11 2f Magazine / Nisan

Page 1

15 NİSAN 2014 // S: 11

KAPAK KONUSU

RÖPORTAJ *Girişim Tohumlarını Yeşerten Adam:

15 NİSAN 2014 // S: 11

BURAK BÜYÜKDEMİR

DİYET

*Kahve Fincanından Çıkan Girişim:

Yanlış Diyetler Yaparak Sağlığınızdan Olmayın

KAHVENİ YARAT

MODA

SPOR

Sütun Sağlamsa Bina Sallanmaz!

Gamze Biran: Festival Stili

SİNEMA 2 F M A G A Z I N E - AY L I K L I F E S T Y L E D E R G İ

* Fil’m Hafızası: Sinema “Emek”ti, Sinema Özgürlük Festivalden Sızan Büyüleyici Işık

Sağlık

İNCELEME

Kanserle Dans Ettik, Ediyoruz, Edeceğiz…

Artık

KAPAK KONUSU

* Escort Joye 9.7

AppStore’ dayız

İKONİK TASARIMLAR Bir ürünün hem teknik hem de estetik olarak ruhunu temsil eden süreç:

Tasarım @2fmagazine

/2fmagazine

/2fmagazine

www.2fmagazine.com // 39 www.2fmagazine.com


62 ŞUBAT 201 20144 // 2f MAGAZINE NE


Sosyal Medyaya Kafayı Bİr Tek Bİz mİ Taktık? Mart ayında Yerel Seçimler kadar sosyal medya konusunda gelen kapatma kararları gündem oldu. Türkiye’nin bu konuda kötü bir imaja sahip olduğu kesin ama batı bu meseleleri tümüyle çözdü mü?

İ

nternet, bir bilgi kaynağı olmaktan çok artık ayrı bir dünya halini almış durumda. Öyle ki Twitter hesabını aktif olarak kullanan bir kişinin Twitter’dan çıkması intihar gibi algılanıyor. “Kapatıyorum!” diye bir çıkış ya-

f - stop

pan kişi sanki ötenazi hakkınız kullanıyormuş gibi bir tavır içerisinde. Ben kişisel olarak Twitter’ın bu denli önemli algılanmasını garipsiyorum. Ama internetin bir kendini ifade etme ve “özgürlük aracı” olarak gö-

rülmesi elbette benim için de önemli. Twitter’ı kullanmasam da kendimi internet üzerinden ifade ediyorum ve işimi de internet üzerinden yapıyorum. İnternet hayatımızda böylesine önemli bir yer almaya başlayınca orada da gündelik hayatta karşılaştığımız benzer sorunlar görülmeye başlandı. Kısa süre öncesine kadar bu meseleler çok ciddiye alınmıyordu. Yani birkaç yıl öncesine kadar internette birinin size küfür etmesini çok dert etmezdiniz. Yasa yapıcılar da bu konuları pek önemli görmedi. Fakat bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki internet çok ciddi bir dünya ve burada da kurallara ihtiyaç var. Türkiye’de Twitter ve YouTube’un engellenmesiyle yaşanan süreç, aslında standart yasaların olduğu gibi internete uygulanmasından kaynaklanıyor. Sokakta uyguladığımız kuralın aynısını internet ortamına da uyarlamaya çalışıyoruz. Hatta koyduğumuz ama sokakta uygulayamadıklarımızı da internette uygulamaktan çekinmiyoruz. Durum böyle olunca ifade özgürlüğü, özgür internet gibi konular gündeme geliyor. Aslına bakarsanız bunlar sadece bizde gündeme gelen konular değil. Tüm dünyada bu konu, konulması gereken kurallar bir tartışma konusu. Amerika’da NSA’ın faaliyetleri Obama’ya ciddi tepkiler gösterilmesine sebep oluyor. Çünkü insanlar internetteki faaliyetlerinin izlenmesini istemiyor. Aynı şekilde Avrupa Birliği’nde de sosyal medyaya getirilecek kurallar zaman zaman gündeme geliyor. Açıkçası şimdiye kadar kimse internete özgün, adil, içe sinen kurallar getirebilmiş değil. Dolayısıyla meseleyi sadece “Bizimkiler sosyal medyayı bitirmek istiyor” şeklinde görmeyip, bunu hukuk açısından yeni bir konu olarak ele almak gerekiyor. İnternet tüm dünyada hükümetlerin kontrol arzusu ve şirketlerin “özgür internet” hayalleri arasında gidip geliyor. Keşke bu alanda biz dünyaya örnek olacak bir formül geliştirebilsek. İnterneti ve sosyal medyayı en çok kullanan ülkelerden biri olarak bu sorunu çözmek de bize düşer. Ama internetle ilgili yeni koyduğumuz kurallara bakınca bu meseleyi hiç ama hiç anlamadığımız ortada.

Melih Bilgin Genel Yayın Koordinatörü www.2fmagazine.com // 03


İÇİNDEKİLER www.2fmagazine.com

SAYI 11 15 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

04 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

40

34

50

60

64

38


40 Kapak konusu İkonik Tasarımlar Bir ürünün hem teknik hem de estetik olarak ruhunu temsil eden süreç: Tasarım. Bu sayıda kendi alanına damga vuran ikonik tasarımların arkasındaki hikayeleri derledik.

06// Haberler 14// Özel Haberler 20// Neler Yenİ? 22// MODA - GAMZE BİRAN: FESTİVAL STİLİ 28// MODA - RAHATINA BAK 32// SİNEMA - FİL’M HAFIZASI 34// RÖPORTAJ - KAHVE FİNCANINDAN ÇIKAN GİRİŞİM: KAHVENİ YARAT 38// EGOİST: İSTANBUL’UN BULUŞMA YERİ KADIKÖY 50// RÖPORTAJ - GİRİŞİM TOHUMLARINI YEŞERTEN ADAM: BURAK BÜYÜKDEMİR 58// DİYET - YANLIŞ DİYETLER YAPARAK SAĞLINIZDAN OLMAYIN 60// SAĞLIK - KANSERLE DANS ETTİK, EDİYORUZ, EDECEĞİZ… 63// YEMEK - FARAHÇA TARİFLER: PATATES TOPLARI 64// SPOR - SÜTUN SAĞLAMSA BİNA SALLANMAZ! 68// ESCORT JOYE 9.7 İNCELEME

Genel Yayın Koordinatörü Melih Bilgin melih@2fmagazine.com Pazarlama Direktörü Batuhan Dalcı batuhan@2fmagazine.com Editör Melih Bilgin melih@2fmagazine.com Yazarlar Dr. Deniz Öner deniz@2fmagazine.com Gamze Biran gamze@2fmagazine.com Miray Korkmaz miray@2fmagazine.com Çiğdem Özcan cigdem@2fmagazine.com Bengi Çetiner bengi@2fmagazine.com Berk Peki berk@2fmagazine.com Didem Cındık didem@2fmagazine.com Farah Özçelikel farah@2fmagazine.com Nilay Aydoğan nilay@2fmagazine.com Tasarım Erol Atmaca erol@2fmagazine.com

Katkıda Bulunanlar Fil’m Hafızası, Nihan Bilgin

INSPRAD MEDIA İdealtepe Mah. Park Sok. No: 1/7 Maltepe / İSTANBUL Tel: 0216 489 12 26 info@2fmagazine.com www.2fmagazine.com // 05


HABERLER

Grohe’den Dokunmatik Musluk Birçok kişi için elleri kirli olduğunda musluğu açmak ve kapatmak bir problemdir. Grohe bu duruma teknolojik bir çözüm üretmiş. Grohe’nin yeni Zedra Touch mutfak bataryası, bu ihtiyacı mükemmel şekilde karşılıyor. Suyu açmak için gerekli olan tek şey, parmak ucu veya kolun herhangi bir kısmı ile bataryaya dokunmak. Dokunmatik fonksiyon kullanıldığında, batarya kullanıcı güvenliğini sağlamak için otomatik olarak soğuk su akıtıyor.

Western Digital’in Yeni Ürünleri Depolama alanında önde gelen markalardan Western Digital, yeni ürünlerini düzenlediği bir basın toplantısıyla duyurdu. Western Digital’in yeni ürünleri arasında WD Black 2 çok dikkat çekiyor. 128GB SSD ve 1TB’lık HDD’yi 2.5 inçlik tek bir disk üzerinde birleştiren bu ürün, böylece kapasite / hız dengesizliğini ortadan kaldırıyor. Bununla birlikte firmanın yeni MyCloud ürünleri ve taşınabilir My Passport özellikleri de çekici tasarımlar ve kullanımı kolay arayüzlere sahip. 6 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


HABERLER

Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com

Yeni Michael Jackson Albümü 13 Mayıs’ta Geliyor

Pop müziğin efsanesi Michael Jackson’ın daha önce kaydettiği fakat yayınlamadığı eserlerinden oluşan yeni albümü 13 Mayıs’ta piyasada olacak. Epic Records’tan yapılan açıklamaya göre Michael Jackson’ın yeni albümünün adı XSCAPE olacak. Bu albüm, 2009 yılında aramızdan ayrılan şarkıcının ölümünden sonra yayınlanan ikinci albümü olacak. XSCAPE albümünde toplam 8 şarkı bulunacak. Bu şarkılar daha önce hiç yayınlanmamış. Şarkıları Epic Records CEO’su LA Reid, Michael Jackson’ın kişisel arşivinde yer alan çalışmalarından seçmiş.

Nokia’dan 3 yeni Lumia Nokia, Windows Phone 8.1’in gelişiyle 3 yeni modelini piyasaya sunuyor. Lumia 630 ve 635 modelleri, uygun fiyat seviyelerinde sunulmak için tasarlanmış. İki modelde de 4.5 850 x454 piksel ekran, Windows Phone 8.1 işletim sistemi, 4 çekirdekli 1.2 Ghz Snapdragon 400 işlemci, 5MP kamera, 512MB RAM bulunuyor. Lumia 930 ise üst seviye bir telefon. Bu modelin teknik özelliklerine bakarak Lumia 1520’ nin 5 inç ekrana sahip bir versiyonu gibi yorum yapabiliriz. 5 inç Full HD ekrana 2.2 GHz hızındaki 4 çekirdekli Snapdragon 800 işlemci, Windows Phone 8.1 işletim sistemi ve 20MP PureView kamera eşlik ediyor.

www.2fmagazine.com // 7


HABERLER

HTC One M8 Türkiye’de HTC’nin en başarılı modeli One’ın veliahtı olan One M8, Türkiye’de kullanıcılarla buluştu. 25 Mart’ta global lansmanı yapılan One M8 için 7 Nisan’da da Türkiye lansmanı gerçekleştirildi. İstanbul Modern’de yapılan lansmanda endüstriyel tasarımcı Erdem Akan’ın HTC One (M8)’den ilham alarak tasarlağı “Refleksiyon” adlı eserleri de sergilendi. Lansman sonrası 11 Nisan itibariyle satışa sunulan One (M8)’in 16GB versiyonunun fiyat 2,499 TL.

Zorlu Center Apple Store Açıldı Apple’ın Türkiye’deki ilk mağazası olan Zorlu Center Apple Store, 5 Nisan Cumartesi günü kapılarını resmi olarak açtı. Alışıldığı üzere sade ve şık bir tasarıma sahip olan mağaza 2 kata yayılıyor. İçeride ürünlerin sergilendiği alanların yanı sıra çeşitli sunum ve eğitimler için de alanlar ayrılmış. 5 Nisan günü halk açılışa yoğun bir ilgi gösterdi ve Apple Store’un önünde uzun kuyruklar oluştu. Apple, açılışa katılan ilk müşterilerine t-shirt hediye etti.

8 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


HABERLER

Top Gun 2’de Tom Cruise, Drone’lara Karşı Mücadele Edecek Efsane filmler arasında yerini alan Top Gun, yeniden beyaz perdeye dönmeye hazırlanıyor. The Huffington Post’a açıklamalarda bulunan yapımcı Jerry Bruckheimer, senaryo konusunda hazırlıkların sürdüğünü söyledi ve önemli bilgiler verdi. Bruckheimer, ilk filmin başrol oyuncusu olan Tom Cruise’un ikinci filmde de yer alacağını fakat bu kez pilotların yerini alacağı düşünülen Drone’larla mücadele edeceğini dile getirdi. Top Gun 2’nin çekimleri ve çıkış tarihi konusunda henüz resmi bir açıklama yok. www.2fmagazine.com // 9


HABERLER

Puma Tropicalia Koleksiyonu Puma 2014 ilkbahar-yaz sezonunu tropikal iklimden ilham alarak tasarladığı Tropicalia koleksiyonu ile açıyor. Puma’nın bahar esintileri taşıyan Tropicalia koleksiyon rengarenk ve cıvıl cıvıl modellerden oluşuyor. İlgi çekici parçalarla adeta Brezilya sokaklarının havası yakalanmış. Koleksiyonda hem desenli ve hareketli, hem de sade ve şık modellere capcanlı renkler eşlik ediyor. Palmiye desenli ayakkabılara da ayrıca dikkat çekmek gerek.

Adidas Swim Koleksiyonu Çok çeşitli renklerin en güzel tonlarının bir araya geldiği adidas Swim&Beach Koleksiyonu renklerin enerjsini yansıtıyor. Ünlü spor giyim markası Adidas; genç, dinamik ve canlı renklerin uyum ve enerjisinden plajda da vazgeçmeyenlere Swim&Beach Koleksiyonu ile sunuyor. Hızlı kuruyan kumaş

10 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

teknolojisi, adidas Swim&Beach Koleksiyonu’nun sunduğu konforun temelini oluşturuyor. Bu teknoloji ile üretilen bikini ve mayolar deniz ve havuz tutkunlarının plaj giysileri içinde rahat olmalarını sağlıyor. Capcanlı renkleriyle dikkat çeken Adidas Swim&Beach Koleksiyonu’nda çeşitli aksesuarlar, parmak arası terlikler, sandaletler ve şapkalar yer alıyor.


HABERLER

The North Face İlkbahar/Yaz Koleksiyonu Son yıllarda özellikle spor giyim meraklıları arasında yükselen bir marka olan The North Face, 2014 İlkbahar / Yaz koleksiyonunu tanıttı. The North Face’in sınırsız özgürlük vaat eden yeni koleksiyonunun temel bileşenlerini; değişken hava koşullarına karşı hazır

teknik kumaşlar, vücut esnekliğini optimum seviyede kullanmaya olanak tanıyan süper esnek materyaller, performans esnasında nemi ciltten hızla uzaklaştıran üst seviye UV ışın korumalı kumaşlar, soğuğun tüm engellerini yıkabilen konforlu ve hafif alt -orta katman ürünler oluşturuyor.

