14 2f Magazine Ağustos

Page 1

AY L I K L I F E S T Y L E D E R G İ

KAPAK KONUSU 1 AĞUSTOS 2014 S: 14

MODA Plajlar Olur da Plajın Modası Olmaz mı?

magazine www.2fmagazine.com

RÖPORTAJ

DOSYA

2f Magazine Korku Seçmeleri

* evebirilazım.com’un kurucusu ve ünlü bilim adamı

VEYSEL BERK * Kısmet by Milka markasının kurucusu

DİYET Günde 1 Diş Sarımsak Her Derde Deva

MİLKA KARAAĞAÇLI

KAPAK KONUSU

SAĞLIK * Zihin Beden İlişkisi: İnançların Biyoloji Üzerine Etkisi @2fmagazine @2fmagazine

/2fmagazine

/2fmagazine /2fmagazine

EN İLGİNÇ GİRİŞİMLER Girişimcilik ekosistemi yeni iş alanlarıyla dünya ekonomisine yön veriyor. Fakat bazı girişimler öyle akla gelmez alanlarda çözümler üretiyor ki biraz ‘’tuhaf’’ oluyorlar. www.2fmagazine.com // 39 www.2fmagazine.com


2 AĞUSTOS 2014


Kentsel Dönüşüm değİl Yukarı Dönüşüm Dönüşüm gezegenİmİz İçİn önemlİ kavramlardan biri. Şİmdİye kadar hep Gerİ Dönüşüm’ü duymuş olsak da artık başka bİr kavram da yükselİşe geçmİş durumda; Upcycling “Yukarı Dönüşüm”.

y

ukarı Dönüşüm İngilizce’den birebir çeviri olduğu için kulağa biraz garip geliyor. Belki yakında buna da “Özçekim” gibi güzel bir karşılık bulunabilir. Ama şimdi de temsil ettiği kavramı anlat-

f - stop

makta oldukça başarılı. Çöp, kullanılmaz bir malzemeden kendi amacının dışında başka bir ürün yaratmak, yani dönüşümü yukarıya doğru devam ettirmek.

Bu trend son yıllarda yeni nesil tasarımcılar tarafından da çok benimsendi. Birçok küçük tasarım

atölyesi kullanılmış materyalleri dönüştürüp onları güzel tasarımlarla çok şık ürünlere dönüştürüyorlar. Teneke içecek kutularından yapılan kol saatleri, brandalardan üretilen çantalar, eski yarış tulumlarından üretilen cüzdanlar vs. Hepsi çöpten çıkarılan tasarım harikaları. Hep çöpten bir şeyler toplayan insanların toplumdan dışlandığımı görürüz. Onlar aslında geri dönüşüme katkı sağlayan kişiler. Elbette onlar gibi değil ama bundan böyle “modern insan” tanımı çöpü de değerlendirip, tasarıma dönüştürebilem, onları kullanmaktan hoşlanan insanları tanımlamalı. Pahalı markalar kullanmak, yakıt canavarı yatlarla gezmek, Avrupa’ya seyahat etmek modernlik göstergesi sayılmamalı. Umarım millet olarak Yukarı Dönüşüm konusunda trendleri takip eden değil buna katkı sağlayıp ürünler üreten bir noktaya ulaşabiliriz. Tabi Kentsel Dönüşüm’den çıkan molozları saklamak için denize doldurma parklar yaparak değil... Melih Bilgin Genel Yayın Koordinatörü

www.2fmagazine.com 3


magazine

40

Genel Yayın Koordinatörü Melih Bilgin melih@2fmagazine.com Pazarlama Direktörü Batuhan Dalcı batuhan@2fmagazine.com Editör Melih Bilgin melih@2fmagazine.com Yazarlar Dr. Deniz Öner deniz@2fmagazine.com

20

28

34

48

56

60

Duygu Derun duygu@2fmagazine.com Gizem Arslanoğlu gizem@2fmagazine.com Bengi Çetiner bengi@2fmagazine.com Farah Özçelikel farah@2fmagazine.com Tasarım 2fmagazine tasarim@2fmagazine.com

Katkıda Bulunanlar Vitingez, Nihan Bilgin

INSPRAD MEDIA İdealtepe Mah. Park Sok. No: 1/7 Maltepe / İSTANBUL Tel: 0216 489 12 26 info@2fmagazine.com

4

magazine

HAZİRAN 2014


İÇİNDEKİLER

KAPAK KONUSU

KAPAK

konusu

En İlginç Girişimler Girişimcilik ekosistemi yeni iş alanlarıyla dünya ekonomisine yön veriyor. Fakat bazı girişimler öyle akla gelmez alanlarda çözümler üretiyor ki biraz “tuhaf” oluyorlar.

40 06 10 16 18 20 28 34 48 54 56 60 62

Haberler Özel Haberler Neler Yeni? Moda: Moda Plajlar olur da Plajın Modası Olmaz Mı? Röportaj: Kısmet by Milka’nın Kurucusu Milka Karaağaçlı Focus: Arda Aytan Röportajı Dosya: 2f Magazine Korku Seçmeleri Röportaj: evebirilazim.com’ un Kurucusu ve Bilim Adamı Veysel Berk Diyet: Günde 1 Diş Sarımsak Her Derde Deva Sağlık: Zihin Beden İlişkisi: İnançların Biyoloji Üzerindeki Etkisi Dişişleri: Diş Hassasiyetine Karşı Neler Yapmalı? Farahça Tarifler: Patlıcan Balığı

www.2Fmagazin.com

magazine

5


HABERLER

Kaft’tan 3 Yeni Tasarım KAFT’ın “ORIGINAL” koleksiyonuna Galata Elements, Control Panel ve Freely ekleniyor. Sıradışı tarzı ile bilinen yönetmen Tim Burton’dan deliliğe dair, Shakespeare’in traji-komik eseri Fırtına’dan özgürlük üzerine ve Beat Akımı kurucularından Jack Kerouac’ten kontrol ve tutkulara dair sözleri, KAFT ile hayat buluyor.

Freely “Düşünce özgürdür” William Shakespeare, The Tempest

Galata Elements “Bir kişinin deliliği başka bir kişinin gerçekliğidir.” Tim Burton

Control Panel “Benim hatam, benim başarısızlığım sahip olduğum tutkularımda değil, onları kontrol etme eksikliğimdedir.” Jack Kerouac

Activia İçecek Türkiye’de Activia, dünya çapında başlattığı “Hayatı İçinden Geldiği Gibi Yaşa” kampanyası kapsamında sağlıklı ve aktif yaşam hareketini, yepyeni ürünü ile destekliyor: Yeni Activia İçecek. Sağlığına özen gösterenler için Activia yoğurtlu içecek oldukça keyifli ve doyurucu bir ara öğün alternatifi olacak. Activia Yoğurtlu İçecek, sağlıklı beslenme ve sindirim sistemi için oldukça faydalı. Activia Yoğurt’tan yapılan yeni içecek Çilek&Kivi ve Şeftali&Tahıl olmak üzere 2 farklı tat seçeneği ile satışa sunuldu. Activia Yoğurtlu İçecek, yenilikçi paketiyle aktif yaşam tarzına oldukça uygun. Yeni Activia Yoğurtlu İçeceği evde, sporda, ofiste ve hareket halinde olduğunuz her yerde kolayca ve keyifle içebilirsiniz.

6 AĞUSTOS 2014


HABERLER

ASUS, Yeni ROG Swift Monitörünü Tanıttı ASUS oyun için özelleştirilmiş özellikleri, tasarımı ve NVIDIA G-SYNC teknolojisini barındıran 27-inç WQHD oyuncu monitörünü piyasaya çıkarıyor. ROG Swift PG278Q, 27 inç boyutunda 2560 x 1440 piksel çözünürlük sunan bir monitör. 1ms tepki süresi ve 144hz yenileme hızıyla oldukça üst düzey bir monitör olan bu ürün, NVIDIA G-SYNC teknolojisiyle de dikkat çekiyor. GPU – Monitör uyumunu sağlamak için ekstra bir çip ve yazılım kullanan bu sistem, kare hızı konusunda ideal uyumu yakalamayı ve böylece daha akıcı bir görüntü sunmayı vadediyor. PG278Q, doğal WQHD çıkışı için DisplayPort 1.2, çift USB 3.0 girişi, VESA duvara asma adaptörü uyumluluğu, yükseklik ayarı, çevirme, aşağı-yukarı eğme ve dikey döndürme gibi birçok ergonomik ayarı oyunculara sunuyor.

Kingston’dan Android Akıllı Telefon ve Tabletler İçin İki Yeni Depolama Çözümü

Kingston Digital Inc., yeni DataTraveler microDuo 3.0 ve Class 10 UHS-I microSDHC/ SDXC kart ürünlerini duyurdu. USB 3.0 ve microUSB’nun küçük form faktöründeki birleşimiyle bir araya gelen sürücü sayesinde kullanıcılar, Android akıllı telefon ya da tabletinde daha fazla depolama açabiliyor ve PC’den mobil cihazlarına dosya aktarabiliyorlar. Yeni Class 10 UHS-I microSDHC/SDXC kartı da 90MB/s’lik okuma ve 45MB/s’lik yazma performansı ile kesintisiz video veya fotoğraf çekimine olanak sağlıyor. Kingston’ın daha önce teknoloji severlerle buluşturduğu DataTraveler microDuo 2.0’ın üst modeli niteliğindeki DataTraveler microDuo 3.0, Android cihazların kapasitesini 64GB’a kadar arttırıyor ve büyük boyuttaki dosya, müzik, fotoğraf ve videoları PC ile mobil cihaz arasında kolayca taşıma imkanı sağlıyor. USB 3.0 ve microUSB olmak üzere çift arayüze sahip cihaz, USB On-The-Go özelliği ile bilgisayara takılmadan da veri akışı gerçekleştirebiliyor.1 USB OTG standartları, mobil cihazların doğrudan desteklenen USB cihazlara bağlanmasını sağlıyor. www.2fmagazine.com 7


HABERLER

Özel Momdodeelliden yaklaşık 10 beygir daha güçlü. ıl Y . 0 3 i T G 8 0 2 PeugeoGtTi’ın 30. yaşını kutlamak versiyon, standart nmiş, frenleri büyümüş ve şanzımanı

nile odeli olan 205 Süspansiyonu ye Peugeot ilk GTI m ile değiştirilmiş. ış. hazırlam manuel şanzıman u ri ile un 6 on an iy rs ın al ve r en bi d diri bir Z’ için 208 GTi’ın özel oru 205 gibi RC er. Daha sert, daha ot işl m k em yü tin ye bü lik da re a lit nl eot, 1.9 Üstelik bunu 22, arka teBundan 30 yıl Peug rtmıştı. Şimditekerlek açıklığını ka ön çı ’ı ın Ti ac G ar ya t, ta eo or ug k yerleştirere 10mm alsürüş isteyen Pe küçük bir modele iş. Bununla birlikte or. tm şıy ta şle ı ni ağ ge yr m ba m bu 16 irlik 208 GTi le gelmiş. kerlek açıklığını lerde ise 200 beyg , daha da güçGTi’dan daha sıkı ha Ti rt G da 8 an 20 st in iç de ye nü sa yaş gü çaltılan araç bu Şimdi 205 GTi’ın 30 k olan bu özel ce ile et ür da yı sa liyor. Sınırlı lü bir model ile ge

8 AĞUSTOS 2014


HABERLER

Nuyu Gym İle Büyükadanın Enerjisi Artıyor Fitness dünyasının en trend ve en yeni egzersizleri ile şehre hareket getiren NuYu Gym, Büyükada’da hizmete başlıyor. Türkiye’deki fitness algısını “Boutique Gym” ve dünya trendleriyle güncelleyen NuYu Gym, enerjisini İstanbul’un ardından Büyükada’ya taşıyor. Kuruçeşme’deki NuYu Gym’in ardından yaz aylarında hizmet verecek Büyükada NuYu Gym de sporseverlerle buluştu. NuYu Gym’de spor salonlarındaki zorunlu üyelik sisteminden farklı olarak sunduğu paket sistemi ile diledi-

ğiniz zaman, dilediğiniz derse girmeniz mümkün. Zumba, V – Method, Versa Cuff, Cardio Crazze, Bosu Mix, Piloxing, Fit Butt, AGF, Surf Set gibi birbirinden özel egzersizler ile Büyükada Anadolu Kulübü’nde hizmet vermeye başlayan NuYu Gym, ağustos ayı sonuna kadar hizmet verecek.

www.2fmagazine.com 9


ÖZEL HABER

EN ÖZEL JAGUAR: F-TYPE PROJECT 7

Jaguar’ın geçtiğimiz yıl konsept olarak duyurduğu F-Type Project 7 modeli, bu yıl Goodwood Festival of Speed’de gerçek bir otomobile dönüştü. Jaguar, bu otomobilden 250 adet üreteceğini açıkladı.

S

on yıllarda sportif otomobillere yoğunlaşan Jaguar, yaşadığı sıkıntıları ardında bırakmayı başardı. Fakat her ne kadar sportif araçlar konusunda aktif olsalar da artık XJ220 gibi özel modelleri pek göremiyoruz. Bu durum yavaş yavaş değişiyor gibi görünüyor Goodwood Festival of Speed’de üretime gireceği duyurulan F-Type Project 7, Jaguar’ın son yıllarda ürettiği en özel otomobil olacak. Aslında teknik anlamda Project 7 çok özel değil. Temelini standart F-Type’dan alıyor. Yani yapılan değişiklikler çoğunlukla dış görünüşle ilgili. Buna rağmen karşımızda kötü bir tablo yok. Kaputun altında 5.0 litrelik bir V8 motor bulunuyor. Bu motor standart F-Type’dakinden daha güçlü: 575 10 TEMMUZ 2014

beygir güç üretiyor. Range Rover SVR‘ da kullanılan motorla aynı olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte bazı kayda değer geliştirmeler yapılmış: Karbon fiber aerodinamik parçalar, seramik fren diskleri, aktif elektronik diferansiyal ve arka tork vektörü. Şanzıman ise standart modelde bulunan 6 ileri otomatik şanzıman. F-Type Project 7’ın ağırlığının 1600 kg civarında olduğu açıklandı. Bu ağırlık / güç oranı sayesinde araç 0’dan 100 km hıza sadece 3.8 saniyede çıkabiliyor. Üzerinde birçok aerodinamik eklenti olan F-Type Project 7, yollarda olduğu kadar pistlerde de iyi bir performans sergilemeye aday. Nitekim aracın ismi de aslında yarış pistlerinden

geliyor. Jaguar, ürettiği toplam 7 Le Mans otomobili için ”Project 7” isminde karar kılmış. Aracın ismi F-Type olsa da aslında tasarımda eski D-Type’dan esinlenilmiş. Jaguar, bu koleksiyonluk aracı sınırlı sayıda üreteceğini duyurdu. Sadece 250 adet üretilecek olan bu otomobiller, 2015 yılının ortalarında ilk sahiplerine ulaşacak


Melih BİLGİN

melih@2fmagazine.com

ÖZEL HABER

www.2fmagazine.com 11


ÖZEL HABER

G-STAR RAW VE PHARRELL WILLIAMS’DAN Müzikal başarısının yanında tarzıyla da 2014’ e damga vuran isimlerden biri olan Pharrell Williams, birçok farklı markayla işbirlikleri yapıyor. Ancak G-Star RAW ile yapılan işbirliğinin önemli bir çevrecilik boyutu da var.

