Stiletto April Issuu

Page 1

Nisan 2014 Say覺: 13






6


7


8


9


10


11


Nisan 2014 12


13


Alexander Kokoskeriya

32

Grunge Is Not Dead Editoryal

60

Karim Rashid

44

Ezra+Tuba Editoryal

68

İÇİNDEKİLER NİSAN 26 36 40 54 56 58 76

Street Style

Doruk Öztürk

Sinan Hızalan

Sydney Opera Binası

Renan Kaleli

Sevda Tezol

Londra - Milano - Paris

Londra Notları

Yaşanmış Hakikatler

Evrenin İşine Çomak Soktum

Burcu Aksoy

İçimdeki Yeni Renkler

Ece Çam Vintage

Kozmetik Ürünleri

136

14


İçindekiler Moda: Kombin Önerileri

88 Burcu Bülbül İtalya

144 80

Necip Baykara Venedik

108

Teoman Kumbaracıbaşı

Murat Tavlı

Sema Sesli

Röportaj

Luz Casal

Duygu Ela Erdoğan

Bir Zayıflık Anımda

Ayakkabı Çanta

Yves Saint Laurent

Marlene Dietrich

Parfümler

82 84 96 98 122 126 132 142

Röportaj

Farkında Olamadıklarımız

Röportaj

Ayakkabı Çanta Önerileri

Modacı

Zamansız Stil İkonu

Yeni Sezonun Tatlı Seksi Notaları

15


Londra'dan bildiriyor.

Sinan Hızalan Kendisi gibi karizmatik tasarımlara imza atan mimarımız!

Burcu Bülbül Gezgin ruhlu kadın...

Merve Hasman Fotoğraf makinesini konuşturan kadın...

Renan Kaleli

Aklını kullanmayı seven, ender adamlardan...

“İyi ki varsın” demenin en içten hali...

16

Burcu Aksoy Duygularını konuşturanlardan...


Helin Akyıl

"Görüyorum... Büyük kaos vesselam..."

Sevda Tezol

Necip Baykara

“Deliliğin kafasına vurmak” O’ndan geçiyor.

Seyahatleri ve fotoğrafları ile yaşamı sanata çeviren bir yetenek.

Hayatın içinden noktaları aktarıyor.

Murat Tavlı Biz O’nu Şehzade olarak kabullendik bir kere.

Cenk Erdem Dünya starları ondan sorulur...

17


YAYINCI LATA BASIN YAYIN FİLM REKLAMCILIK İTH. İHR. TİC. VE LTD. ŞTİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ (SORUMLU) Lale Antitoros ( lale@stiletto.tc ) KREATİF DİREKTÖR A. Tacettin Tırnaklı (taci@stiletto.tc) YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Bahar Susup ( bahar@stiletto.tc ) YAYIN KOORDİNATÖRÜ Duygu Ela Erdoğan (duyguela@stiletto.tc) GENEL KOORDİNATÖR Renan Kaleli ( renan@stiletto.tc ) GÖRSEL YÖNETMEN VE GRAFİK TASARIM Tuna Agçe ( tuna@stiletto.tc ) Büşra Deriş (Stajyer) FOTOĞRAF DİREKTÖRÜ Merve Hasman ( merve@stiletto.tc ) GÜZELLİK EDİTÖRÜ Gila Benezra ( gila@stiletto.tc ) MARKA YÖNETMENİ Helin Akyıl ( helin@stiletto.tc ) YAZARLAR Merve Hasman - Murat Tavlı - Renan Kaleli- Duygu Ela Erdoğan - Sevda Tezol - Sinan Hızalan - Doruk Öztürk Tevfik Urgancıoğlu - Burcu Aksoy- Burcu Bülbül - Cenk Erdem- Necip Baykara - Helin Akyıl KATKIDA BULUNANLAR Erman İştahlı- Can Gürcan- Derin Tırnaklı -Serhan Akgün -Serap Önder - Ece Çam - Seda Tatari HUKUK DANIŞMANI Av. Nilhan Antitoros MALİ MÜŞAVİR ve FİNANS MÜDÜRÜ Serra Aytaç YÖNETİM YERİ Nevvar Salih İşgören Cad. No:1/4 Daire:4 Alsancak/İZMİR Tel/Fax: 0232 421 97 62 STILETTO ABONE HİZMETLERİ Müşteri Hizmetleri : abone@stiletto.tc BASKI METRO Matbaacılık Yahya Kemal Beyatlı Cad. No. 94 BEGOS 3. Bölge Buca İZMİR Tel: 0232 290 33 11 Fax: 0232 290 33 21 DAĞITIM Dünya Süper Dağıtım Tic. San. A.Ş YAYIN TÜRÜ Yaygın Süreli Yayın BASKI TARİHİ: 1 Nisan2014 Dergide yer alan yazı ve fotoğrafların tüm hakkı STILETTO dergisine, yayınlanan ilanların sorumluluğu ise ilan sahiplerine aittir.

18


%100 ipek hal覺

www.sarkcarpet.com

19


edito 1 YAŞINA GİRDİK! İlk sayımızda, 'STILETTO'yu hayata geçirmeyi hayal etmedik, inandık! demiştim. Bugün, 1. yaşımızı haklı bir gururla kutluyoruz. İlk sayıyı hazırladığımız günler dün gibi! Heyecan, panik, telaş, mutluluk tüm duyguları bir arada yaşadık. Geçen bir yıl içinde, bu duygularımızda çok fazla değişiklik olduğunu söyleyemem. Hala telaşlı ve panik atak geçirdiğimiz günlerimiz mevcut. Ne heyecanımız azaldı, ne de mutluluğumuz. Aldığımız desteklerle adım adım büyüdük, geliştik, fazlasıyla dikkat çektik ve hedeflerimize yaklaştık. Her yeni sayıyla enerjimiz daha da arttı. Yeni sayımızı da yine aynı heyecan ve enerjiyle hazırladık. Moda çekimimiz, Erman İştahlı'nın objektifinden yansıdı. Grunge akımını mercek altına alan çekim göz kamaştırdı. Sevgili ezra+tuba, tasarım dünyalarını kendi ağızlarından anlattılar. İzmir'de yakaladığımız Teoman Kumbaracıbaşı, konser öncesi sorularımızı yanıtladı. Erkek modası denince, ülkemizde ilk akla gelen isimlerden olan Alexander Kokoskeriya'dan stil tüyoları aldık.

Genel Yayın Yönetmeni

Lale Antitoros

Yeni sezonun öne çıkan parçaları, aksesuarlar, ayakkabı ve çantalar, mücevher, seyahat, rota, röportajlar, dekorasyon detayları derken yine dopdolu, rengarenk ve yaşamın içinden notlarla hazırladık 1. Yaş sayımızı! Başta okuyucularımız olmak üzere tüm yazarlarımıza, müşterilerimize, büyük bir özveriyle çalışan sevgili ekibime ve destek veren herkese çok teşekkürler!

Sevgilerimle,

20


justin alexdra

21


EDA İŞBİLİR Stylist Hayat boyu en istediğim şeylerden biri sabah işe koşarak gitmekti. Avukatlıktan stilistliğe yaptıgım hızlı geçiş ile hayallerimin tam ortasına düştüğümü söyleyebilirim. ROOM'da çalışıyorum; aynı zamanda büyük bir aşkla kendi çekimlerime devam ediyorum. İste benim peri masalım kesinlikle bu.

KATKIDA BULUNANLAR

NİSA KÖSE Make-up Artist

22

1986 yılında İstanbul'da doğan Nisa Köse, Karadeniz Teknik Üniversitesinden makine teknikeri olarak mezun olmuş, 2 yıl gibi bir süre kendi mesleğini yapmıştır. Akabinde bu meslek onu tatmin etmemiş farklı bi çok sektörde kendini denemiş lakin bir türlü kendini memnun edememiştir. Ve sonunda Hamiyet Akpınar ile birleşen yollarıyla aradığı mesleği bulduğuna inanmıştır. Bir senedir bu yolda Hamiyet Akpınar'ın asistanlığını yaparak mesleğin inceliklerini öğrenmeye devam etmektedir. Bunun yanı sıra , bir süredir kendi işlerinde de makyaj yapmaya başlamıştır.

ERMAN İŞTAHLI Fotoğrafçı (Studio Plus) Güzel sesli yüce kadınların müziğiyle beslenip, sanat dolu işler yapmak isteğiyle dolu bir Studio Plus fotoğrafçısıyım! İşime aşığım. Barış ve sanat dolu bir dünya diliyorum.

ECE GÜRLÜ Fotoğrafçı 2012'de Yıldız Teknik Üniversitesi Fotoğraf ve Video bölümünden mezun oldum, 25 yaşındayım. Birkaç yıldır rüyalarımı çalışmalarımda kullanmak için not ediyorum, bu da manipulasyona daha çok ağırlık vermeme sebep oluyor. İlgi alanım moda fotoğrafı olduğu için manipulasyon ile mümkün olduğu kadar birleştirmeye çalışıyorum. Çalışmalarımı www.ecegurlu.com'da biriktiriyorum.

TALAT KIVRAK Hair Stylist Adım Talat Kıvrak genel olarak işkolik biriyim. Kahve içmeyi çok severim. Başucu kitabım Krishna Prem'in Kozmik Şaka adlı kitabıdır ve no21 hairdesigner studio da saç tasarımcısı olarak yer almaktayım.


23


Not Defteri

Güzelliği

NOTE Edin!

İsmi ile özel, ilk ve tek, benzersiz, rakipsiz, yatırım ve AR-GE açısından güçlü, kampanya sözcüsü açısından selektif bir renkli kozmetik markası olan NOTE, sınırsız renkleriyle ve ürünleriyle kadınların iç dünyalarını yansıtıyor. Günlük yaşamın sadeliğini, şıklığın ve zarafetin renklerini de bulabileceğiniz geniş ürün yelpazesine sahip olan marka, siyah ve düz hatlı ürün ambalajları ile her kadının çantasında özenle taşımak isteyeceği şık aksesuarlar niteliğinde.

Sperry Top Sider Yaza Hazır!

İnovatif ürünleri ve trend yaratan ayakkabı modelleriyle tanınan Sperry Top Sider; yepyeni ve renkli ilkbahar - yaz koleksiyonu ile ayakkabı modasında bir adım öne geçiyor. Sperry Top Sider; kadınlarda espadril, geyik derisi, kanvas ve keten; erkeklerde ise altın kaplama bağcık, geyik derisi, keten ayakkabıları ve terlikleri kapsayan farklı modellerle yaza merhaba diyor.

Pantone’nin

rengarenk kupaları

Bilstore’da!

Dünyanın en ünlü markalarına ev sahipliği yapan Bilstore, renk otoritesi Pantone'nin ikonik tasarımlar arasında yerini almış kupalarıyla kahve ve çay molalarınızı daha renkli hale getirmeyi amaçlıyor. Renkler konusunda çok düşünen ve bu düşünce akışını ürünlerine yansıtan sıra dışı bir marka olarak dikkat çeken Pantone, yepyeni renklere sahip kupalarıyla Bilstore mağazalarında yerini aldı.

24


25


Not Defteri

ŞARK HALI’DAN

SİHİRLİ RENKLER

İpek Halı ve el dokuma halıları ile ünlü Şark Halı markası, yurtdışından yepyeni bir halı koleksiyonu ile farklı bir tarz sunuyor… Çok renkli, ipek parlaklığında yün ve pamuk karışımı Over Dye Halılar, doğanın sihirli renkleriyle evinizde farklı bir dünya yaratmak için tasarlandı. İthal edilen ve ipek halı parlaklığına sahip olan halıların renk oyunları, evinizi şık ve farklı bir mekana çevirirken, size her açıdan farklı renkler sunacak. Modern ya da klasik mobilyalarınız ile dilediğiniz tarzda kullanabileceğiniz Over Dye Halılar, bir köşesinden pembe gözükürken, diğer köşeden size farklı bir renkle göz kırparak, doğanın sihirli renklerine şahit olmanızı sağlayacak.

Kiehl’s

Aromatic Blends

Sürdürülebilir kaynak ve doğal içerikler kullanılarak, en son bilim ve teknolojiden yararlanılarak yaratılan ilham verici kokular; eczane geçmişimizin bize kattığı en büyük ayrıcalıklardan. Aromatic Blends serisi; saf ve doğal kokularıyla sizi dünyanın bir ucundan diğer ucuna egzotik ve doğal kokuları keşfedeceğiniz eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor. Fransa'nın Grasse bölgesindeki çiftliklerde yetiştirilen doğal ve taze güllerin taç yapraklarından elde edilen saf gül kokusu; Brezilya'ya özgü Patçuli bitkisinin ferah ve odunsu esansıyla buluşuyor. Sıra dışı ve sürprizlerle dolu bu koku, sıcak dokusuyla sizi sarmalarken, canlı ve ferah aromasıyla duyularınızı harekete geçiriyor ve onlara eşsiz bir parfüm deneyimi yaşatıyor.

Yenilenen Molton Brown koleksiyonları ile cildiniz bahara hazır! Dünyanın birçok farklı bölgesinden elde ettiği egzotik bitki esanslarını ve yağları, 40 yıla yayılan tecrübesi ile harmanlayarak yaşamı daha keyifli ve ayrıcalıklı kılan birbirinden özel ürünlere dönüştüren Molton Brown, yenilenen koleksiyonları ile komple bir bakım sunarak cildinizi bahara hazırlıyor. 70'den fazla ülkeden titizlikle seçilen dünyanın en özel 31 içeriği ile zenginleştirilen Molton Brown ürünleri ile cildiniz canlı, sıkı ve ışıltılı görünümü ile bahara merhaba diyor.

26


27


street style Londra EKLEKTİK STİLLERE SAHNE OLAN LONDRA SOKAKLARI, BAHARIN GELİŞİYLE DAHA DA RENKLENİYOR.

28


PROVIDING GUESTS AND

LOCAL RESIDENTS WITH AN

ALPINE INSPIRED SOLUTION FOR A NATURAL &

VITAL LIFESTYLE FACIALS. MASSAGE. FITNESS

MİSAFİRLERİMİZE DOĞAL VE CAPCANLI BİR HAYAT İÇİN

ALPLER’DEN İLHAM

ALAN BİR ÇÖZÜM SUNMAK YÜZ BAKIMLARI. MASAJ. FITNESS

Pürovel Spa & Sport Swissôtel The Bosphorus, Istanbul Bayıldım Cad. No.2 Maçka, Beşiktaş, 34357 Istanbul, Turkey Tel: (+90) 212 326 2990 Fax: (+90) 212 326 2998 purovel.istanbul@swissotel.com www.purovel.com/istanbul

29


street style MİLANO MODA HAFTALARININ ARDINDAN, FASHİONİSTALAR YEPYENİ TRENDLERİ STİLLERİYLE BÜTÜNLEŞTİRMEYİ BAŞARMIŞ.

30


31


street style PARİS ŞEHRE EN YAKIŞAN MEVSİMİN ENERJİSİ, PARİSLİ MODA TUTKUNLARINA DA İLHAM VERİYOR.

32


33


Röportaj

Türkiye’de erkek modası denildiğinde ilk akla gelen isim Röportaj: Lale Antitoros

32 34


A

LEXANDER

KOKOSKERİYA

-Ülkemizde erkek ve moda dendiğinde ilk siz geliyorsunuz akla. Nasıl gelişti Türkiye’deki bu süreç?

-Styling yaptığınız bir çok işte rakipsiz olduğunuzu görüyoruz. Nedir bunun sırrı?

Dünyaca ünlü French Connection markasının Boston ve New York ofislerinde fashion merchandiser olarak çalıştıktan sonra İstanbul'a geldim ve çeşitli tekstil firmalarda çalıştıktan sonra dergi ve moda sektörüne 7 sene önce ilk adımımı attım. Türkiye'deki tüm dergilere erkek ve bazen kadın moda çekimleri, ünlü kapak ve röportaj çekimleri yaptım ve zaman zaman yapmaya devam ediyorum. Bununla beraber bir çok sanatçı ile stil danışmanlığı sürdürüyorum ve bir çok markanın kampanya çekimlerinde bulunmaktayım.

Gece-gündüz çalışarak ve daha önce yapılmamış işlere imza atmayı doğru bulduğum için diğerlerden bir farkım olduğunu düşünüyorum. Moda dünyasında ne kadar orij inalsiniz o kadar çok kalıcısınız.

Zaman zaman İstanbul Moda Haftası'nda da kreatif ve stylist olarak belli tasarımcılarla iş birliği içindeyim. Arada gazete ve haftalık yayınlara stil yazarlığı da yapıyorum. Geçen sene arkadaşlarımla erkek stil ve moda üzerine online www. adamintown.com diye bir dergi açtık ve özelikle bu platformda erkek modasını taçlandırıyoruz. Bunun dışında tabii ki araştırma ve sürekli dünya moda ve stili takip etmekle, gelişmeye devam ediyor herşey.

-Okuyucularımız için styling tam anlamıyla nedir diye sorsam? Çünkü bugünlerde herkes(!) styling yapıyor. Herşey belli bir konsepti oluşturmaktan başlar... Daha sonra çıplak bir beden alıp moda yardımıyla ona yeni bir kişilik ve stil yaratmaya başlıyorsunuz. Styling yaparken moda tarihini ve özelikle günümüzün trendleri bilmek çok önemli. Bununla beraber, insan anatomisinin proporsyönel tarafları ve insan teninin renk uyumlarını da bilmek çok önemli. -Peki herkes styling yapabilir mi sizce? Herkes kombin yapabilir fakat styling yapmak başlı başına bir moda sanatı. Ciddi bir sanat ve moda tarihi birikimi, doğuştan gelen stil

gustosu ve geniş bir portfolyoya sahip olmanız gerek. Bu durumda zaten moda editörü oluyorsun. Styling moda editörlüğün önemli bir parçasıdır. -Neden yalnızca erkek modasıyla ilgilendiniz? Kadın modasına dokunmak gibi bir projeniz var mı? Genel olarak erkek modasını severim çünkü erkek anatomisi her zaman daha güçlü ve daha karizmatik bir silüet olmuştur. Ayrıca kadın moda dünyasında neredeyse yapılmayan ve çekilmeyen konsept kalmamıştır. Bu arada zaman zaman kadın moda ve stile de çekimlerle yer veriyorum. -Türk erkeklerinin tarzı hakkında neler düşünüyorsunuz? Türk erkeklerin belli bir tarzı yok diyebilirim. Daha çok sokak bir tarz var. Dergi ve bloglardan son zamanlarda biraz takip etmeye başladılar. Genelde fotbolcu, popçu veya en yakın arkadaşların tarzlarına özenerek alışverişler yapılır. Zaten alışverişleri de çoğu zamanlarda anneleri, kardeşleri, eşleri veya sevgilileri yapar. Stil yaratma konusunda erkeklerde belli bir bireyselcilik neredeyse yok.

35


Röportaj -Stil sahibi olmak için neler yapılmalı? Bununla ilgili birkaç tüyo verebilir misiniz? Herşey sağlıklı beslenme, spor ve doğru stil ve moda ipuçlarından geçer. Stil sahibi olmak istiyorsanız kendinizle barışık olup bir birey olarak toplum içinde hareket etmeniz gerek. Moda dünyasına çok kaptırıp yanlışları yapmamak için kendi kişiliğinize uygun bir stil bulmanız şart. Senede iki defa gardırobunuzu açıp baştan düzenleyeceksiniz. Yaşadığınız şehrin ve dünyanın en önemli dergi ve bloglarını takip edeceksiniz. Moda ve tekstil dünyasından mevsimlik değil, zamansız parçaları seçeceksiniz. Moda fast-food gibi çabuk tüketilir fakat stiliniz hep kalmaya devam eder. -Siz tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Benim tarzım 'durum stili' oluyor genelde. Dışarıya çıkarken nereye gidersem gideyim, o yerin formatı neyse ona göre kombinimi oluştururum. Tabii ki gündüz daha rahat ve pratik parçaları seçiyorum fakat gece olunca işler değişir ve asıl giyinme, kuşanma ve aynaya bakma vakti o vakittir. -Aynı zamanda başarılı da bir moda editörüsünüz. Moda editörlüğü biraz karışık bir kavram demişsiniz. Nedir sebepleri? Moda editörü belli bir dergi grubuna veya bağımsız bir mecra için editoryel moda çekimleri organize eden ve stylingini yapan kişidir. Moda ve stil konusunda tüm bilgilere sahiptir. Aynı zamanda bir stil yazarı ve eliştermenidir. Styling moda editörlüğün bir parçasıdır. -Son olarak “Adam in Town”ın hikayesini alabilir miyiz sizden? Hızla gelişen teknolojik ve sosyal medya çağımızda, doğru stil ve moda bilgileriyle beraber değişik ve orij inal çekimlerin de paylaşılabileceği bir ortam yaratmak istedik açıkçası. Özelikle Türkiye'de erkek moda ve stil mecraların zayıf olduğu bir ortamda, profesyonel ve önemli bir ekiple bir senedir çalışıyoruz. Online olduğu için sadece İstanbul değil, tüm iller ve dünyadan da fazlasıyla moda ve stil takipçilerin uğradığı, şehirli erkek, moda ve stil platformudur www.adamintown.com . Şehir içinde ve dünyada moda ve stil adına olan-biten her şeyi bu dergimizde bulmak mümkün. Yeri gelmişken bizi başından beri destekleyen tüm yazarlarlarımıza ve moda ekiplerimize tekrar teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca ortak kurucuma ve genel yayın yönetmeni Oben Budak, yazı işleri ve sosyal medya direktörümüz Ayşegüş Şener, reklam ve koordinatör Engin İnan ve tabii ki grafik ve fotoğraf editörü Aziz Akçakıl'a sonsuz teşekkürler.

