Mersin Yenihafta-sayi-5

Page 1

YENIHAFTA YIL: 1

SAYI: 5

28 Nisan 2008

FİYATI: 1 YTL

yenihafta33@gmail.com

Kişisel Gelişim, Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi Durmaz Plaza Turgut Reis Mah. İstiklal Caddesi 4132 Sok. Kat:1 No: 13

TEL: 237 96 43 www.norokey.com

Bioenerji petrol devlerini ürkütüyor mu? Hedge fonlarından kaçan sermaye yeni rota olarak Emtia Borsalarını hedeflediğinde başlayan soru işaretleri yerini küresel bazda gıda fiyatlarının yükselmesiyle oluşan açlık isyanlarına bıraktığında panik halini aldı... Petrolün varilinin 120 doları geçeceği öngörüsü ülke ekonomilerine kabuslar yaşatırken petrole alternatif olarak yayılan bio-enerji gıda krizinin baş aktörü seçiliyor. Üretilen tahılların bio-enerji sektörüne ayrılması sorunun kaynağı olarak görülmeye başladı bile... SAYFA 9’DA

Numan OLCAR

Birileri Taşucu’nu

Saint Paul Yılı Mersin'in turizm potansiyelini tanıtmak için altın fırsat Turizm Platformu başkanı Numan Olcar; “Öncelikli hedefimiz Antalya'nın yatırıma ve turiste doyduğu gerçeği. Antalya artık daha fazlasını kaldıramaz. Bu yüzden alternatif turizm alanları ve yeni cazibe merkezleri bulunmak zorunda. Bizde bu noktada devreye giriyor ve Mersin'in yeni turizm merkezi olması için gerekli lobi ve tanıtım çalışmalarını yürütüyoruz” diye konuşuyor. 6-7 HABERİ

Avrupalı-Rus rekabeti, Türk turizminin yüzünü güldürdü Rus turistlerin Türkiye'de erken rezarvasyon yaptırması Avrupalı turistleri de harekete geçirince tur operatörleri otelleri kapatmaya başladı. Otellerdeki doluluk oranı şimdiden yüzde 40'lara ulaştı.

HABERİ

2

Erhan Atilla: “EKAV, Mersin'in geleceği için çalışıyor” Erhan Atilla, vakıf olarak kişisel gelişimden mesleki kurslara kadar bir çok alanda eğitim düzenlediklerini belirterek; “Amacımız Mersin'de yaşam kalitesini yükseltmek” dedi.

HABERİ

5

Türkiye'nin güneyinde önyargıların gömülü olduğu mezar:

MERSİN MEZARLIĞI Mersin Mezarlığı. Her dinden her milleten bütün Mersinlilerin birarada huzur içinde uyuduğu yer. Hoşgörünün ve saygının somutlaştığı bir mekan Mersin Mezarlığı. HABERİ SAYFA 11’de

KEKLiYOR

Mersin için... ŞERAFETTİN AŞUT

Şerafettin Aşut: “Serbest Bölge, Mersin'i doğunun batı, batının da doğu noktası haline getirdi”

Mersin Serbest Bölgesi (MESBAŞ) yirminci yaşını kutladı. Armada Tesisleri'nde düzenlenen gecede, serbest bölgeye emeği geçenlere plaket verildi. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Sudan Ekonomi ve Yatırım Bakanı Osman Mohammed Ahmed Babiker, Mersin Ticaret ve Sanayi O d a s ı B a ş k a n Ya r d ı m c ı s ı Ş e r a f e t t i n A ş u t , M E S BA Ş Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Lokmanoğlu ile çok sayıda davetli

Murat Karteper: “Mersin örnek oldu Ris-Kıbrıs’ta” Aşırı göç, düzensiz kentleşme, ekonomik kriz gibi olumsuzluklarla kendi içine kapanan Mersin bugün geldiği noktada Bursa, Eskişehir, Kütahya, Kırşehir, Samsun, Konya, Adıyaman gibi illere örnek olurken, benzer sorunları yaşayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de konuya ilgilenmesini sağladı.

davetlinin katıldığı törende kuruluşundan itibaren geçen 20 yılda MESBAŞ'ın dünü ve bugünü anlatıldı.Gecede düzenlenen törenle MTSO adına plaket alan Başkan Yardımcısı Şerafettin Aşut yaptığı konuşmada; “İlk serbest bölgenin Mersin'de kurulacak olması da hepimizde anlatılmaz bir heyecan yaratmıştı. Mersin ticarette doğunun batı, batının da doğu noktası yani kesişme noktası olacaktı.

Çeşitli ulusal ve yerel medyada defalarca bahsedilen Seka atıklarının bu bölgede gömülü olduğu biliniyor. “Kek” adı verilen bu kimyasal atıklar sekanın yanı başında, tersane sahasının ise hemen arkasında bulunuyor. Yerin birkaç metre altında gömülü bulunan bu “KEK” ler, eğer buralara olur ya bir turistik otel yapıldığında ortaya çıkarsa ne olacak? HABERİ SAYFA 4’TE

MERSiN’iN KAÇIRDIĞI BÜYÜK FIRSAT Kalkavan Grubu Yumurtalık’a Akdeniz’in en büyük tersanesini kuruyor HABERİ SAYFA 4’TE

Parlayan Yıldız: Mersin Limanı Hilton Oteli'nde düzenlenen kokteylde gazetecilerle sohbet eden Uluslar arası Mersin Liman İşletmeciliği (MIP) Genel Müdürü Peter Ong Kim Pong, dünya genelinde etkisi hissedilen global krizden Mersin Limanı'nın konumu dolayısıyla etkilenmediğini söyledi. HABERİ SAYFA 5’TE

Ris-Mersin Tarım-Gıda Platformu

Sürdürülebilir tarımsal kalkınma için çalışıyor 2007 yılında kurulan Tarım-Gıda Platformu'nun yaptığı saha çalışmaları sonucunda Mersin'in sahip olduğu 406 bin hektarlık tarımsal alanın yüzde 95'inde tarımsal üretim yapılmakta.

MERSiN YAPTIĞI PROJELERLE DÜNYAYA AÇILIYOR SAYFA 6-7

Turna göklerde yerini alıyor HABERİ SAYFA 10’DA


Yeni Hafta

2

28 Nisan 2008

Mersin'de Kadın Sağlığı Projesi'yle 370 bin kadına ulaşıldı ali Hüseyin Aksoy'un eşi Hülya Aksoy önderliğinde Mersin İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan çalışmayla kent genelinde kadınlar sağlık taramasından geçirildi. Projenin öncülüğünü yapan Hülya Aksoy Kadın Sağlığı Projesi'nin hayata geçirilmesiyle 2 yılda 370 bin kadına ulaşıldığıni söyleyerek, Mayıs 2006 tarihinden bugüne kadar yaptıkları meme kanseri ile ilgili bilgilendir me

V

kapsamında ulaştıkları kadınların 4 bininde kitle tespit edildiğini ve bunların da 49'una kanser teşhisinin konulduğunu söyledi. Meme kanserinin kadın sağlığı açısından dikkat edilmesi gereken bir hastalık olduğuna dikkat çeken Hülya Aksoy, kendilerine ulaşmak isteyen kadınların İl Sağlık Müdürlüğü'nün 238 28 10 numaralı telefonunu arayıp bilgi alabileceklerini belirtti.

Semtlerinde bilgilendir me toplantısı yaptırmak isteyen kişilerin de aynı numarayı arayarak görevlilerle iletişime kurabileceğini belirten Hülya Aksoy, “Burada görevli hekimlerimiz, menopoz, kanser gibi konular başta olmak üzere kadın sağlığını ilgilendiren her konuda bilgi veriyor. Kadınlarımız bilgilendirme toplantısı taleplerini de buradaki kişilere iletebilirler” dedi.

Avrupalı-Rus rekabeti, Türk turizminin yüzünü güldürdü

Prof. Dr. Tevfik Özlü:

“Bazı hastalıklarda hasta kendi kendini iyileştirir” Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği (HAKSAY) tarafından "Bilinçli Hasta Sağlıklı Toplum Projesi" kapsamında Mersin Kültür Merkezi'nde bir tanıtım toplantısı düzenlendi. Toplantıda konuşan Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, hekimlik pratiğinin çoğunluğunu oluşturan hastalıkları, hekimin değil, hastanın tedavi ettiğini vurguladı. Prof Dr. Tevfik Özlü, “Hekim, tedavinin uygulanmasında rehberlik ve danışmanlık yapar. Kendisine başvuran hastayı muayene eder, değerlendirir, tanı koyar ve uygun tedaviyi reçete eder. Ancak uygulanmayan hiçbir tedavi etkin değildir. Tedaviyi uygulamak ise hastaya kalmıştır. Tedavinin uygulanması sırasındaki eksiklik veya yanlışlıklarla hastanın tedaviye uyumsuzluk göstermesi, çoğu zaman doğru tanı ve tedaviye rağmen başarısızlığa neden olur. Hastanın tedaviye uyumsuzluğu, hekimlerin sık karşılaştıkları bir durumdur. Örneğin; tansiyon hastası aşırı tuz tüketmektedir. Şeker hastası, yüksek kalori almaktadır. KOAH'lı hasta sigara içmeye devam etmektedir. Kalp-damar hastası, kolesterolden zengin beslenmektedir. Tüm uyumsuz hastaların ortak bir özelliği de, genellikle ilaçlarını düzenli almamalarıdır” dedi.

Mersin Devlet Hastanesi'nde ilk defa iki hastaya koroner arter By-Pass ameliyatı

Paket tur fiyatlarında yüzde 30 artış olmasına rağmen erken rezer vasyonlarda patlama yaşanması, turizm sektöründe hedeflerin üzerine çıkılabileceği beklentilerini arttırırken, Avrupalı ve Ru s t u r i s t g e t i r e n t u r operatörleri şimdiden otelleri kapatmaya başladı. Bu durum erken rezervasyon yaptırmayan yerli turistlerinde sezonda yer bulamama sıkıntısını gündeme getirdi. 2007 yılında bir önceki yıla göre yüzde 17,8'lik artış yaşanan turizm sektöründe 23 milyon turist ve 18.5 milyar dolar gelire ulaşıldı. Bu yıl da sektör temsilcilerinin beklentileri bu rakamların aşılabileceği yönünde. Akdeniz bölgesindeki otellere yoğun ilgi olduğunu belirten Club İremtur Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Ulubay, erken rezervasyonlara göre otel kapasitelerinin şimdiden yüzde 40 dolduğunu söylüyor. Bu oranın çok ciddi olduğunu ve sezonun yoğun geçeceğini gösterdiğini dile getiren Ulubay, özellikle Avrupalı turistin geçen yıldan daha fazla erken rezervasyon yaptırdığını söylüyor ve son dakikacıların sayısının azaldığını belirtiyor. Erken rezervasyon talebinin artmasıyla ETS Tur da bu yıl erken rezervasyon tarihlerini bir ay öne çekti. ETS Tur Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ersoy, "Özellikle Av r u p a l ı ve Ru s l a r e r ke n rezervasyon oranlarını arttırdı. Bu

Rus turistlerin Türkiye'de erken rezarvasyon yaptırması Avrupalı turistleri de harekete geçirince tur operatörleri otelleri kapatmaya başladı. Otellerdeki doluluk oranı şimdiden yüzde 40'lara ulaştı. durum yerli turist için biraz sıkıntı yaratabilecek gibi dur uyor. Kontratlarını geçen yıldan yapan yerli tur operatörlerinin yer sıkıntısı yok. Çünkü otellerde yeterli blokajımız var" diyor. Bu arada Avrupalı turistin Türkiye'ye yöneleceği beklentisi Independent gazetesinde İngiltere ekonomisine ilişkin bir manşet haberde de ortaya çıkıyor. Euronun İngiliz

sterlini karşısında rekor seviyeye yaklaşmasının bedelini İngiliz turistlerin ödeyeceği belirtilen haberde İngiltere Seyahat Acenteleri Derneği, euronun değerindeki yükselişin, İngiliz turistleri Türkiye ve Mısır gibi ülkelere yönlendirebileceğini öngörüyor. Yılda toplam 42 milyon İngiliz tatili yabancı ülkelerde geçiriyor. Bu tatillerin

yaklaşık 31 milyonu Euro bölgesi ülkelerinde gerçekleştiriliyor. Artan tur paket fiyatlarına rağmen Rusya'dan erken rezarvasyon oranı yükseldi. Paket tur fiyatları bin 100 dolardan bin 500 dolar seviyesine geldi. Avrupalı tur operatörleri de bu yıl erken davrandı. Özellikle Almanya'da erken rezervasyon oranı önemli oranda arttı. Bunda Rusya pazarında yaşanan hareketliliğin doğrudan etkisi oldu. Kuzey Avrupa’da Türkiye reklamları Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın koordinas-yonunda tüm dünyada yürütülen tanıtım kampanyası birçok ülkede olduğu gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde de sürüyor. 1316 Mart tarihleri arasında İsveç'in Göteburg şehrinde düzenlenen ve seyahat fuarları arasında önemli bir yeri olan TUR 2008 Seyahat Fuarı kapsamında da yoğun bir şekilde Türkiye tanıtımları yapıldı. Fuar öncesinde başlayan ve İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka gibi Kuzey Avrupa'nın en önemli merkezlerinde yapılan reklam ve imaj çalışmaları ile "Sıcak Türkiye" mesajı verildi. Fuarlarda TV tanıtımları , açıkhava ve basın kampanyalarının yanı sıra yoğun fuar etkinlikleri ile her yönden Türkiye markasını güçlendirmeye yönelik çalışmalar yapıldı. Bu kapsamda Helsinki'de dakikada bir geçen Türkiye ilanlı tramwaylar ile Kopenhag'da otobüs duraklarına asılan posterler dikkat çekti.

Mersin Devlet Hastanesi'nde ilk kez 2 hastaya 'Koroner arter by-pass' ameliyatı yapıldı. Art arda yapılan ameliyatların ardından basın toplantısı düzenleyen Başhekim Dr. Suat Özer Öner, kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi hizmetlerinin geliştirilmesi ve nitelikli hizmet verilmesi amacıyla 23 ilde bölgesel kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi merkezlerinin kurulması ve personelinin eğitilmesi çalışmalarına başlandığını bildirdi. Çalışmalar kapsamında Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastanelerde koordinatör hastanelerin belirlendiğini kaydeden Öner, bu doğrultuda İstanbul Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde Mersin Devlet Hastanesi, Samsun Mehmet Aydın Devlet Hastanesi, Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Antalya Devlet Hastanesi arasında çalışma grubu oluşturulduğunu söyledi.


Yeni Hafta

28 Nisan 2008

3

Yiğit BULUT Vatan Gazetesi 23-04-2008

Utanmayan varsa beri gelsin! angi birini yazayım; Arapların peşinde para “dilenen” siyasetçileri mi? PKK'ya mayın satıp arkasından “eli şeyinde” Anıtkabir'i ziyaret eden ve hiç kimseden “tepki almayan” Avrupa Birliği temsilcilerini mi? Yoksa sosyal bozukluk ile ekonomik “geri kalmışlık” arasında siyaset tacirleri tarafından “sömürülenleri mi”? Ben en iyisi daha önce başladığım bir hikayeyi, biraz daha anlatayım, sonrasını birlikte sorgulayalım. “...Mehmet, memur babasının maaşıyla tutabildiği en iyi evde oturduklarını biliyordu. Aklında birçok soru, kalbinde birçok istek vardı. Vardı ama yapabileceklerinin en iyisini yaptıklarını bilerek ailesiyle isteklerini paylaşmıyordu. Sabahları e r ke n d e n o k u l a g i d e r, der slerini tamamlar ve camdan bakıp hayal kurardı. Mühendis olmak, azgın suların üzerine köprüler kurmak istiyordu. Türkiye'nin liberalleştiği Turgut Özal yönetiminde depolitize edilerek uluslararası finans kapitalin insafına bırakılması için ana hazır lığın yapıldığı ilk yıllardı... Mehmet, okuldan çıkar eve gelip yemeğini yer ve evin hemen karşısındaki arsaya top oynamaya giderdi. Gerçi bugünlerde o arsanın hükümete yakın bir i ş a d a m ı n a s a t ı l d ı ğ ı ve izinlerin rahatlıkla alınarak oraya bir site yapılacağı k o n u ş u l u y o r d u . Yapabilecekleri fazla bir şey yoktu. Son güne kadar oynamaya devam edeceklerdi. Oysa onlardan çok uzaklarda, o arsa yani onların en değerli oyun alanları için paylaşım çoktan bitmişti.

H

Koltuk Yılmaz ÖZDİL - Hürriyet Gazetesi 23-04-2008 Bugün bir sürü hırslı kadın, "Boyun posun devrilsin" diye, kocasının başının etini yiyecek: "Elalem çocuğunu bakan yaptı, vali yaptı, sen kaymakam bile yapamadın!" Çocukları vali yapacaklar bugün. Bakan yapacaklar. Meclis Başkanı yapacaklar. Başbakan yapacaklar. Cumhurbaşkanı yapacaklar. Gazeteciler "çocuk bakan"lara geri zekálı geri zekálı sorular soracak; "büyümüş de küçülmüş" cevaplar alacak... Matah iş yapılmış gibi, topluca sırıtılacak. "23 Nisan" denince, akıllarına gelen tek vizyon bu çünkü... Koltuk! Çocukların kafalarını açacaklarına, k ı ç l a r ı n ı a l ı ş t ı r ı yo r l a r. . . " Ş öy l e oturacaksın, böyle kaykılacaksın, patlat bi talimat" filan. Peki, hiç merak ettiğiniz mi, neden bugüne kadar bir Allah'ın kulu çıkıp da, "Çocukları 23 Nisan'da Yıldız Kenter'le aynı sahneye çıkaralım" demedi? "Bir çocuğu Fazıl Say'ın piyanosunun başına oturtalım, bir çocuğun eline Suna Kan'ın kemanını verelim" diyeni gördünüz mü? İlla koltuğa oturtacaksak, "Profesör Bingür Sönmez'in koltuğuna, Profesör Münci Kalayoğlu'nun koltuğuna, Profesör Gazi Yaşargil'in koltuğuna oturtalım" diye önerildi mi? Hayrettin Karaca ile ağaç diktirelim mesela, Yılmaz Büyükerşen'le balmumu

heykel yaptıralım... Rahmi Koç'un teknesine bindirelim, balık tutarken anlatsın çocuklarımıza, parayı kazanmak kadar yemenin de ne kadar önemli olduğunu... Ali Sabancı'nın uçağına bindirelim, aslında "para"nın değil, "fikirlerin" uçtuğunu dinlesinler diye... Ya da ne bileyim, Saffet Karpat'la tanıştıralım... Babasız büyüyen, Darüşşafaka'da okuyan bir yetim, nasıl başardı da, Türkiye'deki en büyük yabancı sermaye yatırımının genel müdürü olabildi? Rıza Çalımbay'la top oynatalım, anlatsın, kapıcının oğlunun önünde neden ceket ilikleniyor bugün? Lağım temizleyen "en alttakiler" en üste nasıl çıkabildi, tane tane anlatsın Vural Öger çocuklarımıza... Ta n ı ş t ı r a l ı m M u h t a r Ke n t ' l e, "gazozdan işlerle uğraşan" bir Türk çocuğu nasıl oldu da, Coca Cola'nın zirvesinde? Bakın zirve dedim aklıma geldi... Niye Nasuh Mahruki ile bir araya getirmiyoruz çocuklarımızı, anlatsın onlara bağımsız ruhun nasıl rüzgár aldığını? Mehmet Güleryüz'ün paletini tutsunlar, Mehmet Aksoy'un çamurunu karsınlar, Ara Güler'in deklanşör üne bassınlar, bakmakla görmek arasındaki farkı fark edebilmek için. Madem, varsa yoksa koltuk... Niye GATA'ya g ötür meyiz çocuklarımızı, "o koltuklar" için ödenen bedelleri görsünler diye?

Çok geçmeden inşaat başladı ve 2 yıl içinde yeni sakinler evlerine taşındılar... Mehmet, ilkokulu bitirmiş, ortaokula başlamıştı. Mahalledeki okula gidiyor ama kendine de her zaman şu sor uyu sor uyordu. Aynı semtte oturmalarına rağmen oyun alanlarına yapılan lüks sitede oturan çocuklardan neden hiçbiri onlarla aynı okula gitmiyordu? Bazıları bazen onlarla oynamaya gelir ve gittikleri okullara dair ilginç şeyler anlatırlardı, bunlar sınavla girilen, adları “Saint”, “Robert”, “Kolej” gibi daha önce duymadığı terimlerle dolu ilginç okullardı. Bir seferinde bir arkadaşı derse gelen rahibelerden bahsetmişti. Oysa onların okulda Türkiye'nin yüzde 99'u Müslüman bir ülke olduğu anlatılmamış mıydı? Zengin olmak demek böyle bir şey herhalde diye düşündü, paranla çocuğunu sömürge okuluna göndermek... Bütün bunları algılamaya çalışırken çok dikkat ettiği bir detay daha vardı. Karşı sitede oturan arkadaşı Osman'ın babası işe hiç gitmez, özellikle ekonomik çalkantı dönemlerinde daha da bir keyifle dolaşırdı. Osman'a sordu ama aldığı cevabı da hiç anlayamadı. “Faizde parası var, onu çalıştırıyor” dedi Osman. O zamanlar Mehmet, Türkiye'nin dünyanın en yüksek faizini veren ülkesi olduğunu, Özal'ın başlattığı “ülkenin uluslararası finans kapitalin insafına bırakılma” sürecinin Kemal Derviş tarafından tamamlandığını, Erdoğan amcasının da son noktayı koyduğunu nereden bilecekti... Üniversite sınavı ya p ı l d ı , k a r ş ı s i t e d e k i arkadaşları da o da sınavı kazanamadılar. Ama bir fark vardı: Onları bekleyen özel

üniversiteler, o da olmazsa Amerika, Avr upa vardı. Sonunda Mehmet dağların yolunu tuttu. O, dağları beklerken, ülkesi 80 yılda yarattığı bütün kamu değer lerini sattı. Hatta babası dahi bu dönemde işsiz kaldı. Sıcak paranın kârı patladı, karşı sitedeki Osman'ın babasının faizdeki parası daha da büyüdü... Sonuç: O dağları beklerken, onun korumak için can verdiği ülkesinin bazı önde gelenleri, Suudi Kralı'nın dizinin dibinde daha çok “Arap parası gelsin” diye yalvardılar! O da yetmedi “Barosso diye bir adam” gelip, PKK'ya Avrupa'dan verilen mayınları anlatma gereği duymadan, ülkenin “seçilmişlerine” nasihat verdi! Son söz: Bir sabah Mehmet'in tabutu geldi. O bu ülke için canını verdi. Ama asıl soru ortada kaldı, bu sistem ona ne verdi? Sistemde “ezilmişin oyuyla iktidar olanlar”, nasıl bu kadar ezenden oluverdi... Çarpıklığın sadece bir nokta kadarını sizlere aktardım. Yazdıklarımın birçoğunu da utandığım için kaldırdım... Gerisini siz yazın! Not: Bu yazıyı yazdığım saatte gelen son dakika haberi; “...PKK tarafından Şemdinli, Aktütün köyü kırsalına döşenen mayının patlaması sonucu, uzman çavuş Bekir Atacan, Piyade Onbaşı Habip Özkaya, Piyade Komando Çavuş Tuncay Özdemir şehit oldu... “...Eli şeyinde” Anıtkabiri ziyaret eden “Barosso” denen “?'e” soruyorum; “Bu mayın ne marka biliyor musun?”. Elini şeyinden çekip düşünmeye vakit bulamadıysan ben söyleyeyim; Avrupa malı!


Yeni Hafta

4

28 Nisan 2008

Akdeniz'in en büyük tersanesi İhsan Kalkavan’ın sahibi olduğu Beşiktaş Denizcilik Grubu Adana-Yumurtalık Serbest Bölgesine Akdeniz’in en büyük tersanesini kuruyor Eski BJK yöneticisi İhsan Kalkavan'ın sahibi olduğu Beşiktaş Denizcilik Grubunun, AdanaYumurtalık Serbest Bölgesinde 320 bin metre kare alanda, uçak gemisinin de havuzlanabileceği, yılda 100 geminin bakım ve onarımının gerçekleştirileceği tersane kurmak için çalışmalara başladığı bildirildi.

B

eşiktaş Denizcilik Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yavuz Kalkavan yaptığı açıklamada, tersane yatırımlarında son aşamaya geldiklerini ve yatırım için gerekli izinleri aldıklarını, önümüzdeki günlerde kira sözleşmesinin imzalanacağını söyledi. Yumurtalık Serbest Bölgesinde 320 bin metre kare alan kiraladıklarını ve buraya Akdeniz'in en büyük bakım ve onarım tersanesini kuracaklarını belirten Kalkavan, birinin uzunluğu 400 eni 70 metre, diğeri ise uzunluğu 350 eni 70 metre olan iki havuz yapacaklarını bildirdi. Kalkavan, tersane yapılacak 320 bin metre kare alanın 100 bin metre karesinin kara, 220 bin metre karesinin ise deniz dolgusu olacağını kaydetti. Tersanenin ana görevinin yöreye gelecek 300-400 metre uzunluğundaki süper tanker gemilerin bakım

ve onarımını yapmak olduğunu ifade eden Kalkavan, "Tersane, uçak gemisinin de havuzlanabileceği yapıda olacak. Burada yılda 400 bin DWT'lik 100 geminin bakım ve onarımı yapmayı, ayrıca 2 geminin de üretimini gerçekleştirmeyi hedefliyoruz" dedi. Kalkavan, yaklaşık 100 milyon dolara inşa edecekleri tersane için gerekli izinlerin alındığını ve önümüzdeki günlerde Yumurtalık Serbest Bölgesi yetkilileriyle kiraladıkları alanın sözleşmesini imzalayacaklarını ifade etti. Kira sözleşmesinin ardından gerekli olan ÇED raporunun alınması için başvurularını yapacaklarını anlatan Kalkavan, “Bu raporu almamız için gerekli olan süreç 6-8 ayı bulur. Yılsonuna doğru tersanenin temelini atmayı hedefliyoruz” dedi. Yatırımın yöreye canlılık getireceğini belirten Kalkavan, 3 yıl içinde tamamlamayı planladıkları tersa-

nede 3 bin kişiyi istihdam edeceklerini bildirdi. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı'nın devreye girmesinin ardından Ceyhan ve çevresinin enerji üssü olduğunu ve yöreye yüksek tonajlı tanker gemilerin gelmeye başladığını kaydeden Kalkavan, şöyle konuştu: “Bu tanker gemilerin haliyle bakım ve onarım ihtiyaçları ortaya çıkacak. Akdeniz çanağında da bu çaplı çok az tersane bulunuyor ve en yakınları Yunanistan, İspanya ve Portekiz'de. Ancak buralarda da iş gücü pahalı. Bu boşluğu doldurmak için stratejik ve Türkiye'nin gurur duyacağı bir tersane yapacağız.” Yavuz Kalkavan, tersaneyi kredi kullanmadan tamamen öz sermayeleriyle yapacaklarını belirterek, serbest bölgenin dışarısında, çalışanların ihtiyaçlarına yönelik sosyal tesisler için de 30 dönümlük yer arayışlarının sürdüğünü sözlerine ekledi.

320 bin metrekarelik alana kurulacak tersanede uçak gemisinin de havuzlanabileceği, yılda 100 geminin bakım ve onarımının gerçekleştirilebileceği bildirildi. Akdeniz'in en büyük bakım ve onarım tersanesinde birinin uzunluğu 400 eni 70 metre, diğeri ise uzunluğu 350 eni 70 metre olan iki havuz yapılacağı bildiriliyor. Tersane yapılacak 320 bin metre kare alanın 100 bin metre karesinin kara, 220 bin metre karesinin ise deniz dolgusu olacağını kaydetti.

Birileri Taşucu’nu “KEK”liyor Aydın ÇELİK

T

aşucu Limanı'nın küçük bir kısmına yapılması planlanan ve yapıldığı taktirde bölgenin istihdam soruna köklü bir çözüm b u l a c a k o l a n A k t e r Ta ş u c u Tersanesi' ne karşı çıkanlar Tersane'nin bölgeyi kirleteceğini iddia ediyorlardı. Bölgenin geleceğinin turizm'de olduğunu, Göksu Deltası'nın Tersane yapılırsa etkileneceğini söyleyen gerek yerel yönetimdekiler gerekse bazı dernekler nedense Göksu Deltası'nın yanındaki 6000 konutu görmezden geliyorlar. Turizmden çok şey bekleyen ama hala beklediklerini bulamayan bölge halkı ve yerel yöneticiler bu 6000 konutun evsel kanalizasyon atıklarının kıyı için en büyük tehlike olduğunu bilmiyorlar mı? Etrafı mendireklerle çevrili ve denizle tüm irtibatı büyük bir ölçüde kesilmiş olan tersane alanı deltaya evlerden daha uzaktayken , deltanın yanı başındaki bu altyapısı yetersiz konutlara nasıl izin verildi? Herkes biliyor ki planlanan tersane sahasının arkası eski Seka Kağıt Fabrikası. Çeşitli ulusal ve yerel medyada defalarca bahsedilen Seka atıklarının bu bölgede gömülü olduğu biliniyor. “Kek” adı verilen

bu kimyasal atıklar sekanın yanı başında, tersane sahasının ise hemen arkasında bulunuyor. Yerin birkaç metre altında gömülü bulunan bu “KEK” ler, eğer buralara olur ya bir turistik otel yapıldığında ortaya çıkarsa ne olacak? Deveye sormuşlar neren eğri diye, oda nerem doğru ki demiş? O misal, bir yandan hükümet Mersin'i bir turizm cenneti ilan ediyor, geleceğimizin turizmde olduğunu söylüyor; öte yandan turizmcilere tahsis edilen alanların sit alanı olduğu , buraya hiçbir tesisin yapılamayacağı söyleniyor. Maliye Bakanlığı, Silifke Kaymakamlığı ve Tapu Kadastro Müdürlüğü ile çalışma yapıp, toplam 13 bin dönüm olan dört ayrı araziyi Öger Turizm'e bildirdi. Ancak konu arazilerin sit alanı olduğu belirlenince milyonlarca Euro'luk turizm yatırımı rafa kalktı. Mersin Silifke arası zaten yazlık denen ucubelerle mahvedilmişti. Şimdi gelen turiste çadırınızı da yanınızda getirin mi d e n e c e k ? Te r s a n e y e h a y ı r dedirttirilen! Taşucu bir yanda çöp kokuları ve dumanları ile boğuşurken diğer yandan taş ocaklarının dağları delik deşik etmesi sonucu tüm panoraması

bozulmuş bir dağ dizisi oluşturuyor. Delta'nın yanı 6000 konut, çöp sorunu ilçenin yanı başında… Panorama taşocakları ile bozulmuş… Taşucu Belediyesi'nin en son başarısı! ise yapımına izin vermediği modern Hastane… Herhalde bekledikleri milyonlarca turistten onlar da ümidini kesince, hastaneye gerek duymuyorlar. Taşucu Belediyesi'nin aşağıdaki kararı her şeyi açıkça gösteriyor. 5393 sayılı Belediye Kanununun 20-21 nci maddeleri gereği, Taşucu Belediye Meclisi aşağıda gündemde yazılı konuları görüşmek üzere, bu gün saat 10.00 da Belediye Meclis Salonunda yapıldı. G Ü N D E M : 1-Mülkiyeti Belediyemize ait 199 nolu parselde, yeterli görülen alan kadar hastane yeri olarak planlanması ve bu amaçla Devlet İhale Kanuna göre satışının yapılabilmesi için Belediye Encümenine yetki verilmesi konusunun müzakeresi oy çokluğuyla red edilmiştir. Tesaneye hayır… Hastaneye hayır… Yakında Taşucu'nda pastahaneleri ve kahvehaneleri de kapatırlar… Kahvehanelerde oturan işsizler ordusunu ne yaparlar bilmiyoruz! Hiç bir ekonomik

yatırım tek başına düşünülemez… Birbirine entegre olmayan yatırımlar bir şekilde atıl kalır. Zamanında düşünülmeden yapılan şeyler bugün sırtımızda bir kambur oluşturmaktadır. Çamlıbel Marinası, Göçmen Sahili'nde bulunan Büyük Marina, Kumkuyu Marinası… Büyük umutlarla kurulan ve milyonlarca dolarların harcandığı bu Marinalar bugün balıkçı teknelerinin barınağı haline gelmiş… Akdeniz'de gezen binlerce yat var. Eğer siz bu yat sahiplerine düzgün bir otel, sağlık hizmeti veren iyi bir hastane, yatların bakım ve onarımını yapacak uluslar arası nitelikte bir tersane olanağı sunamazsanız, her biri milli servet olan bu Marinalarımız çürür gider. Tersane turizme düşman değildir. Dünyanın her yerinde tersanelerin çoğunun tarım alanlarının, yerleşim alanlarının ya da turizm noktalarının yanı başında olduğunu görürsünüz. Tersane yok… Hastane yok… Otel yok… Tanıtım yok… Kendine ait bir fikri olan yok; sadece ellerimize tutuşturulan şeyleri sufle ediyoruz. Ama umutsuz değiliz. Belki bir sihirli el dokunur ve bakarsınız bir sabah Mersin bir turizm cenneti oluvermiş!

Türk İnşaat Sektörü Irak'ta parasını kurtarmaya çalışıyor Savaş sonrası yeni yatırım cenneti olarak tanıtılan Irak'la iş yapan Türk iş adamları paralarını alamıyor. Yapılan işlerin parasını alamayan firmaların zararının milyon dolarla ifade edildiği belirtiliyor.