G

-Star RAW ve Pharrell Williams, farklı ürünlerden oluşan bir koleksiyon yaratmak için bir araya gelmiş. Koleksiyonda denim de dahil olmak üzere birçok farklı kumaş kullanılıyor. Tüm bu kumaşların ortak yanı ise Pharrell Williams’ın çevreci kumaş şirketi Bionic Yarn işbirliğiyle üretiliyor olması. Bionic Yarn, denizlerden toplanan atık plastiklerin kumaş liflerini dönüştürülmesini sağlayan bir şirket. Bu lifler, farklı kumaşlarla birleştirilerek plastiğin tekrar hayata kazandırılmasını sağlıyor. Plastiğin çoğu okyanuslardan toplandığı için koleksiyona ”Raw for the Ocean” adı verilmiş. Projenin kendisi sırf çevreci olsun diye üretilmiş ucubeler yaratmak değil. Ürün12 TEMMUZ 2014

lerin hepsi stil ve konfor olarak günlük kullanım için tasarlanmış. Dolayısıyla her bir kıyafetin kendisi aslında modayla ilgili. Ancak projenin bütününe baktığınızda modayla birlikte çevrecilik vizyonunu da görebiliyorsunuz. Bionic Yarn’ın açıklamalarına göre tüm koleksiyonda toplam 10 ton dönüştürülmüş plastik kullanılmış olacak


ÖZEL HABER

YENİ NESİL VW PASSAT RESMİ OLARAK DUYURULDU

Volkswagen’in yeni amiral gemisi Passat, tüm detaylarıyla karşımızda.

8

. nesil Passat, dış tasarım anlamında çok kapsamlı yeniliğe girmiyor. Ancak yapılan makyaj kendini çok net bir şekilde hissettiriyor. Ön panjur ve ön farlar elden geçirilmiş. Artık tüm Passat’ların Passat CC gibi görüneceğini söyleyebiliriz. Fotoğraflardaki sedan bir ”R” versiyonu olduğu için önde ve yan bölümlerde ekstra aerodinamik parçalar dikkat çekiyor. Standart versiyonda bu eklentiler bulunmuyor. Öndeki farlar opsiyonel olarak LED destekli Dynamic Light Assist sistemiyle satın alınabiliyor. Arka farlar ise standart olarak LED’li şekilde geliyor. İç konsolda da tasarım açısından

büyük bir değişim yok fakat teknolojik açıdan ciddi bir gelişme var. Orta konsol tasarımı Porsche modellerini anımsatacak şekilde düzenlenmiş. Burada büyük bir dokunmatik ekran mevcut. Hemen üzerindeki saat yerini korumuş. Gösterge paneli ise yeni Audi TT’den geliyor. Yüksek donanımlı modellerde analog gösterge yer almıyor. Bunun yerine tüm gösterge alanını kaplayan 12.3 inçlik bir LCD ekran mevcut. Yeni Passat, çelik ve alüminyumdan üretilen gövdesiyle bir önceki nesilden 85 kilo daha hafif. 2mm daha kısa, 12mm daha geniş ve 6mm daha alçak. Ayrıca lastik izi de önde 31mm, arkada 14mm daha geniş.

Ülkemizde hangi seçenekleriyle satılacak bilemiyoruz ancak yeni Passat’ın motor seçenekleri şöyle; • 1.4 TSI 125 PS – 150 PS • 1.8 TSI 180 PS • 2.0 TSI 220 PS – 280 PS • 1.6 TDI 120 PS • 2.0 TDI 150 PS – 190 PS – 240 PS • 1.4 TSI plug-in hibrid 211 PS Volkswagen, yeni Passat için 10 Temmuz’dan itibaren sipariş almaya başlayacağını duyurdu. Almanya fiyatı 25,000 avro seviyesinden başlayacak. Dolayısıyla ülkemizdeki fiyatları 75,000 TL seviyesinin üzerinde olacak gibi görünüyor www.2fmagazine.com 13


ÖZEL HABER

TURKCELL AKILLI OTOMOBİL PLATFORMUNU DUYURDU Apple, Google, Linux gibi teknoloji devleri akıllı otomobil sistemlerine adım atmaya hazırlanırken Türkiye’de bu alanda en önemli adımı Turkcell attı. Turkcell, ”Akıllı Otomobil Platformu” adını verdiği akıllı araç sisteminin lansmanını gerçekleştirdi.

B

serisini Makineler arası iletişim ve Nesnelerin İnterneti trendlerinin en fazla önem kazanadığı alanlardan biri de otomobil dünyası. Yakın zamana kadar radyo, CD çalar özellikleri, araç telefonu gibi teknolojilerle sınırlı olan otomobiller artık mobil teknolojilere uyum sağlıyor. Birçok marka dokunmatik ekranlı multimedya sistemlerini araçlarına entegre etmeye başladı. Ancak bu yaklaşımın eksik kalan bir noktası var: Otomobiller internete bağlanmadığı sürece deneyim sınırlı kalıyor. Bu sebeple de internet bağlantısına sahip sistemlere ihtiyaç var. Ancak otomobil firmaları henüz bu kadar kapsamlı yazılımlar geliştiremedi. 14 TEMMUZ 2014

Birçok otomobilde kullanılan yazılımlar çok ilkel denebilecek düzeyde. Bu sebeple de Android, iOS ve Linux gibi sistemler otomobil dünyasına el atıp daha akıllı otomobiller yapmak için harekete geçti. Açıkçası biz de akıllı otomobil konu-

sundaki ilerlemenin bu sistemler sayesinde olacağını düşünüyorduk. Ancak Turkcell, önemli bir adım atarak Akıllı Otomobil Platformunu duyurdu. Android tabanlı, internet bağlantısı sunan, dokunmatik ekran üzerinden


ÖZEL HABER

yönetebilen arayüzlere sahip bir platform olan Akıllı Otomobil Platformu’nun en dikkat çekici yanı piyasaya sürülmeye hazır olması. Bizim de deneyimleme fırsatı bulduğumuz Volvo ve Subaru modelleri, Ağustos ayından itibaren Turkcell Akıllı Otomobil Platformu yüklü olarak satılacak. Turkcell, bu platformun duyurusu için Tepebaşı’da bulunan merkezinde bir lansman düzenledi. Lansmanda konuşan Turkcell Kurumsal Pazarlama ve Satış Genel Müdür Yardımcısı Selen Kocabaş, Türkiye’de 2.1 milyon makinenin birbirleriyle iletişim kurduğunu söyledi. Turkcell olarak bunların 3’te 2’sine hizmet verdiklerini söyleyen Kocabaş, özellikle araç takip ve filo sistemleri konusunda Avrupa’da önemli bir yere sahip olduklarını dile getirdi. Turkcell Akıllı Otomobil Platformu da aslında bu hizmetlerin bir uzantısı. Turkcell, araçlara hem Android tabanlı yazılım platformunu, hem kendisi ve işbirlikleriyle geliştirdiği uygulamaları ve 3G bağlantısı sunan modemi sağlıyor. Platformun içerisinde birçok Türkçe içerik mevcut. Bunlar arasında trafik bilgileri, en yakın otopark, yakıt istasyonları, navigasyon sistemi, eczane-

ler, konum paylaşım gibi uygulamaların bulunduğu Navigasyon sistemi, Facebook – Google, Fizy gibi uygulamaların yer aldığı İnternet sistemi ve aracın markasına göre uyarlanan Yol Yardım sistemi yer alıyor. Bu sistemlerin hepsi faal durumda ve Türkiye ile uyumlu. Dolayısıyla Ağustos ayı içerisinde bir Volvo ya da Subaru alan herkes bu sistemi kullanmaya başlayabilecek. Sistemin birçok öğesi fonksiyonellik üzerine olduğundan sürüş esnasında kullanılabiliyor. Ancak Facebook gibi eğlence odaklı uygulamalar sadece araç dururken ya da 10km’den daha düşük bir hızla seyrederken kullanılabiliyor. Dikkat çeken noktalar: - Sistem araçlara yüklü olarak geliyor. Bazı modellerde standart, bazı modellerde multimedya sistemi alındığında Turkcell Akıllı Otomobil Platformuyla birlikte geliyor. - Sadece yeni modellerde kullanılabilecek. Eski modellere bu sistemin yüklenmesi mümkün değil. Şuan bir ”aftermarket” seçeneği de bulunmuyor. - Sistem ilk yıl tümüyle ücretsiz. Birinci yılın sonunda sistemi kullanmaya devam etmek isterseniz aylık bir data ücreti öde-

yeceksiniz. Ancak bu miktar henüz açıklanmadı. - Şuan sadece Volvo ve Subaru’da mevcut. Ancak Volkswagen, Renault, Toyota, Hyundai gibi markalara da gelmesi muhtemel. Bu konuda çalışmalar var. - Sistemin içerisinde yeni özelliklerin eklenmesi planlanıyor. Örneğin bir benzinciye gittiğinizde ödemeyi araçtan inmeden bu sistem üzerinde yapmanız mümkün olabilir. Ancak bunlar henüz fikir aşamasında. - Turkcell Akıllı Otomobil Platformu Ağustos ayından itibaren piyasada olacak. - Sistemin içerinde şuan Garanti Bankası’nın bir uygulaması mevcut. Bu tür işbirlikleri artabilir. - 3G bağlantısı torpido gözüne bağlanan bir 3G modem üzerinden sağlanıyor. - Sistemin bir akıllı telefon uygulaması da mevcut. Bu sistem üzerinden aracınızın nerede olduğunu görebiliyorsunuz. İleride uzaktan klimayı çalıştırma gibi özellikler de gelebilir. - iOS ve Android’in araç içi platformları geldiğinde Turkcell bunlara da hem altyapı hem de içerik anlamında destek vermeyi planlıyor www.2fmagazine.com 15


Neler yeni?

01.

Camper 2014- 2015 Sonbahar Kış Koleksİyonu

Camper’ın 2014 – 2015 sonbahar / kış koleksiyonu; yeni özel uygulamalar ve renk kombinasyonları içeren, unisex, siyah & beyaz, maskülen & feminen ayakkabıları içeriyor. Yeni koleksiyonda kadınlar için Vintar, 1980, Lotta, Samba, Nepomuk, Anouk, Vero, erkekler için Bowie, Erik, Flot, Trek, Magnus, Domus, Octopus, Vintar, 1980, Spaceship ve Pelotas Capsule modelleri yer alıyor.

02.

Vans Star Wars Koleksİyonu Eylül’de Gelİyor

Her sezon gerçekleştirdiği işbirlikleriyle dikkat çeken Vans, bu sefer rotasını bilim-kurgu Star Wars film serisine çevirmiş. Untulmaz film serisindeki ünlü karakterlerin yansıtıldığı Vans x Star Wars koleksiyonu, mağazalarda yerini almaya hazırlanıyor. Darth Vader, Jedi Ustaları ve Stormtrooper baskıları markanın hem ayakkabı hem de giyim tasarımlarına enerji veriyor. Star Wars koleksiyonu, Türkiye’de Vans mağazalarında Eylül ayında itibaren görücüye çıkacak.

03.

Yenİ Opel Corsa

Opel’in Türkiye’de de çok satılan modeli Corsa, 5. jenerasyonuyla yenilendi. Temel olarak aynı kalan araç, Opel Adam’dan gelen detaylar ve teknolojik yeniliklerle güncellenmiş. Ön ve arka tasarımda önemli değişiklikler mevcut. İki tasarımda da Opel’in ikonik modeli Adam’dan izler görüyoruz. Arka far tasarımı bize Meriva modelini de anımsattı. Kısacası bu detaylar Opel’in yeni tasarım anlayışının bir sonucu. İç tasarımda da Adam’dan bazı detaylar görmek mümkün. Ancak bazı detaylar Corsa’da ilk kez karşımıza çıkıyor. Orta konsol, gösterge paneli yeni Corsa’ya özgü detaylar. Corsa satışlarının 2014 sonlarında doğru başlaması bekleniyor.

16 AĞUSTOS 2014


04.

Samsung’dan Beats’e RaKİp Kulaklıklar Samsung, Beats Audio’ya rakip olacak kulaklık ürünleri serisi Level’ı piyasaya sunuyor.

Neler yeni?

Kulaklıklar 3 modelden oluşuyor: İlk model kafa üstü bant şeklinde bir tasarıma sahip. Level Over isimli bu modelin fiyatı 350 dolar olarak açıklandı. İkinci model Level On ki bu da Beats Solo’yu hedef alan bir model. Fiyatı 179 dolar. Level In modeli ise standart bir kulaklık tasarımına sahip ve fiyatı 149 dolar.

05.

Italia Independent’dan İkİ Yenİ Serİ: Smiley ve Digital

06.

Yenİ Vivident White

07.

Nokia Lumia 930 Satışa Sunuldu

Italia Independent, unique edition koleksiyonlarına iki yeni seri ekledi. Hayattan zevk almasını ve mutlu kalmasını bilenlere özel hazırlanan Smiley Koleksiyonu’nda, smiley desenli unisex 090 modeli 4 farklı renk alternatifi ile sunuluyor. 80’lerin dijital teknoloji dünyasından esinlenilerek yaratılan ve Italia Independent’ın belirgin kamuflaj desenlerini barındıran DIGICAMOU Koleksiyonu, çekici bilgisayar oyunu grafiklerine gönderme yapıyor.

“White” alt markasını senelerdir sahiplenen Vivident, şerit sakız formundaki yeni Vivident White’larla yine göz alıyor. Nane ve Balonlu Sakız aromalı 2 farklı çeşidiyle, yaldızlı ve parlak ambalajlarında tüketiciyle buluşuyor. Vivident White, özel formülü sayesinde, dişlerinizin doğal beyazlığını korurken, aynı zamanda dış etkenlerin yol açtığı lekeleri azaltmaya ve yeni lekelerin oluşmasını önlemeye de yardımcı oluyor.

Nokia’nın Windows Phone 8.1 işletim sistemli Lumia 930 akıllı telefonu 1799 TL perakende satış fiyatıyla satışa sunuldu. Nokia’nın yeni amiral gemisi modeli Lumia 930 Türkiye’de satışa sunuldu. Lumia 930, Microsoft’un en yeni Windows Phone 8.1 işletim sistemiyle birlikte geliyor. Zeiss lenslerle desteklenen 20MP kamera, 5 inçlik Full HD çözünürlüğe sahip ekran, 2.2 GHz hızında çalışan dört çekirdekli Snapdragon 800 işlemci gibi özellikler de Lumia 930’ u Windows Phone’lu modeller arasında en üst sıraya yerleştiriyor. www.2fmagazine.com 17


moda

Duygu Derun

duygu@2fmagazine.com

Moda Plajlar Olur da Plajın Modası Olmaz Mı?

S

iz de henüz tatilinizi yapmayanlardansanız bu yazıyı okumadan tatil alışverişine çıkmayın derim. Yaz geldi ve artık “bugün ne giysem?” stresi sona erdi diye düşünüyorsanız tekrar düşünmenizde fayda var! Plaj modası deyince aklımıza ne geliyor? Tek renk üçgen ve straplez bikiniler mi yoksa mayokiniler mi? Artık bunlardan sıkılmadık mı? Her ne kadar tatil rahatlığına bürünsek de, tarzımdan ve stilimden ödül vermem diyenlerdenseniz yazıyı okumaya devam edebilirsiniz. Bu yazın plaj modasında öne çıkan en önemli unsur 80’lerin, 90’ların modası yüksek bel bikiniler, puantiyeliler, püsküller ve geometrik desenler. Mayo ve bikinilerde neon renkler, kırmızı, lacivert, beyaz puantiyeliler ve çizgili bikiniler dikkatleri üzerine çekerken plajlardaki ge18 HAZİRAN 2014

ometrik desenleri ve çapraz iplerle bağlanmıs farklı sırt ve göğüs dekolteleri ile fırfırlı bikini ve mayolar da sık sık karşımıza çıkacak. Erkeklerde ise yazın tüm enerjisini his-

sedeceğiniz kısa neon renklerde deniz şortlarını sıkça plajda göreceksiniz. Tabi bunu giymek için fit bir vücudun gerekli olduğunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Çizgi ve kare desenli


moda

erkek mayoları ise erkekler için birebir düşünülmüş. Bej, mavi ve kırmızı renklerden oluşan şortlar, western gömlekler, t-shirt’ler ve şapkalar sportif erkeklerin tercihi olacak. Yaz koleksiyonunda geometrik desenlerle kullanılan renkler ise hareketli bir erkek silüeti yaratıyor.

