17 2f Magazine / Kasım

Page 1

PHOTOKINA

2014

A

BİR NEVİ YAŞAM DERGİSİ

EBOLA

+

FİLMLER 2014’ÜN EN İYİ KİTAP FİLMLERİ

SINAMALAR

Asus Zenbook UX303LN ve Philips CitiScape Frames’i denedik

ANNE VS TEKNOLOJİ Profesyonel anne, günlük sorunların üstesinden teknoloji yardımıyla geliyor

OS X YOSEMITE

Bir Mac satın almanızı sağlayabilecek 10 OS X Yosemite özelliği

KASIM ‘14 / SAYI 17

ÖLÜMCÜL VİRÜSE DAİR HER ŞEY


EDITO

2


EDİTÖR

BAŞLARKEN Geçtiğimiz sayının yine bu sayfasından duyurulduğu için artık sürpriz değil fakat yine de yenilenen 2f’in ilk sayısında sizi şaşırtacak ve heyecanlandıracak birçok şeyimiz var. Herhangi bir şeyi harika yapmak, birçok şeyi eksik yapmaktan daha iyidir. En azından, 2f ekibi olarak biz böyle düşünüyoruz. Bu anlayıştan yola çıkarak, web tarayıcınızdan, tabletinizden ve akıllı telefonunuzdan ücretsiz olarak okuyabildiğiniz bu dergiyi, iyi olduğumuzu düşündüğümüz teknoloji odağında hazırlamaya başladık. Hayır, anakart inceleyip, işlemcinize nasıl overclock yapabileceğinizi anlatmak gibi bir niyetimiz yok. Klişeleri sevmiyoruz ama teknoloji hayatımızın her alanında öyle ya da böyle rol oynuyor ve artık teknoloji denildiğinde akla ilk gelen şey donanım değil, deneyim oluyor. Önünüzde açık olan 2f, teknolojiyi yaşam odağında ele alan bir teknolojik yaşam dergisi ve bundan böyle her sayısı siz teknoloji tutkunlarının ilgisini çekecek içeriklerle dolu olacak. Bir sonraki sayfaya geçip, yeni 2f deneyimini yaşamaya başlamadan önce, dergimizi daha iyi kılacak tüm önerilerinizi beklediğimizi unutmayın. Velhasıl, merhaba dünya...

BİZİ TAKİP EDİN

@2fmagazine /2fmagazine 2fmagazinecom 2fmagazine

Hasan Selman

hasan@2fmagazine.com

EKİBİ TANIYIN Melih Bilgin Genel yayın yönetmeni. Oyun kurucu diye de bilinir. melih@2fmagazine.com

Hasan Selman Yazı işleri müdürü. Pis işleri o yapar. Ona ping pong walker derler. hasan@2fmagazine.com

Efecan Kabak 2f’i güzel kılan görsel yönetmen. Daha yeni iPhone 6 Plus aldı. efecan@2fmagazine.com

Batuhan Dalcı Umudumuz pazarlama direktörü. “Huuüühh” nidalarıyla ünlüdür. batuhan@2fmagazine.com

3


18

sayfa

sayfa

sayfa

sdzxxvnmöç.iopıu123567890

sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890

30 sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890

42 sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890

4

sayfa

54 sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890

sayfa

34

sayfa

52


EDITO

İÇİNDEKİLER

4 sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890

2 sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890 sdzxxvnmöç.iopıu123567890

KÜNYE Melih Bilgin Genel Yayın Yönetmeni Hasan Selman Yazı İşleri Müdürü Efecan Kabak Görsel Yönetmen Editörler Gamze Malkoç Duygu Derun Dt. Gizem Arslanoğlu İrem Topçuoğlu Tuba Ulaştıran Gizem Torun

Reklam ve rezervasyon için: E-posta info@2fmagazine.com Telefon 0216 489 1226

İmtiyaz sahibi Alparslan Batuhan Dalcı Adres Eğitim Mah. Adım Sok. Royal Center İş Merkezi No:17/10 Kadıköy İstanbul

5


EDITO

HABERLER GEÇTİĞİMİZ AY OLUP BİTEN İLGİNÇ GELİŞMELER

MİKROPLAR DA GECE GÜNDÜZ YAŞIYOR G ece çalışanlar ve sık uçanlar, diğer insanlardan daha sık diyabetten kansere çeşitli kalp ve damar hastalıkları yaşıyor. Bugüne kadar bunu sebebi bilinmiyordu fakat Weizmann Enstitüsü’nden Eran Elinav’ın yürüttüğü araştırmaya göre, sebebi mikropların jet lag yaşaması. Elinav ve ekibi, insan ve fare dışkılarından günün farklı zamanlarında aldıkları mikrop örneklerini inceledi. Mikropların ve onların biyolojik aktivitelerinin ritmik değişimlere uğradıklarını gözlemleyen ekip, bu değişimlerin 12 saatlik döngü ve mikroplara ev sahipliği yapan canlının beslenme alışkanlıklarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu

6

tespit etti. Sağlıklı bir fare, 12 saatlik bir gün simulasyonuna kondu ve 6 saatte bir gece ve gündüz olmak üzere iki farklı örnek alındı. Gece alınan dışkı örneklerinde, bakterilerin DNA’larını tamir etmek, büyümek ve aldığı besinleri sindirmekle meşgul olduğu görüldü. Bilim insanları, gündüz ise mikropların uyanık olduklarını ve zehir etkisini ortadan kaldırma, kimsayalları hissetme, daha hızlı hareket etmelerini sağlayan kuyruklar yapmakla uğraştıklarını belirtti. Mikroplar, barındıkları vücudun yeme alışkanlıklarından yola çıkarak, kendilerine gündüz yani çalışma zamanı ve gece yani dinlenme zamanı atıyor.

NASA SES ARŞİVİNİ PAYLAŞIYOR Amerikan Uzay Ve Havacılık Dairesi (NASA), tarihi görev ve olaylardan oluşan ses arşivini, yeni Soundcloud hesabı üzerinden paylaşmaya başladı. Daire halihazırda uzaydan ve dünyadan kaydettiği 60’dan fazla ses dosyasını Soundcloud’a yükledi. NASA’nın paylaştığı sesler arasında, “Houston, bir sorunumuz var” gibi efsanevi astronot diyalogları da yer alıyor. Daire tarafından paylaşılan uzaydaki radyo dalgalarının garip sesleri de yine dinlemeye değer. Ses arşivinin yanı sıra, NASA Instagram üzerinden efsanevi fotoğrafları da ücresiz olarak paylaşıyor.


HABERLER

STEPHEN HAWKING FACEBOOK’A KATILDI RESIDENT EVIL DİZİ OLUYOR Ünlü oyun ve film serisi Resident Evil, televizyon dizisi oluyor. Dizi, serinin yeni filminin sinamada yayınlanmasının ardından vizyona girecek ve hikayeyi kaldığı yerden devam ettirecek. Variety’nin haberie göre, dizinin yapım süreci başlamış durumda fakat henüz ekibe dair herhangi bir bilgi yok.

ELVEDA NOKIA... Microsoft’un nisan ayında 7,2 milyar dolara mobil operasyonlarını satın aldığı Nokia markası, artık telefon ve tabletlerin üzerinde yer almayacak. Microsoft, üreteceği telefonlarda Nokia markasına yer vermeyeceğini açıkladı. Nokia’nın son dönemdeki çıkışında büyük rol oynayan Lumia ve Asha serisi, bundan böyle Microsoft Lumia ve Microsoft Asha isimleriyle raflarda olacak. Yıl sonuna kadar 12.500 Nokia çalışanı da işten çıkarılacak.

Çağımızın en büyük dahilerinden Stephen Hawking, garip bir şekilde hayatlarımızın odağı olmayı başaran ve gerçeklik anlayışımızı genişleten bir şeyi keşfediyor: Facebook. Stephen Hawking bir süredir Facebook’ta fakat paylaşım yapmaya geçtiğimiz cuma günü başladı. Hawking’in Facebook sayfası, biz bu haberi yazarken 1.435.122 kişi tarafından takip ediliyordu fakat sayı sürekli olarak arttığı için, siz bu haberi okurken ne olacağını kestirmek bir hayli zor.

SPOTIFY FAMILY TÜRKİYE’YE GELİYOR

GOOGLE INBOX BEKLEDİĞİMİZ E-POSTA DEVRİMİNİN TA KENDİSİ OLABİLİR Inbox sıradan bir e-posta servisi değil, Google Now ile halihazırda kullandığınız Gmail’in ilginç bir birleşimi. Google Inbox, e-postalarınızı, hatırlatmalarınızı ve diğer içerikleri beğenilerinize, alışkanlıklarınıza ve önem sırasına göre gruplayarak sunuyor. Yaklaşan seyahatlerinizi hatırlatan Inbox, buluşma ve toplantılarınızı kaydederken, günün o saatinde hangi mekanların açık olduğunu göstererek, size önerilerde bulunabiliyor. Inbox şu an kısıtlı sayıda kullanıcıyla test ediliyor.

Spotify’ın yeni üyelik sistemi Family, bir hesabın dört kişiye kadar aile üyesi tarafından kullanılmasına olanak tanıyor. Özellik, kasım ayının ilk haftasında Türkiye’de kullanıma sunulacak. Premium üyelik normalde 10 dolarken, Family’de beş kişilik bir aile 29,99 dolar ödeyerek sınırsız müzik dinleyebiliyor. 7


SPOT ALTINDA

EDITO

8


OLAN BİTEN

GOTHAM

Batman’siz bir Batman dizisi. Klişe manyağı olacaksınız.

G

otham ilginç bir deneme: O, Batman’in olmadığı bir Batman dizisi. İlginç olan ise diziye dair görüşler beklediğimizden daha iyi. Gotham’ın ilk bölümünde yer verilen ikonik Batman anı (Bruce Wayne’in ailesinin öldürülmesi), sizi yanıltmasın. Bu dizi, Kara Şövalye’nin maceralarını anlatmıyor. Onun yerine, Batman gelmeden önceki dönemde Gotham Polis Departmanı’na ve Wayne cinayetini çözmekle sorumlu iki dedektife odaklanıyor. Hollywood Batman’i o kadar çok işledi ki, artık avucumuzun içi gibi bildiğimiz Gotham şehrine daha sıradan ve fantastik öğelerden arınmış bir şekilde bakmak bize heyecan veriyor. Yapımcıların iyi bir başlangıç noktası yakaladıklarını belirtmek gerekiyor. Fakat fikir kadar işleniş şekli de kritik önem taşıyor. -Biz bu yazıyı kaleme aldığımız sırada- dört bölümü yayınlanan Gotham, elinde çok fazla materyal olmasına rağmen, henüz bir The Wire heyecanını verebilmiş değil. Hatta bunaltıcı sıklıktaki polis ve süper kahraman klişeleri, Smallville ile Dick Tracy tek bir dizi/film olsa ortaya nasıl bir şey çıkabileceğine dair az çok fikir veriyor. Gotham’ı izlemek, klişeleri görmezden gelerek akıcı hikayeye kapılmak için, Batman hayranı olunması şart değil. Dizi, Gotham Central isimli çizgi romandan uyarlanıyor. Çizgi roman, süper güç fantezisini bir kenara bırakarak, yozlaşmış Gotham’ın tüm suçlarını ve dramasını okuyucuya aktarıyor. Batman serisini az çok biliyorsanız, Gotham’da birçok tanıdık yüze rastlayacaksınız. Kim olduklarını söyleyerek, sürprizi bozmak istemiyoruz ama bu karakterlerin diziyi cezbedici kıldığını da söylemeden edemeyeceğiz. Sıkı dizi severlerin bildiği gizli bir bilgi vardır: Çoğu harika dizi, ilk bölümlerine katlanabilenleri ödüllendirir. Gotham’da sabırlı olmak, meyvesini verebilir. Seinfeld’in ilk bölümlerini hatırlayın, neden bahsettiğimizi anlayacaksınız. 9


SPOT ALTINDA

EDITO

10


OLAN BİTEN

İLK SEKS

Seks? Her şey bundan 385 milyon yıl önce başladı…

B

ilim insanları, yumurtlayarak üremeden, cinsel ilişki ile üreme türüne geçen ilk canlı türünü buldu. Araştırmaya göre, üremek için cinsel ilişkiye giren ilk canlı İskoçya sularında yaşamış bir balık türü. ‘Mikrobrakiüs dicki’ adı verilen bu balıklar, 8 cm uzunluğunda ve diğer balıklardan farklı olarak ‘ek uzuvlara’ sahip. Araştırmayı yürüten Avusturalya Flinders Üniversitesi’nden Profesör John Long, ilk cinsel ilişkinin mikrobrakiüs dicki’ler tarafından 385 milyon yıl önce gerçekleştirildiğini açıkladı. Long ve ekibi, bir kutu dolusu antik çağdan kalma balık fosilini incelerken, balıklardan birinde ‘L’ şeklinde, daha önce görmedikleri bir uzuva rastladı. Bulgunun üzerine araştırmayı derinleştiren ekip, L şeklindeki uzuvun, erkek balığının penisi olduğunu keşfetti. Erkek mikrobrakiüs dicki fosilinde penisin yanı sıra kemikli yumrulara da rastlandı. Profesör Long, bu yumruların spermlerin dişi balığa geçişini sağladığını belirtiyor. Araştırma ekibi tarafından incelenen dişi mikrobrakiüs dicki fosilinin arka tarafında ise kemikli bir bölge bulundu. Bu kemiksi bölümün, erkek balığın cinsel organını sabitlediği yer olduğu da bulgular arasında. Peki nasıl? Seks denildiğinde aklınıza gelen uygulama şekillerini bir kenara bırakın. Anatomik yapıları gereği, balıkların yan yana durarak cinsel ilişkiye girdikleri tahmin ediliyor. Profesör Long ve ekibinin elde ettiği bir diğer ilginç bulgu ise mikrobrakiüs dicki’lerin bir süre sonra cinsel birleşmeyi unuttuğu ve yeniden yumurtlayarak üremeye geçtikleri yönünde. Tahminlere göre, mikrobrakiüs dicki’lerden birkaç milyon yıl sonra, cinsel ilişkiyle üreme antik köpekbalıkları tarafından devam ettirildi. 11


