Mersin Yenihafta-sayi-6

Page 1

YENIHAFTA YIL: 1

SAYI: 6

20 Mayıs 2008

FİYATI: 1 YTL

OSTiM Savunma Sanayi alanında kümeleniyor

yenihafta33@gmail.com

5761 Sayılı Turizm Teşvik Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun 15 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayınlanarak Yürürlüğe girdi. Kanunla birlikte, Kazanlı-Seyhan Turizm Bölgesi Projesi’nin önü açıldı. Projeyle bölgenin turizme açılması hedefleniyor.

HABERi

SAYFA 2’DE

Durmaz Plaza Turgut Reis Mah. İstiklal Caddesi 4132 Sok. Kat:1 No: 13

TEL: 237 96 43 www.norokey.com

Anneler Gününüz Kutlu Olsun Vatan size minnettardır

Mustafa Kemal’in Günümüze Vasiyet Niteliği Taşıyan Yemini

SAYFA 5

Kazanlı-Seyhan Turizm Bölgesi Projesi’nin önü açıldı

Kişisel Gelişim, Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi

SAYFA 9

HABERi

SAYFA 3’TE

Türk Hava Yolları’ndan Mersin’e servis hizmeti Mersin Turizm Platformu sessiz sedasız çalışmalarına devam ederken, Başkan Numan Olcar'ın girişimleri ve Mersin Valisi Hüseyin Aksoy'un katkılarıyla Türk Hava Yolları Mersin'le Adana Havalimanı arasına servis uygulaması başlattı. 3’TE

“Ro-Ro gemi seferleriyle Mersin-İtalya hattı kurulmalı”

İtalyan Büyükelçi Carlo Marsili’nin ziyareti HABERİ SAYFA 2’DE

SAYFA 4

TÜRKİYE OFFSHORE YARIŞLARIYLA

MERSiN’DE BULUŞUYOR 7-8 HAZİRAN

Rifat Hisarcıklıoğlu: Anadolu S.O.S veriyor Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, yüzde 7 altındaki büyümenin başarısızlık olduğunu belirtti. Hisarcıklıoğlu, büyüme için siyasi ve ekonomik istikrara ihtiyaç olduğunu belirterek, ''Türkiye yüzde 7'lik büyümenin altında büyümeyi kabul edemez ve yüzde 7 altındaki büyüme de başarısızlıktır. 2007-2008'de maalesef bütün Anadolu SOS veriyor, alarm veriyor" dedi. HABERİ SAYFA 10’DA

Ekonomide makas açılıyor: 3 aylık dış ticaret açığı 16 milyar dolar

Türkiye en beğenilen 9. Ülke İngiltere'nin en büyük internet hizmeti sağlayan şirketlerinden American Online'ın (AOL) araştırması, İngiliz turistlerin en çok ziyaret etmek istedikleri 10 ülke sıralamasında Türkiye'nin 9. olduğunu ortaya koydu.

Herkes Mersin’e Mersin Tersine

Murat Karteper: “Mersin en iyiyi hak ediyor” Bir kenti sadece bir olayla bir festivalle ya da bir fuarla marka yapamazsınız. Ya da bir şehri sadece sanayisi ile bir noktaya getiremezsiniz… Sanayi, ticaret, tarım, turizm, taşımacılık bir masanın ayaklarıı gibidir… Hele söz konusu olan Mersin gibi tüm bunlara sahip bir şehir ise… SAYFA 6-7’DE

TÜSİAD Başkanı Yalçındağ: “Türkiye tarımda AR-GE'ye yönelmek zorunda” Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, son dönemde karşılaşılan sıkıntıların temelinde, Türkiye tarımının uzun yıllardır çözülememiş, yapısal sorunlarının yattığını belirterek; “Türkiye, tarım sektöründe gelişmeyi korumacı politikalarla değil, Ar-Ge çalışmalarında aramalı” dedi. SAYFA 11’DE

HABERi SAYFA 10’DA

- devlet ve elektronik imza projesi tartışıldı HABERİ SAYFA 2’DE

Mersin’e Denizcilik Meslek Lisesi 2’DE

Şerafettin Aşut: Mersin’in kaderi Türk Tarımının geleceğini belirler Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Yardımcısı Şerafettin Aşut; “Tarımda arz güvenliğini sağlayacak tedbirler bir an önce alınmak zorunda. Mersin'in potansiyeli düşünüldüğünde tarımda belirleyeceği öncü rol daha rahat anlaşılabilir. Özellikle organize tarım bölgesiyle rekabetçi, düşük maliyetle kaliteli üretim yapan bir sektör oluşturulabilir” dedi. Şerafettin Aşut, gıda krizinin bilançosuna bakıldığında 37 ülkede isyan ve yağmalama olaylarının başladığını, 20 ülkenin acil önlem olarak gıda maddelerinin fiyatlarının dondurulduğunu, bazı ülkelerin ihracatı yasakladığını Haiti'de ise kriz yüzünden hükümetin istifa ettiği düşünüldüğünde sorunun boyutlarının ne kadar büyük olduğunun görüleceğini söyledi. SAYFA 11’DE

HAZIRLIKLAR SÜRÜYOR: TURİSTLER İÇİN TARSUS KİTAPÇIĞI 3’TE

Gençlerimiz ABD için Ar-Ge yapıyor HABERİ SAYFA 8’DE

Ulaş KAYAPINAR İlkeler Kandırmacası SAYFA 8’DE

AVRUPA BİRLİĞİ GÜNÜ KUKLA GÖSTERİSİYLE KUTLANDI 3’TE


Yeni Hafta

2

20 Mayıs 2008

Kazanlı- Seyhan Turizm Bölgesi Projesinin önü açıldı 5761 sayılı Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 15 Mayıs 2008 Perşembe 26877 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.

T

urizm Teşvik Kanununda yapılana değişik ile Hazineye ait yerlerin Maliye Bakanlığı tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilebilecek. Hazine adına tescili yapılmamış devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle, kapanan yollar ve yol fazlalarının resen

tescili, talep tarihinden başlayarak en geç 1 ay içinde tamamlanacak. Kanuna göre, Hazine mülkiyetinde yeterli alanın bulunmadığı durum söz konusu olduğunda, Orman Kanunu'na göre orman sayılan yerlerden hangilerinin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsis edileceği de belirleniyor. Kanunda, orman sayılan yerlerde turizme tahsis edilecek alan, o ildeki ormanların binde beşini geçemeyeceği yer alırken, bu alanlardaki yapılaşma da yüzde 30'u geçemeyecek. Turizm yatırımı için tahsis edilen orman

alanının 3 katı kadar alanın ağaçlandırma bedeli ve ağaçlandırılan bu alanın 3 yıllık bakım bedeli, yatırımcı tarafından karşılanacak. Bu para Orman Genel Müdürlüğü tarafından ağaçlandırma ve bakım giderlerinde kullanılacak. Bakanlık, kendi tasarrufuna geçen taşınmazları, Türk ve yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilere tahsis edebilecek. Golf turizmine yönelik tesis kurulmasına imkan sağlayan yerlerin tahsisi, bir ay içinde yapılacak. Kabul edilen kanunla, turizm yatırımı veya işletme belgesinin iptaline de

sınırlama getirildi. 1 yıl içerisinde üçüncü kez idari para cezasını gerektiren bir fiilden dolayı turizm yatırımı veya turizm işletmesi belgesi iptal edilemeyecek. Belgeli işletmelerin uygulayacakları fiyat tarifelerinin hazırlık ve onayına ilişkin ilkeler, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca belirlenecek. İşletmeler en geç temmuz sonuna kadar bir sonraki yıl uygulanacak tarifeleri bakanlığa gönderecek. Daha önce Çevre ve Orman Bakanlığı'nca verilen ön izinleri artık Kültür ve Turizm Bakanlığı verecek.

“Ro-Ro seferlerinde Mersin-İtalya hattı kurulmalı” talya Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, İzmir İtalya Konsolosu Simon Carta, Ticaret ve Ekonomi Müsteşarı Simona De Martino ve İtalyan Dış Ticaret Kurumu Müdürü Roberto Luongo'dan oluşan bir heyet Mersin Ticaret ve Sanayi Odası'nı ziyaret etti. Ziyarette Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İbrahim Kiper, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şerafettin Aşut ve Yönetim Kurulu Üyesi Engin Tan Narin hazır bulundu. Mersin ile İtalya arasındaki ilişkiler hakkında bilgi veren Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şerafettin Aşut, “Mersin Deniz Ticaret Odası ile ortak başlattığımız Ro-Ro Taşımacılığı Projesi ile Mersin-İtalya arasında bir hat kurulması konusunda ve projenin tekrar canlanması için çalışmalara başlayacağız. Mersin'de küresel rekabete uygun üç sektör belirledik. Sizinle özellikle lojistik konusunda çalışmalar yapabiliriz. 14-17 Ekim tarihleri arasında gerçekleştireceğimiz Lojistik Fuarı'nda İtalyan işadamlarını da görmek isteriz” diye konuştu. Mersin'e ilk defa 20 yıl önce geldiğini ve şu an ilin çok değiştiğini belirten İtalya Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, “İtalya, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğini diğer ülkelere göre daha çok destekliyor. Çünkü Türkiye'nin bu konudaki çalışmalarını iyi biliyor. Türkiye ile İtalya arasındaki ticari ilişkiler son zamanlarda çok iyi seviyelere ulaştı. Şu an Türkiye'de 600 tane İtalyan firması faaliyette. Dolayısıyla sorunumuz Türkiye-İtalya arasındaki ilişki değil, İtalya ile Mersin arasındaki ticari ilişkidir. Bu ilişkileri daha da güçlendirmeliyiz. Ziyaretimizin ana amacı da budur” dedi. Büyükelçi Marsili, “İtalyan yatırımcılarını İstanbul ve Ege sahillerinin dışındaki bölgelere de çekmek için Konya, Kayseri ve Gaziantep olarak bir çalışma başlattık. Ama Mersin, bu üç kentin ortasında yer aldığı için daha da önem arzediyor” ifadesini kullandı.

İ

Mersin’e denizcilik Meslek Lisesi “Eğitime % 100 Destek Kampanyası” çerçevesinde Mersin Deniz Ticaret Odası'nca (MDO) yaptırılacak olan Anadolu Denizcilik Meslek Lisesi'nin protokolü, düzenlenen törenle imzalandı. “Eğitime % 100 Destek Kampanyası” çerçevesinde Mersin Deniz Ticaret Odası'nca (MDO) yaptırılacak olan Anadolu Denizcilik Meslek Lisesi'nin protokolü, düzenlenen törenle imzalandı. Valilik Toplantı Salonu'nda düzenlenen törende konuşan Vali Aksoy, son iki yıl içinde eğitime destek kampanyası çerçevesinde şu ana kadar 13 kişi ve kuruluşla toplam 178 dersliğin protokolünün imzalandığını hatırlatarak, “Bunların bazıları hizmete girdi bazılarının yapımı devam ediyor. Eğitime destek sunan kişi ve kuruluşlara teşekkür ediyorum” dedi. Mersin'in denizden ticari anlamda istifade eden önemli bir il olduğunu, denizcilik

sektörüne kalifiye eleman yetiştirecek olan lisenin de Mersin'e çok yakışacağını vurgulayan Vali Aksoy, “Proje için Deniz Ticaret Odamız Türkiye genelindeki meslek liselerini dolaşarak bilgi edindiler. Derslik sayısı, laboratuarı ve sosyal etkinlikleriyle örnek bir proje hazırladılar. Türkiye'de 'ilk' sayılabilecek örnek proje için Deniz Ticaret Odamıza teşekkür ediyorum” diye konuştu. Mersin merkez otogar güneyinde bulunan Eğitim Tesis Alanında yaptırılacak lisenin, o bölgede ilk olacağını da hatırlatan Vali Aksoy, “Eğitime %100 Destek Kampanyası çerçevesinde hayırseverlerimizin o bölgeye yatırım yapmalarını teşvik edeceğiz. Anadolu

Denizcilik Meslek Lisesi'nin yanısıra o bölgede 5 okul daha yapılmasını sağlayacağız.”dedi. Deniz Ticaret Odası Başkanı Cihat Lokmanoğlu da, Mersin'in böyle bir projeye ihtiyacı olduğunu kaydederek, kendilerini bu yönde teşvik eden Vali Aksoy'a teşekkür etti. Daha sonra okulun protokolü, Vali Aksoy, DTO Başkanı Lokmanoğlu ve Milli Eğitim İl Müdürü arasında imzalandı. 12 normal derslikle 14 laboratuardan oluşacak lisede 'güverte' ve 'makine' bölümleri bulunacak. 2009-2010 eğitim-öğretim dönemine yetişmesi planlanan lise, 3 milyon YTL'ye malolacak.

İtalyan Büyükelçi Mersin Valisi Hüseyin Aksoy’u ziyaret etti talya'nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili ve eşi Selva Marsili beraberindeki heyetle birlikte Mersin Valisi Hüseyin Aksoy'u makamında ziyaret etti. Eşinin de Mersin'li olduğunu hatırlatan Büyükelçi, Mersin'i ziyaret etmekten büyük memnuniyet duyduğunu söyledi. Vali Aksoy, İtalya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin son derece iyi bir noktada oluğunu, bu ziyaretle de İtalya ile Mersin arasındaki ilişkilerin daha iyi noktalara taşınacağına inandığını kaydetti. Vali Aksoy, Mersin'in, Doğu Akdeniz'in en önemli limanlarından birine sahip olduğunu, Serbest Bölgesi ve Organize Sanayi Bölgesi ile önemli bir ticaret merkezine sahip olmasının yanısıra önemli bir tarım potansiyeline de sahip olduğunu vurguladı. Turizm potansiyelini geliştirmek için de çalışmaların sürdüğünü ve Mersin'in çok önemli potansiyellere sahip bir kent olduğunu, bu potansiyelleri hayata geçirmek için çeşitli kuruluşlarla birlikte yürütülen çalışmaların devam ettiğini söyledi. Vali Aksoy, Büyükelçi Marsili'ye Mersin'i tanıtan kitapçıkların ile yöresel kilim hediye etti.

İ

E-devlet ve Elektronik İmza Projesi

T

elekomünikasyon Kurumu Mersin Bölge Müdürlüğü ile Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) işbirliğinde düzenlenen "Bilgi Güvenliği, E-imza ve Mersin İl Merkezinin Elektromanyetik Kirliliği" konulu konferansta konuşan Mersin Valisi Hüseyin AKSOY,

“21.yy teknoloji yüzyılı, bilgi ve teknolojiden her gün biraz daha fazla yararlanmak adına ve gelişmeleri en iyi şekilde sağlayabilmek adına çok önemli çalışmalar yapıldığını biliyoruz. E-Devlet ve elektronik imza projesi önümüzdeki süreçte artık bütün birimler ve kurumlara yayılması ve uygulamaya

geçirilmesi düşünülen bir proje. Bununla ilgili yasal alt yapılar hazırlandı, ve uygulamaya yönelik çalışmalar da sürdürülüyor. Burada dile getirilen önemli hu-suslardan birisi de Elektromanyetik Kirlilik ve ilgili hususlarıdır” dedi. Vali yaptığı konuşmada; “Almanya'ya göre insan sağlığını

tehdit eden kirlilik, Türkiye'de dörtte bir oranında daha küçük. Mersin'de yapılan ölçümler ise, insan sağlığı tehdit değerlerinden çok daha düşük. Bu konuyla ilgili bilgilerin insanlarla paylaşılması yanlış bilgi edinmelerini veya soru işaretlerini ortadan kaldıracağına inanıyoruz.” Diye konuştu.


Yeni Hafta

20 Mayıs 2008

3

Turistler için Tarsus “Turizm, balık çiftliklerine feda edilemez” kitapçığı yayınlandı TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY MECLİS KÜRSÜSÜNDEN AÇIKLADI

K

ültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 7 Mayıs 2008 günü Meclis'te “ Tu r i z m i Te ş v i k K a nu nu n d a Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” g ör üşmelerinde yaptığı açıklamada Mersin'de balık çiftlikleri için planlanan yerlerden sadece birine, sınırlarının yeniden düzenlenmesi şartıyla izin vereceklerini belirtti. Balık çiftlikleri konusunda bir üretim ve tüketim talebi olduğu için Türkiye'de koruma-kullanma dengesini “üstün kamu yararı” çerçevesinde beraberce değerlendirme zorunluluğu olduğuna dikkat çeken Bakan Günay, Mersin'de balık çiftlikleri kurmak için planlanan yerlerle ilgili olarak, “Mersin'de baştan sekiz yer planlanmıştı. Dört tanesi baştan karşı koyuşumuzla gündemden düşürüldü. Dört yere indirgenmişti. Dört yerin üçüne itiraz ettik. Bir tanesi de sınırları yeniden düzenlenmek kaydıyla olabilir gözüküyor şu anda bize. Bizim Bakanlığımızın görüşü budur. Bu çerçevede dikkatimizi ve takibimizi sürdüreceğiz” diye konuştu. Bakan Er tuğr ul Günay, turizm

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ilk etapta 5 bin adet bastırılan kitap, Mersin Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü'ne gönderilerek dağıtımına başlandı. Kitapçığın, Tarsus'u keşfetmek isteyenler için eşsiz bir hazine değeri taşıdığına dikkat çeken Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Karagözlü, kitapçıkta Tarsus'un tarihi, kültürü ve turizminin detaylı şekilde anlatıldığını söyledi. Başkan Mehmet Karagözlü, “Turizmin parlayan yıldızı Tarsus, barındırdığı benzersiz değerlerle büyümeye devam ediyor. Tarsus, Avrupa ve Asya'yı buluşturan Türkiye'nin, Akdeniz Bölgesi'nde yer alan turizm kenti Mersin'in en büyük ilçesidir. Bizler de bu bilinçle çalışmalarımızı her geçen gün biraz daha yoğunlaştırıyoruz” diye konuştu. Mehmet Karagözlü, “Aziz Paul ile Türkiye Yolculuğu” isimli kitapçığın da kendilerinin girişimleriyle Kültür ve Turizm Bakanlığınca yayınlandığını kaydetti.

alanlarını, kıyıları, Ege ve Mersin gibi turizmde geliştirmeyi amaçladıkları bölgeleri koruma hassasiyetine sahip olduklarını belirterek, “Ben bu konudaki dikkatimi, duyarlılığımı Turizm Haftası açılışında hem yüksek sesle Mersin'de söyledim hem araziyi yukarıdan gözlemeye çalıştım.” dedi. Bakanın açıklamalarından dolayı memnuniyetini dile getiren AK Parti Mersin Milletvekili Prof. Dr. M. Zafer Üskül ise, “Üretime ve istihdama bu derece ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde tabi ki denizlerimizden en üst derecede faydalanmak isteriz. Ama bu turizmi baltalayacak, kirlilik yaratacak şekilde olmamalıdır. Benim Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na daha önce bir önerim olmuştu, kıyı balıkçılığıyla ilgili. Bunun gibi alternatif projeler geliştirilmelidir. Akdeniz'in İspanya, Fransa, İtalya gibi zengin turizm ülkeleri nasıl hem balıkçılık hem de turizmden en üst derecede faydalanabiliyorsa, bizim de birinden birini feda etmeden konuya yaklaşmamız gerekiyor” diye konuştu.

Türkiye en beğenilen 9. Ülke İngiltere'nin en büyük internet hizmeti sağlayan şirketlerinden American Online'ın (AOL) araştırması, İngiliz turistlerin en çok ziyaret etmek istedikleri 10 ülke sıralamasında Türkiye'nin 9. olduğunu ortaya koydu. AOL, İngiliz turistlerin, ''Asya'ya açılan kapı ve zengin bir doğal görselliğe sahip olması'' nedeniyle Türkiye'yi tercih ettiklerini belirtti. Kapadokya'nın İngiliz turistlerin en çok beğendikleri bölge olduğunu kaydeden AOL, Heredot'un ''dünyanın en harika kıyıları'' olarak nitelediği Ege kıyılarının da İngiliz turistler tarafından çok beğenildiğine işaret etti. İngiliz turistlerin en sevdikleri kentin de İstanbul olduğunu belirten AOL, İstanbul'un toprakları ve nüfusu iki kıtaya yayılmış tek dünya kenti olduğunu, camiler, saraylar ve tarihi çarşıların Boğaziçi'nin tepesinde muhteşem bir manzara yarattığını kaydetti. AOL'un araştırmasına göre, İngiliz turistlerin en çok ziyaret etmek istediği 10 ülke sıralamasında İspanya birinci olurken, bu ülkeyi Fransa, ABD, İtalya, Yunanistan, İrlanda, Portekiz, Kıbrıs Rum kesimi, Türkiye ve Hollanda izledi.

Avrupa Birliği Günü kukla gösterisiyle kutlandı

M

TSO’da yapılan gösteriyle ilgili olarak konuşan AB Bilgi Bürosu Koordinatörü Benin Koylan, 2. Dünya Savaşı'nın ardından, 9 Mayıs 1950'de Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Avrupa kıtasında barış, dayanışma ve refahın yeniden inşa edilebilmesi için savaşan ülkeleri “birlik” olmaya çağırdığını belirtti. Benin Koylan, AB’nin temelinde Birleşik bir Avrupa fikrini gündeme getiren ve Schumann Deklerasyonu olarak anılan bu bildirgede, askeri gücün temelini oluşturan kömür ve çelik sanayinin yönetiminden sor umlu uluslarüstü bir Avrupa kurumunun oluşturulması yattığını belirterek; “Kendini barışa adamış Jean Monnet'in fikir babası olduğu bildirge, bugünün Avrupa Birliği'nin de temellerini attı. Bu çağrıya Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg'un olumlu yanıt

vermesiyle, Nisan 1951'de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'na ilişkin kurucu antlaşma imzalandı” diye konuştu. 1985 yılında Milano'da yapılan AB H ü k ü m e t ve D e v l e t B a ş k a n l a r ı Zirvesi'nde ise AB'nin doğum günü olan 9 M a y ı s ' ı n Av r u p a G ü n ü o l a r a k kutlanmasının kararlaştırıldığını vurgulayan Benin Koylan; “Her yıl dünyanın çeşitli ülkelerinde, Avrupa Birliği'nin misyonunu, tarihçesini, politikalarını geniş kitlelerle paylaşabilmek amacıyla ‘9 Mayıs Avrupa Günü’ festival havasında çeşitli etkinliklerle kutlanmakta. Bu etkinlikler kapsamında 9 Mayıs günü Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu'nda AB 'nin temel değerlerinin anlatıldığı kukla gösterisi Milletlerarası Kukla Ve Gölge Oyunları Birliği (ÜNİMA) üyesi olan sanatçı Hakan Arısoy tarafından sahnelendi” dedi.

Türk Hava Yolları'ndan Mersin'e servis hizmeti Mersin Turizm Platformu sessiz sedasız çalışmalarına devam ederken, Başkan Numan Olcar'ın girişimleri ve Mersin Valisi Hüseyin Aksoy'un katkılarıyla Türk Hava Yolları Mersin'le Adana Havalimanı arasına servis uygulaması başlattı.

