BULTÜRK Gazetesi 148.Sayısı

Page 1

TEKNOFEST İstanbul Rekor Katılımla Sona Erdi

Siyasi ve Aktüel Gazete

BULTÜRK olarak yerimizi aldık Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı öncülüğünde, ülkenin önemli kurum ve firmalarının destekleriyle Atatürk Havalimanında başlayan festivaldeki askeri ve sivil katılımcı firmaların stantları, son günde de birçok etkinliğe sahne oldu. İstanbul’dan ve il dışından katılan isteyen 7’den 70’e çok sayıda kişi, sabah saatlerinden itibaren giriş bankoları önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Festival alanına kurulan ana sahnede, gün boyunca performanslar ve yarışmalar gerçekleştirildi. Festival kapsamında, “Deprem: Bildiklerimiz, Bilemediklerimiz”, “Havelsan Siber Güvenlik Eğitimi”, “Kriptoloji Eğitimi”,

“Şifreleme Oyunu” konulu seminerler düzenlendi. Katılımcı firmalar da stantlarında ziyaretçilerine bilgilendirme ve birçok deneyim fırsatı sundu. Ayrıca misafirler, kendileri için inşa edilen çok sayıda sosyal donatı alanından faydalandı. “Son sözü milletimiz söyledi” Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı ve TEKNOFEST İcra Kurulu Başkanı Mehmet Fatih Kacır da gökyüzündeki gösterilere ve alandaki milli teknoloji hamlesinin ürünlerine yoğun ilgi olduğunu dile getirerek, “Sınıfında en iyisi AKINCI İHA’ya, Cezeri Uçan Araba’ya, bütün eğitim atölyelerine milletimizin büyük bir ilgisi oldu. Bir haftada çok şey söyledik. Söyleyenecek her şeyi söyledik. Son sözü milletimiz söyledi. Devamı 6’da

Aylık

Bilgi Ordusu Bizim Ordumuz, Bildiğimizi Ögretmek Bizim Görevimiz “

Yıl - 16 Sayı: 148 Eylül - 2019 “

Sayın Orgeneral Musa AVSEVER’e günün anısına plaket taktimi.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız dönüp siyasete katılsın

Bulgaristan’da meclisin yeni yasama döneminin ilk oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, Başbakan Boyko Borisov’u hedef alarak, ‘Etkin yönetimin, şeffaflık, hesap verme ve sorumluluk taşıma gibi temel ilkeleri yok oluyor.’ dedi.

Cumhurbaşkanı Radev, dar yönetim çevresinin kendi çıkarları doğrultusunda tüm iktidarı gasp ettiğini öne sürerek, “Denetimsiz yönetim, mevcut statükoyu kemikleştiriyor. Böyle bir iktidar formülü uygulandığında gelişim, güvenlik ve refah olmaz. Hayatımıza yoksulluk, rüşvet ve cehalet hakim olur.” ifadesini kullandı. Radev, Başbakan Boyko Borisov’u eleştirerek, Başbakanın ayda en az bir kez parlamentoya gelerek hükümetin çalışmaları konusunda hesap vermesi gerektiğini söyledi. Radev, parlamen-

Türkiye’nin Yeni Bulgaristan Büyükelçisi Aylin Sekizkök

Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Bulgaristan Büyükelçisi olarak atanan isim Aylin Sekizkök oldu. Şu ana kadar bu görevde bulunan Hasan Ulusoy ise Brüksel’e atandı. Aylin Sekizkök,

E d it ö r Bulgaristan’ı 9 Eylül 1944’E Getiren Olaylar

Konu: Manevi Bölünmüşlüğün Derinliğinden Gelen Kokular– 3 Bu yol BULGAR PROJESİ olabilir. 1878’de Berlin Konferansında “Bulgar Projesi” “Bulgar Prensliği” şeklinde hayat hakkı buldu. Son 141 yılda birkaç defa (yani dört defa) değişti. 9 Eylül 2019 günü Sofya’daki “Rusofil” tutuklama ve sorgulama olayından sonra Başsavcı Tsatsarov BULGAR PROJESİ’nin son şeklini açıkladı:“Demokratik devleti devirip yerine Moskofcu yenisini kurmak…” 9 Eylül 1944 darbesinde bir silah patlamıştı. Emre uymayan bir er intihar etmişti. O zamandan beri Bulgaristan’da çok silah patladı, çok şehit düştü ama silahlı darbe olmadı.

Devamı - 11’de

Milano’daki Türkiye Başkonsolosluğu ve TC Dışişleri Bakanlığı Güvenlik ve İstihbarat Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. BNR Bulgaristan Ulusal Radyosu muhabiri Marian Karagyozov, yeni büyükelçinin eşi Hasan Sekizkök Türkiye’nin Üsküp’teki büyükelçiliğinin başına geçtiğini bildirdi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bazı ülkelere atanan büyükelçileri arayarak yeni görev yerlerini tebliğ etti.Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Türkiye’nin bazı dış temsilciliklerine atanan isimler şöyle: Devamı-6’da

toya da bu konuda gerekli düzenlemeri yapma çağrısında bulundu. Ülkenin karşı karşıya olduğu en ciddi sorunlarından birinin beyin göçü olduğunu belirten Radev, şunları kaydetti: “Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın nüfusu hızla artıyor. Bu insanların memleketle ilişkisi kopmamalı, onların büyük bir bölümü iyi eğitimli ve prestijli mesleklere sahip. Onlar, daha gelişmiş demokrasinin hakim olduğu ülkelerden vatanına dönüp siyasete katılırsa, ülkemize yararları daha büyük olur. Devamı 13’de

Sayfa 2’de

“Nazi Kampları”Nda Neler Oluyor?

Sayfa 4’de

Çin Nazi Kamplarını “Cehennem” olarak tanımlayan Gazeteci Dr. Olsi Jazeji, Hidayet Oğuzhan, NASA optik mühendisi Dr. Erkin Sıddık, Dünya Uygur Kurultayından Dr. Erkin Ekrem ve Ömer Kanat’ın katılımıyla düzenlenen ortak basın toplantısında BULTÜRK yerini aldı.

Toplantı ile ilgili yaptığı açıklamada Rafet ULUTÜRK: “Çin Devletinin daveti üzerine 20 uluslararası gazeteciyle birlikte Doğu Türkistan’daki kampları ziyaret eden araştırmacı-yazar Dr. Olsi Jazeji’yi dinledik. Kampları “Nazi Kampları”na benzeten Jazeji yaşananları soykırım olarak niteledi. Uygur Türklerinin yoğun katılımının yaşandığı yerden taze haberleri gelip Türkiye’de anlatan değerli konuşmacıya çok teşekkür ederiz. Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Başkanına bizleri bu taplantıya davet ettiği için teşekkür eder ve bu Kampları canlı tanığı üzerinden dinlemek, her ne kadar binlerce kilometre uzakta olsak da soykırımı yüreklerimizde hissetmemize sebep oldu.” dedi.

Borisov, Türk Şirketi Şişecam’ın Tırgovişte’deki Fabrikaları Yerinde Inceledi

Başbakan, ”Burası meraydı, eşekler otluyordu” diye anımsadı. Borisov, bir organize sanayi bölgesi oluşturmayı hayal ettiklerini söyleyen Belediye Başkanı’na “Siz hayallerinizi gerçekleştiriyorsunuz” diye cesaretlendirdi. Borisov, Bakan Goranov’a Trakya Cam Bulgaristan Şirketi’ne ait fabrikaya uzanan güzergahta altyapı ve yol yenileme çalışmaları için belediyeye finansman desteği sağlanması talimatı verdi. Başbakan, Bakan’a şunları anımsattı: “Bu yolun yapımına devlet desteği vermeye söz verdik. Birisi bunu hatırlarsa, sözlerimi yerine getirmediğimi söyleyecek, oysa bu doğru değildir”. Şişecam Group şirketlerine ait fabrikada üretim tesislerinde yaklaşık 2 500 kişi çalışıyor. Yan tesisler ve işletmelerde çalışanlar da dahil olmak üzere fabrikalarda toplam çalışan sayısı yaklaşık 5000 kişidir.

Bulgaristan’da yerel seçimler kampanyası gergin başlıyor

Sayfa 2’de

Sayfa 3’de

Sayfa 5’de

Sayfa 6’da

Sayfa 10’da

Sayfa 13’de

Sayfa 14’de

Sayfa 14’de

Bugün, 27 Eylül’de düzenli yerel seçimler kampanyası başlıyor. Seçimler iki turda düzenlenecek. İlk tur 27 Ekim’de, ikinci tur ise 3 Kasım’da gerçekleşecek. İlk turda belediye başkanları ve belediye meclisi üyeleri, ikinci turda ise ilk turda hiçbir belediye başkanı adayının geçerli oylardan yüzde 50’sinin üstünde oy alamadığı yerlerde tekrar seçime gidilecek.

Devamı-13’de


2 Sayı 148 - Eylül 2019 2

Bulgaristan Türklerinin Sesi Ekonomi

Firdevs BÜYÜKATEŞ Derin İzler O, zamanlar ilkokula giden yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğu idim. Annemin her sabah arkama ördüğü saçlarım bile bir demek kadar ağır geliyordu ufak narin bedenime. İlkokul öğretmenim rahmetli İbrahim Mıtışef sabrı ve sevecenliği ile hepimizin saçlarını okşaya, okşaya okuma yazmayı daha ilk yılda benimsetti bizlere. Başkalarını bilmem ama benim gözümde örnek bir insan kaldı ve kalacak her zaman. Şiir sevgisini ilk o oldu bana aşılayan. O sevdirdi bizlere Türkçeyi. Okul törenlerinde sahnelerin küçük yıldızı olmuştum. Ezberin güçlü olduğu kadar mısralara ruh vermeyi de öğrenmelisin diyordu her şiir okuyuşumda. O yaşta mısralara can vermenin ne olduğunu bilmesem de hep yarınlara sakladım dediklerini. Bir gün öğretmenim: Çocuklar, yarın öğleden sonra okul yok ama okulda törenimiz olacak, çok ama çook kıymetli bir misafirimiz gelecek onu layıkıyla karşılamamız gerekecek dedi. Herkesin becerisine göre şarkılar, türküler ve şiirlerden ibaret bir karşılama olacaktı. Görev dağılımı yapıldı ve bana da bir şiir uzattı. Bu şiir yarın öğleden sonrasına hazır olacak dedi. Şiiri hala ezbere bilirim artık nasıl ezberlediysem? Kapıları çalan benim Kapıları birer birer Gözünüze görünemem Göze görünmez ölüler. …Diye başlıyordu. Yazan NAZIM HİKMET. O yaşta Nazım Hikmet’i bilmek kimin haddine? Lakin öğretmenimizin heyecanı yüzünden okunuyor ve bize de yansıyordu, gece sabaha kadar gözümü kırpmadım sadece öğretmenimin verdiği şiiri tekrar tekrar okuyor ve yarını heyecanlı beklentisinde geceyi sabaha bağlamak imkânsız gelmişti bana. Ondan sonra Hazım adını kalbime yazdım. Nihayet sabah oldu ve okula vardık. O, kıymetli misafiri karşılamaya hepimiz hazırdık birinci sınıftan ta sekizinci sınıf öğrencilerine kadar. Her sınıf öğretmeni, öğrencilerini en güzel bir şekilde hazırlamaya gayret göstermiş ve okulun salonu dopdoluydu. Beklenen an gelince minik kalbim yaralı bir serçe gibi titrediğini hala unutamam. Şiirimi okudum, tam öğretmenim beni sahneden alacak iken, o çok değerli misafir eşsiz endamıyla sahneye geldi. Karşıma geçti ve yüzümü görebilmek için adeta diz çöktü. Elleri ile yanaklarımı okşayarak gözlerime derin derin denizlerle bakarak ismimi sordu. O kadar sıcak gülümsedi ki gözlerime, o gülüş her zaman peşimden geldi. Sonra da öğretmenime dönerek “bu kızda bir cevher var öğretmen Bey, ondan bu cevheri çıkarmayı unutmayın” dedi deniz gözleriyle gülümseyerek. Hafızamda kalan bu konuşma, gökyüzü ve deniz karışımı gözler derin izler bıraktı bende. Artık onun eserlerini arayıp buluyor ve zevkle okuduğum eserleri devamlı Işık oldular yoluma. Akabinde sadece şiir okumakla, şiiri sevmekle kalmadım ve daha ilkokul bitmeden kendimce şiirler karalamaya başladım. Kimi ulaşamadığım maviş güzel kelebekler, kimi sonsuz mavi gökyüzü içimdeki o gizli kahramanımı anımsatan renklerdi bana. O günden bu yana, o yoldan dönemedim, daha lise yıllarımda şiirlerim YENİ IŞIK, HALK GENÇLİĞİ, gazetelerinde ve YENİ HAYAT dergisinde yer almaya başlamıştı. Sonralarında birçok gazetenin muhabirliğini üstlendim, Ta ki yolumuz ATA vatanımız Türkiye’ye gelene kadar. Geçmiş günlerin acısını ve yaralarını Avrupa’dan daha Avrupalı olan canım Türkiye’m sardı. Vatan verdi can bahşetti bizlere. Yeniden sarıldım kalemime Nazım Hikmet’in memleket sevdasıyla. Orada yasaklar nedeniyle yapamadıklarımı buralarda başarabilmenin mutluluğu içindeyim. Firdevs BÜYÜKATEŞ KIRKLARELİ

Bulgaristan Kozloduy NGS’yi Bakıma Aldı

Bulgaristan’ın tek nükleer santrali olan Kozloduy’un 1000’er MW kapasiteli iki ünitesinden biri planlı yıllık bakıma alındı. Yapılan açıklamaya göre 6. Reaktör bakım, onarım ve yeniden yakıt yüklemenin ardından Ekim ayı sonu itibari ile yeniden ulusal elektrik şebekesine bağlanacak. Açıklamada 1000 MW kapasiteli diğer reBulgaristan’ın tek nükleer santrali olan aktör olan 5. Reaktör ise tam kapasite çaKozloduy’un iki ünitesinden biri yıllık lışmaya devam ediyor. bakım için üretime ara verdi. Enerji Günlüğü

Tütün Alım Fiyatlarının Daha Yüksek Olması Bekleniyor

Bulgaristan Tütün Üreticileri Birliği Başkanı Tsvetan Filev, bu yıl tütün rekoltesinin önceki yıldan çok daha iyi olduğu için alım kampanyası sırasında daha yüksek fiyatlar beklediğini belirtti. Filev, tütün üreticilerini hammaddeyi teslim ettikten sonra 30 gün içinde anlaştıkları parayı almamaları halinde haklarını zamanında aramaları gerektiği konusunda uyardı. 21 Eylül’de ülkemize gelecek olan Çinli uzman heyeti, ayın sonuna kadar Çin’e tütün ihracatı yapmak isteyen tütün işletmelerinde teftişler yapacak. Bunun Bulgar piyasasında büyük bir canlanma tütün ürünlerinin yüzde 70’inden fazlası yurt yaratması beklenmiyor, çünkü halihazırda da dışına ihraç ediliyor.

Bulgaristan’dan Yakın Avrupa’ya Türk Ambalajı

Bulgaristan’da üretimi yapılan Türk ambalajları, yakın Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. Bulgaristan’da üretimi yapılan Türk ambalajları, yakın Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. Sarten Ambalaj CEO’su Zeki Sarıbekir, Bulgaristan’da ürettikleri metal gıda ambalajlarının yüzde 70’ini Yunanistan, Sırbistan, Romanya, Kuzey Makedonya, Polonya, Slovakya, Macaristan, Almanya ve Avusturya gibi ülkelere ihraç ettiklerini söyledi. Üretimlerinin yüzde 80’inin metal, yüzde 20’sinin de plastik ambalaj olduğunu ifade eden Sarıbekir, gıda, kozmetik ve endüstriyel ürünler olmak üzere 3 ayrı sektöre ambalaj ürettiklerini kaydetti. En büyük cironun yüzde 50 ile gıda sektöründen geldiğini anlatan Sarıbekir, “Kendimizi ambalajın süpermarketi olarak tanımlıyoruz. Bir markete gittiğinizde görebileceğiniz her ürüne ambalaj üretiyoruz” dedi. Sarıbekir, “İhracatımızı yüzde 25’lerden yüzde 30’lara taşıdık. Meblağ olarak ise

sene sonunda 120 milyon dolara ulaşacağımızı düşünüyoruz. İhracatımızı genellikle Avrupa’ya, Rusya ve çevresindeki ülkelere, Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’ya yapıyoruz. Son dönemlerde ise Amerika’ya başladık. İhracatta özellikle gıda ve kozmetik alanında daha çok artış görüyoruz” dedi. Bulgaristan’daki fabrikanın da yakın Avrupa için kritik bir üretim yeri olduğunu anlatan Sarıbekir, “Bulgaristan’da ağırlıklı olarak gıda sektörü için metal ambalajlar üretiyoruz ve üretimin yüzde 70’ini ihraç ediyoruz. En önemli pazarlarımız ise Yunanistan, Sırbistan, Romanya, Kuzey Makedonya, Polonya, Slovakya, Macaristan, Almanya ve Avusturya gibi çevre ülkeler. Son dönemde Lübnan ve Fas gibi ülkelere de ihracata başladık. Bulgaristan’daki yatırımımız planladığımız gibi istikrarlı bir şekilde devam ediyor” diye konuştu. İhracatta bir numaralı pazarın Rusya olduğunu ve onu İngiltere’nin takip ettiğini anlatan Sarıbekir, yeni hedeflerinin ise Amerika kıtası olduğunu ifade etti.

İşçi Çalışma Kartları 1 Haziran 2025 Tarihine Kadar Değiş-

Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından kamuoyunda tartışmaya açılan yeni İşçi Çalışma Kartı ve Kıdem Süresi Hakkında Yönetmelik taslağına göre tüm işçi çalışma kartları 1 Haziran 2025 tarihine kadar değiştirilecektir. Yeni tasarımdan başka yeni işçi çalışma kartları mavi değil bordo renginde olacak ve kartlara yenilikler getirilecek. Taslağa göre yeni işçi çalışma kartının, 1 Haziran 2020’den itibaren uygulanması öngörülüyor. İlk önce ilk defa işe başlayanlar ve eski işçi çalışma kartını kaybedenler yeni kartlara sahip olacaklar. Ardından işçi çalışma kartı dolan işçiler de onları değiştirecekler. Diğer işçiler, mevcut çalışma kartlarını yeni yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden 5 yıl sonrasına, yani 1 Haziran 2025 tarihine kadar kullanabilecekler. Bu tarihten sonra çalışmaya devam edenlerin işçi çalışma kartlarını değiştirmesi gerekir.

İşçi çalışma kartında değişiklik yapılmasına ilişkin teklifin nedenlerinden biri, Podkrepa Emek Konfederasyonu tarafından sahte işçi çalışma kartları kullanıldığına dair ihbar olduğu belirtildi. Yeni işçi çalışma kartlarında bazı sütunlar değiştirilecektir. Örneğin, ulusal mesleki sınıflandırma ve işgücü kategorisine göre meslek kodu yeni işçi çalışma kartlarına yazılacaktır.

Habil KURT

2019 – 2020 Ders Yılı Açıldı Konumuz: 2019 – 2020 ders yılı açıldı. Çocuklarımıza, öğrencilerimize başarılar dileriz. Biz çocuklarımızı okula bir kıvılcım olarak gönderir, okul bitirip alev olarak dönecekler umuduyla bekleriz. Çocuklarımızın Türk ateşinde yanmaları ise en büyük arzumuzdur. 2 700 köy okulumuz ve medresemiz olduğu devirde dedelerimiz, her sabah koltuğuna 2 odun sıkıştırdığı talebeyi derse göndermekten gurur duyuyordu. Şumnu’da Nüvvab’ın açılmasıyla bu umutlar büyümüştü. Öğretmen okullarının açılmasıyla ise coşmuştuk. Öğretmenlerimizin ders kitaplarını Latince harflerle kendi elleriyle yazması hepimize kıvanç vermişti. Sonra divitlerin ucundan şiirler akmaya başladı. Dilberler her gün yeni bir şarkı türkü öğreniyor, zevzekler fıkra anlatmak ve tekerleme gevelemekten geçiniyordu. Bizim kovan Türkçe vızıldıyordu. O gün bu gün geçmişi özlemekle hayal kurmak arasındaki farkı düşünüyorum. Hayallerin mi nostaljinin mi hamalıyız bilemiyorum. Fakat kırılmış camları bu ders yılı için de onarılmayan okul pencereleri ve hurdaya verilmiş okul zilleri gördükçe üzülüyorum. Üzülen anlaşılan yalnız ben değilim. Eminim, sevilen şairlerimizden Habil Kurt 20192020 ders yılına 60 bin birinci sınıfa zil sesi işitmeden ve yarısı öğretmenin söylediklerinden tek kelime anlamadan başlayacağından üzgün. Ana babalar da çocuklarını ateşi sönmüş bir ırkın isli lambasından nur almaya gönderdiklerinden hüzünlü ve huzursuz. Ve işte şairimizle yüzleşmemiz: YENİ DERS YILI KUTLU OLSUN!!!!! Bugün tüm öğrenciler, ana-babalar ve öğretmenler için bayramdır! Bulgaristan’da 2019/ 2020 ders yılı başladı! Kaç okulda okul zili çalmayacak bunu hiç düşündünüz mü!? KÖPEKSİZ KÖYDE OKULA DA HAYAT YOKTUR Geçen yüzyılın altmışlı yıllarında Sitevo köyünden genç öğretmen Petko Abuşev muhtarlığın köpekleri öldürme komisyonu üyesiymiş. O devir rejiminin köylerde köpeklerin öldürülmesi emrini uygulamaya başlamazdan önce, köpeklerden kurtulmak isteyen komünist idarenin aldığı kararın doğru olduğunu anlatmak için muhtarlığa bağlı köy ve mahalleleri dolaşmaya koyulmuşlar. Sıradaki Pabuççular (Çehlari) köyü. Gençler tarla işinde olduğundan dolayı, köy içinde daha fazla yaşlılarla karşılaşmışlar. Duvar yerine boylu boyunca uzanmış bir ağıcın önünde hal hatır eden birkaç kişiye rastlamışlar. Selam verip aldıktan sonra ziyaret maksadını anlatmışlar. Köylülerden biri muhtarlıktan gelenlere dönerek: – Niyetiniz hayra değil…. Köpeksiz köy olmaz! Homurdanan hemşerileri ona arka olmuşlar… fakat dediklerini anlayan olmamış?! İki yıl sonra köpekleri öldürme komisyonu üyesi aynı kişi, artık belediye eğitim işleri komisyonu müfettişi olarak Pabuççular köyü okulunu kapatma komisyonu üyesi olmuş. Köyü dolaşırken aynı yaşlıya yeniden rastlamışlar. Ve ihtiyar onlara şöyle demiş: – İş bu bizim güzel köyümüzün yok olmasının başlangıcı olacaktır. Köpeksiz ve okulsuz köy olmaz…. Gözlerinden yaş boşanan yaşlı kekelemeye başlamış. Hemen gelecek sene köylüler birer ikişer hane komşu köy İskra (Kıvılcımlı) köyüne taşınmaya başlamışlar. 1965 yılında o devrin Halk Meclisi Divanı (Prezidyumu) kararıyla Silistre’ye bağlı Çehlari (Pabuççular) köyü, köy ve kasaba türü yerleşim mekânları cetvelinden silinmiştir. Üzerinden bu kadar yıl geçtikten sonra Petko Abuşev Feraim ustanın doğru


Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 148 - Eylül 2019

3

Kültür ve Sanaat

Bahçıvanlar Diyarı Tsar Samuil Köyü

Bulgaristan Radyosu’nun yolu Silistra ili, Tutrakan belediyesinin Tsar Samuil köyünden geçiyor. TKZS/ APK –Nova Çerna yıllarında, köyümüz ve köylümüz en fazla tarla işler, en fazla ürün elde ederdi. Buğdaydan başlayıp, mısır, ayçiçek, hele hele tütün- en fazla yine Tsar Samuil köyümde olurdu. Zamanla köydeşlerim tütün sevdasından vazgeçip bahçıvanlığa yöneldiler. Kayısı, şeftali bahçeleri ve daha sonra da domates, salata seraları köyümüzü süslemeye başladı. Bundan once tabii ki karpuzlar vardı. Tuna’nın yakın olmasından dolayı Tuna su-

yuyla sulanan bostanlarda 7-8 kg’lık karpuzlar Tsar Samuil üreticilerinin gözünde küçük sayılır ve bölgede “en lezzetli karpuzların” üretildiği köy olarak anılmaya başladı. Bundan 45-50 yıl once bahçıvanlığın köyümüzde kurucusu Güveceli Osman sayılır. Bölgede bilenler var, ama bilmeyenler için belirtiyorum. Güvece, Tsar Samuil köyüne karadan çok yakın olup Razgrad ili Kubrat Belediyesinin Zvınartsi köyünün eski adıdır. Oradan gelenlere bu ad verilirdi. Yani Güveceli Osman yıllar önce köylüler için biber domates, acı biber fidanı yetiştiren ilklerden, yani pioner sayılırdı. Bahar geldiği zaman fidanlar ondan satın alınırdı. Bugün babasının davasını üçüncü ve en küçük oğlu Nuri devam ettiriyor. Nuri İsmail, doğrama ustasıdır, ancak mesleğinden uzaklaşıp pazarlarda sebze ve meyve satıyor. Kendisiyle ve eşi Ayşe ablayla, Çarşamba günleri Kubrat şehrinde düzenlenen tarım pazarında görüştük söyleştik. Hayli ilginç şeyler anlatti köydeşim Nuri abi ve acı gerçerklere parmak bastı.