YENİLER AYIN YENİ CİHAZLARI

YER OKU Lİ E-KİT CAL YUCUS AP IBRO U TOU C

Yer li oku yatırım yuc plat usu la üret f ilen Cal satı ormu i bab bro, ki e-kita şa s p ta unu il.co kad a l mü p sığd r bitm du. Ca z e r li e i göz ırılabile yen pi bro, 30 nden li, 3 leri n d n dok epo bin güne izi y u l tüm nmati ormay ama al kitap k a a her kütüp e-mü n 6 inç nı ve han rek yer l ik ke e e den eyim ‘gelen nizi git p ekra tan tiği eks nıyl iyle ıy n e a, Türk or. Se taşım l kitap iz sli S anız ’ ç e s kita ö a p ok özlük d zlük’ü olana este n İng k um ayı Ã6 kola ği de İ ilizcen ylaş i n ç gra tırıy gilizce m a dokun o r. ğ m GB’ a ka ırlık à atik e kran dar 4G SD B kart depo à 208 ) 249 à W lama ( 32 iFi TL

H LU

X

GER Ç OYU EK GEN LG 3 N DEN İŞ AÇ EYİM ILI 4UM 6 İ İÇİ 5 LG’ n N ard in ABD ın

sun dan Tü ve Av r d 21:9 uğu 34 rkiye’d upa’nın e U g satı M6 yan eniş şa 5 e i sun 2560x kranlı isimli 3 m uyo 1 4 in 0 on 8 r yap ımc . Fotoğ 0p çöz itörü, 2 çlik ısı, tasa rafç ünür K o r mo ımcıla yun tu ı, kısa lük nitö fi t r ile h r, 7W için ta kunu v lm e s ver er frek stere arlana grafik iy o n a kull or. 34 nsta d hopa bu rlör anıl oyu UM l abil r 6 iyor 5, PC ucu se eri . Ã2 ve M sler 5 ac i inç 60x10 le (21: 9) à 80 çöz ünü 7W rlü st 199 ereo h k à 34 9 TL opa rlör ler

12


İLK

WAIN OTOMA T LIMI ER AUT İK OMA TED E Saa D I TION TIC t hab sadec

e e olm rdar e bizi za den azsa man ki e rke olmaz bir cih dan ğin az d olm bir d e a u yer yor. A e pek ksesur ğil, f rıka alan . a z l mo n Sa a ak Kaldı Wa d s Lim el tasa iner da at bün esuarı yes rlad ited , ye inde oto ni b ı: W Edi m i a sah atik s tion. W iner A r ikoni k ip a u a sad Auto ati olm iner’in tomat ece mat ic a un i l k ic 300 v ade Limite anına Ã3 t d ü E 1 reti mm 6L çel ldi. dition i k d 775 eri ka , 44 m 0V aljo yış à s m kas aà ux o afir 2 c t Açı omatik am à 2 klan E mad kalibre TA ı

UYG TAB UN WIND L REE ET GE OWS DER L W8IS MİŞTİR Tab

İLLA BÖY OLACA PHIL LE OLS KSA IPS LIN UN EA

Phi li kab ps Line losu a öz ses z kali ev te el tasa lefo t rım öze esi, ll n ev t ikleri v kolay k u; HQ elef e u taşı onu şık gö llanım y dışı or. Art nu fark rünüm n ü ı Line da kim k büyü lı bir bo ile k s a tele ’yı gö e kulla anne yuta le r f ded onum dükten nmıyor rimiz u i siya k. Tele z olaca sonra, fakat f h k satı üzeri on, yük sa böy illa ev ne b rlık s l sist ekr eya ek kon e olsun a e z mek m ve d n, kuvv 1,6 in trastlı ç, e e aniz mas kolay tli aku iki y s ı ti e na s Ã1 ahip rleştirm k , . e giri 6 inç L ş C à K i à 16 D ekr an ablo saat kon à 50 suz uşm r a sü ehber resi 100 TL

le geç t paza en g r ree ün a ındaki d mey er ile b rttıran ağırlığı n Win vesini aşlattığ Micro ı her v s d kart ows 8 erdi. Tü ı partn oft’un , e . öze ile 3G 1 yüklü rkiye’d rlik ilk lliği inte e ilk v e n gibi dah rne e sa def i t 128 erişileb hip bir e bağl li SIM a 0x8 a i ekr 00 lir bir fi tablet nma a 5 ç tab na ve ç özünü yata s 99 TL letl atılı r i f l ü t k e bi abo rl kame lü IP yor. n saye eliği ü ikte 1 y raya s S a c üze de 1 yı retsiz ıllık Offi hip l r g Sky inde 1 boyun eliyor ce 365 T c p v ulus e üzer B depo a One e bu driv inde lara l a m e Exc rası a al n ay e yaz l, Pow konuşm da 60 anı, ılım erp dak av la o sun ulm rı kull int dah e Word ika anıc uş o i ıya l tüm , luyo o 1 yıl Ã8 r. ücr fis à D inç ek e tsiz r à 1 ört çek an à 1 2 GB i 80x rde Ã3 b G, W ellek à kli Inte 800p li iFi, HD 16 GB şlemci MI d e 599 à Wi polam ndo a TL ws 8 .1

13


NCE ATİF İ A DAH A PORT H-2000 DAH VITA PC şmiş, ar. PS Vita’nın giselilibir şekullilavnıcılara

EV İN R E İST R İŞ İÇ ED-W600 İSTE ONIC PL r 798 n VIEW

S

v a si, k i PS , ka Yen nomik gövde oynam ş o n , ü g u a r lm ir oy ıc e Ayr ültü b at) Küç rahat nuyor. T (Başl ğmesi ü a u R h s ha TA da yimi ç) d e i / S CT (Se arın da ve s n e e l d üğm ELE rlak nıcı PS d esi / S k, kulla in yuva Ekim m ç e düğ ştiriler lmesi i mış. 10 n yeni i l i a değ basab şekil a tanıtıl si), 1 y r a ri i a l e d b e ’ o s k key ponya 2000 rkiye’d ü b dış ’te Ja CH- et Tü P 3 201 Wi-Fi ( e nihay il a i t i ğ u. V tex elle sunuld b Cor inç GB tışa M R a Ã5 li A de s dek bellek i r i k çe GB Ã WiF ört Ã1 Ã D lemci 544p) L x T iş A9 n (960 749 a r ek

e ö lüm jekt pro e 600 Eco0 60 a v uyor. tu dos D-W ğınd n PLE ağırlı eri su çevre şan ğ r a e m gra klık de lojisi il saati erColo ön n a o i l p ’lik r n t b u pa e tek r, 20 . S ve ne MP i LED p i 5 h , d Mo rojektö sine sa e canlı az, dak ir tum e ih d uan yanın lginç b Q bu p ma sür ayesin ahip c eo n i 3 e 1 ık l n i 5 m n s d s ş 4 iç e ra çalı olojisi tesine i ile vi yü Y IQ sının h verler or. Ka L i ğ F ü i l n t l e n a y er ke ıkı es zel görün a Tek ntü ka kam le selfi öne ç f çeker bu mö n ü k i gör ijital zu gelen oranı rek a n a ş r a r fla h ola fotoğ ağlay n 0 a enk i s 2x d ağında da 16:1 üştüre . Ayrıc c in r a r r a d e e r l n t m r ’ n a a t ö l e o y a y m lfi n. nl ka 16:9 k d abiliy en, orta ra aydı nde se ümkü tek lara , i m 4:3 atik o ntü sun teklerk adan t s n s e k a l k a e il. ay s kı m ü lik s i artırm bedici şu değ ik oto A gör Hz de ni bozm örüntü e z i ö 0 G in lu z’l ez WX ede 12 kalites kadar g lites m’u c daklı o 2.0 Gh a k y i n u o e en nt e nü san ntünü 0 inç Qua iği selfi gücü cisind GB 0 ü n m l l gör çten 1 or. 2 e o l e f 3 m öz ı tele ekli iş e ve y n l zu oid ğ 33 i urabili ll ijita Hz t Akı çekird belle . Andr iyle d , ş I x u 0 M 2 B z p ol i 2 i D m G 1 sek en, 2 ya sah siste k IPS /H à mà li a gra rüntü ÃMHL alırk li hafız işletim , 5 inç i) 98 ö t 7 g s a p t i n à XGA r a dâh KitK telefo (480p ont ı ı .2 à W 00:1 k l D d l ı 4 a . 4 5 ak Full H . m r şan à 3 , VGA çıklan çalı nından unuyo A B S GB s U a k r Ã2 ek nürlü n a r ü i ön k çöz D e flaşlı işlemc H l l D li u k E F e L 0 12 inç kird MP à 5 k à 5 ekiz çe alanı à e a S l l be era à polam e kam GB d 2 TL k à 3 ağırlı 899 m a gr

IE I F L E S AVAR UANTUM CAN 4513 Q IQ FLY

14


YOR Ü R Ü ĞI S A Ç N ) ALTI AZIK Kİ GOLD E Y (NE ORT JOY n bu kadazr. ESC rısı cihaznlaarışaşırıyşoırnuın

YENİLER AYIN YENİ CİHAZLARI

ası , n sa n ba Altı ler olm pple’ı ort da old A ü c G s p p s E o e . rı ı k, p ıyor lar h n sa ra Bun dan çık nin altı a suna yor. i ş n ı ü t ı t r t e sa al bl dü e ta odelini ndi sür rmal y o J tre li m i, no isim nlamsız tablet sahip angi u bu a nçlik b klerine an herh i e r 9,7 seçen en ayı d k n n i re eşler . 6 yok 153 kard zelliği 48x stemi ek ö 0 2 r ( si bi ell kran işletim GB b e ç 2 ,7 in 4.2 aà à 9 ndroid polam L T e à A GB d 499 2 3 Ã

BİR M E İRH N D İ İK İRİ KIŞA RDEK G Tİ en E İ ÇEK BO KIŞ S için birbişrlianddı. I TCH

ba har nba atmaya kadar ğu o s ndu lara ibo, er s Tch ıyafetl n mont in bulu et ise t k zs da fe şık alar klı kıya tığımı l, kışın m a p j ği ar Pi ya ka, ok f ndan arda de n. Par an ç r i o e b d bah ksiy atkı türd kole zca son eğiniz aşmir pka ı a k c yaln iyebile lek ve el bir ş ğmur z a da g rd göm tini, gü arak, y rsiniz. o li y e f a s l x b f la i O m an 2 tama şık ka ş u l e n l o ot i ede ve b ur dem ord r Oxf MP çam e l à k lli ka à 12 Öze Par nik Arada ir atkı olama k e T aşm dep ’ü 1 à 3 lek à K 28 GB L T 1 göm era à 460 m a K

15


OLAN BİTEN

WINDOWS 10: BU KEZ FARKLI MI?

H

erkes Microsoft’un Windows 9’u duyurmasını bekliyordu. Microsoft da aslında yeni versiyon beklentilerine karşılık verdi fakat ismini beklenmedik şekilde Windows 10 olarak açıkladı. Burada vurgulanmak istenen eski versiyonun makyajlanmadığı, çok daha kapsamlı ve çarpıcı olan yeni bir versiyonun geliştirildiğiydi. Peki gerçekten Windows bu kez farklı mı?

MAKYAJLI WINDOWS 8 Açıkçası pek de öyle sayılmaz. Microsoft mühendisleri, Windows 8’in eksik yönlerini ortadan kaldırıp, ortaya yeni bir versiyon çıkartmaya çalışıyor. Çalışıyor diyoruz çünkü Windows 10’un geliştirilme süreci henüz tamamlanmadı. Windows 8 kafamızı biraz karıştırmıştı. Bu da yetmezmiş gibi, şimdi Windows 10 her şeyi daha da karmaşık yapacak gibi...

H E Y E C A N DA N

YOKSUN Eğer Windows 8 kullanıcısıysanız Windows 10’un şu hali sizin için ‘Windows 8S’ten fazlasını ifade etmeyecektir.

MOBİL UYUMLULUĞU İKİNCİ PLANDA Günümüzde PC’nin gerileyen pazar payından da anlayabileceğimiz üzere özellikle son kullanıcı tarafında akıllı telefon ve tabletlere geçiş yaşanıyor. Microsoft, dokunmatik ekranla bu değişime ayak uydurmakta pek başarılı olamadı. O zaman neden akıllı telefon ve tabletlerle daha iyi anlaşan PC’ler için çalışmıyorlar?

16

Aslında bu konuda çalıştıklarını söylüyorlar fakat çok da heyecan verici gelişmeler görmüyoruz. Tüm versiyonların ortak isim ve arayüzlere geçiş yapması pek anlamlı gelmiyor. PC ve mobil cihazlardaki etkileşimi artırmak Windows ekosisteminin ihtiyacı olan yegâne şey. Fakat Windows 10’da bu konu listenin ilk sıralarında değil.

İLERİ GİDİŞLER YERİNE GERİ DÖNÜŞLER Windows 10, bazı yeniliklerini inovasyonla ortaya çıkarmıyor. Bunların bazıları geçmiş versiyonlarda sevilen özelliklerin geri dönüşüyle sağlanmış. Başlat Menüsü en baştan yerini almış ve burası istenildiği gibi düzenlenebiliyor. Klasik masaüstü ile Metro arayüzü arasındaki geçişler de ortadan kalkıyor.


OLAN BİTEN

WINDOWS

MAC OS X

à Microsoft, her yeni Windows versiyonunu satarak yıllarca çok başarılı bir iş modelini yönetti. Genellikle birkaç yıl aranın ardından gelen versiyonlar için lisans ücreti alıyorlar. Windows 10’da da aynısı olacak gibi görünüyor.

