EDİTÖR’DEN Yolun yüceliğini bilerek ‘‘Âfâk’’ olarak çıkmıştık yola. Bir de sarp yokuşlarda ilerlemenin zorluğunu bilerek... Yalnız bu yolda bildiğimiz tek bir şey vardı: aşkına düştükleri kadardı insanların yolları… Duamız ise hep aynıydı: Allah’ım! edebiyatımızı, şiirimizi, aşkımızı yoluna çıkar. Allah’ım! Yüzünü batıya dönmüş olan insanlara arkasında neler unuttuklarını hatırlat! Duygularımızı, eylemlerimizi, ideallerimizi bu minval üzerine kıl! İstanbul'da çıkmakta olan başka bir dergi ile yaşadığımız karışıklıktan dolayı dergimizin ismini değiştirmek durumunda kaldık. Önümüzdeki süreçte de, maziden aldığımız heyecanla aydınlık istikbalimizi düşleyerek ‘‘Fecr-i Âfâk’ olarak devam etme kararı aldık yolumuza… Yine aynı heyecan, aşk ve azimle… Mevlana’nın o müthiş ifadesiyle; pergelimizin bir ucu medeniyetimizin kadim değerlerindeydi, şimdi ise diğer ucu fecrde, aydınlık geleceğimizde… Karanlığın en zifiri olduğu an, gün ışığına en yakın olduğu olması boşuna değildir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda da bu zifiri karanlığın izlerini görmek fazlasıyla mümkün. İsim değişikliğine giderken ‘‘fecr’’ tamlamasını seçmemiz biraz da bunun içindir. Dileğimiz o’dur ki; her bir satırımız her bir cümlemiz, gecenin bu zifiri karanlığına bir darbe indirsin ansızın! Bir bıçak gibi saplansın karanlığın tam ortasına! Bir muştu olsun genç adamlara! Bir heyecan olsun taze yüreklere! İnanıyoruz: geceye inat bir gün şafak sökecek. Ümitvarız; öğrencilerin cep harçlıklarıyla hâlâ dergiler çıkıyor…
“Zor bir yolda yürümek Ve şimdi sözü üstat Sezai Karakoç’a teslim ederek, mecburiyetinde olan insanlar, diğer sayımızda buluşmak ümidiyle, ufuk çizgisinden yolda yürümeye başlamadan selam ederiz: önce, gönüllerinde ve İnancın fecri doğsun Ağsın sabah yıldızı gibi ufkumuza zihinlerinde yürümek ve yol Batı ve Doğu bütün anlamıyla ve gelecek bütün anlamıyla almak zorundadırlar. Evvela, Geçmiş Açılsın önümüze bir kitap gibi Yeşeren ağaçlar eğilsin üstümüze Bu yolu ben nasıl aşarım? Damarlarımız canlansın eski ruhun dirimiyle korkusundan kurtularak yola Alev duman ve kan içinde şafak yapısı belirsin önde çıktıklarında görürler ki, yol Bir Şeyh Galibin gibi önümüzde yeni bir fecrin devleti zor da olsa bir müddet sonra Yükselsin Çağırdığım işte bu FECİR DEVLETİ aşılmış yürünmüş ve hedeflenen İnsanlığın yeni bir kader dönüşümünde Mercan kitap ve doğurgan bir yaradan yere gidilmiştir. İşte o Zamanın an an tanık olduğu Bütün gerçekliğiyle sûrelerden zaman, insanların Gelecek yeni bir, bir insan ruhu Yüzü hep dönük fecir devletine yüreklerinde, aslında yolun Gönlünde hep cennetten bir site İpek örtülerin hışırtısı zannedildiği kadar zahmetli Gün yüzlü insanların gezintisi olmadığına ve bütün sıkıntılı Dillerinde ipekten yumuşak keskin âyetler yolların aşılabileceğine dair Kılıçtan Gezinirler fecir yapısının ufkunda bir iman doğar.” [KIŞ] ٥٣٤١ | SAYI:3