Konuyla ilgili açıklama yapan Türk-Irak İş Konseyi Başkanı Ercüment Aksoy ilişkilerin gerilmemesinden yana olduklarını belirterek; “Barzani'nin şirketlerine kötü derseniz ticaretiniz azalır” diye konuştu. Ercüment Aksoy Türk firmalarının hak edişlerini alamamasının geçici bir bürokratik engelden kaynaklandığını söyledi.Aksoy yaşananların sınır ötesi harekatla ilgisinin bulunmadığının altını çizdi. Öte yandan Irak Hükümeti ile iş yapan ve ülkenin gıda tedariğini sağlayan BYS Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rasim Narin, "Tek istediğim 1 yıldan bu yana alamadığım 1.5 milyon dolara yakın paramı kurtarmak. Paramı alınca bir daha Irak'la iş yapmayacağım. Başka pazarlara yöneleceğim" dedi. Aynı zamanda Türk-Irak İş Konseyi Başkan Yardımcısı olan Narin, sadece kendi firmasının değil, 70'e yakın Türk gıda firmasının Irak'tan yaklaşık 50 milyon dolar alacağı olduğunu tahmin ettiğini söyleyerek, şöyle konuştu: "Hepsi mağdur. Irak Cumhurbaşkanı geldi, Maliye Bakanı geldi, Ticaret Bakanı geldi. Hepsiyle Irak-Türk İş Konseyi birçok kez görüştü. Irak'ın petrol fiyatlarının 100 doların üzerine çıkmasıyla 25-30 milyar dolar ek kazancının olduğunu hatırlattık. Çözeceklerine dair defalarca söz verdiler. Ancak sözlerinde durmuyorlar. Paramızı vermiyorlar." 3 yıldır büyük zorluklar yaşamalarına rağmen Irakla iş yaptıklarını söyleyen Rasim Narin; “Depoları boşaltmıyorlar. Ürünlerimiz aylarca araçlarda bekliyor. Milyonlarca lira demuraj ücreti ödedik. Bir yıldır da paramızı vermiyorlar” diye konuştu. Rasim Narin Türk işadamlarının imzaladıkları kontratları yerine getirmesine rağmen paralarını alamadığını belirterek, “Mersin, Irak'ın 25 yıldır en büyük bakliyat tedarikçisiydi. Ancak Irak, 3 yıldır alım yapmıyor. İran'dan alıyor” dedi.


Yeni Hafta

28 Nisan 2008

5

MIP Müdürü Peter Ong Kim Pong: “Mersin Limanı stratejik konumu sayesinde krizden karlı çıkıyor Peter Ong Kim Pong yaptığı açıklamada, Avrupa ile Uzak Doğu arasında bir köprü kuran Mersin Limanı'nın transit yüklerin geçiş noktası olan Süveyş Kanalı'na yakınlığı, O r t a D o ğ u ' nu n ç ı k ı ş n o k t a s ı olmasından dolayı dünyadaki krizlerden etkilenmeden gelişimini sürdürdüğünü söyledi. Pong yaptığı açıklama Doğu Akdeniz'in en önemli limanlarından birisi olan Mersin Limanı'nın dünya limanı olma yolunda hızla ilerlediğini belirtti. Pong, limanda servisi hızlandırdıkları, kaliteyi arttırdıkları için her geçen gün işlerinin de arttığını vurgularken, Mersin'de kurulması planlanan lojistik üs çalışmalarını yakından takip ettiklerini ve Avrupa'daki lojistik üssü olan limanlarda da Mersin heyeti ile birlikte incelemelerde bulunduklarını söyledi. Genel Müdür Pong: “Bakan Kürşad Tüzmen, Türk ekonomisinde vizyon sahibi bir insan. Biz de bu vizyonun yerine getirilmesi aşamasında bize düşen görevleri yerine getiriyoruz. Mersin Limanı'nda bugüne kadar hedeflediğimizden fazlasını yakaladık. İlk özelleştirilmiş liman olması açısından bu Türkiye'de çok önemli bir

Hilton Oteli'nde düzenlenen kokteylde gazetecilerle sohbet eden Uluslar arası Mersin Liman İşletmeciliği (MIP) Genel Müdürü Peter Ong Kim Pong, dünya genelinde etkisi hissedilen global krizden Mersin Limanı'nın konumu dolayısıyla etkilenmediğini söyledi. sonuç. Dünya limanı olmaya her geçen gün yaklaşıyoruz. Geçen seneden bu yana hedeflediğimizden çok daha fazlasını yakaladık. Önümüzdeki yıl için de Mersin Limanı 1.2 milyon ton konteynır elleçlenebilecek hale gelecek” dedi. Limanı devraldıklarından bu yana geçen kısa sürede hızla büyüdüklerini söyleyen Peter Ong Kim Pong; “Geçen sene limanda yaşadığımız büyüme yüzde 24'tü. Limanın kapasitesi sürekli artıyor ve şu anda ki kapasite artışımız yüzde 30. Teknoloji ve insana yaptığımız yatırımlar devam ediyor. Burada önemli olan Mersin ekonomisine yaptığımız destek. Limanın stratejik konumu sayesinde potansiyeli çok yüksek. Mersin Limanı

işlenmeyi bekleyen bir pırlanta gibi. İşlendiği zaman bu liman bölgenin en önemli limanlarından bir tanesi olacak. Gelişmenin sadece Mersin'de kalmaması, çevre illere ve şehirlere yayılması için lojistik hatlar oluşturuyoruz" diye konuştu. Daha önce pek çok yabancı ülkede çalıştığını ve en son Belçika'da 4 yıl görev yaptığını belirten Pong, "Orası da aynı şekilde Mersin Limanı gibi yıllara yayılarak büyümüş bir limana sahip. Mersin Limanı da sadece kendi kaynakları ile büyüyebilir, çünkü bu kapasitesi var. Son birkaç ay içerisinde yeni hatların limana g eldiğini görüyoruz. Bu yabancı hatları şu anda limana çekenler limanın kendi çekiciliğidir” dedi.

Şerafettin Aşut: “Serbest Bölge Mersin'i doğunun batı, batının da doğu noktası haline getirdi”

Erhan Atilla: “EKAV, Mersin'in geleceği için çalışıyor” Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim ve Kalkınma Vakfı (EKAV) Yönetim Kurulu ve Sayman Üyesi Erhan Atilla, vakıf olarak kişisel gelişimden mesleki kurslara kadar bir çok alanda eğitim düzenlediklerini belirterek; “Amacımız Mersin'de yaşam kalitesini yükseltmek” dedi. KAV düzenlediği seminer ve eğitimlerle Mersin'de yaşam ve eğitim kalitesini yükseltmek için çaba harcıyor. EKAV Yönetim Kurulu ve Sayman Üyesi S.Erhan Attila vakıf olarak imza attıkları çalışmalarda gençlere odaklandıklarını belirterek, “Boğaziçi Üniversitesi ile Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Eğitim ve Kalkınma Vakfı (EKAV) tarafından ortaklaşa eğitimler düzenlenecek olup bu kapsamda ilk kez Boğaziçi Üniversitesi sertifika programları İstanbul dışında Mersin'de gerçekleşecek” dedi. Erhan Atilla, Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde kurulu olan Boğaziçi

E

Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri (BÜTEK) tarafından yapılacak eğitim programı sonrasında katılımcılar yazılı bir değerlendirmeye tabi tutulacaklarını söyleyerek; “Sınav sonrası başarılı olanlara BÜTEK tarafından “Başarılı Katılımcı” kabul edilecek olup her bir katılımcı ayrıca “Boğaziçi Üniversitesi Katılımcı Belgesi” almaya hak kazanacaklardır” dedi. Erhan Attila “Mersin ili bünyesinde düzenlenecek olan sertifika programlarından herhangi birinden “Sertifika” almak isteyen katılımcıların ise, sertifika programının içerdiği tüm eğitimleri almış olmanın yanı sıra, almış oldukları

tüm eğitimlerde de Başarılı Katılımcı olmaları gerekmekte. Birçok sertifika programından yararlanmak isteyenlerin, birden fazla sertifika programında yer alan bir eğitime bir kez katılıp “Başarılı Katılımcı” olmaları yani eğitim sonunda yapılan sınavda başarılı olmaları yeterli olacak. En az lise mezunu olan katılımcıların ilgili sertifika programı altında tüm derslere devam eden ve verilen eğitimler sonrasında sınavlarda başarı gösteren katılımcılar Boğaziçi Üniversitesi Yeterlilik Sertifikası, ilköğretim mezunu katılımcılar ise Boğaziçi Üniversitesi Başarı Belgesi almaya hak kazanacaklar” diye konuştu.

Mersin Serbest Bölgesi (MESBAŞ) yirminci yaşını kutladı. Armada Tesisleri'nde düzenlenen gecede, serbest bölgeye emeği geçenlere plaket verildi. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Sudan Ekonomi ve Yatırım Bakanı Osman Mohammed Ahmed Babiker, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Yardımcısı Şerafettin Aşut, MESBAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Lokmanoğlu ile çok sayıda davetli davetlinin katıldığı törende kuruluşundan itibaren geçen 20 yılda MESBAŞ'ın dünü ve bugünü anlatıldı. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, törende yaptığı konuşmada, serbest bölgelerde üretimin önünü açmak için yeni bir kanun tasarısı hazırladıklarını belirterek; “Yerinde ve doğru kullanıldığında serbest bölgeler ülkelere çok değişik alanlarda fayda getirmiştir. Geçmişte Tayvan, döviz rezervlerinin yüzde 30'unu serbest bölgelerden sağlamış, Dubai, Jebel Ali Serbest Bölgesi sayesinde dünyanın en büyük 500 firmasının 75'ini bölgeye çekmiş, Çin serbest bölgeleri kullanarak GSYH'sını 20 yılda 4 katına çıkarmıştır” dedi. Gecede düzenlenen törenle MTSO adına plaket alan Başkan Yardımcısı Şerafettin Aşut yaptığı konuşmada; “İlk serbest bölgenin Mersin'de kurulacak olması da hepimizde anlatılmaz bir heyecan yaratmıştı. Mersin ticarette doğunun batı, batının da doğu noktası yani kesişme noktası olacaktı. Yine hepimizin hatırlayacağı gibi Mersin Serbest Bölgesi bu sloganla faaliyetine başladı. Geçtiğimiz 20 yılda Mersin Serbest Bölgesi; ilk olması dolayısıyla sadece Türkiye'ye değil komşu ülkelere de model oldu. Kültürü dış ticaretle yoğrulmuş olan Mersin'e yeni yatırımcıların gelmesine vesile oldu. Mersin'in bir dış ticaret kenti olmasında önemli mihenk taşlarından biri oldu. Küreselleşmenin getirdiği ekonomik dinamizmi Mersin'e kazandırdı” diye konuştu.


28 Nisan 2008

Mersin Limanı, yeni işletmecisiyle Doğu Akdeniz’in en önemli limanı olma yolunda hızla ilerliyor.