à Apple da önceden Microsoft gibi her Mac OS X sürümünü ücretli olarak kullanıcılara sunuyordu. Fakat artık her yıl yeni bir versiyon geliyor ve bu kullanıcılara ücretsiz olarak sunuluyor. Tıpkı iOS'ta olduğu gibi.

à Microsoft, pazarda görülen mobil cihazlara yönelme eğilimine dokunmatik ekran ve Metro arayüzüyle yanıt vermek istedi. Belki de sistem başarılıydı ama beklenen etkiyi yaratmadığı bir gerçek. Yine de Windows, dokunmatik PC'ler ile gelmeye devam edecek.

à Apple, mobil pazarda değişimin öncülerinden olsa da Mac OS X’in içine dokunmatik ekran deneyimini katmamak konusunda katı tavrını korumaya devam ediyor. Halen tek bir Mac modelinde bile dokunmatik ekran yok ve Yosemite sürümünde de dokunmatik ekran desteği gelmiyor.

à Microsoft, Windows 10’un giyilebilir cihazlardan güçlü PC’lere kadar tüm cihazlarda görev yapacağını söyledi. İşlemcileri farklı olacağından isimleri aynı olsa da kol saatinizde çalışan ile bilgisayarınızda çalışan Windows 10 arasında fark olacağı kesin. Bunların birbirleriyle iyi anlaşıp anlaşamayacağı konusunda da tereddütlerimiz var.

à Mac OS X Lion’dan bu yana Apple, iPhone ve iPad ile Mac’ler arasındaki etkileşimi artırmaya çalışıyor. Önceki versiyonlarda gelen özellikler ilk anda heyecan yaratmıştı fakat daha sonradan pek de pratik olmadığını fark ettik. Yosemite bu konuda ileri doğru birkaç adım daha atıyor ve bu kez gerçekten işe yarayacak gibi.

à Windows 8’de birçok kullanıcı Metro arayüzü ve klasik Windows araüyüzü arasında kaybolmuştu. Metro arayüzü, klasik arayüz, dokunmatik ekran, klavye fare derken ekosistemin genel deneyimi gelişemiyor.

à Mac OS X’de mobilden bilgisayarlara geçen özellikler de görüyoruz. Bildirim ekranları, çoklu dokunma özellikleri, uygulama mağazası ve akıllı telefonlardakileri andıran uygulamalar. Tanıdık bir deneyimi masaüstünde bulmak güzel hissettiriyor.

WINDOWS 10 İSMİ DOĞRU TERCİH Mİ?

GÜNCELLEME YAKLAŞIMI DEĞİŞECEK Mİ?

Microsoft, Windows 10 ismi konusunda kendine güvenen bir yaklaşım sergilese de bu versiyon sarsıcı bir değişim içermiyor. Yani ismi Windows 9 olsaydı da pek farketmezdi. Önemli olan kullanıcılara bu değişim hissini yaşatmak. Bunu sadece isim veremez. Versiyon 9’da pas geçtik demek de güzel bir imaj yaratmıyor.

Büyük markaların mobil pazarda deneyimlediği üzere kullanıcılar işletim sisteminde güncellemelere çok önem veriyor. Ancak Windows’ta ‘güncelleme’ dendiği zaman akla heyecan uyandırıcı yenilikler gelmiyor. Windows 10’da da şimdilik bir değişiklik yok. Acaba ürün piyasaya çıktığında gerçek bir değişim olacak mı?

17


OLAN BİTEN

14 MİLYON PİKSEL İLE İMAC DENEYİMİ

7

20p HD ekranlı ilk televizyonunuzu ne zaman satın aldığınızı hatırlıyor musunuz? Peki ya ilk Full HD televizyonunuz için kaç para ödediğinizi? Malesef teknoloji çok hızlı ilerliyor ve şu an kaç para verdiğinizi hatırlamaya çalıştığınız o televizyonunuz artık eskidi. Şu sıralar yüksek bir fiyat etiketine sahip olan 4K televizyonunuz ne kadar çabuk eskiyecek bunu kestiremiyoruz bile. Apple’ın 27 inçlik iMac’i şimdiden 5K çözünürlüğe ulaştı. Yani 27 inçlik bir ekranda 5120x2880 piksel çözünürlükten bahsediyoruz.

18

Bu 14 milyon piksel demek! Her saniye 14 megapiksellik görsellere bakıyorsunuz. Elbette bu kadar pikseli yönetmek kolay değil. Bu sebeple Apple, 3.5 GHz’den başlayan hızlara sahip intel işlemcilere yer veriyor. Grafik işlemcisi ise AMD’nin Radeon R9 serisinden. Tüm bunlar geçtiğimiz yıl incelen iMac gövdesinin içerisine sığdırılmış. Elbette buna sahip olmanın maliyeti düşük değil. Apple Türkiye, yeni iMac’i çok hızlı bir şekilde, tanıtıldığı gibi ülkemizde de satışa sundu ve 7299 TL’lik bir fiyat belirledi.

5K EKRAN EŞSİZ Mİ?

Apple’ın iMac’te kullandığı 5K ekran son yıllarda popülaritesi gittikçe artan yüksek çözünürlük trendinin bir sonucu. Aslında yüksek çözünürlüklü monitörler iMac’ten önce de piyasada vardı. Fakat Apple yine bunu daha iyi pazarlamayı başarıyor. Çok yakında rakiplerden de benzer ürünler gelecektir.


OLAN BİTEN

DAHA DETAYLI BİLGİ İÇİN

WWW.2FMAGAZINE.COM

D

AHA İNCE VE DAHA GÜÇLÜ: İPAD AIR 2

Apple’ın iPad Air isimlendirmesini sevmiyoruz. En azından bir iPad Pro gelene kadar böyle düşünmeye devam edeceğiz. Bu sebeple iPad Air 2 ismini de itici bulduk. Ancak bu, ürünün kendisi için geçerli değil. Çoğumuz bir cihazda gelişme olarak daha iyi bir ekran, daha iyi işlemci, daha güzel bir tasarım bekleriz. Ancak incelme ve hafifleme gibi yenilikler kendisini en çok hissetiren yenilikler arasındadır. iPad Air 2 de kullanıcıları 7mm’lik gövdesiyle kalbinden vuracaktır. Ayrıca işlemci de %40 daha hızlı ve pil ömrü 10 saat olarak kalmaya devam ediyor.

T

OUCH ID’Lİ İPAD MINI 3

Apple, iPad Mini’yi de bu yıl yeniliyor ama bu pek de önemli bir yenileme adımı değil. Nitekim Apple etkinliğinde de iPad Mini’ye çok az zaman ayrıldı. iPad Mini 3 için en kısa yoldan Touch ID özelliğine sahip iPad Mini 2 diyebiliriz. Aynı işlemci, aynı ekran ve aynı gövde kullanılmaya devam ediyor. Buradaki asıl soru şu: Touch ID için 100 dolar daha fazla ödenir mi?

E

N UCUZ MAC: MAC MINI

Apple’ın minik masaüstü bilgisayarı Mac Mini de güncellendi. Kabaca MacBook Pro donanımına sahip olan ürün artık 499 dolarlık başlangıç fiyatına sahip. Oyunseverler haricinde herkesin ihtiyacın cevabına verebilecek Mac Mini’nin daha üst seviye modellerinde 1 TB Fusion Drive da sunuluyor. Ancak bellek miktarını sonradan artırmak mümkün değil. Mac Mini’nin sorunu ise Türkiye fiyatı. Doların yükselmesi ve vergiler sebebiyle bu ürünün fiyatı 1500 TL seviyesine ulaşıyor. Monitörü olmayan giriş seviyesi bir bilgisayar için pek bir pahalı.

19


OLAN BİTEN

BİR MAC ALMANIZI SAĞLAYABİLECEK 10 YOSEMİTE ÖZELLİĞİ

İPHONE - MAC İŞBIRLİĞİ BİR ADIM ÖTEYE TAŞINIYOR

A

pple’ın bugünkü şöhreti ve başarısı hiç şüphesiz iPod, iPhone ve iPad gibi ürünlere dayanıyor. Eğer Apple, sadece bir bilgisayar üreticisi olarak yaşamaya çalışsaydı bugün çoktan iflas etmiş olurdu çünkü bir ara gerçekten kötü ürünler üretiyorlardı. Ancak Mac, iPhone - iPad gibi ürünlerin gölgesinde az satan bir ürün olarak devam etti. Bu durum zamanla bir avantaja dönüştü ve Apple’ın mobil pazarda başardıkları Mac OS X’e de yansımaya başladı. OS X Yosemite, bu gelişmenin zirvesini temsil ediyor.

20

Tıpkı iOS 7’de olduğu Mac OS X Yosemite’de de önemli tasarımsal değişiklikler mevcut. Logolarla birlikte birçok arayüzde farkı hissetmek mümkün.


OLAN BİTEN

1

2

3

6

1 ARAMA VE SMS

4

5

7

8

2 CONTINUITY

OS X Yosemite, iPhone’larla özel bir iletişime sahip. Bu sayede iPhone’unuz çaldığında onu Mac üzerinden de yanıtlayabiliyorsunuz.

Bu özellik ofis dokümanları üzerinde başladığınız bir işe diğer cihazda devam edebilmenizi sağlıyor. Yani iPhone, iPad ve Mac aynı dosyada çalışabiliyor

5 AİLE PAYLAŞIMI

6 DROPBOX GİBİ İCLOUD

Mac OS X Yosemite kullanıcıları artık aileleri için ortak hesap yaratabiliyor. Böylece beş kişi müzik, TV, kitap ve uygulamaları Mac üzerinde paylaşabiliyor.

Artık iCloud’a attığınız dosyalara tüm Apple cihazlarından ve hatta Windows PC’lerden erişebilmeniz mümkün. Tıpkı Dropbox gibi.

3 SPOTLIGHT

Spotlight artık yalnızca Mac içerisinde dosya arama değil Vikipedi sonuçlarına ulaşabilme, hesaplama ve birimler arası dönüştürme yeteneğine de sahip.

7 HOTSPOT

Artık Mac’iniz ve iPhone’unuz bir kez eşleştiğinde iPhone’a hiç dokunmadan hotspot yapabiliyorsunuz. Ayrıca iPhone’un pil durumu da Mac üzerinden görüntülenebiliyor.

4 GELİŞMİŞ AIRDROP

Yeni Airdrop, aynı ağa bağlı olan Mac, iPhone ve iPad cihazları arasında çok kolay dosya transferi imkanı sunuyor.

8 MAIL DROP

Apple’ın yeni e-posta uygulaması eklentilerde dosya boyutu derdini bitiriyor. Artık 5GB’lık bir dosyayı bile ek olarak göndermek mümkün. Bu dosyalar 30 gün boyunca aktif kalabiliyor.

21


OLAN BİTEN

ANDROID 5.0 LOLLIPOP Android cephesinde en büyük değişim android 4.0 ile yaşanmıştı. Daha sonra önemli değişiklikler içeren sürümler yayınlansa da, tasarım açısından pek fazla degısım yaşanmadı. Android ekosisteminde üçüncü parti arayüzlere destek verildiği için değişim ihtiyacını Apple’daki kadar hissetmiyorduk. Yine de Android’in biraz tazelenmeye ihtiyacı olduğunu Android 5.0’ı görünce fark ettik. Tasarım açısından önemli değişiklikler yapan Google, aslında mevcut sürümlerden sıkıldığımızı fark etmemizi sağladı. Tıpkı moda gibi, arayüz tasarımlarında da bir sadelik, bir gösteriş ön plana çıkıyor. Şimdilerde sadelik dönemini yaşıyoruz. Dolayısıyla Android 5.0 da, iOS 7’nin izinden giderek, çok daha sade bir yapıya geciş yapıyor. Google, kapsamlı bir çalışma yaparak, Android’in tüm arayüzlerini yeniden tasarlamiş. Bu arayüzü ilk olarak yeni Nexus modellerinde göreceğiz. Ama bizce en büyük etkisini Samsung, HTC, LG gibi firmaların modellerinde gösterecek. Ayrıca, mevcut cihazlara gelecek güncellemeler de size adeta yeni bir telefon satın almış gibi hissettirecek.

22


OLAN BİTEN

NEXUS 6

NEXUS 9

Google, Motorola’yı kısa süre önce satın aldığında bunun önemli bir gelişme olduğunu düşünmüştük. Fakat Google Motorola evliliği kısa sürdü ve şimdi Lenovo, Motorola ile ikinci evliliğini gerçekleştiriyor. Ancak Google, Motorola’dan tümüyle vazgeçmiş değil. Nexus 6’nın da arkasında Motorola’nın logosunu görüyoruz. Android 5.0’lı ilk akıllı telefon olan Nexus 6, 6 inçlik 2560 x 1440 piksel ekranı, 2.7 GHz hızında Snapdragon 805 4 çekirdekli işlemcisi ve 13MP kamerası ile üst düzey özelliklere sahip. Tasarım açısından Moto X’i andıran bu telefonun özelliklerinden biri de ‘Turbo Charge’. Bu özellik sayesinde 15 dakikalık şarj ile 6 saatlik kullanım süresi elde edilebiliyor. Nexus 6’nın fiyatı ise 649 dolar.

Nexus 9 ise Android 5.0 ile çalışan ilk tablet olma unvanına sahip. Fakat Google, Nexus 9 için Motorola yerine HTC ile çalışmış. Bu sebeple donanımı biraz farklı. Nexus 9’un kalbinde NVIDIA Tegra K1 işlemci görev yaparken ekran 8.9 inç büyüklüğünde 2048 x 1536 piksellik bir panelden oluşuyor. Bu çözünürlük Nexus 6’nın gerisinde kalsa da bir tablet için yeterli. Sonuçta gözlerimiz daha fazla pikseli ayırt edemiyor. Bize daha fazla pil ömrü verin! Bir HTC klasiği olarak Nexus 9’da metal detaylara rastlamak mümkün. Fakat tüm gövde yerine sadece yan çerçevede metal kullanılmış. Fiyatı 399 dolar.

