15 minute read

Yüz Germe Hakkında Doğru Bilinen 6 Yanlış

YÜZ GERME HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN 6 YANLIŞ

Yüz gençleştirme işlemlerine yönelik ilgi günden güne artıyor; ancak kişilerin yüz germe operasyonlarıyla ilgili bilgileri yeterli olmayabiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Dr. Ozan Aslan, yüz germe ve tazeleme uygulamaları hakkında doğru bilinen 6 yanlışı anlatıyor.

Advertisement

Sosyal medyanın etkisi ve modern yaşamın yeni kuralları, birçok kişide her zaman daha genç, sağlıklı ve bakımlı olma isteği uyandırıyor. Bu nedenle yüz gençleştirme işlemlerine yönelik ilgi de günden güne artıyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Dr. Ozan Aslan, yüz germe işlemini “yüz ve boyundaki yıpranma, yaşlanma sonucu oluşan cilt sarkıklıkları ile ağız, burun ve göz çevresindeki çukurların iyileştirilmesi için yapılan cerrahi işlemler bütünü” olarak tanımlıyor. Aslan, sosyal medyanın yaygınlaşması ve kullanım şekline bağlı olarak insanlarda gelişen mutlak iyilik halinde olma gerekliliği duygudurumunun, tıbbi müdahale ve tedavi yöntemlerini değiştirdiği kanaatinde. Yüz gençleştirme konusundaki bilgi kirliliğine de dikkat çeken Aslan, yüz germe ve tazeleme uygulamaları hakkında doğru bilinen 6 yanlışı anlatarak, önemli uyarılar ve önerilerde bulunuyor.

1. Yüz Germe Her Yaşta Yapılabilir: Yanlış! Doğrusu: 20’li ve 30’lu yaşlarda dolgu, botoks, antiaging ve mezoterapi uygulamaları gibi ‘minik dokunuşlar’ ile cerrahi operasyona olan ihtiyacın ertelenmesi gerekiyor. Aslan’ın açıklamasına göre, yüz germe ihtiyacı olan hastalarda bu koruyucu girişimler fayda sağlasa da uzun ömürlü olamıyor. İleri yaş gruplarında ise anestezi ve cerrahi komplikasyon riskleri değerlendirilerek ameliyat süresinin daha kısa olduğu güvenli teknikler seçiliyor.

2. Yüz Yaşlanması Deri Sarkması Sonucu Oluşan Bir Hastalıktır: Yanlış! Doğrusu: Hücresel yaşlanma bir hastalık olmayıp genetik, çevresel ve ruhsal etkiler nedeniyle dokuların zaman içinde fonksiyon azalmasına uğradığı doğal bir süreç. Vücudumuzun en büyük organı olan derimiz de, bu yaşlanma sürecinden görünür şekilde etkileniyor. Yaşlanma ile yüz derisinde elastikiyeti sağlayan kolajen, elastin ve hyalüronik asit kayıpları yaşanıyor; hücre yenilenmesinde bozulma ile pigment birikimleri oluşuyor. Bunun sonucunda ciltte gerginlik kaybı, kuruluk, lekelenme ve pullanma görülüyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Dr. Ozan Aslan

3. Yüz Germe Operasyonu Sadece Kulak Önündeki Fazla Deri Alınarak Yapılır: Yanlış! Doğrusu: Aslan, günümüzde bu yöntemin yüzde meydana gelen bozulmanın derecesine bağlı olarak kök hücre tedavileri, yağ greftleri, sarkan kas örtünün askılanması gibi çok sayıda teknikle birlikte kullanıldığını belirtiyor. Bu sayede yüz germe operasyonundan çok daha iyi sonuçlar elde ediliyor.

4. Botoks, Dolgular Ve Lazer Uygulamaları, Cerrahi Gerekliliğini Ortadan Kaldırır: Yanlış! Doğrusu: Bu yöntemler cerrahiye duyulan gereği ortadan kaldırmıyor, sadece bir süre erteliyor. Aslan’ın açıklamasına göre, bu işlemlerin cerrahiden önce ve sonra, destek tedavi olarak uygulanmalası sonucun kalıcılığına destek oluyor.

5. Yüz Germe Sadece Kadınlar İçindir: Yanlış! Doğrusu: Eskiden erkek hastalar arasında çok yaygın olmayan kozmetik cerrahi giderek daha fazla erkek tarafından tercih ediliyor.