Gelelİim Mayo ve Bİkİnİlerİ Tamamlamaya... Bikini seçiminizi yaptıktan sonraki en

önemli adım kuşkuşuz bikininizle kombinleyeceğiniz aksesuar ve pareolar. Pareo demişken gardrobunuzdaki tül pantolon pareolarınızı ortadan kaldırmak için geç kalmadığınızı da söylemek lazım, artık hiç kimse modası geçmiş pantolon pareolarla kızgın güneşin altına arz-ı endam etmek istemiyor. Gardırobunuzda hızlıca uzaklaştırmanızı tavsiye ettiğim pareoların tahtında artık oyalı, püsküllü ve dantelli yarasa kol pareolar oturuyor. Kolları ve boynu ise asla boş bırakmayın. Yazın hafifliğiyle adeta bütünleşen incecik ipli bileklikler, abartıdan uzak kolyeler altın ve gümüş sembollerle hareket kazanıyor. Çeşit çeşit, renk renk bileklikler, kolyeler takın ve kendinizi plaja atın.

sezon onlarca farklı modeliyle farklı modelleriyle kadınların aklını çelmek için tasarlanmış. Farklı tarzdaki terlik ve sandaletler plajdaki tüm erkekleri rahat adımlarla buluşturuyor. Plajda tercih edilen parmak arası ve çapraz bantlı modellerle şık adımlar atabilirsiniz. Ee hasır şapkanızı da taktınız mı plaja inmeye hazırsınız demektir. İyi tatiller

Plajda Baştan Aşağı Trend Olmak ! Baştan aşağı trend olmalıyım diyenlerin terlik ve aksesuar seçiminide dikkat etmesi gerekenler bikini ve mayo seçimi kadar kolay olmayacak gibi. Terliklerde geometrik desenler ve renkler baş parmağın arasına takılmış durumda! Flip flop terlikleri geçtğimiz yıl plajlarda ve hatta sokaklarda sıkça gördüğümüz Crocks’lar takip ediyor. Genelde çocuklarda görmeye alıştığımız Crocks’lar bu www.2fmagazine.com 19


Röportaj

Melih BİLGİN

melih@2fmagazine.com

MÜCEVHER VE TAKI KONUSUNDA KURALLARI DEĞİŞTİREN KADIN:

"MİLKA"

Bundan 5 yıl önce altın almak istiyorsanız bir kuyumcuya, tasarım ürünü bir takı almak istiyorsanız bir bijuteri dükkanına gitmeniz gerekirdi. Kısmet by Milka markasının yaratıcısı Milka Karaağaçlı, birkaç yıl önce cesur bir hamle yaparak altın, pırlanta gibi değerli materyalleri bijuteri tarzı tasarımlarla birleştirdi. Böylece ‘’mücevher kuyumcudan alınır’’ yaklaşımı sonsuza kadar yıkılmış oldu. Bugün kendi alanında dünya çapında bir marka olan Kısmet by Milka’yı, Milka Karaağaçlı ile konuştuk. Kendi cümleleriyle Milka Karaağaçlı kimdir? Ben 1975 İstanbul doğumluyum. 10,5 aylık bir bebeğim var. Saint Benoit mezunuyum, ardından Marmara Üniversitesi’nde İşletme okudum. Üniversite ikinci sınıftan beri çalışıyorum. Çok uluslu bir reklam ajansında çalışmaya başlamıştım. Zaten şimdiye kadar sadece iki ajansta çalıştım. Do20 AĞUSTOS 2014

layısıyla 14 seneye yakın bir reklam tecrübem var. Bunca yıl çalışısınca bir noktaya geliyorsunuz. Ben de müşteri ilişkilerinin başına geçmiştim. Benim için geceli, gündüzlü, çok koşuşturmacalı bir dönem oldu. Bunca yıllık çalışma hayatım boyunca birçok markanın yaratılma sürecinde rol aldım. Aklınıza gelebilecek her sektörden markanın yaratılma sü-

reçlerinin içinde yer aldım diyebilirim. Bu bana yaratıcılık anlamında çok şey kattı. İşimi de çok seviyordum aslında Peki kendi şirketinizi kurmaya nasıl karar verdiniz? Bahsettiğim gibi çok yoğun bir iş düzenim vardı. Çok sık seyahat etmek durumunda kalıyordum. Bazı müşterilerimiz farklı ülkelerdendi. Dubai,


Röportaj Londra derken her hafta bir yerlere uçmak durumunda kalıyordum. Bir açıdan bakarsanız bu güzel bir dönemdi. Fakat insan 30’lu yaşlarına geldiğinde bir arayışa giriyor. Ben de artık her şeyi gördüğümü, her şeyi öğrendiğimi düşünüyordum. Bir şey öğrenmediğiniz zaman kendinizi besleyemiyorsunuz. Bu durum bende rahatsızlık yarattı, tıkanma yaşadığımı hissettim. Kendime sordum ‘’Bu işi yapmak istiyor muyum?’’ diye. Cevabım hayır oldu ve benim için şok bir karardı. Bu işi yapmak istemiyordum, başka bir ajansa geçmek istemiyordum. Ne yapacağıma karar veremedim. Sonuçta hep reklamcılık yapmıştım ve bundan başka bir iş bilmiyordum. Bu süreç 2-3 yıl devam etti. O esnada çalışmaya devam ettim ama bir yandan da ayrılık planları yapıyordum. Yine o dönemde, sürekli Londra seyahatleri yaparken bazen Hırvat bir arkadaşımla görüşüyordum. Şans eseri, çok moda olduğu için ona bir nazar boncuklu kolye götürmüştüm. Nazar boncuğunun hikayesini anlattım ve kız kolyeye bayıldı. Sonra ablası, diğer arkadaşlarım bana sürekli siparişler vermeye başladı. Her hafta onlara buradan aldığım kolyeleri, bileklikleri götürüyordum.

Bir yandan da arkadaşımla ‘’bu iş Londra’da çok tutar, yapsak ne kadar para kazandırır’’ şeklinde konuşuyoruz. Ama bu biraz ‘’geyik’’ muhabbeti. Çünkü çok yoğun çalışıyoruz ve ayıracak vakit bulmak mümkün değil. Bu böyle 2-3 yıl devam ettikten sonra bir gün yine ‘’Milka hadi sen yap bu işi’’ dedi. Ben de Türkiye’ye gelir gelmez Kapalı Çarşı’da bir atölye

bakmaya başladım. Atölyemi bulduktan sonra işten çıkıp akşamları oraya gidip çalışmaya başladım ve 3 hafta içerisinde 70 parça nazar boncuğu koleksiyonu yaptım. Tamamen kendi sevdiğim şekilde tasarımlar yaptım ve bunların kalıplarını hazırladım. Sonunda ortaya kolye, bilezik, küpe gibi parçalardan oluşan koleksiyonu çıkardım. Ama çok bilerek yaptığım şeyler değildi.

www.2fmagazine.com 21


Röportaj ten bu süreçlere çok hakim biri olduğum için markanın konumlanacağı yer, yaratacağı imaj konusunda bizzat çalıştım.

Yine de kısa sürede hazırlıkları yapıp, ürünlerin lansmanını yaptık ve 70 parça birkaç hafta içerisinde satıldı. Ürünlerin satılması bir yana atölyede geçirdiğim o zaman benim için çok keyifliydi. Zaten duramadım ve yan koleksiyonlar, yeni parçalar yapmaya devam ettim. Böylece benim için hayatımda başka bir kapı açılmış oldu ve ben o kapıdan içeri girdim. Kısmet by Milka nasıl doğdu? Ben ürünleri yapmaya devam edi22 AĞUSTOS 2014

yordum ama genelde eşime dostuma veriyordum. Benim için atölyede geçirdiğim zaman çok değerliydi. Henüz bunu bir iş olarak yapmaya başlamamıştım. Zamanla farkettim ki ajansa gitmek artık benim için çok zor olmaya başlamıştı. Her sabah ayaklarım geri geri gidiyordu. Her akşam atölyeye gitmeye can atıyordum. Bunları görünce artık ne yapmak istediğime emin oldum ve 6 ay sonra işi bıraktım. O andan itibaren kendi markamı yaratma konusunda odaklandım. Za-

O dönemde Türkiye’de bir kuyumcular, yani mücevher alabileceğiniz dükkanlar bir de mücevher olmayan takılar yani bijuteri satan dükkanlar vardı. Kısmet by Milka tam bu iki kategorinin arasına oturdu. Ben böyle bir pazar oluşacağına inandım ve “bunu Kısmet by Milka yapacak” dedim. İlk başta tepkiler şaşkınlık şeklinde oldu. Çünkü bu altın, pırlanta yani pahalı mücevherler ama aynı zamanda bir tasarım, bir moda ürünü. Yani kuyumcu ve bijuteri dükkanından alabileceğiniz iki ayrı kategorinin birleşimi. Bunun yanında markanın isminin Türkçe olması ‘’bu Türk markası mı, Kısmet de neymiş’’ şeklinde tepkiler yaratıyordu. İlk olarak Harvey Nichols mağazasında, kasa yanında satılmaya başlandı. Bundan 5 yıl öncesinden bahsediyoruz. Bugün, bu çok yabancı bir konsept değil ama 5 yıl önce böyle bir konsept ortada yoktu. O günden itibaren Türkiye’de bu kategoriyi oluşturmak için çalışmaya başladım. Markayı herkesin hayatına sokabilmek için Aşk-ı Memnu fikri ortaya çıktı. Bu bağlantılarla olmuş bir proje değildi. Ben randevu aldım ve gidip tasarımlarımı anlattım. O tasarım siyah ve beyazın birlikte kullanıldığı bir tasarımdı ve Bihter karakterine çok uygundu. Şans eseri senaryoda Behlül’ün Bihter’e kolye hediye ettiği bir sahne vardı ve kolyeyi o sahnede kullanmaya karar verdiler. Dizinin o bölümünün yayınlanma-


Röportaj

sıyla birlikte tasarım adeta patlama yaptı ve her yerde sahteleri satılmaya başlandı. Bu olaydan sonra popülarite hızlı arttı, röportajlar vs. ardı ardına geldi. Satışlarım arttı, satış noktalarım arttı. O yıl içerisinde marka gerçekten önemli bir noktaya gelmeye başladı.

sele sadece tasarımı yapmak değil, onun yapılabilirliğini öğrenmek. Çünkü imkansız tasarımlar yaparsanız bunu gerçeğe dönüştüremezsiniz. İşin yaratıcı kısmı ise her şeyden

önce iyi bir göz. Ben bu konuda iyi bir göze sahibim. Çocukluğumdan beri ileride bir tasarımcı olacağımı biliyordum. Bu bir ayakkabı, bir elbise ya da takı olabilirdi. Mesele biraz yaratıcı

Tasarım konusunda tamamen kendi zevkinize göre hareket ettiğinizi söylediniz? Tüm çizimler sizin elinizden mi çıkıyor? Ben yaklaşık 1,5 yıl kadar Kapalı Çarşı’da yattım diyebilirim. Kapalı Çarşı genelde akşam 6-7 gibi kapanır. Ben gece 12’ye kadar orada kalıp, oradaki insanlardan işin inceliklerini öğrendim. İşin mutfağında olmak, bazı şeyleri birebir tecrübe etmek çok önemli. Mewww.2fmagazine.com 23


Röportaj düşünme tarzıyla ilgili. Ben çevremde gördüğüm her şeyden tasarımla ilgili bir ilham alabiliyorum. Bir binanın tasarımı, bir film karakteri, bir desen. Hepsi hafızamda bir şeyleri tetikleyip yeni bir tasarıma dönüşebiliyor. Örneğin bir dönem kafayı vampirlere takmıştım. Sürekli vampirleri düşünüyordum, o gücü düşünüyordum, hayaller kuruyordum. Hatta bir vampir gelip beni ısırsın istiyordum, o derece takmıştım. Bu dönemde oturup vampirlerle ilgili tasarımlar çıkarttım.

24 AĞUSTOS 2014

Başka bir örnek de tasarımın çok karmaşık olmasının şart olmadığını gösteriyor. Benim büyük bir kanat figürü tasarımım var. Bu çok basit bir tasarım. Neredeyse bir bebek çizimi gibi. Ama ben onu büyük ve içi boş şekilde tasarladım. O basit tasarım bir sonraki yıl ‘’Feriha kolyesi’’ oldu ve herkes o kolyeyi takmaya başladı. Tabi yine bir sürü taklidi çıktı, kitap ayracı bile yaptılar o kanatları kullanarak. Dolayısıyla önemli olan şey çizim değil, fikir. Çizimlerim hiçbir zaman çok karmaşık olmadı.

Üretim aşamasına da dahil oluyor musunuz? Elbette. Ürünler için malzeme seçiminden başlıyoruz. Artık marka çok iyi bir noktaya geldi ve ikinci sınıf malzeme kullanmamız mümkün değil. En beyaz pırlantaları seçmek için büyük bir özen gösteriyorum. Altın parçalarda ayar ölçümleri hassas şekilde yapılıyor. Zaten bunları yapmazsanız uluslarası satış yapmanız mümkün değil. Örneğin Londra’da Liberty ile çalışıyoruz. Eğer dünya standartlarında


Röportaj

ürünler olmazsa Liberty’nin testlerinden geçemiyor zaten. Şuan 11 ülkeye ihracat yapıyoruz. Üretim sürecinde ise bir ekibimiz var. Ben de onlara dahil oluyorum elbette ama tüm ürünlerle tek tek dokunma şansım olmayabiliyor. Tasarım konusunda halen tekim. Bütün tasarımları bizzat ben yapıyorum. Tabi işler yoğunlaştıkça artık yetişemez hale geldim. Bu yüzden tasarım konusunda da bir yardımcı ekibi oluşturmayı düşünüyorum. Taklit tasarımlar sıkça başınızı ağrıtıyor mu? Tabi taklit tasarımların olması rahatsız edici bir durum. Fakat önemli olan o fikri nasıl hayata geçirdiğiniz. Benim fikrimi kopyalayan birinin yaptığı ürün, benim elimden çıkan ürünle aynı hissi veremez. Çünkü bu benim elim, ellerimiz aynı değil bir kere. İki tasarımın

aynı olması mümkün mü? Üstelik bu sadece bir ürünü üretmek değil. Sadece pazarlamak da değil. Hem iyi ürünü üreteceksiniz, hem de onu en uygun şekilde insanlarla buluşturacaksınız. Bunların hepsi bir bütün. Bir sürü taklit ürün yaptılar, birçok yeni tasarım ortaya çıktı. Piyasada artık

her şey denendi, her fikir için bir tasarım yapıldı. Ama bir şekilde herkes başarılı olamadı. Dediğim gibi bunların hepsi bir bütün ve ilk yapan olmak da çok önemli. Bugün Kısmet markası varsa, diğerlerinden farklı olduğu için var. Yabancı ünlüler arasında da sizin ürünlerinizi kullananlar var? Onlar Kısmet markasına nasıl ulaştı? Naomi Watts, Carolina Kurkova, Cameron Diaz gibi daha burada aklıma gelmeyen birçok ünlü ürünlerimizi kullanıyor. Bunlar bize global iş ortaklarımız olan mağazalar sayesinde ulaşıyor. Bahsettiğim gibi Londra’da Liberty ile çalışıyoruz. Bunun yanında Hollywood’da, New York’ta bizim ürünlerimizi satan üst düzey mağazalar var. New York’taki showroom bizim menajerimiz gibi çalışıyor. Oraya gelen çeşitli stilistler filmler, dergiler www.2fmagazine.com 25


Röportaj kahrman olarak görüyordum ve müthiş bir uyum ortaya çıktı. Bir yandan bebeğim var, bir yandan marka üzerinde çalışıyorum. Hatta koleksiyonun sunumunu kendi evimde yaptım. Çünkü dışarı çıkamıyordum, bebeğim uyurken onun yanında sunum yaptım. Bu arada Warner Bros. ile anlaşmamız dünya çapında bir anlaşma. Tüm dünyada bu logoların takılardaki kullanım hakları bizde. için ürün seçimleri yapıyor. New York Times, Marie Claire gibi yayınların Amerika versiyonlarında kapağa çıkan tasarımlarımız oldu. Peki ünlülerle daha sonrasında iletişime geçtikleriniz oldu mu? Mesela Naomi Watts aldığı kolyenin parasını direkt buraya ödedi (Nişantaşı ofisi). Kredi kartı bilgileri buraya geldi ve biz ödemeyi buradan aldık :) Tasarımlar için nasıl çalışıyorsunuz? İlham geldiği anda harekete mi geçiyorsunuz yoksa tasarıma ayırdığınız düzenli zamanlarınız mı var? Tasarıma ayırdığım bir vakit yok. Genelde böyle planlar yapınca da uyamıyorum. Önümde bir deadline varsa mutlaka bende stres yaratıyor ve çoğunlukla deadline’ı kaçırıyorum. O yüzden rastgele zamanlarda tasarım yapıyorum. Gece uyurken birden uyanıyorum ve rüyamda gördüğüm şeyleri kağıda çiziyorum. Hamile kaldığım dönemde hayatım çok yavaşlamıştı. Çalışıyordum ama çok yavaştım, zorlanıyordum. Benim için kabus gibi bir dönemdi çünkü bir yandan da çocuğum doğduktan sonra ne yapacağımı düşünüyordum. Tam da bu dönemde bir şirket geldi ve bize bir 26 AĞUSTOS 2014

fikir sundu. Fikir, Warner Bros’un süper kahramanlarından bir koleksiyon hazırlamaktı. Ben hemen kadın süper kahramanları istedim: BatGirl, SuperGirl, WonderWoman. Kendimi o an süper

Kısmet By Milka olarak bundan sonraki hedefler neler? Ben bu markayı kurarken dünya çapında bir marka olacağını söyleyerek yola çıktım. Evet, şu an birçok farklı ülkede sa-


Röportaj

tılıyor ama bence henüz o noktada değil. Ben bu markanın dünyada kendi kategorisinde ilk 5’e gireceğine inanıyorum. Bu fikri her zaman da savunacağım. Dolayısıyla bu hedefe giden yol nereden geçiyorsa ben de oradan gidiyor olacağım. Bence insan ulaşmak istediği son noktayı hedef olarak seçmeli ve oraya ulaşmak için çalışmalı. Ben de bunu yapıyorum. Sizin takı dolabınız nasıl? Ne tür takılarınız var? Mesela her yaptığınız tasarımdan bir tane de kendinize ayırıyor musunuz? Çok takım var. Eskiden beri bir sürü takı almıştım. Ama artık eski takılarımı takmıyorum. Kendi yaptığım yeni tasarımları takmayı tercih ediyorum. Hem daha çok içime siniyor, hem yeni, hem beni daha iyi yansıtıyor. Her tasarımımdan bir tane saklamam pek mümkün değil. Koleksi-

yon çok genişledi artık. İsminizin anlamı nedir? Türkiye’de yaşaması biraz zor bir isim. Başımızdan geçen ilginç olaylar oldu mu? Çok dalga geçtiler. Benim çocukluğumda Milka çikolataları sadece ithal ürünler satan yerlerde satılırdı. Dolayısıyla Türkiye’de pek bilinmezdi. Bilenler o çikolalayı alıp benim önümüme koyup benimle ‘’Mor İnek’’ şeklinde dalga geçiyordu. Yeni bir insanla tanıştığım zaman onun yaptığı espriden zeka seviyesini ölçebiliyorum. ‘’Merhaba ben Milka’’ diyorum, o da ‘’Ben de Ülker’’ diye cevap veriyor. Bu pek zekice bir espri değil. Düşünün hayatım boyunca bu espri bana kaç kez yapılmış olabilir? O yüzden ya daha zekice bir espri olsun ya da hiç espri olmasın istiyorum :) Ama ben ismimi her zaman çok sev-

dim. Nüfus kağıdımda ismim Milka olarak geçiyor. Aslında ismimin temeli ananemin adı olan Malka’dan geliyor. Malka bir Musevi ismi ve ‘’Kraliçe’’ anlamına geliyor. Annem o ismi değiştirmiş ve benim adımı Milka koymuş. Dolayısıyla bir anlamı yok. Ama başka Milka’lar da varmış. Özellikle Rusya’da kullanılan bir isimmiş. Bizim sorularımız bu kadar. Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı? Şundan bahsedeyim son olarak; İnsanlar bana hep ‘’Neden erkekler için tasarım yapmıyorsun?’’ diye soruyor. Ben erkekler için tasarım yapamam çünkü ben yaptığım tasarımları önce kendi üzerimde deniyorum. Kendime yakıştırdığım, beğenerek takacağım şeyleri koleksiyona ekliyorum. Dolayısıyla erkek tasarımları konusunda böyle bir karar vermem mümkün değil www.2fmagazine.com 27


Focus

İrem TOPÇUOĞLU irem@2fmagazine.com

Bu ay da fotoğrafa tutkuyla bağlı sevgili arkadaşım Arda Aytan ile aşağıdaki röportajı gerçekleştirdik. Sorularımı samimiyetle cevapladığı için çok teşekkür ediyorum ve sizleri bu keyifli röportaj ile başbaşa bırakıyorum.

Öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz? Arda Aytan kimdir? 1983 İstanbul doğumluyum. 2004 Kocaeli Üni. GSF Fotoğraf Bölümü, 2006 Marmara Üni. GSF Fotoğraf Bölümü (Bölüm 3. lüğü, Fakülte 8. liği) mezunuyum. FIAP - (La Fédération Internationale de l’Art Photographique) Bronz Madalya İBB - Dört mevsim yarışması birinciliğine ve çeşitli yarışmalarda da Ulusal ve Uluslararası derecelere sahibim. İstanbul’da yaşıyorum. Şu an ise İsa Kurt ile birlikte İstandbull Visual Arts’ın kurucu ortağıyım. Sinema ve müzik de vazgeçilmezlerim arasındadır. İlk fotoğraf makinanız neydi? İlk Nikon FM2 ile başladım ve fotoğrafı onunla birlikte sevmişimdir! O yüzden benim için çok özel bir maki-

İBB - Dört mevsim yarışması 1. lik ödülü 28 AĞUSTOS 2014

nadır. Hâlâ da saklarım. Dijital makinaların çıkmasıyla da zamana ayak uydurdum. Fotoğrafta siz? (tarzınız vs.) Daha çok Reklam ve Kurgusal fotoğraflar tarzımı oluştursa da çektiğim fotoğraflar genelde ruh halime göre değişiklik gösteriyor. Neden fotoğrafçı olmak istediniz?

Aslında çocukluğumdan bu yana fotoğrafa hep ilgim vardı. O zamanlar internet bu kadar yaygın kullanılmadığı için oyun dergilerinin verdiği CDlerden bulduğum oyun görselleriyle kendi fotoğrafımı birleştirip bir şeyler yaratmaya çalışırdım. Profesyonel bakış açım ise tamamiyle Güzel Sanatlar’a hazırlanıp, üniversiteye girmemle şekillenmiştir. Fotoğrafta en ilginç anın nedir? Öğrencilik zamanlarımdı... Sahil kenarında, günbatımında yan yana dizilmiş martıların fotoğraflarını çekiyordum. Yan tarafta tellerin arka-


Focus

sından bir askeri jip geldi ve içinden üç asker inerek silahlarını bana doğrulttular.

Meğer yan taraf askeriyeye aitmiş. Malum etrafında da çekim yapmak yasak

olduğundan beni alıp götürdüler... O an gözümün önünden hiç gitmez :) Trajikomik bir anıydı hatırladık-

ça gülerim :) Peki size göre fotoğraf ? Bazen gerçekliğin, ba-

www.2fmagazine.com 29


Focus

30 AĞUSTOS 2014


Focus

zen hayal gücünün; bazen her ikisinin, hatta duyguların; bazense sosyal bir mesajın ta kendisidir fotoğraf. Önemli olan onunasıl kullanmak istediğinizdir. Çektiğiniz bir fotoğrafın iyi olduğunu nasıl anlıyorsunuz?

Çekmek istediğim konunun duygusunu kadrajımda gördüğümde “Tamam, işte budur!” diyorum ama yine de zaman varsa kendimi durduramayıp alternatif çekmeye devam ediyorum :) Örnek aldığınız fotoğrafçılar var mı?

Çok kısa bir cevap olacak ama örnek aldığım belli bir kişi yok. Daha çok kendime örnek aldığım fotoğraflar vardır benim için. En Sevdiğiniz fotoğrafınız? Aslına bakarsanız devamlı değişiyor. Şu sıralar film arşivcisi ve George

Lucas hayranı olarak en son yaptığım Star Wars temalı manipulasyon çalışmamı beğeniyorum. Kullandığınız ekipmanlar nelerdir ? Kullandığım ekipmanlar çekime göre değişiklik gösteriyor. Şu an aktif olarak; www.2fmagazine.com 31


Focus

32 AĞUSTOS 2014


Focus Canon eos 5D Mark 2, Canon 2470mm f2.8 Lens kullanıyorum. Çekimde yere düşürüp kırdığım Sigma 85mm 1.4 lensi saymazsak tabii… :) Fotoğraf çekmeye yeni başlayan ve bu konuda kendini geliştirmek isteyen kişiler için ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz? 1.si sürekli araştırmak. İyi fotoğrafları seçip, hafızalarına yerleştirsinler. 2. si eleştiriye açık olmaları. Bu işe gönül vermiş kişilerden bilgi almaya çalışsınlar. Zamanla daha iyi olacaklardır. 3. si pratik, pratik, pratik…Ne kadar çok pratik yaparlarsa o kadar çok gelişirler... Arda Aytan’ın fotoğraflarını ardaaytan.com’dan inceleyebilirsiniz.

www.2fmagazine.com 33


DOSYA

2f Magazine'in Korku Secmeleri 2f Magazine ekibi olarak korku filmlerine özel bir ilgimiz var. Ancak son zamanlarda yeni ve başarılı korku filmlerinin sayısı pek de fazla değil. Biz de arşivimize yöneldik ve son yıllarda en beğendiğimiz korku filmlerini tekrar çıkarmaya karar verdik.

k

orku, belki de sinemada işlenmesi en zor türlerden biri. İzleyicileri korkutacak hikayeyi bulmak, bunu yeterince korkutucu şekilde işlemek, görsel efektleri ideal ölçüde kullanmak ve hikayenin sonunu iyi şekilde bağlamak oldukça zor bir zanaat. Belki kağıt üzerinde kolay gibi görünebilir ama Türk korku filmlerini düşünün. Aslında bizim kültürümüzden çıkan filmler, daha alışık olduğumuz senaryolarla bizi daha çok korkutabilir diye düşünüyoruz. Fakat durum böyle değil ve Türk sinemasından neredeyse hiç başarılı 34 AĞUSTOS 2014

korku filmi çıkmıyor. Global anlamda bakıldığında ise paranormal olaylar ve garip yaratıklara bağlı hikayelerin sayısı oldukça fazla. Bu senaryoların iyi yönetmenlerle beyaz perdeye aktarılanlarının sayısı ise oldukça az. Hem iyi film sayısının azlığı hem de aynı hikayelerin bir süre sonra sıkıcı gelmesi yüzünden geçmişe dönüp eski filmleri araştırmaya başladık. 2f Magazine ekibinde korku filmi konusunda güzel arşive sahip ya da en azından son yıllarda çıkan filmleri izlemiş

kişilerin olması bizi bu konuya yöneltti. Dolayısıyla hiçbir listeye bağlı kalmadan, sadece bizzat izlediğimiz filmlerin yer aldığı bir liste hazırlamaya karar verdik. Listede belki çok tanıdık filmler yer almayabilir. Ancak korku filmi dendiğinde herkesin bildiği çok popüler filmler aslında en iyiler değil en sansasyoneller oluyor. Dolayısıyla biz pek bilinmeyen filmlerden, daha alternatif bir liste hazırladık. Kapsamı daha tutup, daha iyi bir tarama yapmak adına da sınırı ‘’2000’li yılların korku’’ filmleri olarak belirledik.


DOSYA Fourth Kind - Dördüncü Tür

The Mist - Öldüren Sis Stephen King’in romanından beyaz perdeye aktarılan The Mist, çok heyecan verici bir konuya sahip değil. Ancak konu çok güzel işleniyor, gerilimi canlı tutuyor ve film bittikten sonra bile sorular sormanızı sağlıyor. Filmin konusundan kısaca bahsetmek gerekirse: Bir ordu deneyi yanlış gidince kasabayı bir sis bulutu kaplıyor. Sis bulutunun içindeki gizemli yaratıklar, bir alışveriş merkezinde kapalı kalan insanlara korku salıyor. İçeride ise bir kadın, çocuklardan birinin ölmesi gerektiğini söyleyip ortamı daha da geriyor. Filmin sonu özellikle etkileyici. Ancak bitirdikten sonra da forumları okuyun, geçmişe dönük etkileyici sorularla karşılacaksınız.

Dördüncü Tür, paranormal bir işleyişle dünya dışı varlıkları konu alan bir film. Dünya dışı varlıklara yönelik filmlerde en büyük zorluk görsel efektlerdir. Filmde uzaylıları göstermeye niyetliyseniz çok etkileyici görsellere ihtiyacınız var. Bu sebeple birçok başarılı senaryo, görselleriyle sınıfta kalmıştır. Dördüncü Tür işin içerisine çok fazla görsel katmadan çok etkileyici olmayı başarıyor. Film, kısaca uzaylıların dünyaya ziyaretlerini işliyor. Bu ziyaretleri incelemek için ziyaret edildiğini iddia eden insanlarla hipnoz terapileri düzenleniyor. Filmin gerçekçi kamera çekimleri, ‘’Reality Show’’ tadındaki tarzı çok gerçekçi olmasını sağlamış. Eğer dünya dışı varlıklara ilgi duyuyorsanız mutlaka izlemenizi tavsiye ediyoruz. Yapım Yılı: 2009 IMDB Puanı: 5,9

Yapım Yılı: 2007 IMDB Puanı: 7,2

www.2fmagazine.com 35


DOSYA Dark Skies - Karanlıktan Gelen Dark Skies da sanki Fourth Kind ile aynı ekibin elinden çıkmış gibi hissettiriyor. Aslında iki ekip birbirinden bağımsız ama biz tarzlarını benzetiyoruz ve dolayısıyla iki filmi de sevdik. Dark Skies da paranormal bir yaklaşıma sahip. Görsel açıdan tam sınırda kalmışlar diyebiliriz. Film sizi en

36 AĞUSTOS 2014

başından en sonuna kadar hikayeye bağlı tutmaya başarıyor ve merakla olayların çözülmesini bekliyorsunuz. Dördüncü Tür’ü sevdiyseniz bunu da seveceksiniz, bunu sevdiyseniz Dördüncü Tür’ü de izlemelisiniz. Yapım Yılı: 2013 IMDB Puanı: 6,3

REC - Ölüm Çığlığı REC, tarzıyla da senaryosuyla da şans verilmesi gereken bir film. Evet, korku klasikleri arasına giremez ama farklı bir yaklaşım sergilediği için bizce güzel bir izlenim bırakıyor.


DOSYA

REC bir İspanyol yapımı yani senarist, yönetmen ve oyuncuların hepsi İspanyol. Film, tümüyle bir el kamerasıyla kaydediliyor. Bu açıdan Blair Cadısı’nı anımsattığını söyleyebiliriz. Senaryo, karantinaya alınan bir binada, bir haber ekibi ve diğer kurbanların başına gelenler üzerine. Esrarengiz havayı çok iyi yansıtan REC’de filmin sonunu büyük bir merakla bekliyorsunuz. REC’in ikincisi de var ve ilk filmde hikayenin eksik kalan yanlarını tamamlıyor. Biz ilk film kadar beğenmedik ama hikaye bütünlüğü adına REC 2 de izlenebilir. Ancak Amerikan yeniden çevrimi olan Karantina’yı izlemenizi pek tavsiye etmiyoruz.

The Ward - Koğuş The Ward, sıkça karşımıza çıkan ama uzun süre boyunca gözardı ettiğimiz bir film. Açıkçası senaryosu ve fragmanıyla ‘’ucuz’’ bir korku filmi izlenimi yaratıyordu. Fakat filmi izledikten sonra aslında senaryonun farklı bir noktaya bağlandığını gördük. Film, bir akıl hastanesine kapatılan genç Kristen’in başından geçenleri anlatıyor. Kristen, kaldığı koğuştaki her-

kesten daha normal bir karakter. Ancak düşmanın kim olduğunu anlaması biraz zaman alıyor. Film, ilk başta akıl oyunlarına başvuruyor. Ardından ‘’klasik’’ korku öğeleri işin içine giriyor. Orta bölümlerde sıkılsanız bile mutlaka filmi sonuna kadar izleyin. Çünkü hikaye çok başarılı bir şekilde sonuca bağlanıyor. Yapım Yılı: 2010 IMDB Puanı: 5,6

Yapım Yılı: 2007 IMDB Puanı: 7,5 www.2fmagazine.com 37


DOSYA Would You Rather

13 Sins

Would You Rather, Testere tarzında bir film. Eğer Testere serisini sevdiyseniz bu filmi de beğeneceğinizi tahmin ediyoruz. Bizim listemizde Testere yer almıyor çünkü biraz daha alternatif bir seçenek sunmayı istedik. Film, hasta olan kardeşini kurtarmak için zengin bir adamın evinde düzenlenen bir yarışma katılan İris’in hikayesini anlatıyor. Filmde Sasha Grey’in de önemli bir role sahip olması da ilginç. Sürükleyici bir hikayeye sahip olan film, farklı bir sonla bitiyor.

Listemizde 2014 yılına ait olan ilk film 13 Sins. Bu filmi de Would You Rather’dan sonra listememizin sebebi konu olarak benziyor olmaları. Film, ekonomik sıkıntıları bulunan Elliot’a gelen bir telefon çağrısıyla başlıyor. Olay basit, 13 adımlı bir yarışma ve her adımda kazanılan ödül katlanarak artıyor ve anında banka hesabına yatıyor. Ancak bu 13 görevi tamamlamak pek kolay değil ve yarışmayı bıraktığınız anda kazandığınız tüm parayı kaybediyorsunuz.

Yapım Yılı: 2012 IMDB Puanı: 5,8

Yapım Yılı: 2014 IMDB Puanı: 6,2

The Rite Usta Aktör Anthony Hopkins, The Rite’ı izlememizin en büyük etkeni. Belki kadroda o olmasa bu filmi umutsuz bir vaka olarak görüp vazgeçebilirdik. Ancak Hopkins bizi ikna etti ve iyi de ikna olmuşuz. Film, bir ilahiyat öğrencisinin şeytan çıkarma seanslarına girmesiyle başlıyor. Öğrenci, aslında dini konularda biraz fazla sorgulayıcı ve bu tavrı sebebiyle şeytan çıkarma seanslarına şüpheyle yaklaşıyor. Ancak Anthony Hopkins’in canlandırdığı Lucas Trevant, onun düşüncelerini tümüyle değiştiriyor. Yapım Yılı: 2011 IMDB Puanı: 6,0 38 AĞUSTOS 2014


DOSYA farklı tepkilere neden oluyor. Bir avukat, bu olayı daha yakından incelemeye karar veriyor ve inançlar sorgulanıyor. Filmde duygusal sahneler de başarıyla işlenmiş. Dolayısıyla farklı hisleri aynı anda yaşatabilen bir yapım olduğu görüşündeyiz. Yapım Yılı: 2005 IMDB Puanı: 6,7

Funny Games - Ölümcül Oyunlar Evet, bu 2000’li yıllara ait bir film değil ama bu listede olmasa olmazdı. Filmi size şöyle anlatalım; Tümüyle Alman yapımı bir korku filmi… Daha

Exorcism of Emily Rose - Şeytan Çarpması İsminden de anlayabileceğiniz gibi bu film de The Rite’a benzer bir konuyu benimsiyor. Emily Rose’un başından geçen bir şeytan çıkarma ayini, farklı kesimlerde

ceğinden emin olabilirsiniz. Öyle sinir bozucu ki… Yapım Yılı: 1997 IMDB Puanı: 7,6

Hodejegerne - HeadHunters Norveç sinemasından çıkan bir film olan Headhunters, aslında korku türünde sayılmayabilir. Daha çok gerilim üzerine kurulmuş. Ancak gerilimin dozu öylesine artıyor ki bazı noktalarda koltuğunuzda oturamaz hale geliyorsunuz. Film, takıntılı bir hırsızın tüm risklere rağmen bir tabloyu çalmak istemesiyle başlıyor. Tablonun sahibi ise akla hayale gelmeyecek tekniklerle onun peşine düşüyor. Yapım Yılı: 2011 IMDB Puanı: 7,6

fazlasını söylemeye gerek yok sanırız. Filmde iki genç adam, bir aileyi iyi niyetlerini kullanarak esir alıyor. Soğuk kanlı gençler, yüzlerinde bir gülümsemeyle sadist oyunlar oynamaya başlıyor. Belki izlediğiniz en korkunç film olmayacak ama hafızanızda yer edewww.2fmagazine.com 39


Girişimcilikte Tuhaflığın Sınırlarını Zorlayanlar Girişimcilik akımı ülkelerin ekonomisi için çok önemli bir yer tuttuğu için artık tüm dünyada girişimcilik fikirleri yüceltiliyor. Elbette her fikrin herkes için çekici olması mümkün değil. Ancak bazı girişim fikirleri gerçekten biraz ‘’tuhaf’’.

40 AĞUSTOS 2014


www.2fmagazine.com 41


Girişimcilik yaklaşımı ülkemizde son yıllarda çok popüler hale geldiği için özellikle gençler arasında bu akımın ektilerini görmek mümkün. Elbette herkesin örnek aldığı, dünyada girişimcilik dendiğinde akla ilk gelen yer ‘’Silikon Vadisi’’ yani Amerika. Silikon Vadisi’nde her yıl binlerce girişimci fikirlerini hayata geçirmek için çaba

42 AĞUSTOS 2014

sarfediyor, heyecanla vizyonlarını anlatıyor. Bu tarz girişimciler arasından son yıllarda Facebook, Twitter, Instagram, Uber gibi dünyaca ünlü şirketler çıktı. Kabul edelim ki bu projelerden bazıları üzerine ‘’balıklama atlanacak’’ projeler değil. Örneğin bundan 10 yıl önce biri gelip size ‘’insanların

sadece 140 karakterlik mesajlar yazabileceği bir web sitesi’’ yapacağım deseydi pek de heyecanlanmazdınız. Üstelik Facebook gibi bir sitenin zaten popüler olduğu bir dönemde. Twitter’ın kuruluş yıllarında net bir gelir modeli olmadığını da hesaba katın. Nitekim halen çok iyi kar elde eden bir şirket değil. Şimdi söyleyin: bir bakkal dükkanı mı açardınız yoksa böyle bir proje içinde mi yer alırdınız? Bunun gibi birçoğumuzun ‘’vizyonunu’’ anlayamadığı şirket örneği verebiliriz. Ancak ilginç şekilde bu şirketler başarılı oldular ve dünya çapında birer ‘’ihtiyaç’’ haline geldiler. Dolayısıyla her zaman çok parlak, herkes tarafından kabul gören fikirlere sahip olmak gerekmiyor. Bu bize kendine güvenen, fikrine tutkuyla bağlı girişimcilerin başarabildiğini gösteriyor. Dolayısıyla artık bir fikrin ne kadar uçuk ya da imkansız göründüğünün pek önemi yok. Bunu kanıtlamak girişimcinin ken-


HP GARAJ disine kalıyor. Artık ‘’bu proje kesin tutmaz’’ gibi sözler sarfetmek zararlı sonuçlar doğurabilir. HP’nin Apple’ın doğmasını sağlayacak bilgisayarı gördüğünde ‘’kişisel bilgisayar diye bir şey olmayacak’’ demesi gibi, bazen karşınızda gelecekte dünyayı değiştirecek birilerinin oturduğu ihtimalini göz ardı etmek üzücü sonuçlar yaratabiliyor. Fakat bu mantık değişikliği bazı ‘’tuhaf’’ fikirlere sıkı sıkı bağlanan girişimcilerin, özgüven ve cesaretle ortaya çıkabilmesine zemin hazırlıyor. Bu yazıda bizce son dönemde çıkmış en tuhaf birkaç girişim olan projeleri sizlerle tanıştıracağız. Ancak yanlış anlamayın ‘’tuhaf’’ derken onların başarısız olacaklarını söylemiyoruz. Tam aksine

onlar bile başarılı olabilir. Bu yüzden siz de her zaman girişimciliğe değer verin, kendinizin ya da çevrenizdeki kişilerin fikirleri hakkında daha geniş düşünmeye çalışın ve cesaretli olun cesaretlendirin. Çünkü girişimciliğin yarattığı yeni şirketler, yeni ekonomiler ülkemizin geleceği olacak. Tuhaf Olsa da Girişim, Girişimdir Projelere geçmeden önce girişim ekosisteminin dünyadaki öneminden de bahsedelim. Girişimcilik Türkiye’de 2000’li yıllardan sonra popüler olmaya başlasa da aslında dünya konuda bizden çok daha ileride. Elbette herkes bizden ileride demiyoruz. Örneğin Almanya, mühendislik anlamında çok ileri seviyede olsa

da çok girişimci bir ülke değil. Zaten otomobil, elektronik, kimya gibi alanlardaki dev şirketleri sayesinde şimdilik buna pek ihtiyaçları yok. Amerika’ya baktığımızda neredeyse 1900’lerin başından itibaren bugünün temellerinin atıldığını görüyoruz. IBM 1911, HP ise 1939 yılında kurulmuş şirketler. 1980’lerde ise Oracle ,Apple ve Microsoft gibi şirketler ilk adımlarını atmıştı. 2000’li yıllarda Google, Facebook, Twitter gibi sayısız şirket onları takip etti. Biraz daha farklı bir örneğe bakalım; küçücük bir ülke olan İsrail’de de 1970’lerden itibaren özellikle askeri alanda birçok girişimcilik örneğine rastlamak mümkün. Yine küçük bir ülke olan Tayvan da 1990’dan itiwww.2fmagazine.com 43


büyük bir çoğunluğunun da geleceğe dönük iş kollarında olması muhtemel. Yani ihtiyacımız olan topyekün yükselmenin bu noktadan başlaması mümkün. Umalım da birkaç yıl sonrasının siyasetçiler de girişimcilikle yoğrulmuş, gerçek ilerleme vizyonuna sahip kişiler arasından çıksın… Girişimcilik konusunda söylememiz gerekenleri söyledikten sonra şimdi işin daha eğlenceli kısmına geçiyoruz; Tuhaf Girişimler baren ortaya çıkan girişimcilik akımıyla birlikte ortaya HTC, ASUS, Acer gibi şirketler çıkardı. Bu şirketlerin ülke ekonomilerine yeni alanlar katması çok önemli. Türkiye’yi örnek alırsak lokomotif sektörler arasında ‘’basit’’ inşaat, yabancı ürünlerin popüler olduğu bir perakende, her ülkede olduğu gibi enerji 44 AĞUSTOS 2014

geliyor. Elbette tekstil, seramik ve tarım gibi çok iyi olduğumuz alanlar da fakat bu alanlarda markalaşamadığımız bir gerçek. Dolayısıyla bundan sonra Türkiye için de yeni girişimlerin açacağı alanlar ekonomik açıdan yeni kanallar yaratacak. Bundan da daha önemlisi, yeni istihdam alanları yaratılacak ki bunların

Freight Farms Diyelim ki hava koşulları aniden kötüleşti ya da Antalya’dan narenciye taşıyan kamyoncular grev yapmaya başladı. Satacak, kullanacak sebze ve meyve bulmak bazen bu şekilde zorlaşabiliyor. Ancak Amerikalı bir şirket, bu gibi durumlar için ilginç bir


fikirle ortaya çıkıyor; kapınızın önüne bir konteyner koyuyorlar ve onu sizin için seraya çeviriyorlar. İklimi kontrol edilebilen, farklı ürünlere için farklı şekilde programlanabilen bu konteynerler size kısa sürede ihtiyacını olan ürünleri sunuyor. Şirket bu konteynerler için 70 bin dolara varan fiyatlar belirlemiş. Fakat bu proje şimdilik iyi gidiyor. Şirket, 2014 yılı içerisinde neredeyse her hafta bir konteyner satmış. Eğer yeterince büyük bir işletmeyseniz kesinlikle parasını çıkaracağını iddia ediyorlar.

Narrative Clip Günümüzde dijital makinelerin kolaylığı fotoğrafçılığı çok popüler hale geldi. Artık herkesin cebinde kayda değer kalitede fotoğraflar çekebilen cep telefonları mevcut. Dolayısıyla ilginç ya da değerli anlarımızı fotoğraflamak için hepimiz potansiyel birer fotoğrafçıyız. Narrative Clip ise küçük, taşınması kolay bir fotoğraf makinesi. Peki ya diğerlerinden farkı ne? - Onun işi ‘’lifelogging’’ yapmak. Yani hayatınızı rastgele anlarda kaydetmek. Cihaz, her 30 saniyede bir fotoğraf çek-

mek için programlanmış. Onu boynunuza asıp çalıştırdıktan sonra her dakika 2 fotoğraf çekiyor ve bunları kaydediyor. Daha sonra bu fotoğraflar analiz ediliyor ve kalitesi iyi olanlar bir araya getiriliyor. Böylece ortaya gün içerisinde yaptıklarınızı gösteren bir video çıkıyor. Çoğumuzun Ferrari’yle gezmediğini ya da gün içinde bungee jumping yapmadığını düşünürsek sıkıcı hayatlarımızı dönüp bir daha izlemeye değer görmeyebiliriz. Fakat bazıları bunu değerli görmüş ve bu girişim Kickstarter’da 550 bin dolarlık bir yatırım toparlamış. Ürün 279 dolara satılıyor.

Hampton Creek Size yumurtasız yumurta yapan bir şirketi takdim ediyoruz. Hampton Creek, yumurtayı tümüyle hayatınızdan çıkartmayı amaçlayan bir şirket. Hem hayvansal kaynaklı olan yumurtaya ulaşmayan kişiler için, hem zaman zaman ortaya çıkan kuş hastalıkları sebebiyle hem de daha düşük maliyetli olması için yumurtanın yerini alabilecek bir formül geliştirmeyi hedeflemişler. Bunun için 3 bin civarında bitkiyi inceleyen, yüzlerce karışım yapan firma sonunda yumurtanın yerini alabilecek bir karışım geliştirdiğine inanıyor. Bunu kanıtlamak için de bu karışımı kullandıkları bir mayonez üretmişler. Bu ilginç alanda zaman ve para harcamalarının karşılığını da almışlar. Bill Gates, projenin destekçilerinden biri olmuş. Asyalı birkaç yatırımcı da projeye 20 milyon dolardan fazla yatırım yapmış durumda. Yakında sofranızda yumurta barındırmayan mayonez vb ürünler görürseniz, bu yazımızı hatırlayın. www.2fmagazine.com 45


Magical Butter Amerika’da bazı eyaletlerde bazı esrar türlerinin tüketimi yasal olarak kabul

edilmeye başlandı. Eyaletten eyalete değişiyor olsa da belli bir esrarı yasal satıcılardan alıp içmeniz mümkün. El-

bette bu keyif amacıyla olabileceği gibi tıbbi amaçlı da olabiliyor. Bazı esrar türlerinin migren ağrılarına, psikolojik rahatsızlıklara iyi gelebildiği iddia ediliyor. Magical Butter ise bu eyaletler için geliştirilmiş bir ürün. Şirketin geliştirdiği karıştırıcı, bitkilerin tereyağı ile karıştırılabilmesini sağlıyor. Eğer farklı etkilere sahip bir bitkiyi tereyağıyla karıştırmayı seçerseniz ortaya ‘’Magical Butter’’ yani sihirli tereyağı çıkmış oluyor. Yemekleri bu tereyağıyla pişirip halüsinasyonlar diyarında bir yolculuğa çıkabilirsiniz.

Love Palz Hemen uyaralım bu ürün +18 bir ürün. Yani çocukları bu yazıdan uzaklaştırmanız gerekebilir. Love Palz’i bir çeşit yetişkin 46 AĞUSTOS 2014


Flat-D

oyuncağı olarak tanımlayabiliriz. Cinsel tatmin için hazırlanan ürünlerin her bir çifti aslında bir diğeriyle bağlantılı. Dolayısıyla çiftler birbirinden uzak olsalar bile cihaz, bir tarafın hareketlerini diğer tarafın cihazına bir hareket ola-

rak aktarıyor. Böylece ortaya etkileşimli bir deneyim çıkıyor. Nasıl çalıştığını sormayın, burada anlatamayız…

Her insanın yaptığı ama hiç yapmamış gibi davrandığı bazı şeyler vardır. Örneğin yellenmek gibi. Birçok kişi hayatında hiç yellenmemiş gibi davranır. Elbette topluluk içinde yellenmenin iyi bir şey olduğunu söylemiyoruz ama sağlığımız açısından içimizdeki bu baskıdan kurtulmamız önemli. Peki uzun bir toplantıda ya da yolculuk içerisindeysek içimizdeki kötülüklerden nasıl kurtulacağız? İşte Flat-D bu fikirle ortaya çıkmış bir ürün. İç çamaşırın altına takılabilen ürün, temel olarak kötü kokuları ortadan kaldırmak üzerine tasarlanmış. Yeni teoride ne yaparsanız yapın bu ürün sayesinde ortama bir koku yayılmıyor. Şirket, 2002’den beri bu tarz ürünleri geliştiriyor ve müşterilerinin %65’i kadınlardan oluşuyor

www.2fmagazine.com 47


Röportaj O zaman merak etmeyin, Veysel Berk sizin için EveBiriLazım. com’u hayata geçirdi. Bilimsel alanda yaptığı çalışmalarla dünya çapında tanınmış bir bilim adamı olan Veysel Berk, Türkiye’ye döndüğünde ofisini temizleleyecek bir temizlikçi bulamayınca bu girişimi hayata geçirmeye karar vermiş. Biz de kendisine Türkiye’ye dönüş sürecini ve girişimin ardındaki hikayeyi sorduk Sizi çalışmalarınızdan, televizyonlardan, TED sahnelerinden tanıyoruz. Ama mutlaka fazla bilinmeyen kısımları vardır. Bize biraz Veysel Berk’i anlatır mısınız? Ben liseyi bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi’ne girdim. Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde okuyordum. Ayrıca Fizik Bölümü’nde de okudum. Daha sonra 2000 yılında, ABD Başkanı Clinton döneminde insan geni projesi üzerinde çalışmak için MIT’ye gittim. Orada bir süre çalıştım, daha sonra üniversiteden mezun olmak için Boğaziçi Üniversitesi’ne geri döndüm. Döndüğüm dönem 2001 2002 yıllarıydı ve aklımda bir kafe - restoran fikri vardı. Üniversite ile birlikte bu fikrimi de hayata geçirdim. Çok da iyi gidiyordu restoran işleri. Yıllık milyon TL’lik cirolara ulaşmıştım. Fakat 48 AĞUSTOS 2014

Melih BİLGİN

melih@2fmagazine.com

EVE BİRİ Mİ LAZIM?

VEYSEL BERK o esnada Amerika’dan Kaliforniya Üniversitesi’nden bir davet aldım. Beni doktora programına davet ettiler. Ben de ‘’Bu fırsat bir daha ele geçmez’’ diye düşünüp Amerika’ya gittim. Tabi giderken restoranı da aileme devrettim. Yaklaşık 5 yıl moleküler biyoloji üzerine doktora programında çalıştım. Doktora programı iyi geçince Nobel ödüllü bir bilim adamı olan Steven Chu beni birlikte çalışmak için labora-

tuvarına davet etti. Ben yine ‘’bu fırsat kaçmaz’’ dedim ve orada çalışmayı kabul ettim. Fakat 2008 yılında Barack Obama, ABD başkanı olunca Steven Chu’yu Enerji Bakanı olarak atadı ve hocamız görevi için Washington’a gitti. Böylece laboratuvar bize kalmış oldu. Bizim oradaki çalışmalarımız doğal ışıkla çalışan güçlü bir mikroskop geliştirmekti. Yani gün ışığını kullanan


Röportaj

ama elektron mikroskopları kadar detaylı görüntüler veren bir mikroskop geliştirmek istiyorduk. Bunu yapmak istiyorduk çünkü elektron mikroskoplarının bir zayıf noktası var. Bu mikroskoplarla nanometre seviyesinde

görüntüleme yapabiliyorsunuz ancak bunu sadece bir anlığına yapabiliyorsunuz. Çünkü ışın yüzünden hücre ölüyor. Bizim mikroskopumuz ise gün ışığı kullanacağı için hücreyi öldürmeyecek, nanometre seviyesinde onu

canlı olarak izleme imkanı sunacaktı. 3-4 yıllık bir çalışmanın neticesinde biz bu mikroskopu geliştirmeyi başardık. Mikroskopu kullanarak hücreler nasıl yaşıyor, nasıl gelişiyor, mikroplar vücudumuza nasıl giriyor, nasıl kaleler oluşturuyor bunlar görüntüledik. Farkettik ki vücudumuza girdikleri zaman 30-40 yıl kalabiliyorlar. Bu kaleleri nasıl kırarız, bunları nasıl dışarı atarız diye düşünmeye başladık. Kronik hastalıkların tedavisi için neler yapılabilir diye araştırmalarda bulunduk. Sonunda 2013 yılında bu araştırmalarımız Science dergisinde yayınlandı. Ben Enerji Bakanı Steven Chu’dan projenin duyurusuyla ilgili bir ricada bulundum. Bunu bir Türk kanalı aracılığıyla dünyaya duyurmak istedim. Sağolsun o da beni kırmadı ve www.2fmagazine.com 49


Röportaj bir titreşim mikroskopun çalışmasına engel olabilir. Bu sebeple yerin altında, her türlü titreşimden uzak, içeriye sesin oluşturduğu titreşimin girmemesi için 2 tonluk bir kapısı bulunan özel bir odada çalışıyorduk. Ben bu odaya sabahtan giriyordum ve gece 2-3’e kadar kaldığım oluyordu. Bir süre sonra canım sıkıldı ve orada çalışan insanlarla tanışmak, fikir alışverişinde bulunmak istedim. Bu düşünce şöyle bir şeye dönüştü: Bu binanın dışında sanal bir duvar olsa, binada yaşayan herkes o duvara yazabilse, resimler atabilse, videolar paylaşabilse… Bu fikrimi Facebook ve Yahoo’da çalışan birkaç arkadaşıma söyledim. Onlar da çok sevdi. Sonra yatırımcılar duydu ve biz 2 hafta gibi bir sürede 1,2 milyon dolar yatırım aldık. Baktık para güzel, biz hemen birkaç kişiyi işe aldık ve uygulamayı çabucak tamamladık ve yayınladık. Apple da bu uygulamayı çok sevdi ve 127 ülkede bizi Featured App yaptı. WSJ, Techchrunch, Mashable gibi sitelerin hepsinde haberleri çıktı. Yüzbinlerce kullanıcıya ulaştık ve işler iyi gidiyordu. Bu sayede bir miktar para daha aldık. Bunun üzerine de Türkiye planları ortaya çıktı. NTV bu projeyi dünyaya duyurmak için Amerika’ya geldi, yayın yaptı. Daha sonra bu çalışmalar çok beğenilince Stanford Üniversitesi bir laboratuvar kurmak istedi. Laboratuvarda yeni mikroskoplar hem üniversite hem de dünyanın diğer yerlerinden gelecek bilim adamlarının kullanımına sunulacaktı. Bunun için Steven Chu, 2013’te Nobel ödülünü kazanan Thomas Südhof ve ben çalışmaya başladık. 2 ay önce ilk mikroskoplar 50 AĞUSTOS 2014

kuruldu ve öğrenciler burada çalışmaya başladı. Peki bu kadar başarılı bir bilim kariyeri üzerine diğer projelere nasıl yöneldiniz? Biraz geriye dönmek gerekirse 2010 yılında biz mikroskop üzerinde çalışırken çok karanlık bir ortam yaratmıştık. Nanometre derecesinde görüntülemeden bahsettiğimiz için titreşimi önlemek çok önemli. En ufak

O zaman kaldığımız yerden devam edelim; Türkiye’ye yeniden dönüşünüz nasıl oldu? İkinci yatırımı aldıktan sonra annem rahatsızlandı. Kollarından bir rahatsızlığı vardı ve ameliyat olması gerekiyordu. Ben o esnada Türkiye’ye geliyordum elbette. Sonra kendime ‘’kaç yıldır Amerika’dasın, artık geri dönüp biraz burada vakit geçirmen lazım’’ dedim ve Trump Towers’ta ken-


Röportaj dime bir ofis tuttum. Benim zaten projelerde birlikte çalıştığım bir ekibim vardı. Canımız sıkılmasın diye ufak tefek projeler yapmaya devam ederiz diye düşündük. evebirilazım.com en yeni projeniz. Onun doğuşu nasıl oldu? Ofiste çalışmaya başladıktan bir hafta sonra baktık ofis kirlendi. Ben internete girdim ve bir temizlikçi bulmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Bunun üzerine temizlik şirketlerini aradım, onlarla yaklaşık 1 hafta konuştum. Sürekli garip istekleri oldu: 1 yıl anlaşma şartı koydular, 1 saat de olsa 8 saat de olsa aynı parayı alırız dediler, uçuk fiyatlar telaffuz ettiler. Ben bunları kabul etmedim. Ama bir yandan da ofisin temizlik ihtiyacı devam ediyordu. Ben zar zor birini buldum, gelmesi konusunda anlaştık ama bu kez de o gelmedi. Arkadaşlarıma döndüm ‘’yıllardır Kaliforniya’da yaşıyorum, burada nasıl temizlikçi nasıl bulunur bilmiyorum. Siz nasıl çözünüyorsunuz, bir yardım edin’’ dedim. Meğer onlar da aynı sorundan muzdaripmiş. Buldukları temizlikçi bir

süre sonra işi bırakmış ve yerine başkasını bulamamışlar. Aynı gün içerisinde birkaç işimi halletmek için bankaya gittim. Bankada iki kişi kendi arasında ‘’temizlikçim kaçtı, yerine birini bulamıyorum’’ - ‘’o mu patron ben miyim bilemiyorum’’ şeklinde konuşuyordu. Bu da dikkatimi çekince bu proje aklımın bir köşesine yerleşti. Sonra bir arkadaşım yurt dışında tam da bu yönde bir proje olduğundan bahsedince benim kafamda bir ampul yandı ve Türkiye’de temizlikçilerle - hizmet almak isteyen insanları buluşturacak bir site açmaya karar verdim. Stanford’daki işlerimi hallettim ve bir hafta sonra İstanbul’a geldim. Burada hemen domain adresini satın aldık, bir logo çalışması yaptık. Önce bir üyelik paneli oluşturduk çünkü talep olup olmadığını görmek istedik. Bu üyelik linkini de kendi Facebook arkadaşlarımıza duyurduk. 2 hafta içerisinde 30 bin kullanıcı geldi ve 3 bini hemen hizmet almak istediklerini belirtti. Biz burada büyük bir fırsat olduğunu anladık ve hemen temizlikçi bayanlar aramaya başladık.

Web sitesi kuruldu, kredi kartı ödeme altyapısı oluşturuldu ve temizlikçi bayanlarla anlaşıldı. 3 hafta sonunda biz her şeyi hazırlamış ve ilk temizliğimizi gerçekleştirmiştik. 3 hafta içerisinde böyle bir noktaya gelmek bizi çok mutlu olduk. Binlerce kişi evini bizim aracılığımızla temizlletirdi. Şuan 1200 temizlikçi bize katılmak için başvuru yapmış durumda. Her gün yaklaşık 10 kişiyle görüşüyoruz, bunlardan 3’ünü içeri alıyoruz. Türkiye’de temizlikçi bulmak genelde yakın çevreden alınan tavsiyeler üzerine gelişir. Çünkü kişi evine alacağı temizlikçiye güvenmek ister. Siz burada aracı konumdasınız. Temizlikçilerin güvenilirliği, hizmet kalitesi konusunu nasıl yönetiyorsunuz? Ben sana bir temizlikçiyi nasıl işe aldığımızı anlatayım. Aslında biz yeni bir şey yapmıyoruz. Sonuçta geçmişte bir tanıdık aracılığıyla bulunan temizlikçi de eve ilk kez geldiğinde genelde başında biri durur. Nasıl temizlik yaptığına bakır, güven oluşuna kadar onu izler. Ta ki ona alışana kadar. Peki Eve Biri Lazım ne yapıyor? Biz temizlikçilerimizin hepsini birebir görüşmeye çağırıyoruz. Bu görüşmede bizim arkadaşlarımız onların sabıka kayıtlarını, sağlık bilgilerini, daha önceki referanslarını kontrol ediyor. Bu aşamalardan geçen temizlikçiler bizim test temizliğini yaptırdığımız evlere yönlendiriliyor. Bu evlerde nerenin temiz, nerenin kirli olduğu, nerede para unutulduğu belli. Dolayısıyla bu ev temizlendikten sonra kontrol www.2fmagazine.com 51


Röportaj

edip matematiksel olarak bir temizleme puanı ortaya çıkarıyoruz. Unutulan parayı cebine atıp atmadığını kontrol ediyoruz. Bu tür testler sonrasında da başarılı olan temizlikçiler ilk evlerine gitmek için hazır oluyor. Ancak onları yine yalnız göndermiyoruz. Yanında bizim ekibimizden biriyle birlikte ilk evlerini temizleyip olumlu puanlar almaya çalışıyorlar. Eğer puanları iyi olursa bizim her eve gönül rahatlığıyla gönderebileceğimiz bağımsız temizlik profesyonelleri oluyorlar.Şimdi siz sadece arkadaşınızın bir sözüyle gelen temizlikçiye mi yoksa bu kadar kontrol, bu kadar eğitim aşamasından geçen bir temizlikçiye mi daha çok güvenirsniniz? Üstelik sürekli muhatap olacağınız bir şirket var. Her zaman arayabileceğiniz bir çağrı merkezimiz var. Tüm 52 AĞUSTOS 2014

bunları ekstra bir ücret ödemeden, başka bir temizlikçiye vereceğiniz parayla aynı paraya yapmış oluyorsunuz. Ödeme nasıl gerçekleştiriliyor? Ödeme tamamen internet üze-

rinden yapılıyor. Siz rezervasyon yapmadan önce kredi kartı bilgilerinizi giriyorsunuz. Ardından temizlikçi geliyor, temizliği yapıyor ve siz kontrol ediyorsunuz. Eğer memnun kalırsanız para, temizlikçiye aktarılıyor.


Röportaj Memnun kalmazsanız biz size başka bir temizlikçi gönderip temizliği yapmasını sağlıyoruz. Dolayısıyla temizlik konusunda bir memnuniyet garantimiz var. Böylece işin vergilendirilmesini de sağlamış oluyorsunuz aslında. Evet, işlemler tümüyle bankalar üzerinden gerçekleştiriliyor. Hizmeti alan kişi temizlik karşılığında faturasını alıyor. Biz temizlikçilerimizin sigortasını yapıyoruz. Temizlik pazarının sadece İstanbul’da 2.6 milyar TL’lik bir rakama ulaştığını düşünüyoruz. Biz bunun önemli bir kısmını kayıt altına almış oluyoruz. Şuan kaç temizlikçiniz ve düzenli müşteriniz var? Şuan aktif olarak çalışan 20’den fazla temizlikçi var. Her gün 3 temizlikçi alarak büyüyoruz. Çok yakın bir sürede yaklaşık 500 temizlikçiye ulaşmış olmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki yıl 1500, bir sonraki yıl 7500, 2017’de ise 15 bin temizlikçiye ulaşmış olması hedefliyoruz. Eğer bu hedeflere ulaşabilirsek yaklaşık 500 milyon TL’lik bir cirodan bahsediyor olacağız. Gelecekte temizlik dışında başka alanlarda da hizmet vermeyi düşünüyor musunuz? İlerisi için böyle bir hedefimiz var. Şuan için temizliğe odaklanmış durumdayız. Şirketin ismini seçerken zaten genişleme ihtimalini göz önünde bulundurduk. Gelecekte bakıcı hizmeti, yemek pişirme, garsonluk, bahçe hizmetleri gibi hizmetleri de sunmayı istiyoruz.

Belediyeler ve İşkur ile işbirlikleriniz var, bunların kapsamı nedir? Evet, belediyeler genelde kendi bölgelerindeki insanlara iş imkanı sunmak için çalışıyor. Örneğin Beyoğlu Belediyesi’nde yüzlerce kadın temizlikçi olarak başvurmuş fakat bunlar bir yere yerleştirilememiş. Biz işbirliği çerçevesinde onlara da iş imkanı sunuyoruz. Projenin hedeflerinin büyük olduğundan bahsettiniz. Gelecekte tanıtım çalışmaları planlıyor musunuz? Şimdiye kadar proje hep organik olarak büyüyor. Çünkü gerçek bir dünya problemine çözüm buluyor. Bu sayede de kulaktan kulağa çok hızlı şekilde yayılıyor. Geçenlerde bir kadın bizden bir hizmet aldı. Sonra ertesi gün 4 hizmet daha satın aldı. Tabi biz merak ettik, bir sorun olup olmadığını sorduk. Meğerse kendisi çok memnun kalmış, ailesinden 4 kişi için daha ayrı ayrı hizmet satın almış. Dolayısıyla sadece 1 kişi sayesinde 4 kişiye daha ulaşmış olduk.

Açıkçası burada yaptığımız çalışmalar beni çok tatmin ediyor. Çünkü çok büyük bir operasyon, lokasyon tabanlı sistemler, algoritmalar kullanıyoruz. Yani temizlik işi deyip geçmeyin, burada çok ciddi teknolojiler geliştiriyoruz. Dolayısıyla bu iş benim için tatmin edici bir iş. Bilim alanındaki çalışmalarım bir yandan devam ediyor. Sık sık Amerika’ya gidip geliyorum. Dolayısıyla oradaki bağlantılarım da, çalışmalarım da devam ediyor. Tüm bunları toplayınca başka bir işle uğraşacak vaktim kalmıyor. Aslında vaktim olsa ben 10 şirket daha kurardım. Türkiye’de çözülmeyi bekleyen birçok sorun var ve bunların her biri bir şirket demek. Türkiye yeni girişimler için bir cennet. Bizim sorularımız bu kadar, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı? Her şeyi anlattım sanıyorum. Teşekkür ederim. Röportajı bitirelim, yemeğimize geri dönelim :)

Siz kişisel olarak bu proje hakkında neler hissediyorsunuz? Bilim alanında onca hamlenin ardından sıkıcı geldiği oluyor mu? :) Türkiye’de kendi alanınızla ilgili çalışmalar yapmayı düşünüyor musunuz? www.2fmagazine.com 53


SAĞ L IDyt. K Bengi ÇETİNER

Günde 1 diş sarımsak her derde deva!

S

arımsak (Allium sativum), zambak familyasına dahil olan, Allium cinsinden bir soğanlı yıllık bir bitkidir. Soğan, yabani soğan, zambak ve pırasa ile akraba olan sarımsak doğada yabani ortamda yetişmez. Sarımsağın yapısında bol miktarda su, şeker içeren karbonhidratlar, protein, lif ve serbest amino asitler, fosfor, potasyum, kükürt,

çinko, selenyum, A ve C vitaminleri ile az miktarda da kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminleri bulunmaktadır. Tarihte mısırlı kölelere zinde kalmak için sarımsak verilmiştir. Akciğer lobu zatürresi olan hastalar üzerinde yapılan klinik çalışmada hastalara 4 saatte bir 1 çay kaşığı sarımsak şerbeti verilmiş ve vakaların tümünün iyileştiği

görülmüş. Çin’de sarımsak tüketimi fazladır ve çok az sayıda akciğer tüberkülozu görülmektedir. Bu nedenle sarımsak tablet haline getirilmiştir ve kullanılmaktadır. Günümüzde ülkemizde de sarımsak tabletleri satılmaktadır. Sarımsak pek çok sağlık sorununa iyi geliyor. Kanserden bağışıklık sistemi hastalıklarına kadar birçok hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde işe yarıyor. Sarımsağın faydalarını saymakla bitmez.

İşte bu mucİzevİ bİtkİnİn yararları; • Günümüzde kullanımı erken yaşta ölüm riskini azaltmak için kan basıncı ve kolesterol düşürücü etkiler üzerinde yoğunlaşılmıştır. • Mikroorganizmalar üzerinde doğal bir savaşçı olup antibiyotik etkiye sahiptir. • Vücuttaki serbest radikalleri yani zararlı maddeleri etkisiz hale getirip bağışıklık 54 TEMMUZ 2014


SAĞ L I K sistemini güçlendirir ve hücreyi korur. • Sarımsak, Kardiyovasküler sistemi güçlendirir. • Serum kolesterol ve trigliserit seviyelerini düşürür. • Tansiyon ve kan şekerini dengeleyicidir. • Kanser savaşçısı olan bir bitkidir. • Sarımsağın terletici etkisi nedeniyle ateş düşürülmesine yardımcı olur. • Sarımsakta bulunan kimyasal bir madde doğrudan vücudu etkileyerek ağrı hissini azaltması nedeniyle doğal bir ağrı kesici diyebiliriz. • Mide ve bağırsak hareketini arttırıp hazmı kolaylaştırmaktadır. • Sarımsak bütün salgı bezlerini çalıştırmak ve vücudu zehirlerinden temizlemek suretiyle, genç ve dinç olmayı, uzun yaşamayı sağlamaktadır. • Araştırmacılar, doğum esnasında preeklamsi sorunlarını en aza indirgemede etkili olduğunu bulmuşlardır. • Sarımsak esansı akciğerler yoluyla dışarı atılırken bu organları ve bronşları dezenfekte ederek mikropları öldürmektedir. • Kronik soğuk algınlığı için birkaç diş sarımsağı suda kaynatıp içebilirsiniz. • Öksürüğü ve karın ağrısını gidermek, kan dolaşımını ve idrar arttırmak için 3 diş sarımsağı suyla kaynatıp yemeklerde soya sosuyla tüketebilirsiniz. • Isırık ve arı sokmalarında ağrıyı azaltmak için sarımsağı kesip sulu kısmını mevcut bölgeye sürebilirsiniz.

nabilirsiniz. • Ellerinizdeki sarımsak kokusunu gidermek için de, ellerinizi limon suyu ile yıkayabilirsiniz. • 5-10 diş sarımsağı bir gece önce suda beklettiğiniz soya fasulyeleri ile pişirin. Uzmanlar idrar arttırmak, ödem ve böbrek iltihaplanmasına iyi geldiği görüşünde. • İnsanlar ağız kokması nedeni ile sarımsak yemek istemez. Bu kokuyu önlemenin bir yolu var. Kırmızı yada Trabzon hurması ile beraber tükettiğinizde koku giderilecektir. Hamilelikte ödemi atmak için hamile bayanlara sarımsaklı özel tarif; 100 gr siyah soya fasulyesi 30 gr dilimli sarımsak 30 gr esmer şeker 1 litre suyu kaynattıktan sonra soya fasulyesi, sarımsak ve esmer şekeri ekleyip soya fasulyeleri iyice pişene kadar kısık ateşte pişirin. 5-6 kez yedikten sonra göreceksiniz ödeminiz çözülecek.

Hayat kurtarıcı! Günde 1 diş sarımsağın antioksidan özelliği nedeniyle her bireye bu mucizevi bitkiyi öğünlerine dahil etmelerini tavsiye ediyorum. Sarımsak çorbası tarifimi sizlerle paylaşıyorum şimdiden afiyet olsun..

Sarımsak Çorbası Malzemeler: • 10 diş sarımsak • 2 kaşık zeytinyağı • 3 çorba kaşığı tarhana • 1 adet havuç • 3-4 dal dereotu ve kereviz yaprağı • 6 bardak su • Tuz, karabiber ve pul biber

Yapılışı: Tencereye zeytinyağını koyduktan sonra doğranmış sarımsakları ve tüm malzemeleri ekleyin zerine soğuk su ekleyip yaklaşık 10-12 dakika pişirin. Çorba kıvama geldikten hemen sonra dereotunu ekleyip servis yapın.

Bunları bİlİyor muydunuz? • Taze sarımsak sert ve dolgun olmalıdır. • Buzdolabında değil kapalı ve serin bir ortamda muhafaza edilmelidir. • Sarımsağı soyduktan 15 dakika sonra pişirin. Kolaylıkla yanabilir, pişirirken dikkat edin. • Farklı bir lezzet katmak için sarımsağı kızartırken biberiye yağından da faydalawww.2fmagazine.com 55


SAĞ L I K Dr. Deniz ÖNER

deniz@2fmagazine.com

Zihin Beden İlişkisi; İnançların Biyoloji Üzerine Etkisi

B

ütün bir yaşamı içinde geçirdiğimiz bedenin işleyişinde, sağlıklı olmasında düşünce ve inançlarımızın olumlu ya da olumsuz etkileri söz konusu olabilir mi? Modern bilimin iddia ettiği gibi genlerimizin kurbanı mıyız? Yoksa inançlarımız mı vücudumuzu, zihnimizi ve yaşamlarımızı kontrol ediyor? Sağlık ve inancın birbirini nasıl etkilediği hakkında en iyi bilinen olgu yalancı ilaçlar olsa gerek.

Plasebolar (Yalancı İlaçlar) : İnancın Etkİsİ Her tıp öğrencisi, en azından sınavlarını geçerken zihnin vücudu etkileyebileceğini öğrenir. Bazı insanların 56 AĞUSTOS 2014

ilaç kullanıyor olduklarına inandıklarında, iyileştiklerini öğrenirler. Onlarca hekim, tahlil, muayene sonrasında gerçek bir hastalık tanısı olmayan kişilere ona iyi geleceği söylenerek şeker tabletleri yazılır. Şaşırtıcı bu durumu tıp, plasebo (yalancı ilaç) etkisi olarak adlandırır. Aslında bu bir inanç etkisidir. Zihin inandığında beden iyileşmektedir. Geleneksel tıp tarafından zayıf ve hastalık hastası insanlarla sınırlandırılmış olmasına rağmen, Plasebo (yalancı ilaç) etkisi tıp fakültelerinde, üzerinde durulmadan kısaca anlatılıp geçilir. Plasebo etkisi çok daha önemli ve finansal açıdan desteklenen araştırmaların konusu olmalıdır. Eğer tıp araş-

tırmacıları plasebo etkisini tam olarak nasıl kullanacaklarını öğrenirlerse, bu doktorlar için hastalıkların tedavisinde etkili, enerji bazlı, yan etkisiz bir yöntem oluşturacaktır. Çalışmalar plasebo etkisinin Astım ve Parkinson gibi hastalıkları da içine alan birçok hastalıkların tedavisinde de etkili olduğunu gösterdi. Depresyon tedavisinde ise plasebolar kusursuzlar. Hatta plasebo tabletlerinin hafif ve orta şiddetli depresyonlarda ilk tedavi yöntemi olarak kullanılması önerilmektedir. Antidepresanlar, yarattıkları mucizelerin medyada ne kadar çok reklamı yapılırsa, o kadar çok etkili hale geliyorlar. İnançlar bulaşıcı! Şu an antidepresanların işe


SAĞ L I K

yaradığına inanan insanların oluşturduğu bir kültürde yaşıyoruz ve böylelikle onlar da işe yarıyor.

Nosebolar: Negatif İnançların Gücü Zihin pozitif düşüncelerle sağlığını iyileştirir ve bu durum plasebo etkisi olarak adlandırılır. Tersi bir durumda, yani zihin negatif düşüncelerle meşgul olduğunda bu sağlığa zarar verir. Bu durum ise nosebo etkisi olarak adlandırılır. Tıpta, nosebo etkisi en az plasebo etkisi kadar güçlü olabilir. Kullandıkları cümleler ya da gösterdikleri davranışlarla doktorlar her an hastaların umutlarını yok eden mesajlar gönderebilirler. Açıklanması zor nosebo durumla-

rı gösteriyor ki, doktorlar, veliler ve öğretmenler sizi güçsüz olduğunuza inandırarak umudunuzu kaybetmenize neden olabilirler. Pozitif ve negatif inançlarımız sadece sağlığımız etkilemekle kalmazlar, hayatımızın her yönünü etkilerler. Henry Ford’un dediği gibi” Eğer yapabileceğine inanıyorsan ya da yapamayacağına inanıyorsan... Her şekilde sen haklısın.“ Kızgın kömürler üzerinde yürüyen yine de yanmayan insanların, eğer inançlarına bağlılıklarında tereddütleri olsaydı, sonunda sadece yanmış ayakları olurdu. İnançlar bir kameradaki filtreler gibi çalışırlar ve dünyayı görüşünüz bu filtrelere göre değişir. Biyolojiniz

inançlarınıza uyum sağlar. Güçlü olan inançlarımızın gerçekten farkına vardığımızda özgürlüğün anahtarını ele geçiririz. Genetik planlarımızı kolayca değiştiremesek de zihinlerimizi değiştirebiliriz.

Bağışıklık sİstemİ İle sağlık İlİşkİsİ Vücudumuzda, her biri yaşamın devamı için son derece önemli olan iki farklı korunma sistemi vardır. İlk sistem dış tehditlere karşı korumayı başlatır. Bu sisteme HPA ekseni ( Hipotalamus-Hipofiz ve Böbreküstü bezi) adı verilir. Hipofiz dış çevreden gelen tehditlere tepki olarak, böbreküstü bezine sinyal gönderir. Bu da vücudu “dövüşmek ve gerekirse www.2fmagazine.com 57


SAĞ L I K kaçmak “ üzere programlar. Bu stres hormonları bize tehlikeyi kovmak ya da ondan kaçmak için fizyolojik güç sağlayarak vücuttaki organların işlevlerini düzenlerler. Böbreküstü bezi alarmı duyulduğunda kandaki stres hormonları sindirim yolundaki kan damarlarlarının yolunu daraltır. Bu, kanın öncelikle kollardaki ve bacaklardaki dokuları beslemesini sağlar ki bir an evvel kaçabilelim. Kan son seviyeye ulaşmadan önce iç organlarda yoğunlaşır. Göğüsteki kanı mücadele, kaçış tepkisinde yeniden kol ve bacaklara göndermek gelişimle alakalı işlevlerin durmasına yol açar; iç organlar kanla beslenmeden düzgün bir şekilde çalışamazlar. Hayatta kalmak için son derece gerekli olan sindirim, emilim, boşaltım işlevlerini ve bunun yan ı sıra hücrelerin gelişimini, vücuttaki enerji rezervini sağlamak

58 AĞUSTOS 2014

gibi diğer işlevlerini durdururlar. Bu yüzden stres tepkisi gelişim sürecini engeller v e dahası vücudun hayatta kalma şansını hayati enerji rezervlerinin oluşturulmasına müdahale ederek tehlikeye atar. Vücuttaki ikinci korunma sistemi ise bağışıklık sistemidir. Bu sistem bizi bakteri ve virüs gibi nedenlerle ortaya çıkan ve derinin altında oluşan tehlikelere karşı korur. Bağışıklık sistemi harekete geçirildiğinde vücuttaki enerjinin çoğunu tüketebilir. HPA ekseni vücudu mücadele ya da kaçış tepkisine hazırladığında, böbreküstü bezi hormonları enerji rezervlerini koruyabilmek için doğrudan bağışıklık sisteminin hareketini yavaşlatırlar.

Böbreküstü bezİ sİstemİ bağışıklık sİstemİnİ neden kapatır? Afrika savanasında bir çadırda olduğu-

nuzu, bakteriler yolu ile bulaşan bir yangı geçirdiğinizi ve bu yüzden çok kötü ishal olduğunuzu düşünün. Aniden çadırın dışında hırıltılı sesler çıkaran bir aslan olduğunu fark ettiniz. Beyniniz öncelikle sizin için hangi tehdidin daha büyük olduğuna karar vermelidir. Eğer bir aslanın sizi yemesin e izin verirseniz vücudunuzdaki bakteriyi yenmenin size hiçbir faydası dokunmayacaktır. Dolayısıyla vücudunuz enfeksiyona karşı verdiğiniz mücadeleyi durdurur ve enerjinizi karşılaştığınız aslandan kaçmanız için kullanır. Hayatta kalabilmeniz için böyle yapmanız gerekmektedir. Bu nedenle, HPA eksenini kullanmanın ikinci yolu hastalıklarla yaptığınız mücadeleye müdahale etmesidir. Acil bir durumda, bilgi işlem ne kadar hızlı olursa, organizmanın hayatta kalabilme şansı da o kadar artar.


SAĞ L I K Korku Öldürür HPA sistemi ileri düzeydeki stres vakalarıyla uğraşmak için mükemmel bir mekanizmadır. Ancak bu koruma sistemi sürekli çalışmak üzere hazırlanmamıştır. Günümüz dünyasında, yaşadığımız streslerin çoğu ileri düzeyde ve somut “tehditler “ şeklinde değillerdir. Onları kolaylıkla tanımlayabilir, onlara tepki gösterebilir ve hayatımıza devam edebiliriz. Etrafımızı kişisel yaşamlarımız, işimiz ve savaş mağduru küresel toplumumuzla ilgili çözümlenemeyen bir sürü endişe sarmıştır. Böyle endişeler şu an için hayatta kalmamızı tehdit etmezler ama buna karşın, HPA eksenini harekete geçirebilirler ve bu da sürekli yüksek seviyede stres hormonu salgılamamıza neden olur. Devamlı “Hazır ol “ komutu aldığımız bir dünyada yaşıyoruz ve sayısı her gün artan araştırmalar sürekli tetikte olmamızı gerektiren yaşam tarzımızın sağlığımızı derinden etkilediğini gösteriyor. Stres olmamıza neden olan günlük yaşantımızdaki etmenler, HPA eksenimizi sürekli harekete geçiriyor ve vücudumuzu harekete hazırlıyor. İnsanların yakalandığı neredeyse tüm büyük hastalıklar kronik stres ile ilişkilidir. Zihnin ürettiği tüm toplumsal veya

kişisel kaygı, korku, endişe gibi olumsuz duyguların sürekliliği, bir “dış düşman“ a karşı enerjimizin gereksiz harcanması; Bu arada vücudun içinde gerçekleşen “iç ayaklanmalar” bastırılamadığı için; zayıf düşen bağışıklık sistemi hasta olmayı kolaylaştırmakta, iyileşmeyi ise zorlaştırmaktadır.

ZİHİN İLE BEDENİ DENGELEMEK Kişinin egosu bütün problemlerinin, bütün savaşların, bütün anlaşmazlıkların, bütün kıskançlıkların, korkunun, depresyonun kaynağıdır. Egoyu korumak sürekli bir dış düşmanla mücadele

etme nedenidir. Zihnin kölesi olmak yerine onun efendisi olabilmek için en önemli yol MEDİTASYON dur. Sadece öfke, üzüntü, korku gibi tüm duygulara neden olan düşüncelerin tanığı olarak etkilerinden özgürleşebilmek mümkündür. Bunun en kolay yolu ise Nefesinizin farkında olmaktır. Nefesiniz sizi şu anda kalmaya zorlar; bu da içsel değişimin anahtarıdır. Nefesinizin farkında olduğunuz her seferinde, kesinlikle şimdide olursunuz. Nefesinizi düşünemeyeceğinizi ve sadece farkında olabileceğinizi de anlayabilirsiniz. Bilinçli nefes, zihninizi durdurur. Ama yarı uykuda ya da bir transta olmanın ötesinde, tamamen uyanık ve fazlasıyla dinç olursunuz. Yüzeyde ve korkuya eşlik eden nefes yerine; daha derin, sakin bir nefes almanın vücuda daha fazla oksijen, enerji sağlaması da bağışıklık sistemini güçlendirici etki yaparak hastalıklardan korunmaya yardımcı olacaktır. Sağlıkla Kalın

www.2fmagazine.com 59


SAĞ L IDr. KGizem ARSLANOĞLU

Diş Hassasiyetine Karşı Neler Yapmalı?

Sıcak yaz günlerinde bir parça dondurma ya da buz gibi bir içecek sizi serinletmek yerine derin bir diş ağrısına sebep oluyorsa diş hekiminizi ziyaret etmeniz gerekiyor demektir.

A

ni ısı değişiklikleri mine tabakası zarar görmüş olan dişlerde ciddi sızlamalara sebep olabilir. Minedeki aşınmanın derecesine göre kişi ağızdan nefes alırken bile dayanılmaz ağrılarla karşı karşıya kalabilir. Vücudun en sert dokusu olan mine tabakası farklı nedenlerle aşındığında altındaki daha yumuşak olan dentin tabakası açığa çıkar. Dentindeki mikroskobik tübüller dişin canlı dokusundan gelen sinirlere 60 AĞUSTOS 2014


SAĞ L I K bağlanırlar. Çok sıcak ya da çok soğuk gibi uyaranlar dişlerde elektrik çarpması hissi gibi keskin bir ağrıya sebep olur. Kök yüzeyi açığa çıkmış olan dişlerde de ağız ortamına uygun olmayan sement tabakası hızla aşınır ve dentin dokusu ortaya çıkar. Diş hassasiyeti kişinin yeme, içme ve hatta nefes alma alışkanlıklarında değişikliklere neden olarak hayat kalitesini düşürür. Diş hassasiyetinin tedavisi için öncelikle sebebi teşhis edilmeli ve tüm hastalıklarda olduğu gibi etken ortadan kaldırılmalıdır. Dişlerdeki aşınmaların altında yatan sebep ne kadar erken teşhis edilirse tedavi de o kadar başarılı olacaktır. • Arka arkaya çok sıcak ve çok soğuk gıdaların tüketilmesi minede mikro çatlaklara sebep olur. Bu mikro çatlaklar zamanla derinleşerek minede madde kayıplarına ve hassasiyetin gittikçe artmasına sebep olurlar. • Sert bir diş fırçası kullanmak ya da dişleri sert hareketlerle fırçalamak diş fırçasına bağlı abrazyona sebep olur

ve minede geri dönüşümü olmayan aşınmalar ortaya çıkar. Dişleri fırçalarken kuvvet uygulamak dişlerin daha iyi temizleneceği anlamına gelmez, yumuşak hareketlerle dişleri ve diş dişeti birleşimlerini süpürerek gıda artıklarını temizlemek diş fıçalamanın temel mantığını oluşturur. Ara yüzeyler için ise diş ipi kullanımı yeterlidir. • Asitli gıdaların fazla tüketilmesi ve tükettikten hemen sonra diş fırçalanması asit erozyonuna sebep olur. Asitli gıdalar olarak sadece kola gibi gazlı içecekleri düşünmemek gerekir, C vitamininden zengin pek çok meyve ve sebze de asidiktir. Taze sıkılmış ya da hazır meyve suları meyvenin kendisinden daha asidik olduğu için mümkünse kendisi yenmeli, suyu içilecekse pipet kullanılarak minenin asitle temas süresi azaltılmaya çalışılmalıdır. • Reflü ve blumia gibi ağız ortamını asidikleştiren hastalıklar da dişlerin özellikle iç yüzeylerinde asit erozyonuna sebebiyet verir. Hamilelik döneminde aşırı bulantı ve kusması olan anne adaylarında da dişlerde aşınmalar görülebilir.

• Diş taşı varlığında ortaya çıkan dişeti hastalıklarında dişetleri iltihaplanarak çekilir ve açığa çıkan kök yüzeyleri hassasiyete sebep olur. • Diş sıkma ve gıcırdatma alışkanlığı dişlerin kesici ve çiğneyici yüzeylerinde ciddi madde kayıplarına ve minede çatlaklara sebep olur. Bruksizm hastalarına diş sıkma alışkanlıklarına uygun olarak yapılacak bir koruyucu plak dişlerin zarar görmesini önler. • Dişlerinde ve mevcut dolgularında kırıklar olan bireylerde bölgesel hassasiyetler ortaya çıkar. • Dişlerinde ya da açıktaki kök yüzeylerinde çürükler olan bireylerde de bölgesel hassasiyetler görülür. • Diş beyazlatma ürünlerin bilinçsiz kullanımı minede geri dönüşümü olmayan çizilmeler ve aşınmalar ortaya çıkarabilir • Yüzücülerde ya da havuzda uzun saatler geçiren bireylerde klora maruz kalınan süre nedeniyle minenin sertliğinde azalma meydana gelebilir. Bu durumda kişi bol su içmeli ve havuzdan çıktıktan sonraki ilk 2 saat içinde dişlerini fırçalamamalıdır. Diş hekimi kişinin hassasiyet şikayetinin derecesine ve sebebine göre kişiye uygun bir tedavi planı oluşturacak gerekli durumlarda hassasiyeti azaltan ürünler önerecektir. Kişinin fırçalama ve beslenme alışkanlıklarının gözden geçirilmesi hassasiyet şikayetinin sebebini kolaylıkla ortaya çıkaracaktır

www.2fmagazine.com 61


Farah’ça Tarifler

Farah ÖZÇELİKEL

farah@2fmagazine.com

Merhaba Sevgili Okurlar, Yaz aylarının en sevilen sebzelerinden biridir patlıcan. Onlarca çeşit yemeği yapılabilen bu sebze, her defasında önünüze farklı bir şekilde gelir. Uğraştırıcı ve zor olan çeşitleri yapılabileceği gibi, kolay ve pratik bir yöntemle hazırlanabilen çeşitleri de vardır. Tabi türü, cinsi de çok; dolmalık patlıcan, bostan patlıcan, kemer patlıcan vs. gibi. Tıpkı insan gibi çeşit, çeşit acısı var, tatlısı var.. Biz acı patlıcanları bir kenara bırakıp, tatlı ve lezzetli patlıcanlarla kolay ve güzel bir çeşit yapalım. Mesela Sodalı Patlıcan. Her ne kadar kızartmalardan kaçınıyor olsak da bu şekilde yaptığımızda fazla yağ emmediği için çok güzel oluyor. Bu yemeğin adı bizim evde “Patlıcan Balığı” olarak geçiyor, Deneyin neden böyle dediğimizi anlayacaksınız… Afiyet olsun, sevgiyle kalın...

PATLICAN BALIĞI MALZEMELER - 3 ADET KEMER PATLICAN - 1 YUMURTA - 1 ŞİŞE SODA - 1 ÇAY KAŞIĞI KARABİBER - YARIM ÇAY KAŞIĞI TUZ - ALDIĞI KADAR UN - KIZARTMAK İÇİN SIVI YAĞ

YAPILIŞI Patlıcanları siyah kabukları çok ince kalacak şekilde soyup, ortadan ikiye böldükten sonra uzunlamasına ince dilimler halinde kesin. Bol tuzlu suda yarım saat bekletin.Yıkayıp kuruladıktan sonra, yumurta, soda, karabiber, tuz ve un karışımından koyu boza kıvamında hazırlanan hamura batırıp arkalı önlü kızartın. Dilerseniz bu hamurla kabak, çarliston biber gibi sebzeleride kızartabilirsiniz. Üstüne dilerseniz sarımsaklı domates sosu,yoğurt kullanabilirsiniz.

62 AĞUSTOS 2014


www.2fmagazine.com 63


KAPAK KONUSU

“Sponsor” Kral

Jason SurfrApp’in ilginç yaşamını yazmak istiyorum. Jason’un soyadından da anlaşılacağı gibi adam biraz garip. Parayı kazanma şekli diğer insanlardan farklı olan Jason’ın yaptıklarını herkes yapamayabilir; gariplik de buradan geliyor. Mesela bir şirkete soyadınızı kiralamak hiç aklınıza gelmiş miydi? Jason bunu düşünmüş ve iyi de para kazanıyor.

son sayfa

Jason 2008 yılında ilk girişimini hayata geçiriyor. “IWearYourShirt” adlı girişim ile markaları temsil eden tişörtler giyip bunları da sosyal medyada paylaşan Jason, birkaç sene içerisinde girişimini milyonluk bir seviyeye getiriyor. Kim Jason’un tişörtüne reklam veriyor derseniz, birkaç örnek vereyim: Starbucks, Nissan, Pizza Hut, Bill Cosby. Jason’u başarılı yapan sadece bulduğu parlak fikirler değil tabi ki. Jason’un en büyük özelliği bulduğu fikirleri çok çabuk hayata geçirmesi. 2012 yılında Jason’un anne ve babası boşanma kararı alıyor. Annesinin soyadı değişikliği konusu gündeme geldiğinde, Jason annesine bu konu ile ilgili bir şaka yapıyor; o da boşanacağını ve soyadını satacağını söylüyor. Yaptığı, pek de komik olmayan espri, Jason’ın aklında bir ampül yakıyor. Birkaç ay sonra Jason, “BuyMyLastName” adlı açık arttırmayı başlatıyor ve soyadını bir yıl boyunca kullanması üzere bir şirkete kiralayacağını açıklıyor. Açık arttırma 24 saat içerisinde 30.000 Dolar’lık bir bedele ulaşıyor ve 30 günlük bir sürenin sonunda 45.500 Dolar’a Headsets.com, Jason’ın soyadını kiralıyor. “BuyMyLastName” adlı bu kampanya CNN, USAToday, Fox & Friends gibi medya kanallarında geniş yankı buluyor. Bir yılın sonunda Jason açık arttırmayı tekrarlıyor ve artık Jason’ın soyadının yeni sahibi 50,000 Dolar bedel ödeyen “SurfrApp”. Jason’ın girişimleri son bulmuyor. Bir kitap yazmaya karar veren Jason bu kitapta girişimcilik yolculuğunu anlatmaya karar veriyor; ama tabi ki Jason’ın tarzıyla… “SponsorMyBook” sitesini kuran Jason kitap için de sponsor toplamaya karar veriyor. Jason bu kitap için tam 200 sponsor buluyor. Yani neredeyse her sayfayı kiralamış. Sayfa sonu notu yerine her sayfada reklam mesajı var, arka kapak ve ön kapak da satılmış tabi ki. Bu durumun okuyucuya ne kadar keyif vereceğini bilemiyorum ama Jason’ın keyfi yerindedir diye tahmin ediyorum. Kitap daha baskıya girmeden Jason 75,000 Dolar’ı cebine koymuş. Kitap ise yeni yayına girdi. Henüz ben de okumadım ama Jason’ın ilginç girişimcilik yolcuğu anlatılıyor. Yaratıcılık ve tutkunuzu paraya çevirmek ile ilgili de birkaç pratik öneri var. Jason kadar olmak pek mümkün olmayabilir, ama Jason’ın hikayesinin yine de ilham verici olduğunu düşünüyorum. Sıradan hayatını ilginç fikirleri ile renklendiren Jason’ın hepimize örnek olması dileğimle…

A. Batuhan Dalcı Köşe Yazarı

66 AĞUSTOS 2014


KAPAK KONUSU

www.2fmagazine.com 67


AĞUSTOS A AĞU ĞU Ğ USSTO STTO TOS 2014 20014 011144 68 68 AĞ


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.