NEXUS PLAYER Nexus 6 ve Nexus 9’un geleceğini tahmin ediyorduk. Fakat Nexus Player için herkes için sürpriz oldu. Google’ın televizyonlar için geliştirdiği Android TV işletim sistemini kullanan Nexus Player, küçük bir medya kullanıcısının özelliklerine sahip. Kalbinde 1.8 GHz hızında 4 çekirdekli bir intel Atom işlemci bulunan Player, filmlere, TV programlarına ve şarkılara erişmek için kullanılabiliyor. Ancak ekstra bir özellik daha var ki bizim asıl dikkatimizi çeken bu oldu: Nexus Player sayesinde Android oyunlarını TV’lerimizde oynamak mümkün olacak. Bu da OUYA’nın sonunu getirecek bir hamle olabilir.

Android 5.0, Google için rekabette en önemli adımlardan biri. Sadece Android tarafında değil, tüm ekosistem büyük bir değişim geçirmek zorunda. Artık daha akıllı TV’ler, daha akıllı otomobiller, daha fazla giyilebilir cihaz istiyoruz. Google, yeni dönemde tüm bu ihtiyaç verebilmek adına

gerekli adımları attı. İlk cihazların piyasaya sürülmesiyle de yeni dönem başlamış oldu. Google’ın bu konuda en büyük rakibi olan iOS’tan daha hızlı hareket ettiğini söyleyebiliriz. Microsoft ise şu an kayda değer bir adım atamadı. Dolayısıyla Android cephesinde işler iyi gidiyor gibi.

23


SEÇİM

EN GEEK USB BELLEKLER USB BELLEK OLARAK KULLANMAYA KIYAMAZSINIZ. FAVORİ KAHRAMLARINIZI TOPLAYIN VE EVİN EN GÜZEL KÖŞESİNE KOYUN... 1. DC Comics Flash 2. Star Wars Yoda 3. Star Wars R2-D2 4. DC Comics Joker 5. DC Comics Cat Woman 6. DC Comics Superman Her biri 49 TL bunlardanistiyorum.com

2

6

4

1

5

3

24


kanserledans

Ya sen, ya ben ya da sevdiğimiz kanserle dans etti, ediyoruz, edeceğiz... Kaynaklı ve araştırmaya dayalı bilgi, pozitif enerji, birebir ilgi ve gönüllülük esasına dayalı Kanserle Dans Derneği, mayıs 2013’ten bu yana hasta ve yakınlarına psikolojik ve sosyal destek ve bilgilendirme sağlıyor. Amacımız kanser erken tanı ve tarama konusunda farkındalık yaratmak ve kanser tedavisini hasta odaklı hale getirmek. www.kanserledans.com

@kanserledans


ASUS ZENFONE 4 Nasıl bir akıllı telefon istersiniz? Küçük ama yetenekli, orta boyda performanslı ya da tablete ihtiyaç bırakmayan türden bir tane... ZenFone serisinde herkese göre bir telefon var!

KÜÇÜK AMA YETENEKLİ

ZenFone 4, tarzınızı yansıtmak ve hayatınızın değişmezlerinden biri olmak için tasarlandı. Intel Atom 2520 işlemcisi ile akıcı bir deneyim sunar. SonicMaster teknolojisiyle üstün kalitede ses deneyimi yaşarken, PixelMaster ile de profesyonel kalitede fotoğraflar çekmeniz işten değil.

26


ADVERTORIAL

ASUS ZENFONE 5

BAMBAŞKA BİR ANDROID

Kolay, rahat ve şık; ZenFone 5 istediğiniz her şeye sahip. ZenFone 5, hayatınızı çok yönlü olarak geliştirmek için en iyi telefon deneyimini güçlü performansla beraber sunar. İşlemcisi ve verimli anten tasarımı sayesinde uzun batarya ömrünü, üstün performansla birleştirir.

27


ASUS ZENFONE 6 CEP BİLGİSAYARINIZ

HD ekranı, güçlü Intel Atom işlemcisi, çift SIM kart desteği, uzun pil ömrü, ergonomik ve şık tasarımı, ZenFone 6’yı ideal tabletfon kılıyor. Yüksek hızda veri indirme yeteneği muazzam bir web deneyimi sunarken, mobil oyunları 6 inçlik ekranında yeniden keşfedeceksiniz.

28


ADVERTORIAL

ZENFONE VIEW FLIP COVER AKILLI VE İŞLEVSEL KILIF

ZenFone 5 ve ZenFone 6 için özel olarak geliştirilen View Flip Cover’lar, kılıfın kapağını açmanıza gerek kalmadan zamanı, e-postalarınızı, mesajlarınızı ve gelen aramaları görmenize olanak tanır. Kırmızı, gri ve siyah renk seçeneklerine sahip bu akıllı kılıf ile telefonunuz çizilmelere karşı güvende kalır.

29


GÜNDEM

EBOLA

30

KORKMANIZ

VE

KORKMAMANIZ

GEREKENLER


GÜNDEM

EBOLA, TAŞIYICISINI GÖZDEN KAÇMAYACAK ŞEKİLDE HASTA ETMEDEN ÖNCE DİĞER İNSANLARA BULAŞAMIYOR

E

bola’dan korkmalısınız. Fakat medyada yansıtıldığı için aklınız çıkarcasına korkmanız için Batı Afrika’da yaşıyor olmanız gerekiyor. Türkiye’de yaşadığınızı varsayıyoruz, bu yüzden yalnızca aklınızın bir köşesinde olsa yeterli. Ebola’nın Afrika’dan Avrupa ve ABD’ye taşınması, bu ölümcül virüsü sosyal medya troll’lerinin eğlencesi haline getirdi. Ebola’yı tanımayan insanlar da, sokakta yürürken düşüp ölecekleri kanısına kapıldı. Ebola’nın Türkiye’de büyük

bir problem olması ve önüne geçilemeyecek bir salgın haline gelmesi pek mümkün görünmüyor. Bunun sebeplerinden ilki, diğer hastalıklar gibi kolayca bulaşmaması; grip gibi hava aracılığıyla insandan insana geçemiyor. Ebola virüsünü kapmak için, virüsü taşıyan bir insandan çıkan ter, idrar, salya gibi sıvılarla doğrudan temas etmek gerekiyor. Daha da önemlisi, Ebola virüsü son safhaya ulaşıp taşıyıcısını yüksek ateş ve

mide bulantısı semptomlarıyla hasta etmediği sürece, virüs bulaşıcı değil. Bu gerçeklerin es geçilerek, Ebola’nın gittiği ülkeyi öldürdüğü odağında yapılan haberler, insanların toplu taşıma araçlarından ve uçaklardan tedirgin olmalarına sebep oluyor. Tüm bu abartıların yersiz olduğunu açıklamak için, ünlü Ebola virüsünün bulaşmadan enfeksiyona ve hastalıktan ölüme kadar insan vücudunda neler yaptığını mercek altına aldık. İşte Ebola’nın macerası...

31


GÜNDEM

BULAŞMA “Virüs insandan insana kolayca geçmiyor. Öyleymiş gibi görünüyor ama değil. Herhalde Ebola korkunç olduğu için böyle düşünülüyor” diyor DePauw Üniversitesi biyokimyacılarından Sharon Crary. Kendisi uzun süredir Ebola üzerinde çalışıyor ve virüs ile savaşta en ön saflarda yer alıyor. Hatta, 2000 yılında Uganda’nın Gulu şehrinde patlak veren Ebola salgınına karşı gönderilen ilk ekipte de yer almıştı. Ebola, grip ile karşılaştırıldığında pek hantal bir bulaşıcı. Aslına bakarsanız, kızamık bile Türkiye’de daha hızlı yayılıyor ki insanlar artık çocuklarını düzenli olarak aşılatmıyor. Bilim insanları, kızamık hastalarının, virüsü ortalama 18 kişiye daha bulaştırdıklarını belirtirken, Ebola’da bu rakam iki civarında. Ebola kızamık ve gribal enfeksiyon gibi sinsi ilerleyen bir yapıya sahip değil, hava aracılığıyla ve insanı ayakta duramayacak hale getiren gözardı edilemez semptomları kendini göstermeden bulaşamıyor. Ebola yalnızca kan, ter, meni, idrar gibi vücut sıvıları ile bir insandan ötekine sıçrayabiliyor.

“vİrüs İnsandan İnsana kolayca geçmİYor. Öyle gİbİ görünüyor ama değİl’’

32


GÜNDEM

ENFEKSİYON Her ne kadar insandan insana bulaşması zor olsa da, bir kez bulaştıktan sonra Ebola insana ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor ve onu ölüme götürüyor. Ebola’nın bir tedavisi yok. Tıp henüz hantal haliyle bu denli yayılmayı başaran bu katile herhangi bir çözüm bulabilmiş değil. Virüs insana bulaştığında, onun kontrolünü ele alıyor ve yüksek ateş silahını o kadar iyi kullanıyor ki, kanlı ishal ve kusma gibi zincirleme semptomlara sebep olabiliyor. Ebola, ince ve uzun bir yapıya sahip; nefret etmeden bakarsanız, onu mikroskobik bir spagettiye benzeteceksiniz. İnsanın içine girdiği zaman, ilk olarak bağışıklık sistemine saldırıyor ve en güçlü kaleyi düşürüyor. Ardından karaciğeri, böbrekleri ve damarların içerisindeki kan hücrelerini hedef alıyor. Ebola vücuda karşı en büyük taaruzunu hücreleri ele geçirdiği zaman başlatıyor. Hemen kendi genomunun kopyalarını oluşturuyor ve normalde hücrelere kendi proteinlerini üretme olanağı sağlayan sistemi ele geçirerek, kendi protein fabrikasına sahip oluyor. Bu proteinler olgun virüs partiküllerini besliyor ve onlar da tepeden tırnağa vücutta ele geçirilecek başka hücreler arıyor.

HASTALIK VE ÖLÜM Virüsün kuluçka süresi iki gün ile üç hafta arasında değişiklik gösteriyor. Hastaların büyük çoğunluğu ise semptomları yedi ile 10 gün arasında göstermeye başlıyor. Bu basit semptomların bildiğimiz grip ile karıştırılması kuvvetle muhtemel fakat hastanın vücudunda yaşananların grip ile uzaktan yakından alakası yok. Semptomlar ortaya çıktığında, hastanın karaciğeri saldırıya uğramış oluyor ve beraberinde birçok acı getiriyor. Kan hücreleri virüs tarafından ele geçirildiği için, hem iç hem de dış kanama başlıyor. Ebola ile vücut arasındaki çekişme sürdükçe, organ yetmezliği tehlikesi baş gösteriyor. Kan hücreleirnden ve organlardan sızan sıvı, kan basıncını düşüyor. Tüm bunlar bir araya geldiğinde de, düşük kan basıncı, elektrolit dengesizliği ve organ yetmezliğinin ölümcül kombinasyonu ortaya çıkmış oluyor. Kimse Ebola’nın vücut dışında tam olarak ne kadar hayatta kalabildiğini bilmiyor fakat 2007 yılında yapılan bir deney, Afrika sıcağında vücut dışına çıkan kanda altı saate kadar yaşayabildiğini gösterdi. 33


NE İZLEMELİ?

2014’ÜN EN İYİ KİTAP FİLMLERİ

EDGE OF TOMORROW

T

om Cruise’un en parlak dönemini yaşadığını söyleyemeyiz fakat Japon yazar Hiroshi Sakurazaka’nın 2009 yılında kaleme aldığı All You Need is Kill’den uyarlanan Edge of Tomorrow, “bir 10 yılın daha var Tom” dedirtiyor. Dev bütçeli bu bilim kurgu-aksiyon melezinde, basit bir asker olan Tom, kendini kısır bir zaman döngüsünün içerisinde buluyor.

SONSUZ SAVAŞ Günümüz bilim kurgu filmlerinin “bakın gelecek böyle olacak” deme saplantısı, Edge of Tomorrow’da yok. Her şey, söz konusu savaş alanında o günde olup bitiyor. Mekan ve konu olabildiğince sabit tutulduğundan, hikaye sürekli heyecan verici bir şekilde derinleşiyor.

BATTANİYE ALTINDA AĞLATANLAR Serena Büyük Buhran döneminde geçen Serena, Jennifer Lawrance ve Bradley Cooper önderliğinde 12 Kasım’da beyaz perdeye taşınacak.

34

This Is Where I Leave You İnsan zamanla ailesinden kopabiliyor. Madem kopmuş, bırakın öyle kalsın! Ama yok, illa kalbimizi dağlayacaksınız...

THE MONUMENTS MEN YİNE HOLLWOOD, YİNE II. DÜNYA SAVAŞI Listemizdeki üç tane II. Dünya Savaşı romanından devşirilen film var ve bu da onlardan biri. Kadrosu göz kamaştıran bu yapımda, paha biçilemez sanat eserlerini Nazi’lerin elinden kurtarıp, gerçek sahiplerine geri götürmeye çalışan ekibin çılgın maceralarını izliyoruz.


NE İZLEMELİ?

A WALK AMONG THE TOMBSTONES

Suç romanları yazan Lawrance Block’un hayat verdiği Matthew Scudder karakteri, Liam Neeson’ın küçükken kaybettiği kardeşi çıksa şaşırmayız. Eski bir polis olan Scudder, artık özel bir dedektif ve son işi, mafya babasının eşini kimin kaçırıp öldürdüğünü bulmak. Taken gibi bir film olduğunu tahmin etmek güç değil. Neeson yine suçluları arayıp, doğduklarına pişman etme peşinde.

ARTIK KİMSE YENİ BİR TAKEN FİLMİNİ MANTIKEN KABUL EDEMEYECEĞİ İÇİN

GONE GIRL

UNBROKEN

BEN AFFLECK’İN BAŞI BELADA

ANGELINA JOLIE YÖNETMEN KOLTUĞUNDA

Karısı ortadan kaybolan adam (Ben Affleck), medyanın ürettiği komplo teorileriyle olayın bir numaralı şüphelisi haline gelir. David Fincher, bu sarsıcı romanın bunaltıcı atmosferini ustalıkla beyaz perdeye taşıyor.

Laura Hillenbrand’ın kaleme aldığı olimpik koşucu Louis Zamperini’nin yaşam öyküsü, Angelina Jolie’nin yönetmenliğinde beyaz perdeye taşındı. Böylece, listemiz de erkek egemenliğinden kurtulmuş oldu.

A LONG WAY DOWN İNİŞLER, ÇIKIŞLAR VE MUTLU SON

THE IMITATION GAME SAVAŞI KAZANDIRAN MATEMATİK DEHASI Andrew Hodges’ın The Enigma adıyla kaleme aldığı Alan Turing biyografisi, 1983 yılında, yani Turing intihar ettikten 30 yıl sonra yazıldı ve hâlâ en iyi klasikler arasında yer alıyor. Eşine az rastlanır bir matematik dehası olan Turing, II. Dünya Savaşı’nda Alman kodlarını

kırarak, savaşı gidişatında büyük rol oynadı. Sherlock ile yıldızı iyiden iyiye parlayan, daha önce beyaz perdede Stephen King ve Julian Assange’ı da canlandıran Benedict Cumberbatch başrolü üstleniyor. The Imitation Game, 21 Kasım’da vizyona girecek.

Birbirini tanımayan dört umutsuz insan, intihar etmek için çıktıkları dev binanın çatısında şans eseri buluşurlar ve birbirlerini yaşama konusunda ikna ederler. Bir arada göreceğimizi tahmin etmediğimiz yıldızlar Pierce Brosnan, Toni Collette, Imogen Poots ve Aaron Paul başrolü paylaşıyor.

35


SINAMA

ASUS ZENBOOK UX303LN

ÇOK AMAÇLI, ŞIK, İNANILMAZ GÜÇLÜ Asus’un yeni Zenbook’u ile geçirdiğimiz bir ayda, UX303LN’in narin görünüşünün ardında gerçek bir canavar sakladığını gördük. UX303LN, ilk bakışta Starbucks’a giderken yanınıza alıp, kahvenizi yudumlarken The New Yorker okumanız için yapılmış bir dizüstüne benziyor. Yanılmışız. Tahminimiz, Asus mühendisleri “her şeyden bol bol koyalım” diyerek yola çıkmışlar ve ortaya UX303LN çıkmış. UX303LN bir ultrabook ve segmentin diğer üyeleri gibi çok ince ve hafif. Tasarımını takdir etmemek için Jonathan Ive olmak gerekiyor.

36

UX303LN, Intel Core i7 işlemciyi ve NVIDIA GeForce 840M grafik kartını bir araya getiriyor. Yani, gelsin FIFA 15, gitsin The Elder Scrolls V Skyrim! Oyunları şımarık bir biçimde üst düzey (en üst değil) ayarlarda oynadık ve herhangi bir sorun yaşamadık. Bu dizüstünü özel kılan yegane yanı ekranı. 13,3 inç ekranından QHD+ (3200x1800p) çözünürlük sunuyor. Asıl sürpriz ise ekranın dokunmatik olması. Bilgisayarı kullanmaya başladıktan kısa bir süre sonra, touchpad’in pabucunu dama attık. Teknik Özellikler

à Intel Core i7 işlemci à 256 GB SSD depolama à 13.3” QHD+ dokunmatik ekran à 12 GB bellek à NVIDIA GeForce 840M grafik kartı à Windows 8.1

3799TL ASUS.COM/TR

çok ağır kaldırmayın En üst ayarlarda oyun oynamak istedimizde ısındı. İşin garip kısmı, aynı ayarları başka bir zaman denediğimizde, hiç sorun yaşamadık. Garip...


SINAMA

UX303LN İLE GEÇEN BİR AY UX303LN’i bir ay boyunca hem iş hem de eğlence için kullandık. İşte notlarımız:

GÖRÜYORUM!

13,3 inçlik bir ekranın QHD+ çözünürlük sunması demek, dibine girseniz bile pikselleri tek tek ayıramayacağınız anlamına geliyor; tek kelimeyle muhteşem! Ekran muazzam derecede parlak ve sunduğu renkler de doygun. Öte yandan, çözünürlüğü sıradışı olduğu için, birçok uygulama uyumsuzluk gösteriyor. Minnacık pencereler ve yazılar can sıkıcı olabiliyor.

SENİ HİÇ SEVMEDİM TRACKPAD

Dokunmatik ekran sağ olsun, UX303LN’in takır tukur ses çıkaran touchpad’ini kullanmak zorunda kalmadık.

ÖZET

J Çok şık, ince ve hafif. J Performansı muhteşem! J Dokunmatik ekran deneyimi süper. f Fiyatı herkesin kesesine göre değil. K Oyunlarda zaman zaman ısınabiliyor. K Çoğu uygulama QHD+ uyumlu değil.

j 4/5

İş veya oyun için yeni bir dizüstü almayı planlıyorsanız, Zenbook UX303LN listenizin tepesinde olmalı.

37


SINAMA

PHILIPS CITISCAPE FRAMES

MÜZİĞİ GİTTİĞİNİZ HER YERE GÖTÜRÜN Philips’in bir hayli uzun isimli bu kulaklığı (CitiScape Frames SHL5705BK), kırılgan görünümünden beklenmeyecek kadar güçlü sesleri ve basları kulağınıza fısıldıyor. Her gün büyük şehrin ölümcül trafiğine göğüs gerebiliyorsak, bunda müzin payı büyük. Tabii bir de Candy Crush Saga’nın... Philips, CitiScape Frames ile şehrin hızlı temposunda sürekli olarak yanınızda taşıyabileceğiniz ve müziği yüksek kaliteyle gittiğiniz her yere götürebileceğiniz bir alternatif sunduğunu iddia ediyor. 2f ekibi

38

olarak, minibüslerden metrobüslere, şehrin tüm çilelerini bu kulaklık ile yaşadık ve Philips’in iddiasının doğruluğunu test ettik. CitiScape Frames’in taç bölümünde kot kumaşı kullanılmış ve bu ayrıntı tahmin ettiğimizden daha çok hoşumuza gitti. Kulaklık genel olarak şık fakat kırılgan görünüyor. Kaldı ki, elinize aldığınızda da “ben bunu kırarım” diyorsanız. Kırmayın... Kulağınıza taktığınızda, bu katlanabilir minikten beklemediğiniz bir sesle karşılaşıyorsunuz. Basları eh fakat sesleri gerçekten çok temiz. Teknik Özellikler

à 40 mm sürücülerà Kapalı akustik sistem à Katlanabilir yapı à Kablolu à 117 gram

250TL PHILIPS.COM.TR

HER YERE GELİR 129 gramlık iPhone 6’dan daha hafif bu kulaklık, katlanabilir yapısı sayesinde, çantanızda güneş gözlüğünüz kadar yer kaplıyor.


SINAMA

SHL5705BK İLE GEÇEN BİR AY SHL5705BK’yi bir ay boyunca gittiğimiz her yere yanımızda götürdük ve her türlü müziği dinledik. İşte notlarımız:

METROBÜS ONAYLI

Kulaklığın kapalı akustik sistemi, son seste bile olsa dinlediğiniz şarkının yanınızdakileri rahatsız etmesini önlüyor. Kulak yastıkları rahat fakat kulak üstü olduğundan çok uzun süre rahatsız olmadan kullanabilmek mümkün değil.

NE İSTEDİĞİNİZE BAĞLI

SHL5705BK satın alabileceğiniz en iyi ses deneyimini sunmuyor. Fakat üst düzey taşınabilirlik özellikleri ve temiz sesleri gerçekten takdire şayan. Kısacası, kulaklığın size uygun olup olmadığı, neye ihtiyacınız olduğuna göre değişir. Trafikteyken müzik dinlemek veya film izlemek için kullanacaksanız, neden olmasın?

ÖZET

J Şık ve taşınabilir. J Sesleri çok temiz. J Müziği dışarıya iletmiyor. K Plastiği ucuz hissetiriyor.

f 3/5

Günlük kullanım için iyi, hatta ideal bir kulaklık. Fakat ses mükemmelliyetçileri için yeterli olmayacaktır.

39


SINAMA Dr. Dre Beats Pill 449 TL / apple.com.tr

B

‘‘ 40

EBEKLERİN DIŞ DÜNYA İLE İLETİŞİMİNİN ANNE KARNINDA BAŞLADIĞINI ARTIK HEPİMİZ BİLİYORUZ‘‘


ANNE vs

SINAMA

PROFESYONEL ANNE GAMZE MALKOÇ, GÜNLÜK SORUNLARIN ÜSTESİNDEN TEKNOLOJİ İLE GELİYOR

B

ebeklerin dış dünya ile iletişiminin anne karnında başladığını artık hepimiz biliyoruz. Anne karnından aşina oldukları sesleri, dünyaya geldikten sonra işittiklerinde de kendilerini güvende hissediyorlar. Bu yüzden, ağlayan bir yeni doğanın, anne ve babasının sesini duyduğunda sakinleşip, doğum travmasını daha kolay atlattığı düşünülüyor. Bu bilgilerin doğruluğunu, doğumdan bir gün önce yaşayarak öğrenince, kendimizi anlatamayacağımız duygular içerisinde bulmuştuk. Erken doğum ihtimali sebebiyle hastanede yatıyordum. Doğumdan bir önceki günün akşamıydı. Kızım Berra, 33. haftasına girmek üzereydi. Biz eşimle, doğumun riskleri ve yoğun bakım süreci hakkında konuşuyorduk. Duygu karmaşası içinde ağlıyordum; bebeğimde olumsuz bir durum yaşanır mı, onu kaybeder miyiz diye endişeleniyordum. Tüm bunlar yaşanırken, NST adı verilen, bebeğin kalp atışını ve annenin sancısını ölçen makine göbeğime bağlıydı. Berra’nın ortalama kalp atışı 135’ken, ben ağlamaya başlayınca 160’lara çıktı. Ekranda bu sayıyı görünce eşim, kızımın ilk aşkı babası, karnıma dokunarak, kızımızla konuşmaya ve sakinleştirici cümleler söylemeye başladı. Bir de ne görelim, kalp atışı 130’lara indi! Bizi bu kadar fark ediyor oluşuna ve bu değişime inanamamıştık.

KOLİKLİ BEBEK

Berra doğmuş, 18 gün yoğun bakım sürecini tamamlamış ve evimizdeki ilk günü başlamıştı. Birçok bebek ve özellikle doğumu travmalı olan bebekler, ‘kolik’ denilen, insanı aciz ve çaresiz bırakan bir süreç yaşar. Onlara ’kolikli bebek’ denir. Tüm gün melek gibi davranır, akşam 19:00 civarı, sebebini asla bilemeyeceğiniz, yaklaşık 3 saat süren bir ağlama seansının baş kahramanı olurlar. Biz de bir anda kendimizi bu ağlama nöbetleri ile cebelleşirken bulmuştuk... İlk olarak tecrübeli anne ve babalar ile iletişime geçtik. Önerdikleri birçok yol aklımıza yatmadı. Çünkü birçoğu, bebeğin gazı olduğu için ağladığını ve rahatlatması için, rezene çayı, anason çayı ve hatta muskat rendesi gibi besinleri kullanmamızı öneriyorlardı. Annelik iç sesim ise bütün bunlara hayır diyordu!

WHITE NOISE

Sonra aklıma müzik geldi ve yaptığım araştırmalar sonucu ‘white noise’ diye bir tanıma ulaştım. Hani arabaya binen bebekler sakinleşir ve uyur ve hatta benim gibi birçok yetişkinde de benzer etki devam eder ya, işte bunun sebebinin white noise, yani beyaz gürültü olduğunu öğrendim. Araştırmaya devam edince, kolikli bebekler için özel oluşturulmuş beyaz gürültü CD’lerinin bile var olduğunu fark ettim. Beyaz gürültü mantığı ile hazırlanmış akıllı telefon uygulamaları ile çok daha pratik çözümler de buldum. Peki ama bu pratik çözümleri uygulamak riskli değil miydi? Uygulamayı telefona indirip, bu cihazı bebeğe yakın mesafede saatlerce onu açık tutmak ne kadar doğru diye kara kara düşünmeye başladım. Bu ikilem arasında gelgitler yaşarken, kurtarıcımla karşılaştım: Kablosuz çalışan, taşınabilir, minik bir hoparlör.

TEKNOLOJİ İLAÇ NİYETİNE

İlk işim, en yakın teknoloji mağazasına gidip, Beats Pill isimli bu küçük ve sevimli hoparlörden almak oldu. Eve geldim, hoparlörü şarja taktım, telefonum ile Bluetooth bağlantısını saniyesinde kurdum ve uygulamayı açtım. Evet, gerçekten çalışıyordu! O an, hayatın sırrını bulmuşum gibi hissettiğimi şu an bile gülerek hatırlıyorum. Ve başladım Berra’nın ağlama nöbetini beklemeyi... Saat 19.01 olduğunda, kurulu saat gibi başlamıştı. Hemen uygulamayı çalıştırdım, hoparlörü bebek odasında, rafın üzerine koydum ve bekledim. O da ne; Berra’nın ağlama şiddeti azalıyordu ve yaklaşık 5 dakika sonra da sustu ve hatta uyudu! Evde sessiz mutluluk çığlıkları, ne yapacağımızı bilemeyen bir anne ve bir baba modeliydik. Bir 10 dakika geçti ve bizim beynimiz beyaz gürültüden dolayı uğuldamaya başlamıştı. Nasıl olsa uyudu, kapatalım dedik ve sihirli atmosferi bozduk. Berra kaldığı yerden ağlamaya devam etmeye başladı. El mahkum, yeniden açtık. Pill’in şarjının oldukça iyi dayandığını fark ettik. Telefonla ses şiddetini ayarlayabilmek ve müzikler arasında geçiş yapmak da pek bir kolaylık oldu. Her gün aynı sesi duymak, beyaz gürültünün Berra üzerindeki etkisinin azalmasına neden olmuştu ve uyku süreleri değişkenlik gösteriyordu. Ben de telefonuma, günlük hayattan birkaç ses kaydettim. Mesela kek yaparken mikser sesini kayıt ettim, aspiratör çalıştırdığımda da, aspiratör sesini. Bir de Buzuki Orhan’ın kolikli bebekler için hazırladığı ses kayıtlarını telefonuma indirince, gerçek aile saadetine ulaşmış olduk.

VE BEBEK HAREKETLENİR...

Gel zaman git zaman, Berra büyüyüp, hareketlenip, evin içerisinde dolaşmaya başlayınca, bu hoparlörün nasıl doğru bir tercih olduğunu çok daha iyi anladım. Küçük bir CD çalar almış olsaydık, fişe takmamız gerekecekti. Bizim evde prizler yere çok yakın. Ya uzatmalı kablo kullanıp, cihazı yükseğe koyacaktım ya da yerde her türlü darbeye maruz bırakacaktım. Lakin iki kullanım şekli de, bebekli evin güvenlik kurallarına oldukça ters. Ve ayrıca hiçbir CD çalar, bu hoparlör kadar pratik olamaz. Tatile giderken, pazar günleri ormana gittiğimizde veya bebekken anneanne evinde hep yanımızda oldu. 2 sene önce sakinleşmesi ve uyuması için yanımızda taşıyorduk, şimdi ailecek çocuk şarkıları söylemek veya kızım uyuduğu zaman, anne ve babanın romantik dakikalar yaşaması için hep elimizin altında. Unutmayın, müzik yaşamın kaynağı, ruhun gıdası. Her zaman en işlevsel cihazlar ile maksimum huzur ve keyif yaşamanızı dilerim.

41


PHOTOKINA

2014

Her yıl Almanya’nın Köln şehrinde gerçekleştirilen Photokina, hep dünyanın en önemli fotoğrafçılık etkinliklerinden biri olarak adlandırılırdı. Fakat bu yıl Photokina adeta kendini de aştı ve bizleri onlarca farklı lens ve fotoğraf makinesiyle buluşturdu.


KAPAK KONUSU

CANON EOS 7D MARK II

Canon EOS 7D, uygun fiyatlı bir ‘spor’ fotoğraf makinesi olarak piyasaya sürülse de güçlü gövdesi ve video özellikleri sebebiyle çok geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşmayı başardı. Fakat rakiplerin ardı ardına gelen hamleleri sonrasında Canon’un da 7D’yi yenilemesi gerekliydi. Bu hamle nihayet Photokina’da geldi. Canon EOS 7D, 20.2 MP bir sensörle birlikte geliyor. Ancak asıl büyük yenilik 65 noktalı AF sistemi. Bu sisteme ek olarak çift DIGIC 6 işlemci ve yeni aynı mekanizması sayesinde saniyede 10 kare fotoğraf çekebilmek mümkün. Tüm bunlar 5D Mark III’e çok benzeyen dayanıklı bir gövde içerisinde, ergonomik iyileştirmelerle birlikte sunuluyor. 7D Mark II’nin tek eksiği Wi-Fi özelliğinin bulunmaması. Fiyatı 1799 dolar. CANON EOS 7D MARK II

43


KAPAK KONUSU

NIKON D750

Nikon D750, D610 ve D810’un birleşiminden oluşmuş bir model gibi görünse de, önemli yenilikler sunuyor. D810’dan 51 noktalı AF sistemi, dayanıklı gövde ve video özelliklerini alan D750’de, D610’da kullanılan 24MP sensör görev yapıyor. D750’yi kardeşlerinden farklı kılan ise sahip olduğu yeni özellikler. D750, Nikon’un ürün gamında ekranı hareket edebilen ilk Full Frame model olma unvanına sahip. Ayrıca dahili Wi-Fi ve saniyede 6.5 kare fotoğraf çekebilme özelliği de kardeşlerinden üstün olmasını sağlıyor. Fiyatı ise D610’a daha yakın: 2299 dolar. Keşke Nikon, D610 yerine bu modeli üretseymiş diye düşünmedik değil. D610 almak artık biraz mantıksız olur.

44


KAPAK KONUSU

LEICA X (TYP 113)

Leica’yı hepimiz efsanesi M serisiyle tanıyor olsak da, son zamanlarda aynasız ve büyük sensörlü kompakt makineleri de çok ciddiye alıyor. Açıkçası bu konuda ilk hamleler Panasonic, Sony ve Olympus gibi rakipleri karşısında zayıf kalmıştı. Ancak Leica farkı yeni modellerle birlikte kendini hissettirmeye başlıyor. Leica X, daha önce Leica X1 ve X2’nin yer aldığı serinin yeni modeli. Leica, en çok eleştirilen özellik olan lensi sonunda f2.8’den f1.7’ye terfi ettirmiş. 23mm lens artık rakiplerinden de iyi. 16MP APS-C sensör korunurken otomatik odak hızı da geliştirilmiş. En güzeli ise Leica sadeliğiyle çok çekici görünen gövde tasarımı.

LUMIX G VARIO 35-100MM F4.0-5.6

Panasonic’in GM serisi için tasarladığı yeni 35-100mm lensi, telefoto bir lens için oldukça küçük boyutlara sahip. Mega O.I.S görüntü sabitleyiciye sahip olan lens, f4 - 5.6 diyaframıyla biraz zayıf kalıyor ama 399 dolarlık fiyatı uygun. LEICA X (TYP 113)

45


KAPAK KONUSU

PANASONIC DMC- LX100

Panasonic LX7, kompakt bir model olmasına rağmen sahip olduğu metal gövde, ergonomik tasarım ve dijital vizör ile rakipleri arasından sıyrılmayı başarıyordu. Ancak 1/1.7 inçlik sensör çok küçüktü ve birçok kişi için yetersizdi. Bu sebeple uzun bir süredir LX7’nin yerini alacak daha büyük sensörlü bir model bekliyorduk. İşte, LX100 o beklediğimiz model! Boyutları biraz büyümüş olsa da, metal gövde, ergonomik tasarım ve 2.7 milyon noktalı vizöre sahip olan LX100, artık çok daha büyük olan Four Thirds sensörü kullanıyor. Sabit lensi 24-75mm aralığında f2.8 - f4 diyafram sunabiliyor. Tüm bunlar, 4K video yeteneğiyle birleştirilmiş ve gerçekten iddialı bir model ortaya çıkmış. Fiyatı ise 899 dolar.

46

SONY ALPHA QX1

Sony’nin akıllı telefonlara takılmak üzere geliştirdiği QX ailesi en başından beri ilginç bir fikirdi. Şimdi her şey daha da ilginç hale geldi çünkü QX ailesinin en yeni üyesi APS-C sensörlü, değiştirilebilir lensli bir model. Yani artık akıllı telefonunuza bir NEX fotoğraf makinesini ekleyebiliyorsunuz.


KAPAK KONUSU

M.ZUIKO ED 40-150MM F2.8 PRO Olympus’un Pro serisinde yer alan yeni lensi, 80-300mm eşdeğerinde sunduğu f2.8 diyafram ile dikkatleri üzerine çekiyor. Suya, toza ve donmaya karşı dayanıklı bu lensin zayıf yanı ise bir aynasız makine için çok büyük olması. Fiyatı ise 1499 dolar.

FUJIFILM X30

Fujifilm X30 da kendi segmentinde en iddialı modellerden biri ancak onun sensörü LX100 gibi büyümemiş. Birçok açıdan değişime uğrayan modelin kalbindeki 2/3 inçlik 12MP sensör aynı kalmış. Küçük olmasına rağmen X100 modelini andıran bir tasarıma sahip olan X30, ergonomik açıdan oldukça başarılı çünkü üzerinde birçok direk kontrol tuşu var. Çok güzel göründüğünü de söylemeden edemeyeceğiz. Yüksek çözünürlüklü vizör, 3 inçlik ekran, dahili Wi-Fi gibi özelliklere sahip olan X30’un sabit lensi ise 28-112mm aralığını sunuyor. Keşke o sensör o kadar küçük olmasaydı... Fiyatı ise 599 dolar olarak açıklandı. Yani küçük sensör karşılığında LX100’den 300 dolar daha ucuz.

FUJIFILM X30

47


KAPAK KONUSU

PENTAX Q-S1

Pentax’ın küçücük sensörlü değiştirilebilir lensli makine ısrarı Photokina’da devam etti. Firmanın Q serisine eklediği yeni modeli yine 1/1.7 inçlik 12MP bir sensör kullanıyor. Bu sensör neredeyse bir akıllı telefonun fotoğraf sensörüyle aynı boyutlarda. Buna rağmen makine değiştirilebilir lensli bir yapıya sahip. Sadece bu model için özel olarak üretilen Pentax lenslerinden satın alarak farklı açılar elde edilebiliyor. Fakat sorun şu ki, lens sayısı oldukça az. Ama Q-S1’i yerden yere de vurmayalım. Zira bu küçük makine kit lensiyle birlikte 499 dolara satılıyor. Yani fiyatı nispeten makul. Ayrıca biraz büyük görünmesine karşın aslında sadece avcunuz kadar boyutları var. Sizi bilmeyiz ama biz görünüşünü de çok sevimli bulduk.

48


KAPAK KONUSU

PANASONIC LUMIX GM5

Avuç içine sığacak kadar küçük bir gövde, değiştirilebilir lensli yapı ve büyük bir sensörden mi bahsetmiştik? Tam da Panasonic Lumix DMC-GM5’i tarif etmişiz. Four Thirds sensörü çok küçük bir gövdeye sığdırmayı başaran Lumix GM5, böylece geniş lens seçeneklerinden faydalanabiliyor. Ama elbette makinenin boyutlarıyla uyumlu olması adına Panasonic lensleri tercih etmek daha faydalı olur. 3 inç dokunmatik ekran, 1.2 milyon noktalı vizör, dahili Wi-Fi ve ergonomik tasarım ile ihityacınız olan tüm özellikler sunan GM5’in flaşı da kutuya dahil. 12-32mm lensiyle birlikte 899 dolara satılacak. GM5 de çok güzel görünüyor...

FUJIFILM XF 50-140MM F2.8

PANASONIC LUMIX GM5

Fujifilm’in yeni 50-140mm lensi de telefoto olmasına rağmen sunduğu f2.8 diyafram ile kendini sevdiriyor. Üstelik toza ve suya karşı da dayanıklı. Ancak onun sorunu da aynasız bir makine için çok büyük olması. 1599 dolarlık fiyatı da cabası.

49


PLANETSIDE 2... ILE NASIL TANIŞTIM VE BANA GERÇEK TAKIM OYUNUNU NASIL ÖĞRETTI?

P

C oyuncuları için yeni PC, yeni oyunlar anlamına gelir. Ben de yeni ASUS UX303’üm ile kaynaşmak için yeni oyun arayışına girdim. İhtiyacım olan, FIFA 15’in yanı sıra ‘tadımlık’ niyetine bilgisayarımda yüklü olacak ve FPS açlığımı dindirecek bir oyundu. Hem UX303’ün tam olarak neler yapabileceğini bilmediğimden, hem de cimriliğim tuttuğundan, Titanfall gibi afili bir yapım satın almak yerine, 0,02 TL paramın olduğu Steam’e girdim ve doğrudan ‘Oynaması Ücretsiz’ kategorisine gittim. Team Fortress 2, Warframe, War Thunder, Heroes & Generals; bunlardan hiçbiri ilgimi çekmedi. Kaldı ki aralarından birkaçını daha önce oynamıştım. Tüm bunlardan, bir şekilde ayrışan bir ücretsiz oyun için araştırmaya devam ettim; ilgi çekici bir oyun bulduğumda, hemen inceleme puanlarına göz atıyor ve ardından aramaya devam ediyordum. En sonunda, PlanetSide 2’yi gördüm. İnceleme puanları göz kamaştırıyordu ve inceleyen editörlerin her biri, PlanetSide 2’nin çok kalabalık savaşlarının eşsiz bir deneyim yaşattığından dem vuruyordu. Bilim kurgu, savaş, taktik ve topluluk; bundan daha fazlasını dileyemezdim. Bir heyecanla oyunu indirmeye başladım ama bilgisayar başında beklemek yerine, zamanı daha hızlı geçirecek bir aktivite yapmak istedim. Hava çok iyiydi, köpeğim Leia’yı günlük rutinimiz dışında gezintiye çıkardım. Biz döndüğümüzde PlanetSide 2 oynamaya hazır olacaktır diyerek, baba kız sokağa atladık. Döndüğümüzde, PlanetSide 2 gerçekten de oynamaya hazır hale gelmişti. Oyun faremi çekmecemden çıkardım, tozunu sildim ve PC’ye bağladım. Kulaklığımı taktım, ses seviyesini yükselttim ve ‘PLAY’ butonuna bastım. PlanetSide 2’nin yeni bir oyun olmadığını biliyordum fakat oyun sitelerinin oyunu bir kez daha incelemeye değer bularak, verdikleri puanları yükseltmesi beni çok heyecanlandırıyordu. Öyle ki, ilk bekleme ekranının geçmesini beklerken, tırnaklarımı yemek üzereydim (bu kötü alışkanlığı bırakmak için çok uğraştım ama nafile).

50


OTORİTE, ÖZGÜRLÜK VE JOHN TRAVOLTA PlanetSide 2’ye girdiğimde, karşımda Dünya egemenliği için savaşan üç farklı taraf buldum ve oyun bunlardan birini seçmemi istiyordu. Terran Republic diktatörlüğe kayan otoriter bir yönetimi, New Conglomerate onlara karşı savaşan özgürlük savaşçılarını, Vanu Sotvereignty ise insanlığın sıradaki evriminin uzaylı teknolojisinde saklı olduğunu düşünen teknolojiye tapan insanları

temsil ediyor. İmkansızlıklarını cesaret ve inanç ile ortadan kaldıran New Conglomerate’e, yani özgürlük savaşçılarının arasına katıldım. Oyunda farklı kıtaların olduğu ve bu kıtalardaki her bir bölgenin ele geçiren tarafa çeşitli avantajlar sağladığını kısa sürede öğrendim. Haritada geçişler yapıp, Indar, Esamir, Amerish ve Hossin adındaki dört kıtada süren savaşlara nasıl dahil olabileceğimi çözmem de pek

zamanımı almadı. Ne zaman Indar kıtasında o an yaşanan en büyük savaşa gitmeye karar verdim, işte o zaman gerçek PlanetSide 2 hikayem başladı.

ÇÖL SAVAŞÇISI Indar’ın çoğunluğu çöllerden ve kum tepelerinden oluşuyor. Ana üssümüzde doğduktan sonra, turuncuya kaçan kızgın kumların ucu bucağı olmadığını ve kıtanın en

51


OYUN

stratejik bölgelerinden biri için verilen savaşa asker götürmek için bekleyen kamyon konvoyunu gördüm. Normalde FPS’lerde ilk tercihim keskin nişancı olarak oynamaktır fakat Jetpack özelliği ve PlanetSide 2’ye yeni olmam nedeniyle, Light Assault olmaya karar verdim. Karakterimin türünü merkezdeki kiosktan değiştirdim ve konvoyun son araçlarından birini yakaladım. 10-12 araçlık bu konvoydaki herkesin gerçek oyuncular olduğuna inanmak bile benim için zordu; tüm kamyonlar aşağı yukarı aynı hızda, birbirlerini geçmeden tek sıra halinde hedefe doğru ilerliyordu. Terran Republic’in çölün ortasındaki devasa biyokimya laboratuvarına yaklaştıkça, silah ve patlama sesleri artıyor; üzerimizden yine bir ahenkle geçen dost uçak filolarının sayısı artıyordu. Sıcak bölgeye girmek üzereyken, konvoy ani bir dönüşle, lavoratuvarın karşısındaki tepenin eteklerinde durdu. Oysa ben doğrudan içeri gireceğimizi düşünüyordum...

52

Tüm oyuncular konvoydaki araçlardan inince, ben de onları taklit etmeye başladım. İlk fark ettiğim gariplik, konvoydan inenlerin çok büyük bir bölümünün tank ve araçları tamir edebilen mühendisler ve oyuncuları iyileştiren sıhhıyelerden oluşması oldu. Hemen tepeyi tırmanmaya başladılar ve düşman tarafından

gelmesini bekledik. Tanklar vardıklarında hemen hedefi dört bir yandan gören tepelere tırmandılar. Neredeyse her bir tanka iki tane mühendis düşüyordu. Sürekli olarak güvende kalıp, hasar gören tankların geri çekilmelerini bekliyorlardı. Tank geri çekildiğinde ise hemen tamir edip geri gönderiyorlardı. Ben de bir tankın içerisine atladım ve

‘‘PLANETSIDE 2’YE YENİ OLMAM NEDENİYLE, LIGHT ASSAULT OLMAYA KARAR VERDİM’’ görülemeyecek konumda durdular. Karşılıklı taciz ateşi sürerken, ben henüz tam olarak ne yapmam gerektiğini hâlâ anlayamamıştım. Derken, haritamda büyük bir hareketlilik olduğunu fark ettim, tanklar! Bizim konuşlandığımız tepede birkaç tank vardı fakat henüz ateşe başlamamışlardı; haritamda onlarca tankın bize destek olmaya geldiğini gördüm. Taciz ateşine devam ederken, desteğin

makineli tüfek ile laboratuvarı savunan düşmanlarıma ölüm yağdırmaya başladım. Mermim bittiğinde, tank şöforü bunu hemen fark edip, tankı geri çekiyor ve techizat yüklenmesini sağlıyordu. Hiç kimsenin başına buyruk hareket etmediği bu yüzlerce kişilik savaşın taciz ateşi ve hava saldırısı faslı bir saatten biraz daha fazla sürdü. Göğüs göğüse cenkin başlaması an meselesiydi...


OYUN

“ROKETLERİ BOŞA HARCAMAYI BIRAK”

Düşman artık yılmış ve iç bölgelere doğru çekilmeye başlamıştı. Bu arada bizim taraftan sürekli destek yağmaya devam ediyordu. Kimse konuşmuyordu fakat içeride bizi sıkı bir savunmanın beklediğine hiç şüphe yoktu. Tanklar laboratuvara daha da yaklaşırken, her tankın ve kamyonun etrafında ekipler oluşmaya başlıyordu. Keskin nişancılar ise konuşlandıkları tepeden, geriye çekilmeyecek kadar cesur düşmanları avlayarak, yolumuzu açıyordu. Büyük bir heyecan ile tesisin içerisine girerken, tek bir kurşun ile yere yığıldım. Oyun bana, beni öldüren kişiyi de gösteriyordu. Bir keskin nişancı; silahı pek bir gelişmişti. Yeniden doğacağım yeri seçmek için harita bölümüne gittim ve tam olarak öldüğüm bölgede doğabileceğim küçük noktalar olduğunu fark ettim. Bunlar kamyonlardı; meğer bu kamyonları bu kadar önemli kılan, oyuncuların onlardan doğabilmesi ve karakter tiplerini değiştirebilmesiymiş. Tam tıklayacaktım ki, istersem bir ekibe katılarak da aynı yerde doğabileceğim ibaresini gördüm. PlanetSide 2 ustası olmadığım için, bir ekiple birlikte ilerlemenin daha iyi olacağı kanısına vardım ve takıma katıldım. Takım liderimiz de bu kamyonlardan birine sahipti ve ayrıca yine yalnızca bizim takımımızda olanların kullanabileceği uçak savarlı zırhlı araçlarımız vardı. Bunlardan bir tanesine binip, içerisinde olduğumuz ve feth etmeye çalıştığımız dev tesisin balkonlarına ateş etmeye başladım. Böylece keskin nişancılar rahat ateş açısı bulamayacaklardı. Meğer PlanetSide 2’de işler böyle ilerlemiyormuş ve uçaklar en büyük tehlikeymiş. Bunu “Roketleri boşa harcamayı bırak” diye beni uyarıp, ardından “Uçaklar geldiğinde ne yapacağız?” diye devam eden ekip arkadaşım sayesinde öğrendim. Araçtan inip, yöneldikleri binaya kadar ekibimi takip ettim. Diğer ekipler de farklı binalara girip, pusuda bekleyen son düşmanları temizliyordu. Biz son düşman direnişinin yaşandığı ana binaya yetişemeden, bizimkiler işi bitirdiler ve tesisi ele geçirdik. Tesisi ele geçirdikten sonra yeni bir konvoy oluşturulmaya başladı. Haritadan baktım; bu sefer hedef Terran Republic’in hemen dibimizdeki enerji istasyonuydu ve öncü tanklar ilk tampon bölgeyi oluşturmuştu bile...

53


OYUN

BUZDAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ

OCULUS RIFT CRESCENT BAY Oculus’un tanıttığı yeni Rift prototipi Crescent Bay, tanıtım etkinliğinden beklediğimiz hiçbir şeyi yerine getirmedi fakat yine de aklımızı başımızdan aldı

54


OYUN

‘‘GELECEKTE OYUNCULARI BÜYÜLEYİCİ BİR SANAL GERÇEKLİK DENEYİMİ BEKLİYOR’’

E

n sonunda Oculus Rift’in son sürümü geliştirildi mi? En azından teknik özellikleri belli olsun. Belki bir oyun kumandası bile yapmışlardır... Crescent Bay’in tüm bunlara cevabı hayır oldu. Yine de bu prototip, Development Kit 2 (DK2) ile kıyaslandığında sanal gerçeklik için büyük bir sıçrama niteliğinde. DK2, 2012 yılında ilk kez Kickstarter’da kitle fonlanan Rift’in bir üst prototipiydi. Yeni Rift Crescent Bay, dört bir yanındaki algılayıcılarıyla 360 derece takip, geliştirilmiş ergonomi, hafifletilmiş ağırlık ve mikrofonuyla dahili ses yenilikleri getiriyor. Yeni sanal gerçeklik başlığı, Epic Games tarafından geliştirilen

Showdown isimli yeni bir demo ile tanıtıldı. Deneyenleri yavaş çekim bir çapraz ateşin tam ortasına bırakan bu demodaki bilim-kurgu filmlerinden fırlamış askerler, dev robotlar, havada uçuşan otomobiller ve mermiler oyuncunun aklını başından alan bir kompozisyon meydana getiriyor. Unreal Engine 4 ile geliştirilen Showdown, Crescent Bay’in neler yapabileceğinin en büyük göstergesi. Oculus ayrıca, bağımsız oyun geliştiricilerinin favorisi Unity motorunun da Rift tarafından desteklenmeye başlandığını açıkladı. Oculus, Crescent Bay için Rift’in ilk prototiplerinden biri diyor ve sanal

gerçekliğin yeniden doğuşu için daha hâlâ bir hayli zamana ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Bu yüzden, henüz Rift’in son sürümünün çıkış tarihine dair hâlâ hiçbir ses yok. Crescent Bay, Oculus’un doğru yolda olduğunu ve gelecekte oyuncuları büyüleyici bir sanal gerçeklik deneyimi beklediğini gösteriyor. FPS’nin babası olarak bilinen ve Doom’u oyun dünyasına kazandıran John Carmack’ın da aralarında bulunduğu Oculus ekibi, sanal gerçeklik oyunlarının ve uygulamalarının satılacağı Oculus Connect isimli mağazanın geliştirilmekte olduğunu da duyurdu.

55


RÖPORTAJ

ALCATEL LUCENT KABLOSUZ SİSTEMLER İŞ GELİŞTİRME MÜDÜRÜ

M U R AT U N L U SAN

MURAT ÜNLÜSAN T

ürkiye’de 2015 sonlarında devreye girmesi beklenen 4G LTE’nin kullanıcıların içerik alışkanlıklarında önemli değişiklikler yaratacağı düşünülüyor. 4G sayesinde TV tüm mobil cihazların değişmez parçası haline gelecek ve video içeriklerin sayısı artacak, dolayısıyla ‘Yeni Medya’ değişime uğrayacak. Bu konudaki gelişmeleri Alcatel Lucent’ten Murat Ünlüsan ile konuştuk.

alabilir miyiz? Etkinlikte Türkiye ve Azerbaycan’dan mobil operatörlerle bir araya geldik. Temel konumuz 4G’ydi. 4G’nin kurulumu, teknik altyapısı, pazarlama tarafındaki avantajları, kullanıcılara sorunsuz yansıtılması gibi konularda çeşitli workshop’lar düzenledik. 4G’nin gelişi konusunda hazırlıklar olduğunu görüyoruz. Bugün

yüksek veri hızlarına ihtiyaç duyan medya türleri de ceplerimizde daha sık yer alacak. Bugün 4G’nin oturduğu ülkelere baktığımızda da bunun böyle olduğunu görüyoruz. İnsanlar artık tüm günlerini mobil cihazlarında geçiriyor, TV ve dizüstü bilgisayarlarını neredeyse hiç kullanmamaya başlıyor. Bununla birlikte yayıncılık alanında da gelişmeler olacak. Özellikle video yayıncılığı alanında büyük bir gelişme olacağını öngörebiliriz. Tüm bunlar kullanıcıların içeriğe ulaşması bakımından alışkanlıklarını değiştirecektir.

‘‘4G İLE BİRLİKTE VİDEO İÇERİKLER CEPLERİMİZDE DAHA SIK YER ALACAK’’

Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Ben Murat Ünlüsan. Alcatel Lucent’ta 2008’den beri görev yapıyorum. Şimdiye kadar hep kablosuz haberleşme bölümlerinde çalıştım. Şu sıralar 4G ve Small Cell alanına odaklanmış durumdayım. Kablosuz Haberleşme İş Geliştirme Müdürü olarak görev yapıyorum. Bu röportajı düzenlediğiniz etkinlik sonrasında gerçekleştiriyorsunuz. Etkinlik hakkında da kısaca bilgi 56

etkinlikte 4G’nin yeni medya düzenine etkileri de konuşuldu. 4G ile Türkiye’de içerik bakımından ne tür değişimler olacağına dair araştırmalarınız oldu mu? Alcatel Lucent dahilinde ve pazar genelinde yapılan araştırmalar var. Medya açısından bakarsak 4G ile gelen iki büyük gelişme var. 4G ile birlikte artık TV-video gibi daha

4G ile birlikte Türkiye’de nasıl bir değişim yaşanmasını beklediğinizi bizimle paylaşır mısınız? Benim tecrübelerim Türkiye’de de trendin korunacağını söylüyor. Yani 4G’nin yerleşmiş olduğu ülkelerdeki değişimlerin Türkiye’de de aynı şekilde olacağını tahmin ediyorum. Bizde de benzer artışlar olacaktır.


RÖPORTAJ Türkiye’de 4G’nin gelişiyle ilgili çalışmalar var. 2015 içerisinde lisans konusunda adımların atılması bekleniyor. Sizce zamanlama doğru mu? Bu konuda karar elbette BTK’nın. BTK tüm sektörün görüşlerini alarak 4G konusunda en iyi zamanlamayı belirlemek için çalışıyor. Bizim düşüncemize göre 2015 sona ermeden 4G lisansları BTK tarafından verilmiş olacaktır. 2016’nın başlarında da 4G’nin kullanıcılara sunulmuş olmasını bekliyoruz. Bizce ne kadar çabuk 4G’ye geçersek kullanıcılar açısından o kadar faydalı olacaktır. 3G geldiğinde görüntülü görüşme ve canlı yayın ön plana çıkmıştı. 4G geldiğinde bu teknolojiyle birlikte anılacak yenilikler olacak mı?

bir süre 3G – 4G geçişlerini görecek miyiz? Türkiye’de şuan 2G’nin kapsama oranı %99’ ulaşmış durumda. 3G’nin oranı ise %90’lar seviyesinde. 4G geldiğinde ise öncelikle büyük şehirler hızlı bir şekilde kapsanacaktır. Ardından da yine çok geçmeden 3G’nin kapsama oranına ulaşmasını bekliyoruz. Alcatel Lucent şu sıralar SmallCell konusunda da birçok çalışma yapıyor. Bize bu teknolojiden bahseder misiniz? Bu sistemler daha kısa bir kapsama alanına sahip baz istasyonlarıdır diyebiliriz. Böylece daha farklı çözümler için kullanılabiliyor. Kapsama sorunu olan bölgeler için Türkiye’de operatörlerle bu sistemi test ettiğimiz bölgeler var. Ayrıca şirketler ya da

‘‘2016’NIN BAŞLARINDA 4G’NİN KULLANICILARA SUNULMUŞ OLMASINI BEKLİYORUZ’’ Türkiye’ye geldiğinde 4G ile anılacak yenilikler genellikle mevcut servislerin gelişmesi üzerine olacaktır. 4G ile bir telefon görüşmesi 1,5 saniye içerisinde başlayabilecek, internet hızları 10 kata kadar hızlanacak. Şu an 3G’de şebekeye göre 20 ile 40 Mbps civarında hızlar sunulurken 4G LTE ile birlikte ilk etapta 300 Mbps ve ilerleyen dönemlerde 450 Mbps’a kadar varan hızlara çıkabilecek. Bu hız artışı sayesinde HD yayınları izlemek, canlı yayın yapmak, dosya paylaşımı yapmak çok daha rahat hale gelecek. Yani büyük bir dosyayı indirmek için eve gitmeyi beklemenize kalmayacak, mobil cihazınızdan da hızlıca indirip paylaşabileceksiniz. Türkiye’ye 4G geldiğinde kapsama alanı hızlıca yayılır mı? Yoksa uzunca

KISA

KISA

3G’ye kıyasla 4G şebekelerinde Youtube kullanımı %20 daha fazla.

örneğin bir apartmandaki kullanıcılar birleşip kendi SmallCell’lerini kurabilirler. Bu hem servis ve sinyal kalitesini artırmak için olabileceği gibi önümüzdeki yıllarda popüler olmasını beklediğimiz ‘akıllı ev - şehir’ konseptleri için de önemli bir çözüm demek. SmallCell teknolojisi ile metro ve tünel gibi kapalı alanlara da mobil internet hizmet vermek mümkün olacak mı? SmallCell’lerle metro ve tünel gibi bölgelere hizmet verilmesi mümkün. Şu an metro ve bazı tünellerde arama sadece içeriden dışarıya şekildedir. Dışarıdan bir cihaz, içerideki bir cihazı arayamaz. Bunun sebebi güvenlik açısından uzaktan tetiklemeli tehditleri önlemek. Alcatel-Lucent’in araştırmalarına göre Kuzey Amerika’daki mobile şebekelerde 4G kullanıcıları 3G kullanıcılarına göre günlük %168 daha çok veri kullanıyor.

KİŞİSEL SORULAR Mobil cihazlarla aranız nasıl? En başından beri akıllı telefonlardan uzak durmaya çalışıyorum. Çünkü bu iş yerinden çıktığımda da çalışmam anlamına geliyor. Şu an şirketin verdiği akıllı telefonu kullanıyorum. Ama kendi kişisel tercihimi yapabiliyor olsam akıllı telefon kullanmamayı tercih ederdim. Çevrimiçi hizmetlerle aranız nasıl? Akıllı telefon kullanmamaya çalışıyorum desem de çevrimiçi işlemlere ilgim yüksek. Her türlü alışverişimi internet üzerinden yapmaya çalışıyorum, şikayetlerimi telefon yerine internet üzerinden bildirmeyi tercih ediyorum. Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz? Şu sıralar tek yapabildiğim kitap okumak. Bilim-kurgu ve kuantum fiziğiyle ilgili kitaplar okuyorum. En büyük hobim aslında oyun oynamaktır. Özellikle PC’de oyun oynamayı çok seviyorum. Bunun dışında spor yapmayı da severim ama zaman ayıramıyorum. Müzik ve sinemayla aranız nasıl? Genelde rock tarzı müzikler dinlemeyi severim. Sinemayla ise pek aram yok.

Sadece videoya odaklanıldığında, artış %50 seviyesinde. 3G kullanıcıları günlük ortalama 14,5 MB video tüketirken, 4G kullanıcılarında bu sayı günlük 21,4 MB.

57


yaşam Buradan sonrasında teknoloji değil, yaşam sizi bekliyor. Kışa hazırlık sayfa 60’da, ince belli çay bardağının ilginç öyküsü sayfa 62’de, ünlü moda fotoğrafçısı Uğur Araz ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi ise sayfa 64’te.



MODA

gardırobunuzu kışa hazırlayın

Sizin için önümüzdeki kış sokak modasında epeyce karşımıza çıkacak ve gardırobunuzdan eksik etmemeniz gereken parçaları sıraladık. İşte kışı şık ve sıcak geçirmenizi sağlayacak stil önerileri.

Kış mevsimi henüz kapımızı çalmadı fakat şimdiden gardıropları soğuklara ve 2015 kış trendlerine hazırlamanın zamanı geldi.

ZARA DERİ CEKET 429 TL

H&M DERİ ÇANTA 43 TL

‘kışa hazırlANIRKEN ŞIKLIK KADAR İŞLEVSELLİK DE ÖNEMLİ’’

MANGO SWEETSHIRT 101 TL

60

FOREVER NEW PANTALON 89 USD

NIKE AYAKKABI 279 TL


MODA ZARA KAZAK 99 TL

İPEKYOL 199 TL

OVERSIZE PALTOLAR

Kış mevsiminin en sevilen yanı şüphesiz rahat ve bol kıyafetlerin arasında yok olan kilolar. Eğer siz de hem şık hem de kamuflaj etkisi taşıyan bir parça arıyorsanız gardırobunuzun tek ihtiyacı oversize paltolar.

SATORIALIST 70 TL

MERAL SAATÇİ 167 TL

DIOR GÖZLÜK 1759 TL

LANVIN AYAKKABI 2000 TL

hem şık hem de kamuflaj etkİsİ taşıyan bir parça arıyorsanız gardırobunuzun tek ihtiyacı oversize paltolar

ZARA PALTO 369 TL

61


KÜLTÜR

62


KÜLTÜR

BİR GARİP KÜLTÜR HİKAYESİ İNCE BELLİ ÇAY BARDAĞI

TÜRK ÇAYININ AYRILMAZ PARÇASI, CANIMIZ CİĞERİMİZ İNCE BELLİ ÇAY BARDAĞI. PEKİ GÜNDELİK HAYAT İÇERİSİNDE SÜREKLİ YAN YANA OLDUĞUMUZ ÇAY BARDAKLARININ ŞAHI İNCE BELLİ ÇAY BARDAĞININ PEK İLGİNÇ HİKAYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

T

ürk tarzı çay bardağının ilk kez kimin tarafından tasarlandığı konusunda net bir bilgi yok. Yalnızca Hoca Ali Rıza’nın Semaver adlı tablosunda çay bardağı öğesine rastlıyoruz. Hoca Ali Rıza’nın vefat tarihinin 1930 yılını gösterdiği göz önüne alındığında, ince bellinin yaklaşık 80 küsur yıldır hayatımızda var olduğunu varsayabiliriz.

İNCE BELLİNİN DOĞUŞU

Cam bardak, 1850’li yıllarda Avrupa’da başlayan Sanayi Devrimi sonrasında gelişen cam sanayisi ile ortaya çıktı. Sapı, ayağı ve kulpu olan Avrupa formundaki çay

bardaklarının maliyeti de yüksek oluyordu. Beykoz’da 1900’lu yıllarda kurulan cam fabrikasında ilk kez sapsız, ayaksız ve kulpsuz cam bardak üretildi. Ve bugünkü ince belli çay bardağı formuna yakın bir bardak üretilmiş oldu.

olarak hem eli hem de içi ısıtma görevi görmekteydi. Bardağın soğuk havalarda direkt avuç içinde, sıcak havalarda ise iki parmakla tutulması, ince bellinin bir tür ihtiyaca yönelik çalışma olduğunu göstermektedir.

Lale biçimini andıran bu yeni formdaki cam bardak aslında bir tasarımdan çok, bilimsel bir arayışa yakındı. Çünkü Avrupa formundaki cam bardağı çok masraflıydı; ince belli bir bardak çok daha ekonomik olurdu. Avrupa tipindeki cam bardaklardan çok uzak bir yapıda olan ince belli çay bardağı, yapı

İnce belli çay bardağına ihtiyaca yönelik bir bardak denmesinin diğer bir sebebi de Türk kültüründe önemli bir yer tutan çayın bu millete verdiği hazdır. Çay, Türkler için oldukça önemli bir içecektir ve çaydan zevk almak önemlidir. Bu yüzden ince belli bardağın da, çay içme zevkini her duyu için üst seviyede yaşanır hale getirmesi gereklidir.

kısmının ince olması alt kısmın avuç içine tam oturmasını sağlar. Böylece çayın sıcaklığını önce avuçta sonra da yürekte hissederiz. Ãİnce belli bardakların ağız kısmı geniştir; çünkü alt kısımda sıcak muhafaza edilen çayı ağız kısmında soğutup çayın ağzı yakmamasını sağlar.

Günümüzde genç yaşlı fark etmeksizin bir çay tiryakisinin vazgeçemediği tek şey ince belli bardaktır. İnce belli bardak dışında da farklı çay bardakları üretilmişse de bu çay bardakları hiçbir zaman ‘bir ince belli değil’dir. Çayınızı her daim ince bellide içmeniz dileğiyle.

MARİFETLERİ Ãİnce belli bardak ince camdandır ve şeffaftır; çünkü çayın rengini görmek isteriz. Ãİnce belli bardak şeffaftır çünkü demin ayarını görmek önemlidir. Ãİnce belli bardakta kullanılan camın, çay kaşığının çıkardığı o tiz sesi vermesi gerekir. Ãİnce belli çay bardağının orta

63


KISA KISA

UĞUR ARAZ KISA KISA

Editörümüz İrem Topçuoğlu, arkadaşı ünlü moda fotoğrafçısı Uğur Araz ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdi.

64


KISA KISA

Canon Mark II 24 70 35mm 1.4 - 70 200

Uğur Araz’ı uguraraz.com’dan takip edebilirsiniz.

FOTOĞRAFTA TARZINIZ NEDİR?

NEDEN FOTOĞRAFÇI OLMAK İSTEDİNİZ?

O kadar çok fotoğraf tarzıyla uğraştım ki, sanırım tarzımı şu an ben de bilmiyorum. :) Fakat genel anlamda isim koyacak olursak, moda fotoğrafçılığı diye tabir edebiliriz.

Çok uzun zamandır fotoğrafla uğraşıyorum. Her çekim hâlâ bana bir şeyler katıyor. Dolayısıyla kendimi fotoğrafçı olarak göremiyorum.

FOTOĞRAF ÇEKMEYE NE ZAMAN VE NASIL BAŞLADINIZ?

PEKİ SİZE GÖRE FOTOĞRAF?

Fotoğraf çekmeye ablamın doğum gününde başlamıştım. 2007’nin eylül ayıydı... O günden sonra tek değişen fotoğraf makinelerim oldu zaten.

FOTOĞRAFTA EN İLGİNÇ ANINIZ NEDİR?

Aslında web sitemdeki diary (günlük) bölümüm için çektiğim fotoğrafların birçoğunun ilginç anısı vardır ve fotoğraflarımla anlatmayı yeğliyorum. Göz atmak isterseniz: uguraraz.com/diary

Bana her zaman çok garip bir icat olarak gelmiştir, belki de ilgim o yüzden... Neyse, Henry Fox Talbot iyi ki de bulmuş.

ÇEKTİĞİNİZ BİR FOTOĞRAFIN İYİ OLDUĞUNU NASIL ANLIYORSUNUZ? Kendi işlerim hakkında yorum yapmıyorum.

EĞİTİM VERDİĞİNİZ KİŞİLER VAR MI?

Son zamanlarda keyifli workshop’lar vermeye başladım, evet.

EN SEVDİĞİNİZ FOTOĞRAFINIZ?

Tanıştırmak isterim: Araz Uğur! Bu fotoğraf benim için her yönden çok özeldir. Şu an yanımda uyuyor. :)

65


OFİS GÜNLÜKLERİ

BİR GARİP ZİL Bu garip zil, ofisin bir önceki sahibinden bize kaldı. İçerisinde binden fazla garip melodi var.

OTURAMADIK Koçtaş’tan aldığımız dört sandalyeden iki tanesi saçma şekilde kırıldı. Yaralanan olmadı.

KOMBİ DERSİ Kombimizi tamir etmeye gelen teknisyen, kombinin ‘tüm’ çalışma mantığını bize anlattı. Her şeyi!

DERGİDE SON GECE 2f’in dopdolu yeni sayısını bitirmeden birkaç saat öncesi. Ekip sizin için kamera karşısına geçti ve en iyi pozunu verdi.

66


EDİTÖR

67


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.