6. Yüz Germe Yaşlanmayı Hızlandırır: Yanlış! Doğrusu: Yaşlanma süreci de durdurulamıyor; çünkü dokuların yaşlanması doğal bir süreç. Yüz germe operasyonlarında kullanılan teknikler ise yaşlanma sürecini durduramayacağı gibi hızlandırmıyor da.

KADIN KANSERLERİNE KARŞI HAYATİ ÖNERİLER

Kadın kanserleriyle mücadelede eden kadınlar, Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’nin Acıbadem Maslak Hastanesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen farkındalık toplantısında deneyimlerini paylaştı; uzmanlara bol bol sorular sorma fırsatı buldu. Uzmanlar, kadın kanserlerine karşı hayati öneriler ve uyarılarda bulundu.

Türkiye’de her yıl 21 bin kadın meme kanseri, 4 bin 900 kadın rahim kanseri, yaklaşık 3 bin 136 kadın yumurtalık kanseri ve 2 bin 205 kadın da rahim ağzı kanseri tanısı alıyor. Oysa bu kanser türlerinde erken tanı, tedavi başarısını yükseltiyor ve hayat kurtarıyor. İşte, bu gerçekten yola çıkarak meme kanseri başta olmak üzere tüm kadın kanserleri konusunda farkındalık çalışmalarıyla, toplumda sağlık bilincini artırmak için çalışan Pembe İzler Kadın Kanserleri

Derneği, Acıbadem Maslak Hastanesi

Konferans Salonu’nda halka açık toplantı gerçekleştirdi. “Bilmeden Olmaz!

Kanserde Genomik Profilleme ve Farkındalık Konferansı”nda hastalar ve uzmanlar bir araya geldi; akıllardaki sorular cevap buldu. Toplantıda; ailesinde 10 kadın kanseri öyküsü bulunan; kendisinin de meme, rahim ve yumurtalıkları alınan Emek Topaloğlu

Çelik ile genç yaşında kapısını çalan yumurtalık kanseri mücadelesinden başarıyla çıkan Tülay Tatar da kendi deneyimlerini, öykülerini anlattı.

Pİ Kadın Kanserleri Derneği Başkanı

Arzu Karataş’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantıda; Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mete Güngör, Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp ve Tıbbi Genetik Uzmanı Dr. Taha Bahsi kadın kanserlerine karşı hayati öneriler ve uyarılarda bulundu.

“Bu taramalar hayat kurtarıyor” Toplantıda konuşan Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mete Güngör, yumurtalık kanserlerinin yaklaşık yüzde 70’inin ileri evrede tespit edilebildiğini, bu nedenle periyodik jinekolojik muayenelerin erken tanıda önem taşıdığını söyledi. Rahim ağzı kanserlerinin, kanser öncesi dönemlerde tespit edilmesini sağlayan tarama programlarının olduğunu ve rahim kanserlerinin büyük bir kısmının menopoz sonrası meydana geldiğini kaydeden Güngör, özellikle kanaması olan menopozdaki kadınların mutlaka beklemeden jinekolojik muayeneye gitmeleri gerektiğini belirterek, bu kanserlerin erken tanısının tedavi başarısını çok yükselttiğini vurguladı. Erken tanı için kadınların, devletin de ücretsiz olarak gerçekleştirdiği tarama programlarına mutlaka katılmalarını isteyen Güngör, “Kendilerini çok sağlıklı hissetseler de kadınların mutlaka periyodik olarak doktora gitmelerini öneriyorum. Sağlık Bakanlığı da kısa adı KETEM olan Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri’nde ücretsiz taramalar uyguluyor” dedi. Jinekolojik kanserler arasında en sık rahim, rahim ağzı ve yumurtalık kanseri görüldüğüne dikkat çeken Güngör, “Rahim ağzı kanserinin tarama programı var; smear testi veya HPV testiyle taramaları yapılabilir. Ayrıca rahim ağzı kanserinden korunmak için genç kadınlara aşılarının yaptırılmalarını öneriyorum. Daha sık menopoz sonrası görülen rahim kanseri açısından, menopoz sonrası meydana gelen kanamalarda mutlaka doktora kontrole gitmelerini öneriyorum. Erken tanı için her yıl şikayet olsun ya da olmasın mutlaka bir kadın doğum muayenesine gidilmesi çok önemli” dedi.

