Haberexen #32 Haziran 2012

Page 1

HABEREXEN

R

AYLIK HABER DERGİSİ

YIL: 3

Ne kadar tedavi o kadar dökümlü fatura

HAZİRAN 2012

FİYATI: 9 TL

SAYI: 32

Verem değil, ihmal öldürüyor

Bu tarife Samsunluları ticari taksiye çeker mi?

19 Mayıs yüzme havuzu eskisinden daha yeni...

Samsunluların merakla takip ettiği proje hızla ilerliyor

2 Dergi a 1 arad Sayı 32 / Haziran 2012

ATAKUM SAHİLLERİNDE BİZİ NELER BEKLİYOR? 1


2

Say覺 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

3


4

Say覺 32 / Haziran 2012


w w w.hab erexen . com

Atakum; deniz, kum ve güneş HABEREXEN

R

AYLIK HABER DERGİSİ

YIL: 3

Ne kadar tedavi o kadar dökümlü fatura

HAZİRAN 2012

FİYATI: 9 TL

SAYI: 32

Verem değil, ihmal öldürüyor

Bu tarife Samsunluları ticari taksiye çeker mi?

19 Mayıs yüzme havuzu eskisinden daha yeni...

Dünyanın en uzun kumsallarından birine sahip Samsun’un Atakum ilçesindeki sahil düzenleme çalışmalarının şehre katacakları kestirilebiliyor.

Samsunluların merakla takip ettiği proje hızla ilerliyor

2 Dergi 1 arada

Her ay farklı bir fırsatı taşıyoruz. Bu defa Atakum’u okuyacaksınız. Büyükşehir ve Atakum Belediyesi’nin Atakum’a dair bakış açıları, projelerinin yanı sıra bu gelişimi yakından takip edenlerin fikirlerini de okuyacaksınız.

ATAKUM SAHİLLERİNDE BİZİ NELER BEKLİYOR?

Acaba kaybettirecekleri de var mıdır?

Turizm derken yalnızca eğlence mekânlarını mı anlamalıyız? Huzur ve asayişin temini için neler yapılıyor? Herkesin, dostça ve birbirine zarar vermeden buluşabilecekleri ortamları özlüyor Samsunlular. Sayı 32 / Haziran 2012

1

Halk yoksa hayat da yoktur orada. Hayatın sürdürülebilirliği de kimi kurallara bağlıdır. Denizdeki kum bitmeyebilir ama Atakum için aynı kesinlikte konuşamayız; rantiyeyi ekarte edemedikçe. İlçelerinin çoğu denizle komşu, Samsun’un. Bir turizm kenti iddiası varsa bu potansiyelin değerlendirilmesi gerektiği ortada. Bölge illerin de gözdesi şehir. Projeyle kelimenin tam manasıyla bir cazibe merkezi haline gelebilir ilçenin sahilleri. Her türlü su etkinliğine de müsait ayrıca. Güneyli ayların azlığı ve Karadeniz’in hırçınlığı problem sadece. Dipteki kumun hareketliliği ciddi sorun yüzme bilmeyenlere. Can simidi projesiyle aşılmaya çabalanıyor bu sıkıntı. Geçmişteki hataları değiştirmek imkânsıza yakın; geleceğe dönük adımlarda isabet kaydetme ve rehabilite zamanı artık. Yetki karmaşası odaklı kavgalar faydasız. Samsun, Samsunluların. Siyasi ayrışmalar rol oynamamalı bu uğurdaki çabalarda. Ön kesmek veya akamete düşürme yaklaşımları son derece ilkel. Konunun muhatabı ve ilgililerine mikrofon uzatıp sorular yönelttik. Nasıl bir Atakum’a doğru ilerlemekteydik? Kapak dosyalarında bir bir okuyacaksınız tümünü.

AYLIK HABER D ERGİSİ Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi

Mustafa ÇAKIR SORUMLU YAZI İŞERİ MÜDÜRÜ

Ahmet AK

HABER MERKEZİ

Mustafa BİLİK

HALKLA İLİŞKİLER Tel : 0 362 432 64 64 Faks : 0 362 435 47 77 Mail : abone@haberexen.com REKLAM VE SATIŞ MÜDÜRÜ

Serkan KULAKSIZ

REKLAM REZERVASYON Rezervasyon Tel : 0 362 432 64 64 Rezervasyon Mail : reklam@haberexen.com HUKUK DANIŞMANLARI

AV. Hakan KARADUMAN AV. Hasan Tahsin ŞENGÜL AV. Adem AKSOY TASARIM

Serdar ILGIN

BASIM YERİ Erol Ofset Ltd. Şti. Pazar mh. Necati Efendi Sk. No: 43 / SAMSUN Tel: 0 362 431 98 96 YÖNETİM YERİ ADRESİ Ulugazi Mh. 19 Mayıs Bulvarı Sarı Konaklar Apt. No: 16 / 1 - 3 SAMSUN YAYIN TÜRÜ Aylık Yerel Süreli Yayın Bu dergi’de yer alan yazı, makale, fotoğraf ve illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları Marka Evi Ajans ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘ye aittir. Yazılı ve ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, vermiştir.

Sayı 32 / Haziran 2012

www.serdarilgin.com.tr

basın meslek ilkelerine uymaya söz

5


HABEREXEN

12

R

Sayı 32 / Haziran 2012

dos y al ar

16

5 EDİTÖR 8 AKILDA KALANLAR 10 KÖŞE YAZISI - BEKİR REŞİTOĞLU 12 NE KADAR TEDAVİ, O KADAR ÇOK DÖKÜMLÜ FATURA 16 MÜHENDİSLİK, BİLİMİ UYGULAMA SANATIDIR

20 24

20 BU TARİFE SAMSUNLULARI TİCARİ TAKSİYE ÇEKER Mİ? 24 İÇİNDE VETERİNER YOKSA HALK SAĞLIĞI EKSİK 26 SAMGİAD’DAN 5 YILDIZLI TOPLUM ATAKLARI 30 SAMSUN MEDYASI ARTIK DAHA GÜÇLÜ

34

34 VEREM DEĞİL, İHMAL ÖLDÜRÜYOR 36 KÖŞE YAZISI - AYLİN TAT

38

38 ATAKUM SAHİLLERİNDE BİZİ NELER BEKLİYOR ? 56 KÖŞE YAZISI - AYDIN DOĞDU 58 ONDOKUZ MAYIS YÜZME HAVUZU ESKİ HALİNDEN DAHA YENİ 62 DAMAK TADI - MEHTAP YEŞİLBAŞ

58

66 LASTİKTE OKSİTLENMEYE NİTROJENLİ ÇÖZÜM 68 SİNEMA

6

Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

7


Akılda Kalanlar

Aslan’a Karanfil’ler İl Özel İdaresi Genel Sekreteri iken Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevine atanan Aslan Karanfil, sevgi gösterileriyle uğurlandı Samsun’dan sevenlerince. Çok az bürokrata nasip olabilecek bir veda idi bu. Vali Yardımcısı Haluk Şimşek oturdu boşalttığı koltuğa. Karanfil’in yönetimindeyken adeta özel bir şirket gibi faaliyet göstermesiyle bir hayli dikkatleri çekmişti Özel İdare. Şimşek’in de aynı kulvarda ilerlemesi bekleniyor.

19 Mayıs Bayramı’nda Off-Road

Kurtuluş mücadelesinin başlangıç şehri Samsun’da valilik ve gençlik ve spor il müdürlüğü 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına sıra dışı bir etkinlikle renk kattı. Bayram çerçevesindeki off-road yarışı ilgiyle izlendi.

CHP liderinden halk yürüyüşü

Bir başkadır Samsun’un yıldızları

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Tekkeköy Belediyesi’nce inşa edilen bin 200 kişilik kapalı spor salonunun açılışındaydı. Samsun İl Başkanlığı’nın düzenlediği ‘Halk Yürüşü’ etkinliğine de katıldı. Partililerle Atakum’daki Türk-İş mevkiinden sahildeki Halk İskelesi’ne yürürken bir ara ezilme tehlikesi bile geçirdi. Neyse ki imdadına korumalar yetişmişti.

Başka bir ruhla kutlanır 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı her yıl Samsun’da. Büyükşehir Belediyesi’nin yöresel halk oyunları ekibinin gösterisiyle coşmuştu vatandaşından bürokratına izleyenler. Şehirle aynı adlı Sanat Tiyatrosu oyuncularının sahnelediği temsili çıkışta kıyasıya alkışladıkları Yaşar Gündem’e ayrı bir gözle bakıyorlardı. Çünkü, Atatürk’ü canlandırmaktaydı. Protokol yolu alanındaki törende Gazi Mustafa Kemal’i sembolize eden bayrak bir deniz subayınca Bandırma Vapuru’ndan indirilerek kara subayına teslim edilirken kimileri gözyaşı döküyordu.

8

Sayı 32 / Haziran 2012


Ötedeki yıldıza koştular

Başkan Yılmaz lisede de majörmüş Üstün yetenek gerektiren hünerlerini 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarına iştirak için geldikleri Samsun’da da sergileyen Türk Yıldızları Filosu’nun pilotları, şehit arkadaşları Yüzbaşı Ümit Özer’in şehirdeki kabrini ziyaret ederken büyük bir burukluk yaşadılar. Özer’in Konya 3’üncü Ana Jet Üssü’nden 13 Mart’ta havalandırdığı NF-5 model uçak sorti sırasında yere çakılmıştı.

MHP’nin yeni il başkanı Kılıç Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) Samsun’daki 10. Olağan Kongresi’nde Şaban Kılıç 3 oy farkla il başkanlığına seçildi. 633 delegenin 600’ü oy kullandı. Kılıç’a 264, Recep Güleroğlu’naysa 261oy çıktı. Diğer aday Hasan Aslan’a da 73. 2 oy ise geçersiz sayıldı.

1964- 1989 yıllarında 19 Mayıs Lisesi’nde öğrenciyken Hava Merasim Bölüğü Bandosu’nda görev yapanlar, okullarının 12’nci Geleneksel Pilav Günü ve Mezunlar Buluşması’ndaydı. Giydikleri bando kıyafetiyle katılmışlardı programa. Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz bandonun kurucularındanmış. O gün de majörlük yaptı. Sonrasında eski fotoğrafların yer aldığı sergi gezilirken anılar daha derinden tazeleniyordu.

Offshore geçti Samsun’dan İlk ayağı İstanbul’da gerçekleştirilen 2012 Işıklar Dünya Offshore 225 Şampiyonası’nın etaplarından Samsun Valiliği Grand Prix 1’de, Eci Men Cosmetics birinci, Beşiktaş-Miele ikinci ve Lenore Yacht üçüncülüğü elde etti. 19 Mayıs Şehri’ndeki yarışlara katılan 10 tekne toplam 90 kilometreden oluşan parkurda 35 tur attı.

Çin’in ejderhaları Çin’den “Ejderha ve Aslan Sokak Gösteri Grubu” da Samsun’daydı bayram kutlamalarına katılmak için. 26 kişilik grup Cumhuriyet Meydanı ve İstiklal Caddesi’nde geleneksel müzikleri eşliğinde sokak gösterisi yaptı. 2012, Türkiye’de Çin Kültür Yılı ilan edilmişti. Sayı 32 / Haziran 2012

9


Köşe Yazısı

Bekir Reşitoğlu Sorun, sorumsuzluk !

S

19 Mayıs Bayramı kutlamaları getirdi aklıma. Gençliği sürüklendikleri akıntıdan ne kurtarabilir acaba diye geçirdim içimden. Tavsiye, nasihat, emir, talimat, dikte, zorlama, baskı, ödül, ceza, motivasyon, özendirme, mukayese, cazibe, misyon, liderlik vs… Bunların hiçbirisi tek başına çözemezdi sorunu. Zaten bazıları çorbada tuz nevindendi. Kim dikteyle ve zorba tutumlarla adam sıfatına eriştirilebilir ki… Adam derken, babanın kendisini makamına getirten oğluna, ‘sana kaymakam olamazsın demedim, adam olamazsın demiştim adam’ sözünü de hatırlayıverdim birden. Peki, niçin böyle bir hükme varmıştı o baba ta yıllar öncesinden? Evladında ne görmüştü ki umutsuzluğa kapılmıştı? Bunda hiç sorumluluğu yok muydu? Sözün arasında geçti işte anahtar kelime: Sorumluluk. Nesillere kazandırılması gereken bu temel düstura vurgu yapacağım biraz. Diyelim ki, adamın biri CEO. Açılımı, ‘üst düzey yönetici’. Kurumun veya şirketin en tepesindeki isim anlamında. Yani oranın ‘en mesulü’. Nesi nesi? Mesuliyet yükümlülüğünü sırtlanan idareci. Onun başarısını belirleyen birinci ilkedir sorumluluk duygusu. Üstlendiği görevin omurgasıdır. Mesleği bilmek,

10

hesapta rakip tanımamak, kırk dereden kırk su getirme edebiyatı, pazarlıkta üstatlık, hatta patronunu çok sevmek de kifayetsizdir. Issız bir mahalledeki gariban teyzenin aşsızlığından valinin haberdarlığıdır mesuliyet. 50 kişilik sınıftaki haylaz çocuğun dizginleşememesinin arka planındaki hakikatlerin, öğretmenince bir dedektif titizliğiyle ortaya çıkarılmasıdır. Artık eskisi gibi gülmeyen adamın yeise düştüğü detayları eşinin gece gündüz irdeleyerek bulmasıdır. 10 santimetrelik açıdan süzülen yakıcı güneşten bunalan müşteriyi garsonun fark ederek şemsiyeyi gölge koordinatlarına çekmesidir. Nice göz önünde insan vardır ki, mutsuzdur. Çünkü hayatın marj ayarlarında savrulup durmaktadır. Evini, ömrünü paylaştığı kişiyi, çocuklarını, büyüklerini, arkadaşlarını umursamamaktadır. Sanki dünya onun için yaratılmıştır. Size bir şey söyleyeyim mi, olayın en acı ve ürkütücü noktası da şudur: Bunların ayırdına varamıyorlardır. Hep hani ‘nerede bu devlet’ diye yakınılır ya… Aslında yanlış adrese seslenilmektedir. Devlet duymaz vatandaşları. Devlet devlet dediğimiz bürokratik kurumlar ve nizamnamelerdir. Kurum kuruluş ağı iskeletidir devletin. Kanun, genelge, yönetmelik, tüzük,

genelge ve sirkülerler de damarları. Ruh yoksa, cansızdır beden. Canın iksiri kandır. Mesele, enenin ruha giydirdiği elbisede düğümlenmektedir. Ahlaktır, öz. Birinci kuralı da, kendin için istemediğini başkasına da yapmamaktır. Bu da ancak ve ancak sorumlulukla mümkündür. Empatinin beslendiği ana kaynaktır mesul duruş. Empatisizliğin sonu antipatikliktir. Yüce Yaratıcı, insanoğlunu boşu boşuna var etmediğini ve dünyaya göndermediğini söylüyor, Kur’an-ı Kerim’de: “İnsan, kendini başıboş mu zannediyor?” Bugün özgürlük tartışmalarında tıkanılan nokta da budur. Doktrinler, ideolojiler, akımlar, yaklaşımlar, faraziyeler nicedir… Lakin naçaradır tümü. Şüphesiz insanı en iyi onu var eden bilir. Genetik kodlar taranarak ne kadar yaşayacağını öğrenmeye çabalıyor kimileri. Ecel diye bir hakikat varken, düşülebiliyor bu aymazlığa. Oysa ne kadar değil, nasıl yaşadığımız önemli. Ötelerle bağımızı kuran yegâne köprü mesuliyettir. Akıla terk edilen benlikler, nâkile kapalıdır. En üstün akılın, evrendeki külli zekanın yanındaki zerreliği ortadayken, bu günden tezi yok aklı sevk ve idarece edecek mekanizmaları öğrenmek mecburiyetindeyiz. Ki, 19 Mayıs şenliklerindeki yavrucaklarımıza sirayet ettirebilelim. Sayı 32 / Haziran 2012


Artık keyif zamanı...

SİZİ KAHVALTIYA & BRUNCHA BEKLİYORUZ... A: Atatürk Bulvarı, No:182, Atakum/Samsun Sayı 32 / Haziran 2012 W: www.afillirestaurant.com

T: (0.362) 439 34 34 M: info@afillirestaurant.com

11


Araştırma

Hangi özel sağlık kuruluşuna neye göre fark ücreti ödemeliyiz?

Ne kadar tedavi o kadar dökümlü fatura Sosyal Güvenlik Kurumu’yla (SGK) anlaşmalı özel sağlık kuruluşları puanlamayla saptanan kategorilerine göre vatandaşlardan azami yüzde 45 ila 90 arasında fark ücreti alabiliyorlar. Tabi ki Sağlık Uygulama Tebliği’yle (SUT) belirlenen miktarlar üzerinden. SGK’ya çıkarılan faturanın yüzdesi söz konusu. Fakat aynı sınıftaki hastanelerin talep ettiği ilave para tutarı değişiklik gösterebiliyor. Öte yandan hangi işlemin pakete girip girmediği de muğlak. Aslında mevzuat teferruatıyla görülebilecek bir yere asılmalı. Kafa karıştıran detayları SGK Samsun İl Müdürü Selami Göz’den öğrendik.

H

ükümet yalnızca devlet, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) ve diğer kamu kurumlarına bağlı hastaneleri tek çatı altında birleştirmekle kalmayıp; özel hastanelerden de hizmet alınabilmesinin de önünü açarak bir anlamda öncesinde hayali dahi zor bir adım atmıştı. Ancak SGK’nın ödediği tarife üzerinden tahsil edilen fark ücretlerindeki zikzaklar iyi-

12

ce kafa karıştırıyor artık. Muayene ve ilaç katılım payları da eklenince ‘sağlık paralı hale mi dönüşüyor’ endişesi oluştu. Durumu netleştirmek için SGK Samsun İl Müdürü Selami Göz’ün kapısını çalarak, sorduk soruşturduk. Kim, nereye, ne kadar fark ödemeliydi? 19 Mayıs Şehri’ndeki 8’i hastane, 13’ü de tıp merkezi statüsünde 21 özel sağlık kuruluşu faaliyet gösteriyor. Has-

tanelerin 7’si A, 1’i ise B grubunda. B ve C grubunda hastane yok şehirde. A’lar yüzde 90, B’lerse yüzde 75 fark tahsil edebiliyorlar SGK’lı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerden. C’lerin oranı yüzde 60, D’lerinkiyse yüzde 45. Tıp merkezlerininki de yüzde 30. Bunlar üst sınır. Kimisi oranı düşürebilir. Dolayısıyla da aynı kategorideki özel kuruluşların istedikleri ilave para değişiklik arz edebilir. Sayı 32 / Haziran 2012


- Vatandaşın, SGK ile anlaşmalı özel hastanelerde ödediği ilave (fark) ücret oranı neye göre belirleniyor? SGK, özel sağlık hizmet sunucularının verdikleri sağlık hizmetlerinin karşılığında ödeyeceği bedelleri, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu marifetiyle belirlemiş ve Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ve ekleri ile ilan etmiştir. Sağlık hizmet sunucularının alacakları ilave (fark) ücretler, tebliğde belirlenen ücretler üzerinden, hastanenin bulunduğu sınıf için belirlenen oranları aşmamak üzere alınan tutarlardır. Başka bir deyişle bir sağlık hizmet sunucusu verdiği sağlık hizmeti karşılığında SGK’ya fatura edebildiği tutarın yüzdesi üzerinden kişilerden fark ücret alabilmektedir. Özel sağlık tesislerinin alabileceği ilave ücret oranları, “Özel Hastanelerin Puanlandırılması ve İlave Ücret

Alınması Hakkında Yönerge” ile belirlenmektedir. DÖKÜMLÜ FATURA İSTİYOR MUSUNUZ? - Vatandaş kendisinden talep edilen ilave ücret oranının yasal sınırlarını nasıl bilecek? Sağlık Uygulama Tebliği’nde yapılan değişiklik ile artık vatandaşın yasal sınırları bilmesi mümkündür. Şöyle ki: Sağlık Uygulama Tebliğinin “İlave Ücret Alınması” başlıklı 3.3.1. numaralı maddesinin altıncı fıkrasında; “Kurumla sözleşmeli; vakıf üniversiteleri ile özel sağlık kurum ve kuruluşları, aynı başvuru numarası altında hastaya yapılan işlem bedellerinin toplamı 100 TL’yi aşıyorsa, bu hizmetleri ve varsa ilave ücret tutarını gösterir, şekli SGK tarafından

belirlenecek bir belgeyi, yatan hasta tedavilerinde en geç hastanın taburcu olduğu tarihte, diğer tedavilerde ise işlemin yapıldığı tarihte hastaya vermek zorundadır. Ancak hastanın istemesi halinde tutar sınırı olmaksızın sunulan tüm işlemleri ayrıntılı olarak gösteren bilgi ve belgeler hastaya verilmek zorundadır.” denilmektedir. Bu madde 1 Mart 2012 tarihinden itibaren uygulamaya girmiş olduğundan, artık vatandaş verilen sağlık hizmetinin karşılığında SGK’dan ve kendisinden ne kadar bedel alındığını bilecektir. Ayrıca sağlık hizmet sunucuları hangi sınıfta oldukları ile hangi oranda ilave ücret alabileceklerine dair bilgilendirme levhalarını işyerine asmak zorunda olduklarından ve hizmet alanlara hizmet bedeli karşılığı alınan tutarları gösterir belgeyi vermek zorunda bulunduklarından hastaların fahiş fiyat talep edildiğini bilmeleri de mümkün hale gelmiştir. - SGK sağlık hizmeti veren kuruluşlar ile paket hizmet üzerinden mi anlaşmaktadır? Bu paket neleri kapsar neleri kapsamaz? Sağlık hizmet bedelleri, yukarıda da ifade edildiği gibi Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma komisyonu tarafından belirlenmekte ve Sağlık Uygulama Tebliği ile ilan edilmektedir. Bu kapsamda fiyat belirlemesi hastane bazında yapılmayıp SUT ile belirlenen fiyatlar üzerinden Sağlık Hizmet Sunucuları ile anlaşma yapılmaktadır. SUT’ta ilan edilen fiyatlar ise niteliğine göre bazıları paket fiyat bazıları vaka başı fiyat şeklinde olmaktadır.