Konuyla ilgili olarak konuşan Mersin Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar, turizmde istenilen hedeflere ulaşılması için başlatılan çalışmalarda Mersin Valisi Hüseyin Aksoy'un kişisel desteğiyle Türk Hava Yolları'nın geçtiğimiz 21 Nisan 2008 tarihinden itibaren Adana-Mersin*(Tarsus)-Adana arasında “Yolcu Ulaşım” servis hizmeti başlatıldığını söyledi. Numan Olcar; “Kent turizmini geliştirmek için başlattığımız projelerin geri dönüşümü diyebileceğimiz bu uygulamada Sayın Valimiz Hüseyin Aksoy ve Türk Hava Yolları Adana Bölge Satış Müdürü Bahri Yılmaztürk'ün çabalarıyla THY, Mersin'i önemsediğini göstermeye başladı. Mersin'in potansiyelinin böylesi bir kurum tarafından fark edilmesi gurur verici. Uygulamayla Mersin'e yapılan seyahatler güvenli ve ekonomik hale geliyor” diye konuştu. Numan Olcar, servis hizmetiyle Mersin ve çevresini ziyaret edecek yolcular için önemli bir avantaj sağlanacağını belirterek; “Mersin gün geçtikçe sanayisiyle, turizmiyle dikkat çekmeye başladı. Bu Mersin'in önem kazandığının göstergesidir. Mersin kabuğunu kırıp dünyaya açılıyor. Bunun önemsenmesi ve değerlendirilmesi bizim için mutluluk verici bir gelişme” diye konuştu.

20 Mayıs 2008 Sayı: 6


Yeni Hafta

4

20 Mayıs 2008

- Aydın ÇELİK -

Y

irmi birinci yüzyılda, Mersin'in ulaşımda hala “dolmuş”a mahkum edilmesi bir utanç kaynağıdır. Toplu taşımacılık bir ülkenin gelişmişliğinin bir göstergesidir. Bütün gelişmiş ülkelerde gerek otobüs gerek raylı sistemler (tren, tramvay v.b) öncelikli vasıtalar olarak görülürken, Ülkemizde ancak özellikle Mersin'de “dolmuş” denen artık demode olmuş enerji israfı havayı kirleten ve gürültü kirliliği yapan bu araçlar özellikle yerel yönetimlerin bu konu ile ilgili hiç bir plan ve projelerinin olmayışından dolayı sanki ulaşım sorununun tek çözümüymüş gibi sunulmaktadır. Petrolün varilinin 130 doları bulduğu günümüzde, petrol ve enerji fakiri olan ülkemiz bu savurganlığı kaldırabilecek güce sahip değildir. Artık nüfusu milyonlarla ifade edilen ve Türkiye'nin sayılı metropollerinden biri olan Mersin, geleceği göremeyen ve şekillendiremeyen yerel yönetimlerin oyuncağı olmuştur. Coğrafi özellikleri bakımından raylı sistemlerin kolaylıkla uygulanabileceği nadir şehirlerden biri olan Mersin, ne yazık ki “dolmuş”a mahkum edilmiştir. Belediyeler asli vazifeleri olan sorunları çözdükleri için sürekli övünmekte ve bunları sanki çok büyük işler yapmış gibi takdim etmektedirler. Örneğin… Yol yapımı, asfalt dökülmesi, kaldırım inşası, çevre düzenlemesi, parklar, ulaşım(her ne kadar Mersin'de ulaşımla ilgili bir adım atılmamışsa da!) ve benzer alt yapı hizmetleri, belediyelerin yapması gereken asli görevlerdir. Zaten bu sorunları çözmek için belediye başkanları bu makamlara gelirler ve milyonlarca liralık bütçe, hizmetlerine sunulur. Eğer bu sorunları çözemeyecekler ise o göreve gelmezler. Seçilmişler ile atanmış dediğimiz devlet görevlileri arasındaki fark da bu değil midir? Atanmış, devletin memurudur, istese de istemese de bir göreve gelir ve görevi yerine getirmeye çalışır. Ancak seçilmişler kendi istek ve talepleri ile bu göreve talip olurlar. Kimse onlara zorla bu görevi vermemiştir. Bu nedenle şikayet etme, kapris yapma, işbirliğinden uzak durmak gibi bir lükse sahip değillerdir. Tüm bu alt yapı hizmetleri belediyelerin yapmak zorunda olduğu şeylerdir; Bunları da yapmayacaklarsa neden belediye başkanı oldular? Gerçek belediyecilik bu sorunların çözümünün de ötesinde, sosyal anlamda şehrin kültür sanat yaşamına, kent kültürüne, kentsel dönüşüme, kentte istihdam yaratacak insanlara destek olmasına, onların önünü açmaya katkıda bulunuyorsa gerçek anlamda belediyeciliğin hakkı verilmiş olmaz mı? Yirminci yüzyılın en önemli maddesi olan ve uğruna milyonlara insanın ve onlarca devletin savaştığı petrol, tükenmek üzere. Artık gündemi su ve gıda yani tarım belirliyor. Çukurova gibi bir değerin üstünde bulunan Mersin'in önemi gittikçe artıyor. Hem liman kenti olması hem bereketli ovası hem merkezi coğrafik özellikleri, demiryolu ve hava ulaşımı kolaylığı hem de daha önemlisi Toroslar'ın sağladığı zengin su potansiyeli ile Mersin sadece Bölge ve Türkiye için değil, dünyanın gözünü çevirdiği bir şehir olmuştur. Her ay farklı devletlerden onlarca heyet MTSO'yu ziyaret etmektedirler. Çin'den, İtalya'ya, Amerika'dan Avrupa'ya herkes Mersin'in zengin tarım potansiyelinin ve su gücünün farkına varırken ne yazık ki Mersin Büyük Şehir Belediyesi MTOSB'nin yani Tarım ve Tarıma Dayalı Sanayinin öncü kurumunun genişleme alanına bir çöplük kurmayı düşünüyor. Ne yazık ki Mersin Büyük Şehir Belediyesi Mersin'in geleceği için çok önemli olan bir konuda çocukça bir inat ve kapris ile sadece Mersin’in değil Türkiye'nin de önünü tıkıyor. Nüfusu milyonlarla ifade edilen Mersin'in sadece tarımının değil aynı zamanda içme suyunun sağlandığı havza olan Berdan Havzası ve yeraltı suları böyle bir çöplükten sizce nasıl etkilenecektir? Gözümüz gibi korumamız gereken, artık uğruna savaşların çıktığı suyumuzu böylesine umarsızca yok edecek bir çöplük projesinde ve bu bölgede neden bu kadar ısrarcı davranılıyor? İnsanların birbirlerine güç gösterisinde bulunmalarının bedelini Mersinli ödemek zorunda mı? Mersin Büyük şehir Belediyesi Başkanı Sayın Macit Özcan göreve geldiği günden beri Mersinde denize gireceğimizi söyleyip duruyor. Mersin'in lağımı neredeyse arıtılmadan denize karışıyor. Kirlenmeyle beraber yakında sahilde kokudan da duramayacağımızı biliyoruz. Denizden hiçbir şekilde yaralanamadığımız 10

HERKES MERSiN’E MERSiN TERSiNE Fotoğraf: Fevzi ERYILMAZ

Mersin Büyük Şehir Belediyesi Başkanı Sayın Macit Özcan göreve geldiği günden beri Mersin’de denize girebileceğimizi iddia ediyor. Mersin'in lağımı buralardan neredeyse arıtılmadan denize karışıyor. Kirlenmeyle beraber yakında sahilde kokudan da duramayacağımızı biliyoruz. Denizden hiçbir şekilde yararlanamadığımız 10 kilometrelik sahil parkımızla övünüp duruyoruz. kilometrelik sahil parkımızla övünüp duruyoruz. Dünyada hiçbir sahil şeridi yok ki sahiline süs havuzu inşa etsin. Denizin olduğu yerde havuzu kim ne yapsın? Zaten dar bir şerit olan park bu süs havuzları ile iyice daralmış, yürüme ve bisiklet yollarını engellemiştir. Bir de sanat eserleri diye parka yapılan o minyatür kale ucubeleri… Yani parkta inanların yürüyeme-yeceği için her şey düşünülmüş. Çamlıbel esnafı en doğal hakları olan, kaldırımlarda bulunan elektrik direklerinin ve tellerinin yeraltına alınmasını ve Çamlıbel, çarşı ve sahilin güvenlik açısından

daha çok aydınlatılmasını istemişler duyduğumuza göre cevap “Seçim zamanı yolları kazamayız” olmuş. Hizmetin zamanı olur mu? Bir belediye vatandaşına ya hizmet etmek istiyordur ya da istemiyordur. Sakın paradan dem vurmasınlar… Sel felaketinden gelen paraları herkes biliyor. Mersin'in böyle bir finans sorunu olmayacağını da herkes biliyor. Mersin'in tek bir sorunu vardır… Mersin'i ve Mersin'liyi düşünen insanların başa gelmesi… Yıllardır Mersin'e hiç yakışmayan şu şehir girişleri; özellikle liman tarafı herkesin şikayet ettiği bir konudur.

Söze gelince bir turizm cenneti, modern bir kent, dünyada eşi olmayan sahil parkı v.b… Peki bu muhteşem güzelliklere nasıl ulaşacağız? Hayvan satışı yapılan arsayı geçince, lağım deresinin kenarından gidince, eğer liman önünde aylardır yapılamayan yol düzenlemesini de geçebilirseniz belki Mersin'e girebilirsiniz. Eee kolay mı böyle güzelliklere ulaşmak, biraz zahmet çekmek lazım… Benim teklifim Mersin'e beklenen milyonlarca turistin buraları görmesi isteniyorsa uçaklardan doğrudan paraşütle atılabilirler… Sadece bir öneri…


Yeni Hafta

1Aralık 20 Mayıs2007 2008

15 5

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ GÜÇLENDİRME VAKFI Vakıf şirketlerimizde toplam 13.600 kişinin istihdam edildiğini... Vakıf bağlı ortaklıklarının 2005 - 2006 yılı toplam ihracatının 338 milyon YTL olduğunu... ROKETSAN Roket San. ve Tic. A.Ş.’nin, Birleşik Arap Emirliklerine yapılan 122 mm’lik roket satışının 14 milyon ABD dolarlık kısmının tamamlandığını...

Savunma sanayinde yerli yatırımlara büyük önem verdiklerini kaydeden Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, bu yüzden yaptıkları büyük ihalelerde, özellikle işin en az yarısının özel sektöre verilmesini şart koştuklarını bildirdi. ODTÜ teknoparkında yapılan üretimin yarısının savunma sanayi ürünlerinden oluştuğunu belirten Gönül, 5 yıl önce teknoparklarda böylesi bir durumun söz konusu olmadığına dikkati çekti.

OSTİM Savunma Sanayi ile atağa kalkıyor Türk Deniz Kuvvetleri, OSTİM Organize Sanayi Bölgesi ve Ankara Ticaret işbirliği ile düzenlenen “Donanma Komutanlığı Malzeme Sergisi”nin altıncısı düzenlenen törenle açıldı. Sergiyle, savunma sanayinde hiç çalışmamış firmaları bu alanda çalışmaları için desteklemek, Ar-Ge çalışmalarını teşvik etmek amaçlanıyor. Sergi, Savunma Sanayi Kümelenmesi projesiyle, özel sektörün savunma sanayi ile işbirliğini geliştirmesi açısından büyük önem taşıyor.

T

ürk Deniz Kuvvetleri, OSTİM Organize Sanayi Bölgesi ve Ankara Ticaret Odası işbirliği ile düzenlenen “Donanma Komutanlığı Malzeme Sergisi”nin altıncısı, ODAGEM A.Ş'nin OSTİM'deki binasında açıldı. Açılışa Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, Savunma Sanayi Müsteşarı Murat Bayar ve ATO Başkanı Sinan Aygün ile çok sayıda davetli katıldı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan yedek /onarım malzemeleri içerisindeki yerli malzeme oranını artırmak, 'yurt dışından

tedarik edilen malzemelerin yerli sanayi imkânları ile üretilebilirliğini tespit etmek, yurt içinden temin edilen malzemeler içerisinde rekabet ortamı yaratmak ve alternatif üretici firmaları tespit etmek maksadıyla' düzenlenen Donanma Komutanlığı Malzeme Sergisi'nin açılışında konuşan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, 1974 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs'a gerçekleştirdiği Barış Harekâtı'na değindi. Harekât sırasında Türkiye'nin dost, müttefik bildiği ülkelerden ambargo gördüğünü hatırlatan Gönül, Türkiye'nin bu ambargodan

NEDEN SAVUNMA SANAYi?

“Kısıtlamalar ve ambargolar, Hava, Kara ve Deniz Kuvvetleri'ni Güçlendirme Vakıfları'na, 1980'li yılların ikinci yarısında ise birleştirilen bu vakıflara ilâveten, Savunma Sanayi Destekleme Fonunun kurulmasına, zemin hazırladı. Ülkemizde modern savunma sanayiinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin modernizasyonunun sağlanması amacıyla çıkarılan 3238 sayılı yasanın, soğuk savaşın, savunmaya en çok para harcanan evresine rastlıyor. Yasayla birlikte Cumhuriyet'in ilk yıllarında başlayan sürecin son halkası olarak, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) ve

ASELSAN gibi birikimlere ilaveten; FNSS (Ford Nurol Savunma Sistemleri), TAI (Tusaş-Türk Uçak Sanayii-Aerospace Industry) ve TEI (Tusaş Engin Industry) gibi kurumların kurulmasına zemin hazırlanmıştı. Günümüzde ise Türkiye'nin yapması zorunlu olan savunma harcamaları, ulusal bir savunma sanayinin kurulmasını gerekli hale getiriyor. Türk Savunma Sanayi'nin kendi ordusunun ihtiyaçlarının yarısını karşılaması yaklaşık 3 milyar dolar ciro yapmasına denk geliyor. Bu rakam Türk şirketlerinin küresel rekabette başrol oynaması anlamına geliyor.

çıkardığı ders sayesinde savunma sanayisini bugün dünyada hatırı sayılır bir yere getirdiğini kaydetti. Dünyada en ileri teknolojilerin savunma sanayinde kullanıldığını belirten Gönül, “Bugün geldiğimiz noktada savunma sanayimiz yerli ihtiyacımızı karşılamada yüzde 47 seviyelerine kadar ulaşabildi” dedi. Savunma sanayinde yerli yatırımlara büyük önem verdiklerini kaydeden Milli Savunma Bakanı, bu yüzden yaptıkları büyük ihalelerde, özellikle işin en az yarısının özel sektöre verilmesini şart koştuklarını bildirdi. ODTÜ teknoparkında yapılan üretimin yarısının savunma sanayi ürünlerinden oluştuğunu belirten Gönül, 5 yıl önce teknoparklarda böylesi bir durumun söz konusu olmadığına dikkati çekti. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç da konuşmasında, düzenledikleri sergi ile ne yapmak istediklerini de anlattı. Oramiral Metin Ataç; “Yurtdışından döviz ödeyerek aldığımız yedek parçaları, burada sanayicilerimizin görüşlerine sunuyoruz. (Gel bu malzemeyi sen yap) diyoruz. Bu anlayışla başlattığımız bu sergi, bugüne kadar son derece başarılı oldu. Artık döviz ödeyerek yurt dışından aldığımız malzemeleri yerlileştirdik. Bugün en büyük sergimizi açtık. Buna devam edeceğiz. Bu sergimizin bir özelliği de eğer sanayicimiz isterse kendisine numune de vereceğiz” diye konuştu. OSTİM Yönetim Kurulu Bakanı Orhan Aydın da konuşmasında serginin amacının savunma sanayinde hiç çalışmamış firmaları bu alanda çalışması için desteklemek, Ar-Ge çalışmalarını teşvik etmek olduğunu söyledi. Başkan Aydın, serginin, bölgesel kalkınma çabaları doğrultusunda, savunma sanayi ile işbirliğini nasıl artırabileceklerine dair Bölgesel Rekabet Analizi ve Savunma Sanayi Kümelenmesi çalışması yapıldığı bir döneme denk geldiğini söyledi. Başkan Aydın; “Yıllardır savunma sanayi ile çalışan firmalarımızın daha verimli ve planlı çalışması için projelendirdiğimiz savunma sanayi kümelenme çalışması, savunma sanayisi ile işbirliğinin artırılması ve bu yönde firmaları organize ederek katma değeri yüksek üretimler gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır” dedi. Aydın, savunma sanayi ile ilgili tüm tarafların taleplerini ve planlarını yakından izlemeyi ve başarılı üretimlere imza atmayı hedeflediklerini anlatı.

Kara Kuvvetleri Komutanlığının orta menzilli Tanksavar silah sistemi ihtiyacının Roketsan tarafından karşılandığını... Irak Demiryolları ve Türkiye Demiryolları için ‘Dizel elektrojen grupları set ve ekipmanları’ ihalelelerini İŞBİR Elektrik San. A.Ş.’nin aldığını... Tasarımı tamamen Türk mühendislerine ait olan ve Türkiye’nin ihraç ettiği ilk uçuş simülatörünün HAVELSAN tarafından Güney Kore Hava Komutanlığı’na sevk edilip montajının tamamlandığını... En geç 4 yıl sonra %100 Türk mühendisliğinin ürünü olan uçağımızın gökyüzünde süzüleceğini...

TUSAŞ Havacılık ve Uzay San. A.Ş.’nin A-400M nakliye uçağı programı çerçevesinde TAI’nin tasarımını ve üretimini tamamladığı parçaları Almanya’ya sevk etmeye başladığını... Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin F16 uçaklarının TAI tesislerinde modifiye edildiklerini... ASELSAN A.Ş.’nin Uruguay Ordusu için frekans atlamalı telsiz üretimine başladığını... ASELSAN’nın sayısal telsizleri ile ilgili olarak ABD’ye 637 bin dolarlık satış gerçekleştirdiğini... Türkiye’nin ilk özgün tasarımı olan ‘Gündüz - Gece Görüş ve Nişangah’ ASEFLIR - 300T sisteminin üretiminin tamamlandığını...


20 Mayıs 2008

MTSO MERSİN OFFSHORE YARIŞLARI

GÜÇ VE TEKNOLOJi SU ÜSTÜNDE DANS EDiYOR İ stanbul Offshore Kulübü tarafından 2003 yılından bu yana başarıyla düzenlenen, 2006 yılında Uluslararası Şampiyona ve 2008 yılında Dünya Şampiyonası olma hakkını kazanan Türkiye Offshore 225 Şampiyonası, 2008 yılından itibaren “Dünya Offshore Şampiyonası” adı ile start almaktadır. Dünyanın en heyecanlı motorsporları organizasyonlarından biri olan Offshore yarışlarını ve heyecanını 2003 yılından bu yana ülkemizde de yaşatan İstanbul Offshore Kulübü, Dünya Offshore 225 Şampiyonasını organize etmekten büyük onur ve mutluluk duymaktadır. Offshore yarışları, tüm dünyada büyük seyirci ve sponsor ilgisi toplayan, en elit spor dallarından biridir. Büyük ilgi toplayan, Extreme Sporlar alanında yer alan Offshore Yarışları Türkiye'de de gerek izleyicisi, gerekse de medya tarafından büyük ilgi ile takip edilmektedir. Offshore yarışları hem fiziksel hem de zihinsel olarak performans gerektiren zorlu bir spor dalıdır. Hız, güç, cesaret ve

konsantrasyon son derece önemlidir. Performansın yanında, mükemmel bir takım çalışması gerektiren zorlu bir spor dalıdır. Yarış tekneleri, dünyanın en gelişmiş güvenlik teçhizatları ve Çevre Dostu motorlar ile donatılmıştır. Yarışlar, televizyondan Canlı Yayınları mümkün kılmak, seyircilere yarışın her noktasını görebilme imkanı sağlamak ve parkur güvenliğini en üst düzeyde tutmak için kısa parkurlarda yapılmaktadır. Offshore yarışlarında dünyada ilk defa IOC tarafindan kullanilan Pit Stop uygulama-sı Dünya Offshore 225 Şampiyonası'nda başarı ile uygulanmaktadır. Sıra dışı olmak, kendi değerlerini yaratarak fark oluşturmak, öncü, güçlü, profesyonel, cesaretli, genç ve dinamik olmak gibi temel

değerleri taşıyan offshore powerboat yarışları, ortak bakış açısına sahip ve bu değerleri taşıyan sponsor firmalar ile bütünleşmektedir. Dünya Offshore Şampiyonası (World Offshore Championship), Dünya'da bir çok TV kanalında yayınlanması sayesinde “Türkiye Tanıtım Misyonu”nun yerine getirilmesinde büyük rol oynamaktadır. Türkiye'de Sponsorluk konusunda en kuvvetli geri dönüşü sağlayan Offshore Yarışları her geçen gün kendisini daha da ispatlamaktadır. şu ana kadar içerilerinde NTV, CNN Türk, SKY Türk, STAR gibi haber konusunda uzmanlaşmış ve Number One TV gibi gençlik tarafından en çok seyredilen TV kanallarının ardından, dört senedir SHOW TV tarafından da canlı gösterilmektedir. 2008 yılında yine SKY Turk ile haftalık bir program başlatılacaktır. Yarışlar aynı zamanda tüm basılı ve görsel medya tarafından da ilgi ile izlenerek geniş haberlere yer verilmektedir. 2007 sezonunda başlayan Metro FM sponsorluğu, 2008 sezonunda da başarıyla devam edecektir. Yarışlar esnasında Metro FM kapsamlı bilgi veren yayınlarına, heyecanı artıran yarışmaları ile renk katmaya devam edecektir. Yarışların takip edilmesi için çıkartılan Powerboats & Yachts dergisi de spora ve sponsorlarına kapsamlı yer vererek destekçilere mükemmel bir geri dönüş sağlamaktadır. Yarışların büyük şehirlerimizin denizlerinde veya göllerinde yapılması, herhangi bir kapalı alan içerisinde olmaması nedeniyle seyircilerine mali külfet getirmemektedir. Heyecan ve rekabetin çok üst düzeyde olması sayesinde de büyük izleyici kitleleri tarafından takip edilmektedir. Yarışların yapıldığı lokasyonların seçimi , Türkiye'nin deniz ile ilgili merkezlerinin yurtiçi ve uluslararası tanıtımını yapma amaçlı olarak ele alınmaktadır. Çok önemli bir tarihi kıymetimiz olan Haliç'in, çok büyük gayretler ve masraflar ile, temizlenip ileri nesillerimize kazandırılması, bütün Dünya'nın duyup takdir etmesi gereken bir olaydır. Türkiye'nin en gelişmiş marinalarında yapılan yarışlar da buna benzer tanıtım önemini taşımaktadır. Bu çok önemli konu sizlerin de vereceği destek sayesinde çok daha geniş kitlelere ulaşabilecek ve Offshore Yarışları Spor Dünyası'nda hak ettiği yere daha da hızlı gelebilecektir.