“Kişiye özgü tedavi artık genele yayıldı” Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp de konuşmasında, toplumun

kadın kanserlerine karşı farkındalık programlarıyla bilinçlendirilmesinin son derece önemli olduğunu vurguladı. Bilinçlendirme ile tümörlerin erken saptanabilmesinin yaşamsal avantajlar sağladığını, son yıllarda kişiye özgü tedavinin de genele yaygınlaştırılmış olmasının sevindirici olduğunu vurgulayan Eralp, şöyle konuştu: “Kişiselleştirilmiş tedavi artık günümüzde kanser tedavisinde çok önemli bir yer edinmiş durumda. Standart tedaviler yerine kişisel tedavilerle kanserin tedavi oranını yükseltmeye çalışıyoruz. En büyük gelişmelerden birisi; bunun artık toplum bazında kanser hastalarının geneline yayılabilmiş olması ve daha sık kullanılıyor olması.”

“Geniş Kanser Genomik Profilleme testleri kişiye özgü tedaviyi belirliyor” Tıbbi Genetik Uzmanı Dr. Taha Bahsi, kanserden sorumlu binlerce genomik değişikliğin söz konusu olduğunu belirterek, “Her hastada kansere yol açan ortak ve farklı genler ya da aynı gende farklı mutasyonlar bulunabiliyor. Genomik Profilleme Testleri bize hastalarda kansere yol açan mutasyonu bulup, hangi hastaya hangi ilacı kullanabileceğimizi, hangi ilaçların birlikte verilip verilemeyeceğini söylüyor” dedi. Meme ve yumurtalık kanserlerinin yüzde 5-10’undan kalıtsal nedenlerin sorumlu olduğunu söyleyen Bahsi, şöyle konuştu: “En sık da BRCA1 ve BRCA2 genleri sorumludur. Bunlar ülkemizde hem özel hem kamu kurumlarında yapılıyor. Özellikle genç yaşta ve ailesinde kanser hikayesi olan kadınların bu testleri yaptırmasını öneriyoruz. Önceki yıllarda meme veya over kanseri olan hastalarımızın da bugün bu testleri yaptırmalarını öneriyoruz; çünkü BRCA1/BRCA2 genlerinde mutasyon varsa, diğer memede kanser ortaya çıkma riskini bilmeleri ve aile bireylerinin de risk durumunu öğrenmeleri açısından faydalı olacaktır. Devlette ücretsiz olarak yaptırabilirler ki, bir kez yaptırmak da yeterli.”

“Farkındalık çalışmalarımız hızla sürecek” Meme kanseri başta olmak üzere, tüm kadın kanserleri –yumurtalık, rahim, rahim ağzı kanserleri- konusunda toplumu bilinçlendirme ve maddi yetersizliği olan hastalara teşhis ve tedavide destek verme amacıyla kurulan Pİ Kadın Kanserleri Derneği’nin Başkanı Arzu Karataş da, farkındalık çalışmalarına hızla devam edeceklerini vurguladı. Karataş, dernek olarak, bu çok önemli mücadelede hastaların ve hasta yakınlarının omzundaki el olmayı hedeflediklerini söyledi.

Cesur Davrandı Toplantıya, kadınlara örnek olacak cesur davranışıyla takdir toplayan 40 yaşındaki Emek Topaloğlu Çelik’in öyküsü damga vurdu. Annesi ve iki teyzesini meme ve yumurtalık kanserinden kaybetti. Dört kuzeni, iki kuzen çocuğu ve ablası ise halen aynı kanserlerle mücadele ediyor. Yumurtalık kanseri ablasının da kapısını çalınca “Artık sıra bende!” dediği anda, hayatı değişti 40 yaşındaki Çelik’in. Çocukluğundan beri ailesindeki kanser öyküleriyle büyüdüğünü ve dolayısıyla kanserin hayatından hiç çıkmadığını anlatan Çelik, “Ailede kanser, adeta bir genetik kader ve hayatımızın stres noktası oldu. Üstelik yalnızca kendi adıma değil, yeğenlerim adıma, hatta çocuğum adına” dedi. Ailesinden taşınan bu riski, minimuma düşürmek için önlem almaya karar verişini ise şöyle anlattı: “Ablamın tedavisi sırasında onkologlar bana da BRCA testi yaptırmamı önerdi. Sonucun pozitif olduğunu öğrenince bu kötü gidişata ‘dur’ demek gerekiyordu ve ikişer ay arayla rahmimi ve yumurtalıklarımı aldırdım, sonra da meme boşaltma operasyonu oldum. Tüm kadınlarımızı kendimize yakışır şekilde cesur olmaya çağırıyorum.”