Sosyal Güvenlik Kurumu Samsun İl Müdürü Selami Göz, “Vatandaş, aldığı sağlık hizmetine ilişkin, hem kurumun hem de kendisinin ödediği ücreti gösterir belgeyi özel hastaneden alabilir. Belgeyi alamaması ile ilgili şikâyetini ve ödediği ilave ücrete ilişkin itirazını da Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri ve merkezlerine yapabilir.” diyor. Sayı 32 / Haziran 2012

13


Sektör

TAMAMEN ÜCRETSİZ HİZMETLER

- Hangi hizmetler için ilave (fark) ücreti ödenmiyor? İlave ücret alınmayacak haller şöyledir: Acil servislerde verilen “Yeşil alan muayenesi” adı altında Kuruma fatura edilebilen sağlık hizmetleri hariç olmak üzere, acil haller nedeniyle sunulan sağlık hizmetleri. Yeşil alandan kastedilen de şudur: Her ne boyutta olursa olsun travma vakaları; acil servis başvuruları sonrası hastaneye yatışı yapılan vakalar; tıbbi müdahale uygulanan vakalar; müşahede altına alınan vakalar; başka bir sağlık hizmet sunucusuna sevk edilen ya da başka bir sağlık hizmet sunucusundan sevkli gelen vakalar dışında kalan Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’de yeşil renk kodu adı altında tanımlanmış sağlık hizmetleridir. Yani acil servis hizmeti gerektirmeden tedavileri düzenlenip veya yönlendirilen hastalar. Acil dahiliye – Acil cerrahi ve müdahale odası - Acil çocuk ve müdahale odası – Acil ortepedi – Acil kadın doğum sarı alan acil servis hizmetine girmektedir. Cerrahi CRP odası – Dahili CRP odası – Çocuk CRP odası – Yeniden canlandırma CPR odaları da kırmızı

alan acile dahildir. Acilden sonra ücretsiz yapılması gereken ikinci saha yoğun bakım hizmetleridir. Yanık tedavisi hizmetleri, kanser tedavisi (radyoterapi, kemoterapi, radyo izotop tedavileri); yenidoğana verilen sağlık hizmetleri; organ, doku ve kök hücre nakilleri; doğumsal anomaliler için yapılan cerrahi işlemlere yönelik sağlık hizmetleri; diyaliz tedavileri ve kardiyovasküler (kalp-damar) cerrahi işlemleri de ücretsizlik kapsamındadır. Bu vakıalarda otelcilik hizmetleri de ücretsizdir.

- SGK anlaşma imzaladığı özel sağlık hizmeti veren kuruluşlara dökümlü faturalar ile mi ödeme yapmaktadır? Kurum sağlık hizmet sunucularına verdikleri sağlık hizmet bedellerini, Kuruma ibraz ettikleri ayrıntılı fatura karşılığında ödemekte olup ibraz edilen bu faturaların yüzde 5’i örnekleme yöntemi ile belirlenmek suretiyle kurumca incelenmektedir. İnceleme neticesi tespit edilen usulsüzlüğün oranı fatura toplamına uygulanmak suretiyle ödenecek bedelden indirim yapılmaktadır. - Az önce belirttiniz vatandaş ödediği fark ücretinin dökümlü faturasını isteyebilir özel sağlık kuruluşundan.

Peki, problemle karşılaştığında ya da itiraz etmeyi düşündüğünde nereye başvurmalı? Yukarıda da ifade edildiği gibi vatandaş, aldığı sağlık hizmetine ilişkin, hem kurumun hem de kendisinin ödediği ücreti gösterir belgeyi özel hastaneden alabilir. Belgeyi alamaması ile ilgili şikâyetini ve ödediği ilave ücrete ilişkin itirazını da Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri ve merkezlerine yapabilir. - Samsun Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yakın tarihte hayata geçireceği önemli bir projesi var mıdır? Kurumumuzun Samsun’daki en önemli projesi İlimize yeni bir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü hizmet binası kazandırmaktır. İl Özel İdaresi’nden alınan ve Atakum’da İl Özel İdaresi arkasında bulunan 15 dönüm arsa üzerinde yeni binamızın temeli 1-2 ay içerisinde atılmış olacaktır. Buraya yeni hizmet binası ile birlikte bölgemize hizmet verecek olan eğitim tesisi, Atakum Sosyal Güvenlik Merkezi ve Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi hizmet binaları da yapılacaktır. Bunun dışında 2012 yılında Çarşamba ve Terme Sosyal Güvenlik Merkezleri de inşa edilerek kendi hizmet binalarımızda hizmet vermeye başlayacağız. SAMSUN’DAKİ ÖZEL HASTENELER VE GRUPLARI…

Samsun’daki özel hastanelerden 7’si A, 1’iyse B kategorisinde. 13 tane de tıp merkezi var.

14

Samsun’daki 8 özel hastaneden 7’si A, 1’i ise B grubunda. Atasam, Medibafra, Medical Park Samsun, Medicana İnternational, Mediva, Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Dal ve Büyük Anadolu Meydan hastaneleri A; Samsun Büyük Anadolu ise B Grubu’na dahil. SGK ile sözleşmeli özel hastaneler A Grubu’ndaysalar yüzde 90, B iseler yüzde 75, C iseler yüzde 60 ve D iseler yüzde 45 fark ücreti talep edebiliyor sosyal güvenlik şemsiyesi altındaki ve bakma yükümlülüğü altındaki kişilerden.

Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

15


Eğitim

OMÜ Makina Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erdem Koç:

Mühendislik, bilimi uygulama sanatıdır Bu yıl ilk mezunlarını vermeye hazırlanan OMÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nün Başkanı Prof. Dr. Erdem Koç, günümüzde kapı kolundan uzay mekiğine kadar geniş bir yelpazenin kendi alanlarına girdiğini söylüyor. İşe başlandığındaki tecrübe eksikliğini normal kabul ederek, “Mühendis bunu yüksünmeden eksiklerini gidermek üzere çalışarak araştırarak gerekirse o iş yerinin eski ve tecrübeli ustasından dahi bir şeyler öğrenmeye çalışarak aşabilecektir.” diyor.

Prof. Dr. Erdem Koç: “Ben çalıştığım iş yerinde sabahın ilk ışıklarına kadar kalarak makine ve cihazların bütün teknik bilgilerini öğrenmiş bunu pratiğe çevirmiştim.”

16

Sayı 32 / Haziran 2012


M

ühendisliği, “Bilimle elde edilmiş tüm bilgilerden, akıl ve deneyimle somut sentezlere vararak, insana ya da genel kapsamıyla canlıya yararlı unsurları oluşturma gücü ve çabasıdır.” diye tarif ediyor, Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Makine Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erdem Koç. Ardından ekliyor: “Mühendislik bir düşünce sistematiğidir, bir bilim değil bir sanattır. Bilimi uygulama sanatıdır.” Bu sanatın güvenlik, ekonomi ve uygulanabilirlik ilkeleri üzerine oturduğunu belirtiyor peşi sıra. Makine mühendisliğini ise şöyle tanımlıyor: “Her türlü mekanizmaların, mekanik sistemlerin ve enerji dönüşüm sistemlerinin konstrüksiyonu, imalatı, imalat planlanması, montajı, bakım-onarımı ve işletmesi konularında eğitim, araştırma ve çalışma yapan mühendislik dalıdır.” OMÜ Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümü 1993 yılında kurulmuş olup bölüm 2008-2009 eğitim-öğretim yılından bu yana Lisans ve Yüksek Lisans seviyesinde eğitimöğretim yapmaktadır. 2’inci öğretime 2009-2010 eğitim öğretim yılında başlayan bölüm Doktora programına ise; 2011-2012 eğitim-öğretim yılından itibaren öğrenci kabul etmiştir. Bölümün bir numaralı amacı ülkenin ihtiyaç duyduğu teknik personeli yetiştirmek. Bilim üretimine katkı sağlamak da ana hedefler arasında. Bilginin pratiğe dönüşünü tescilleyen patent kulvarına AR-GE desteği öncelikle çabalardan. Prof. Dr. Koç, konuya ilişkin şunları söylüyor: “Çağdaş değerlere sahip, tam donanımlı, analitik düşünce ışığında insan hayatını kolaylaştırıcı teknik problemlere çözüm üretebilen Makine Mühendisi yetiştirmek ve bilimde teknolojide yeniliğin, eğitim ve öğretimde niteliğin, hizmette paydaş memnuniyetinin üst düzeyde olacağı bir bölüm oluşturmak.” FİZİKİ ALAN VE LABORATUARLAR KAFİ… 2 profesör, 1 doçent, 5 yardımcı doçent ve 6 araştırma görevlisiyle faaliyetini sürdüren bölümde 5 ana bilim dalı var: “Konstrüksiyon ve imalat”, “termodinamik”, “enerji”, “me-

Sayı 32 / Haziran 2012

Mühendislik için “Bir düşünce sistematiğidir, bir bilim değil, bir sanattır. Bilimi uygulama sanatıdır.” diyen, Prof. Dr. Koç, makine mühendisliğini şöyle tanımlıyor: “Her türlü mekanizmaların, mekanik sistemlerin ve enerji dönüşüm sistemlerinin konstrüksiyonu, imalatı, imalat planlanması, montajı, bakımonarımı ve işletmesi konularında eğitim, araştırma ve çalışma yapan mühendislik dalıdır.”

kanik” ile “makine teorisi ve dinamiği”. Halihazırda birinci öğretimde 208, ikinci öğretimdeyse 175 lisans öğrencisi okuyor. Diğer detayları şöyle anlatıyor Prof. Koç: “Bölümümüzde ayrıca Bilgisayar Mühendisliği , Çevre Mühendisliği Bölümü, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü, Endüstri Mühendisliği Bölümü, Malzeme Bilimleri ve Mühendisliği Bölümü ile çift ana dal ve yan dal programı yürütülebilmekte. Şu anda da Endüstri Mühendisliği ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümlerinden ikişer öğrenci çift ana dal eğitimi almaktalar. Öğrencilerin çift diploma almasına olanak sağlayan bu uygulamayı da OMÜ bünyesinde ilk defa makine mühendisliği bölümü hayata geçirdi. Verimli biçimde de bu uygulama yürütülmekte. Bünyemizde fiziki alanlar ve laboratuar açısından hiçbir sıkıntımız olmadan eğitim ve öğretimimizi sürdürmekteyiz.” Sadece NC ,CNC ,DNC gibi büyük makineler konuşlu imalat laboratuarı eksikmiş. Buna dair planlamalar devam etmekteymiş. TÜRKİYE’DE İLK 10 HEDEFLENİYOR.. OMÜ Makine Mühendisliği, Türkiye sıralamasında iyi bir yere sahip. Her geçen yıl çıtayı daha da yükseltme gayreti içinde. “2011 yılı Kasım ayı itibari ile ÖSYS’nin en küçük ve en büyük puanlar ile yapılan tercihler sıralamasında tespit ettiğimiz öğrencisi olan ve eğitim öğretimini sürdüren Türkiye genelindeki makine mühendisliği bölümlerinin sayısı 60 idi. Bölümümüz Sakarya, Pamukkale, Trakya, Erciyes, Dumlupınar gibi batıdaki birçok üniversitenin önüne geçerek 26’ıncı sırada yer aldı. İkinci öğretimlere baktığımızda durum daha da güzel. Yine Türkiye genelinde ikinci öğretimi olan 43 bölüm arasında 13’üncü sıradayız.” diye konuşuyor, Prof. Koç. Her iki öğretimde de ilk 10’nu kafaya koyduklarını ifade ediyor. Samsun’daki Mühendislik fakültesinde 10 bölüm faaliyet gösteriyor. En yüksek puan elektrik elektronik için gerekiyor. Makine 5’inci. Ondan önce , bilgisayar, inşaat ve endüstri geliyor. İkinci 5 ise şöyle: Harita, gıda, kimya, malzeme bilimi ve çevre mühendisliği. Makine bölümü inşaatın birinciliğe yerleştiği ikinci öğretimdeki tercih skalasında ona yakın bir puanla 2’inci.

17


Eğitim

ŞAŞIRTAN MAKALE VE BİLDİRİ SAYISI… Prof. Koç’u idaresindeki Makina Mühendisliği Bölümü bir hayli genç ama uluslararası hakemli dergilerde yayımlanan makale sayısında göz dolduruyor. OMÜ Mühendislik’te başı çekenlerden. 2011 yılı Kasım ayı itibari ile uluslararası arenada 102, yurt içindeyse 213 makalesi yayımlandı. Yine 60 uluslararası, 155 de yurt içi bildirisi var. Ülkede TÜBİTAK ve San-Tez desteğiyle çıkarılan 15 kitabı satılıyor. Laboratuar tesisi, ekipman ve cihaz temini için üniversiteden 500 bin liralık proje aldıklarını da dile getiriyor hoca: “Elbette bölümümüzü geliştirmeye yönelik çalışmalarımız sürüyor. Bölümümüz yoğun biçimde TEKNOPARK, TEKMER, KOSGEB, SAN-TEZ, OKA, TÜBİTAK gibi kurumların projelerinde hakemlik değerlendirmeleri yapmakta hem de buralara proje sunmaktadır. Bunun anlamı bizim sadece eğitim ve öğretim yapmadığımız bölgemize ve ülkemize hizmet edebilmek için çalıştığımızdır. En azından sanayi ne istiyor? Buraya nasıl katkı yapabiliriz? Bunu amaçlıyoruz. Bölüm olarak Samsun sanayisini de katabilecek çok şeyimiz var. Makine mühendisleri odası ile zaten yakın iş birliği içerisindeyiz.” SAMGAZ’ın üç senedir teknik bilirkişiliğini üstleniyor bölüm. Samsun sanayisinin genel bilirkişisi. Yüksek lisans ve doktora eğitimlerinin etkinliği arttıkça, sanayicinin direk problemleriyle alakalı tez konuları da ortaya çıkacak haliyle. Bunu şehirdeki sanayiciler de canı gönülden arzu ediyor. İşbirliğinin serpilip güçlenmesinde TEKNOPARK mühim rol oynayacak. İŞ BULMA DURUMU.. Bu haziran 30 öğrencisini mezun edecek OMÜ Makine Mühendisliği Bölümü. İlk meyvelerini verecek yani. Mezuniyet güzel de, şu istihdam sorunu olmasaydı! Acaba Samsun mezunları ciddi sıkıntı yaşayacak mı iş bulma konusunda? Bu soruyu “Temel mühendislik dallarında ülkemiz her zaman açılım yapabilir. Makine mühendisliği

18

süresini kolay ve çabuk aşabilecek seviyede eğitimli olmalarını sağlıyoruz öğrencilerimizin.” İşe başlandığında yaşanan tecrübe eksikliğini normal karşılayan Koç’tan esaslı bir tavsiye: “Mühendis bunu yüksünmeden eksiklerini gidermek üzere çalışarak araştırarak gerekirse o iş yerinin eski ve tecrübeli ustasından dahi bir şeyler öğrenmeye çalışarak aşabilecektir.”

bölümünde ilgi alanları o denli geniş ki kamu ve özel sektörün bu dallarda sürekli ihtiyacı ve talebi oluyor. Ayrıca Çorum Hitit Üniversitesi ve Trabzon Karadeniz Üniversitesi dışında yakın bölgemizde başka mühendislik bölümü yok. Çevremiz açısından bu bakirlik bize avantaj sağlıyor. Ayrıca Samsun’da imalat sektörü gelişme göstermek zorunda olan bir sektör. ARGE laboratuarları bizim öğrencilerimiz için istihdam alanı. İnşaat keza öyle iş makineleri açısından. Makine mühendisliği ülkemiz ve dünyada temel mühendislik dalı olması nedeni ile üretimden araştırma merkezlerine üniversitelere kadar geniş bir yelpaze makine mühendislerine ihtiyaç duyar. Samsun’da önemli bir sektör halini alan tıbbi alet üretiminde de mühendisliğe büyük ihtiyaç var ayrıca.” diye cevaplıyor Prof. Koç. TECRÜBE İÇİN YÜKSÜNMEK YOK… “Okulda kazanılan donatım iş sahalarında kafi gelecek mi?” suali de hayati. Teoriyle pratiğin bütünleştiği bir eğitim sistemini henüz kuramadığımız ortada. Söz yeniden Koç’ta: “Biz eğitim süresince öğrencilerimize genel mühendislik eğitimi vererek spesifik konularda yetkinlik kazandırıyoruz. 3. Sınıftan itibaren de seçilmiş bazı konularda bilgi sahibi olmalarını sağlıyoruz. Seçmeli derslerin sayısını arttırarak branş eğitimi veriyoruz. Dolayısı ile ilk etapta öğrencilerimizin işe başladıkları alana adapte olmaları zor olabilir. Ancak temel mühendislik eğitimini aldığı için adapte olma

Bu sorunlarla kendilerinin karşılaştıklarını da vurguluyor bölüm başkanı: “Ben çalıştığım iş yerinde sabahın ilk ışıklarına kadar kalarak makine ve cihazların bütün teknik bilgilerini öğrenmiş bunu pratiğe çevirmiştim. Bugün kapı kolundan uzay mekiğine kadar geniş bir yelpaze makine mühendisliği alanına girmektedir. Bir öğrencinin bütün her şey hakkında tam donanımlı olması mümkün değil. Ama mühendis mezun olduktan sonra kendini geliştirir ve çalışır bunun yanı sıra edineceği tecrübeleri üst üste koyarsa hangi alanda çalışırsa çalışsın başarılı olur.” ERASMUS VE FARABİ… OMÜ Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği bölümü Erasmus ve Farabi programlarına da dahil. Erasmus; Avrupa Birliği (AB) Eğitim ve Gençlik Programları’ndan biri. Hayat Boyu Öğrenme Programı (LLP) çerçevesinde. AB’ye üye, aday ve tamamen dıştaki ülkeler arasında yüksek öğretime dönük işbirliği öngörüyor. Programa Avrupa’ya giderek Samsun Makine öğrencileri de iştirak ediyor. Henüz Avrupa’dan bölüm öğrenci gönderilmemiş. 4’üncü sınıftan bir öğrenci şu anda İtalya, diğeri de Almanya’da. Farabi Değişim Programı’ysa ülke içinde cereyan ediyor. Ön lisans ve lisansın yanı sıra, yüksek lisans ve doktora öğrencileri değişim kapsamında. Katılımcı öğrenci ve öğretim üyeleri bir veya iki yarıyıl başka yükseköğretim kurumunda varlık gösteriyor. Önümüzdeki dönem Samsun’daki bölüme de öğrenciler kabul edilecek. Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

19


Kent

Şehir sakinleri daha ziyade halk otobüsleri, dolmuş hatları ve raylı sistemi yeğliyor…

Bu tarife Samsunluları ticari taksiye çeker mi? Samsun’da ticari taksiler pek tercih edilmiyor. Yeni bir projeyle aşılmaya çalışılacak bu. “Taksici esnafı günümüzde hem araçlarını hem de beynini revize ederek çağa uygun hale getirmiştir.” görüşündeki Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu Başkanı Fevzi Apaydın: “İnsanları taksilere alıştırabilmek adına kısa mesafeler için taksimetre değer fiyatını biraz yüksek tutmak mesafe uzadıkça da yazan miktarın düşük kalmasını sağlamayı amaçlıyoruz. Böylece hem taksiciler üzülmesin hem de vatandaş taksilere binmeye özensin.” diyor. Uygulamanın zamanla ülke geneline yayılacağını da belirtiyor. 19 Mayıs Şehri pilot ilmiş.

20

Sayı 32 / Haziran 2012


T

icari taksiler ile Samsun halkı arasındaki ilişki hiçbir zaman optimum (en uygun) noktayı yakalayamadı. Bunun pek çok sebebi olabilir. Ancak son zamanlarda bir farklılık seziliyor bu meslek grubunda. Konuyu karşılıklı masaya yatırdığımız Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu Başkanı Fevzi Apaydın, “ Taksici esnafı günümüzde hem araçlarını hem de beynini revize ederek çağa uygun hale getirmiştir.” diyor. dosya srgu İlde iki yıldır birim fiyatlara zam yapılmadığını, meslektaşların da müşteri kaybı endişesiyle sesini çıkarmadığını söyleyen Apaydın, “Samsun; İstanbul, Ankara ve İzmir gibi ithalat ve ihracat merkezi değil. Bu şehirlerde kısa mesafeler için dahi taksiye binilir. Artık hava ulaşımı çok daha fazla tercih ediliyor. İnsanlar havayolu ile gittikleri şehirlerdeki ulaşım ihtiyaçlarını da taksiler ile gidermekteler. Ancak Samsun ve Karadeniz’deki diğer iller henüz bu mertebeye erişmemiştir.” diye konuşuyor. Büyükşehir sınırlarındaki ticari taksi sayısı yalnızca 230. Buna karşın kazançları tatmin etmiyor onları. Çünkü herkes ya özel aracıyla ya da servisiyle varacağı yere ulaşıyor. Acil haller haricinde taksiye el kaldırılmıyor. Taksileri bizzat araç sahipleri kullanıyor. Gelir ikinci bir sürücü istihdamı için bir hayli dar. Pazarı küçülten başka mühim etkenler de var. Halk otobüsleri, raylı sistem ve dolmuş taksiler şehir içi ulaşımını oldukça kolaylaştırıyor. Apaydın gayet haklı. Metropollerde yolcusunu bırakan taksici kısa süre sonra yenisini bulabiliyor. Samsun’daysa duraklara boş dönülüyor. Taksimetre ücretlerini İstanbul ve Ankara’yla kıyaslamak bu anlamda geçersiz bir bakış açısı. Haklı ama yüksek fiyat da Samsunluyu ticari taksiden uzaklaştırıyor. O zaman nasıl çözüme kavuşacak bu mesele? Yeni taksimetre projesinden söz ediyor Apaydın. 19 Mayıs Şehri sakinlerini taksiye yönelteceği umulan metodun başkanlığını yürüttüğü federasyonca ülke umumuna yaymaya düşündüklerini de ekliyor ardı sıra. Pilot uygulama Samsun’da başlayacakmış. TAKSİMETRENİN TARİFİ MANTIĞINDA DEVRİM… Detaylarını kendisinden dinledik:

Sayı 32 / Haziran 2012

“Türkiye’deki taksimetreler kısa mesafeye az uzak mesafeye çok yazıyor. İnsanları taksilere alıştırabilmek adına kısa mesafeler için taksimetre değer fiyatını biraz yüksek tutmak mesafe uzadıkça da yazan miktarın düşük kalmasını sağlamayı amaçlıyoruz. Böylece hem taksiciler üzülmesin hem de vatandaş taksilere binmeye özensin. Bunun için yeni bir çeşit taksimetre arayışımız oldu. Elbette taksimetrelerin anaparası biraz yüksek ve taksicilerimiz için bir külfet. Bu nedenle bir sponsor arayışımız da var. Umuyorum bu sorunu aştığımızda yeni çeşit taksimetrelerimizi esnafımız kullanmaya başlayacak.” Bu taksimetreler dikiz aynasından da izlenebilecekmiş. Vatandaş ödeyeceği miktarı kontrolünde tutabilecek yani. Taksimetreyi en adil ölçüm biçimi diye niteliyor Apaydın: “Burada önemli olan müşterinin taksiye bindiğinde mutlaka taksimetreyi açtırması taksicinin de müşterinin söylemesine gerek kalmadan taksimetresini açması lazım. Ama maalesef bazen pazarlık usulü taksi kullanılıyor bu da aslında vatandaşı kayba da uğratabiliyor. Belki taksimetre açılsa vatandaşın pazarlık yaptığı fiyattan daha az yazacaktır. “ Samsun’daki taksiciler 20 civarındaki korsan otolardan da şikayetçi öte yandan. 230’nun yanında kati suretle az denemez bu sayıya. Ne tuhaftır ki, bu işin emekli taksicilerce yapıldığı ileri sürülmekte. Plakalarını satıp bu yola başvuruyorlarmış. 2006’dan beri faal, 190 üyeli Büyükşehir Belediyesi Duraklı Taksiciler Yardımlaşma ve Dayanışma Dernek Başkanı Atilla Keleş de gündeme taşınan projeyi dört gözle beklediğini kaydediyor. Ulaşım seçeneklerinde ticari taksinin vilayette son sırada yer aldığını belirten Keleş, öz eleştiriden çekinmiyor: “Geçmişten bu yana insanların taksimetre kültürüne alıştırılmayışı, insanlardan zaman zaman taksimetre açılmayarak fazla para alınması bugün taksicileri içinde bulunduğu duruma getirmiştir. Bir kasa elmanın içindeki çürükler nasıl diğerlerine sirayet ediyorsa taksici camiasının içinde de birkaç tane meslek erbabı olmayan, taksiler de gündelik şoför olarak çalışan bazı insanların günü kurtarmak adına haksız kazanç sağlayarak insanlardan fazla para alması bugün taksicilere kötü imaj

olarak geri dönmüştür.” TAKSİMETRE AÇMAYANLAR POLİSE BİLDİRİLSİN… Dernekleri bir sivil toplum kuruluşu hattı zatında. Ceza veya denetim hususunda yetkisiz. Kötü örneklerin bütün taksici camiasına yansıdığına işaret ediyor Keleş: “Müşteri taksimetre açmayan taksici ile karşılaştığında ya da fazla para istendiğini düşündüğünde trafik polisini arayarak ya da yol üzerinde ekiplere bildirerek şikayette bulunabilir. Burada önemli olan binilen taksinin plakasının alınması ve ihbarın hemen yapılması.” Taksimetre açmamanın cezası 310 lira. Patronun yanı sıra çalıştırdığı sürücüyü de yazılıyor ceza. Yinelendiğinde trafikten mene varıyor işin ucu. Sözü yine Keleş’e devredelim: “Taksimetreyi açmak taksi şoförünün asli görevidir. Açmıyorsa vatandaş ısrarcı olmalı. Ayrıca daha önce İlkadım ilçesine sıkışmış durumda idi. Atakum ve Canik ilçeleri şimdiki halleri gibi değildi. Nüfusları azdı. Samsun’da yeni açılan birçok ulusal ve uluslar arası firmalar AVM’ler yoktu. Samsun ırmak ile matasyon arasında bir kesimdi. Bu alanda da 1-2-3 ve 4. Taksi dolmuş hatları hizmet verdiğinden taksiye çok fazla ihtiyaç olmadı. Bu dolmuş hatları da zaten eskiden fazla olan sayıdaki taksicilerin artık para kazanamıyor hale gelmesi sonucu dolmuş hattı altında toplanması ile oluştu.” DÖRT KİŞİ TİCARİ TAKSİYE BİNSE NE YAZAR? Taksi mi karlı yoksa dolmuş mu? Bu hesapta konfor ve dilenen noktaya bırakılış imkanı da dikkate alınmalı. Samsun’da taksimetre 2,20 liradan açılıyor. Kilometre 2,70 lira yazıyor cihaz. Dört kişi dolmuş yerine ticari taksiye binse cebinden aynı para çıkıyor aslında. Keleş’ten şehir halkına tavsiyeler: “ Şu anda şehir içinde dört kişilik bir aile evinin kapısından gideceği yerin kapısına kadar yürümeden konforlu bir biçimde üstelikte dolmuşa 4 kişilik ödeyecekleri parayla taksi ile gidebilirler. Evinin kapısına kadar taksi çağıran bir müşteri taksi kapısına gelene kadar hiçbir ücret ödemez. Müşteri taksiye bindiğinde ücretlendirme başlar ve gideceği yere kadar taksimetre ne yazdı ise onu öder. Bizler önemli bir meslek icra ediyoruz. İnsanlar en yakınlarını bizlere emanet ediyor.”

21


Kent Keleş de, taksicilerin günü kurtardılarsa şükrettiklerini dile getiriyor. Müşteri indirilen mahalde yenisinin, ancak halkın ticariye teveccühüyle belirebileceğini vurguluyor: “Bizler de metropollerdeki gibi bıraktığımız yerden yenisini alsak,r onlardan daha düşük taksimetre fiyatları uygulayabiliriz.” Keleş’e göre yeni taksimetre yaklaşıma sayesinde, “İnsanlar taksilere binmekten korkmayacak, kafasında taksiye binmek için soru işaretleri oluşmayacak. Ayrıca kısa mesafelerde taksinin durağından çıkmasına değecek müşteriyi de üzmeyecek. Uzun mesafede de çok para ödemesinin önüne geçilecek.” TAKSİNİN YILLIK GİDERİ 15 BİN LİRA… Tarifede adaletten yana Keleş. Müşterinin de kolay para kazanmadığının bilincinde: “Ama bugün müşteriye çok gelen bazı rakamlar da aslında afaki değil. Bizimle İstanbul taksisi arasında aslında bir uçurum da yok en fazla 3-5 lira oynar. Onlar dönüşte de dolu oluyor. Bizler de aile geçindiriyoruz. Vergimiz araç bakımımız var. Dünyanın en pahalı yakıtını kullanıyoruz.” Bir taksinin yılda 15 bin lira gideri oluyormuş.

bir İlçe olduğu iddiasındalar. Fakat buralar ilçe olmadan önce Büyükşehir Belediyesi’nin alt kademe belediyeleri idi. Oysa Tekkeköy eskiden beri ayrı bir ilçe.” Büyükşehir Belediyesi itirazlarını ret edince, olayı mahkemeye taşımışlar: “Mahkeme şu an yürütmeyi durdurma kararı aldı. İhaleler iptal oldu mahkeme sonucunu bekliyoruz. Yarın ne olacağı belli değil. Çünkü çıkacak yasa ile tüm ilçeler Büyükşehir Belediyesi’ne katılacak. Bu durumda yarın Havza’da ki taksici de Bafra’da ki taksici de Samsun merkezinde çalışmak isteyecek. Her ilçeden 20–30 taksici gelse onlara nerede yer göstereceksiniz? Hangi köşe başında duracaklar? Tekkeköy’e hak verilirse oraya verilen hakka diğer ilçeler de sahip olacak.”

HAVAALANINDAN MÜŞTERİ ALAMAMAK! Bir diğer sıkıntılarını şöyle: “Biz havaalanına yolcu götürdüğümüzde buradan yolcu alarak dönmemiz yasak. Ulaştırma Bakanlığı havaalanlarında çalışacak taksileri ihale ile belirliyor. Bizim bazı sabit müşterilerimiz olur. Bu kişilerin bir akrabası, kızı, eşi uçakla Samsun’a geldiğinde biz gidip bu kişileri havalanından alamıyoruz. Kendi kız kardeşimiz uçakla Samsun’a geldiğinde onu dahi soy adımız tutmadığı için gidip havaalanından alamıyoruz. Bizim sabit müşterilerimizin çoluğu çocuğu gurbette okuyor olabilir. Bu çocuğun cebinde parası olmayabilir. Havaalanından müşterimiz gidip çocuğunu karşılamamızı alıp getirmemizi istese bunu yapamayız. Bu çocuğun cebinde parası olmayınca orada rehin mi kalsın?”

Atilla Keleş

Duraksız taksiler probleminden de yakınıyor Keleş. Belediyenin buna dair çalışmasında haksızlığa uğratıldığına inanıyor: “Büyükşehir sınırları içerisinde 230 taksi var. Tekkeköy ilçesindeki 45 taksi hariç bunda. Belediye muhtemelen şehir merkezinde, Atakum’da, Canik’te 4 tane yeni durak açacak. Bu durakları duraksız taksilere ve Tekkeköy’deki taksilere ihale ile vermek istiyorlar.” TEKKEKÖYLÜ TAKSİCİLER PROBLEMİ! Tekkeköy’ün büyükşehir sınırlarına dahil edilmesiyle baş göstermiş sorun: “Onlar geçmişte Tekkeköy’ün ihtiyacına binaen verilmiş plakalara sahiplerdi. İlçe sınırlarını dışında çalışamıyorlardı. Şimdi büyükşehre dahiller. Samsun’da oturup, Tekkeköy’den plaka alan taksiciler şehir merkezinde açılacak yeni duraklarda ihaleye girmek istediler. Biz de bunu kabul etmedik. Onlar Tekkeköy’ün de, Canik ve Atakum gibi

22

Samsun’da 230 ticari taksi var. 20 civarında da korsanı faaliyette. Ne tuhaftır ki, bunların çoğunu emekli taksicilerin işlettiği iddia ediliyor. Vilayet merkezindeki plaka sahipleri, Tekkeköy’deki meslektaşlarının Büyükşehir Belediyesi’nin durak ihalesine girmesinden son derece rahatsız. Zaten konu şu anda yargıda.

Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

23


Gündem GDünyası

Okulda süt dağıtımının ortaya çıkardığı gerçek:

İçinde veteriner yoksa halk sağlığı eksik Süt dağıtım projesinin ilk günündeki “zehirlendim” şikayetleriyle, veteriner hekimlerin halk sağlığındaki önemi bir kez daha gündeme oturdu. Samsun Sinop Veteriner Hekimleri Odası’nın başkanlığını da yürüten OMÜ Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Fındık, “Halk sağlığı dediğinizde okul sütü projesi de bunun içerisindedir. KKKA hastalığı da bunun içerisindedir. Sokak hayvanlarından bulaşabilecek hastalıklar da bunun içerisindedir. Halk sağlığının her noktasında veteriner hekimler olmalı.” diyor.

Prof. Fındık, süte reaksiyonu iki unsura bağlıyor. Birincisi, laktoz duyarlılığı. İkincisi, psikolojik tesir. Üçüncü bir nokta daha var ki, aklına bile getirmek istemiyor: Süt tozundan imalat.

24

Sayı 32 / Haziran 2012


İ

lköğretimin ilk 5 sınıfındaki 7 milyon 200 bin öğrenciye bedava süt dağıtılması projesi henüz ilk gün meydana gelen zehirlenme iddialı olaylarla gürültülü başlamıştı. Acaba ürünler mi bozuktu, yoksa kimi çocukların bünyeleri alerjik reaksiyon mu göstermişti? Milli Eğitim ile Gıda Tarım ve Hayvancılık bakanlıkları bu ihtimalleri öncesinde öngörüp tedbirler alabilir miydi? Bu kaos ortamında kafamızda oluşan soruların objektif yani bilimsel cevaplarını bulmak için Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Murat Fındık’ın kapısını çalmak en iyisiydi. Rahatsızlıkların sebebine dair iki noktadan şüphelendiklerini söylüyordu hoca: “Bu noktalardan birincisi Laktoz İntolerans yani sütün içerisinde bulunan Laktoz maddesine karşı bazı insanlarda duyarlılık olur. Laktaz adı verilen enzimin eksikliği veya olmaması durumunda sütün sindirilememesi sonucunda meydana geliyor. Süt ve süt ürünleri tüketiminden sonra, bağırsaklardan emilemeyen süt şekerinin sebep olduğu hastalığın belirtileri karın ağrısı, karında kramplar, aşırı gaz ve ishal şeklinde görülüyor.” YA LAKTOZ, YA PSİKOLOJİK TESİR YA DA SÜT TOZU… Prof. Dr. Fındık’ın “Bu çocuklar daha önce evde süt içtiklerinde karın ağrısı, karında kramplar, aşırı gaz ve ishal olsalar da yani Laktoz İntolerans belirtileri oluşsa da bu belirtilerin içtikleri sütten kaynaklandığını düşünmüyorlar ve başka sebeplere bağlanıyor olabilir.” tahmini ve ardından dile getirdiği “Ama okulda doğrudan içtikleri sütün bu belirtileri göstermesi ve çocuk psikolojisidir birinin karnı ağrısa yanındaki de karnının ağrıdığını söyler. Neticede bir sınıfta süt içildikten sonra bir iki tanesinde Laktoz İntolerans meydana gelse diğer çocuklarda bundan etkilenerek bu olaylar vuku bulmuş olabilir.” sözleri bir hayli ilginç. Fındık’ın dikkat çektiği ikinci husus ise 200 ml hacimli küçük paketlerin doğurabileceğini riskler: “Diğer bir nokta ise çocuklara dağıtılan sütün 200 ml küçük ambalajlar oluşu. Bu ambalajları çok fazla üst üste yüklenmeyecek üzerine ağırlık gelmeyecek şekilde taşımak

Sayı 32 / Haziran 2012

ve yerleştirmek gerekiyor. Bu kutuların taşınması esnasında ya da okula teslim edildikten sonra bunlar üst üste yığılmış ise ağırlık nedeni ile bazı paketler yırtılmış, açılmış, patlamış olabilir. Bu süt kutuları küçücük bir yerden hava almış olsa dahi içindeki süt bozulabilir. Bunlar eğer gözden kaçarak öğrencilere verildi ise sıkıntıya neden olabilecek ikinci unsur bu olabilir diye düşünüyoruz.” Bir üçüncü ihtimal daha var ki, Prof. Dr. Fındık bunu, ‘akıllara getirilemeyecek kadar vahim’ diye niteliyor: “Süt tozu özellikle bisküvi ve mama sanayisinde oldukça sık kullanılan bir malzeme. Ama şu an hiçbir süt firması piyasaya süt tozundan imal edilmiş süt vermez. Ama veren firmalar varsa üzerinde mutlaka bunu belirtmesi gereklidir. Bakanlıkta zaten bunu denetlemekle yükümlü. Süt tozu sütün çok yüksek ısılarda kurutularak elde edilmesinden ötürü ayrıca besin değerini de kaybediyor. İdeali ise pastörize süt tüketimi.” BELEDİYELERE VETERİNER MÜDÜRLÜĞÜ…

İŞLERİ

Prof. Fındık ayna zamanda Samsun Sinop Veteriner Hekimler Odası’nın başkanlığını da yapıyor. 70’i Sinop’ta 360 veteriner üye odaya. Her iki ildeki serbest havyan kliniği sayısı ise 90’ı Samsun’da, 125. Hocaya göre yeni kurulan Halk Sağlığı İl Müdürlüğü kadrosuna veteriner hekim de dahil edilmeli: “Halk sağlığı dediğinizde okul

sütü projesi de bunun içerisindedir. KKKA hastalığı da bunun içerisindedir. Sokak hayvanlarından bulaşabilecek hastalıklar da bunun içerisindedir. Halk sağlığının her noktasında veteriner hekimler olmalı. Halk Sağlığı Kurumu’nu kuran Sağlık Bakanlığı bunu nasıl göz ardı eder hangi gerekçe ile göz ardı eder anlamak mümkün değil. Bu yanlığın en kısa zamanda düzeltilerek orada çalışacak hekim arkadaşlar ile birlikte en az onlar kadar veteriner hekimlere de yer verilmelidir.” Oda geçtiğimiz şubat ayı sonunda belediye başkanlıklarından bünyelerinde birer ‘veteriner işleri müdürlüğü’ kurmalarını talep etmiş. İsteklerini şöyle gerekçelendiriyor Fındık: “Sokak hayvanlarından, kurban bayramında ki kurban pazarlarının denetimi, belediye mezbahalarının denetimi. Belediyelerin bilinçlendirme görevi vardır. Özellikle gıda ile ilgili hayvanlarla ilgili vatandaşları eğitim görevi var. Çevre ilaçlaması kene mücadelesi, sivrisinek mücadelesi. Bunlar içinde mutlaka veteriner hekimlere ihtiyaç olduğu aşikardır. Bunları alt alta yazdığınızda veteriner hekimleri belediyeler istihdam ettiğinde onları kullanabilecekleri çok fazla alan olduğu görülmektedir. Ama biz veteriner hekimlerin tek başına değil veteriner işleri müdürlüğü çatısı altında bu işlemlerin yapılmasını ekip kurulmasını istiyoruz. Bu en küçüğünden en büyüğüne bütün belediyelerde kurulmalıdır. Bunu özellikle bekliyoruz.”

25


İş Dünyası

Samsun’un potansiyelini kullanıp fırsatları heba etmemesi için

SAMGİAD’dan

5 yıldızlı toplum atakları

SAMGİAD Başkanı Uyanık: “Ankara yolu üzerinde dağ taş boş dururken biz geçmişte en güzel turizm bölgelerimizi heba etmişiz. Bu alanlar başka şehirde olsa sıra sıra 5 yıldızlı oteller dizilirdi. ”

26

Samsun’daki genç iş adamları derneği SAMGİAD, çevre illere nazaran biraz geç kurulsa da aktiflik ve fonksiyonellik anlamında büyük ataklar içinde. Güral Holding’in 5 yıldızlı otel yatırımın arka planında bu sivil toplum kuruluşu var. Dernek Başkanı Özgür Uyanık, onca potansiyeline ve her ulaşım kanalıyla varılabilmesine rağmen Samsun’un bir türlü beklenen yatırımları çekememesine çok hayıflanıyor: “Şehirde birçok kurum, siyasetçi ve bürokrat birbiri ile anlaşıp birlikte hareket edip yatırımcıyı çekmeyi başarmalı. Bu nedenle şehre önderlik edecek birleştirici bir ağabey gerekiyor. Bu eksikliğin bir an önce giderilmesi şart.” Sayı 32 / Haziran 2012


S

ivil oluşumların önemi ve etkinliği giderek ağırlık kazanıyor Türkiye’de. Samsun Genç İş Adamları Derneği (SAMGİAD) da bunların biri. Genç iş adamları uzun yıllardır illerde aynı adla kurulan derneklerin (GİAD) çatısı altında buluşarak şehirlerinin ve ülkenin problemlerine kafa yoruyorlar. Aslında 19 Mayıs Şehri’ndeki bazı komşu vilayetlere göre daha geç vücut buldu. Ancak fonksiyonellikte mesafeyi kısa sürede kapatmayı bildi. Tabiatıyla, Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu’nun (TÜGİK) bir üyesi ama Karadeniz’deki federasyonun teşekkül ettiricisi. Bafra’dakiyle konfederasyonda iki oy hakkı var Samsun’un. SAMGİAD Başkanı Özgür Uyanık 1980 doğumlu. İldeki pek çok iş adamı örgütünde aktif rol almış. Derneğin kurucu üyelerinden aynı zamanda.

otel yapan kazanır’’ sözleri ile müjdeledi. Erkan Bey’in babası Nafi Güral da Samsun’a gelerek incelemelerde bulundu. Bu süreç bürokrasi nedeni ile 18 ay sürmüş olsa da dönemin Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile AK Parti İl Başkanı Adem Güney bizlere ve Güral ailesine bu yatırım için çok yardımcı oldular.” Güral Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral, 5 yıldızlı otel yatırımına başkalarının eklenmesini de temenni ediyormuş. Şehrin turizm alt yapısının geliştirilmesiyle, Rusya ile diğer karşı kıyı ülkelerinden turist çekilebileceğini vurgulamış. Hatta kalkan vizeler sonrası buralara havadan ve denizden sağlanacak hızlı ulaşım irtibatlarıyla insanların güzel bir akşam yemeği için bile kalkıp gelebileceğini öngörmekteymiş. SAMSUN KONGRE VE FUARLAR ŞEHRİ OLACAK…

8 GENÇ İŞ ADAMI 2008’DE ÇIKTI YOLA! 2008 Şubat’ında yaşadıkları şehrin sevdasıyla kıvranan 8 genç iş adamı başlatıyor vilayetteki GİAD atağını. 5 yıldızlı otel sorununda bir hayli çaba sarf ediyor SAMGİAD. Güral Holding’in bu alandaki 100 milyon liralık yatırımında büyük pay sahibi. Holding, 49 yıllığına kullanım hakkına eriştiği Meteoroloji Bölge Müdürlüğü’nün şuana kadar konuşlandığı yerde hayata geçirecek otel projesini. Bunun karşılığında da 19 Mayıs ilçesindeki Tekel arazisine yeni hizmet binasını inşa edecek. 325 odalı ve 750 yatak kapasiteli tesis 1500 kişilik konferans salonunu da bünyesinde barındıracak. İçinde uluslararası restoranlar, balık ve et restoranları, cafeteryalar, güzellikkuaför salonları, çiçekçiler, sinema, rent a car, giyim-ayakkabı-hediyelik eşya mağazası, kuyumcu gibi satış üniteleri de yer alacak. Tabi ki açık yüzme havuzu, su parkı, spa merkezi de. 300 kişi istihdam edilecek burada. 500 araçlık otoparkı da olacak otelin. Bu yatırımdan ne derneğin, ne federasyonun ve ne de üyelerinden birinin en ufak miktarda madden nemalanmadığını belirten SAMGİAD Başkanı Uyanık: “En büyük ve tek karımız Samsun’a hizmet etmek oldu.” Sayı 32 / Haziran 2012

diyor. “Neden diğer sivil toplum örgütleri, şehrin önde gelen iş adamları, yatırımcı arayışına girip her bulduğunu Samsun’a getirmiyor.?” sorusunu ortaya atarak şöyle konuşuyor: “Biz ikili ilişkilerimizi ve konumumuzu kullanarak bulduğumuz yatırımcıyı getirdik, ilgilendik ve yüz trilyonluk bir yatırımı Samsun’a kazandırdık. Şehirde birçok kurum, siyasetçi ve bürokrat birbiri ile anlaşıp birlikte hareket edip yatırımcıyı çekmeyi başarmalı. Bu nedenle şehre önderlik edecek birleştirici bir ağabey gerekiyor. Bu eksikliğin bir an önce giderilmesi şart.” diye konuşuyor. GÜRAL HOLDİNG’İ İKNA SÜRECİ… Otelin şehre kazandırılış hikayesi için de şunları anlatıyor: “Biz kendi çabalarımız ile Türkiye’nin önde gelen iş adamlarımdan ve Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu Başkanı Erkan Güral ile Karadeniz Genç İş Adamları Federasyonu Başkanı (KARGİF) Orhan Sever’in öncülüğünde görüştük. Erkan Bey de Samsun’a araştırma heyeti yollayıp otel yapımı için uygun olup, olmayacağını araştırdı. Araştırma sonucu kendisi Orhan Sever’e ‘’Samsun’a

Kısa bir süre öncesine dek adının önüne büyükşehir sıfatı eklenmesine ve havadeniz - kara - demir yollarının tümüyle de ulaşılabilen ülkedeki 3 şehirden biri özelliği taşımasına rağmen 5 yıldızlı otelsizdi Samsun. Trabzon’da yıllardır 3 tanesi faaliyette. Anadolu’nun Karadeniz’e açılan kapısının yatırım açısından göz ardı edilişi, klasik tabiriyle ‘taş üstüne taş konulmaması’ çok ilginç doğrusu. Ama son dönemde özellikle sağlık sektöründeki atılımların ve otel teşebbüslerinin sevindirdiğini kaydediyor Uyanık: “Samsun’a çok kısa sürede 10 civarında 5 yıldızlı otel açılmış olacak. Kongre ve Fuar Merkezimiz yakında açılacak. Ancak, Kongre ve Fuar Merkezi açılması sevindirici olsa da bence o da doğru bir yere yapılmadı. Ben İstanbul CNR fuarına gittim. Sorsan İstanbul’da idim fakat hemen orası da havaalanı karşısında olduğu için uçaktan indim fuara girdim. Fuardan çıktım uçağa bindim. Samsun’da da durum böyle olmasın isterdi gönül. Şehrin arkasına yapılmış olsa idi Samsun’a hava yolu ile gelenler şehrin içine girecekler, gezecekler, yemek yiyecekler ve şehre katkı sağlayacaklardı. Ondan sonra da kongre ve fuar merkezine gideceklerdi.”

27


İş Dünyası

“TURİZM BÖLGELERİ ARTIK HEBA EDİLMESİN” Uyanık, SAMGİAD’ın özen ve azimle sosyal sorumluluk projelerine eğildiğini de dile getiriyor ayrıca: “Bizim üyelerimiz büyük sanayiciler, fabrikatörlerden değil genç girişimcilerden oluşmakta. Kendi işini kurmuş ve başarılı olmuş kişiler daha çok bizim üyelerimiz. Biz Samsun’un sorunlarına her yönü ile genç nesil olarak bakıyoruz. Biz şehrin gelişimine yönelik ticari, sosyal, maddi ve manevi her alanda bir şeyler yapmaya çabalıyoruz. Milli Eğitimle, Emniyet Müdürlüğü ile çeşitli kurum ve kuruluşlar ile ortak sosyal projeler içerisinde yer almanın yanı sıra şehirde gördüğümüz ve şehrin

28

geleceğine yönelik sorun ve çarpıklıklar konusunda da duyarlı olmaya özen gösteriyoruz. Örneğin günümüzde git gide turizm değeri artan Atakum ilçesindeki sahil kesimine Samsun’da hizmet veren birçok devlet kurumunun yerleşiyor olması bizim hassasiyetlerimiz arasında. Çevre illerden birçok iş adamı arkadaşımızın hafta sonlarını değerlendirmek adına Atakum’u tercih ettiğini biliyorum. Bunu bozmamak lazım. Samsun’u Ege ve Akdeniz sahilleri ile yarışır hale getirebilecek Kutlukent bölgesinde ki sahilin Organize ve diğer sanayi siteleri ile doldurulmuş olması yine bizim hassasiyetlerimiz arasında örneğin. Burası ayrıca asıl işlek olan Doğu Karadeniz’in Anadolu’ya bağlandığı bir güzergah. Ankara yolu

üzerinde dağ taş boş dururken biz geçmişte en güzel turizm bölgelerimizi heba etmişiz. Bu alanlar başka şehirde olsa sıra sıra 5 yıldızlı oteller dizilirdi. ” Kurulu sanayinin yetersizliğine de işaret ediyor öte yandan: “Organize sanayi bölgesinde var olan 96 fabrika bu büyük kent için çok küçük bir rakam. Bunlar arasında da ağır sanayi işletmeleri yok denecek kadar azınlıkta. Kentin işsizliği de biraz bundan dolayı. Ama Samsun bir ticaret kenti. Sağlık kenti ve yeni yeni artık turizm kenti oluyor. Tarıma baktığımızda Çarşamba ve Bafra ovalarının kapasitelerinin sadece yüzde 10’unu kullanıldığını görüyoruz. Sayıları çok olsa da, Samsun için bir şeyler yapan sivil toplum örgütü sayısının az olduğunu görüyoruz.” Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

29


Medya

Basın-Yayın ve Enformasyon İl Müdürlüğü umut saçıyor…

Samsun medyası artık daha güçlü 7 Haziran 1920’de “Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti’ adıyla kurulan Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne Atatürk kritik misyonlar yüklüyor. Bugün de başbakanlığın en önemli unsurlarından biri. Samsun Şube Müdürü Tahsin Bayar, güçlendirmeye çalıştıklarını vurguladığı yerel medyaya kıymetlerini iyi bilmelerini tavsiye ediyor. “Günümüzde yerel basın çok önemli bir konumda. Bugün yaygın basını besleyen yerel basın aslında. Yerel basın olmazsa yaygın basın güçlü olamaz.” sözleriyle de çok önemli bir gerçeğin altını çiziyor.

“Karşı kıyımızda bulunan medya kuruluşları ile Samsun medyasının buluşturulması kaynaştırılması ve benzeri birçok çalışmayı yapabiliriz. Bunlar plan ve hedeflerimiz arasında. Samsunlu basın mensuplarını alıp karşı kıyıdaki meslektaşlarının yanına götürebilir oradakileri Samsun’a getirebiliriz.” diyor, Bayar.

30

Sayı 32 / Haziran 2012


“M

illi çıkarlarımızın savunulmasında son derece etkin olan siyaset ve fikir teşkilatının öteden beri ihmal edilmiş olması birçok kötülüklere sebep olmuştur. Avrupa’nın en küçük bir devleti yoktur ki, bu yolda kabil olduğu kadar geniş bir teşkilatı bulunmasın. Bir taraftan Avrupa basınında milli ve meş¬ru davamızı savunmaya yönelik yayınlarda bulunmak, yabancı basını devamlı inceleyerek fikir akımlarını anlamaya çalışmak, öte yandan içeride de zamanın emrettiği fikir ve ruh birliğini sağlamak için her vasıtadan yararlanarak yayınlarda bulunmak zarureti vardır.” 7 Haziran 1920 tarih ve 6 sayılı “Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumiyesi” kanununun Atatürk’çe kaleme alınan gerekçesini okudunuz az önce. Kurumun günümüzdeki adıysa, T.C. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM). Devletinin haber alma, basın ve yayın işlerini yürütüyor. BAŞBAKANLIĞIN KRİTİK KURULUŞLARINDAN… İlk etapta TBMM ve İcra Vekilleri Heyeti Reisi’ne (başbakana) doğrudan bağlanır. 25 Aralık 1920’de Dışişleri Bakanlığı uhdesine geçiyor. Mayıs 1931’de çalışmalarına son veriliyor. 1933’te “Matbuat Umum Müdürlüğü” adıyla yeniden bürokrasideki yerini alıyor. Ama bu defa İçişleri Bakanlığı’nın bir kuruluşudur. 1940’te bir adres değişikliği daha yaşar. Başbakanın direkt takibindedir. İsmi, 1943’te “Basın Yayın Müdürlüğü”, 1949’da da “Basın Yayın ve Turizm Müdürlüğü” olur. 1957’de “Basın Yayın Genel Müdürlüğü” adıyla Basın Yayın ve Turizm Bakanlığı’na devredilir. 1968-1974 arasında bir başbakanlık birimidir. Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’na verilir ardından. 1 Ocak 1982’den itibaren başbakanlıktaki yerini korumakta. 18 Haziran 1984 tarihli ve 231 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü” denir artık ona. Yurtiçi ve dışı kaynaklı haber, bilgi ve belgeleri ilgili yerlere ulaştırıp arşivliyor kurum. Yerli ve yabancı basın kuruluşlarının çalışmalarını kolaylaştırıyor. Uluslararası medyayı yakinen izleyerek karar alma süreçleri-

Sayı 32 / Haziran 2012

Samsun’da üretilen malları buralarda kim tanıtacak? Elbette Samsun’un yerel basını.” diye konuşuyor. BASIN KARTI İŞLEMLERİNDE SAMSUN DEVREDE ARTIK…

ni zamanında ulaştırdığı doğru bilgilerle besliyor. Ülkenin tanıtımına katkı, gerçekçi bir Türkiye imajı oluşumu ve basının gelişimi de temel görevlerinden birkaçı. Güçlü ve özgür gazetecilik ilkesini güdüyor. Genel merkezi, Ankara’da. Adana, Antalya, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir ve Trabzon’daki il müdürlüklerine, Bursa, Çanakkale, Edirne, Konya, Muğla, Samsun ve Şanlıurfa eklendi son zamanlarda. Samsun’daki büroyu Tahsin Bayar yönetiyor. Öncesinde İş-Kur müdürü idi. Sevdiği ve ilgi duyduğu basın mesleği onu bu yöne itmiş. Uzun zamandır sarı basın kartı sahibi aynı zamanda. YEREL MEDYA GÜÇLENDİRİLECEK… Birçok ilde İş-Kur’un kurucu müdürlüğünü üstlenmiş Bayar. Basın-Yayın ve Enformasyon İl Müdürlüğü’nün filizlenmesinde hiç zorlanmadığını söylüyor bu tecrübesinin sayesinde. Yerel medyanın güçlendirilmesini amaçladıklarını belirtiyor. Enformasyon boyutunu da hatırlatarak, “Samsun’un Krasnodar Novorossiysk gibi karşı kıyı şehirleri ile yoğun ilişkileri başladı. Bu başlangıç, diğer karşı kıyı ülkelerine doğru devam edecek. Bu ticari ve turizm ilişkilerinin güçlenmesini basın sağlayabilir. İki ülkenin şehirlerini insanlarını ticaretini turizmini kim tanıtacak. Elbette ki basın. Karşı kıyımızda bulunan medya kuruluşları ile Samsun medyasının buluşturulması kaynaştırılması ve benzeri birçok çalışmayı yapabiliriz. Bunlar plan ve hedeflerimiz arasında. Samsunlu basın mensuplarını alıp karşı kıyıdaki meslektaşlarının yanına götürebilir oradakileri Samsun’a getirebiliriz. Karşı kıyı ülkeleri ile medya buluşması ve sempozyumları düzenleyebiliriz.

Kurumun kıymeti çok iyi bilinmeli Bayar’a göre: “Kısa zaman öncesine kadar Türkiye’nin haberleri dünyaya Atina üzerinden duyuruluyordu. Dünya’daki haberler de Türkiye’ye aynı şekilde. Hatırlarsanız, Reha Muhtar Atina’dan bildiriyor şeklinde haberler vardı. Bunlar artık günümüzde geride kalmış vaziyette. Samsun yerelinde de basın mensuplarının sarı basın kartı başvurusu, enformasyon işlemleri gibi gereksinimleri artık bulunduğumuz kentte çözebileceğiz. Müracaatlar artık Ankara’ya değil Samsun’da yapılabilecek. Sarı basın kartı için Samsun İl Müdürlüğü’ne başvurulduğu günden itibaren bekleme süresi başlıyor. Basın-Yayın ve Enformasyon Kurumu’nun bir diğer işlevi de sarı basın kartı sahibi basın mensuplarının çoğaltılması.” BAYAR: SORUNLARI BAŞBAKANLIĞA KADAR TAŞIRIZ… Şehirdeki gazetecilere sıkıntıları birlikte çözme teklifi de götürüyor Bayar: “Başbakanlığa bağlı bir kurumuz. Bu makama kadar sorunları taşırız. Bugün ülkemizin çok önem verdiği bir konu yerel basın. Devletimizin de yerel basının güçlendirilmesine yönelik politikası var. Günümüzde yerel basın çok önemli bir konumda. Bugün yaygın basını besleyen yerel basın aslında. Yerel basın olmazsa yaygın basın güçlü olamaz. Öncelikli kuruluş amacımızda basına faydalı olmak zaten. Samsun basın sektöründe çalışan arkadaşlarımızın bir çok özlük problemi var. Ben İş-Kur’dan geldiğim için biliyorum; Basın sektörü Samsun’da bu konuda yalnız değil. Birçok sektörde karşımıza çıkan genel bir sorun. Basın kurumları Samsun’da kurumsallaşırsa ki bunun için her türlü desteğe hazırız bu problemlerde çözülebilir. Samsun’da güçlü bir yerel basın olmasına karşın kurumsallaşma problemi söz konusu. Bütün bu iyileştirmeler için öncelikle basından bize talep gelmesi lazım. Ağlamayan çocuğa meme verilmez. Başbakanımız, hükümetimiz ve valimiz buna çok duyarlı.”

31


Medya

BYEGM’NİN TEMEL GÖREVLERİ:

32

• Devletin tanıtma siyasetinin ve tanıtma ile ilgili alanlarda Hükümetçe uygulanacak stratejilerin tespitine yardımcı olmak.

yapmak. • Basınla ilgili münasebetlerin düzenlenmesi ve basının güçlendirilmesi için gerekli faaliyetlerde bulunmak.

• Kamuoyunun ve ilgili makamların zamanında ve doğru bilgilerle aydınlatılmasını ve bu faaliyetler için gerekli aydınlatıcı ve tanıtıcı bilgi akımını sağlamak.

• Yerli ve yabancı basın-yayın organlarının ve mensuplarının çalışmalarını kolaylaştırmaya yönelik tedbirleri almak, bu hususta gerekli düzenlemeleri yapmak

• Türkiye’nin dış tanıtma faaliyetlerini yönlendirmek ve bu amaçla kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör kuruluşları, meslek kuruluşları, amaca yönelik vakıflar, dernekler gibi teşekküllerle işbirliği yapmak. • Yabancı ülkelerde Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda yapılan aydınlatma faaliyetlerine katılmak.

• Hükümet faaliyetlerinin ve yapılan hizmetlerin iç ve dış kamuoyuna etkin bir biçimde yansıtılmasına ve bunların kamuoyu üzerindeki etkisinin belirlenmesine ait hizmetler

• Türkiye aleyhindeki propaganda faaliyetlerini takip etmek değerlendirmek ve sorumlu kamu kuruluşları ile işbirliği yapmak, gerekli karşı tedbirleri almak.

• Enformasyon ve aydınlatma faaliyetlerini Türkiye’nin dış politikasını destekleyecek şekilde düzenlemek ve Dışişleri Bakanlığı ile işbirliği suretiyle yürütmek.

Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

33


Sağlık

Tedavi yarıda kesilirse mikrop ilaca direnç kazanıyor…

Verem değil, ihmal öldürüyor Dünyadaki gibi bizde de verem tedavisinde tatbik edilen ilaçlar Sağlık Bakanlığınca ücretsiz karşılanmakta. 5 çeşit ilaç var. 4’ü hap, biri iğne.