Fonksiyonel ve Çekici: GapFit Gap spor giyim serisi GapFit ile spor yaparken rahat ve serinlik ihtiyaçlarını hedef alıyor ve spor tutkunlarına renkli ve şık alternatifler sunuyor. Ağır egzersizler için tasarlanan esnek dokulu şort, tayt ve pantolonlar hareket rahatlığı sağlarken şeklini daima koruyor. Vücuda oturan üstün kaliteli kumaş ile nemi vücuttan uzaklaştırmak ve vücudu egzersiz boyunca kuru tutmak için tasarlanmış. Bu fonksiyonelliğin yanında canlı renklerdeki modeller özgürce kombinleme şansı sunuyor.

www.2fmagazine.com // 11


HABERLER

Dockers’ta 80’ler Esintisi Dockers, 2014 İlkbahar/Yaz erkek koleksiyonunu sergiledi. Koleksiyonda parlak renkler, büyük ekoseler, kamuflajlar ve dokuma ketenler dikkat çekiyor. Sonbahar/Kış koleksiyonlarında zıtlıklar, bariz çizgiler, temel renkler ve kalın kumaşlar ön plana çıkıyordu. Havalar ısınırken ise,

BellaMola.com’dan Erkeklere Özel Parfümler BellaMola.com bahar aylarına özel parfüm seçenekleri sunuyor. Bahar aylarının gelişiyle ısınan hava, parfüm tercihleri de değişiyor. Erkeklere özel bahar parfümlerinde doğanın serinliğini ve ferahlığını yansıtan kokular öne çıkıyor. Erkeklere özel, parfüm seçenekleri sunan BellaMola.com ’da her zevke uygun bir alternatif var. Gücünü okyanustan alan, ferahlatıcı ve canlandırıcı etkiye sahip Bvlgari Aqva Homme Marine kendinizi her daim dinç ve genç hissetmenizi sağlarken, taze yeşil ve şehvetli ahşap aromaların lezzetli ve dengeli birleşiminden oluşan Creed Original Vetiver kışkıtıcı kokusuyla duygularınızı canlandırmaya hazırlanıyor. 12 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


HABERLER

erkek modasının parlak renklere ve hafif kumaşlara doğru keskin bir geçiş yaptığını görüyoruz. Mevsim fark etmeksizin, bir süredir erkek modasının en belirleyici rengi olan mavi, gelecek sezon da hakimiyetini devam ettirecek. Fakat ona 80’lerin esintisini taşıyan, ‘Arcade Brights’ denen parlak renkler eşlik edecek.

Superga’nın Yeni Yüzü Suki Waterhouse Superga’nın 2014 ilkbahar – yaz sezonu marka elçisi İngiliz model ve oyuncu Suki Waterhouse oldu.Rahat ve eğlenceli stilini İtalyanca’da ‘çabasız stil ve her zaman iyi görünmek’ anlamına gelen ‘Sprezzatura’ mottosu ile birleştiren Superga, Suki Waterhouse’un kişisel stilinin bu mottoya en yakın kişi olduğunu belirtti.Halen Burberry Brit Rhythm’in marka yüzü olan Suki Waterhouse’un kamera arkası konseptinde gerçekleştirilen özel moda çekimleri, yeni sezon sürsince devam ederken Superga, Sprezzatura mottosunu modanın içinden kişilerin stilleriyle yorumlamaya devam edecek. www.2fmagazine.com // 13


ÖZEL HABERLER

Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com

Renault Twingo Bu Kez Çok Farklı Renault’nun mini sınıftaki temsilcisi Twingo, bu kez çok farklı yeniliklerle geliyor. Tasarım açısından çok sevimli hale gelen Twingo’nun motoru da önden arkaya taşınmış.

Renault Twingo, Fransız üreticinin en küçük modeli olarak uzun yıllardır yollarda. İlk serisi ülkemizde de başarılı olan otomobil, daha sonra serileriyle pek tutulmamıştı. Fakat en yeni Twingo bunu değiştirecek cazibeye sahip. Dışarıdan bakıldığında Twingo’da Renault’nun değişen tasarım dilinin etkilerini görmek mümkün. Sevimli olduğu kadar atletik de görünen araç, oldukça modern bir yüze sahip. Biraz Fiat 500’ü andırıyor olsa da kendi hayran kitlesini yaratabilecek kadar farklı. Renault, bu tasarımı daha önce konsept bir otomobil olarak gösterdiği Twin-Run’ın üzerine inşa etmiş. Twin-Run’daki tasarım öğelerinin neredeyse tamamı Twingo’da da mevcut. Hatta teknik açıdan bile benzerlikleri de var. Twin-Run ve Twingo’nun motorları birbirinden farklı olsa da ikisi de arabanın arkasında yer alıyor. Arkadan motorlu otomobillere rastlamak pek mümkün değil. Porsche gibi spor otomobil üreticileri bu tarz bir motor yerleşimini tercih ediyor. Şehir otomobillerinin neredeyse tamamı ise önden motorlu. Bu konuda istisna yaratan ise Mercedes’in alt markası olan Smart. Smart modelleri arkadan motorlu ve arkadan itişli. Nitekim yeni Renault Twingo’nun temelleri de buradan geliyor. Renault ve Smart, Twingo için birlikte çalışmış. 14 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


ÖZEL HABERLER

Twingo’nun temeli henüz lanse edilmeyen yeni ForTwo’ya dayanıyor. Yani Twingo’nun şasi ve yürüyen aksamı ForTwo ile neredeyse aynı. Bu tasarımda motor, arka aksın hemen üzerine yer alıyor ve gücünü arka tekerleklere aktarıyor. Böylece arkadan itişli araçlarda gördüğümüz daha geniş dönüş açısı ve dönüş esnasında güç uygulayabilme gibi özellikleri Twingo’dan da bekleyebiliriz. Motor fazla yer kaplamadığı için Twingo’nun arka bagajı da var. Motor, normalde stepne olarak da bilinen yedek tekerleğin bulunduğu alanda yer alıyor. Twingo’da küçük motorlar görev yapıyor. Üç silindirli 1.0 litrelik motor 70 beygirlik gücüyle en ucuz model olacak. 900 cc’lik üç silindirli turbo motor ise 90 beygir güç ve 135nm tork ile Twingo’dan biraz daha performans isteyenlere hitap edecek. Gelecekte elektrikli bir versiyonun da olması bekleniyor. Renault Twingo’nun nasıl bir konumlandırmaya sahip olacağı merak konusu. Son dönemde Fiat 500, Opel Adam gibi modeller “Premium Mini” olarak karşımıza çıkmıştı. Yani düşük fiyattan çok kaliteye ve kişiselleştirilebilmeye odaklanmışlardı. Bakalım Renault, Twingo’yu en ucuz modeli olarak mı konumlandıracak yoksa Clio’ya sevimli bir alternatif mi olacak. Renault Twingo yaz aylarından itibaren satışa sunulacak.

www.2fmagazine.com // 15


ÖZEL HABERLER

El Attı a y a d o kM için Daft Pun erchandise ürünleri

yeni m latmış. ft Punk, anya baş a p D m n a a k r u ir ıv en b amgasın n esinlen 2013’ e d 70’ lerde

Random Access Memories albümüyle tüm dünyada müzik piyasalarını kasıp kavuran Daft Punk, farklı tarzını merchandise ürünlerine taşımış. Albümden esinlenen ürünlerin bulunduğu giyim koleksiyonu, internet üzerinden satışa sunulmuş durumda. T-Shirt’ler, kemer tokası ve posterden oluşan küçük koleksiyon- da Get Lucky ve Lose yourself to dance gibi popüler şarkılar ön plana çıkarılmış. Ürünleri tanıtmak için tasarlanan görseller de dikkat çekiyor. Her ürün için 70’ lerden esinlenen farklı bir poster hazırlanmış.

Bu posterlere tıklayıp ürün sayfasına ulaşabiliyorsunuz. Fiyatlar 20 dolar ile 40 dolar arasında değişiyor. Ürünlere bu site üzerinden göz atabilirsiniz; http://www.daftpunk.com/ 16 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


ÖZEL HABERLER

www.2fmagazine.com // 17


ÖZEL HABERLER

Işın Kılıcı Nasıl Ortaya Çıktı?

Star Wars serisinin en akılıda kalıcı silahlarından biri olan ışın kılıcının ortaya çıkış hikayesi internette yayınlandı. 18 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


ÖZEL HABERLER Zamanının çok ötesinde, detaylı işleyişiyle tüm dünyayı kendine hayran bırakan Star Wars, muazzam bir özen ve iş yükünün eseri. Bu çalışmalara dair halen gün yüzüne çıkmamış bilgiler var. Işın kılıçlarının nasıl ortaya çıktığı da bunlardan biri sayılabilir. Star Wars ekibi tarafından hazırlanan bir videoda, ışın kılıçlarının ortaya çıkış hikayesi bizzat George Lucas tarafından anlatılıyor. Aslında bu video, 2004 yılında piyasaya çıkan DVD setinin içerisinde yer alan bonus videolardan biri. Fakat ilk kez internet ortamında yayınlanıyor. Disney ile birlikte çekilecek Star Wars’un yeni bölümleri için güzel bir ilgi çekme çalışması.

15 dakikalık videoda ışın kılıcı fikrinin nasıl ortaya çıktığından tutun da çekimlerin ve montajın nasıl yapıldığına dair tüm bilgiler açıklanıyor. George Lucas, aslında filmde normal kılıç kullanacaklarını fakat çekimlere az bir süre kala daha fütüristik bir silah kullanmaya karar verdiklerini söylüyor. Bu noktada ortaya ışın kılıcı fikri atılmış. Filmde, ışın kılıcının görüldüğü sahnelerde oyuncuların ellerinde gerçekten kılıçlar var. Hatta bazı kılıçlar ışıklandırılmış. Bu kılıçlar ile dövüş sahneleri çekildikten sonra montaj aşamasında çok özenli bir çalışma ile kılıç kullanılan tüm sahnelerde kılıçlar renklendirilmiş. Nitekim kamera arkası görüntülerde henüz renklendirilmemiş kılıçları görmek mümkün.

www.2fmagazine.com // 19


KAPAK KONUSU

#1 Vakko Monogram Koleksiyonu Hally and Son’un Buffalo boynuzundan üretilen çerçeveye sahip gözlükleri Türkiye’de. Hally and Son koleksiyonunda kullanılan “bufalo boynuzu”, değerli bir materyal olmasının yanı sıra, hem hafif hem de dayanıklı olma özellikleriyle öne çıkıyor. Ürünlere tasarım ve renk açısından eşsiz bir görünüm veren bu materyal, yüzde 100 doğal olma özelliği ile hipoalerjenik yapı ve maksimum konfor sağlıyor.

#4

#5

#2 Converse Dolgu Topuk Tie-Dye Converse, batik boyama ile renklendirilen yeni Tie-Dye koleksiyonunda klasik düşük bilek modellerin yanında dolgu topuklu yüksek bilek modellere de sahip. Koleksiyonda düz siyah ve beyaz modellerin yanı sıra koyu ve açık renkli desenlerle her tarza uyum sağlayabilecek modeller yer alıyor.

#2

#3 Mentos “Tadı Ne?” Mentos, yeni draje ürününü farklı bir konsept ile piyasaya sunuyor. Ürüne, aromasıyla ilgili bir isim vermemeyi tercih eden Mentos, bunun yerine tahmini Mentosseverlere bırakıyor. Biz hemen söyleyelim; Yeni Mentos’un aroması birçok farklı aromanın karışımından oluşuyor…

#3

#4 Fred Perry 2014 İlkbahar / Yaz Koleksiyonu Klasik ve spor stili en iyi harmanlayan markalardan biri olan Fred Perry, 2014 İlkbahar / Yaz koleksiyonunu tanıttı. Fred Perry Türkiye Distribütörü Bilsar ev sahipliğinde yapılan lansmanda özellikle klasik desenlere sahip Drake’s Collabration, noktalarla dolu Polka Dots ve küçük çantalar dikkatimizi çekti.

#5 Charms Company Charms Company’nin ‘Dreamy Feathers’ koleksiyonu, modern kadının stilini ince bir zevkle tamamlıyor. Bilgelik ve erdem sembolü kuş tüyü 20 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

#1


KAPAK KONUSU formundaki mücevherler Altın, beyaz ve kahverengi pırlanta ile bezeli, birbirine geçmiş minik parçalardan oluşuyor ve bu, kolyeye ilk bakışta fark edilen ayırt edici bir zarafet katıyor.

#8 #6 Samsung NX Mini Samsung, aynasız NX serisine eklediği yeni NX Mini modeliyle en hafif ve en ince aynasız model unvanlarını ele geçiriyor. Değiştirilebilir lenslere sahip bu model, hareketli ekranı sayesinde Selfie’lere olanak sağlıyor. Ayrıca renkli tasarımı da çok dikkat çekici.

#7 Sarar Cool Wool Sarar, Merinos yününün kullanım alanını geliştirmeyi amaçlayan The Woolmark Company ile işbirliğine giderek, şık ve inovatif bir koleksiyon olan Cool Wool koleksiyonunu tanıttı. Cool Wool ürünleri yün olmasına rağmen yazları da vücudu serin tutabilen bir yapıya sahip.

#7

#8 Seiko Premier Bayan Koleksiyonu SEIKO Premier bayan koleksiyonu, klasik ilhamları modern yorumlarla harmanlayan şık tasarımlarla Anneler Günü için güzel bir seçenek. Bezelde yer alan 24 adet pırlanta göz kamaştırırken, roma rakamlı ve sedef kadranlı bu saatler çelik bilezik ve deri kayış seçeneklerine sahip.

#9

#9 Atasay Vive Le ROI

#6

Atasay’ın yeni erkek aksesuar markası Vive Le ROI, şıklığını farklı aksesuarlarla tamamlamak isteyenlere erkeklere hitap ediyor. Çift başlı kartal, Osmanlı desenleri ve dişli görünümlü modelleriyle dikkat çeken koleksiyonda yüzük, kol düğmesi, tesbih, sipsi gibi seçenekler yer alıyor.

www.2fmagazine.com // 21


MODA

Gamze Biran gamze@2fmagazine.com

22 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

Yoksa siz hala baharın gelişini düşen cemrelerle mi anlıyorsunuz? Baharın asıl müjdecisi rengarenk açan çiçekleri bir kenara bırakırsak Coachella Festivali’dir! Instagramda çoktan biletlerin ve hazırlanmaya başlayan bavulların fotoğrafları paylaşıldı bile... Bize de uzaktan olan biteni izleyip iç geçirmek düşüyor. Ama biraz pollyannacılık oynayıp iyi tarafından bakmak istersek, bizim de festivallerimizin başlaması yakındır. Tabi her an ülkenin gündemi değişip, olağan üstü hal günlerine geçmezsek… Peki nedir Coachella’yı bu kadar büyüleyici kılan? Öncelikle her daim tatil eyaleti gibi gözüken Los angeles’ta gerçekleşiyor olması; Muse, Pharell Wiliams, Lorde gibi harika grup ve şarkıcıların sahne alıyor olması; Hollywood’un neredeyse tüm ünlülerini bu festivalde görebiliyor olmak sanırım. Bunların yanında bu sayfalara konu olmasının yegane sebebi de literatürümüze kazandırdığı festival stili! Mini denim şortlar, püsküllü çantalar, kimonolar, hasır şapkalar… Festivalin en öne çıkan isimleri Kate Bosworth ve Rosie Huntington olsa da festival katılımcılarının da yaratıcı stillerini görmezden gelmek

olmaz! Şu an uzaktan izlemesi, yorum yapması eğlenceli olsa da festivaller kapımıza dayandığında dolabın karşısına geçip ne giyeceğim derdinden sizi kurtarmak, ufak ipuçlarıyla yol göstermek isterim! Dolgu topuk olmadığı sürece topuklu ayakkabılarınızı giymeyi aklınızın en uzak ucundan bile geçirmeyin! Es-


MODA

padriller, sandaletler, babetler, slip onlar, yazlık botlar tam da bugünler için var! Rahatlık herşeyden önemli! Tüm gün çimlerde yayılıp, konser zamanı dans edebilecek kıyafetler seçmeye özen gösterin. Mini eteğinizi tüm gün çekiştirmekten yorulmayın. Onun yerine mini denim şortlar ya da maxi elbiseleri tercih edebilirsiniz. Favori kombinim mini denim şort, üzerine uzun bir kimono, hasır şapka, püsküllü çanta ve sandaletler… Saç ve makyaj olayını abartmayın! Hasır şapkalar ve güneş gözlüklerini bu-

nun için kullanıyoruz. Mümkünse yok denecek kadar az makyaj ve dağınık doğal saçlarla festival alanındaki yerinizi alın. Bolca aksesuar! İpli bileklikler, halhallar, saç bantları, yüzükleri unutmayın, bolca kullanın. İpli ve boncuklu aksesuarları kullanmaya dikkat edin. Aksi takdirde festivale taşlı küpeleriyle gelen kız olarak anılmak istemeyeceğinize eminim. Eğlenmeye gidiyorsunuz, kasmayın kendiniz olun ve geçirdiğiniz zamanın keyfini çıkarın… Festival sezonumuz hayırlı olsun! // www.2fmagazine.com // 23


MODA

Iakip et KOTON DEBENHAMS 139,90 TL

KOTON

H&M 49,95 TL

FLO 49,99 TL

24 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE E

ALDO


MODA

MAVİ M

ALDO

KOTON

MAVİ

ESE

AR DIV

H&M 24,95 TL

www.2fmagazine.com w ww www ww.2fm w 2fffm 2 maga aga ag gazin zziine.c .co com //// 2255 com co


MODA

KOTON 39,99 TL

CODENTRY

KOTON 69 TL

MAVİ

KOTON 39 TL CODENTRY ‘DIFFERENT’ BY ÖZGE ULUSOY 26 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


MODA

CODENTRY KOTON 39 TL

KOTON 39 TL KOTON 69 TL www.2fmagazine.com // 27


MODA

Güzel görünmenin her zaman olmasa da çoğu zaman belli bir zorluğa veya acıya katlanmakla mümkün olacağı söylenir. Bu düşünce tabii ki de korkutur insanları; bazısı katlanır, kimi de kendini rahat ettirmek için kaçınır modadan, trend olandan. Kaçınanlar olarak basit ama pratik çözümler ürettik. Yüksek ölçekli topuklu ayağınızı vurmadan, kol çantası omzunuzu çürütmeden, skinny jeanin düğmesi patlamadan, dar gömleğinizin dikişleri sökülmeden şık olmanın sınırlarını zorlamak artık bizim işimiz!

28 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

Miray KORKMAZ // miray@2fmagazine.com

Bazen bir gün içinde gitmemiz gereken haddinden fazla mekan olabiliyor. Öğrenciyseniz taşımanız gereken bir sürü kitap, çalışıyorsanız dosyalar, laptop... Bunlara kişisel eşyalarımız da eklenince küçük bir bavul gibi oluyor çantalar. Eskiden ilkokula gidiyormuş imajı veren sırt çantaları, son zamanlarda oldukça popüler. Sırt çantaları araç olmaktan uzaklaştığı hızla en moda aksesuar olmaya doğru ilerliyor. Kullanış rahatlığının za-

ten hepimiz farkındayız. Komforuna eklenen görsel zenginliği sırt çantasını günlük kullanımın vazgeçilmez bir parçası yapıyor. İhtiyacınız olan her şeyi yanınızda taşımanın güveni de paha biçilemez. :) Rahatından ödün vermeyen bir kadının dolabında bulunması gerek en önemli parça desek hiç de abartmış sayılmayız. Yüksek bel midi etekler! Kadınları skinny jeans esaretinden kurtarmak için atılmış büyük bir adım. Hem tarzınıza uyum sağlıyor, hem de vücudunuza iyi davranıyor. Günlük ve formal kullanım için fazlasıyla uygun olan midi etekler bu sezon kişisel favorim. Crop top bluz, tişört ve ceketle kombinlemesi bir hayli keyifli.


MODA

www.2fmagazine.com // 29


Salihcan Sezer SİNEMA

şıkların, seslerin, salonun tarihi kokusunun; o büyünün içinde, koltuklarında gazoz içerek ve frigo yiyerek büyüyen neslin kalplerinde unutulmayacak bir sızı, festivalin eski mekan sahibi ve en güzel yeri Emek Sineması’nın talanı damga vurmuştu geçen seneye.

I

Bu seneye ise seçkisindeki Lars von Trier’in son filmi Nymphomaniac’a getirilen ülke çapındaki sansür ve yasak... İstanbul Film Festivali bu acıklı ahval ve şeraite yine namüsait bir vakitte denk getirdi kendini; şehir, sanat ve sinemadaki gündeme bir tür vakanüvis yahut dertleşen/dertlenen/ dertleri dağıtan gerçek bir dost olarak. 30 MART 2014 // 2f MAGAZINE

‘Mayınlı Bölge’ ve ‘NTV Belgesel’ Kuşağı’yla talanlara ve yalanlara ışık tutmaya gayretli evvela. Gezi Olayları’nı bir dış gözden aktaran Alman yapımı İstanbul United ve Suriye’deki çalkantılı seçim sürecini objektifine alan Humus’a Dönüş gibi

meselesine doğrudan odaklı dert sahibi filmleri getiriyor önümüze. Yüzyıllardır baskı ve sindirmelere maruz kalan Balıkesir’deki Çepni Alevilerini konu edinen Saklı Dil, toplu mezarlarda yakınlarını arayan insanların dramını işleyen O İklimde Kalırdı Acılar ve Berfo Ana’nın kahredici hikayesini yansıtmaya çalışan 33 Yıllık Direniş gibi filmlerle de derdini paylaşıyor ‘dostuna yarasını gösterir gibi’. Hep dertlendirecek değil ya; Lukas Moodysson’un punk akımının 80’lerdeki patlamasından etkilenen üç fırlama çocuğun ‘boyuna posuna bakmadan’ müzik grubu kurmaya kalkışması Bizden İyisi Yok, parıltılı animeleriyle maruf Sylvian Chomet’in ilk canlı aksiyonundan nasıl çıkacağını gözlemlemek için Atilla Marcel ve umulur


SİNEMA ki festivalin küçük sürprizlerinden, hatta mücevherlerinden olacak, Arjantin’den çıkıp gelme Film Eleştirmeni gibi ‘Antidepresan’ filmleriyle yüzleri güldürmeye çalışıyor.

ta eriyor. Uyarlamalara saplanıp kalan Roman Polanski’nin tiyatroya yeniden sardığı Kürklü Venüs ve sempatisini derin bir hüzne inşa eden Philomena da ilk kez izleyiciyle buluşuyor.

Son yıllardaki yükselişi hız kesmeyen Romen sinemasının diğerlerinden farklı değerlerinden Cristi Puiu’nin sinema atölyesine ucuz yollu (sadece bilet parasına!) giriş imkanı 3 Oyunculuk Egzersizi, Nazi işgali ve Holokost üzerine sıkıcı bir karbon kağıdı değil de, temiz ve kopyasız duran İda ve eksantrik olay örgüsüyle öne çıkan İnce Buz, Kara Kömür gibi yapımlarla da ‘Dünya Festivallerinden’ devr-i alem yaptırıyor.

Ayrıca hakkında düzülen methiyeler üzerine Göldeki Yabancı’nın, Guillaume Gallienne’nın festivalin kalıcı kazanımlarından olabilecek Ben, Kendim ve Annem’inin ve ‘gençlerin sevgilisi’ Xavier Dolan’ın Tom Çiftlikte’sinin serilerden bağımsız olarak festivalin en renkli ve gökkuşaklı seyirlerinden olduğu söylenebilir.

‘Akbank Galaları’yla uzun zamandır fragmanları ve görselleriyle yetinmek durumunda kaldığımız filmlere nihayet kavuşmamızı sağlıyor festival.

Alain Resnais, Harold Ramis, Philip Seymour Hoffman, Tuncel Kurtiz ile birlikte yakın zamanda kaybettiğimiz ustaların eserlerine özel bir yer açarken; Aleksey German, Andrzej Wajda ve Mohsen Makhmalbaf gibi yönetmenlere ve Bu İkiliye Dikkat serisiyle de, geçmişten günümüze Türk Sinema tarihine verdiği önemle ‘hem samimi, hem vefalı’ tavrını da sonuna dek koruyor. Özetleyecek olursak İstanbul Film Festivali bu sene de her zamanki gibi, sinemadan çıkmış insanların birbirleriyle hakkında konuşabilecekleri, yalnızlarken düşünecekleri, tek başlarına gitmişlerse paylaşmak isteyebilecekleri, hayal kuracakları, üzülecekleri, sevinecekleri, sinir olacakları, korkacakları, gülecekleri filmleri perdesine taşıyor. Neyi, nasıl ve nerede izleyeceğimize karışılmayan, anlaşılmaz sınırlamalar ve yasaklamalar getirilmeyen, en çok da o büyünün bozulmasına, kaybolmasına müsaade etmeyeceğimiz nice güzel festivallere…

Satışa çıkar çıkmaz taarruz edilen ve tüketilen biletleriyle Büyük Budapeşte Oteli hiç şaşırtmadı; zira hemen her filmiyle kendine has bir sinema deneyimi yaşattığı izleyicinin, Wes Anderson’a bu kıyasıya teveccühü göstermesi bekleniyordu. Hakeza tansiyonu yüksek, seyri sıkı bir polisiye-gerilim olarak ödüllere tarumar ve ilgilere mazhar Tutsak filmi... Denis Villeneuve’nin festivale diğer katkısı, Jose Saramago uyarlaması Düşman da program dahilinde vuslawww.2fmagazine.com // 31


Aysan Sulu SİNEMA

’’FESTİVAL’DEN’’ SIZAN BÜYÜLÜ IŞIK am 33. yıldır baharın gelişini karşılayan bir gökkuşağı gibi tüm renkleriyle bizi bekler İstanbul Film Festivali. Sinemayı yaratan ışık, salonda perdeye süzülürken kış boyunca direnen ruhumuzu bambaşka filmlerle alıp götürür uzakyakın, masal-gerçek ama hep insan öykülerine... Festivalin ilgi çekici bölümlerinden kısa bir öneri seçkisi hazırladık sizler için.

T

DÜŞMAN | ENEMY | AKBANK GALALARI Bu yıl festivale iki filmiyle birlikte katılan Denis Villeneuve, JoseSaramago’nun “The Double” romanından uyarladığı filmde alıştığımız karanlık şehir atmosferinde kendisi olmayan “aynısının” peşindeki bir adamın hayatına götürüyor bizleri. Yönetmenin The Prisoners (2013)’ın ardından Jake Gyllenhaal ile gerçekleştirdiği bu ikinci ortaklık, sinemanın yeni bir oyuncu-yönetmen ikilisi edindiğinin başarılı bir kanıtı.

SIFIR TEORİSİ | THE ZERO THEOREM | USTALAR Usta Terry Gilliam’ dan varlık nedenimizi sorgulatan rengârenk bir distopya daha karşımızda. Christopher Waltz, Tilda Swinton, Matt Damon gibi bol yıldızlı kadrosuyla geleceğin Londra’sında geçen filmde Brazil(1985)’deki öykümüzün alternatif 32 MART 2014 // 2f MAGAZINE

kahramanının bir versiyonu olan Qohen Leth’in kendi geliştirdiği bir proje ekseninde hem kapitalizm eleştirisi yapıyor hem de günümüz toplumuna gelecekten bir ayna tutuyor.

BEN O DEĞİLİM | I AM NOT HIM | ULUSAL YARIŞMA Altın Lale’nin sevilen isimlerinden Tayfun Pirselimoğlu’nun Angelopoulos’un görüntü yönetmeni Andreas Sinanos’la gerçekleştirdiği ilk ortaklığı Roma Film Festivali’nden “En İyi Senaryo” ödülüyle dönünce şaşırmadık elbette. Özellikle son yıllarda adından çokça söz ettiren senarist-oyuncu Ercan Kesal’ın iki farklı karakteri canlandırması sinema seyircisinin merakını daha çoğaltıyor. Sıradan insanların sıradan olmayan öykülerinden birisine daha hazır olalım...

SOKAK KÖPEKLERİ | JIAO YOU | MAYINLI BÖLGE Uyku öncesi masallarında başkahramanın iyi kalpli peri ile karşılaşması için sabırsızlandığınız bir dram kadar etkili bu öykü festivalin tanıdık ismi Tsai Ming Liang’ın özgün anlatımıyla seyirciyle buluşuyor. Venedik’ten “Jüri Büyük Ödülü”yle dönen yapımda sokakta yaşayan bir baba ve iki çocuğunun hayatlarına tanıklık ederken, aralarına sonradan katılan bir kadınla çekirdek aileye dönüşümlerini

ve günümüzdeki yoksulluk kavramının değişimini izliyoruz.

TOM ÇİFTLİKTE | TOM À LA FERME | ULUSLARARASI YARIŞMA On parmağında on marifet, senarist-yönetmen ve hem de oyuncu Xavier Dolan yine etkileyici bir LGBT öyküsüyle festival salonlarında. Sevgilisi Guillaume’un cenazesi için O’nun baba ocağına giden Tom’u Kanada kırsalında gerilim dozu yüksek bir oyun beklemektedir. Oldukça genç bir yaşta üstün yetenek sayılabilecek sinema kalitesiyle adından uzun yıllar söz ettireceği kesin görünen yönetmenimiz seyirciyi bir kez daha kendine hayran bırakacağının sinyallerini veriyor.

ELYAZMALARI YANMAZ |DASTNEVESHTEHAA NEMISOOSAND | DÜNYA FESTİVALLERİNDEN Tümüyle gerçek olaylardan uyarlanan filmde 1995 yılında İran rejiminin suikast planladığı yirmi bir yazar ve gazetecinin akıbeti gözler önüne seriliyor. İnsan olmaktan başka hiç bir suçu olmayan Kasra’nın yazdığı hapishane anılarında izlediğimiz insan hakları dramından başka bir şey değil. Ülkesinde yasaklı yönetmen Mohammad Rasoulof ve ekibinin halen dış dünyayla bağlantıları kesik ve adları da gizli tutuluyor.

El laberinto del fauno (Yönetmen: Guillermo del Toro, Yapım Yılı: 2006)


SİNEMA Küçük Ofelia hamile annesiyle birlikte 1944’lerin faşist İspanya’sında yaşamlarını sürdürebilmek için ormanlar içinde bir malikaneye gelir. Dönemin zor şartları, acımasız üvey babası ve tek dayanağı annesinin hastalanması,

Ofelia’yı kendi rüyalar aleminde çözüm yolu aramaya iter. Kurtuluş için yerine getirilmesi gereken görevler vardır. Ofelia, bu görevleri birer birer tamamlamaya çalışırken bir taraftan da iç savaş mücadelesi gerçek dünyada tüm

şiddetiyle sürmektedir. Hem öyküsüyle, hem de hayali karakterlerin tasarımları açısından, Pan’ın Labirenti, bir çocuğun iç dünyasından bu acımasız dünyaya yeniden bakabilmemize araç olabilmeyi başarır. //

Tom Çiftlikte

Düşman

Sokak Köpekleri

El Yazmaları Yanmaz

Sıfır Teorisi www.2fmagazine.com // 33


RÖPORTAJ

Sebahat BAĞBARS// sebahat@2fmagazine.com

Kahve Fincanından Çıkan Girişim

Kahve tutkunu olan Clockwork ekibi, kendi zevklerine göre kahve harmanlamaya giriştiklerinde sektörde bu noktada bir eksiklik olduğunu farketmişler. “Kahveni Yarat” projesi de bu noktada ortaya çıkmış. 2014’ün başında hayata geçen bu projesi yaratıcılarından dinledik.

“www.kahveniyarat.com” projesi nasıl ortaya çıktı? Bu fikrin arkasında kimler var? Aykut Gürkan; Projenin arkasında ben Aykut Gürkan, İlkay Arı, Oğuz Arı yani kısacası Clockwork ekibi var. Ben Clockwork ajansında Sanat Yönetmeni olarak işe başlamıştım aslında. Burada çalışmaya başladıktan sonra çalışırken ve iş aralarında çokça kahve tüketiyorduk. Ben yıllardır kahveyle de uğraştığım için farklı harmanlar yaratmayı severim. Burada da çeşitli kahve harmanlarını karıştırıp, farklı kahve lezzetleri elde etmeye başladık.

34 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

Kahve çeşitlerini farklı yerlerden alıp kendi zevkimize göre karıştırıyorduk. Sonra dedik ki neden biz bunu bir platform haline getirmiyoruz… Böylece Kahveni Yarat fikri bu ekip içerisinde doğmuş oldu. İlkay Arı; Daha sonra ajans başkanımız Serkan Arı’ya sunduk bu fikri. O da çok beğendi ve hayata geçirmek için çalışmaya başladık.

Ne kadar sürdü çalışma? İlkay Arı; Tüm süreçler toplamda 6 ay kadar sürdü. Konsept, tasarım, yazılım, tedarik

zinciri vs. yaklaşık 6 ayda tamamladık. Aynı zamanda bir ajans olduğumuz için eforumuzu bölmemiz gerekiyor. Biraz da bu sebepten uzun sürdü denilebilir. Aykut Gürkan; Ajans başkanımız ile konuşup bu projeyi gerçekleştirmeye karar verdikten sonra konsept üzerinde çalışmaya başladık. Sitenin temel yapısı, amacı, hedef kitlesi belirlendikten sonra tasarımlar hazırlandı, metinler hazırlandı. Ardından da son revizeleri gerçekleştirip yayına girdik.


RÖPORTAJ

Peki kahveyi nereden temin ediyorsunuz? Sitede birçok farklı kökenden gelen kahve var. Ayrıca bunların farklı farklı çekilmiş halleri ve elbette harmanları. Bu süreçler nasıl işliyor? Aykut Gürkan; Bu konuyu da çok araştırdık. Türkiye’ye kahve genellikle Brezilya’dan geliyor. Ama kaliteli kahve ithalatımızın çok fazla olmadığını söyleyebilirim. Bu yüzden iyi kahve bulmak zor. Biz de çeşit sunmak amacıyla Guatemala, Kolombiya, El Salvador, Kenya gibi bölgelerin kahvelerini sunmak istedik. Sonra bir tedarikçi bulduk. Birçok farklı kökenden kahve getiriyor Türkiye’ye ve çok güzel harmanlar yaratıyordu. Onunla çalışmaya başladık. Şuanda da tüm kahvelerimizi ondan almaya devam ediyor. İlkay Arı; Çok büyük bir kahve üreticisi değil. Ama Türkiye’deki en kaliteli kahve üreticilerinden biri olduğunu söyleyebilirim.

Yeri gelmişken Türk Kahvesi konusunda da bahsedelim.Kahveni Yarat’da Türk Kahvesi de seçeneklerden biri.Orada nasıl bir kahve türü tercih ediyorsunuz? Aykut Gürkan; Türk Kahvesi aslıdan belli bir türe

bağlı değil, her kahveyle yapılabilir. Türkiye’de genellikle Brezilya’nın Minas bölgesinde yetişen çekirdekler Türk Kahvesi olarak satılıyor ki bu genellikle çok kaliteli bir kahve değil. Ucuz olması için tercih ediliyor. Biz Türk Kahvesini her çekirdekten yapabiliyoruz. Örneğin Brezilya’nın çok kaliteli Yellow Bourbon kahvesinden Türk Kahvesi çektirebilirsiniz ya da kendiniz birkaç farklı çekirdeği birleştirip farklı bir aroma yakalayabilirsiniz. Türk Kahvesi’ni özel kılan pudra gibi, çok ince çekilmiş olması. Tabi pişirme şekli de farklı. Bence çok güzel bir pişirme yöntemi ama genelde kalitesiz kahve kullanıldığı için hak ettiği değeri görmüyor. Türk Kahvesi severler bizden Türk Kahvesi alıp denerlerse lezzetin ne kadar fark ettiğini göreceklerdir.

Kahvenin tadına etki eden süreç çoğunlukla kavurma ve pişirmedir.

Kahvelerin tat profilleri neye göre ayırt ediliyor?

Kahvenin çekilmesi, tadına etki eden bir süreç midir?

İlkay Arı; Bizim amacımız insanlara kahvede de farklı tatlar, aromalar olduğunu göstermek. Yani sadece kahve diyip geçmemek gerekiyor. Türkiye’de özellikle Türk Kahvesi dendiğinde herkesin aşina olduğu tek bir tat var. Ama aslında farklı harmanlarla denenirse Türk Kahvesi’nde bile çok farklı aromalar elde edilebilir. Kahvelerin tatları “çiçekimsi” ve “çikolatamsı” şeklinde ayrılıyor diyebiliriz. Afrika kökenli kahveler genelde daha çiçekimsi aromalara sahip olur. Güney Amerika kökenli kahvelerde ise daha çikolatamsı kahveler oluyor. Biraz damağınızın da alışmasıyla alakalı elbette. Farklı kahveler denedikçe uzmanlaşmaya başlıyorsunuz ve farklı aromaların tadını alıyorsunuz.

Aykut Gürkan; Çekilmesi çok etki etmez. Bu daha çok pişirme süreciyle ilgili. Daha kalın çekerseniz farklı, daha ince çekerseniz farklı pişirmeniz gerekir. Örneğin Türk Kahvesi için pudra kıvamında çekerseniz, filtre kahve yöntemiyle pişirdiğinizde çok aroma alamayabilirsiniz.

Gelecek planlarınız adına sormak gerekirse; Kökeni belli, kaliteli kahveye ulaşmak zorlu olabiliyor. Bu konuda sizin gelecek planlarınız arasında kahve ithalatı, birebir çiftçiyle iletişim gibi konular var mı?

www.2fmagazine.com // 35


RÖPORTAJ Aykut Gürkan; Elbette bu uzun vadede yapmayı istediğimiz bir şey. Ama şuan projenin özüne odaklanmak istiyoruz. Proje büyüyüp, belli bir noktaya geldiğinde kahve ithal etme kararını vermek de daha kolay olacaktır. Şimdilik kısa vadede böyle bir plan yok diyelim.

Buna paralel olarak; Türkiye’de kahve yetiştiriliyor mu? Aykut Gürkan; Türkiye’de kahve yetiştirilmiyor. Sadece bir tercih değil çünkü yetişmesi, bir aromaya sahip olması zor. Genelde iyi kahvenin geldiği bölgelere bakarsanız hep Ekvator’a yakın yerler olduğunu görürsünüz. Bu bölgeye Çekirdek Kuşağı deniyor ve buranın dışında kahve yetiştiriciliği çok çok az. Oğuz Arı; Türkiye’de ilk çıktığı dönemde denenmiş. Kahvenin patlama yaptığı yıllarda Akdeniz bölgesinde özellikle Anamur civarında kahve yetiştirilmiş. Ama kalitesi yeterli görülmemiş olacak ki devamı gelmemiş. Aykut Gürkan; Kahvenin tadına, aromasına etki eden birçok faktör var ve bunları bir bölgede taklit etmeniz neredeyse imkansız. Toprak, iklim koşulları, hava sıcaklığı, bitki örtüsü…

Hepsi aroma açısından etkileyici faktörler. Örneğin Hindistan’da gelen bir kahve türü var. Bu kahve toplandıktan sonra gemilerle Avrupa’ya ihraç ediliyor. Gemi yolculuğu esnasında da açık havada bırakılıp kuruması sağlanıyor. Birkaç kez kahve çekirdekleri açık havada bırakıldığında yağmura maruz kalmış. Daha sonra bunun kahvenin tadını etkilediği farkedildi ve şimdi artık kasıtlı olarak kahve, gemi yolculuğu esnasın-

da yağmurda bırakılıyor.

Türkiye’de kahve kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz? Kahve zincirleri bu kültüre olumlu bir katkı yaptı mı? İlkay Arı; Kahve zincirlerinin olumlu bir katkı yaptığını söyleyebiliriz. Bizim de sevdiğimiz kafeler var. Türkiye’de üçüncü dalga hareketi denen bir akım var. Artık her yerde küçük kavurma makineleri görmek mümkün. Buralarda küçük miktarda kahve çekirdeğini kavurup sürekli taze kahve yapılıyor. Bu, zincirlerin yayılmasıyla ortaya çıkan bir akım oldu.

Siz nasıl tepkiler alıyorsunuz şimdiye kadar? İlkay Arı; Sitemiz açılalı çok uzun zaman olmadı. Buna rağmen çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. Şimdiye kadar hep olumlu tepkiler aldık. Sosyal med36 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


RÖPORTAJ yada da çok ilgi görüyoruz. Özellikle Instagram’da etkileşimler oldukça güzel. Kullanıcılarımız kendi harmanladıkları kahveleri alıyor ve daha sonra içerken bize fotoğraflarını atıyorlar. Aykut Gürkan; Kullanıcılarımız çok memnun. Kendi harmanlarını yapabilmekten çok keyif alıyorlar. Biz de onlarla hep iletişim halindeyiz. Çok güzel ilerliyor her şey. Oğuz Arı; Bizden çekilmemiş çekirdek alıp daha sonra kendileri çekenler de var. Yani kahveyi çekirdek haliyle tercih eden bir kitle de var.

Bundan sonraki planlarınız neler? 1 yıl sonra hangi seviyede olmayı, ne gibi yenilikleri hayata geçirmeyi hedefliyorsunuz? Aykut Gürkan; Bahsettiğim gibi şuan insanlara istedikleri türde kahveyi ulaştırma konusuna yoğunlaşmış durumdayız. Bu konuda belli bir noktaya geldikten sonra kahveyle ilgili ekipman da satmayı düşünüyorum. Yani kavurma ve çekme süreçleri için gerekli cihazları da sunabiliriz. İkinci bir hedefimiz ise uzun vadede bir mekan açmak. Biraz daha showroom konseptinde bir mekan açmak istiyoruz.

Son olarak en çok satılan kahve türleri hangisidir? Aykut Gürkan; Kolombiya çekirdeği çok tercih ediliyor. Brezilya Yellow Bourbon yine çok sattığımız kahvelerden biri. Tabi bunun yanında bizim hazırladığımız harmanlar da çok seviliyor. Örneğin Gece Kuşu, baya sevilen çeşitlerimizden biri...// plus.google.com/+Kahveniyaratcom/posts facebook/KahveniYarat twitter/KahveniYarat Instagram/kahveniyarat www.2fmagazine.com // 37


Nilay AYDOĞAN // deniz@2fmagazine.com EGOİST @nilayaydogann

. egoIST

İ S Ta n b u l ’ u n B u l u ş m a y e r i

KADIKÖY! Avrupalılar için uzaktır Asya, Asyalılar için kısa bir yolculuktur Avrupa! Onları birleştiren ise İstanbul’dur...

Kıtalar arası yolculuk yapar her gün İstanbul’un İnsanları. Deniz havası alarak buluşurlar vapurda, keşmekeş arasında metrobüste selam verirler tanıdık bir yüze… Vapurun iskeleye, metrobüsün durağa yanaşması ile aceleci simaların hızlı adımları birbirine karışır. Kısa yolculuğun sonundaki yorgunluk vardır yüzlerde. Asya ile Avrupa arasında her gün gidip gelen bu insanların buluştuğu, tüm yorgunluğun bittiği yer ise; Kadıköy’dür. Takım elbiselerin içerisinde boğaza kadar kapatılmış kravatları ile simit yiyen bankacılar, hayatın anlamsızlığını benimsemiş gençler, henüz uyanamamış 38 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

çalışanlara simit-peynir satmaya çalışan seyyar satıcılar ve nikotinin gücüne sığınan sigara tiryakileri her sabah aynı saatte aynı neden için Kadıköy’dedir. Bir fren sesi veya tiz bir düdük çığlığı da o nedeni anlatır. Yolculuğun başlangıcıdır. Peki, o yolculuğa çıkmayanlar? Onlar da herkes için esnaf, müzisyen, ressam, yazar, üniversite öğrencisi, emekli, dövmeci veya Kadıköy’ün asıl sakinleridir. Onlar arasında da hep hummalı bir koşuşturmaca vardır. Her sabahın klasiği asla değişmez; dükkân önü bir elde çay bir elde sigara keyfi. Yılların esnafına eşlik eder burada gençler, yazarlar… Hızlı sabahın yorgun savaşçılarını yine sıcacık ve ışıl ışıl karşılar akşamüzeri Kadıköy. Birbirinden renkli kafeler, günün yorgunluğunun atıldığı birahaneler,

anne eli değmiş gibi lezzetli yemeklerin piştiği lokantalar bekler bezgin yolcuları. Her zaman doludur masaları. Kadıköy, bir yaşam hikâyesidir. Benim üniversite yıllarımda kalabalığın içerisinde yalnız oturup etrafı izleyen bir adamken, şimdi gördüklerini yazan bir yazar olmuştur. Her zaman etrafında birileri vardır. Konuşurlar, eğlenirler, otururlar, gezerler ama onu hiç görmezler. Zaten ilk adı Kalkedonya’yı (Körlerin Yeri) da böyle bir hikâye sonucu almıştır. Kâhin sayesinde kavim gerçek güzelliği görmüştür. Sizde Kadıköy’ün güzelliklerini görmek için etrafınıza dikkatlice bakın. Belki o yalnız adamı belki beni bile görebilirsiniz…//


EGOİST

www.2fmagazine.com // 39


Aslıhan KARLIDAĞ // aslıhan@2fmagazine.com

KAPAK KONUSU

@aslihankarlidag

Bugün tasarım dediğimizde aklımıza bir otomobilin ya da iPhone’un estetik tasarımı gelir.

40 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

Çoğunlukla tasarımdan anladığımız dışarıdan bakıldığında o ürünün temel hatlarını oluşturan çizgilerdir.

Fakat tasarım, sadece estetik ile ilgili bir süreç değildir.


KAPAK KONUSU

Bir ürünün yaratılması için dış tasarım haricinde belki yüzlerce farklı tasarım süreci işletilir.

Bu bazen elektronik devre ekipmanları, bazen de bir binayı ayakta tutan, gözlerden uzak iskeleti olabilir.

...

www.2fmagazine.com // 41


KAPAK KONUSU

B

irçok tasarımın insanlığa etkileri farklı olmuştur. Bazıları sadece dış görünüşleriyle ikon haline gelirken bazıları da temsil ettikleri fikirlerle çok daha büyük tasarımların hayata geçirilmesine öncülük eder. Bu yazımızda sizler için, sektör farkı gözetmeksizin tarihte tasarımlarıyla fark yaratmış ürünleri mercek altına almaya çalıştık. Elbette geride kalan binlerce yılda insanlık bir çok önemli eser verdi. Fakat biz en azından bunlar arasında modern dünyaya, bugün etrafımızda gördüğümüz tasarımlara etki edenlerini inceleyeceğiz.

Longines Monopusher Şık ve klasik bir kol saati istediğinizde karşınıza çıkan modellerin neredeyse tamamı “Chronograph”tır. Geçmişi 1800’lere dayanan bu yapı, tek bir gövdede hem saati sayabilmeyi hem de gerektiğinde saatten bağımsız olarak kronometre çalıştırmayı mümkün kılıyordu. Bu karmaşık yapı, 1816 yılında Louis Moinet tarafından geliştirilmişti. Fakat bunu kol saatlerine ilk taşıyan Longines oldu. 1913 yılında ilk Chorograph özellikli kol saatini üreten firma, bu sayede kol saatlerinin tarihine

42 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

önemli bir iz bıraktı. Elbette ilk Chronograph sadece teknolojisiyle değil, tasar ı mıyla da zarifti. Nitekim Longines, 2012 yılında Chronograph’ın bulunuşunun 180. Yılı için özel bir versiyon üreterek bu tasarımı modern döneme taşımıştı.

Ray-Ban Aviator İlk olarak 1937 yılında satışa sunulan Ray-Ban Aviator hiç şüphesiz

en meşhur gözlük tasarımıdır. Göz yuvarının 3-4 katı büyüklüğünde genellikle yanstıcılı camı, ince çervesiyle tanınan bu gözlük, her dönem moda olmayı başaran bir tasarım ikonudur. Gözlüğe “Aviator” ya da “Pilot gözlüğü” denmesinin sebebi ise basit. Ray-Ban o yıllarda bu gözlüğü, bulutların üzerinde uçarken güneşten rahatsız olan uçak pilotları için geliştirmişti.

Volkswagen Beetle Volkswagen Beetle, bu dergide işlediğimiz birçok konuda kendine yer buldu. Bu sebeple onu bu listeye de koyarken “Biz mi çok Beetle fanıyız?” diye düşündük. Elbette Mustang’ler, Camaro’lar, Ferrari’ler bu listede yer alabilirdi. Fakat biz “halkın kahramanı” Beetle’ı yine dışarıda bırakamadık.


KAPAK KONUSU

İlk tasarımı Ferdinand Porsche tarafından yapılan bu otomobil, ardından Hitler’in istekleri doğrultusunda son

halini almıştı. Her tasarım gibi Beetle’ın da bir ilham kaynağı vardı. Hitler de, Porsche de Çekoslavakya’da üretilen

Tatra’ları beğeniyorlardı. Bu sebeple ilk otomobilin tasarımında hem görsel hem de teknik anlamda Tatra’ları temel aldılar. Bu sebeple VW, Tatra’ya 1960’larda açılan davalar neticesinde telif bedeli de ödedi. İkinci Dünya Savaşı esnasında bozulan üretim planlarına rağmen savaş sonrası harap olmuş fabrikalar hayata döndürüldü ve ilk seri üretim VW Type 1’ler 1945 yılında üretildi. İkonik, sevimli tasarımı onun kısa zamanda “Beetle” olarak ünlenmesini sağladı. 2003 yılına kadar üretimde kalacak olan bu efsane tüm dünyada 21,5 milyon adet satılarak kırılması güç bir rekora imza attı. Beetle, aslında Volkswagen bünyesinde yerini Golf’e bırakmıştır. Volkswagen mühendisleri, Beetle’ın müşteri kitlesinin ihtiyaçlarını sağlayacak model olarak Golf 1’i üretmişlerdir. Fakat 2000’li yıllarda, ikonik tasarımdan esinlenen New Beetle modelleri de üretilmeye başlandı. www.2fmagazine.com // 43


KAPAK KONUSU

Apple iMac Bilgisayar tasarımları 1980’lere kadar estetikten çok uzaktı. Çünkü bilgisayar, şirketlerin kullandığı pahalı, endüstriyel cihazlar olarak algılanıyordu. Bu fikri ortadan kaldıran kişisel bilgisayarların piyasaya girişi oldu. Özellikle Apple ve IBM, kişisel bilgisayarların

44 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

ucuz ve kullanıcı dostu olabileceğini gösterdi. Apple, aynı etkiyi 2000’lerde tekrar yaratmayı başardı. Firmanın ‘All In One’ iMac modeli, şeffaf ve renkli gövdesiyle çok dikkat çekmişti. Sevimli ve ‘zıpır’ görünüme sahip iMac, bilgisayara bakış açısını değiştiren bir tasarımdı.

Apple, bu tasarımı birkaç yıl sonra yeniden ele alıp çok daha ince ve zarif bir iMac yaratıp başarısını sürdürecekti.

Apple iPod Apple’ın en önemli tasarımlarından biri de iPod’du. Şimdilerde gözden düşen bir ürün ailesi olsa da 2000’lerin


KAPAK KONUSU

başında iPod’lar çok önemli ürünlerdi. … yılında piyasaya çıkan ilk iPod, müziği tamamen dijital olarak depolaması ve cebe sığabilecek boyutlardı olması müzik dinleme alışkanlıklarını değiştirecekti. iTunes üzerinden tane tane şarkı satışı da müzik endüstrisinde çok önemli etki yaratacak ve Apple’a birçok ödül kazandıracaktı. Apple daha sonra dokunmatik teker, renkli ekran, geniş hafıza ve zarif tasarımlarla iPod’ların başarısını devam ettirecekti. Ta ki iPhone gelene kadar.

Apple iPhone Bugün akıllı telefonlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Dünya devi markalar, bizi modelleriyle cezbetmekten için ellerinden geleni yapıyor

ve birçok başarılı model üretiyor. Belki 2014 yılı itibariyle “En iyi akıllı telefon iPhone’dur” dememiz pek hoş karşılanmaz. Fakat telefonlara evrim geçiren tasarımın iPhone olduğuna hiç şüphe yok. İlk olarak 2007 yılında piyasaya sürülen iPhone, dokunmatik ekranlı ilk model değildi. Fakat dokunmatik ekranı bu kadar cesur ve başarılı kullanan ilk modeldi. Bunun sonucu olarak teknolojiyi yakından takip eden herkes için ilk iPhone adeta şok yarattı. Rakipleri bile Apple’ın bu cesur tasarımı piyasaya sürmesine hayret etti. Apple, yıllar içinde iPhone 4 ve iPhone 5 gibi modellerle bu tasarımı daha da mükemmelleştirdi ve yoluna devam ediyor.

www.2fmagazine.com // 45


KAPAK K APAK K KONUSU ONUSU BMW R60 BMW, otomobil üretmeye başlamadan önce bir motosiklet üreticisiydi. Bugün de önemli motosiklet üreticileri arasında yer alan BMW’yi bu alanda marka yapan modeller ise R32 ve R60 oldu. R32, firmanın ilk başarısı olurken 1960’lı yıllarda yollara çıkan R60, adeta bir sağlamlık sembolü haline geldi. Siyah renklerin hakim olduğu sade tasarımı bugün klasik motor sevdalıları arasında önemli bir yere sahip. Zamanında Kutup dairesinden Afrika çöllerine kadar her yere gitmesini sağlayan boksör tipi motoru da gerekli ilgiyi bulduğunda saat gibi çalışıyor.

Converse Chuck Taylor All Star Basketbol ayakkabısı olarak 1917 yılında ortaya

46 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

çıkan Converse tasarımı, yüksek bilek özelliğiyle basketçilerin rahatlığını sağlamayı hedefliyordu. Bu tasarım, bugün de basketbol ayakkabılarında kullanılmaya devam ediyor. Fakat Converse’in başarısı basketbolu çoktan aşmış durumda. Neredeyse 100 yıldır tasarımında hiç değişiklik olmadan üretilen bu model, birçok farklı renk ve desen ile her yıl kendine bir şeyler katmaya devam ediyor. Her kültürden, her zevkten insan Converse sevebilir, giyebilir. Kısacası o tüm zamanların en ünlü ve en önemli ayakkabısı.


KAPAK KONUSU

Honda Rune BMW R60 ne kadar sade ve klasik ise Honda Rune da o kadar abartılı ve modern görünüyor. Honda’nın uzun yıllardır ürettiği Valkyrie serisinin devamı olan Rune, 2003 yılında sınırlı sayıda üretildi ve yollara çıktı. Virajları dönmeyi çok zor hale getiren aşırı uzun şasisi, parlak krom kaplamaları, büyük arka tekerleği, egsozları bu motoru sanki filmlerden fırlamış gibi gösteriyor. Rune’un kalbinde yer alan motor da tasarımı gibi efsane. 1.8 litre hacmindeki 6 silindirli motor birçok otomobilin motorundan daha büyük.

Adidas Superstar İlginç şekilde Adidas’ın efsane modeli Superstar da ilk olarak NBA’de popüler olmuş. Ardından bu modelin düşük bilekli modeli de tam bir sokak efsanesi haline gelmiş. 1969 yılından bu yana üretilen Adidas Superstar, Adidas’ın en önemli ve meşhur modellerinden biri. Öyle ki birçok kişi Adidas dendiğinde aklına ilk olarak Superstar’ların geldiğini söylüyor.

www.2fmagazine.com // 47


KAPAK KONUSU I Love NY

leica M3

En iyi T-Shirt tasarımını seçmek neredeyse imkansız bir görev. Zira Lacoste’un ünlü yakalı tasarımı, Rolling Stones konser T-Shirt’leri, Hard Rock Cafe’nin akılda kalıcı modelleri hepsi başlı başına önemli. Fakat bizce en sade ve ayırt edilebilir model New York sembolünün yer aldığı T-Shirt’ler. 1977 yılında bir taksinin arka koltuğunda yaratıldığı iddia edilen bu logo, Milton Glaser tarafından çizilmiş. Glaser, takside bir zarfın çizdiği bu tasarımı kendisine New York’un imaj görselini çıkarma işini veren işverenlerine göstermiş. O günden bu yana da T-Shirt’lerde yer almaya devam ediyor.

Leica, 1900’lerin başından itibaren 35mm film kullanan küçük fotoğraf makineleri üretiyordu. Yıllar boyunca SLR’ların gölgesinde yaşamış olsa da Leica, her zaman fotoğrafçılar arasında özel bir yere sahip oldu. Leica’nın en önemli modellerinden biri ise Leica M3’tü. 1954 yılında piyasaya sunulan bu model ilk kez bir Leica modelinde viewfinder ve rangefinder penceresini tek bir pencerede birleştiriyordu. Bunun yanında Leica M bayonet de ilk kez bu model ile birlikte piyasaya girdi. Bugün bile Leica M bayonet için üretilen birçok lens halen çok değerli. Leica da bu tasarımı M ailesinde dijital modellerle devam ettiriyor.

New York Yankees Cap En ikonik şapka tasarımı da New York’tan çıkıyor. Beyzbol şapkası ya da “Cap” olarak bilinen tasarım, en çok New York Yankees logosuyla tanınır. Öyle ki bu şapkayı takan birçok kişi öndeki simgelerin neyi temsil ettiğini bilmez. 48 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

Bir beyzbol takımı olan New York Yankees, 1909’dan bu yana birleşik N ve Y harflerinden oluşan bu tasarımı logo olarak kullanmaktadır. Ancak bu logonun ilk ortaya çıkışı 1877’ye kadar dayanır. Logo ilk kez 1877 yılında, görev başında yaralanan ilk New York’lu polis memuruna verilen madalyanın üzerinde yer almıştır. Ardından da New York Yankees’in sponsorları sayesinde tüm dünyada ünlenmiştir.


KAPAK KONUSU

bowers And Wilkins Nautilus Bowers And Wilkins, İngiltere’de 1950’lerde kurulmuş küçük bir üreticiydi. Fakat hoparlör tasarımı konusundaki yenilikçi fikirleri ve araştırmaları onları dünya çapında ünlü hale getirdi. Elbette bir Bowers And Wilkins ürünü satın alıyorsanız sizin için önemli olan ses

performansıdır. Fakat Nautilus için bunu söyleyemeyiz. Bu öylesine güzel bir tasarım ki, hiç müzik dinlemiyor olsanız bile evinizde bir tane olmasını isteyebilirsiniz. Bir salyangozu andıran tasarım, parlak siyah kaplama ile adeta bir mücevher görünümüne sahip oluyor. Üst bölümden arkaya doğru uzanan tüpler

ise titreşimi azaltıp istenmeyen gürültüleri filtrelemek için tasarlanmış. Bu detayın da tasarıma farklı bir hava kattığına hiç şüphe yok. İlk olarak 1993 yılında piyasaya sunulan Nautilus, bugün halen B&W’nin en üst seviye modeli olmayı sürdürüyor. Fiyatı 70,000 dolar civarında… www.2fmagazine.com // 49


RÖPORTAJ

Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com

GİRİŞİM TOHUMLARINI YEŞERTEN ADAM:

BURAK BÜYÜKDEMİR 2008 yılından bu yana Türkiye’de girişim ekosisteminin gelişmesine önemli katkılar sağlayan Etohum’un kurucusu Burak Büyükdemir, bir gün Türkiye’den de büyük projeler çıkacağından emin. Şimdiye kadar birçok projeye katalizör rolüyle destek olan Etohum’u ve Türkiye’de girişimciliğin geldiği noktayı Burak Büyükdemir ile konuştuk. (Burak Büyükdemir ile röportajımızı Twitter’a erişimin engellendiği gün gerçekleştirdik. Bu sebeple ilk sorumuz Twitter oldu) Öncelikle sıcağı sıcağına Twitter konusunu sorarark başlayalım. Birçok projeyi, global anlamda yukarı noktalara taşımayı hedefleyen biri olarak bu olaya nasıl bakıyorsunuz? Bu aslında şuna benziyor; Televizyonda bir kanal var ve kötü yayınlar yapıyor. Birilerine küfür ediyor, hakaret ediyor. Siz de bunun üzerine kalkıp televizyonu toptan yasaklıyorsunuz. “Baksanıza bana hakaret ediyorlar. Bu televizyon zaten kötü bir şey. Bunun kökünü kazıyacağız” diyorsunuz. Ya da diyelim ki bir alışveriş 50 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


RÖPORTAJ

merkezinde iki kişi kavga ediyor. Siz de bunu görüp tüm AVM’leri kapattırmaya karar veriyorsunuz. Yani hiçbir tutarlı yanı yok. Öte yandan Twitter’ı kapatmak bir çözüm değil ki. İnternette sadece Twitter yok. Twitter’ı kapatarak bilginin yayılmasını engelleyemezsiniz. Bir yerden tutarsınız, öbür taraftan kaçar. Bunun sonu yok. Bunu ülke güvenliğine bağlamayı da doğru bulmuyorum. Biri bizim hakkımızda önemli

meseleleri zaten dinleyip, yurt dışına servis ettiyse artık ortada güvenlik endişesi falan kalmamıştır. Twitter’dan diğer insanların bunu görmesi çok bir şeyi değiştirmez. Güvenliğiniz zaten delinmiş, ortadan kalkmış. Bu olay tüm dünyada konuşuldu, gündem yarattı. Ülkenin geldiği bir nokta, bir imaj var. Ama siz bu ülkeyi alıp Twitter’ı yasaklayan ülkeler arasına koyarsanız her şey sıfırlanmış oluyor. Biz şimdiye kadar hep ya-

bancı yatırımcıları Türkiye’ye çekmek için uğraştık. İkna etmeye çalışıyoruz insanları “Gelin, burada önemli yetenekler var, burası bir hub olacak” diyerek. Şimdi ben bir yatırımcıyla konuşsam bana güler, “Twitter’ın kapandığı ülkede mi olacak bunlar?” diye sorar. O yüzden yine sıfır noktasına döndük, bu imajı düzeltmek için uğraşacağız. Bu böyle “insanları bir binaya doldurayım, üretsin” ile çözülecek bir konu da değil. Siz vizyonu değiştirir, gerekli ortamı sağlamazsanız bugün bir uçak biletine Amerika’ya gidebilir bu insanlar. O zaman Türkiye’de hiçbir şey üretilemez. Nasıl ki sanayi devrimini kaçırdık, şimdi de mobil devrimi kaçırıyoruz. Twitter’da çözülmesi gereken meseleler olabilir. Zararlı hesaplar kapatıl-

www.2fmagazine.com // 51


RÖPORTAJ malıdır. Ama bunu tümden kapatmak ülkeye fayda sağlayan bir şey değil. Asıl konumuza dönersek; Etohum öncesi hayatınızdan biraz bahsedebilir misiniz? Ben hep girişimci ruhlu bir insan

52 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

değildim. Girişimcilik doğuştan gelen bir şey değil. Elbette bazı özellikleriniz olmalı ama bazıları da öğrenilebilir. Şimdi geriye baktığım zaman gördüğüm şey eğitim sistemimizdeki yanlışlık. O sistemin içindeyken bunu görmüyorsunuz. Ben de hep lisede,

üniversitede çalışan olma düşüncesine sahiptim. Okuduğum tüm üniversiteleri de birincilikle bitirdim. Ama bu eğitim sisteminin içerisinde olduğunuz zaman size başka bir şey düşünme şansı tanınmıyor. Hobileriniz bile az oluyor. Benim kimya öğrenmeme


RÖPORTAJ dan hızlı büyüyorsunuz. Eğer biraz şirket tecrübeniz varsa toplantı jargonu, pazarlama faaliyetleri vs. konularda sıfırdan başlamamış oluyorsunuz. Ben İTÜ’den mezun oldum, Boğaziçi Üniversitesi’nde okudum ardından Berlin’de 2. Yüksek lisansımı yaptım ve tekrar İTÜ’ye dönüp derslere girmeye başladım. 6-7 sene boyunca okul benim en fazla zamanımı alan konulardan biriydi. Etohum da İTÜ’de ortaya çıktı aslında.

çok gerek yoktu, ama zorla öğrettiler. Müzik derslerinden nefret ettim hep, sırf o yüzden müziği sevemedim. Tüm bunları not için öğrenmek çok gereksizdi. Öğrenmek için öğrenmek gerekiyor. Zaten artık “1 to many” bir eğitim sistemi yerine “many to many” mantığına geçiş başladı. Artık tek bir kişinin tüm sınıfa öğretmesi verimli değil. Bir topluluk birlikte öğrenmeli o konuyu. Böyle bir eğitim sisteminde hayatım sürekli yarışlarla geçince girişimci olma aklımın ucuna bile gelmiyordu. Zaten ailenizden de çok destek görmüyorsunuz. Girişimcilik “İş bulamadı, kendi işini kuruyormuş” şeklinde algılanıyor. Halbuki bir ülkenin büyüyebilmesi için yeni istihdam yaratacak şirketlere ihtiyacı var. Bu da girişimle oluyor. Bunun en güzel örnekleri Amerika, Estonya, Finlandiya gibi ülkeler.

Bu sebeple öğrenim hayatımdan sonra ilk 10 senemde şirketlerde çalıştım. Bir yandan da bu iyi bir şey oldu çünkü çok tecrübe kazandım. Girişimci olduğunuz zaman ilk başta acı çek iyorsunuz, sonra-

Etohum öncesi başarısız girişimleriniz var mıydı? Tabi Etohum öncesi de girişimlerim oldu. Başarısız girişimler olduğu için hiç bahsetmiyorum :)) 1999’da Vestelnet’te çalışırken Kerim Türe ile birlikte Haber.gen.tr’ yi kurduk. Bu site sosyal haber paylaşım sitesi. Düşünün yıl daha 1999 vizyona bakın :)) Sanırım 250 bin üyeye ulaşmıştık. O yıllar için çok iyi bir rakamdı. Ama bir gelir modeli yok, büyüme modeli yok. O yüzden siteyi kapattık zamanla. Yine Kerim ile birlikte bilet sitesi kurduk. Bu kez şirketleştik aynı zamanda. 2004 -2006’ya kadar internette uçak bileti sattık. Orada da başarısız olduk. Çünkü şirkete odaklanmamıştık. Başka işlerimiz de vardı. İşin başında kimin duracağı belli değildi. Ofiste tuvalet kağıdı bittiğinde onu kim alacak? Bunu bulamadığınız zaman yürümüyor işler. Tabi bunun dışında birçok küçük site vs. fikrim de vardı. Onların çoğu yürümedi, başlamadan bitti. Ama önemli olarak bahsedebileceğim bu iki projem var. Sonra 2008 yılında Goril A.Ş.’yi www.2fmagazine.com // 53


RÖPORTAJ kurduk. Bu şirketi kurma amacımız Etohum’u oluşturmak değildi. Bilişim, mağazacılık, yayıncılık, dış ticaret gibi tanımları vardı şirketin. Yine 2008’de Nisan ayında biz Efikrim yarışmasını düzenledik. Ama yarışma mantığı doğru değildi. Çünkü ilk 3’e girenlere ödül verip gönderiyorduk. Onlar da bu projelerine devam etmiyordu. O yüzden 2008 yılının mayıs ayında Etohum’u ortaya çıkardık. Goril A.Ş.’nin bir girişimi olarak yola çıktı. Sonradan Etohum öne geçince Etohum A.Ş.’yi de ayrı bir şirket olarak kurduk. 2009 yılında girişimcilik ekosistemi çok küçüktü. Katılımcı girişim-

54 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

ler bulamıyorduk. O noktadan bu yıl geldiğimiz nokta 2000 başvuru. Bu Avrupa’da benzeri organizasyonların hepsinden daha fazla. Peki Türkiye’yi girişimcilik konusunda hangi noktada görüyorsunuz? Bugüne kadar çok iyiydim. Konu yine Twitter’a geliyor bakın :)) Yani eviniz çok güzel olsa bile sizi sürekli rahatsız eden bir kediniz varsa sabahları rahat uyanamazsınız. Aynı şekilde bizim ülkemiz de çok güzel ama sürekli rahatsızlık veren meselelerimiz var. Bugün çok pozitif olmasam da genel olarak Türkiye’nin girişimcilik ko-

nusundaki potansiyeline çok güveniyorum. Dünyanın en iyi yeteneklerinin burada olduğuna hiç şüphem yok. Artık medyanın da desteğiyle girişimcilik çok iyi algılanıyor. Bu son olaylardan sonra bir düzelme süreci gerekecek ama Türkiye hala bu bölgede bu iş için en iyi yer. Türkiye’ye gelen Türk kökenli bir Alman yatırımcıyla konuştuğumda o bana Türklerin ne kadar gözü kara girişimci olduklarını söylemişti. Almanlar bir işe %90 ihtimal olmadıkça kalkışmıyorken biz %10 ihtimalden büyük heyecan duyabiliyoruz. Bu bizim girişimci olmak


RÖPORTAJ

için ideal bir toplum olduğumuz anlamına gelir mi? Almanların problemi her işin matematiğini yapmak, disiplinini oturtmak istiyorlar. Her adımın geleceğini görmek istiyorlar. Bu sebeple onlar da çok girişimci bir millet değil. Risk alamıyorlar. Bizde risk alınır, problem değil. Ama sonrasını getiremiyoruz. Sürekli iniş çıkışlar yaşayan bir yapımız var. Almanya, İtalya, Fransa gibi ülkeler doymuş, büyümesi yavaşlamış ülkeler. Bu ülkelerde girişimci olmak da zor. Ona rağmen devlet hep destek olmaya çalışıyor. Bizim ülkede olanları zaten biliyorsunuz… Türkiye’de girişimler hangi alanlarda yoğunlaşıyor? iki tür girişimcilik var; yüksek etkili girişimcilik ve hayat tarzı girişimci-

lik. Bir arama motoru geliştirip tüm dünyayı etkiliyorsan bu yüksek etkili girişimciliktir. Bir de köşedeki bakkal dükkanı, lokanta var. O da hayat tarzı girişimcilik. Sonuçta yine bir girişimciliktir ama büyümesi zordur. Genelde lokal kalır, kendini çevirmeye çalışır. Bizde popüler girişimler internet girişimleri. E-ticaret ile başlıyor birçok şey. Bu Amerika’da da böyleydi. 90’ların başında internetin yaygınlaşmasıyla birlikte en popüler şirketler e-ticaret şirketleriydi. Onlar da mobil ile birlikte doğmadı. Ama Amerika’da bu işin geçmişi 1950’lere kadar uzanıyor. Silikon Vadisi’nde donanım üreticilerinin varlığı 1950’lere dayanıyor. Amerika’nın bunca yılda yaptığı şeyi bizim 3 yılda yapmamız mümkün değil. Önce donanımı yaptılar, şimdi de ona değer katan yazılım-

ları yapıyorlar. Biz şuan işin daha çok katma değeri az olan, daha basit yazılımlar taraflarındayız. Ama bu zamanla değişecek. İlla elle tutulur bir şey üretmek şart değil. Değer artık sadece fiziksel şeylerle olmuyor. Burada önemli olan şey eğitim. Doğru eğitim sistemiyle katma değerleri işlere yönelmemiz mümkün olacak. Donanım konusuyla da yakından ilgilenmemiz gerekmez mi? Elbette donanım önemli. Sonuçta iyi yazılımları çalıştırmak için donanımlara ihtiyaç var. Ama önemli olan o donanımı üretmek değil, geliştirmek. Arkasındaki Ar-Ge, Know-How birikimi. Bugün Apple, telefonlarını kendisi üretmiyor. Kendi geliştiriyor ama kendi üretmiyor. Çünkü üretim artık katma www.2fmagazine.com // 55


RÖPORTAJ

değerli bir iş değil. Bunu Amerika’ya, Avrupa’ya taşımanın bir mantığı yok. Çin’de çok daha ucuza yapılabiliyor. Dolayısıyla biz de donanımı tümüyle reddededip yüzümünü yazılıma dönemeyiz. Ama katma değerli işlerin olduğu, geleceğe yönelik alanlara yönelmemiz lazım. Türkiye’de verginin büyük bir problem olduğunu düşünüyor musunuz? Vergiden şikayet edenler genelde büyük şirketler oluyor. Ama onların imkanları daha fazla. Teşvik alıyorlar, vergi indirimi alıyorlar vs. Küçük şirketlerin böyle imkanları yok. Buna rağmen %20 ile de bu işler yapılır. 56 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

Bence devletin hiçbir işe karışmasına gerek yok. O ortamın stabil olmasını sağlasın, ortam kendiliğinden yeşerecek zaten. O sağlığı iyi yapsın, eğitimi iyi yapsın yeter. Başka bir şey istemiyoruz ondan. Türkiye’de yatırımcılar açısından nasıl bir ortam var? Türkiye’de yatırımcı sayısı az. Bugün en fazla 10-15 ismi sayabiliyoruz. Sonuçta herkesin parasının bir sonu var. 3-5 projeye para yatırdıktan sonra doyuma ulaşıyorlar. Venture Capital’ler de öyle. Onlar da en fazla 10-15 yatırıma destek olabiliyor çünkü paraları o kadar. O yüzden yüzlerce yatırımcı olması lazım ki

onlarca şirket yeşersin. Peki kişisel nakit rezervi olan kişilerin bu işe girmemesinin sebebi nedir? Çünkü gayrimenkul daha kârlı. Girişim riskli bir iş. İnsanlar bilmedikleri işe para yatırmaz. Bana da şimdi gelip maden işine girelim deseniz ben para yatırmam. Çünkü bilmediğim, anlamadığım iş. Bizde de varlıklı insanlar genelde sanayi kökenli oldukları için internet ekonomisini bilmiyorlar. İnterneti, teknolojiyi kullanıyorlar ama ekonomisini bilmiyorlar. Öte yandan inşaat işi çok kârlı. Şimdi Türkiye’de her yer yıkılıp yeniden yapılıyor. Sonra yine yıkı-


RÖPORTAJ lacak, yine yapılacak. Bu işin rantı büyümeye devam edecek. 3. Havalimanını yapmak Türkiye’nin en kârlı işiyse, siz de bunu alabiliyorsanız Facebook’u kurmazsınız. Türkiye’de Hasan Aslanoba gibi 10 tane daha yatırımcı olsa, çok şey değişir. Geçenlerde kendisi şöyle bir şey söyledi; “O kadar otel yapılıyor onlardan hiç bahsedilmiyor. Ben girişimlere 40 milyon dolar yatırdım herkes beni konuşuyor”. Haklı, çünkü bugün bir otel yatırımı 200 milyon doları bulabiliyor. 200 milyon doları yatırım olarak girişimcilere sunsak, sektör uçar. 200 milyon dolara Türkiye’de bütün ekosistemi satın alırsınız. Mesela Amerika’da oyun sektörü, sinema sektörünü geçmiş durumda. Bizde oyun hep kötü bir şey olarak algılanıyor. “Çocuklarımızı kurtaralım, çok oyun oynuyorlar” deniyor. Çocukları oyundan alıp dizilerin başına koyunca çok mu şey öğreniyorlar? Oyun bir eğlence. Herkes eğlenmek ister. Futbol izlemek de eğlencedir, oyun oynamak da eğlencedir. Biz böyle şeyleri kötü gösteriyoruz. Ama adamlar akıl terini, bilgi birikimini ürüne dönüştürüp bunu satıyor. Türkiye’den neden Rovio gibi, Skype gibi projeler çıkmıyor? Bu ortamla ilgili. Ortamın stabil olması lazım, diğer ülkelerle bağlantımızın kuvvetli olması lazım. Ben çıkmaz demiyorum, yakında Türkiye’den de büyük projeler çıkacak. Bunlar penguenler gibi olacak. İlk birkaç penguen suya atladığında diğerleri de on-

ların arkasından gelecek. Şuan zaten Amerika’da başarılı işler yapan, milyon dolarlık cirolar çeviren Türk girişimciler de var. Adlarını pek duymuyoruz ama “bizden çıkmaz” gibi bir ümitsizliğe kapılmaya hiç gerek yok çünkü çıkıyor. Girişimler arasında şimdiye kadar çok güvendiğiniz projeler var mıydı? Çok güvendiğim projeler vardı. Birçok projeye güvendim, iyi de başladılar “artık oldu, bu proje alır yürür” dediğim zamanlar oldu. Ama sonra ortam değişti, birtakım olaylar oldu vs. battılar. Şuan baktığımızda Etohum’dan çıkıp 100 milyon dolar ciro yapan bir şirket yok. Ama çok başarılı girişimler var. Burada başarının kriterini ne olarak aldığınıza bağlı. Parayı kriter alırsanız; evet, çok başarılı projelerimiz yok. Ama 10 milyon kullanıcıya ulaşmayı, ülke çapında tanınıp kendi ayakları üzerinde durmayı başarı olarak kabul ederseniz o zaman birçok Etohum projesi başarılı. Evidea, Pembe Panjur, Grupanya, Connected2Me gibi birçok başarılı proje var.

mak mı lazım? Yeni “Girişimcilere şöyle 5 tavsiye” gibi şeyler işlemez. Disiplinlik olacaksınız, adanmış olacaksınız, her gün aynı istikrarlı çalışıp sabredeceksiniz. Bunlar da zaten tavsiye değil, herkesin bildiği şeyler aslında. Bruce Lee bile söylüyor; “10 bin yumruk atmış adamdan değil, aynı yere 10 bin kez yumruk atmış adamdan korkarım” diyor. Bir de tabi yapmak lazım. Bizde konuşan çok insan var, biraz iş yapan insana ihtiyacımız var.. Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederiz Burak Bey. //

Son olarak girişimcilere vermek istediğiniz tavsiyeler var mı? Yoksa tavsiye aramak yerine çalışwww.2fmagazine.com // 57


Dyt. Bengi ÇETİNER SAĞLIK

SAĞLIK

YANLIŞ DİYETLER YAPARAK SAĞLIĞINIZDAN OLMAYIN!

D

D

58 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

üşük kalorili ve genellikle tek tip beslenmeye dayalı diyetlerin faturası oldukça ağırdır. Kalp damar hastalıklarından osteoporoza, sinir sisteminin hasara uğramasından böbrek fonksiyonlarında geri dönüşümlü ya da dönüşümsüz pek çok hastalık, bu diyetlerin yol açtığı sorunlardan sadece bir kaçı. Bir araştırmaya göre, kısa sürede hızlı kilo kaybına neden olan düşük enerjili diyetler, tek tip besine dayalı diyetler, karbonhidrat ile proteini ayıran diyetler üreme sağlığını olumsuz yönde etkileyerek kısırlığa yol açabiliyorlar. Yani, beslenme programınızdan günlük ihtiyacınız olan besin öğelerinden birini çıkardığınızda, vücudunuzun gereksinimi olan kalori miktarından daha düşük kalori aldığınızda bu beslenme şekli kısırlığa yol açabiliyor. Tıp dilinde şok diyetlerin diğer adı ketojenik diyetlerdir. Bunlar çok düşük kalorili olup protein oranı yüksek diyetlerdir. Vücut dokularından kayıp ile kilo vermeyi sağlayan bu diyetler kişinin kas ve su kaybetmesine, vücut yağının yükselmesine neden olur. Son yılların en popüler diyeti düşük karbonhidrat, yüksek protein

diyetidir. Düşük karbonhidratlı diyetlerin içinde Atkins diyeti, Zone diyeti ve South Beach diyeti en fazla uygulananlar… Karbonhidratı düşük protein oranı yüksek diyetler vücut metabolizmasının dengesini bozar. Başlangıçta bir günlük karbonhidrat tüketimini 20 grama kadar sınırlar. Oysa yetişkin bir kişinin günde en az 120-130 gram kadar karbonhidrat alması gerekir. Diyet çoğu tahılı, baklagil, meyve, ekmek, pirinç, patates, makarna ve nişastalı besini karbonhidrat kaynakları oldukları için diyete dahil etmez fakat et, yumurta, peynir, tereyağı ve kremayı istediğiniz kadar tüketirsiniz. Günlük karbonhidrat alımınızı fazlaca sınırlarsanız, vücudunuz önce depolanmış olan karbonhidratı enerji olarak kullanır. Böylece vücudunuz karaciğer ve kas-


SAĞLIK lardaki depo karbonhidratları kullanır (glikojen) su atar ve hızla kilo verirsiniz. Vücudunuz aynı zamanda biraz da yağ yakmaya başlar ama karbonhidratlar olmadan yakılan yağlar, kan dolaşımınızda asit yüklü “keton cisimleri” yağmuruna neden olur. Bu “asit yüklü yağmurlar” vücudunuzun asit yükünü artırır. İştahınızı baskılar. Kısacası siz kilo verirsiniz ama bir süre sonra kaslarınız eriyip yanmaya yani yağ yerine kas kaybetmeye başlarsınız. Vejetaryen olmayan kişiler bu tür diyetleri daha çok uygular fakat bir süre sonra kolesterolleri yükselmeye, ürik asitleri artmaya, karaciğerleri bozulmaya, kalp damarları tıkanmaya başlar. Yorgunluk, halsizlik ve bitkinlik de hissedilir. Araştırmalar, bu diyetleri sık sık deneyenlerin kansere ve kemik erimesi (Osteoporoz)

zanmadıkları için ağırlıklarını koruyamazlar. Yetersiz ve dengesiz bir beslenme türü olduğu için çeşitli sağlık sorunlarına da neden olur. Sürekli aynı besinlere yönelmek bıktırıcıdır. Besin öğeleri yetersizliğine neden olur. Çeşitli minerallerin kaybı ve ölümle sonuçlanabilir. Kişiler günlük alması gereken kaloriyi kısmak adına öğün atlar. Öğün atlama ile birlikte vücut çalışma hızı düşer. Yağda eriyen vitaminler vücutta yeterince emilmez. Uzun süre yağsız diyet uygulaması bağırsakları yavaş çalıştırır, kabızlık… Kilo verildikten sonra normal beslenme dönemine geçildiğinde, verilen kilolar hızla geri alınır. Bu uygulamayla vücut düşük kalorili diyetlere alışmış olur, direnç kazanır. Yeniden diyet uygulamak istendiğinde, beklenen sonuç alınamaz. Baş ağrısı, bulantı, ishal, halsizlik sıkça gözlenir. Proteini yüksek düşük kalorili diyetlerin kolesterol açısından da zengin olması kalp hastalığı açısından çok önemli bir risktir. Protein-CHO ayıran diyetler vücudun asit-baz dengesini bozar, kolesterolü artırır, tansiyon ve kalp- damar hastaları için zararlıdır //

• sorununa yakalanma olasılıklarının da arttığını gösteriyor. Sonuç olarak, günlük kalori alımınız düşük karbonhidrattan yeterince düşükse, bu durum kas dokusunun kaybına neden olabilir ve tartıda kilo vermişsiniz gibi görünmenizi sağlayabilir.

• •

POPULER DİYETLERİN ZARARLARI NELERDİR?

• Kısa sürede ağırlık kaybı sağlar, hızlı kaybedilen ağırlık; yağdan değil yağsız kitleden oluşur. 500 ile 800 veya daha az enerji gereksinimine göre düzenlenmemiş kontrolsüzdür. Kişiler doğru beslenme alışkanlığı ka-

www.2fmagazine.com // 59


Dr. Deniz ÖNER // deniz@2fmagazine.com SAĞLIK

YA SEN, YA BEN, YA DA SEVDİĞİMİZ

‘‘KANSERLE DANS’’ ETTİK, EDİYORUZ, EDECEĞİZ…

B

edenini başın olmadan tanıyabilir misin? Bahar ayları, evlerimizde temizlik, deniz mevsimi yaklaşırken fazla kiloların atılması, arabayla yolculuklar için rutin ve yolculuk öncesi bakımların yaptırılması gibi…bir çok bakım, kontrol çalışmalarının yapıldığı zamanlar… Peki ya vücudumuz; ona fiziksel görünüşü dışında, yani kaslı adaleler, düz bir karın, estetik dokunuşlar dışında yeterli özeni gösterebiliyor muyuz? Geçenlerde okuduğum bir kitapta, “bedenini başın olmadan tanıyabilir misin? diye bir soru vardı. Kaçımız küçük bir bendeki renk, şekil değişikliğini, ele gelen kitleleri farkedecek kadar vücudumuza dokunuyor, gözlüyoruz?

60 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

Kadın ya da erkek vücudumuzu gerçek anlamda tanımadığımızı söylemek yanlış olmaz sanırım. Kendi kendine meme muayenesi, mamografi, 50 yaş üzerinde kolon kanserleri taraması için kolonoskopi, rahim ağzı kanserleri için smear yapılması gibi basit tarama yöntemleri hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz ya da uyguluyoruz. Oysa kanser erken evrede tanı konduğunda tedavi edilebilir hastalıklar arasında. Nisan ayının ilk haftası (1-7 Nisan arası) Dünya Kanser Haftası olduğu için bu sayımızda; Kanser erken tanı ve tarama konusunda farkındalık yaratmak; Geleceğin kanser tedavisini hasta odaklı hale getirmek; Kanser hastaları ve yakınlarına

psikolojik ve sosyal destek sağlamak amacıyla birçok çalışma yapmış ve yapmakta olan ve benim de gönüllü olarak hizmet verdiğim KANSERLE DANS DERNEĞİ’ni tanıtmak istiyorum.

YA SEN, YA BEN, YA DA SEVDİĞİMİZ; ‘‘KANSERLE DANS’’ ETTİK, EDİYORUZ, EDECEĞİZ…


SAĞLIK Ailesi, arkadaşları veya tanıdığı birinde kanserle tanışmamış kimse var mıdır? Bu sloganda ilginç gelen şu olmuştu bana; Hastalıklarla genellikle “mücadele edilir” ve” savaşılırken” bu dernek neden kanserle dans ediyordu? İnsan zihni ona meydan okuyan her durumda önce inkâr etmeye; sonra savaşmaya, onu yenmeye, alt etmeye çalışıyor. Gerçekte ise her savaş yeni düşmanlar yaratmaktan başka bir işe yaramıyor ne yazık ki. Kanser, insanın kendi hücrelerinin nedeni bilinmeyen asiliği, başkaldırısı bir anlamda, dışarıda düşman aramamak gerek. Bu dansa kimse gönüllü kalkmıyor, ama

biliyor ki birlikte bazen birkaç adım ileri, bazen de geri adımlar atarak devam edecek… Dans aynı zamanda, duyguların dışa vurulması, ifade edilmesini sağlayan psikolojik bir tedavi yöntemi olarak da kullanılmakta, bu nedenle de çok uygun bir isim olmuştu.

Kanserledans Derneği geçmişi… Lise yıllarından arkadaş ve yıllardır birbirlerini görmeyen iki genç hanım; Ebru Tontaş ve Esra Ürkmez’in sevdiklerinin “kanserledans”ıyla tohumu ekilmişti derneğin.. Ailelerinde yaşadıkları kanser vakaları sırasında, birbirinin tersini iddia

eden birçok bilgi arasından; doğru bilgiye ulaşmanın, doktorlara doğru soruları sorabilmenin ne kadar önemli olduğunu görmüşlerdi. Hasta yakınlarının en iyi tedavi seçeneklerine ulaşabil-

fertleri için ne kadar güvensiz, kararsız bir ortam olduğunu farketmişlerdi. Önce ellerindeki çeviri bilgiyi paylaşmak amacıyla 2012 yılında oluşturulan blog, gördüğü yoğun ilgi üzerine sosyal medya platformu ile devam etmiş ve 2013 Mayıs ayında bir derneğe dönüşmüştü. Bugün 35 000 den fazla insanın takip ettiği, bunların %80’inden fazlasının aktif olduğu bir www.kanserledans.org sitesi; hasta ve yakınları, sağlık uzmanları, gönüllüleri ile 24 saat iletişimin mümkün olduğu bir destek grubu, daha doğrusu büyük bir aile gibi faaaliyetlerini sürdürmektedir.

mekte yaşadığı sorunları farketmişlerdi. Tıbbi bilgisi olmayanların anlayamayacağı bilimsel dildeki açıklamalar; ya da mucize olarak sunulan ve gerçekte ticari tuzağa düşmekten başka bir sonucu olmayan tedavi yöntemleri arasında, sevdikleri için çırpınan ve en iyisini yapmaya çalışan a i l e

Kanserledans Derneğinin hedefleri! Kanser erken tanı ve tarama yöntemleri konusunda Ulusal duyarlılık ve farkındalık oluşturmak; Kanser tedavi ve sonrası bakım ile ilgili rehberlik etmek; Tedavi sırasında ve sonrasında tıbbi ve psikolojik destek sağlamak; Hasta ve hasta yakınları ile sağlık profesyonelleri arasında köprü oluşturmak. Ulusal kanser politikalarının oluşturulmasına katkıda bulunmak; benzer amaçlarla hizmet veren dernek, kurum ve kuruluşlarla bilgi alışverişinde bulunmak ve ortak çalışmalar yapmak olarak www.2fmagazine.com // 61


SAĞLIK

özetlenebilir. Tüm bunlar; kaynaklı ve araştırmaya dayalı bilgi, yapıcı ve tabana dayalı yaklaşım, pozitif enerji, birebir ilgi ve gönüllülük esasına bağlı kalarak yapılmaktadır. Kanserledans Derneğini özel kılan nedir? Dünyanın saygın kanser merkezleri ile kullanım ve telif hakları için sözleşmeler yapılmakta ve bilimsel materyaller gönüllülerce tercüme edilerek paylaşılmaktadır. Tüm faaliyetlerin merkezinde hasta ve ailelerinin ihtiyaçları ve aktif katılımları vardır. Gelen sorulara tek tek cevap verilerek, gerekiyorsa uzmanlara yönlendirilmekte; Bilgi akışı güncel tutularak yanlış bilgiler filtrelenmektedir. Her alanda ko-

nunun uzmanlarına ulaşılmaktadır. Takipçileri günün her saatinde onlarla bire bir ilgilenecek kadar yakın bir danışmanlık, dostluk, sevgi alabilmektedir. Psikolojik ve sosyal destek amacıyla neler yapılıyor? Birçok ilde kanserle dans buluşmaları, organizasyonları; Ücretsiz konser ve gösteri biletleri dağıtımı; Grup psikoterapi çalışmaları, diyetisyen desteği, sanat ve dans dersleri, meditasyon, nefes, yoga, atölye çalışmaları sağlanıyor. Kanserle dans derneğinin en büyük gücü; Her gün artan ve kanserle dansa “gönül işi” olarak sahip çıkan gönüllüleridir. Herkes dernek amaçları doğrultusunda proje üretip gerçekleştirebilmektedir. Dernek hastalar ve aileler ile olduğu

kadar; sağlık çalışanları, tıp doktorları ile de iletişim halindedir. Hasta ve ailelerinin sorunları, Onkoloji Kongreleri çeşitli Ulusal ve uluslararası toplantılarda veya yetkili kurum ve kuruluşlarla görüşmelerde anlatılmakta ve çözümler aranmaktadır.

Gönüllüler aranıyor! Ülkemizde kanser sıklığı arttıkça erken tanı ve taramalar konusunda farkındalık yaratmak üzere ondan daha hızlı olmamız gerektiği ortadadır. Bu nedenle kanserle dans derneği doğruluğu araştırılmış bilgilerin hızla yayılması için; Yaratıcı fikirleri ile katkılar sağlayacak birçok gönüllüyü davet etmektedir. Dernek aktiviteleri, yayın ve broşürlerine aşağıdaki adreslerden ulaşmak ve üye olmak mümkündür.

Sağlıkla Kalın Dr. Deniz ÖNER 62 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


Farah’çaTarifler

YEMEK

Farah ÖZÇELİKEL // farah@2fmagazine.com

Merhaba, Sevgili okurlar bahara adım attığımız bugünlerde doğa yeşillerini artık iyice belli edecek şekilde giyinmeye başladı.. Bu güzel rengin içimize verdiği huzur, gözlerimize verdiği şenlik, hiçbir şekilde satın alamayacağımız kadar değerli ve güzel. Baharla birlikte sofralarımız da renklenmeye başladı. Özellikle yeşilliklerle... Bu mucizevi renk içinde harikalar barındırıyor.. Enerji, Sağlık, Vitamin.. ve daha pek çok şey. Bu aylarda bolca tüketmeye çalışalım bu doğa nimetlerini. Bu sayıda size gene pratik bir tarif sunucam.. Hem sofranız hem gözleriniz renklenecek. Üstelik lezzeti de güzel.. Şimdiden afiyet olsun.. Sevgiyle kalın,

PATATES TOPLARI MALZEMELER . 1 kg patates . Yarım kg. brokoli . 1 havuç . Yarım demet maydonoz . 1 paket haşhaş . 1 paket çörekotu . Tuz, karabiber . 1 çay bardağı zeytinyağ YAPILIŞI Patetes ve brokoliyi iyice haşlayalım. Çatalla yada ezici ile patates ve brokoliyi iyice ezelim, içine tuz , karabiber ve zeytinyağı koyarak hamur kıvamına getirelim. Elimizle ufak köfte topları yapalım. Önceden kıydığımız maydonoz, rendelediğimiz havuç ve çörekotu, haşhaş ayrı kaplarda bizi bekliyor olsun. Hazırladığımız bu ufak topların bir kısmını maydonoza, bir kısmını havuca, bazılarını da haşhaş ve çörek otuna bulayarak servis tabağına alalım.. Yapımı zevkli, görselliği de güzel olan bu çeşidi masamızın en güzel köşesine yerleştirelim. Yemeklerimizin yanında garnitür olarak sunabileceğimiz gibi bir salata çeşidi olarak da sunabiliriz.. Afiyet olsun..

www.2fmagazine.com // 63


@PekiBerk SPOR Berk PEKİ // erhan@2fmagazine.com

SÜTUN SAĞLAMSA BİNA SALLANMAZ!

64 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


SPOR

S

ağlam binalar sağlam temellere inşa edilir. Vücudumuzun temeli de tüm yükü kaldıran bacaklarımızdır.

Yaşamın her anında yaptığımız hareketlerin mutlaka onlarla bir bağı vardır. Yürümek, taşımak, oturmak… Vücudumuzun en büyük kas grubuna sahip bölgesi bacaklar işte tam bu noktada daha özenli bir ilgiye ihtiyaç duyarlar. Kuvvetsiz bacakların veya dizlerin sonucu vücudun diğer noktalarında ağrılar olarak kendini gösterir. Diğer kas gruplarının gelişmesi bile onlara bağlıdır. Vücudun temeli ne kadar güçlenirse yukarıdaki kasları inşa etmek o kadar kolay olacaktır.

En büyük kas grubu olan bacaklar aynı zamanda da en zor gelişen kaslardır. Bu nedenle onları güçlendirmek biraz yorucu ve sıkıcı olabilir fakat unutulmamalıdır ki onlar temel taşlardır. Kadın erkek fark etmeksizin işin sağlık kısmı dışında bir de estetik tarafı önemli tabi. Özellikle kadınların bacaklar ile en büyük estetik sorunu: Selülittir! Bu evrensel sorunun temeli yine aynı noktaya bağlanır; beslenme, + spor… Yani güçlü temel! Doğru beslenme düzenli spor selülit dâhil vücuttaki tüm hastalıkların

tek ilacıdır. Elbette sabır şart, düzen şart! Her yazımda özellikle vurguladığım gibi spor yapmamak için kendinize bahaneler uydurmayın. Bahaneler dışında “şirkette merdiven kullanıyorum” gibi küçük eylemlerle de kendinizi de kandırmayı bırakın. Aşağıda verdiğim egzersizleri evde yaparak istediğiniz kaslara ve sütun gibi bacaklara sahip olabilirsiniz. Unutmayın! Vücudunuz en iyi ekipmandır.

VE EgzersİzLER...

Squat -1-

Squat - 2-

Squat: Egzersizi yaparken dikkat etmeniz gereken omurgamız düz olacak ve dizler parmak ucumuzu geçmeyecek. Ayaklar omuz genişliğinde açık, koltuğa oturur gibi çömelip kalkacağız. www.2fmagazine.com // 65


SPOR

Lunge -1-

Lunge -2-

Lunge: Bu egzersizde de omurga ve parmak ucu detayı önemli. . Bir adım önde bir adım arkada kalacak, arkada kalan dizimizi yere yaklaştırıp uzaklaştıracağız.

On Leg Bridge -1-

On Leg Bridge -2-

One Leg Bridge: Sırt üstü yattık dizler bükülü eller ve ayaklar yerde.. Sağ bacağınızı yukarı kaldırın, pozisyonu bozmadan kalçanızı yavaşça kaldırın ve yavaşça bırakın, diğer bacak için aynısını uygulayın.

66 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


SPOR Side Leg Raise -1-

Side Leg Raise -2-

Side Leg Raise: Vücudumuzun yan tarafına doğru uzandık. Dirseğimizi yere koyarak başımıza destek verebiliriz. Bu zorunlu bir durum değildir. Eller yerde serbest pozisyonda olabilir. Daha sonrasında üstte kalan bacağımızı yukarıya doğru kaldırıp tekrar aşağı indirerek önerilen sayılarda hareketi yapıyoruz. Diğer bacak için de aynısını uygulayın.

Gluteus kick back -1-

Gluteus kick back -2-

Gluteus kick back: Elleri omuz genişliğinde yere koyduktan sonra dizlerimizi de yere 90 derece olacak şekilde yerleştiriyoruz. Daha sonra bir bacağımızı kalçamızı sıkarak geriye ve yukarı doğru itiyoruz, başlangıç pozisyonuna dönüp tekrarlıyoruz. (Geriye tekme atar gibi) Aynı hareketi diğer bacak için de uyguluyoruz. Not: Herhangi bir sağlık sorunu bulunanlar doktor kontrolü altında yapmalıdırlar.

www.2fmagazine.com // 67


İNCELEME

Melih BİLGİN // melih@2fmagazine.com

ESCORT JOYE 9.7 TABLET İNCELEMESİ

ESCORT ’ TAN

RETİNA

İPAD’E

RAKİP

Türkiye’de bilgisayar piyasasının en köklü markalarından biri olan Escort, yeni ürünleriyle sahneye geri döndü. Markanın yeni tablet ailesi Joye’nin en güçlü üyesi olan 9.7 inçlik model Retina ekranıyla sizi kararsızlığa düşürmeye aday.

E

scort Bilgisayar, kendi markasıyla uzun yıllardır ortalarda görünmüyordu. Aslında şirket bilgisayar piyasasından hiç uzak kalmadı. Zira Toshiba’nın Türkiye distribütörü de Escort çatısı altında faaliyet gösteriyor. Sadece Escort markası çok fazla ön plana çıkmıyordu. 2014’ün başlangıcıyla birlikte Escort markalı ürünler pazara geri döndü. Escort, pazara dönmek için yükselişte olan tablet pazarını seçmişti. Birçok tablet modelini barındıran Joye ailesi, markanın tablet pazarındaki kozu olarak karşımıza çıktı. Bu yazımızda Escort Joye’nin 9.7 inçlik ekrana sahip modeline yakından bakacağız. Escort Joye 9.7, tıpkı iPad gibi 9.7 inç boyutunda bir ekrana sahip. Üstelik ekranın çözünürlüğü de Retina ekranlı iPad ile aynı; 2048 x 1536 piksel. Halen 15.6 inçlik dizüstü modellerinde 68 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE

1366 x 768 piksel çözünürlük sunulduğunu düşünürsek bu tabletin ekranı çok daha kaliteli. İnç başına 264 piksel ile çok net, keskin ve pikselleri farketmenin neredeyse imkansız olduğu bir görüntü deneyimi sunuluyor. Tıpkı Retina ekranlı iPad gibi Escort Joye’nin ekranına da bayıldık. Ekran deneyiminden sonra biraz donanımdan ve genel performanstan bahsedelim; Escort Joye 9.7’de 1.8 GHz hızında dört çekirdekli işlemci görev yapıyor. İşlemcinin üreticisi Rockchip. Kağıt üzerinde çok güçlü görünse de bu işlemcinin performans konusunda çok yeterli olmadığını söylemek gerek. Bu durum ekrandaki muazzam piksel sayısından kaynaklanıyor. Full HD’den bile fazla piksel barındıran ekranın akıcılığını sağlamak kolay iş değil. Bu sebeple Escort Joye

9.7 bazı durumlarda zorlanıyor. Bunu Apple’ın ilk Retina ekranlı iPad’inde de görmüştük. Dolayısıyla çözünürlük konusunda fazlasını istiyorsanız performanstan biraz feragat etmeniz gerekiyor. İşlemci haricinde 2GB RAM ve 32GB dahili hafıza değerleri yeterli. Arka tarafta yer alan 5MP kameranın görüntü kalitesi bir tablet yeterli. Ön kamera sayesinde de görüntü görüşme yapabilmek mümkün. Escort Joye 9.7’nin incelediğimiz modelinde 3G desteği de mevcut. Elbette bu tablet ile telefon görüşmeleri yapmak mümkün olmuyor. Fakat 3G üzerinden internete bağlanıp her an her yerde internet kullanmanız mümkün. Bu özellikle gün içerisinde ofis ya da ev dışında olması gereken kişiler faydalı. Son olarak tasarım ve malzeme ka-


İNCELEME litesinden bahsedelim; Escort Joye 9.7 incelik ve hafiflik konusunda rakipleriyle yarışmıyor. Fakat kullanımı oldukça rahat. 610 gram ağırlık ve 9.9 mm değerleri bir tablet için ideal. Malzeme kalitesi ise tatmin edici seviyede. Arka bölümde metal bir kapak kullanılması kalite hissini. İşçilik ve birleşim noktalarında da bir sıkıntıya rastlamadık. Dolayısıyla tasarım ve kalite anlamında Joye’den memnun kaldığımızı söyleyebilirim.

Sonuç: Escort Joye 9.7’nin tek sorunu biraz düşük performanslı olması. Onun dışında her özelliğini beğendim. Özellikle ekranın Retina çözünürlüğünede olması çok sevindirici. Malzeme kalitesi ve tasarım açısından da başarılı. Keşke biraz daha akıcı bir performans sunsa demekten alamıyorum kendimi. O zaman fiyat/performans açısından çok iyi bir tablet olacaktı. Yeri gelmişken fiyat konusundan da bahsedelim; Bizim incelediğimiz 3G’li modelin fiyatı 750 TL civarında. 3G’li diğer tabletler ile kıyaslarsanız fiyatın tercih sebebi yaratacak kadar ucuz olduğunu görebilirsiniz. Wi-Fi’lı model 100 TL civarında daha ucuz. Çok mantıklı bir seviyede olmuyor. Bu sebeple bence 3G’li modeli almak daha akıl kârı. //

www.2fmagazine.com // 69


KAPAK KONUSU

İş Dünyasında Hayatta Kalmak İş dünyası, duygusallığa pek de yer ayırmayan ve adaletsizlikten bahsetmenin anlamsız olduğu bir ekosisteme sahip. Duygusallığa kapılacak, zayıf düşecek ve kendini güçsüz hissedecek bir yapıdaysan er ya da geç doğal seçilime uğrayıp bu ekosistemden eleneceksin. Bu kulağa biraz acımasız gelebilir ama bu havayı soluyanlar nelerden bahsettiğimi az çok bilir. Diğerlerine de dilerim yol gösterici olur. Peki bu besin zincirinde varlığını sürdürmek istiyorsun. Ekosistem beni de kanatlarına alsın ve para kazandırsın diyorsun. Bunun için neler yapmalısın? Naçizane tavsiyelerim olacak.

son sayfa

Daima büyük resme odaklan. İşler kötü gidebilir ve plan dahilinde olmayan olaylar yüzünden bölünebilirsin. İşin doğası gereği bu çoğu kez olur. Bir de bakmışsın ufak gözüken sorunlar senin odağını dağıtmış ve yolundan uzaklaştırmış. Uzun vadeli hedeflere odaklı kalarak bunun üstesinden gelmelisin. Sorunlara takılıp kalmamalısın. Tıpkı kumardaki gibi: Kaybettiğini geri almaya çalışma. Bir kere gittiyse, gitmiştir. Sen yoluna devam et. Söz uçar yazı kalır. Konuşulanlara ve verilen sözlere asla güvenme. El sıkışmanın da bir yasal hükmü olmadığını aklından çıkarma. Eğer kağıtta yazmıyorsa ortada bir anlaşma yoktur. Kimsenin sözü senet değildir, işler değişebilir, bunu sakın unutma. İmzaladığın kağıdı da anladığından emin ol. Anlamadığın tek bir kelime bile olsa bunu çözmeden imzayı atma. İyi niyetli ol. Karma’ya biraz da olsa inan. Kötülük düşünme. Anlaşmalarında iyi niyetli ve temiz kalpli ol. Unutma eğer bela arıyorsan, bela seni bulur. Samimi ve net ol. “Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol.” Ben bunu biraz değiştireceğim. Düşündüğünü söyle, söylediğini düşün. Keskin ve net ol. İçten pazarlıklı olma. Tutamayacağın sözler söyleme. Aldatıcı cümleler kurma. Söylediklerinin sonuna kadar arkasında ol. Kendi söylediklerini unutacak kadar çok konuşma. Keskin ve net ol. Bırak başkaları böyle yapmasın ama sen yap. Kazanmak için rekabet et, ama adilce et. Polis seni hız yaparken yakaladığında başkalarının da hız yapması onu ilgilendirmez. Yaptıklarından sadece sen sorumlusun. Başkalarının da aynısını yapması senin için bir bahane değil. Sen yolundan şaşma. Hırslı olmak iyidir ancak kanunlardan ve etikten şaşma. Kaybetmeyi de öğren. Yalnız, kaybetmeyi alışkanlık edinme. Bununla başa çıkmayı ve bundan ders almayı öğren. Paran ile bazen güzel bir araba değil, tecrübe satın alırsın. A. Batuhan Dalcı Köşe Yazarı

70 NİSAN 2014 // 2f MAGAZINE


KAPAK KONUSU

www.2fmagazine.com // 71



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.