Bir Cümle Duydu, Hayatı Değişti Toplantıda katılımcılarla deneyimlerini paylaşan bir isim de, genç yaşında kapısını çalan kadın kanseriyle mücadelesinden başarıyla çıkan Tülay Tatar oldu. “Bir cümle duydum, hayatım değişti” diyen Tatar, “Şiddetli karın ağrısı ile acil servise gittiğim. Ne yatıran ne oturtan bir sancıydı bu. ‘Ameliyat şart’ dediler. Bu cümle benim hayatımı kararttığı gibi, yeni bir hayata başlamama vesile oldu. Tedavi oldum, çok şükür şimdi gayet iyiyim, kontrollerimi yaptırıyorum” dedi.

PSİKOTERAPİ VE KİŞİYE KAZANDIRDIKLARI

Dila Selengil Ertemli

Psikoterapist / İletişim & İlişki Danışmanı-Eğitmeni

Psikoterapi yaşam becerilerinizi arttırır, stresli durumların üstesinden gelme yeteneği ve etkin iletişim becerileri kazandırır. Psikoterapi sorunun niteliğine göre bireysel, çift/evlilik terapisi, aile terapisi ya da grup terapisi şeklinde uygulanabilir.

Psikoterapi; bireylerin duygusal ve davranışsal sorunlarının çözümünü, ruh sağlığının korunmasını amaçlayan tekniklerin genel adıdır. Birçok psikoterapi türü mevcuttur ve bunların her biri kendine özgü bir yaklaşıma sahiptir. Çoğu psikoterapi türü yöntem olarak “karşılıklı konuşma” yöntemini kullanır. Bazı psikoterapi türlerinde ise iletişimde araç olarak; yazma, çizme, sanatsal çalışmalar, drama (rol yaparak, kurgulanan belli kişiyi/ nesneyi canlandırma) ve müzik kullanılır. Psikoterapistin, farklı psikoterapi eğitimleri almış olması seanslardaki etkinliğini arttırır. Sizin için uygun olan psikoterapi türü, psikoterapistiniz tarafından ihtiyacınız doğrultusunda belirlenir.

Psikoterapi Sürecinde İlk Adım Psikoterapist; danışanının iş ve özel yaşamındaki zorlayıcı durumlarının arkasında, hangi yapıların olduğunu anlamaya çalışır. Yani danışanın olayları değerlendirme şeklini belirleyen “Engelleyici İnanç Kalıplarını” ve olaylarla baş ederken kullandığı “Sağlıksız Baş Etme Tutumlarını” inceler. Yaşadığı zorlayıcı durumun, danışanın çocukluk deneyimleriyle olan bağlantılısını araştırır. Bu süreçte, danışanın yaşam öyküsünden faydalanır; çünkü yaşam öykümüz, bizi biz yapan tüm bilgileri barındırır. Aklınıza şöyle bir soru gelebilir: “Ya çocukluk anılarımı hatırlayamıyorsam?” Evet, bazıları çocukluk anılarını hatırlayamayabilir. Çocukluk yaşantınızı hatırlamıyor bile olsanız, yaşamınızda tekrar eden örüntüler psikoterapi için yeterli bilgileri içerir. Bu örüntülere örnek olarak; “İş yaşamında benden daha az yeterliliği olanlar yükseliyor; ama ben aynı yerde sayıyorum”, “İlişkilerimde hep aynı şeyleri yaşıyorum”, “Benim sorumluluğumda olmayan işler benden istendiğinde, ‘hayır’ diyemiyorum”, “Kendimi doğru ifade edemediğim için sık sık yanlış anlaşılıyorum”, “Öfkeme hakim olmakta zorlanıyorum” gibi cümleleri verebiliriz.

