BULTÜRK Gazetesi 150.Sayısı

Page 1

Naim Süleymanoğlu Vefatının Ikinci Yıl Dönümünde KKTC Başbakanımıza Kitabımı Taktimi Olimpiyat ve dünya şampiyonu halterci

KTC’de yaşayan Bulgaristan Türkleri üzerine KKTC Başbakanı Sn. Ersin TATAR ile sohbet etme imkanımız oldu. Sohbetimizden sonra kendisine “Bulgaristan Türkleri Kimlik Mücadelesi” ve “Türk Dünyasında bir Bulgaristan Türk’ü 50 yıllık Mücadele” kitaplarımı kendilerine taktim ettim.

Siyasi ve Aktüel Gazete

Naim Süleymanoğlu ölümünün ikinci yıl dönümünde mezarı başında anıldı. Edirnekapı Mezarlığı’nda düzenlenen anma törenine, Türkiye Halter Federasyonu Başkanı Tamer Taşpınar ve yönetim kurulu üyelerinin yanı sıra milli antrenörler ile Süleymanoğlu ailesi ve sevenleri katıldı. Kur’an-ı Kerim okunmasıyla başlayan törende, 22 Kasım’da vizyona girecek “Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu” filminde Süleymanoğlu’nu canlandıran Naim Süleymanoğlu mezarında anma Hayat Van Eck ile Naim Süleymanoğlu töreni düzenlendi. Törene Süleymanoğlu Spor Lisesi öğrencileri ve göçmen derailesinin yanı sıra sporcular da katıldı. neklerinin temsilcileri de yer aldı.

Aylık

Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bildiğimizi Ögretmek Bizim Görevimiz“

Yıl - 16 Sayı: 150 Kasım- 2019 “

Dünya Türk Sivil Toplum Örgütleri Toplantısı, Girne’de yapıldı Açılışı TÜRK-BİR BAŞKANI GÜVEN ARIKLI YAPTI. Cratos Otelde düzenlenen toplantının açılışına Başbakan Ersin Tatar, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, bazı bakanlar ve bazı siyasi parti başkanları da katıldı. Türk Birliği Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen toplantıya, 13 ülkeden 15 genç sivil toplum örgütten temsilciler katıldı. Başbakan Ersin Tatar, gelinen aşamada, Doğu Akdenizdeki doğal gaz ve hidrokarbon alanında verilen mücadele içerisinde, KKTC devletinin çok daha fazla değer kazandığını, dolayısıyla KKTC’yi güçlendirmek gerekir. “Birlik olursak bundan hepimizin faydası olacaktır” diyen Tatar,

Kadim Dost Güney Kore’den BULTÜRK’e Ziyaret

Kadim Dost Güney Kore’den BULTÜRK’e Ziyaret. Avrasya Turan Kültür ve Ekonomi Enstitüsü Başkanı CHO SUNG HEE Genel Sekreteri Hande KAVARNALI ve beraberindeki heyet, BULTÜRK Derneğini ziyaret etti. Devamı 13’te

Barış Pınarı Harekâtında da Türkiye’nin gösterdiği başarının Türkiye devletinin gücünü bir kez daha gösterdiğini, Türk soylarının Türkiye’nin ekseninde birlik ve beraberlik içerisinde mücadele vermesi gerektiğini ifade etti. Gönül birliği, tarih birliği, gelecek birliği duygularını paylaşabilmenin ve hissedebilmenin en büyük onur olduğunu kaydeden Tatar, “Birlik beraberlik ve gelecekte daha büyük başarılar elde edebileceğimizi düşünebilmek en büyük erdemdir” dedi. Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri’ye “TÜRK DÜNYASINDA BİR BULGARİSTAN TÜRKÜ 50 YILLIK MÜCADELE” kitabımı taktim ettim.

Ortaylı ‘Geçmişten Geleceğe Eğitim Politikaları’ konulu bir sunumla katıldı. Sözcü’de yer alan habere göre Prof. Dr. Ortaylı’nın sunumundan bir satırbaşı şöyle: ‘Bazı eğitim sistemleri enternasyonaldir. Köy Enstitüleri modelini Bulgaristan’dan kendisi de Rumeli göçmeni olan Tonguç Bey getirdi. Bulgarlar, 19. yüzyılda ilk milliyetçi gazeteyi İzmir’de çıkardı. İzmir, böyle kozmopolit köşeydi. Köy Enstitüleri sistemi Alman ortaöğretim yapısına benziyordu. Ama sanıldığı gibi komünist değildi. Köy Enstitüleri’ni kapatan Demokrat Parti değil Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Zaten DP ile CHP aynı torbadan çıkmış, öyle birbirine çok yabancı arkadaş falan da değildir.’

K K T C ’ d e İlim Üniversitesi Rektörü’nü Makamında Ziyaret BULGARİSTAN: DÜNÜ VE BUGÜNÜ KONULU KONUŞMA

Sayın Başbakanım, değerli Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi siyasi parti başkanları. Sevgili gençler ve bu olağanüstü değerli uluslararası Türk Dünyası Gençlik Kurultayı delegeleri, Değerli STK yöneticileri ve ev sahibi Güven AKIN Başkanım ve Sivil Kültür kurumları, hepinize Bulgaristan’dan ve Bulgaristan Türk gençlerinden kucak dolusu selam ve sevgiler getirdim. Bu uluslararası gençlik forumunu örgütleyen ve bizleri de bu toplantıya davet eden Türk-Bir Derneği Başkanımıza, Gökçe YÜKSELEN kardeşime ve emeği geçen ekibine teşekkür ederim.

Devamı 11’de

Sayfa 2’de

Sayfa 5’de

Devamı 3’te

Bulgaristan Türklerinin Türkiye’ye Katkıları

Konferans notları – Prof. Dr. İlber Ortaylı Konu: Bulgaristan Türklerinin Türkiye Cumhuriyetinin Aydınlanması ve Sanayileşmesine Olağanüstü Büyük Katkıları. Türkiye’nin sanayileşmesi ve gelişmesinde Balkanlar’dan gelen göçün büyük faydası olduğunu ifade etti. oğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Eğitimde Gelecek Konferansı EKG19’a iştirak eden tarihçi Prof. Dr. İlber

Sayfa 2’de

Sayfa 6’da

Sayfa 10’de

Sayfa 10’de

Sayfa 14’de

Bulgaristan’da

Yerel Seçimler 2019

Sayfa 14’de

Sayfa 15’da

BU GÜN BULGARİSTAN’da YEREL SECİMLER YAPILDI

27.10.2019

Seçime 64 parti ve 8 koalisyon katılmıştır. Meclis Üyeleri - 29 477 Belediye Başkanı - 1 253 Köy Muhtarları - 5 040 Bölge Muhtarları - 463

Kıbrıs İlim Üniversitesi Rektör’ü Prof. Dr. Ahmet Bülend GÖKSEL’i Makamında Ziyaret Ettik

TÜM İLLERDE SEÇİM SONUÇLARI DEVAMI Sayfa -15’te


2 Sayı 149 - Ekim 2019 2

Bulgaristan Türklerinin Sesi Ekonomi

Firdevs BÜYÜKATEŞ

Barış Pınarı Harekatı’nda kullanılan yerli savunma sanayii ürünlerimiz;

VATAN SANA SEN VATANA EMANET VATAN SANA SEN VATANA EMANET En derin karanlıklarda bile Sabahın beyaz örtüsü vardır Küçücük anların bütünü bile Damlalardan oluşan deryalar dır. Karanlık camlarını açacak Elbet sabahların doruğuna Bakışın ışık olup saçılacak Vatanın her karış toprağına Elinde silah göğsünde gurur Zaferlerin TÜRKİYE’YE ibadet Gözlerin düşmanı silahsız vurur Vatan sana sen vatana emanet. FİRDEVS BÜYÜKATEŞ. KIRKLARELİ. Bu şiirimi canım mühendisim,sonsuz gururum BARIŞ BÜYÜKATEŞ’E AĞRI’DA asker olduğu zamanlar yazmıştım. Şimdi tüm askerlere sevgi ve saygılar olsun.

EY MİLLETİM, BEN, MUSTAFA KEMAL’İM ‘Yıkın Heykellerimi’ “Ey milletim, Ben, Mustafa Kemal’im… Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim, Halâ en hakiki mürşit, değilse ilim, Kurusun damağım, dilim. Özür dilerim… Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi… Özgürlük halâ, En yüce değer Değilse eğer… Prangalı kalsın diyorsanız, köleler… Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi… Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı, Orta çağa taşımak istiyorsanız zamanı, Baş tacı edebiliyorsanız Sanatın içine tüküren adamı… Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi… Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın. Anlamı kalmadıysa Yurtta sulh, dünyada barışın. Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın. Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi… Özlediyseniz fesi, peçeyi. Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi. Halâ medet umuyorsanız Şıhtan, şeyhten, dervişten. Şifa buluyorsanız, Muskadan, üfürükçüden… Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi… Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek… Kara çarşafa girsin diyorsanız, Yobazın gazabından ürkerek… Diyorsanız ki, okumasın Kadınımız, kızımız; Budur bizim alın yazımız… Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi… Fazla geldiyse size, Hürriyet, Cumhuriyet… Özlemini çekiyorsanız, Saltanatın, sultanın… Halâ önemini anlayamadıysanız, Millet olmanın… Kul olun, ümmet kalın, Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın… Unutun tüm dediklerimi. Yıkın, diktiğiniz heykellerimi. RAHAT BIRAKIN BENİ…” S.Apaydın

Öksürük, Bronşit, Nefes Darlığı ve Astım İçin Doğal Çare Prof. Dr. Turan Karadeniz, ayva yemenin büyük yararları olduğunu belirtti. Ayva ile hazırlanan şurup ve kompostolar çocuk ishallerine karşı çok etkilidir. Ayva meyveleri kalbe kuvvet verir ve rahatlatır. Kalpteki sıkıntıyı, çarpıntıyı ve ağız kokusunu giderir. Ayva yaprağı kaynatılıp içilirse ishali keser. Harareti ve ishali keser. Hazımsızlığı giderir, mideyi ve bağırsağı kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir. Vücudun gelişmesine yardım eder. Ayva damar sertliğine, karaciğer tembelliğine iyi gelir, tansiyonu düşürür, safrayı düzene sokar.Yapraklarının çayı kalp ağrılarına iyi gelmekte, sakinleştirici özelliği bulunmaktadır. Meyvesinden yapılan reçel, sindirim sistemi rahatsızlıklarında tedavi edici olarak görev üstlenmektedir. Cinsel isteği artırır.ÖKSÜRÜĞÜ GEÇİRMEK İÇİN AYVA BİREBİR.. Tereyağında pişirilen ayva; nefes yolu hastalıklarına, müzmin öksürüğe, bronşite ve tüberküloz hastalığına iyi gelmektedir. Ayva çiçeği bal ile macun yapılıp yutulursa, baş ağrısını keser. Ayvayı kaynatarak suyunu çıkarabilir, hem suyunu içerek hem de ayvaları yiyebilirsiniz. Bu öksürüğü hızla keser, bronşlarınızı açar. Ayva çiçeği kaynatılıp içilirse, kalp çarpıntısını keser, kalbi kuvvetlendirir, annenin

sütünü artırır. Ayva kokusu kalp ve dimağı kuvvetlendirir. Ayva hoşafı yaşlıların ayaklarının tutukluk yapmasını giderir. Ayva varise karşı iyidir, yorgunluğu, bitkinliği giderir.Ayva hoşafı, ağız yaraları ve akciğer veremine iyi gelir. Gece uyurken ağızdan salya gelmesini önler. Ayva yaprağı kaynatılır, suyu ile gargara yapılır, pişmiş yaprakları ile de lapa yapılıp boğaza konursa boğaz ağrısını ve şişliğini giderir. Ayva kabuğu veya ayva çekirdeği kaynatılıp içilirse, idrar yolu iltihaplarına iyi gelir. Ayrıca iştah açar, böbrek ve idrar torbası iltihaplarını iyileştirir. Ayva suyu, vücudu terletmek için çok etkilidir. Ayva suyu, evham ve vesveseye iyi gelir. Burun kanamasını önlemek için buruna ayva suyu çekilir. Ayvanın üzerindeki tüyler, kanayan yere konursa kanamayı durdurur. Göz enfeksiyonlarına karşı, ayva yaprağı kaynatılıp, soğuyan suyu ile günde birkaç kez yıkanır.

TANAP–TAP

Yazan: Neriman KALYONCUOĞLU Konu: Türk Dünyasını Batı Avrupa’ya Bağlayan İlk Enerji Akımı. Türk dünyası Avrupa kıtası enerji kaynaklarına İpsala’da bağlandı. 30 Kasım 2019’da belki de insanlığın (eski kıtanın) bundan böyle kutlayacağı en önemli günlerden birini yaşadık. Edirne ili İpsala’da yapılan büyük bir uluslar arası törenle, adına Güney Gaz Koridoru denen, dev Asya – Avrupa enerji projesinin Avrupa kısmında çok önemli bir kesim kullanıma açıldı. Trans Anadolu Gaz Boru Hattı (TANAP) Hazar Denizinden Yunanistan ve İtalya’ya doğal gaz akıtma hazırlıklarını tamamlıyor. Böylece Güney Avrupa Gaz Boru Hattı projesi hayata geçirilmiş oldu. Kısa adı (TAR) olan Trans Adriyatik Gaz Boru Hattı Yunanistan ve Arnavutluk üzerinden İtalya’ya uzanacak. 2020 yılından sonra bu dev sistemler arası gaz boru hattına Yunanistan üzerinden Bulgaristan’da bağlanacak. Böylece Güney Doğal gaz boru hattından Romanya, Moldova ve Romanya da alabilecek. TANAT fikri 20 yıl önce doğdu. 1.2 trilyon metre küp yedekli Şah Deniz kaynaklı doğal gaz Azerbaycan’dan çekilip, Gürcistan ve Türkiye üzerinden Güney Avrupa’ya yöneldi. Avrupa ülkelerinin Rus doğal gazına yüzde yüz bağlılığını azaltma devrini açtı. Güney Doğal Gaz koridoru Avrupa Birliği Antlaşması 2009’da Prag’da imzalanmıştı. Türkiye’yi geçtikten sonra Güney Avrupa Gaz Boru hattı 3 yoldan devam edecektir. Nabucco (Türkiye- Bulgaristan- Rumanya- MacaristanAvusturya); İTGİ (Türkiye – Yunanistan- İtalya); TAP (Türkiye-Yunanistan-Arnavutluk- İtalya).O zaman TANAP projesi geliştirilirken, Nabucco ‘ya da bağlı olmak üzere, Azerbaycan ’la birlikte gerektiğinde Irak doğal gazından takviye planı da geliştirilmişti. 2013 yılında Güney Doğal Gaz projesinin baş kısmı olarak, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki 2007’de hizmete açılan, Güney Kafkas Doğal Gaz Boru Hattı genişletilmesi kararı alındı. Avrupa Birliğine uzanan bu projenin uzunluğu 3 500 km. Yıllık kapasitesi de 10 milyar metre küptür. Rus kaynaklar bu hacmin AB için çok az olduğunu belirtirken, TANAP’ın bölgesel gaz projelerine engel oluşturmayacağına vurgu yaptı. 2015-2018 yılları arasında Güney Kafkas Doğal Gaz Boru Hattı genişlemesiyle kapasitesi 28 milyar metre küpe ulaştı, ticaret hacmi de 3 milyar US Dolara ulaştı. Bakü –Tiflis-Erzurum 700 km uzun ve yıllık 8 milyar metre küp kapasiteyle hizmete açıldı. Bu projenin hisseleri şöyle dağılmıştır. BP % 28,83, TPAO % 19, Malaysiya % 15,5 ve “Lukoyl” % 10. Türkiye bölümü Kars’tan başlayan TANAP 1850 km uzun olup Avrupa kıtasına Çanakkale Boğazında girip Yunanistan Kipoi mevkisinde TAP’a bağlandı. Bugünkü kapasitesi 16 milyar metre küp olup bu kapasite 60 milyar metre küpe yükseltilebilir ve ancak 6 milyar metre küpü T.C.’de kullanılmak üzere kalacaktır. Bu projenin inşaatı 3 yıl kadar sürdü. (17 Mart 2015’te başlayan çalışmalar 12 Haziran 2018’de tamamlandı.) 8 milyar US Dolar yatırım yapıldı. En büyük yatırımcı ve hisse senetlerinin % 51’ine sahip olan “Güney Doğal Gaz Akımı” Azerbaycan devlet şirketidir. BOTAŞ hisseleri % 30, BP hisseleri de % 12 vb. Yunan sınırından batıya uzanan doğal gaz boru hattı (TAP) 2020’de hizmete açılacaktır. Bu fikir 2003’den beri gerçekleştirilmeye çalışılıyor. 2007’de İsviçre’de tescil edilen “Trans Adriatic Pipeline” (TAP) AG projeyi gerçekleştirmeyi üstlenmiştir. 13 Şubat 2013 günü Atina’da Yunanistan, Arnavutluk ve İtalya liderleri TAP kuruculuğuna ilişkin devletlerarası projeyi imzaladı. Aynı yıl yine bu projenin genişletilmesiyle ilgili Arnavutluk, Karadağ, Hırvatistan ve Bosna-Hersek arasında bir devletlerarası işbirliği memorandumu imzalandı.


Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 149 - Ekim 2019 Kültür ve Sanaat

BULTÜRK’ten Barış Pınarı Harekatı’na Destek

TÜRK-BİR Derneği Genel Başkanı Güven ARIKLI ARIKLI: Türk Birliği Dayanışma Derneği Başkanı Güven Arıklı, bu bayrağı her ülkede, her tür engellemelere rağmen dalgalandırarak, “inandıkları davayı” anlatmaya çalıştıklarını. Bu organizasyonun amacı da, 13 ülkeden gelen 70 civarında sivil toplum örgütü temsilcisi ile kendi coğrafyalarında yaşadıkları sorunlarını görüşmek olduğunu ve İnanıyorum ki gittikleri ülkelerde gördüklerini anlatacaklar ve davamızın birer neferi olacaklardır.” dedi. Ali Murat BAŞÇERİ Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, Türkün yaşadığı her yerdeki sorunları dert edip toplantıyı düzenlemenin önemli vurguladı. Çok önemli bir dönemden geçildiğini, Türk milletinin dönüm noktalarından en önemlisinin İstiklal Harbinin yaşandığı dönem olduğunu kaydeden Başçeri, aynı şekilde Türk milleti ve adada yaşayan Türk Halkı için planlar yapıldığını ancak Kıbrıs Türk halkının bu planlara direndiğini, Türkiye Cumhuriyetinin de 1974’te bu planları yırtıp attığını kaydetti.

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri’ye “TÜRK DÜNYASINDA BİR BULGARİSTAN TÜRKÜ 50 YILLIK MÜCADELE” kitabımı taktim ettim.

Aynı şekilde bugün de Suriye’de, Türkiye’nin yanı başında bir terör devleti yaratılmak istendiğini, bugün de buna karşı mücadele verildiğini kaydeden Başçeri, “Bizim dışımızda yapılmış planların kendi coğrafyamızda yaşayabilme şansı yoktur” dedi. Erhan ARIKLI – Yeni Doğuş Partisi Genel Başkanı. Yeniden Doğuş Partisi Başkanı Erhan Arıklı, sivil toplum kuruluşlarının demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olduğunu ancak bazı kuruluşların emperyalist güçlerin hizmetinde de kullanılabildiğini kaydetti. Arıklı, “Kıbrıs’ın kuzeyinde bin 800 civarında dernek bulunduğunu, 100 tanesinin faal olduğunu, bunun 20 tanesinin milli düşünceye sahip dernek olduğunu, 90’ının KKTC aleyhinde faaliyet yapan, Rumlarla istişare içerisinde olan, ABD elçiliği, AB ile organizasyonlar yapan örgütler olduğunu” söyledi. Arıklı, “Bu zararlı faaliyetleri takip etmesi gereken devlettir. Eğer devletsek bunların mutlaka önlemini almamız gerekiyor. Ancak maalesef demokrasi kisvesi altında KKTC’yi içeriden çökertecek örgütlere dur diyecek herhangi bir hükümet görmedim” dedi.