AKDENiZ’iN PARLAYAN YILDIZI

MERSiN

Akdeniz'de yük trafiği artarken, Mersin önemli bir üs olma yolunda Yükselen Asya ekonomileri, Dünya ticaret yollarının, Atlantik'ten Pasifik hattına kaymasına sebep oldu. Trans Kafkasya, Trans Sibirya hatlarıyla Uzakdoğu, Avrupa pazarlarına bağlanıyor. Almanya'nın Dortmund kenti bu konuda hızla hareket ederek coğrafi konumundan yararlanarak, Avrupa'nın lojistik üssü rolünü oynamaya başladı bile.Asya ve Baltık ülkelerinden gelen mal ve hizmetler Dortmund'dan Avrupa'ya yayılıyor. Bu değişimden en çok etkilenecek bölge ise Akdeniz. Coğrafi ke ş i f l e r l e ö n e m i n i k a y b e d e n

3. Yenilenebilir Enerji Konferansı Sanayileşmenin temel etkeni olan enerji konusunda yapılan çalışmalar sadece Türkiye'de değil aynı zamanda dünyada da ilgi çekiyor. WIREC 2008, 3. Yenilenebilir Enerji Konferansı'nda Türk Heyeti'nde yer alan MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Rıza Durdu, ABD Başkanı George W. Bush'un da katıldığı toplantılarda Türkiye'nin güneş enerjisi potansiyeli ve değerlendirme yolları üzerine bir sunum yaptı. Yenilenebilir Enerji'de yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve küresel iklim değişikliği ile ilgili ortak

Ris-Mersin Tarım-Gıda Platformu

Murat Karteper: “Mersin örnek oldu Ris-Kıbrıs’ta” Türkiye'de bir ilk olarak Mersin'de başlayan İnovasyon Stratejisi çalışmaları gerek kurulan platformlarla gerek yurt içi ve yurt dışında yapılan sunumlarla örnek oluyor. Aşırı göç, düzensiz kentleşme, ekonomik kriz gibi olumsuzluklarla kendi içine kapanan Mersin bugün geldiği noktada Bursa, Eskişehir, Kütahya, Kırşehir, Samsun, Konya, Adıyaman gibi illere örnek olurken, benzer sorunları yaşayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de konuya ilgilenmesini sağladı. Ekonomik ambargolar ve siyasi baskılarla Doğu Akdeniz'de beklediği fırsatı yakalayamayan Kıbrıs, bölgesel inovasyon çalışmalarının etkileri ve sonuçlarını gör mek için MTSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Murat Karteper'i, Kıbrıs Ticaret Odası ve ilgili bakanlıklarla görüş alışverişinde bulunmak üzere Kıbrıs'a davet etti. Önümüzdeki günlerde Kıbrıs'ın stratejik öneminden dolayı dünya ile entegrasyonunda önemli gelişmeler yaşanacağını dile getiren Murat Karteper, yavru vatanın bu değişimlere hazırlıklı olması için Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak üstlendikleri sor umluluğun bilinciyle hareket ettiklerini belirterek; “Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, gerilemeye başlayan şehrin ekonomisini nasıl yükseltebileceğinin araştırmalarını yaparken, küresel ölçekte inovasyon kavramıyla karşılaştı. ODTÜ Teknokent, Mersin Üniversitesi, Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi ile ortak bir proje hazırlayarak, bölgesel inovasyon stratejisini yazmak üzere Avrupa Birliği'nden fon kazanımını sağladık ve bugün geldiğimiz noktaya ulaştık. Şimdi Mersin'in küresel rekabet için sağladığı bu deneyimini, özellikle ekonomik büyümeyi ve sosyal dönüşümü inovasyonla sağlamak isteyen Kıbrıs'la paylaşmak istiyoruz” diye konuşuyor.

sürdürülebilir tarımsal kalkınma için çalışıyor 2007 yılında kurulan TarımGıda Platformu'nun yaptığı saha çalışmaları sonucunda Mersin'in sahip olduğu 406 bin hektarlık tarımsal alanın yüzde 95'inde tarımsal üretim yapılmakta. Tarım sektörü, nüfusun yüzde 58'ini istihdam ettiği kamuoyuna açıklandı. Ayrıca Mersin örtü altı üretimde Türkiye'nin ikinci büyük ili konumunda bulunuyor. Seniye KAZANÇ Modern ve son teknolojinin kullanıldığı seralarda kontrollü örtü altı sebzecilik tarım sektöründe hızla büyüyen bir dal. Türkiye'nin örtü altı tarımının yüzde 83'ünün yapıldığı Akdeniz Bölgesin'de Mersin'in payı yüzde 22 civarında. Yine Türkiye'deki limon üretiminin yüzde 64'ü, Muz üretiminin yüzde 63'ü, Çilek üretimin ise yüzde 54'ünü Mersin tek başına gerçekleştiriliyor. Ayrıca pazarlama yönünden büyük avantaj sağlayan erken meyvecilikte, Türkiye'nin en erken meyvesi kentte yetiştiriliyor. Bu özellikler bir araya geldiğinde kentin muazzam tarım potansiyelini doğru k u l l a n a b i l m e k i ç i n k u r u l a n Ta r ı m - G ı d a Platformu'nun yaptığı araştırma, proje geliştirme çalışmaları daha doğru anlaşılabilir. Son tarım fuarında stand açan Tarım-Gıda Platformu'nun ABD Ankara Büyükelçiliği Tarım Müşaviri Ralph Gifford ve Ticaret Müşaviri James Fliker, Alman Federal Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Helmut A. Müler ile ortak projeler geliştirme konusunda görüşmeler yapması Mersin Tarımı'nın kazandığı gelişmeyi göstermesi açısından oldukça dikkat çekici.

Tarımsal atıklardan bio-enerji üretimi Organize Sanayi Bölgesi'ne yatırım yapmayı planlayan yabancı firmaların olduğunu vurgulayan Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölge Müdürü Cenk Cenkcimenoğlu; “Bir yabancı yatırımcı tarımsal atıklardan enerji üretmek üzere üretim yapmak için müdürlüğümüze başvuru yaptı. Şu anda başvurusu değerlendiriliyor” diye konuşuyor.

Cenk Cenkcimenoğlu

politikalar üretilmesi konusunun dünyanın gündemine oturduğu şu günlerde, Mersin'in güneş enerjisi potansiyeli Washington'da dile getirilmesi gözlerin stratejik önemi yüksek Mersin'e çevrilmesine neden oldu. Konunun önemi dikkatlerden kaçsa da Rıza Durdu Avrupa'nın önemli merkezlerinde ve düşünce kuruluşlarında Mersin'e dikkatlerin çevrilmesini sağlıyor.

Mersin uygulamaya koyduğu Ris-Mersin Projesiyle planlı ve sürdürülebilir kalkınma planının sonuçlarını almaya başladı. Birkaç yıl içinde kazandığı ivme Mersin adının Harvard Üniversitesi'nden, Washington'daki konferanslara, Dortmund'dan Dubai'ye, Sudan'dan Japonya'ya kadar dünyanın dört bir yanında yankılanmasını sağladı. Bütün bunların arkasında yatan nedenlere kısaca göz atmak gerekirse, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Proje Müdürlüğü'nün çalışmaları, Mersin Valisi Hüseyin Aksoy'un destekleyici çabaları ve kentin milletvekillerinin Ris-Mersin Projesi'ne olan ilgisi bulunuyor.

Özellikle seçimlerden önce milletvekillerine projeyi tanıtan brifinglerin verilmesi, kentteki tüm kurumların bir arada aynı ortak paydada buluşması kentin ilerlemesinde önemli yol alınmasını sağladı. Daha önce başlatılan çalışmaların tek bir kurum tarafından yürütülmesi, zaman ve verim kayıplarına yol açarken, bugün kurulan platformlar sayesinde alınan ortak kararlar işbölümüyle zaman ve iş yükünün hafiflemesine yol açıyor. Ayrıca Numan Olcar, Seniye Kazanç, Jozef Atat gibi platform başkanları ve üyelerinin verdikleri dışardan destek kent için geliştirilen projelerin başarısını perçinliyor.

Göreve geldiği günden itibaren Mersin'in geleceğini belirleyecek tüm önemli projelere destek olan, sonuçlanmasını sağlayan Mersin Valisi Hüseyin Aksoy, Muğla Valisi iken edindiği turizm tecrübesini Mersin'e aktarırken, Mersin'in sanayi, ticaret, lojistik ve tarım gibi çok yönlü panoramasının ihmal edilmemesini sağladı. Mersin Valisi Hüseyin Aksoy ilin sadece ekonomik değil aynı zamanda sosyal yaraları ile de yakından ilgilenmesi, kısa Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi'nin geliştirdiği İhtisas Organize süre öncesine kadar şehrin kanayan yarası Tarım Bölgesi projesiyle tarım sektöründeki sorunların ortadan kaldırılması ve olan birçok problemi örneğin sokak ilin ekonomik gelişmesi planlanıyor. Bu amaçla geliştirilen projede yüksek çocukları, ev hanımlarının iş teknolojili seralar, ikinci işleme, paketleme, depolama, ar-ge tesisleri bir arada dünyasına kazandırılması, bulunması ve ve bölgenin tarım potansiyelinin planlı ve etkili bir şekilde Mersin'in okul sorunu vb. şimdiden gözle görülür değerlendirilmesinin yolunun açılması amaçlanıyor. Proje bir şekilde azalttı. tamamlandığında, tarıma dayalı sanayi işletmelerinin, birbiri ile

Türkiye'de bir ilk: İhtisas Organize Tarım Bölgesi Projesi

uyumlu üretim yapan orta ve büyük ölçekli sera işletmelerinin, üretim, işleme, ambalaj, vb. aşamalar da sinerji yaratması ile Mersin'in dünya ve AB piyasalarıyla rekabet edebilir hale gelmesi hedefleniyor. Proje gerçekleşirse 180 ile 250 işletmenin bölgede faaliyet göstermesi ve 5000 ile 7000 kişilik iş gücünün istihdam edilmesi amaçlanıyor. Proje gerçekleştiği takdirde gerek sanayi ve gerekse tarımsal üretim konularında Türkiye'nin önde gelen illerinden olan Mersin, tarım ve sanayi sektöründe yeni bir model oluşturacak, bölge ekonomisinin yanı sıra ülke ekonomisine de büyük katkı sağlayacak duruma gelecek.

Akdeniz'de yakın bir gelecekte, yük taşımacılığının 8 kat artacağı öngörülüyor. İç ve Güney Doğu Anadolu'nun çıkış kapısı olmasının yanında, Ortadoğu'ya yapılan ticaretin stratejik noktalarından biri olan Mersin'de lojistik sektöründeki büyüme rüzgarından etkilenerek harekete geçti. Josef Atat Başkanlığında kurulan Mersin Lojistik Platformu, hazırladığı master planlarla, Mersin'e büyük antredepoları, gümrükleriyle bir lojistik üs kazandırma yolunda. Devlet Demir Yolları'nın oluşturduğu lojistik köylerden gelen malların burada toplanarak dünyaya açılması planlanıyor.

Saint Paul Yılı Mersin'in turizm potansiyelini tanıtmak için altın fırsat

Turizm Platformu başkanı Numan Olcar; “Öncelikli hedefimiz Antalya'nın yatırıma ve turiste doyduğu gerçeği. Antalya artık daha fazlasını kaldıramaz. Bu yüzden alternatif turizm alanları ve yeni cazibe merkezleri bulunmak zorunda. Bizde bu noktada devreye giriyor ve Mersin'in yeni turizm merkezi olması için gerekli lobi ve tanıtım çalışmalarını yürütüyoruz” diye konuşuyor. 7000 yıllık tarihi ile Tarsus'un hoşgörünün ve uygarlığın beşiği olduğu gerçeğini dünyaya anlatmak amacıyla yola çıkan ve bunu yaparken alternatif turizm olanaklarıyla Mersin'in potansiyelini değerlendirmek için kurulan Turizm Platformu, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı fuarlarda Mersin'in tanıtımı için çalışıyor. Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar, fuarlarda Mersin'i tanıtan info standların kurulmasıyla başlayan yenilikleri sayarken, Öger Tur'un tüm Avrupa'ya dağıttığı Türkiye broşürlerinde Mersin'e 8 sayfa yer verdiğini, ayrıca yabancı gazetecilerin Türkiye'yi tanıtması için her yıl yapılan gezilere bu yıl Mersin'in de katılarak 12 ülkeden 44 gazeteciye Mersin'in gezdirildiğini belirtiyor. Turizm Platformu ayrıca turistik yolcu gemileri Cruise'ların Mersin'i ziyaret etmesi Numan OLCAR için yoğun çalışma yapıyor.