Psikoterapi Ne Kadar Sürer? Psikoterapi seansları sürecinde; ruhsal durumunuz, düşünceleriniz, duygusal yapınız ve kişilik yapınızla ilgili bilgilendirilirsiniz. Buna “Psiko-Eğitim” denir. Psiko-Eğitim objektif bir iç görü kazanmanız için önemlidir. İç görü yeteneğinizin gelişmesi, size hayatınızın kontrolünü elinize almanızda ve karşınıza çıkabilecek zorlukların üstesinden gelmenizde size yardımcı olacaktır. Psikoterapi sürecinde en merak edilen konulardan biri, sürecin ne kadar süreceğidir. Bu süreç psikoterapistin, sizin öykünüzü dinledikten sonra verebileceği bir karardır. Psikoterapinin süresi; şikayetlerinizin ne kadar süredir devam ettiğine, günlük hayatınızı nasıl etkilediğine, değişime ne kadar istekli olduğunuza ve değişim için ne kadar emek verdiğinize göre değişir.

Psikoterapi Size Neler Kazandırır? • “Hayır” diyebilmeyi başarırsınız. • Kendinize olan güveniniz artar. • İstek ve ihtiyaçlarınızı dile getirebilmeniz kolaylaşır. • Duygu ve düşüncelerinizi doğru ifade etme becerisi kazanırsınız. • Öfkenizi kontrol etmeyi öğrenirsiniz. • Konfor alanından çıkma cesaretinizi toplarsınız. • İlişkilerinizdeki çatışmaları azaltırsınız. • Sağlıklı ilişkiler kurma yeteneğinizi geliştirirsiniz. • Suçluluk duygusundan özgürleşirsiniz. • Affedebilmeniz kolaylaşır. • Takıntılarınızla başa çıkabilirsiniz.

MUTFAKTA BAHARATIN GÜCÜ

Öğr. Gör. Birsel Erbaş

Doğuş Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Aşçılık Bölümü

Baharatlar lezzetiyle, kokusuyla ve aromasıyla yemeklerimize farklı bir tat katar. Her baharatın uyum sağlayacağı yemek farklılık gösterebilir. Baharatların şifa verici özelliği de bulunur. Baharatları alırken ve saklarken dikkat edilmesi gereken noktalar vardır.

Mutfaklarımızdan eksik etmediğimiz baharatlar, lezzetiyle, kokusuyla ve aromasıyla yemeklerimizi bir üst seviyeye çıkaran güçlü tamamlayıcılardır. Çeşitli bitkilerin tohumu, yaprakları, kökleri, çiçekleri, kabukları gibi kısımlarından elde edilen baharatlar aynı zamanda şifa verici özelliği ile de kullanılan doğal karışımlardır. Tohumlu baharatlar daha uzun ömürlüdür. Bu tür baharatları tavada iki-üç dakika kavurduktan sonra bir öğütücü ile toz haline getirip daha kokulu ve taze bir şekilde kullanabiliriz. Bunlar; kişniş, kimyon, karabiber, rezene, anason gibi baharatlardır. Ot-yaprak kategorisine giren baharatlar ise taze ve kuru olarak kullanılabilir. Kekik, biberiye, adaçayı, tarhun otu, nane, zahter, defne yaprağı bunların başlıcalarıdır.

Hangi Baharat, Hangi Yemekte Kullanılır? Birçok baharat çeşidi ile deneme yoluyla yaratıcı lezzetler elde edebiliriz; fakat özellikle kırmızı etlerde, balıklarda, tavuklarda belli bir uyumu yakalamış ve tüketilen baharatlar vardır. Bunları ele alacak olursak; karabiberi çoğu yemekte, marinasyonda kullanırız. Kimyon mutfaklarımızdan eksik etmeyeceğimiz bir baharat olup çoğu yemekte başrolü oynar. En çok kırmızı et ve köfte harçları ile uyumludur. Kişniş limonsu bir lezzete sahiptir ve çorbalarda, salatalarda, salata soslarında, çeşitli et yemeklerinde ve zeytinyağlılarda kullanılabilir. Tarçın özellikle pilavlarda ve tatlılarda kullandığımız bir baharattır, baskın bir tada sahiptir. Kök baharat olan zerdeçal renk verici olması sebebiyle soslarda, çorbalarda kullanılabilir. Rezene tohumu ve anason deniz ürünlerinde, balık marinasyonlarında, bazı hamur işlerinde ve soslarda kullanılabilir. Sumak keskin bir tada sahip olup limonun alternatifi olarak kullanılabilir. Safran, değerli bir baharat olup özel soslarda, pilavlarda, tatlılarda kullanılabilir. Muskat ise özellikle beşamel sos yaparken kullanılır. Baskın bir tat olduğundan az kullanılmasına dikkat edilir. Dünyada en çok baharat kullanan ülke Hindistan iken, Türkiye’de baharat tüketiminin en fazla olduğu bölgemiz Güneydoğu Anadolu olup burada en çok acı biber, sumak, isot, nane kullanılır. Özellikle Hindistan’da çok kullanılan baharat olan köri, birçok baharatın bir araya gelmesiyle oluşan karışım bir baharat olup kremalı tavuk yemeklerinde kullanılır. Bir diğer Hint baharatı olan garam masala da birçok baharattan oluşur. Tavuk yemeklerinde ve pilavlarda kullanılan bu baharat şifalı bir etkiye sahip.