Filibe’de Türk, Bulgar Ve Balkan Müziği Ağırlıklı Koro Konseri

İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde kurulan Medeniyetlerin Sesi Korosu, Bulgaristan’ın Plovdiv kentinde Evmolpeya korosu ile birlikte Plovdiv’de iki konser verdi. Türkiye Başkonsolosluğu’nun organize ettiği konserde Ermenice, Süryanice, Yunanca, Arnavutça şarkılar söylendi. Avrupa Kültür Başkenti seçilen Plovdiv’de Türk ve Bulgar koroları bir arada konser verdi… İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde kurulan Medeniyetlerin Sesi Korosu ile Plovdiv Belediyesi bünyesindeki “Evmolpeya” korosu ortak konser vererek büyük ilgi çekti. İki koro 23 Eylül akşamı Trakart Kültür Merkezi’nde verdikleri konserden sadece bir gün sonra Sofya Teknik Üniversitesi Plovdiv Şubesi’nde yeni 2019/2020 eğitim yılının açılışında ortak konser verdi. Türkiye’nin Plovdiv Başkonsolosluğu’nun himayesinde gerçekleşen konserlere, Plovdiv Belediyesi’nin yanı sıra Bulgar-Türk İşadamları Derneği (BULTİŞ), Koşukavak Turizm, Yeşilay Bulgaristan ve Aktaş holding de destek verdi. TrakArt’taki konserde ortak sahne alan iki koro Edirne’den ”Pınarbaşının Gülleri” ve Makedonca “Şto Mie Milo” şarkısını birlikte seslendirdi. Türkçe şarkının şefliğini Evmolpeya şefi Aliya Hanse, Makedonca şarkının şefliğini ise Medeniyetlerin Sesi Korosu’nun şefi Öcal Öcalan yaptı. Repertuarında 20 ayrı dilden türkülere yer veren Medeniyetlerin Sesi Korosu konser boyunca, Ermenice, Süryanice, Yunanca, Moldova, Gürcü, Bosna, Karaçay ve Arnavutça şarkılarla izleyicilere müzik ziya-

feti verdi. Koroların seslendirdiği şarkılar Bulgar izleyiciler tarafından büyük alkış aldı. Sofya Teknik Üniversitesi Plovdiv Şubesi’nin yeni eğitim yılının açılışında gerçekleşen konser sonrasında da Bahçeşehir Üniversitesi ile Plovdiv Teknik Üniversitesi arasında iş birliği protokolü imzalandı. Üniversite rektörü Prof. Valyo Nikolov, imza töreninde yaptığı konuşmada, “Bu konser ve anlaşma ilişkilerimizi her türlü alanda daha iyi seviyelere çıkaracak. Türkiye ile her alanda iş birliği yapmayı isteriz” şeklinde konuştu. Üniversitedeki konseri izleyen Rus fuar organizatörü iki koroyu nisan ayında konser için Moskova’ya davet etti. “AMACIMIZ TOPLUMSAL HOŞGÖRÜYÜ ARTIRMAK” TrakArt Müdürü George Trak, bu etkinliğin bir başlangıç olduğunu, bu tür etkinliklere daha fazla zaman ayıracaklarını dile getirdi. BAUART Direktörü Jochen Proehl, “Bu konserlerin köprüsü zaten kurulmuş biz buraya geldiğimizde, Evmolpeya direktörü Ganka Yankova ve Koro şefi Aliya Hanse ve diğer organizasyonda emeği geçenler tarafından o kadar sıcak karşılandık” dedi. Medeniyetlerin Sesi Korosu Genel Sanat Yönetmeni Muammer Ketencoğlu da “Temel amacımız komşu coğrafyalarda müzik geleneklerini gerek geleneksel haliyle gerekse çok sesli düzenlemelerle sunmak. Müzikal amacın arkasında da toplumsal hoşgörüyü, ön yargıyı azaltmayı amaçlıyoruz” dedi.

Sofya, SPA turizminde büyük potansiyele sahip

Ne tür sağlık probleminiz olursa olsun, Bulgaristan’da onu iyileştirecek kaplıca mutlaka vardır. Ülkemizdeki kaplıcaların sayısı 500 civarında ve saniyede yaklaşık 5000 litre suyun yeryüzüne çıktığı ülkemiz İzlanda’dan sonra dünyada ikinci sıradadır. Maden sularının iyileştirici gücü, yüzyıllardır Bulgaristan topraklarında yaşayan insanlar tarafından bilinmektedir. Hisarya, San-

danski, Velingrad ve Bulgaristan’ın başkenti Sofya dahil olmak üzere bir dizi şehir bu şekilde kuruluyoe. Bu tür doğal kaynaklar küçümsenmemelidir, bu nedenle Sofya’nın SPA turizminin kullanımı ve geliştirilmesi konusunda bir vizyona sahip olması özellikle önemlidir. Şehirdeki otellerin tam kapasite çalışmasını sağlayacak tam da bu tür bir turizmdir.

Konu: Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev gurbetçilerin ve çifte vatandaşların seçme ve seçilme haklarını savundu ve meclisten yasallaşmasını istedi. 4 Eylül 2019 tarihinde 44. Bulgaristan Parlamentosu güz dönem toplantılarına başladı. Meclis salonuna Cumhurbaşkanı Rumen Radev ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yotova ve 10 kişilik danışman ekibi katıldı. Meclis kürsüsünden halka hitaben konuşan Cumhurbaşkanı şöyle dedi: “Bulgaristan’da güvenlik ve istikrar yok, fakirlik, dolandırıcılık ve kara cahillik var.” Radev’in konuşmasından bu cümlenin medyada ve basında manşet oldu: Dış ülkelerdeki vatandaşlarımız, çifte vatandaş olmuş, Bulgaristan vatandaşlarına milletvekili, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcılığına aday olma hakkı tanınmalı ve yasaklar kaldırılmalıdır. Meclis önerilen yasal değişiklikleri onaylayıp demokrasi ve adalet yolunu açmazsa sokak statükoyu süpürecek. Sizi ağır bir çalışma dönemi bekliyor. Bütçeyi ve yerel seçim yasasını onaylayacaksınız. Başkan Radev, Sofya meclisinin ödevlerini 7 maddede özetledi ve önce şöyle konuştu: “Yürütme üzerinde bütünsel parlamenter denetim yoksa devletin verimli yönetildiği sağlanamaz.” Dedikten sonra ülkenin ve halkın sıkıntısı en fazla arttıran problemlerin öncelikli olarak güvenliksizlik ve istikrarsızlık olduğu gün ışığına çıktı. Güvenlik probleminin kaynakları içseldir. Temelinde işsizlik ve yoksulluk vardır. Asgari ücretin çok düşük olması, emekli maaşları ve sosyal yardımlarla geçinmenin imkansızlığı temel nedenlerin başında gelir. Yalnız çalıp kapmayla geçinenler ordusunun büyümesi huzursuzluk ve güvensizliği şiddete dönüştüren etkendir. Bir defa hırsızlık, dolandırıcılık ve rüşvetçilik devleti işlemez duruma getirmiş, kamudan istenen her hizmet için peşin ödeme yapıldığı, devletin tüm düzeylerde 400 bin kişi çemberi içine kilitlendiği ve “bizim adamların” aileleri dışında kalanların gurbetçi yakınlarından gelen havalelerle iki ucunu bağlamaya çalıştığı bir de cumhurbaşkanının ağzından açıklanmış oldu. Hayat pahalılığına en kesin kanıt ise bu yoksul tabakanın 5 yıl önce dış ülkelerdeki yakınlarından gelen 800 milyon Euro ile geçinebilirken, bugün artık bu güncel ihtiyaçların ancak 1 260 milyon Euro ile karşılayabilmesinin çok zor olmasıdır. Köylerde ve küçük kasaba ve şehirlerde mal mülk ve can güvenliği kalmamıştır. Her gün kesilmiş, parçalanmış ve bidonlara doldurulmuş insanların bataklıklar, gölet ve baraj kenarlarındaki sazlıklarda bulunduğu, aile şiddetinin alıp yürüdüğü, babanın eşini çocuklarının gözü önünde satırla parçaladığı haberleri toplumu sarsıyor. Toplumu felç eden duruma dolandırıcıların katılması ise, insan kaçırma, sınırdan sınıra sığınmacı maceraları, gizli mafya gruplarının dalavereleri ve devlet güçlerinin bunlarla başa çıkamaması veya işbirliği halinde olması dikkat çekicidir. Okuryazar olmayan genç kuşaktaki kalabalıkla birlikte okul görmüş ve mürekkep yalamışlardan % 42’sinin okuduğunu anlayamaması, kendisine anlatanları kavrayamaması yalnız memleket içinde değil, dış ülkelerde de basın sayfalarına ve makam raporlarına yansımış ve düşündürücü olmuştur. Cumhurbaşkanı, Avrupa’da en fakir ve en cahil ülke ve halk oluşumuza böylece vurgu yaparken, 2009’dan beri iktidar olan GERB hükumetinin sorun çözme çaresizliğine işaret etti. Hükümletin denetlenmesini istedi. Başbakan Boyko Borisov’un ayda en az bir defa meclise gelip aktüel politik durum, güvenlik, ekonomik ve sosyal sorunlarla ilgili açıklamada bulunarak soruları yanıtlamasına ısrar etti. İkinci olarak Radev, değişik yollardan oluşturulan bütçe fazlasının tüketilmesinde meclisin tüm etkinlikleri ve harcamaları kontrol etmesini önerdi. Cumhurbaşkanı Radev ülkede kontrol olmadığını, kontrolden vaz geçmek demokrasiden ödün vermektir, meclis kontrolünün yeniden sağlanmasıyla iyi pratikler dönemine dönebiliriz ve dolandırıcılıkla mücadelede başarılı olabiliriz şeklinde konuştu. Radev şöyle dedi: “Kuralları açık, düzeni belli, halk için çalışan ve halkın refahını sağlayan güçlü bir devlete ihtiyacımız var. Ülkede güvenlik denen bir şey yok, ilerlemeyi hisseden yok, fakirlik ve yoksulluk, dalavere ve kör cahillik almış başını gidiyor, bunların önlenebilmesi değişiklikler yapılmasını gerektiriyor. Bu değişikliklerin anlamı şu olmalıdır: Halkın,

3

Rafet ULUTÜRK Gurbetçilerden Milletvekili Ve Cumhurbaşkanı Adayı Çıkacak vatandaşların yönetim, zerindeki kontrolü arıtmalıdır, kurumlar şeffaf çalışmalıdır ve yaptıkları işlere hesap verebilmelidir. Bulgaristan vatandaşlarının sosyal yaşam kontrolü yaygınlaşmalı ve önem kazanmalıdır.” Radev konuşmasında, vatandaşlarının devlet ve belediye yönetimlerinden ve işlerin denetiminden uzaklaştırıldığına işaret ederken, ötekileştirilen vatandaşların memleketi terk etme süreci devam ediyor, diye konuştu ve 2017’i Martından sonra kurulan III. Borisov hükumetinin politik ve ekonomik yönetim programını Mecliste tartışmadığını ve ülkenin bazı kişilerin keyfine göre idare edildiğini belirti ve şöyle dedi: “27 Ekimde yerel seçimler yapılacak. Kayıtlar başladı. 27 Eylülde seçim kampanyası başlayacak. Belediye ve muhtarlıkların merkez idarenin mali baskısından kurtarılması ve yerel organların mali bağımsızlık ve inisiyatif sahibi olması zamanı çoktan geldi geçti. Bu yönde atılacak olan adımlar, bölgelerdeki halkın aktifliğin-in artmasına neden olacaktır.” Bu yöndeki örneklere, Başbakan Borisov ile Meclis Başkanı Karayançeva’nın Krumovgrad (Koşukavak) Belediyesinde “Ada Tepe” altın maden ocağının işletmeye açılması vesilesiyle yaptıkları ziyarette, kamuoyunun Kırca Ali’ye yeni bir Stadyum yapılması isteğine yanıt verirken, “GERB yerel seçimleri kazanırsa” demesi, çok gönül kırıcı oldu. Bu durumu yorumlarmış gibi konuşan Cumhurbaşkanı Radev, “yönetim işleri giderek halkın elinden alındığında ve küçük ve dar bir gruba devredildiğinde, bu grup işleri kişisel ekonomik ve mali çıkarlarına bağlı görmekte ve iktidarı avucunun içinde hızla sıkmaya devam etmektedir. Bu küçük grup ekonomik iktidarını taş gibi elinde tutuyor. Tehlike burada gizlidir.” dedi. Vatandaşların aleyhinde kanun değişikleri yapılmasına son verilmelidir. Yerel seçimlerin Bulgaristan’ın yakın geleceği için olağanüstü önem taşıdığını açıklayan Cumhurbaşkanı Radev, “ Bugün Bulgaristan’da belediyelerin kaderi hükumetin keyfine bağlıdır. Uygulanan ölçütler dar parti kıstasıdır. İşlerin sonuçlarından halka kıymık kaymıyor.” Dedikten sonra şu vurguyu yaptı: “Halk Meclisi vatandaşların yönetim işlerine direk katılması yolunu açacak kanun değişiklikleri yapmalıdır. Vatandaşların aleyhinde kanun değişikleri yapılmasına son verilmelidir. Benim görüşüme göre, ülkedeki durum “bataklık” andırıyor ve biz en değerli varlığımız olan insanlarımızı kaybediyoruz, dış ülkelere göç devam ediyor. Bulgarisan vatandaşlarından büyük bir kısmı kendi devletinden yabancılaşıyor. Devlet yönetiminin ana faktörleri olan şeffaflık, sorumluluk ve hesap vermenin olmadığı yerde kimse yaşamak ve çalışmak, faydalı olmak istemiyor. Bulgaristan Cumhuriyetinin Bulgaristan vatandaşlarının hepsinin vatanı olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Radev şu görüşlerini açıkladı. Diş ülkelerde çalışan gurbetçilerimizin, çifte vatandaşlığı olan Bulgaristan vatandaşlarının, öğrencilerin ve diş ülkelerde geçici bulunan vatandaşlarımızın “hepsi seçimlere aktif katılma, seçme ve seçilme hakkını kullanma, milletvekili, cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olma” hakkından yararlanabilmelidir. Halk meclisi bu sorunları görüşüp kanun değişikliği yaparak yasallaştırmalıdır. Halkın yönetime direk katılma engelleri kaldırılmalıdır. 2019’da seçime katılma hakkı olan 3 milyon Bulgaristan vatandaşının dış ülkelerde bulunduğu bir gerçektir. Bu vatandaşların yarısı Avrupa Birliği ülkelerinde, öteki yarısı da Türkiye’de ve Birleşik Amerika, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Körfez ülkeleri ve diğer devletler-dedir. Bu ülkelerle Bulgaristan arasında ilgili ülkede bulunan Bulgaristan vatandaşlarının seçime katılması sorunlarını kapsayan özel antlaşmalar yoktur.


4 Sayı 148 - Eylül 2019 4

Bulgaristan Türklerinin Sesi Bulgaristan - Balkanlar

Galip SERTEL

Taşın Altına…

Günümüzde bir bilgisayar alemi var ya, illet midir,zillet midir, velinimet midir nedir bilemem amma, şu baş döndürücü bağımlılığıyla bir gün hepimizi çıldırtacak.Gelen vuruyor,giden vuruyor.Herkesler bir şeyler yazıyor o sanal köşesine gelip geçen okusun diye ve herkesler gibi ben de bir şeyler yazıp çiziyorum.Yazıyorum da, hariçten gazel söyleyenler kümesine düşmemek gayretiyle, ey benim meçhul muhatabım,çivi çiviyi söker diyerek,sana cevap vermeye çalışıyorum.Bir yorumun dökülmüş bilgisayar köşene, bir yorum”Aman Allah illallah/ Dertlere derman Allah”dercesine… Deşilen çıbandaki cerahatı temizleme gayretlerini hisseder gibi oldum da, bir şeyler hatırladım: “İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar bu suyun kıyılarını bekleriz.” diyor şair Arif Nihat Asya ve bugün bizler… Bizler,etnik azınlıklar konumundaki Bulgaristan Müslümanları(Arnavut,Çingene/Roman,Pomak,Tatar,Türk ) şunun şurasında 93 Harbi’nden beri çeşitli dönemlerde,hemen hemen yüz elli yıldır maruz kaldığımız asimilasyonlar,kültürel soy kırımlı uygulamalar sonucu gönüllü veya zoraki göçlerle parçalanan ailelerin dramı”döngüsel bir travmatik etkinin, belirsizlik kaynaklı kaosun köken ve kimlik arayışı” gibi sorunlar batağındayız.Öyle ki türkülerimize bile “Aman ölüm ,zalim ölüm, üç gün ara ver”şeklinde yansımış olması, olsa olsa şu yalan dünyada bir azınlıklar trajedisidir ki,Maksim Gorki’yi bile “Vatan haricinde saadet yoktur.” demekten alıkoyamıyor…Vatan,vatan,hangi vatan ve o senin sözünü ettiğin, HÖH (Hak ve Özgürlükler Hareketi) kurucuları,yöneticileri ve daha yüzlercesi,binlercesi adlı ve adsızlar ki,köprü oldular “kıyamete kadar bu suyun kıyılarını beklememek “için,bugünlere sağ salim gelebilmemiz için,yurdumuz genelinde bir iç barışın sağlanması için…Şuralarda yüzyıl boyunca,koskoca bir Hristiyan aleminin emperyalist güçlerinden alınan destekle palazlanan bir milliyetçilik almış yürümüştü yurt genelinde.Devlet resmi propaganda makinesi de, yazarı çizeri de her yerlerde,devlet dairelerinde,sokaklarda,meydanlarda,p azarlarda aşağılanıyor,hor görülüyorduk,”Bulgaristan Bulgarlara,Türkler Türkiye’ye”çığlıkları çınlatıyordu şehir meydanlarını…. Sonrası, sonrası dünyada eşine rastlanmadık bir medeni vahşetle,iki yüzlüce,sahi köklerini buldular deyip,gönüllüler deyip alay ederce cebren bir dilekçe imzalattırarak “soya dönüş” safsatasıyla,Bulgaristan’da o kültürel soykırıma maruz kalan Müslüman azınlıkların yeni baştan şahlanışıydı bu hareket.Uygar yirminci asrın geniş vatandaşlık haklarına kavuşma,bir azınlıklar statüsüne kavuşma mücadelesiydi…Melnik’ten Kardam’a ,Tuna’dan Rodoplar’a kadar, memleketin bir uçtan öbür ucuna uzanan topraklarda “kıyamete kadar bu suyun kıyılarını ” beklememek içindi o hareket.Bir doğuştu…Ve halihazırda hallerimiz,gelen gideni aratır misali, o totaliter dönemini bile aratır derecede kötü ise,neticeler sancılı ise, bir şeylerin yapılması gerek ise,öyle de görünüyor,herkesler,ama herkesler gücünün yettiği kadar,cesaret ve sağduyu ile,taşın altına ellerini koyması gerek… Ve senin,ey benim meçhul muhatabım,şurada çeyrek asırdır Bulgaristan’da bir demokrasi ortamında,ikide bir seçimden seçime koşarken, eğriyi doğruyu seçememe,ak ile karayı ayıramama sınavında hiç mi günahın yok?. Bir şey daha,taşın altına el koyma meselesi… 1957’de Silistre şehri Türk Cemaati Başkanı Ahmet Varnalı’nın: – Nazım Yoldaş,şayet bir gün Türkiye’de sosyalizm olursa,Atatürk’ü nasıl değerlendireceğiz? sorusuna, koca şair Nazım Hikmet’in harikulâde cevabı : – Varnalı,Varnalı…Seninle eski bir dostluğumuz var 1951’lerden beri…Dost acı söyler,doğru söyler… Biz kim oluyoruz da,Ata’yı değerlendireceğiz? Ondaki o cevher,ondaki o yürek,ondaki o ciğer(cesurluk anlamında),o ciğerin çeyreği,çeyreğinin çeyreği yok bizde… Yok,yok Varnalı,yok…Sen sağda solda konuşulanlara bakma…Mustafa Kemal Atatürk herkeslerden çok,hepimizden çok yaptı yapacağını bu Vatan için…Buradan ötesini biz devam edeceğiz.Biz devam ettireceğiz,dinliyor musun Varnalı? İşte,ey benim meçhul muhatabım,dön dolaş ,yine halk şairi Dadaloğlunca:

“Podkrepa” Emek Konfederasyonu 1000 Leva Asgari Maaş Istiyor “Podkrepa” Emek Konfederasyonu uzmanları 2020 yılında asgari ücretin 1000 levaya ulaşması talebinden bulundu. Sendika, miktarın Bulgaristan’daki emek verimliliğinin karşılığı olduğunda ısrar ediyor. Hükümet, gelecek yıl en düşük ücretin 560’tan 610 levaya çıkmasını planlıyor. Avrupa Birliği’ndeki ortalama ücretlere göre, Bulgaristan’daki ücretler dörtte bir iken, Bulgaristan’daki işgücü verimliliği ortalama Avrupa’nın % 50’si kadardır. “Podkrepa”, emek verimliliğini artırmak için ücret artışlarının da büyük olmasının nedeni budur.

Birleşik Krallık

Birleşik Krallık Sofya Büyükelçiliği, Facebook sayfasında “Rusofili” hareketiyle ilgili casusluk skandal konusundaki tutumunda “Bu hafta içersinde Bulgar makamlarının iddia edilen casusluk davasıyla ilgili açıklamalarını ilgiyle

takip ediyoruz. Birleşik Krallığı, Bulgaristan’ın yakın Avrupa ortağı ve NATO müttefiği olarak, bu tür tehditlere karşı Bulgaristan’ın ulusal çıkarlarını koruma çabalarını desteklemektedir” deniyor.

Bulgaristan Yunanistan’la yeni sınır kapılarının açılmasını istiyor

Cumhurbaşkanı Rumen Radev, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikolaos Dendias ile yaptığı görüşmede Avrupa Birliği’nin dış sınırları olan Bulgaristan ve Yunanistan’ın göç baskısının üstesinden gelinmesi yönünde birlikte çalışmaları gerektiğini öne sürdü. “Sofya ve Atina arasındaki ilişkiler Balkanlar’da karşılıklı güven ruhunda stratejik işbirliğinin yürütülebildiğinin kanıtıdır” diyen Cumhurbaşkanı Radev, mevcut sınır kapılarının kapasitesinin artırılmasına ve hızla Rudozem-Ksanti gibi yeni kapıların açılmasına çağırdı. Radev, bu şekilde turizmin teşvik edileceği ve ekonomik ilişkilerin derinleşeceğini öne sürdü.

Şaziye Erdoğan dünya şampiyonu oldu

Şaziye Erdoğan, Tayland’da düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası’nda koparmanın ardından toplamda da altın madalya kazanarak dünya şampiyonu oldu. Milli halterci Şaziye Erdoğan, dünya şampiyonu oldu. Tayland’ın Pattaya şehrinde 87 ülkeden 606 sporcunun katılımıyla düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda 45 kiloda mücadele eden Şaziye Erdoğan, koparmada 77 kilo ile altın, silkmede 92 kilo ile gümüş, toplamda ise 169 kiloluk derecesiyle altın madalya kazandı ve şampiyonluğa ulaştı. Şampiyonlukla ilgili açıklamada bulunan Şaziye, şampiyonaya yoğun bir programla hazırlandığını, Türkiye Halter Federasyonu Başkanı Tamer Taşpınar ile antrenörlerinin kendisine büyük destek verdiğini belirtti. Tayland’da Türk bayrağını dalgalandırıp İstiklal Marşı’nı dinlettiği için mutlu olduğunu aktaran milli sporcu, “İnşallah daha nice madalyalar ve şampiyonluklar kazanacağım.” ifadelerini kullandı. Federasyon başkanı Tamer Taşpınar ise Şaziye Erdoğan’ı tebrik ederek, “Sporcumuzu, antrenörlerini ve ailelerini yürekten kutluyorum. Hiçbir başarı tesadüf değil. Yapılan planlı ve önemli çalışmalar neticesinde böyle güzel sonuçlara ulaşmanın haklı gururunu yaşıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Bulgaristan Türklerinin Vatanlarından Kovulmasının 30. Yılını Anma

İzmit Konferansına gönderilen mesajı okuyucularımıza sunuyoruz:

Aydınlarımızı okumuşları – öğretmen ve hocaları, doktor ve mühendisleri – seçip göçe zorlayarak “ayBulgaristan Türklerinin Vatanlarından dın kırımı”, Türkçe okullarımızı kapatarak “anadil Kovulmasının 30. Yılını Anma kırımı”, kütüphane ve kültür ocaklarımızı kapatarak ve Görüş Alış Verişi Ve Lanetleme Top- “kültür kırımı”, Türk geleneklerimizi yasaklayarak lantısına Bulgaristan Türkleri Kültür ve “Anane, töre ve yaşam tarzı kırımı”, değişik vesile Hizmet Derneği – BULTÜRK sunumu. ve tutarsız gerekçelerle uygulanan kitle göçleriyle, Değerli katılımcılar, Bulgar mezalimini, 1989’da 360 binimizi birden anayurdumuzdan, ata zulmünü yaşamış değerli büyüklerim, toprağımızdan devlet terörü-soykırım uygulayarak kardeşlerim, Acıları dinmeyen 1989 zo- Türkiye’ye kovmak “Göç-Kırımı”, soydaşlarıma – runlu göçünü bizzat yaşamış soydaşla- örneğin şu önümüzdeki 27 Ekim yerel seçimlerinde rım, Kıymetli değerli ve dış ülkelerden oy kullanmamızı kanunla yasaklayarak “en doğal gelen bilim adamları, BULTÜRK Genel insan hakları – kırımı”, “azınlık haklarımızı – kırıBaşkanı sıfatıyla hepinizi kutluyorum. mı”, “seçme ve seçilme hakkımızı kırımı” ve daha Bundan 8 yıl önce derneğimiz İstanbul yüzlerce birbirinden farklı kırım şekilleri yaşadık Bayrampaşa “Mehmet Akif ERSOY” ve şimdi devlet terörü bizi “kolektif kimsizleştirme” Kültür Evinde Bulgar akademisyen ve aşamasında ezmeye çalışıyor. Bu devlet tarafından demokratik kamuoyu temsilcileriyle planlı ama parça parça uygulanan bir “kırım” siya“Bulgaristan devleti ve halkı için yüz- setidir ve adı da “devlet terörü yani soykırımdır.” karası” Bulgaristan’dan Türkleri kovma Son 30 yılda bizim Türk irademiz kırılıp parçalanıp olayını tartışıp lanetledik. Biz düzen- çöpe atılmak ve yok sayılmak isteniyor. Bu amaçla lediğimiz foruma Konferans demiştik. “hainliğe önem kazandırma işine” daha da büyük Daha sonra da değişik panel ve bilgi önem veriliyor, Moskova’dan ve Sofya’dan para şöleni çalışmalarımız sürdü, konu Bul- akıtılıyor. İşler, “Türklerle ilgili sorunlara” gizli garistan Stratejik Araştırma Merkezi ajan Ahmet Doğan’dan başka hiç birimizin virgül (BGSAM) yayınlarımızdan asla düş- koymaya hakkı olmadığı aşamaya geldi. Bu tespimedi, Bulgaristan Türklerinin kimlik timi bir örnekle açmak istiyorum. Hak ve Özgürlük mücadelesi eserimde ayrıntılı olarak Partisi (HÖH-DPS) 27 Eylülde kampanyası açılan incelendi. 58 eserden oluşan BGSAM yerel seçimde, totaliter düzen uzantısı, Moskova Külliyatımızda, artık internette de bu- piyonu, bizimle ilgili olan, aynı yıl seçimden önce lunup okunabilir. Aynı konuda birkaç 6 ay Bulgaristan’da yaşamadan yerel seçimlerde oy ay önce Çorlu’da düzenlenen Sem- kullanmamızı yasaklayan, kanun tasarısını hazırlapozyum dikkat çekti. Bizim açımızdan yan ve mecliste onaylatan, halen Sofya Büyük Şe“Büyük Seyahat” veya “Büyük Göç” hir Belediye Başkanı adayı Maya Manolova’ya oy gibi kavramlar kabulü mümkün değil- vermeye hazırlanıyor. Kiminle beraber oy verecedir. Bulgaristan’da çıkan incelemelerde ğiz biliyor musunuz? 26 Mart 2017’de erken genel bu “aldatıcı” kavramların bilinci olarak seçimde oy kullanmaya giden teyzemizi “sınırda kullanılmaya devam ettiğine inanıyo- otobüsten zorla indirip tartaklayan, Bulgaristan’ı ruz. Yine tarafımızca kabul edilemez sözde kurtarmak için bize karşı örgütlenen Valeri olan, 20-inci yüzyıl Bulgaristan Müs- Simyonov partisi gibi ırkçı-faşistlerle birlikte. Bu lümanları mezalimi, yaşanan zulüm, da Türk irademizi kırma ve biz ne dersek o olacak 1989 Mayıs ayaklanmamıza “olay” – siz bir kölelerle birlikte M. Manolovayı destekletarifi, Todor Jivkov diktatörlüğünün yeceğiz. Bunları anlatmaya utanıyorum… ve komünist rejimin devrilmesinde 1984-85’in 3 ayında tepeden tırnağa silahlı asker, “belirleyici etkisi olmamıştır” değer- polis, sivil polis, kudurmuş gönüllü hainler devlet lendirmeler “önemsizleştirici, ehem- terörü uygulayarak 1 milyon 336 binimizin isimmiyetsizleştirici” hedef taşıyıcısıdır. lerini değiştirdiler. Bu rakamı hep 800 bin olarak Kimliğimizi yok etme, ayaklanmamız gösterdiler. 360 binimiz Türkiye’ye sığındık. Arve vatanımızdan kovulmamızın “gerçek dından gelenlerle Türkiye’de 1 milyona ulaştık. özünü değiştiren”, “anlam sulandıran”, Yarım milyon insanımız Ab ülkelerine dağıldı, bir yaşanan trajediyi çarpıtma denemeleri milyonumuz memlekette kaldı. Bağlarımız kesilBulgar devlet terörünü haklı gösterme medi. Sofya TV-leri hep Bulgar gösterdikleri için, denemesidir. Türklere Türk demeye kalabalık oldukları izlenimi doğuyor, oysa gerçek dilleri dönmeyenleri Çorlu’da dinleme durum çok farklı, nüfus kimliğini belirleyen artık sabrı göstermek zorunda kaldık. Bütün azınlıklarımızdır. Hayatın değerlerini ufaltarak soykırımların özündeki politik nitelik Soykırımı yapan Bulgarlar kendileri kırıldı. devlet terörüdür. Bize uygulanan dev- Bizim Türklük mayamız (1984-1989 arası) 5 yılda let baskı ve terörü 1879-1886 yılları kabardı, kolektif bilince ulaştık, 1989 Mayısında arası Prens Aleksandır Batenberg’in, Ayaklandık. Devlet yıkma damarımız tuttu. Bunun 1887 – 1908 yılları arasında Prens anlamı soykırıma DUR demekti. Bulgar ırkı kendiFerdinand’ın; 1908-1918 yılları arası si öz tarihinde gömediği, yaşamadığı bir yenilgi yaKral Ferdinand’ın; 1918-1943 yılları şadılar. Ellerinde tütün iğnesi, domates kazığı, çapa arası oğlu Kral Üçüncü Boris’in ve ar- kürek, orak tırpanlı kadınlarımıza yenik düştüler. dından 45 yıl komünist partisi ve şah- Hoş görümüzü hor gören Bulgar iradesi kesin kırılsen Todor Jivkov ve yönettiği BKP MK dı ve bir daha toparlanamadı. 2 milyona yakın BulPolitik Bürosu emirleriyle gerçekleşti- gar ülkeyi utançlar, düştüğü şerefsizlikten utanarak rilmiştir. Bu, bugün de devam eden bir terk etti. Davamıza 35 yıldan beri ihanet eden, devlet politikasıdır. Uygulanan devlet bilinçli ifadelerimizde kendilerine “hain” dedikterörünün adı “parlamenter demokrasi”, lerimizin eliyle bize karşı halen “ılımlı-soykırım” “faşist monarşi”, “sosyalist demokrasi”, uygulamaya devam ediyorlar. Onurlu Türk kimliği “totaliter diktatörlük” ve günümüzde ile yaşama şerefini kaybetmişler ve kişisel çıkarlaadının tanımı biçimlenmemiş bir bi- rına kurban olmuşlar. Bugün onlar “insanların vaçimde, değişik biçimlerde devlet terörü tan seçme” hakkından söz ederek 360 bin kişinin siyasetinin kesintisiz devamıdır. göçe zorlanmasını da sözde “insanın seçme hakkı” Bu 1877-78 savaşıyla başlamıştır. olarak göstermeye çalışıyorlar. HÖH toplantılarınYıldırma, sindirme, tehdit, korkutma, da kafalara akıtmak istenen yeni zehir budur. başka yerde ikamet etmeye zorlama, 1984-89 katliamında verdiğimiz şehitler 37 değil, sürgün etme, göçe zorlama kapısını açıp 200’den fazladır. Yalnız kayıplara karışanlarımız isim, dil, din, hayat tarzı yasaklama, 100’den fazladır. Özürlü kalan 150’den fazla kardeKİMLİK değiştirmeye zorlama, Türk şimiz var. 1 milyon 336 binimiz birden psikolojikkimliğini yok etme …. kırım yaşadık, birçoklarımız bugün de gününü gün Bulgar devletinin (Ermeniler dışında) edemiyor. Aynı soykırımı Pomak kardeşlerimiz de bütün azınlıklara periyodik aralarla şid- 1913; 1934-1944; 1964 ve 1972-73 dalgalarında detlendirerek uyguladığı eritip kendi yaşadı ve bugün hala Rodoplar’da hiç bir düğüniçine akıtma veya yurttan kovma bi- de bayramda şen şakrak eğlenen yok. Yaralarına çimlerinde belirmiş ve uygulanmıştır. “çalga” müziğiyle pansuman yapmak isteyenlere Yoksul yaşatma, gelişme yollarını tıka- uygulanan soykırımsa, “ev yıkma”, mahalleden ma, tırmanan korku ve çaresizlik içinde, kovma”, “gece baskınları”, okulsuzluk, işsizlik, aileleri ve soyları sürekli parçalayarak, yoksulluk ve Batıya kovma şeklinde şiddetlenerek en ilkel insan haklarını tanımayarak, devam ediyor. Dil soykırımı ve Kimlik soykırım gırtlağını sıkıp yok etme planlı uygula- ateşi Makedon vatandaşların köy ve kasabalarınmanın yöntemleridir. Türkler için “İs- da yeniden parladı. Demek istediğim, Bulgaristan lamlaştırılmış Bulgarlar” ve her başka ufak ufak acı, dikenli, zehirli soykırım fabrikasının azınlık için de başka bir masal uydu- bacası tütüyor. Bizim büyük göç seliyle anavatana rulmuş, azınlık kimliklerinin hiç birini gelip yerleşmemizin sebebi devlet zulmüyle kovultanımama Bulgar devlet terörünün doruğu olmuştur. 5-6 kuşaktan beri devam mamızdır. Artık dalganın, rüzgârın dönme zamanı eden ve hepimizi tek dilli, tek kültürlü geldi. Çöken bir Bulgaristan kaldı arkamızda. Bir toplum ve terör mengenesinde sıkan türlü toparlanamadı. Bulgar mayası artık kurumuş, Bulgar devleti, aslında kıdım kıdım, suyu çekilmiş ve dirilme şansı yok. Ne totalitarizbölüm bölüm ve sonunda sel gibi Soy min pisliğini, yüzkarasını temizleyebildiler, ne de kırım uygulamıştır. vatandaşların yüzü güldü.


Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 148 - Eylül 2019

5 5

Ekonomi

Nedim AKIN Yurtdışında yaşayan Bulgaristan vatandaşları Nazım ÇAVUŞ “… Bulgaristan’ı Türklere İade Edelim.”

Konu: Tarih neden eskimiyor? Ruslar sıkışınca gerçekten akıllarında olanı mı söylüyorlar. 6 Eylül 1885, 1878’de toplanan Berlin Konferansı kararlarına göre kurulan, “Bulgar Prensliği”nin, yine bu konferans kararlarına uygun kurulan “Doğu Rumeli” otonom bölgesini ilhak ettiği gündür. 1990’da sonra Bulgaristan’da milli bayram günü olarak kutlanıyor, ülke 3 gün tatildir. “Doğu Rumeli” dediğimizde, bugünkü Bulgaristan Cumhuriyeti topraklarından Plovdiv (Filibe), Pazarcık (Tatar Pazarcık), Stara Zagora (Eski Zara) ve Sliven )İslimiye) illerini kapsar. Karlovo, Kazanlık, Aytos gibi çok önemli Türklük şehirlerini ve etraf köyleri de bu coğrafya içindedir. 6 Eylül 1885’te Doğu Rumeli’yi askeri işgalle ilhak edip, eyalet idarecisi Gabriel Krısteviç’ı tutuklayıp, bölgenin Bulgar Prensliğine birleştiğini ilan etmek, her şeyden önce 1877-78 Büyük Savaşında sonra tesis edilen barışa bir darbe vurmak ve Berlin Konferansı kararlarını rafa kaldırmaktır. Ne ki bu olayın ardından Sırp-Bulgar Savaşı patlak vermiştir. Yeniden yazılmaya devam eden Bulgaristan tarihinde “birleştirici” olarak “Prens Birinci Aleksandır Batenberg” gösterilmiştir. Olaya Rusya Çarı III. Aleksandır’ın tepkisi sert olmuştur. Rus Çarı gerekli önlemleri almış. Birinci Aleksandır, Bulgar Prensliğinden çekilmek zorunda kalmış ve kısa bir süre sonra hayata gözlerini yummuştur. “Birleşmeye öncülük eden”, bugün Filibe’de anıtı olan, “birleşmeden” sonra Paris’te bir otel odasında ölü bulunan, o yılların Sofya Meclisi Başkanı Zahari Stoyanov ve ardından Başbakanlardan Stefan Stambolov ve daha birçok bilinen şahıs yok edilmiştir. Bu konuda yazılan kitaplarda “birleşme” olayından sonra Büyük Devletlerin oyunlarına yer verilirken, Bulgarların da Osmanlı İmparatorluğu topraklarında ve özellikle Makedonya ve Trakya’da yeni “otonom” (muhtar) bölgeler oluşturulması politikası özendirip destekleyerek, onları art arda ilhak ederek genişleme siyaseti düşlediği gün ışığına çıkmıştır. Bugün var olan tarihsel durumu inkâr eden Bulgar siyasetinin, yazılmış tarihi yeniden yazma yolunda adımlar attığına tanık oluyoruz. Birleşme gecesi, Filibe “Nöbet Tepe” ayağına toplanan Bulgarlar şu şarkıyı söylemişlerdir: İtlerin kuduzu, Bobçev ve Macarov kahrolsun. Velişkov ve Hankov ve şair Vazov defolsun. Bu şahsiyetlerin XIX. Yüzyılın 80’li yıllarında “Rusofil” olduklarından dolayı halk tarafından dışlandığını izliyoruz. Örneğin, adı geçen Bobçev Moskova’da hukuk okumu, Doğu Rumeli’de Adalet Bakanı olmuş ve diğerleriyle birlikte “Rus beslemesi” olarak davranmıştır. Bulgaristan halkı arasında İslav düşmanlığı o yıllarda başlamıştır. Olay şöyle ki, Bulgarlar Rusya İmparatorluğunun pek çok İslav halkını boyunduruk altında tutuğunu, Bulgarları da ebediyen ezdiğinin fark edip bilincine varmaya başlamışlar ve Birinci Aleksandır’ın vefat etmesinden sonra Batı ülkelerinde kendilerine yeni Birleştirici Prens aramaya koyulmuşlar ve Birinci Ferdinand Saks Koburgotski bu tahta oturtulmuştur. Yukarıda ismi geçen, halkın hor gördüğü isimlerle hesaplaşma olmamış, hepsi bakan veya diplomat olarak kariyerlerine devam etmişlerdir. Durumu dengelemek için Bulgaristan’da birçok sahte Rusçu siyasi parti, dernek, hareket ve birlik kurulmuştur. 1886 yılının 19 Kasım günü çıkan “Svoboda”, (Hürriyet) gazetesinde o yılların ünlü siyasetçisi Stefan Stanbolov şunları yazmıştır: “Bizim için tarihsel önem taşıyan 6 Eylül 1885 olaylarından sonra Rus hükümetinin bağımsız ve egemen hareket etmemize karşı giderek daha sert davrandığı dikkati çekiyor… Aklı fikri yerinde olan her vatandaş, Rusya güçlü, birleşik ve bağımsız bir Bulgaristan istemiş olsa, 6 Eylül birleşme olayını fırsat bilip Bulgaristan’ı desteklemeliydi. Fakat Rusya, elindeki tüm imkânlardan yararlanarak halkımızın ülküsü olan – birleşmeyi – engellemek için elinden geleni ardına koymadı.”

Halka İnelim

Konu: Mahalli Seçimlerde İnsanlarımız Bekleyiş İçinde

Bulgaristan Merkez Bankası verilerine göre, yurtdışında yaşayan veya çalışan Bulgaristan vatandaşları, yılbaşından 30 Haziran 2019 tarihine kadar Bulgaristan’daki ailelerine 624 milyon avro gönderdi. En fazla kaynak Almanya, ABD ve İspanya’dan geldi. Ülkemizdeki bazı aileler yılda en az 1200 avro destek alıyor.

Ekonomi uzmanları, yurtdışında çalışan soydaşlarımızın ülkeye dönüş yaptıktan sonra da ülke ekonomisine kaynak sağlamaya devam ettiklerini belirtiyor. Yurtdışından gelen kaynaklar Bulgaristan üreticileri için de son derece önemli, çünkü onlar yerli pazarlardan mal satın alarak yerli şirketleri desteklemiş oluyor.

İnsan kaçakçılığı ve emek sömürüsü yapan suç örgütü çökertildi Bulgar ve Fransız yönetimler, insan kaçakçılığı ve iş sömürüsü yapan bir suç örgütünü çökertti. Lyon kenti yakınında işçi kaçakçılığı organize eden üçü Bulgaristan, biri Fransa uyruklu olmak üzere toplam 4 kişi tutuklandı. Bulgaristan’ın kuzeydoğusundan eğitim seviyesi düşük 167 kişiyi üzüm toplamak üzere kiralayan örgüt, legal iş yürüttüğünü iddia ederek bir Bulgar ticari şirketle iş sözleşmesi imzalayan işçileri Fransa’ya gönderdi. Yabancı dilde olduğu için içeriğini anlamadıkları sözleşmeleri imzalayan işçilere 60 avro gündelik sözü verildi. Kazanılan

paranın büyük bölümüne Bulgar şirketinin el koyduğu, paranın ticari faaliyet ve Fransa’da bulunan mülklere yatırım yolu ile aklandığı bildirildi.

Bulgaristan’da “Türk Akımı” doğal gaz boru hattı inşaatı İmzalandı

Bakanlar Kurulunda “Bulgartransgaz”, Suudi “Arcad”firması ile Bulgar-Türk sınırından Sırbistan sınırına kadar “Türk Akımı” gaz boru hattının inşa edilmesine dair sözleşme imzaladı. Projenin değeri 1.102 milyar Avro’dur. Gerçekleştirme süresi 615 takvim günüdür, ilk 250 gün boyunca Sırbistan’a gaz verilmesini sağlamak için 308 km’lik doğrusal iletim inşa edilmelidir.

“Etnospor Kültür Festivali” 3-6 Ekim’de Atatürk Havalimanı’nda

Etnospor Kültür Festivali’nde 3-6 Ekim’de Atatürk Havalimanı’nda çocuk okçular hünerlerini sergileyecek. Geleneksel oyunların geniş kitlelerle buluşmasına katkıda bulunan “Etnospor Kültür Festivali”nin Dördüncüsü İstanbul Avrasya Federasyonu ve 16 ülkenin katılımıyla 3 – 6 Ekim’de Atatürk Havalimanı’nda düzenlenecek. Geleneksel sporların yeniden canlandırılması amacıyla Dünya Etnospor Konfederasyonu tarafından organize edilen Etnospor Kültür Festivali’ne Avrasya Federasyon Başkanı İsmail CENGİZ’in de katkıları ile İstanbul’da ev sahipliği yapacak. Bu yıl ki Etnospor Kültür Festivali’nde çocuk okçular hünerlerini gösterecek. Bu yıl “Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” sloganıyla gerçekleştirilecek ve Anadolu Ajansının global iletişim ortağı olduğu organizasyon, 3-6 Ekim’de Atatürk Havalimanı’nda düzenlenecek. Geleneksel sporların tanıtılması ve yaygınlaştırılması amcacıyla bu yıl 4’üncüsü düzenlenecek Etnospor Kültür Festivali’nde, Arjantin‘in geleneksel spor dalı patonun yanı sıra geleneksel okçuluk, yağlı güreş, şalvar güreşi, kuşak güreşi, aba güreşi, mas güreşi, mangala, aşık atma, atlı cirit, kökbörü, atlı okçuluk olmak üzere 12 geleneksel spor dalı sevenleriyle buluşacak.

Festivalde okçu çocuklar, bu sene de festivalin ilk 2 gününde Hedef Okçuluk Alanı’nda hünerlerini sergileyecek. Festivalin son 2 gününde gerçekleştirilecek müsabakalarda da büyük rekabet yaşanacak. Sporcuların 12 branşta yarışacağı Etnospor Kültür Festivali’nde çocuklar, unutulmaya yüz tutmuş, farklı kültürlerden gelen geleneksel oyunların başrol oyuncusu olacaklar. Yeşilköy Atatürk Havalimanı’nda gerçekleşecek festivalde, insanlık tarihi kadar eski bir spor dalı olan okçuluk, çocukların olağan üstü yetenekleriyle temsil edilecek.

Yerel Yönetimde Genç Ve Zeki Insanlar Görmek Istiyorlar

“Trend” Ajansı tarafından düzenlenen bir araştırmadan alınan sonuçlara göre ülke vatandaşları, seçildikleri yerde doğumlu genç ve zeki yerel yöneticiler istiyorlar. Muhtar ve belediye başkanlarının cinsiyeti ve yaşı önemli değil, önemli olan dürüst olmalarıdır. Denekler, yolsuzluğun en itici olduğunu paylaşıyorlar. Ankete katılanların yüzde 69’u için yerel yöneticinin çouk sahibi olması önemli olurken yüzde 88’i için yönetimde deneyimli olması önemli. Bu arada vatandaşların yüzde 8’i, yerel yönetici görevine uygun olduklarını düşünüyor, yüzde 12’si ise yerel yö-

netici görevini şimdiki yöneticiden daha iyi yapmak durumunda olduğunu öne sürüyor. Parti desteği ile ilgili olarak deneklerin yüzde 42’si, yerel yöneticinin taraftarı oldukları partiye mensup olmasının önemli olduğunu düşünürken, yüzde 39’u için bunun önemi yok.

27 Ekim 2019’da yerel (mahalli) seçimleri var. Bulgaristan’da Muhtarlarımızı, Belediye Başkanlarımızı ve belediye meclis üyelerimizi yeniden seçeceğiz. Bu seçimler 2015’tekilerden daha da önemlidir. 1990’da dünyaya gelenler, artık olgunluk çağına girdiler. Bulgaristan’da demokrasiye dönüşüm başladığında 1955 doğumlu av. Filip Dimitrov’un (8.XI. 1991- 30. XII. 1992) arasında ilk Başbakan olacağını düşünen yoktu. O, 35’inde Bulgaristan Başbakanı oldu. Bu seçimlerle nesil değişikliği yaşayacağımızı düşünüyorum. Bir insanın beynini ameliyatla alıp yerine istenen dünya görüşü yüklü yenisini aşılama henüz olası olmadığından, değişikliklerin nesillerin değişmesiyle gerçekleşmesini kutlamalıyız. Yenilenme sürecinde muhtarların önemi çok büyük. Halka en yakın olan idareci muhtardır. Başımıza gelen veya gelecek olan en küçük sorun için milletvekillinden, belediye başkanından önce muhtarı ararız. Belediye Başkanımızın kapısını ancak sorun çok büyükse çalarız. En önemli yerel problemler Belediye meclisinde tartışılır. Milli önem taşıyanlar Hükumete rapor edilir. Muhtarların gençleşmesi nüfusun gençleşmesi anlamına da gelir. Bulgaristan karma bölgelerinde 800 muhtarımız var. Onları partiler gösterse de, seçen biziz. Köyü ve komşularıyla nefes alan ve aday olanları seçmemiz içinse kimsenin gayret göstermesine gerek yok. “Halk işini bilir.” Bu dünyada en zor olan, artık karar almış insanların fikrini değiştirmektir. Kararlı olmak, güvenin, güvense huzurun ve hoş-görü-gönül ortamında yaşamanın temelidir. Yönetim sistemimizin ikinci basamağı belediyelerimizdir. Bizim karma bölgelerimizde 40 belediyemiz, yani 40 belediye başkanımız ve 1000’den fazla belediye meclis üyemiz var. Bu seçimlerde biz onları da seçeceğiz. Bu ikinci basamak, halkla ilişkilerinde muhtarlıklarla başlar. Bu seçimler majoriter yani en fazla oy alanın seçileceği, adına bir direk oylamayla seçilenlerin kazandığı dediğimiz seçimlerdir. Hepmizin ödevi, şimdiye, kadar taşları tırnaklarımızla yonta yonta elimizde tuttuğumuz bu 40 belediyeyi koruyup etki alanımızı daha da genişletmektir. Bulgar toplumunda en güvenilir etnik unsur Müslüman Türklerdir. Doğruluğumuz, çalışkanlığımız, âlicenap, halka yakın, yardımsever, hayırsever ve yönlendirici olmamız komşularımızı ve bütün nüfusu etkiliyor. Yürünen aslında görülmeyen bir yoldur. İnsan vücudundaki damarlar gibi cildi zorlayıp kendini gösterip görülmese de, içinden akan bilgidir. Muhtarlıktan Başbakanlığa ve geri bilgi (enformasyon) akışı önemlidir. Başarı, bir de muhtarların insanlarımızın nabzını tutup tutmadığına, mahalle, köy, köy grubu, yöre sorunlarıyla yaşayıp yaşamadığına bağlıdır. Muhtar köy problemlerine seyirci kaldığında, köy ölür, yok olmayı kabul eder. Son yıllarda Bulgaristan’da toplam 3 000 köy tarih olmuştur. Her yıl 49 bin kişi Bulgaristan’ı terk ediyor ki, bu orta büyüklükte bir kenttir. Küçülmek önü alınmaz bir süreç oldu. Ayrıca şu da var. Son 2 yılda gurbetçiliği seçenler çok kültürlü, çok dilli, yerel idarelerin geniş haklara sahip olduğu, demokrasi kalesi İsviçre’yi seçiyorlar. Sözün kısası, muhtarlık canlı bir organizmadır. Onlar sağlıklı çalıştığında Belediye de diri ve güçlüdür. Bunu özellikle okul, sağlık merkezi, yol-su, yaşlılara sosyal yardım, emekli maaşlarının dağıtılması, camilerin onarımı, su şebekesi ve göletlerin bakımı, kışlık toplama gibi ödevlerde görüyoruz. 2015’te yapılan son yerel seçimlerinde seçilen muhtarlardan bazıları gurbetçi olmayı seçti. Bu köylerde yeni muhtar seçimi yapıldı. Muhtarı seçen seçmenin oyudur. Bu oy dürüst insana verildiğinde meyve toplama şansı büyük olacaktır. Seçimler siyasi partilerin çalışma alanlarından biridir. Bir partinin kazandığı muhtarlık ve belediye sayısı, partinin gücünün ve halkla bağlarının en kesin ifadesidir. Yerel seçimler politik güçlerin yarış alanıdır. Bulgaristan’da bu seçimlerde şöyle bir özellik de dikkati çekiyor.


6 Sayı 148 - Eylül 2019

Bulgaristan Türklerinin Sesi

6

Nevzat ÖZTÜRK

Kuran’a Kör Bakışımız Hepimizin malumu yaz tatillerinde yaz Kur’an Kursları düzenlenir. Camilerimize çocuklarımızı göndeririz. “Kur’an okumayı öğrensin, bari ölünce bir Yasin okusun” bakış açımız budur. Bir Bulgaristan Türklerinden Burgaz –Aytos’tan Türkiye’ye göç eden ve halen Düzce’de esnaflık yapan Ahmet VAR kardeşimiz, Yaz Kur’an Kursunda Kuran okumayı öğrenen yeğeninin videosunu ve yavrumuzun resmini göndererek mutluluğunu paylaştı. ”Hocam bu güzelliği paylaşır mısın” dedi. Videoyu izledim. Küçük yavrumuz, beyaz kıyafeti ile meleği andırırken, Allah’ın kelamından “Ayetü’l Kürsi”’yi terennüm ediyordu. Ne güzel daha küçük yaşta Kur’an okuyordu, Allah anasından babasından razı olsun. Tabi ki takdire şayan. Örnek bir davranış. Ancak, bu yeterli miydi? Allah katından kitaplar indirilişinde ilk maksat, ilâhî mesajın anlaşılması, ikincisi yaşanmasıdır. Kur’ân-ı Kerîm’in indiriliş hikmeti de, anlaşılmak ve yaşanmaktır. Kur’ân’ı Rabbimizin bizlere yolladığı bir mektup gibi algılamak, insanda onu anlama duygusunu harekete geçirir. Öyle ya, bir dostumuz bile bir mektup gönderse “talebi nedir?” diye merak eder, anlamaya çalışırız. Çünkü anlamadan talebini yerine getirmemiz mümkün değildir. Kur’ân’ın mânâsını anlama hususunu Hz. Mevlânâ, körlerin değnekle irtibatına benzetir. Mânâyı bırakıp Kur’ân’ı sadece tecvidle okumada titizlik gösterenleri değnekle yürüyen körlere; hâfız körleri de Mushaf kılıfına benzetmekte ve şöyle demektedir: “Değnek, körlerin hayat arkadaşıdır. Kur’ân’ın mânâsını bırakıp kelimelerini ezberleyenler, “Kur’ân sandığı” mesâbesindedir. Elbette Kur’ân dolu bir sandık, bomboş bir sandıktan iyidir. Yükten ve eşyadan boş olan bir sandık ise; fareler, yılanlar ve akreplerle dolu olan sandıktan iyidir.”(Mesnevî, c. V,

b. 1394-1398. 10) Mevlânâ bu sözleriyle Kur’ân ehlini beş dereceye ayırmaktadır: Kur’ân’ın hem kelimelerini doğru okuyan ve hem mânâsını bilenler, Kur’ân’ın zâhirini / kelimelerini bilen, sır ve hakikatinden gâfil olanlar, Kur’ân’ın kelimelerini hıfzetmiş, Kur’ân’a kılıf ve çekmece olanlar, Kur’ân’dan tamamıyla boş; ne dışını ne içini bilen, boş sandık gibi olanlar, Kalpleri Kur’ân’dan boş, fare ve yılan gibi fâsid fikir ve inançlarla dolu bulunanlar. Nisanur VAR AYETÜ’L KÜRSİ

“Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O’na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O’nun ilminden hiçbir şeyi -dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür.” (Bakara Suresi 2/255) Bu küçük yavrumuzun tilavet ettiği Ayetü’l Kürsi’nin manasını ve kısa açıklamasını sizlerle paylaşmak istedim: İçinde Allah’ın kürsüsü zikredildiği için “Âyetü’lkürsî” adıyla anılan bu âyet hem muhtevası hem de üstün özellikleri sebebiyle dikkat çekmiş, hakkında hadisler rivayet olunmuş, çok okunmuş, şifa ve korunmaya vesile kılınmıştır. Kelime-i şehâdet ve İhlâs sûreleri nasıl İslâm inancının özünü ihtiva ediyor ve insanlara Allah Teâlâ’yı tanıtıyorsa Âyetü’l kürsî de –onlardan daha geniş ve detaylı olarak– bu özelliği taşımaktadır. “Allahü lailahe illehü-Allah, O’ndan başka tanrı yoktur” Bu cümle İslam inancının ve diğer tüm ilahi dinlerin ortak temel esasıdır. Gönderilen tüm Peyamberler de insanları en temelde bu inanca davet etmek için gönderilmiştir. Allah Teala’nın tek olduğu inancına tevhid inancı diyoruz. Ayetel Kürsi’de de Kur’an’ın genelinde olduğu gibi Allah’ın birliği yani tevhid inancı vurgulanarak başlanmıştır. “Hüve’l hayyü’l-kayyum”-, diridir, her şeyin varlığı O’na bağlı ve dayalıdır.” “Hayy”, hayat sahibi ve hayat veren anlamına gelmektedir. Allah Teala, kendisi hayat sahibidir. Onun hayat sahibi olması başka hiçbir canlınınkine benzemez. Çünkü her canlı hayatı, başka canlılara ve birçok sebebe bağlıdır. Mesela insanın, hayat bulabilmesi için, öncelikle anne ve babaya ihtiyacı vardır. Anne karnında mucizevi şekilde embriyonun gelişimine ve dünyaya geldiği andan itibaren hava, su, gıda gibi temel ihtiyaçlara bağlıdır hayatının devam etmesi. Ancak Allah Teala’nın hayat sahibi olması böyle değildir. O, hiçbir şeye muhtaç değildir.

T E K N O F E S T İ s t a n b u l R e k o r K a t ı lyipı m la Sona Erdi Erdoğan, diğer finalistlere ise bugün

Tam bağımsız güçlü Türkiye için milli teknoloji hamlesi.” ifadelerini kullandı. T3 Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar ise 1 milyon 720 bin katılımla festivalin gerçekleştirildiğine dikkati çekerek, bunun Türkiye’yi alanında dünyanın ilk sırasına taşıdığını kaydetti. Solo Türk, Türk Yıldızları, Hürkuş, İçişleri Bakanlığı, Türk Hava Kuvvetleri paraşüt atlayışı, Atak helikopteri, Red Bull gösteri uçuşlarıyla TEKNOFEST’e renk kattı. Türkiye’nin milli ve yerli imkanlarla ürettiği hava ve kara araçlarının yanı sıra yurt dışından gelen uçaklar da katılımcılar tayına karşı korunaklı araç Kirpi, bomba imha rafından ziyaret edildi. robotları Ertuğrul ve Kaplan, çok motorlu insansız hava aracı Serçe, Altay tankı, özel operasyon aracı, su altı arama kurtarma timi aracı, taktik tekerlekli araç ve yerli tasarım sürücüsüz elektrikli araç da yer alıyor. Hem eğiten hem eğlendiren atölyeler Festivalin son gününde, çocuklar ve gençler hem eğiten hem de eğlendiren atölye çalışmalarına da katılma fırsatı elde etti. “Uzay Taşları Atölyesi”, “Robotumu Kodluyorum Atölyesi”, “Roketimi Tasarlıyorum Atölyesi”, “Eğlenceli Robotik A”, “Havacılık ve Uzay Atölyesi”, “Nanoteknoloji Atölyesi”, “Enerji Teknolojileri Atölyesi” ile “Elektronik Programlama”, “Robotik Kodlama”, Ziyaretçiler ayrıca, alanda Türk Hava Kuv“Mobil Uygulama ve Programlama” etkinvetlerinin A400 M uçağı, C160 askeri nalikleri gerçekleştirilecek. kil uçağı, Türk Kara Kuvvetlerinin CH-47 Roket Yarışması Etkinlik Çadırında ise “TÜve Sikorsky helikopterleriyle F4 2020 savaş BİTAK SAGE Roketimi Tasarlıyorum Atöluçağı, KT1 ve T38 eğitim uçaklarının yanı yesi” düzenlendi. Festivalde, Dikey Rüzgar sıra Sahil Güvenlik CN-235 MSA uçağı ile Tüneli, Gökbilim Planetaryum, Bilim Seferjandarma ve polis helikopterlerini de yaberliği Planetaryum da katılımcılara eğlenkından inceleme imkanı buldu. celi anlar yaşattı. Festival kapsamında düzenSergilenen araçlar içerisinde Milli Muharip lenen yarışmalarda birincilik elde edenlere Uçağı, Bayraktar Akıncı Taarruzi İnsansız ödülleri dün Cumhurbaşkanı Recep TayHava Aracı, milli uçan araba Cezeri, ma-

Cumhurbaşkanı Vekili Fuat Oktay tarafından verildi. Teknoloji üreten bir topluma dönüşme hedefi Festivalin akademik paydaşları arasında Boğaziçi Üniversitesi, Bursa Teknik Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Medipol Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi yer alıyor. TEKNOFEST 2019’un medya paydaşları arasında AA’nın yanı sıra Albayrak Medya, Ciner Medya, Demirören Medya, Doğuş Yayın Grubu, Kanal 7, Sabah Gazetesi, TGRT Haber, TRT ve Türk Medya yer aldı. Türkiye’nin milli teknoloji hamlesini ger-

çekleştirmesi ve teknoloji üreten bir topluma dönüşmesi hedefiyle düzenlenen festivale 1,5 milyon kişi katıldı. TEKNOFEST, Mehter Takımının gösterisi ile sona erdi.

Türkiye’nin Yeni Bulgaristan Büyükelçisi Aylin Sekizkök Haldun Tekneci – Hanoi (Vietnam) Büyükelçisi Meh- Ufuk Ekici – Nur Sultan (Kazakistan) Büyükelçisi Bengü Yiğitgüden – Port of Spain (Trinidad ve Tomet Metin Eker – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Daimi Temsilcisi Togan Oral – Aşkabat (Türkmenistan) Büyükelçisi Mustafa Osman Turan – Dakka (Bangladeş) Büyükelçisi Rakibe D.Şekercioğlu – Kolombo (Sri Lanka) Büyükelçisi Hasan Mehmet Sekizkök – Üsküp (Kuzey Makedonya) Büyükelçisi Mustafa Özcan – Minsk (Belarus) Büyükelçisi Suat Hayri Aka – Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı (ICAO) Nezdinde T.C. Daimi Temsilcisi Süleyman İnan – Tallinn (Estonya) Büyükelçisi

İsmail Aramaz – Amman (Ürdün) Büyükelçisi Mehmet Erkan Aytun – Guatemala (Guatemala Cumhuriyeti) Büyükelçisi Hasan Ulusoy – Brüksel (Belçika) Büyükelçisi Aylin Sekizkök – Sofya (Bulgaristan) Büyükelçisi Nuri Kaya Bakkalbaşı – Antananarivo (Madagaskar) Büyükelçisi Fatma P.Ünlü – San Jose (Costa Rica) Büyükelçisi Yeşim Kebapçıoğlu – Santo Domingo (Dominik Cumhuriyeti) Büyükelçisi

bago) Büyükelçisi Tolga Bermek – Banjul (Gambiya) Büyükelçisi Kemal Kaygısız – Encemine (Çad) Büyükelçisi Orhan Işık – Viyentiyan (Laos) Büyükelçisi Gülcan Akoğuz – Santiago (Şili) Büyükelçisi Nilüfer E.Kaygısız – Librevil (Gabon) Büyükelçisi Mahinur Özdemir Göktaş – Cezayir Büyükelçisi Mahinur Özdemir Göktaş, daha önce Belçika’da Brüksel Bölge Parlamentosu Milletvekili olarak görev yapmıştı.

BULGARİSTAN’IN İSTANBUL BAŞKONSOLOSU BAŞKAN GÖKHAN YÜKSEL’E ZİYARET Bulgaristan’ın İstanbul Başkonsolosu Angel Angelov ve yardımcısı Peter Arabadzhiev, Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’i ziyaret etti. Başkan Yüksel, kendisini tebrik etmeye gelen konuklarını Kartal Belediyesi Ana Hizmet Binasındaki makamında ağırladı. Başkonsolos Angelov ve yardımcısı Arabadzhiev, 31 Mart Mahalli İdareler seçimlerinde Kartal Belediye Başkanlığını kazanan Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’e hayırlı olsun temellilerini iletti. Başkan Gökhan Yüksel, Bulgar diplomatlara Kar-

tal Belediyesi’nin ilçe genelindeki çalışmalarını anlattı. Ayrıca, ziyaret sırasında Bulgaristan ile yapılabilecek ortak kültür sanat projeleri de konuşuldu. Başkonsolos Angelov, Kartal ile Bulgaristan arasında kuvvetli bağlar kurmak istediklerini belirtti. Başkan Yüksel ise Bulgaristan ile Kartal arasındaki iyi ilişkilerin devam etmesi dileklerini iletti. Kaynak: BULGARİSTAN’IN İSTANBUL BAŞKONSOLOSU ANGELOV’DAN BAŞKAN GÖKHAN YÜKSEL’E ZİYARET


Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 148 - Eylül 2019

Sağılık, Spor ve Eğitim

Şumen Onkoloji Merkezi Modern Emar (MR) Cihazına Kavuştu Şumen Onkoloji Merkezi Nükleer Tıp ve Metabolik Tedavi Bolümüne, fiyatı 1 milyon leva üzerinde olan yeni Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) cihazı monte edildi. Emar (MR) cihazı, kanser ve diğer hastalıkların teşhisi ve kontrolünde kullanılacak. Bugüne dek, Kuzeydoğu Bulgaristan’da hiç bir hastane buna benzer modern cihaza sahip değildi. Şumen Onkoloji Merkezi’nin Emar (MR) cihazıyla Tırgovişte,Varna, Ruse, Razgrad ve Sliven bölgelerinden hastalar yararlanacak.

Nükleer Düzenleme Kurumu’ndan gerekli lisansın alınmasının ardından Emar (MR) cihazı çalışmaya başlayacak. Sağlık Kasası, en geç Aralık ayına kadar, fiyatı 400 leva olan MR muayenesini karşılaması bekleniyor.

Futbol Veteranları, Naim Süleymanoğlu’nun Anıtına Çelenk Koydular 1994 yılında Bulgaristan milli futbol takımı kadrosunda yer almış veteran futbolcular, Momçilgrad (Mestanlı) kasabasında bulunan dünya halterinin efsane ismi Naim Süleymanoğlu’nun anıtına çelenk koydular. Bu, Bulgaristan ve Türkiye futbol veteranlarının dostluk maçından bir gün sonra oldu. Kırcaali’deki Arena Arda Stadı’nda oynanan Bulgaristan ve Türkiye milli takımlarında yer almış veteran futbolcuları arasındaki dostluk maçı 2-2 beraberlikle sonuçlandı.

Bulgaristan’a Gemiyle Giden Silahlar İstanbul’da Ele Geçirildi

7 7

Sylvie Vartan Vakfı’ndan Bulgar Hastanesine Yeni Bağış

Plovdiv Üniversite Hastanesi Neonatoloji Bölümü’ne, “Bulgaristan için Sylvie Vartan” Vakfı tarafından iki yoğun bakım masası bağışlandı. Bağışlanan masaların bebeklerin doğum sonrası ilk yoğun bakımı için son derece önemli olduğunu vurgulayan bölüm başkanı Dr. Diana Arginova, 28 bin leva değerindeki bağışın ekibin günlük çalışmaları için oldukça önemli olduğunu belirtti. “Bulgaristan için Sylvie Vartan” Vakfı, 1952’de ülkeden ayrılan dünyaca ünlü oyuncu ve şarkıcının Bulgaristan’a ilk defa döndüğü 1991 yılında kuruldu.

Bulgaristan Kızılhaç Örgütü işbirliğiyle Bulgaristan’daki çocuklara yönelik insani ve kültürel yardım faaliyetleri gerçekleştiren vakıf, şu ana kadar birçok değerli bağışta bulundu.

Acil Tıp Hizmetleri Sistemi Dahilinde Kullanılan Ambulanslar Mecliste soruları yanıtlayan Sağlık Bakanı Kiril Ananiev, “Acil tıp hizmetleri sistemi dahilinde çalışanların ücretlerini artırmak için 2015-2019 döneminde Sağlık Bakanlığı bütçesi dahilinde yıllık bazda ek fonlar sağlanmakta olup, 2019’da 2014’te taban aylığına göre yüzde 63’lük bir artış gerçekleşmiştir” diye bildirdi. Maddi teknik donanımı iyileştirmek için “Acil Tıp Hizmetleri Sisteminin Geliştirilmesine Destek” isimli büyük bir yatırım projesi geliştirilmiştir. Proje kaynakları, yeni acil tıp merkezleri inşa edilmesi, acil tıp merkezlerini barındıran eski binaların yenilenmesi ve yeniden inşa edilmesi ve ambulansların ve acil sağlık araçlarının ve tıbbi teçhizatın tamamen yenilenmesi için kullanılacak.

Bakan, Pernik’teki Acil Tıp Merkezi ile ilgili olarak il merkezinde bulunan hastanenin yanında yeni bir bina inşa edileceğini ve Acil Tıp Merkezi’nin bu binada yer alacağını açıkladı. Ananiev, Radomir, Zemen, Breznik ve Trın’daki acil tıp merkezleri konusunda mevcut binaların yeniden düzenlenmesi ve yeniden inşası öngörüldüğünü kaydetti.

Dr. Sirhan Mustafov: Gelenekleri Yaşatalım, Niİstanbul Ambarlı Limanı’nda bir gemiye operasyon düzenleyen polis ekipleri, otomobil aksamlarına parçalar halinde zulalanmış çok sayıda silah ele geçirdi. ABD’den yola çıktığı belirtilen geminin rotasının Bulgaristan’ın Varna Limanı olduğu öne sürüldü. Operasyon, İstanbul Emniyeti’ne bağlı Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri ve Gümrük Muhafaza Müdürlüğü birimlerince gerçekleştirildi. Polis ekipleri, ABD’den gelen Singapur bandralı M.B. isimli gemideki konteynırda tabanca parçaları bulunduğu bilgisi üzerine harekete geçti. Araştırmaların ardından operasyon kararı alındı. Ambarlı Limanı’na yanaşan gemideki konteyneri tespit eden ekipler Gümrük Muhafaza görevlilerinin de desteğiyle arama yaptı. Konteynerde otomobil ve otomobil parçaları olduğu tespit edildi. 28 TABANCA GÖVDESİ

Polis ekiplerinin konteynerdeki araç parçalarını tek tek söktü. Yapılan çalışmada diferansiyel kutusu söküldü. İçerisinde bulunan bir poşette, tamamlanmış halde 1 tabanca ve 30 tabanca gövdesi, 1 uzun namlulu silah gövdesi, 28 sürgü, 28 tabanca yayı, 53 şarjör ve 1200 tabanca 30 uzun namlulu silah mermisi ele geçirildi. POLİS PLAN YAPTI Silahların bulunmasının ardından şüphelilerin belirlenmesi çalışmalar yoğunlaştırıldı. Konteyner limanda bekletilirken, gemi Bulgaristan’a doğru yola çıktı. İçerisinde lüks araçlara ait motor parçaları olan konteyneri almak için gelecek olan kişiler beklendi. Polisin bekleyişi sırasında Bulgar uyruklu M.Vilasimor’un olayla ilgili bilgi sahibi olmaya çalıştığı öğrenildi. Bunun üzerine çalışmalarda, konteynerin alıcısının Bulgar S.C. Jhon olduğu anlaşıldı.

Hasan Kaçan: Sinema en etkileşimli sanat dallarından biri Başkent Sofya’da düzenlenen 6. Türk Sinema Günleri başladı. Türkiye’nin Sofya Büyükelçiliğinin himayesinde gerçekleşen etkinlikler, “Doma na Kinoto” adlı sinema salonunda 6 Ekim 2019 tarihine kadar devam edecektir. Etkinliğin onur konuklarından karikatürist, oyuncu ve film yapımcısı Hasan Kaçan, radyomuza ilk defa geldiği Sofya’da bulunmanın memnuniyetini belirtirken, sanatın en önemli vazifesinin insanları kaynaştırmak ve bir araya getirmek olduğunu da paylaştı.

köyünden Alevi Sema kıyafetleri, Varna Etnografya Müzesi’ndeki sergiye renk kattı. Dr. Sirhan Mustafov, özel Bulgaristan Radyosuna verdiği demeçte, eski sandıklara olan özentisini, merakını ve hobisini anlattı. 100’ün üzerinde asırlık “El emeği göz nuru” kıyafetler nasıl toplanır, kimler bunları muhafaza eder ve nedir bunların manevi değeri? Bütün bu soruların cevabını aşağıdaki linkVarna Etnografya Müzesi’nin 45. yıldöten dinleyebilirsiniz: nümü vesilesiyle bir sergi düzenlendi. Ama Hazırlayan: Şevkiye Çakır bu sergi bildiğimiz sergilerden değildi. Varna Etnografya Müzesi bahçesinde Diana Dimova ve Dr. Sirhan Mustafov’un yıllardır birirktirdikleri ve eski sandıklardan çıkardıkları halk kıyafetlerinin defilesi yapıldı. Defileye Milen Grozdev’in yönetmenliğinde Varna “Konstantin Preslavski” Beşeri Bilimler ve Sanat Lisesi Koreografi bolümü öğrencileri katıldı. Varna bölgesine özgü kıyafetlerin yanısıra Dr. Sirhan Mustafov, sahip olduğu 100’ün üzerinde halk kıyafetleri arasından Bulgaristan Türklerine özgü çok değerli ve nadir eserleri dünya yüzüne çıkarmış oldu –Varna bölgesine ait kaftan, Tırgovişte bölgesinden bindallı ve Kubrat’ın Sevar

Sağlık Sigortası Olan Hastalardan Ek Ücret Yasaklanacak Sağlık Bakanlığı tarafından sunulan Beşeri Tıbbi Ürünler Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısına göre sağlık kurumlarının yönetimi, sağlanan sağlık hizmetleri için Ulusal Sağlık Sigorta Kasası (NZOK) bütçesi ile ödenmesi garanti altına alınanın dışında hastalardan ek ödeme talep etme veya kabul etme hakkına sahip olmayacaktır. Sağlık sigortasına sahip kişilerin, kötücül hastalıkların tedavisi, hayati tehlike oluşturan kanamaların durdurulması ve acil durum operasyonlarının yanı sıra Ulusal Çerçeve Sözleşmesi’nde belirtilen hastanede minimum yatma süresinden fazla tedavi yapılması gerektiği durumlarda ücret ödemeleri kesinlikle yasaklanmaktadır. Tasarıda sadece hastanın girişimi ve açık rızası ile ek ücretler alınmasına izin verilen durumlar belirtilmiştir. NZOK bütçesinde öngörülen ödeneği aşması durumunda tedavi çerçevesinde hastane tarafından sağlananlar dışındaki özel tıbbi amaçlara yönelik tıbbi bir ürün, tıbbi cihaz veya

diyet yiyecekleriyle tıbbi sağlık yardımı sağlanması için ek ücret ödenebilir. Ek ücret ödenebilecek faaliyetler ve ücret ödeme işlem süreci, Sağlık Bakanı’nın imzalayacağı bir yönetmelik ile belirlenecektir. Hastalar, arzu ettikleri takdirde hastanede yaşam koşullarını iyileştirme, sağlanan sağlık ve genel bakım hizmetleri dışında hastanede kalmalarıyla ilgili ek hizmetler alma ve doktor veya tıbbi uzmanlardan oluşan bir ekip seçme hakkına sahip olacaktır.


8 Sayı 148 - Eylül 2019

BULTÜRK ETKİNLİKLERİ

Bulgaristan Türklerinin Sesi


Bulgaristan Türklerinin Sesi Sayı 148 - Eylül 2019

B u l g a r i s t a n l ı Ya z a r l a r ı m ı z i l e b i r l i k t e

9


10 Sayı 148 - Eylül 2019

Bulgaristan Türklerinin Sesi Balkanlar

10

DELİORMANLI ŞAİRE FİRDEVS BÜYÜKATEŞ VE ESERLERİ

İbrahim SOYTÜRK

DAMLA DAMLA BALKANLAR – şiirler – 2014

Kaç Kere Dibe Vurduk?

Konu: Seri bunalımlar yeni bunalımlar doğuruyor.

Bulgarlara sorsanız başlarına gelen kötülükler hep Türklerden bilirler. Gerçeğin dili olsa da konuşsa! Onları bulan iyiliklerin çoğu Türklerden gelmiştir. Millet olarak ise, bizden başka sözleri geçen başka birilerini gösteremezler. Bulgaristan bir defa 1944’ten beri sürekli dalgalı bunalımlar, çöküş ve çıkışlar yaşadı. Rüzgarlı havada kayık gibi inip çıktık. Osmanlıdan ayrıldıktan sonra ilk toslamaları yaşarken Padişah kanadı altına yeniden imparatorluğa katılmak isteyişleri unutulamaz. 2 defa pes eden ve istikamet şaşırınca 16 Cumhuriyet olarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğine katılmak isteyince alay konusu olmuştu. 2004’te Türkiye BMM özel kararıyla sağlanan garantörlükle NATO’ya ve ardından 2007’de Avrupa Birliği’ne katılmamız da dalgalı durumu sakinleşmemiştir. Şu an bir fırsat olsa Amerika’ya bağlanmaya hazırız. Önemli olan bu işlerde bir kelepir olması… Bazı yazarların yazdığına ve okurken kimi okurların da anlamakta zorluk çektiğine göre, yaşanan bunalımlarla ilgili söylenecek sözler çok. Son eşelemelerden ilginç olaylar çıktı: Buradaki karışıklık, Bulgar koşullarında, devamlı olarak sebep sonuç mantığının karıştırılması temelinde, Bulgarların her zaman sonucu öne çekip sebep yerine koyarak işlerin karışması sebeplerini ters anlattıkları bilinir. Bu, olayları ters anlatıp kendilerini her zaman haklı çıkarma örneklerini “isim değiştirme” zulmünde, din yasaklarında, ekonomik çöküşte, 360 bin Türkün sınır dışı edilmesinde görmüştük. İsimlerimizi kendi isteğimizle değiştirdiğimiz küstahlığına giderken, göçe zorlanmadığımız iddia etmişlerdi. Bu işlerde pek bir değişiklik de yaşandı diyemeyiz. Yalanlar kendilerine yol yaptılar tıpış tıpış yürümeye alıştılar. Gerçekler de tırmanma gayretiyle yol alıyorlar. Bulgaristan’ın “içine düştüğü ve kokusuna alıştığı bataklıktan” çıkamaması ve başka bir değişle “bunalım çıkmazının dibinden kendini çekip koparamaması” son zamanda 360 bin Türkün işini gücünü, evini barkını bırakıp “çekip gitmesiyle” izah edilmeye çalışılıyor. Sanki Türkler 1989’da topluca gitmeselerdi, “gölet bataklık olmayacaktı” diyenler çoğalıyor. Kimse “biz onları kovduk”, Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi Politik Bürosu’nun 300 bin Türkü kovma kararı vardı, demiyor. Savcılık “vatandaşı vatanından kovma kararı” anayasaya aykırıdır, kanununa göre suçtur, dese bile köy köy gezip kapılara “Kalaşnıklerle” dayanılmış tespiti yapmadı. 24 saate çekip gidin dedikleri, Todor Jivkov’ TV’ye çıkıp Cumhurbaşkanı Özal’dan “Kapıkule sınır Kapısını açmasını istediği, bunların hepsi unutuldu gitti. Ama unutamadıkları bir ayaklanma var, Traklar’ın Roman İmparatorunu devirmek için isyan etmeleri. Anımsadıkça titreyişi bir görsen… Kendileri adına “Soya Dönüş Süreci” dedikleri aşırı zulüm uyguladıkları yılların katillerinden, suçlulardan hiç birinin kılına dokunulmadığı gibi, şu dönem bakıyorum bu işler “devletimize kaça patladı” acaba hesaplarının yapıldığına şahit oluyoruz. 1984-1989 yılları arasında Bulgar devleti tamamen dibe vurdu. Besbelli bizi suçlu çıkarıp çöküş tazminatı isteyecekler, akıllarından geçen bu… Türk kapısı hayır kapısı! Uydurdukları “soya dönüş” süreci ekonomisinin 760 sayfalık kitabını yazan, sosyalist kafa Rumen Avramov’un düşünce tarzına bir bakalım: Cevabı aranan soru şu: BULGARİSTAN TÜRKLERİNİ ASİMİLE ETME ŞİDDETİ VE SALDIRILARI BULGAR DEVLETİNE KAÇA MAAL OLMUŞTUR. Bu muhasebe 1913’ten 1989’a kadar uzansa da, onlar yalnızca 1984-1089 yıllarına ait 40 dosya açmışlar. Derinleşseler XX. Yüzyıl Bulgar devlet arşivinde başka bir şey olmadığını hemen görecekler.

Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinde öteden beri birçok Türk asıllı şair ve yazarlar yetişmiş ve ben de buranın havasını solumuş, suyunu içmiş, lokmasını yemiş bir edebiyat sevdalısı olarak onlarla hep gurur duymuşumdur. Çocukluğumun o güçlü kalemleri şimdi maalesef bu dünyadan göçtüler, mekanları Cennet olsun. Gün geldi, biz iri iri adımlarla çocukluk yıllarından uzaklaşıverdik. Ama yine de anılarda yazın alemine beraber girdiğimiz arkadaşların ilk adımları kaldı ve o yıllardan bu güne başarılarına şahit olmak bana mutluluk veriyor. Bunlardan bir Şumnu sancağı, Yenipazar kazası Kaykıköy’de benimle aynı KALEMİN DİLİ – düz yazı – 2014 yılda doğmuş olan çocukluk arkadaşım şaire Firdevs Büyükateş’tir. Daha çocukluğunda şiir dalında yeteneğini ilan etmiş ve o yılların Bulgaristan’da neşredilen gazete ve dergilerde şiirleri okuyucuların gönlünde yer bulmuştu. Türklerin zorla isim değiştirme mezaliminden sonra bir ara temaslarımız da kesilmişti. Nitekim 1989 zorunlu göç sonrası Türkiye Cumhuriyetinde yüreğinin aslına yakışan soy adıyla birden ortaya çıkıverdi. Ardı ardına bir değil, iki değil, tam altı kitaba imza attı, bunlardan beşi duygu dolu şiir bohçası, bir de düz yazı incisi. Hemen kitaplarını basılış tarihlerine göre takdim edeyim: BEN AĞLARKEN GÜLÜMSERİM – şiirler -2005 ATEŞİ ÖPÜNCE – şiirler. YÜREĞİME EKTİM SENİ – şiirler – 2009

AĞLATAN ŞARKI

– şiirler – 2012

Birçok arkadaşlar hece sayısı ve uyak’la şiir oluveriyor sanıyor. Orada mantık, baştan sona fikir bağı ve mesaj bağlamında final infilakı olmazsa bırakın hece veznini, o yazılan şiir bile değildir. Gel gelelim şaire arkadaşımın şiirlerinde tam anlamında hece veznini gördüm. Konular öylesine mükemmel işlenmiş ki, bu tür şiirlerin kurallarına öylesine riayet edilmiş ki, inanın kendisini ayakta alkışlamayı borç bildim ve burada onu yapıyorum ! Yüreğine eline, kalemine sağlık şairem, yürekten kutluyor, çocukluk arkadaşın olarak seninle gurur duyuyorum. İlhamın bol olsun, kalemin tükenmesin, başarılarının yolu açık olsun !!!!!! Naim BAKOĞLUMa, scemquod cia L. M. At graequem revidem fatum pli, ubliu esciamdit; hum vent interis cone adducia norum conoveri ta, ficaverissus re conercerei senatque in sularicaesi pos host? Ihil con superferecum cur labus vivem tum que coneritrum ors obus sestiam cludam ade ausatus aperdii tia? in tella teris. Dectum demo vid cludes o condem cupimantium ina, cor qua re, nonverum et; et, claretor locum finte dit in tu menat, culicae publicam diisqua mdius, critarb issictus M. Si pessolium menatatus virtis bon Itariss upiondam pra? Evirmium. Tum aciemusa vis. comnerf irtemus, ci pere, nonirit fatis, se consultu quit fue convent? Nam, cae faudeo publicae num ius publi fectasd amperevit. Fultur, quiu maximeridi, Catus huciderei se intiam stum firis facen tem dit acchuit di, furnuntem quissent. Gra? ia Sere, quidem, quem horei iam mo interio, C. Gration virmihilista duconloctus faciter eculiam vivescia Satistemulos cla vilicap ereortem tem mora,

Hem de Firdevs Büyükateş’in dudaklarından değil, yüreğindeki ateşin kalemiyle okuyuculara verilen bir buse bu ! Sağ olsunlar, geçenlerde eşi (ki o da eski dostumdur) Hasan Büyükateş ile misafirim idiler. Uzun uzun anılarımızı canlandırdık, bu güne kadar neşrettiğimiz kitaplardan bahsettik, birbirimize kitaplarımızı hediye ettik. Firdevs hanım son kitabı hakkında en büyük emeline de ulaştığını söyledi görülür bir mutlulukla. Bu mutluluğun sebebi nihayet kitabında tüm şiirlerin hece vezni ile yazılması idi. Konuklarımı uğurladıktan sonra özellikle şairenin bu son kitabı üzerinde yoğunlaştım.

BULTÜRK - Dünyada’ki Temsilcilerimiz

Siyasi ve Aktüel Gazete

Ekonomik çöküş: Yazan: İbrahim SOYTÜRK

www.bulturk.net /bilgi@bulturk.net- Tel:0212 511 63 47

İmtiyaz Sahibi Rafet ULUTÜRK

Haber Sorumlusu: Hukuk Danışmanı: Ekonomi Müdürü: Yazı İşleri Müdürü İstihbarat Müdürü: Alptekin CEVHERLİ Dini Eğitim Sorum Genel Yayın Yönetmeni Eğitim Sorumlusu: Kültür-Sanat: Raziye ÇAKIR Genel Yayın Müdürü Spor Müdürü: Halkla İlişkiler: Ergül BALKAN

Yayın Danışmanları: Prof.Dr.Ali FUAT ÖRENÇ

Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK Prof. Dr. Hayati DURMAZ Prof. Dr. Seçkin DİNDAR

Dr. Erdal KARABAŞ

Elif GÜNEŞ Av. Hasan MOLLAOĞLU Zihni KARPAT Hüseyin YILDIRIM Nevzat ÖZTÜRK Avşin BALKAN İbrahim SOYTÜRK Serkan YILDIZ Neriman KALYONCUOĞLU

İrtibat Bürosu: Yıldırım Mh. Şehit Kamil Balkan cad. No: 114 / A (500 Evler) - Bayrampaşa / İST.

Bayrampaşa - Adaparkın üstü - H.TÜRKOĞLU Spor Komp.Karşısı Tel: 0212- 5 11 6 3 4 7 - Fax: 0212 511 33 91 Reklam için İrtibat: 0212 526 51 98 Akademi Yayıncılık A.Ş.

Teknik Hazırlık: Murat ULUTÜRK

Bu gazete basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazarlar yazılarından sorumludur.

www.bulturk.net / www.bulturk.org.tr

Avusturya -Viena Almanya-Köln: Almanya - Frankfurt Amerika-New York İspanya-Madrid İsveç İngiltere London

: Osman BÜLBÜL : Ünal G A Z İ : Seniha R.SABRİ : Alaattin Gokay : Hüseyin Hasan : Seval ÖZTÜRK : Raziye ÇAKIR : Ridvan Akay Riko

Bulgaristan - Temsilcileri Sofya

:Hikmet EFENDİEV Blagoevrad :Bülent MURADOV Smolyan :Rufat FELETİ P a z a r c i k : Mehmet BAYRAM Kırcaali :Mehmet TEFİK Ardino :Aziz ŞAKİR Cebel: :Erdal H. AHMET Loveç: :Emine BAYRAKTAROVA Pleven : Rafet RODOPLU Şumen: :Sezgin YILMAZ R a z g r a d : Levent RASİM Ruse :Zeki İsmail Varna : Mustafa İSMAİL

T Ü R K İ Y E -Ankara: İsmail ÇİNGÖZ İst. Anadolu:Bölgesi İst. Trakya Bölgesi ist. G.O.Paşa: ist. Bayrampaşa: ist. Zeytinburnu: ist. Başakşehir: ist. Kağıthane: İst.Fatih İst. Esenyurt Kocaeli:

Bursa-

Nuh Mete DENİZ Nedim BİRİNCİ Hüseyin YILDIZ Vildan ARDA Mustafa AKGÜN Aydın FİDAN Nazım ÇAVUŞ Murat KAYNAK

Mustafa ÖZSOY

Alptekin CEVHERLİ Ridvan TÜMENOĞLU

- Bursa Yıldırım: - Bursa-Hürriyet: - Bursa-Yenibağlar: - Bursa-İnegöl

Turhan YAMAÇ Üzeyir AKGÜN Cevat ÇALIŞKAN Bayram BAYRAM

- İzm. Sarnıç: - İzm. Buca:

Durmuş HATİPOĞLU Şevket YILMAZ

İzmir- Edirne:

Tekirdağ: Balıkesir-Bandırma: Eskişehir: Erzurum Mersin : Fethiye :

Kenan ÖZGÜR

Nadir ADLI Ertaş ÇAKIR Güner BAŞARAN Sevgin GÖKÇE Berkay MUTLU Ferda ER Fatih AKSAK


Bulgaristan Türklerinin Sesi 11 Sayı 148 - Eylül 2019

Editör Köşesi “Rusofilerin” hazırladığı yeni darbenin (2019) si-

lahlı olacağına inanmıyorum. Devrimler, darbeler ve çöküşler artık ancak parayla yapılıyor. Paralı darbelerin en güçlü silahı ise sosyolojik araştırma anketleridir. Bulgaristan’da Kremlin’e bağlı stratejik araştırma ve analiz merkezinden verilen emirle ödenen paralarla, Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) yayın organı “Duma” gazetesi böyle bir derin analiz anketi yapmış ve oy vererek siyasete katılmak isteyenlerden %75’inin Moskova sevdalısı olduğu ortaya çıkarılınca, “Rusofil” hareketin Başkanı olan Nikolay Malinov BSP lideri Kornelya Ninova’ya Bulgar siyasetinin iplerini Kremli’nden çeken eski KGB Generali Leonid Reşetnikov’un direk telefonunu vermiş. Sonuçta, 2016’nın Kasım seçimlerinde General Rumen Radev Bulgaristan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçildi. Fakat Bulgaristan’da Cumhurbaşkanı’nın sözü bir yere kadar geçiyor. Parlamenter demokrasi’de ilk ve son söze meclis sahiptir desek, yanlış olur. Ülke Başbakan, Başbakan yardımcıları ve bakanlar ve kurumlar tarafından yönetiliyor. Olay şöyle ki, Başbakan Boyko Borisov, hazırlanan silahsız darbeden ancak savcılık açıklamalarından haberdar olduğunu bildirdi. Tabii kimse kimseye inanmak zorunda değildir. Ne var ki, Bulgar “Rusofiller”in her yıl 19 Eylülde Stara Zagora (Eski Zara) ili, Kazanlık Belediyesi “Koprinka” barajında toplandıkları Bulgaristan’da siyasetin yönünü Batıdan Doğuya çevireceklerine sarhoşluktan yere düşene kadar “yemin ettiklerini” bilmeyen yoktur. Yeminli ve RUS-MİLLİ Votkaların en bol aktığı yaz aylarında Varna ve Burgaz kumsallarında Rus şarkıları dinleniyor. Meyhanelerdeki gürültüye alışıyor. Kapalı Rus semtleri olan Moskovalıların “Kamçiya” kamplarında, “Primorsko” şehrinin Rus cadde ve sokaklarında ve Vladimir Putin’in motorlu “Gece Kurtları” ziyaretleri esnasında şehir merkezlerinde “iç içebildiğin kadar” millet alışıyor. Geçen asır Rus savaş gemilerinden 2 defa bombalanan Varna ve Burgaz liman illeri ve şehirlerinde yaşayan Rusların toplam sayısı 500 bine ulaşıyor. Bu gelişmeler son Bulgaristan Projesinden detaylardır. Sofya’da 8 ”Rusofil” liderin bileklerine kelepçe vurulmasaydı, çok yakında bir Rusofiller siyasi partisi kurulacak, Rusofil propaganda yapan bir TV yayına başlayacak, telecom satın alınacak ve diğer değişikliklerle NATO ve Avrupa Birliğine bakan Bulgar kafaları Doğu’ya çevrilmeye çalışılacaktı… Ahmet Doğan’ın yakın dostu olan General Leonid Reşetnikov ile para aklama işlerine karışan, AB ve ABD’ye girme yasağı olan oligarh Konstantin Malofeev’e 10 yıl Bulgaristan’a girme yasağı getirildi. 141 yıldan beri aynı kalıptan çıkan Bulgar Projeler birbirinden farklıdır. BİRİNCİ BULGAR PROJESİ 1879’da Veliko Tırnovo şehrinde toplanan Birinci Bulgar Büyük Meclisini açan genel vali Prens Aleksandır Dondukov tarafından çizilmişti. Bulgar Prensliği’nin Birinci Anayasası Rus işgali koşullarında hazırlanmış ve onaylanmıştı. Toplumsal yaşamın felsefe, norm, nitelikleri, kurumları ve sınırları Çar II.Aleksandır’ın iradesine göre belirlenmişti. Anayasa’nın hazırlanmasına aktif katılmayan Bulgaristan Müslümanlarını temsil eden 6 İl Müftüsünü yakasından tutup Veliko Tırnovo’ya getiren ve esas yasayı imzalatan da, işgal güçleri başkomutanı, genel vali Rus Generali Prens Aleksandır Dondukov olmuştu. Şunu hemen belirtmem gerekir: Birinci Anayasa’da ilan edilen parlamenter monarşi rejimi, Osmanlı imparatorluğundan ayırıp, bağımsız ve egemen bir devleti kurmak isteyen Bulgar Milli Kurtuluş Hareketi hedeflerine ters düştüğü kadar, ayrıca yetkiler açısından Prens’e dar gelmişti. Vasil Levski kaleme aldığı Bulgar Milli Kurtuluş Hareketi Programında son hedef olarak özgür “Cumhuriyet”e işaret etmişti. Rus İmparatoru II.Alekandır’ın Kuzey Bulgaristan topraklarında bir “Tuna Boyu Guberniyası” kurma, “Bulgar dilini yasaklayıp Rusçayı resmi dil yapma niyeti”, “Bulgar halkını alabildiğine soyma”, “savaş tazminatı talep edilişi” vb stratejik amaçlara hatta Prens I.Aleksandır Batenberg bile karşı çıkmıştı. Bulgaristan’ı Rusya Çarlığından koparma çabaları Batenberg’i ve birçok öncü Bulgar siyaset adamını hayatından etmiştir. Şu unutulmamalıdır. O yılların politik suç ve ihanetle ilgili kriter-ölçüt (ölçü), ancak “kurtarıcı” Rus Çarına sadakatti. Bu ölçü, 1885’te “Doğu Rumeli”nin ilhakıyla değişti. Bulgar halkı Rusya Çarlarının bağımsız ve egemen bir Bulgar devleti kurulmasını istemediğini gördüler. Bulgaristan’ın birleşmesine Osmanlı devletinin savaş açmaması, Rus İmparatorunun subaylarını geri çekip Sırbistan’ı saldırıya kışkırtması, 1908’de bağımsız Bulgar Çarlığı ilan edilmesi gibi önemli olaylar, Rusya’dan kopma ve Batıya yönelme süreçlerini etkilemiş ve hızlandırmıştır. Birinci ve İkinci Balkan Savaşları (1912-13), Birinci Dünya Savaşı, Cumhuriyet istekleriyle patlayan 1918 Vladaya Asker Ayaklanması ile 1923 Eylül Ayaklanması;