36 34


37


Londra Notları

YAsaSIN BAHAR

Yüzüm artık gülüyor, bahar geldi. Aşağı yukarı artık her gün, güneşin sıcak yüzünü görebiliyoruz Londra’da. Bu ayın Paskalya’ya denk gelmesiyle okullarda uzun bir tatil donemi başlıyor, mesela bizim okulumuz üç buçuk hafta tatil. Tabii Nisan ayı demek açık havada geçirilecek aktivitelerde artış demek. Çiçek fuarları, Hıdırellez kutlamaları, Paskalya yumurtası aktiviteleri demek ve bunların hepsi açık havada kutlanacak. 38

Gerçi Londralı'ları hava şartları pek etkilemese de parklarda, bahçelerde daha çok insan görüyorum artık. Park, bahçe demişken bu sabah, her sabahki beş km. parkurumu koşarken ne kadar şanslı olduğumu bir kez daha hissettim. Tepemden geçen uçak gürültüsü dışında bir huzurun ortasındayım. Tamamen yeşilliklerle çevrilmiş durumdayım. Thames nehri bir yanımda, yeşil alan diğer yanımda, Kew Gardens'tan

kaçmış, yeşil papağanlar ağaç dallarında, koşuyorum her sabah. Köpeklerini sabah yürüyüşüne çıkarmış kişilerle selamlaşıyorum, herkes birbirine günaydın diyor. Türkiye'deki bu yeşil alan tartışmaları devam ederken ve ben de tabiatın huzuru ile sarmalanmışken, aklıma Londra'daki yeşil alan büyüklüklerini öğrenmek düşüverdi. Hemen google'dan yardım istedim. Çok kabaca bakın neler buldum;


The Royal Parks (Kraliyet Parkları) tam 8 adet, bunlar Kraliyet Ailesi'nin sahip olduğu fakat halkın kullanımına açık parklar. Devlet bakımlarını sağlıyor, park yönetimi ek gelir sağlayabilmek için, çeşitli aktiviteler düzenliyor, konserler, fuarlar, catering hizmetleri vs gibi. Richmond Park'ın içinde özgürce dolaşan 650 adet geyik bulunuyor. Burada sıraladığım parklar dışında, yüzlerce yeşil alan ve botanik bahçesi var. Aşağı yukarı hepsinde spor faaliyetleri için futbol ve rugby kaleleri, koşu parkurları, bisiklet yolları vs var. Londra'da bir şey dikkatinizi çekebilir, alışveriş merkezi pek yok, bu kültüre çok alışık değiller. Geçen senelerde Westfield isminde bir yer yapıldı. Avrupa'nın en büyük AVM'si imiş. Ama inanın en çok turistler kullanıyor. İngilizler açık havada olmaya o kadar alışlık ki, kendini kapalı mekana sokmak istemiyor, haklı olarak. Sokaklar, parklar tertemiz, yağmurun altında saatlerce yürüseniz, çamur olmadan eve gidebilirsiniz.

Hyde Park - 350 dönüm The Regent’s park - 395 dönüm Greenwich Park - 183 dönüm Bushy Park (Hampton Court Sarayı'nın kuzeyinde kalan park) 1099 dönüm Richmond Park - 2500 dönüm Kensington Garden's - 242 dönüm (Hyde Park'ın hemen yanında yer alıyor) St. Jame’s Park - 58 dönüm Green Park - 40 dönüm

Bu arada, evimin hemen yanında Kew Gardens var ki, Londra'ya gelenlerin görmeden gitmemesi gereken bir güzellik. Kraliyet'e ait Botanik bahçesi, burayı daha önceki yazılarımda anlatmıştım. Dünyanın dört bir yanından getirilmiş ağaçlar, çiçekler, fidanlar. Ve bütün bu güzellikler, İngilizlere özgü bahçe düzenlemesi ile birleşmiş, tam bir görsel ziyafet, tam olarak 300 dönüm. İçinde yürüyüş parkuru, kafeler, çocuklar için oyun parkı var. Londra'yı alışverişle eş tutanlar çok yanılıyor; etrafınıza ba-

kın, güzellikleri kaçırmayın. Bu doğa her yerde yok. Küçük bir not; Günde 10'un üzerinde uçak kalkıyor Türkiye'den Londra'ya. Kimi iş, kimi ziyaret amaçlı bu seyahatlerin. Bu sebepledir ki, etkinlikler sayfası çok önemli. Kendi ülkemizde görme fırsatı bulamayacağımız aktiviteleri size ulaştırmaya çalışıyorum, unutmayın; konser biletleri kesinlikle önceden alınmalı. Son olarak, sevgili dergi ekibimin yıldönümünü kutluyorum. Hep birlikte nice senelere.

39


Londra Notları

Nisan Ayında Londra’da neler var, bir göz atalım:

Oxford - Cambridge Kayık Yarışları

Trafalgar Meydani St. George Günü Kutlamaları Trafalgar Meydanı, 21 Nisan'da St. George günü etkinlikleri sebebiyle harika bir festivale ev sahipliği yapacak. Müzik geçit töreni, çocuklar için aktiviteler ve tabii ki yiyecek stantları sizleri bekliyor. St. George aslında 23 Nisan'dır ve Hıdırellez'in İngiliz versiyonu olarak düşünebilirsiniz.

The O2

Royal Albert Hall Alison Moyet

3 Nisan

James Blunt

19 Nisan

Gary Barlow

22 Nisan

RHS Londra Bitki Fuarı

40

6 Nisan'da Thames nehrinde gerçekleşecek olan yarış, Mortlake'ten başlayıp Putney'de bitecek.

Justin Timberlake

1-2 Nisan

Boy George

3 Nisan

Backstreet Boys

4 Nisan

Gary Barlow

5-6 Nisan

1-2 Nisan

Hammersmith Apollo Konserleri Foreigner 12 Nisan Adam Ant

19 Nisan

Kenny G

22 Nisan

RHS Londra Orkit ve Botanik Sanati Fuarı

11-12 Nisan


Mutlaka Denemeniz Gereken Lezzetler:

The River Cafe Öğle yemeği için ideal, ister iş, ister keyif yemeği olsun, kendinizi bu lezzetlerden mahrum bırakmayın. Fulham/Hammersmith'de yer alıyor. Sezonluk Akdeniz yemekleri yiyebilirsiniz.

STK Strand'da yer alan restoran, etin adresi aynı zamanda. Eğer akşam ikinci oturumda yer ayırttıysanız ve hafta sonuysa kendinizi gece kulübüne ve dansa hazırlayın.

The Square Genel anlamda ağır bir havası var, o yüzden iş yemekleriniz için düşünmeden yer ayırtabilirsiniz. Mayfair'de yer alıyor ve Fransız mutfağı.

Chiltern Firehouse Marylebone St.'de bulunan restoranın modern Amerikan menüsü var.

Ember Yard İspanyol ve İtalyan usulü Tapas. Oxford St.'e yakın.

Hai Polloi Sezonluk İngiliz menüsü var. Shoreditch'te Ace otelin içinde yer alıyor.

Doruk Ozturk 41


Mimari / Dekorasyon

SiDNEY OPERA BU SAYIDA SİZLERE, ÇOK UZUN ZAMAN ÖNCE DAHA İLK FOTOĞRAFINI GÖRDÜĞÜMDE DUYDUĞUM HEYECANI ANLATACAĞIM, SİDNEY OPERA BİNASINDAN BAHSEDECEĞIM.

40 42


A

vustralya, gittiğim bir yer değil. Hatta bir kangurusu, bir de birkaç şeyi haricinde pek bildiğim bir yer dahi değil. Ancak pek çoğumuz, geneli hakkında bilgiye sahibiz Avustralya hakkında. Avustralya güney yarım kürede, Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus arasında yer almaktadır. Bununla birlikte çok ender rastlanan bir durumu da geçerlidir, Avustralya tüm bir kıtayı kaplayan tek ülkedir yani bu, şu anlama da gelmektedir, hiçbir ülke ile bir kara sınırı da yoktur. Başkenti Canberra, en büyük şehri ise Sidney'dir. Toplam nüfusu ise yaklaşık 20 milyon civarındadır. Bu iki büyük şehirden Sidney, 3.5 milyon nüfusa sahiptir. Sidney Opera Binası'nın yapımına 1959 yılında başlanmıştır. Bu yapıt gel zaman, git zaman 20.yy yapıları

arasında şöhret sahibi olmuş ve Sidney'in de sembolü haline gelmiştir. Ünlü Danimarkalı mimar Joern Utzan tarafından yapılan bina, Pritzer mimarlık ödülü gibi çok prestij li bir ödülü de mimarına kazandırmıştır. Yapıt o kadar muhteşemdir ki, gerçekten etkilenmemek mümkün değildir. Bu etkileyici güzellik hiç zaman kaybetmeden, yetkililer tarafından dünya kültür mirası yapıtları arasına katılmıştır. Mimarının yaptığı açıklamalara göre, mimar binayı tasarlarken Sidney'in eşsiz limanında duran, müthiş, devasa yelkenli teknelerden esinlenmiştir. Daha sonra da Mesika'da gördüğü Maya ve Aztek tapınaklarından ilham aldığını söylemektedir.

43


Mimari / Dekorasyon İnşaat 3 ana etabın bir arada başlaması ile birlikte, 1959 yılında start almış ve inşaat 14 sene sonra bitirilebilmiştir. Binanın yapımına başlandığında, hesaplanmış bitiş tarihi yaklaşık 4 yıl idi. Ancak planlanan gerçekleşemedi. Artı 10 yıl daha süren yapım aşaması, maliyet olarak planlanan 7 milyon doların üzerine, 93 milyon dolar daha ek olarak, 100 milyon dolar gibi korkunç bir paraya bitirilebildi. Harcanan bu büyük para, kesimlerin iki uca ayrılarak, tartışmalar ve şiddet olaylarının içine gömüldü gitti. Bina Sidney limanının yanında, koloninin ilk valisinin adını, Aborj'in arkadaşından alan

Bennelong noktasına kurulmuştur. Sanki hiç bu olanlar sorun değilmiş gibi, zorla da olsa ilerleyen proje, yapım aşamasında yelkenlerinin (elips parabolitler) orij inaline uygun yapılmasının imkansızlığının anlaşılması üzerine, bu zor dönemde tasarımında değişikliğe gidilmesine karar verildi. Opera Binası'nın ölçüsü, 183 metre uzunluk ve 118 metre genişlik olmak üzere büyük bir alanı, yani 1.8 hektarlık alanı kaplar. Çatı iskeleti 161 ton gibi müthiş bir ağırlığa sa-

44

hiptir. Bina dünyadaki en büyük tiyatro perdelerine sahiptir. Binada 5 farklı gösteri salonu bulunmaktadır. Bir sineması, iki restoranı bulunmaktadır. Opera salonu 1550, konser salonu ise 2700 kişi kapasiteye sahip olarak inşa edilmiştir. Opera binası 5 salondan oluşur. Bunlar 2700 koltuklu konser salonu, 1550 kişilik opera salonu, 398 koltuklu playhouse, 364 koltuklu studio theatre, 544 koltuklu drama salonudur. Yapı içinde 5 prova stüdyosu, 60 tane soyunma odası, 4 lokanta, 6 bar ve çok sayıda

hatıra eşya satan dükkanı vardır. 25.000 kişilik bir şehrin tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak kadar elektrik kapasitesine de sahiptir. Bu devasa ve tasarımda ünlü yapı, tüm asaleti ile olduğu yerde, her sene kendisini ziyarete gelen turistleri ağırlamaya devam etmektedir. Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere. Sevgiler.


KREM &

Medium Urban $595

AHŞAP

Decorative $42

Işığı yansıtan krem ve beyaz tonlarının, sıcaklık veren masif ahşapla kusursuz uyumu göz dolduruyor.

Mudo 580TL

Recollections $483

Zara Home 119TL

İder 220 tl

Yastık by Rıfat Özbek

FATİHKIRAL Barbara Barry Puf 5.500TL

Fuga Tay

45


44 46

Karim Rashid


TASARIM DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİR K A R I M

R A S H I D

OBJELERİN DUYGUSAL YÖNDEN, FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK OLARAK BİZİMLE İLİŞKİSİ VARDIR, OBJELER DAVRANIŞLARIMIZIN DEĞİŞİMİNDE ROL OYNAR. YAŞAMA ŞEKLİMİZİ, ETKİLEŞİMLERİMİZİ, İŞ YAPMA TARZIMIZI BELİRLER. YANİ OBJELERİMİZİ DEĞİŞTİRİRSEK, HAYATIMIZI DEĞİŞTİRİRİZ. YAŞADIĞIMIZ MEKANI DEĞİŞTİRİRSEK, TOPLUMSAL DAVRANIŞ BİÇİMLERİMİZİ DEĞİŞTİRİRİZ. TASARIM YOLUYLA DÜNYAYI GÜZELLEŞTİRİR VE EKOLOJİK OLARAK ONU DAHA İYİ BİR YER HALİNE GETİRİRİZ.

45 47


Oldukça değişik alanlarda tasarımlar yapıyorsunuz. Yaptığınız tasarımları düşündüğünüzde size sıcak gelen, keyif veren, tercih ettiğiniz bir alan var mı? Favori söylemlerinden biri "Asla tek bir alana yönelme"dir. Warholian fabrika konseptini, tüm dallarında hareket imkanı olan geniş sanat alanlarını seviyorum. Kendime; çalışmalarımın geniş bir alanda, fiziksel yaşamımızın ve kültürel şekillenmenin her yönü ile temas içinde olacağına dair söz verdim. Yani bu bir kaşık veya bina olabilir, tüm yapı/üretim dünyasına karşı tutkuluyum.

2005 Design Plus ödülünü kazanan Morphescape yemek setini İstanbul’dan esinlenerek tasarladınız. Tasarımda İstanbul ilham veren bir şehir diyebilir miyiz? İstanbul'un enerjisi ilham veriyor. İstanbul'un görkemli hayatını ve masanın üstünde dans eden güzel insanlarından, doğunun batıyla buluştuğu karışımını, İslam'ın modernliğini, karmaşa içindeki kendi düzenini, eşsizliğini, klasik biçime uyan mimarisinin çağdaş ve genç bir kültürle buluşmasını ve gereğinden fazla çeşitli yemeklerin egzotik tadını seviyorum. Bu kentin enerjisi gerçekten çok kuvvetli bir ilham. Ayrıca ekonomi ve dizayn farkındalığı hızla gelişiyor. Tasarım başa çıkılamayacak bir ticaret formu. İstanbul'daki değişimlerden ve yeni projelerden oldukça etkilendim.

Tasarımlarınızda hangi unsuru çoğunlukla tercih ediyorsunuz? Ulaşılabilirliğini. Tasarım sonuç olarak genel bir konu ve herkes tasarıma ilgi duyar. Daha önce sadece marjinal ve seçkinci bir konuydu. Demokratik (ulaşılabilir) tasarım, evrensel tasarım (herkes için tasarım), sürdürülebilir tasarım ve dijital olarak esinlenilmiş tasarımdaki (teknoloji) daha fazla odak ve hareket, daha iyi insan davranışlarını artırmak için yeni dil ve performanslar yaratır. Bence her şey giderek daha modern, daha teknolojik, daha işlevsel ve estetik hale gelecek. Dünyayı güzelleştirmeliyiz. Tasarım, "Güzelliğin ve daha iyi insan" deneyimlerinin işidir.

48


"

Beyaz ve pembe kıyafetler

"

benim tarzım

Tasarımcılar genellikle siyah giyinmeyi tercih ederken siz karşımıza daha çok beyaz ve pembe renklerle çıkıyorsunuz, bunun bir nedeni var mı?

Ben bilhassa siyah giymiyorum çünkü siyah dizayn yapanın, mimarın ve şehirlinin bir üniforması. Milenyumdan beri neredeyse her gün beyaz giydim. (Belki gençliğimde her 3 günde bir) Beyaz ve pembe kıyafetler 'kişiliğim' olduğu kadar, benim her zaman giydiğim tarzdır da. Kandırmaca yok. Bu benim. Eğer bir tarz olarak tanımlamam gerekirse, gelecekçiliğe dayanan bir şeyle tanımlarım; kumaşlarımın yüksek teknoloji ürünü olduğu, kıyafetlerimin minimal ama çok kullanışlı olduğu. Yaşadığım zamanı yansıtan bir şekilde giyinmeyi seviyorum, nostaljik bir şey yok.

Sizce tasarım dünyayı değiştirmenin aracı olabilir mi?

Objeler deneyimin yansımasıdır. Objelerin duygusal yönden, fiziksel ve psikolojik olarak bizimle ilişkisi vardır, objeler davranışlarımızın işlemesinde rol oynar. Yaşama şeklimizi, etkileşimlerimizi, iş yapma tarzımızı belirler. Yani objelerimizi değiştirirsek, hayatımızı değiştiririz. Yaşadığımız mekanı değiştirirsek, toplumsal davranış biçimlerimizi değiştiririz. Tasarım yoluyla dünyayı güzelleştirir ve ekolojik olarak onu daha iyi bir yer haline getiririz. Objeleri stres giderici olarak geliştirmeye çalışıyorum, -beğeni getiren nesneler, yük değil- etkinlikleri sadeleştiren ve sorumluluğumuzu ve güzelliğimizi arttıran objeler. Objeleri ve alanları yaşama göre tasarlarım. Hayatlarımız güzelliği, konforu, lüksü, performansı, ustalığı ve kullanışlılığı kusursuzca beraber deneyimlediğimizde keyifli olur. Katkılarından dolayı all design' a teşekkür ederiz.

49


Güney Fransa’nın romantik rüzgarı:

PROVENCE STİL Hayalinizdeki ev deyince aklınıza, büyük iç açıcı pencereler, geniş adalı bir mutfak, açık renk masif ahşap mobilyalar, ferforje ve cam objeler, sade düz fon perdeler, tüller, aynalar ve pastel renkler geliyorsa Provence tarz tam size göre! Hazırlayan: Bahar Susup

50


Stilinin karakteristik özelliklerini zarif ancak aynı zamanda rahat ve samimi bir tarzdan alan Provence, tamamiyle bir güney Fransız stili! Yaz, kış modası asla geçmeycek olan, evlerimize romantik ve nostalj ik bir kır evi havası vererek, sıcak bir görünüm de veriyor. Provence, stilin doğum yeri olan Güney Fransa'nın kıyıları, Akdeniz esintileri ve uçsuz bucaksız lavanta tarlalarından ilham alıyor. Doğal dokulu kumaşlar, patine, mat ve natürel görünümlü cilalanmış mobilyalar, açık ve ışığı yansıtan renkler stilin başlıca özelliklerini oluşturuyor. Geniş, yüksek tavanlı ve aydınlık mekanların daha uygun olduğu stilde, zemin masif ahşap ve koyu olmayan rabıtalar, halı kullanmaktansa uygun renklerde kilimler mekana sıcaklık katıyor. Görkemli aydınlatmaların kullanılması, doğal taşlardan yapılmış şömine de, stile uygun detaylar arasında yer alıyor. Rahat, rustik, aynı zamanda natüralist havayı koruyan renkler ve mobilyaların kullanımında beyaz başrolde olsa da, uçuk tonlardaki mavi, toz pembe, açık sarı ve lavanta renkleri krem rengiyle kombine edilebilir. Bu stilde yemek odası evin ana merkezidir. Fransız kır tarzını yansıtan ince dokulu örtüler, meşe veya çamdan yapılmış yemek masası, aksesuar olarak bembeyaz poselenler, minimalist vazolar, abartılı olmayan şamdan ve lavantalar stil tamamlayıcıları olarak karşımıza çıkıyor. Asıl aydınlatma kaynağımızın güneş olduğu bu stilde, kalın perdeler ve sofistike tüller yerine ince dokulu, ışığı geçiren doğal kumaşlar tercih etmeniz yerinde olacaktır. Yatak odasında ve salonda kullanılan avize ve aplikler olabildiğince yalın ve sade detaylar içermelidir. Ferforje detaylı büyük aynalar da ışığı yansıtma konusunda en şık destekçiniz olacaktır.

51


Eskitme boyamalar ve antikaların da yer aldığı Provence tarzında abartılı hiçbir detaya yer yok. Eski eşyalarınızı stile uygun şekilde tekrar değerlendirerek kullanabilirsiniz. Özellikle eski örtüler, perdeler, sandıklar ve geniş sehpalar işinize yarayabilir. Minimalist, aydınlık, pastel ve yalın bir tarz Güney Fransa'nın samimi ve huzurlu havasını bu ilkbaharda evimize taşıyor.