Baharat Alırken Nelere Dikkat Edilmeli? Paketli ürünler ne kadar güvenilir olsa da baharat söz konusu ise mutlaka güvenilir bir aktardan veya sirkülasyonu olan baharat çarşısından az miktarda alınmalıdır. Az miktarda olmasının sebebi uzun süre kullanımda aromasını, kokusunu yitirmemesi içindir. Baharatın rengi parlak, kokusu yerinde ve nem almamış olmalıdır. Baharat muhafaza edilirken hava almayan kaplar kullanılmalı ve nemden, sıcaktan uzak tutulmalıdır. Baharatlar, birçok rahatsızlığa iyi gelir. Özellikle antik çağda baharatların ilaç yapımında kullanıldığı bilinir. Sağlık açısından önem arz eden baharatların dozunda kullanılması da diğer önemli bir noktadır.

Çemen Tarifi Sizlerle yemeklerinizde sihirli bir etkiye sahip olan baharatlarla yapılan, kahvaltı sofralarınıza renk katacak şifa deposu bir çemen tarifi paylaşmak istiyorum. Malzemeler için 300 gr. biber salçası , 100 gr. domates salçası, üç diş ezilmiş sarımsak, 50 ml. sızma zeytinyağ, yeterli miktarlarda (iki çay kasığı ) kekik, nane, karabiber,pul biber, kimyon, kişniş tozu, isteğe göre ceviz veya fındık gerekiyor. Çemeni hazırlamak için tüm malzemeleri karıştırarak, bir cam kavanozda kapağı kapalı bir şekilde üç gün muhafaza edebilirsiniz. Afiyet olsun.

Kars Mutfağı Hilton İstanbul Bosphorus’ta

Hilton İstanbul Bosphorus’un gözde mekanı Lalezar, Anadolu’nun yöresel lezzetlerini tanıtmak ve kadın girişimcileri desteklemek amacıyla bundan iki yıl önce hayata geçirdiği “Yerel Mutfak Global Lezzet” projesi kapsamında, bu kez kaşarından kazına kendine has lezzetleriyle ün yapmış Kars mutfağını ağırlıyor. Son yıllarda özellikle Doğu Ekspresi yolculuklarıyla daha da popülerleşen Kars’ın zengin mutfak kültürü, 5-6-7 Mart tarihlerinde, Hanımeli Kars Mutfağı iş birliğiyle İstanbul’a taşınıyor. Hanımeli Kars Mutfağı kadın çalışanları tarafından hazırlanacak özel menü içerisinde; Hengel, Kaz Tandır, Kavılca Bulgur Pilavı, İrevan Köfte, Piti Bozbaş gibi Kars mutfağında önemli yeri olan birbirinden lezzetli yöresel yemekler bulunacak.

İlhamını Akdeniz’den Alan Bir Spa Deneyimi

Antalya’da hizmet veren Kempinski Hotel The Dome’un ödüllü spası The Dome Spa’da kendinizi ve ruhunuzu dinlendirerek, birbirinden özel bakımlar ile mükemmel bir tatil deneyimi yaşayabilirsiniz. Burada bedensel, ruhsal ve zihinsel dinginliğe ulaşmak için tasarlanan geleneksel ve yeni masaj tekniklerine kişiye özel cilt bakımları eşlik ediyor. The Dome Spa’nın en dikkat çeken tedavilerinden olan Thalasso havuzu Akdeniz’in tüm şifasını özel masajı ile bir araya getiriyor. 32 dereceye kadar ısıtılan ve mineraller açısından zengin olan filtrelenmiş deniz suyu, metabolizmanızı hızlandırarak lenfatik dolaşımı harekete geçiriyor, kan dolaşımını uyarıyor ve bu sayede sizleri rahatlatarak daha kolay yorgunluk atmanızı sağlıyor. 20 dakikalık bu benzersiz tedavi Thalasso deneyimini özel kılıyor.