Samsun Halk Sağlığı Müdürü Halk Sağlığı Uzmanı Doktor Ertan Uzun’dan verem tedavisine ilişkin çok ciddi bir ikaz: “Hastaların 6 – 12 ay süreyle düzenli ilaç kullanmaları zordur. Özellikle de tedaviye başladıktan sonra bir-iki ay gibi bir sürede hastalık bulguları hızla düzelir ve hasta iyileştiğini hissederek tedaviyi keser. Tedaviyi kesince, vücutta tümüyle temizlenmemiş olan basiller çoğalmaya başlar ve hastalık tablosu tekrar ortaya çıkar.” 34

Sayı 32 / Haziran 2012


V

erem “tuberculosis basili” adlı mikrobun oluşturduğu solunum yoluyla bulaşan bir hastalık. Öyle ki mikrop, kolayca yerleştiği bünyelerde 10–15 yıl gibi uzun süre belirti vermeden barınabiliyor. Şartlar kendi açısından elverdiğinde birden ortaya çıkıyor. Tabiatıyla ne denli erken farkına varılırsa tedavi ihtimali de aynı oranda yükseliyor. Can alıcı detaylardan biri de, kişideki mikrop temas halindeki herkese sirayet edebilir. Bazı tartışma sırasında başka anlamda dile getirildiği üzere, bilmeden ‘verem ediyoruz’ birbirimizi. Bu yüzden aşırı derecede ciddiyet gerekiyor. Hastalık yapıcı nüve bilhassa kapalı ortamlarda teneffüsle bünyeden bünyeye transfer olabiliyor. Toplu taşıma araçlarındaki risk faktörü azami düzeyde. Genelde akciğerleri mesken tutsa da, baştan ayağa her organa konuşlanabiliyor bu mikrop. Vücut direncinin düştüğünü anlar anlamaz derhal harekete geçiyor. Belki de bu sebeple ince hastalık diyorlar buna. Halk arasındaki yaygın bilginin aksine gıdalarla doğrudan ilgisi yok hastalığın. Tamamıyla dışarıdan kapılan mikroba bağlı. Beslenmedeki dengesizlik ve yetersizlik, bünyeyi dirençsiz bırakarak müdahil olaya. VEREM TEDAVİSİ ÜCRETSİZ… Samsun Halk Sağlığı Müdürü Halk Sağlığı Uzmanı Doktor Ertan Uzun, akciğere ve diğer bölgelere intikaline göre verimin ikiye ayrıldığını, bulaştırıcılık sürecinin birincisinde öbür şıkka nazaran bir hayli etken seyrettiğini söylüyor. Akciğerde yaralar meydana gelince kan tükürüldüğünü belirterek, “Tükürükten kan gelmesi hastalığın en son evresi demek değil.” diyor. Bulgular pek çok solunum yolu hastalığıyla benzeşiyormuş: İki haftadan uzun süren öksürük, balgam atma, gece terlemesi, iştahsızlık ve kilo kaybı… Öksürük iki haftayı aşarsa mutlaka verem savaş dispanserine uğranmasını tavsiye ediyor Uzun: “Hastalığın tedavisinde tüm dünyada kullanılan ilaçlar aslında uzun yıllar önce keşfedilmiş ve yeni buluşlar olmamış fakat etkin ilaçlar. Dünyanın bütün ülkeleri ile birlikte Türkiye’de Sayı 32 / Haziran 2012

de tedavide kullanılan bu ilaçlar Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz olarak karşılanmakta. 5 çeşit ilacın 4’ü hap biri iğne. Bu ilaçların düzenli ve tedavi süresi boyunca kullanılması hastalığın tamamen iyileşmesini sağlıyor. Burada işin sırrı, hastanın iyileştiğini düşünerek ilaçları kullanmayı bırakmaması. İlaçları tedavi süresince kullanan ve tamamen iyileşen hastalar için nüksetme olasılığı hasta olmayan insanlar ile aynı seviyede oluyor.” Türkiye’de verem odaklı ölüm oranı yüz binde 3. Samsun’daysa 2,1. Tüberkülozlu kişi başka bir sebeple ölse dahi istatistiğe dahi. 2009 yılı verileri, bu hastalığa yıllık yakalanma oranında yüz binde 24’ü gösteriyor. 19 Mayıs Şehri’nde 28,3’e çıkıyor nispet. Avrupa ortalaması yüz binde 47, dünyanınkiyse 137. 2011 yılında vilayetteki kayıtlı veremli sayısı 309 idi. Çarşamba, Bafra ve il merkezinde üç adet dispanser faaliyette. Hastalar hayat şartları uygunsuzsa, ildeki Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne yatırılarak iyileştiriliyor. Aslında hastane ortamı bu hastalar için pek tercih edilmiyor. Aktif bulaştırıcılığın geçirildiği ilk 15 gün mecburen kalınıyor hastanede. MİKROPLAR VEREM İLAÇLARINA DA DİRENÇ KAZANABİLİYOR… Mikrop ve virüslerin antibiyotiklere direnç kazanması verem ilaçları için de söz konusu son yıllarda. Düzenli alınmadığında bu tehlike daha da büyüyor. Mikrobun ekmeğine yağ sürülüyor, ilaçlar aksatılarak. Sağlık Bakanlığı bu mevzuda işi sıkı tutuyor. Doğrudan Gözetimli Tedavi Strateji’ni (DGTS- İngilizcesi: Directly Observed Treatment-Short Course/DOTS) devreye sokarak. Sistemi şöyle anlatıyor Dr. Uzun “Görevli bir kişi, hastanın her doz ilacını yuttuğunu gözler. Bu görevli, eğitim almış ve denetlenen bir kişidir. Böylece hastanın tedaviye uyumu garantilenir, her doz ilacı içtiğinden emin olunur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 1991’de tanımlanmıştır. Verem hastalığının tek ve yegane bulaşması solunum yolu ile olduğundan hasta ile aynı havayı ortamı paylaşmak yeterlidir. Toplu-

mun kendisini korumak için, bulaştırıcı olguların tedavisini garantilemesi ve böylece bulaştırıcı kaynakları bulaştırmaz hale getirmesi gereklidir. Zaten dispanserde tanı, tedavi ve takibin ücretsiz oluşu ve ilaçların devlet tarafından karşılanmasının nedeni de budur. DGTS uygulamasının temel nedeni, hastaların tedaviye uyumsuz olmalarıdır. Hastaların 6 – 12 ay süreyle düzenli ilaç kullanmaları zordur. Özellikle de tedaviye başladıktan sonra biriki ay gibi bir sürede hastalık bulguları hızla düzelir ve hasta iyileştiğini hissederek tedaviyi keser. Tedaviyi kesince, vücutta tümüyle temizlenmemiş olan basiller çoğalmaya başlar ve hastalık tablosu tekrar ortaya çıkar.” TEDAVİYİ YARIDA KESEN, BAŞKASINA DİRENÇLİ MİKROP BULAŞTIRIYOR… Araştırmalarla sabit ki; aylık ve hastanın serbest iradesiyle tedavi kürlerinde başarı oranları bir hayli aşağılara iniyor. Hangi hastanın ilaç içimini gevşeteceğini önceden kestirmek imkansız. Yeni veya evvelki değişmiyor, her hasta tedaviyi yarıda bırakabiliyor. Bunun hem bulaşmayı kamçıladığını, hem de mikrobun ilaçlara direnç geliştirmesine yol açtığını vurguluyor Uzun: “Bulaştırdıkları kişilere de bu ilaca dirençli basilleri nakletmektedirler. Eksik tedaviler ile bazı hastalar geçici olarak iyileşebilir, fakat bu hastalarda da hastalık nüksetmektedir. Hastaların ilaçlarını düzenli ve sürekli almalarını garantilemek gereklidir. Bu da DGT ile mümkün olmaktadır. Verem hastasına dispanserde tedavi başlanırken ilaçlarını gözetimli olarak içeceği anlatılır. Hasta ile birlikte kendisine özel bir gözetim planı yapılır. Bu gözetim planı yapılırken hastanın oturduğu yer, yaşı, cinsiyeti, işi ve diğer özellikleri göz önünde bulundurularak hastaya en uygun gözetim şekli tespit edilir. Dispanserlere ulaşılabilecek bölgedeki hastaların ilaçları, gözetimli olarak dispanserde içirilmelidir. Bu hastalar her gün dispansere gelerek ilaçlarını doktor, hemşire, sağlık memuru gözetiminde içmelidirler. Çeşitli nedenlerle dispansere gelmesi zor ise dispanser çalışanı, hastanın evine, işyerine giderek hastaların ilaçlarını içirmelidir. Hasta, dispansere yakın değilse bu işi aile hekimleri de yerine getirebilmektedir.”

35


Köşe Yazısı

Aylin Tat Yeryüzündeki parazitler

P

arazit, bir canlıya bağımlı olarak yaşayabilen ve üzerinde yaşadığı canlıya zarar veren organizmalardır. Bir parazit üzerinde yaşadığı canlının besininden faydalanır, canlının besinine ortak olması üzerinde yaşadığı canlının zayıf düşmesine ve hastalanmasına sebep olur. Yani zararlı canlılardır parazitler. Bu, işin biyolojik kısmı… Birde yeryüzünde yaşayan insan kılığına girmiş parazitler vardır. Bakışları, sözleri hep alıp götürür bizden. Sömürürler, tüketirler iliğimize kadar. Amaçları yok etmektir varlığımızı. Hiçbir hayalin küçümsenmeyecek kadar özel olduğunu düşünürüm insan hayatında. Gerçekleşmeyecek hayalleri insanoğlunun aklına bile getirmezmiş yaradan. Bu manevi duygularla

36

baktığımda da hayatımın hiçbir döneminde hayal kurmaktan, güzel şeyler istemekten vazgeçmedim bu yaşıma kadar.

lenip yok olmuştur zaman içerisinde. Zira yaş çok önemlidir insan hayatında. Her yaşın ayrı bir hayali vardır. Bu yüzden de treni kaçırmamak lazım.

Arkadaşlık ettiğimiz insanların kimliği ve hayata bakışı hepimizi etkiler şüphesiz. İnsanız en nihayetinde, elbette birlikte çay içiyorsak karşılıklı, karşımıza aldığımız insanın eleştirilerini ve sözlerini önemseriz. Hatta bazen sadece onlar için yaşamaya başlarız. ‘’ Başkaları ne der, aman o güler, bu konuşur’’ derken hayallerimizi adeta derin dondurucuya kaldırırız.

Ünlü yazar Twain derki ‘’isteklerinizi, hayallerinizi küçümseyen insanlardan uzak durun, ruhu küçük insanlar başkalarını da daraltmak ve azaltmak ister’’

Ama her şeyin bir son kullanma tarihi vardır. Derin dondurucuya kaldırdık diye on yıl sonra paketi açıp kullanamayız mesela. Derin dondurucun kapağını açtığımızda, paketin son kullanma tarihi geçmemiş olsa dahi o hayale karşı arzu ve isteğimiz törpü-

Sahici dostluklar ortak varlıkların üzerine değil, ortak yoksunlukların üzerine kurulandır unutmamak lazım. Günler günleri kovalar, yoruluruz. Neden yoruluruz bilir misiniz? Yaşamaktan değil hayallerimizi yaşayamamaktır asıl bizleri yoran… Akıl ve ruh sağlığımızı korumak istiyorsak bir bardak çayı bile içeceğimiz arkadaşımızı iyi seçmeliyiz. Haset ve çekememek katmerli bir zehirdir. Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

37


Kapak

Samsunluların merakla takip ettiği proje hızla ilerliyor

Atakum sahillerinde bizi neler bekliyor ? Dünyanın en uzun kumsallarından birine sahip Samsun’un Atakum ilçesindeki sahil düzenleme çalışmalarının şehre katacakları kestirilebiliyor. Acaba kaybettirecekleri de var mıdır?

A 38

takum sahil projesi için, “Bittiğinde Türkiye’nin değil dünyanın en güzel kıyı şeritlerinden birisi olacak.” diyor, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz. Şehir Planlamacıları Odası, ilçenin Karadeniz’in düzenlenebilir en uzun kıyısına sahip olduğunu vurguluyor.

desi şehir. Projeyle kelimenin tam manasıyla bir cazibe merkezi haline gelebilir ilçenin sahilleri. Her türlü su etkinliğine de müsait ayrıca. Güneşli ayların azlığı ve Karadeniz’in hırçınlığı problem sadece. Dipteki kumun hareketliliği ciddi sorun yüzme bilmeyenlere. Can simidi projesiyle aşılmaya çabalanıyor bu sıkıntı.

İlçelerinin çoğu denizle komşu, Samsun’un. Bir turizm kenti iddiası varsa bu potansiyelin değerlendirilmesi gerektiği ortada. Bölge illerin de göz-

Kapağa eğlence artıyor. arasının

taşıdığımız kıyı bandındaki mekânlarının sayısı sürekli Zamanında denizle bulvar konut imarına açılmasının

olumsuz neticeleri çekilmekte şu sıralar. Apartmanların altı mekân. Geceleyin ayyuka eren gürültü rahatsız ediyor haliyle evlerdeki sakinleri. Emniyet Müdürü Hulusi Çelik, özgürlüklerin başkasınınkini engelleyemeyeceğini belirtip, kırmızıçizgi ihlali gerçekleşirse devreye gireceklerini söylüyor. Geçmişteki hataları değiştirmek imkânsıza yakın; geleceğe dönük adımlarda isabet kaydetme ve rehabilite zamanı artık. Yetki karmaşası odaklı kavgalar faydasız. Sayı 32 / Haziran 2012


Halk yoksa hayat da yoktur orada. Hayatın sürdürülebilirliği de kimi kurallara bağlıdır. Denizdeki kum bitmeyebilir ama Atakum için aynı kesinlikte konuşamayız; rantiyeyi ekarte edemedikçe.

Samsun, Samsunluların. Siyasi ayrışmalar rol oynamamalı bu uğurdaki çabalarda. Ön kesmek veya akamete düşürme yaklaşımları son derece ilkel. Sanki şehir ruhu eksikliğinden kıvrandığımız yetmiyormuş gibi… Baştaki bahsettiğimiz, “Adnan Menderes Bulvarı Sahil Yolu Düzenleme Projesi” idi. Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Tarafından “Küçük Ölçekli Altyapı Geliştirme, Kültürel, Turistik Değerleri Ve Ekolojik Dengeleri Koruma Ve İyileştirme Mali Destek Programı” kapsamında. Toplam bütçesi 2.961.385,83 lira. 740.346,46 lirasını Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Sayı 32 / Haziran 2012

karşılıyor. Atakum Belediyesi’nin ortaklığıyla, Büyükşehir Belediyesi’nce yürütülüyor. Projenin amacı şöyle özetleniyor: “TR83 Bölgesi’nin ve Samsun’un turizm potansiyelinin artırılması için nitelikli turizm altyapılarını geliştirerek turizm çeşitliliğini ve bilinirliğini artırarak, farklı turizm olanaklarını geliştirmek adına bölgenin tek sahilinin bölge turizmine marka değeri kazandırarak pazarlanmasını sağlamak ve yeni yatırımlarla zenginleşmiş sosyal yaşam alanlarıyla; kaliteli, yaşanabilir bir çevreyi turizm taraflarının hizmetine sunmak.”

Proje neleri içeriyor diye merak edenlere sıralayalım: 2 kilometrelik sahil şeridi düzenlenerek turizm altyapısına kazandırılacak. Şehrin turizm yatırımları açısından cazipleştirilecek. Sahil ile kent bütünleştirilerek, yaşam kalitesi yükseltilecek. Vilayetin ve bölgenin bilinirliğine katsı sağlanacak. Çevre planlamasında örnek alınacak farklılıklar oluşturulacak. Konunun muhatabı ve ilgililerine mikrofon uzatıp sorular yönelttik. Nasıl bir Atakum’a doğru ilerlemekteydik? Kapak dosyalarında bir bir okuyacaksınız tümünü. En iyisi sizi söylenenlerle baş başa bırakmak…

39


Kapak

Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz:

Atakum dünyanın en güzel kıyı şeritlerinden birisi olacak Atakum sahil düzenleme çalışmaları, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın en ehemmiyet yüklediği projelerin başında gelelerinden. “Burası Samsun’un ve Samsunlunun denizle buluştuğu, kucaklaştığı en önemli yer. Samsun’un bir sağlık bir spor, bir eğitim merkezi olma hedefinin yanında bir turizm merkezi olma iddiası ve çabası da var. İşte bu hedefin önemli ayaklarından birisi de Türkiye’de ender bulunan uzunluk ve güzellikte bir kumsalı ve kıyı şeridiyle Atakum.” diyor, başkan. Sahil kentliliğinin, sahille ve denizle iç içe yaşamayı ‘ayrı bir kültür ve hayat tarzı’ diye niteleyerek, şunları söylüyor: “Deniz kıyısında bulunan ve deniz kenti olma imkanlarını sonuna kadar kullanabilen kentler her zaman ön plana çıkmış ve kendini daha hızlı bir şekilde değiştirmiştir. Biz Atakum sahillerini Samsunluya geri verirken, bu şeritteki birçok haksız ve çirkin yapılaşmayı ortadan kaldırdık. Buralarda kumsalı işgal eden ve başka kimsenin faydalanmasına imkân vermeyen bazı tesisler ve binalar vardı. Bunları olması gereken konuma çekip sahili geri kazandık ve yola devam ettik.” Kıyı ihlallerinin önüne geçilince projenin netleşip önlerinin açıldığını belirtiyor ardından: “Atakum-Taflan deniz bandının 1 kilometrelik bölümü hazırlanan proje konseptine uygun olarak tamamlanıp halkımızın kullanımına açıldı. Kurupelit istikametine doğru 4,5 kilometrelik kesimin projesi hazırlandı ihale edildi ve hızlı bir şekilde etap etap bitiriliyor. Düşünebiliyor musunuz, yaklaşık 6 ki-

40

lometre boyunca uzanan dantel gibi oya gibi işlenmiş kupon bir sahilden bahsediyorum. Burası bittiğinde Türkiye’nin değil dünyanın en güzel kıyı şeritlerinden birisi olacak.” Kafeteryalar, duş alanları, wc’ler, büfeler, bisiklet yolu, gezinti yolları, taşıt yolu, otoparklar ve dekoratif aydınlatma sistemi ile peyzaj ve rekreasyon alanları da var projede. TATİL KÖYÜ HAVASINA BÜRÜNECEK ATAKUM… Yılmaz’a göre, ağustos ayında bitirilmesi hedeflenen düzenlemelerle adeta bir tatil köyü kimliği havasına bürünecek Atakum sahili: “Hem Samsun halkının hem de şehir ve yurtdışından gelen misafirlerimizin denize gireceği, sporunu yapacağı, bisiklete bineceği, yiyip içeceği ve stres atabileceği bir turizm alanından bahsediyorum.” Kurupelit körfezine inşa edilen yat limanını da bu proje kapsamında değerlendiriyor Yılmaz: “Bu liman sadece yatlara teknelere hizmet veren bir alan olmayacak. Bu alanda yapılacak düzenlemelerle insanlar kafelerde oturup Samsun’u izleyebilecek ya da burada mini konserler etkinlikler yapabilecek. Yani kısacası genel olarak Atakum Sahil Yolu olarak bilinen Adnan Menderes Sahil Yolu çalışmaları bittiğinde Samsun Turizm Kenti olma yolunda çok önemli bir kazanım elde etmiş olacak. Uzun yıllar hep birlikte keyif alarak, mutlu olarak ve hepsinden de önemlisi bir sahil kenti insanı olmanın farkına vararak kullanılmasını arzu ediyorum buranın.” Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

41


Kapak

Yazın on binlerin akın ettiği Atakum sahilleri için üretilen proje ülke geneline yayılacak…

Hem işsizliğe, hem de boğulmalara can simidi Can Simidi Projesi’nin boğulma olaylarını önleyebilmek için geliştirilip pratiğe dönüştüğünü belirten İtfaiye Daire Başkanı Hasan İnce: “Karadeniz’in iç kısımlarından ve Samsun’a komşu ve denizi olmayan illerden gelen insanlar Karadeniz sularının yapısını bilmediklerinden dolayı sürekli aslında boğulma tehlikesi ile karşı karşıyalar. Karadeniz yapısı gereği ciddi kum kaymaları ve akıntılara neden olur. Tanınmayan yerde suya girme, dalga, gizli akıntı, girdap, kramp girmesi ciddi boğulma nedenleri.” diyor.

42

Sayı 32 / Haziran 2012


Karadeniz sahil şeridinin orta bölümünde Yeşilırmak ve Kızılırmak nehirlerinin deniz’e döküldükleri deltalar arasında yer alan Samsun, coğrafi konumu itibariyle su varlığı açısından bir hayli zengin. Çok sayıdaki doğal ve baraj gölleri ile göletlerinin yanı sıra yaklaşık 150 kilometrelik kıyı şeridine de sahip. 17 ilçesinin 11’i denizle komşu. Hepsinde de halk plajları var. Son yıllardaki yeni yatırımlarla turizm ve eğlence altyapısı gelişiyor vilayette. İnce kumuyla kıyıları Akdeniz’i aratmıyor. Her türlü deniz aktivitesine müsait. Turizm sektöründeki kurum ve kuruluşların bir araya gelmesiyle doğan platform, ‘Turizm Kenti Samsun’ sloganıyla yoluna devam ediyor. Büyükşehir Belediyesi’nin 2007- 2009 yılları arasında halkın hizmetine sunduğu Mert, Fener ve Bandırma plajları bu uğurdaki gözde adımlar. Üniversite ve ilçe belediyelerine ait toplam 9 havuz da kullanımda. 19 Mayıs Şehri’nin turizme en elverişli sahil bandı Atakum ilçesinde uzanıyor. Her geçen yıl tesisleşiyor şerit. Ancak yadsınamaz bir sorun da yaşanıyor bununla birlikte. Hırçın Karadeniz dalgalarına kapılan onlarca can yok oluyor boğularak. Ayrıca denizin dibi de stabil değil, birden ayağınızın altından kayıveriyor taban. Yüzme bilmeyenler için tehlike daha büyük. İl Ödel İdaresi’nin güdümündeki ‘Gençlere Can Simidi Projesi’ ile aşılmaya çalışılıyor problem. Avrupa Birliği (AB) ve hükümet finanse ediyor projeyi. Hibe miktarı 116 bin 30,8 Avro. Yalnızca 11 bin 603,08 Avro’sunu Türkiye karşılıyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi ve Samsun Turizmciler Derneği ortak projeye. Büyükşehir Belediyesi ve Atakum Belediyesi ise iştirakçi. Artan boğulma ölümleri üzerine harekete geçen İçişleri Bakanlığı’nın girişimiyle plajlar ile deniz, site ve otel havuzlarında cankurtaran bulundurma zorunluluğu getirildi. Talep Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’ndan gelmişti. Başbakanlık’ın 21 Mayıs 2000 tarih ve 2000/760 sayılı Turizm Tesisleri Yönetmeliği dair Bakanlar Kurulu kararıyla mevzuata girdi olay. 7 bin can kurtaran açığından söz ediliyor. Sayı 32 / Haziran 2012

İş-Kur’a kayıtlı 18-29 yaş arası, en az ilköğretimi bitirmiş ve cankurtaran eğitimine uygu gençler eğitimden geçirilecekti proje doğrultusunda. Bu adımla işsizlik yarasına da merhem olunacaktı. Nitelikleri tutan işsiz gençler Gençlere Can Simidi Projesi çerçevesinde eğitim programlarına katıldı. Bronz ve gümüş cankurtaran kursunu başarıyla tamamlayanlar, Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı Sualtı Arama Kurtarma Timi’nde görevlendirildi. Atakum ve Engiz sahillerinde iş başı yaptılar. Çalışmalar; Sahil Güvenlik Komutanlığı, Deniz Polisi ve İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün koordinesiyle sürüyor. Can Simidi Projesi’nin boğulma olaylarını önleyebilmek için geliştirilip pratiğe dönüştüğünü söylüyor, İtfaiye Daire Başkanı Hasan İnce: “Karadeniz’in iç kısımlarından ve Samsun’a komşu ve denizi olmayan illerden gelen insanlar Karadeniz sularının yapısını bilmediklerinden dolayı sürekli aslında boğulma tehlikesi ile karşı karşıyalar. Karadeniz yapısı gereği ciddi kum kaymaları ve akıntılara neden olur. Tanınmayan yerde suya girme, dalga, gizli akıntı, girdap, kramp girmesi ciddi boğulma nedenleri. Atakum ilçesinde meydana gelen boğulma olaylarının artışı nedeni ile doğan gereklilik sonucu Can Simidi Projesi ortaya çıktı. Gerekli ekipman araç ve gereçler sağlandı. Zodyak botlar ATV araçlar sağlandı. Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nün arkasından yat limanına kadar olan kesimde sesli anons ve telsiz sistemleri kurduk. İnsanları dalgalı ve rüzgarlı havalarda bu sesli sistemle uyarıyor can kurtaranlarımız arasında da telsiz ile bağlantı kuruyoruz. Sahil kesiminde 200 metre ara ile tam donanımlı can kurtaranlar yerleştirdik ve can kurtaran kuleleri oluşturduk. Denize bu alanda boydan boya mantar şerit yerleştirdik.” Ülke geneline yayılmak için kitapçıklar halinde denize kıyı diğer şehir vilayetlerine de gönderilmiş proje. Samsun’da da Atakum ile sınırlı değil tabi ki. Büyükşehir’in plajlarında da tatbik edilecek.

43


Kapak

İstatistiklere göre boğulmaların yüzde 95’i yakını tedbirsizlik ve bilinçsizlik sebepli. İyi yüzücülük zannı ve gösteriş merakı da başka bir etken. Yerin tanınmaması, dalga, gizli akıntı, girdap ve kramp da yüzde 5’lik dilimi

oluşturuyor. En fazla boğulma sulama kanallarında görülüyor. En azıysa havuzlarda. DSİ Genel Müdürlüğü’ne de vazife düşüyor bu mevzuda. Boğulmalar Karadeniz Bölgesi’nde yoğunlaşıyor. 08:30-18:00 saatleri

arasında mesai yapan cankurtaranlara hafta sonunda tatil yasak. Hafta içinde o da bir gün izin yapabiliyorlar. 14 Temmuz’da başlayan sezonları 1 Ekim’de sona eriyor.

İTFAİYE DAİRESİ BAŞKANLIĞI SUALTI ARAMA KURTARMA GURUP AMİRLİĞİ MÜDAHALE ENVANTERİ 2010 yılı vakaları

2011 yılı vakaları

2005-2011 yılı arası vaka sayısı

Müdahale edilen olay sayısı

83

91

311

Sağ kurtarılan vatandaş

73

89

285

Ölü kurtarılan vatandaş

10

2

26

ATAKUM’DA ALINAN TEDBİRLER: Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı Sualtı Arama Kurtarma Gurup Amirliği’nin Atakum sahilinde aldığı tedbirler: • 8300 metre saha içerisinde deniz içerisine güvenlik şamandıraları yerleştirildi. • Alan içerisine 100 metrede bir gözetleme kuleleri yerleştirildi. • Muhtelif yerlere uyarı ve ikaz tabelaları koyuldu. • Komisyon tarafından belirlenen kara noktalara (tehlikeli bölgeler) yüzmeye kapatıldı. • Sahanın tamamına sesli anons sistemi kurularak aktif hale getirildi. • 1 adet atv ve buna bağlı kurtarma seti sahada görevlendirildi. • 1 adet jet sky ve kurtarma seti sahada görevlendirildi. • 2 adet tam donanımlı kurtarma botu sahada görevlendirildi. • 1 adet tam donanımlı arama kurtarma aracı sahada görevlendirildi. • Sualtı gurup amirliği idari binası bölgeye taşındı. • Yapılan proje kapsamında 2011 yılı içerisinde 16 sertifikalı cankurtaran görev yapmış olup bu sayı 2012 yılında 35 sertifikalı cankurtarana çıkarılmıştır BOĞULMAMAK İÇİN ŞU 12 ALTIN KURALA UYUN… - Tanımadığınız bir suda tek başınıza yüzmeyin. - Dibini bilmediğiniz bir suya tepe üstü dalmayın. - İyi bir yüzücü olduğunuzu ispatlamaya çalışmayın. - Tehlikeli numaralar yapmaktan ve uzaklara açılmaktan kaçının. - Deniz yatağı ve deniz simidi gibi içi hava doldurulmuş plastik yüzücülere güvenmeyin, kendinizi denizin kucağına bırakmayın. Çünkü farkında olmadan, rüzgar ve akıntı, plastik yatağı veya botu açığa sürükleyebilir. - Tek başınıza yüzerken sürat motorlarına dikkat edin. - Tekne kullanıyorsanız, cankurtaran yeleği giyin. - Şaka niyetiyle de olsa, hiç kimseyi habersiz suya itmeyin. - Su ile vücudunuz arasındaki ısı farkı çoğu zaman fenalaşmanıza ve paniğe kapılarak boğulmanıza sebep olabileceği için suya birden dalmayın. - Yüzerken, küçük çapta da olsa, fenalık hissettiğiniz an sudan çıkın. - Sulama kanallarında, barajlarda veya göletlerde yüzmeyin. - Boğulmak üzere olan ve çırpınan birini gördüğünüz zaman, bu konuda tecrübeniz yoksa, kurtarmak için gitmeyin. Zira boğulmak üzere olan kazazede, can havliyle size tutunmaya çalışacak ve sizin de kendisi ile birlikte boğulmanıza sebep olabilecektir.

44

Sayı 32 / Haziran 2012


Sayı 32 Haziran 2012 28 / Şubat 2012

45 37


Kapak

Belediye Başkanı Burma, yetkisizliğe işaret ediyor…

Sahil Atakum, top Büyükşehir’de Atakum Belediye Başkanı Metin Burma, “Eskiden kalan işgaller var, ancak bunların ortadan kaldırılması konusunda Büyükşehir ve Valilik arasında kimin yapacağı konusunda karşılıklı iddialar var. Bir anlaşmaya henüz varılmış değil. Batı kısımda kalan sahil kesiminde bir disipline ihtiyaç vardır. Kıyı düzenlemesi ile ilgili yapılan plana uygun hale getirilmesi gerekiyor. Bu konuda hem devlet hem büyükşehir çekingen davranmaktadır, bu da gelişmenin lehine olmamakta.” diye konuşuyor.

46

Sayı 32 / Haziran 2012


Kumsalın temizlenmesinden soyunmagiyinme ve duş-tuvalet ihtiyaçlarının karşılanmasına kadar 20 kilometrelik sahilde hizmet verdiklerini ifade ediyor Atakum Belediye Başkanı Metin Burma: “Bu büyükşehrin görevi beni ilgilendirmez, demeden yapıyoruz bunları. Ancak imar hareketleri, burada bir düzenleme yapmak, yapı yapmak yetkisi büyükşehrin ukdesindedir.” Sahil düzenlemesi konusunda geçen yıl büyükşehirle bir karara varmışlar: “Karar verici ve uygulayıcı olan onlardır. Henüz bu noktada bir hareket göremedik. Ancak ben bir an önce yapılmasından yanayım. Bu sözünü ettiğimiz bölgede bir disipline ihtiyaç vardır.” ATAKUM’A EĞLENCE ADASI! Sahilin yüksek volümlü ses, karmaşa ve trafikten arındırılması için “eğlence adası projesi” ürettiklerinden de söz ediyor Burma: “Atakum’da, kıyıdan yaklaşık 100 metre açığa her biri yaklaşık 4’er dönüm olan iki yapay ada oluşturulacak. Dalgalardan etkilenmeyecek taş bloklarla döşendikten sonra yine çeşitli hafriyat malzemeleri ile doldurulacak alanda, daha sonra çevre düzenlemesi ve eğlence mekânları yapılacak. Üzerinde, kafeterya, disko, kır kahvesi, seyir terasları, plaj, sinema ve konser salonları yapılması planlanan iki adanın arasına, bir de yatlar için küçük bir marina inşa edilecek.” Böylece Adnan Menderes Bulvarı’ndaki tüm eğlence yerleri bu adada toplanacakmış. Proje, ilçe belediye meclisinden geçmiş. Burma, ada planıyla sahilin sadece yeme içme, dinlenme ve gezinti yeri haline geleceğini ifade ediyor: “Bu proje sahilin yardımcısıdır. Denize girme olanağını artıracak tesisler de yapılabilir. Aqua parkı da karayolları kampının karşısındaki yere yapılması planlanmıştı. Büyükşehir de buna destek vermektedir. Sahil yolu, bulvar demektir. Ana taşıyıcı yol değil. Ancak burası bisiklet, gezinti yolları biçiminde değerlendirilmesi uygun olacaktır. Eğlence adası projesi onay alabilirse, bu bulvarın yükü azalacak, eğlence, gürültü kısmı adaya gidecek sahil rahatlayacaktır.” Sayı 32 / Haziran 2012

kısımlar zaten plana uygun yapılmıştır. Eğlence yerlerinin oluşması, yeme içme yerlerinin oluşması tamamen imar planının öngördüğü kurallar çerçevesinde olmakta ve büyükşehirden onay almaktadır.”

Metin Burma: “Atakum’da, kıyıdan yaklaşık 100 metre açığa her biri yaklaşık 4’er dönüm olan iki yapay ada oluşturulacak. Dalgalardan etkilenmeyecek taş bloklarla döşendikten sonra yine çeşitli hafriyat malzemeleri ile doldurulacak alanda, daha sonra çevre düzenlemesi ve eğlence mekânları yapılacak.”

DENİZEVLERİ’NDEKİ MÜKTESEP HAK… Sahil kesimindeki konut yapılaşmasına ilişkin de şunları dile getiriyor Burma: “Denizevleri bölgesinde geçmişten bu yana süren bir yapılaşma vardır. Bu müktesep hak olmuştur. Ancak bizim burada öngörümüz gelecekte bu bölgedeki konutlar kendiliğinden fonksiyon değişikliğine uğrayacak yeme içme yerleri otel motel gibi yerlere dönüşecektir. Batıya doğru olan diğer

Denetimler sürmekteymiş: “Kanundan aldığı yetki ile denetimler yapılmaktadır. Atakum sahilinde kıyı ihlali yapan işletmelere gelirsek; bu konuyu değerlendirmesi ve bilgi vermesi gereken kurum Büyükşehirdir. Ne yapmak istediği de dâhil olmak üzere konunu muhatabıdır da. Eskiden kalan işgaller vardır, ancak bunların ortadan kaldırılması konusunda Büyükşehir ve valilik arasında kimin yapacağı konusunda karşılıklı iddialar vardır. Bir anlaşmaya henüz varılmış değildir. Batı kısımda kalan sahil kesiminde bir disipline ihtiyaç vardır. Kıyı düzenlemesi ile ilgili yapılan plana uygun hale getirilmesi gerekiyor. Bu konuda hem devlet hem büyükşehir çekingen davranmaktadır, bu da gelişmenin lehine olmamaktadır.” ATAKUM ÇEKİM MERKEZİ OLACAK… Acaba Atakum Belediyesi sahil bandında işlettiği mekânları yenilerini ekleyecek mi? “Deniz kafeyi kiraya almıştık, işletiyoruz eski iskele parkın orada bir park yapmamız söz konusudur. Amacımız halka hizmet vermektedir. Halkın hizmet alabileceği sektörleri de teşvik etme amacındayız. Bir yolcu iskelesi yapımı planlarımız arasındadır. Atakum’da bir çekim merkezi oluşturma amacındayız.” diye cevaplıyor Burma, bu suali. Ortakları arasında yer aldıkları sahil yolu projesine dairse şunları anlatıyor: “Üretilen proje doğrultusunda gerçekleştiğinde ki; bu 2-3 sene içinde olmaz ama bittiğinde batı kesiminin bizim vitrinimiz olması nedeni ile öngörülen projeye göre hayata geçirilmesi çok önemlidir. Adnan Menderes Bulvarı ve yürüme parkuru bütün Samsunluların yaz aylarında yararlandıkları bir bölgedir. Samsunlu ve buraya gelen insanlara hizmet etmektedir. Sahil özelliği öne çıkmaktadır. Turizmin bence ana temalarından biri budur. Sahil deniz kum olarak turizm merkezimiz bunlardır. Diğerleri bunun çevresine eklenebilir.”

47


48

Say覺 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

49


Kapak

Atakum sahilinde hüküm süren çarpık konut anlayışına işaret eden Özçelik soruyor:

Atakum sahiline konut inşa izni verilmesi ne kadar doğru ? Mimarlar Odası Samsun Şube Başkanı Selami Özçelik, Atakum sahiline yasalar çiğnenerek konut inşa izni verilmesiyle, buranın denizle bütünleşmiş eğlence mekanlarının tek adresi olmasındaki çelişkiye çekiyor dikkatleri: “Eğlence mekanları geceleri gürültü ve kalabalık. Yeni kültür ile artık sabaha kadar yüksek müzik ile eğlence devam ediyor. Şehrin buna cevap verecek başka bir yeri de yok. Ama eğlence mekânlarının üst katları lüks konut. Çok yüksek meblağlara bir konut alıyorsunuz alt katınız çok yüksek gürültü ile bir eğlence mekanı.”

50

Sayı 32 / Haziran 2012


Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası Samsun Şube Başkanı Selami Özçelik Atakum sahilinin Samsun’un kimliğini belirleyen bir yapısı olduğunu söyledi. Mimarlar Odası Samsun Şube Başkanı Selami Özçelik; İç Anadolu Bölgesi halkını geçmişten bu yana Atakum sahillerinin denizle buluşturduğunu belirterek, “Burası daha önceden sadece yazlıkların bulunduğu bir bölge idi. Atakum denilince akla yaz ve deniz gelir.” diyor. Asıl bundan sonra söyledikleri mühim: “Özellikle Bafra yolu yani Atatürk Bulvarı ile sahil yolu yani Adnan Menderes Bulvarı arasındaki yerlerin konut yapılaşmasına açılmaması gerektiğini görüyoruz. Fakat zaman içerisinde burası tamamen konut yapılaşması ile doldu. 1990’lı yıllarda Kıyı yasası çıktığında buradaki binaların imar planı olsa dahi yüzde 50’den az yapılaşma var ise bunlar tespit edilerek yeni kıyı yasasına tabi olacaktı. Bu yasaya göre denize 50 metre uzaklığa kadar yapı yasağı, ikinci 50 metrede ise kamuya kullanım hakkı verecek vatandaşların faydalanabileceği lokanta, çay bahçeleri oteller eğlence mekanları vs yapılara izin veriliyordu. 100 metreden sonra ise konut yapılaşmasına izin verilebiliyordu. Fakat bu yasa olmasına karşın uyulmadı. Tapulara yasaya uygun şerhler düşülse idi önemli ve büyük bir kısmı kurtarılabilecekti. Bugünkü çıkmaza girmeyecekti.” ALTI MEKAN ÜSTÜ LÜKS KONUT! Atakum sahilinde yazlık konut satış izninin arka planında rant var tabiatıyla. Ancak burası şehrin denizle bütünleşmiş eğlence mekânlarının tek adresi. Ortada yaman ve büyük bir çelişki var. Çelişkideki manzarayı şöyle resmediyor Özçelik: “Eğlence mekânları doğal olarak gece gürültü ve kalabalık. Dünyada ve Türkiye’de yeni kültür ile artık sabaha kadar yüksek müzik ile eğlence devam ediyor. Samsun’un bu kültüre cevap verecek başka bir yeri de yok. Ama eğlence mekânlarının üst katlarına bakıyoruz binalar lüks konut olarak kullanılıyor. Çok yüksek meblağlara bir konut alıyorsunuz alt katınız çok yüksek gürültü ile bir eğlence mekanı. Samsun’un genel bir planlaması olması lazımdı. Adnan Menderes Bulvarı ile Atatürk Bulvarı arası eğlence mekânları ve halka Sayı 32 / Haziran 2012

açık alanlar olarak planlanmalı idi ve buralarda konut olmamalıydı. Ayrıca bu bölgeyi trafik ve araç yoğunluğu açısından tıkayan bir de AVM yapıldı. Bir AVM’nin deniz kenarına yapılması ne derece doğrudur?” LİMAN SAMSUN’U DENİZDEN KOPARIYOR… Samsun’un, dünyadaki en kıymetli turizm kaynağı ve doğal güzellik sahil kumu avantajından yeterince istifade edemediğini de vurguluyor Özçelik: “Terme ilçesinden başlayıp Yakakent ilçesine kadar devam eden bir kumsalımız vardı. Bu kadar uzun ve büyük bir kumsal her yerde bulunmaz. Samsun için büyük bir şanstı bu. Şehrin

“Bazı ülkelerin sahil kesiminde kumsal olmadığını ve bu ülkelerin turist çekebilmek için suni kumsallar oluşturduğunu görüyorken Samsun’da doğal kumsalın üzerinin dolgu ile kaplanması akla uygun değildir. Ayrıca doğa ondan aldığınızı mutlaka sizden geri alacaktır.” diye konuşuyor, Özçelik.

doğu tarafında tamamen organize sanayi bölgesi, turizme kapalı. Doğu park dolgu alanı, burada da kumsalı yok etmişiz. 1950’li yılların en büyük hatası Samsun’u denizden koparan liman yapılmış. Batı park da durum aynı. Alan, Atakum’u tehdit eder seviyede ilerliyor. Atakum konut alanları ile dolmuş. Daha ileriye gidiyoruz Dereköy’de balıkçı barınağı Taflan’a kadar olan kısımda denizi ve kumsalı tahrip etti. Bu bölgede denize karşı ko-

ruyucu taş duvarlar örülü.” KUMSALIN ÜZERİ KAPLANIR MI HİÇ? Kenardan sonraki 100 metre yasasına riayet edilmemesinin sonuçları için şunları kaydediyor: “Kıyı kenar çizgisinin kalmayarak konut ve diğer alanlar tarafından işgal edildiği için şimdi de kumsalın dolgu alanı haline getirildiğini görüyoruz. Dolgu ile denize doğru ilerlenerek kıyı kenar çizgisi oluşturuluyor. Hâlbuki kumsalın üzeri hiçbir şeyle kaplanmamalı. Bazı ülkelerin sahil kesiminde kumsal olmadığını ve bu ülkelerin turist çekebilmek için suni kumsallar oluşturduğunu görüyorken Samsun’da doğal kumsalın üzerinin dolgu ile kaplanması akla uygun değildir. Ayrıca doğa ondan aldığınızı mutlaka sizden geri alacaktır. Doğa intikamını ve onun olanı geri alır. Bu dolgu alanları da doğadan çalınarak yapılan yapılardır ve doğa bir gün mutlaka bunun intikamını alacaktır. Bunun örneğini gölcük depreminde gördük. Dolgu alanları üzerindeki her şey denizin dibine gömüldü.” KAMU BİNALARI NİÇİN ATAKUM’A TANIŞIYOR? Büyük kütleli kamu binalarının Atakum’a yöneltilmesini eleştiriyor oda başkanı: “Sanki Samsun’da başka bir yer kalmamışçasına büyük kütleli kamu binaları Atakum’a taşınmak için yarışıyor. Zemin açısından yapılmaz demiyorum ama yapımı da büyük maliyet artışlarına sebep olur bu alanlardaki binaların. Bu alanların altında su var ve sıvılaşma nedeni ile bina yapımına çok uygun değil. Kayalık alanlar ise bina yapımı için daha uygun.” “Atakum’da yapılaşma bitmeden dönüşüme uğramalı. Buradaki konutlar kaldırılmalı. Dönüştürülebildiği kadar binalar pansiyon ve motel tarzı yerlere dönüştürülmeli. Elbette boyutları küçültülerek ve seyrelttirilerek. Başka türlü burada konut ve eğlence mekanları arasında çatışma sürekli olarak devam eder. Bunun temel sırrı planlama yapılması tarım arazileri belirlenecek, sanayi alanları belirlenecek, turizm alanları belirlenecek, konut alanları belirlenecek. Buna göre şehir planlanacak. Ülke de aynı şekilde planlanmalı. Başka türlü bir çözüm üretilemez.” görüşlerini de seslendiriyor Özçelik.

51


Kapak

TMMOB Şehir Plancıları Odası Samsun Şubesi:

Atakum ve sahiline tek başına konut veya turizm öngörülemez TMMOB Şehir Plancıları Odası Samsun Şubesi iki noktaya vurgu yapıyor. Bir: “Kıyı kenar çizgisi dışında kalan alanların şahıslar yerine kamu tarafından kullanılması gerekmektedir. Yürürlükteki mevzuatlar bu yönde alanın projelendirilmesini ve kullanılmasını öngörmektedir.” İki: “Atakum sahilin tek başına turizm veya tek başına konut alanı olarak öngörmek düşünülemez. Bu fonksiyonları belli bölgelerde yer seçtirilmesi ve buna uygun olarak gerekli altyapı ve üstyapı çalışmaları tamamlanmalıdır. Konut ve eğlence alanlarının birbirleri içerisinde yer almamaları uygun olacaktır.”

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Odası Samsun Şubesi’nce Atakum İlçesi’ne yönelik çalışmalar için yapılan açıklamada, ilçenin Karadeniz’in düzenlenebilir en uzun kıyısına sahip olduğuna işaret ediliyor ilkin. Gelişme potansiyelindeki yüksekliğe dikkat çekilerek, ticari alanların çoğaldığına değiniliyor. Nüfus artışının konut ihtiyacını körüklediği hatırlatılarak, “Söz konusu ihtiyaca cevaben Atakum ilçesi, zamanında yapılan imar planları çerçevesinde merkezdeki sıkışık ve yoğun yapılaşmasına alternatif olmuştur. Yeni konut alanların oluşması ve sahil kesiminde yapılan sahil yolu ve peyzaj projeleri sayesinde kamunun kullanımında olmasına paralel bir şekilde, özellikle eğlence sektörü sahil bölgesinde yer seçmeye başlamıştır.” deniliyor. Deniz ve kum faktörleriyle Atakum’um turizm potansiyelinin ortaya çıktığına atıfta bulunularak, şunlar kaydediliyor metinde: “Günümüzde baktığımız zaman yine bu kesimde eğlence sektörü ile birlikte turizme yönelik olarak konaklama tesisleri de bu alanda faaliyete başlamışlardır. Sahil yolu üzeri-

52

ndeki tesislerin denetimi ilgili yerel yönetim ve Büyükşehir Belediye’sinin sorumluluğundadır. Kıyı kenar çizgisi dışında kalan alanların şahıslar yerine kamu tarafından kullanılması gerekmektedir. Yürürlükteki mevzuatlar bu yönde alanın projelendirilmesini ve kullanılmasını öngörmektedir.” ATAKUM, KARADENİZ’İN DÜZENLENEBİLİR EN UZUN KIYISI… Geçmişten günümüze süregelen yanlış uygulamaların biran önce durdurulması söz konusu alanların kamuya kazandırılması üzerinde duruluyor: “Kıyı mevzuatı gereği, söz konusu alanda yer alan eski ruhsatlı yapılar sahil şeridinin kullanımını kısıtlamaktadır. Yeni plan alanlarında sahil şeridinin kara yönünde 50 metresi kamusal alan olarak kullanılabilirken, bu alanlarda mevzuat gereği 10 metreye kadar düşmektedir. Karadeniz’in düzenlenebilir en uzun kıyısına sahip olması, gelişme potansiyelinin yüksek olması, sahil şeridinin ticari fonksiyonla kullanımını teşvik etmekte dolayısıyla bu alanlar artmaktadır. Mevcut binaların yasa gereği zemin katları ticari olarak kullanılabilirken, kat maliklerinin muvafakati ve plan

değişiklikleri ile yapının tamamı ticari olarak projelendirilebilmektedir.” TRAFİK YOĞUNLUĞU VE OTOPARK SORUNU… Trafik sorunu ve otopark yetersizliğinin altı da çiziliyor: “Atakum sahilin tek başına turizm veya tek başına konut alanı olarak öngörmek düşünülemez. Bu fonksiyonları belli bölgelerde yer seçtirilmesi ve buna uygun olarak gerekli altyapı ve üstyapı çalışmaları tamamlanmalıdır. Konut ve eğlence alanlarının birbirleri içerisinde yer almamaları uygun olacaktır. Genelde turizm ( lokanta, otel, eğlence mekânı) amaçlı olarak gerçekleşene tesisleşme hemen bitişiğindeki konut kullanımını olumsuz etkilemek-tedir. Bu durumda özellikle bu alanda ikamet eden çoğunluğun huzuru açısından belli tesislerin (gürültü, trafik yoğunluğu, otopark, güvenlik ve sirkülasyon kaygısı yaratan) belli alanlarda konut alanlarından mümkün olduğu kadar soyutlanması gerekmektedir. Bu şekilde gerçekleştirilecek bir planlama bölgesinde, ileriki yıllarda yaşanabilecek daha büyük kullanım türü karmaşa ve belirsizliği ortadan kaldırılabilecektir.” Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

53


Kapak

Belediyenin turistik tesisleri özel sektöre devretmesini isteyen Turizmciler Derneği Başkanı Dilek Genç:

Atatürk Bulvarı’nın deniz tarafı konuta açılmamalıydı “Bir işletmenin müşterisi varsa bu işletmeye konut sahipleri engel olamaz. Bu mücadeleyi işletmeler kazanır. Atakum’da talep gece hayatı ve müzikli eğlenceye yönelik olduğu sürece bu talebe cevap verilecektir.” diyen Dilek Genç, sahildeki villaların yavaş butik otele dönüşeceğini öngörüyor.

54

Sayı 32 / Haziran 2012


Samsun Turizmciler Derneği Başkanı Dilek Genç, turist çekebilmenin başta alt yapıya endekslendiğini söylüyor: “Atakum’da yapılan Sahil Yolu Projesi bu alt yapılardan bir tanesi. Hızla oteller, pansiyonlar, moteller açılıyor. Cafe, restoranın yanı sıra gece ve eğlence hayatı da buraya kayıyor.” İkincil konumdaki yazlık konutların yavaş yavaş kalktığına, apartman altlarının eğlence mekanlarıyla dolduğuna işaret ediyor: “Bir değişim başlıyor burada. Çünkü konut sahibi insanlar bu eğlence mekanlarından gece hayatından ve gürültüden rahatsız olacaklar ve oluyorlar.” Bir de tespiti var: “Zamanında Atatürk Bulvarı’nın alt kesiminin konuta açılması çok büyük bir hata imiş zaten.” Doğu sahillerindeki sanayileşmenin olumsuz sonuçlarının altını da çiziyor peşi sıra: “Buradan bırakın sanayinin kaldırılması sanayi günden güne büyüyor. Bunun derhal düzeltilmesi lazım. Bu organize sanayinin oradan kalkarak o bölge turizme açılmalı.” BELEDİYELER ÖZELE DEVRETMELİ… Belediyelerin Atakum sahilini tamamen özel sektöre bırakmasını da öneriyor öte yandan: “Bir özel işletmecinin karşısındaki belediye gibi büyük bir kaynağı olan rakipse özel işletmeci burada durmak istemez. Turizmi kalkındıracak olan özel işletmelerdir. Tesisleri belediye yapabilir ama işletmemeli. Samsun’da birçok turizm noktasını belediyeler işletiyor. Özel sektör ayrıca ruhsatlandırmada birçok zorlukla karşılaşıyor ve çok ciddi paralar harcıyor. Belediye ise çok kolay tesisler ve işletmecilik yapabiliyor. Özel sektör belediye ile rakip olarak varlığını sürdüremez. Özel sektör yatırımı olmadan da turizm gelişemez.”

yapmak için ruhsat alırken konut sahiplerine sormaya gerek yok kanunen. Bugün Samsun’un içindeki mekanlarda Atakum ilçesine gitmeye başladılar. Hem konut sahipleri ile sıkıntı yaşanıyor hem de eğlence mekanı oraya kayıyor. Bunun nedeni müşteri talebi. Gelecekte de bu konutlar otele pansiyona motele dönüşecek. Bunun örneklerini görüyoruz. İnsanlar kendi villalarını butik otele dönüştürüyorlar.” HER ŞEY DAHİL’E HAYIR, BUTİK’E EVET Atakum’a “her şey dahil dev oteller inşasına karşı çıkıyor Genç: “Bu sistem şehre de bir şey kazandırmıyor. Bunun yerine butik oteller şirin pansiyonlar daha güzel. Atakum’da da yavaş yavaş olmaya başlayan ve aslında olması gereken de budur.” Samsun Büyükşehir Belediyesi’nce yapılan yat limanını da çok önemsiyor: “Yat turizmi gerçekten ciddi bir turizm kaynağı. Mesela komşumuz Sinop’a Cruise gemileri gelirken Samsun’a gelmiyor. Çünkü bu gemilerin yanaşabileceği bir tek yer

var oda liman. Samsun limanı bugün Cruise gemilerini ağırlayabilecek bir görünüme sahip değil.” Samsun’daki değişim ve dönüşümün ciddi oranda turizme yansıyacağına da inanıyor: “Samsun son yıllarda büyük bir değişim ve dönüşüm içerisine girdi. Arka arkaya 5 yıldızlı otellerin inşaatı başladı. Samsun’a yapılan AVM’ler, şehir için önemli. Sahil yolu projesi devam ediyor. Bu bölgede ayrıca trafik yoğunluğunun azaltılması için Ankara yoluna doğrudan başlanan bir çevre yolu yapılacak. Böylece Atatürk Bulvarının trafik yoğunluğu azalacak. Rusya ile başlayan görüşmeler ve ilişkiler mutlaka güzel yansımalar sağlayacaktır. Bir de karşı kıyı ile uçak ya da deniz seferleri yapılabilirse Samsun gerçekten patlama yaşayacaktır. Bu değişim ve dönüşüm önünde de kimse duramaz. Samsun dışından yatırım gelecek. Firmalar burada arka arkaya faaliyete geçecek. Yeni yapılan oteller diğer yatırımcıları tetikleyecek. Bu gerçekleşecek.” Büyükşehir Belediyesi’nce yapılan yat limanını da çok önemsiyor Genç: “Yat turizmi gerçekten ciddi bir turizm kaynağı. Mesela komşumuz Sinop’a Cruise gemileri gelirken bize gelmiyor. Çünkü Samsun limanı bugün Cruise gemilerini ağırlayacak bir görünüme sahip değil.”

Müzik ve eğlence mekânlarıyla gürültü mücadelesinde müşteri geldiği müddetçe daima konut sahiplerinin kaybedeceğini de öngörüyor Genç: “Bir işletmenin müşterisi varsa bu işletmeye konut sahipleri engel olamaz. Bu mücadeleyi işletmeler kazanır. Atakum’da talep gece hayatı ve müzikli eğlenceye yönelik olduğu sürece bu talebe cevap verilecektir. Ayrıca binaların altına işletmeler açılırken konut sahipleri itiraz etmemiş. Şimdi ise müzikli eğlence Sayı 32 / Haziran 2012

55


Köşe Yazısı

Aydın Doğdu Türk Teknik Direktörler!

O

rtak sevdamız futbolun daha zevkli hale gelmesi için türlü taktik versiyon üretenlerdir onlar. Yaptıkları kolay iş olmamakla birlikte, herkesin de fikrinin olduğu bir iştir. Hele hele ülkemizde futboldan anlayan! O kadar kişi varken yaptıklarının ne denli zor bir iş olduğu görülmektedir. Bir doktora gittiğinizde ona şikâyetinizi söyler reçetenizi alır ve ilacınızı kullanırsınız, zanaat ustasına nasıl bir iş istediğinizi söyler o da onu iyi veya kötü yapar bitirir. Siz göz zevkinize göre hareket edere kanaat bildirirsiniz. Öğretmenlere verdiği dersten imtihan yapma şansınız hiç yoktur! Sadece “Hocam bizim çocuğun durumu nedir?” diye sorarsınız. O da kanaatini söyler size! Oysa futbolun öğreticileri olan Teknik Direktörlerin durumu öyle mi? Bilakis tam tersine yaptıkları işi o kadar kişi biliyor ki! Herkesin muhakkak bir fikri vardır. O topçu niçin orada oynuyor? Bu futbolcu takıma zarar veriyor? Kaleci iyi değil niye oynuyor? Bu kadar kötü takım yapılır mı? İşler iyi giderse; “Bu adam işi biliyor. Takım çok iyi oynuyor. İyi ki bu hoca var!” Türünden sözleri duyarsınız. Ancak o da sınırlı. Bir kaç maç işler iyi gitmedi mi? Onun da sonu kısa oluyor. Ülkemiz futbolunun ilerlememesi veya yavaş ilerlemesinin temelinde zaten kısa

56

dönemlik çalışma mantığının da yattığı görülmekte ve bilinmekte. Bir M.United’ın başındaki Alex Ferguson 26 yılı geçmiştir, bir Arsenal takımındaki Arsene Wenger’in 16 yılı geçen teknik adamlığı gibi ülkemizde ne zaman görünür o bilinmez ama bu gidişle de pek mümkün görünmüyor. Son yılların en istikrarlısı olan Abdullah Avcı’nın İstanbul BB. Teknik adamlığından sonra Milli takıma gitmesiyle herhalde doğabilecek bu tür bir ilkinde önüne geçilmiş oldu. Bunun dışında dönem dönem kabul edersek yakın zamanda Fatih Terim’in Galatasaray başında olduğu yılları toplasak 6 sezonu ancak buluyor. Samsunspor’umuzu da bugüne kadar en çok çalıştıran Teknik Direktör ise Gigi Mulescu (1993-1994 ve 2003 yarım sezon) Türk Teknik Direktörler ise ya sezon içinde ya da sezon sonunda sözleşmelerini bitirmişlerdir. Peki neden istifa eder veya işlerine son verirler? Bunun birçok nedeni vardır. Kimi kendi isteklerinden kimi de gelen baskılardan kaynaklanmaktadır. İşlerin iyi gidip sonrasında da istifa edenler de olduğu gibi temelinde “başarısızlık” faktörünün yattığı görülmektedir. Başarı isteği göreceli bir durumdur. Çünkü kimi ligde kalmak kimi de şampiyon olmak ister. Ancak bunların en büyük nedeni de başta sıraladığımız hem yönetimin hem de baskı gurubu olan taraftar ve medyanın da faktörü var elbette. Sürekli eleştirilen

bir teknik adam ve bunlara adeta uyan futbolcuların olduğu varsayılırsa bir bakıma nedenleri de ortaya çıkıyor. Bu nedenlere ilaveten “yabancı teknik adamlar gibi bizlere şans verilmiyor!” şikayetlerini de duyarız. Bunda haklılık gerekçeleri olmakla birlikte bu durumdan vaziyet çıkaranları da maalesef görmekteyiz. Takım içindeki uyumluluğu sağlayamamış, kendini geliştirememiş, taktik yönüyle zayıf olmasına rağmen bunu kabullenmeyenler de yok değil. Türk futbolunun artık şovenist olmayan söylem eylemlere ihtiyacı var. Futbolda söz sahibi olmuş ülkeleri incelediğimizde hemen hemen hepsinin bir sistemi bulunmakta. Oysa ülkemiz futbolunun bugüne kadar henüz bir “futbol kimliği” maalesef bulunmamakta. Uluslararası platformlarda söz sahibi olabilecek “Türk Futbol Sistemi” denebilecek bir söylemi gerçekleştirdiğimiz söylenemez. Bunun başlıca nedenleri de olayları güncel yaşamış olmamızdan kaynaklanmaktadır. Daha çok geçici futbol tabiriyle de “doldur boşalt” şeklinde olayları geçiştirmek öteye gidemeyişimizdir. Çözümü de mevcut teknik adamlarımızın daha çok işin artık “gazla” değil de “sistemiyle” konuşuluyor olmasından geçmektedir. Bunun içinde her zaman dile getirilir ama hiç bir zaman önem verilmeyen “Altyapı” mevzuatının baştan ele alınmasından geçer. Hem teknik adalar hem de futbolcular için bu olmazsa olmaz bir gerçektir. Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

57


Spor

Temizliği düzenleyen makine dairesindeki arıza sebebiyle bir yıldır kapalıydı…

19 Mayıs Yüzme Havuzu ilk halinden daha yeni Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Ömer Altunsoy, 1989’da hizmete giren yarı olimpik 19 Mayıs Kapalı Yüzme Havuzu’nun tepeden tırnağa yenilendiğini, Atakum’a yapılacak tam olimpiğinin bir ay içinde ihaleye çıkacağını söylüyor.

Ömer Altunsoy: “Havuzdan faydalanan çocuklar arasında eğer iyi bir yüzme sporcusu olacağına dair kriterleri taşıyanlar tespit edilirse onlar için havuz ücretsiz hale geliyor.”

58

Sayı 32 / Haziran 2012


06.00’dan 22.00’ye dek yüzülebilen kapalı havuzda kadınlara her gün seans var. Talep durumunda kapanış saati 24.00’e uzatılıyor. Özellikle Doğu Park alanında sabah yürüyüşü yapanlar mesai öncesi havuzu kullanıyor. Aynı anda 125 kişi faydalanabiliyor tesisten.

19

74 yılında temeli atılmıştı ancak 1989’da halkın hizmetine sunulabilmişti 350 seyirci kapasiteli 19 Mayıs Yüzme Havuzu. Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü’ne ait kapalı havuz, Samsun’un bu alandaki ilk tesisi ve bir yıldır geniş kapsamlı tadilattaydı. Bir hayli yıpranmış ve yılların yorgunluğu binmişti üzerine. 15 Mart’ta açılacaktı ama kısmet mayısaymış.

Sayı 32 / Haziran 2012

Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Ömer Altunsoy’un bildirdiğine göre bir yıl önce havuzun temizliğini sağlayan makine dairesi tamamen iflas etmiş. Tamiri de imkansızlaşmış. Acilen kapatılmış bu sebeple. Aksi halde yüzmeye gelenlerin sağlığı tehlikeye girecekmiş. Buradan başlamış revize. “Sonrasında ise tadilat projemizi yaptırdık. Bina tadilatı ile birlikte yaklaşık bir buçuk milyon lira bir maliyet ortaya çıktı. Ardından bu maliyete

bir de 200 bin lira civarında dış cephe yenilenmesi maliyeti eklendi. Çünkü havuzumuzun bulunduğu alandaki ısı yalıtımı bizim için önemli bu alanı kışın 30 derecede tutmak zorundayız. Yalıtım yakıt verimliliği açısından gerekliydi.” diyor, Altunsoy. Karkası hariç tepeden tırnağa yenilenmiş 25 metrelik 6 kulvardan oluşan 1,90 metre derinliğindeki yarı olimpik havuzun.

59


Spor

125’İ BAYAN 250 KİŞİLİK SOYUNMA ODASI… Projede bazı değişikliklere gidildiğini de anlatıyor Altunsoy, “Önceden soyunma odaları çok küçüktü. Şimdi ise atıl kalan bölümleri soyunma odalarına dahil ederek 125 erkek ve 125 bayanın kullanabileceği toplamda 250 kişilik iki soyunma odasına sahip olduk. Tüm mobilya ve tefrişatı da baştan aşağıya yeniledik. Son derece hijyenik ve modern bir yüzme havuzuna kavuştuk. Havuzumuz tamamen bilgisayar kontrollü durumda işliyor. Nem alma makinesi sayesinde de havuz alanımızda insanlar nem nedeni ile artık bunalmıyorlar. Daha önce havuzumuzu engelli vatandaşlarımız kullanamıyorken eklediğimiz engelli asansörü ve engelli giriş turnikesi sayesinde artık havuzumuzu onlarda rahatlık ile kullanabiliyorlar. Kafeteryasını da baştan aşağı yenilediğimiz ve havuzda yüzen çocukları ailelerinin rahatlık ile kafeteryadan izleyebileceği bir dönüşümde sağladık. Kafeterya işletmecisine de mobilyalarını ye-

60

nileme şartı koyduk, yaptı. Ayrıca havuzumuza bir de ihtiyaç doğrultusunda mescit yaptık.” İşlettikleri havuzların yaz kış faal kaldığını belirten Altunsoy, maliyetleri sebebiyle, diğer branşların aksine bu hizmeti mecburen ücretlendirdiklerini de söylüyor: “Elbette kar amacı güdülmeden sadece masrafları karşılamak üzere. Havuzdan faydalanan çocuklar arasında eğer iyi bir yüzme sporcusu olacağına dair kriterleri taşıyanlar tespit edilirse onlar için havuz ücretsiz hale geliyor.” 06.00’dan 22.00’ye dek yüzülebilen havuzda kadınlara her gün seans var. Talep durumunda kapanış saati 24.00’e uzatılıyor. Özellikle Doğu Park alanında sabah yürüyüşü yapanlar mesai öncesi havuzu kullanıyor. Aynı anda 125 kişi faydalanabiliyor tesisten. 6 antrenör, biri bayan 2 can kurtaran her an hazır. Yüzme bilmeyenlere de 8 kişilik gruplar halinde yüzme dersi veriliyor. Yaz fiyatı kışa nazaran yüksek. Böyle yılı masrafları dengeleniyor.

ATAKUM’A DA OLİMPİK HAVUZ… Atakum’a tam olimpik havuz inşa edileceğini ekleyelim habere. Bir ay içinde ihalesi yapılacak. Yaşar Doğu Çocuk Esirgeme Kurumu önüne konuşlanacak. 50 metre uzunluğunda 10 kulvarlı bir havuz bu. 25 metrelik 8 kulvarlısı da olacak bünyesinde. Çırpınma havuzu da tabi ki. Fitness salonu da dahil projeye. Yanına futbol sahası da yapılacak. Tam bir spor kompleksi düşünülüyor kısacası. 1000 seyircilik havuzda uluslararası müsabakalara gerçekleştirilebilecek. Esirgeme yurdundaki çocuklar antrenör eşliğinde buradan yararlanabilecek. Raylı sistemle ulaşımı çok kolay. Yakınındaki mevcut ve inşası süren oteller de organizasyon planlaması adına büyük bir avantaj aslında. Havuz sayısının şehir halkına yetmediğini dile getiren Ömer Altunsoy, tesisleşmenin büyük ilçelere kayacağını da müjdeliyor öte yandan. Şu anda Vezirköprü, Tekkeköy ve Bafra’da belediyelere ait yüzme havuzları var. Çarşamba’daysa özel bir havuz faaliyette. Sayı 32 / Haziran 2012


TAKIŞOĞLU

Sayı 32 / Haziran 2012

61


Damak Tadı HAZIRLAYAN: MEHTAP YEŞİLBAŞ RENKLİ MAKORAN TARİFİ Ne kadar güzel ve şirin gözüküyor değil mi? Çay saatlerinize renk katmak istiyorsanız renkli makaron tarifi Malzemeler: Makaron hamuru için: 100 gr ince çekilmiş şeker, 50 gr ince çekilmiş badem, 2 yumurtanın akı, 4 çorba kaşığı şeker, Çikolatalı krema için: 1 paket bitter çikolata (80 gr), 1 çay bardağı krema, 30 gr tereyağı, Fıstıklı krema için: 40 gr tuzsuz Antep fıstığı, 1 su bardağı şeker, 100 gr tereyağı, 1 paket vanilya, Portakallı krema için: 100 gr tereyağı, 1 kahve fincanı portakal suyu, 2 çay bardağı şeker, 3 yumurtanın sarısı, 2 yumurta, 1 portakal, 2 çorba kaşığı nişasta. Hazırlanışı: İnce çekilmiş şekeri ve file bademi mutfak robotuna alıp ince un kıvamına getirin (arada bir mutfak robotunu durdurup elinizde harmanlayın). Yumurta aklarını mikserin orta hızında köpük köpük oluncaya kadar beş dakika çırpın. Mikserin devrini artırıp 4 çorba kaşığı şekeri toplam iki dakikada azar azar ekleyin. Bademli karışımı elekten geçirin. Yarısını önceden hazırladığınız yumurta aklı karışıma ilave edin. Tahta bir kaşıkla çok fazla müdahale etmeden karıştırın. Kalan bademli karışıma ekleyip pürüzsüz ve tek bir renk hamur (muz kıvamında) oluncaya kadar tekrar karıştırın. Hamuru sıkma torbasına aktarın. Yaklaşık 2 cm çapında dairesel hareketlerle yağlı kağıt serili fırın tepsisine aralıklı sıkın. Birinci tepsiyi 170 dereceye ayarlı fırında; fırının orta rafında 10 dakika pişirin. Fırından çıkarıp ikinci tepsideki makaronları da aynı şekilde pişirin. Pişen makaronları soğuması için bekletin. Tepsiden özenle çıkarıp iki makaron arasına istediğiniz kremayı sürün. Tost şeklinde kapatıp kapaklı bisküvi kutusuna aktarın. Çikolatalı krema için: Bitter çikolata ve tereyağını benmari usulü eritin. Kremayı ekleyip karıştırın. Soğumaya bırakın. Makaronların arasına çikolatalı karışımdan sürün. Bir gün buzdolabında beklettikten sonra servise hazırdır. Fıstıklı krema için: Antep fıstığı ile ince çekilmiş şekeri mutfak robotunda un haline getirin. Vanilyayı ve tereyağını ilave edip tahta bir kaşıkla krem haline gelinceye kadar karıştırın. Karışımı buzdolabına alıp yarım saat kadar bekletin. Portakallı krema için: Portakalın kabuğunu rendeleyin. Tüm malzemeyi sos tenceresine alıp kısık ateşte muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirin. Ocaktan alıp soğumaya bırakın

62

Sayı 31 / Mayıs 2012


IZGARA PATLICAN DİLİMLERİ Ara yemek olarak olduğu gibi, meze olarak da ikram edebileceğiniz, içinde mayonez barındırmasına rağmen çok ağır olmayan bir tarifimiz var.

Malzemeler: 1 iri patlıcan 1 yemek kaşığı zeytinyağı 2-3 adet domates Yarım su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri 2 yemek kaşığı light mayonez Taze otlar (Fesleğen, maydonoz, dereotu) Tuz, karabiber Hazırlanışı: Patlıcanları ve domatesleri ince ince dilimleyin. Zeytinyağı, tuz ve karabiber ile birlikte harmanlayın. Patlıcan dilimlerinin her yüzünü elektrikli bir ızgarada veya tost makinasında 5′er dakika pişirin. Üzerine dilimlediğiniz domates dilimlerini koyun. Küçük bir kasede rendelenmiş peyniri mayonez, tuz ve karabiber ile karıştırın. Domateslerin üzerine bir çay kaşığı kadar bu karışımdan koyun. Üzerlerini taze otlarla süsleyebilirsiniz.

HASANPAŞA KÖFTESİ Ara yemek olarak olduğu gibi, meze olarak da ikram edebileceğiniz, içinde mayonez barındırmasına rağmen çok ağır olmayan bir tarifimiz var. Malzemeler: 4 adet, 400 gram Patates (orta boy) 2.5 tatlı kaşığı 15 gram Tuz 2 adet, 120 gram Soğan (orta boy) 1 tatlı kaşığı 2 gram Karabiber 2 orta dilim 60 gram Ekmek (bayat) 500 gram Kıyma 2 adet 100 gram Yumurta 1 yemek kaşığı 10 gram Sıvı yağ 1/4 su bardağı 50 gram Süt 1 yemek kaşığı 10 gram Margarin 2 yemek kaşığı 20 gram Salça 1.5 su bardağı 300 gram Su

Hazırlanışı: Patlıcanları ve domatesleri ince ince dilimleyin. Zeytinyağı, tuz ve karabiber ile birlikte harmanlayın. Patlıcan dilimlerinin her yüzünü elektrikli bir ızgarada veya tost makinasında 5′er dakika pişirin. Üzerine dilimlediğiniz domates dilimlerini koyun. Küçük bir kasede rendelenmiş peyniri mayonez, tuz ve karabiber ile karıştırın. Domateslerin üzerine bir çay kaşığı kadar bu karışımdan koyun. Üzerlerini taze otlarla süsleyebilirsiniz. Sayı 31 / Mayıs 2012

63


Foto Haber

LEYLEĞİN SABAH TEMİZLİĞİ Sabah günün ağarmasıyla her canlıda tatlı bir telaş başlıyor. Gözümüzle gördüğümüz ya da fark etmediğimiz her türden canlı ilk ışıklar ile sirkelenip günü karşılıyor. Sabah temizliği özenle yapılıyor, sonra doğada özgürce gezinmeler başlıyor. Bafra Kuş Cenneti bunun en güzel örnekleriyle dolu. Gün ağarırken girdiğimiz Cennet’te, Doğanca’da Leylek Tarlası olarak da adlandırılan bölgeye ulaştığımızda güneş artık yükselmiştir. Nefeslenirken izlediğim şu leyleğin sabah temizliğini kare kare sizinle de paylaşmak istiyorum. Gagası yardımıyla özenle bütün vücudunu temizleyen leyleğin sabah temizliğini gagasını ayağıyla temizleyerek sonlandırması ilginçti.

64

Sayı 32 / Haziran 2012


Çocuk Umudu… Belki oyuncağı kırıldı, belki annesi çok uzaklarda. Dokunsanız ağlayacak gibi ama gözleri umutla parıldıyor… Fokus Derneği’nin Katkılarıyla...

Sayı 32 / Haziran 2012

65


Otomobil

Güvenli sürüş isteyenler bu gazı tercih ediyor…

Lastikte oksitlenmeye nitrojenli çözüm Artık sağladığı pek çok fayda sebebiyle lastikler nitrojen, yani bildiğiniz azot gazıyla şişirilmekte. Birinci tercih sebebi, güvenlik. Yıpranmayı ve patlamayı önlüyor çünkü. Oksijeninkinden iri, kuru, yavaş hareketli molekülleri sayesinde performansa pozitif katkı yapıyor. Lastiğe nüfuzları az. Basınç kaybı oksijeninkinden üç kat düşük.

S

on yıllarda söz lastikten açıldığında sıkça bir gazın adını zikretmekteyiz: Nitrojen. Bildiğimiz azot yani. Elbette ki sağladığı kimi avantajlar sebebiyle girdi otomobil dünyasına. Şişirilmede kullanıldığında içerdeki kauçuk uzun süre esnekliğini koruyor. Böylece lastiğin ömrü uzuyor.

66

Hafifliği de fayda oluşturuyor ayrıca. Yakıttan tasarruf ettiriyor. Kauçuğun yanı sıra kord bezi, çelik teller ve çeşitli kimyasal maddelerin birleşimiyle üretiliyor araç lastikleri. Otolar onunla ayaklarını yere basıyor. Bütün yükü onlar çekiyor aslında. Normal havada yüzde 78 Azot, yüzde 21 Oksijen ve yüzde 0.9 Argon bulu-

nur. Geriye kalan gazların oranı yüzde 1’dir. Karışımdaki oksijen insanlar için hayatı temel kaynaklarındandır ama lastikteki bozulmanın ana etkenlerindendir. Kauçuk bileşimlerinde oksitlenmeye, diğer tabirle deformasyona yol açmaktadır kısaca. Lastiğin duvarlarından sızarak, hava basıncını düşürmektedir. Sayı 32 / Haziran 2012


İçerdeki şişirme basıncıyla ve dışarıdaki hava basıncı arasındaki fark yüzünden hareket içten dışa doğrudur. Bozulma içten başlar. Tahrip oranı artarak dışa yayılır. Kauçuk giderek sertleşir. Tahribat içeriye öncekine nazaran fazla oksijen dolduğundan her hava basımında büyür. Kuru ve yavaş-hareketli moleküllere sahip nitrojen performansa pozitif katkı yapar. Oksijen moleküllerinden iridirler. Lastiğe nüfuzları azdır bu yüzden. Basınç kaybı oksijeninkinden üç kat yavaştır. Lastikte ne nem, ne de oksijen bulunmadığı için uzun ömürlü olur. Jantlar paslanmaz. Lastik ısısı şartlara göre korunur. Güvenli ve masraf kısan sürüş imkanı sunar. Nitrojenin bu özellikleri yıllardır bilinmekteydi. Nitrojenle şişirme esnasında normal havadaki gibi lastiğin içine yağ ve nem basılmamakta. Lastik ve jantta korozyon tehlikesi sıfırlanmakta. İçteki çelik kuşak ve topuk çember telleriyle; jant ve subaplar tez elden yıpranmamakta. Oksijenin butil kauçuk karışımları üzerindeki olumsuz etkisi nitrojenden 4 kat fazla. Nitrojen; normal hava gibi ısınmadığı için genleşmiyor. Oksijensizlik dolayısıyla yanmadığından patlamıyor da. Lastiğin ömrüne tesir eden faktörlerden ilki hava basınç seviyesidir. Asgari ve azami düzeyi aşarsa tamiri güç hasarlar doğabilir. Düzensiz ve erken aşınmaya sebep olur. Basınç lastik soğukken ölçülmelidir. Fabrika değerlerine mutlaka uyulmalı. Rot ayarı da çok önemlidir. Araçtaki mekanik ve süspansiyon sistemindeki aksaklıklar, direksiyon ve araç yönünü farklılaştırabilir. Ön düzen bozukluğu lastiklerin haricinde süspansiyon ve döner aksamına da zarar verir. Bakım gecikirse tamir masrafı tahminlerin fevkine erişir. Jant ve lastiğin kültü, dağılımına uyan bir dengede tutulması şarttır. Bu balans ayarıyla gerçekleşir. Aksi taktirde bilhassa hızlı seyirde zıplama ve yalpalama rahatsızlıklarına şahit olunur. Lastikler de düzensiz aşınır. Lastiklerin yeri belirli periyotlarla değiştirilmelidir. Ön ve arkanın, sağ ve solun aşınma ivmeleri aynı gösterir. Rotasyon sayesinde lastikleriniz çabuk eskimez. Şu altın kuralları kesinlikle aklınızdan çıkarmayın: Araç üreticisinin onayladığı ebattaki lastik ve jantlardan şaşmayın. Uzun yoldayken ve araç yüklüyken hava basıncını 2 PSI arttırın. Karlı ve buzla yollarda lastiğinizin hava basıncını kesinlikle düşürmeyin. Lastik Supap kapaklarını kapatın. Lastiğinizi petrol ürünleri içerikli deterjan veya cilalarla parlatmayın. Diş derinliği 1,6 mm.ye düştüğünde yenisini alın. Derinlik kışları en az 3 olmalı ki, çekiş negatif etkilenmesin. Bozuk satıhlardan yüksek hızla geçmeyin. Kaldırım kenarlarına ve sivri yüzeylere çarpmayın. Stepnenin basıncını da kontrol edin. Lastikleri aşırı basınçlı kompresörlerle yıkatmayın. Bijon somunlarının düzenli kontrolü de bir hayli mühim. Epey bir süre kullanmayacaksanız, aracınızı takoza alın. Lastiklerinizin havasına asgari 15 günde bir bakın. Yedekteki lastikleri inik vaziyette saklayın. Sayı 32 / Haziran 2012

LASTİK SORUNLARI VE MUHTEMEL SEBEPLERİ Viraj alırken ve dururken lastiklerin ötmesi - Düşük hava basıncı. -Direksiyon hakimiyetinin azalması - Düşük hava basıncı, aşınmış lastik Lastiğin omuzlarının fazla aşınması - Düşük hava basıncı, bozuk rot ayarı, standard dışı (geniş) jant. Lastiğin tabanının ortasında aşırı aşınma, vuruntu, yalpalama - Yüksek hava basıncı, balanssızlık, jantta/mekanik aksamda ayarsızlık, Standard dışı (dar) jant. Düzensiz lastik aşınması - Bozuk rot ayarı. NİTROJENİN AVANTAJLARI NELERDİR? LASTİK ÖMRÜNÜ UZATIR: Lastiğin ömrünü olumsuz şekilde etkileyen faktörlerden biri onun aşırı ısınmasıdır. Özellikle sıcak yaz aylarında lastikler çabuk ısınır ve deforme olurlar. Nitrojen ise soğuk bir gazdır. Lastiği sürekli aynı ısı seviyesinde tuttuğundan ondan uzun süreyle verim almayı sağlar. LASTİĞİN HAVA BASINCI DEĞİŞMEZ: Lastik içindeki hava çeşitli etkenlerle genleşir ve basınç değişir. Nitrojen, havayı aynı seviyede tuttuğundan lastiğin hava basıncı sabittir. OKSİDASYON OLMAZ: Normal hava ihtiva ettiği nemi lastiğin içine taşır. Bu nem jantlar ve lastik karkasındaki telleri oksitlendirir. Nitrojen gazı nem barındırmaz. DAHA İYİ YOL TUTUŞ: Nitrojen havadan daha yoğun ve esnektir. Bu yüzden lastiğin yol tutuşu artar. EKONOMİKTİR: Nitrojen havadan daha hafiftir. Araca ekstra yük bindirmez. Bu da yakıt tasarruf demektir. NİTROJENİN UYGULAMA ALANLARI VE FAYDALARI: Ticari havayolları, yıllardır lastiklerinde hava basıncını sabit tutabilen ve kauçukta oksitlenmeyi en aza indiren nitrojeni kullanır. Yarış arabaları ve motosikletleri, nitrojeni kavramayı arttırmak ve ısıyı düşürmek için tercih eder. Yol dışı is makineleri nitrojenle, hava basıncını sabitler ve ısınma kaynaklı patlamaları engeller. TIR filoları yakıt ekonomisi, ömrü uzatmak ve patlamalarını azaltmak amacıyla nitrojenden istifade etmektedir. Otomobillerde de güvenlik ve lastiğin sıhhati nitrojene yönelme sebebidir. LASTİK HAVA BASINCI NİÇİN HAYATİDİR? Yeterli hava basıncı olmayan lastikler; ∙Aracın yükünü destekleyemez ∙Motor gücünü zemine transfer etmekte zorlanır ∙Yakıt tüketimini arttırır ∙Düzensiz aşınır ∙Sürüş güvenliğini azaltır

67


Sinema

Madagaskar 3: Avrupa’nın En Çok Arananları Tür : Animasyon, Macera, Komedi Gösterim Tarihi : 8 Haziran 2012 (1s 30dk) Yönetmen : Eric Darnell, Tom McGrath, Conrad Vernon Oyuncular : Ben Stiller, Chris Rock, David Schwimmer Filmin konusu: Geri dönüyorlar! Aslan Alex, Zebra Marty, Zürafa Melma ve su aygırı Gloria gene ortalığı birbirine katacaklar. Polise yakalanmadan evleri New York’a geri dönebilmek için çareyi gezici bir sirkin gösteri ekibine katılmakta bulurlar. Alex’in amacı mümkün mertebe fark edilmeden eve dönmekken, bu ekiple işi oldukça zordur. Avrupa turnesi şüphesiz ki oldukça renkli geçecektir! İlk iki filmle çocuk seyirci kitlesini kalbinden vuran ama ebevyenleri de sinemaya çekmeyi başaran serinin üçüncü filmi Madagaskar 3 iki yıl sonra yeni maceralarla sinemalara geri dönüyor. Noah Baumbach’ın senaryosunu kaleme aldığı yapım, serinin ilk iki filminin de yazarlığını yönetmenliğini üstlenen Eric Darnell’in rejisiyle kotarılmış.

Karanlık Gölgeler Tür : Komedi, Fantastik Gösterim Tarihi : 15 Haziran 2012 (1s 53dk) Yönetmen : Tim Burton Oyuncular : Johnny Depp, Michelle Pfeiffer, Helena Bonham Carter Filmin konusu: 1960’lı yılların popüler gotik-gerilim dizisinden uyarlanan film, zengin ve çapkın vampir Barnabas Collins’in cadılar, hayaletler ve canavarlarla dolu karanlık dünyasını beyazperdeye taşıyor. Barnabas muhteşem bir hayat sürerken, kıskanç bir cadı tarafından lanetlenerek kontluğu elinden alınan ve 200 yıl kadar toprak altında, tabutta kilitli kalan bir vampirdir. 1972 yılında kopan bir fırtına onun da tabutunu yeraltından çıkartır ve meraklı köylüler sayesinde artık özgür bir vampirdir. Makamını ve intikamını almak için yaşadığı malikaneye geri dönen Barnabas, bildiği, tanıdığı her şeyin, içinde yaşadığı zamanın değiştiğini keşfedecektir. Yeni ailesine ve hayatına uyum sağlamaya çalışırken aklındaki tek hedef onu lanetleyen cadıdan intikamını almaktır... Gene bir Tim Burton-Johnny Depp ortaklığının ürünü olan projede yönetmenin favori oyuncularından olan Helena Bonham Carter, Eva Green, Michelle Pfeiffer ve Jackie Earle Haley göze çarpan diğer isimler.

Buz Devri 4 : Kıtalar Ayrılıyor Tür : Animasyon , Macera, Komedi Gösterim Tarihi : 29 Haziran 2012 (1s 34dk) Yönetmen : Steve Martino Oyuncular : Ray Romano, Denis Leary, John Leguizamo Filmin konusu: Buz Devri 4 : Kıtalar Ayrılıyor (Ice Age: Continental Drift); Manny, Diego ve Sid’in, kendilerini diğerlerinden ayıran afetten sonra sürüklendikleri bir kıtada başlarına gelenleri beyazperdeye taşıyor. Bir buzdağından derme çatma bir gemi yapan kahramanlarımızın maceralarla dolu epik deniz seferi böyle başlıyor. Manny ve arkadaşlarını bu yeni dünyada egzotik deniz canavarları ve acımasız korsanlar da bekliyor. Tarih öncesi sincap Scrat ise bildiğiniz gibi, lanetli palamudu onu nereye sürüklerse oraya gidiyor... 7’den 70’e her yaştan sinema seyircisinin bayıldığı Buz Devri serisinin son filmi 3D olarak 29 Haziran’da sinemalarda olacak...

68

Sayı 32 / Haziran 2012


Say覺 32 / Haziran 2012

69


2.ETAP

70

Say覺 32 / Haziran 2012


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.