7-8 HAZİRAN Barış Meydanı

Türkiye Offshore yarışlarıyla Mersin’de buluşuyor

Şerafettin Aşut: “Amacımız kentin imajını güçlendirmek” OFFSHORE sadece bir spor değil, aynı zamanda bir görsel şölendir. Amacımız tüm Mersin'e hızın, teknolojinin bu görsel şölenini sunmak. Şehrin her tarafından otobüslerle vatandaşlarımızı sahile taşıyarak, ucuzluk günleri düzenleyerek, konserler organize ederek offshore'un Mersin ayağını bir festivale dönüştürmek ve güzel Mersin'imizin adını Dünya'ya bir kez daha duyurmak istiyoruz. Amacımız her geçen gün imajı güçlenen Mersin'in bir dünya kenti olmasına bir katkıda bulunmaktır. Offshore diğer sporlardan çok daha fazla görsel güzellikler içermektedir… Gücün, teknolojinin ve hızın sınırları zorlanırken izleyiciye büyük keyifler yaşatan bir spordur. Mersin bir yandan turizm hamlesi ile 2000 yıl öncesinde gelen hoşgörü, kardeşlik mesajlarını St Paulus yılı dolayısıyla dünyaya duyururken; Binlerce yıllık Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı devletinden kalan değerleri, kültürleri harmanlayıp dünyaya hoşgörü, barış, kardeşlik mesajları verirken öte yandan offshore gibi aktivitelerle teknolojide üst seviyeye çıkmış, modern dünyada yer almış genç, dinamik bir Türkiye ve Mersin mesajı vermektedir. Bu sene ikincisini düzenleyeceğimiz offshore yarışları Formula 1 yarışları gibi dünyada çok ilgi çeken yarışlar. Her başarılı organizasyon Mersin'in hanesine yazılacak bir artıdır. Bu tip organizasyonlarla işbirliği geleneğimiz yeniden güçleniyor. Bu anlamda sponsor firmalara teşekkürü bir borç bilirim.

Murat Karteper: “Kentin renkli yüzü ortaya çıkıyor” Bir kenti sadece bir olayla bir festivalle ya da bir fuarla marka yapamazsınız. Ya da bir şehri sadece sanayisi ile bir noktaya getiremezsiniz… Sanayi, ticaret, tarım, turizm, taşımacılık bir masanın ayaklarıı gibidir… Hele söz konusu olan Mersin gibi tüm bunlara sahip bir şehir ise… Dünya üzerinde hem tarım hem sanayi-ticaret ve teknolojinin üst düzeyde bulunduğu hem de ikliminin, tabiat güzelliklerinin ve tarih ve turizminin 12 ay boyunca gezilebildiği çok az şehir vardır. İşte Mersin bundan dolayı gerçekten dünyada bir incidir. Kentimiz bir yanda sanayi, ticaret ve lojistikte bir dünya markası olurken, diğer yandan offshore gibi prestijli yarışmalarla şehrin renkli ve turistik yüzü ortaya çıkmakta ve tüm bunlar birbirini desteklemektedir. Eminim 2. kez dünyanın gözü bu yarışlar sayesinde Mersin'de olacak ve Mersin'i daha da güçlü bir cazibe merkezi yapacaktır.

2008

Dünya Şampiyonası

1. Çırağan 3 Mayıs 08 2. Çırağan 4 Mayıs 08 3. Kocaeli 20 Eylül 08 4. Kocaeli 21 Eylül 08 5. İstanbul 27 Eylül 08 6. İstanbul 28 Eylül 08 7. B.A.E.Fujairah 21 Kasım 08 8. B.A.E.Fujairah 22 Kasım 08

2008

Türkiye Şampiyonası

01. Çırağan 3 Mayıs 08 02. Çırağan 4 Mayıs 08 03. Adana 24 Mayıs 08 04. Adana 25 Mayıs 08 05. Mersin 7 Haziran 08 06. Mersin 8 Haziran 08 07. Kemer 21 Haziran 08 08. Kemer 22 Haziran 08 09. Van 19 Temmuz 08 10. Van 20 Temmuz 08 11. Kocaeli 20 Eylül 08 12. Kocaeli 21 Eylül 08 13. İstanbul 27 Eylül 08 14. İstanbul 28 Eylül 08


Yeni Hafta

8 Güngör Uras Olayların içinden

DİL PAZARI Ulaş KAYAPINAR - İlkeler Kandırmacası

Gençlerimiz ABD için Ar-Ge yapıyor merika'nın ünlü Harvard Üniversitesi'nin profesörler salonunda, bu üniversitede ve Amerika'nın diğer tanınmış üniversitelerinde doktora yapan, Sabancı Üniversitesi mezunu gençlerle konuşuyorum. “Siz ne yapıyorsunuz?” diye soruyorum... Onlar anlatıyor: - “Ben, yapay zekâ üzerinde çalışıyorum. Bilgisayarlar gelecekte insanlar gibi karar verecek. Bugün düşünebiliyor ama sınırlı konularda karar verebiliyorlar. Halbuki insan zekâsının sınırlarını aşacak ölçüde karar verebilir hale gelebilirler.” - “Ben, üniversitenin Norveç hükümetiyle yaptığı anlaşma kapsamında Norveç'in doğalgaz üretimini ve kullanım verimliliğini artıracak bir projede çalışıyorum.” - “Ben, Amerikan halkının sorunu olan aşırı şişmanlık-obezite sorununa çözüm getirmek için obezite genleri üzerinde araştırma yapıyorum.” - “Ben, uydudan yapılan izlemelerin 3 boyutlu olmasını, en küçük objelerin anında izlenmesini sağlayacak bir projede çalışıyorum.” - “Ben, Dell'in henüz piyasaya çıkarmadığı yeni nesil bilgisayarların ileride karşılaşılabilecek sorunlarını araştırıp onlara çözüm buluyorum.” - “Ben nanoteknoloji dalında uzmanlaştım. Bilgisayarlarda kullanılan her parçanın daha da küçük hale getirilmesi için araştırma yapıyorum.”

A

Şimdiki gençler harika - “Ben, “makrotronik” uzmanıyım. Makine ve elektroniğin birlikte kullanım alanlarını geliştirmek için araştırma yapıyorum. - “Ben, Harvard'ın tarih bölümünde İkinci Viyana Kuşatması'ndan sonra (1699) Karlofça Barışı'nı imzalayan, daha sonra kısa bir süre de veziriazamlık yapan şair Reisülküttap Rami Mehmet Efendi hakkında araştırma yapıyorum. Bunun için Türkçe ve İngilizceye ek olarak Osmanlıca ve Fransızca öğrendim.” - “Ben, askeri araçların mayına dayanıklılığını artıracak özel seramik panoların geliştirilmesini sağlayacak bir projede çalışıyorum.” - Ben, bilgisayarda kullanılan çiplerin test edilmesinde optimizasyonu sağlayacak bir araştırma projesinde görevliyim.” Bunlar benim bu yazıya sığdırabildiğim cevaplar... İlginç olan, konuşabildiğim öğrencilerin hemen hepsinin bir araştırma /geliştirme projesiyle ilgisi ve ilişkisinin bulunması. Biz yetiştiriyoruz, ellere yar oluyor Eskiden yurtdışında okumaya gidenlere “Ne yapmaya gidiyorsun? Ne okuyacaksın?” diye sorulduğunda, “Mühendislik okuyacağım... Ekonomi okuyacağım... Makine mühendisi olacağım. Bankacı olacağım” şeklinde cevap alırdık... Günümüzde de bu şekilde “genel eğitim” amacıyla yurtdışına gidenler çoğunlukta. Amerika'da bu tür “genel eğitim” veren çok sayıda üniversite var... Ama ünlü üniversiteler şimdilerde araştırma ve geliştirmeye yönelmiş durumda. Geleceğe dönük araştırma/geliştirme faaliyetlerine ağırlık veriyorlar. Bu amaçla da dünyanın diğer

20 Mayıs 2008

ülkelerinin en iyi yetişmiş gençlerini “doktora” programlarına “tam burslu” olarak davet ediyorlar. (Dikkat buyurunuz, “kabul” ediyorlar demiyorum, ”davet” ediyorlar diyorum). Sadece Sabancı Üniversitesi'nin yetiştirdiği (en az 4 yıl lisans eğitimi verdiği veya mastır programlarından mezun ettiği) 217 gencimiz (en parlak beyinlerimizin 217'si) Amerikan üniversitelerinde bu tür araştırma geliştirme programlarında “Amerika için” çalışıyor. “Şimdilik orada çalışsınlar. Doktora programlarını tamamlasınlar. Yarın Türkiye'ye gelirler. Türkiye için çalışırlar...” diyebilsem... Diyebilsek... Mesele kalmayacak ama... Aması var... Bunların çoğu “gitti... gider...” olacak... “Biz yetiştirdik, bizim bu tür beyinlere ihtiyacımız yok... Buyurun, siz kullanın” olacak...

İlke Dört ve Beş: İngilizce ne kadar çok öğretilirse sonuçlar o kadar iyi olur. Eğer başka diller kullanılırsa İngilizce'nin standartları düşer.

D

ördüncü ilke İngilizce'nin erken yaştan başlayarak yoğun bir şekilde öğretilmesini amaçlar. Aslında bu her iş için geçerlidir. Herhangi bir işle ne kadar çok haşır neşir olunursa o kadar bilgili ve tecrübeli olunabilir. Tabii ki bunun gerçekleşmesi için gerekli şartların oluşması gerekir. Milli Eğitimimizden örnek verebiliriz. Çocuklarımız üçüncü sınıfta İngilizce öğrenmeye başlamakta ama birçok veli aynı durumdan şikayet etmekte; “çocuklar büyüdükçe daha batılı ve çağdaş görünümlere bürünmekte, yabancı şarkıcıları, sporcuları, aktör ve aktrisleri bilmekte, takip etmekte, onlar gibi olmaya çalışmakta fakat İngilizce iki cümleyi bir araya getirememektedirler”. Önemli olanın nicelik değil nitelik olduğunu kavramak o kadar güç olmasa gerek. Elbette dil öğrenmek için belli bir zaman aralığını gözden çıkarmak gerek fakat yıllar boyu niteliksiz bir eğitime maruz bırakmanın da bir anlamı yok. Doğru planlama, doğru hedefler, iyi eğitimli öğretmenler, doğru malzemeler, amaca hizmet eden yöntem ve teknikler işin içinde olmadığı sürece bu işin de zaman, emek ve para harcamaktan başka bir anlamı olmayacaktır. Bu durumda, sonuçlar gerçekten de iyi olur çünkü dil öğretimi için kullanılan malzemelerin hemen hepsi dışardan ithal edilmekte, içerde geliştirilen malzemelerde ise yabancı danışmanlarla çalışılmaktadır. Bu sonuç da dil pazarının ekmeğine bal üstüne bal sürer. Beşinci ilke İngilizce öğretilirken başka bir dilin kullanılmamasına, kullanılırsa standartların düşeceğine işaret eder. Bu ilke Hindistan'ın sömürge olduğu yıllara dayanır. Hindistan'da İngilizce'nin resmi dil olması isteyen İngilizler Hintçe'nin ulusal dil olmasının İngilizce'nin ülkede bozulmasına neden olacağını Britich Council 1950 konferansında dile getirirler (British Council, India, 1950: 1). Bununla birlikte kendi vatandaşlarına iş imkanı yolunu da açmış olurlar. İngilizce'yi yabancı dil olarak konuşmayan, herhangi bir yabancı dil öğrenmemiş olan, öğretimle uzaktan yakından ilgisi olmayan binlere iş olanağı sağlanmış olur. Böylece bu işsizlerin ülkeye yükledikleri masraf da dış ülkelere kaymış olur. Gelişmemiş ülkeler bu oyunu yaklaşık 10 yıldır anlamış görünmekle beraber öğretmenlik deneyimi olan kişiler aramaya başlamışlar, yine de kendi çocuklarının dillerini bilmeyen insanların daha iyi öğreteceklerine inanmaya devam etmektedirler. Bu da söz konusu oyunun en az 50 yıldır sahnede olduğunu göstermektedir. Bu kandırmaca ilkelerle ilgili olarak söylenmesi gereken bir iki şey daha var. Hiçbir iddia ya da tez böyle gelişigüzel ortaya atılamaz. Bir tezin ilke olması için bilimsel veriler ve kanıtlar, bilimsel araştırma gerekir. Gelişmemiş ya da gelişmekte olan birçok ülkede batının kuramları, uygulamaları, söyledikleri büyük etki oluşturmakta, söylenenlerin eğitim ya da dille yapılan sömürünün, kültürel ya da bilimsel sömürünün bir yansıması olduğunu görmek bu kadar güç olmasa gerek. Pazar olmayalım, nesilleri harcamayalım… Esenlikler…

Vakıf çelenk siparişlerinizle eğitim için bir ışık da siz yakın MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI EĞİTİM VE KALKINMA VAKFI TEL: 0 324 231 25 25- Mesai Dışı: 325 86 05


Yeni Hafta

1Aralık 20 Mayıs2007 2008 Bazen zindanlarda... Bazen Afrika çöllerinde... Bir gün Balkanlarda vatanın onurunu kurtarma peşinde, bir gün Çanakkale'de yedi düvele ders verirken askerlerinin en önünde… Bir gün ölümlerden ölüm beğenirken, bir gün ölmeyi emrederken… Bazen cebinde beş kuruş yokken, bazen bir vatan kahramanıyken, bazen karlar içinde, dondurucu soğukta, bazen Suriye çöllerinin cehennem sıcağında… Bazen suikast, entrikalar ve idam sehpaları arasında, bazen onun için ölmeyi şeref sayan milletinin arasında… Ama hep onu bekleyen bir anne olduğunu unutmadan… Biz anamıza saygıyı Ata'mızdan öğrendik. Anaya, babaya, bacıya evlada saygı demek… Onlara onurlu, şerefli, namuslu ve özgürce yaşayacakları bir vatan bırakmaktır.

15 9

ANNELER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN VATAN SİZE MİNNETTARDIR Ercan AKIN

Mustafa Kemal'in Yemini Atatürk`ün annesi hayatı boyunca büyük çileler çekmiş ve zulüm görmüş bir kadındır. Gördüğü bu büyük acılar sonucunda felç olmuştur. Atatürk, annesini ölümünden hemen sonra ziyaret ettiği mezarının başında şu veciz cümlelerle anmıştır: `Zavallı annem bütün millet için ülkü olan İzmir`in kutlu topraklarına vücudunu teslim etmiş bulunuyor. Arkadaşlar, ölüm yaradılışın en tabiî bir kanunudur. Fakat böyle olmakla beraber bazen en hazin tecelliler gösterir. Burada yatan annem zulmün, cebrin bütün milleti bir felâket uçurumuna götürdüğü bir keyfî idarenin kurbanı olmuştur. Bunu izah etmek için müsaade buyurursanız, ıstıraplı hayatının birkaç belirli noktasını arz edeyim. Zübeyde Hanım Mustafa Kemal Atatürk Abdülhamid devrinde idi. 1320 (1905) tarihinde mektepten henüz Kurmay Yüzbaşısı olarak çıkmıştım. Hayata ilk adımı atıyordum. Fakat bu adım hayata değil, zindana tesadüf etti. Gerçekten bir gün beni aldılar ve istibdat idaresinin zindanlarına koydular. Orada aylarca kaldım. Annem bundan ancak hapisten çıktıktan sonra haber alabildi. Ve derhal beni görmeye koştu. İstanbul`a geldi. Fakat orada kendisiyle ancak üç beş gün görüşmek nasip oldu. Çünkü tekrar istibdat idaresinin hafiyeleri, casusları, cellâtları evimizi sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi. Annem ağlayarak arkamdan takip ediyordu. Beni sürgüne götürecek olan vapura bindirilirken benimle görüşmekten men edilen annem gözyaşları ile Sirkeci rıhtımında, elemler ve kederler içinde terk edilmiş bulunuyordu. Sürgünde geçirdiğim tehlikeler onun hayatını ıstıraplar ve gözyaşları içinde geçirtmiştir. Başka bir nokta daha: Mütareke zamanında Anadolu`ya geçtiğim vakit, annemi muzdarip bir halde, İstanbul`da bırakmaya mecbur olmuştum. Yanımda kendisinin verdiği bir adamım vardı. Bunu Erzurum`dan İstanbul`a gönderdiğim zaman annem, bu adamın yalnız olarak geldiğinden haberli olduğu dakikada benim hakkımda halife ve padişah tarafından verilmiş olan idam kararının yerine getirildiğini sanmış ve bu düşünce kendisini felce düşürmüştü. Ondan sonraki bütün mücadele yılları onun hayatını elem, ıstırap içinde geçirtmişti. Padişah ve hükümetinin ve bütün düşmanların daima baskı ve işkenceleri altında kalmıştı. Evi bin türlü sebep ve bahanelerle basılır ve araştırılır, kendisi rahatsız edilirdi. Annem üç buçuk yıl içinde bütün gece ve gündüzlerini gözyaşları içinde geçirdi. Bu gözyaşları ona gözlerini kaybettirdi. Nihayet pek yakın bir zamanda onu İstanbul`dan kurtarabildim. Ona kavuşabildim ki, o artık maddeten ölmüştü, yalnız mânen yaşıyordu. Annemin ölümünden şüphesiz çok müteessirim. Fakat bu acımı azaltan ve beni teselli eden bir husus vardır ki, o da anamız vatanı mahva ve yıkıntıya götüren idarenin, artık bir daha dönmemek üzere mezara götürülmüş olduğunu görmüş olmasıdır. Annem bu toprağın altında, fakat millî hâkimiyet sonsuzluğa kadar yaşasın. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur. Evet, millî hâkimiyet ölmezliğe kadar devam edecektir. Annemin ruhuna ve bütün ecdat ruhuna borçlu olduğum vicdan yeminini tekrar edeyim. Annemin mezarı önünde ve Tanrının huzurunda yemin ediyorum, bu kadar kan dökerek milletin elde ettiği hâkimiyetin korunması ve savunulması için gerekirse annemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Millî hâkimiyet uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.”


Yeni Hafta

10 1Aralık 2007

15 20 Mayıs 2008

Makas açılıyor: 3 aylık dış ticaret açığı 16 milyar dolar

T

ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, yüzde 7 altındaki büyümenin başarısızlık olduğunu belirtti. Hisarcıklıoğlu, büyüme için siyasi ve ekonomik istikrara ihtiyaç olduğunu belirterek, ''Türkiye yüzde 7'lik büyümenin altında büyümeyi kabul edemez ve yüzde 7 altındaki büyüme de başarısızlıktır.20072008'de maalesef bütün Anadolu SOS veriyor, alarm veriyor" dedi. Hisarcıklıoğlu, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğini ziyaretinde MÜSİAD üyelerine bir sunum yaptı. Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 1800'lerin başındaki sanayi devrimi sırasında yaşanan birinci küreselleşme dönemini yakalayamadığını, 1990'larda başlayan ikinci küreselleşme döneminde de ancak 2001 sonrasında bir büyüme sürecine girdiğini belirterek, "İnsanın sağlıklı olup olmadığını tansiyonuna, nabzına, şekerine bakarak ölçerler. Büyüme de ekonominin nabzı, tansiyonu, şekeridir. Ekonomi büyüyorsa işimiz iyi, sen ne kadar söylersen söyle, büyüme aşağıdaysa işler iyi değil demektir" şeklinde konuştu. Siyasetin ön plana çıktığı ve ekonominin ikinci, üçüncü plana atıldığı dönemlerde büyümede sorunlar yaşandığını vurgulayan Hisarcıklıoğlu, "2007 yılında maalesef bize selam veren yoktu" dedi. Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin ortalama yüzde 7 büyümeyi muhafaza etmesi durumunda kişi başına düşen milli gelirde 2019 yılında AB ortalamasının yarısını yakalayacağını, 2033'te de eşit seviyeye ulaşacağını ancak yüzde 4,5'luk ortalamayla devam edilirse, 2050 yılında AB ortalamasının ancak yarısına ulaşılacağını aktardı. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, "Türkiye yüzde 7'lik büyümenin altında büyümeyi kabul edemez ve yüzde 7 altındaki büyüme de başarısızlıktır. Bunun için de siyasi ve ekonomik istikrara ihtiyaç var. 2007-2008'de maalesef bütün Anadolu S.O.S veriyor, alarm veriyor'' şeklinde konuştu. Bu yılın ilk çeyreğinde beyaz eşya satışlarında yüzde 30'luk azalma gerçekleştiğini, inşaat alanında yapı ruhsatı alınan yüz ölçümünün 2007 yılında sadece yüzde 1 arttığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, inşaat sektöründe demire ve çimentoya gelen artışlarla birlikte alarm zillerinin çaldığını, sektörün batma noktasına geldiğini ve iç piyasadaki dur umun hızla ele alınması gerektiğini kaydetti. Hisarcıklıoğlu, makine ve teçhizat yatırımlarında da 2007 yılında sadece yüzde 1'lik artış yaşandığına dikkat çekerek, "Biz yatırım yapacağız ki Türkiye'de işsizlik meselesi ortadan kalkacak. Stokta 2,5 milyon işsiz var. İlave her yılda 1 milyon kişi giriyor. Ama yüzde 1 makine, teçhizat yatırımı artışı ile iş bulabilmemiz mümkün değil..." diye konuştu. Bu yılın ilk çeyreğinde protesto edilen senet tutarının da yüzde 17 artış gösterdiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, "Bu rakamlar da bize gösteriyor ki, iç piyasa, Anadolu alarm veriyor" dedi. Rifat Hisarcıklıoğlu, tekstil sektörüyle ilgili kamu bürokrasisinde ve siyasetçilerde yanlış bir algılama bulunduğunu belirterek,

T

“2007-2008'de Maalesef Bütün Anadolu S.O.S Veriyor” Türkiye yüzde 7'lik büyümenin altında büyümeyi kabul edemez ve yüzde 7 altındaki büyüme de başarısızlıktır. Bunun için de siyasi ve ekonomik istikrara ihtiyaç var. 2007-2008'de maalesef bütün Anadolu S.O.S veriyor, alarm veriyor. 2008'de (cari açık) yaklaşık 45 milyar dolara gelecek. Bütün krizlerin çıktığı yerde bu olmuş. Cari açık finanse edilemediği gün, kriz olmuş. Bu yıl krize girmemek için 45 milyar dolar bulmamız lazım. Türkiye'nin dünya pazarında en çok söz sahibi olduğu 2 sektörün tekstil ve hazır giyim olduğunu, bu alanlarda dünya pazarının yüzde 5'ine hakim olunduğunu dile getirdi. Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti: "Türkiye için düşünüyorsanız kapasite fazlası var. Ama eğer dünya için düşünüyorsanız kapasitede noksanlık var. Şimdi bana diyorlar ki 'yanlış yatırım yapmışsın'. Bunu özel sektörü temsilen söylüyorum. Arkadaş ben kendim mi yaptım? 1995'te Gümrük Birliği'ne girerken geldiniz, bana teşviği verdiniz. 'Aman yatırım yap' dediniz. Herkes teşvik etti. 2003'te yine teşvik çıktı. Şimdi diyorlar ki 'Tekstilde yanlış yatırım yaptık'. Suç benim mi, beni teşvik edenin mi? Ben yanlış yatırım yapmadım. Sen beni teşvik ettin. Ben de ne yapmışım? Dünya pazarının yüzde 5'ine hakim olmuşum. Şimdi senin vizyonun bu sektörde dünyaya hakim olmaksa önümü aç, aç ki dünyada lider olayım." Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin sanayi stratejisine ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, sanayicinin taşeron noktasına geldiğini, 100 dolarlık ihracat yapabilmek için 70 dolarlık ithalat yapmak mecburiyetinde kalındığını kaydetti. İthal edilen kısmın içeride üretilmesi durumunda cari açığın azalacağını söyleyen Hisarcıklıoğlu, "Bu küresel dünyada kaybetmek istemiyorsak, küresel oyuncu

olmamız lazım. Bunun için de yeni bir gündeme ihtiyacımız var" diyerek, yeni anayasa, yargı reformu, kamu yönetimi reformu, mali disiplinin sürdürülmesi, reel sektörün güçlendirilmesi gibi ihtiyaçlara dikkat çekti. Hisarcıklıoğlu, demokrasiyle zenginlik arasında çok yakın bir ilişki bulunduğunu ifade ederek, "Eğer zenginleşmek istiyorsak, demokrasiye dört elle sarılıyor olmamız lazım" dedi. Önümüzdeki dönemde cari açık ve bütçe açığına dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, "2008'de (cari açık) yaklaşık 45 milyar dolara gelecek. Bütün krizlerin çıktığı yerde bu olmuş. Cari açık finanse edilemediği gün, kriz olmuş. Bu yıl krize girmemek için 45 milyar dolar bulmamız lazım. Çok şükür bu bulunuyor şimdi. Ama yarın uluslararası konjonktür ve içerideki konjonktür karşılıklı olarak bunu tetikleyebilir. O zaman Türkiye krize girer..." görüşünü aktardı. Enflasyon ve büyüme arasındaki ilişkiye de işaret eden Hisarcıklıoğlu, enflasyon kontrollü bir şekilde biraz artırıldığında büyümenin artacağı şeklinde yanlış bir anlayış bulunduğunu, aksine enflasyon düştükçe büyümenin arttığını kaydetti. Rifat Hisarcıklıoğlu, "Devlet ne kadar az harcarsa o kadar az enflasyon ve o kadar hızlı büyüme oluyor. Devlet harcadıkça bizden

alınan vergi artıyor. Ne olur devletimize harcattırmayalım. Belki kısa günde rahatlık hissediliyor ama (sadece) kısa günde..." şeklinde konuştu. Türkiye'nin yakın çevresi içinde toplam sanayi malları ihracatının yüzde 65'ini gerçekleştirdiğini ve bölgesinde bir sanayi devi olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin bir enerji koridoru olarak önemine de dikkat çekti. Rifat Hisarcıklıoğlu, Çin'in batısındaki üretimin Avr upa ülkelerine taşınmasında İpek Y o l u n u n y e n i d e n canlandırılmasının büyük önem taşıdığını ve bu rotanın Türkiye'den geçmesi için, Türkiye'nin gücünü ve politikalarını kullanması gerektiğini, bu projenin hem ekonomi hem güvenlik açısından Türkiye'ye olumlu katkıları olacağını dile getirdi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bürokratlardan, siyasetçiden para pul istemiyoruz. Önümüzdeki engelleri kaldırın bize suni gündemler getir meyin, ilgi odağımızı dağıtmayın, cambaza baktırmayın. Cambaza baktıkça, cepteki paralar gidiyor. Türkiye'nin tek gündemi olması lazım. Bu da ekonomi. Rakiplerimiz hangi şartlarda futbol oynuyorsa bize de aynı standartları getirin. Bakın bakalım o zaman Türk özel sektörü olarak, dünyada Türkiye'yi lider yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz?"

ürkiye yılın ilk çeyreğinde ithalata göre daha hızlı ihracat artışı temposu yakalamasına rağmen 16 milyar doların üzerinde dış ticaret açığı verdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mart ayı dış ticaret gerçekleşmelerini açıkladı. Buna göre Mart ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 27.6 artarak 11 milyar 429 milyon, ithalat yüzde 26.9 artarak 16 milyar 792 milyon; dış ticaret açığı da yüzde 25.4 artışla 5 milyar 363 milyon dolar oldu. 2007'nin Mart ayında yüzde 67.7 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, bu yıl aynı ayda yüzde 68.1 olarak gerçekleşti. Mart ayında Almanya'ya yapılan ihracat yüzde 12.9 artarak 1 milyar 166 milyon dolar oldu. Almanya'yı 705 milyon dolarla İtalya, 677 milyon dolarla İngiltere, 598 milyon dolarla Fransa, 598 milyon dolarla Rusya ve 510 milyon dolarla Birleşik Arap Emirlikleri izledi. Mart ayında en fazla ithalat yapılan ülke ise 2 milyar 483 milyon dolarla Rusya oldu. Sonraki sıraları 1 milyar 633 milyon dolarla Almanya, 1 milyar 308 milyon dolarla Çin, 974 milyon dolarla İtalya ve 864 milyon dolarla ABD paylaştı. Ocak-Mart döneminde ihracat, 2007 yılının aynı dönemine göre yüzde 42.9 artarak 33 milyar 113 milyon dolar, ithalat ise yüzde 39.5 artarak 49 milyar 124 milyon dolara ulaştı. 2007'nin Ocak-Mart döneminde 12 milyar 31 milyon dolar olan dış ticaret açığı, bu yıl aynı dönemde yüzde 33.1 artarak 16 milyar 11 milyon dolara yükseldi. Ocak-Mart döneminde AB ülkelerine yapılan ihracat yüzde 26.6 artarak 16 milyar 937 milyon dolar olarak gerçekleşti. Toplam ihracat içinde AB ülkelerinin payı yüzde 51.1, Türkiye Serbest Bölgelerinin payı yüzde 2.4, diğer ülkelerin payı ise yüzde 46.5 oldu. Yılın ilk üç ayında en fazla ihracat yapılan ülke 3 milyar 402 milyon dolarla Almanya oldu. Geçen yılın aynı dönemine g öre bu ülkeye gerçekleştirilen ihracat yüzde 25.1 arttı. Ocak-Mart döneminde; ithalatın 18 milyar 996 milyon dolarla yüzde 38.7'si AB ülkelerinden yapıldı. AB'ye dahil olmayan diğer Avrupa ülkelerinden 10 milyar 598 milyon dolar, Asya ülkelerinden 13 milyar 517 milyon dolar ve Türkiye Serbest Bölgelerinden 357 milyon dolar ithalat yapıldı. Ocak-Mart döneminde fasıllar bazında en büyük ihracat kalemini 5 milyar 259 milyon dolarla kara taşıtları ve bunların aksam, parçaları oluşturdu. Bu fasılı 2 milyar 742 milyon dolarla demir ve çelik, 2 milyar 531 milyon dolarla makineler, mekanik cihazlar, kazanlar, aksam ve parçalar, 2 milyar 523 milyon dolarla altın ve diğer kıymetli metaller ve 2 milyar 132 milyon dolarla örme giyim eşyası izledi. Aynı dönemde; ithalatta ise en büyük kalem 10 milyar 932 milyon dolarla mineral yakıtlar, mineral yağlar oldu. Daha sonra 5 milyar 858 milyon dolarla makineler, mekanik cihazlar, kazanlar, aksam ve parçaları ve 5 milyar 357 milyon dolarla demir ve çelik geldi. Yılın ilk üç ayında geçen yılın aynı dönemine göre; ara malları ithalatı yüzde 39.1, sermaye (yatırım) malları ithalatı yüzde 36.0, tüketim malları ithalatı ise yüzde 46.1 oranında artış gösterdi.


Yeni Hafta

20 Mayıs 2008

11

Dizayn Grup Antalya’da ki AR-GE merkezinde domates üretti Dizayn Grup, Antalya'da kurduğu sera Ar-Ge merkezinde, toprağa ihtiyaç duymayan, sadece suda yetişen domates üretti. "Miracle" markasıyla piyasaya sunulacak olan domatesin sadece 1 tohumundan 1 yılda bin 600 kilo ürün elde edildi. Dizayn Grup dört yılda "Beyin göçüne karşı beyin gücünü teşvik ediyoruz" projesinin meyvesini aldı. Kampanyaya "Açlığa çözüm yüzde 100 suda tarım" sloganıyla katılan iki öğrencinin projesini hayata geçiren Dizayn Grup, üzerinde çalıştığı sistem ile dünya çapında yeni bir buluşa imza attı. Dizayn, söz konusu proje ile bitkileri serada tamamen suda yetiştirdi. Üstelik üretimi hormonsuz, tamamen doğal domates üretmeyi başardı. Üretim aşamasında kullanılan su miktarının da Tarım Bakanlığı'nın teşvik ettiği damla sulama tekniğine göre oldukça düşük olduğunu kaydeden Dizayn Grup Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Mirmahmutoğulları, "Sözkonusu teknoloji ile sadece bir tohumdan bir yılda bin 600 kilo domates üretiyoruz.

Teknolojimizi bölgedeki çiftçiye satacağız. Onların ürettiği ürünü de alıp, 'Miracle' markasıyla pazarlayacağız" dedi. Mirmahmutoğulları, buluşlarının Afrika ülkeleri için büyük önem taşıdığını ve bu bölgeyi hedef pazarları olarak belirlediklerini anlattı. Dizayn Grup, ana iş kolu plastik boru üretiminin yanı sıra Ar-Ge'ye yaptığı yatırımlarla da dikkat çekiyor. Cirosunun yüzde 4'ünü Ar-Ge'ye ayıran şirket 84'e ulaşan patent sayısı ile Türkiye'de en fazla patent sahibi ikinci şirket konumunda. Dizayn Grup "Beyin göçüne karşı beyin gücünü teşvik ediyoruz" kampanyası ile Patlatma Tee Projesi'ne toplam 300 bin dolar, sakal probleminin giderilmesine 230 bin dolar yatırım yaptı. Patlatma Tee Projesi'nden 2 milyon 200 dolar, sakal probleminin giderilmesinden 3 milyon 250 bin dolar proje geliri elde edildi. İbrahim Mirmahmutoğulları, "Proje sahiplerine projeleri hayata geçirildikten sonra yüzde 20-25 oranında kâr payı veriyoruz. Bazı projelerin de haklarının tamamını satın alıyoruz" dedi.

Şerafettin Aşut: “Mersin'in beklemesi Türk tarımının geleceğini etkiler” Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Yardımcısı Şerafettin Aşut; “Tarımda arz güvenliğini sağlayacak tedbirler bir an önce alınmak zorunda. Mersin'in potansiyeli düşünüldüğünde tarımda belirleyeceği öncü rol daha rahat anlaşılabilir. Özellikle organize tarım bölgesiyle rekabetçi, düşük maliyetle kaliteli üretim yapan bir sektör oluşturulabilir.” dedi.

G

Tarımda doğru ve akılcı planlamayla, küresel rekabette pazarlama kolaylığı sağlanarak Türkiye'nin istikrarlı büyümesinde tarım öncü güç olabilir

ıda krizinin etkilerini her geçen gün biraz daha hissettirdiğini belirten MTOSB Başkanı Şerafettin Aşut, Mersin Tarım Platformu'nun projeleriyle gıda sektöründe düşük maliyetle kaliteli üretim yapılabileceğini söyledi. Aşut; “Tarımda doğru ve akılcı planlamayla, küresel rekabette pazarlama kolaylığı sağlanarak Türkiye'nin istikrarlı büyümesinde tarım öncü güç olabilir” diye konuştu. Tarım Platformu'nun oluşturduğu projelerin uygun altyapı yatırımlarıyla desteklenmesinin şart olduğunu vurgulayan Şerafettin Aşut, tarım ve gıda sektörü önümüzdeki yüzyılda dünyanın stratejik ürünü haline gelmiştir. Türkiye'de ise plansız politikalar yüzünden sektör rekabet gücünü her geçen gün kaybederek üretim ve gelirde büyük kayıplara sebep olmakta” dedi. Şerafettin Aşut, gıda krizinin bilançosuna bakıldığında 37 ülkede isyan ve yağmalama olaylarının başladığını, 20 ülkenin acil önlem olarak gıda maddelerinin fiyatlarının dondur ulduğunu, bazı ülkelerin ihracatı yasakladığını Haiti'de ise kriz yüzünden hükümetin istifa ettiği

düşünüldüğünde sorunun boyutlarının ne kadar büyük olduğunun görüleceğini söyledi. Şerafettin Aşut; “Küresel ısınma, kuraklık, tarım alanlarında dolayısıyla üretimde yaşanan azalma, Çin ve Hindistan'da artan refah'ın getirdiği beslenme alışkanlıklarındaki değişim, finanstan çekilen fonların emtiaya yönelmesi krizin doğmasına sebep oldu. Gıda krizi Türkiye'yi de etkiliyor. Fakat hala tedbir alacak ve çözüm üretecek zamanımız var. Krizi doğru analiz eder ve uygun politikalar geliştirirsek, daha çok üretmenin yollarını bulabilir ve tarımı yeniden cazip hale getirebiliriz” diye konuştu. Mersin ve hinterlandının tarım sektörü için çok önemli olduğunun altını çizen Şerafettin Aşut, Ziraat Odaları, Alata Araştırma Enstitüsü, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Organize Sanayi Bölgesi, Mersin Tarım Platformu ve diğer kurumların ortak çalışmasıyla çeşitli projelerin üretildiğini kaydetti. Şerafettin Aşut; “Öncelikle, üretimi cazip kılacak destekleme politikaları uygulanarak, Türk tarımının rekabet gücünün artmasının

TÜSİAD Başkanı Yalçındağ: “Türkiye tarımda AR-GE'ye yönelmek zorunda” Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, son dönemde karşılaşılan sıkıntıların temelinde, Türkiye tarımının uzun yıllardır çözülememiş, yapısal sorunlarının yattığını belirterek; “Türkiye, tarım sektöründe gelişmeyi korumacı politikalarla değil, Ar-Ge çalışmalarında aramalı” dedi.

T

ÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Türkiye'nin tarım sektöründe son dönemde karşılaştığı sıkıntıların temelinde, Türkiye tarımının uzun yıllardır çözülememiş, yapısal sorunlarının yattığını söyledi. Yalçındağ, “Türkiye'de tarım politikası oluşturulurken temel alınan değer 'kendine yeterli' olmak. Oysa, 'kendine yeterlilik' politikası, uygulamada 'korumacılık' politikasına dönüşmekte” dedi. Yalçındağ, TÜSİAD tarafından hazırlanan "Türkiye'de Tarım ve Gıda: Gelişmeler, Politikalar, Öneriler" başlıklı rapor un açıklanması amacıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, dünyada geçtiğimiz yıl içinde buğday fiyatlarının yüzde 130, soya fiyatlarının yüzde 87, pirinç fiyatlarının yüzde 74 ve mısır fiyatlarının yüzde 31 yükseldiğini söyledi. Dünya Bankası rakamlarına göre temel gıda maddesi durumundaki bu ürünlerde yaşanan artışın, gıda

fiyatlarının son üç yılda yüzde 83 yükselmesine yol açtığını kaydeden Yalçındağ; “Birleşmiş Milletler verilerine göre, günümüzde 800 milyondan fazla insan yatağa aç giriyor. Azalan üretim ve artan fiyatlar, Mısır, Filipinler, Haiti ve Tayland gibi ülkelerde ayaklanmalara yol açıyor” dedi. Türkiye'de son dönemde gıdada yaşanan sıkıntının temelinde, Türk tarımının uzun yıllardır çözülemeyen yapısal sorunlarının yattığını vurgulayan Arzuhan Doğan Yalçındağ, “Yapısal sorunları çözemediğimiz gibi, modern üretim açısından son derece önem taşıyan sanayi-

tarım entegrasyonunu da bir türlü sağlayamadık. Türkiye'de tarımsal üretimde gözlemlenen düşük büyüme hızı yıllardır aşılamadı. 1968-2006 arasındaki yıllık ortalama tarımsal üretim artışı sadece yüzde 1,3 oldu” dedi. Arzuhan Doğan Yalçındağ, yaptığı açıklamada, geçmiş hatalardan ders çıkarılarak Türkiye'nin uzmanlaşmaya yönelmek zorunda olduğunu kaydetti. Yalçındağ; “Öncelikle, geçmişte yapmış olduğumuz hatalardan gerekli dersleri çıkarmamız gerekiyor. Tarımdaki kronik sorunlarımızın uzun yıllardır çözülememiş olmasının temelinde tarım politikalarında sık sık içine düştüğümüz bir yanlışlık yatmaktadır. Türkiye'de tarım politikası oluşturulurken temel alınan değer 'kendine yeterli' olmaktır. Oysa, 'kendine yeterlilik' politikası, uygulamada giderek 'korumacılık' politikasına dönüşmektedir. Hem Dünya Ticaret Örgütü üyesi olan hem AB'yi hedeflemiş bir ülkenin dış ticaret koruma yöntemleriyle kendine yeterli olmaya çalışması gerçekçi değildir. Türkiye, tarımda kendine yeterli olabilmeyi korumacılıkta değil, teknik ilerlemede ve araştırma geliştirmede aramalıdır. Kendine yeterli olma yaklaşımının ötesine geçerek, uzmanlaşma, bir ürünün dünyada en iyisini üretebilme, en iyi işleyebilme gibi hedefleri benimsemeli. Böylesi bir anlayış, Türkiye'nin küreselleşen dünyada ve AB'de daha güçlü bir yer almasını kolaylaştıracaktır” diye konuştu.

altyapısı hazırlanmalıdır. Mersin Tarım Platformu'nun verimin artması, sağlıklı ve sürdürülebilir üretim için başlattığı çifçi eğitimlerini genişletmek zorundayız. Ve en önemlisi Ar-Ge faaliyetlerine hız kazandırarak verimi ve pazarlamayı arttıracak yeni yöntemler bulmak zorundayız. Böylece bölgenin zengin potansiyeli göz önüne alınarak yüksek nitelikli tarımsal sanayinin gelişmesini sağlamalıyız” dedi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Yardımcısı Şerafettin Aşut, tarımın ülke ekonomisine yarattığı katma değerin g özden kaçırılmaması g erektiğini söyleyerek, sektörünün küresel etkilerden korunmak zorunda olduğunu belirtti. Aşut; “Tarımda arz güvenliğini sağlayacak tedbirler bir an önce alınmak zorunda. Özellikle organize tarım bölgesiyle rekabetçi bir tarım sektörü oluşturulabilir. Tarımsal destekleme politikaları bu hedef kapsamında biçimlendirildiğinde kendine yeterli olmanın dışına taşarak, tarımsal ticaretimizi geliştirebiliriz. Sınırlarını kapatan ve kendine yeterli olmaya çalışmak diğer ülkelerdeki krizlerin size yansımasını engelleyemez” diye konuştu.

Teknopark görüşüldü Şerafettin AŞUT Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürü Ziya Karabulut'u makamında ziyaret etti. Görüşmelerde Üniversite içinde bulunan teknoloji geliştirme bölgesi alanı içinde yapımı devam eden binanın tamamlanması ile ilgili tüm desteğin verileceği bildirildi, Ayrıca yeni ar-ge yasasının firmalara getireceği avantajlar konusunda bilgiler alındı. Bu Bağlamda; 50 Ar-Ge Personeli çalıştıran Firmaların; Araştırma ve geliştirme harcamaları üzerinden hesaplanacak kurumlar vergisinde Ar-Ge indirimi oranı yüzde 40'tan yüzde 100'e çıkarıldı... Resmi Gazete'de yayımlanarak, 1 Nisan 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5746 sayılı kanun ile mükelleflerin, yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme faaliyetleri çerçevesinde, 2008 hesap döneminden itibaren yaptıkları harcamaların yüzde 100'ü kurum kazancının tespitinde Ar-Ge indirimi olarak değerlendirilecektir. 2008 hesap dönemine ilişkin olarak, birinci geçici vergi döneminde yapılan araştırma geliştirme harcamaları üzerinden yüzde 40 oranında, ikinci ve müteakip geçici vergi dönemlerinde ise birinci geçici vergi döneminde yapılan harcamalar da dahil olmak üzere, yapılan araştırma ve geliştirme harcamalarının toplamı üzerinden yüzde 100 oranında Ar-ge indirimi hesaplanacaktır.


YENIHAFTA

HAYATI “ÇARESİZLİKLERLE” DOLU BİR ADAMIN ÖYKÜSÜ! 7 YAŞINDA BABASINI KAYBETTİ VE YETİM KALDI. 8 YAŞINDA OKULDAN ALINDI VE KÖYDE YAŞAMAYA BAŞLADI 10 YAŞINDA YÜZÜ KANLAR İÇİNDE KALACAK ŞEKİLDE YENİ OKULDAKİ ÖĞRETMENİNDEN DAYA YEDİ. 17 YAŞINDA HAYALİNDEKİ OKULUN İSTEDİĞİ BÖLÜMÜ İÇİN GEREKLİ NOT ORTALAMASINI TUTTURAMADI. 24 YAŞINDA TUTUKLANDI, GÜNLERCE SORGUYA ÇEKİLDİ VE 2 AY TEK BAŞINA BİR HÜCREDE HAPİS YATTI. 25 YAŞINDA SÜRGÜNE GÖNDERİLDİ. 27 YAŞINDA KENDİSİNDEN BİR YAŞ BÜYÜK RAKİP MESLEKTAŞI KAHRAMAN İLAN EDİLİRKEN, O HİÇ ÖNEMSENMİYORDU. 30 YAŞINDA KENDİSİ BAŞKA ŞEHİRLERİ DÜŞMAN ELİNDEN KURTARMAYA ÇALIŞIRKEN, DOĞDUĞU ŞEHİR DÜŞMANLARIN ELİNE GEÇTİ. 30 YAŞINDA RAKİBİ AMİRİ OLDU VE ONU KENDİSİNDEN UZAKLAŞTIRMAK İÇİN FİİLEN İŞSİZ KALACAĞI GÖREVLERE ATADI. 37 YAŞINDA BÖBREK HASTALIĞINDAN VİYANA'DA 2 AY HASTA VE YALNIZ HALDE YATTI. 37 YAŞINDA KOMUTAN OLARAK YENİ ATANDIĞI ORDU DAĞITILDI. 38 YAŞINDA SAVUNMA BAKANI TARAFINDAN GÖREVİNDEN ATILDI. HAKKINDA TUTUKLAMA KARARI ÇIKARILDI. 38 YAŞINDA BİR TOPLANTIDA GİYEBİLECEĞİ BİR TEK SİVİL ELBİSESİ BİLE YOKTU. İHTİYAÇ DUYUNCA BAŞKASINDAN ÖDÜNÇ ALDI. CEBİNDE SADECE 80 LİRASI VARDI. 38 YAŞINDA BEŞ ARKADAŞINDAN ÜÇÜ, BİR SEÇİMDE ONUN İÇİN OY VERMEDİ. 38 YAŞINDA İDAM CEZASINA ÇARPTIRILDI. SONRA NE Mİ OLDU? 42 YAŞINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI OLDU!

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nız kutlu olsun MÜMİN SEKMAN “HER ŞEY SENİNLE BAŞLAR” KİTABINDAN

ŞİMDİ DÜŞÜNÜN? SİZİN BAŞARINIZ ÖNÜNDEKİ ENGEL NE? PARANIZ MI YOK? ATATÜRK'ÜN DE YOKTU! SAĞLIĞINIZ MI BOZUK? ATATÜRK'ÜN DE BOZUKTU! ÇEVRENİZDE SİZİ ÇEKEMEYENLER Mİ VAR? ATATÜRK'ÜN DE VARDI! AİLENİZ ÇOK ZENGİN DEĞİL Mİ? ATATÜRK'ÜN DE DEĞİLDİ! AMİRLERİNİZ HAKKINIZI MI YİYOR? ATATÜRK'ÜN DE BAŞINA GELMİŞTİ! SİZİN KARŞINIZA ÇIKIPTA ATATÜRK'ÜN KARŞISINA ÇIKMAMIŞ HER HANGİ BİR ENGEL VAR MI? UNUTMAYIN! ÇARESİZSENİZ, ÇARE SİZSİNİZ! HER ŞEY SİZİNLE BAŞLAR. HAYATTA YA TOZU DUMANA KATARSINIZ, YA DA TOZU DUMANI YUTARSINIZ.

SEÇİM SİZİN!


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.