Anlamlı Günlerin Vazgeçilmez Adresi

Modern ve şık düğünlerin vazgeçilmez adresi Wish More Hotel İstanbul, evlenecek çiftlerin unutulmaz günlerine ev sahipliği yapıyor. Ayrıcalıklı hizmetleriyle misafirlerine eşsiz alternatifler sunan Wish More Hotel İstanbul, salonlarının zarif tasarımı, kolay ulaşılabilir lokasyonu, enfes menüleri ve beş yıldızlı konforu ile çiftlerin hayallerindeki düğünleri gerçek kılıyor. Panoramik şehir manzarasına sahip 29 süit odadan birinde oluşturulan hazırlık köşesi, çiftlerin konforlu, ferah ve aydınlık bir mekanda o özel geceye layık dokunuşlar ve lezzetli ikramlar eşliğinde hazırlanmalarına fırsat veriyor. Ayrıcalıklı hizmetler içinde, düğün günü balayı süitinde ücretsiz konaklama ve odaya kahvaltı servisi de bulunuyor.

Boss’tan Yalın Tasarım

Dünyaca ünlü markaların Türkiye’deki tek yetkili distribütörü Saat&Saat’in sunduğu Boss’un yeni modeli, şık ve seçkin bir tasarıma sahip. Siyahın zamansız asaleti ve yalın tasarımı sayesinde günün her anında, her tarz ile kullanılabilen saat, hasır bileziğiyle yılın trendlerine de gönderme yapıyor. Güçlü duruşu ile fark yaratan saat, erkeklerin stilinin en önemli tamamlayıcısı oluyor.

Koton, Günlük Stili Trendlerle Buluşturuyor Machka’dan Sofistike Tasarımlar

Koton’un 2020 İlkbahar/Yaz Erkek Koleksiyonu yeni sezonda, rahat ve şık görünen, sportif detayların yer aldığı tasarımlar ile günlük şıklığın formüllerini sunuyor. Stil alternatiflerini trend detaylarla bir araya getiren koleksiyonda, chino pantolonlar ve takım elbiseler ile baskılı tişört ve sweatshirt birlikteliği öne çıkıyor. Keten ve pamuk gibi kumaşların dikkat çektiği koleksiyon; Kolej, Retro, Utility gibi özel temalarla bahara renk ve konfor katıyor.

Esprit’ten Işık Saçan Şıklık

Esprit’in altın rengi modeli zarafetiyle stil sahibi kadınların gözdesi oluyor. Yeni modelinde ışıltılı taşlarla ve kadranındaki estetik dokunuşlarla fark yaratan Esprit, günün her saati kullanılabilecek şıklıkta bir tasarıma sahip. Esprit’in koleksiyonu, saat tutkunlarıyla Saat&Saat mağazalarında ve Saat&Saat’in web sitesinde buluşuyor.

Sezonun büyüsünü gün yüzüne taşıyan naif tasarımlar, Machka İlkbahar-Yaz 2020 Koleksiyonu ile buluşuyor. Arzum Onan’ın marka yüzü olarak karşımıza çıktığı koleksiyon; silüetleriyle modern ve renk paletiyle romantik görünüme atıfta bulunuyor. Sofistike bir görünüm tercih eden Machka kadını için balone kollu, volan detaylı anvelop elbise, yeşil ve siyahın harmanlanmasıyla oluşan mikro desenlere keyifli bir davet niteliğinde.

Ipekyol’dan Pre-Spring 2020 Koleksiyonu

Doğal temanın hakimiyet gücüyle saf ve estetik bir görünüm yaratan Ipekyol Pre-Spring 2020 Koleksiyonu, sıcak renkleriyle dikkat çekiyor. Ofiste, sokakta veya yeni mevsimin enerjisine eşlik edecek davetlerde ön plana çıkan kombinler, koleksiyonu oluşturan tasarımlar arasında yerini alıyor. İkonik boyfriend ceket ve pantolon takımı, maskülen olduğu kadar rahat bir görünüm sunuyor. Payetlerin ve simlerin dengeli birlikteliğinden oluşan puantiyeli elbise ve etekler, sakin tonlarla uyum yakalayarak etkili bir parıltı dozu sunuyor.

This article is from: