9 minute read

Şirket Kaynaklarınız Dijital Para Madenciliği İçin Kullanılıyor

ŞİRKET KAYNAKLARINIZ DİJİTAL PARA MADENCİLİĞİ İÇİN KULLANILIYOR OLABİLİR Mİ?

Dijital para değerlerinin hızlı yükselişiyle birlikte bu para birimlerinin madenciliği de iyi bir yatırım getirisi olarak görülmeye başlandı. Bitdefender Antivirüs, şirketleri kaynaklarının şirket içinden veya dışından Bitcoin madenciliği için kullanılmasına karşı dikkatli olmaları konusunda uyarıyor.

Advertisement

Bitcoin fenomeni, dijital para birimini anlayan neredeyse herkesin zihnini ele geçirdi ve son zamanlarda sıkça görüldüğü üzere, madencilik yapma olanağına sahip olanlar bunu yapmak için hiç bir fırsatı kaçırmıyor. Dijital para birimi değerlerinin ve bu para birimlerine yönelik ilginin artmasıyla birlikte birçok kişi evlerine yüksek işlemci (CPU) ve ekran kartı (GPU) bulunan sistemler kurarak dijital para madenciliği yapmaya başladı; ancak bu sistemlerin kurulması hem oldukça maliyetli hem de yüksek hızda çalıştıkları için oldukça fazla elektrik tüketimine neden oluyor. Dijital para madenciliği için daha yüksek kapasitedeki sistemlerin kullanılması daha çok kazanç sağlıyor. Şirketlerde kullanılan sistemler ise evlerde kullanılan kişisel sistemlerden daha fazla işlem gücüne sahip. Bu durum da insanları, şirket bilgisayarlarında dijital para madenciliği yapmaya itiyor. Global güvenlik yazılımları şirketi Bitdefender Antivirüs uzmanları, şirketleri kaynaklarının şirket içinden veya dışından Bitcoin madenciliği için kullanılmasına karşı dikkatli olmaları konusunda uyarıyor. Sadece Şirket İçinden Kişilerle Sınırlı Değil Madencilik, dijital para dünyasında alım satım işlemlerini onaylamak anlamına geliyor. Bunu yapmak için de madencilik amacıyla kullanılan bilgisayarın, dijital para ticareti yapan herkes tarafından paylaşılan ana deftere bağlanması, başka bir deyişle interneti kullanması gerekiyor. Şirket kaynaklarını madencilik yapmak için gizlice kullananlar sadece şirket içinden kişilerle de sınırlı kalmıyor. Son olarak Tesla’nın bulut sunucularının, hackerlar tarafından dijital para madenciliği için kullanıldığı ortaya çıktı. Hackerlar, Tesla’nın Amazon tarafından sağlanan bulut servisine herhangi bir şifre koruması olmadan kolayca erişerek madencilik yaptılar. Benzer örneklerin artması önümüzdeki günlerde birçok şirketin böyle bir problemle karşı karşıya kalabileceğini açıkça gösteriyor.

Bitdefender Türkiye Operasyon Direktörü

Alev Akkoyunlu

Şirket Kaynaklarının Kullanılması Ek Maliyet Getiriyor Başta Bitcoin olmak üzere diğer dijital para birimlerinin madenciliğini yapmak yüksek elektrik faturalarına neden oluyor, bu durum madencilik için şirket sistemlerinin kullanılmasında bir başka etken olarak görülüyor. Dijital para birimlerinin popülerliğinin artmasıyla birlikte madencilerin harcadığı enerji miktarı da çok arttı. Bu nedenle şirket kaynaklarının içeriden veya dışarıdan dijital para madenciliği için kullanılması şirketlere ek bir maliyet getiriyor.

Ciddi Oranda Performans Kaybı Yaşatıyor Hackerların, Bitcoin Miner virüsü ile şirket sistemlerini Bitcoin madenciliği için kullanabildiklerini belirten Bitdefender Türkiye Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu’ya göre, bu virüsün şirket sistemine bulaştığını birkaç farklı şekilde anlamak mümkün. Bazı durumlarda ise anlaşılması oldukça güç; çünkü bu kötü amaçlı yazılım, kullanıcılar bilgisayarlarını kullanmadıkları zamanlarda da çalışıyor. Genel olarak bilgisayarlarda ciddi oranda performans kaybı yaşatıyor ve CPU ya da GPU kullanımında önemli bir artışa neden oluyor. Kurumsal şirketlerde IT yöneticilerinin, sunucularının yavaşladığını ve soğutucularının sunucular kullanılmadığında da çalıştığını anladığı anda sistemlerini kontrol etmeleri gerekiyor.

MARKA EKONOMİSİ VE KÂRLILIK

Serap Öcal

Step Media Reklam ve Pazarlama Kurucusu

Marka ekonomisinin katma değeri; marka ile satış yapan perakende firmasının yarattığı katma değer, birçok unsurun yarattığı ek değerlerden oluşur. Marka ekonomisi uygulamasında İtalya ve İspanya iyi bir örnektir. Hızlı kentleşme oranına sahip olan Türkiye ise, Avrupa’nın 6’ncı büyük pazarıdır.

Marka ekonomisinin, üretim sonrası işlevlerin eklenmesi ile ortaya çıkan değer zinciri içindeki iktisadi faaliyetlerden ve bu faaliyetlerin yarattığı katma değerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Marka ekonomisinin katma değeri; marka ile satış yapan perakende firmasının yarattığı katma değer, birçok unsurun yarattığı ek değerlerden oluşur.

Ek Değer Yaratan Unsurlar • Üretim ve Türkiye’den yapılan alımlar • Pazar araştırmaları, tüketici araştırmaları • Tasarım, koleksiyon, ürün geliştirme • Tedarik, lojistik, depolama, dağıtım • Reklam, kurumsal kimlik, iletişim, sosyal sorumluluk • Nitelikli iş gücü, yüksek verimlilik • Mağaza zinciri, mağaza kiraları, dekorasyon • Yurt içi ve yurt dışı mağazacılık, satış sözleşmeleri • Ürün güvenliği, ürün sorumluluğu ve satış sonrası hizmetler

Marka Ekonomisinde İtalya ve İspanya Örneği Marka ekonomisi uygulamasında İtalya ve İspanya bizler için iyi bir örnektir. İtalya, moda markalı ve markalı ürün satıyor, devlet de moda markalarına güçlü destek sağlıyor ve markalar tasarımcılarla iş birliği yapıyor. İspanya ise, küresel fırsatları değerlendirerek; fast fashion / hızlı moda akımını yaratmıştır. Buna güçlü lojistik altyapısı ve kapasitesi de eklenmiştir. Markaları ayrıca yurt dışında da katma değer yaratıyor. Bir zamanlar Avrupa’nın köylüsü kabul edilen İtalya ve İspanya, marka ekonomisine geçerek ülke imajlarını yükselttiler, turizmden gelen gelirlerini arttırdılar.

İtalya, İspanya ve Türkiye’nin Gelişimi 1960’larda Almanya’ya çalışmak için işçi göndermeye başlayan üç ülke olan İtalya, İspanya ve Türkiye’nin gelişme tercihlerini şöyle açıklayabiliriz: • Her üç ülke de 1960’lı yıllarda gelişme arayışındaydı ve çalışabilir nüfus, yüksek işsizlik ve sınırlı iş olanaklarına sahipti. • 1970’lerden itibaren İtalya, bir yandan markalaşma yolundayken, diğer yandan ucuz işgücünü eğitip kaliteli üretimde kullanmaya başlayarak küresek ölçekte markalar yaratıyor ve dünya modasına yön verir hâle geliyordu. • 1990’larda İspanya, küresel talep koşulları ile ticaretteki serbestleşme eğilimini iyi öngörerek, fast fashion / hızlı moda akımını yarattı. • Türkiye, 1980’lerin ortasından itibaren global markalara üretim yaparak, ürettiği ürünleri ihraç etmeye başlamıştı. • Günümüze geldiğimizde ise Türkiye’nin kendi markaları ile yurt içi ve yurt dışındaki ticareti öne çıkar.

Türkiye’de Marka Ekonomi 2019 yılı TUİK verilerine göre, Türkiye nüfusunun ortalama yaşı 32. Hızlı kentleşme oranına da sahip olan ülkemiz, Avrupa’nın 6’ncı büyük pazarıdır. Lüks tüketime bütçe ayırabilen kişi oranı da her geçen gün artmaktadır. Bu oranın tabana yayılması ve lüks ve kaliteli hizmetin ulaşılabilirliği, markalaşma bilincinin artışıyla gerçekleşecektir.

Markalaşmak İçin Neler Yapılmalı? Kurumların kendi çalışma prensipleri ve hedeflerine uygun gerçekçi bir iş planı ve zaman yönetimi, markalaşma sürecinde büyük önem taşır. Stratejiler, kurumların mali yapısı ve olanaklarıyla uyumlu olmalıdır. Firma, ürettiği ürünün rekabet avantajını iyi kullanmalı, kaliteli ürünü uygun fiyata satabilecek rekabetçi yapı kurmalıdır.

ALFA ROMEO 110 YAŞINDA

Alfa Romeo, tarihe damgasını vuran otomobiller ve sportif başarılarla dolu 110 yılı geride bıraktı. 1910 yılından günümüze her dönemin öncü teknolojilerine sahip otomobillerini üreten Alfa Romeo, yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde farklı etkinliklere de imza atmaya hazırlanıyor.

Alfa Romeo, bu yıl 110’uncu yaşını kutluyor. 1910 yılından günümüze gerek yol gerekse de yarış otomobilleri klasmanındaki özgün ve yenilikçi yaklaşımıyla otomotiv dünyasında önemli izler bırakan marka, yıl boyunca farklı konseptlerde etkinlikler gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Alfa Romeo’nun yeni yaşına özel olarak Alfa Romeo Style Center’ın (Alfa Romeo Tasarım Merkezi) hazırladığı logo ise markanın güçlü yanlarını, teknolojisini, sürüş keyfini ve estetikliğini yansıtıyor.

Alfa Romeo Tutkusu Alfa Romeo’nun 110’uncu yaş günü kutlamaları çerçevesinde düzenlenecek etkinliklerin ilki, 13-16 Mayıs tarihleri arasında Brescia-Roma-Brescia pistindeki “Red Arrow” gösterileriyle başlayacak. 24 Haziran tarihinde ise “La Macchina del tempo – Museo Storico Alfa Romeo” (Zaman Makinası – Alfa Romeo Tarihi Müzesi) görkemli bir kutlamaya ev sahipliği yapacak. İçerisinde yer alan kitapçı, belge merkezi, test sürüş alanı, showroom ve test parkuru ile gerçek bir marka merkezi olan müzenin davetlileri ise Alfa tutkunlarının oluşturduğu kulüpler ve fanlar olacak.

Alfa Romeo’nun Kilometre Taşları 1910 yılında İtalya’nın Milano şehrinde Anonima Lombarda Fabbrica Automobili (ALFA-Lombarda Anonim Otomobil Fabrikası) adıyla kurulan Alfa Romeo, aynı sene ilk modeli olan ve 100 km/ s’nin üstünde hızlara çıkabilen 24 HP’yi üretim bandından indirdi. 1913 yılında ise aynı model baz alınarak 147 km/s hıza erişebilen yarış otomobili üretildi. 1915 yılında otomobil fabrikasını mühendis Nicola Romeo’nun satın alması ve 1920 yılında Torpedo 20-30 HP modellerinin üretimiyle, ilk Alfa Romeo logosunu taşıyan modeller de çıkmış oldu. 1950 yılına gelindiğinde 1900 modelinin üretimine başlanırken 1954 yılında Giulietta Sprint üretildi. 1958’de ise Giulietta’nın Spider ve Coupe versiyonları da satışa sunuldu. 1972 yılında markanın ilk önden çekişli otomobili olan Alfasud banttan indi. Alfa Romeo’nun 1976’da ürettiği Alfa 2000 TD ise turbo dizel motora sahip ilk İtalyan otomobili ünvanını aldı.

Fiat Çatısı Altında 1981 yılına gelindiğinde Fiat çatısı altına katılan Alfa Romeo, en önemli modelleri arasında bulunan 33 ve 75’i bu dönemlerde satışa sundu. Tamamı Fiat çatısı altında geliştirilen ilk model olan 164, şirketin Chrysler ile anlaşmasının ardından Kuzey Amerika’da da satışa sunuldu. 2001’de Yılın Otomobili Ödülü’nü Alfa Romeo 147 alırken, markanın diğer kilometre taşları arasında GT, Brera, Spider gibi modeller ön plana çıktı. 2008 yılında lüks küçük sınıfta Mito ve 2010 yılında pazara sunulan kompakt sınıf model Giulietta ise Alfa Romeo’nun farklı segmentlerdeki başarılı modelleri olarak otomobil dünyasında iz bıraktılar. Alfa Romeo, sportif hatchback Giulietta’nın haricinde; lüks orta sınıfta yer alan temsilcisi Giulia veilk SUV modeli Stelvio ile tutkunlarıyla buluşmayı sürdürüyor. Marka aynı zamanda, F1 Dünya Şampiyonası’nda yarışmaya devam ediyor.

Dr. Serap Erdem

Aile Hekimliği ve Anti-Aging Uzmanı

Koronavirüsün en önemli komplikasyonu, zatürre ve solunum yetersizliğine yol açabilmesidir. Özellikle risk grubundaki çocuk ve gençleri hastalıktan korumak gerekir. Bunun için bazı önlemler alınmalıdır.

KORONAVİRÜSÜ VE KORUNMA YOLLARI

Koronavirüsü (coronavirus) üst solunum yollarında enfeksiyona yol açabilen viral etkenlerden sadece bir tanesidir. Enfeksiyon pek çok bakımdan mevsimsel gripten ayırt edilemez. Birçok çeşidi vardır; kedi, yarasa ve deve gibi evcil, yabani ve tarım hayvanlarında hastalık yapabilen bir virüs topluluğudur. Çocuk, yaşlı, kronik hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi bozuk olanlarda hastalık daha ağır seyreder. Kış ve erken bahar aylarında sık olarak ortaya çıkar.

Nasıl Bulaşır? Hastalık daha çok hayvanlarda ortaya çıkar. Nadiren hayvanlardan insanlara, insanlardan da diğer insanlara geçiş gösterir. Tıpkı mevsimsel grip etkeni gibi yakın temas, öksürük ve aksırık gibi yollarla insanlar arasında yayılım gösterebilir.

Belirtileri Nelerdir? Çoğunlukla hafif orta derecede üst solunum yolu enfeksiyonu bulguları ortaya çıkar. Ateş, baş ve boğaz ağrısı, burun akıntısı, öksürük gibi solunum yollarına ait belirtiler ön plandadır. Hastalık ayrıca bulantı, kusma, ishal ve karın ağrısı gibi mide ve bağırsak şikayetlerine de neden olabilir.

Nelere Yol Açabilir? Hastalığın en önemli komplikasyonu, zatürre ve solunum yetersizliğine yol açabilmesidir. Ayrıca yine akut bronşit ortaya çıkabilir. Koronavirüsü enfeksiyonu sars’a (ciddi akut solunum yetersizliği sendromu) neden olabilir. Bu durumda hastanın yoğun bakımda tedavisi gerekir. Ayrıca bu virüs böbrek yetersizliğine de sebep olabilir.

Tedavisi Mümkün Mü? Hastalığın herhangi bir ilaç tedavisi bulunmamaktadır. Antibiyotikler hastalığa karşı etkisizdir. İstirahat, dengeli beslenmek ve evde kalmak hastalığın kısa sürede geçmesinde etkilidir. Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar yazarak belirtilerin giderilmesine yönelik, semptomatik tedavi uygulanır. Yatılan ya da uzun süre kullanılan odaların nemlendirilmesi ve sıcak duş alınması boğaz ağrısına ve öksürüğe iyi gelir. Hastaların bol sıvı tüketmesi, iyi beslenmesi, mümkün olduğunca yorgunluktan kaçınılması, dinlenilmesi ve etkin uyunmasını önemlidir. Tuzlu suyun üç-dört saat ara ile buruna çekilmesinin, ağızda gargara yapılmasının yararlı olur. Grip ve soğuk algınlığında ne yapılıyorsa aynısı yapılmalıdır.

Hasta Olmamak İçin Ne Yapılmalı? Toplum sağlığı açısından koruma yaklaşımı çok değerlidir. Risk grubundaki çocuk ve gençleri hastalıktan korumak gerekir. Temizlik ve kişisel hijyen önemlidir. Okullarda, iş, çalışma ve toplu yaşam alanlarında özellikle el hijyeni sağlanmalı, eller sık sık yıkanmalıdır. Alkollü el dezenfektanları da kullanılabilir. Okullarda, çocukların bir arada bulunmalarının zorunlu olmadığı okul gezileri gibi sınıf dışı faaliyetleri salgın durumlarında sınırlanmalı, hastalanan çocuklar okula gönderilmemelidir. Genel toplum kurallarına riayet edilmelidir. Vücudun bağışıklık sisteminin üst düzeyde tutulması için dengeli beslenme ve sağlıklı yaşam tarzı da son derece önemlidir. Düzenli uyku, stresten uzak durmak, egzersiz yapmak, hijyen kurallarına uymak, sigara ve alkolden uzak durmak gerekir. Maske takılması, ellerin sık sık yıkanması, öksürük ve hapşırık durumunda mendil kullanılması, yabancı yüzeylerle temas sonrası ellerin hiçbir şekilde yüze, buruna, ağza ve gözlere temas ettirilmemesi uygun olur. Hasta kişilerden ve kapalı mekanlardan mümkün olduğunca uzak durulması, hem bu virüsün hem de diğer solunum yolu virüslerinin bulaşmaması için etkili bir yöntemdir. Bunların yanı sıra et ürünlerinin iyice pişirildikten sonra tüketilmesi tavsiye edilir.

This article is from: