15 2f Magazine / Eylül

Page 1

KONUSU 1 KAPAK EYLÜL 2014 S: 15

MODA Bu Sonbahar En Şık Ben Olmalıyım Diyenlere: Sonbahar Modası

RÖPORTAJ

magazine

*Nuyu GYM’in Kurucuları Müge Üstünberk, Meltem Pamir ve Luna Bildirici

www.2fmagazine.com

*Charms Company Kurucusu Begüm Yalçın

DİYET

Kuşkonmaz’ın Gücünü Küçümsemeyin

SAĞLIK

KAPAK KONUSU

Dişlerimiz Ömrümüzün Sonuna Kadar Bizimle Olacak mı?

MOBİL MÜZİĞİN EVRİMİ Müzik, 80’li yıllara kadar ‘’sabit’’ bir aktiviteydi. Müzik dinleyebilmek için ya evde oturmak ya da müzik yapılan bir mekana gitmek gerekiyordu. Ancak ilk kaset çalarla birlikte müzik, zincirlerini kırdı ve her yerde bizimle olmaya başladı.

DOSYA Çöpten Tasarıma: Yukarı Dönüşüm @2fmagazine @2fmagazine

/2fmagazine

/2fmagazine /2fmagazine

www.2fmagazine.com // 39 www.2fmagazine.com


2 AĞUSTOS 2014


Nİhayet Eylül Geldİ! Şahsen hem yaz hem de kış mevsİminİn ayrı bİr tadı olduğunu düşünüyorum. İkİsİnİ de ayrı ayrı severİm. Tabİ bu romantİk bİr bakış açısı. İş dünyası açısından bakıldığında İse kesİnlİkle sonbahar ve kış aylarını tercİh ederİm. Bu yaz da yİne İş açısından tatsız geçtİ. Ancak Eylül ayı bomba gİbİ gelİyor.

y

az ayları boyunca oyun ve teknoloji sektörü oldukça sakin geçti. Moda sektöründe ise yeni yeni sonbahar - kış koleksiyonlarını görmeye başladık. Bunlar bir kullanıcı gözüyle baktığınız

f - stop

zaman yaz aylarını sıkıcı kalıyor. İş açısından bakınca da sürekli gelen ‘’tatildeyim’’ otomatik bildirimleri karşınızda muhatap bulamayacağınız anlamına geliyor. Firmalar iletişimlerini, reklam-

larını azaltıyor, daha az basın toplantısı düzenliyor. Tüm bunların üzerine Eylül ayının gelişi adeta güneşin yeniden doğuşu gibi. Eylül ayı içerisinde piyasaya birden bire öyle hızlanacak ki tembelleşmeye başlayan bizler adeta yenilik sarhoşu olacağız. Yeni iPhone, Galaxy Note 4, yeni Lumia, Fifa 15, Call of Duty, Xbox One’ın Türkiye’ye gelişi. Kısır geçen yazın üzerine gözlerimizi bayram ettirecekler. 2f Magazine olarak bizler de yaz aylarında çoğunlukla moda ve sağlık üzerine konulara yöneldik. Şimdi yeniden benim uzmanlık alanım olan konular ön plana çıkmaya başlayacak. O yüzden teknoloji dolu kapak konularına hazır olun diyorum. Bu sayıda mobil müziğin tarihi ve Yukarı Dönüşüm dosyalarımızla yine güncel ve ilgi çekici konulara temas etmeyi amaçladık. Özellikle Yukarı Dönüşüm konumuzda birçok güzel proje ve tasarımla tanışacaksınız. Önceki ay köşe yazımda yazdığım gibi şahsen bu trendin çok etkileyici olduğunu düşünüyorum. Bu sayıda Türkiye’den de bir örneğe yer verdim. Umarım önümüzdeki dönemde daha fazla örnekle tanışırız.

Teknolojİ ve oyun dolu bİr Eylül dİlİyorum! Melih Bilgin Genel Yayın Koordinatörü

www.2fmagazine.com 3


magazine

30

Genel Yayın Koordinatörü Melih Bilgin melih@2fmagazine.com Pazarlama Direktörü Batuhan Dalcı batuhan@2fmagazine.com Editör Melih Bilgin melih@2fmagazine.com Yazarlar Dr. Deniz Öner deniz@2fmagazine.com

18

24

42

50

60

62

Duygu Derun duygu@2fmagazine.com Gizem Arslanoğlu gizem@2fmagazine.com Bengi Çetiner bengi@2fmagazine.com Farah Özçelikel farah@2fmagazine.com Tasarım 2fmagazine tasarim@2fmagazine.com

Katkıda Bulunanlar Vitingez, Nihan Bilgin

INSPRAD MEDIA İdealtepe Mah. Park Sok. No: 1/7 Maltepe / İSTANBUL Tel: 0216 489 12 26 info@2fmagazine.com

4

magazine

HAZİRAN 2014


İÇİNDEKİLER

KAPAK KONUSU

KAPAK

konusu

30 06 10 16 18 24 42 50 60 62 64

Taşınabilir Müziğin Tarihi Müzik, 80’li yıllara kadar ‘’sabit’’ bir aktiviteydi. Müzik dinleyebilmek için ya evde oturmak ya da müzik yapılan bir mekana gitmek gerekiyordu. Ancak ilk kaset çalarla birlikte müzik zincirlerini kırdı ve her yerde bizimle olmaya başladı.

Haberler Özel Haberler Neler Yeni? Moda: Sonbahar Modası Röportaj: Charms Company Kurucusu Begüm YalçınFocus: Arda Aytan Röportaj: Nuyu GYM Kurucuları Müge Üstünberk, Meltem Pamir ve Luna Bildirici Dosya: Çöpten Tasarımı Yukarı Dönüşüm Diyet: Kuşkonmaz’ın Gücünü Hafife Almayın Diş İşleri: Dişlerimiz Ömrümüzün Sonuna Kadar Bizimle Olacak mı? Farahça Tarifler: Soğuk Çorba

www.2Fmagazin.com

magazine

5


HABERLER

Philips Türkiye’de 2,999 TL’ye 4K TV Satıyor Philips, 4K Ultra HD TV’lerinin Türkiye’de 2,999 TL’den başlayan fiyatlarla satılacağını duyurdu. Türkiye’de ve dünyada Philips TV’lerin üreticisi olan TP Vision, kısa bir süre önce çok uygun fiyatlı 4K TV’lerin duyurusunu yapmıştı. Buna göre 40 inçlik mo-

del 650 avroluk fiyat etiketine sahip olacaktı. Şimdi bu modelin Türkiye fiyatı da belli oldu. TP Vision, Philips’in 40 inçlik Ultra HD 4K televizyonunun Türkiye’de 2,999 TL’lik fiyat etiketiyle satacağını duyurdu. 50 inçlik modelin Türkiye fiyatı 4,999 TL, son olarak 58 inçlik modelin

fiyatı ise 7,999 TL olacak. Philips 6809 serisinin bu kadar ucuz olmasının sebepleri var. Philips’in Ambilight teknolojisi bu modelde yer almıyor. Ayrıca Philips HDMI 2.0’ a da yer vermemiş. Ancak Smart TV, 3D gibi özellikler bu seride de mevcut.

Sony A5100’ü Duyurdu Sony, aynasız fotoğraf makine ailesine bir model daha ekledi. A5100, A6000’de kullanılan 24.3 MP sensör kullanıyor. NEX-7’ deki sensörden daha gelişmiş ISO performansı sunan bu sensör, piyasadaki en iyi APS-C sensörlerden biri. A5100’ ün odaklama sistemi de yine A6000 de görev yapan yeni hibrit odaklama sistemiyle aynı. 179 algılama noktasına sahip olan bu sistem süper hızlı odaklanma sağlıyor. A5100, A6000 gibi metal gövdeli değil. Fakat dahili flaşı, küçük ve hafif gövdesiyle birlikte piyasadaki en taşınabilir modellerden biri. Elbette Sony, bazı özelliklerden kısarak fiyatı düşürmeyi tercih etmiş. Böylece A6000 satışlarına balta vurmamış olacaklar. Örneğin A51000’ün üzerinde bir mod tekeri yok. Dahili vizör de tasarımdan çıkarılmış. Wi-Fi ve NFC özelliklerine de sahip olan Sony A5100, 549 dolarlık gövde fiyatıyla piyasada olacak. 6 EYLÜL 2014


HABERLER

Fiber İnternet Yaygınlaşmazsa 4G Olmaz Turkcell Superonline, 2014 2. çeyrek sonuçlarını İstanbul Les Ottomans otelde düzenlediği bir kahvaltı eşliğinde açıkladı. İstikrarlı gelir büyümesini bu çeyrekte de sürdüren Turkcell Superonline, bir önceki yılın aynı dönemine göre ikinci çeyrekte yüzde 39 artışla 309 milyon TL gelir elde etmiş. Turkcell Superonline’ın ikinci

çeyrekte bireysel segment gelirlerindeki artış yüzde 54, kurumsalda ise yüzde 37 olmuş. Bu iki segmentin toplam gelirdeki payı yüzde 66’ya ulaşırken, Turkcell Superonline’ın grup dışı gelirlerinin payı yüzde 78’e çıkmış. Turkcell Superonline Genel Müdürü Murat Erkan, güçlü bir fiber altyapısı olmadan 4G’nin 3G’den çok da farklı olmayacağını dile getirdi.

Dolayısıyla eğer Türkiye’de 4G’yi göreceksek bu fiber altyapının yaygınlaşmasıyla anlamlı olacak. Turkcell Superonline şuan 14 şehirde fiber altyapısına sahip. Diğer operatörlerin altyapı paylaşımı konusundaki yaklaşımları da göz önüne alındığında 4G’ye geçiş süreci biraz sancılı olabilir.

www.2fmagazine.com 7


HABERLER

ASUS Zenfone Serisi Türkiye’ye Çok Uygun Fiyatlarla Geldi ASUS’un yeni akıllı telefon serisi Zenfone’un Türkiye lansmanı yapıldı. Büyük lansmanda en çok dikkat çeken ise Zenfone’ların fiyatları oldu. ASUS’un Zenfone modelleri 3 farklı ekran boyutuyla geliyor. 4 – 5 ve 6 inçlik modeller hem boyut hem de fiyat

seviyesi açısından birbirlerinden ayrılıyorlar. Açıkçası biz buradaki yaklaşımın başarılı olduğunu düşünüyoruz. 4-5-6 inçlik boyutlar arasından her tüketici kendine uyanı bulabilir. Burada en çok satan ise 5 inçlik model olacak gibi görünüyor. Tüm Zenfone modelleri intel işlemci-

lerle birlikte geliyor. Intel Atom Z2520’ de 1.2 GHz ile başlayan hızlar, Z2580’ de 2.0 GHz’e kadar yükseliyor. ASUS’un Zenfone fiyatları ise şöyle: 4 inçlik model için 449 TL, 5 inçlik model için 699 TL ve 6 inçlik model için 799 TL.

The Body Shop’tan Argan Yağlı Vücut Bakım Serisi The Body Shop, bu sezon koleksiyonuna yepyeni bir ürün grubu ekliyor. Son yıllarda saç yağı olarak ünlenen Argan Yağının vücut üzerindeki iyi etkilerini göz önüne alan The Body Shop, tamamı Argan Yağı içeren ürünlerden oluşan ”Wild Argan Oil” koleksiyonunu tanıttı.

8 EYLÜL 2014

The Arabesque Maçka’da düzenlenen etkinlikte konuşan The Body Shop İş Birimi Müdürü Elif Tekirli, yeni koleksiyonun bu sezon The Body Shop için en önemli koleksiyon olduğunu söyledi. Hem temizlik, hem nemlendirme, hem de ışıldama için özel ürünler geliştirdiklerini

belirten Tekirli, Argan Yağı elde etmek için de adil ticaret ortaklarıyla çalıştıklarını sözlerine ekledi. Tepeden tırnağa bir bakım için 9 farklı üründen oluşan seride vücut için gerekli olan tüm ürünlerin yanı sıra The Body Shop’un favori ürünü Body Butter’da mevcut.


HABERLER

Industrie Denim, 2014 Sonbahar – Kış koleksiyonu Industrie Denim kendi başına bir denim markası değil. Lüks markaları bir araya getiren bir üst marka. Dolayısıy-

gibi markalar var. 2014 Sonbahar – Kış koleksiyonunda da birçok farklı model bulmak mümkün.

ayakkabı hem de aksesuar kategorileri mevcut. Biz özellikle Saturdays ve Naked&Famous’ın ürünlerini çok

la mağazaya girdiğinizde her baktığınız etikette farklı bir marka görmeniz gayet doğal. Bu markalar arasında Replay, Naked&Famous, Levi’s, Saturdays

Birçok farklı marka bir araya geldiği için tek bir temadan bahsetmek mümkün değil. Dolayısıyla seçenekler bir hayli geniş. Hem kadın, hem erkek, hem

sevdik. Saturdays’in mevsimlik mont ve yağmurlukları, Naked&Famous’ın farklı renkler ve ”raw” kumaşlarla hazırladığı pantolonları çok dikkat çekici.

Casio’dan Müzikten Anlayan Kol Saati Casio’nun yeni kol saati modeli dinlediğiniz müziği duyup onu tanıyabiliyor. Casio, yeni kol saati modeli GBA-400’de SoundHound uygulamasına yer vermiş. Saatin üzerinde bulunan mikrofonlar, ortamdaki müziği dinleyip analiz ediyor ve SoundHound sayesinde hangi şarkıcıya ait olduğunu, ismini tespit edebiliyor. Bu bilgiler saatin LCD ekranında yer alıyor ve böylece siz de dinlediğiniz şarkıyı daha sonra yeniden bulma şansına

sahip oluyorsunuz. Casio’nun kol saati ayrıca Bluetooth özelliğine de sahip. Bu sayede Bluetooth’lu müzik çalarları ve akıllı telefonları uzakten kontrol edebiliyor. Casio GBA-400’ün yurt dışı fiyatı 225 dolar.

www.2fmagazine.com 9


ÖZEL HABER

E P Y - T O R! E L T İY A I C E E R P Ü R S DEN A U İ G N E A J İY Y ’ GT

Jaguar, tarihindeki efsane modellerden birisi olan Special E-Type GT’nin eksik kalan modellerini yeniden üretmeye başladı. Orijinaline uygun olan üretilen ilk araç üretim bandından çıktı.

J

aguar’ın zarif hatlara sahip E-Type modeli en tanınmış klasik otomobillerden biridir. Bugün bile bir E-Type’ın değeri oldukça yüksektir. Toplamda 72,500 adet üretilen bu aracın bir de sadece 12 adet üretilen Special E-Type GT modeli mevcut. Son yıllarda yeniden bir yapılanma içerisine giren ve yüzünü geçmişine dönerek güzel işler yapan Jaguar, şimdi Special E-Type GT modelini yeniden üretmeye başlıyor. Fakat bu bir devam modeli ya da replika üretimi değil. Jaguar, 1963 yılında 18 adet üreteceğini duyurduğu Special E-Type 10 EYLÜL 2014


Melih BİLGİN

ÖZEL HABER

melih@2fmagazine.com

GT’lerden sadece 12 adet üretip süreci sona erdirmişti. Yani 6 modelin hikayesi yarım kaldı. Şimdi yeni Jaguar, bu hikayeyi devralıyor.

Jaguar Special E-Type GT, tam olarak 1963 yılındaki şekilde, geriye kalan 6 şasi numarasıyla birlikte 6 adet üretilecek ve satılacak. Bu araçlardan

ilki üretim bandından çıktı ve güzelliğini sergilemeye başladı. Jaguar ekibi, aracı orijinaline uygun üretmek için eski modelleri lazer ile taramış. Araçta

www.2fmagazine.com 11


ÖZEL HABER

kullanılan tüm malzemeler 1963 yılındaki gibi hazırlanıyor ve birleştiriliyor. Motor da 1963 yılındakiyle aynı. 3.8 litrelik düz 6 silindirli motor 300 beygir güç üretiyor ki o tarihler için bu hiç de fena bir değer değildi.

12 EYLÜL 2014

Special E-Type GT’yi standart E-Type’lardan ayıran özelliği alüminyum alaşımdan imal edilen gövdesiydi. Alüminyum çalışması zor bir malzeme olduğu için otomotiv endüstrisinde çok nadir yer buluyordu.

Jaguar’ın E-Type’ın eşsiz kıvrımlara sahip bir model üretmesi saygı duyulacak bir olaydı. Maliyeti sebebiyle de bu araçtan bu kadar az üretilmesine karar verilmişti. Alüminyum gövde, standart gövdede 113 kilo daha hafif.


ÖZEL HABER

Aracın jantları ise magnezyum alaşımından üretilmiş. Jaguar, her aracı etkinliklerde sergiledikten sonra satışa sunacak. Bu araçların haricinde Bremont şirketiyle de bir anlaşma yapılmış. Bremont, 6 araç anısına 6 adet özel üretim saat tasarlamış

www.2fmagazine.com 13


ÖZEL HABER

METAL GÖVDELİ BİR SAMSUNG GALAXY! Samsung, ilk metal gövdeli telefonu Galaxy Alpha’yı duyurdu. Galaxy Alpha, tasarım açısından ileri giderken donanım açısından geriye giden bir Galaxy S5 versiyonu.

S

amsung, çeyrek rakamları kötüye gittiğinde daha premium malzemelere yöneleceğini açıklamıştı. Elbette buradaki amaç iPhone ile başlayan, HTC One gibi modellerle devam eden güçlü, daha lüks ve daha kaliteli görünen metal malzeme trendine uymaktı. Çok geçmeden Samsung’un ilk hamlesini gördük: Galaxy Alpha. Galaxy Alpha, temelde bir Galaxy S5. Samsung mühendisleri bir Galaxy S5’ i almış ve ”bunu nasıl metal malzemeyle süsleriz” diye düşünmüş. Bunu 14 EYLÜL 2014

yapabilmek için telefonun dış bölümüne metal bir çerçeve yerleştirmişler. Bu çerçeve, yüksek kalite hissi vermesi için özenle şekillendirilmiş. Zira çerçeve, telefonda elimizle en çok temas eden noktalardan biri. Fakat Galaxy Alpha, HTC One M8’ de görebileceğiniz gibi derinlemesine düşünülmüş metal bir gövdeye sahip değil. Metal malzeme yüzeyleri süslüyor. S a m sung, tanıtım dokümanlarında telefonda kullanılan metal malzemeye ve kalite his-

sine sık sık vurgu yapmış. Elbette bu bir başka bakış açısıyla Galaxy S5’ in kalitesizliğini kabul ettikleri anlamına geliyor. Telefonun tasarımı da iPhone 5’i anımsatıyor. Fakat Samsung patent konusuna artık daha fazla dikkat ediyordur diye


ÖZEL HABER

düşünüyoruz. Galaxy Alpha tasarım ve malzeme kalitesi açısından Samsung’dan beklenen sıçramayı yaratsa da teknik özellikler bakımından geriye gitmiş. Galaxy Alpha, S5’in QuadHD ekranı yerine vasat sayılabilecek 4.7 inçlik 720p ekranı kullanıyor. İşlemci de 8 çekirdekli Exynos 5 (Snapdragon 801 ya da 805 yerine). S5’e göre daha küçük olan pil

ise 1850 mAh kapasiteye sahip. Diğer özellikler ise Galaxy S5 ile aynı: 2GB RAM, 4K video kaydı, 12MP kamera, parmak izi okuyucu ve Galaxy Gear ile uyumluluk. Galaxy Alpha’nın teknik anlamda Galaxy S5’ten üstün olduğu tek nokta ise daha hafif ve daha ince olması: 6.7mm

ve 115 gram. Samsung, Galaxy Alpha’nın eylül ayında piyasada olacağını açıkladı ve fakat henüz fiyat hakkında bir bilgi vermedi. Eğer sadece tasarım değil, teknik anlamda da iyi bir Samsung arıyorsanız Galaxy Note 4 sizin aradığınız model olabilir

www.2fmagazine.com 15


Neler yeni?

01.

Puma 2014 Sonbahar - Kış Lifestyle Koleksiyonu

02.

Kısmet By Milka’dan Sonbahara Geometrik Yaklaşımlar

03.

Reef’ten Sonbahar Ayakkabı Koleksiyonu

04.

Vans Şİşe Mantarından Ayakkabı Ürettİ

Puma’nın Sonbahar - Kış sezonu için hazırladığı koleksiyonda klasikleşen modellerin geri dönüşü dikkat çekiyor. Puma’ya tenis ve atletizm alanında ün kazandıran modeller bu sezon yeni malzemelerle yeniden hazırlanmış. Özellikle ayakkabılar alanında bir nostalji yaşatıyor desek yanlış olmaz.

Üçgen, kare, daire gibi formların öne çıktığı yeni sezon koleksiyonunda, Kısmet by Milka’nın minimal geometrinin keskin hatlarını yumuşatırken, beyaz ve siyah pırlanta da değerli bir ışıltı kazandırıyor. Mücevher dünyasının yeni vazgeçilmezleri olan ear jacketlar, zincirli küpeler, ear cufflar ve eklem yüzükleri de bu koleksiyonda oldukça dikkat çekici ve benzersiz halleri ile karşımıza çıkıyor.

Sörf markası olarak tanıdığımız Reef, sonbahar ayları için seyahat temalı ayakkabılar hazırlamış. Minimalist dizayn yaklaşımı ve vintage ayrıntılarıyla dikkat çeken koleksiyon, kumaş ve deri malzemeleri güzel renklerle buluşturmuş. İnce tabanlı modeller, her tür kıyafetin altına uyum sağlayabilecek renklere sahip. Özellikle sarı tabanlı gri ve kot rengindeki modeller bizim beğenimizi kazandı.

Vans, OTW koleksiyonuna şişe mantarında kullanılan malzemelerin kullanılarak üretildiği bir model eklemiş. Vans’ın özel modelleri barındıran OTW koleksiyonunda şimdi bir özel model daha var. Prelow tasarımında üretilen bu yeni modelin yüzeyi şişe mantarını anımsatan bir yapıya sahip. Aslında sadece yüzey değil, ayakkabının tüm gövdesi bizzat şişe mantarından üretilmiş. 16 EYLÜL 2014


05.

CAT’in İkonik Modeli Geri Dönüyor

06.

Fujifilm FinePix X30

Cat, ikonik modeli Colorado’nun geri dönüşünü ve tekrar doğuşunu yeni tasarım ve renkleriyle duyuruyor.

Neler yeni?

Orijinal olarak geleneksel siyah, kahverengi ve bal rengi olarak sunulan botlar, 2014 Sonbahar / Kış sezonuna iddialı; bordo, metal, gümüş, mavi, mor, pembe, yeşil, vb renkleriyle damgasını vurmaya geliyor.

Fujifilm, Finepix X ailesine yine çok şık görünümlü bir model ekliyor. Fujifilm X30, kendinden önceki X20’nin yerini alan bir model. 12MP çözünürlüklü 2/3 inçlik sensör aynı kalsa da tasarım ve teknoloji anlamında birçok değişikliğe imza atılmış. En önemli değişikliklerin başında yeni elektronik vizör ve gövdeye yayılan direk kontrol düğmeleri. Fujifilm X30, 599 dolarlık fiyat etiketiyle satılacak.

07.

Polaroid Cube

Şipşak fotoğraf makinesi olarak tanıdığımız Polaroid, artık bambaşka bir ürünle adını duyuruyor. Şirketin geliştirdiği Cube isimli kamera, sevimli görüntüsünün yanında GoPro benzeri özelliklere sahip. 120 derecelik açıyla 1080p video kaydı yapabilen cihaz suyun 2 metre altına kadar inebiliyor. Böylece su altında video kaydı yapmak mümkün. Üstelik fiyatı da 99 dolar.

08.

HTC One M8 Phunk Edition

HTC, bir sanat atölyesi olan Phunk ile birlikte One M8’in özel bir versiyonunu hazırlamış. Üzerinde dövme figürlerini andıran desenler bulunan bu özel M8, 32’si gümüş ve 32’si altın renkli olmak üzere 64 adet üretilecek ve çeşitli etkinliklerde hediye edilecek - satılacak. www.2fmagazine.com 17


moda

Duygu Derun

duygu@2fmagazine.com

Bu Sonbahar da En Şık Ben Olmalıyım Diyenlere Özel:

Sonbahar Modası

e

ylül denilince aklınıza ne geliyor? Sonbaharın döktüğü yapraklar mı? Gökyüzünü kaplayan bulutlar mı, yoksa vitrinleri süsleyen yeni sezon koleksiyon temaları mı? Eğer sizde sonbahar denilince gözlerini vitrinlerden alamayanlardansanız bu yazı tam size göre. 2015 koleksiyonlarındaki ortak nokta gezgin bir ruha sahip seyahatperestlik teması. Her an değişime ve başka bir ruh haline geçmeye hazır parçalar vitrindeki yerlerini aldı.

Bu Sonbahar Modern Sİluetler Başrolde Kadınlarda; rahat pantolonlar, 18 EYLÜL 2014

gömlek elbiseler, yumuşak hırka ve kazaklar, asimetrik kesimli bol etekler bu sonbahara damga vururken pliseli etek ve elbiselerin zarif kadınsılığına binici esintileri taşıyan parçalar eşlik ediyor. Şık elbiseler, tulumlar ile aplike

detaylar, danteller, çiçekler ve brokar baskılar yeni sezon için modern siluetler ortaya koyuyor. Massimo Dutti, Twist, İpekyol, Michael Kors, Vakko, Zara, Topshop, Yargıcı gibi markalarla bu trendi siz de


moda

yakalayabilirsiniz. Kıyafetlerde olduğu gibi ayakkabılarda da asimetrik kesimler, kesik dekolteler, bant ve zincir detaylar göze çarpıyor. Binici çizmeleri, Oxford ayakkabılar ve dizginle-

ri anımsatan kemerler, sokak şıklığını temsil eden rahat sneaker’lar, şık portföyler ve satchel’lar ise vazgeçilmez aksesuarlar arasında olacak. Binici çizmelerinde klasik modelleri farklı formlarla, deri ve kürkü metal aksesuarlarla birleştirilmesi

trend. Derilerin üstünde ise parlak ve çarpıcı bir görünüm sağlayan altın aksesuarlar şık bir hava katarak farklı tarzı ortaya koyuyor. Klasik stilden hoşlanan kadınlar için, sivri topuklu gece ayakkabıları ve botlar sade çizgilerle stilize edilmiş siyah, bordo, rönesans mavisi, koyu

www.2fmagazine.com 19


moda

yeşili gibi zamansız ve sofistike renk tonları öne çıkan renkler arasında. Matraş, Desa, Hotiç, Nine West, Yargıcı, İnci gibi markalarda bu esintiyi fazlaca görebilirsiniz.

20 EYLÜL 2014

Seksİ Detaylar Crop tops- kısa üst modası tüm yaz başroldeydi, şimdi ise iç giyimde başrolde. Crop sütyenler bu kışın iç trendi olacak. Bandaj desenlerin göze çarptığı yeni sezonda çapraz bandaj

desenleri sütyenden seksi giyime kadar tüm koleksiyonlarda hakim. Koton giyimde ise sırt dekolteli ürünler dantel detayları ile farklılaşmış. Bu esintileri La Senza, Victoria’s Secret’da sıkça görebilirsiniz.


moda

Erkek Modasında Patchwork Desenlerİn Gerİ Dönüşü Erkek vitrinlerine göz gezdirdiğimizde ise, yüzyıl öncesinin Amerikasına özgü sofistike erkek modasının günümüzün modern trendleriyle

harmanlandığını görüyoruz. Erkek modasında sade, fonksiyonel ve modern tasarımlar yeniden hayat buluyor. Takım elbiseler rahat kesimlerle günlük şıklığınızı tamamlarken özen-

le seçilen kumaşlar ve kesimlerle zamansız parçalar sunuluyor. Bu sene de geçtiğimiz sonbahar-kış sezonu gibi kapüşonlu yünlüleri, çift yönlü kapitone süet ceketleri ve şık örgülü trikoları sıkça göreceğiz. Benim de

www.2fmagazine.com 21


moda

tüm kadınlar gibi sevdiğim bizlere kolaylıkta çığır açan kırışmayan kumaşlar sezonun sürprizlerinden. Bu sene de kırışmayan gömlek ve pantolonlar erkeklerin gardrobunda yerlerini alacak. Üst üste giyilen dokular, iki taraflı giyilebilen kapitone

montlar kullanım kolaylığı sağlayacak. Erkeklerin bu sene gardrobunun temel parçası arasında mutlaka bir tarafı kumaş, diğer tarafı yün olan çift yönlü kullanılabilen blazerlar ve kapşonlu yün paltolar da yerini almalı.

Hem Fonksİyonel Hem de Şık Lacivert, kırmızı, şarap rengi ve kar beyaz, devetüyü ve gri gibi nötr tonlarla dengelenirken, bej, turuncu ve koyu yeşil vurgularla canlanıyor. Streç kadife ve gri flanel pantolonlar, hafif polo yakalar, kalın örgü balıkçı yaka kazaklar, kapitone flanel gömlekceketlerle

22 EYLÜL 2014

rahatlıkla kullanılabiliyor. Blok şeritler, patchwork desenler ve hafif renk vurgularıyla sofistike stil ortaya konulan temada dokular önemli bir rol oynuyor. Baklava desen, bükümlü yünle yeniden yorumlanırken, keçe ve deri ceketler hafif naylon yelekle kombine edilerek modern bir görünüm kazanıyor. Bu esintileri Tommy Hillfiger, Dockers, GAP, Massimo Dutti, Fred Perry, Michael Kors’ta görebilirsiniz.


moda Sonbaharın serin havasında içimi ısıtacak bir alışveriş turuna hazırım diyorsan yeni sezon ürünlerini keşfetmenin tam zamanı.

TOPSHOP 149,90 TL TOPSHOP 279,90 TL TOPSHOP 249,90 TL

LA SENZA 64 TL

www.2fmagazine.com 23


Röportaj

Melih BİLGİN

melih@2fmagazine.com

Hakkınızda kısaca bilgi verebilir misiniz? Nerede okudunuz? 1989’da İstanbul doğdum. Milano’da moda tasarımı okudum. Küçüklüğümden beri İtalya’da moda okumak istiyordum. İtalyanlara ve İtalya’ya her zaman sempatim olmuştur ve bu yüzden İtalyan Lisesi’ni seçtim. Liseden mezun olduktan sonra da Milano’da NABA da moda tasarımı eğitimi aldım. Mücevher tasarlamaya nasıl başladınız? Eğitimim süresince, yapmak istediğim asıl şeyin moda tasarımı olmadığına karar verdim. Modayı ne kadar sevsem de, bunun bana hitap etmediğini düşündüm ve kendimce bir arayışa girdim. Aldığım her kararda hep kendimden yola çıkmışımdır. Bu noktada da oturdum düşündüm, kendime “ben neyi seviyorum” diye sordum. İnsanın kendi mutluluğu ve yaptığı işten maksimum verim alabilmesi için, kesinlikle sevdiği şeyle ilgilenmesi gerektiğine inanıyorum. Ve fark ettim ki ben takı takmayı çok seviyorum. Ne giyersem giyeyim, her zaman elimde yüzükler, boynumda kolyelerim vardır. Aksesuarların kesinlikle kişinin stilini tamamladığını ve sıradan bir kıyafete kendi yorumunuzu katmanıza olanak tanığını düşünüyorum. Çok genç bir tasarımcısınız. Charms Company yolculuğu nasıl başladı? İsim ve markanın yaratım süreci nasıl gelişti? Aksesuarlara olan sevgimi ise dönüştürebileceğimde karar kıldıktan sonra, kendime bir çerçeve çizmem gerekiyordu. Bijuteri takmaktan pek hoşlan24 EYLÜL 2014

CHARMS COMPANY KURUCUSU

BEGÜM YALÇIN mıyordum, çünkü kısa ömürlü oluyorlar ve elinde sonunda çöpe gidiyorlar. İlk adımın altınla çalışmak istediğime karar vermek idi. Yaklaşık 1 sene boyunca sadece araştırma yaptım. Bu alanda kendi konseptime uygun yerli yabancı tüm markaları inceledim. Hikayeleri nedir, nasıl başlamışlar, nasıl ilerlemişler,

hepsini öğrendim. Bir yandan da isim düşünmeye başladım. Bulacağım ısım hem farklı olmalı, hem de beni ve tasarımlarımı yansıtmalıydı. Uzun bir araştırma ve düşünce surecinden sonra Charms Company isminde karar kıldım. Kendi zevkimce 10 parça yaptırdım ve Milano’daki çevremden topla-


Röportaj tarzım hep sadelik çerçevesinde şekillenmiştir. Bu, mücevher tasarımlarıma da yansıyor. Tasarımlarımda mutlaka altın kullanıyorum. Altını beyaz, siyah ve kanyak pırlantanın yanı sıra, safir, yakut, zümrüt gibi değerli taşlarla birleştiriyorum.

dığım beğeni bana cesaret kazandırdı. Böylece bir şeyler şekillenmeye başladı. Tasarımlarınızın tarzı nasıl? Hangi

materyalleri kullanıyorsunuz? Genel olarak her alanda sadeliğin ve zarafetin güzelliğine inanırım. İster ev dekorasyonu, ister takı olsun

Nelerden ilham alıyorsunuz? Mücevherlerinizi belli bir moda akımının içine sokabiliyor musunuz, yoksa zamansız parçalar mı üretiyorsunuz? Belli bir akımın içine sokmayı tercih etmiyorum ancak, tasarımlarımın elbette ki modası var. Elimden geldiğince zamansız parçalar da yapmaya çalışıyorum ama neticede ben modadan, sanattan, gezip gördüğüm yerlerden o anki duygularımdan ilham alıyorum. Yaptığım her parçanın zamansız olması mümkün değil. Fakat elimden geldiğince fikirlerimi tasarıma aktarırken gelip geçici olmamalarına özen gösteri-

www.2fmagazine.com 25


Röportaj Avrupa’da yaşadım. En yakın arkadaşlarım yabancılar oldu. Farklı farklı insanlar tanıdım, elimden geldiğince seyahat ettim. Kısacası vizyonumu hep besledim, kendime hep yeni bir şeyler katmaya çalıştım. Bugün bana soracak olursanız yaşadığım hayat, edindiğim dostluklar ve gezdiğim yerler beni olduğum insan yaptı. Bunun kesinlikle beni bir adım önde tuttuğuna ve hayatımı farklı kıldığına inanıyorum. Bir de tabii ki tasarım okumak önemliydi. Bir şeyin eğitim alarak yapıyor olmanın işe mutlaka artı bir profesyonellik kattığını düşünüyorum. Markanızın diğer markalara göre farkı nedir? İlk günden beri büyük düşündüm. Hep ağır adımlarla sağlam bastım. Markanın isminden tutun, paketlemesine kadar her şeyi etrafınızda gördüğünüz birçok markadan farklı. Verilmiş olan emeği ve özeni size hissettiriyor. yorum. Koleksiyonlarınız ne kadar sürede bir değişiyor? Kurallara bağlı olmayı seven biri değilim. O yüzden canım ne zaman isterse, hayal ettiğim bir ürün beni ne zaman heyecanlandırırsa o zaman koleksiyonumu oluşturuyorum. Hiç yanımdan ayırmadığım bir defterim var; aklıma ne gelirse yazarım, çizerim ve bir şeyi oraya aktardıktan sonra yapmazsam içim içimi yer. Bu yüzden sürekli yeni kolek26 EYLÜL 2014

siyonlar üretiyorum. Şu anda Charms Company’nin 11 tane koleksiyonu bulunuyor. Bunlardan içinde 5 parça olan da var 20 parça olan da. Bugünkü sizi ve tasarımlarınızı etkileyen en önemli dönüm noktaları neydi? İnsanın karakte- rinin şekillenmesinde önemli bir yaş aralığı olan 19-25 yaş arasında,

Sizin takı dolabınız nasıl? Ne tür takılarınız var? Mesela her yaptığınız tasarımdan bir tane de kendinize ayırıyor musunuz? Çok takım var. Eskiden beri bir sürü takı almıştım.


Röportaj lüğünü birleştiriyor. Charms Company’nin pembesi hafif fakat kendinden emin ve cazibeli. Bu duruşu mücevher tasarımlarıma da yansıtıyorum. Markanın adına rengini veren antresit ile kombinlendiğinde de son derece yumuşak ve sofistike bir duruş kazanıyor. Kısacası, ben küçük pembe kutularda müşterilerime hak ettikleri lüksü sunuyorum. Tasarımlarınızı kimin üzerinde görmek isterdiniz? Mücevher ve moda markalarından hangilerini beğeniyorsunuz? True Love koleksiyonumdan parçaları Rihanna ve Beyonce’de görmek isterim. Dreamy Feathers’dan parçalarımı Olivia Palermo’nun, Wish Upon A Star’dan olan tasarımlarımı ise Kate Moss’un kullanması beni çok mutlu ederdi. Beğendiğim markalarda ise, aslınAma artık eski takılarımı takmıyorum. Kendi yaptığım yeni tasarımları takmayı tercih ediyorum. Hem daha çok içime siniyor, hem yeni, hem beni daha iyi yansıtıyor. Her tasarımımdan bir tane saklamam pek mümkün değil. Koleksiyon çok genişledi artık. Markanızı oluşturan renklerin seçimi bilinçli miydi? Kesinlikle bilinçliydi. Pembe kadınsı ve zarif bir renk. Ayrıca aşk ve mutluluğun rengi. Kırmızının iddialı ve dinamik karakteri ile beyazın saflığı ve bütünwww.2fmagazine.com 27


Röportaj markamı oturtup Avrupa ve Orta Doğu’ya açılmak istiyorum. Muhtemelen bağlantılarım sebebiyle ilk başlayacağım yer Milano ve Paris olur diye düşünüyorum. Son olarak da Amerika pazarına adım atacağım. Charms Company tasarımlarına nasıl erişebiliriz? Satışlarımın çoğunu kendi internet sitemden yapıyorum (www.charmscompany.com.tr). Bunun dışında lidyana.com ve 365ist. com’dan da online satışım var. İnternetin yanı sıra tasarımları, bu yaz itibariyle Müge Çizikkanat’ın Alaçatı’daki mağazası Fenix’te de yer almaya başladı. 2015’e girerken ise kendi mağazamı açmayı planlıyorum da benim tarzıma göre daha bohem olmasına rağmen Jacquie Aiche’e bayılıyorum. Ileana Makri, Elise Dray, AS29 beğendiğim mücevher markaları arasında. Marka çizgisi ve stili olarak da Repossi’yi beğeniyorum. Balenciaga, Celine, Altuzarra, Antonio Marras, Costume Nationel, Helmut Lang, Isabel Marant ise beğendiğim moda markaları. Geleceğe yönelik hedefleriniz nelerdir? 28 EYLÜL 2014

İlk hedefim kendi mağazamı açmak. Akabinde Türkiye’nin genelinde


Rรถportaj

www.2fmagazine.com 29


30 EYLÜL 2014


Taşınabilir Müziğin Tarihi: Ruhumuzun Gıdası Cebimize Nasıl Sığdı? Taşınabilir müzik, bazılarına göre müziğin doğasını bozuyordu. Ancak en sevdiğimiz melodilerin cebimize girmesi bizi adeta büyüledi ve tepsi büyüklüğündeki plakları hızlıca çöpe atmaya başladık. Tuğla büyüklüğündeki kasetçalarlardan neredeyse kullanılamayacak kadar küçük olan mp3 oynatıcılara kadar mobil müziğin tarihine göz atıyoruz.

www.2fmagazine.com 31


Müzik, tüm insanlığın ortak kültürü ve keyfidir. Herkes farklı türlerden hoşlansa da mutlaka herkesin zevkine hitap eden bir müzik vardır. Bu sebeple müzik için ‘’ruhun gıdası’’ dendiğini sık sık duyarız. Tıpkı gerçekte olduğu gibi acıktığımız zaman en güzel ve kolay şekilde karnımızı doyurmayı tercih ediyoruz. Müzik konusunda bunu portatif müzik çalarlar ya da cep telefonlarımız sağlıyor. Birçok kişi müzik için harici oynatıcılar taşırken neredeyse herkes cep telefonununda, tabletinde sevdiği müzikleri barındırıyor. Müziğe ulaşmak her zaman bu kadar kolay değildi. Eskiden, ses kaydı henüz bulunmamışken müziğe ulaşmak için bir konser salonuna gitmeniz ya da yeterince zenginseniz bir müzisyeni evinizde konuk etmeniz gerekirdi. Ses kaydının pratik hale gelmesi ve plakların hayatımıza girmesiyle en azından her defasında 32 EYLÜL 2014

canlı müzik arama zahmetinden kurtulduk. Artık evlerimizde tepsi büyüklüğündeki plakları bir bilgisayar kasası boyutundaki pikaplara takıp müzik dinleyebiliyorduk. Birçok kişi, efsane şarkıcıları bu plaklarla tanıdı. Elbette bir pikapı kolunuzun altına altıp sokağa çıkmanız mümkün değil. Dolayısıyla müziği her an yanımızda taşıyabilmek için birkaç yıl daha beklememiz gerekti. Önce mobil radyolar, ardından kasetçalarlar ve yakın dönemde de dijital müzik hayatımıza girdi ve müzik evlerin duvarlarını aşıp ceplerde taşınmaya başladı. Bu durumun müziğin ruhunu öldürdüğünü düşünenler de var. Geçmişte bir sanatçı bir şarkı yayınladığında bunun etkisi çok daha uzun soluklu oluyordu. Şimdi ise her şarkı, çıktığı anda cebimizdeki yerini alıyor ve bir hafta içerisinde ardı ardına dinleyip ondan sıkılabiliyoruz. Bu sebeple

çok daha çabuk, çok daha fazla şarkı yapmak yönünde bir baskı var. Buna rağmen mobil müzik önü alınamaz bir trend. Giyilebilir ürünlerle birlikte müziğin önümüzdeki 10 yılda hayatımızda nasıl bir yer alacağını ancak tahmin edebiliriz. Mobil müziğin gelişimini ürünler üzerinden incelemek çok kapsamlı ve çok uzun bir yazı gerektirirdi çünkü onca yıl boyunca yüzbinlerce mobil müzik cihazı piyasaya giriş yaptı. Biz yine yazabilirdik ama inanın bu kadar uzun bir yazıyı okumak istemezdiniz. Bu sebeple mobil müzikte yeni bir dönemi başlatan, müziğe ulaşılabilirlik konusunda piyasayı yönlendiren ürün ve hizmetleri mercek altına alıyoruz.

Mobİl müzİğİn İlk adımları… 1954 - 1965 Mobil müzik dendiğinde hiç şüphesiz akla Sony’nin Walkman’leri ge-


liyor. Walkman’in müzik piyasası için bir dönem ne kadar önemli bir olduğunu da inkar etmiyoruz. Ancak ilklerden bahsedersek bu konuda Sony’yi ilk sırada saymamız mümkün değil. Piyasada müzik dinlemek için kullanılan ilk kasetçalar 1965 yılında piyasaya giren Philips Compact Casette ürünüydü. Aslında bu bir ses kayıt cihazıydı. Ancak bir süre sonra bu cihaz için üzerind e şarkı

kayıtları bulunan kasetler yayınlanmaya başlandı. Böylece müzik dinlemek mümkün hale geliyordu. 1965 yılında piller ağır ve kısa süreliydi. Fakat yaklaşık 45 dakikalık müziği dinlemek mümkündü. Üzerinde demir tozu bulunan kasetler müzik açısından çok değerli olabileceğini göstermişti. Nitekim 20 yıl boyunca mobil müzik piyasasını bu teknoloji domine edecekti. Fakat bazılarına göre ilk mobil müzik cihazı kasetçalarlar değildi. 1954 yılında piyasaya sürülen taşınabilir radyo Regency TR-1, ilk taşınabilir müzik cihazı olarak anılıyor. Hangi

müziği dinleyeceğinze kendiniz karar veremiyorsunuz. Yine de favori radyo ka-

nalınız her zaman yanınızda olabiliyordu. Üzerinde bir hoparlör bulunduran cihaz, 1954 yılı için oldukça güzel bir tasarıma sahipti. Ayrıca birçok renk seçenği de mevcuttu. Yani bugünün cihazlarında gördüğümüz renkli, güzel tasarım anlayışını o günlerden görmüşlerdi. www.2fmagazine.com 33


Boombox - 1976

Sony Walkman - 1979

Taşınabilir müzikte en önemli akım küçülmeydi. Yani mümkün olan en taşınabilir şekilde müziği yanımızda taşımak istiyorduk. Fakat taşınabilir müziği bu şekilde algılmayanlar da vardı. Onlara göre müzik taşınabilir olduğu kadar yüksek ve güçlü de olmalıydı. 1976 yılında bunun çaresi Boombox’lardı. Birçok farklı marka üze-

Sony, 1970’lerde elektronik alanında yaptığı atılımlarla birçok cihazı küçültmeyi başarmıştı. Bu alandaki başarılarını müzik alanına da

rinde çift güçlü hoparlör barındıran, kasetten şarkı çalabilen ve büyük pillerle çalışan bu üründen üretti. Omuzda taşınan bu ürünler bir döneme damga vurmuştu.

34 EYLÜL 2014

uyguladılar ve ortaya Walkman TPS-L2 çıktı. Bu, ilk gerçek taşınabilir müzik cihazıydı. Kendinden önceki cihazlara kıyasla çok küçüktü: çaldığı kasetlerden sadece biraz daha büyüktü. AA

pillerle çalışıyordu ve yine taşınabilir kulaklıkları vardı. Bu ürünü yaklaşık 300 dolarlık fiyat etiketiyle piyasaya süren Sony, milyonlarca adetlik satışa ulaştı. Böyle-

ce Sony’nin yıllarca sürecek hakimiyeti de başladı.

Walkman Çağı - 1979 - 2001 Sony, ilk Walkman’in başarısının ardından Walkman modellerini geliştir-


Discman ve CD’lerİn Gelİşİ - 1984

me ye devam etti. Aslında en başında Walkman ismini kullanmamışlardı. Farklı pazarlarda Sony; Soundabout, Stowaway, Freestyle gibi isimler kullanmıştı. Ardından kutunun üzerinde yazan ‘’Walkman’’ ismi ön plana çıktı ve çok sevildi. Öyle ki diğer şirketler de Walky (Toshiba) gibi isimlerle Sony’ye rakip oldu. Aiwa Casetteboy ve Panasonic MiJockey gibi ürünler de Sony’ye yanıt olarak piyasaya sürüldü. Fakat hiçbiri Walkman kadar tanınmış ve başarılı olamadı. Sony: Walkman II ile başlayarak D6C, FX421 gibi popüler ürünler üretmeye devam etti. Piyasaya giren her model Sony’yi daha da başarılı kılıyordu.

Kasetçalarlar uzun süre çok popüler olsa da Sony boş durmuyordu. 1980’lerinde başında, plakları andıran şekliyle ortaya çıkan Compackt Disc - CD’ler, Sony’nin ilgisini çekti. Bu teknoloji daha ince ve daha güvenilir müzik çalarlar üretmeyi mümkün kılıyordu. Sony, bu fırsatı kullandı ve bir portatif CD çalar üretti. Bu ürüne Walkman isminden yola çıkarak ‘’Discman’’ ismini verdiler. Discman, geleceğin teknolojisi olarak ilgi çekti. Fakat o günün teknolojisi değildi. Çünkü kasetçalarlara göre daha genişlerdi ve taşınmaları zordu. Üstelik Walkman’ler kadar şık da görünmüyorlardı. Bu sebeple Sony MiniDisc’lerle bir deneme daha yapacaktı.

MiniDisc

için MiniDisc teknolojisine yöneldi. Bu teknoloji daha küçük diskler üretmeyi ve onlar üzerinden müzik oynatmayı mümkün kılıyordu. Fakat MiniDisc’lerin kapasitesi standart CD’lerden küçüktü. 80 dakikalık müzik depoyabiliyordu. Ayrıca müziğin dijital olarak işlenmesi daha fazla devre demekti ve bu da cihazı büyük yapıyordu. Dolayısıyla MiniDisc’ler de Walkman’ler kadar başarılı olamadı.

Sony, CD’leri daha taşınabilir kılmak

www.2fmagazine.com 35


MPMan Sony, dijital müziğe yatırım yaparak aslında doğru yöne gitmişti. Fakat zamanlamayı doğru yapamadılar. MiniDisc, çok erken bir üründü. Henüz internet ve kişisel bilgisayarlar yeterince yaygın değildi. Bu sebeple beklenen ilgiyi görmedi. Fakat 2000’li yılların başında bu konuda bir adım fırsatı daha doğdu. Fakat bu kez CD ya da kaset değil farklı bir depolama türü popüler oluyordu: dahili depolama. 1998 yılında Güney Koreli bir şirket olan SaeHan, dünyanın ilk flash temelli depolama kullananan taşınabilir müzik cihazı olan MPMan’i üretti ve piyasaya sundu. Bu üründe kullanılan mantıksal depolama teknolojisi, gerçekten çok vizyoner ve cesur bir hamlenin ürünüydü. MPMan ile bir dock aksesuarı geliyordu. Bu aksesuar sayesinde paralel port üzerinden cihaza müzik aktarılabiliyordu. Kapasitesi ise 32 ve 64MB’lık iki seçenekten oluşuyordu. O zamanlar için yüksek sayılabilirdi. Fiyatlar ise 400 dolardan başlıyordu.

36 EYLÜL 2014

Fakat Güney Koreli bir şirket olduğu için SaeHan, Avrupa ve Amerika’da çok tanınmıyordu. Ürünler çok yüksek adetli olarak bu ülkelere de gönderilmedi. Ayrıca tasarımı da viral şekilde tanınacak kadar etkileyici değildi. Bu sebeple ilk adımı attıkları bu sektörde çok başarılı olamadılar. Yine de MPMan markası halen yaşamaya devam ediyor. Artık müzikçalarların haricinde akıllı telefon ve tablet gibi ürünlere de sahipler.

‘’MP3Çalar’’ Kaset üzerinden müzik çalan ürünlere kasetçalar, CD üzerinden müzik çalan ürünlere ise CD çalar deniyordu. Fakat dahili depolamaya sahip müzikçalarlar ismine yansıyacak fiziksel bir parçaya sahip değildi. Bu sebeple de onlara dijital müzikte en popüler format olan MP3’ün adı verildi. Dahili depolamanın yükselişi birçok şirketi bu alana çekti. Flash tabanlı depolamanın avantajları büyüktü fakat henüz pahalı ve düşük kapasitelilerdi. Örneğin MPMan en fazla 12 şarkı alabiliyordu. Buna rağmen Diamond Rio isimli ürün, 32MB’lık kapasitesiyle popüler olmayı başardı. Ardından Compaq, 2.5 inçlik bir laptop diskini aldı ve bununla bir portatif müzikçalar geliştirdi. Bunu HanGo şirketine lisansladı ve ortaya 4.8 GB’lık kapasitesiyle Personel Jukebox çıktı. Jukebox’ın avantajı yıkıcıydı, 1200 şarkı depolayabiliyordu. Bu, uzunca bir süre flash tabanlı depolamanın rafa

kalkacağı anlamına geliyordu. HanGo’nun ardından bugün de tanınmış şirketler olan Creative ve Archos da Jukebox ürünleriyle piyasaya girdi. İki şirket de 2.5 inçlik 6GB kapasiteli hard diskler kullanıyordu. Onlarla birlikte piyasaya giren Cowon ise ismiyle gündeme gelecekti. 2000 yılında iAUDIO ismiyle piyasaya giren Cowon, daha sonra Apple tarafından açılan bir dava ile karşı karşıya kalınacaktı. Apple, iPod’u Cowon’dan daha sonra üretmiş olsa da ismin önüne gelen küçük ‘‘i’’ harfinin haklarını almıştı. Apple, bu sebeple Cowon’a Güney Kore’de bir dava açmıştı. Cowon, iAUDIO ismini kullanmaya devam etti.


Apple iPod Apple, 2001 yılında pazardaki trendleri takip ederek ilk iPod ürününü piyasaya sürdü. Apple, o dönemde zor günler geçiren bir şirketti ve iPod’un başarısız olması halinde iflasa gidebilirlerdi. Fakat iPod ilgi çekmeyi başardı ve Apple’a bu alanda hamle yapma fırsatı verdi. İlk iPod’un dikkat çekmesini sağlayan yanı büyük ekranıydı. Siyah beyaz ekran 2 inç boyutundaydı ki bu tüm rakiplerinkinden büyüktü. Ayrıca Apple, 1.8 inçlik daha küçük bir hard disk kullanıyordu ve bu sayede cihaz daha zarif bir tasarıma sahip olmuştu. 5 inçlik hard disk, Toshiba’dan alınıyordu. iPod’un problemi sadece Mac ile uyumlu olmasıydı. Bir yıl sonraki 2. nesil iPod’u Windows uyumlu yaparak bu krizi aştılar.

www.2fmagazine.com 37


iTunes Apple, sadece taşınabilir müzik cihazları üretmenin yeterli olmadığını biliyordu. Bu sebeple iTunes’un ilk sürümü iPod’dan önce piyasaya sürülmüştü. Cihaz ile bilgisayar arasındaki iletişimi sağlayan bu yazılım, daha sonra müzik endüstrini değiştirecek bir iş modeline dönüştü. 2003 yılında Apple, iTunes Store’u duyurdu. Bu, müzik satın almanın mümkün olduğu bir dijital müzik mağazasıydı. En önemli özelliklerden biri de kullanıcılara sadece albüm değil, albüm içerisinden istedikleri şarkıyı satın alabilme imkanını sunmasıydı. Bu yaklaşım ilk başta prodüktörleri ve müzik şirketlerini memnun etmedi. Fakat korsan müzik çok yaygındı ve Apple en azından bir çözüm sunuyordu. Bu sebeple Apple’ın yaklaşımını 38 EYLÜL 2014

kabul etmeye karar verdiler. iTunes’un dijital mağaza yaklaşımı, cihazlar arası paylaşımı kısıtlaması ve korumalı formatlara verdiği destek müzik endüstrisi açısından çok önemli bir gelişmeydi. Tek tek şarkı satma formülü ekonomik anlamda çok hoşlarına gitmese de Apple’a bu

alanda destek verdiler. Apple’ın bu stratejisi korsanı bitirmek için yeterli olmadı ama milyonlarca kişiye şarkı sattı, satmaya da devam ediyor.

Büyük ekran ve dokunmatİk Apple, ilk iPod’dan itibaren büyük


ekranların kullanıcı üzerinde etkileyici olduğunu gördü. İkinci iPod’da ise dokunmatik destekli bir teker vardı. Bu özellikler üçüncü iPod’da daha ince bir gövde ve 40GB’a kadar varan kapasiteyle birleştirildi. Yıl 2003’tü. 2004’te ise iPod mini geldi. Metal gövdesi, tıklama destekli dokunmatik tekeri ve küçük boyutlarıyla ilgi çekti. Ancak asıl ilgiyi çeken ürün iPod nano oldu. 2005’te piyasaya sürülen bu ürün renkli ekranı, cam ve metalden oluşan şık tasarımı ve boyutlarıyla devrimseldi. Apple, bu üründe bir dönem rafa kalkan flash hafızayı geri getirdi. 1,2 ve 4GB kapasiteler yeterli seviyedeydi. Flash hafıza çok az yer kapladığı için cihaz çok küçük ve hafifti. Fakat pil ömrü pek övünülecek seviyede değildi. Ayrıca bazı modellerde

üretim hatası sebebiyle yanma, patlama gibi durumlar görülebiliyordu. Dokunmatik ve büyük erkan birlikteliği ise 2007 yılında iPod touch’ın gelişiyle zirve yaptı. 3.5 inçlik dokunmatik ekranlı cihaz, iPhone’dan gelen parçaları kullanıyordu. Bu değişim Apple’a video klipleri de cebe sığdırma imkanı sundu. 2007’den sonra hem iPod touch hem de yeni iPod Classic modelleri müzik videolarını da oynatabilir hale gelmiş-

ti. Fakat bu alanda ilklere imza atan Apple değildi. Archos, 2002 yılında 1.5 inçlik renkli ekrana sahip bir multimedya cihazı geliştirmişti. Bu ekranın çok küçük olduğunu anlayıp bir yıl sonra 3.8 inçlik bir model daha piyasaya sürdüler. Kendi alanında çok dikkat çeken bir ürün olsa iPod’ların gölgesinde kaldı.

www.2fmagazine.com 39


Müzİk çalabİlen telefonlar Müzik çalabilen telefonlar aslında dijital müzikçalarlar kadar eski. Samsung’un mp3 çalabilen ilk telefonu 1999 yılında piyasaya çıkmıştı. Fakat hafıza kapasitesi düşük olduğu için pek de mantıklı değillerdi. Çünkü telefonun kullandığı alan yüzünden müzik için çok az yer kalıyordu. Kapasiteler arttıkça müzik çalabilen telefonların sayısı da artmaya başladı. 2005 yılında Güney Kore gibi ülkelerde satılan müziklerin yarısı telefonlarda dinlemek için alınmıştı. 2006 yılında da mp3 çalabilen telefonların sayısı, mp3çalar-

fiyatlarıyla bu ürünler yaşamaya devam ediyor. iPod’lar satmaya devam ediyor. Her yıl milyonlarca mp3 çalar satılmaya devam ediyor. Ancak satışlar eskisi gibi yüksek seviyelerde değil. Neredeyse herkesin cebinde müzik çalabilen akıllı telefonlar olduğunu düşünürsek teoride mp3 çalarların sonunun gelmiş olması gerek. Fakat farklı fonksiyonlar sayesinde ve daha uygun

ların toplam satışlarını geçti. Ardından 2007’de iPhone’un gelişiyle birlikte başlayan akıllı telefon trendi, mp3çalarlara olan ihtiyacı iyice azalttı.

Pekİ mp3 çalarların sonu geldİ mİ? Aslında hayır. Bugün Sony yeni nesil Walkmanlar, Apple yeni nesil 40 EYLÜL 2014

Örneğin Sony NWD- W273 modeli su geçirmez olması sebebiyle su altında bile kullanılabiliyor. Ayrıca kulaklık gövdesine monte edildiği için taşınabilirlik konusunda adeta rakipsiz.

Üyelik sİstemİ modelİ


sıcak bakmıyor. Bunun yerine Spotify gibi aylık üyelik üzerinden tüm müzik arşivlerini kullanıcılara açan servisleri tercih ediyorlar. Görünüşe göre önümüzdeki dönemde en popüler

Apple’ın iTunes’la başlattığı dijital müzik modeli artık düşüşte. Bu modelin yakın zamanda daha da fazla pay kaybedeceği tahmin ediliyor. Çünkü kullanıcılar artık tek tek şarkı satın almaya

model de bu olacak. Mobil cihazlarda internet bağlantısı çok geliştiği için mobil müzik oynatıcılarda da Spotify, Beats Music gibi servislerin kullanım oranları artıyor.

Belki mp3 çalarların geleceği de internet bağlantısı ve bu servislere bağlanabilme yeteneğine kalabilir.

Pekİ ya gelecek? Gelecekte mobil müzikte en önemli trend internet olacak. İnternet bağlantısı sayesinde sınırsız müzik deneyimi yaşamak isteyeceğiz. Belki de internet bağlantısı olmayan müzikçalar kalmayacak. Akıllı telefonların zaten kendi kulvarlarında takip ettiği trendler var. Mp3çalarlar ise giyilebilir teknoloji trendine ayak uydurabilir. Çünkü hayatta kalabilmeleri için daha küçülmeleri gerekiyor. Telepati yöntemiyle müzik dinlemek için ise pek acele edeceğimizi sanmıyoruz…

www.2fmagazine.com 41


Röportaj

Melih BİLGİN

melih@2fmagazine.com

SPORDA YENİ TRENDİN TEMSİLCİSİ

NUYU GYM Yaklaşık 1 yıl önce kurulan Nuyu GYM, detaylara özen gösteren yaklaşımı ve farklı konseptiyle yeni nesil olarak nitelendirebileceğimiz bir spor salonu. İlk şubesini Kuruçeşme’de açan, yaz boyunca Büyükada’da hizmet veren Nuyu GYM’in hikayesini kurucularından dinledik. Nuyu GYM’in kurucuları Müge Üstünberk, Meltem Pamir ve Luna Bildirici. Luna Hanım röportajımız esnasında işleri sebebiyle bizimle olamadığı için sorularımızı Müge ve Meltem Hanım yanıtladı. Nuyu GYM 3 bayanın ortaklığıyla kurulmuş bir şirket. Peki bu 3 bayan nasıl bir araya geldi, neden spor alanında bir girişimde bulunmayı tercih etti? Müge Üstünberk; Bizi bir araya getiren şey de, spor alanına yönelme-

42 EYLÜL 2014

mizin sebebi de spor. Meltem (Pamir) ve ben kardeşiz. Luna ile spor kulübünde tanışıp arkadaş olduk. Ben ve kardeşim 5 yaşından beri spor yapıyoruz. Çocuklarımız da milli sporcu. Yani ailemizde spor sevgisi çok fazla. Biz de hobimizi işe dönüştürmeye

karar verdik ve böyle bir işe imza attık. Hem kendimiz sporla yakından ilgilendiğimiz için, hem de çocuklarımız sayesinde birçok şeyi gördüğümüz için bu alandaki eksikleri de farkettik. O yüzden farklı bir şey yapmak is-


Röportaj tedik. Biz, diğer spor salonlarında göremeyeceğiniz yaklaşımları benimsedik. Örneğin bizde elektronik bir alet yok. Bununla birlikte sınıf düzeni aksine kişiye özel programlara yöneldik. Günümüzde artık kişiye özel programlar ön plana çıkıyor. Bu tarz yaklaşımlar Nuyu’nun ruhunu oluşturdu. Neden Nuyu ismini seçtiniz? Ne anlama geliyor? Müge; Nuyu - New You - yani yeni sen demek. Birçok dilde de telaffuzu aynı. Türkiye’de de kulağa hoş gelen bir isim olacağını düşündük ve Nuyu ismini seçtik. Birçok kişi soruyor neden Nuyu diye :) Nuyu’nun farkı nedir? Neleri farklı yapıyor? Meltem Pamir; Bizim diğer spor salonlarımızdan birçok farkımız var.

Ama bence en önemlisi üyelik sistemimizin olmaması. Diğer salonlarda aylık bir rakam üzerinden anlaşır ve bunu 1 yıl boyunca ödersiniz. Bunun yanında özel pilates, yoga dersleri isterseniz ekstra bir ücret ödersiniz. Bizde ders sayısı üzerinden belirlenen paketler

var. Dolayısıyla girdiğiniz ders sayısı kadar para ödüyorsunuz. Bununla birlikte bireysel, kişiye özel dersler, programlar sunuyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki bir insan kişiye özel bir programla çalışırsa vücuduyla ilgili memnuniyet %95’lere www.2fmagazine.com 43


Röportaj

kadar çıkıyor. Grup derslerinde ise bu oran çok düşük. Özel dersler lüks gibi görülebiliyor. Ama aslında karşılığını fazlasıyla alıyorsunuz. O yüzden biz de kişiye özel ders yaklaşımını benimsedik. Bunun dışında elektronik alet kullanmadığımız için birçok farklı spor türünü burada sunabiliyoruz. Nuyu’daki sistemlerin bazıları dünyada bile çok az. Sonuçta spor yapmak, insanın kendi vücuduna yaptığı yatırımdır. Biz de bu deneyimi müşterilerimize en

44 EYLÜL 2014

iyi şekilde yaşatmak istiyoruz. Nuyu için gelecekte hayata geçirmeyi düşündüğünüz farklı fikirleriniz de var mı? Şimdiye kadar hayata geçirmek isteyip de geçiremediğiniz? Müge; Sonuçta artık her şey çok hızlı değişiyor. Teknoloji, trendler hepsini çok yakından takip ediyoruz. Dolayısıyla yenilikleri, Nuyu’nun ruhuna uyacak şekilde hızlıca hayata geçirmeye çalışıyoruz. Elbette müş-

terilerimiz bundan sonra birçok yenilik görmeye devam edecek. Örneğin şuan için havuzu bulunan bir şubeniz yok. İleride havuzlu bir Nuyu düşünüyor musunuz? Elbette havuzlu bir spor salonu düşüncemiz var. Ama onu Nuyu konsepti içinde mi değerlendiririz bilemiyorum. Biz daha butik bir konsepte sahibi şuan için. Eğer havuzlu bir salon olursa çok daha büyük bir yer olması gerekir. Dolayısıyla ileride havuz


Röportaj

olursa su sporları üzerinde yoğunlaşan konsept bir spor salonu yapabiliriz. İmaj olarak istediğiniz noktada mısınız? İnsanlar Nuyu’nun farkını görebildiler mi? Müge; Aslında daha çok yeniyiz. Henüz 1 yılımızı doldurmadık. Fakat buna rağmen imaj olarak istediğimiz noktaya geldiğimizi söyleyebilirim. Müşteri memnuniyetimiz çok yüksek. İnsanlar farklı aletleri, farklı spor türlerini de denemeyi seviyor. Bizdeki

Queenax sistemi dünyada bile çok az kullanılan bir sistem. Neredeyse sınırsız hareket kombinasyonu sunuyor. Tamamen sizin hayal gücünüze bağlı. Queenax demişken burada yapılan tüm sporlardan bahsedebilir misiniz? Müge; Yoga, kardiyo, dans, SurfSet, AntiGravity Fitness, 4D Pro, Bar dersleri, KickBox, bosu, Functional Training ve ağırlık olarak sayabiliriz. Ayrıca Eylül ayı içerisinde Pilates derslerimiz de başlıyor.

Peki en çok tercih edilenleri hangileri? Müge; - Aslında eşit diyebiliriz hepsi. Bizde sınıf mantığı olmadığı için müşteriler hangisini isterse o dersi alıyor. Dolayısıyla herkesin tercihleri farklı. Kimisi grup halinde ders almayı tercih ediyor, kimisi kişiye özel AntiGravity yapmayı tercih ediyor. Dolayısıyla günün sonunda aşağı yukarı tüm spor dallarının eşit ilgi gördüğünü söyleyebilirim.

www.2fmagazine.com 45


Röportaj Müge; Adalar projesi dönemseldi. Yaz ayları için oradaydık. Önümüzdeki sene de yine Büyükada ve Çeşme’de yaz dönemi için şube açmayı düşünüyoruz. Bunun yanında Ankara ve İzmir’den talepler var. Orada kalıcı şubeler açma yönünde bir düşüncemiz var. İstanbul’da ise Anadolu yakasında bir şube açmayı düşünüyoruz. Bunlar önümüzdeki yılın projeleri. Burada bütün bir bina size ait. Dekorasyon konusunda da çok çalıştığınız belli oluyor. Belki de bu sebeple yayılma stratejiniz biraz daha yavaş ilerleyecektir diye tahmin ediyorum. Müge; Evet, biz Kuruçeşme şubemizde komple bir binayı aldık ve spor salonuna dönüştürdük. Her katında aynı bir spor aktivitesi var. Bu açıdan da özel bir konsept. Dekorasyon konusuna çok özen gösterdik. Dolayısıyla burayı açmak bile baya zaman aldı. Açtığımız her şubede bu özeni korumak istiyoruz. O yüzden yavaş ama emin adımlarla ilerleyeceğiz.

Ben ilk olarak Büyükada’daki şubeniz ile tanışmıştım. Kuruçeşme şubenize ilk defa bugün geldim. İkisi birbirinden biraz farklı ama 46 EYLÜL 2014

Büyükada şubesi dönemsel bir projeydi. Sadece yaz ayları için açmıştınız. Bundan sonra yayılma planlarınız nasıl?

Türkiye’de spor salonlarının çalışma şeklini ve insanların spora bakış açısını nasıl görüyorsunuz? Elinizde sihirli bir değnek olsa neleri değiştirmek isterdiniz? Müge; Spor algısı bakımından sporun sadece bir zayıflama ya da kas yapma aracı olarak görülmemesini sağlamak isterdim. Her insanın spora ihtiyacı var. Bu ister ağır bir antrenman olsun ister hafif bir yürüyüş olsun. İlla ki bir spor salonuna gitmeniz şart değil. Evinizin önünde, sahil yolunda biraz yürüyüş yapabilirsiniz. Eğer bu bilinç sağlanabilirse eminim


Röportaj

ki insanlar kendilerini daha sağlıklı hissedecek ve uzun vadede birçok sağlık problemi de azalacaktır. Spor salonları bakımından ise bence yenilenme hızları düşük. Elbette bu bir bütçe meselesi ama trendler çok hızlı değişiyor. Keşke tüm salonlar daha hızlı bir şekilde yenilenebilse. Meltem; Spor konusunda insanlarda hep sakatlanma korkusu var. Ama

sakatlanmıyım, aman bir yerime bir şey olmasın. Elbette bir probleminiz varsa bunun üzerine gitmeniz yanlış olabilir. Ama doğru dersle, doğru sporla bir yerinizi sakatlamak değil tam tersine sakatlıklardan, ağrılardan kurtulma şansına sahip olabilirsiniz. Benim birkaç arkadaşımda sporla ilgisi olmayan bel rahatsızlıkları vardı. Ama spor yaparak, özel antrenmanlarla bel bölgesindeki bu ağrılardan kurtuldular.

Bizde yerleşmiş bir mantık ‘’sakatlandım, o zaman yatıp dinleneyim’’. Artık böyle değil, doğru yöntemlerle o sakatlıktan kurtulabilirsiniz. Dolayısıyla ben de zihinlerde bu mantığın değişmesini isterim. Müge; Ben şunu da ekleyeyim: insanlar spor yaptıkları zaman çok hızlı şekilde kaslanacaklarını düşünüyor. Bu böyle değil. Hem ince ve zarif, hem www.2fmagazine.com 47


Röportaj

de kaslı olabilirsiniz. Çok kaslı görünmek için çok yoğun çalışma gerekiyor. Dolayısıyla eğer çok yoğun bir tempo uygulamazsanız o istemediğiniz kaslı görüntüye ulaşmanız da pek mümkün olmaz. Hem kaslı ama fit bir görüntünüz olur. Bu özellikle ilerleyen yaşlarda önem kazanıyor. Yaşlandıkça vücudunuzdaki kasların oranı daha da önemli oluyor. Biliyorum bayanların yaşı sorulmaz ama bence okuyucularımız sizlerin yaşını merak edebilir. Kaç yaşındasınız acaba? :) Müge; Gururla söylüyoruz :) Ben

48 EYLÜL 2014

49 yaşındayım. Meltem; Ben de 48 yaşındayım. Müge; Diğer ortağımızda Luna da 44 yaşında. Yaşınıza göre bir hayli genç görünüyorsunuz. Belki spora başlamak isteyen bayanlar için ilham verici olabilir. Peki bu işe başlamadan önce ne tür işlerle uğraşıyordunuz? Müge; Ben ve kardeşim takı işiyle uğraşıyorduk. Bir takı markamız var. Luna ise inşaat sektöründe çalışıyordu.

Yani çok farklı sektörlerden geliyoruz :) Bizim sorularımız bu kadar. Sizin son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı? Müge; Spor önemli. Biz insanlara güzel bir spor deneyimi sunmak istiyoruz. İnsanlar bunu bir hayat tarzı haline getirsin, bundan keyif alsın, severek yapsın istiyoruz. Meltem; Eğer Nuyu GYM’e gelirlerse hiç sıkılmayacaklarını garanti ediyoruz :) Hocalarımız gerçekten çok yaratıcı. Her hafta farklı dersler, farklı hareketler gösteriyorlar. Böylece sıkılma fırsatınız kalmıyor :)


Rรถportaj

www.2fmagazine.com 49


DOSYA

Çöpten Tasarıma Yukarı DönüŞüm Son dönemde popüler hale gelen ‘’Upcycling’’ - Yukarı Dönüşüm yaklaşımı tüm dünyada çevrecilik akımının bir sonucu olarak görülebilir. Fakat bu yaklaşımın tasarımla da çok yakın bir ilişkisi var. Dolayısıyla ortaya çöpleri tasarım harikalarına dönüştüren projeler çıkıyor. İşte size birkaç örnek…

k

orku, Dünyada, özellikle sanayi devrimiyle birlikte zenginleşen ülkelerde tüketim bir yaşam biçimi haline gelmişti. Büyük motorlu otomobiller, en lüks malzemelerden üretilen kıyafetler, takılar, gösterişli binalar. Ancak aradan geçen yıllarda dünya kaynaklarının bu kadar rahatça kullanılamayacak kadar sınırlı olduğu anlaşıldı. Otomobiller küçülmeye, daha sürdürürebilir malzemelerden üretilen kıyafetlere, daha çevreci binalara yönelmeye başladık. Günümüzde insanoğlunun dünyaya en büyük etkisi olan küresel ısınma, beklenen bir süreç değil artık yaşamaya başladığımız bir sü50 EYLÜL 2014

reç oldu. Bu sebeple onu durdurmaya değil, onunla birlikte yaşamasını öğrenmeye başlamamız gerekiyor. Karbon salınımlarını azaltmak, suyu daha dikkatli kullanmak, yalıtım yaptırmak vs. hepsi bundan böyle tüm insanlığın dikkat etmesi gereken unsurlar olacak. Etkisi daha küçük, ama mantık değişimi açısından önemli bir yaklaşım daha var: Yukarı Dönüşüm. Geri Dönüşüm gibi bir isimlendirmeye sahip olması bu yaklaşımı kolayca anlamamızı sağlıyor. Geri dönüştürmede aynı malzeme benzer bir amaç için tekrar kullanılırken yukarı dönüşüm, o malzemeden farklı bir şey yaratıyor.

Geçmişte en kaliteli malzemelerle, en ufak bir defo olmaksızın üretilen ürünler bugün artık daha çevreci, eskimiş eşyalardan üretilebiliyor. Eskiden bu tarz ürünleri kullanmaktan utanan insanoğlu, artık çevreci yönünü göstermekten gurur duyuyor. Dolayısıyla yukarı dönüşüm yaklaşımı, aynı zamanda bir tarz ve tasarım akımı haline gelmiş durumda. Öyle ki bu akımda neyi, neye dönüştürebileceğinizin neredeyse sınırı yok. Peki birkaç örnek görmek ister miydiniz? İşte size 2f Magazine’in derlediği, dünyadan dikkat çekici yukarı dönüşüm projeleri.


DOSYA Eskİ teneke kutulardan kol saatİne Her gün milyonlarca kişi, teneke kutudaki içeceklerini içiyor ve bu kutuları çöpe atıyor. Dolayısıyla teneke kutular yukarı dönüşüm proje-

leri için ideal bir kaynak. Hong-Kong merkezli bir şirket olan Alchemist Creations da bu kutuları güzel bir projede kullanmaya karar vermiş. Alchemist’in Can Watch serisi, eski teneke kutuların tabanlarını birer kol saati gövdesi olarak kullanıyor. Kullanılmış kutulardan kesilen taban bölümleri temizleniyor ve içerisine mekanik bir saat mekanizması yerleştiriliyor. Ardından da yine kullanılmış deri ve kumaş parçalarından imal edilen kayışlarla birleştiriliyorlar. Sonunda ortaya aslını hiç gizleme gereği duymayan teneke kutu saatler çıkıyor. Bazı kutuların üzeri boyanırken bazı modellerde hiç boya kullanılmamış. Dolayısıyla üzerinde içecek markası gibi yazılar duruyor. Bahsettiğimiz gibi, artk bu tür yazıları sergilemekten hoşlanıyoruz. Alchemist, Can Watch ürünlerini 105 dolardan başlayan fiyatlarla satıyor. Amaçları yüksek adetlerde seri üretime geçip bu ürünü tüm dünyada satmak.

Brandalar, şık çantalara dönüşüyor 1993 yılında İsviçre’de kurulmuş bir şirket olan Freitag, kullanılmış brandaları çantaya dönüştürmek üzerine çalışan bir şirket. Bu alanda uzun bir deneyime sahip olduklarına hiç şüphe yok fakat biz onlarla kısa bir

www.2fmagazine.com 51


DOSYA

süre önce bir Evernote videosuyla tanıştık. Freitag, kullanılmış brandaları bütün halinde alıyor ve onları güzelce yıkıyor. Ardından da onları çanta kalıpları için uygun şekilde kesiyorlar. Daha sonra dikim ekipleri onları tasarımlara uygun şekilde dikiyor ve ortaya daya-

52 EYLÜL 2014

nıklı çantalar çıkıyor. Çantalar her biri eşsiz. Çünkü brandalar kesinlikte boyanmıyor. Yani her çanta tümüyle şans eseri, brandalardaki renk ve harflerle süslenmiş oluyor. Kullanılan tek tasarım tekniği bu değil. Bazı çantalar, küçük küçük kesilen branda parçalarıyla süslen-

miş. Böylece yılan derisi gibi farklı bir görünüm elde edilmiş. Freitag’ın çantaları ucuz değil. Bazılarının fiyatı 300 avroya kadar çıkıyor. Ama kesinlikle güzel görünüyor. Freitag benzeri bir girişim de haziran ayında Kickstarter’da karşımıza çıktı. Fakat istediği paraya ulaşamadığı


DOSYA

için henüz seri üretime geçemedi. meleon isimli çanta, birkaç farklı malzemenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmış. İlk malzeme branda. Çantanın alt kısmındaki beyaz malzeme branda parçalarından elde e d i l i y o r.

İkinci malzeme -ortadan geçen siyah şerit- emniyet kemeri parçasından oluşuyor. Üçüncü parça ise tasarıma göre deri ya da kumaştan oluşuyor. Chameleon, bu malzemeyi koltuk üreticilerinden alıyormuş. Koltuklardan artan parçalardan çantada kullanılıyor.

Bir de Hosewear var. Hosewear ise yukarı dönüşüm için gerekli malzemeyi itfaiye ekiplerinde bulmuş. İtfaiye hortumları yüksek basınç için tasarlanmış özel hortumlar. Ancak bu hortumlar bir süre sonra dayanıklılığını kaybediyor ve www.2fmagazine.com 53


DOSYA emekliye ayrılıyor. Eskiden hortumlar çöpe atılıyormuş. Fakat Hosewear onları alıyor ve güzel çanta, cüzdan ve kılıflar üretiyor. Fiyatlar ise 25 dolar ile 139 dolar arasında değişiyor.

Yarış hatırları aksesuarlarda yaşıyor Eğer motorsporlarına meraklıysanız bu yukarı dönüşüm ürünü çok hoşunuza gidebilir. Milan merkezli bir tasarım şirketi olan Regenesi, deri malzeme üzerine uzmanlaşmış. Fakat son projelerindeki deri malzemeyi pek de alışık olmadığımız yollardan elde ediyorlar. Yarış sürücüleri için dayanıklı kıyafetler üreten Dainese ile işbirliği yapan Regenesi, ünlü pilotlar tarafından giyilmiş yarış tulumlarını alıp onları aksesuarlara dönüştürmüş. Bu aksesuarlar arasında akıllı telefon kılıfları, tablet kılıfları ve bir anahtarlık bulunuyor. Malzemenin doğası, bu ürünün yüksek adette üretilemeyeceği anlamına geliyor. Dolayısıyla bu gidip satın alabi-

54 EYLÜL 2014

leceğiniz bir ürün değil. Ama günün birinde elinize eski bir yarış tulumu geçerse aklınızda bulunsun. Onu değerlendirmek için güzel bir yöntem olacaktır.

Posta çantalarından aksesuarlar Terracycle şirketi, isminden de anlaşılabileceği gibi dönüşüm üzerine projeler geliştiren bir şirket. Son projeleri ise eski posta torbalarını birer aksesuara dönüştürüyor. Bez benzeri bir kumaştan üretilen

posta torbaları, halen postaların topluca taşınmasında kullanılıyor. Terracycle, ıskartaya çıkarılan torbaları almış ve onları aksesuarlara dönüştürmüş. Bir yukarı dönüşüm projesi olduğunu belli etmek için torba üzerinde fazla değişiklik yapılmamış. Üzerinde yazılar ve büzmek için kullanılan ip delikleri duruyor. Cüzdan, iPad kılıfı gibi modelleri bulunan ürünler 14 dolardan 79 dolara kadar değişen fiyatlara sahip.


DOSYA

Eskİ pet şİşelerden kıyafetlere Elbette tüm şirketler malzemeleri ‘’çiğ’’ haliyle kullanıp yeni ürünlere dönüştürmeyi tercih etmiyor. Özellikle büyük şirketler malzemeleri yeni kumaşlar yaratmak için kullanıyor. Bunun birçok örneği var. G-Star Raw, Pharrell Williams ile birlikte giriştiği yukarı dönüşüm projesinde eski pet şişelerden elde edilen bir kumaşı kullanıyor. Bu kumaş, Williams’ın da yatırımcısı olduğu Bionic Yarn

şirketi tarafından üretiliyor. Kumaş, eritilen pet şişelerin ince iplik haline dönüştürülmesi ve diğer ipliklerle karıştırılarak dokunmasıyla elde ediliyor. Her üründe 10-15 kadar pet şişe yukarı dönüştürülmüş oluyor. G-Star Raw ve Pharrell Williams’ın ‘’Raw for the oceans’’ koleksiyonunda gömlekler, kot pantolonlar, sweatshirtler bulunuyor. Benzer bir örnek de ayakkabıs ı üreticisi

MO VMT ’ın yukarı dönüşümlü ayakkabıları. Şirketin kurucularından olan Mark Wystrach, Bali’de sörf yaptığı bir gün ortalıkta çok

fazla pet şişe olduğunu görmüş. Bu şişelerin yarattığı kirlilikten rahatsız olan Wystrach, onları işe yarar bir şeye dönüştürmeye karar vermiş. Böylece ortaya MOVMT’ın pet şişelerden elde edilen kumaşla üretilen ayakakbı, cüzdan ve t-shirt modeli çıkmış. MOVMT’ın Flanny Bombastic isimli ayakkabısının üst bölümü tümüyle pet şişelerden elde edilen kumaşla üretiliyor. Ayakkabı ve kutusu için toplamda 24 pet şişe ve plastik torba yukarı dönüştürülüyor. Cüzdan için 10, t-shirt için de 5 pet şişe yukarı dönüştürülüyor. MOVMT ayrıca satılan ürünlerinden %5’lik bir kısmı okyanusların temizliği için çalışan bir şirkete bağış olarak aktarıyor. MOVMT, Kaliforniya’da sahillerin plastiklerden temizlenmesiyle ilgili de çalışmalar yapıyor. Son olarak Quiksilver’ın yeni projesinden de bahsedelim. Quiksilver, kısa bir süre önce Unifi’ın ürettiği pet şişelerden elde edilmiş kumaşlarla hazırlanan yeni mayolarını duyurdu. Bu mayolar, pet şişelerden elde edilen kumaşların lazer ile kesilip, ısıyla www.2fmagazine.com 55


DOSYA

birleştirilmesiyle hazırlanıyor. Quiksilver, her mayo için 11 pet şişenin yukarı dönüştürüldüğünü söylüyor. Yine Quiksilver’a göre bu kumaşın standart mayo kumaşlarından hiçbir eksiği yok. Mayoların fiyatları 55 ile 125 dolar arasında değişiyor.

56 EYLÜL 2014

Eskİ devre parçalarından takılar Bilgisayar donanımları genelde kadınlar tarafından pek sevilmez. Hatta onlardan haberdar olduklarını bile sanmıyoruz. Bu sebeple bu takılar aslında pek de kadınların seveceği türden değil. Jewelry Cycle isimli bir birlik tarafından hazırlanan bu takıların her biri farklı tasarımcıların elinden çıkmış. Tasarımlar arasında gerdanlıklar, küpeler ve saç tokaları bulunuyor.

Bu ürünler daha çok koleksiyon amaçlı üretilmiş. O yüzden satın almanız mümkün değil.

Kendİnİz Yapın Biraz da herkesin hayata geçirebileceği türden yukarı dönüşüm projelerinden bahsedelim. Bizim en beğendiğimiz projelerden biri şişelerden avize yaratmak üzerine. Elinizde olan kullanılmış cam şişeleri alt bölümünden kesip içerisinde bir


DOSYA

lamba yerleştirebilir ve kablo bağlantısıyla yerine asabilirsiniz. Böylece gereksiz gösterişe sahip, dayanıksız bir avize yerine yukarı dönüşümle elde edilmiş tarz bir avize sahibi olursunuz. Sizi çevreci ve zeki göstereceğine hiç şüpheniz olmasın. Daha şık bir şeyler mi arıyorsunuz? Eğer birden fazla şişeyi bir araya geti-

rirseniz o zaman ortaya bunun gibi bir avize de çıkartabilirsiniz. Tüm şişelerin benzer renkte ve şekilde olması daha güzel bir görüntü yaratmayı sağlayabilir. Güçlü bir lambayı da şişelerin ortasına ya da daha küçük lambaları şişelerin içlerine koyabilirsiniz. Şişe avize fikri tam size göre değil mi? Ya da diğer oda için farklı bir www.2fmagazine.com 57


DOSYA fikir mi arıyorsunuz? O zaman bir de bunu deneyin. Fötr şapkalar artık pek moda değil. O yüzden onları avize olarak kullanmak mantıklı olabilir. Şapkanın üst kısmında bir delik açın ve lambayı içerisine yerleştirin. Geniş bir duy ya da plastik destek kullanarak şapkanın sarkması önlenebilir. Ayrıca ısınan lambanın şapkadan uzak durması da daha sağlıklı olacaktır. Eğer elinizde çok fazla açma haklası biriktiyse, kutu içeceklerden sıkça tüketiyorsanız güzel bir çanta projesini hayata geçirme şansınız var. Açma halkalarını birbirine kenetleyerek ortaya orta çağdan kalma bir zırh gibi görünen bu çantayı çıkarabilirsiniz. Açma halkalarının ucunu önce açıp birbirine geçirmeli ve ardından da kapatmalısınız. Yani basit aletlerle bu çantayı yapmak mümkün. Fakat çok emek isteyeceğini ve zaman alacağını da kabul ediyoruz. Ama Can Watch’unuza güzel bir tamamlayıcı olabilir. Eski bir bisiklet jantını duvar saatine dönüştürmek kolay ve güzel bir proje. Jantın üzerinden lastiği sökmeniz ve onu temizlemeniz yeterli. Daha sonra onun üzerine eski bir 58 EYLÜL 2014

Yukarı dönüşümlü mİmari projeler

duv a r saatinden çıkan saat mekanizmasını takıp gerçek bir duvar saati sahibi olabilirsiniz. Son önerimiz ise açılabilir sandalyelerden elde edilen askılık. Bu sandalyeleri duvara asıp onları askılık olarak kullanmanız mümkün. Sandalye açık konuma geldiğinde ayaklar arasındaki destekler askılık şeklinde iş görecektir. Üstelik sandalye üzerinde bir değişiklik yapmak gerekmediği için onu yere indirip sandalye olarak kullanmaya da devam edebilirsiniz.

Son olarak yukarı dönüşümlü mimari projelere bakalım. Dikkatimizi çeken ilk örnek Samsung’un inşa ettiği konteyner bina. Samsung, Soşi’deki Kış Olimpiyatları esnasında kendi ürünlerini tanıtmak için bu binayı inşa etmiş. Bina, 16 adet kullanılmış konteyner’ın bir araya gelmesiyle oluşturulan duvar tarafından destekleniyor. Duvarın arka tarafında bir tavan var. İçeride kalan kapalı alan ürünlerle dolu ve ziyaretçilere açık. Işıklandırma ise konteynerler arasında kalan camlarla sağlanmış. Samsung, olimpiyatlar sonrası bu binayı yıkmadı ve eğitim amaçlı kullanılması için Ruslara bağışladı. Bat-Yam ise İsrail’de inşa edilmiş bir tasarım konsepti. Bir sanat bienali için 2008 yılında inşa edilen bina, zaman zaman çeşitli etkinliklerde sergileniyor. Bal peteği görünümüne sahip olan yapı aslında konserve tenekelerden meydana geliyor. Tenekeler


DOSYA com

metal vidalarla birçok noktadan birbirine tutturulmuş. Böylece çok dayanıklı bir yapı elde edilmiş. Tenekelerin iki tarafı da açık bırakıldığı için yapının içine de güneş girebiliyor.

Türkİye’den? Elbette Türkiye’de de yukarı dönüşüm konusunda bilinçli insanlar var. Ancak geniş kitlelere hitap edecek yukarı dönüşüm girişimlerine pek rastlamak mümkün değil. Bildiğimiz ve sevdiğimiz projelerden biri Pullhaze cüzdan projesi. Bir arkadaşımızın hayata geçirdiği bu projede dış cephe kaplaması ve bazı özel iş giysilerinde kullanılan Tyvek materyali kullanılıyor. Bu materyalden elde edilen cüzdanlar kağıt gibi görünmesine rağmen su geçirmiyor ve yırtılmıyor. Ayrıca ince olduğu için deri bir cüzdana kıyasla çok az yer kaplıyor. Pullhaze ürünleri 24.90 TL’lik başlangıç fiyatıyla satılıyor. Tasarımları da dikkat çekici. Mutlaka göz atın. Umarız Türkiye’de böyle projeleri daha sık görürüz. Destek görmek isteyen herkese dergimizde yer vermekten mutluluk duyarız. Bize yazın: Melih@2fmagazine. www.2fmagazine.com 59


SAĞ L IDyt. K Bengi ÇETİNER

KUŞKONMAZIN GÜCÜNÜ HAFİFE ALMAYIN

K

uşkonmaz (asparagaccea), zambakgiller familyasından, uzun yıllar dayanabilen otsu bir bitkidir. Yeşil kuşkonmaz, en yaygın türdür. Tadı meyvemsi olup en lezzetli olduğu zamanlar mart ile ha-

ziran ayları arasıdır. Kuşkonmaz düşük kalorili olup 100 gramı 25 kalori içerir. Besin değerlerine bakıldığında A ve C,tiyamin ve B6 vitaminleri, folik asit, fosfor ve potasyum gibi mineraller bakımından oldukça zengindir. Sağlı-

ğımıza çok yararlı etkileri olduğu halde ülkemizde ne yazık ki az tüketilen bir bitkidir. Yunanlılar ve Romalılar kuşkonmazı arı sokması, diş ağrısı tedavilerinde kullanırlarken çin şifacılar kısırlık ve birçok hastalıklarda kuşkonmazdan faydalanmışlardır.

Kuşkonmazın faydalarını öğrenelİm… • Kan damarlarını güçlendirir. • Kalp rahatsızlığında risk faktörü olan homosisteinin kontrol edilmesine yardımcı olur. • Hücreleri hasar görmekten koruyan güçlü bir antioksidandır. • Kemik erimesini azaltır. • Güçlü bir idrar söktürücüdür. • Bedende oluşan ödemlerin atılmasında etkili olur. 60 EYLÜL 2014


SAĞ L I K

• Kalbi güçlendirir. • Bedende biriken fazla suların atılmasını sağlar. Böylece kanı temizler. • Kum döktürücüdür. • Cilde canlılık verir. • Kuşkonmaz sindirimi kolaylaştırır.

tası olan kişiler kuşkonmazı seyrek ve az yemelidir. Kuşkonmaz’ın mutlaka kaynar suda haşlanması gerekir. Ispanak ve enginarla bağdaşmadığı için aynı öğünde yenilmemelidir.

KUŞKONMAZ Çorbası İPUCU Günde 1 porsiyon kuşkonmaz tüketerek folat ihtiyacın %60’ı karşılanır.

UYARI! Böbrekleri rahatsız olan ve gut has-

Malzemeler: • 10 adet kuşkonmaz taze ya da 10 adet kuşkonmaz (konserve) • 3 yemek kaşığı süt • 1 adet orta boy soğan • 2 çorba kaşığı un

• 2 su bardağı et suyu • 1 çorba kasığı yağ • 2 adet yumurta sarısı

Yapılışı: Bir kap içinde yağ kıyılmış soğan, un hep beraber kavrulur. Et suyu, bir bardak kuşkonmaz suyu kuşkonmazın uç kısımları küçük kesilmiş, ayrılmış olarak saklanır, geri kalan saplan da kavurduğumuz una ilâve edilerek bir saat pişirilir. Yumurta sarısı sütle karıştırılarak süzgeçten geçirilir. Afiyet olsun www.2fmagazine.com 61


SAĞ L IDr. KGizem ARSLANOĞLU

Dişlerimiz Ömrümüzün Sonuna Kadar Bize Eşlik Edecek mi?

İ

nsan ömrü uzuyor. Peki dişlerimiz ömrümüzün sonuna kadar bize eşlik edecek mi? Yaşlılığımızda da güvenle gülümseyebilecek, istediğimizi yiyebilecek miyiz? İnsan ömrü uzadıkça sağlıklı yaşam daha da önem kazanıyor, daha geç yaşlanmak ve yaşlılığımızda da kaliteli bir hayat sürmek istiyoruz. Sağlıklı beslenmek kaliteli yaşamın olmazsa olmazı. Yaşlılıkta öne çıkan sağlık problemlerinin pek çoğu sindirim sistemi kaynaklıdır, dişsiz kalan birey sulu ve yumuşak gıdaları tercih ettiği için bazı vitamin ve minerallerden yoksun kalır. Yeterli çiğneme yapamadığı için sindirim sistemi rahatsızlıkları baş gösterir. Dişlerimiz de bizimle birlikte yaşlanır. Sağlıklı beslenen ve düzenli spor yapan bir beden nasıl daha geç ve daha sağlıklı yaşlanıyorsa dişler de benzer özen gösterilerek yaşam boyu sağlıkla ağızda kalabilir. Yaşlandıkça dişler aşınır, boylarında kısalma meydana gelir, daha kısa boylu dişler estetik olarak 62 EYLÜL 2014

daha yaşlı gösterdiği gibi burun ucu ile çene ucu arasındaki mesafenin de azalmasına sebep olarak ağız kapalıyken de daha yaşlı bir görüntü oluşmasına sebep olur.

Dİşlerİ yaşlandıran etkenler: • Bruksizm • Asit aşındırması • Dişeti hastalıkları • Sigara • Diş eksiklikleri • Zaman

Diş boylarının kısalmasında yılların yanı sıra diş sıkma ve gıcırdatma alışkanlığının da etkisi büyüktür, hemen hemen herkes hayatında bir dönem bu sorunu yaşar. Yoğun stres dönemlerinde özellikle şiddetini arttıran, diş sıkma ve gıcırdatma anlamına gelen bruksizm rahatsızlığının dişlere ve çene eklemine verdiği zararı önlemenin ise çok basit bir yolu vardır. Diş hekiminin kişiye uygun olarak hazırlayacağı koruyucu plaklar hekimin önerdiği sürelerce kullanılarak, kişi dişini sıkmaya devam


SAĞ L I K etse bile çene eklemi ve dişleri korur, pek çok vakada plak kullanımını takiben sıkma ve gıcırdatma alışkanlığında azalma hatta iyileşme de görülmüştür. Şiddetli vakalarda psikolojik destek de tedaviyi oldukça hızlandırmaktadır. Asitli gıdaların tüketimi dişlerdeki aşınmaları arttırır, bu aşınmalarla dişin hacminde azalma ve yüzeyinde renklenmelerin yanı sıra dişlerin kırılma riskinde de artış görülür. Dişeti hastalığı olan kişilerde dişeti çekilmeleri sonucunda daha koyu renkli olan kök yüzeyleri açığa çıkar, dişetleri sağlıklı pembe görüntüsünü kaybeder. Dişlerin aralarındaki üçgen şeklindeki dişetleri kaybedildiğinde sağlıksız ve estetik olarak kötü bir görüntü oluşur. İlerleyen dişeti hastalıklarıyla birlikte çene kemiğinde erimeler meydana gelir. Dişeti sağlığını kaybeden bir hasta daha koyu renkli diş ve dişetlerine sahip olarak daha yaşlı bir görüntüye ulaşır. Kişinin ağız ve diş sağlığında yaşlanmanın en önemli etkenlerinden biri hasta kaç yaşında olursa olsun kaybedilen bir daimi diştir. Komşu dişler her zaman birbirleriyle kontakta olmak isterler, alt çene ile üst çenedeki dişler de çiğneme ve kapa-

nış konumlarında temas etmek ister. Tek bir daimi dişini kaybeden hastada zamanla eksik dişin önündeki ve arkasındaki dişlerde boşluğa doğru eğilme ve boşluğa bakan yüzeylerinde çürük meydana gelir. Karşı çenedeki komşu diş ise teması kaybettiği için uzamaya başlar. Böylece tek bir diş kaybeden ve protetik yöntemlerle yerine konmayan hastada bölgedeki en az 3 dişin daha kaybedilmesi an meselesidir. Diş kaybı olan bölgelerde çene kemiğinde erime meydana gelir bu erime kemiğin lokasyanonuna göre dudakta ya da yanakta destek kaybına ve daha yaşlı bir görüntüye sebep olur. Diş eksikliği olan tarafla çiğneme yapmak daha zor olduğu için genellikle tek taraflı çiğneme alışkanlığı başlar ve bu da uzun dönemde çene ekleminde hasara yol açar. Dişlerin yüzeyinde meydana gelen aşınmalarda ya da boylarında oluşan kısalmalarda kaybedilen diş dokuları yerine gelmez, uygun vakalarda bu dokular hekim tarafından eklenir. Dişlerde aşınmalara ya da basınca bağlı oluşan çatlaklar nedeniyle dişin kırılma riski artar.

nımı Düzenli diş taşı temizliği Çürük dişlerin dolgularının yapılması Kırılma riski yüksek büyük dolgulu dişlerin porselen kronla kaplanması gereklidir. Bütün bunları gözden kaçırmamak için 6 ayda 1 kez diş hekimi kontrolüne gidilmesi zorunludur. Dişlerin sağlıklı yaş almasını sağlamak ve ömür boyu sağlıkla beslenip sağlıkla gülümseyebilmek için öncelikle diş kayıplarını engellemek ve kayıbın kaçınılmaz olduğu durumlarda da hekimin önerdiği süre içerisinde en uygun yöntemle eksik dişi yerine koymak gereklidir. Eksik dişin çevresindeki destek dokulara en uygun olan protetik yöntem belirlenirken öncelik implant tedavisine verilir. İmplant diğer ptotetik tedavilerden farklı olarak eksik dişi yerine koyarken komşu dişlere zarar vermez ve çene kemiğini de koruyarak kemik erimesi kaynaklı yaşlanmayı engeller. Çeşitli sebeplerle implant uygulanamayan hastalarda diğer tedavi yöntemleri uygulanır

Dİş kaybetmemek İçİn: Doğru diş fırçalama ve diş ipi kulla-

www.2fmagazine.com 63


Farah’ça Tarifler

Farah ÖZÇELİKEL

farah@2fmagazine.com

Merhaba Sevgili Okurlar, Tatil aylarının sonuna geldiğimiz bu günlerde sıcaklar hala devam ediyor. Kiminiz izinlerini bitirdi işbaşı yaptı, kiminiz belki daha yeni tatil planları yapmakta. Bir cennet olan ülkemizde 4 mevsimi doya doya yaşıyoruz ne de olsa… Yazın hafif ve pratik yemekler yapmayı ve yemeyi tercih ediyoruz, çok sıcak günlerde ağır yemekleri tüketmek pek keyifli olmuyor. Eğer siz de benim gibi yaz, kış çorba içmeyi seviyor iseniz yine kolay ve lezzetli bir çorba tarifim var bu ay sizlere… Üstelik sıcak da değil SOĞUK ÇORBA… Besleyici,doyurucu ve harika bir lezzet. Hemen deneyin derim. Afiyet olsun, sevgiyle kalın...

SOĞUK ÇORBA MALZEMELER - 1 SU BARDAĞI AŞURELİK BUĞDAY - YARIM KG.YOĞURT - 1 YUMURTA - KURU NANE(YADA YARIM DEMET TAZE NANE) - ZEYTİNYAĞI

YAPILIŞI Buğdayı iyice yıkadıktan sonra bir gece önceden sıcak suda bekletin. Ertesi gün aynı suda iyice haşlayın. Yoğurt ve yumurtayı çok iyi bir şekilde çırpın. Haşlanmış buğdayları suyunu süzmeden olduğu gibi yoğurda ilave edin. Kıvamı çok koyu oldu ise biraz su ilave edebilirsiniz. Bu çorba zaten çok sulu olmaz. Yüksek ateşte karıştırarak kaynamaya başlayana kadar pişirin. Altını kapattıktan sonra yoğurdun kesilmemesi için 1 bardak soğuk su ilave edip soğumaya bırakın. Daha sonra kaselere alarak nane, zeytinyağı, kırmızı biber ile süsleyip afiyetle için. Hem soğuk, hem besleyici, hem de tok tutan hafif bir yaz çorbası...

64 EYLÜL 2014


www.2fmagazine.com 65


KAPAK KONUSU

Suyu Boşuna Mı Zİyan Ettİk?

son sayfa

Kafasından buzlu su döken ünlüleri görmek tabi ki eğlenceli geldi herkese. Olay biraz ALS hastalığı ile ilgili bilinçlendirme ve bağıştan çıkıp, Facebook’ta kim daha fazla “like” alacak, kimin videosu daha fazla izlenecek, “benim videom diğerlerinden daha komik oldu” savaşına döndü. Peki ALS ile ilgili aslında ne kadar biliyoruz? Kampanya hedefine ulaştı mı, ulaşıyor mu? İnsanlar gerçekten bağış yaptı mı? Yoksa sular boşa mı ziyan edildi? ALS nedir? Amyotrophic Lateral Sclerosis. Türkçe okursak, Amiyotrofik Lateral Skleroz. Türkiye bu hastalığı Sedat’ın Hastalığı olarak tanıdı. Galatasaray ve Fenerbahçe’de top koşturmuş olan Sedat Balkanlı, ALS hastalığının ilk bilinen ünlü kurbanı oldu ve Türkiye ilk farkındalığını bu üzücü olay ile yaşadı. ALS bize kas erimesini ve omurilik harabiyetini anlatıyor. Tam sebebi bilinmemekle beraber motor sinirler bu hastalık ile tahrip oluyor. Tarım ilaçları ve ağır metaller gibi bazı çevresel etkenler, hormonal bozukluklar, vitamin eksikliği, virüsler, kanser gibi pek çok etkenin hastalığa yol açtığından şüphelenilmiş, ancak bunların hiçbiriyle ilgili yeterli kanıt bulunmamış. ALS kimlerde görülür? Hastalık dünyanın her yerinde ve her kesimden insanda ortaya çıkabiliyor. Erkeklerde biraz daha sık gözlemleniyor. Ortalama başlangıç yaşı 55. Ancak, çok genç yaşta da, çok ileri yaşta da görülebiliyor. Hastalık ile ilgili istatistikler de her yüzbin kişiden 2-6 arasında kişinin ALS hastası olduğunu söylüyor. Kaba bir hesap ile Türkiye’de 1500-4000 arasında hasta var. ALS/MNH Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Nilüfer Şeftalicioğlu’da göre rakam 10000’e yakın. Net rakamlar maalesef bilinmiyor. Belirtileri nelerdir? Hastalığın başlangıç belirtileri her hastada aynı olmuyor. Genellikle bir kolda ya da bacakta güçsüzlük veya incelme gözüküyor. Örnek olarak kalem tutmak, düğme iliklemek veya çanta taşımak zorlaşıyor. Konuşma ve yutma güçlüğü yaşayanlar da var. Hasta peltek veya genizden konuşmaya başlayabiliyor. Kaslarda seyirme, ağrı ve kramplar da bu belirtilere eşlik edebiliyor. Son olarak da kontrol edilemeyen ağlamalar ve gülmeler görülebiliyor. Bu kadar çok belirsizlik varken elbette ALS konusunda bir bilinçlendirmeye ihtiyaç vardı ve kampanya bu farkındalığı yaratmak adına başarılı oldu diyebiliriz. Google aramalarındaki çarpıcı yükseliş bile ALS hakkında birçok kişinin araştırdığını ve bilgi aldığını ortaya koyuyor. Ancak her bilinçlendirme kampanyasında olduğu gibi toplanan bağış yapılan reklamın gerisinde kaldı. Türkiye şuana kadar ihtiyacı olan paranın ancak yüzde ikisini toplabilmiş durumda. Toplanan bağış ile bazı hastalara akülü araba, yatak ya da bilgisayar sistemleri alabilmek mümkün ancak bir bakım merkezi inşa etmek için yetersiz. Özellikle yurdumun büyük şehirlerinde yaşamanın ne kadar pahalı ve güç olduğunu biliyorum ancak yardım etmek bu kadar zor olmasa gerek. Birkaç ufak tasarruf önerisi verebilirim. Mesela 10 tane ayakkabın olmasın da 9 tane olsun, birinin parasını kenara ayır. Yemeğini restoranda değil de iki gün üstüste evinde ye. Arabayla değil de, bir hafta boyunca otobüsle git işine. Büyük abilerimize de sesleniyorum:“En Zengin 100 Türk” listesinde adın bir sıra geride olsun da onun yerine bir hayat kurtar. Garajında 20 tane arabaya da ihtiyacın yok, veya yatınla bir hafta sonu açılma da onun yakıt masrafını bağışla. Paran kadar kalbin de büyük olsun. A. Batuhan Dalcı Köşe Yazarı

66 EYLÜL 2014


KAPAK K APAK KONUSU KONUSU

www.2fmagazine.com www ww w w w.2fm ww 2 agazine.com 67


EYLÜL EEYL YL YLÜ ÜLL 2014 201 20 201 01144 68 68 EY


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.