52


BİR ANLATIM... Evlenmek isterdim, Süper bir düğünüm olsun, Bembeyaz, sırtı açık bir gelinliğim olsun, Annem sevincinden ağlasın diye! Kıvırcık saçlı bir kız çocuğum olsun, Ve bana anneler gününde Çarpık çurpuk yazısıyla Okulda yaptıkları kartı getirsin diye Geceleri gök gürleyip fırtına çıktığında Korkarak yastığıma sarılmayayım diye Sevdiğim erkek bana: Canım karıcığım desin diye... Artık yemek yapmayı öğreneyim, Devamlı yumurta ve makarna pişirmeyeyim diye...

AMA EVLENMİYORUM: Sevdiğim erkeğin Kirli iç çamaşırları, Lavobodaki sakal artıkları, Kaprisleri, küfürleri, Vurdumduymazlıkları ve yalanları arasında Onu neden sevdiğimi unutmayayım diye... İşin içine Para ve çıkar hesapları girdiği zaman, büyük aşkların Nasıl küçüldüğünü görmeyeyim diye! Aldatılmanın dayanılmaz hafifliği (!) ile tanışmayayım diye... Canım babacığımdan kalan tek sahip olduğum şeyi, Soyadımı verip, yerine bana soyadından başka Verecek çok

büyük bir şeyi olmayan birininkini Almayayım diye.... Gece Kız arkadaşım ağlayarak bana telefon açtığı zaman Kedime ertesi gün için mama koyup, Geceliğim ve diş fırçamla onun evine gidebileyim diye.. Ben olgusunu daha yeni yeni öğrenmişken, Biz olgusuna değişmiyeyim diye... Hiç düşünmüyorum evlenmeyi, Bir gün beni çok (!) üzer gereksiz şeylerle Ve bir özür dilemeyi akıl bile edemez diye!

BİR SÖZ "Eğer ben bir amatörsem ve hiçbir konuda belirgin bir yeteneğe sahip olmadığım söyleniyorsa, bu sadece uzmanlaşacağım şeyi bulamamış olmamdan kaynaklanır." Goethe

Helin Akyil 53


54

DİDEM KEPİ


"Şimdi çocuk olmak vardı!" dedirten marka By

Kepi Kids...

Çocuk ve Genç odasında alışılmışın dışında bir marka yaratan ve bebek odasında, eskitme tarzı olarak ilk mobilya üretimini yapan firma ünvanını elinde bulunduran By Kepi Kids’in patronu Didem Kepi ile Sarnıç’taki fabrikalarında, çocuk ve genç odalarında provans tarzdan, tekstil ürünlerine kadar marka hakkında bilinmeyenleri ve tercih edilir olmanın yollarını konuştuk. Röportaj: Lale Antitoros

Özel tasarımları ile By Kepi Kids göz dolduran bir marka, nasıl yaratıldı? Babam mobilya üreticisi olduğu için, çocukluğum mobilya dergileri ile dolu bir evde geçti. Daha sonra mobilya üreticisi olan eşim Mustafa Kepi ile evlendim. 5 yıl By Kepi Mobilya'da çalıştım. Yurtiçi ve yurtdışı mobilya fuarlarına katıldım. Mobilya üretiminin detaylarının yanısıra dekorasyonda bütünsel tasarım çözümleri üzerine workshoplara katılarak tasarım üzerine yoğunlaştım. Zaman içerisinde mobilya ve dekorasyona dair bir çok şey öğrendim. Bu bilgi ve deneyimlerle çok sevdiğim çocuklar için bir marka yarattım... Bu marka çocukların ve gençlerin hayal dünyasından esinlenilerek yaratıldı. By Kepi Kids’i sizden dinleyebilir miyiz? By Kepi Kids markası, kızlarımın odasını yenilemek istediğim zaman ortaya çıktı. İzmir'de çocuk ve genç odasında Hot Couture mobilya eksikliğini yaşayınca, çocuklarımın odalarını tasarlamak için kolları sıvadım. Kızlarımın zevklerini göz önünde bulundurarak onların dünyasına uygun mobilya ve aksesuarlarıyla odalarını baştan yarattım. Onların hayalini gerçekleştirmek hem beni hem de çocuklarımı çok mutlu etti. Böyle olunca bu alanda bir marka çıkartmak istedim. By Kepi tecrübesi ve desteği ile ortaya çıkarttığımız bu marka kısa sürede çok sevildi.

Uzun araştırmalarımıza ve emeğimize karşılık, kişiye özel tasarımın yoğunlukta kullanıldığı By Kepi Kids gençlerin ve çocukların yanı sıra bebek bekleyen annelerin de tercih ettiği bir marka oldu. Kısa sürede tercih edilebilir bir marka oldunuz. Nasıl gerçekleşti ? Yıllar öncesine kadar buna çok çalışmak diyebilirim. Bana göre By Kepi ve Kepi Kids'in başarılı olmasının sebebi sistemli ve düzenli olarak ufkunun gelişmesi için fuarları takip ediyor olması. Ama asıl önemlisi, çocukların ve gençlerin hayal dünyasından esinlenerek tasarlanmış ve sağlıklı, kaliteli malzeme ve işçilikle üretilir olması çok büyük bir etken. Müşteri odaklı çalışıp, onlara iyi hizmet vermek de, By Kepi ve By Kepi Kids olarak bizi bu günlere getirdi. Hizmet verirken neleri göz önüne alıyorsunuz? By Kepi Kids olarak çocuklara ve gençlere özel tasarım hizmeti veriyoruz. Çocuğun zevkleri ve uğraşları doğrultusunda tasarım yapıyoruz. Mobilyadan perdeye, duvar kağıdından halıya, aydınlatmadan aksesuara kadar her detay 3D olarak hazırlanıyor. Daha sonra uygulama yapılıyor. Yaptığımız tasarımlarda ileriye yönelik ufak tefek değişikliklerle, çocuk büyüdükçe odasının da büyümesini sağlayacak çözümler sunmaktayız. Bebek tekstilinde

müşterilerimizi genellikle organik ürünlere yönlendiriyoruz. Kullandığımız tüm tekstil ürünleri pamuklu kumaşlardan oluşuyor. Sentetik kumaş kullanmıyoruz. Mutlu nesiller yetiştirebilmek çok önemli. Her çocuğun büyülü ve renkli bir dünyası var. Biz de ürünlerimizi tasarlarken, onların dünyasından ilham alıyoruz. By Kepi Kids’in ileriye yönelik hedeflerini öğrenebilir miyiz? Kurulduğu günden bu yana tüm Türkiye'de bilinen ve tanınan bir marka olmayı hedeflemiştik. Beklediğimizden daha önce bunu başardık diyebilirim. Şu anda İzmir'de 1, İstanbul'da 2, Bursa ve Adana'da 1'er mağazamız var. Bunun yanı sıra Türkiye ve yurtdışından bayilik talepleri geliyor. Bunlar By Kepi Kids'in özverili ve mükemmelliyetçi çalışmaları ile gerçekleşti. Öncelikle insan yaptığı işi çok sevmeli ve hangi sektörde olusa olsun insanlara faydalı hale getirebilmeli. Benim asıl hedefim, çocuklar için hep güzel şeyler yapıp onları mutlu edebilmek. Çünkü onlar her zaman güzel şeyleri hakediyorlar. İleride çocuklara yönelik sosyal sorumluluk projelerim var. Tabii bu hayalimi gerçekleştirebilmek için dünya markaları arasında yer almak istiyorum. Yurtdışından gelen teklifler de bizi bu açıdan tetikliyor.

55


YAŞANMIŞ HAKİKATLER

RESİM: Renan Kaleli

54 56


Birinin telefonuna arka plan fotoğrafı olmak... Sık rastladığın yabancıyı, tanıdık sanmak... Mesajın gelmemesini dert etmemek... Hala mesaj bekliyor olmayı dert etmek... İç sesin söylediği şarkıya eşlik etmek... Kendine de fedakarlık yapabilmek... Şampuan ve diş macunu markası değiştirmek... Uzakta bir dosttan, yıllar sonra sevgi ve özlem mesajı almak... Yakındaki bir dosttan haber alamamak... Alışkanlıklardan vazgeçme alışkanlığı edinmek... İstanbullu kadınlar ve gibileri... Güneşi selamlayacağız diye erken kalkanlara selam vermemek... Gece arkadaşlarına daha güzel bakmak... Kuşların akıllı olduklarını yeni anlamak... Gülümsemek... İkinci kişilik gündeme gelmeden sarhoş olabilmek... Ankaralı kadınlar ve sevgileri... Burada umursamadan durabilmek sonra biraz da şurada öyle durabilmek... Düşünmek taşınmak... İlişkideki en önemli şeyin şarj aleti olduğunu anlamak... Burada olup da sadece şekil değiştirenler... İzmirli kadınlar ve diğerleri... Benden gurur duyan ayrılık... Klüp gibi, bazı günahlara damsız girememek... Ve ‘’İyiyim’’ dediğimde, ona inanmayanı bulmak...

Renan Kaleli

55 57


K Evrenin İşine

Çomak Soktum

!

Kabul ediyorum, çok fazla "zirve" ve "dip" yaşadım bu hayatta, kendimi bulana kadar...

58


K abul ediyorum, çok fazla insanın hayatıma müdahale etmesine müsaade ettim. Halbuki sonradan ögrendim içindeki sorumluluğun ne denli yükselirse, dışarıda bağımlılığın o denli az olduğunu.

Kabul ediyorum, çok fazla insanı yoktan yere kırdım; yoktan yere çok fazlasına "güle güle o zaman" dedim. Gerçi bazıları çoktan o gitmeyi haketmişti. Tavanarası temizliği yapmak gerekiyor ara sıra bu hayatta. Gereksiz şeyler çok fazla yer kaplıyor tavanaralarında.

Kabul ediyorum, çok fazla sınırlarımı aştım bazen. Ama ne yapayım huyum kurusun, ne çenemi tutabildim, ne de kalbimi. Çenem boyuma ters orantı büyüdü hep şu hayatta! Bazen tutamadığım sözler verdim. Ve en çok da kendime verdiğim ve tutamadığım sözlerin altında ezildim. Kabul ediyorum, hayat beni yayla gibi kullanıp, dört nala koştururken, ben hayata çüş diyemedim. Kabul ediyorum, bazen çok içtim, çok sarhoş oldum, çok cıvıttım ama benim ayarım doğuştan kaçıkmış, hayat bana ayar çekmeye çalışınca anladım bunu şu hayatta! Kabul ediyorum, bizim hayata dair en önemli sorumluluğumuz kendimize sahip çıkmak ve ne olursa olsun kendimizden vazgeçmemektir.

Ben kendimden çok vazgeçmişim bu hayata.

şey yeni başlıyor... Kuyruk acısı yok, takılıp kaldığım.

Kabul ediyorum, egomu hayat direksiyonuma oturttuğum için yönümü tayin edememişim.

Olduğum durumla barışık olmayı öğrendim.

Kabul ediyorum, bu hayatta seninle yan yana yaşamak zorundayız. Ama her an, anda kalabildiğim, kendimi bulduğum zaman sen de haddini bileceksin be Egocan. Direksiyonda artist gibi degil, arka koltukta uslu uslu oturacaksın. Gerekli olduğun zaman, gerekli olduğun kadar ortaya çıkacaksın. Sen de bunu kabul et Egocan! Kabul ediyorum, derdim hayatla değil, kendimleymiş. Çünkü her şeyin ancak zıddı ile tanımlanabildiği bu dünyada, benmişim bana beni buldurmak için, özümü buldurmak için var olan simetriğim. Kabul et, kullanmaktan en çok hoşlandığın şey bilinçaltı korkularım. Henüz çocukken yaşadığım duyguları, şu andaki koşullarda kılıfına uydurup, bana yaşatmaya bayılıyorsun. Oysa hayat benden ayrı değilsin. Bensin. Yukarıysam, aşağısın. Sağsam, solsun. Varsan, yok olurum. Yoksan, var olurum.

Kabul ettim ki, içeride ne kadar çok direnç gösterirsen, dışarıda o kadar çok şey sana direnir. Kabul ediyorum, kabul etmeyi öğrendim ben bu hayatta. Ve bil bakalım noldu? Direnç göstermedikçe ilk hissettiğim fark, garip bir huzur ve rahatlık hissi oldu. Bir süre sonra da baktım, manyaklar(!) azalmaya başladı. Sen de kabul et, kabul edip teslim olmak acizlik değildir, bir tür uzlaşmadır hayatla. Haklı olman her zaman mutlu olmanı sağlamayabilir. Hep bildiğin yollardan gitme, inan bana kaybolmak kendini bulmana yardım edecektir. Ve hayat, yarattığın şeylerle ilgilidir. Didiklemeyi bırak, dışarı çık ve yaratmaya başla. Düşüşünü değil, Düş'ünü ve tutkunu yaşa!

Amacım seni yenmek değil, senin yenilgilerine rağmen her bitişte yeniden başlamak.

Kabul et iyi çomak sokmuşum ama değil mi Evren?

Çünkü ben geri dönmüşüm ve her

Sevda Tezol 59


içimdeki yeni

Renkler

GERÇEKTEN BU BEN DEĞİLİM. NE OLDU BANA? "ELE VERİR TALKIMI KENDİNİ YUTAR SALKIMI" DURUMU YAŞIYORUM. KİM BU İÇİMDE CAN BULAN KADIN?

58 60


Neler oluyor bana, gerçekten bilmiyorum! İçimde can bulan tanımadığım, bana çok yabancı bir kadın var. Tırnakları dışarıda, kıskanç bir kadın. Sağolsun sevgilim sayesinde, yeni yeni kadınlarla tanışıyorum ben, içimde can bulan. Elbette sevdiğim insanı kıskanırım. Ama akıllı bir kıskanmadır benimki. Kendi kendimi yerim, belli etmem hiç karşıya. Arada bir mantıklı tartışmalarım vardır. Beni rahatsız eden şeyi sakinlikle anlatır, sevgilimin de anlamasıyla olayı çözerim. Hatta yakın çevre tarafından da bu huyum çok onay gördüğü için akıl danışılan, gösterdiği yolda gidilen biriyimdir. Ama içimde 'başka bir kadın' can buldu benim. Şu foursquare yok mu foursquare; bitirdi beni! Teknoloji her anımızda mevcut artık. Malum 'foursquare' diye bir aplikasyon var telefonlarımızda. Kimi, bunu eski sevgiliye hava atmak için kullanıyor sanıyorum. "Bak ben nasıl geziyorum, nerelerdeyim. Eller havaya yaşıyorum" gibilerinden. Bir sürü yerden bir sürü paylaşımlar yapıyor. Öğrendiğime göre, bunu 'fake' kullananlar da varmış. İçim çok mu temiz benim, şaşkınlıkla baktım bunu duyduğumda. Gelelim benim hayatıma katkısına... Zaman zaman sevgilimle farklı şehirlerde olmak zorunda kalıyoruz iş nedeniyle.

Bizimki foursquare'den paylaşımlar yapıyor. Peki Burcu bu durumda neyle ilgileniyor? Adamın nerede olduğu ile mi? İnanın hiç takılmıyorum buna. Belki daha beni 'kıllandıran' bir durum olmadığı için sıkıntı olmadı bununla ilgili. Çünkü, 'içimdeki kadın'ın takılı olduğu başka şeyler oluyor. Bu paylaşımın üzerine nedense hemen beğenenler çoğalıyor.

Ben nasıl böyle oldum? Ben ki, bu tarz kıskançlıklara zinhar karşı çıkar, arkadaşlarıma "Deli misiniz, akıllı olun, böyle kıskançlıklar hoş değildir. Bak şöyle yap, böyle yap" diye akıl verirdim. Şimdi kendim onlardan biri oldum. Mahidevran gibi beddualar etmeye başladım: "Yere batsın o Foursquare'in fermanı. Allah sevgilimin paylaşımını beğenenler kızlara gün yüzü göstermesin. Nasıl ki benim kalbime ateş düşürüyorsunuz, Rabbim de sizin can evinize, yüreğinize cehennem ateşi salsın!"

Ya Rabbim size ne, neden beğendiniz şimdi? Adam gitmiş, kendi başına veya arkadaşlarıyla eğleniyor, dinleniyor, neyse ne!

Rabbim ben ne diyorum, niye delirdim böyle? Kim bu içimdeki kadın?

Size neeeeeeeeee?

Ayyyy dur, bak yine başladılar tek tek beğenmeye.

Offfff... Bak o kadın yine can buldu.

Tek tek listeye alıyorum sizi kızlar.

Bir bakıyorsun, bir- iki dakika içinde bir sürü kişi beğenmiş. Eeee, adamın bütün arkadaşlarını da tanımıyorum ki ben. Kendimi yerim yine de soramam "Bu kim?" diye. Ama kendime bir defter yaptım; Kırmızı kaplı defter. Kızlar orada isimleriniz var tek, tekkkkkkkkkk. Önyargıyı sevmem ama biraz fotoğraftan, biraz da içimdeki kadının önsezisiyle bir liste hazırladım. Kim zararlı, kimi takibe almak lazım, kimden kötü bir şey olmaz, hatta tanışırsam 'iyi arkadaş' olurum diye liste yaptım kendime. Adama bir şey dediğim yok evet, kendi kendimi yiyorum sadece ama kırmızı kaplı defteri de başucumda tutuyorum. Ne olacak bu durumum bilmiyorum!?

Evlerinize ateş düşsün, sevgilimin paylaşımlarını beğenen elleriniz yansın, sizin de sevgilinizin paylaşımlarını beğensinler, sevgilime başka gözle bakan gözleriniz kör olsun. Ayyyyy bu yeni tanıştığım kadın beni bitirecek sevgilimmmmmmmm! Kim bu kadın ben tanımıyorummm.. Ne yapacağım bu deli kadınla? Sizin de içinizde var mı bu kadından? Nasıl kurtulurum ki bundan? Dur bu kim şimdi? Daha önce yoktu bu yok. Yok bunu da listeye almam lazım benim. Aç kırmızı kaplı defteri Burcu....

Burcu Aksoy 59 61


Editoryal

Grunge

is

not dead Fotoğrafçı: Erman İştahlı (Studio Plus) // Stylist: Eda İşbilir Saç: Talat Kıvrak (No 21) // Makeup: Nisa Köse Model: Hannah - Option Model

62


63


Editoryal

64


65


Editoryal

66


67


Editoryal

68


AVISHAI

COHEN Derler ki müzik, notaların şiiridir. Buna göre müzisyenler notalardan şiirler yaratanlar. Aslında bir düşününce ne kadar da büyülü. Hatta kimi zaman kelimenin yetmediği o anda müzik yetişir. Ne tuhaftır, anlatmak için arandığımız kelimeler yerine gelip de birkaç notanın yerleşmesi. Ne kadar da uçsuz bucaksızdır. Dinlemediğimiz ne çok şarkı var ve henüz adını duymadığımız ya da az bildiğimiz müzisyenler. Bu yazımda benim için en özel isimlerden biri olan Avishai Cohen'e yer vermek istedim. 20 Nisan 1970 Kudüs doğumlu caz basçısı, şarkıcı, kompozitör ve aranjör. 9 yaşında piyano çalmaya başlamış ama daha

44

sonra dönemin efsane ismi Jaco Pastorius'dan etkilenerek bas gitara yönelmiş. Son birkaç yıldır da kontrbas çalmakta. Müzisyenliğinin ilk yılları oldukça zorlu geçmiş. Parklarda, sokaklarda, metrolarda ve küçük barlarda çalmış. 1996'da Chick Corea'dan gelen bir telefonla Corea'nın grubuna katılmış. 2003'te ise kendi ismiyle trio'sunu kurmuştur. Bobby McFerrin, Roy Hargrove ve Herbie Hancock gibi isimlerle çalmıştır.

Hazırlayan: Seda Tatari

formansıyla dinleyenlerinin kulaklarına tam bir ziyafet sunmuştur. Avishai Cohen, yüzyılın en etkileyici yüz basçısından biri olarak gösterilmektedir.

Son çalışması 'Almah', Nisan 2013'te bekleyenleriyle buluştu. Kendisini henüz dinlemeyenler bu son albümü edinip, daha sonra önceki çalışmalarına da ulaşabilirler. 1998 yılından bu yana toplam 14 albüm çalışması bulunuyor ki, her biri arşive katılacak değerde diye düşünüyorum. 'Nu Nu', 'Morenika', 'Remembering', 'Soof', 'Shlosre' farklı albümlerinden ilk aklıma gelen parçaları. Geçtiğimiz Aralık'ta İstanbul Babylon'daki per-

67 69


Editoryal

“Biz geleceği tasarlıyoruz ve gelecek satır aralarında yazılıyor.”

ezra+tuba

68 70


D aha yaşımız 7-8, ilk tualimiz ile tanıştık. Yani kağıt, kalemin yetersiz kaldığı bir dönem bizim için, annemiz ile babamız yeteneğimizi doğru belirleyip bizi sanata yönlendiriyorlar. İlk dersimiz boyalar, renkler...

lıyor. Bir ürünü tasarlarken esasında "Üründen hizmete kullanıcı deneyimini gelişebilecek psikolojik tutuma göre tasarlamak" bizim işimiz. Bir noktada hedef pazarlarınızın ve tüketicinin ruh hali önemli, sizin ruh haliniz günün sonunda 2. planda kalıyor.

İşte bizim yolculuğumuz o günlerde başladı. Hayatımızda her an sanatın bir çok dalı oldu. Sadece resim ve tasarım değil opera, bale, tiyatro, heykel, görsel sanatlar her zaman önemli bir yer tuttu. Bu da tasarım yolculuğumuzda, bizim farklı disiplinler ile beslenmemizi sağladı.

Yaratıcı insanlar satışı bilmeliler, çünkü tasarım bir satış işidir. Satışını yaptığınız koleksiyon sizi başarılı bir tasarımcı yapar. Bugün bir çok marka doğuyor ve satış için rekabete giriyor. Başarılı koleksiyonlar dahi satış dehası olmadığı zaman sektörde hak ettiği yerini maalesef ki bulamıyor.

Tasarım yapma dürtüsü, tıpkı yeme-içme dürtüsü gibidir. Sizin bir parçanız olur. Eğer beslemezseniz bir hastalığa dönüşebilir. Bir çok gece uykudan uyanıp rüyamızda gördüklerimizi başucumuzda duran kağıda aktarırız. Yemek yerken aklımıza gelen bir detayı hızla peçeteye çizeriz. Öyle çok peçete var ki sakladığımız, gelecekte bir performans yapabiliriz, Türkiye'den ve dünya'nın bir çok restoranından alınmış peçeteler üzerindeki tasarımlarımızla. Markamız bebek oldu büyüdü, Paris Fashion Week'e gitti, yürüdü öğrendi. Şimdi yürüyüş yolunu değiştirdi. Tasarımcılar tasarlamak için sadece kağıt, kalem ve hayalleri kısıtlı kalırsa ne zamanı, ne de tüketiciyi yakalayamaz. Sosyal hayatı, politik ve ekonomik gelişmeleri takip etmek durumundadır. Unutmamalı ki, biz geleceği tasarlıyoruz ve gelecek satır aralarında yazı-

Tasarım yaptığımız her şeydir, etki alanı geniştir, bilim, öykü anlatma,

propaganda ve felsefenin karışımıdır. Her koleksiyonun bir öyküsü ve o öykünün tüketiciye bir mesajı vardır. Geleceğine dikkat etmeye ya da bugün yaşananların esasında hangi senaryonun giriş ve gelişmesi olduğudur. Örneğin, en son defilemizde 'Deep Waves'te dünya üzerinde yaşanan sınırların değişimini, savaşları ve ağlayan çocukların neden bu kadar acı çektiğini anlatmaya çalıştık. Dünyanın değişen ekolojisi düzeni yüzünden yaşanacak su sorunu ve göçlere sebep olacağıdır. Kısaca gelecekte ki Su savaşları.... Tasarım işlevsel olmalıdır. İyi tasarlanmış bir ürün, gerçek insanlar için yapılmıştır. Marifet müzelik tasarımlar yapmak değildir. Ama biz her defilemizde mutlaka az da olsa giyilemez ürünleri sanat eseri gibi tasarlarız, o da bizim anlatım şeklimizdir. Ana koleksiyona baktığınızda ise tüketiciyi düşünen kullanılabilir tasarımlardır. Yeni yetişen bir ressam ustasına sorar: "Tabloma ne zaman bitmiş gözüyle bakmalıyım?" Ustanın karşılığı şöyledir: "Karşısına geçip de şaşkınlıkla "ben mi yaptım?" dediğin zaman". Bizim işimizde ise bir tasarım, ancak biri onu kullandığı zaman bitmiş demektir. Ve hep söylenmiş şu sözü tekrarlarız; "Toz olmaktansa, kül olmayı tercih ederim..." İnsanın tam anlamıyla işlevi var olmak değil, yaşamaktır. Yaşadığım günleri uzatacağıma, zamanı iyi kullanmayı tercih ederim. Yaratmadan geçirilen her zaman bizim için uykuda geçmiş gibidir".

Fotoğraf: Ece Gürlü Styling: Burak Kocemer

69 71


70 72

DEEP WAVES

Editoryal


Designer: Ezra + Tuba Çetin Fotoğraf ve Manipülasyon: Ece Gürlü Model: Burçin Serdar Styling : Burak Kocemer

71 73


Editoryal

74 72


75 73


Editoryal

776 4


75 77


Zaman çok farklı bir kavram, çok çabuk geçiyor, geçerken içindeki her şeyi de değiştiriyor. Bu değişim aslında bir bakıma dönüşüm. Moda zaman kavramından en çok etkilenen, bazen geçmişten bazen gelecekten esinlenen bir kavram. Son zamanlarda birçok alana damgasını vuran vintage, moda dünyasında da adeta bir akıma dönüştü. Bu kadar sevilmesinin nedeni, geçmişi bugüne taşıyan ve yeniden dönüşümünü sağlayan bir araç olması belki de... İnsanlar geçmişe, geçmişteki stillere, akımlara karşı büyük bir özlem duyuyorlar. Vintage, bu vesile ile hayatımıza damgasını vuruyor. Geçmişin yeniden enerji bulmasını, sanki yeniden hayat bulmasını anlatıyor. Hazırlayan: Ece Çam

78


Vintage; belli bir döneme, bir tasarımcıya ait olan, üretildiği dönemin belirgin izlerini taşıyan, ikon haline gelmiş kıyafet ve tasarımlara denir. Bununla birlikte eski, seçkin ve değerli tasarımlar için de 'vintage' terimi kullanılır.

"

Vintage'ın en güzel yanı da şu ki, o zamanlar belki bambaşka bir stile ait olan bir giysi, şimdi yeni bir tarzla karşımıza çıkıyor. Vintage giysiler belli bir dönemin esintisini taşır. Bir giysinin vintage olabilmesi için en az 20 sene öncesine ait olması gerekir. 20 yıldan eski olmayanları ancak ikinci el sınıfına koyabiliriz. Özetle, 20 sene ve daha öncesini yansıtan kıyafetlere vintage, daha yakın dönemde kullanılmış kıyafetlere ise ikinci el diyebiliriz. Vintage farkı belli bir döneme ait olmasından ortaya çıkıyor. Vintage son zamanlarda birçok ünlünün özellikle tercih ettiği bir akım haline dönüştü. Hollywood yıldızları, modeller, oyuncular, ve şarkıcıların olmazsa olmazı haline geldi. Dolayısıyla, bu isimlerin stillerini takip eden moda severler bu akımına doğru yöneldi. Vintage'ın en güzel özelliği modayı takip etmeyi sağlamasının yanı sıra 'birebir uygulat', 'tarzından ödün ver' mottolarından kaçınması... Son günlerde farklılık yaratmak isteyen pek çok kişi vintage ürünleri tercih ediyor. Gelelim bu parçalar nasıl kullanılmalı sorusuna... Vintage parçaları gündelik kullandığımız parçalarla kombinlemek iyi fikir olabilir. Sık kullandığımız bir jean ile vintage ipek bir gömlek çok hoş bir ikili olabilir mesela. Modern ve eski çizgi bir arada...

79

"


Vintage, Fransız tarzı uzun bir eteğin üzerine beyaz bir tshirt'ü rahatlıkla kombinleyebilirsiniz. Tam da bu noktada dikkat edilmesi gereken baştan aşağı vintage giyinmekten kaçınmak olmalı. Türkiye'de vintage tarzı en iyi kullanan isimlerden biri Ece Sükan. Vintage hakkında fikir sahibi olmak isteyenler Ece Sükan'ın tarzını takip edebilirler. O da vintage parçaları günlük kombinlere çok şık bir şekilde yerleştirebilen isimlerden. Moda dünyasından bir diğer isim ise Olivia Palermo... Bu ünlü isim de vintage parçaları günlük kıyafetleriyle çok başarılı bir şekilde kombinliyor ve hiç bir zaman baştan aşağı vintage giyinmiyor. Örneğin, bir skinny jean ve sade bir gömleği üzerine giydiği vintage bir mantoyla ya da bir kazakla tamamlıyor. Ya da vintage havasını aksesuarlarına yansıtıyor. Hoş, gösterişili bir kolye ya da küpe ile 1940'ların ruhunu günümüze yansıtıyor. Siz de vintage akımına kolaylıkla ayak uydurabilirsiniz. Hepimizin anneanne ya da babaannelerimizden kalma ipek bluzlarımız, gömleklerimiz vardır. Bunları günlük basic parçalarla kombinleyebilirsiniz. Ya da benim dolabımda böyle bir eşya yok diyorsanız, vintage havası verilmiş aksesuar ve tasarımlardan yararlanabilirsiniz. Bu noktada size yeni keşfettiğim bir takı tasarımcısı olan Nazende Denli ve kendi markası olan Lady Marmalade'dan bahsetmek istiyorum. Nazende Hanım, son tasarımlarında vintage esintilerden yararlanmış, özellikle kolye tasarımlarına göz atmanızı tavsiye ederim. Kolyeleri özel tasarım olarak yaptırmış. Düz renk basic t-shirtlerinizi bile harika bir hale getirecek bu tasarım kolyelerle bir zaman yolculuğuna da çıkacaksınız. Vintage giyim, stil ikonu olarak tabir ettiğimiz tüm ünlülerin ısrarla takip ettiği bir akım artık. Hayatımızın her alanına nüfuz ediyor. Örnekleri çoğaltabiliriz, o kadar çok parçayla kullanabilirsiniz ki... Siz de dolabınıza vintage ya da vintage esintili parçalar eklemeyi ihmal etmeyin. Özellikle annelerden gelen aksesuarları bir kez daha gözden geçirin derim. Herkese güzel, moda dolu, vintage esintili bir ay olsun.

80


81


"Yalnızlığı seviyor olmam ülkede, dünyada olan şeylere sessiz kalacağım anlamına gelmiyor. Sanat aracılığıyla bunları paylaşmak, insanlara aktamak önemli olan."

TEOMAN Kumbaracıbaşı Röportaj: Bahar Susup

Bir süre önce facebookta, “26 yılımı gözümü kırpmadan verdiğim oyunculuk mesleğimi bırakıyorum.” Şeklinde açıklama yapmışsınız. Neydi sizi bu kararı vermeye iten unsurlar? Oyunculuğa verecek birşeyim kalmamıştır belki, ya da oyunculuğun bana. Sonrasında tekrar projelerde yer aldım ancak hayatımı idame ettirmek adına ve inandığım işler oldu bunlar. Eyvah Eyvah serisi dışında, Yazı Tura filminde oynadığınız karakterle de hala hatırlanıyorsunuz. İkisi farklı filmler ancak Eyvah Eyvah daha ön planda popüler bir film olarak karşımıza çıktı, iki filmi izleyici ve kendi adınıza değerlendirmeniz gerekirse neler söylemek istersiniz? Öncelikle Eyvah Eyvah filmine sadece ticari amaçla yapılmış bir film olarak bakamayız. Böyle bir bakış açısı sanata, emeğe haksız-

82

lık olur. İki filmin de hedef kitleleri farklıydı. Yazı Tura bağımsız bir film. Onu da 'para kazanmasın' bakış açısıyla yapmadık. Ancak toplum kendisini rahatsız eden olgulara gözlerini kapatmayı, bakmamayı tercih edebiliyor, o filmde biraz gerçeklerle yüzleştiren bir anlatım var, bu açıdan ikisi bambaşka filmler. Elmayla armutu birbirine karıştırmamak gerek. *Müzik nasıl girdi hayatınıza? Oyunculuktan daha önce müzik vardı zaten hayatımda, çok küçük yaşlardan beri. Hiç bırakmadım zaten. *Pek çok besteniz olduğunu biliyoruz. Nelerden ilham alıyorsunuz? Büyük ozanların sözlerinden, yaşamımızdan, hatıralardan, aşklardan, çiçeklerden, çocuklardan, nehirlerden, sorulardan ve çalışmaktan, çok çalışmaktan ilham alırım. İlham dediğimiz bir şey an-

cak sürekli çalışanları ziyaret eder. İnsanın 3 temel kaynağı vardır, sevgi, bilgi ve çalışma. Bu kaynaklar insanın insanlaşma çabasının özleridir. Bu kaynakları paylaşmak kaynakları zenginleştirir. Açıkçası tüm bunların içersinde büyük şairlerin, ozanların şiirleri, tam da anlatmayı başaramadığım ama hissettiklerimi en güzel bir biçimde ifade eden satırların, tüm dünya coğrafyasını birbirine bağlayan çok önemli yıldızlar olarak en billur bir biçimde yepyeni bir evrenin temellerini oluşturduğunu düşünüyorum. *“Acaipademler” grubunuzdan bahseder misiniz biraz? Grubun adı Pir Sultan Abdal’dan geliyor sanırım. Albümlerinizde de Pir Sultan Abdal ve farklı kişilerin? şiirlerini farklı tarzlarda yorumlamışsınız. Evet doğru grubun adı Pir Sultan Abdal'dan geliyor. Pir Sultan ve farklı şairlerin şiirlerini farklı tarzlarda coverlayarak söylüyoruz. Biz albümlerimizi satmıyoruz. Konser


sonrasında gelen dinleyicilere ücretsiz olarak dağıtıyoruz. *Yazar yönünüz de var. İlerde düşündüğünüz kitap projeniz var mı? Amatör bir uğraş benim için yazmak. Kitap projem yok. *Tüm bunların yanında oğlunuz var. Nasıl ilişkiniz? Oğlumla ilişkim gayet iyi. Arkadaş değil, baba-oğul ilişkisini korumaya özen gösteriyorum. Birlikte zaman geçirmekten çok hoşanıyoruz ikimiz de. *Into the Wild filmini izlemişsinizdir belki. Sürdüğünüz hayat onun biraz modernize edilmiş, şehir yaşamına uyarlanmış hali gibi. Hayattan beklentiniz nedir? Mutlu musunuz? Öncelikle filmi izlemedim. Şehir hayatını, canlılığı seviyorum ama yalnızlığı da çok seviyorum. Mutlu muyum sorusuna gelince, genel anlamda bakmıyorum. Benim için süreklilik değil, sadece güzel anlar var onları yaşıyorum. Dünyada bu kadar acı varken, herşeye sırtımı dönüp, kulaklarımı kapatıp sürekli mutluluk halini sürdüremem. *Yalnızlıktan bu kadar hoşlanan biri için, böyle tanınan biri olmak, toplumun gözü önünde ve popüler işlerde yer almak, farklı iki hayatı aynı anda sürdürmek gibi sanki. Zor mu bu durum yoksa ikisinin birbirini besleyen tarafları var mı? Bu bana sorulmuş en güzel soru. Yalnızlığı seviyor olmam, ülkede, dünyada olan şeylere sessiz kalacağım anlamına gelmiyor. Sanat aracılığıyla bunları paylaşmak, insanlara aktarmak önemli olan. Paylaştığım kişileri hayranlar olarak değil, arkadaşlarım olarak tanımlıyorum ben. Sanat, sanat içindir fikri kapalı bir döngü. Yapılanlar paylaşılmalı, tanınan biri olmanın avantajı düşüncelerini dile getirirken daha fazla insana bunu yansıtmak avantaj. Bunun dışında bir gün toprakla uğraşmak istiyorum, ama şehirden kopmadan yani tamamen izole olmadan, sevdiğim şeyleri yapmayı istiyorum ancak daha zamanı var.

83


annebenşehzademiyim 82 84

FARKINDA OLAMADIKLARIMIZ


Merhaba Stiletto Ailesi, Bu sayımız zamanın ne kadar acımasız olduğunun bir kanıtıdır. Dile kolay Stiletto ailesi olarak tam 1 seneyi sizinle bu köşeden paylaştık. Zaman nasıl geçti inanın hiç anlamadım. Eminim siz de değişimin ve zamanın farkına varamadan, hayatın bir yönüne benim gibi sürüklendiniz. Bu sayımızda size farkında olmadıklarımızdan bahsetmek istiyorum.

Hayat hepimizin yakasından bir o yana, bir bu yana savuruyor. İnsanlar en yakın dostlarıyla, daha da ileri giderek bazen ailesiyle bile geçirdiği zamanın değerini ve de bu zamanın ne büyük bir şans olduğunu anlayamıyor. Hayat bizi bir girdabın içine almış durumda. Kendimizi ona öyle bir teslim etmişiz ki; söz hakkımız olmaksızın ne derse harfiyen uyguluyoruz. Peki bu arada neler kaybettiğimizin farkında mıyız? Biz hayata böylesine biat ederken o bizim mutluluğumuzla ilgileniyor mu? Gelin hep beraber bu soruların cevaplarını arayalım. Millet olarak nefretten beslenen bir dönem yaşıyoruz. Kimsenin kimseye ne saygısı, ne de tahammülü var. Bizi biz yapan değerleri rafa kaldırmış, sistemin içine kendimizi bırakmış durumdayız. Aslına bakarsak hayatımızı sistem yönetiyor. İçine girmiş olduğumuz gri dünya sevdiklerimizi görmemizi, onları sevmemizi ve bunları onlara göstermemizi engeller hale geldi. Tabii sisteme izin veren de bizleriz. Çünkü bazılarının işine böyle geliyor. Peki ya arada kaynayanlar? İşte burada devreye farkındalık giriyor. Ben dünyaya bazılarının cüzdanında kabarıklık olmak için gelmedim. Onların istediği gibi bir hayat sürmek için de gelmedim. Özgür bir birey olarak nasıl istiyorsam öyle yaşamalıyım. Nefessiz bırakırcasına sıktıkları yakamı ellerinden kurtarmalıyım. Korkmamalıyım, ertelememeliyim, boşvermemeliyim.

Bugün yanımızda olanların bir daha ne zaman yanımızda olacağını kim bilir? Tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset demişler. Ne kadar da doğru! Bizler planlar, programlar yaparken bir sabah uyandığımızda her şeyin sıfırlandığına şahit olabiliriz. Bu sebeple anın tadını çıkarmayı ve dünya üzerindeki en önemli şeyin, bizim mutluluğumuz olduğunu unutmamalıyız. Sistem bize sorun çıkarmak ve hayatı içinden çıkılmayacak bir hale sokmak için elinden gelen her şeyi tüm acımasızlığıyla yapacaktır. Asıl önemli olan, biz buna izin verecek miyiz? Faturaları, kirayı ve sorumluluklarımızı hayatımızın merkezine çekip, sevmeyi ve sevilmeyi ihmal edecek miyiz? Sisteme ne kadar taviz verirseniz o kadar makineleşirsiniz... Farkında olup, elimizdekilerin kıymetini bilmek gerekiyor. Bizim hayatımızda sahip olduklarımız başkalarının hayalleri olabilir. Hayat herkese şans tanımaz. Bazılarına karşı acımasızdır. Tabii senin hayallerine de başkaları sahip. Bu durum zincirleme bir tablo. Farkında olmadan kaybettiklerimiz yeni keşkeler doğurabilir. En acısı da, keşkeler içinde yok olmuş hayatlardır. Şimdi bu yazıyı okuduktan sonra gidip ertelediğiniz ne varsa ona fırsat verin. Bir daha hayata gelecek misin? Hayata karşı bir tebessüm her şeye bedel, sisteme bile... Saygılarımla.

Murat Tavli 85


Gen癟 modac覺 Sema Sesli'nin tasar覺m hikayesi... R繹portaj: Lale Antitoros

86


rumlar ve mesajlardaki tebrikler, takdirler hep samimiyet üzerine çünkü. - Tasarım hikayenizi öğrenebilir miyiz? Bu soruyu anneme sorma fırsatınız olsaydı çok enteresan cevaplar alabilirdiniz. Tasarım işini gerçek anlamda yapan herkesin, bir gün uyanıp bununla aydınlandığını düşünmüyorum ben. Mutlaka çok erken zamanlarda kişiye yansıması olduğunu düşünüyorum. Daha çocukken bana alınan birçok kıyafeti henüz hiç giymememe rağmen, kollarını kesip kısa kollu yapmak veya üzerine bir parça dikip kişiselleştirmek gibi girişimlerim olmuş hep, o yüzden annem bir dönem dertliymiş bu özgüvenli halimden. Bunun yanında reel süreçten bahsedecek olursak, Semayea markası fikir ve plan olarak 4 yıldır varolmasının yanında, yaklaşık 1,5 yıldır kendi ayakları üzerinde duruyor. - Nelerden ilham alırsınız? İlham konusunu ben de kendimde çok net isimlendiremiyorum. Ulusal 4 tane, uluslararası 10'dan fazla dergiyi aylık olarak takip ediyorum. Katılamadığım Fashion Week'leri online izliyorum. Her koldan sektörü takipteyim diyebiliriz.

-Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Nerelisiniz? Nerelerde okudunuz? Tasarım haricinde neler yaparsınız? -Esasında İstanbullu'yum diyebiliriz. Anne tarafım Yugoslav göçmeni, baba tarafımsa Karadenizli. Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldum. Tasarım, hayatımın çok büyük bir kısmına yerleşmiş durumda. Ancak sosyal ve aile hayatına çok fazla önem veren biri olduğum için, kalan büyük vaktimi onlarla geçiriyorum diyebiliriz. -Sosyal medyayı çok verimli kullandığınızı biliyoruz. Takipçi sayınız da oldukça fazla. Sizi neden takip ediyorlar? Daha tasarım işine başlamadan önceki öğrencilik yıllarımda da sosyal medyada hep aktif bir insandım. Neredeyse hiç televizyon izlemediğim için günceli takip etmek anlamında internet her zaman daha çekici olmuştur benim için. Şimdi de çok insan paylaşımlarımı takip ediyor ve inanın çok güzel yorumlar alıyorum. Ben markamla aynı ismi taşıyan kişisel sayfamda sadece tasarımlarımı paylaşmıyorum. Ailemi, evimi, günlük yaşantıma dair birçok şeyi de paylaşıyorum. Sanırım insanlarda ilgi uyandıran detay da bu oluyor. Günlük hayatta olduğu gibi, sosyal ortamlarda da samimiyet arıyorlar sanırım. Bana gelen yo-

87


doğru füzyonu, çok doğru sonuçlar çıkarıyor ortaya. Bu açıdan hayal edip, çizerken uygulayacağım kumaşı da göz önünde bulundurarak hareket ediyorum. Bu da tasarımların hayata geçme sürecini hızlandırıyor. Böylece ünlü bir çok insanla çalışma fırsatı bulduğum gibi, günlük kullanıma da uygun kıyafetler tasarlayabiliyorum. -SemaYea kadınının özellikleri nedir? Kimler, niçin tercih ediyor sizin markanızı? Semayea kadını kesinlikle yenilikçi. Modayı ve günceli yakından takip eden ve giydiği her kıyafette ya kumaşla, ya renkle ya da modelle bir yerden mutlaka vurucu etkiye sahip iddialı bir kadın imajı bana sorarsanız. Ben şahsi olarak iddiayı sevdiğim için bu da tasarımlarıma yansıyor doğal olarak. Renkleri, canlılığı seven her bakış açısına uygun kıyafet çıkıyor bizden. Bu yüzden dekolte tercih eden kadın da, tesettürlü kadın da tasarımlara ilgi gösteriyor. -Yaratıcılığınızı ne tetikler? Nasıl bir ortam da tasarım yaparsınız? Esasında bir odaya kapanıp, hep çizim yaptığım bir yerde çizim yapabilmek gibi bir durumum yok. Bundandır ki, çantamdan asla çıkmayan bir skecthing defterim var. Bir anda aklıma bir yaka detayı, bir manşet örneği geliyor ve hemen Herkesin herkesten ilham alabileceği bir sektör bence moda. Çok alakasız kışlık bir kıyafet çizgisinden bir mayo detayı gelebiliyor aklıma. Ancak etkilendiğim şeyler çok çabuk değişiyor. Bunu da güncelimin sürekli değişmesine bağlıyorum. -Mayo tasarımlarınızda ilginç detaylar var…Özelliklerinden bahsedebilir misiniz? Mayokiniler ve bikinilerde kalın renkli lastik bandajlar kullandık. Mayo, bikini tasarlamanın tasarımcıyı kısıtlayan bir yönü var esasında. Bir çok şeyi hayal edebiliyorsunuz ancak uygulama o kadar kolay olmuyor. Uygulama kısmının da yanında kullanış açısından zorlamaması gerekiyor. Uzun sure ıslak kalmamalı, deforme olmamalı vesaire! Ben günlük hayatta renkleri kIyafetlerimde fazlaca kullanan bir insanım. Mayo işine girmem de, tamamen ihtiyaçla başladı. İstediğim ve hayal ettiğim mayokinilere, bikinilere ulaşamadığım için önce kendime tasarlamamla başladı bu tasarım süreci. -Kıyafet tasarımlarınız da farklı ve iddialı. Bir çok ünlüye kıyafet tasarladığınızı biliyoruz. Yeni koleksiyonunuz hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz? Tasarımların tümünde yenilikçi bir yaklaşımım var. Açıkçası modada yapılmamışı yapmak her zaman mümkün değil. Daha önce de söylediğim gibi, herkes birbiri ile etkileşim halinde. Ancak doğru model, doğru kumaş ve doğru teknik diye bir şey var ve bunların

88


kabataslak da olsa, gözümün ulaşabileceği bir yere karalıyorum. İlhamın bana, biraz daha sistemsiz bir şekilde geldiğini söyleyebiliriz. - Tasarım süreci kumaşla mı, hayal ederek mi, çizerek mi başlar? Tasarım süreci kesinlikle hayal ederek başlıyor. Arkasına kumaş planını yapıyorum. Başak burcu olduğumdan biraz daha realistim sanırım. Çizdikten sonra uygulayamamak beni en mutsuz eden şey olacağından, çizim sürecinde biraz daha dikkatli hareket ediyorum. Ancak açık söyliyeyim, bir kumaşı elime alıp bundan da ne hoş gömlek yaparım diye düşüncem olmamıştır. Çıkış noktam kumaş olmaz pek. Mayokinilerde uyguladığım kalın lastik bantlar da alakasız bir yerde aklıma gelmiş bir fikrin ürünüdür. - 2014 yaz koleksiyonunuzun esin kaynağı, teması, hikayesi nedir? 2014 yaz koleksiyonunda tamamen renklerin efsununa kapılmış hissediyorum kendimi. Hikaye de buradan hareketle ortaya çıktı. Deniz, kum, güneş dediğimizde cıvıl cıvıl her şey geliyor aklıma. Bu yüzden de çok fazla renkli ve coşkulu çizgilere yer verdim. Giyen herkese de yansıyacağını düşünüyorum bu enerjinin. -Yeni koleksiyonunuzun, kumaşları, modelleri, renkleri detayları nelerdir? Kumaşarda rahat, esnek ve çabuk kuruyan malzemelere önem verdik. Bandajlar da olabildiğince rahatsız etmeyecek ve detaylarla tüm bedeni saracak bir şekilde tasarlandı ve eklendi. -Sosyal sorumluluk projelerine karşı çok fazla duyarlı olduğunuzu biliyoruz.Bununla ilgili çalışmalarınız devam edecek mi? Yeni projeleriniz var mı? Sosyal sorumluluk projelerinin içinde yer alma fırsatım oldu. Bundan dolayı da büyük mutluluk yaşıyorum. Tasarım işinden alakasız olarak da farkındalığı yüksek bir insan oldum hep. Bireysel çabalarım hep var. Takip edenler bilir zaten. Ancak önümüzdeki dönemde Semayea markasının sırtlanacağı çok güzel ve faydalı bir projemiz olacak. Bunun üzerinde çalışmalara devam ediyoruz. -Son olarak, tasarımlarınıza nereden ulaşılabilir? -Tasarımlara www.semayea.com adresinden, ayrıca @semayea ve @semayeaswimwear instagram hesaplarından güncel paylaşımlara ulaşabilirler.

89


Moda

Bu ay, yeni sezonun kare asları, podyumlar kadar sokaklarda da kendini göstermeye başlıyor! 88 90


ANTİK

J.Crew 248¤

ROMA

Dolce Gabbana yeni koleksiyonuyla bizi antik Roma’nın büyülü dünyasına götürürken, sofistike detaylar adeta baş döndürüyor.

Dolce&Gabbana 448¤ Bottega Veneta 350¤ 3.1 PHILLIP LIM 250¤

"ipucu" Altın renkli, mitolojik detaylar içeren takılar yeni sezonda sanat eseri tadında!

Alcozer&J 245¤

Oscar de la Renta 255¤

Giuseppe Zanotti 1.623¤

Dolce&Gabbana 995¤

Lanvin 777¤ Valentino

Dolce&Gabbana 495¤

91


Moda

SKYFALL

Philipp Plein 775¤

Mavinin en huzur verici tonu, bu sezon da iddialı kesimler ve detaylarla baş döndürücü bir hale geliyor.

Marc by Marc Jacobs 100¤

Chloé 366¤

"ipucu" Dikkat çekici aksesuarlarla kullanılan, uçuk mavi tonlardaki gömlek ve etekler, ofis kıyafetleri arasında yerini alıyor.

Kenneth Jay Lane 170¤

Equipment 315¤ Moschino Cheap&Chic 182¤

J.Crew 165¤

Just Cavalli 131¤ River Island 80¤

92

Eastex 83¤

Le Silla 281¤


Alexander McQueen 301¤ Vakko Amishi 425TL

Bottega Veneta 2.890¤

H&M 24.95TL

H&M 19.95TL

Vakko 2.945 TL

"ipucu"

H&M 19.95TL

Nude tonlarda gösterişli kolyeler, minimalist bluzlarınızı hareketlendirmek için doğru seçim olacaktır.

Lulu&Co 192¤ Dolce& Gabbana 545¤

Paul&Joe 280¤

Pierre Hardy 265¤ Rodarte 1.448¤

MIDI ETEKLER Sezonun romantik ve joker parçası midi etekler, en iyi uyumu diyafram ve cut off bluzlar ile sağlıyor.

93


Moda

"ipucu"

Figue 795¤ Givenchy by Ricardo Tisci 400¤

Dikkat çekici püsküller, çarpıcı detay, hareketli ve bir o kadar da eğlenceli bir görünüm sağlıyor.

Tim Ryan 2.260¤

Alexander McQueen 820¤

Dries Van Noten 1.1 50¤

Isabel Marant 190¤

VIX 250¤ Givenchy by Ricardo Tisci 400$

Jimmy Choo

KABİLE Afrika kabilelerinden esinlenen parçalar, farklı kültürlerin rengarenk enerjisini, yeni sezonla birlikte ayağımıza getiriyor.

94

Emilio Pucci 2595¤

REİSİ


Duffy 260¤

River Island 32¤

Oliver Peoples 255¤ River Island 87¤

CREME CARAMEL

Rachel Zoe 130¤

Escada 523¤

Emilio Pucci 718¤

Karamel ve bejin tatlı uyumuyla, stiliniz elegan ve şık bir havaya bürünecek.

"ipucu" Asha 212¤

Sütlü kahve tonlardaki sedefli aksesuarlar, naturel ve minimal stilinizde gösterişli ayrıntılar olarak yer alacak.

Iro 494¤

Pierre Hardy 2.050¤

Salar 436¤

Christian Louboutin 548¤

95


Junya Watanabe 615¤

Moda

"ipucu"

Elvira Sazesh 53¤

Lazer kesimli, püskül detaylı süet elbiseler, haftasonu için spor ve aynı zamanda bakışları üzerinize çevirecek bir tarz sunuyor.

Ralph Lauren Black Label 3.409¤

Mango 369TL

Ralph Lauren Black 695¤

Bottega Veneta 815¤

Marni 360¤

Joe's 102¤

Etro 230¤ Derek Lam 1.1 25¤

SÜET AŞKI Modası geçmeyen süet kumaşlar, yumuşacık dokularıyla, kıyafetlerden aksesuarlara her yerde karşımıza çıkıyor!

96


AZTEK Grafik etkiler ve Latin Amerika esintileri taşıyan bu akım, bu sezon gardıroplarımızı ele geçirmeye başladı.

Maria Francesca Pepe 162¤

River Island 26¤

Alice by Temperley 86¤

Etro 473¤

John Richmond 188¤

River Island 20¤

Forever 21 26¤

"ipucu" Sıcak tonların ve gösterişli desenlerin bir arada kullanıldığı cesur aksesuarlar, stilinize enerji katacak.

River Island 30¤ Hobbs 42¤

Rebacca Minkoff 188¤

Sophia Webster 531¤ Janavi 468¤

97


AFRİKA’DAN JAPONYA’YA, LATİN AMERİKA YOLUYLA, İLKBAHAR-YAZ 2014 KOLEKSİYONLARININ GLOBAL DESENLERİN TAMAMINI ELE ALDIĞINI SÖYLEBİLİRİZ. ALEXANDER MCQUEEN, GIVENCHY, VALENTINO BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜM DEFİLELERDE, MAKSİMUM ENERJİ VE RENK PATLAMASINI YANSITAN TRİBAL AKIM, DOĞAL YAŞAM, FARKLI KÜLTÜRLER, KABİLELER VE GRAFİK BASKILARDAN İLHAM ALIYOR. Hazırlayan: Bahar Susup

98


Bir kaç sezondur Aztekler, eski kabileler, Kızılderililer ve Afrika desenlerinden ilham alan parçalar dikkat çekiyordu. Etnik olarak da adlandırdığımız, grafik etkisi yaratan tribal akım, bu sezon podyumları tamamen ele geçirmiş görünüyor.

Sonbahar - Kış sezonunun grunge ve punk fırtınasının sert etkisinden sonra tribal esintiler, adeta gökkuşağı rolü üstlenerek, yazın enerjisini şimdiden üzerimize çekmiş görünüyor. Etnik desenler, işlemeler ve boncuk süslemelerinin öne çıktığı akımda, parçaların el işi ve aynı zamanda Vintage bir hava taşıması da dikkat çekiyor.

Bu yaz desenler oldukça gösterişli ve renkli. Zaman zaman 70'lerin bohem havasını da anımsatan desenleri, kıyafetlerden aksesuarlara her parçada görmeniz mümkün. Baştan aşağı tribal desenlerden oluşan parçalar kullanmak yerine detaylarda ve renk oyunları yaparak dikkat çekmeyi tercih edin. Tribal desenli maxi elbise ve sandaletler yazın hem gündüz hem de gece kurtarıcınız olacaktır. Aynı zamanda ofiste monokrom renklerde ince kumaş pantolonlar da şık bir seçim olacak. Tulumlar, salaş trikolar, etnik desenli jean şortları da günlük stilinizde kullanabilirsiniz. Tüm renklerin cesurca kullanıldığı akımda öne çıkan tonlar; turuncu, kahverengi, sarı, kırmızı, yeşil ve turkuvaz. Bir arada kullanmanın cesaret gerektirdiği bu renkler desenlerin uyumuyla cezbedici bir bütünlükte karşımıza çıkıyor. İddialı etnik desenlerin renkleri, bohem styling ile daha da canlandırarak maksimum etki yaratılıyor.

99


Rรถportaj

100


İSPANYOL DİVA AKDENİZ’İN TÜM LEZZETLERİYLE DÖNÜYOR

LUZ

CASAL O Almodovar’ın “Yüksek Topuklar” filmindeki unutulmaz “Piensa En Mi” yorumundan beri sadece İspanya’da değil tüm Avrupa’da ve özellikle Fransa’da herkesin yorumuna ve zarafetine hayranlık duyduğu Luz Casal, tıpkı ismi gibi ışıl ışıl... Akdeniz şarkılarıyla altı yıl aradan sonra ‘Almas Gemelas’ ismini verdiği yeni albümüyle, kaldığı yerden müzik yolculuğuna devam ediyor. Luz Casal yepyeni şarkılarını 21 Nisan’da İstanbul’da ilk kez Cemal Reşit Rey sahnesinde söylüyor olacak. Röportaj: Cenk Erdem

101


Röportaj

Müzik dünyasının ünlü EastWest stüdyolarında, Los Angeles’ta kaydedilen albümde Luz Casal Portekizce, Fransızca ve İtalyanca şarkılar da söylüyor. Albümün prodüksiyonunu Luz Casal’la daha önce de birlikte çalışan Fransız prodüktör Renaud Letang ve Javier Monforte’nin üstleniyor. Son albümünün bizdeki ilk röportajını gerçekleştirirken, hem yeni şarkılarını, hem Luz Casal’ın kendi favorilerini hem de İspanya’ya çok yakın hissettiği ve kahve keyfini de çok sevdiği İstanbul’u konuştuk.

*6 yıllık bir aradan sonra “Almas Gemelas” yepyeni albümünüz, nasıl bir albümle geri dönüyorsunuz? Albüm duygularıyla, hisleriyle, fikirleriyle, arzuları ve amaçlarıyla benim için bu dönemin özel bir günlüğü gibi. Aynı zamanda da bende hayranlık uyandıran müzikleri yansıtıyor. *Eleştirmenler son çalışmanızın şimdiye kadar yaptıklarınız içinde uluslararası markete en çok hitap eden albüm olduğunu söylüyorlar, siz “Alma” albümünüzü öncekilerle nasıl kıyaslarsınız? Dört dilde şarkı söylemek şüphesiz bu albümü uluslararası bir hale getiriyor. Aynı zamanda daha önceki 13 albümümde kullanılmamış olan orij inal ritimler ve sesler de böyle bir çeşitlilik ve etki yaratıyor. *Fransızca, İtalyanca ve Portekizce şarkılar söylediğinize göre aslında tam bir Akdeniz albümü olmuyor mu? Kesinlikle. Üç tane bossa - nova kaydetmiş olmama rağmen bir Akdeniz havası ve kıvraklığı olduğuna inanıyorum. Özellikle İtalyanca ve Fransızca şarkılarla 'Alma' tam da bir Akdeniz albümü.

102


*Albümde efsanevi Brezilyalı caz piyanistlerinden ve besteci Eumir Deodato dört düzenleme birden yapmış, sizce Deodato‘nun şarkılarınıza dokunuşu nasıl bir fark yaratıyor? Daha önce Bolero'ya bir övgü albümü olarak hazırladığım 'La Pasion' albümünde de çalışmıştık ve hem düzenlemelerin zenginliği hem de albümün gördüğü ilgi açısından inanılmaz bir tecrübe olmuştu. Eumir, Frank Sinatra, Björk, Antonio Carlos Jobim'le gibi ünlü isimlerle gerçekleştirdiği çalışmalarından da öyle doğallıkla bahsediyor ki. Tam bir usta! *Sizce yeni albümünüzde hala o çok sevilen meşhur “Piensa En Mi” yorumunuz gibi öne çıkacak yorumunuz hangi şarkıyla olur? Bana kalırsa kendi şarkılarımdan en çok 'Si Pudiera'yı öne çıkarırım. Ödünç aldığım şarkılar arasında da 'Mi Sono Innamorata di te' parçasını dinlemeniz lazım, açıkçası söylerken de müthiş bir zaafım var. *İstanbul’a daha önce de gelmiştiniz ve yeni şarkılarınızı ilk kez 21 Nisan’da Cemal Reşit Rey‘de söylüyor olacaksınız; İstanbul’un en çok nesini sevmiştiniz? İstanbul'da hoşuma giden öyle çok şey var ki! Yemek hoşuma gidiyor, tatlılarınız ve mutfağınızın lezzetleri, özellikle kahve "Şehrin, günlük hayatın susmayan sesi " Pek çok eski binanın mimarisi de çok güzel. Aslında İstanbul'da tüm bu güzel duygularla evden uzakta olmanın verdiği duygular ve İstanbul'a çok yakın hissetmenin verdiği keyif de birbirine karışıyor...

103


Moda

Frye 382¤

Jas Mb 302¤

BackPack Şık, kullanışlı ve geniş hacimleriyle, bohem stili yansıtan sırt çantaları bu sezon adeta kurtarıcı rolünü üstleniyor!

Jérôme Dreyfuss 605¤ Pendleton The Portland Collection 187¤

Pierre Hardy 1.302¤

Vivienne Westwood 248¤

104

Stela 9 184¤

Tory Burch 226¤


Christian Louboutin 345¤

Sophia Webster 115¤ Fendi 280¤

Ralph Lauren 150¤

Tory Burch 145¤

Swash 168¤

Valentino 310¤

Valentino 387¤

Rengarenk Rahatlık Rahatlıklarıyla bizi cezbeden, vazgeçemediğimiz espadriller çeşitli desen ve renkleriyle yine kalbimizi çalmayı başarıyor!

105


A

ksesuar

şkı

2014 İlkbahar - Yaz sezonunun en şık stil tamamlayıcıları karşınızda!

106 104


1

2

2

3

3

HOT & COOL Yeni sezonun öne çıkan en hit ve dikkat çekici aksesuarlarına aşık olduk!

4

4

5

6

6

7

8

9

7

7

8

1- Orla Kiely 98¤ 2- Michael Antonio 57¤ 3-Dannij o 420¤ 4- Sophia Webster 599¤ 5- Mawi 667¤ 6- Quay 27¤ 7-Mawi 443¤ 8- Saint Laurent 645¤ 9- River Island 36¤

107


Mücevher

mint Baharın en tatlı tonlarından biri olan mint yeşili, bu sezon mücevherlerde kendini gösteriyor.

Kate Spade

Oscar de la Renta

Ippolita

Kenneth Jay Lane

Banana Republic Kendra Scott

108


Lulu Frost

Tory Burch

Lele Sadoughi

Dannij o

Oscar de la Renta T Tahari Juicy Couture

Juicy Couture

109


Rota

108 110


Venedik

Rönesans’ın en önemli başkentlerinden biri olan ve yüzyıllardır değişmeyen eşsiz mimari yapısıyla, dünya üzerindeki en güzel müze şehirlerden biri Venedik. Gondollar, maskeler, kanal kıyısındaki saraylar, köprüler, kanallar ve dar sokaklarıyla gittiğinize hiç pişman etmeyecek bir şehir.

Fotoğraflar: Necip Baykara

109 111


Rota Tatil dönüşü Venedik’in, çektiğiniz resimlerde bile sihrini koruduğunu görebilirsiniz. Ayrıca çok yakındaki camıyla ünlü Murano Adası ve rengarenk evleri, dantelleriyle ünlü Burano adasını ziyaret edebilirsiniz. Burano Adasının balıkçı erkekleri geceleri çok içip dönüşte evlerini şaşırdıklarından, Burano’lu balıkçı eşleri evleri farklı canlı renklere boyayarak sorunu çözmüşler.