Konu: GERB partisi sözünde durmayınca, seçmen DPS’ye geri döndü. Bulgaristan yerel seçimlerinde birinci ve ikinci tur arasında herkes önlüğünü silkti. Tarafların birbirlerine söyleyecek sözü kalmadı gibi. En önemlisi de seçileceklerin hak ve devlet için yapabilecekleri bir şey olmadığını herkes gördü. Yerel gelirlerin ancak % 20’sini kullanma hakkı olan belediyeler, büyük projelerin her biri için hükumete, hükmet de Avrupa Birliği merkezlerine el açmak zorunda. Seçimlere ateş verip, statükonun korunmasından yana olan yanı “derenin bildiği gibi akmasından yana olan” Maliye Bakanı 2020 devlet bütçesinden konuştu. Sağlık sektörüne en fazla para ayrılacağını, memur maaşlarında % 10, emekli maaşlarına da % 6,7 zam yapılacağını açıkladı, ama elektrik, su, çöp faturalarının, mülk vergilerinin, araç vergilerinin ve olacak olmayacak işler için kesilen cezaların ne kadar zamlanacağını bildirmedi. Sofya hükumeti istese de köklü bir değişiklik yapamaz, çünkü elini kolunu kaptırmış ve Doğu ile Batı arasında sıkışmış kalmış bir durumda bulunuyor. Duruma Doğu’dan yanı Rusya Federasyonu açısından baktığımızda tablo şudur; Rusya Federasyonu Bulgar şirketleri aktiflerinden (senetlerinden) artık 1,5 milyar (bir milyar beş yüz milyon) Avroluk büyük bir kısmı satın almıştır. Rus şirketleri özellikle 2 yönde aktif olmaya ve başı çekmeye yöneldiler. Birinci yön, savunma (askeri) sanayi; ikinci kol da tele iletişim sanayidir. Son dönemde ülkede sıkça kullanılan anekdot şudur: “Tavuk kuş değilse, Bulgaristan da bir dış ülke değildir.” Politik yorumlarda ifade edilen yeni durum tanımlaması ise şöyledir: “Vladimir Putin ülkesini içeride otoriter rejim kurallarına göre yönetse de, dış siyaseti tamamen emperyal (yayılmacı) bir siyasettir ve saldırganlığı ve genişleme karakteristik çizgileriyle nitelenir.” Bu örneklerden yapılan sentezde, 2019 yılında Bulgar ekonomisinin üçte birinin direk olarak Rusya’ya bağlı olduğunu ve Rusya’dan bağımsız hiç bir şey yapacak durumda olmadığını ortaya koyuyor. Bulgaristan enerjisini (doğal gaz ve petrol) Rusya’dan alıyor. Şu an devletin bütün çabaları Ukrayna üzerinden gelen doğal gazı, iç ve uluslar arası kullanım için adına “Balkan Akım” dedikleri “Türk Akım”üzerinden almaya, ülkeye döşenecek gaz boru hattıyla Türkiye üzerinden alacağı doğal gazı Sırbistan’a ve oradan da Macaristan’a iletmeye çalışıyor. Bulgar Türk sınırına ilk konektörler artık monte edildi ve hizmete açıldı. Böylece Moskova doğal gazı Balkanlara ve Doğu Avrupa’nın merkezi olan Macaristan’a kadar bölgeyi kuşatmış bulunuyor. Üzerinde 20 yıldan beri çalışılan, “Güney Akım”olarak temelleri atılan, ardından suya düşen, BTK – Bulgar Ticaret ve Kooperatif Bankasının büyük skandallarla çökmesine neden olan ve sonra da “Türk Akıma” bağlan şeklinde yeniden gerçekleşen bu proje, Bulgar halkında “korku” uyandırıyor. Bulgaristan ülke içinde doğal gaz şebekesi kurulmamış bir ülkedir ve bütün sanayi tesisleri ve her hanenin Rusya enerji sistemine bağlanmasının ardından gelecek istekler düşünceler doğuruyor. İkinci çok canlı ve etkileyici konu “Belene” kentinde inşası bir enkaz olarak ortaya yatmış, Nükleer Santralin enkazının kaldırılması konusudur. En az 20 milyar Avro tutacağı hesaplanan ve uluslar arası ihalelere çıkılsa da, iş motoru henüz yakılamayan bu proje de teknik ve teknoloji olarak tamamen Rusya’ya bağlıdır. 30 yıldan beri Doğuya bağımlılıktan kurtulup kaderini Batıya bağlamaya çalışan Bulgaristan’da 2 gün sonra – 3 Kasım 2019, Pazar gün – yapılacak olan yerel seçimin ikinci turu işte bu ikircikliğin etkisi altında geçiyor. Çünkü çok net bir biçimde ikiye bölünmüş ve Batıcılar Batıya doğru, Rusçular da Doğuya doğru adım atmaktan korkuyorlar. Çünkü Amerika Birleşik Devletleriyle stratejik işbirliği anlaşması imzalayan, NATO üyesi olan, Avrupa Birliği’ne 2007’den beri üye olan Bulgaristan, Washington’un Romanya ve Polonya’ya kurduğu büyük üslerinden birini Bulgaristan’a tesis eder ve Varna ya da Burgaz limanlarından birine bütün Karadeniz’i kontrol edecek bir askeri filoya üs yaparsa, Rusya ile her konuda papaz olacağını çok iyi biliyor. İşte bu tezat içinde, birisi seçim arifesinde, ikincisi de seçimin 2 turu arasında çok önemli 2 olay yaşandı. Bulgar hükumeti ülkede yeni bir Rusofil (Moskofçu) parti kurmak hazırlığı görenleri tutuk-

3 3

Rafet ULUTÜRK Bulgaristan’da Dönüşüm Yokuşta Mı? ladı, sorguları saldı, Moskova’da Kremlin’e bağlı Stratejik Analiz Şubesini yöneten istasyon şefi V. Raşetnikov’a 10 yıl Bulgaristan’a girme yasağı koydu. İkincisi de Sofya’daki Rusya Federasyonu Büyükçesinin Birinci Sekreterini ülkeden kovdu. Diplomatın, Rusya askeri istihbarat subayı olduğu açıklandı. İşte bu 2 büyük taşın (Rusya ve ABD) arasına sıkışıp kalmışlık korkusu Bulgaristan’da yerel seçimlerin birinci ve ikinci tur arasındaki belirsizliği iyice katılaştırdı. Siyasi dumanı bir türlü kalkmayan bu karışık duru bir de Bulgaristan Başsavcısı seçimi damga vurdu. Seçilmesini hükumetin desteklediği, Cumhurbaşkanın ise onaylamadığı Başsavcı adayı İvan Geşev, bir yandan statükonun adamı, aynı zamanda (Amerikan senatosunda bile tartışma konusu olan) Bulgaristan’da devleti kemirip bitiren rüşvet, kaçakçılık, dolandırıcılık ve dalavere konularını çalışma programına alacağını gündeme getirmiyor. Hükumet partisi GERB ve siyasi ortakları olan aşırı milliyetçiler – VMRO, “Ataka” ve NFSB – partileri ve yerel seçimde koalisyon kurduğu CDC (Demokratik Güçler Birliği tarafından destekleniyor. Fakat Bulgar kamuoyunu kantara koyup tartmak mümkün olsa bu defa muhalefet güçleri sanki daha ağır basıyor. Analizimizi başkentteki durum üzerinden yaptığımızda şunları görebiliyoruz. 2009’dan beri Sofya Büyükşehir Belediye Başkanlığını hiçbir defa ikinci tura kalmadan, tek başına kazanan GERB partisi, bu defa % 37 oyla ikinci tura kaldı. Aslında “bağımsız”aday olduğunu iddia eden, sosyalist parti BSP ve diğer Rusçu güçlerin oyunu alan eski ombudsman Bayan Maya Manolova’nın aldığı % 26 oy, NATO ve Atlantikçi “Demokratik Cephe” adayı Yüksek Mühendis, Sofya Yüksek Mimarlar Odası Başkanı V. İgnatov’un aldığı % 17 oy ile bağımsız olduğunu savunan “Bulgaristan’ın Vatandaşları” hareketinin adayı genç siyasetçi B. Bonev’in ilk turda aldığı % 11 oy birleştiğinde muhalefetin % 54’le GRRB’i Sofya’da 2. Parti durumuna ittiğini görebiliyoruz. Bulgaristan’da bütün dönüşümler Sofya’dan başlar ve gerçekten bu defa dönüşüm, yenilenme, reformların yapılması, adalet ve eşit haklı bir toplum yolu seçilebilir. Ne var ki, Bulgaristan’da değerler kantarı yok ve muhalefet güçlerinin hem sol hem de sağ kanattan olduğundan ve birleşmelerinin olanaksız olduğundan dolayı, eski Sofya Büyük Şehir Belediye Başkanı Bayan Fındıkıva görevine dönecek havası esmeye başladı. Bu seçimde ilk kez Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) Sofya belediye parlamentosuna bir temsilci, Filibe’de de 2 temsilci çıkardı. Yoksul Romanların-Millet yaşadığı 7 başkent semt ve mahallesinin hepsinden GERB partisi % 90 oy aldı. Hatta “evlerinizi yakıp yıkacağım ve sizi bu şehirden kovacağım” diyen ırkçı başı Angel Cambazki de % 4 oy aldı ki, bu gerçek seçmeni etkileyen ani faktörler üzerinde yeni analiz yapılmasını zorunlu kılıyor. Başbakan Boyko Borisov, bTV’de birinci turdan önce Roman semtleri liderlerinin oyların hepsi için kendisinden 3 milyon leva istediğini açıkladı. Burada kontrol edilebilen büyük bir seçmen kitlesinden söz ediyoruz. GERB adayı Bayan Fındıkova birinci turda 170 bin oy almıştır. Bu durumda Bulgaristan’daki yeni durum “sağ politik güçler” ve belirsizliği dışa vurmuş “neo-komünist güçler” arasındaki yeni yüzleşmedir. Geriye bakıldığında mücadele meydanındaki güçlerin gerçekleştirmek istediği projelerin hepsi 50 yıl önce hazırlanmış ve daha o zaman (1980’li yıllarda) politik sergiye konmuştu. Örneğin 3 hatlı Sofya metro planı daha 1975’te çizilmişti. Bu gibi örnekleri sıralayabiliriz. Yazar Georgi Markov 1980’de Batıya kaçmış ve orada “DS” tarafından öldürülmüştür. Geçen sene Sofya’da anıtı dikildi. Olaylar demokratikleşme, modernleşme, yetkinleşme süreci olarak yarım asırlı bir süreçtir.


4 Sayı 149 - Ekim 2019 4

TC Burgaz Başkonsolosu Senem Güzel Ile Röportaj

Kısaca kendinizi tanıtmanızı rica ederiz. 1972 yılında İstanbul’da doğdum. İstanbul’da Fransızca eğitim veren Notre Dame De Sion Lisesi’nden 1991 yılında, Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden 1995 yılında mezun oldum. Fransa’da, Nice Üniversitesi’nde uluslararası hukuk yüksek lisansı yaptım. Fransızca, İngilizce ve İspanyolca bilmekteyim. 1997 yılında girdiğim Dışişleri Bakanlığı’nda Avrupa Konseyi, Orta Asya ve Doğu Afrika Genel Müdür Yardımcılıklarında çeşitli düzeylerde görev aldım. Yurtdışında ise Havana Büyükelçiliği, Paris Başkonsolosluğu ve Varşova Büyükelçiliğinde görev yaptım. Başkonsolosluğun görev çevresi, Malko Tırnovo sınır kapısından, ta Tuna boyuna kadar, oldukça geniş bir alanı kapsıyor. Bu bölgenin mutlaka kimi özellikleri olmalı. Bu konuda ilk izlenimleriniz nedir, paylaşır mısınız? Başkonsolosluğumuzun görev bölgesi Burgaz’ın yanı sıra İslimiye, Yanbolu, Varna, Şumnu, Hacıoğlu Pazarcık, Rusçuk, Silistre, Hezargrad ve Eski Cuma illerini kapsıyor. Ayrıca Hamzabey ve Dereköy sınır kapıları da Başkonsolosluğumuzun görev alanında. Ben 2 Eylül itibariyle Burgaz’daki görevime başladım. Tabiatıyla tüm görev çevremi tanıyacak vaktim olmadı. Ancak şunu söyleyebilirim, Bulgaristan’ın güzel şehri Burgaz’a Başkonsolos olarak atandığım ilk günden itibaren büyük bir heyecan ve onur duydum. Bulgaristan bizim komşumuz, dostumuz ve müttefikimiz. Bizim için önemli bir ülke. Tarihi ve kültürel bağlarımız mevcut. Bulgaristan’ın güzide vatandaşları olan soydaşlarımız bu ülke ile aramızda bir dostluk ve kültür köprüsü oluşturuyorlar. Tüm görev çevremi daha yakından tanımak için gerçekten sabırsızlanıyorum. Görev bölgenizde mukim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına hizmetlerin yanısıra, Bulgaristan yetkilileriyle, soydaş Bulgaristan vatandaşlarıyla ilişkiler, yatırım imkanları gibi, Burgaz Başkonsolosluğu’nun başlıca faaliyet alanları hakkında bilgi verebilir misiniz? Yerel makamlarla, dostluk ve iyi komşuluk hukuku çerçevesinde temasları sürdürerek potansiyel işbirliği alanlarını bulup geliştirme ve iki komşu halk arasındaki dostluk bağlarının geliştirilmesi başlıca faaliyet alanımızı oluşturuyor. İkili ilişkilerin gelişmesinde girişimcilerin önemli bir yeri olduğunu düşünüyoruz. Görev bölgemizde Avrupa pazarını hedefleyen kaydadeğer Türk yatırımları mevcut. Bu işletmeler bulundukları yerlerde ciddi istihdam da sağlamaktalar. Biz Başkonsolosluk olarak yatırımları ve iki ülke arasındaki ticaretin artmasını teşvik ediyoruz. Öte yandan, kültür, sanat, sağlık, eğitim gibi alanlarda da proje geliştirmeye gayret ediyoruz. Bulgaristan’ın güzide vatandaşları olan soydaşlarımız ile Bulgar toplumunun birlikte yaşama kültürünün geliştirilmesi için çaba sarfediyoruz. Soydaş gençlerimizin anadillerini layıkıyla öğrenmelerinin ve Türk kültürünü unutmamalarının içinde yaşadıkları toplum için de bir zenginlik unsuru olduğunu düşünüyoruz. Sınır kapılarında yaşanan sorunlar hepimizin malumu. İki ülke makamları bu sorunların aşılması için çalışıyorlar. Biz de sorunları yakından takip ederek çözüm süreçlerine elimizden gelen katkıyı vermeye çalışıyoruz. Dereköy sınırkapısının modernizasyonu için çalışmalar son hızla sürüyor. Başkonsolosluğumuzda ayrıca, vatandaşlarımızın konsolosluk işlemleri ile bağlantılı olarak pasaport, askerlik, nüfus, doğum, evlilik, vatandaşlık, noterlik gibi konularda hizmet verilmektedir. Görev çevremizde bulunan vatandaşlarımız, öğrencilerimiz, girişimcilerimiz ve Bulgaristan vatandaşlarının konsolosluk işlemlerini en iyi şekilde yerine getirmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin barış ve işbirliği ilkeleri temelinde gelişmesi için sizce daha neler yapılabilir? İki ülkenin ve Türk ve Bulgar halkları arasındaki dostluk bağlarının komşuluğa yaraşır biçimde daha da güçlenmesini arzu ediyoruz. Esasen son dönemde iki ülke ilişkilerinde büyük ilerleme kaydedildi. Bundan memnuniyet duyuyoruz. İlişkileri ilerletmek için her iki tarafta en üst düzeyde siyasi irade mevcut. Karşılıklı üst düzey ziyaretler ilişkileri güçlendirdi. Bu ivmenin devam etmesini diliyoruz. İkili ilişkilerimiz; karşılıklı ziyaretlerin sürdürülmesi, her alanda ortak işbirliği projeleri ve yatırımların artmasıyla gelişmeye devam edecektir.

Bulgaristan Türklerinin Sesi Bulgaristan - Balkanlar

Genç şair Hatice Durgud ile şiir yazmanın güzelliği üzerine

Kırcali doğumlu genç şair Hatice Durgud radyomuza konuk oldu. Plovdiv Üniversitesi Endüstri mühendisliğinden mezun olan 22 yaşındaki Hatice, mesleğinin çok farklı olmasına rağmen şiire ve edebiyata büyük bir tutku duyuyor. Şiire ilk adımı 16 yaşında atıyor. Öncesinde müzik ve sporla ilgilenmiş, şarkı sözleri yazmış, birçok yarışmada dereceye girmiştir. Hatice’nin “Enhar-ı Aşk” şiir seçkisi Türkiye’de İkinci Adam Yayınları tarafından yayınlanmıştır.

Papa’ya yakın piskopos için cinsel taciz nedeniyle uluslararası yakalama emri çıkarıldı Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus’a yakın isimlerden, cinsel tacizle suçlanan Arjantinli piskopos Gustavo Zanchetta için uluslararası yakalama emri çıkarılması talep edildi. Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus’a yakın isimlerden, cinsel tacizle suçlanan Arjantinli piskopos Gustavo Zanchetta için uluslararası yakalama emri çıkarılması talep edildi. Arjantin’in Salta eyaletine bağlı Oran şehrinde Savcı Maria Soledad Filtrin, “iki kurbana sürekli cinsel tacizde bulunmakla” suçlanan eski Oran Piskoposu Zanchetta için uluslararası yakalama kararı çıkarılmasını istedi.

BAN Arkeoloji Müzesi Veliki Preslav hazinesine ev sahipliği yapıyor

Ninesinin sandığında bulduğu tohumla büyük kazanç Iğdırlı çiftçi Alican Açkan, ninesinin sandığından bulduğu tohumları ekerek güz karpuzu yetiştirdi. Açkan, “Özellikle hastalar ve hamile kadınlar talep ediyor. Şimdi kışa girdik, çok istek var. Daha fazla üreterek yoğun taleplere yetişmek istiyorum” dedi. Oba köyünde tarımla uğraşan Açkan, anneannesinin sandığından bulduğu karpuz tohumlarını deneme amacıyla 500 metrekarelik seraya ekti. Çiftçi Açkan, en son 40 yıl önce yetiştirilen ve halk arasında “cille karpuzu” olarak bilinen güz karpuzunu yetiştirerek, hasat etti. Güz karpuzu yetiştiriciliğini yaygınlaştırmak isteyen Açkan, ileri zamanlarda tohumları daha geniş alana ekerek kazanç sağlamak istiyor. Alican Açkan, yaptığı açıklamada, yörede eskiden yaşayan insanların bir sonraki yıl tekrar ekmek için hasadını yaptıkları ürünlerin tohumlarını evlerdeki sandıklarda sakladığını söyledi. “Kilosu 15 liradan alıcı buluyor” Anneannesinin sandığından da güz karpuzu tohumu bulduklarını ifade eden Açkan, şöyle konuştu: “Bulduğumuz tohumu yetiştirdim ve güzel verim aldım. Iğdır’a özgü bir tat olan bu karpuzu daha çok geliştirmek istiyorum. Bu karpuz çok doğal ve organik. Önce 500 metrekare alanda denedim. Önümüzdeki yıl bunu 5 dönümlük tarlada yetiştirmeyi planlıyorum. Ürettiğim karpuz çok büyük rağbet görüyor. Kilosu 15 liradan alıcı buluyor. Özellikle hastalar ve hamile kadınlar talep ediyor. Şimdi kışa girdik, çok istek var. Daha fazla üreterek yoğun taleplere yetişmek istiyorum.” Tarım ve Orman İl Müdürü Özkan Yolcu da üretimi yapılan karpuzun tamamen doğal olduğunu anlattı. Ekilen tohumun genetiğiyle oynanmadığını belirten Yolcu, şunları kaydetti: “Günümüzde tohum piyasasını fazlasıyla sarmış ve zararları her geçen gün biraz daha fazla ortaya çıkan genetiği değiştirilmiş tohumlarla yapılan mücadelede, yerli tohumun önemi bütün dünyaca anlaşılmıştır. Ülkemiz de yerli tohum üretimine büyük bir hız vererek, bu zararlı tohumlarla mücadele içerisindedir. İlimize bağlı Oba köyünde ikamet eden çiftçilerimizden Alican Açkan, dededen kalma eski eşyaların arasında bulduğu karpuz tohumlarını ekerek ürettiği karpuzdan önemli verim aldı.”

Parlamentoya çocuk haklarına özel “Zaman kapsülü” yerleştirildi

BMT’nın Çocuk Hakları Sözleşmesini kabul etmesinin 30. yılı bağlamında Halk Meclisine “Binyılın zaman kapsülü” yerleştirildi. Devlet Çocukları Esirgeme Ajansı’nın girişimiyle hazırlanan kapsülü Parlamento Başkanı Tsveta Karayançeva ve Dijital Ekonomiden Sorumlu AK üyesi Mariya Gabriel tarafında “Avrupa Köşesine” yerleştirildi. 2030 yılında açılması planlanan söz konusu kapsüle, açılacağı 2030 yılında nesle iyilik mesajları taşıyan nesneler ve semboller konuldu.

Ulusal Arkeoloji Müzesi, Bulgaristan’ın en büyük ortaçağ hazinesi olan Veliki Preslav hazinesine ev sahipliği yapıyor. «Prens Saraylarının kapılarına kadar Veliki Preslav Hazineleri» başlıklı sergi 26 Ocak 2020 tarihine kadar ziyaretçileri bekliyor. Ortaçağ döneminden İkinci Bulgaristan payitahtı Veliki Preslav’ın ihtişamını anlatan arkeoloji eserleri, Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Mainz Roma-Alman Müzesi’ndeki restorasyon ve analizlerden sonra 9. yüzyıla ait altın takılar ilk defa sergileniyor.

1 Kasım Bulgar ruhu Aydınlatıcıları Günü

1 Kasım, Bulgaristan tarihinin zor dönemlerinde halkın yolunda meşale olan Bulgar azizleri, aydınları, aydınlatıcıları ve devrimcilerini anıyor. Aydıntılıcalar Günü resmi olarak 1922 yılından bu ytana Aziz İvan Rilski Günü olarak kutlanıyor. 876-946 yıllarında yaşamış Bulgarların en büyük Azizi olan İvan Rilski, ilk aydınlatıcı olarak ilan edilmiştir. 18. yüzyılda ise keşiş Paysiy Hilendarski’nin ismi öne çıkıyor. “Yazdığı” İstoriya Slavyanobılgarska” kitabı ile Bulgarlara şanlı bir geçmişe sahip olduklarını hatırlatıyor. 19. yüzyılda en ünlü aydınlatıcıların başını Vasil Levski ve Hristo Botev gibi kahramanlar çekiyor. Aynı zamanda 1 Kasım- Bulgaristan bilim adamları ve gazetecilerin günüdür.

Asgari Emeklilik 125 Avro Oluyor

İktidar koalisyonun siyasi kurulu, önümüzdeki yılın 1 Temmuz tarihinden itibaren ülkedeki asgari emeklilik maaşı tutarının 125 avroya /250 leva/ çıkarılmasını kararlaştırdı. Asgari emekli aylığına getirilen zam, 600 bin kadar emekliye yansıyacak.

Koalisyon Kurulu, hassas gruplarlara mensup 4 ila 6 yaş arasındaki çocukların anaokul ücretlerinin de devlet tarafından ödenmesini kararlaştırdı. Özel bir fonun oluşturulması yolu ile önümüzdeki üç yılda ayrılacak olan yıllık 35 milyon avro ile ihtiyaç duyulan yerlerde anaokul ve kreşler inşa edilecek.


Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 149 - Ekim 2019

Hainler Çadırında

BGSAM: İlk kez bir yazıyı Türkçe ve Bulgarca olarak veriyoruz. Konu: “O Dosya” Dalaveresi. Kaynak: “Satır aralarından. com” sosyal medya yayını ahmed-dogan-orden-stara-planina Hain-Ahmet Doğan’ın BKP (BSP) lideri ve Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov tarafından “Koca Balkan” ödülüyle2004’te ödüllendirilmesi töreni. (Doğan bu ödülü iade etmemiştir.) Bulgaristan’da Demokratik Güçler Birliği (CDC) iktidar adına Ahmet Doğan’ın işlediği suçları gizledi…. Fakat şu da var, CDC iktidardan Ahmet Doğan yüzünden düştü. Onları kullanmış olsalar da, resmi elbiseli uşakları, onursuz ve namussuz kişileri kimse sevmez, atasözü bu örnekle de teyit edilmiştir. Bulgar Anayasasının 11 maddesinin 4. Fıkrasına ters düşmüş olsa da, 04 Ocak 1990 tarihinde Sofya Şehir Mahkemesi bir etnik parti olan Hak ve Özgürlükler Hareketi’ni (DPS) tescil etti. Bir yıl sonra Jelü Jelev ile Andrey Lukanov bu partinin legalleşmesinde ve daha sonra DPS görev süresinde “Berov” hükümeti kurulmasına arka oldular. 1992’de Filip Dimitrov Bulgaristan başbakanıdır. 04 Şubat 1992’de Ahmet Doğan ve onun şahsi sekreteri Mehmet Tefik Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçiliğini ziyaret etmiştir. Bu ziyaret ajan “Sava”nın yani Ahmet Doğan’ın isteği üzere yapılmıştır. Görüşme esnasında Ahmet Doğan Bulgaristan’ın milli güvenliğine ilişkin 6 dosyayı Büyükelçiliğe teslim eder. Bu dosyalara ek olarak sayıları yaklaşık 1 300 kişi olan Bulgar istihbaratı görevlileri ve ajanlarının tam listesini de sunar. Bu olayı kamuoyu “O Doysa” dalaveresi adıyla öğrendi. Bu dosyalar, 79 ülkede diplomatik görevde bulunan Bulgar milli İstihbarat Örgütü ve Savunma Bakanlığına bağlı Milli Casusluk Dairesinde görevli kişilerin isimlerini ve kişisel verilerini içerir. Bu kişilerden bazıları Büyükelçilik ve konsolosluklar dışında görev alan gizli ajanlardır. Kimileri şoför, diğerleri ticaret şirketlerinde çalışan bir başka grup da bilimsel-teknik casuslukla angaje olmuş kişilerdir. Türkiye Büyükelçiliğine teslim edilen ajan cetvelinde, subaylara, bağlı oldukları şubelere, hangi ülkelerde bulunduklarına ve onları gizleyen öykülere de işaret edilmiş ve yer verilmiştir. Gerçekte, bu olayla Bulgaristan’ın dış ülkelerdeki casus ağı ve bu sistemde çalışanlar ve onların bağları başka bir devlete teslim edilmiştir. Bu bilgiler o kadar kapsamlı ve gerçekçi olduğundan T.C. Büyükelçisi dosyaları alırken “Sen beni hapse attıracaksın!” demiştir. Evrakların teslim edilmesinden sonra Mehmet Tefik Milli Güvenlik Amirliği Başkan ülkeleri Dairesi amir yardımcısı Albay İvan Terziyski’ye telefon açar ve görüşmek ister. Bu temas aynı saat 20.00’da Sofya’nın “Drujba” semtinde gerçekleşir. Mehmet Tefik, aynı gün saat 13.30’da hain-Ahmet Doğan’a Türkiye Büyük Elçiliği’ni ziyareti esnasında refakat ettiğini anlatır ve kopya edilmiş birkaç belgeyi teslim eder. Daha sonra, bu gizli bilgilerin Dış İşleri Bakanı Stoyan Ganev ve sosyalizm döneminde Dış işleri Bakan yardımcısı ve İstihbaratın Birinci Şube görevlisi Jivko Popov tarafından toplanıp derlendirdikleri ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı ve hükümet şaşırmıştı. Bulgar istasyon şeflikleri iş yapamaz hale getirilmiş, Bulgar casuslar ve ajanların hayatı tehlike altına girmişti. Bu bir devletine hainlikti ve öngörülen cezası da çok ağırdı. Bakanlar ve CDC partisinden bilinen kişiler ne yapalım derdine düştüler ve kafalarını tutmuşlardı. Bir yanda, hem milli güvenlimizi tehlike altına atan hem de diğer devletlerle ilişkilerimizi zorlaştıran suç işlenmiş, hainlik yapılmış, öte yanda ise “maviler” dediğimiz politik güçlerin iktidarda kalmaya devam etme arzusu vardı. Zamanın ağır koşullarında ikinci konum üstün geldi. Gerçekleri anlatarak Ahmet Doğanı baştan aşağı soyup sokağa salmak varken, olayı Ahmet doğan ile Stoyan Ganev’in gözden düşürmek için, milli istihbarat örgütü “DS” tuzağı olarak nitelendirdi ve CDC hükümeti Doğan’a şemsiye açma kararı aldı

5

Ekonomi

Türkiyenin Milli Silahları

Kara Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacını karşılaTürkiye’nin ilk milli silahlı drone sistemi SONmak üzere üretilecek olan Yeni Nesil FIRTINA GAR.. obüsleri için T-155 K/M Fırtına Obüs Atış KontHeykel değil ama iş görür idare ediverin gâri. rol Sistemi Sözleşmesi imzalandı.

MMU Motoru Hazır Alım Milli Muharip Uçağının (MMU) prototipinde kullanılacak motorun nasıl edinileceği belli oldu. Uçak prototipinde General Electric firmasının F110 motor ailesinden çift motor kullanılacak. Bu motorların versiyon olması bekleniyor. Bu motor ailesi F-16 uçaklarıyla tanınıyor. Öte yandan C4Defence’in edindiği bilgiye göre bu motorlar ABD’den hazır alım yoluyla tedarik edilecek. General Electric’in ortak olduğu Eskişehir’de konuşlu TEI firmasının bu motorların üretiminde iş payı planlanmadı.

ASELSAN tarafından geliştirilen Uzaktan Komutalı Silah Sistemi Sarp-Zafer , YÖRÜK 4x4’ün ihraç edildiği yer olan KATAR’da zorlu testlere tâbi tutuldu. Sarp-Zafer, YÖRÜK 4X4 ile birlikte ilk ihracat başarısına sahip olacak. Araç içinden mühimmat yükleme yeteneği, mühimmat bittiğinde personelin zırhlı aracın dışına çıkmasına gerek kalmadan takviye yapmasına imkan sağlıyor. Oldukça düşük bir siluete sahip olan Sarp-Zafer, özellikle meskun mahal operasyonları için tasarlandı.

Cumhurbaşkanı Radev: Tek başımıza baş edemeyiz

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, ülkesinin ani bir düzensiz göç dalgasına hazır olmadığını belirterek, “Ani bir göç dalgasına karşı tek başımıza baş edemeyiz.” dedi. Radev, başkent Sofya’da katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada, Barış Pınarı Harekatı nedeniyle Türkiye-Bulgaristan sınırında çıkabilecek ani göç dalgasını kaldıramayacaklarını söyledi.

Doğabilecek benzer bir krize karşı Avrupa Birliği’nin (AB) sahip olduğu tüm mekanizma ve araçlarını kullanmasının şart olduğunu belirten Radev, “Ani bir göç dalgasına karşı tek başımıza mücadele edemeyiz.” ifadesini kullandı. Radev, tüm Avrupa’nın istenmeyen düzensiz göçe karşı ortak eylem planına katılması gerektiğini söyledi.

5

Prof.Dr. Ramazan BİÇER

İmam Mâtürîdî

Mâtüridî’nin Hayatı ve Eğitimi Mâtüridî’nin tam adı, “Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî, el-Hanefî” şeklindedir. Onun yapmış olduğu çalışmalar ve vermiş olduğu ilmi mücadeleler sonucunda ona, “Alemü’lHüdâ/Hidayet sembolü”, “İmâmü’l-Hüdâ/ Hidayet önderi”, “İmamü’l-Mütekellimîn/ Kelâmcıların imamı”, “Musahhihu Akâidi’lMüslimîn/Müslümlanların inançlarını yanlışlıklardan arındıran”, “Reîsü Ehli’s-Sünne/ Ehl-i sünnet’in reisi” gibi çeşitli unvanlar verilmiştir. Tahminen 256/870 yılında bugün Özbekistan Cumhuriyeti’nin sınırları içinde bulunan Semerkant’ın dış mahallesi olan Matürid’de doğmuş olan Mâtürîdî’nin hayatı, 333/944 yılında burada sona ermiş ve Semerkand’ın Çakerdize mahallesinde ulema ve eşraf kabristanına gömülmüştür. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Mâtürîdî, yaşadığı asırda özellikle İslâm kültür merkezi olarak tanınan ve ileri seviyede eğitim veren Semerkand’da tahsiline başlamış ve bu ilmî çevreden yeterince istifade etmiştir. Zamanın en önemli ve tanınmış Hanefi âlimleri ile tanışarak onların ilim halkalarına katılmış, verilen derslere devam ederek dinî ilimler sahasında donanımlı biri haline gelmiştir. Bu doğrultuda genellikle Hanefî mezhebine bağlı âlimlerden ders alan Mâtürîdî, ilmî bakımdan Ebû Hanîfe’nin görüşleri ve öğrencileri ile bağlantılı olmuştur. Mâtürîdî Hanefi mezhebinin üçüncü veyahut dördüncü kuşak alimlerindendir. Ebû Hanife’nin (ö. 150/767) öğrencilerinden Muhammed eş-Şeybânî’nin öğrencisi Ebû Süleyman el-Cüzcânî’nin talebesi Ebû Bekir Ahmed b. İshak el-Cüzcânî, Nusayr b. Yahya el-Belhî ve Nişabur Kadısı Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed b. Reca el-Cuzcânî gibi hocalardan ilim tahsil etmişse de öğrenimini, henüz yirmi yaşlarında iken hocası Ebû Bekir Ahmed el-Cüzcânî ile birlikte ulema reisliğini deruhte eden ve Darü’I-Cüzcâniyye’de ders veren Ebû Nasr el-İyâzî’den tamamlamıştır. Bu doğrultuda Mâtürîdî, Ebû Hanife’nin görüş ve metodunu doğruya en yakın ve düzgün olarak elde etme ve anlama imkânına sahip olmuştur. Eğitim süresini tamamlayan Mâtürîdî ardından Dârü’l-Cüzcâniyye Medresesi’nde ders vererek dönemin bilginleri arasında mümtaz bir konum elde etmiştir. Burada ve değişik yerlerde verdiği dersler ile ilmî birikim, görüş ve metodunu kendisinden sonrakilere aktaracak ve İslâm düşüncesine hizmet edecek, değerli öğrenciler yetiştirmiştir. Bu talebeler arasında Ebü’l-Kâsım İshak b. Muhammed b. İsmail es-Semerkandî (ö. 342/954), Ebü’l-Hasan Ali b. Saîd er-Rüstüfeğnî (ö. 345/956), Ebû Muhammed Abdülkerim b. Musa el-Pezdevî (ö. 390/1000) ve Ebû Ahmed el-İyâzî (ö. IV./X. Asrın başları) en fazla üne sahip kimselerdir. Bir nesil sonra ise Mâtürîdî’nin metodunu benimseyerek Ehl-i Sünnet kelâmına katkı sağlayan meşhur kimseler arasında, Ebü’lYüsr el-Pezdevî (ö. 493/1100), Ebü’l-Muîn en-Nesefî (ö. 508/1115), Ömer en-Nesefî (ö. 537/1142), Sirâceddîn Ali b. Osman el-Ûşî (ö. 575/1179), Nureddin es-Sabûnî (ö. 580/1184), Ebü’l-Berekât en-Nesefî (ö. 710/1310) ve İbnü’l-Hümâm (ö. 861/1457) bulunmaktadır. Mâtüridî’nin Eserleri: Mâtürîdî’den söz eden kaynaklar, onun İslamî ilimler sahasında pek çok eserler yazdığını kaydetmektedirler. Bunların arasında hacimli ciltlerden meydana gelen büyük eserler olduğu gibi, birkaç fasikülden meydana gelen küçük risâleler de vardır. Bu doğrultuda İmam Mâtürîdî’nin günümüze kadar gelen ve üne kavuşan aşağıdaki iki eseri bulunmaktadır. Kitabü’t-Tevhîd: Mâtürîdî’nin kelâm alanındaki ününe yol açan temel eserlerinden birisi olan eser, başlı başına bir kelâm kitabıdır. Bu doğrultuda Mâtürîdî’nin kelâm ilmindeki yerini saptamak ve kelâmî görüşlerini bir bütün olarak öğrenmek için hiç şüphesiz onun, bu eserini okumak gerekmektedir.


6 Sayı 149 - Ekim 2019

Bulgaristan Türklerinin Sesi

6

Nevzat ÖZTÜRK

Balkan Rumeli Sanatçısı Fahriye Güney, Kırcaali’de Sevenleriyle Buluştu

İslam Barış Dini Olması Ve BARIŞ PINAR HAREKATI Her insan kendine özgü, belli bir ırkı, dili, dini, örf ve adetleri ile yaşadığı bir coğrafyası olan kültür ortamında dünyaya gelmektedir. Bu özellikleri, onu diğer kültür ortamlarından ayırmaktadır. Zira her toplumun insanlık için bir zenginlik olan kendine ait sosyal ve kültürel değerleri vardır. Dolayısıyla bir toplumu diğerlerinden ayıran da doğal olan bu özelliklerdir. Bu sosyal olgu İslam Dini tarafından iyi bilindiği için onun kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim, farklı din, dil, kültür, renk, coğrafya ve ekonomik güce sahip olarak, “insan olmak” ortak paydası ile bulunduğumuz yerkürede barış içinde yaşamak zorunda olduğumuza dikkat çekmektedir. Barışın temelinde; farklı kültüre, dünya görüşüne ve yaşam biçimine sahip olan insan ve toplumların, birbirine tahammül etmesini öğrenerek bu anlayışını hayatına yansıtması yatmaktadır. Diğer yandan dünya barışı adına, bireyler ve toplumların, kendi görev, yetki ve sorumluluklarını bilerek, diğer insanlarla ilgili ön yargılarını, ortadan kaldırması elzemdir. İslam dini, Arap Yarımadasında devam eden kargaşa, adaletsizlik, zulüm ve yanlış inançları ortadan kaldırmak için tevhidî ilkelerle ortaya çıkmıştır. Bu ilkelerin temeline insanı koymuş, onu yaratılmışların en mükemmeli ve şereflisi kabul ederek davetini insanları ikna üzerine kurmuştur. Bunu da barışı merkeze alarak yapmıştır. İslam dininin temel metinlerine baktığımızda savaşın teferruat, barışın asıl olduğunu görüyoruz. İslam’da savaş, ancak bütün çözüm yolları tükendiğinde barışı korumak için yapılmıştır. Barış, birey ve toplumlar açısından huzur ve güven kaynağıdır. İnsanlar arasında karşılıklı barış ve güven olduğunda, sosyal hayat, denize atılan bir taşın meydana getirdiği dalgalar misali açılmakta ve genişlemektedir. Birey ve toplumlar açısından da hayatın zenginliği ve genişliği, huzur ve mutluluk kaynağıdır. Barış, insanlık ailesinin büyük çoğunluğunun arzu ettiği sosyal bir olgudur. Zaten barışa dayalı karşılıklı olumlu ilişkiler tabi olduğu gibi, çatışmaya dayalı olumsuz ilişkiler ise anormal kabul edilmiştir. İnsan, yaratılışı itibariyle de, bedenî ve ruhî dünyasına da uygun bir özellik olan, doğal bir ilişki ve iletişim içerisinde bulunarak hayatını sürdürmek ister. Zira insan, kâinat ve Yaratıcı arasında bulunan tabiî ve uyumlu ilişki, insanı mutlu ve huzurlu kılar. Bu üç varlık alanı ile ilgili en küçük bir olumsuzluk insanı ciddi anlamda rahatsız eder ve onun hayattan zevk almasını engeller. Adını “silm”(‫ )سلم‬kökünden alan ve barış anlamına gelen İslam dininin nihai hedefinin, mümkün olan en geniş kapsamlı barışı kurmak olduğunu, getirdiği evrensel mesajı bir bütün olarak ele aldığımızda açıkça görmekteyiz. Kur’an-ı Kerim’de “silm”(‫ )سلم‬gibi barış anlamına gelen “sulh”(‫)صلح‬ kökünden türemiş yaklaşık 180 ayet vardır.[1] Bu ayetlerde, genel olarak barışın insanlık için hayırlı olduğunu haber vermekte, yeryüzünde fitne, fesat ve bozgunculuğun önlenmesini, düzenin sağlanarak can ve mal güvenliğinin, hak ve adaletin temin edilmesini, insanların arasının düzeltilerek, kin ve düşmanlıkların ortadan kaldırılmasını emretmektedir. Bu kökten türetilmiş ISLAH kelimesi, layık olmak, onarmak, iyi olmak, düzeltmek, insanların arasını bulup barıştırmak ve iyilik yapmak anlamlarına gelmektedir. Şu halde sulh, silm den daha geniş bir anlam alanına sahiptir. Kur’an’daki ayetlerden hareketle, Allah’ın Müslümanlara silmi, tüm insanlığa ise sulhu emrettiğini söylenebilir. Kur’an-ı Kerimde Allah, Peygamberlerini, kulları üzerindeki nimetini tamamlamak için gönderdiğini, bu tamamlayıcı nimetin, insanları barış ve mutluluğa sevk eden İslam dini olduğunu bildirmiştir. Yine Kur’an’da, Hz. Peygamberin âlemlere rahmet olarak gönderildiği haber verilmektedir. Barış, hem hayatın, hem de fıtri bir din olan İslam’ın aslından ve gereklerindendir. Dinin gayelerinden ilki olan, dinin kesinlikle yapılmasını gerekli gördüğü hususlar olan can, mal, din, akıl ve nesli korumayı ifade eden zarurat-ı diniyyeyi gerçekleştirmek, ancak barış ortamında mümkün olur. Nihai hedefi tüm insanlığın barış ve huzurunu temin etmek olan İslam dini, insanlara ve hususiyle Müslümanlara barışın esas alınmasını emreder: “Ey iman edenler! Hep birden barışa girin.”( Bakara, 2/208.) “Sulh(barış) daha hayırlıdır.”( Nisâ, 4/128.) “Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.”( Bakara, 2/193.) “Eğer onlar barışa yönelirlerse sen de yönel ve Allah’a güven” (Enfal- 8/61) Dinde, asıl olan barıştır, bu sebeple tahmin ve evham üzere savaş kararı alınması yasaklanmıştır:”Allah yolunda sefere çıktığınızda iyi araştırın.

Balkan Rumeli Sanatçısı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Ses Sanatçısı Fahriye Güney, dün akşam memleketi Kırcaali’de sevenleriyle buluştu. Ömer Lütfi Derneği Kültür ve Eğitim Merkezi Konferans salonunda düzenlenen etkinlikte sanatçı, “Muhacir” adlı yedinci kitabının tanıtımının yanı sıra, söylediği Rumeli türküleriyle sevenlerine keyifli anlar yaşattı. Program büyük ilgi gördü. Sanatçı, programın başında Kırcaalilileri söz ve müziği kendisine ait “Hey Kırcaali” türküsüyle selamladı. Ardından TÜRKSAD Genel Başkanı ve Ömer Lütfi Derneği Müdürü Müzekki Ahmet, ”Çok değerli Balkan Rumeli Sanatçısı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Ses Sanatçısı ve aynı zamanda yazar ve şair Fahriye Güney’i burada ağırlamaktan çok mutluyuz. Kendilerini hepinizin adına saygıyla selamlıyorum ve hoş geldiniz diyorum” diye ifade etti. Sanatçı, “Konserlerime devam ediyorum, Bursa’da panayırlarda, çok yerlerde. Ben hiç piyasa sanat-

çılığı yapmadım, ama sadece bir şey için üzgünüm. Benden bir tane daha çıkartamadık. Ben mesela, “Arda Boyları” türküsü ile Balkanlara, Bulgaristan Türklerine ait T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ses sanatçısı oldum. Bu zamana kadar elimden geldiği kadar çalıştım, güzel şeyler yapmaya çalıştım” dedi. Sanatçı, Kırcaali’de yapılacak yerel yönetim seçimlerine katılan bütün adaylara başarılar diledi. Fahriye Güney, 1953 yılında Kırcaali ilçesine bağlı (Velişane) Gabaağaç köyünde dünyaya geldi. İlkokulu kendi köyünde, ortaokulu Boyno (İsmailler) köyünde, liseyi Kırcaali’de okudu. Daha sonra Kırcaali Öğretmen Enstitüsü’nde okudu. Babasının teşviki ile şiir yazmaya, tütün tarlalarında saz çalmaya başladı. Ailesi ile birlikte 1977 yılında göçmen olarak Türkiye’ye göç edip Bursa’ya yerleşti. 12 Rumeli Türküleri albümü, 4 şiir kitabı, 2 romanı var. Altı sene Rumeli TV’de Göçmen Sefası Canlı Yayın programı yaptı. Bursa yerel gazete ve dergilerde köşe yazarlığı da yapan sanatçı, ayrıca Radyo EN’de “Göçmenlerin Sesi” programını hazırlayıp sundu. İzmir BAL-GÖÇ Derneği’nin yayın organı olan BAL-GÖÇ BİRLİK Dergisi Yayın Kurulu Başkanı Osman Akın, “Bizim Balkanlar’da Türkçemizi, Türklüğümüzü, Türkümüzü, Anadolu’da ve dünyada tanıtmak kadar güzel bir şey yoktur. Sizi tebrik ediyorum. Yabancı bir gazetecinin İngiliz Daily Express gazetesinde çıkan bir yazısında, “Kırcaali Türkü bir ayrıcalıktır, çalışkan, dürüst, namuslu, diline, dinine düşkündür” diyor. Aramızdan hiçbir hain çıkmamıştır ” diye kaydetti.

10 Kasım 1989’da demokratik değişimlerin 30.yılı

10 Kasım 1989 Bulgaristan Halk Cumhuriyeti vatandaşları için sıradan bir gün olarak başlıyor. Ancak gün içerisinde seyreden olaylar onu Bulgaristan’ın yeni tarihinde en önemli günlerden biri haline getirdi.10 Kasım 1989’da ülke 45 yıllık sosyalizme veda etti ve demokrasiye geçiş sürecine başladı. O dönemler Sovyetler Birliği’nde perestroyka günlerinin yaşandığı dönemlerde Bulgaristan’da herkes Rus gazeteleri okur, değişim rüzgarlarını oradaki haberlerden alırdı. Aydın kişiler Polonya’da, Macaristan’da, Çekoslovakya’da “kafaların uçtuğunu”, Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin de önemli süreç önünde olduğunu anlardı. Bulgaristan’da dilden dile yayılan tek soru, “yapılacak mı” değil, “ne zaman ve nasıl yapılacak” sorusuydu. Sabahın erken saatlerinde BKP- Bulgaristan Komünist Partisinin kongresinin yapılacağı haberi yayınlandı. Daha sonra ise partinin uzun yıllardan beri başkanı ve devlet genel sekreteri olan Todor Jivkov’un istifa ettiği haberi geldi. Çok beklenilen, ancak yanında bir o kadar çok cevabı meçhul sorular içeren demokratik rüzgar işte o gün esmiş oldu.

Naim Süleymanoğlu’nun Doğduğu Evin Müze Yapılması Olimpiyat şampiyonu ve dünya rekortmeni milli halterci Naim Süleymanoğlu’nun doğduğu ev çökmek üzeredir. Momçilgrad (Mestanlı) ilçesinin Ptiçar (Ahatlı) köyünün küçük bir mahallesinde bulunan bu evle birlikte daha birkaç ev de çökmeye başladı. Hem de bütün bunlar, halter efsanesinin ölümünden sonra hatırasına büyük saygı gösterildiği bir zamanda oluyor. Bulgaristan Safran ve Organik Safran Ürünleri Üreticileri Derneği Başkanı Hasan Tahirov, Naim Süleymanoğlu’nun doğduğu evin müze yapılması için girişim başlatıyor. Onun girişimi üzerine şampiyonun evinin aslına uygun restore edilmesi için bağış toplayacak bir Girişim Komitesi kuruldu. Tahirov, Süleymanoğlu’nun evinin, çevresindeki çökmek üzere olan evlerle birlikte restore edilip 20. yüzyılın başlarından itibaren Rodoplar’da yaşam tarzını tanıtan bir tür etnografya kompleksi oluşturulmasını önermektedir. Tahirov, mahalle yolunun yapılması için de hayırseverlerin desteğini beklediklerini söyledi.

Tahirov, ”Bir kahramana saygı, doğduğu evine saygı ile başlıyor, çünkü onun hayat hikayesi doğduğu evde başlar” diye vurguladı. Naim’in çocukken oynadığı meydandan tutup su içtiği kuyuya kadar her şeyin restore edilmesi gerektiğini söyleyen Tahirov, “Onu aramızdan ayrıldığı yaşında gösteren bir anıtın olmasını isterdim. Bulgaristan’a geldiği zaman yaptığı gibi evinin önünde düşünceli bir şekilde otururken gösteren bir anıt” diye ifade etti. Naim’in kendisine misa-

fir olmayı sevdiğini anlatan Tahirov, haber vermeden aniden geldiğini, bahçede tek başına sessizce oturup kimsenin dikkatini çekmeden doğayı seyretmeyi sevdiğini söyledi. Tahirov, ”Büyük şampiyon sağken hem Türkiye hem Bulgaristan tarafından unutuldu. Fakat o iki ülke arasındaki dostluğu simgelemektedir” dedi ve Naim’im daima Bulgaristan’a yardımcı olmaya çalıştığını vurguladı. Vatanında safran üretiminin geliştirilmesi için ihraç edilmesi yasak olan Türkiye’den ilk safran soğanlarının buraya getirilmesini sağladığını belirtti. Tahirov, Naim’in hemşehrilerine, takım arkadaşlarına, spor camiasına, toplumun önde gelenlerine ve iş dünyası temsilcilerine doğduğu evinin ve mahallesinin restore edilmesi için hayırseverlik girişimine katkı yapmaları çağrısını yaptı. Tahirov, ”Ülkenin en iyi restorasyon uzmanlarının yardımcı olacaklarına inanıyorum. Sofya’daki Ulusal Taşınmaz Kültürel Mirası Enstitüsü de bu projeye angaje olacak” dedi.

Yüzünüze asla sürmemeniz gereken 6 şey Kendiniz için bir yüz maskesi ya da kremi hazırlarken kesinlikle kullanmamanız gereken maddeleri sıraladık. Hindistan cevizi yağından nemlendirici yapmak iyi bir fikir olabilir ama o güzel yüzünüze kesinlikle sürmemeniz gereken şeyler var. Siz siz olun, maske ya da krem yaparken bunlardan uzak durun...

1. Limon

3. Yumurta

2. Tuz

4. Şeker

5. Tarçın

6. Mayonez


Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 149 - Ekim 2019

Sağılık, Spor ve Eğitim

İşte Türkiye’nin EURO 2020’deki rakipleri Şampiyona tarihinde ilk kez 12 ülkenin ev sahipliği yapacağı, 12 Haziran-12 Temmuz tarihlerinde düzenlenecek 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın (EURO 2020) kura çekimi yapıldı. A Grubu: Türkiye, İtalya, Galler, İsviçre B Grubu: Danimarka, Finlandiya, Belçika, Rusya C Grubu: Hollanda, Ukrayna, Avusturya, Uluslar Ligi play-off D veya A Grubu birincisi D Grubu: İngiltere, Hırvatistan, Uluslar Ligi play-off C Grubu birincisi, Çekya E Grubu: İspanya, İsveç, Polonya, Uluslar Ligi playoff B Grubu birincisi F Grubu: Uluslar Ligi play-off A veya D Grubu birincisi, Portekiz, Fransa, Almanya

Açılış maçını İtalya ile Türkiye oynayacak. Şampiyonanın açılış maçı A Grubu’nda ev sahibi

ülkelerden İtalya ile A Milli Futbol Takımı arasında oynanacak. İtalya, açılış karşılaşmasında 12 Haziran Cuma günü Roma Olimpiyat Stadı’nda Türkiye’yi ağırlayacak. Türkiye, grupta ikinci maçını 17 Haziran Çarşamba günü İsviçre ve üçüncü maçını 21 Haziran Pazar günü Galler ile Bakü’de oynayacak. Tarihte ilk kez 12 ülkede düzenlenecek Avrupa Şampiyonası organizasyonunun 60. yıl dönümüne denk gelmesi dolayısıyla EURO 2020, tarihte ilk kez 12 ülkede düzenlenecek. İtalya’nın başkentindeki Roma Olimpiyat Stadı’nda 12 Haziran’da yapılacak açılış maçıyla başlayacak EURO 2020, İngiltere’nin başkenti Londra’daki Wembley Stadı’nda 12 Temmuz’da oynanacak final müsabakasıyla sona erecek.

Bulgaristan Vatandaşları Hayatından Memnun Değil

Letonya’da mutlu olanların oranı sadece yüzde 31 olurken Bulgaristan’da mutlu olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 35, Hırvatistan’da yüzde 42, Litvanya’da yüzde 45, Yunanistan ve Romanya’da yüzde 46. Hayattan duyulan memnuniyete ilişkin ayrı bir araştırmada ise Bulgaristan son sırada yer alıyor. Hayattan Eurostat tarafından düzenlenen bir araştırmaya göre Avrupa Birliği ülkelerinde insanların yüzde 62’si mutlu memnuniyet düzeyi Finlanda (yüzde 8,1), Avusturya olduklarını paylaşıyorlar. Sıralamanın başını çeken Bel- (yüzde 8), Danimarka, Polonya ve İsveç’te (yüzde çika, Hollanda, Avusturya ve Finlanda’da vatandaşla- 7,8’er) en yüksek. Ülke vatandaşları kamu medyasırın yüzde 76’sı mutludur. Sıralamanın sonunda yer alan nın gerekli olduğu kanısını paylaşıyor

Sofya Güzel Sanatlar Akademisi Çocuklar Için Yaz Akademisi

Sofya Güzel Sanatlar Akademisi çocuk atölyeleri kapılarını açtı. Ağustos ayı boyunca çocuk ve öğrenciler, akademide eğitim gören ressamların eşliğinde resim yapacak, modeller yaratacak ve sanat becerilerini geliştirecektir. 10. Çocuk Yaz Akademisi, “Çocuklar dışarda resim yapıyor” motosu altında düzenlenen şenlikle başladı. Ay sonunda küçük ressamlar, Yaz Akademisi, Sofya Büyükşehir Belediye“Akademiya” Galerisinde esrelerinden oluşan sinin kültür takviminde yer alıyor. renkli bir sergi hazırlayacak.

Ayılar Rodop Köylerinde Tehlike Saçıyor

Ayılar, Smolyan’ın Mogilitsa ve Borikovo köylerine inince köylüler endişeye kapıldı. Köylüler, kış aylarında ayı saldırıları attı, yazın durumun daha sakin olduğunu paylaşıyor.

Smolyan Çevre Müfettişliği, ayıların Rodoplardaki hayvan çiftliklerine gün aşrı saldırdıklarını doğruladı. Ay başından bu yana bölgedeki mobil grubu 7 ayı saldırısı sinyalini inceledi. Son olay, 12 Kasım günü meydana geldi. Boz ayı, Mogilitsa köyü yakınlarındaki kovanlıkta 9 arı kovanından 7 tanesine saldırdı. Yerinde yapılan inceleme, ayının kovanlıktaki elektronik çobanını aşmak için tel örgünün altında delik kazdığını gösterdi.

Kaliakra Burnu’nda 14.Yüzyıla Ait Mezarlık Bulundu

7 7

Yunan medyası: Türkiye’den Doğu Akdeniz’de şah mat

Türkiye’nin Libya ile Akdeniz’de Vima gazetesine demecinde, deniz deniz yetki alanı belirleyen bir yetki alanlarının sadece komşu ülanlaşma yapması Atina’yı şaşkeler arasında belirlenebileceğini, kına çevirdi. Yunan medyası Türkiye ile Libya’nın komşu ülke “Türkiye’den Doğu Akdeniz’de olmadıklarını, dolayısıyla da söz koşah mat” başlıkları attı. nusu mutabakat muhtırasının uluslararası hukuka ve özelikle deniz huGÜNEY Kıbrıs Rum Yökuku sözleşmesine aykırı olduğunu netimi ile birlikte mutabakat iddia etti. Dendias, mevkidaşı Sami muhtırasına tepki gösteren YuŞükrü ile görüşmesi sonrasında ise, nanistan ve Mısır dışişleri bakanları, izleyecekleri ortak stratejiyi ele aldılar. “Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Mısır’ın Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj’ın böyle bir başkenti Kahire’ye hareketinden önce Yunan To mutabakatı imzalamak için gerekli hukuki yetkiye sahip olmadığı kanısındasıyız” dedi.

Bulgaristan Türklerinin Kahramanlarının Hayatı Kitaplaştırıldı

İzmir Bal-Göç 22 Eylül 2019 Pazar günü Görece Met’s Cafe’de Hüsniye BERRAKSU’nun kaleme aldığı ’’Bulgaristan Türklerinin Kahramanları’’ kitabının tanıtım etkinliğini düzenledi. Hüsniye BERRAKSU’nun kaleme aldığı kitapta 1989 yılına kadar belli aralıklarla ve sistemli bir şekilde Bulgaristan komünist dikta rejiminin Türk ve Müslümanlara

karşı yürütmüş olduğu asimilasyona, zorla isim değiştirmeye karşı direniş gösteren asimilasyon şehitleri ve gazilerinin hayatlarına dair detaylı bilgilere yer veriliyor. Bal-Göç adına yapılan açıklamasında: “Derneğin ev sahipliğinde “Bulgaristan Türklerinin Kahramanları” kitabın tanıtım etkinliğinin düzenlemesinde en çok emeği geçen değerli ve anlamlı çalışması için Hüsniye BERRAKSU’ya, katılımları için ve her zaman kendileri ile gurur duyduğumuz Belene Gazilerimiz ve üyelerimize teşekkür ederiz. Asimilasyon direniş şehitlerimize ve gazilerimize şükranlarımızla.” dedi.

Bir Fincanı 40 Yıla Bedel: Türk Kahvesi Hakkında İlginç Bilgiler

“Ülkemizde hiç yetişmemesine rağmen, özel pişirme yöntemi ile tüm dünyaya nam salan Türk kahvesi, en çok tercih edilen kahve çeşitlerinin arasında yer alıyor. 5 Aralık ise bir süredir Türk Kahvesi Günü olarak kutlanıyor. Bugüne özel Türk kahvesi hakkında ilginç bilgileri paylaşıyoruz!” Adı Türk ama… Türk kahvesi ismiyle tüm dünyada ünlü olsa da Türkiye’de kahve yetişmiyor. Peki kahve Türkiye’ye nasıl geldi? Tarihçilerin açıklamalarına göre, kahvenin içilmesi Yemen’den geliyor. 1450’li yıllarda Yemen’de tanınan kahve, ardından Mekke ve Mısır’a yayıldı. Kahvenin Türkiye’ye ilk gelişinin ise iki Suriyeli tarafından gerçekleştiği rivayet ediliyor. Diğer bazı kaynaklar ise kahvenin ülkemize Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Habeşistan Valisi Özdemir Paşa tarafından getirildiğini söylüyor. Bir diğer görüş ise kahvenin Etiyopya’dan yayıldığı yönünde. Habeşistan’da (Etiyopya) yeşil ağaçların meyvesi olarak bilinen kahve, uzun yıllar hamura karıştırılarak ekmek yapımında kullanılmış. Yanında neden su ikram edilir? Türk kahvesinin yanında hep küçük bir bardakta su getirilir. Sebebini biliyor musunuz? Osmanlı

döneminde eve bir misafir geldiğinde kahve ikram edilir yanına da su konurmuş. Eğer misafir önce suyu içerse karnının aç olduğu anlamına gelirmiş, yemek ikram edilirmiş. Eğer önce kahveyi içerse “Karnım tok” demek istermiş. Kahvenin yanında su getirilmesinin bir diğer sebebi ise tadının daha iyi anlaşılması ile ilgili. Kahveden önce su içmek, kahvenin tadını daha iyi almanıza yardım ederken, kahveden sonra su içmek ise damağınızda kalan telveleri temizliyormuş. Kalitesi köpüğünden anlaşılır İçtiğiniz kahvenin kalitesini anlamak için kaymağına yani köpüğüne bakabilirsiniz. Köpüğü yumuşak, kadifemsi bir kıvamda ve bol ise içtiğiniz kahve kaliteli demektir. Eğer güzel Türk kahvesi içip içmediğinizi bilmek isterseniz fincanın üst kısmındaki kaymağa bakmanız gerekmektedir. Söz konusu kahve özel yumuşak ve kadife kaymaktan oluşuyor. Kaymak sayesinde kahve uzun süre sıcak kalmaktadır. UNESCO koruması altında Türk kahvesinin UNESCO koruması altında olduğunu duymuş muydunuz? Türk kahvesi, 2013 yılında Bakü’de gerçekleşen UNESCO Somut Olmayan Mirasın Korunması Hükümetlerarası Komitesi’nde, ‘Türk Kahvesi ve Geleneği’ İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne kaydedildi.

Kömür Üretimini Devam Ettirmek Ülke Önceliklerimizden Biridir Enerji sektöründeki sendikalarla yapılan toplantıda konuşan Enerji Bakanı Temenujka Petkova, “Kömür üretimini ve termik santrallerin işletmesini sürdürmek Bulgaristan’da enerji güvenliğini sağlama çalışmalarımızda temel amaç ve önceliktir,” ifadesini kullandı. Ülkenin enerji ve iklim alanındaki bütünleşik planının “MaritsaDoğu” kompleksi dahilinde 2030 yılına kadar ögörüldüğünü hatırlattı. Kömür santralleri, Bul-

garistan enerji sektöründeki ana kaynak olarak kalacak. Bunun nedeni, Bulgaristan’ın yerel linyit kömürüne sahip olması ve enerji kaynaklarının yerel çeşitlendirilmesinin çok daha güvenilir olmasıdır.

Bulgaristan Merkez Bankası, Yeni Devlet Tahvilleri Sattı Arkeologlar Karadeniz’de bulunan Kaliakra Burnu’nda 14. yüzyıla ait ve bugüne kadar bilinmeyen zengin bir aristokrat olan George Paleologus’un mezarını keşfetti. Kazılar Ulusal Tarih Müzesi Direktörü Doç. Dr. Boni Petrunova’nın bilimsel rehberliğinde yapılıyor. Mezarda, genç cenazeyi uğurlama ritüelini canlandırmaya olanak sağlayan pahalı hediyeler bulundu. Mezar,

taş mahfazaya sahip bir kaya üzerinde oluşturulmuştur. Asilzadenin yüzü lüks bir kumaşla örtülüyken, bedeni üzerinde çeşitli hediyeler ve o dönemki inançlara göre yas tutanların gözyaşlarının toplandığı bir cam kap bulunuyor. Bulunan objeler arasında en etkileyicisi, gömülen kişinin ismi ve soyunu gösteren, dev bir altın yüzük oluşturuyor.

Bulgaristan Merkez Bankası, toplam değeri 67,6 milyon Avro olan kıymetli evrakları ihale yöntemiyle satışa çıkardı. 20 yıllık faiz getirili tahvillerin vadesi 21 Haziran 2039’da doluyor. Yıllık faiz oranıysa yüzde 1.5. Devlet, yeni F-16 savaş uçaklarının 2019 yılında yapılacak ön ödemeleri nedeniyle, 450 milyon Avro değerinde tahvil ihracı gerçekleştirdi. Yıl sonuna kadar 500 milyon Avroluk yeni borcun bütçe limitine ulaşılması bekleniyor.


8 Sayı 149 - Ekim 2019

Bulgaristan Türklerinin Sesi

B U LT Ü R K D E R N E Ğ İ N İ N ET K İ N L İ K L E R İ N D E

Dünya Türk Sivil Toplum Örgütleri Toplantısı, Girne’de yapıldı.

Dünya Türk Sivil Toplum Başkanları KKTC’de biraraya geldi.

G ü n e y K o r e ’ G e n ç l e r i B U LT Ü R K G a z e t e s i O k u y o r

Kore’den BULTÜRK’e Ziyaret. Avrasya Turan Kültür ve Ekonomi Enstitüsü Başkanı CHO SUNG HEE Genel Sekreteri Hande KAVARNALI ve beraberindeki heyet, BULTÜRK Derneğini ziyaret etti.


Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 149 - Ekim 2019

9

sofya Merkez

Kore’den BULTÜRK’e Ziyaret. Avrasya Turan Kültür ve Ekonomi Enstitüsü Başkanı CHO SUNG HEE Genel Sekreteri Hande KAVARNALI ve beraberindeki heyet, BULTÜRK Derneğini ziyaret etti.

KKTC’DE

İngilizlerin sadece Sömürge ülkelerde yaptırdı merkez bina

KKTC’de Alpaslan TÜRKEŞ’in Evinde

Gagauz Türkleri Dostluk Derneği Başkanı İrina İnci Oğuz Kızı


10 Sayı 149 - Ekim 2019

Bulgaristan Türklerinin Sesi Balkanlar

10

nabzını tutmaya devam ediyor

Nöbettepe, yayın sürecinin kademeli bir yolculuk olacağının farkındalığıyla yola koyulan ve okuyanı da bu yolda zengin kılmayı amaçlayan bir dergi. Ve en son 4. yaz sayısıyla okuyucuya merhaba diyen derginin, son iki sayıda Balkan coğrafyası edebiyatının nabzını tutmaya devam ediyor. Dergi, Bulgaristan Türklerinin edebiyatına odaklı olup, bugünün Bulgaristan coğrafi sınırları içinde yaratılan Türkçe edebiyat ve sanat alanlarını hedefliyor. Aynı zamanda, geçmişimizi ve sanatsal varlığımızı hatırlatma mahiyeti taşıyor. Bulgarca sayfalarda ise Bulgar edebiyatı ve sanatında bugünün güncelini yakalayan, sanatçı, araştırmacı ve şiir ustaları söz sahibi olup, eserlerini okurlarla paylaşmaktadır. Derginin okuru, şair ve yazar Ahmet Çiçek, dergi hakkında “Türk ve tüm Balkan edebiyatlarını kardeşleyen, paydaşlayan” değerinden bahsediyor. Derginin üçüncü sayısı Ruse ve Silistra’ya uzanıyor. Silistreli şair Naim Bakoğlu iki şiirle yer alıyor. Değerli Vedat Ahmed’in Rusçuklu Dede Galib’i tanıtan yazısının geçmişimize bir saygı duruşu olduğunu fark etmemek mümkün değil. Saşo Serafimov ve Valentina Dobrinçeva da kuzeyli yazarlardan. Nöbettepe’ye ulaşan esintiler sadece kuzeyden değil, İtalya’da yaşayan Bulgar şair Rumen İvançev’in dizeleri bu sayıda yerini almış bulunuyor. Her sayıda olduğu gibi, bizden sesler olan ve ülkemiz dışında Türkçe yazan bir şairin, Kosovalı İskender Muzbeg’in dizelerine yer veriyor. Ressam ve şair Aynur Mahmudova – Kaplan, bizler için ayrı bir değer, bu sayıda ayrı ve özel bir renk katıyor. Ve gelelim sarı sıcak ve yazın hakim olduğu, kırlangıçların bu güzel mevsimin sayfasını kapatmadan okuyucuya merhaba dediği 4. ve son sayıya. Kırlangıçlar Turhan Rasiev’in dizelerinden uçup geliyor. Hakkındaki yazıyı ise Rüstem Aziz- Karakurt hazırladı. Rasiev bu dizeleri ilkyaz için yazmış olsa da, sonbahar olarak okumak da mümkün. Yaz sayısının kapak resimleri ressam ve heykeltıraş Behçet Danacı’nın fırçasından. Kendisiyle söyleşiyi gerçekleştiren ise Necla Selimova. Bu sayıda, bir edebiyat türü olarak söyleşinin doğallığına olan inançla yeni bir köşeye yer verilmiştir. Gazeteci Nahide Deniz’le yapılan söyleşide, meslek hayatı ve önceledikleri hakkında bilgi edinebilirsiniz. “Bir Usta - Bir Çırak” köşesinde Ahmet Şerif Şerefli’nin genç şair İva Popova’ya el verdiğini okuyacaksınız. Hem Türkçe, hem Bulgarca öykü ve şiirler eşliğinde Evdokiya Borisova ile Balkanlar’in edebiyat bahçelerinde yolculuğa çıkarıyorlar. İbrahim Karahasan-Çınar ile Balkanlı olmanın ne demek olduğuna dair bir Hemşerimiz tiyatro sanatçısı Mesure Tahir’i ve sanatını, sevgili Aziz Nazmi Şakir-Taş’ın kaleminden tanıyıp, kaçınılmaz olarak gururlanacağız. Son günlerde derginin etrafında tartışılan bir konu da bazı yazıların, eserlerin her iki dilde de yayımlanmasının gerekli olduğudur. Böylece, bu düşünceyi hayata geçirmek adına Türkçe sayfalardan sonra Bulgarca olan bölüme geçiş yazar Mümün Tahir’in Anamın Mevsimleri başlıklı öyküsüyle sağlanmıştır. Nöbettepe dergisi içerik olarak, her anlamda iki dilliliğin ayrıcalığını, önemini ve öznel bir hal oluşunu vurguluyor. Derginin, tamamen okurların katkı paylarıyla hayat bulduğunu unutmayalım. Alıntı; http://bnr.bg/tr/post/101195462/nobettepe-dergisiedebiyatimizin-nabzini-tutmaya-devam-ediyor

Geçmişe Yolculuk: Razgrad Şehir Parkı

Galip SERTEL

Darina Koleva

120 yıldır sezon ne olursa olsun, Razgrad şehir parkı nesiller boyu insanın favori yürüyüş ve dinlenme yeri olmaya devam ediyor. Park, Razgrad ‘ın kuzey kesiminde yer alıyor. Temelleri 1901 dayanan yeşillik alanın ağaçlandırma projesi zamanında “Les” kurumuna veriliyor. Girişim fikri ise kuruculardan Ivan Sviraçev‘e ait. Daha o yıllarda, günümüzde halen faal olan, oyun alanı (stadyum), hipodrom ve yaz tiyatrosu yerleri planlanıyor. “Günümüzde çok az kişi, 118 yıllık tarihiyle bu güzel şehir parkının ülkenin en eski halka açık parklardan biri olduğunu biliyor,” diye anlatıyor şehir devlet arşivinde çalışan, uzman Darina Koleva. 20. Yüzyılın başlarında kurulan parkın önceden kurulmuş bir planına göre, 1901 yılı itibariyle kentin kuzey kesiminde yer alan ve eski Türk mezarlıkların bulunduğu bölge ağaçlandırılmaya başlanıyor. Arşiv belgelerinden anlaşıldığı üzere, birçok Razgradlı topluca bu girişime dahil oluyor. “200’den fazla kişi, ellerinde kürek, tırmık, dillerinde şarkı ve neşeyle bu eşi görülmemiş şenliğe katılıyor, taş çıkarıyor, kazıyor ve etrafı çitle sarıyor,” diye yazıyor yerel basın organları. O dönemde yaklaşık 15 dönümlük alan ağaçlandırılıyor ve böylece şehir parkının temeli atılmış oluyor. 1905 yılında Park alanı 100 dönüme genişletiliyor, 1908’de

“Balkanlar’dan Müslüman Türk Kimliğini Silmek Mümkün Değildir”

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, “Balkanlar, Müslüman Türklerin mührünü bastığı en önemli coğrafyalardan bir tanesidir.” dedi. YTB ile Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneğince (Bal-Türk) “1989 Bulgaristan Zorunlu Göçü’nün 30. Yılı Anma Programı” kapsamında, Bulgaristan’ın 1984-1989 yıllarında Türklere uyguladığı asimilasyon politikasından kaçan yaklaşık 350 bin kişinin yaşadıklarının unutulmaması amacıyla Kocaeli Üniversitesinde anma programı düzenlendi. YTB Başkanı Eren, burada yaptığı konuşmada, aslen Batı Trakyalı olduğunu, Balkanlar’ın son yıllarda, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve siyasetçilerin sık sık ziyaret ettiği bir yer haline geldiğini kaydetti.

Kitaplar Arasında Bir Yüzyıl

için 250, ve 30’lu yıllarda ise 450 dönümlük alanı kapsıyor. Kuruluş, fidan yetiştirme alanı kuruyor ve orada 60’ın üzerinde ağaç türü dikiliyor. “Muhafaza edilen belgelerden ve basın yayınlarından, periyodik olarak yapılan ağaçlandırma yanı sıra, öğrenci programları ve ormanların önemi hakkında dersler eşliğinde etkinlikler düzenlendiği görülüyor,” diyor Darina Koleva. 20. Yüzyılın 40’lı yıllarında parka bekçi tahsis ediliyor, ancak vatandaşların sağduyulu yaklaşımı da parkın iyi bir görünüme sahip olmasına katkıda bulunuyor. Öğrencilerin park bakımı ve temizliğine dahil olduğu günlere ait sayısız fotoğraf bulunuyor arşivlerde. Parkta birçok tabela da yer alıyor. Bunlardan bazıları “Parkı koruyun”, “Bisiklet ve köpeklerin girmesi yasak”, “Les kuruluşuna üye olun”, „Fidanları koruyun – kırılan tek bir yaprağın cezası 5 leva, dalın ise 50 leva”. Ancak uzmanın sözlerine göre, bu cezaların uygulanmasına hiç gerek kalmıyor, çünkü vatandaşlar bu yeşil alanları her zaman gözü gibi koruyor. Balkan coğrafyasına yakın ilgi gösterildiğini vurgulayan Eren, Balkan Türklüğünün çileli olduğunu, ancak Balkan insanın çektiği çileleri devamlı anlatan ve dert yanan bir yapıda olmadığını bildirdi. Zorunlu göçle ilgili bilgiler paylaşan Eren, “Balkanlar, Müslüman Türklerin mührünü bastığı en önemli coğrafyalardan bir tanesidir ve hala o mühür, başta Osmanlı eserleriyle olmak üzere Balkanlar’ın dört bir tarafında varlığını koruyor. Bugün Balkan coğrafyasından Müslüman Türk kimliğini silmek mümkün değildir. Balkan insanı çilelidir, dertlidir ve Balkan insanı göç insanıdır aynı zamanda.” ifadelerini kullandı. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak büyük bir medeniyetin ahfadıyız” YTB’nin, 2010 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde kurulduğunu hatırlatan Başkan Eren, YTB’nin çalışmaları hakkında bilgiler vererek, şunları söyledi: Eren, “Türkiye çok büyük bir ülke ve Türkiye 80’lerin 90’ların Türkiye’si değil. Sayın Cumhurbaşkanımız geçen hafta Amerika’daydı. Birleşmiş Milletler kürsüsünden Sayın Cumhurbaşkanımız tüm dünya liderlerinin olduğu o salonda, dünyadaki haksızlıkları, adaletsizlikleri, hukuksuzlukları bir bir anlatarak yüksek sesle dile getirdi. Dünyada en temel hak olan din ve vicdan hürriyeti dahi kısıtlanmaya çalışılıyor, Myanmar’da Müslümanların varlıkları dahi tanınmıyor.” ifadelerini kullandı.

Şuralarda 10-15 yıldır hangi bir gün ise,hangi günün birinde kitaplar aleminde nezih bir gezi düşse gönlüme,yolum alır başını, Türkiye Cumhuriyeti’nde,Bulgaristan ve Bulgaristan Türkleri üzerine en çok kitap yazan, 21 Eylül 2015’de yüz yaşını kucaklayan bizim Deliormanlıya götürür beni… Haberli habersiz Avcılar Öğretmenler Sitesi’ndeki dairesinin kapısını çalar,ayağım henüz eşikte, ufak tefek bir isabetsizlik veya rahatsızlık diye bir özür dileme ısrarımı bile dile getirmeye müsaade buyurmayan araştırmacı y azar,kütüphaneci,dokümantalist,çevirmen,eme kli derleme müdürü Mehmet Türker Acaroğlu, o daima titrek,ama insana cesaret,özgüven aşılayan babacan sesiyle: – Ne münasebet?! – der…Ben bu uzun, uzunca ömrümde,çalışma hayatımda öğle uykusu,dirsek sefası gibi bir şeyler bilmem…Daktilomun sonsuz tik takları dinlendirir,huzurlu kılar,mutlu eder beni…Genç nesillere bir kültür mirası bırakmaktır arzum. Dört yabancı dil (Bulgarca,Ruşça,Fransı zca,Macarca) bilen, kutsal irfan iklimimizin birçok alanında ilklere imza atan bir dava adamı, araştırmalar,incelemeler,kaynakçala r antolojiler,sözlükler bağlamında yüz yıllık ömrüne yüz kitap sığdırmış bir Türkçe sevdalısı. Emektar daktilosuna şerit bulamayan Acaroğlu,1935’lerden bugünlere, 2015’lere kadar 80 yıldır bir yaratıcılık serüveninde azı çoğu, eğrisi doğrusu ile 25,000 bin sayfayı bulan eserlerine vücut vermiş,göz nuru,el emeği, düşünce yağmuru bahşetmiş. Sadece kitap tanıtımı köşe yazıları 900 küsür…Emektar daktilosunun aşınmış klavye tuşlarına 100 milyonu aşan vuruşları ile herhalde bir dünya rekortmeni.Yani 100 milyon harf yazmış. “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum”demiş Hz.Ali ve buralardan ötesini sizler düşünün artık kim kimlerin kölesi olabileceğini ve beni de çok düşündürmüştür bu sırrı gizemli enerjik üretkenlik de: – Bizim oraların havasındandır, diyor Mehmet ağabey….Bizim Deliorman’ın mancar yeşilindendir,diyor…Deliorman’ın delice havasından,ömre ömür katan,sağlık saçan nefsinden gelir, diyor gülümseyerek içten içe. Ve bir muhabbet başlıyor Deliorman,Teleorman diye diye…Demir Baba Tekkesi ve serhat sınırlarını koruyan göğsü kıllı,demir pençeli pehlivanlar… Türkler’in 2000 bin yıldır doğu- batı ekseninde yeşilin bol ve sineğin olmadığı bölgelere doğru hayvan sürüleriyle göçleri ve Hu nlar,Avarlar,Peçenekler,Bulgarlar,Macarlar,Tü rkler…Tuna Vilayeti Valisi Mithat Paşa’nın at yetiştirme çiftliğini havası nefis Deliorman’a yerleştirmesi; İvan Vazov’un Deliorman hikayeleri ve “Türk gibi güçlü” dedirten Koca Yusuflar,Kara Ahmetler,Hergeleciler,Hasan İsaevler gibi adlı şanlı pehlivanlar diyarı…

BULTÜRK - Dünyada’ki Temsilcilerimiz

Siyasi ve Aktüel Gazete

Nöbettepe dergisi edebiyatımızın

www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47

İmtiyaz Sahibi Rafet ULUTÜRK

Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü: Yazı İşleri Müdürü İstihbarat Müdürü: Alptekin CEVHERLİ Dini Eğitim Sorum Genel Yayın Yönetmeni Eğitim Sorumlusu: Kültür-Sanat: Raziye ÇAKIR Spor Müdürü: Genel Yayın Müdürü Halkla İlişkiler:

Ergül BALKAN

Yayın Danışmanları: Prof.Dr.Ali FUAT ÖRENÇ

Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Prof. Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Seçkin DİNDAR

Dr. Erdal KARABAŞ

Elif GÜNEŞ Av. Hasan MOLLAOĞLU Zihni KARPAT Hüseyin YILDIRIM Nevzat ÖZTÜRK Avşin BALKAN İbrahim SOYTÜRK Serkan YILDIZ Neriman KALYONCUOĞLU

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST.

Bayrampaşa - Adaparkın üstü - H.TÜRKOĞLU Spor Komp.Karşısı Tel: 0212- 5 11 6 3 4 7 - Fax: 0212 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Akademi Yayıncılık A.Ş.

Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.

www.bulturk.net / www.bulturk.org.tr

Avusturya -Viena Almanya-Köln: Almanya - Frankfurt Amerika-New York İspanya-Madrid İsveç İngiltere London

: Osman BÜLBÜL : Ünal G A Z İ : Seniha R.SABRİ : Alaattin Gokay : Hüseyin Hasan : Seval ÖZTÜRK : Raziye ÇAKIR : Ridvan Akay Riko

Bulgaristan - Temsilcileri Sofya

:Hikmet EFENDİEV Blagoevrad :Bülent MURADOV Smolyan :Rufat FELETİ P a z a r c i k : Mehmet BAYRAM Kırcaali :Mehmet TEFİK Ardino :Aziz ŞAKİR Cebel: :Erdal H. AHMET Loveç: :Emine BAYRAKTAROVA Pleven : Rafet RODOPLU Şumen: :Sezgin YILMAZ R a z g r a d : Levent RASİM Ruse :Zeki İsmail Varna : Mustafa İSMAİL

T Ü R K İ Y E -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ İst. Anadolu:Bölgesi İst. Trakya Bölgesi ist. G.O.Paşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane: İst.Fatih İst. Esenyurt Kocaeli:

Bursa-

Nuh Mete DENİZ Nedim BİRİNCİ Hüseyin YILDIZ Vildan ARDA Mustafa AKGÜN Aydın FİDAN Nazım ÇAVUŞ Murat KAYNAK

Mustafa ÖZSOY

Alptekin CEVHERLİ Ridvan TÜMENOĞLU

- Bursa Yıldırım: - Bursa-Hürriyet: - Bursa-Yenibağlar: - Bursa-İnegöl

Turhan YAMAÇ Üzeyir AKGÜN Cevat ÇALIŞKAN Bayram BAYRAM

- İzm. Sarnıç: - İzm. Buca:

Durmuş HATİPOĞLU Şevket YILMAZ

İzmir- Edirne:

Tekirdağ: Balıkesir-Bandırma: Eskişehir: Erzurum Mersin : Fethiye :

Kenan ÖZGÜR

Nadir ADLI Ertaş ÇAKIR Güner BAŞARAN Sevgin GÖKÇE Berkay MUTLU Ferda ER Fatih AKSAK


Bulgaristan Türklerinin Sesi 11 Sayı 149 - Ekim 2019 Giriş. 1994 yılından bugüne 40’ın üzerinde uluslararası kurultaylara sempozyumlara, panellere ve çalıştaylara katılıp, Bulgaristan Türklerini anlatmaya çalışıyorum. Bu toplantılarda bildiriler ve öneriler sunduk. Bunlarla yetinmeyip aynı zamanda televizyon programlarına katıldık, radyo programlarında söyleşilerde bulunduk ve gazetelerde röportajlar verdik. Bu gün de burada “Dünya Türk Sivil Toplum Kuruluşları Toplantısı” ile Sizlerin arasında Bulgaristan Türklerinin sesini duyurmak ve Bulgaristan Türklerinin sesini dünyaya yayabilmek için buradayım. Allah utandırmasın! Allah hepimize yar ve yardımcımız olsun… Kıymetli Gençler, Türk dünyası sivil toplum kuruluşları dünyanın her köşesinden gelen STK yöneticileri buraya toplanmış, böyle bir – gençlik enerjisi dolu – Lefkoşa Ateşi yakmaya gelen hepinizi bu Türk Dünyası toplantısına katılma azminizi kalpten kutluyorum. Bizlerin 1984-1989 zulmüyle, Bulgaristan’ da Türk isimlerimiz zorla değiştirilirken, dilimiz, dinimiz, geleneklerimiz, edebiyatımız, kültürümüz tamamen yok edilmeye çalıştırılırken, “siz İslamlaştırılmış Bulgarsınız” yalanıyla Türk kimliğimiz tarihten silinip külümüz savrulmaya çalışılırken, zifiri karanlık günlerde, Bulgaristan Türk kimliği uğruna verdiğimiz sokak kavgalarında, öz kimliğimizi önce tüm Türk dünyasına anlatma, tanıtarak duyurma azmi doğdu içimde ve ben 30 yıldan beri bu yolun yolcusuyum. Türk kimliği insanoğlunun yarattığı en yüce edep, en büyük değer, kıvanç ve onur kaynağıdır. Özümüzü yansıtan bu sentezin en parlak ifadesini büyük önder Atatürk’ün NE MUTLUM TÜRKKÜM DİYENE! Sözlerinde ve Türk devletleri birlik ve beraberliği için çırpınan büyük lider Türkiye’nin Başkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’IN yön gösteren yolda görüyoruz. Türklük aynı soydan gelen, kendi erdemleriyle sürekli yeniden üreyip güç tazeleyen, yararlı olan her şeye hoşgörüyle yanaşan, maddi ve manevi dünyasını geliştirip yetkinleştirirken, kültür ve medeniyetler, devlet ve imparatorluklar oluşturmuş, bu davaya inanmış ve yılmaz bir insan topluluğudur. Birçok kavimden farklı olarak, Türklük, millet olgusunda bütünleşen, farklılıkların birleşmesinden güç alan, devlet ve imparatorluklar kurup yöneten, yayılıp büzülen, toparlanıp yeniden atılıma geçen özellikleriyle üstün ve ünlüdür. Biz Türkler, dünyaya kadim Elen kültüründen, Bizans hukukundan, Hıristiyanlıktan faklı ve üstün üretim tarzı, yaşam tarzı, ahlak ve dünya görüşü, inanç getiren ve yayan bir milletiz. İslam’ı dünyaya taşıyanlarız! Son yüzyılın ikinci yarısında ve 21. Yüzyılda Avrupa Birliği’ne üyelik ve bütünleşme süreçleri yaşarken tökezleme, duraklama yaşıyoruz. Neden mi? Olay, Avrupa’yı kuran Gotlarla Asya’dan gelen Türk kimliği arasındaki uyumlaşmaz ve uzlaşmaz çelişkilerin yansımasıdır. Onlar tarih boyu başka milletleri eritip içlerine akıtarak kan tazelemişler, bunu yapamadıkları yerde halkları (örneğin Yahudileri, Romenleri ve başka birçoklarını) toplama kamplarında yakarak imha etmişler, toplu halde yok etmişler ya da iç arınmayı giyotin baltasıyla tamamlamışlardır. Başarılı diyalog kurup anlaşma, barış, güvenlik ve huzur tesis etmekte aciz olduklarından, Eski Kıtayı Yedi Yıl, Otuz Yıl ve Yüz Yıl Savaşları yaşatmış, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ateşinde yakmışlardır. Biz Türklerse tarih boyu HOŞGÖRÜ silahımızı kullanarak tüm mazlumları himayemiz altına toplayıp onların yarattıklar değerlerden birlikte yararlanarak, hiç kimsenin kimlik öz ve biçimine müdahale etmeden, bireydeki bütün ve bütündeki birey felsefesine dayanarak, insan kardeşliği, dostluğu ve üstünlüğü dünya görüşünü yarattık. Batıda yetişen en büyük düşünür olan Fransoa M. Volter, Türklerle Avrupalı Hıristiyanları karşılaştırırken “barbar olmadıklarını bilmek yeterlidir” demiştir, bizim için. Türklerle Romalılar arasındaki büyük farkı ise, “TÜRKLER, MÜSLÜMANLAR VE ÖTEKİLER” kitabında şöyle açmıştır: Roma yendiği bütün milletleri asimile etti, onlarla kaynaştı. Türkler ise yendikleri milletlerden daima ayrı kaldılar, birlikte yaşadılar, ama onların kimliklerine dokunmadılar. Volter’in bu tespiti, Rumlar, Bulgarlar, Macarlar, Araplar ve diğerleri için geçerlidir. Büyük düşünürün vurgu yaptığı başka bir özellik de şudur: “Türkler seçici bir millettir. 10. Ve 11. Yüzyıllarda Arapları yenmelerine rağmen, onların din, dil ve adetlerini benimsememişlerdir.” Çok önemli bir gerçektir. Size, ben, “İslamlaştırılmış ve yok olmuş oldukları dünyaya duyurulmaya çalışılan bir topluluktan – Bulgaristan Türk topluluğundan – geldiğimiz söyledim.” Oysa 5 bin yıllık Türk tarihinde “kötü tohum” olduğu için yok edilen hiçbir halk topluluğu, soy ve millet yoktur.” İnsanlar arasında farkı yaratanın akıl ve hüner olduğunu hiçe sayan ve ön plana ırkı çeken, geçen yüzyılın kâbusu Adolf Hitler, “zayıfa acımak doğaya ihanettir” ya da KAVGAM adlı kılavuz ese-

rinde, yarattığı toplum teorisi daha ilk dallarını uzatırken şunları yazar ve altını çizer: “Birkaç yıl içinde aklın önderlerinin kökünü kazımalıyız. Milletin manevi rehberleri olan kişileri yok etmeliyiz. Öldüremediklerimizi esaret altına almalıyız.” Bir zihniyetin oluşması için yüzyıl (üç kuşak), yok olması için de 100 yıl, yani yine üç kuşak gereklidir. Ve belki de biz bugün, bu 200 yılın tam ortasındayız. Avrupa’ya (ırkçılık) faşizm gelmiş, kıta halklarına bulaşmış ama geri çekilmemiş, halkların hürriyet özlemini ezmeye devam ediyor. Bu nedenle de, bu yorumuma, Türkiye, Türklük ve Avrupa Birliği yüzleştirmesiyle girdim. Ve Roma zamanından beri başka kimliklerle beslenen Batı Avrupa….. ile dünyaya ancak kültür ve medeniyet taşıyan Türk kimliğinin şu dönem iki paralel (koşut) yolda yürümesinden başka seçenek olmadığına işaret ederek, konuşmamın GİRİŞ bölümünü noktalıyorum. Özetle Türklerin hükmettiği devir ve topraklarda yok olmuş soy, boy ve kimlik yoktur, demek istiyorum. Bulgar Kimliği, Bulgar ırkçılığı, Bulgar tarihinde kırılmalar ve yok olmaya yelken açan kadere karşı koyma yolu arayışları gibi öykülerle anlatılabilir bir uzak ve yakın Bulgar tarihi. Bu tarihin kapısını açınca içinde birçok etnik halk toplukları buluruz. Bulgarlar onlardan yalnızca birisidir. Her ağacın kökleri olduğu gibi, etnik toplulukların her birinin de tarih içinde kökleri vardır. Tarihi güçlüler yazar demişler. Sahte mi yazar, doğru mu yazar orası pek bilinmez. Çünkü tarih beşer (yaşayan) değildir. Zamanı dolmuş ve maziye karışmış olandır. Doğruya götüren yol birdir. Maddi kalıtlar laboratuarlarda karşılaştırılıp analizlerin sonuçlarından senteze varılınca, objektif (nesnel) olan savunulur yani tarihe geçer. Kembriç (Cembridj) Üniversitesinde ders okuyan tarihçilerden Bulgar Pavel Serafimov ise, Bulgarların hiçbir yerden gelmediklerini, tarih boyu Rumeli’de yaşayan Traklar’ın devamı olduğunu anlatır. Gümüşü biz işledik, demiri biz dövdük, altını biz bulduk deyip, dünya kültür ve medeniyetler beşiğinin, Yeni Çağdan binlerce yıl önce Traklar yani Bulgarlar tarafından atıldığını yazar. Günümüz Bulgaristan topraklarında bulunan Pazarcık (Tatar Pazarcık) ili Panagürişte şehrinde, Plovdiv’in “Doğan” köyünde ve başka yerlerde bulunan ve özellikle de Varna Müzesinde sergilenen altın eserler o çağları anlatır. Öyle olsa da, Roma Tarihinde en büyük köle ayaklanmasını yapanlar onlardır. Homeros’un “İlya”dasında atları geçer. “Elen” dili etkisi altında ana dillerini yitirmişlerdir ve kendilerini anlatan yazılı belge de bırakmadıklarından kim olduklarını anlatmak zordur. İnsanoğlu “Altay”da, Afrika’da, Normandiya ve Patagonya’da 2 ayaküstüne kalkmışsa, onlar nereden gelmiştir? Yani Bulgarların öz kökü yok mudur? Yine Karpat Dağları, Karadeniz ve Ege Denizi arasında Traklar’la beraber yaşayan Gotlar ve Keltler ise, yine aynı profesöre göre, Orta Asya steplerine uzayıp Türkleşmişler ve daha sonra yine geri dönmüşlerdir, tabii bu yolda da mukayese edilebilecek 2 ayak izi yoktur.. Hıristiyanlığı kabul eden Bulgar tarihinde altı kalın çizilen bir edinim vardır. Kiril ve Metodiy Kardeşlerinden yani Bizans’tan gelen “Kiril Alfabesi”nin benimsemişlerdir. Bulgarların okuryazar’dır. Kiril Alfabesi Avrupa Birliği tarafından tanınıp kabul edilmiş bir yazındır. Öyle de olsa Bulgar kimliğini belirleyen Hıristiyanlık ve Kiril Alfabesi gibi ana çizgileri hep başkalarından almışlardır. Türk Dünyasında Kiril Alfabesinden planlı bir şekilde kurtulup Latin Alfabesine geçiş süreci ilerliyor. Tarih bilimini Paris Sorbon Üniversitesinde benimseyen ve Türkiye’de basılan “ATİLLANIN VARİSİYİZ” kitabında “Bulgarlar ve Türkler aynı soydanız” tezini savundu. Han Asparuh’un Büyük Atila’nın 9. Kuşan torunu olduğunu, babası Han Kubrat’ın ise, Konstantinopol’de yani İstanbul’da özel eğitim almış ve Bizans tarafından Bulgar devletini yönetmekle görevlendirilmiş bir hükümdar olduğunu, Ukrayna’da bulunan Büyük Hakan Kabrinden çıkan delillerle kanıtladı. Bulgar Devlet tarihinde ilk kırılma Birinci Boris – Mihail’in 864 yılında Hıristiyanlığı kabul etmesiyle yaşanmıştır. Bu tarihsel olay çok kanlı olmuştur. Bulgarlar, Orta Asya’dan tek tanrılı (Tengri inancıyla) gelmişler ve din değiştirmeye karşı direnmişlerdir. Servet sahibi ve saygın sülalelerden 52’si yediden yetmişe kıyılmış ve aynı mezara defnedilmişlerdir. Efsaneleşen olaylara göre, başkaldıran İslav erkeklerin de başı kaydırılmış, kadınlarıyla İslav- proto-Bulgar kaynaşması yaşanmıştır. Birinci Bulgar devleti 1018 yılına kadar ayakta kalmış, 15 Han ve 6 Çar tarafından yönetmiş, imparatorluk olamamıştır. 1018’de bugünkü Sofya’nın batısında bulunan Köstendil ilinin “Velbıç” vadisinde Bulgar Çarı İkinci Simeon ile Bizans İmparatoru İkinci Vasiliy arasındaki bir meydan savaşı olmuştur. Bu savaşta Bulgarlar yenik, 15 bin er ve subay esir düşmüş, bin esirden biri tek gözlü bırakılmak şartıyla hepsinin iki gözü de kaynak demirle oyulmuş, “Hıris-

