellerin uzunluğu 23, devam edenlerse 17 kilometre. 13 kilometre tünel de planlama aşamasında. Tünel sayıları itibarıyla Ordu Türkiye’nin ilk sıralarında.

Karadeniz Bölgesi’ni Mesudiye ilçesi üzerinden Orta Anadolu’ya bağlayacak Dere Yolu Projesi’nde ise toplamda 6 bin 667 metre uzunluğunda 13 tünel var. Yolun açılması için çalışmalar hızla sürüyor.

TÜNELİN FAYDASI ÇOK Tüneller pek çok açıdan faydalı. Onların sayesinde gidilecek yere daha hızlı, seri ve konforlu bir şekilde varılıyor. Ayrıca yollar kısaldığından yakıt parasından ve zamandan da tasarruf ediliyor. Tünellerle kazalar da azalmakta. 69


Köşe Yazısı

Aydın Doğdu Finallerin Sonunu Getiremiyoruz!

3

0 yıla yaklaşan Samsunspor taraftarlığımda birçok acılar yaşadım. Bunun yanında da sevinçle beraber birçok heyecan yaşadım. Kim yaşamamıştır ki. Yaşı benden büyükler elbette Samsunspor’un kuruluşunu da sonrasını da bilirler ama o yıllara dahi varmadan son 30 yıla neler sığmadı ki!

Son play-off finalinden sonra biraz hafızamı yokladım. Acaba bu yıllarda neler oldu diye. Bu tablo bile önümüze çok dersler alınması gerekliliğini ortaya koydu. Kimi zaman kazandığımız maçlar sonrasında şampiyon olmuşçasına sevindik. Kimi zaman ise kazandığımız küçük başarılarla teselli olduk. Taraftar olmak! Hele de Samsunspor Taraftarı olmak, başlı başına bir hüznün adı oldu bu yıllarda. Tabi ki sevinçlerde oldu. Ama kaybedilenler o kadar fazla ki hali hazırda bu takımın peşinde olmak bile müthiş bir olay gibi gözüküyor. Tüm bunlara rağmen bu Samsunspor sevdası elbette devam edecek. Bundan da gurur duyuyorum. Gocunacak bir şeyimiz yok. Elbette yine sevineceğiz ve yine üzüldüğümüz anlar olacak. Gelin kısa da olsa yolculuk yapalım son 30 yıla; 1984 Tarihinde o zamanki adı 1. Lige yükseldiğimiz yıl müthiş bir performansla ilk üç yıl (85-86-87) üst üste şampiyonluğa oynadık. Özellikle 1985 ve 1986 sezonlarında uzun haftalar ligde liderliğimiz devam etmesine rağmen son haftalarda kaybedilen puanlardan dolayı ligi şampiyon bitiremedik. 1988 yılında Sakaryaspor ile Federasyon Kupası finali oynadık. O zamanlar iki aşamalı oynanıyordu final. İlk maçı deplasmanda 2-0 kaybettik. Kendi sahamızda oynadığımız rövanş maçı 1-1 bitince sahamızda Sakaryaspor’a kupayı teslim ettik. 1988 yılında bu sefer Başbakanlık kupası için Beşiktaş ile oynadık. Yücel Çolak’ın golleriyle 2-0 öne geçmemize rağmen. Maçı 87 ve 90. Dakikalarda iki yol yeyince 2-3 kaybediyor ve kupadan oluyorduk. Bu iki maçın ortak yönü Başkanımız Emin Kar’ın forma giyiyor olması. Beşiktaş maçında da 2. sarıdan dolayı kırmızı kartla oyundan atılmıştı. Geçirdiğimiz o elim kazadan sonra toparlanma süreci yaşıyorduk. Buna rağmen düştüğümüz ligden bir yıl sonra tekrar çıkmasını başarıyorduk. O yıl bu başarıya canlı şahit oluyor ve sahada futbolcularla Süper lige çıkmanın mutluluğunu yaşamıştık. Yıllar 1992’yi gösteriyordu. Bundan sonra uzun yıllar Süper Ligde yer alıyorduk. Bu yıllarda da özellikle federasyon kupalarında yarı finallere kadar yükseldik. Ama yine sonunu getireme-

70

dik. Araya Balkan kupasını sıkıştırmasını başarabilmenin ayrı bir anlamı var. Çünkü son Balkan kupasıydı. Yunan takımı Pas Giannina’yı iki maçta yenerek kupanın son sahibi olmayı başardık. UEFA intertoto maçlarında da özellikle 1998 yılında son maça kadar müthiş bir başarı göstermesine rağmen Werder Berme’e elenmekten kurtaramıyordu. Bu maçı kazanabilseydik UEFA kupasına katılma hakkı kazanma başarısını elde etmiş olacaktık. Samsunspor için artık var olma yılları yaşanıyordu. 2006 yılında düştüğümüz Süper Ligden yıllarca süren bir hasretlik başlayacaktı. O kadar acı bir tablo vardı ki karşımızda bırakın stadın dolmasını bir elin parmağı kadar insanın izlediği maçlar yaşanacaktı. Ta ki Süper Lig yolculuğu yaşadığımız o yıla kadar. Saygıyla hep andığım ve anacağım Erkut Başkan’ın yönetimiyle büyük fedakarlıklarla çıkılan Süper Lige yine tutunamamıştık. Kazım Yılmaz’ın acemiliği ve tüm yanlışlarına rağmen Süper Ligde kalma mücadelesi son haftaya bırakmasını bilmişti takım. O gün! Bir önceki yıl yaşadığım Süper Lig heyecanını ayın stat da bu sefer hüznü yaşadım. Sahasında Fenerbahçe’yi dize getirmiş, deplasmanda da Beşiktaş’ı yenmiş takım apoletiyle çıktığımız son Sivasspor maçı! Kazansak ligdeyiz. Ama olmuyor. Süper Lige veda ediyoruz. Yine bir final daha kaybedilmiş oluyordu böylelikle. Yaşanan bir sürü kaos ve sıkıntı. Maddiyat problemi had safhada. Bu sefer Emin Kar, Başkan. Takımın eski kaptanı. Takımın abisi. Taraftarın her şeyi. Tüm fedakarlığı ortada. Uğraşısı yönetimle ortada. İki yıldır sıkıntılara rağmen gemiyi terk etmedi.aşanan bunca sıkıntıya rağmen Kalpar Hoca ile kurulan yarı mütevazi takımla hedefe yürümek için yola koyuldular. Geçen sezon yaşanan kümede kalma sıkıntısını yaşamamak ve Süper Lige çıkmak için. Zorluklarla dolu mücadelenin ardından yine de büyük bir işe imza attılar. Ta ki son final maçına kadar. Ligi 5. bitirip play-off’a kaldık. Ankaraspor’u eleyip Mersin İY. ile final oynadık. Sonuç yine makus talihimiz; sonunu getiremedik… Tüm bu başarısızlıklar aslında takıma ivme kazandırma adına da büyük kayıplar yaşatmıştır. Özellikle kulübün bütçesini daha çok artırmak ve prestijini yükseltmek adına çok önemli sayılabilecek bu tür başarıları kazanamamak kulübü daha çok ileriye taşımanın da önüne geçmiştir hep. Mesela bu yıl çok pratik bir hesapla aslında kaybedilen sadece bir final gibi görünse de ortalama 40 Milyon TL’nin de önüne geçmiştir. Süper Lig heyecanının ve prestijide yok olup gitmiştir. Yani kısacası kuru bir maç değildi. Hani spikerlerin anlattığı gibi “sadece bir maç oynanıyor!” değildi. Bunun için travma büyük oluyor. Ne derseniz deyin; ister nasip ister kısmet, ister beceriksizlik. İsterseniz bu işi bilmiyorlar… Ama 30 yılda bunca hadisenin içinde bir takım bu tür olayları sıkça yaşıyorsa buna denebilecek tek şey; böylesi düşman başına!

Sayı 56 / Haziran 2014


Say覺 56 / Haziran 2014

71 7 1


SÜPER VE PTT 1’İNCİ LİG’DE KARADENİZ FIRTINASI ESECEK Spor

72

2014-2015 futbol sezonunda Trabzonspor ve Çaykur Rizespor Süper Lig, Samsunspor, Orduspor ve Giresunspor ise PTT 1’inci Lig’de temsil edecek Karadeniz Bölgesi’ni. Bordo-Mavililer bu senenin en iddialı ekiplerinden biri olacak. Bu sezon play-off finalinde Mersin İdman Yurdu’na 2-0 yenilen Samsunspor ise bir defa daha Süper Lig kapısını zorlayacak. Türk futbolunun kadim ve tartışmasız dört büyüklerinden Trabzonspor, 20132014 sezonunu 53 puanla 4’üncü bitirdi. UEFA Avrupa Ligi’nde puan ve üst sıraları kovalayacak. 2010’da şampiyonluğu kıl payı Fenerbahçe’ye kaptıran Bordo-Mavililer, 20122013 sezonunda bir hayli sıkıntılı haftalar yaşamıştı. Heybesine yalnızca 46 puan koyabilmişti. Sayı 56 / Haziran 2014


HABEREXEN

®

Sezona Teknik Direktör Mustafa Akçay ile başlayan Trabzonspor, Avrupa kupalarında yüzleri güldürdü. Spor Toto Süper Lig’de ise arzuladığı sonuçları alamadı. Akçay devrindeki 20 maçta 8 galibiyet, 5 beraberlik ve 7 mağlubiyeti vardı. 28 gole karşılık kalesinde 25 gol gördü. 29 puanla 9’uncu sıradaydı. 20’inci haftadaki Akhisar Belediyespor maçında hem de Avni Aker’de 4-2 yenilince Akçay istifa etti. Artık yardımcısı Hami Mandıralı’ya emanetti. Mandıralı’nın çalıştırdığı süreçte 14 maça çıktı. Avni Aker’deki olaylı Fenerbahçe maçında hükmen yenik sayıldı. Bunun dışındaki diğer yenilgisi de Galatasaray önündeydi. er 12 maçta boynu bükülmedi. 25 gol attı 15 gol yedi.

akabinde ligi dördüncü bitirdi ve UEFA kupasında Türkiye’yi temsil etti. Gelecek sezon Samsunspor ve Giresunspor ile PTT 1’inci Lig’de Süper Lig mücadelesi ortaya koyacak.

Hedef küçültülmüş Play-Off’a niyetlenilmişti. Finale kadar gidildi ama olmadı. Mersin İdman Yurdu geçilemedi. Sahadan 2-0 yenik ayrıldı

Orduspor da 2013-2014 sezonunda Samsun gibi PTT 1’inci Lig’de Play Off maçları oynadı. Yarı finalde elendi. Dr. Nedim Türkmen 1 Haziran 2009 tarihinden itibaren yürüttüğü başkanlık görevini bıraktı.

Samsunspor Tutu yönetimi, 30 milyon liralık borcu 25 milyona da indirmişti üstelik. Federasyon’un aktaracağı para cabasıydı. Yılmaz devrinde, takım Süper Lige veda ederken, çoğu futbolcu kulüpten ayrılmış ve borç 50 milyon liraya fırlamıştı.

SAMSUN YENİDEN ZORLAYACAK Samsunspor son anda Süper Lig’in kapısından döndü. Açıp içeri girebilseydi, Futbol Federasyonu’ndan 25 milyon lira civarında para gelecekti. Böylelikle süreci geçmiş borçlar ödenebilecekti. UEFA’nın dayattığı kulübün sonunu hazırlayabilecek cezalardan sıyrılabilecekti.

2010-2011 sezonunda Erkut Tutu’nun yönetiminde Süper Lig’e merhaba demişti Samsun. Kazım Yılmaz’ın başkanlığıyla yola devam etmişti. Teknik direktörde isabetsizlik yüzünden yeniden PTT 1. Ligi’ne düşmüştü. Tutu yönetimi, 30 milyon liralık borcu 25 milyona da indirmişti üstelik. Federasyon’un aktaracağı para cabasıydı. Yılmaz devrinde, takım Süper Lige veda ederken, çoğu futbolcu kulüpten ayrılmış ve borç 50 milyon liraya fırlamıştı. Kelimenin tam anlamıyla ortada kalmıştı Kırmızı-Beyaz-Siyahlı ekibimiz. Elim kazada tekerlekli sandalyeye mahkum olan emektar kaptanı Emin

Sayı 56 / Haziran 2014

Kar sahiplenmişti onu. 2012-2013 sezonunda bir alt lige demir atmaktan son anda kurtulmuştu takım. 2013-2014’teyse şampiyonluğa oynadı. Hem de maddi sıkıntı hat safhadayken.

Samsun. Başkan Emin Kar’da kongre kararı aldı ve yeniden aday olmayacağını açıkladı. Sözleşmesi biten Teknik Direktör Hüseyin Kalpar’la da yollar ayrıldı. ORDUSPOR DA PLAY-OFF’TA KAYBETTİ 1967 yılında kurulan Mor-Beyazlılar 8 yıl Türkiye 2’inci Ligi’nde (bugünkü PTT 1’inci Lig) mücadele ettikten sonra 1975’te o zaman ki adıyla 1’inci Lig’de (Süper Lig) oynamaya hak kazandı. Süper Lig’deki ilk maçını ise sahasında Giresunspor’la yaptı: 2-1. Sezonu 27 puanla 12’inci sırada tamamladı. 6 sezon aralıksız Süper Lig’de top koşturdu. 1978-1979’da Trabzonspor, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın hemen

ÇAYKUR RİZESPOR SÜPER LİG’E TUTUNDU 9 Şubat 1991 yılındaki Olağanüstü Genel Kurul’da, Karadeniz Bölgesinin en büyük kamu kuruluşu Çaykur’la birleşerek Çaykur Rizespor oldu adı. 2001-2002 sezonunda düştüğü Süper Lig’e bir yıl sonra tekrar yükseldi. 2003-04 Süper Lig sezonundan 2007-08’e kadar kesintisiz Süper Lig’de kaldı. 2008-2009’da PTT 1’inci Lig’de play-off’a bile adını yazdıramadı. 2012-2013’te Ligi 2’inci bitirerek 5 yıllık ayrılığın sonrasında Süper Lig vizesi aldı.

Bu başarıda Mustafa Denizli’nin payı kuşkusuz çok büyüktü. Denizli’nin sürpriz istifasıyla teknik direktörlük vazifesine Rıza Çalımbay getirildi. 09 Şubat 2013 tarihinde Kayseri’de oynanan ve 1-1 berabere sonuçlanan Kayseri Erciyesspor maçının ardından Çalımbay da istifasını sundu. Uğur Tüküneker’le anlaşıldı. Sezonu 42 puanla tamamladı Rize. Tütüneker ile de yollar ayrıldı. GİRESUN PTT 1’LİG’DE Spor Toto 2. Lig Beyaz Grup’un şampiyonu Giresunspor, ligin 15’inci haftasında 17 puan geriye düşmüş, 10’uncu sıraya gerilemişti. Maddi problemler yüzünden transfer yasaklısıydı. 14’üncü haftada dümene oturan Teknik Direktör Mehmet Birinci’yle 67 puana erişip ipi göğüsledi. 2 sezonluk aranın ardından PTT 1’inci Lig’de.

73


xen habere

AJANDA 7 Mart 1983- Zonguldak Ereğli Armutçuk’ta grizu patlaması (103 ölü) 10 Nisan 1983- Zonguldak Kozlu’da grizu patlaması (10 ölü) 31 Ocak 1987- Zongudak Kozlu’da göçük (8 ölü) 31 Ocak 1990- Bartın Amasra’da grizu patlaması (5 ölü) 7 Şubat 1990- Amasya Yeni Çeltik’te grizu patlaması (68 ölü) 3 Mart 1992- Zonguldak Kozlu’da grizu patlaması (263 ölü) 26 Mart 1995- Yozgat Sorgun’da grizu patlaması (37 ölü) 22 Kasım 2003- Karaman Ermenek’te grizu patlaması (10 ölü) 8 Eylül 2004- Kastamonu Küre’de yangın (19 ölü) 2 Haziran 2006- Balıkesir Dursunbey’de grizu patlaması (17 ölü) 10 Aralık 2009- Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde grizu patlaması (19 ölü) 17 Mayıs 2010- Zonguldak’ta grizu patlaması (30 ölü) 8 Ocak 2013- Zonguldak Kozlu’da grizu patlaması (8 ölü) 13 Mayıs 2014- Manisa’nın Soma İlçesindeki kömür madeninde yangın sonucu göçük (301 ölü)

Son dört yılda Türkiye’deki maden ocaklarında yaşanan kazalarda 386 can kaybı yaşandı. 1941’den bu yana maden ocağı kazalarında 3 bin işçi hayatını kaybetti. 1991-2010 arasında meydana gelen kazalarda 13 bin 87 işçi, iş göremez duruma geldi ülkemizde. Dünyada 132 ülke arasında toplam kömür üretim değeri itibarıyla 28‘inci sırada yer alıyoruz. Aynı listenin başında Almanya var. Devlet kontrolündeki madenlerde 2013 yılının Ekim ayına kadar geçen 40 yıllık süre içerisinde ölüm sayısı sıfır. 40 Yıllık bu süreyi noktalayan 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan kazadan sonra ise Almanya yeni yasa tasarıları yürürlükte, 2018 yılında kömür madenlerinin kapatılması söz konusu.

Bu Ay Bunları Okuyalım 74

Sayı 56 / Haziran 2014




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.