1923 Dokuz Haziran Askeri Darbesi ve 1934 on dokuz Mayıs askeri darbesi ve üstelik 1925 yılının 16 Nisan günü Sofya’da “Sv. Nedelya” kilisesindeki suikast ipleri büyük ölçüde Sovyetler Birliği (Komintern) tarafından çekildiği ortaya çıkmıştı. Bulgar Çarlığında 1944’ün 9 Eylül darbesine kadar bir silahlı iç hesaplaşma sürüp giderken, doğrudan bir iç savaş faciası yaşanmıştır. Özellikle 1939’dan başlayarak ve 1942’de Makedonya ve Ege boylarının Alman Nazi ve Bulgar ordularının birlikte işgaliyle kükreyen azınlık ve ırk düşmanlığı, Yahudi ve Çingenelere karşı uygulanan soykırım, Müslümanların ardı arası kesilmeyen dalgalı göçe zorlanışı, Müslüman azınlıklardan gençlerin toplanıp Stalingrad Cephesine sürüleceği haberleri, halka büyük korku yaşatmıştır. Bu gelişmelerin Bulgaristan Müslümanlarıyla ilgili doruk noktalarında, Deliorman ve Dobruca’dan toplanan Türk askerlerin 1912’te Edirne ve Saldırısına sürülmüştür. 1913’te 250 bin Pomak Müslüman’ın isim ve din değiştirmeye zorlanmıştır. Ayrıca bir o kadarının da yurttan kovulmuştur. 6.956 Müslüman Genç Balkan Savaşının 2. Aşamasından ve Birinci Dünya Savaşından dönmemiştir. 1934’ten başlayarak Orta ve Batı Rodoplar’da isim değiştirme ve İslam dininden vazgeçirme baskılarının 10 yıl hiç arasız şiddetlenmesi ve ailelere eziyetin artması gibi sonuçlara birbirini izlemiştir. Sözün kısası hem Prenslik (1879-1909) hem de Çarlık (1909-1946) dönemlerinde uygulanan Birinci Bulgar projesi Müslümanlar tarafından tutulmamış ve desteklenmemiştir. Türk okullarının sayısı 2.700’den 500’e inmiş, sürekli artan vergiler halka kıtlık yaşatmış, tek dilli ve tek milletli devlet yaratma çabaları tosladıkça, azınlıkların çekileri gün güne hep artmıştır. 9 Eylül 1944’te parlamenter monarşi diktatörlüğünün ağaca taş atılmadan, tek tüfek patlamadan düşmesini, zamanı dolmuştu diyerek en açık anlatabiliriz. İKİNCİ BULGAR PROJESİ II. Dünya Savaşı sırasında 4 Şubat 1945 – 11 Şubat 1945 tarihleri arasında SSCB‘nde tatil merkezi Yalta‘nın 3 kilometre güneyinde bulunan Livadia Sarayı‘nda düzenlenen ve Churchill (Birleşik Krallık Başbakanı), Roosevelt (Amerika Birleşik Devletleri Devlet Başkanı) ve Stalin (Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri ve SSCBHalk Komiserleri Kurulu Başkanı) olmak üzere “Üç Büyük”ün katıldığı konferansta çizilmiştir. Konferans esnasında Stalin ile Churchil arasındaki ikili görüşmelerin birinde, Doğu Avrupa’nın savaş sonrası sınırları konuşulurken, İngiliz Başbakan’ı elindeki kalemle önündeki peçete üzerinde Atina’dan Sofya üzerinden Bükreş’e uzattığı çizgiyle Büyük Britanya etki alanını işaretlerken, Mareşal Stalin “yalnız Yunanistan” demiştir. İkinci proje Moskova’da hazırlanmış ve Bulgaristan’da uygulanmıştır. Uygulama aracı olarak Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) kullanılmıştır. Bu uygulama 1948 Anayasasıyla Sosyalist Bulgaristan projesi ve 1971’den sonra totaliter komünizm projesi şeklinde gerçekleşmiştir. 1878 Berlin Konferansından gelen ve Bulgar Prensliği ve Çarlığı tarafından defalarca ihlal edilen ilkeleri hiçe sayarak, faşistlerden temizlenmiş ve her bakıma ve her yönüyle Moskova’ya “ebediyen” bağlı, komünistler tarafından yönetilen bir Bulgaristan hayalidir. Yürütme biçimi olarak sözde “halk demokrasisi” seçilirken, aslında Ruslar tarafından ikinci defa işgal edilen Bulgaristan’da devlet biçimi olarak Alman faşizminin bir adım gelişmişi olan, devlete üreten kooperatifleştirilmiş toprak ve endüstride millileştirilmiş üretim araçlarına dayanan, tek partili siyasi rejim uygulanmıştır. İkinci Projenin ilk yıllarında, 1956 yılında BKP Merkez Komitesi Birinci Sekreteri görevine Todor Jivkov getirilene kadar, etnik azınlıkların kültürel ve eğitim haklarına saygı gösterilmiştir. İsim değiştirmeyle etnik kimliklere saldırı 1962’de Roman-Çingenelerle başladı, 1964’te Müslüman Pomaklar hedef alındı. 1971’de Bulgaristan Halk Cumhuriyeti “Todor Jivkov Anayasını” kabul etti ve “komünist partisinin yönetiminde, sosyalist kimlik oluşturma” süreci başladı. Sivil ve üniformalı milis ve polis güçleriyle birlikte ordunun da işe koşulduğu “isim değiştirme, din ve gelenekleri yasaklama” süreciyle Müslüman Pomak kimliği zor kullanılarak Bulgarlaştırılmaya ve Hıristiyanlaştırılmaya çalışıldı. Pomak kardeşlerimiz çok ağır saldırılara göğüs gerdiler. Şiddetlenen saldırıların ikinci aşaması 1984’ten sonra bir iç savaş şeklinde gelişti ve ana dil ve edebiyat dili olarak Türkçenin kullanılması da yasaklanıp Türkçe konuşana ceza kesilmeye başlandı. Bu 10 yıl boyunca Türklerin yazdığı tüm mektupların hepsi okundu, 12.500 kişi tutuklandı, sürgün edildi, yargısız infazlar oldu, toplama kampları doldu, 24 yıl zindanda kalan Türk aydınlar oldu. İşte burada cesur, sağlam, dürüst Türk Liderlerinin çoğu öldürüldü veya etkisiz hale getirildiler. Aileler ve Türk etnik topluluğu parçalanmaya çalışıldı. III. Bulgar devleti tarihinde en büyük ayaklanma gerçekleşti. Türk ruhu 72 bin kişi halinde totaliter Bulgar devletine karşı tek vücut oldular. 360 bin kişinin 3 ay gibi çok kısa bir sürede ata yurdunu terk etme çilesi yaşansa da, Bulgaristan ekonomisi, maddi ve mali kimliği çöktü ve ardından diktatör T. Jivkov devrildi.

Onunla birlikte İkinci Bulgar Projesi de suya düştü. Henüz resmen tanımak istemeseler de, bu çöküş Bulgarların millet oluşturamadığını, 1878’den sonra çok ezildiklerini, birbirleriyle amansız boğuşma halinde olduklarını ve SSCB‘ne ve Rusya Federasyonuna bağlı kaldıkça ufuksuz kalıp millet olarak da yok olacaklarını ortaya koydu. Üçüncü Bulgar Projesi 1991 Anayasası ila geldi. Bu proje de Moskova’da hazırlandı. Barışçı geçişle gerçekleştirilmesinde ve Moskova tarafından eğitilen kadroların cezalandırılmadan ayakta kalmasında, komünist partisinin maske takıp sosyalist partisi olarak politik iktidar mücadelesine devam etmesinde ve Bulgar devletinin omurgası olan Moskova’ya bağlı istihbarat güçlerinin çalışmaya devam etmesinde mutabık kalındı. Bulgaristan’ın Batı uygarlığına yönelmesine bu defa da Türkiye Cumhuriyeti yol açtı. 2004’te Bulgaristan’ın NATO üyeliğine TBMM garantör olarak ve ardından da 2007’de Avrupa Birliği’ne engel çıkarmayarak yardımlarını esirgemedi. Oysa Bulgaristan Müslümanlarının eşit vatandaşlık ve eğitim hakları başta olmak üzere, kültürel haklarından mahrum edilmiş, kör cahil bırakılmış oluşlarını gerekçe göstererek bu üyeliklerin ikisinin de yolunu kesebilirdi. Parlamenter demokrasi ve serbest piyasa koşullarında uygulanmaya koyan Dördüncü Proje ile etnik azınlıkların hiç birinin eşit vatandaş ve kolektif hakları, ana dil, din, etnik kültür, geleneklerle yaşama ve bu kaynaktan gelen tüm hakları askıda kaldı. Etnik haklarla ilgili uluslararası antlaşmalar uygulanmıyor. Soykırım işlendi, suçlular serbest dolaşıyor. Ahlak ve adaleti olmayan Bulgar yaşam tarzının tüm etniklere zorla dayatılma çabaları ciddi gerginlik yaşatmaya devam etti. Ardı arkası kesilmeyen şiddet ve değişik saldırılar etniklerin genç, sağlıklı ve kalifiye kısmının dış ülkelere çıkmasına neden olurken, dışarıdan gelen sermayenin yarattığı yüksek ücretli iş yerlerinde Bulgarlar çalışırken, kalifiye olmayan yaşlı kesim sefalet içinde bocalayan bir tabaka oluşturmuştur. Memleket suni zenginler, beceriksiz oligarşi temsilcileri, hırsız ve dalaverecilerden, rüşvet almadan iş yapmayan bir küçük zümre tarafından yönetiliyor. Bu zümreye Bulgaristan Türkleri adına hain-Ahmet Doğan ve Delyan Peevski gibi hiçbir işe yaramayan, avantadan geçinen birkaç suni zengin katılıyor. Geçerli Bulgar Projesi Batı uygarlığına yönelmiştir. NATO ve AB üyeliğimiz, F-16 savaş uçakları alımı, karada ve denizde militarizmleşme, ülkeye çöreklenen birkaç ABD üssü vs bunlara kanıttır. Şu iyi bilinmelidir, özellikle son 4 yılda sığınmacı selinin Balkanlar üzerinden Batı Avrupa’ya yönelmesiyle Türkiye Cumhuriyeti ve özellikle Büyük Başkan Recep Tayip ERDOĞAN göç selini durdurup tüm yükü Türk halkı yüklenerek, Bulgar halkını vatanını tamamen terk etmekten ve Bulgar devletini de göçmen yükü altında çöküp ezilmekten kurtarmıştır. 9 Eylül 2019 tarihinde açıklanan komplo, Moskova’da çizilen ve 4. Bulgar Projesi adıyla açıklanan siber saldırı ve Batıya yönelen Bulgar devletini devirip, Rusya’ya sevdalı yeni bir açılıma kanat açılması hazırlıkları zamanında açıklanarak durdurulmuştur. Birleşik Amerika, İngiltere ve diğer yakın ve uzak devletler bu 4.Bulgar Projesi’nin zamanında durdurulmasından ve memleketimizin kara günlere, halkımızın daha büyük kötülüklere itilmesinden, Cumhurbaşkanı Radev’in değimiyle “bataklığın” daha da derinleşmesine düşmemizden kurtarmıştır. Bu kavga eskidir ve devam edecektir. Son bulması bize birlik ve beraberliğimize, amansız mücadelemize bağlıdır. Biz hiçbir zaman “Rusofil” değildik ve olmayacağız. Kuşkusuz, zaman gelecek bizim hakkımızda da yazılan yalan yanlış raporlarda farklı şeyler okuyacağız. Bu raporları yazanların ve kendilerini aldatanların “saraylarda” Rus parasıyla yaşadıklarını biliyoruz ve her şeye şahidiz. Biz olmasak hepsi şimdiye kadar acından gevreyip nalları atacaklardı. Kısmetse o günleri de göreceğiz. Alayan her zaman alamazGülen de her zaman gülmez. Bu 4.projenin gerçekleştirilmesini önlemek için hep mücadele ettik. Birincisini dedelerimize zorla imzalattılar. İkincisi baştan sona sahte referandumla kabul edildi. Üçüncüsünü çizen 1991 Anayasasını imzalamadık. Şimdi de DÖRDÜNCÜ PROJE mimarlarını tutuklayan, bazılarının da vatanımıza girmelerini yasaklayan Bulgar Savcılığını tebrik ediyoruz. 3 bölümlü yazımda derinden gelen kokuların boğucu olduğuna işaret etmek istedim. Ruslar Bulgaristan’ı 2 defa işgal etmiştir. Bulgar milleti, bu arada azınlıklar soyulmuş, zülüm görmüş, hak ve özgürlükleri koklayamamıştır. Okuduğunuz için teşekkürler. Paylaşmayı da unutmayınız. Gerçekleri öğrenmek isterseniz Bizi izlemeye devam ediniz.


12 Sayı 148 - Eylül 2019 12

Bulgaristan Türklerinin Sesi BULGARİSTAN’DAN HABERLER

Yurt dışında eğitimini tamamlayıp geri dönen gençlerin sayısı artıyor

şından dönen gençlere yurtta istedikleri işi bulmak için yardım etmek olan “Karieren koşer” - “Kariyer kutusu” başlıklı fuarın organizatörleri çalışmaları esnasında fark ediyor. Resmi olmayan verilere göre yaklaşık 2 milyon Bulgaristan vatandaşı yurt dışında yaşıyor. Bunların birçoğu geri dönmek istiyor, ancak kendilerini ülkelerine döndükten sonra başarılı kariyerleri olacağından emin hissetmiyorlar.Tam da bu nedenle kariyer fuarını düzenleyen “Tuk-Tam” organizasyonu, Yüksek eğitimli genç Bulgarlar arasında yurt dünya çapındaki Bulgarları bir topluluk haline dışında çalışmayı tercih eden ve Bulgaristan’da getirerek tekrar yurtlarına dönmek isteyenlere iş aramaya karar verenlerin rakamlarında eşitlik yardımcı olmayı hedefliyor. eğilimi gözlemleniyor. Bunu, amaçları yurt dı-

Smolyan bölgesinde ayılar köye indi Rodoplar’da onlarca hayvan sahibi, ayı saldırılarından şikayetçi. Sadece Ağustos ayında, Smolyan Çevre ve Su Bölgesel Müfettişliği’ne bağlı Acil Müdahale Grubu, ihbar üzere boz ayı tarafından verilen zararları denetledi. Yerli avcı-

lara göre, Smolyan’ın Buynovo köyünün 10 kilometre çevresinde ortalama 15-20 ayı bulunuyor. Smolyan Çevre Müfettişliği, hayvan ve kovan sahiplerine gerekli önlemleri almaları çağrısında bulunuyor.

San Sebastian Festivali’nde Bulgar filminin başarısı

Bir Bulgar filmi, 67. San Sebastian Film Festivali’ndeki “Yeni Yönetmen” programında özel bir diploma aldı. “Kızkardeş” başlıklı eser Svetla Tsotsorkova’nın ikinci uzun metrajlı filmidir. Film, Aras, Selanik ve Hong Kong’taki festivallerde film eleştirmenleri tarafından desteklendi.Filmdeailesinin yok edilmesi tehditleri karşısında trajikomik yalanlara dolanan bir kızın hayatı izleniyor. Baş rolde genç aktris Monika Naydenova. Filmde Asen Blateçki, Valentin Ganev, Elena Zamyarkova, Ivan Savov, Svetlana Yançeva da oynuyor. Senaryo Svetoslav Ovcharov ve Svetla Tsotsorkova’ya ait. Resim Katar ile ortak yapımdır.

Ağustos 2019’da Bulgaristan’ı rekor sayıda yabancı ziyaret etti

Bulgaristan’ın 2030 Ulusal Kalkınma Programı yayınlandı 2030 yılında Bulgaristan’ın Ulusal Kalkınma Programının öngördüğü gibi, yüksek bir yaşam standardına ve rekabetçi, düşük karbonlu bir ekonomiye sahip olacaktır. Belge, Bulgaristan’ın 13 ulusal öncelikli 5 kalkınma alanında 3 stratejik hedef ortaya koyuyor. Hedefler şunlardır: Teknolojik dönüşüm, Demografik yükselme ve eşitsizliklerin azaltılması. Birinci hedef yolunda şunlar planlanıyor: kaynak verimliliğini artırmak ve dijitalleşmedeki gecikmeyi telafi etmektir. İkinci : eğer demografik göstergeler iyileşmez ise, sürdürülebilir büyüme fırsatları yok olacak. Toplumsal ve bölgesel eşitsizlikleri azaltmak için büyümenin hızlandırılması planlanmaktadır.

Emeklilik yaşındaki Bulgaristan vatandaşlarının % 6,6’sı çalışıyor

Personel sıkıntısı karşısında, İş Kurumu’nun çabaları emeklilik yaşındaki kişilerin kaydedilmesine yöneliktir. Sosyal bakanı Biser Petkov Parlamento’da yaptığı konuşmada , bu yılın ocak ile ağustos ayları arasında toplam 1 .486 emeklinin istihdam edildiğini söyledi. Bu yılın ikinci çeyreğinde 65 yaş üstü toplam 97 700 kişi çalışıyor.

Bu grup için istihdam oranı % 6.6’dır, büyüme oranı ise %1.3. AB’de n 65 yaş üstü insanların istihdam oranı yaklaşık % 6’dır. Karadeniz kıyısında eski balıkçılık hikayeleri ve gelenekleri turistleri çekmektedir Balık ağı örenler kıyı boyunca yaşamları ve çalışmaları hakkında hikayeler anlatacak. Burgas vatandaşlarının fikrine göre bu eski meslek canlı tutulmalıdır, buna göre gelecek yıl Çingene iskelesinin balıkçı köyü turistler için gerçek bir cazibe merkezi haline gelecek. Burgas’a 15 km uzaklıktaki güzel Çingene koyunda yer alan köy, balıkçılık mesleği ve insanın deniz ile mücadelesini yansıtan romantizm ile dolu bir yerdir. Eski korunmuş balıkçı köyü günümüzde turistlere yiyecek ve içecek sunan romantik bir yere dönüşüyor.

Bulgaristan dört bölgeye ayrılıyor izlenmesi ve değerlendirilmesi fonksiyonla-

Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanı Petya Avramova, Bulgaristan Ulusal Belediyeler Birliği tarafından organize edilen XIII Yerel Yönetimlerin Yıllık Toplantısı’nda ülkenin dört bölgeye ayrılmasına yönelik bir proje tanıttı. Bakan,” Bölgesel Kalkınma Yasası’nda bölgelerin idari merkezleri belirlenmeyecektir. Bölgesel kalkınmanın planlanması, programlanması, kaynak temini,

rının gerçekleştirilebileceği şehirlerin belirlenmesi öngörülmektedir. Bölgesel Kalkınma Yasası’nda değişiklikler yapılmasına ilişkin kanun tasarısında buna vurgu yapılmaktadır. Tasarıda Tuna, Karadeniz, Güney-Batı ve Trakya-Rodop olmak üzere bölgeye ayrılması önerilmektedir” diye bildirdi. “Bölgelerin Ortak Yönetiminde Belediyeler ve Devlet” konulu tartışmada Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanlığı (MRRB) Ulusal Yapı Denetimi Daire Başkanı İvan Nestorov ve Jeodezi, Haritacılık ve Kadastro Ajansı Başkanı Violeta Koritarova da yer aldılar. Bakan Avramova, tasarıda bölgesel kalkınmanın stratejik planlaması için yeni bir belge sistemi önerildiğini açıkladı. Tasarıda ayrıca bölgesel düzeyde stratejik belgeleri kaldırarak bölgesel kalkınmanın stratejik ve mekansal planlamasını bütünleştirerek her düzeyde yeni tip belgelerin kullanımı öngörülmektedir.

Bulgaristan’a gelen yabancı ziyaretçi sayısı Ağustos ayında bir önceki yıla göre% 3.8 arttı.Ulusal istatistikler, geçen yılki 2,240 milyon yabancı ziyaretçi rekorunu aştığını gösteriyor. 2019 Ağustos’ta bu sayı 2.325 milyona vardı. amaçlı yabancı ziyaretçi sayısı da yıllık bazda% 7.6 artmaktadır. Yabancıların tatil ve gezi amaçlı ziyaretleri de yıllık bazda % 7,6 oranında arttı. Yabancıların üçte ikisi AB ülkelerinden geldi. Romanya vatandaşlarının ziyaretleri % 30,9, İngiltere % 17,8 ve İspanya % 15,8 oranında arttı. En büyük düşüş ise Almanya’dan gelen turistler sayısında gözlendi - % 12,7

Cumhurbaşkanı Rumen Radev’den Amerikan şirketlerine yatırım çağrısı

Cumhurbaşkanı Rumen Radev, New York’ta iletişim, haberleşme, bilişim, sigortacılık, finans ve enerji dallarında dev isimler olan Amerikan şirketlerinin temsilcileri ile bir araya geldi. Devlet Başkanı Bulgaristan’daki iş iklimini tanıttı ve Amerikan firmalarının ülkeye yatırım olanaklarını görüştü. Radev “Somut yatırım niyetleri var. Görüştüğüm şirketlerden bazılarının Bulgaristan’da temsilcilikleri bulunuyor ve faaliyetlerini genişletmeyi düşünüyorlar” dedi, ancak isim vermekten kaçındı.

Bulgaristan’dan Yunanistan’a çocuk ticareti kanalı çökertildi

Selanik’te polis Bulgaristan’dan yasadışı evlatlık şemaları hazırlayan bir suç çetesini çetesini ortaya çıkardı. 12 kişi göz altına alındı. Tutuklanan kişiler arasında avukat ve doktorlar da var. Çocuk kaçırma işlemleriyle ilgili 60 kişi hakkında soruşturma açıldı. Onlarca Bulgaristan vatandaşı hamile kadın doğum için Yunanistan’a çıkarılıp,

orada doğan bebekler de para karşılığında Yunanlılara evlatlık verilmekteymiş. Yeni doğan bir bebeğin fiyatı 25 bin avroya kadar varmaktaymış. Bebekleri satılan kadınların genelde Roman olmasından dolayı, teni esmer doğan bebeklerin bazıları geri çevriliyor, bazılarının da fiyatı düşürülüyormuş.


Bulgaristan Türklerinin Sesi 13 Sayı 148 - Eylül 2019 Bulgaristan ve Türk Dünyası

Ertaş ÇAKIR Yalan KapanındaMıyız? Konu: Bir toplumun tatile çıkması ne anlama gelir? Gerçek birse, aynı konuda neden değişik görüşler var? Kafası taş, (taş-kafa) olan birisi neden kendini akılı yapar? Daha kötüsü, geri kafalı olan birisine insanlar neden inanır? Onları buna zorlayan nedir? Yaşadığım ülkede herkes yalan söylemese bu soruların hiç biri aklıma gelmezdi. Eylül ayı, Bulgaristan’da büyük olayların yaşandığı yani hicranın aktığı aydır. Hayat yalnız doğrular üzerine kurulsa, Eylül ayı uçan yalanlardan ve arınan kötülüklerden kalan tertemiz alanda, doğru, gerçek, şerefli, temiz yürekli olanın hayatta kaldığı ve yeşermeye başlayacağı yeni dönemin aydınlığı olurdu. Ve insanın teri ile hayatın çilesinden toplanacak yeni hicrandan TOPLUMU YENİDEN TATİL EDİP YENİ ONARIM BAŞLAYANA KADAR işler tıkırında gidebilir. Aşağıdaki fotoğraftaki “Bulgaristan Onarımda” yazısı durup düşünmeye sevk etti. 6 Eylülde 3 gün tatildi. 134 yıl önce ne olduğunu ve olanların bugün için önemini işitmek, bilmek, anlamak istemeyenler 3 günlüğüne Yunanistan’ın adalarına, kıyılarına, kısacası Halkadiki’ye kaçmışlar. Orada belki de “kurtarıcı”, “koruyucu”, “birleşen ve birleştiren”, “tuvalet parası, şemsiye ücreti ve etrafta dolaşan ve ne istedikleri bilinmeyen tipler olmadığından olacak, kahve kokusu ve köpüğü bir başka… Ülkesi, tarihi ve sorunlarımızla ilgili sağır ve kör kalmayı seçen yeni kuşağın şimdiki “tadilat döneminde” uzaklaşma amacı yalnız dinlenmek ve güç toplamak değil, bazı konularda bilgilenmek istediğine de inanıyorum. Son 30 yılda, Bulgaristan vatandaşları daha önceki rejimde “ajan”, “jurnalci”, “ihbarcı” ve diğer insanların olunursuz hainler olduğuna ve örnek alınmaması gerektiğine inandırmak için çok çaba gösterildi. Dosyalar açıldı anlatıldı. Aynı sözleri “6 Eylül Birleşme”, “9 Eylül kurtuluş”, “22 Eylül Bağımsızlık”, “3 Mart…” ve daha birçok “önemli” günler için söyleyebiliriz. Karakterimizde şu da var, bize söylenene inanıyoruz ve kendimiz gerçeği araştırıp bulmak heveslisi değiliz. Vaktiyle T. Jivkov halka hitaben konuşmalarında “Zaman sizindir, başka ne varsa hepsi bizim!” diyordu ve alkışlanıyordu. Bir defasında Silistre’ye gelmiş ve şehir merkezindeki konuşmasında “Kararı alacak olan, cebinde parası olandır.” Halkımız çok fakirdi ama birisi alkışlamaya başlasa, neyi alkışladığını düşünmeden hemen herkes katıldı. 1944-1946 yılları arasında Bulgaristan’da 25 bin kişi öldürüldü. Bunlardan birçoğunun suçu faşist rejimin ajanı olmaktı. 2000 yılında meclisin onayladığı bir kanuna göre, 1944-1989 yılları arasında Bulgaristan’ı idare eden rejim suçludur. Bu rejimi yöneten Todor Jivkov’tu yani o “suçlu bir partiyi” yönetmişti. Son 19 yılda bu kanunda değişlik yapılması hiçbir partiler tarafından teklifte bulunulmadığına göre, “suç” kabul edilmiş oldu. 9 Eylül 1944 tarihinde Bulgaristan dağlarından şehirlere 2 300 partizan indi. Daha sonra 300 Bulgar partizanın Sırbistan’da Y.B.Tito çetelerinde savaştığı da açıklandı. Dağdan inenlerden biri Todor Jivkov’tu. 1911’de dünyaya gelen T. Jivkov ilk defa 1931’de tutuklandı. Suçu Bulgaristan Komünist Partisi Gençlik Örgütü üyesi olmaktı. Mahkemeye çıkarılmadan, “sebepleri açıklanmadan” salıverildi. O, 1944’ün 9 Eylül gününe kadar defalarca tutuklandı. “Faşist” dediği rejimin polisi onu her defasında “gerekçesini açıklamadan” salıverdi. Akla yakındır, demek oluyor ki, Todor Jivkov “faşist” rejimin ajanlarından biriymiş… Ortaokul ve liseyi Bulgaristan’da okuyanlar hatırlayacaktır. Dağdan inen eşkıyaların arasında Veselin Andreev adında bir şair vardı. Edebiyat derslerinde şiirleri ezberletiliyordu. Pirdop belediyesine bağlı Anton köyünden olduğunu anımsıyorum.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız dönüp siyasete katılsın Değişim yapmak üzere kalan zaman acımasızca azalırken, gençler ve çalışabilenler yurt dışına kaçıyor. Sadece yaşlıların kaldığı, terkedilmiş köyler tek tek hayata gözlerini umuyor.” - “Çuval dolusu saçmalık” Başbakan Boyko Borisov ise hükümetinin, yaz döneminden önce çalışmalarına devam ettiğini belirterek, “Ağustosun tamamını tatil olarak geçirenler, şimdi çıkıp bir çuval dolusu saçmalığı ortaya döküyor. Halkın dikkatini çe-

kip fark edilmek isteyen politikacılar durup dururken saçmalıyor.” ifadesini kullandı. Ana muhalefetteki Rusya yanlısı Bulgaristan Sosyalist Partisinin (BSP) adayı olarak iki yıl önce halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı Radev sık sık Avrupa Birliği yanlısı Borisov’u ve hükümetini eleştiriyor. Radev’in arkası kesilmeyen eleştirilerine tepki gösteren Parlamento Başkanı Tzveta Karayançeva, geçen hafta Cumhurbaşkanını, BSP lideri Kornelya Ninova’nın “sahnede arka plandaki vokalisti” şeklinde nitelemişti.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız dönüp siyasete katılsın Seçim hakkı olan vatandaşların sayısı 6 227 901. Yerel seçimlere katılan toplam aday sayısı ise 36 288 kişi. En çok belediye başkanı adayı olan yerleşim yeri 19 aday ile Sofya oluyor, ardından 14 aday ile Plovdiv sıralanıyor, 397 muhtarlıkta ise sadece birer aday var. Merkez Seçim Komisyonu’nda 66 grup – 59 parti ve 7 koalisyon kayıt yaptırmış durumda. “Alpha Research” sosyoloji ajansının son bir araştırmasına göre, kesinlikle oy vermekle kararlı vatandaşların oranı yüzde 46.9.Statükoyu sürdürme veya yerel otorideki değişime yönelik tutumlar kutuplaşmış durumda. Seçmenlerin yüzde 40.9’u belediyelerinde eski belediye başkanlarının devam etmesini tercih ettikleri belirtiliyor, yüzde 47.3’ü ise yeni belediye başkanı seçilmesini istiyor. Büyük şehirlerde değişim isteği

eğilimleri daha yüksek (yüzde 68’den yüzde 32’ye kadar), orta büyüklükteki belediyelerde oranlar daha ılımlı (yüzde 56’dan yüzde 44’e), küçük yerleşim yerlerinde ise en olumlu tutum mevcut belediye başkanlarına yöneliktir.Analizciler, buna dayanarak en çekişmeli ve ilgi çekici seçimlerin büyük belediyelerde olacakları tahmininde bulunuyor. “İktidar partisi GERB’e hangi partinin alternatif olabileceği” sorusunun cevabı çok parçalanmış tercihler olduğunu gösteriyor. Bu soruyu cevaplayanlar arasında yüzde 17’si BSP’yi gösteriyor, yüzde 4.9’u ise Demokratik Bulgaristan’ı, yüzde 3.8’i Birleşmiş Vatanseverler’i, yüzde 8.9’u ise “başka siyasi güç” olarak cevap veriyor.

Yaz mevsiminde Lom şehrinde erken Roma kampı ve “Almus” şatosunda kazı çalışmalarını sürdüren arkeologların rastladığı kıymetli bulgular, Tuna’ya yakın bu bölgenin tarihine ışık tutuyor. Roma’dan kalma Almus’ta ilk kazılar 1986 ila 1990 yılları arasındaki dönemde yapıldı. Uzun bir aradan sonra 2015 yılında yenilenen araştırmalar, geçen ve bu yılda Kültür Bakanlığı ve belediyenin desteği ile devam etti. Arkeologların çabaları “Almus” şatosunun erken dönemlerinde yoğunlaştı. Bundan önce bu dönemlere ilişkin bulunan dolaylı bilgiler, ilk defa arkeolojik kazı yolu ile teyit edildi. Birinci yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Flaviler’den kalma olan bu katmanlar arasında erken dönem kale duvarı ve bilinmeyen sebepten dolayı ateşe verilip harabe haline gelen asker kışlası da var. Bu topraklarda Roma varlığının erken dönemlerinden kalıp günümüze kadar iyi korunan bu katmanlardan çıkan bulgular, Lom şehri ve bu toprakların geçmişine ilişkin çok değerli bilgiler veriyor. Vidin Tarih Müzesi uzmanı Valeri Stoiçkov şunları anlattı: “Aşağı Tuna sınır yolu boyunda yer alan çok önemli koruma nokatalarından biri söz konusu. Burası, Ricaria ve Bononiya şehirleri ile birlikte Roma askeri birliklerinin en erken varlık gösterdiği yerlerden biri. O dönemde yürütülen savaşlarda kah bir kah diğer taraf galip geldiği için bu erken kampın İmparator Trajan tarafından sürdürülen Trak savaşlarında yok edilmesi ihtimaller dahilindedir” diyor Valeri Stoiçkov ve şunu da ekliyor: Asker kışlasındaki bulgular, bilim için çok ilginç. Şimdi sunulan madalya-

lara benzeyen bir takım nişanlar öne çıkıyor. Aralarında çok kaliteli altından işlenen, ağırlığı 1 gramdan büyük olan ve muhtemel üst düzey bir askere takdim edilmiş olan bir nişan dikkat çekiyor. Askerlerin yaşadığı yapılarda bulduğumuz seramik de kayda değer. Yüksek maaş alan bu lejyonerler, nüfusun diğer kesimlerine göre daha yüksek yaşam standartına sahipti, dolayısıyla bulunan kaplar da lüks seramiktir.2.-3. asırdan kalma temsili bir binanın enkazı da önemli bir bulgu. Bina duvarlarının kırmızı, sarı, yeşil ve beyaz olmak üzere farklı renklerle sıvalı olması, burada yaşayanların yüksek toplumsal statüye sahip olduğunu gösteriyor. Burada Roma ölçüm sistemine uygun ağırlık ölçüleri – tartı ağırlıkları da bulduk. Bu, bulunan binanın ticaret veya kontrol işleri için kullanıldığını, gümrük görevini gördüğünü düşündürüyor. “Bu verileri biz, o dönemde Almus’un İlira gümrük kompleksinin en batı noktası olduğuna dair rastlanan bilgilerle ilişkilendiriyoruz. Yani buradaki gümrük faaliyetinin araştırdığımız bina ile ilgili olması muhtemeldir. Bu bina 3. asrın ortasında o dönemde Tuna nehrinin aşağı bölümünde yoğunlaşan Gotlar’ın istilaları zamanında tahrip edildi. 1990 yılında yaptığımız çalışmalarda tespit ettiğimiz ve yine asker kışlası olmakla birlikte donatımı daha mütevazi olan diğer bir bina da bu tarihi döneme ışık tutuyor. Yapılan çalışmaları başarılı olarak değerlendiriyoruz” sözlerini kullandı Vidin Tarih Müzesi uzmanı Valeri Stoiçkov. Yazı: Gergana Mançeva /Vidin Radyosu haberi/ Foto: medianews.bg Çeviri: Tanya Blagova

Roma kampı ve “Almus” şatosunda kazı

Bulgarlar Ve Bulgar Olmayanlar

Konu: Azınlığın çoğunluk olduğu günler geldi. 16 Eylül 2019, Pazartesi zil çaldı. Bulgaristan’da 2019-20 ders yılı başladı. Birinci sınıfa gidecek 20 000 (yirmi bin) çocuk, birinci gün okula gelmedi. Köy ve mahallelerde ev ev arandı. Sanki yerin dibine batmışlar. Çanta sırtlamış okul avlusunda toplanan 60 000 (altmış bin) afacandan 28 000 (yirmi sekiz bini) Bulgar ailelerin evlatlarıyken, 32 000 (otuz iki bini) Bulgaristan’ın yerlisi ve vatandaşı olan ama etnik olarak Bulgar olmayan, yetkililerin ifadesiyle “anadili Bulgarca olmayan”, dini Hıristiyan olmayan (Türk, Roman /Çingene/, Çerkez) ailelerin çocuklarıydı. Öğretmen ve eğitmenlerin ulusal ortalama maaşın % 120 (yüzde yüz yirmisini) alabilmesi ve “anadili Bulgarca olmayan” öğrenciler için ödenen primleri ve “ağır koşullarda çalışma” ek ücretini de alabilmek için ana deftere bir sınıfta 25 öğrencinin ismini alt alta yazması ve onları ders odasına toplaması gerekiyor. Bunu yıl boyunca yapamasa bile, ilk gün (göz boyamak amacıyla) Okul Müdürü, Belediye Başkanı, Muhtarın ve okul müfettişlerinden birine göstermesi gerekiyor. Yukarıdaki rakamlar Bulgaristan Eğitim ve Bilim Bakanı Krasimir Vılçev tarafından TV programında değerlendirildi. Bakana göre, Bulgaristan’da yeni bir demografik durum (nüfus dağılımı ortamı) oluşmuştur. 7 yaşında okula ayak basanlar 2012-13 yıllarında doğmuştur. O yılın kayıtlarında “Bulgar olmayanlar” etnik Bulgar olan akranlarından fazlaydı. 7 yıl önce Bulgaristan’da ilk kez doğum oranı “Bulgar olmayanlar” lehinde değişmiştir. “Bulgar olmayan” ama Roman grubundan olanlardan 12 000 (on iki bin) çocuk kendi aralarında Türkçe konuşuyor. Türk Kimlikli millet ailelerinden gelmiştir. 2012’de “azınlıktan” olanlar, 2019’da “çoğunluk” olmuştur. Bulgaristan okullarında Bulgarca konuşmayanlar (anadilleri Bulgar dili olmayanlar – Türkçe ve Romence konuşanlar) ezici çoğunluk (egemen durum) oluşturdu. Fakat bu egemenlik henüz okuması yazması olmayan cahiller çoğunluğudur. Bu kitle, okuyup meslek sahibi olup uzmanlaşarak devlet kurumlarına yerleşmedikçe, fabrika kapıları önünde işsizler kuyruğunda bekledikçe, niteliksel değişiklikten söz edilemez. Konuyu TV ekranında yorumlayan Bulgar ırkçı milliyetçiliğinin ileri gelen temsilcilerinden sözde “Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Milli Cephe” (NFSB) başkanı Valeri Simeonov ile VMRO Başkan Yardımcısı Angel Cambaski “çoğunluk olsalar da mecliste, hükümette, makamlarda yönetimi ele geçirmelerine imkan tanımayacağız” görüşünde birleşiyorlar. Onlar için bu, “Avrupa Birliği fonlarından azınlıklar için para çekip, paralara el atmak ve azınlıkları yoksul ve kör cahil bırakmak” uğruna hayat vermeye hazır oldukları kutsal bir plandır. Hak ve Özgürlük Partisi (DPS) Türk Okulları konusunda sustukça, anayasa değişikliyle başlayan bir Eğitim Reformu’nda direnmedikçe, milliyetçiırkçıların değirmenine su taşımaktadır.(Sanki gizli amaç ve çalışma buna yönelikti) Bu 29 yıldan beri devam eden bir iğrençliktir. Bulgar dilini ve kültürünü, ayrıca yaşam tarzını kabul etmeyen bu büyük halk topluluğuna yaklaşımının yeniden değerlendirilmesi ve sorunlara çözüm bulunması zorunlu olmuştur. Yoksulların evlerini yıkmak, yakmak ve yaşadıkları getto-mahalleleri yerle bir etmenin çözüm olmadığı neden anlaşılamıyor anlamıyorum. Neden bunu anlamak istemiyorlar?! Hedeflenen nedir? Bu yıl Bulgaristan’ın Plovdiv (Filibe) ili Maritsa (Meriç) Belediyesinin Voyvodino köyünde, Gabrovo kentinde, Varna ve Ruse (Rusçuk) mahallerinde, Sofya’da ve Gırmen’de az mı ev yıkılıp yakıldı. Hiçbir Roman mahallesinde okul yok. 1990’dan beri Türk köylerinde tek okul kurulmadı. Türkçe öğretmeni yetiştiren enstitüler kapandı. Üstelik Roman çocukların il merkezlerindeki bakımlı modern okullara alınmıyor. Onlar ancak suyu yolu olmayan kenar mahalle okullarına kayıt yaptırabiliyorlar. Bakan’ın açıkladığına göre, 2019-20 ders yılında eksik öğretmen sayısı 2 000 (iki bin) kişidir ve bunlar o kenar semt okullarındadır ve eğitimi anlamsız yapan unsurlardan biridir. Hiç okula gitmeden okul bitirenleri ise konu etmek istemiyorum. Bulgaristan’da eğitim öğretim ve gelecek probleminin çözülmesi için nüfus olarak kazanılan egemenliğe giderek kesin politik anlam kazandırmak gerekecektir. 2019’da ders yılı açılırken öğrenciler, ana babalar, kamuoyu temsilcileri önünde yapılan konuşmalarda, basında ve TV tartışmalarında “Eğitim Reformundan” söz edilmedi. Hükumet asimilasyon politikası uygulayan eğitim öğretim sistemini değiştirmek istemiyor. Anadil eğitimini küçümsüyor.


14 Sayı 148 - Eylül 2019 14

Bulgaristan Türklerinin Sesi BULGARİSTAN’DAN SANAT

Şakri ARSL ANTAŞ

Goblen sanatı güzel ve paylaşılan bir çılgınlıktır

Bulgaristan kadının belirsiz ve bazen de el yapımı şemalar bakarak karamsar resimler işlediği günler geride kaldı. Her yıl farklı şehirde düzenlenen Ulusal Goblen Ustaları Karşılaşmaları organizatörlerden biri olan Valentina Georgiyeva “Bugün nakış sanatı çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Teknik ilerleme ve İnternet sayesinde dünyamız gelişirken dünya açımız da genişliyor” diye paylaşıyor. Bu yıl Sofya, 130’dan fazla goblen ustasını ağırladı. Ayrıca her geçen yıl bu sayı artıyor. Goblen sanatına sadece her yaştan kadınlar değil, çocuklar ve hatta erkekler de gönül veriyor.

Ya l a n l a r ı n Hamalı Olmuşuz Konu: 75yıl gizlenen gerçekleri birlikte öğreniyoruz.

Gençliğim Sofya’da geçti. Maden Mühendisliği okudum. Seminerlerden sonra tartışmalar sokaklara taşardı. Kahvemizi “Prolet” (Bahar) pastanesinde içеrken devam ediyorduk. O yıllarda lüks kabul edilen bu mekân “Kurtarıcı Çar” caddesinde bulunur. Cam karşısına köşeyi seçiyordum. Sağ tarafımda Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçiliği Konuk Evi, tramvay yolunun 20 adım ötesinde “Kurtarıcı Sovyet Askeri” anıtı, tepesinde eli “keleşli” üniformalı bir erin boy heykeli dikiliyordu. Arka sokakta ise o yıllarda yeni açılan Sovyet Kültür ve Bilgi merkezinden gelen bir canlılık seziliyordu. Hararetli tartışmalarımızı noktalayıp uzlaşamadığımız hallerde, ana kentin merkezine doğru yaya devam eder, “Banbuka” adıyla ünlü ve entelektüel geçinenlerin bira içmeye toplandığı, duvarları sigara dumanından islenmiş ine giderken, at üzerindeki II. Aleksandır’ın“Kurtarıcı Çar” adı ile ünlü heykelinin yanından geçiyorduk. O zamanlar bu heykel bir de 9 Eylül sosyalist devrim nümayişlerine katılanları kutlayanların toplandığı yerdi. 4-5 metre yüksekten bakan Çar halkı selamlayan yöneticileri sanki himaye ediyordu. Ben bu yöneticiler arasında sıraya duran ve şapkasını çıkarıp geçenlere sallayan Bulgaristan Türkü tanıyamadım. Ağustos sonunda memleketten dönerken başkentten geçtim. “Banbuk” kapanmış, “Kurtarıcı Çar” bul. Tramvay rayları sökülmüş durak kaldırılmıştı. Günlerden 5 Eylül 2019. Yıllar önce 9 Eylül Milli Bayram, Sosyalist Devrim Günü, Nazilerin kovulduğu, Monarşi faşist idarenin yıkıldığı, Kızıl Ordunun Bulgaristan Çarlığını Hitler faşizminden kurtardığı bayramın hazırlıklarına başlandığı gündü. Elektrik direklerine Bulgar ve Sovyet bayrakları asılırdı. Sinemalarda Kızıl Ordu’nun Berlin yolu zaferlerini yaşatan filmler gösteriliyordu. TV ve Radyolar Rus ve Sovyet marşları çalıyor, köylerde tarım kooperatifleri (TKZS) salonlarında kurban kazanlarında patatesli koyun kaynatılırken, bayanlara ve çocuklara limonata, ayrı alkol kullanan erkeklere bira ve rakı ikram ediliyordu. Bu tablo sanayi işletmelerinde de izlenirken, 9 Eylül bir de tatil günüydü. Sofya’dan Parti ve devlet başkanı Todor Jivkov’un konuşmalarında “Bulgarlar ile Sovyet vatandaşlarının kardeşliği anlatılıyor, bu kardeşliğin ebedi olduğu ve yeryüzünde Bulgar-Sovyet dostluğuna gölge düşürecek güç olmadığına vurgu yapılıyordu. 10 Kasım 1989’da Jivkov’un diktatörlük devri kapandı. Sovyet ilhamlı milli bayramlar, kutlamalar, tatiller, şenlikler, ikramlar, bedava yiyip içmeler solmaya başladı ve artık tarih oldu. Oldu da, Sofya’nın merkezine 1956’da dikilen “Kurtarıcı Rus Askeri” anıtı yerinde kaldı. Bu anıt Kızıl Ordu’nun bundan 75 yıl önce Kızıl Ordu’nun Bulgaristan’ı istila edişinin sembolüdür diyenler çoğaldı. Anlam yenileyen bu olay şöyle gelişmiştir: 5 Eylül 1944’te Sovyetler Birliği Bulgaristan’a savaş ilan etmişti. Gerekçesi, Çar hükümetinin Almanya’yı desteklemeye devam etmesiydi. Oysa Kızıl Ordu’nun Romanya topraklarında ilerlediğini gören, Bagryanov hükümeti Sovyetler Birliği Almanya savaşında, Bulgaristan’ın tarafsızlığını ilan etmişti. Aynı tarihte Sovyet Başkomutanlığı Bulgaristan’a saldırı planlarını onaylamıştı. Üçüncü Ukrayna Cephesi askeri birlikleri Bulgar sınırına yığılmıştı. 258 000 asker, 5 583 top, 508 tank ve savaş rampası, 1 026 savaş uçağı ve Karadeniz Filosu hücum emri bekliyordu. Savaş yıllarında Türkiye’ye akmaya devam eden Bulgaristan Türkleri büyük tehlikeyi duyumsamış kara kara düşünüyordu.09 Eylül 1944’te “Zveno” hareketinden gelen eski darbeci ve Sovyet ajanı Albay Kimon Georgiev yönetiminde birkaç subay 8 Eylülü 9 Eylüle bağlayan gece askeri darbe yaptı. Komünistlerin ve anti-faşist çetecilerin yardımlarıyla Vatan Cephesi hükümeti kurdu. Böylece Bulgaristan 50 yıl medeni dünyadan koparıldı ve Moskova’nın dayattığı totaliter rejimle yönetildi.

Her yıl birkaç yarışma düzenleniyor – diye paylaşıyor Yana Tançeva ve devam ediyor. Bu yıl bir tanesi belirli tasarımcıların modelleri, diğeri ünlü ressamların resimleri üzerine, üçüncü yarışma ise uygulamaları nakış yarışmasıydı.

Bu karşılaşmalarda saati ayarlıyoruz ve şimdiye kadar yapmaya cesaret edemedimiz nakışları yapıyoruz. Herkes kendi tarzını buluyor - fantastik karakterlerden ilkel tasarımlara kadar.

Elena Gunçeva nakış tutkusunu şöyle anlatıyor: Bu Bulgaristan için yeni bir trend sayılır, çok saf göründüğü için algılaması hala zor, ama ilkel sanatta da çok fazla mantık olmakla birlikte ev atmosferi ve rahatlama duygusu yaratıyor. “Sempler”, başka bir goblen dalıdır ve burada çok fazla dikişin yanı ısıra boncuklar da kullanılıyor. Bu, yaratıcılık için bir fırsat, kendini ifade etmektir. Bulgaristan goblen ustaları, bu nakışın güzelliğini hissetmeye başlıyorlar. Günümüz goblen ustaları çok fazla çeşit ve renkli panama, kurdeleler, taşlar, boncuklara sahip olurken ayrıca yıllar içinde denenmiş farklı teknikler de kullanmaktadırlar. Goblen sanatında güzelliğe her zaman büyük değer veriliyor. Güzel ve son derece zahmetli nakışlar, farklı teknikler denemeleri açısından çok insana cesaret veriyor. Mesela şu anda sözüm ona “çok renkli goblenler” revaçta – diye belirtiyor Velentina Georgiyeva. Bu, goblen sanatında çok farklı ve bambaşka bir akım – diye ekliyor Yana Tançeva ve devam ediyor. Birkaç şirket bu tür tasarımı yapıyor, genelde bu goblenler ünlü resimlerin reprodüksiyonu. Bunlarda farklı olan renklerin hemen hemen 200 tane olmasıyla birlikte hem şema, hem de nakış açısından çok zor olmasıdır. Fakat eninde sonunda hazır oldukları zaman güzel bir Ortaçağ resminin kopyasi ortaya çıkıyor. Goblen çeşitleri arasında en yaygın olan “mandala goblen” türüdür. Valya, bu sanat dalının inceliklerini şöyle anlatıyor: Mandala goblenler nakış dünyasında bambaşka bir türdür ve dünyada hemen hemen tüm güzel şehir ve ülkelere adanmıştır. Mandala goblen türü, farklı boncukları, kristalleri, metalize iplikleri ve el boyaması ipek ipliklerin yarattığı nakış hacminin sağladığı ihtişamlı bir birleşimdir. Ne mutlu ki, iğne sanatı ustalarının şansına kaliteli eserlere imza atan son derece yetenekli Bulgar tasarımcıları da var. Onlar çok fazla değiller, fakat sayılarının artmasını umuyoruz – diyor Yana Tançeva ve devam ediyor. Söz konusu tasarımcılar, yabancı şirketlerde görülmesi mümkün olmayan Bulgaristan’ın güzelliklerine ve Bulgar ressamların eserlerine odaklanıyor. Nakışlar da bu sanatın başka bir dalı. Yana “Bulgar tasarımcıların eserlerini korumak başlı başına ciddi bir sorun, çünkü İnternet çağında herkes her yerden hazırlanan şemaları ve modelleri sahiplenebilir. Bizler ise, model hırsızlığına karşı çıkarak Bulgar tasarımcılarını korumaya çalışıyoruz” diye belirtirken Valentina şunları ekliyor:

Bizim için goblen sanatı büyük bir aşk, tutku, ateş ve çilgınlıktır. Hobiden, başta biribirini hiç tanımayan insanlar arasında gerçek bir dostluğa dönüştü. Fotoğraflar: Nadya Vıtova ve Desislava Semkovska Çeviri: Şevkiye Çakır Benim için goblen ustalığı hayatımın büyük bir bölümünü oluşturuyor. Bu sanata gönlümüzü, kalbimizi ve tüm ruhumuzu veriyoruz – diyor Elena. Yana ise şunu ekliyor: Çita her gerçen yıl daha da yükseliyor. Yeni şeyleri, yeni teknikleri görünce kendimizi aşmaya çalışıyoruz. Bu sana, güzel bir çılgınlıktır...ve paylaşılmış bir çılgınlıktır!

Nedim BİRİNCİ

Seçim Rüzgârı Dönüyor

Konu: Yerel Seçimler Yeni Bir Başlangıca İşaret Ediyor. Seçilen halktandır, seçen de halk, Bir düzen ki kuvvet, alınır halktan Ne baskıya teslim, ne kork tuzaktan En güzel yönetim, demokrasidir. 27 Ekim 2019 yerel seçimleriyle gelecek değişikliklerin renkleri kendini göstermeye başladı. Siyasetçiler usta bahçıvanlar gibidir, baharın geciktiğini, yazın uzadığını ve güzle gelecekleri bilir. 2019 mahalli seçimlerimizin biz Bulgaristan Müslümanlarına getirecekleri de parmak hesabı artık gösterilip sayılmaya başlandı. Memleketimizde 1989 Mayısındaki ayaklanmamızdan ve aynı yılın yaz aylarında 360 binimizin birden sınır dışı kovulmamızdan beri etkimiz dalgalı gücünü sürekli gösteriyor. Sofya’daki politik iktidar gündüz rahatsız, gece gözüne uyku girmiyor. Muhtar, Belediye Başkanı ve belediye meclis üyesi seçimlerinde ele geçirilecek pozisyonlar, ülkemizin yakın geleceği için çok önemlidir. 27 Eylülde başlayacak seçim kampanyasında söylenecek sözlerin yarıdan fazlası şimdiden söylendi. Bazı bağımlı (sözde bağımsız) adaylar, komite ve partiler Program hazırlamışlar. Büyük bir gayretle madde madde açıklıyorlar. Vaatler birbirinden büyük. Halk fakirleştikçe, yoksulluk derinleştikçe, kış kapı çalmaya başlayınca vaatlerin hepsi kabul. Belirleyici olan alış veri ve çözümün yakın olmasıdır… Birkaç hafta öncesine kadar Birleşik Amerika’nın Bulgaristan’daki baş- seçimuzmanı olan, iktidar partisi GERB’in ikinci adamı Tsvetan Tsvetanov’un başına geleni hepiniz biliyorsunuz. 4X4 Jeep’i için yaptırdığı özel garajdan, 5-inci apartman kattaki “kral yatak odasına” direk asansör çektirdiğini işiten kem gözlüler kıskançlıktan öfke ateşi yaktı. Tsvetanov 2006’da “kurduğu” GERB partisinden, meclisten ve öteki bilinen ve bilinmeyen görevlerinden “istifa etmek” zorunda kaldı. Belki bunların hepsi bir tuzaktı, çünkü birden bire “Avrupa Atlantik Güvenlik Merkezi” (AAGM) Başkanı atandı. Merkezin açılışında ciddi dış destek kendini gösterdi. Onun 2006’dan beri tanıştığı, ABD Başkanları katında danışman olarak çalışmış kişiler, Dünya Yahudi Kongresi temsilcileri, Bavyera’dan bilinen Alman siyasetçiler Sofya’ya geldiler. Bu heyeti görenler “asansör ve daire” işlerine karışınca ipi çekildiğini düşünenler, dudak ısırdılar. Tsvetanov bir basın toplantısı da düzenledi ve Başbakan Borisov hakkında “etrafına yağcılık yapan insanlar topladı” dedi. GERB partisinin bu seçimlerde 130 muhtar çıkaramayacağını, illerin bazılarını da kaybedeceğini söyleyen Tsvetanov, politikanın göbeğinde olduğuna işaret ederek, GERP partisinin Türk ve Pomaklar’dan oy toplama politikası konusunda şunu belirtti: “GERB partisi Yürütme Komisyonu “Ne pahasına olursa olsun her yerde temsilci bulundurma gereği olmadığına ilişkin bir karar almıştır”. Dedi ve ” her yerde temsilcimiz olması hamlesi, GERB partisini tek seçenek gören, onurlu Türk ve Pomakların siyasetten geri çekilmesine neden oluyor.” Şeklinde konuştu. Son seçimlerde (Mart 2017), HÖH saflarındaki parçalanmadan yararlanan GERB Bulgaristan Türk ve Pomaklarından 120 binden fazla oy almıştı. Bu durum, politik dengeleri bozdu ve faşist güçlerin iktidara tırmanmasına kapı araladı. HÖH partisinin Müslüman seçmen üzerindeki tekeli de ilk kez tuzla buz olmuştu. Bundan 3 ay önce, Ts. Tsvetanov GERB partisinden ayrılırken, tam o zaman Başbakan Yardımcılığından düşen “aşırı milliyetçi” Valeri Simyonov şöyle demişti:


Bulgaristan Türklerinin Sesi 15 Sayı 148 - Eylül 2019

Banliyö Trenleri

Marmaray ve Başkentray

Ütü sevgisini koleksiyonculuğa çeviren ressam Dimitır Dobrev

Hakkında Herşey!

TCDD Taşımacılık, 1956’dan bu yana banliyö trenleriyle ulaşım konforu sunuyor. 15.02.2019 17:24 Banliyö Trenleri – Marmaray ve Başkentray Hakkında Herşey! TCDD Taşımacılık, 1956’dan bu yana banliyö trenleriyle ulaşım konforu sunuyor. Biraz nostalji ve biraz teknolojiyle harmanlanan dizayn sistemi, estetik tasarımlar ve yüksek kalitede üretilen banliyö vagonları… Kent içi ve kent civarı mesafeleri yakın eden banliyö hatları, trafik yoğunluğunun azalması, rahat erişim sağlanması ve şehir dışı mesafelere kolaylıkla ulaşılabilmesi için verilen bir demiryolu hizmetidir. Banliyö trenleri Marmaray Banliyö Treni ve Başkentray Banliyö Treni olarak, Ankara ve İstanbul’da ulaşım seferleri sağlıyor. Etkin ulaşım araçları olarak ideal lokasyon sistemiyle her gün milyonlarca kişi seyahat ediyor. ADVERTİSEMENT TCDD Taşımacılık ilk banliyö seferini SirkeciHalkalı hattında gerçekleştirmiştir. 27,6 km uzunluğuna sahip ilk banliyö treninden sonra bugün, kilometrelerce uzayan ve uzakları yakın eden yüksek teknoloji ürünleriyle konforlu seyahat hizmetleri sağlanıyor. TCDD Taşımacılık Banliyö Treni Tarihçesi Banliyö; en yalın ifadesiyle şehir dışı yerleşim ve lokasyon alanları olarak tanımlanabilir. Şehir merkezlerine ulaşımın zor olduğu şehir dışı mesafelerde kullanılan demiryolu ulaşım araçları, 1956 İstanbul açılışıyla Türkiye’de bir ilke imza atarak başlamıştır. Sirkeci- Halkası başarısından sonra 44,2 km uzunluğa erişen Haydarpaşa- Gebze hattı, banliyö trenlerinin ilk seferlerini sağlamıştır. Kentsel bütünleşmeyi sağlayan ve ulaşım ağının tüm kenti kapsamasını sağlayan banliyö hatları, hızlı, rahat ve güvenilir seyahat sistemleriyle tercih edilen ulaşım araçlarıdır. Türkiye’de Banliyö Tren Hatları Ülkenin iki büyük kenti; Ankara ve İstanbul hatlarıyla banliyö tren ulaşımları sağlanıyor. Başkent Ankara ve Avrupa’nın başkenti niteliğindeki metropol kent İstanbul, nüfus yoğunlukları, çalışma ve sosyal yaşam tarzlarının aşırı gelişkin olduğu temel şehirlerdir. Her iki kentin merkezi ve civar bölgelerini birbirine bağlayan, trafiği azaltan, ulaşım sirkülasyonunu sağlayan sistemler olarak, Ankara ve İstanbul’a nefes aldırıyor. Başkentray’ın günlük yolcu taşıma kapasitesi 520 bin civarındayken, Marmaray banliyö hattı ile her gün minimum 1,6 milyon maksimum 5 milyon yolcu taşınıyor. Teknolojiyle dizayn edilen kesintisiz konfor sistemiyle; Marmaray Banliyö Treni her 5 ila 20 dakikada bir sefer sağlıyor. Başkentray Banliyö Treni ise kesintisiz sefer sistemiyle her 15 dakikada bir lokasyon tamamlamaktadır. Başkentray Banliyö Tren Hattı Başkent Ankara’nın banliyö ağı ve şehir merkezini bağlayan sistemiyle, 36 km uzunluğunda Başkentray Banliyö Treni ile hizmet veriliyor. Hat ile; Ankara- İstanbul demiryolu entegrasyonu sağlanırken, Ankara- Konya ve Ankara- Sincan lokasyonu senkronize şekilde entegre olmuştur. Banliyö tren hattında olan Sincan ile kent merkezi mesafesi 19 dakikada tamamlanıyor. Banliyö hattında 8 dakikalık koridor süresi avantajı elde edilirken, Eskişehir ulaşımları 1 saat 5 dakikada tamamlanıyor. Hızlı ulaşım, kolay erişim ve konforlu seyahat sistemi sunan TCDD Taşımacılık, banliyö güzergahı ile toplamda 184 km mesafe kat ediyor. Başkentray Banliyö Sistem Özellikleri 25 peron ile ulaşımda güven sağlayan Başkentray Banliyö Treni, engelli erişim konforuyla uluslararası standart sunuyor. Başkentray ağı; 2 karayolu üst geçidi ve 13 alt geçit ile tasarlanmıştır. Yayalara konforlu geçit sağlayan ağ üzerinde 2 zemin yaya geçidi ve 26 alt- yaya geçidi tasarlanmıştır. Kullanılan teknoloji sadece trenlerde de demiryolu şebeke sisteminin kurulduğu tüm alanlarda uygulanmıştır. Her istasyon için özenle dizayn edilen asansör ve yürüyen merdivenler, yürüme bantları ile erişim yüksek konforda sağlanıyor. Seyahat esnasında veya sonrasında, yolcu ihtiyaçlarının sağlanabileceği büfeler, alışveriş stantları ve ihtiyaç alanları ile eksiksiz hizmet sağlanıyor. Başkentray İstasyon Noktaları Yolcu alma noktaları olarak kullanılan banliyö tren durakları, şehir içi ve şehir dışı noktaları, bütünsel formda entegre ediyor. Başkentray Banliyö Tren durakları, metro ile erişimin kolay şekilde sağlanması üzerine dizayn edilmiştir. Duraklara rahat ulaşmak için;

2019/2020 eğitim ve öğretim yılı bugün başladı

Bulgaristan okullarında 2019/2020 eğitim ve öğretim yılı bugün başladı. 60 bin çocuk ise bugün okula başlarken bunlardan 12 bini Sofya okullarında. Bulgaristan genelinde 700 bin öğrenci için ders zili çaldı. Eğitim Bakanı Krasimir Valçev, öğretmen açığına rağmen, yeni 2019/2020 eğitim ve öğretim yılının normal başlamasını bekliyor.

Şakayla karışık başlayan bir fikir bugün gerçek bir koleksiyon ve müzeye dönüşmüş durumda. Bu bir sanat eseri veya alışagelmiş objelerin koleksiyonu değil, bu her evin olmazsa olmazı, ütünün müzesi. En eski, korla çalışan ütülerden başlayarak, farklı büyüklükte, yeni eski, bazıları gerçek sanat eseri güzelliklerinde ütü tarihini anlatan birçok ütüsü olan bir koleksiyondan bahsediyoruz. Plovdivli ressam Dimitır Dobrev 45 yıl önce, çöplük diye bodruma atılmış bir ütü bulur. Zamanla, eski ütü sayısı çoğalır, elindeki ütüleri “Eski Plovdiv” Belediye Enstitüsüne hediye etmeye karar verir. 19. asırdan bu mühendislik ve sanat harikalarını daha fazla kişiye açmak ve daha çok izleyici bu ütüleri ve tarihini öğrenmek amacıyla onları müzeye verir. Şimdilik bu eski ütüler Eski Plovdiv SİT alanında Hindliyan Evinde görülebilir. Daha sonraki bir etapta koleksiyon “Ütüler Müzesi” adı altında izleyici karşısına geçmesi planlanıyor. Ressam bu eski ütü sevdasından vazgeçmedi, hala yeni, yeni ütüler arıyor. Onu bilen, tanıyan herkes de dünyanın dört bir yanından bulduğu eski ütüler getiriyor, koleksiyon sayısı artıyor. En eski ütü 1880- 1890 yıllarında Birmingham’da eski bir silah fabrikasında üretilmiş ütüdür. Bulgaristan’da Plovdiv, Varna, Vratsa, Sevlievo’da ve Kazanlık’ta “Arsenal” silah fabrikasında ütüler üretiliyormuş.

Topladığım ütülerin resimlerini, model ve senelerinin bilgisayarımda bir dosyada topluyorum. Onlardan bazıları o kadar değişik ki, insanları hayrete düşüren modeller var. Vratsa’da üretilmiş bir ütünün ağırlığı tam 10 kilogram. Eskiden kumaşlar aba benzeri zor ve kaba olduğu için, ütülere sadece sıcaklık değil, ağırlık de gerekliymiş. Çocukluğumda hatırlıyorum, ekin pazarı içinde bir terzi vardı. Onun kömürle, buharlı ve bacası olan bir ütüsü vardı. İspirto ve gazla çalışan eski ütüler de var. Amerikan ve Batı Avrupa yapımı bu ütüler gerçekten zamanın şaheseri sayılırmış. Kömürle çalışan ütülerde kumaşı kirletme riski olduğu için, daha sonra bu gazlı ve ispirtolu ütüler icat edildi. Yıllar içinde ütüler artık daha modern hal alıyor ve 20. Yüzyılda piyasaya ilk elektrikli ütüler çıkıyor.

İlk elektrikli ütüler, 120, 150 ve 220 vat olmak üzere, üç elektrik gerilimli olarak çıkar. Porselen ütüler de koleksiyonda bulunabilir. Onlar aynı zamanda takı ve mücevher kutusu olarak da kadın sahipleri tarafından çift amaçlı kullanılırmış.

14. yüzyıla ait Tomić Zebur’u ilk defa Sofya’da Ortaçağlardan günümüze kadar korunan en değerli el yazmalarından biri Tomić Zebur’u ilk kez Sofya’da. Bulgaristan’ın “İkinci altın çağına” ait kıymetli el yazması, Bulgaristan Bilimler Akademisi BAN kuruluşunun 150. yıldönümü nedeniyle Moskova Devlet Tarih Müzesi arşivlerinden ilk defa çıkarılıp 8 Aralık gününe kadar BAN Ulusal Arkeoloji Müzesinde sergilenecek. Tomić Zebur’u, Tarnovo Okulu’ndan keşişler tarafından eski Bulgarca’da hazırlanmış ve 301 kağıttan oluşurken paleolojik sanat örneği olan 109 nadir ve muhteşem minyatürlerle süslenmiştir. Tomić Zebur’u, Manasses Kroniği ve Londra İncili ile yanısıra 14. yüzyıla ait Çar İvan Aleksandar döneminden günümüze kadar korunan en değerli el yazmalardan biridir. Eser, 1901 yılında Sırp profesörü Sima Tomić tarafından keşdedildiği için onun adını taşıyor. Moskova Devlet Tarih Müzesi Müdür Yardımcısı Andrey Yanovski, Tomić Zebur’unun 10 yıl süren bir restorasyonun ardından Bulgaristan’a geldiğini, açıkladı.

-----------------------------------------------------Rumen Radev: Bulgaristan Batı Balkanlar’ın Avrupa entegrasyonunu destekliyor

-

Cumhurbaşkanı Rumen Radev, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Bugün, her zamankinden daha çok, kurallara dayalı çok taraflı diplomasi sistemini korumamız gerekiyor, ki bunların merkezinde BM var,” dedi. Uluslararası terörizmin barış ve güvenliğe yönelik önemli bir tehdit olduğunu vurgulayan Radev, BM’yi bu alanda önemli bir faktör olarak destekleyerek terörle mücadelede işbirliğini güçlendirme gereğine işaret etti. Radev, son bir yıl içinde uluslararası örgütün herhangi önemli bir ihtilafı çözmede atılım gerçekleştiremediğini kaydetti. Cumhurbaşkanı, açıklamasında Bulgaristan’ın İsrail ile Filistin arasındaki barış diyalogunun devam etmesini desteklediğini yineledi. Devlet başkanı, ayrıca Bulgaristan’ın Batı Balkanlar’dan komşularımızın bölgesel istikrara yatırım süreci olarak AB’ ye katılmalarına verdiği sürekli desteği de vurguladı.

Cumhurbaşkanı Radev, New York’ta ABD Başkanı Trump’la görüştü

Dimitır Dobrev’in şu an 680 ütüsü var. Kutularla, ütü tutacağıyla sayı 1000’i geçiyor. Ütünün birinde Romul ve Rem resimleri, ütü sapında ise Roma Tanrıçası Vesta kabartması var. Dünyada en büyük ütü müzesi Fransa’da. Orada 4 000 ütü teşhir ediliyor. Almanya’da da benzeri sergiler var. Ressam Dobrev’in hayali gerçekleşirse, Balkanların en büyük ütü müzesi Plovdiv’de olacak. Fotoğraflar:europlovdiv.com Çeviri: Sevda Dükkancı

Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya geldiği görüşmede Güneydoğu Avrupa’da güvenlik, Bulgar ordusunun modernleştirilmesi ve ülkemizdeki Amerikan yatırımlarının artırılması gibi konular üzerinde duruldu. ABD Bşkanı Trump tarafından BM 74. Genel Kurulu vesilesi ile heyet başkanları onuruna verilen resepsiyona iştirak eden Radev, ABD’den silahların alınması muamelesinin ardından çok daha fazla Amerikan yatırımları ve endüstriel işbirliği beklediğini paylaştı. Cumhurbaşkanının öne sürdüğü gibi Sofya, Bulgaristan vatandaşlarına uygulanan vize rejiminin hafifletilmesi müzakerelerinde de ilerleme bekliyor.


Siyasi ve Aktüel Gazete

30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun

Boğaz Turuna Katılım

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu zaferi bize armağan eden İstiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını, kanlarıyla canlarıyla bu toprakları vatan yapan ve ülkemizin milletiyle bölünmez bütünlüğü için canlarını seve seve feda eden aziz şe-

BULTÜRK Derneği olarak yerimizi aldık. İsmail Gaspıralı Kırım Derneği’nin düzenlemiş olduğu Boğaz Turu etkinliği yüzlerce Kırım Türk’ünün katılımıyla gerçekleşti. Kırımlı sanatçıların ve Kırım Halk Oyunları ekibinin sahne aldığı etkinlikte Adil Gökşin Abimizin yazmış olduğu kitabının tanıtımını gerçekleştirdi.

Türk Dünyası dernek başkanlarının ve siyasi parti temsilcilerinin de yoğun ilgi gösterdiği programı düzenleyen ekibe başta dernek başkanı Hakkı Karadaş olmak üzere şükranlarımı sunarım. Saygılarımızla,

Yerel Seçimlerde Oy Pusulası Örneğini Gösterdi

Merkez Seçim Komisyonu (MSK) Sözcüleri Aleksandır Andreev ve Tanya Tsaneva, 27 Ekim 2019 tarihinde gerçekleştirilecek Belediye Başkanlığı, Belediye Meclis Üyeliği ve Köy Muhtarlığı seçimlerinde kullanılacak oy pusulası örneği gösterdiler.

Oy pusulasında yer alan Belediye Meclis üye aday listesi en uzun ve en geniş. Tüm Belediye Meclis üyesi adaylarının isimlerini içeren liste, tercihli oy kullanılmasına ilişkin kareler bulunduğu için geniş olacak. Adayların ve onları aday çıkaran partilerin isimlerinden başka oy pusulasında “Kimseyi desteklemiyorum” karesi de bulunacak. Oy pusulası, numarası görünür durumda kalacak şekilde katlanmalıdır, çünkü numara bulunan kısmı Seçim Sandık Kurulu üyesi tarafından yırtılmalıdır. Eğer bir hatırlatma yapacak olursak, seçmenler mavi renk kurşun kalem ile “X” veya “V” işareti kullanarak oy kullanabilirler. MSK, hala oy pusulalarının nasıl katlanacağını örnek olarak gösterme kararı almadı.

hitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kahraman mensuplarının ve bütün vatandaşlarımızın 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutluyoruz. BULTÜRK

Sofya’da Türk Sineması Günleri başlıyor “2. Türk Sineması Günleri” Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği tarafından 25-30 Eylül 2019 tarihleri arasında Sofya’da bulunan “Doma na Kinoto” sinema salonunda gerçekleştirilecektir. Girişler ücretsizdir. Etkinliğin Gala’sı Ulusal Kültür Sarayı’nda (NDK) 25 Eylül 2019 tarihinde saat 18:30’da düzenlenecek bir resepsiyonla başlayacak ve 19:45’te komedi türündeki “Kocan Kadar Konuş” adlı filmin (orijinal dilinde, Bulgarca ve İngilizce altyazılı) gösterimiyle devam edecektir.

Demirköy Kaymakamı Bulgaristan Ziyaretinde Demirköy Kaymakamı Cafer Ekinci, Bulgaristan’da

görüşmelerde bulundu. Demirköy Kaymakamlığından yapılan açıklamada, Türk-Bulgar A Bölgesi 1. Kısım Karma Hudut Komisyonu Türk Heyeti Başkanı ve Demirköy Kaymakamı Cafer Ekinci’nin, Bulgaristan’da görüşmelerde bulunduğu belirtildi. Açıklamada, Ekinci’nin Bulgaristan Heyeti Başkanı Vasil Popov ile olağan sınır görüşmelerinin değerlendirildiği ifade edildi. Verimli geçtiği bildirilen toplantının ardından Ekinci’nin Demirköy’e döndüğü aktarıldı.

Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi (BGSAM) Tarafından Çıkarılan Kitaplar BGSAM Bulgaristan Stratejik Araştırma Bu gün itibarı ile (60) Merkezi Dr. Erdal KARABAŞ BaşkanlıAltmış kitaba ulaşılmıştır. ğında hazırladığı kitaplar 60’a ulaşmıştır. Evet 60 kitabımızı buradan okuyabilirsiniz. BGHABER İnternet sitesinde yayınlayan Ulaşmak isteyenler; köşe yazarlarımız toplanmıştır.

Kitaplarımıza Ulaşmak için; Kitapların Tamamı için: https://issuu.com/bgsam https://issuu.com/bgsam


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.