tiyanlığa uymazsanız başına gelecek olan budur” ikazıyla Bulgar köylerine birer birer yerleştirilmişler ve Birinci Bulgar Devleti devri böylece kapanmıştır. Bulgar maneviyatında İKİNCİ KIRILMA, Bulgar ordusunun kör edilmesidir. İkinci Bulgar devleti 167 yıllık bir aradan sonra 1185’te Asen ve Petır kardeşlerin yönettiği bir ayaklanma sonucu kurulmuş ve 1396’da Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılıncaya kadar ayakta kalmıştır. Döneme ilişkin çıkan dürüst araştırma eserlerinde, Bulgar tarihine ilişkin bazı gerçekleri büyük bir itinayla gizlediğine ilişkindir. Gizlenen ilk sır, proto-Bulgarların Türkî bir dil konuştuklarına ilişkindir. Tarihçilerin ağzını kilitli tutmasının nedeni, Birinci Bulgar devletinin Türkler tarafından kurulduğunu gerçeğidir. İkincisi ise, Asen yani HASAN ve kardeşinin Kuman Türkü olmasıdır. Bahsi geçen ayaklanma da, Kuman ve Kıpçakların Bizans’a karşı Edirne Ayaklanmasıdır. Bulgar tarihinde sır küpü olarak saklanan gerçeklerin arasında, tarihte Kuman, Kıpçak ve Peçeneklerin varlığıdır. Bu boylar da Türk dili konuşur. Kumanlar Bulgar tarihinde, Orta Asya’dan Hazar’a inen ve 555 sene ayakta kalan Büyük Bulgar Devletinden daha uzun süreli hükmedenlerdir. Bulgar tarihçilerden Petır Mutafçiev’in tezine göre, onlar Orta Asya steplerinden gelmiştir. Kumanların 1187 Edirne Ayaklanmasından sonra Bizans İmparatoru İkinci İsak ile bugünkü Loveç’te (Lovça) yerleşim yerinde barış anlaşması imzalanmış, böylece, İkinci Bulgar Devleti kurulmuş ve Tırnovo (bugünkü Veliko Tırnovo şehri başkent ilan edilmiştir. Kendi boyları içinde evlenen Bulgarlardan farklı olarak, Macar, Sırp, Yunan ve Bizans hükümdarlarıyla evlilik bağları kurmuşlardır. Kaloyan, Asen (Hasan) ve Petır, Terter ve Şişman hanedan boylarını yaratanlardır. Tırnovo başkent olarak önce Romence sonra da Türkçe konuşmuştur. Vurgulamak istediğim, Bulgarlar Kumanlar tarafından kurulan İkinci Bulgar devletini kendi tarihlerine nakışlamışlardır. Tarihte seçenekler bol tabii. Başka iddialara göre, Bulgarlar Farslı kanı taşır. Bu tezi savunan Bulgar tarih Profesörü Bojidar Dimitrov, Bulgar kavminin Hazar kıyılarına inmezden önce, 2 500 sene bugünkü İran topraklarında yaşadığını savundu. Ne var ki bu kaynaklara ancak Batı tarihçilerinin eserlerinde ulaşabiliyoruz. Tarihi çarpıtmada ustalaşan Bulgar tarihçi ve politikacılar, 20. Yüzyıl boyunca yalnız isim, din, yaşam tarzı, kültür ve medeniyet değiştirmekle uğraştılar, ama bu konuyu, şu kısa sunumun dördüncü Bölümüne bıraktım. Osmanlı Döneminde Bulgar Türk Beraberliği Haçlılarla 1361’de Edirne’de başa çıkan Merinç ve Tunca ırmaklarının birleştiği yeri Başkent ilan eden, 1389 Kosova’da, 1396 Niğbolu’da ve 1444’te Varna’da cenkleşen Osmanlı, Türkleri Balkanlardan ve Avrupa’dan kovma hayallerini söndürdü. Eski kıtayı baştanbaşa karamsarlık sardı. Türkler eski kıtaya yeni bir adalet, dinde, dilde ve kültürde eşitlik, yaşam tarzına saygı, insanoğluna saygı, yeni bir edep getirmiştir. Bu etki o kadar büyük olmuş ki, Kuran’ı Kerim Avrupa dillerine tercüme edilmiş, köhnemiş Avrupa’yı İslam parlaklıyla karşılaştıran Volter en büyük feylesof olmuş, İslam ve Hazreti Muhammed Destanlarını yazan Göte gelmiş geçmiş en büyük şair olmuş, Osmanlı tarihini 10 ciltte anlatan Hammer Orien Tarihine kaynak olmuş, Bin Bir Gece Masallarını Okuyan Avrupalılar hayal kurmaya başlamışlardır. Osmanlının idare sistemi hakkında “kölelikten despotluğa” pek çok karalama yazıları okuduk. Özünde Osmanlı gibi 44 millet değil, başlıca “beyazlar ve zencilerden” oluşan Birleşik Amerika devleti kurulurken, 300 bilim adamı dünya tarihinde örnek aramış ve sonunda OSMANLI DEVLET BİÇİMİNİ seçmişler ve onu da tam olarak uygulayamamışlar ki, günümüzde 56 eyaletten oluşan Amerika’da her eyaletin kendi Anayasası vardır. Osmanlı Bulgaristan’a ve Başkanlara İNSAN HAKLARI BİLDİRİSİ yazılmazdan 400 sene önce girmiş ve “İnsanı yaratandan ötürü saygım var, diliniz, dininiz eşittir, yaşam tarzınıza hürmetler.” Demiştir. Ben bu gün Bulgarların bu HİKMETLİ sözlerin anlamını ne kadar kavradıklarını söyleyemem, ama Fatih’in Bosna ve İstanbul Fermanları arşivdedir. Bu gerçeklere, Bulgar gözüyle bakmakta fayda var. Profesör Stoyan Dinkov bilimsel tarih stüdyolarında, Bulgarların Osmanlı egemenliğine geçtiklerinde dil, kültür ve kimliklerini tamamen yitirmişlerdi, der. Hoşgörü, yardımlaşma, iyi komşuluk ve hayırseverlik ortamına düşmeleri kurtuluşları olmuştur, diye anlatır. Osmanlı toplumsal ortamında öz kimliklerine dönüşleri ve milli uyanışları mayalanmıştır, diye ekler. Eserlerinde bir de Bulgarların Osmanlıya karışmadan kendi kimliklerine dönmelerinde Rus İmparatorluğunun direk kışkırtmalarına yer verir.


12 Sayı 149 - Ekim 2019 12

Bulgaristan Türklerinin Sesi BULGARİSTAN’DAN HABERLER

ABD’nin Ohio eyaletinde sıradışı bir cenaze töreni gerçekleştirildi...

82 yaşında akciğer kanserinden yaşamını yitiren Billy Standley, onu son isteğini yerine getirdi ve, çok sevdiği 1967 model Harley Davidson motosikleti üzerinde gömüldü.... Bunu yapabilmek için Standley mumyalandı ve cam bir tabut içinde gömüldü. Resimde: D e fi n e t m e merasiminden.

18 Yaşındaki Bir Öğrenci, En Genç Belediye Meclis Üyesi Seçildi

Mezdra’dan bir öğrenci, Bulgaristan’ın en genç belediye meclisi üyesi olma rekorunu kırdı. Genç politikacı, 181 oyla kendi hemşerilerinden en fazla tercihli oyu almayı başardı. Kosto Tomov, eş zamanlı olarak hem okumak hem de belediye yönetimine katılmak zorunda olacak. Tomov, henüz devlet sınavını alıp liseden mezun olmadığı için, şimdilik belediye meclisi başkanı olamayacak. Genç politikacı, yeni görevinin lisedeki öğrencilik sorumluluklarını yerine getirmesine mani olmayacağına söz veriyor.

Bulgaristan’ın 1984-1989 yıllarında Türklere yönelik uyguladığı asimilasyon politikasından dolayı zorunlu olarak göç eden 350 bin kişinin yaşadıkları, 30. yılında Bursa’da anıldı. Bursa Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğü, Bursa Uludağ Üniversitesi, Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Diplomasi Araştırmaları Derneği iş birliğinde Uludağ Üniversitesinde düzenlenen anma töreni belgesel gösterimiyle başladı. Programda konuşan YTB Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanı Murat Kazancı, Balkanlar’da yaşayan Türklerin hayatının çileli geçtiğini ve özellikle Bulgaristan’da elim hadiselerin yaşandığını söyledi. Kazancı, 1989’da önemli sayıda insanın göçmek zorunda olduğunu anımsatarak, “1984’ten itibaren iyiden iyiye başlayan asimilasyon süreciyle Bulgaristan’daki Türk isimleri Bulgar isimleriyle değiştirildi, Türkçe konuşmaları yasaklandı ve Türkler zorunlu iskana maruz kaldı. Bugün Bulgaristan Türk-

fakat şüphelinin diplomatik statüsü nedeniyle durduruldu. Ardından Sofya’nın, Moskova’dan diplomatı geri çağırmasını talep ettiği ifade edilen haberde, bu kişinin şu anda Bulgaristan’dan ayrılmış olduğu bilgisine yer verildi. Rusya’nın Bulgaristan Büyükelçiliği, olayla ilgili herhangi bir yorumda bulunmadı. Bulgar savcılığın açıklamasında soruşturmanın Bulgaristan Ulusal Güvenlik Ajansı’ndan gelen sinyal üzerine başlatıldığı bildirilirken, Rus diplomatın Eylül 2018’den bu yana devlet sırrı teşkil eden bilgileri topladığı kanısına varıldığı kaydedildi.

BULTÜRKANKARA Temsilcisi İsmail Cingöz tarafından; 30 KASIM 2019 günün Türk Dünyası Parlamenterler Birliğinin organizesiyle Ankara’da Ali Tepe Vakfı konferans salonunda “ARAP BAHARI’NIN HATAY ÜZERİNDEN TÜRKİYE’YE ETKİLERİ” Konulu sunum yapılmıştır. TDPB Başkanı Nail Çelebi, TDPB Bşk. Yrd. ve Ali Tepe Vakfı Başkanı Dr. Reşat Doğru, TDPB Gn. Sekreteri Şaban Kardeş, TDPB Den. Kur. Bşk. Mehmet Şandır, TDPB Koordinatör-

yapımcıların da sevdiği film çekim şehri. Resmi olmayan verilere göre, şimdiye kadar şehir ve çevresinde yaklaşık 50 film çekildi. Hafızalarda en iz bırakan Bulgar filmleri arasında “Şeftali Hırsızı”, “İkinci Yoan Asen’in Düğünü” ve “Kaptan Petko Voyvodosu” yer alıyor.

leri Nazmi Ölmezyiğit, Ramazan Bekleviç, Hanifi Dilmaç, Bağımsız Türkiye Partisi Gn. Sekreteri Müge Gülses, Akademisyen Dr. Ergenekon Savrun, Demokratik Türkmen Hareketi Lideri Abdulkerim Aga, Irak Türkleri Yardımlaşma Derneği Eski Başkanı Abbas Türkmen, Ankara Bilecikliler Derneği Başkanı Hasan Akgül, AKVİL Başkanı Metin Genç, AKAPDER Yön. Kur. Üyesi Yunis TOPÇU, CHP Hatay Mv. Adayı Bestami Türkmen ile Ankara’da faaliyet gösteren bazı Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri, Akademisyenler ve öğrencilerin yer aldığı yoğun katılım ile gerçekleşen konferansta salonun tamamen dolduğu hatta ayakta kalanlar olduğu görüldü.

Küresel Sutherland Şirketi Filibe’de Ofis Açıyor

Veliko Tırnovo’da Turistler Için ‘Sinema Köşeleri’ Yapılıyor

Kuzey Bulgaristan’daki Veliko Tırnovo şehrinde, sembol nitelikteki birçok Bulgar filminin çekimleri için kullanılan gerçek dekorlar, bilgilendirme tabelaları konularak işaretlenecek, turistler ise özel ekranlarda o mekânın yer aldığı film sahnelerini izleme şansı elde edecekler. Fikir, Veliko Tırnovo Bölgesel Tarih Müzesi’nden geldi. Eski şehrin en yeni turistik atraksiyonu olacak projenin, gelecek yıl hayata geçmesi bekleniyor. Eski başkent Tırnovo, sadece Bulgar film yapımcılarının değil, yabancı

lerinin yaşadığı sorunların harareti dinmiş gözükse de 1989 göçü ve ona zemin hazırlayan şartlar asla unutulmamalıdır ve unutulmayacaktır.” dedi. Bulgaristan Başmüftü Yardımcısı Ahmet Hasanov ise okulda Türkçe konuşmanın yasak olduğu yılları yaşadıklarını anlattı. Hasanov, öğretmenlerin Türkçe konuşulmaması konusunda asimilasyon yıllarında baskı yaptıklarını aktararak, “Okulda Türkçe konuşan arkadaşları öğretmenler, ‘Fransızca konuşmayın, neden Fransızca konuşuyorsunuz’ diye uyarırdı. Türkçe kelimesini bile kullanmamak için Fransızca derlerdi. 19841989 yılları bardağın taştığı son nokta olmuştur.” diye konuştu.

Türk Dünyası Konferansı Konuşmacı İsmail CİNGÖZ

Bulgaristan Bir Rus Diplomatı Sınır Dışı Etti Bulgar yetkililerin istihbarat faaliyetleri yürüttüğü şüphesiyle ülkeden bir Rus diplomatı sınır dışı ettikleri bildirildi. Focus haber ajansının Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı’na dayandırdığı habere göre, ülkede istihbarat faaliyetleri yürüttüğünden şüphelenilen bir Rus diplomat sınır dışı edildi. Habere göre Rus vatandaşı hakkındaki soruşturma savcılık tarafından yürütüldü,

Bulgaristan’dan Zorunlu Göçün 30. Yılı Bursa’da Anıldı

Sutherland Global Services Bulgaria Şirketi İcra Müdürü Dimitır Gılıbov, “Küresel çapta faaliyet gösteren Sutherland Şirketi Filibe’ye ayak basıyor. Kasım ayının sonuna kadar 100 eleman işe almamız gerekiyor ve 2020 yılının sonuna kadar Filibe’deki ofiste çalışan personel sayısının 300’e çıkması planlanıyor” diye izah etti. Şu anda Almanca bilen ve temel bilgisayar becerilerine sahip elemanlar aranıyor. Onlar, çevrimiçi ticarette lider olan Sutherland’ın müşterisi olan bir şirkete hizmet edecekler.

Gılıbov, ”Çalışanlara başlangıçta ödenen maaşlar 2000-2500 leva arasında değişiyor” diye belirtti. Ayrıca faaliyetlerden elde edilen sonuçlara göre prim sistemi yolu ile çalışanlara prim ödenmektedir. Ücretler, şirketin faaliyet gösterdiği Sofya, Varna ve Burgaz olmak üzere üç şehirde de aynı tutardadır. Filibe Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcısı Stefan Stoyanıv, ”Filibe’de bilişim teknolojileri, dış kaynak kullanımı ve paylaşılan hizmetler alanında faaliyet gösteren şirketlerin sayısı artık 120’den fazla ve bu şirketlerin çalışan sayısı 4 000’den fazladır” diye kaydetti. Filibe Büyükşehir Belediye Başkanı İvan Totev, kente yatırım yapan Sutherland Şirketi’nin tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, ”Birkaç yıldır Sutherland temsilcileriyle görüşüyoruz” diye belirtti.

Bulgaristan’da Çok Nadir Rastlanan Beyaz Geyik Görüldü olduğu ve yakınına karşı sokulmalarına Bulgaristan’ın Karlovo kenti yakınlarında, çok nadir görülen beyaz geyiklerden biri doğal yaşam alanında görüntülendi. Bölgede ikamet eden bir vatandaşın beyaz geyiği Moskovets köyü yakınlarında görüntülemeye başardığı duyuruldu. Söz konusu vatandaş, ‘Yolda gördüm onu ve durdum, daha sonra bağlıklara doğru gitti. Ot otluyordu ve daha sonra tekrar yola çıktı. Araçla çarpmalarından endişe ediyorum’ dedi. Bulgar medyasında söz konusu beyaz geyik bir kaç gün sonra muhtemelen kardeşi olan başka bir geyikle yine görüntülendi. Beyaz geyik ve kardeşini görüntüleyen Ranço İvanov’a göre, hayvanların bulundukları yerde kendilerini mutlu hissediyorlar. Beyaz geyiğin insanlara karşı sıcakkanlı

izin veriyor. Beyaz geyiğin sosyal medyada görüntülerinin yayınlanması büyük ilgi görürken farklı yorumlara da neden oldu. Bir sosyal medya kullanıcısı, ‘Umarım herhangi bir avcının hedefi olmaz’ dedi. Yerel avcılar beyaz geyiğin dağdan insanlara daha yakın bir yere inmesine anlam veremezken, muhtemelen aç kalmasından ve yiyecek aramış olabileceği tahminleri yürütüldü. Diğer bir ihtimalin ise Moskovets köyü yakınlarında bir çiftlikte geyik yetiştirildiği ve oradan kaçmış olabileceği gösterildi. Bulgar halk inancına göre beyaz geyik aşka dalalet ettiği inanılır. Bakış BG


Bulgaristan Türklerinin Sesi 13 Sayı 149 - Ekim 2019 Bulgaristan ve Türk Dünyası

Ertaş ÇAKIR Naim Süleymanoğlu (1967 – 2017 ) 23 Ocak 1967’de Bulgaristan’da dünyaya gelen Naim Süleymanoğlu, haltere 1977’de başladı. 15 yaşında iken Brezilya’da düzenlenen dünya gençler halter şampiyonasında 52 kiloda iki altın madalya alarak şampiyon oldu. Onaltı yaşında rekor kırarak yine şampiyon oldu. Böylece halter tarihinde en genç dünya rekortmeni ünvanını aldı. 1983-1986 arasında gençlerde 13, büyüklerde 50 olmak üzere tam atmış üç rekor kırarken, yine bu dönemde Dünya ve Avrupa şampiyonalarında 52,56,60 kilolarda şampiyonluklar yaşadı. 1984, 1985 ve 1986’da dünyada yılın haltercisi seçildi. 1986’da Sydney’de düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası’nda Türkiye büyükelçiliğine sığınarak Türkiye’ye iltica etti. 1988’de Avrupa Halter Şampiyonası’na Türkiye adına katıldı ve üç altın madalya kazandı. Bunun yanında 60 kg’de koparmada 150 kg kaldırarak dünya rekoru kırdı. 1988 Seul Olimpiyatları’na Türkiye adına katılabilmesi için Türk hükümetince Bulgaristan’a 1 milyon dolar ödenerek gerekli izin alındı. Bu olimpiyatlarda Süleymanoğlu 60 kg koparmada sırasıyla 145 kg, 150.5 kg, 152.5 kg, silkmede 175 kg, 188,5 kg, 190 kg, toplamda da 320 kg, 339 kg, 342.5 kg kaldırarak 9 dünya 6 olimpiyat rekoru kırarak muhteşem bir zafer elde etti ve böylece Türkiye olimpiyatlar tarihinde güreş dışında ilk altın madalya kazandıran sporcu oldu. 1992 Barcelona Olimpiyatları’nda rakiplerine ezici üstünlük sağlayarak altın madalyayı yine ülkemize kazandıran Naim, aynı yıl Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından “Dünyanın En İyi Sporcusu” seçildi. 1993 Dünya Şampiyonasında ise 3 altın madalya kazanırken 2 de dünya rekoru kırdı. 1994’te Bulgaristan’da yapılan Avrupa Halter Şampiyonası’nda sadece üç kaldırış yaparak üç dünya rekoru kırdı. Atmışaltısı İstanbul’da yapılan Dünya Halter Şampiyonası’nda ilk kez Türk Seyircisi önüne çıktı. Ve bu şampiyonada sakat olmasına rağmen 3 dünya rekoru kırarak üç altın madalya kazandı. Bu da onun dünyanın en güçlü sporcusu ünvanı kazandırdı. 1995 Avrupa halter şampiyonasında sakat olmasına rağmen 1 altın, 2 gümüş kazanarak Türkiye’nin takım halinde birinci olmasında önemli katkı sağladı. Yine Çin’de yapılan dünya şampiyonasında sakat olmasına rağmen 3 altın madalya kazandı. 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda 64 kiloda 4 dünya rekoru kırarak 3. kez olimpiyatlarda madalya kazanarak tarihe geçti. Naim Süleymanoğlu, Sidney olimpiyatlarında ise sakatlığı nedeniyle pek bir başarı gösteremedi. Süleymanoğlu, Uluslararası Halter Federasyonu’nun 7-9 Aralık 2000’de Atina’da toplanan kongresinde astbaşkanlığa seçildi. Olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu eski milli halterci Naim Süleymanoğlu, İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Eski milli halterci Naim Süleymanoğlu, siroza bağlı karaciğer yetmezliğine bağlı olarak 28 Eylül’den beri özel bir hastanede tedavi altındaydı. 6 Ekim tarihinde ameliyatla karaciğer nakli yapılan Süleymanoğlu, beyindeki kanama ve ödem nedeniyle 11 kasım tarihinde acil ameliyata alınmıştı. Olimpiyat ve dünya şampiyonu milli halterci Naim Süleymanoğlu, tedavi gördüğü hastanede 50 yaşında hayatını kaybetti. Naimoğlu’nun ölümü Türkiye’yi yasa boğdu. Turgut Özal tarafından Türkiye’ye getirilmişti 1985 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın yoğun uğraşları sonucunda getirilen Naim Süleymanoğlu, Türkiye için büyük başarılara imza atmıştı. 1984, 1985 ve 1986’da dünyada yılın haltercisi seçilen Süleymanoğlu, 1988 Seul, 1992 Barcelona ve 1996 Atlanta Olimpiyatları olmak üzere üç kez olimpiyat şampiyonu oldu. Naim Süleymanoğlu’nun kariyerinde elde ettiği başarıları şöyle: 15 yaşında ilk dünya rekorunu kırdı 8 kez dünya şampiyonu oldu, 46 dünya rekoru kırdı.Kendi kilosunun üç katından fazla kaldırarak, ’efsane’ oldu. 60 kiloda koparmada 200 kg kaldırarak dünya rekoru kırdı. 1984, 1985 ve 1986 yıllarında dünyada ’yılın haltercisi’ seçildi. Türkiye’ye Olimpiyatlar’da güreş dışında ilk altın madalyasını kazandıran sporcudur. 1988 Seul, 1992 Barcelona ve 1996 Atlanta Olimpiyatları olmak üzere üç kez olimpiyat şampiyonu oldu. 1988 yılında Time dergisine kapak oldu 1988 yılında Seul Olimpiyatları’nda 9 dünya, 6 Olimpiyat rekoru kırdı. 1992 yılında Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından “Dünyanın En İyi Sporcusu” seçildi

Türk futbolseverleri kırmak istemediği” için İsrail’e gitmediği

Akşam gazetesinde yer alan “İsrail’e neden gitmedi?” başlıklı habere göre Galatasaray’da forma giyen Uruguaylı file bekçisi Fernando Muslera’nın “Yıllardır Müslüman bir ülkede futbol oynadığı ve Türk futbolseverleri kırmak istemediği” için İsrail’de oynanan Uruguay-Arjantin maçına sakatlığını bahane ederek gitmediği iddia edildi. İsrail’deki Bloomfield Stadı’nda oynanan hazırlık maçında Uruguay,

Arjantin ile karşı karşıya geldi. 2-2 beraberlikle biten maçta Uruguay’ın gollerini Edinson Cavani ve Luis Suarez atarken, Arjantin’in gollerini Sergio Agüero ve Lionel Messi kaydetti. Haberde, daha önce yapılan açıklama da hatırlatılarak tecrübeli file bekçisinin bel ağrıları sebebiyle kadroya alınmadığı aktarıldı.

Devlet, Yurtdışından Çalışan Uzman Bulgaristan Vatandaşları Teşvik Edecek Devlet 2020 yılından itibaren yurtdışında çalışan kalifiye uzman Bulgaristan vatandaşlarının ülkelerine geri dönmeleri için bir yıl boyunca aylık 600’er Euro ödemeye hazır. Tek şart kişinin işverenle sözleşme sunması olacak. Sosyal Politika Bakanı Yardımcısı Zornitsa Rusinova yurtdışındaki uzmanın iş ve pozisyonu İş ve İşçi Bulma Kurumu aracılığıyla bulmasının şart olmadığını kaydetti ve devlet yardımının bir yıl kira ve çocukların bakımı için sağlanacağını bildirdi. Eğer varsa, yabancı uyruklu aile fertlerinin Bulgarca eğitimi için burslar da sağlanabilecek.

Sofya, Plovdiv, Varna gibi büyük şehirler dışında, maaşların daha düşük olduğu yerlerde de çalışmaları için yurtdışından gelenlere devlet ek yarım asgari maaş sağlayacak.

Genç Kızlar Kılıç Milli Takımı, Özbekistan’daki Dünya Kupası’nda altın

Türkiye Eskrim Federasyonundan yapılan açıklamaya göre, Özbekistan’ın başkenti Taşkent’teki organizasyonda Genç Kızlar Kılıç Milli Takımı şampiyon oldu. Finalde Rusya’yı 45-34 mağlup eden milliler, Gençler Dünya Kupaları’nda altın madalya kazanan ilk takım oldu. Milli eskrimciler madalya seremonisinde Türk bayrağı önünde Mehmetçiğe asker selamı gönderdi. Türkiye Eskrim Federasyonu (TEF) Başkanı Murat Atalı yaptığı açıklamada, “Biz sporcularımıza güvenip atılımlarımızı sürdüreceğiz; atılımlarda istikrar, başarıda da istikrarı sağlayacaktır. Tüm sporcularımızı ve teknik ekibimizi gönülden tebrik ediyorum.” ifadelerini kullandı. Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Gençler Eskrim Dünya Kupası’nda altın madalya kazanan ve bu

dalda bunu başaran ilk takım olarak Türk eskrim tarihine geçen Kızlar Kılıç Milli Takımı’nı tebrik etti. Bakan Kasapoğlu, yayımladığı tebrik mesajında, “Özbekistan’da düzenlenen Genç Kadınlar Kılıç Dünya Kupası’nda tarihi bir başarıya imza atarak şampiyon olan milli takımımızı kutluyorum. Gençler dünya kupalarında altın madalya kazanan ilk takım olarak eskrim tarihinde bir ilki de gerçekleştiren milli sporcularımızın bu başarısı, bizlere büyük mutluluk yaşattı. Böyle güzel derecelerin eskrime gönül veren genç kardeşlerimiz için de başarıya giden yolda büyük bir motivasyon sağlayacağına inanıyorum. Bu önemli başarıda emeği geçen başta sporcularımız ve antrenörlerimiz olmak üzere herkesi tebrik ediyorum.” ifadelerine yer verdi.

Hükümet, Yurtdışında Bulgar Kimlik Belgelerinin Çıkar tılmasını Kolaylaştırıyor

Hükümet, Bulgar Kimlik Belgelerinin çıkartılmasına dair Yönetmeliği değiştirdi. Kimlik kartı başvuruları İçişleri Bakanlığı’na elektronik imzasız da elektronik yolla gönderilebilir. Yurtdışında Bulgaristan’ın diplomatik ve konsolosluk misyonlarında başvuruda bulunulursa,

pasaport çıkarma süresi azalıyor. Yurtdışında Bulgar belgelerin lisanslı bir posta veya kurye aracılığıyla şahsen alınması imkanı sunuluyor. Diplomatik ve konsolosluk misyonları tarafından geçici pasaport verilmesi de basitleştiriliyor.

Kadim Dost Güney Kore’den BULTÜRK’e Ziyaret Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) Güney Kore’den gelen heyeti ağırladı. Rafet ULUTÜRK: “Öncelikle BULTÜRK Derneğimize hoş geldiniz, onur verdiniz. Türkiye-Köre Tarihten gelen bu kardeşliğimizi sonsuza dek devam ettireceğiz. Ümit ediyorum ki bu kardeşlik ilişkilerimiz sadece görüşmek anlamında sınırlı kalmayacak. Ziyarette gündemde öne çıkan Bulgaristan’da son siyasi gelişmeler, dernek çalışmalarını 2002 yılından günümüze kadar derneğin etkinlikleri kısa kısa anlatıldı. BGSAM Başkanı Dr. Erdal KARABAŞ Ardından Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi (BGSAM) Başkanı Dr. Erdal KARABAŞ yayınladıkları 60 kitap üzerine konuştu. Avrasya Turan Kültür ve Ekonomi Enstitüsü Başkanı CHO SUNG HEE: Ziyaret sırasında sözü alan Koreli Başkan Türkiye’yi kan kardeş ülke olarak gördüklerini ifade etti. Merhabalar diyerek başladığı konuşmasında, Ben dâhil heyetime gösterilen bu çok sıcak ilgi ve alakadan dolayı mutluluk duyduğu belirtmek isterim. Ben sizlere dernek üyelerimizden selamlar getirdim. Burada Bulgaristan Türkeri’nin önderleri ile buluşmaktan da ayrıca mutluluk duydum. Biz Koreliler, Türkiye’yi unutmadık. Türkiye hakkında çok şey öğrendim Biz Güney Koreliler için, Türk askerlerinin bizde özel bir yeri var. Ben çocukluğumdan beri, Türkler hakkında ve Türk askeri hakkında çok şey öğreniyor. Türkiye ile Güney Kore arasında ilişki normal bir ilişki değil, biz Türkiye’yi kan kardeşi ülke olarak görüyoruz. “Yakın zamanda Kore’den Türkiye’ye çok büyük çapta turist gelecektir. Tabi kan kardeşlerimiz Türklerin ve özellikle Bulgaristan Türklerinden de Kore’ye ziyaretlerinizi bekliyoruz.” dedi.

Avrasya Turan Kültür ve Ekonomi Enstitüsü Genel Sekreter Hande KAVARNALI; Ben de bir Bulgaristanlı ailenin kızıyım. Güney Korede okudum. Onları tanıma fırsatım oldu. Ben Güney Korelileri çok sevdim. Çok iyi insanlar, çok çalışkan insanlar. Savaşın tahribatının ne olduğunu bizzat yerinde bana görmek nasip oldu. Neler ne sıkıntılar çektiklerini bizzat yaşayanlardan dinledim bende bunu hissettim. Her şeye rağmen okumayı ve yeniliğe aç insanlar her şeyi öğrenmek istiyorlar. Bende Türkiye’den sonra ikinci ülkem olarak görüyorum. Bu bakımdan ben çok mutluyum. Dünyanın merkezi doğdum İstanbul’un güzelliklerini Güney Koreli arkadaşlarıma gösterme imkanı da bulduğum için daha da mutluyum. Türkiye – Kore ilişkilerinin günümüzde de artarak devam ettiği ve Kore halkının hala yüreğini yakan Kore Savaşının bu ilişkiyi daha da önemli hale getirdiği ve bu iki ülke daha da yakınlaşacaklarına inanıyorum. Güney Kore halkının Türkiye’ye ayrı bir önem verdiği ifade ettiğini bizzat yerinde gördüm ve TürkKore kardeşliğini pekiştirmek için de ne gerekirse imkânlarımız dâhilinde yapmaya çalışıyor ve çalışmalarıma da devam edeceğim. Türkiye’nin Korelilerin yanında ayrı bir yerinin bulunduğunu bilmenizi isterim. Son olarak da Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK bizleri kabul ettiği ve bizimle ilgilendiği için de ayrıca kendisine huzurunuzda teşekkür ederim. Rafet ULUTÜRK “Bizim için de gönlümüzde Güney Korenin özel bir yeri vardır. BULTÜRK Derneği’mizi ziyaret ederek, fikir alışverişinde bulunduk, kardeş dernek olduğumuzu da buradan ilan ediyoruz. Güney Koreli kardeşimiz Avrasya Turan Kültür ve Ekonomi Enstitüsü Başkanı CHO SUNG HEE ve yönetimi Bayrampaşa’da Genel Merkezimize geldikleri için teşekkür ederim. Ayrıca burada bulunan en güzide Bulgaristan Türklerinin mekânı Necdet MUTLU abimizin mekânı “Best Kafe” ye kendi yerimize kahve ikramı için oraya geçtik. Sahibi Necdet Abimize misafirperverliği için de ayrıca kendisine BULTÜRK adına teşekkür ederim.” Sonunda BULTÜRK Başkanı Rafet ULUTÜRK kendi yazmış olduğu “Bulgaristan Türklerinin Kimlik Mücadelesi” ve “Türk Dünyasında bir Bulgaristan Türkü 50 yıllık mücadele” kitaplarını ve BULTÜRK Gazetesinden de kendilerine taktim etti. Ayrıca Koreli Kardeşlerimiz de çeşitli hediyeler takdim ettiler. Toplantının sonucunda bir hatıra fotoğrafı çekilerek sona gelindi. Hande KAVARNALI BULTÜRK İSTANBUL


14 Sayı 149 - Ekim 2019 14

Bulgaristan Türklerinin Sesi

BULGARİSTANLI İŞADAMLARIMIZ

Nedim BİRİNCİ

Şakri ARSL ANTAŞ

Demokratik Bulgaristan

Bulgarlar 10 Kasım 1989’U AnKonu: Bulgaristan’da 30 yıl önce başlayan değişim fol çıktı. 33 yıl parti ve devlet iktidarında kalan diktatör Todor Jivkov 10 Kasım 1989’da devrilmişti. Bu tepe takla olmanın 30. Yılında memlekette yaprak kıpırdamadı. TV ekranına çıkıp da olayları hatırlayanlar “aldatıldıklarını” yıllar sonra fark ettiklerini çekinmeden paylaştılar. 1980’li yıllarda baştan sona derinleşen bunalım içine düşen ve zorla isim değiştirme trajedisiyle çatırdayan Bulgar komünist totaliter diktatörlüğünün mezarı 360 bin Türkün sel gibi anavatan Türkiye’ye akmasıyla gerektiği derinlikte ve şekilde kazılmıştı. Kazıldı kazılmasına da naaş gömülemedi. Sanki cin şişeye döndü de, korkusu dışarıda kaldı. 30 yıl önce Bulgarlar arasında “giderse ne yaparız” diyenler ile “aman kayarsa ne yaparız” diyenlerin oranı dengelenmişti. İşte bugün 10 Kasım’ın artık tartışmalı bir tarih olduğuna tanık oluyoruz. Koyu komünistler diktatörün ardından ötede beride birkaç anıt dikti, ne ki 10 Kasım 2019’da çiçek ve çelenk götüren olmadı. Diktatör Jivkov’u gözden çıkaran Sovyet parti ve devlet lideri Mihail Gorbaçov’tan son defa yardım isteği cevapsız kaldı. Gorbaçov insan hakları konusunda halkları aldatmayı olmayan vicdanına sığdırmıştı. KGB Generali, 1989’da Sovyetler Birliği’nin Sofya Büyükelçisi Viktor Şarapov Jivkov’la son görüşmesini diktatör bile bile ve danışlı döğüş ortamında öıt demeden alabora olmazdan 4 ay önce yapmış ve “Kendini hazırla yapacak bir şey yok!” demişti. 30 yıl sonra 3 bin kişi anti-komünist kahraman ilan edilen Bulgaristan’da 80-li yıllar boyunca Türklerden başka “Kahrolsun Todor Jivkov!” ve “Kahrolsun Komünist diktatörlük!” diye haykıran, slogan yükselten, bu istekle Büyükelçiliklere mektup gönderen, Batı Radyolarına haber ileten kimse yoktu. Bir ara, birkaç gün için Federal Almanya’ya giden T. Jivkov Aşağı Saksonya eyalet yönetimiyle görüşmesinde “Her şeyden haberim var. Allah kimseye sosyalizm kurdurmasın!” Demişti. 10 Kasım 2019 tarihinde Sofya’da Avrupa Konseyi Evinde KOMÜNİZM ZULMÜ YAŞAYANLAR DERNEĞİ bir toplantı yaptı. Bu toplantıya da Bulgaristan’daki azınlıklardan çağrılan olmadı. Komünizm zulmünden söz edenler bu memleketin Türklerin ve Pomakların yaşadığı 50 belediyesinin her köyünde ve şehrinde totalitarizm şehidi Müslüman anıtı var, demediler. 1984’ten sonra Bulgaristan’da Türklüğü yok etmeye kalkan diktatör Jivkov’un sürüsünde meleyenler şimdi anti-komünist kahraman kesiliyorlar. Parti içi muhalefet olduğu yaygınlaştı. T. Jivkov’un parti üst kademelerindeki kadrolara 1DS1 – ajanlığıyla bağlanmalarını yasaklamıştı. İkinci olarak yeni yeni ateşlenen eski anti-komünistlerin şu istekleri de belirdi: TOTALİTER KOMÜNİZM MÜZESİ kurmak ve SOFYA’DA VE MEMLEKETİN DİĞER İL MERKEZLERİNDE MİLLİ BELLEG ENSTİTÜSÜ açmak. Soruyorum: Bulgarlar kendileri TOTALİTER KOMÜNİZMLE mücadele etmediğine ve şehit vermediğine göre bu müzenin raflarına ne koyacaklar acaba? Çünkü 1876’da Batak kasabasında Türklerle Bulgar köylüler arasında kavga, çatışma, silahlı çarpışma ve savaş olmamıştı, fakat Batak Kilisesi ve Müzesinin içinde piramit şeklinde üst üste yığılmış yüzlerce kafatası yok mu? 1984-1989 Türklükle Bulgar devlet terörü çatışmasında yüzde yüz haklıyız. Bulgaristan Başbakan Yardımcısı, Eğitim ve Teknoloji Bakanı, Yeni Bulgar Üniversitesinde tarih Profesörü Veselin Metodiev’in belirttiği gibi zorla isim değiştirme ve vatandan kovma sürecinde ”soykırım denemesi” yapılmış, “kültürel soykırım” işlenmiştir. Katillerden hiçbiri tutuklanıp yargılanmamış, cezasını çekmemiştir. 1989 öncesinde 33 yıl memleketi ve devleti Todor Jivkov idare etmiş ve devlet terörü ilk günden son güne onun imzalı emirleriyle işlenmiştir. “Belene” Ölüm kampında 1946 – 1953 arasında kalan Türklerin, 1972-1973’te kalan Pomakların ve 1984’ten sonra ölüm kampında tutulan 517 Türk aydının Türk adı, baba adı ve soyadları “BELENE” KAHRAMANLARI ANIT LEVHASINA yazılmazken, bize anti-terör ve antitotalitarizm müzesinde stant mı verilir!

Osmangazi’ye Bulgaristan’dan Kardeş Şehir

Dünyadaki dört çarşılı köprüden biri olan Irgandı Köprüsü’nü ilçe sınırları içerisinde bulunduran Osmangazi Belediyesi, dünyadaki bir diğer çarşılı köprü olan Osma Köprüsü’nün yer aldığı Bulgaristan’ın Lofça Belediyesi ile kardeş şehir olma kararı aldı. Türkiye Cumhuriyeti Filibe Başkonsolosu Hüseyin Ergani’nin girişimleri ile Osmangazi Belediyesi ve Lofça Belediyesi kardeş şehir oluyor. Başkonsolos Ergani’nin Lofça Belediye Başkanı Kornelia Marinova’ya yaptığı ziyarette Osma Köprüsü gibi bir başka çarşılı köprünün de Bursa Osmangazi Belediyesi’nde olduğunu söylemesi, iki belediye arasında kardeşlik köprülerinin kurulmasına vesile oldu. Irgandı Köprüsü’nü merak eden Bulgar Başkan Marinova, bu özel iki köprülere sahip olan iki belediyenin kardeş şehir olması gerektiğini düşünerek Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’a kardeş şehir olma teklifinde bulundu.

İki belediyenin kardeş şehir olma konusuna olumlu bakan Başkan Dündar, Bulgaristan’a giderek Lofça Belediye Başkanı Kornelia Marinova ile bir araya geldi. Osma Köprüsü’nü gezerek hem köprü hem de şehir hakkında Marinova’dan bilgiler alan Başkan Dündar, iki belediyenin kardeş şehir olmasından dolayı büyük mutluluk duyacağını söyledi. Bulgar Belediye Başkanı Marinova da belediye meclisine Osmangazi Belediyesi ile kardeş şehir olma teklifinde bulundu ve karar oy birliğiyle kabul edildi. OY BİRLİĞİYLE KABUL EDİLDİ Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, Lofça Belediye Meclisi’nde iki belediyenin kardeş olması için alınan kararın ardından konuyu Osmangazi Belediye Meclisi’nde gündeme getirdi. Dündar, Eylül Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda, Osmangazi Belediyesi ile Bulgaristan’ın Lofça Belediyesi’nin kardeş şehir olma teklifini meclis üyelerinin onayına sundu. Teklif oy birliğiyle kabul edildi. Mecliste alınan kardeş belediye olma kararının bakanlık tarafından onaylanmasının ardından Osmangazi Belediyesi, Bulgaristan’ın Lofça Belediyesi ile kardeş şehir olacak.

Konu: Şehir Orta Tabakası veya Demokratik Bulgaristan Hareketi toplumda nasıl yön alabilir? “Demokratik Bulgaristan” dediğimiz, Ekim sonunda ve Kasım başında yapılan yerel seçimlere katılan yeni bir siyasi koalisyonun adıdır. 3 politik partiden oluştu. Bu yeni bir olgu. İki çocuğa aynı şeyi gösterdiğimizde 2 farklı bakış açısı ve yorum aldığımız gibi, kaleme aldığım yazı da şahsi görüşümdür. Bu partilerden biri olan “Da, Bılgaria” (Evet, Bulgaristan) 30 Ocak 2017’de kuruldu, fakat ansızın beliren engeller yüzünde 26 Mart 2017 erken genel seçimlere katılamadı. Başkanı olan, Hristo İVANOV, Amerika’da okumuş bir hukukçu. Borisov hükumetinde Adalet Bakanıydı. Hazırladığı Adalet Reformu kanun tasarısını İkinci Borisov hükumetinde geçiremeyince istifasını sundu. Yasanın onaylanmasını o dönem Hak ve Özgürlük Hareketi (DPS) Genel Başkanı olan Lütfi Mestan engellemişti. Başkan Hristov “Başbakan Borisov Bulgar demokrasisi için zararlı biridir” görüşününü savunuyor. Toplumun sağ güçlerini birleştirmeye çalışan İvanov, Boyko Borisov’un yüzüne şöyle demiştir: “Siz siyasete 1990’da girdiniz, politik sahneden hemen çekilmesi gereken neslin temsilcisisiniz ve bunu Bulgaristan’ın hayrı için yapmak zorundasınız.” Dikkati çeken bir özellik ise, “Bulgaristan’da sivil toplum kurulmasından yana olan” bu yeni liderin, ”azınlıkların Bulgaristan’ın zenginliği olduğunu ifade etse de, azınlık haklarının verilmesini” konu etmemesidir. 12 Nisan 2018’de oluşturulan “Demokratik Bulgaristan” koalisyonunda ikinci ortak “Demokrati Za Silna Bılgaria” (Güçlü Bulgaristan İçin Demokratlar). İkinci Borisov hükumetine (2014-2017) 5 partili Reformcu Blok içinde katılmış ama sonunda koalisyon dağılmış ve erken seçime gidilmişti. Güçlü Bulgaristan İçin Demokratlar partisi, 1997-2001 yılları arasında iktidar partisi başkanı ve başbakan olan İvan Kostov tarafından yönetilen Birleşik Demokratik Güçler’den (CDC) süzüldü ki, bu suyun kaynağı Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) içindeki komünist muhalefete uzanır. Bu başkaldırı birçok konuda olmuştur. Todor Jivkov’u istemeyenler hareketi değişik dönemlerde güç toplamıştır. Fakat bizi ilgilendiren zorla isim, din ve kimlik değiştirenlere karşı başkaldırıdır. Toplam sayıları 860 bin olan BKP’l üyelerinden birçoğu zorbalığa karşı olan Bulgaristan Türk komünistler olsalar da, partinin içinde muhalif grup olarak örgütlenememişlerdi. Zülüm döneminde birçokları partiden atıldı ya da ayrıldı. Sürgüne gönderildi. Aileleri perişan oldu. Toplama kampına düştü. Şehir olanlar var. BKP içindeki muhalefet birçok hapisçinin anılarında işlenmiştir, bilinir. Devlet ve parti yönetimi düzeyinde İsim Değiştirme Siyasetini Destekleme Bildirisi yalnız 3 aydınımız tarafından reddedildi ve imzalanmadı. Bu aydınlarımız şair Naci Ferhadov, sözcü Ahmet Nuriev ve gazeteci Hikmet Efendiev’tir. Üçünün de Güney Doğu Rodoplar’dan oluşu dikkat çekicidir. Fakat Bulgar istihbaratı ”DS” içindeki farklı düşünceleri açan herhangi bir araştırma eseri çıkmadı. Nitekim 1990’ın başında BKP adını değiştirip, BSP adını alırken, totaliter komünizm yıllarında isim, din değiştirme, azınlıklara Bulgar kimliği dayatma suçlarını kim üslenecek konusu çok tartışılmıştı. Terör uygulaması BKP MK Poltitik Büro ve şahsen T. Jivkov’un emriyle yapılıyordu. Bu cümleden olmak üzere, Bulgaristan’da yetişen ve defalarca dünya ve olimpiyat şampiyonu olan haltercimiz Naim Süleymanov ile Todor Jivkov arasında da görüşmeler olduğu fotoğraflanmış, fakat Jivkov, Naim hakkında hiçbir zaman “yakın dostum” dememiştir. Oysa 10 Kasım 1989’da Türk İsyanıyla devrilmesinden sonra, kendisini gizlice ziyaret eden Ahmet Doğan’a “yakın dostum” demiştir. Totalitarizm zulmünden Todor Jivkov şahsen sorumlu ise, yakın dostları da sorumlu ve suçludur. Bir cinayet suçlusunun devlet tarafından korunması ise cevap bekleyen sorulardan biridir.


Bulgaristan Türklerinin Sesi 15 Sayı 149 - Ekim 2019

Bulgaristan Yerel Seçimleri 27.10.2019

Oya CANBAZOĞLU

Asıl Kırılmayı Biz Yaşadık Konu: Bulgaristan’da Yaşayan Her Türk Bir Kahramandır. Bulgaristan’da Osmanlı Maddi Kültür Mirasının Tasfiyesi (1878-1908) Balkanlarda ulus devletlerin kuruluşu Osmanlı geçmişi ile büyük bir kırılma yaşanmasına, Osmanlı geçmişinin reddine ve Osmanlı mirasının tasfiyesine sebep oldu. Bulgaristan’da saf bir ulusal kimlik inşası ve ulus devletin konsolidasyonu sürecinde Osmanlı mirasının tasfiyesi Avrupalılaşmanın ön koşulu olarak görüldü. Yeni bir yazı dizisiyle konumuzu genişletmek istiyorum. Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız danışmanlığında Balkanlarda Dönüşüm, Milli Devletler ve Osmanlı Mirasının Tasfiyesi: Bulgaristan Örneği (1878-1913) başlıklı doktora tezin esas aldık. Ayrıca Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümünden Sn. Aşkın Koyuncunun çalışmalarından da yararlandık. Bulgar modernleşmesi, en başından bir Osmanlıdan arınma hareketine büründü. Ancak, Bulgaristan’da Osmanlı mirasının tasfiyesi mücerret bir modernleşme sorunu olmaktan çok, din taassubu, ulusçuluk ve ulus devlet modelinin telkin ettiği bir zorunluluktu. Bulgar aydını ve devlet adamları Osmanlı hâkimiyetini Hıristiyan Bulgar kültürünün bastırıldığı ve gelişiminin engellendiği bir esaret ve zulüm dönemi olarak telakki etti, anlattı. Sonunda bu gelişmeler kültürel soykırım ve genel soykırım denemesine dönüştü. Bu tahayyül (imge) Osmanlı döneminin ve Osmanlı hâkimiyeti ile özdeşleştirilen kurumların, geleneklerin, Türk ve Müslüman grupların, hayrât ve müberrâtın hor görülmesine ve şeytanileştirilmesine sebep oldu. Bulgar kimliğinde artık Şarklı unsurlara yer yoktu. Bu süreç bugüne kadar devam ediyor, zenginleştirilerek, yeni yeni biçimlerde kışkırtılıyor. 2017’de Eski Zara’da (Stara Zagora) 2017 yılında 52 bin Türk yer adının değiştirilmesi T.C. Başbakanı B. Yılmazın müdahalesiyle durduruldu. Limdi “Koca Balkan” tepelerinin “Bekleme”, “Araba Konak”, “Şipka” gibi adlarına Bulgar isimleri arıyorlar. 2019’da Bulgar Kültür Bakanlığında tartışılan sorunlardan birisi, Bulgar klasik İvan Vazov’un “Pod İgoto” (Esaret Altında) romanının içindeki 6 bin Türk ve eski Bulgar sözünün yeni sözlerle değiştirilip, romanın yeniden yazma sorunudur. Bu yeni yazma sürecinde içindeki Türk düşmanlığı buharlaşır mı bilemiyorum. Bu nedenle yeni Bulgar devleti siyasi, idari, sosyal, ekonomik, kültürel, demografik ve dinsel alanlara nüfuz eden Türk, İslami ve Şarklı etkilerin tasfiyesine çalışılmaktadır. Bu bağlamda geçmişin istenmeyen unsurları arasında Osmanlı maddî kültür mirası ön sıraya yerleştirildi ve şehirlerin modernleştirilmesi adına çok sayıda Osmanlı eseri yıkıldı. Bulgaristan’da Osmanlı maddi kültür varlıklarının tasfiyesi “93 harbi” ile başladı ve Berlin Anlaşması’na (1878) aykırı olarak incelediğimiz dönem boyunca sürdü. Bâbıâli (Osmanlı hükümeti) ve Osmanlı komiserlerinin çabalarına ve protestolarına rağmen Osmanlı dönemini hatırlatan çok sayıda cami, mescit, minare, medrese, hamam, mezarlık, tekke, türbe, han, kervansaray vb. eser Bulgar belediyeleri tarafından şehirlerin yeniden inşası ve planlanması gerekçeleri ile yıkıldı. Osmanlı eserlerinin tasfiyesi, gerçekte Bulgar hükümetlerinin ülkenin Hıristiyan Bulgar karakterini vurgulamak için uyguladıkları bilinçli bir politika oldu. Camiler din taassubu ve ulusçuluğun başlıca hedefiydi. Nitekim bu dönemde şehirlerdeki camilerin çoğu yıkılırken bazıları kilise, müze, okul, hastane, matbaa, depo ve cephaneliğe dönüştürüldü. Mesela Sofya’da 1877-1878 savaşından önce mevcut olan 44 camiden yalnızca bir tanesi ayakta kaldı. Sonuç olarak, Bulgaristan’da Osmanlı sonrasında en köklü değişim şehirlerin görünümü, fiziksel yapısı ve mimarisinde meydana geldi. Bugünkü Bulgaristan’ın en büyük şehirlerinden örneklerle konuyu ayrıntılı olarak genelden özelle işlemek istiyoruz. *** Balkanlarda ulus devletlerin kuruluşu, ilgili halkların yalnızca siyasî açıdan Osmanlı hâkimiyetinden ayrılmalarına değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve ekonomik bakımdan da Osmanlı nüfuzundan çıkmalarına, Osmanlı geçmişi ile derin bir kırılmaya ve Osmanlı mirasının tasfiyesi ile senkronize bir Avrupalılaşma sürecine işaret eder. Osmanlı sonrasında, Balkanlarda ulus devletin ve ulusal kimliklerin inşasında Osmanlı mirasından ve onun toplumsal yaşamın bütün alanlarına nüfuz eden etkilerinden kurtulmak, Avrupalılaşmanın ön koşulu ve muadili sayılmıştır. Nitekim Bernard Lory, Bulgaristan örneğinde Osmanlılıktan ve Osmanlıya ait şeylerden uzaklaşma ile Avrupalılaşma hareketinin veya Doğunun izlerinden arınma ile Batı kültürü ile bütünleşme çabalarının eş anlamlı ve birbirini tamamlayıcı bir olgu olarak görüldüğü kanaatindedir.

İLK TUR İLLER

2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10.

ALINAN OY

BURGAZ VELİKO TIRNOVO VRATSA GABROVO HASKOVO STARA ZAGORA KIRCI ALİ KÖSTENDİL MONTANA

% YÜZDE

48.005 19.032 23.092 11.292 17.786 38.658 16.182 11.793 15.721

ADI SOYADI

%65.83.....................GERB Dimitır NİKOLOV %60.55.....................GERB Daniel PANOV %72.79.....................GERB Kalin KAMENOV %58.63.....................GERB Tanya HRİSTOVA %51.42......................GERB Stanislav DEÇEV %68.63.....................GERB Jivko TODOROV %53.02........................HÖH Hasan AZİZ %54.96GERB... Koalisyon Petır PAUNOV %71.75.СДС (ГЕРБ, ВМРО-и ЗНС) Zlatko JİVKOV

II. T U R D A 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28.

PARTİ

KAZANAN LAR

BLAGOEVGRAD 18.639 VİDİN 111.610 VARNA 49.207 PLOVDİV 46.887 LOVEÇ 8.395 PERNİK 18.652 SLİVEN 21.109 SMOLYAN 9.113 SOFYA 209.542 SİLİSTRA 8.540 TIRGOVİŞTE 16.673 ŞUMEN 12.538 RAZGRAD 8.881 RUSE 30.975 DOBRİÇ 18.890 PAZARCİK 17.169 PLEVEN 22.240 YAMBOL 12.722

%56.61............... Bağımsız %58.27...........CDC-BZNS %60.79....................GERB %57.62.......................GERB %48.45.........................GERB %50.27.............................GERB %64.75....................GERB %56.73........................ GERB %49.98....................GERB %52.12......................BSP %69.41....................GERB %48.57........................GERB %54.32. .........................BSP %60.53...................BSP -K %66.54... (ДБГ, ГН НДСВ, ССД,) %56.11........... Yeni Zaman %50.60................. Bağımsız %61.92. ...................Bağımsız

RUMEN TOMOV TSVETAN TSENKOV İVAN N.PORTNİH ZFRAVKO DİMİTROV KORNELİYA MARİNOVA

STANİSLAV VLADİMİROV STEFAN N. RADEV NİKOLAY T. MELEMOV

YORDANKAFINDIKOVA YULİAN N. NAYDENOV DARİN I.DİMİTROV LYUBOMİR HRİSTOV DENÇO S.BOYACİEV

PENÇO P. MİLKOV

YORDAN T. YORDANOV

TODOR D. POPOV GEORGİ L.SPARTANSKİ

VALENTİN TS. REVANSKI

27.EKİM 2019’DA YAPILAN YEREL SEÇİMLERDE HÖH İLK TURDA 32 BELEDİYE KAZANDI

I.TURDA BELEDİYE BAŞKANI KAZANAN İLÇELER VE BAŞKANLAR 1. 2. 3.

Belitsa, İl Blagoevgrad

- Radoslav S. REVANSKİ

Satovça, İl Blagoevgrad

- Arben M. MİMENOV

Yakoruda, İl Blagoevgrad.........................- Nuredin M. KAFELOV

4.

Ruen, İl Бургас

– İsmail H. OSMAN

5.

Kruşari, İl Добрич

– İlhan H. MÜSTECEB

6.

Kırca Ali, İl Kırca Ali

– Hasan A. İSMAİL

7.

Ardino, İl Kırca Ali

– İzet İ. ŞABAN

8.

Cebel, İl Kırca Ali

9.

Kirkovo, İl Kırca Ali

– Necmi N. ALİ ....... – Şinasi M. SÜLEYMAN

10.

Krumovgrad, İl Kırca Ali

– Sebihan K. MEHMED

11.

Momçilgrad, İl Kırca Ali

– İlknur K. MÜMÜN

12.

Çernooçene, İl Kırca Ali

– Aydın A. OSMAN

13.

Sırnitsa, İl Pazarcik

- Nebi R. BOZOV

14.

Zavet, İl Razgrad

- Ahter S. VELİEV

15.

Loznitsa, İl Razgrad

- Sevgin N. ŞÜKRÜ

16.

Samuil, İl Razgrad

- Cevdet A. AZİZ

17.

Tsar Kaloyan, İl Razgrad

- Daud N. ALİOGLU

18.

Glavnitsa, İl Silistra

- Necdet D. NİYAZİ

19.

Sitovo, İl Silistra

- Sezgin B. ALİBRYAM

20.

Borino, İl Smolyan

21.

Madan, İl Smolyan

22.

Rudozem, İl Smolyan

- Rumen V. PEHLİVANOV

23.

Pavel Banya, İl

-Eski Zara- İsa E. BESOĞLU

24.

Antonovo, İl Tırgovişte

- Hayretin M. MEHMEDOV

25.

Omurtag, İl Tırgovişte

- Eşref H. EŞREFOV

26.

Opaka, İl Tırgovişte

- Mehidin M. KADİROV

27.

Macarovo, İl Haskovo

- Ercan S. YUSUF

28.

Mineralni Bani, İl Haskovo

- Mümün A. İSKENDER

29.

Stanbolovo, İl Haskovo

- Adnan K. YILDIZ

30.

Venets, İl Şumen-Şumnu

- Nehriban O. AHMEDOVA

31.

Vırbitsa, İl Şumen-Şumnu

- Merdin M. BAYRAM

32.

Kaolinovo, İl Şumen-Şumnu

- Nida H. AHMEDOV

- Mustafa Ş. KARAAHMED -. Fahri A. MOLLAHÜSEYİNOV

II.TURDA SEÇİLEN HÖH BELEDİYE BAŞKANLARI 1. 2. 3. 4. 5. 6.

Gırmen, İl Blagoevgrad Lıki, İl Пловдив İsperih, İl Razgrad Kubrat, İl Razgrad Vetovo, İl Ruse-Rusçuk Gurkovo, İl Stara Zagora

GERB PARTİSİNDE KAZANAN TÜRKLER

- Feyim A. İSA – Valentin Ç. SİMEONOV - Belgin F. ŞUKRİ - Alkin O. NEBİ - Mehmet H. MEHMED - Eski Zara- Marian G. TSONEV

GERB Şumen Nikola Kozlevo

- Eşref RECEB

GERB Silistra DULOVO

- Yüksel AHMET

Abdullah Çiftçi:

Blockchain ve Yeni Dünya Düzeni

Stratejist, analist ve fütürist (geleceğe dair analiz ve öngörülerde bulun kişi ve mesleği) Abdullah Çiftçi twitter hesabından “blockchain, kripto para, dijital dünya vatandaşlığı” gibi konularda uzun bir twit zinciri paylaştı. 2 Gün arayla 2 dünya devinin (Kodak ve Bosch) hem de bundan 30 yıl önce, 1988 yılında The Economist dergisinde çıkan ve 2018’de yeni bir para birimine geçiyoruz başlıklı kapağında belirtiliği tarihte yani bu yılda kripto para birimine geçeceklerini duyurduğu bugünlerde, bu konu insanlığın geleceği açısından çok önemli. İşte Abdullah Çiftçi’nin o paylaşımları: 1-New World Order / 21.yy Dijital Dünya projesi nedir? Blockchain Dijital Para, Bitnation Dünyada neler oluyor? Tüm dünyada “dijital paralara karşı hücum var” algısı neden? Nasıl bir finans düzeni geliyor? 2-Burada sıkça “21.yy Dijital Dünya Projesi” anlaşılmalı yazıyorum. Bitcoin ve altcoinlerin, gündemi belirleyici bir noktaya gelmesi ile bu konuyu biraz açıyorum. Dijital Dünya projesi/Blokchain teknolojisi anlaşılmadan gelecek okunamaz.. 3-Sıkça “Tek Dünya Devletinden” de bahsediyorum. Bu devlet şekli 20.yy kavramları ile anlaşılmaz. Dijital Dünyanın kavramları farklı. Tek Dünya Devleti, global bir anlaşmadır ve teknolojisi de Blokchaindir. Neden Blokchain, detaylarını biraz sonra açıklayacağım. 4-Yeryüzünde oyun kurucu kendilerine “üstün akıl” diyenler (şeytani akıl) 21.yy’da Dünya tarihine, Uygarlık tarihine, Medeniyet tarihine, Dinler tarihine, Paranın tarihine format atma peşinde. Dijital bir uygarlık/medeniyet ile yeni kavramlar.. 5-Blockchain/Dijital paraları gündeme kim getirdi? Ne zaman ortaya çıktı? Tasarım kimin? Teknoloji kimin? Amaç ne? Dijital Dünya Projesini (Yeni Dünya Düzeni-NWO) doğru sorgulamadan, bizi neyin beklediğini anlayamayız… 6-Son 300 yıldır dünya parasının ve finans düzeneğinin sahipleri var. City Of London, NY, Pekin, Berlin, Paris vs finans/teknoloji düzeneğini elinde tutanlar neden dijital paraya yöneldi? Gariban vatandaş para kazansın diye mi? 7-İspanya’dan göç eden Kabalist/Mesiyanik/Paganlar 1500’lü yıllarda Swiss Bank’ın sistemini kuruyor. İngiltere Merkez bankasını kontrol edenler sonra ABD Merkez Bankasını kontrol ediyorlar. Yani kağıt para zaten kontrollerinde iken neden dijital para? Burayı çok iyi anlamalıyız! 8-Bitcoin, ilk 2009 Ocak’ta kim olduğu hala bilinmeyen Japon Satoshi Nakamoto tarafından duyuruldu. Blokchain olmaz ise Bitcoin zaten olmazdı. Demekki Blokchain teknolojisi daha eski. Kim bu teknolojinin arkasındaki güç/ler. Kağıt paraya hakim olanlarla aynı kişiler mi? 9-Türkiye’de uzmanların ABD’deki 2008 ekonomik krizi sonrası finans piyasalarına olan güveni azaldı. Satoshi Nakamoto 2009’da Bitcoin’i piyasa sürdü diyor. Komik bir yaklaşım bu. Aşağıda gördüğünüz The Economist Dergisi’nin kapağı 1988 yılına ait. Demek ki o tarihte Blockchain gündemde idi. 10-The Economist Dergisinin kapağındaki kuş, phoenix kuşudur. Mitolojide “Küllerinden Yeniden Doğma” anlamına gelir. Yani bu paganlar, dijital dünya projesi ile küllerinden yeniden doğacaklarını ima ediyorlar. 11-Tek Dünya Devleti Projesi, New World Order (Yeni Dünya Düzeni) dedikleri hikaye Dijital Dünya Projesidir. Vatandaşları devletlerinden kopartıp Blockchain’e entegre ederek devletleri etkisizleştirme ve global bir konsensüs sağlama işi. 12-Dijital Dünya Projesinin, Blockchain ve Dijital paraların arkasında – Cashless society (Nakitsiz Toplum) Rothschild – identity.foundation (merkezilesmeden cikarilmis kimlik vakfı) – id2020.org – Carnegie foundation ve Rothschild foundation, Rockafeller vs var. 13-identity.foundation sitesine girin aşağıdaki şirketleri göreceksiniz. Bu şirketlerin sahipliği arka planda aynıdır. Yani dünyanın finans ve büyük teknoloji şirketlerinin sahipleri. Yani Dijital Dünya kurgusunun arkasındaki şirketler aynı el. Devamı: https://coin-turk.com/abdullah-ciftci-blockchainve-yeni-dunya-duzeni


Siyasi ve Aktüel Gazete

BULTÜRK’ten Kaymakamımıza Hoşgeldin Ziyareti

Bayrampaşa’ya yeni gelen Kaymakamımız Dr. Soner ŞENEL’i makamında ziyaret ettik. Bulgaristan Türklerinin son durumunu anlattık, ayrıca Bulgaristan’da yapılan yerel seçimler ile ilgili de kendilerine bilgi verdik. Güzel bir sohbetimizden sonra kendisine “Bulgaristan Türkleri Kimlik Mücadelesi” ve “Türk Dünyasında bir Bulgaristan Türk’ü 50 yıllık Mücadele” kitaplarımı kendilerine taktim ettim.

Anadolu’yu aştı Avrupa’ya ulaştı

Türkiye’yi bölgesinin enerji arz güvenliğinde kilit noktalardan birine taşıyan TANAP’ın Avrupa bağlantısı tamamlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, barışın önemli sembolü olarak nitelediği TANAP’ın, enerji ihtiyacını garanti altına aldığını vurguladı 21’inci yüzyılın en büyük enerji projeleri arasında yer alan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) Avrupa’ya bağlandı. Türkiye’yi bölgesinin enerji arz güvenliğinde kilit noktalardan birine taşıyan TANAP, Azerbaycan’ın Şah Deniz-2 sahasından çıkarılan doğalgazı, Türkiye ve Avrupa’ya taşıyacak. ‘Enerjinin İpek Yolu’ olarak nitelenen TANAP, Gürcistan sınırında Ardahan’ın Posof ilçesinden Türkiye’ye girerken; Türkiye sınırları içinde 20 il, 67 ilçe ve 600 köyden geçen hat ile Edirne’nin İpsala ilçesinden

Avrupa’ya bağlanıyor. TANAP, 10 milyar metreküp doğal gazı direkt olarak Avrupa’ya, 6 milyar metreküp doğal gazı ise Türkiye’nin kullanımına olmak üzere toplam 16 milyar metreküp doğal gaz taşıyacak. Miktar ilerleyen süreçte 24 milyar ve ardından 31 milyar metreküpe çıkacak. TANAP’ın Edirne/İpsala’daki TANAP MS4 istasyonunda gerçekleştirilen TANAP Avrupa bağlantısı töreni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde yapıldı. Törende konuşan Erdoğan, “TANAP ülkemizin barışçıl vizyonunun en somut göstergesidir. TANAP, her aşaması Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’ın emekleriyle örülmüş bir projedir. Ülkemizin enerji ihtiyacını garanti altına almanın yanı sıra Avrupa’nın enerji arz güvenliğini garanti altına almayı taahhüt etmiştir” dedi.

TED Türkistan Elleri Derneği BIZIM TEMEL AMACIMIZ GELECEK NESILLER YETIŞIRMEKTIR.

Türkistan Elleri Eğitim, Kültür Ve Yardımlaşma Derneği yeni yerine taşındı. BULTÜRK OLARAK DERNEK MERKEZİNİ ZİYARET ETTİK. YENİ MEKANI HAYIRLI UĞURLU OLSUN.

Filibe’de Türk Bulgar Dostluğu

ABD Büyükelçisi Hero Mustafa, Nikolova ile birlikte

Ekonomi ve Demografi Politikasından Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mariyana Nikolova, makamında ABD’nin yeni Bulgaristan Büyükelçisi Hero Mustafa ile bir araya geldi. Nikolova,”İkili ekonomik işbirliğini geliştirme çabalarımızın te-

mel amacı, yeni doğrudan yabancı yatırımları çekmektir” diye kaydetti. Başbakan Yardımcısı, Sofya Büyükelçisi olarak atanmasından dolayı konuğunu tebrik etti ve Bulgaristan’ın ikili ticaret ve ekonomik ilişkileri derinleştirmeye hazır olduğunu belirtti. Nikolova, 2018’de yaklaşık % 26’lık bir artışa sahip olan ikili ticarette sürdürülebilir büyüme yönündeki olumlu eğilimin altını çizdi. Başbakan Yardımcısı, ayrıca bilgi ve iletişim teknolojileri, iş süreçleri dış kaynak hizmeti, makine mühendisliği, elektrik elektronik mühendisliği sektörleri gibi yüksek teknoloji sektörlerine ABD yatırımlarını çekme potansiyeli olduğunu belirtti.

İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde kurulan Medeniyetlerin Sesi Korosu, Bulgaristan’ın Plovdiv kentinde Evmolpeya korosu ile birlikte Plovdiv’de iki konser verdi. Türkiye Başkonsolosluğu’nun organize ettiği konserde Ermenice, Süryanice, Yunanca, Arnavutça şarkılar söylendi. Avrupa Kültür Başkenti seçilen Plovdiv’de Türk ve Bulgar koroları bir arada konser verdi… İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde kurulan Medeniyetlerin Sesi Korosu ile Plovdiv Belediyesi bünyesindeki

“Evmolpeya” korosu ortak konser vererek büyük ilgi çekti. İki koro 23 Eylül akşamı Trakart Kültür Merkezi’nde verdikleri konserden sadece bir gün sonra Sofya Teknik Üniversitesi Plovdiv Şubesi’nde yeni 2019/2020 eğitim yılının açılışında ortak konser verdi. Türkiye’nin Plovdiv Başkonsolosluğu’nun himayesinde gerçekleşen konserlere, Plovdiv Belediyesi’nin yanı sıra Bulgar-Türk İşadamları Derneği (BULTİŞ), Koşukavak Turizm, Yeşilay Bulgaristan ve Aktaş holding de destek verdi.

Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi (BGSAM) Tarafından Çıkarılan Kitaplar BGSAM Bulgaristan Stratejik Araştırma Bu gün itibarı ile (60) Merkezi Dr. Erdal KARABAŞ BaşkanlıAltmış kitaba ulaşılmıştır. ğında hazırladığı kitaplar 60’a ulaşmıştır. Evet 60 kitabımızı buradan okuyabilirsiniz. BGHABER İnternet sitesinde yayınlayan Ulaşmak isteyenler; köşe yazarlarımız toplanmıştır.

Kitaplarımıza Ulaşmak için; Kitapların Tamamı için: https://issuu.com/bgsam https://issuu.com/bgsam


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.