Görülmesi Gerekenler San Marco Meydanı ve meydanda bulunan, San Marco Bazilikası, Dukalar Sarayı ve tepesine çıkabileceğiniz San Marco Çan ve Saat Kulesi. İstanbul'dan çalınıp getirilen San Marco Bazilikası'nın üzerindeki dört bronz at heykeli. Venedik'in iki büyük kara parçasını birbirine bağlayan ilk köprü olan Rialto Köprüsü. Tarihin en ünlü çapkını Kazanova'nın ve diğer mahkumların hapishaneye girmeden, dışarıyı gördükleri son yer olan Son Nefes Köprüsü yani Ponte di Sospri. Venedikli usta ressamlar, Tiziano, Tintoretto, Titian, Bellini, Veronese eserlerini yakından görmek için; Sanat Akademisi Galerisi (Accademia Galleries). Guggenheim Müzesi ve Correr Müzesi. Santa Maria Della Salute Bazilikası.

112


113


Rota

Yapılması Gerekenler Muhteşem La Fenice Tiyatrosu'nda bir eser izlemek. Verdi'den La Traviata, Puccini'den Madame Butterfly seçenekler arasında. Gondola binmek. Venedik'in en büyük kanalı 'Grand Canal'da bir tur. Şehrin dar sokaklarında kaybolmak. Bir akşam San Marco Meydanı'ndaki restoranlardan birinde oturup, canlı klasik müziğin keyfini çıkartmak.

114


Venedik Karnavalı Yüzyıllar önce tüm Venedikliler'in sınıfsal farklılıkları ortadan kaldırarak bir geceliğine de olsa özgürce eğlenebilmeleri için maskeler takıp, kostümler giyme geleneği, günümüzde hala Venedik Karnavalı olarak Şubat ayı sonunda kutlanmakta.

Venedik Bienali Bir sene mimarlık, bir sene sanat üzerine olan bienal bu yıl 7 Haziran ve 23 Kasım arası 14. kez mimari çevreleri buluşturacak. Geçtiğimiz yaz 55.'si gerçekleştirilen Sanat Bienali'nde ise önceki yıllardan beri Türkiye adına resmi pavyonu, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) gerçekleştirmektedir.

115


Rota

Ne Alınır? Venedik ve hemen yakınındaki Murano adası cam ürün yapımında haklı bir şöhrete sahip olduğundan cam yapımı herhangi bir ürün alınabilir. Dönmeden önce değişik renk, biçim ve aromalı makarnalar alabilirsiniz. Mesela kalamarlı siyah spagetti veya portakallı fettucini. Karnaval maskeleri ilginizi çekiyorsa, Venedik sokaklarında mutlaka rastlayacağınız bir maske dükkanına uğrayabilirsiniz.

Nasıl Gidilir? Haftanın her günü THY ile İstanbul'dan karşılıklı uçuşlarla 2,5 saatte Venedik Marco Polo Havaalanına indikten sonra şehir merkezine, kara veya deniz yoluyla yaklaşık yarım saatte ulaşabilirsiniz.

116


Ne Yenir? İtalyan mutfağını seviyorsanız Venedik'in dar sokaklarında kaybolurken gözünüze hoş gelen bir restorana girin ve siparişinizi verin, pişman olmazsınız. 1720'den beri San Marco Meydanı'nda yer alan, Goethe, Giuseppe Verdi ve Hemingway gibi isimlerin buluşma noktası olan, San Marco Meydanı'ndaki 'Cafe Florian', oturup bir kahve içmek için en iyi adres. Akşam yemeği için ödüllü, şık ve modern İtalyan mutfağı isterseniz de; Michelin yıldızlı Quadri, La Cusina ve Met'i öneririm.

Nerede Kalınır? Bütçeniz yüksekse veya kutlama, balayı gibi özel bir durumunuz varsa manzaralarıyla "Burası Venedik" dedirten ve kanal kıyısında oluşuyla havaalanı transferini ve diğer gezileri kolaylaştıran birkaç otel; Hotel Palazzina G, Philippe Starck tasarımı olmasının yanı sıra restoranıyla da iddialı. Aman Hotel, hem odalarıyla hem de restoranıyla, başarılı dünya zincirinin en iyi otellerinden. Hotel Danieli, teras katındaki restoranı ve kanalın karşı kıyısındaki görkemli San Giorgio Maggiore Kilisesi'nin manzarası büyüleyici.

117


FotoÄ&#x;raflar: Bahar Susup

Elie Saab 6,045TL

118 116

Jean Michel Cazabat 1,245TL


Anya Hindmarch 3,745TL

Stuart Weitzman 1,945TL

117 119


Ermanno Scervino 4,645TL

Wlater Steiger 1,445TL

120 118


Anya Hindmarch 2,445TL

Vicini 1,345TL

119 121


Anya Hindmarch 6,645TL

Walter Steiger 1,545TL

120 122


Paule Ka 3,045TL

Studio Pollini 1,145TL

123 121


bir

ZAYIFLIK

Bugün, Nisan yazım için bilgisayarımın başına oturmadan önce çok güzel şeyler yedim. Ayıptır söylemesi önce koca bir tabak bol soslu makarna, iki kutu kola, dört top dondurma, bir kase muhallebi, üstüne de iki fincan bol kremalı kahve...

Şaka şaka, nerdeeee böyle şeyler? Bunların hepsine iki hafta önce elveda dedim, öpüşüp koklaşamadan ayrıldık. Az az, sık sık yiyenlerden oldum, bununla dalga geçerdim ama şimdi ne demek olduğunu ufak ufak kavramaya başladım. Anlaşıldığı üzere diyetteyim ve ciddiyim. Makarna dendiğinde "Hmmm kepekliyse, bir tadına bakarım" kıvamına geldim, fazla söze ne hacet! Yaza yaklaştığımız şu güzel bahar günlerinde, ne yesek yol, su, elektrik olarak geri döneceği için çalışmalara başladım. Aslında görünüşümle ilgili hiçbir zaman şikayet etmedim, mükemmel olduğum için değil elbette ama kendimi olduğum gibi severim. Yazın herkes kilo verirken ben alırdım, buna rağmen "İyiyim ben böyle yaa" şeklinde dolaşmam, biraz da kibirden miydi nedir? Zira burnum düşse yerden almam, "Haha kalsın" derim. Her neyse, bugünlerde gündemim belli işte, kilo vermek, yediklerime dikkat etmek, sağlıklı beslenmek, spor yapmak ve bunu bir yaşam biçimi haline dönüştürmek... Bu arada belirtmemde yarar var ki, hedefim maksimum 5 kilo vermek. Depresyonda

124 122

anımda

...


değilim, sevgilimden ayrılmadım aksine çok mutluyum. Üstelik yogada 6 aylık hocalık eğitimimi tamamladım, sertifikamı aldım. Belki bu yaşam tarzının da oluşturduğu bir bilinç halidir ama bedenime hoyrat davranmayı bırakıp, onu daha çok sevmeye karar verdiğim kesin. Ben ki makarnanın, her türlü tatlının, kızartmanın, hamurun önünde savunmasızımdır, sanırsın ki fabrika ayarlarım bunlara endeksli. "Ne oldu da bunlardan vazgeçtin bari az az yemeye devam etseydin" gibi tavsiyelere karnım tok, çünkü benim gözüm aç, çünkü ben keyif insanıyım, yemeyi seviyorum, Allah affetsin. Nasıl oldu da keskin bir kararla bu ruh haline girdiğime gelince; bundan yaklaşık bir ay evvel girdiğim tüm jean mağazalarının kabinlerinde, denediklerimin içine sığamadığım bir gündü! Eskiden giydiğim markaların hepsi aralarında sözleşip kalıplarını küçültmediklerine göre, benim kalıbım genişlemiş, skandal! Yüzüm düştü, dudaklarım sarktı. Sevgilim "Boşver tatlım, başka mağazaya bakalım" dedikçe giderek hacmim arttı sanki, hani derler ya, içim şişti!!! Tahmin edersiniz ki, askerlik anısını anlatan bir adamı dinlemek bile kilo almış bir kadını dinlemekten daha iyidir. Neyse ne diyordum, o farkındalık hali... Baktım ki artık iş benim kontrolümden çıkmaya başlamış, bir de o günlerde bir arkadaşım bana, "Bence balık etli kadınlar da güzel ya" demesin mi, tamam dedim! Hayır o da güzeldir eminim de, ben hangi balık kategorisindenim onu bilemedim, işte o zaman biraz canım sıkıldı! Şimdi gelelim onca şikayetten sonra neler değişti konusuna... Sabah uyanınca hemen kahvaltı yapabilen biri değildim, bazen kızarmış patates bile yerdim kahvaltıda, yani pek sağlıklı bir kahvaltı anlayışım yoktu, buna

bağlı olarak sonraki öğünlerde de fastfood dahil her türlü yemeği sağlıklı, sağlıksız diye ayırt etmeden, saate bakmadan yerdim, alkol tüketimim de azımsanacak türden değildi açıkçası. Bu benim yeme alışkanlığımdı, spora gelince de son zamanlarda hayatıma yoganın girmesini saymazsak başka da bir hareket yoktu. Spor salonlarını hiç sevmezdim, geçen sene kışın, sırf havuzu var diye bir salona kaydımı yaptırmıştım, salondaki aletlerin ne işe yaradığından bihaberdim... Bir ay önce, bir cadde boyunca girdiğim tüm mağaza kabinlerinde yaşadığım şok sonrasında, bir takım kararlar verdim, planlar yaptım. Motivasyonum vardı ama bunu benimle taşıyacak, yardım edip, yol gösterecek insanlara ihtiyacım vardı. Tanrıya çok şükür ki beni sakinleştirip her zaman her şeyi yoluna koymama yardım eden harika bir adam var hayatımda. İlk yaptığım, onunla aynı spor salonuna kaydımı yaptırmak oldu, sonra da çok harika bir hocayla tanıştım, Özlem Sarakaya. Maosai Performance hocalarından olan Özlem, çalıştığım kulübe gelip bana ayrıca yardımcı oluyor. Eskiden salondaki aletler, programlar bana sıkıcı gelirken şimdi kendimi "Özlem bu hafta ne zaman görüşüyoruz, hadi hadi" derken buluyorum. Bu benim için inanılmaz bir ilerleme, motivasyonum sağlam yani! Her zaman farklı ve eğlenceli antrenmanlar yapıyoruz. Üstelik bir çok kadın gibi benim de sorunum olan sindirim konusu, Özlem'le çalışmaya ve onun tavsiyelerine uyarak yaşamaya başlayınca düzeldi, nasıl bir hafiflik yaşıyorum iki haftadır anlatamam... İlk günleri zordu ama... Hatta ilk üç gün bildiğiniz süründüm, yemeklerden kısmak değildi

yaptığım, antrenmanlar bir yana, bazı şeyleri hayatımdan tamamen çıkardım. Böyle giderse yakında keramet göstereceğim, gökyüzünden sıcak ramazan pidesi yağdıracağım diye kendimle dalga geçtim. Aç kalmıyordum, aksine hep tok kalmam üzerine kurulu bir programdaydım ama işte hiçbiri bir soğuk kola değildi, bir çıtır patates değildi! Neyse ki o direnç hali geçti, sakinleştim, alıştım, hele o hafifliği hissedince iyi ki böyle yapmışım, yapıyorum diyorum. Yaptığım şey çok basit aslında, kendimi sevmek! Gerçekten sevmek ama! Bedenime iyi davranıyorum, haftada iki gün Özlem'le çalışıyorum, yogaya ara vermeden devam ediyorum ve eski yeme alışkanlığımın tam tersi hareket ediyorum, herkes kendisi için bunu yapabilir! Bunun için psikopatlaşmaya gerek yokmuş, sakin sakin de bu işler hallolabiliyormuş, diyet kitaplarını ezberlemeye gerek yokmuş, kimse makarna yemedi diye ölmüyormuş, net! Çünkü iç güzellik de nereye kadar değil mi?! Kim ne derse desin dış görünüş de çok önemli! Üstelik zayıflamak sadece fazla kilolardan değil, ruhunuzdaki ve geçmişinizdeki yüklerden de kurtulmak demektir, sadece tartıya bakarak değil içinize de bakarak bir hesap yapabilirsiniz. Neyse artık, 3 aya kadar bu işte iyice yol alınca nutellayı elden dağıtacağım, söz! Siz yedikçe ben de yemiş kadar olurum ama unutmayın ki "Hayır" demek bir yetenektir! Kısacası kararında yiyin, tadında bırakıp evinize gidin, sevdiklerinizle iyi vakit geçirin. Öpüşün! Güzellikler için şükredin, günahlarınızı benim hesaba yazdırın, rahat olun, öptüm!

Duygu Ela Erdogan 123 125


İZMİRLİ OLMAK İzmirli olmakla bütün İzmirli'ler övünür. Kendimizi hep farklı yerde konumlandırırız. Bu bazen kimileri için antipatik de olsa, genel olarak ülkemizde bir İzmir sempatisi de yok değildir.

Farklı olmanın getirdiği artılar ve eksilerle. İzmir üzerine çok yazı yazılmıştır, yazılacaktır ama benim burada paylaşmak istediğim bir İzmirli olarak başıma gelen bir, iki olay. Hayatımın içinde İzmirli olmakla ilgili o kadar çok şey yaşamışımdır ki, bu anlatacaklarım sadece buzdağının görünen kısmıdır.

126

-Nerelisin? -İzmirliyim. -Belli. Bir İzmirlinin her zaman karşılaşabileceği bir diyalog başlangıcıdır bu. Ben hala nerden

'belli' anlamış değilim ya. Hadi neyse. Üniversiteyi Eskişehir'de okudum ben. Okurken de, Eskişehir'e yakın olduğunu için arkadaşlarımı ziyarete Ankara'ya gittiğim oluyordu. Bazı arkadaşlarım orada okuyorlardı. Nasıl okumak o tartışılır tabii, bildiklerini okuyorlar.


"Bu kitap ne ya, salla çok okuyan değil, çok gezen bilir olum. Akşam ayarla biraz gezelim."

ya, neden ben de bilmiyorum bir Allah'a ısmarladık deme ihtiyacı hissettim. Niye yaptıysam!

Bu gece gezmelerine biz de ayak uydurduk. Bir solistin sahne aldığı mobilyacıya gittik, baktık yanlış gitmişiz, sahne alma terimi başka bir şeymiş, oradan sahne aldığı bara geçtik. Gecenin ilerleyen saatlerinde, arkadaşımla sahneyi karşıdan gören bir yer bulduk, hemen damladık. Oturduktan sonra sahnedekiyle ben bir göz göze geldim, geliş o geliş.

Masadan kalkınca beni hemen fark etti. Görüşürüz falan diyecek diye bekledim.

“Nerelisin sen bakim” dedi.

Sonucunda ne oldu? Sanki ben baygınmışım abiye de o sallamıyormuş havasına girdi. Tüm gece solist abiye yazan sonra da yüz bulamayan bir İzmirli genç misali, rezil olarak kuyruğumu sıkıştırarak Ankara'nın bağlarında kayboldum.

(Yayvan ses tonuyla abi. Tabii tam olarak abi değil) “İzmirli'yim dedim.” “İzmir’ den böyle güzel çocuk çıkar mı?” dedi. Şaşırdım tabii "Ben miyim lan O, falan oldum." Sonra anladım ki, konuştuğu benim. Tamam da, nasıl cevap vereceğim. Sahnedeki bir erkekten iltifat aldım. Kızlarla iletişimim var da durum biraz farklı, aslında baya farklı. Neyse ben kaldım öylece cevap vermedim abiye. "Hıhııı ehh hIııııh" diyebildim, yani pek bir şey diyemedim. Daha sonra ben bir ara tuvalete gittim. Sahnedeki abi de ara vermiş meğer, yanımdan geçerken taciz ederek bana bir çimdik attı. Bunun sadece bir kabus olmasını dilememe fırsat kalmadan çimdiğin acısını hissedince maalesef gerçek olduğunu anladım. Yaşım 19-20, gece sonunda program bitince sahnedeki abinin yanıma gelme olasılığı bende büyük bir korku yarattı. Zira onun taleplerine karşılık veremeyeceğim kesin. Baktım talepte bir değişim olacak gibi değil, ben de arzı yok etmeye karar vererek masadan kalktım. Ama yine de sahnedekiyle bir iletişim kurmuşuz konuşmuşuz

“Gidiyor musun?”dedi. “Evet dedim.” Arkadan yaptığı hareket -----sözsüz ama manalı olarak hafif bir küfür yedim. !

Anadolu Üniversitesi'ni kazandıktan sonra da İzmirli olarak nasibimi aldım. Dediğim gibi İzmirli'ler hep kendi şehrini savunur ya, okulu yeni kazandığım sıralarda aile büyükleriyle konuşurken konu devamlı bu öğrenciliğe geliyordu. Şimdi büyükler halk tabirleriyle her şeyi bilirler ya, diyorlardı ki; “Eskişehir çok soğuktur çok, deli soğuktur donarsın ama kuru soğuk.” “Eee?” “Öff ne soğuktur geberirsin, -30, olur kıçın donar, ama kuru soğuk.” “Kuru muru ama boru gibi, -30.” “Öyle deme İzmir’e bak, eksi görmez ama ayaz ayaz, beynine beynine eser, donarsın.” Ne soğukmuş arkadaş! Yaşamasak bilmeyeceğiz. İzmir'i savunacak ya, üniversitede de bu baya yaygındı. Çok farklı şehirlerden öğrenciler geldiği için başka şehirlere çamur atma modaydı. Başlarda biz de

İzmirli olarak nasibimizi aldık. “Kışın dışarda oynuyoruz, yani bir şeyler oynuyoruz, göbek atmıyoruz.” Oradan bağırıyorlar, “Bırakın bırakın oynasın çocuk, hayatında ilk defa kar görüyor gerizekalı!“ Ben de altta kalmam ”Olum sizin burda 5 adam başına 1 kardan adam düşüyor, İzmir’de adam başına en az 3 kız.” Eskişehir'de bu açıdan başta biraz zorlandım tabii. İlk gün gelmişim kayıt yaptırmaya, Kemeraltı tarzı bir yerde yürüyorum, böğrüme böğrüme erkek geliyor, bunaldım bir hatten sonra, saymaya başladım geçen bin birinci erkek, geçen bin ikinci erkek, kız üç, kız dört. Haftasonu İzmir'e geldim iş biraz daha farklı tabii. Geçen on milyon dokuzuncu kız, on milyon onuncu kız. Dokuz bin atmışıncı kız, bu kızı sabah durakta görmüştüm. Eskişehir'de aynı gün, aynı yerde o aralar hava sıcak olduğu için şortla geziyorum. Ayağıma bakan bin birinci erkek, ayağıma bakan bin ikinci erkek, ondan sonraki 1 yıl içerisinde orada shortla gezen birini bir daha görmedim, anladım ki orada şortla gezilmiyor. Daha neler neler, İzmir'de yaşanmış kısa bir hikayeyle de sözlerimi noktalayım. Karşıyaka'da arkadaşlarımın karnı acıkıyor. Nerede yiyelim diyorlar, akıllarına Pizza Venedik geliyor. Ama yerini bilmiyorlar soralım deyip bir amcayı durduruyorlar. “Amca Venedik nerde?” Amcadan cevap; “İtalya’daaa.“

127


Moda

MASKÜLEN TARZINI KADINLARA UYARLAYAN, GENİŞ ÇERÇEVELİ BİR GÖZLÜĞÜN ARKASINA GİZLENEN, KIRILGAN VE GİZEMLİ KİMLİĞİ KADAR, BAŞARILI BİR TASARIMCI.

128 126


127 129


Moda 1936 yılında Cezayir'de dünyaya gelen Yves, küçük yaşlardayken oyuncak bebeklere giysiler dikiyordu ve yetenekliydi. 18 yaşına geldiğinde Paris serüveni kesinleşmişti, gideceği ilk adres Chambre Sydicale de la Haute Couture'du. İlgi çekici tasarımlar yapan Yves, Vogue editörü Michael de Brunhoff aracılığıyla Dior'la tanıştırıldı. O'nun için büyük bir fırsattı. Üstün yaratıcılığının farkında olmasına rağmen, ilk süreçte basit işler yaptıran Dior,

defilesinde büyük bir başarı göstererek kloş eteklerle ve ceketlerle hazırladığı başarılı koleksiyonuyla 1950'li yılların moda çizgisini belirledi. Kariyerinde hızla yükselirken beklenmedik bir anda Fransız ordusuna dönme kararı alarak, ciddi hasarlar alabileceği Cezayir Savaşı'na girmeye karar verdi. Cinsel tercihleri çok kez alay konusu haline gelen tasarımcı, hayatının büyük bir bölümünü bozulan psikolojisi ve rahatsızlıklarıyla devam ettirdi. Hastanede tedavi gördüğü süreçte Dior'dan kovulduğu haberini alarak yaşadığı yıkım sebebiyle modayla olan bağlarını koparttı. Modaya geri dönüşü, işini ve hayatını paylaştığı Pierre saye-

130

gün geçtikçe gözle görülür biçimde artan başarısını ödüllendirmek için Yves'in tasarımlarını koleksiyonuna ekledi. Dior'un varisi olacaktı, bu durumdan ilk annesinin haberi olmuştu. Aniden geçirdiği kalp kriziyle Kuzey İtalya'da hayatını kaybeden Dior'un vefatı, Yves ve annesini büyük şoka uğrattı. Henüz 21 yaşındayken Dior'un sorumluluğunu üstlenerek varisi haline gelen Yves, gerçekleştirdiği ilk


sinde gerçekleşti. Yves'e ait olan modaevinin açılış evresinde "Sen bir dahisin ve en iyi bildiğin şey olan tasarımla uğraşmalısın. Geriye kalan her şeyle ben ilgilenirim" cümleleriyle destek vermişti. Yaptığı tasarımlar kadının artan özgüvenini destekleyen, asil ve seksi bir duruşa sahipti. Safari ceketleri, süveterleri ve pantolon-ceket takımlarıyla hazır giyimi popüler hale getirdi. 1964 yılında markasına eklediği ilk kadın parfümü olan 'Y' ile kozmetiğe ilk adımını atan Laurent, 1978 yılında Yves Saint Laurent makyaj serisini, 1984 yılında ise makyaj serisinin tamamlayıcısı niteliğinde olan cilt bakımı serisini oluşturdu.

131


Moda Özgür çizgilerle yaptığı tasarımlarının vazgeçilmez ilham kaynakları, Grace Kelly, Bianca Jagger ve Catherine Deneuve gibi tanınan isimlerdi. 1967 yılında yapılmış olan 'Gündüz Güzeli' filminde YSL tasarımı kıyafetleri tercih eden Denevue'un şıklık anlayışı, Yves'in tarzıyla bütünleşiyordu. Aralarında oluşan dostluk Yves'in vefatına kadar devam etti. Diğer ilham perisi olan Bianca Jagger da, Mick Jagger'la 1971 yılında gerçekleştirdikleri evlilik töreninde Yves imzalı beyaz smokin ve ceketten oluşan bir takım tercih etmişti. Moda dünyasında uzun botları, dar taytları, unisex giysileri ve kadın smokiniyle sert rüzgarlar estirerek adından söz ettiren Yves, yaptıklarıyla yoğun ilgi gören, sokak modasını podyumlara taşıyan, tasarım estetiğiyle akılları baştan alan bir tasarımcıydı.

Aktif bir gece hayatına sahipti. Studio 54'ün daimi müşterilerindendi. Yıl içerisinde iki RTW ve iki haute coutre koleksiyon hazırlaması gerekiyordu. İşiyle ve kendisiyle olan yarış hali, mükemmele ulaşma arzusu ve psikolojik rahatsızlıkları gün geçtikçe uyuşturucu ve alkole olan bağlılığının artmasına sebep oldu. Bazen defilelerin sonunda gelen konukları mankenlerin yardımıyla selamlardı.

132


Güzel olan her şeyin başlangıcı, gelişme süreci ve sonu vardı. Tasarım hayatının sonuna yaklaşıyordu. 1987 yılında New York defilesiyle ilk yıkımını yaşayan Yves, çok kısa bir süre sonra 100.000 dolarlık mücevherle bütünleşen 'günlük' ceketiyle büyük tepki toplamıştı. 1990'lı yılların sonuna doğru maddi sıkıntılar sebebiyle 2002 yılında atölyelerini kapatan Yves, "Modada bir anarşistim" diye betimliyordu kendini. Amacı, kadınları moda aracılığıyla özgürleştirmekti. 2002 yılında bir mülakattaki konuşmasında: "Günümüz kadınının gardırobunu yarattım diyorum kendi kendime. Yaşadığım çağın dönüşümüne bu şekilde katkım oldu. Benim giysilerle yaptığım, müzikte, mimaride, resimde ya da diğer sanatlarda yapılanlar kadar önemli değil tabii ki. Ama olsun, yine de bir değeri var. Ben kendimi kadınların hizmetine sunmak istedim. Yani onlara, bedenlerine, hayattaki duruşlarına hizmet etmek... Son yüzyılda yaşanan büyük özgürleşme hareketi içerisinde onlara eşlik etmek istedim." Başkan Jacques Chirac'ın Legion d'Honneur'a laik gördüğü Yves, moda hayatının yoğun temposuna dayanamadığı için kendi isteğiyle resmen emekliye ayrılarak köpeği Moujik ile birlikte Normandiya'da sakin bir yaşama başladı. 2008 yılında beyin kanseriyle olan savaşını kaybederek, hayata veda etti.

133


M D Zamansız Stil İkonu

ARLENE

“Ben bir imaj yaratmak için giyiniyorum. Kendim için değil, halk için değil, moda için ya da erkekler için hiç değil.” sözleriyle kendini tanımlayan; smokinlerini seksi kırmızı rujuyla kombinleyen güçlü bir stil ikonu,

134

IETRICH


135 133 135


Zamansız Stil İkonu 1901'de Berlin'de dünyaya gelen ve uzun süren kariyerinin başlangıcında şarkıcılık yapan Dietrich, 20'li yıllarda Berlin sinemasında ve tiyatrosunda yer aldı. Film yapımcısı Josef von Sernberg tarafından keşfedilmesiyle 1930'lu yıllarda Hollywood'da popüler olmuştur. Maskülen tarzdaki giyimiyle hemcinslerine öncülük etmiştir. Oscar almaya aday olan Dietrich, Amerikan Film Enstitüsü'nün hazırladığı listeye göre en önemli 9. kadın oyuncu seçilmiştir. İki farklı dilde çekilmiş olan The Blue Angel filminde canlandırdığı Lola - Lola karakteriyle uluslararası bir film yıldızı haline gelmiştir. Yükselen kariyerinin etkisiyle döneminin önemli stil ikonlarından biri olmuştur. Dikkat çeken androjen tarzıyla, günümüzde de etkisini sürdürmekte olan Dietrich kadınları pantolonla bütünleştirirken, cinsel çekicilikten ödün vermeden, sıradanlıktan uzak, kendin-

den emin, biraz egoist ve küstah bir dişi profili oluşturuyordu. Yayı anımsatan kaşları, hep elinde olan sigarasıyla tanınan Marlene, cephelerden etkilenerek ortaya çıkarttığı ceketli pantolonlu takımlarını, kombinlediği kravatları ile maskülen tarzın öncüsü olmuştu. Sahnede ise deniz kızını andıran kıyafetleri ve aksesuarlarıyla akıllara kazınan Marlene stili, günümüzde de etkisini sürdürmekte... Nazilere karşı gösterdiği cesaretli tavırları ve verdiği inanması zor mücadele ile adından söz ettiren Marlene, ideallerinin peşinden gitmeyi hedefledi. Hitler'in ülkeyi yok etme planlarını uzaktan izlemekle yetinmeyerek, etik değerleri olan ilkeci, mücadeleci kişiliğini gözler önüne serecekti. Rejimin bir parçası olmak yerine Amerikan vatandaşı olmayı tercih eden Dietrich 1939 yılında savaşa katılan Amerikan askerlerinin arkasından Batı Avrupa'daki ve Kuzey Afrika'daki savaş cephelerine gelerek, kırmızı halılardan çok uzakta savaşçı bir kadın haline geldi. Bu davranışlarından dolayı 1947 yılında özgürlük madalyasına layık görüldü. Olumsuzluklara karşı susmayan, direnen kişiliğiyle dikkat çeken Marlene, hareketli aşk hayatına rağmen, 1924 yılından 1976'da eşinin vefatına

136


kadar olan süreçte aynı adamla evli kaldı. Kendini önemseyen, kendine değer veren feminen bir yapıda olan Dietrich, kendi kararlarını kimseden etkilenmeden kendisi verirdi. Asıl adı Maria Magdalena'ydı. İncil'de sözü geçen İsa ile yakınlaşan kadınla aynı isme sahipti. Kalabalık bir çevresi vardı. Katherine Hepburn, Edward G. Robinson, Jean Cocteau ile yakın arkadaş olan Dietrich edebiyat, sinema, şiir ve müzik gibi birden çok alanla ilgilenmiştir. Bunların yanında keman ve piyano çalan ünlü stil ikonu yaptığı açıklamalarıyla tüm dikkatleri üzerine toplamayı başarıyordu. "Avrupa'da kadın ya da erkek fark etmez, kimi çekici bulursanız onunla sevişirsiniz." diyen Dietrich 1979 yılında 'Just A Jigolo' filmiyle dev ekranlara veda etti. Yaşamının son on iki yılını Paris'teki evinde yalnızca yakın çevresiyle iletişime geçerek sürdüren Marlene'nin dik kafalılığı, siyasi tavırları ve ihtiyacı olan ülkelere yapılan yardımlara olan katkısı da oyunculuk kariyeri kadar çok konuşulmuştu.

Stil İkonu Marlene makyajının püf noktaları: Marlene, imzası haline gelen elmacık kemiklerini daha belirgin hale getirmek ve yanaklarının şeklini oturtmak için pembe tonlarındaki allıkları tercih ediyordu. Cildini kusursuzlaştırmak için ten rengine yakın bir fondötenle, açık renk bir pudra tercih eden Dietrich, siyah eyeliner ve göz kalemi kullanılarak yaptığı göz makyajındaki kirpik diplerindeki şeffaflık etkisini, göz pınarına uyguladığı açık renk bir farla yapıyordu. Dudak makyajı için mat kırmızı ve koyu toprak tonlarını tercih eden Marlene, şekil açısından en iyi görünümü elde etmek için dudak fırçası kullanımını öneriyordu.

137


Güzellik

136 138

Dior

Baharın kendini hissetirmeye başlamasıyla doğadan ilham aldığımız tüm renkler, makyaj stillerinde başrolde!


Nar Çiçeği Yeni sezonda içimizi kıpır kıpır eden renklerden biri de; narçiçeği! Kırmızı ve turuncunun en ateşli tonlarının karışımı adeta enerji veriyor. Göz makyajınızı, kemik tonlarda, yarı transparan far uygulayarak, bol maskarayla tamamlayın. Pürüzsüz bir ten makyajı için teninize yakın tonlarda, kapatıcı özelliği olan fondöten seçin. Dudak makyajında ise cesaretinizi kullanarak narçiçeğinin en canlı tonlarını seçin. Oje renginizi de rujunuzla uyumlu tonlarda kullanmanız dikkatleri üzerinize çekecek.

Couleur Caramel Göz Farı 44TL

Lancome Blush Subtil BrunRoche 125tl

Yves Saint Laurent Souffle d'eclat 150TL

Douglas Absolute 21.95TL

Couleur Caramel Ruj 57TL

AVON Luxe Maskara 7 ml. 16.20TL

Alessandro Oje Renkleri 32TL

139


Güzellik

Givenchy Ombr Couture 69TL

AVON Luxe Kapatıcı 15.60 TL

Işıltılı

Bakışlar

Yaz henüz gelmese de, hafif bronz bir ten makyajı ve parıldayan bakışlar cezbedici bir görünüm için yeterli! Göz pınarlarınıza yakın uygulayacağınız altın renkli, parlak far ile aydınlık bakışlarınız dikkat çekecek, göz kapağınızın kalan kısmına da bej ve kahve tonları, kaş altına ise kemik rengindeki far ile gözlerinizi öne çıkarın. Ten makyajında terracota ve bronz tonlarda kapatıcı kullanmanız güneşin enerjisini şimdiden hissetmenizi sağlayacak. Dudaklarınızda doğal tonlarda parlatıcı ile makyajınızı tamamlayın.

Sephora 10HR Wear Perfection Foundation

Burberry Lip Cover Nude Beige 83TL

MAC Plush Lash 53TL

140

Sephora French Riviera

Sally Hansen 14.95TL


Nostaljik Zoya Chantal 38TL

Audrey Hepburn’den ilham alan makyajınızla romantik ve nostaljik bir görünüm sağlayacaksınız. Göz kapağınıza uyguladığınız açık bej tonlardaki far ve kaş altına gölgelendirme yaparak uyguladığınız kahverengi farla bütünlük sağlayın. Göz kapağınızın dışına doğru uzattığınız eyelinerınızla göz makyajınızı dikkat çekici hale getirin. Sedefli pudra ile ışıltı katacağınız ten makyajınız ve yalnızca koruyucu ile parlaklık vereceğiniz dudaklarınızla makyajınıza son dokunuşu yapın.

Burberry Eye Palette Plum 122TL

The BodyShop Vanilla Vit Lip Gloss 24,90 TL

NOTE Ultra Black Dipliner 17.90 TL

NOTE Mattifying Extreme 29,90 TL

Douglas Absolute 20.95TL

Lancome Hypnose Drama 77TL

141


Güzellik

Note Long Lash Mascara 19.90TL

Note Terracota 34,90TL

Pink Chic

Couleur Caramel EyeLİner 34TL Pembe rengi “masum” sıfatından ayırarak bu kez biraz isyankar ama cazibeli bir görünüm için kullanıyoruz! Fuşya ve neon arasındaki canlı pembe tonlardan birini seçerek göz kapağınıza cömertçe uygulayın, kaş altına aydınlatıcı görevi gören krem rengi farınızı sürmeyi unutmayın. Orta kalınlıkta çekeceğiniz eyelinerınızı hafifçe dağıtarak dumanlı bakışlar yaratın. Pembenin cesur tonlarında uygulayacağınız ruj ve allığınızla, hem gece hem de günlük olarak kullanacağınız makyajınızı tamamlayın.

Burberry Lip Glow Beige 71TL

Lancome 366 Rose Satin

142

Shiseido Luminizing Satin Eye Color 110TL


Sephora Rouge Infusion 38.90TL

Givenchy Ombre Couture 69.90TL

Kırmızı &Kahve

NOTE Mono Eyeshadow 14,90 TL

Uyumu

Kırmızı ve kahve tonlarının baş döndüren cazibesi günlük makyajınız için ideal bir seçim olabilir. Göz kapağınızı kahverengi ve bej tonlarda farınızla gölgelendirme yaparak öne çıkarın. Ten makyajınızda pürüzsüz bir görünüm yakalamak için yoğun kapatıcı özelliği bulunan bir pudra kullanmak yerinde olacaktır. Hafif şekilde pembe tonlarda renk verdiğiniz elmacık kemikleriniz fresh bir görünüm kazandıracaktır. Son olarak da pembe-kırmızı arası tonlardaki rujunuzla dudaklarınızı öne çıkarın.

NARS Exumas Matte Multiple 110TL

me La n co a ra c s a M ose Vir t uEyes D o ll

Rimmel Wake Me Up HR Concealer Packshot 18.90TL

NOTE Nail Enamel 2,50 TL

143


Güzellik

YENİ SEZONUN

Tatlı & Seksi Notaları İlkbahar-Yaz sezonunun heyecanını, farklı notalar barındıran, yepyeni parfümlerle yakalayın!

144


1- Elie Saab L’Eau Couture EDT – 323TL Şehrin merkezinde güneşli bir bahar öğleden sonrasını çağrıştıran L’eau Couture, sofistike, doğal ve ışıltılı genç bir kadın için yaratılmış bir koku... L’eau Couture; krep kadife yumuşaklığında bir elbise hissiyle cildi sarıyor. Narin çiçek buketinin ışıltılı yeşil vurguları, zarif gurme kadifemsi notaların altını çiziyor.

2- Tom Ford Velvet Orchid EDP – 405TL Tom Ford’un imza parfümü Black Orchid çok daha şehvetli ve kadınsı bir dokunuşla yeni üyesini tanıştırıyor: Velvet Orchid. Parfüm ihtişamlı ve gizemli bir dünyanın kapılarını aralıyor. Tom Ford Velvet Orchid oryantal çiçeksi kokusu ile ikonik Tom Ford Black Orchid’in şehvetli bir kadının bedenine dökülmüş hali. Ferahlatıcı notalarda; taç yaprakları, val ve rom içeren parfüm, ışıltılı sıcaklığı ile bedeninizi okşayacak.

3- Balmain Extatic EDP - 287 TL Balmain Extatic, kristalize gül, Çin armudu, Osmanthus, gece yasemini notaları ve bebek orkidesinin çikolata aromasıyla birleşimiyle parfüme izini bırakıyor. Oryantal ve çiçeksi notaları ile hayatın kurallarından sıyrılmış, modern şehir kadınını simgeliyor. Fener ve kaşmir ağaçlarının zarafeti, Balmain koleksiyonlarının vazgeçilmez materyali Barenia derisinin kadifemsi dokunuşu ile birleşiyor.

4- Iris Nazarena Eau De Parfum- 820TL İris ve tütsü akorundan oluşan yeni eau de parfüm AEDES DE VENUSTAS, dünyanın en değerli ve en eski aromatik malzemelerini eşleştiriyor. Bu iris ve yeniden doğuş, parfümü köklerinden geleceğe taşıyor. İris ve amber baskın notaları ile orta notalarında deri, oud ağacı, mayıs gülü akoru. Dip notalarda ise; tütsü, odunsu notalar, misk, vetiver içeriyor.

5- Azzaro Club Woman EDT – 169TL Parfüm gece hayatının tüm ışıklarının disko topuna yansıması kadar görkemli. Hareketli Nota: Göz kamaştırıcı bir şekilde yükselir ve dinamik meyvemsi tazeliğe kavuşarak parfümün çılgınca dans kadar coşkulu yönünü gösterir. Passion fruit’un (yıldız meyvesi) keskin tonları narin tatlı, yumuşak ve egzotik notaları ile birleşir. Hayal kurduran nota: Yumuşak ve bağımlılık yaratan odunsu dokusu teninizle birlikte sıcak ve cezbedici bir noktaya ulaşır.

6- Burberry Brit Rhythm EDT – 201TL Burberry’nin yeni parfümü Brit Rhythm Woman; canlı müzik, gençlik enerjisi ve feminen bir kokunun birleşiminden ilham alınarak doğdu. Yaratıcıları tarafından farklı, özgün ruhlu ve seksi olarak tanımlanan pudramsı Brit Rhythm Woman; notalarında İngiliz Lavantası, orta notasında portakal çiçeği, bas notasında ise vetiver ve mask ile güçlü bir feminen anlayışın rock’n roll konseptiyle birleşimini barındırıyor.

7- Rochas Secret De Rochas EDP – 314TL Modern Paris kadınından esinlenerek hazırlanan bu koku, şıklığıyla her zaman fark edilen güçlü ve sofistike kadınlar için ideal. Fransız gül bahçelerinden ilham alınan kapak tasarımı ve el yapımı kutusu ile özenle hazırlanan bu parfüm, güneşte olgunlaşmış taze mango ile açılış yapıyor. Alt notalarda ise tuz, misk ve yosun akordu mükemmel bir son gerçekleştiriyor.

145


Gezi

Son Günlerin En Gözde Rotası…

AMALFİ BÖLGESİ Avrupa’da belli bölgeler vardır. İspanya’da Endülüs, Fransa’da Provence Bölgesi gibi. Biliyorsunuz İtalya’nın da “Amalfi Bölgesi” meşhurdur. Özellikle son yıllarda çok revaçta olan bu bölge, sükunetten huzur bulanlar için biçilmiş kaftan. Henüz gitmeyenlere tavsiye ediyorum. Aslında manzara hep aynı, Güney İtalya’nın simgesi olan limon ağaçları, ellerde limoncello kadehleri, yamaçlardaki renkli, sevimli evleri ile hepsi birbirinin benzeri gibi dursa da, görülmesi gereken yerler. Hazırlayan: Burcu Bülbül

146


145 147


Gezi

AMALFİ BÖLGESİ Napoli'nin 1 saat güneyindeki Sorrento şehrinden başlayıp, Amalfi şehrine kadar olan bölgeye 'Amalfi Kıyıları' deniyor. Birbirinden güzel küçük şehirleri barındıran bu bölge, aynı zamanda İtalya'nın en çok turist çeken kıyılarından biri. Duyduğuma göre, bu bölgeye Temmuz ve Ağustos'ta gitmek tam bir eziyet oluyormuş. Ne restoranlarda, ne otellerde, ne de teknelerde yer bulmak mümkün olmuyormuş. Bulsanız bile o sıcakta bu kalabalık, seyahatin keyfini kaçırıyor diye duymuştum.

İLK DURAĞIMIZ NAPOLİ Trafiği yorucu bir şehir, yani bize pek yabancı olmayan durum. Güney İtalya'nın Campania Bölgesinde yer alan Napoli, nüfus itibarı ile Roma ve Milano'dan sonra üçüncü büyük şehir. Şehir, tarih, sanat, kültür, mimari, müzik ve astronomi yönlerinden İtalya'da hayati rol oynamaktadır. İtalya tarihinde 2.800 yıllık geçmişi ve 12851816 özerk bir devlet olan Napoli Krallığı başkentliği yapması nedeni ile çok büyük öneme sahiptir. 720 hektarlık Napoli eski tarihsel şehir merkezi 'UNESCO Dünya Mirasları' listesinde bulunmaktadır. Şehir,Akdeniz sahilinde, Napoli Körfezi üzerinde, iki volkanik bölge (doğusunda Vezüv Yanardağı ve batısında Campi Flegri) arasında bir konumdadır. Pizzanın anavatanı olan Napoli'de 2 yer tavsiye edeceğim: Ristorante Sorbillo ve De Michele. Tüm gurme dergileri de bu iki restorandan bahsediyor. Napoli'nin dar sokaklarında gezintiye çıkmak isterseniz, Spaccanapoli'ye mutlaka uğrayın ama çanta ve cüzdanlara dikkat! Napoli, İtalya'da hırsızlık ve yankesicilik açısından en sorunlu şehir. Özellikle saat 23:00'ten sonra Garibaldi Meydanı'nda daha da dikkatli olun.

148


SORRENTO Napoli'den Sorrento'ya doğru giderken atmosfer hemen değişmeye başlıyor. Heybetli Vezüv Dağı'nın kıyısından ilerleyerek, yaklaşık 1 saat sonra Sorrento'ya varıyoruz. Tam bir Güney İtalya şehri Sorrento. Şehrin merkezindeki limanda hem büyük gemilerle hem de feribotlar ile ister Capri veya Ischia Adaları'na, isterseniz diğer kıyı şehirleri olan Positano ve Amalfi'ye ulaşabiliyorsunuz.

POMPEİ Pompei, MS. 79'da yanı başında patlayan Vezüv Yanardağı'nın küllerinin üstüne çökmesi ile, olduğu gibi taşlaşan bir şehir. 200.000'den fazla insanın yaşadığı şehirde, halkın taşlaşarak öldüğü söyleniyor. Bu şehir hakkında söylenti çok. Fakat ben, rivayetler ve onun dışında edindiğim bilimsel gerçekleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Rivayetlere göre, Roma İmparatorluğu'nun en önemli şehirlerinden biri olan Pompei, denize kıyısı ol-

ması nedeniyle, ticaret anlamında şehir halkının çok zengin olmasını sağladı. Halkın yarısından çoğunu köleler oluşturuyordu ve her türlü hizmeti köleler yapıyor, asilzadelerde hayatın keyfini çıkartıyorlardı. İnsanlar o kadar zenginlerdi ki, artık farklı zevkler aramaya başlamışlardı. Sapkınlık diz boyuydu. Rivayetlere göre Tanrı, onların bu gidişatını cezalandırmak için bu felaketi yaşatmış. Ama bilimsel verilere göre, olay aslında tam da bu şekilde cereyan etmemiş. 200.000 kişinin yaşadığı söylenen şehirde, yapılan kazılar sonucunda sadece 2.000 kişinin cesedi bulunmuş. Yani burada telef olanların hepsi kölelerdi. Büyük patlamadan önce, zaman içinde meydana gelen depremlerin sıklığı

nedeniyle asilzadeler kaçmışlardı. Köleleri de evlerine sahip olmaları için şehirde bırakmışlardı. Pompei'ye gittiğinizde, en çok merak ettiğiniz taşlaşmış insanları, şehrin bazı kısımlarında, camdan kutularda göreceksiniz. Bu arada, Pompei'nin zenginliğinin bir liman şehri olmasından ileri geldiğini söylemiştim, fakat oraya gittiğinizde şehrin denize kıyısı olmadığını göreceksiniz. Bunun sebebi ise, Vezüv Yanardağı patladıktan sonra, dağdan kopan parçaların denizi doldurmuş olması. Son bir not, Pompei halkı eğer yaşasaydı uzaya ilk gidecek insanların onlar olabileceği söyleniyor çünkü daha o zamandan kanalizasyon sistemini kurmuşlar şehirde.

149


Gezi

POSİTANO Napoli'nin güneyinde, dimdik bir yamaca kurulmuş bir kasaba. Evler sanki denize düşecekmiş gibi duruyorlar. Merkezine araba ile girilmeyen, rengarenk evlerin sıralandığı bu minik kasaba, yöredeki komşularına kıyasla daha kalabalık. Kasabada, İtalyan denizcilerin yüzyıllar öncesinin İstanbul'undan kaçırdıkları Madonna ikonasını sergiledikleri katedral görülmeye değer. İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman ve İngiliz subayların dinlenme kampı olan Positano, seramik ve çinileri ile de çok meşhur. Ressamlar, sanatçılar, bir sürü meşhur insan gelip geçmiş buralardan. Gelir kaynakları turizm dışında, terzicilik. Her tarafta şahane ketenler satılıyor. Harika oteller var ama özellikle 'La Sireuneuse Hotel'i görmenizi tavsiye ediyorum. Muhteşem Spa'sı ve gurme lokantası 'La Spada' gitmeye değer noktalar. Romantizm yaşamak isteyenler, 'La Cambusa Restaurant'ın yolunu tutmalı sevgilisiyle, elele. Romantik atmosferiyle insanı büyülüyor. Geceye devam etmek isteyenlere, Positano ve Amalfi arasındaki 'Africana' isimli gece klübünü tavsiye ediyorum. Denizin üstünde, mağaraya kurulmuş gece kulübünde yerler cam, deniz tam ayaklarınızın altında...

RAVELLO Bu kasaba, yörenin en canlı sosyal yaşamına sahip. 10. yüzyılda kurulan kasaba, 18. yüzyılda Napoliten-Barok stilinde yeniden inşa edilmiş. Ravello, huzurlu atmosferi ile Boccaccio'dan Wagner'a kadar pek çok kişiye ilham vermiş. Gelelim restoran tavsiyemize: 'Villa Maria Restoran' eşsiz körfez manzarası ve klasik müzik eşliğinde özel et yemekleri sunan bir yer. Hep deniz mahsulü yemek istemeyenlere duyurulur. Ravello'da kalmanızın değil de, görmenizin şart olduğu oteller ise, 'Palazzo Sasso Hotel', görüp görebileceğiniz en romantik otel.

Diğeri ise 'Caruzo Hotel'. Otelin aynı zamanda 'Belvedere' adında ünlü bir restoranı da var. Bunun yanı sıra, Hotel Rufolo'nun bahçesinde verilen klasik müzik konserlerini kaçırmamanızı tavsiye ederim. Seramikleri ve el yapımı sandaletleri ile meşhur Ravello'dan, sandalet almak isteyenler Villa Maria'nın yanındaki Butik Carla'ya gitmeli.

150


AMALFİ Bölge adını buradan almış olsa da, aslında tüm bölgenin en sakin şehirlerinden birisi Amalfi. Daha alçaklarda konumlanmış sempatik bir kıyı kasabası. Amalfi'deki 'Da Gemma'nın ortaçağ şaheseri binasında sunulan deniz ürünlerinden denemelisiniz. En az altı çeşit balıktan yapılan, restoranın spesyelitesi olan 'zuppe di pesce'yi deneyin. Bu arada Amalfi kağıdı da çok meşhurmuş. Amalfi kağıdından yapılmış mektup kağıdı, kart vs alınabilir.

CAPRİ ADASI Sophia Loren'in mirasını yiyen bir mirasyedi gibi! Capri Adası denince ilk aklıma gelen, Sophie Loren'in Capri Adası'nın dar ve kıvrımlı yollarında, üstü açık arabası, boynunda eşarbı ve o hıza rağmen başından uçup gitmeyen şapkası canlanıveriyor hafızamda. 'Capri Adası, Sophia Loren'in mirasını yiyen bir mirasyedi gibidir!' diye okumuştum bir yerde.

Ada'ya ilk geldiğinizde, yaşlı ve yorgun havası yaşıyor insan ama şık giyimli ve bakımlı insanları gördükçe bu his kayboluveriyor. Ünlü 'Piazza Umberto Meydanı'na, çok şık bir eski model üstü açık araba ile çıkabiliyorsunuz. Yüksek duvarlarla çevrili muazzam villalar, çok şık cafe ve retoranları, mağazaları ile adeta büyülüyor insanı ada. Capri ve Ana Capri olarak ikiye ayrılan adada 'Villa San Michele' ve 'Villa Jovis'i görmenizi tavsiye ediyorum. Söylenenlere göre, İtalyan mafyası için Capri Adası'nda malikane sahibi olmak, rüştünü kanıtlamak anlamına gelirmiş.

Burada da herkesin elinde Limoncello kadehlerini görebilirsiniz ama eğer size içimi ağır geliyorsa, bu aralar kremalı Limoncello'da çok revaçta. İçki konusunda diğer tavsiyelerim ise, İtalyanların meşhur tatlı beyaz şarabı veya gazoz gibi içimi olan Malvasia Bianco. Şimdi size Capri Adası'nda görülmesi gereken yerler konusunda bir bilgi daha vermek istiyorum. 'Via Caremerelle' ve 'Via Dele Botteghe'. Bunlar sokak isimleri. Eğer ünlü modacıların mağazalarını görmek isterseniz, bu keyifli sokaklara muhakkak uğrayın derim. Capri Adası'na özgü bir şeyler al-

mak istiyorsanız ise, '%100 Capri' isimli dükkanı tercih edin. Buradan el yapımı sandaletlerden almadan dönmeyin bence. Capri'ye gelip de, tekne turuna çıkmamak olmaz. Olmamalı, çünkü 'Mavi Mağara'yı (Grotta Azzura) görmelisiniz. Gün ışığının, mağaranın içini ilginç mavi bir ışıkla dolduruşunu, şanslıysanız yani hava güzelse, görebilirsiniz. Denizin dalgalı olduğu günlerde, 5 km. uzunluğu, 15 metre yüksekliği ve 30 metre genişliği olan bu mağaraya giriş yasak. Tabii bir de mağaralardaki mercanları seyretmek de ayrı bir keyif.

151


Astroloji

İkizler Koç Yaşam enerjiniz artarken, küçük uyku problemleri yaşayabilirsiniz. Katılacağınız organizasyonları iyi değerlendirmeli, olumsuzluklardan korunmalısınız. Kendi düşüncelerinizi kısa süreliğine devre dışı bırakacaksınız. Çevrenizdekilerin düşüncelerini önemsemeye başlamış olmanızın yaşantınızdaki olumlu etkilerinin farkına varacaksınız. Yaşanmışlıklarınızın ve hatalarınızın her biri birer deneyim, size yararı olacak sonuçlar çıkartmalısınız.

Hayatınız yavaş yavaş düzene giriyor. Aklınızdakiler düşünce olmakla kalmamalı gerçek hayata geçirmelisiniz. Kendinizi huzur bulacağınız, keyif alacağınız kısa süreli bir tatil ile ödüllendirmelisiniz. Bir arkadaşınızla yaşayacağınız gerginlik sonucunda, arkadaşlık ilişkilerinizi gözden geçirmeye karar verirken, ilerleyen zamanlarda ikili ilişkilerinizde de maddi sorunlar sebebiyle benzer bir durumla karşılaşabilirsiniz. Tartışmalardan uzak durmalısınız. İş hayatınızdaki önemli başarılarınıza rağmen hakkettiğiniz saygınlıkta olmadığınız düşüncesine kapılabilirsiniz.

152

Dönüm noktanız olarak nitelendirebileceğiniz bir ay olacak. Küçük sorunlara takılı kalmadan geçmişi geçmişte bırakmalı, önünüze bakmalısınız. Hayatınızdaki eksik gördüğünüz şeyleri tamamladıysanız yolunuza emin adımlarla devam edebilirsiniz. Yenilendiğinizi hissedeceksiniz. İş hayatınızdaki konumunuzu yükseltmeli, isteklerinizi gerçekleştirmek için kararlı tavrınızı korumalısınız. Karşılıklı ilişkilerinizdeki karışık bir durum tadınızı kaçıracak, çözümlemeniz zaman alabilir.

Başak

Boğa Dolu dolu geçireceğiniz bir ay olacak. Kendinizi birbirinden farklı organizasyonların içerisinde bulacaksınız. Ay boyunca bir şeylere uyum sağlamaya çalışacaksınız, bu gidişat sizi yoracak, bunalabilirsiniz. Nisan ayı içinde size kendinizi iyi hissettirecek yeni şeyler keşfetmelisiniz. Aileden biriyle yaşayacağınız görüş ayrılığı tartışmalara neden olabilir. Yoğun iş temponuzla birlikte artacak olan stresle başa çıkabilmek için, sabırlı yapınızı korumalısınız.

Aslan

Yengeç Düşünceleri gerçek hayata geçirmek için ihtiyaç duyduğunuz gücü ve cesareti kendinizde bulacaksınız. Aile içerisindeki dengeyi bozmamak adına kişiliğinizden ödün verebilirsiniz. Her problemin birden fazla çözüm yolu vardır, bunun bilincinde hareket etmeli ve karamsarlığa kapılmamalısınız. Kendinizi gerçek hayattan soyutlayarak, yaşamınızda olan biteni gözlemlemeniz, olaylara farklı bir açıdan bakmanızı sağlayacak.

Enerjinizin yüksek olduğu bir ay. Harika bir başlangıç yapacaksınız. Hayallerinizin peşinden kendinizden emin olarak, iddialı bir şekilde gideceksiniz. Maddi açıdan sıkıntılı bir süreç geçirebilirsiniz. Finansal konularda harekete geçmeden önce çok iyi düşünmeli ve mantığınıza uygun, doğru bir zamanlamada hamle yapmalısınız. Çevrenizdeki düşüncesiz kişilerin sizi yanlış yönlendirmesine izin vermeyin.


Terazi Dikkatleri üzerinize toplayacağınız bir ay olacak. İlk günlerde kendinizi güçsüz ve isteksiz hissedebilirsiniz fakat geçici bir süreç olduğunu unutmayın. Ayın son günlerine doğru bu ruh haliniz iyileşecek, yaşam enerjinizin arttığını göreceksiniz. İkili ilişkilerinizdeki problemleri çözümleyeceksiniz. Biraz bencil olmalısınız. Gerçekçi olmayan istekler duygusal ilişkilerde olumsuz etkiler bırakabilir. Gelişen durumlar karşısında tepkisiz kalamayacak, tarafınızı belirleyeceksiniz.

Kova Yay Sevdiklerinizle olmaktan, onlarla güzel vakit geçirmekten keyif alacaksınız. Yaratıcılığınız ve el becerilerinizle evinizi baştan yenilemeyi düşünebilir, bu düşüncenizi gerçekleştirmek için harekete geçebilirsiniz. Geleceğe yönelik yatırım yapmalı, kariyerinizle ilgili değişim yaşamayacağınız bu ayda, yüksek harcamalardan uzak durmalısınız. Ailenizle ev ortamında vakit geçirmek, özlem duygunuzu hafifletirken, dinlendiğinizi hissedeceksiniz.

Yaşantınızın sıradanlıktan çıkacağı bir ay olacak. Uğraşlarınız sonucunda elde etmek istediğiniz kalıcı sonuçlara ulaşacaksınız. Planladığınız geziler, Nisan ayı tarafından hoş karşılanmazken, ertelemeler yaşayabilirsiniz. Evinizi güzelleştirme düşünceleriniz gelişebilir. Yakınlarınızdan biriyle aranızda oluşacak gerginlik, büyük tartışmalara neden olabilir. Zamana bırakarak, olayların gidişatını gözlemlemelisiniz.

Oğlak

Akrep Yeniliklerin ve başlangıçların ayı olarak kabul edebilirsiniz. İlk haftadan sonra kendinize dinlenme molası vermelisiniz. Isınamadığınız insanlara daha fazla tahammül edemeyeceksiniz. İnsanların size uyum sağlamak zorunda olmadıklarının farkına varmalı, yapmanız gerekenleri kendi başınıza halletmelisiniz. İş hayatınızla ilgili olumsuzlukları önemsemeyecek, keyfinizin bozulmasına izin vermeyeceksiniz.

Aile hayatınızdaki tatsızlıklar uzun sürebilir. İçinde bulunduğunuz sıkıntılı süreç boyunca sabırlı olmalı, arkadaşlarınızla keyifli vakitler geçirmelisiniz, iyi geldiğini gözlemleyeceksiniz. İnsanlarla karşılıklı etkileşim içerisinde olacaksınız. İnsanlarla iletişime geçmenin kolay olduğunu fark edeceksiniz. Evinizi bahara hazırlayın, eski eşyalarınızdan kurtulun.

Balık Tekdüze giden yaşantınız renklenecek, değişimlerle dolu bir ay geçireceksiniz. Gerginlikten hoşlanmayan yapınız sizi her konuda olumlu bir çözüm yolu bulmaya itiyor. Arzularınıza sahip olmak adına atacağınız adımlarla doğru yoldasınız. Kendilerine uygun eş arayışında olan Balık burçları, farklılık yaparak karşı tarafa ilk adımı atabilirler. Maddi açıdan sıkıntılı bir süreçtesiniz. Ayın ilerleyen günlerinde, elinize beklemediğiniz bir anda yüksek miktarda para geçebilir.

153


Adresler

A

ALEXANDER McQUEEN Nişantaşı 0212 232 20 04 ALEXANDER WANG Beymen Nişantaşı 0212 373 48 00

B

DIVARESE İstinye Park AVM 0212 345 59 40

E

ALICIA&OLIVIA Harvey Nichols Kanyon 0212 319 11 76

EMPORIO ARMANI Nişantaşı 0212 233 06 66

ARMANI Nişantaşı 0212 233 06 66

ETRO İstinye Park AVM 0212 335 67 95

BALLY Abdi İpekçi Caddesi No:4 4 Nişantaşı 0212 219 94 98

ESCADA Nişantaşı 0212 247 84 83

BALMAIN Beymen İstinye 0212 335 67 00 BEYMEN Abdi İpekçi Caddesi, No:23/1 Nişantaşı 0212 373 48 00 BY KEPİ Alsancak 0232 281 39 76

F G

BURBERRY İstinye Park AVM İstinye Bayırı Cad. İstinye 0212 241 55 16

C

CELINE Beymen Nişantaşı 0212 373 48 00 CHANEL Nişantaşı 0212 368 63 00 CHOLE İstinye Park AVM 0212 335 67 82

H

CHRISTIAN LOUBOUTIN Beymen Akmerkez 0212 216 69 00 D&G İstinye Park AVM 0212 345 54 91 DKNY Nişantaşı 0212 230 66 86 DRIES VAN NOTTEN Beymen Nişantaşı 0212 373 48 00

154

FABRİKA İstinye Park AVM 0212 345 59 75

K L M

KURT GEIGER İstinye Park AVM 0212 345 54 85

SWAROWSKI Nişantaşı 0212 240 29 32

LANVIN Beymen Nişantaşı 0212 373 48 00

SERGIO ROSSI Beymen Nişantaşı 0212 373 48 00

LOUIS VUITTON İstinye Park AVM 0212 345 58 10

STEFANEL İstinye Park AVM 0212 345 55 96

MANGO İstinye Park AVM 0212 345 57 17

SALVATORE FERRAGAMO Harvey Nıchols Kanyon 0212 319 11 76

T

GALERİ NUR Alsancak-İzmir 0232 421 38 76

MARNI Beymen Nişantaşı 0212 373 48 00

GUCCI İstinye Park AVM 0212 345 61 30

MAXMARA Teşvikiye Cad. No:7 3 Nişantaşı

TOPSHOP Nişantaşı 0212 291 08 40

GUESS Akmerkez 0212 282 12 55

MIU MIU İstinye Park AVM 0212 329 81 58

TORY BURCH Beymen Nişantaşı 0212 373 48 00

HARVEY NICHOLS Kanyon AVM Levent 0212 319 11 00

MOSCHINO İstinye Park AVM İstinye Bayırı Cad. İstinye 0212 335 67 70

TWIST İstinye Park AVM 0212 345 50 05

N

NETWORK İstinye Park AVM 0212 345 59 70

P

PARK BRAVO İstinye Park AVM 0212 345 54 25

HOTİÇ İstinye Park AVM 0212 345 52 40 İNCİ İstinye Park AVM 0212 345 59 53

JEAN PAUL GAULTIER 0212 319 11 76 JIL SANDER Beymen Nişantaşı 0212 373 48 00

V

R

ROBERTO CAVALLI Nişantaşı 0212 291 07 54

VAKKO Nişantaşı 0212 248 50 11 VAKKORAMA Etiler 0212 282 09 65 VALENTINO Nişantaşı 0212 219 66 31 VERSACE Harvey Nichols Kanyon 0212 319 11 76

PINKO İstinye Park AVM 0212 345 57 70 PRADA Nişantaşı 0212 368 84 50

TUBA BENİAN Nişantaşı 0212 624 57 77 TOMMY HILFIGER İstinye Park AVM İstinye Bayırı Cad. İstinye 0212 345 60 25

PATRICIA PEPE Nişantaşı 0212 234 83 93

İPEKYOL İstinye Park AVM 0212 345 50 20

J

S

SONGÜL CABACI Teşvikiye 0212 245 91 36

MARC JACOBS Beymen Nişantaşı 0212 373 48 00

HERMES Nişantaşı 0212 241 27 78

İ

KOTON İstinye Park AVM 0212 345 53 10

RALPH LAUREN İstinye Park AVM 0212 345 71 12

FORUM SAAT Beykoz İstanbul 0216 485 42 10

H&M İstinye Park AVM 0212 345 68 28

CHRISTIAN DIOR İstinye Park AVM 0212 345 59 30

D

EMILIO PUCCI Harvey Nichols Kanyon 0212 319 11 76

JIMMY CHOO İstinye Park AVM 0212 335 67 66

Y Z

YVES SAINT LAURENT Beymen Nişantaşı 0212 373 48 00 ZARA Etiler 0212 282 18 82


155



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.