Fuar Organizasyonları kent ekonomisini geliştiriyor Mersin Düzenlediği fuar organizasyonlarıyla ilgi odağı oluyor. Birkaç yıl önce Mersin Ticaret ve Sanayi Odası tarafından başlatılan fuar organizasyonları, bugün modern fuar merkezinde yabancı alım heyetleriyle, gerek yurt içi gerek yurt dışı ziyaretçi ve firmalarıyla kent ekonomisine canlılık kazandırıyor. Fuar çalışmalarının başlangıcında çevre illerle başlayan rekabet, Mersin'in öne geçmesiyle sonuçlandı. Bunda kentin sosyal dokusunun

fuar organizasyonlarına uygun olmasının büyük etkisi bulunuyor. Fuarların temelinde yer alan farklı kültürlerin buluşarak ticaret yapması esası ancak hoşgörünün ve farklı olanı önyargısız kabul edebilen şehirlerde mümkün. Kuruluşu ve büyümesinin altında ticaretin yattığı ve yine ticaretin kent kültürünü şekillendirdiği Mersin bu konuda sadece bölgenin değil, aynı zamanda Türkiye'nin önde gelen illerinden biri.

Mersin Serbest Bölgesi

Mersin Valisi Hüseyin AKSOY

Geçtiğimiz günlerde 20. kuruluş yılını kutlayan Serbest Bölge, tüm olumsuzluklara rağmen gelişmeye devam ediyor. Mersin Serbest Bölgesi, yabancı yatırımcılar için

büyük uluslararası pazarlara (Orta Doğu, Kuzey Afrika, Doğu ve Batı Avrupa, Rusya ve eski Sovyet Cumhuriyetleri) yakınlığı, Mersin Limanına bitişik olarak kurulasıyla kendi rıhtımlarına sahip olması gibi


8 1Aralık 2007

Yeni Hafta

15 28 Nisan 2008

MTSO Başkanı Şaman'ın aylar öncesinden yaptığı uyarılar gerçekleşiyor mu?

Kepenk indiren KOBİ'ler hükümetten destek bekliyor Siyasi belirsizlik ve global dalgalanma yaşanan 2008 yılını küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ) büyük krizin yaşandığı 2001'den sonraki en sancılı dönem olarak tanımlıyor. Birçok KOBİ karsız çalışarak ayakta durma mücadelesi verirken kepenk indirenlerin sayısı da giderek artıyor. İstanbul'da 2007'de kapanan işyeri sayısı açılan işyeri sayısını ikiye katladı. İstanbul Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği Başkanı Suat Yalkın, "İstanbul İstanbul olalı ilk kez kapanan işyeri sayısı açılan işyerlerini geçti" dedi. 2007'den bu yana bir daralmanın başgösterdiğini söyleyen Yalkın "2006'da 17 bin 552 yeni işyeri açıldı, 8 bin 477 şirket kapandı. Ama 2007'de 13 bin 968 şirket açılırken 22 bin

614 şirket kepenk indirdi. Daima açılan kapanandan fazla olurdu. İlk defa durum tersine döndü" diye konuştu. Siftah etmeyen işyerleri olduğunu ve piyasadaki nakit akışının durduğuna dikkat çeken Yalkın, çarkın tekrar dönemesi için hükümet acil tedbir alması gerektiğini söyledi. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç de KOBİ'lerin nakit sıkıntısı yaşandığını belirterek, "Hükümetten beklentimiz iç piyasaya bir nakit akışı yapması. İmalatı olan olmayan tüm şirketlerden şikayetler g eliyor. Malı satabiliyorsunuz ama ödeme noktasında sıkıntı var " dedi. 20-25 yıllık şirketlerin daha önceden kazandıklarıyla ayakta durmaya çalıştığını

söyleyen Özgenç, "Ben iş yaparım, diye piyasaya girenlerin ayakta kalma şansları yok. Son sekiz ayda 4 bin KOBİ kapandığını tahmin ediyoruz" dedi. İşçi çıkarmalar yaşanıyor Bursa Organize Sanayi Bölgesi Genel Müdürü Suat Özel ise geçen yıldan bu yana bölgede faaliyet gösteren firmaların, doğalgaz, su, elektrik tüketim miktarında ciddi bir gerileme gözlendiğini söyledi. Özel, geçen yıl bu tür giderlerin faturalarının tahsilatında en fazla 5-6 firma zorlanırken bu yıl bu rakamın 20-30'a çıktığını belirtti. Tekstil firmalarının bölgenin yüzde 35'ini oluşturduğunu kaydeden Özel, 2007'den bu yana 6'ya yakın firmanın kapandığını, bu firmalardan bir kısmının

Bursa'nın en önemli ailelerine ait olduğunu belirtti. Özel, "Bir tekstil firmasının 3 bin 800 çalışanından geriye sadece 300-400 kişi kaldı" dedi. Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Mehmet Aslan da "İç pazarda talep daralması var" diyerek şirketlerin kar etmeden ayakta durma mücadelesi verdiğini kaydetti. Aslan'a göre 2001 krizinden sonraki en kötü dönem yaşanıyor. Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş ise birçok firmanın ya kapandığını ya da eleman çıkararak küçülmeye gittiğini belirtti. Özgümüş, "Bu firmalar arasında Adana'nın sanayileşme sürecinde kurulmuş köklü firmaları var. Firmalar son bir can havliyle piyasaya ve bankalara karşı direnmeye çalışıyor. 2001'den bu yana yaşanan en kötü tablo" dedi.

Erkunt Traktör, dünyaya Mersin Limanı’ndan açılıyor

İsgev Yönetim Kurulu Üyesi Karteper: “İsgev Olarak Mersin Ekonomisine Katkı Sunuyoruz” İçel Sanayi Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Eğitim Vakfı (İSGEV) Yönetim Kurulu üyesi Murat Karteper, İSGEV olarak yaklaşık 8 yıldır yaptıkları çalışmalarla Mersin ekonomisine katkı sunduklarını belirtti. çel Sanayi Araştır ma Teknoloji Geliştirme ve Eğitim Vakfı (İSGEV) Yönetim Kurulu üyesi Murat Karteper, İSGEV olarak yaklaşık 8 yıldır yaptıkları çalışmalarla Mersin ekonomisine katkı sunduklarını belirtti. Murat Karteper, 37 kurum, sanayici ve iş adamı tarafından 1999 yılında Mersin TSO önderliğinde kurulan İSGEV'in 20 makine ile başlattığı eğitim faaliyetlerine 54 makine ile devam ettiğini kaydetti. İSGEV'i Mersin'in geleceğine yapılmış bir yatırım olarak nitelendiren Karteper, şöyle devam etti: "İSGEV'in amacı, imalat sanayi kapsamında ülkemizin ekonomisinde önemli yer tutan ve büyük ihracat imkanları taşıyan sektörlerde tasarım, teknoloji, eğitim, kültür, sanat ve iletişim alanlarında araştırma ve geliştirme kurumları kurmak, modern teknolojileri geliştirerek bu amaçla kurulmuş eğitim kurumlarına destek sağlamak, nitelikli insan gücünü yetiştirmek ve istihdamın gelişmesine yardımcı olmaktır. Bu çerçevede öncü ve ilk proje olan

İ

konfeksiyon eğitim merkezinde sektörün en önemli ihtiyacı olan kalifiye eleman konusunda çalışmalar yapan İSGEV, işsiz gençlere eğitim vererek iş imkanı sağlamaktadır. Bunun yanında verdiği pratik ve teorik eğitimle de ücretsiz konfeksiyon işçisi eğitim programı kapsamında sektöre eleman yetiştirmektedir.” Vakfın kuruluşundan bugüne kadar kadar düz makineci, overlokçu, ilikçi, düğmeci, çift iğne, reşme, klasik kalıpçılık, kemer, lastik makinecisi, kesimci, ütücü, kalite kontrolcü ve paketlemeci olmak üzere hedef kitlesindeki 15-40 yaş arasında 1166 kursiyeri yetiştirerek, iş imkanı sağladığını ifade eden Karteper: “Vakıf olarak eğitim ve üretim faaliyetlerinin yanı sıra hazır giyim sektörünü fasonculuktan kurtarıp moda ve marka satan, daha yüksek katma değer yaratan sektör haline dönüştürmek için moda pazarlama ve tasarım konularında eğitim verecek bir üniversitenin oluşturulması amacındayız” dedi.

Türk traktör sanayisini dünyada başarıyla temsil eden Erkunt Tarım Makinaları A.Ş., ArmaTrac markalı traktörlerini Tanzanya'ya ihraç etmeye başladı. ArmaTrac markası ile ilk olarak Mart 2007'de Batı Bulgaristan'a distribütörlük veren Erkunt, Macaristan, Bulgaristan'ın tamamı, Sudan ve Romanya'nın ardından, Doğu Afrika ülkesi Tanzanya'yı da ihraç pazarları arasına ekledi. Erkunt Tarım Makinaları Sanayi A.Ş. Genel Müdürü Zeynep Erkunt Armağan, “Türkiye'nin ilk yerli tasarım traktörü olarak, yüksek performansı ve düşük yakıt tüketimi ile Türk çiftçisinin gözdesi haline gelen Erkunt'un, aynı başarıyı ihraç pazarlarında da elde etmesi bizi çok mutlu ediyor” dedi. Tanzanya'da uzun bir süredir görüştükleri önemli firmalardan birisiyle anlaşma noktasına geldiklerini açıklayan Armağan, “Bir ülkeyi ihracat portföyümüze eklemeden önce, ülkenin tarımsal ve ekonomik şartlarını inceliyoruz. Tanzanya pazarının fizibilitesini çıkartmamız ve düşüncelerimizi olgunlaştırmamız da epey zaman aldı. Ancak, hazırlanan fizibilite raporlarında Tanzanya'nın geniş tarım arazileri ve bol yağışlı iklimi sayesinde bir tarım cenneti olduğunu gördük. Bu potansiyeli değerlendirmeye karar verdik” Afrika'nın en geniş yüzölçümlü ülkelerinden birisi olan ve 36 milyonluk nüfusa sahip Tanzanya'da halk, geçimini kahve, çay, tropikal meyveler, deniz ürünleri ve madenden sağlıyor. Tarımda hızla mekanizasyona ve modernleşmeye gidiliyor. Tanzanya'daki traktör ihtiyacını, Türk mühendislerinin tasarladığı bir traktörle karşılamak, hem bir Türk vatandaşı, hem de Erkunt'un bir yöneticisi olarak beni çok mutlu ediyor” diye konuştu. Tanzanya'daki distribütörleri aracılığıyla yılda 150-200 civarında ArmaTrac'ı, Doğu Afrika'ya ihraç etmeyi hedeflediklerini sözlerine ekleyen Erkunt Tarım Makinaları Sanayi A.Ş. Genel Müdürü Zeynep Erkunt Armağan, Türkiye'nin traktörü Erkunt'u, dünya markası yapma yolunda emin adımlarla ilerlediklerini ifade etti.


Yeni Hafta

1Aralık 28 Nisan2007 2008

rizin ilk belirtileri geçtiğimiz yıl yaşanan kuraklığa dayanıyor. Kurak geçen yazın ardından toparlanmaya çalışan tarım sektörü, kriz sinyalleri vermesine rağmen ziraat odaları ve çiftçiler durumun kurtarılabileceğini söylüyordu. Ülkeler, stratejik öneme sahip tarım sektör ünü kurtar mak için ek ödenekler ayırmaya başlamıştı. Dünya bunları yaşarken, ABD'de yılsonunda baş gösteren kriz dünyayı sarsmaya başladı. Mortgage diye tabir edilen konut kredileri piyasasında baş gösteren kriz hızla büyüdü. Tüketiciye taksitle ev sahibi olma olanağı sunan sistem parçalanmaya başlamıştı. 1960'larda hızla büyüyen ve Hedge fonları adı verilen riskten sakınma fonları mortgage'den kaçmaya başlaması belki de bu duruma gelinmesini sağlayan en önemli unsurdu. Emlak piyasasından kaçan fonlar, emtiaya yöneldi. Tarım ürünlerinde kuraklıkla başlayan yükseliş, Chig ag o'daki tarım borsasında yüksek alımlarla tavan yaptı. Alımların yarattığı şok sürerken, gıda fiyatlarındaki büyük artışlar krizin ekonomiden sosyal alana sıçramasına sebep olmuştu bile. Önce Haiti, Tunus ve ardından Mısır'da yükselen gıda fiyatlarının yarattığı toplumsal olaylar hızla büyümeye başladı. Gelişmiş ülkeler dehşet içindeydi. Gıda fiyatları bir yıl içinde yüzde 40 oranında artmış, stoklar hızla erimeye başlamıştı. Sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde pirince yapılan zam yüzde 10 olmuştu. Krizin etkileri büyürken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin İnsani İşlerden Sorumlu Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü John Holms kıtlık nedeniyle büyüyen isyanları dünya geneline yayılabileceğini söylemişti. Krizin yarattığı gösterilerin, daha önceki siyasi veya sosyal nedenlerden farklı olarak güvenlik güçlerince dağıtılamaması Holms'ü haklı çıkarıyordu. Aslında duyulan endişe, olaylar başlamadan önce kamuoyuna açıklanmış, Birleşmiş Milletler artan gıda fiyatları yüzünden açlık çeken ülkelere yapılan yardımlarda kısıntıya gidilebileceğinden bahsetmişti. Gıda krizinin etkilerine verilen tepkiler gecikmedi. Sadece pirinçte yaşanan fiyat artışı yüzde 70'lere varmış ve Asya'daki ülke ekonomileri tehlike sinyalleri vermeye başlamıştı. Asya ülkeleri acil tedbirlerle durumu kontrol altına almaya çalıştılar. Çin'den sonra dünyanın ikinci büyük

9 15

K

BiO-ENERJi İNSANLIĞIN SONU MU YOKSA GÜNAH KEÇİSİ Mİ? Hedge fonlarından kaçan sermaye yeni rota olarak Emtia Borsalarını hedeflediğinde başlayan soru işaretleri yerini küresel bazda gıda fiyatlarının yükselmesiyle oluşan açlık isyanlarına bıraktığında panik halini aldı... Petrolün varilinin 120 doları geçeceği öngörüsü ülke ekonomilerine kabuslar yaşatırken petrole alternatif olarak yayılan bio-enerji gıda krizinin baş aktörü seçiliyor. Üretilen tahılların bio-enerji sektörüne ayrılması sorunun kaynağı olarak görülmeye başladı bile... üreticisi Hindistan'da hükümet pirince ihracat yasağı koydu. Bangladeş ise son altı ay içinde dört milyon ton pirinç ithal etmek zorunda kaldı. Sadece Filipinler son 20 yıldaki kentleşme yüzünden ekilebilir alanlarının yarısını kaybetmişti. Bu yüzden pirinç üretiminde ülkenin kendisine yetmesiyle övünen Filipin Hükümeti Vietnam'dan pirinç ithal etmek için antlaşma yapmaya çalışıyor. Küresel dev Çin ise gıda fiyatlarındaki artışların getirdiği huzursuzluğu yatıştırmak için ihracatı sınırlamaya başladı. Dünya içinde bulunduğu durumdan çıkış yolları ararken, krizin nedenleri de sorgulanmaya başlandı. Bunlar içinde belki de en ilginci dünyadaki petrol fiyatlarının neredeyse 5 kat artmasının ardından yaygınlaşmaya başlayan bio-dizel üretimiydi. Tahılda

tüketimin çeşitlenmesi üretimin gıda dışındaki kalemlerde tüketilmeye başlaması gıdada yaşanan krizin nedenleri arasında sayılmaya başlanmıştı. Bu nedene karşı çıkışta hemen ardından geldi. Bio enerji üretiminde pirincin kullanılmadığı belirtilerek pirinçte yaşanan krizin konuyla bağdaşmadığı anlatıldı. Ayrıca karşıt görüşte yer alanlar bio enerji üretiminde atık yağlardan, tarım ürünlerinin kullanılmayan saplarına kadar bir çok farklı yol olduğunu belirtiyordu. Dünya bunlarla uğraşırken, gözden kaçan bir başka nokta dile getirilmeye başlandı. Tarımsal üretimde geçtiğimiz yıl bir azalma yaşandıysa da, sorunun kaynağında ucuz ithalat gerekçesiyle üretimin desteklenmemesi, artan

girdi maliyetlerine rağmen ürün fiyatlarının değişmemesi gibi sebeplerle üretimin cazibesini yitirmesi, spekülatörlerin kuraklığı da bahane ederek fiyatları arttırma istekleri nedeniyle piyasaya mal vermemeleri gibi sebeplerin hiç tartışılmadığına dikkat çekilmeye başlanmıştı. Özellikle 4x4 deposuna buğday mı yoksa gıda mı? Gibi sloganlarla yola çıkanların biodizel (bitkisel, hayvansal ve atık yağ bazlı) ve bioetanol (şekerli ve nişastalı bitki bazlı) olmak üzere ikiye ayrıldığını görmezlikten gelmesi dikkat çekici. Özellikle yağ esaslı biodizel üretiminin atık yağlardan yapılması da bilgi eksikliğine bağlanabilir. Fakat, şekerpancarının artığı olan melastan bioetanol üretilmesi ve arta kalan şilempe'nin yüksek nitelikli hayvan yemi olarak

Bio-enerji, petrol şirketlerini korkulu rüyası mı oluyor? u günlerde Amerikan Medyası, özellikle Time dergisinin 14 Nisan sayısı bio enerjiye ayrılmıştı. Varili 120 Doları bulan petrolle karlarını katlayan petrol şirketleri kendilerine rakip istemiyorlar mı yoksa? Time dergisi Mısır, şekerpancarı, soya ve canola vb. bitkilerinin bio yakıt için üretilmesinin gıda fiyatlarını arttırdığını dünyanın açlığa doğru gittiğini yazıyor. Öte yandan bilim adamları Dünya'nın bugünkü nüfusunun 2 3 katına yetecek gıda kaynaklarına sahip olduğunu söylüyor. Bio yakıt bugün varilini 120 Dolara aldığımız petrole çok önemli bir alternatif oluşturmakta. Özellikle ülkemiz gibi petrol fakiri

B

ülkeler için ekonomik sıkıntılardan bir çıkış yolu olabilir. Türkiye iklim ve toprak verimliliğinde özellikle Çukurova ve Gap bölgesi göz önünde tutulduğunda bugünkü dizel yakıt ihtiyacını karşılayabilecek bio yakıt bitkileri üretebilecek kapasitede. Bu, petrole olan bağımlılığımızı bir nebze de olsa azalması ve ucuz enerji anlamına geliyor. Fakat nedense Time dergisi bio yakıt için ekilen bu bitkilerin küresel ısınmaya sebep olduğunu, gıda fiyatlarını yükselttiğini bunların bir masal olduğunu yazıyor. Yani her zaman olduğu gibi kendi ülkesinin, Amerikan ve Avrupalı petrol şirketlerinin tellallığını yapıyor. Oluşturulmaya

çalışılan korku kültürü çevremizi bir ağ gibi sarıyor. Aman tersane yapılmasın yoksa Taşucu mahvolur… Karettalar ölür… Foklar yok olur… Aman Taşucu'na Hastane yapılmasın yoksa Deltadaki kuşlar bir daha gelmez… Nükleer Santral kurulmasın yoksa bir patlarsa Türkler yok olur… ( Aslında bunu için bizi desteklemeleri lazım ama…) Aman İran'la yakınlaşmayalım yoksa İran oluruz… AB'ye girmek için Türkiye'yi federasyonlara ayıralım yoksa maazallah Avrupa bizi almaz yok oluruz… Biteriz… Ah bir kendi potansiyelimizin farkına varabilsek sorun kalmayacak ama…

“Gıda krizi fırsata dönüştürülebilir” Pankobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk dünyada ve Türkiye'de gündemin ana maddesi haline gelen gıda kriziyle ilgili yaptığı açıklamada, aslında piyasalarda tarımsal ürünlerdeki fiyat artışının son bir yılda tarımda yüzde 40, süt ürünlerinde yüzde 82 olduğunu, ancak panik havasını doğuran durumun son üç haftada gerçekleşen ortalama yüzde 20'lik, bazı ürünlerde yüzde 100'leri aşan artışlar olduğunu vurguladı. Gıda krizinin nedenleri konusunda yetkililerin farklı görüşler öne sürdüğünü belirten Recep Konuk, hiçbir yetkilinin, gelişmiş ülkelerin genetiği değiştirilmiş ürünlerle ve ekonomik avantajlarını da kullanarak rekabet güçlerini arttırmaları sebebine değinmediğini belirtti. Recep Konuk, bunun sonucunda da oluşan üretim fazlalarını gelişmekte olan ülkelere çok ucuz fiyatlarla vererek dünyadaki tarımsal üretim alanlarını daraltmalarının ve dünyanın üretim dengelerini bozmalarının da bugün gelinen noktada etkili olduğundan bahsetmediğine dikkat çekti.

işlenmesi şekerpancarının sıfır atıkla işlenmesini sağladığı da yok sayıldı. Ayrıca karşıt görüştekilerin iddasını çürütecek bir durum daha var ki şu ana kadar bundan bahsedilmemesi oldukça ilginç. Ayrıca yıllardır, Brezilya, ABD ve Avrupa Birliği gibi ülkelerde yüksek oranda üretilen ve kullanılan şeker pancarının dünya şeker stoklarında bir azalma meydana getirmemesi de tarım sektörünü suçlayanların cevap veremediği bir konu olarak öne sürülüyor. Korku kültürünün hakim olduğu kamuoylarında pompalanan haberlerin paranoyası bir kenara bırakıldığında suçun tarım sektöründe olmadığını, GAP gibi projelerle dünyadaki durumdan yararlanabilineceğini gösteriyor.


10 1Aralık 2007

Yeni Hafta

15 28 Nisan 2008

‘Kelebek etkisi’nin babası öldü Kaos ve Kelebek etkisi” teorisinin babası olarak gösterilen Amerikalı bilim adamı Edward Lorenz 90 yaşında, Cambridge'teki evinde kanserden öldü. Lorenz'i dünya gündemine oturtan ise, 1963 yılında MIT'te meteorolog olarak çalışırken, bir sistemin başlangıç verilerindeki ufacık değişikliklerin bile, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabileceğini fark etmesiydi. Bu durumu örneklendirmek için 1972'de yaptığı çalışmada, bir kelebeğin Amazon ormanlarında kanat çırpmasının Avrupa'da fırtına kopmasına sebep olabileceğini söylemişti. orenz'in teorisi ve buluşları, sadece matematikte değil aynı zamanda biyoloji, fizik ve sosyal bilimler alanında da yeni bir araştırma alanının doğmasını sağlamıştı. Teori, Hollywood'a da esin kaynağı olmuş, Son yıllarda gişe rekorları kıran “Butterfly Effect” (Kelebek Etkisi) gibi pek çok filmin bu teoriyi baz alarak çekilmesini sağlamıştı. Kaos teorisi, yapısal olarak bir fizik teorisi ya da matematiksel bir tümevarım değil, fiziksel gerçeklik parçalarının bir bütün olarak eğilimini açıklamaya yarayan bir yöntemdir. Sigara dumanının havada yaptığı şekiller tamamen düzensiz ve bağımsız rastlantıların ürünü olarak görülebilir. Ancak bir teorik fizikçi, dumanın bu dinamiğinin aslında ortamdaki birçok parametre ve etken tarafından belirlendiği görüşündedir. Bu girdiler o kadar çoktur ve o kadar değişkendir ki, incelemek ve kesin fikre varmak imkânsızdır. Parametrelerin bu denli değişken olması aslında o parametrelerin de bir çıktı olmasından kaynaklanır. Dumanın hareketine neden olan hafif bir hava akımı, aslında

L

Teorinin temel önermeleri: Düzen düzensizliği yaratır. Düzensizliğin içinde de düzen vardır. Düzen düzensizlikten doğar. Yeni düzende uzlaşma ve bağlılık, değişimin ardından çok kısa süreli olarak kendini gösterir. Ulaşılan yeni düzen, kendiliğinden örgütlenen bir süreç vasıtasıyla kestirilemez bir yöne doğru gelişir. odanın başka yerindeki bir sıcaklık değişikliği ve basınç farkının neden olduğu bir harekettir. Ayrıca dumanın dinamiğini etkileyen girdiler birbirlerine bağlı olabilirler ki, bu, durumu tam anlamıyla içinden çıkılmaz kılar. Sigara dumanı örneğine dönersek, hava akımının yalnızca sıcaklık değişiminden kaynaklandığını farz edelim. (Aslında bu milyonlarca etkenden biridir.) Sıcaklık değişimi, ortamda basınç farkı yarattığından hava akımını etkiler. Ancak oluşan hava akımı, sıcaklıkta tekrar değişimlere neden olacağından farklı girdilerle başka bir

fonksiyon oluşturur ve bu değişim, sonsuza kadar devam eder. Birçok farklı girdinin sürekli değişerek fiziksel değişimler ve farklı düzenler yaratması ve bu düzenlerin yine kendilerini etkilemesi, insan zekasını ve günümüzdeki gözlem ve bilimsel tahmin imkanlarını kat kat aştığından kaos olarak nitelendirilir. Oysa tüm bu değişimlere neden olan fiziksel yasalara ve matematiksel açıklamalara hakimiz. İşte bu noktada karşımıza düzen ve anarşinin aslında birbiriyle sıkı sıkıya bağlı olduğu ortaya çıkar. Fiziksel yasalar ne kadar basit olursa olsun, sonuç o

Rusya, enerjide dışa açılmak için Türkiye'ye ihtiyaç duyuyor Rusya'nın Nabucco'ya alternatif olarak geliştirdiği Güney Akım doğalgaz boru hattının gerçekleşmesi için Türkiye'ye ihtiyaç duyuyor. Bu amaçla hatta Türkiye'nin de dahil edilmesi Rusya'nın gündeminde en öncelikli konu. Enerji sektöründe dışa açılmak isteyen Rusya için iki ülke vazgeçilemez önemde. Bu ülkelerden biri olan Ukrayna, Rusya ile yaşadığı sorunlar yüzünden ikinci plana atılırken, Türkiye alternatifsiz olarak Rusya için kilit ülke haline geldi. Güney Akım Hattı Projesi, Rus şirketi Gazprom'la İtalyan Eni şirketi arasında Moskova'da Kasım 2007'de imzalandığında Türkiye ve Ukrayna Rusya'nın isteğiyle dışarıda bırakılmıştı. Projenin Rusya sınırları içinde yer alan Beregova'dan başlayıp Bulgaristan'ın Varna kentine ulaşması planlanıyordu. Türkiye'nin AB ülkelerine

doğalgaz aktarmayı amaçlayan Nabucco Projesi'ne alternatif olarak Rusya ve İtalya tarafından geliştirilen Güney Akım'da yapılan çalışmalar Türkiye'nin dahil edilmediği bir hattın imkansız olduğunu ortaya çıkardı. Karadeniz'in tabanına döşenecek boru hattının Ukrayna'nın ekonomik sahasına girmesi, Rusya'yla enerji naklinde yaşanan krizler yüzünden bu ülkenin istenmemesine yol açtı. Son gelişmeler dikkate alındığında hattın Türkiye-Ukrayna ekonomik bölge sınırlarından geçerek Bulgaristan ekonomik bölgesine ulaşması hesaplanıyor. 900

kilometre uzunluğundaki hattın 10 milyar dolara mal olması planlanıyor. Güney Akım tamamlandığında, Kuzey-Güney Avrupa'nın ihtiyacını karşılamak üzere yıllık 30 milyar metreküp gaz taşıma kapasitesine sahip olacağı belirtiliyor. Rusya'nın Türkiye'nin Nabucco boru hattıyla İran ve Azerbaycan gazını Avrupa'ya taşıma projesine alternatif olarak geliştirdiği Güney Akım'ın Türkiye'siz olmamasını, ülkenin jeo-stratejik konumuna bağlayan uzmanlar, enerji dağıtımında Türkiye'nin kilit ülke konumuna olduğuna dikkat çekiyor.

Turna göklerde yerini alıyor TUSAŞ Motor Sanayii A.Ş. (TEI) tarafından geliştirilen özgün ''turboprop motoru'' ile ilk test uçuşunu, 6 Nisan 2008 tarihinde TUSAŞ tesislerinde başarıyla gerçekleştiren Özgün Hedef Platformu Turna, Atasözümüzü “istikbal göklerdedir” bir kez daha kanıtlayarak guru zincirimize bir halka daha eklemiştir. Havacılık alanında dışa bağımlılığın azaltılması ve azami yurt içi faydanın sağlanmasını teminen, yerli uçak-yerli motor entegrasyonu amacıyla TUSAŞ ve TEI arasında 11 Eylül 2007 tarihinde imzalanan İşbirliği Protokolü çerçevesinde, bugüne kadar motor hariç tümü özgün bir Hedef Uçak Sistemi olan ''Turna'', TEI tarafından insansız hava araçları için geliştirilen özgün turboprop motor ile birlikte ''tamamen milli'' bir ürün kimliği kazanmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine giren ilk özgün hava platformu Turna'nın, 90 libre itme gücünde, 6500 maksimum pervane devrine sahip olan Turna'nın turboprop motorunun standart motor olması öngörülüyor. TUSAŞ ve TEI firmalarının havacılık alanındaki birikim ve tecrübelerini bir araya getirerek gerçekleştirdikleri, Türk Havacılık ve Uzay sanayisinin ihtiyaçlarının milli ve özgün çözümler ile ülke içinden karşılanması hedefi doğrultusunda atılmış önemli bir adım olarak vurgulanıyor.

Amerika, harita skandalından dolayı Meksika’ya kızgın Meksika'da bir içki fir ması kampanya reklamlarında yayınladığı haritada ABD'nin güney eyaletlerini Meksika'nın parçası gibi gösterince çılgına dönen Amerikalılar boykot çağrısı bulundular. Haritaya karşı artan tepkiler nedeniyle firma sahipleri bir açıklama yaparak "Bu reklam hakaret ve küçümseme amacı taşımadığı gibi, sınırların değiştirilmesini savunmamakta, Amerikan karşıtı duyguları desteklememekte ve göçmenlik sorunuyla da bağlantı kurmamaktadır. Reklam, Meksikalıların daha 'ideal' gördükleri bir zamanı hatırlatmaktadır. Küresel bir şirket olarak, dünyanın farklı bölgelerindeki insanların reklamlarımıza, umduğumuzdan farklı açılardan yaklaşabileceğini kabul eder, özür dileriz" ifadesi yer aldı. Bu demek oluyor ki kendine yapılmasını istemediğin hareketleri başkasına yapmayacaksın. Küçük bir hatırlatma Roma'daki NATO Savunma Koleji'nde 15 Eylül 2006'da verilen bir seminere konuşmacı olarak katılan ABD'li bir albayın, Türkiye'nin 18 ilini sözde "Kürdistan" haritası içinde göstermesi iki ülke arasında büyük krize neden olmuştu.


Yeni Hafta

28 Nisan2008

11

Lina NASİF

Türkiye'nin güneyinde önyargıların gömülü olduğu mezarlık:

MERSİN MEZARLIĞI

ina Nasif; “ Mersin böyle bir hoşgörüyü ve dayanışmayı başarmış bir şehirdir. Örneğin babam Müslüman komşularımızı Ramazan'da iftara davet ederdi. Dini bayramlarda Müslüman komşularımızı ziyaret ederdik. Onlarda Hıristiyanlığın kutsal günlerinde bizi ziyaret ederlerdi. Bu gelenek bugünde devam etmektedir” diye konuşuyor 62 Yaşındaki Nasif Mevlana'nın sözlerinden alıntılar yapan, şehrin çok kültürlü mozaiğini oluşturan biri. Ataları 1850'li yıllarda Mersin'e gelmiş ve o günden beri o ve ailesi Mersin'de yaşıyor. Mersin Mezarlığı kurulduktan sonra buraya gömülen ilk Hıristiyan onun büyük babası idi. Lina Nasif dini, meshebi ne olursa olsun Mersin Mezarlığı'nda herkesin cenazesine katılan ve yardımcı olan bir gönüllüdür. “Ben bir Hıristiyan'ım, ama daha önemlisi bir insanım.” diyor Lina Nasif ve devam ediyor. “ biz ya da siz yoktur. Benim için önemli olan din değil insan olmaktır. Burada ayrımcılık yok. Aslolan diyalogdur. -İmam ve rahip beraber dua ediyor- dinler arası diyalog Müslümanların Kurban Bayramı törenlerinde sergilenmekte. Bu, geleneksel hale gelen 18. tören olacak. Bayramın birinci günü farklı dinlerin liderleri bir araya gelerek dua ediyorlar ve ölülerimize rahmet

L

okuyorlar. 1950'den beri benzer bir ritüel her 18 Mart'ta Çanakkale'de yapılmaktadır. 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitler Haftası'nda, savaşta ölen askerler anısına Gelibolu'da insanlar bir araya gelmektedir. Müslüman din adamları, rahipler beraber dua etmektedirler. İmamlar ve hocalar Kuran-ı Kerim okurken, rahipler ve papazlar İncil'den dizeler okurlar. Hepsi bunu orada yatan tüm askerlerin ruhu için yaparlar. “İşte Mersin Mezarlığı’nın bu mozaiği aslında Mersin Mozaiğinin de hikayesidir.”diyor yerel tarihçi Burhan Özacun. Mersin halkı yaşarken de öldüğünde de beraberdir. Mersin'in kültürü ve kökleri bu şehre göçle gelen insanlar tarafından oluşturulmuştur.” Göçmenler bir dayanışma ile hareket etmiş. Bu göçmen kültüründen tolerans ve hoşgörü doğmuş ve buda Mersin Mezarlığı'na yansımıştır.” diye devam ediyor. Burhan Özacun. Süreç içinde Mersin bir çok Alevi, Kürdü, alevi Arabı, Levantenleri, Giritlileri, Ermenileri, Hıristiyanları ve Yahudileri buraya çekmiştir. Alevi Arap Çiftçileri Suriye ve Hatay'dan 19.yüzyılın ilk yarısında gelmişler. Aynı Lübnan Hıristiyanlarının Beyrut'taki karışıklıklardan kaçıp geldikleri gibi. Hem bu Alevi Araplar hem de

Hıristiyan Araplar Mersin'nin ekonomisine ve zirai yaşamına büyük katkılarda bulunmuşlardır. Özellikle bu mozaik 1856 yılında gemicilikle uğraşan Levanten'lerin gelmesi ile büyümüştür. Bu göçmenler şehrin farklı bölgelerine yerleştiler ve kendi Katolik ve Ortodoks kiliselerini kurdular. 1870'li yıllarda, şehrin yaklaşık % 60'ı Müslüman, % 40'ı ise Hıristiyan idi. 1900'lü yılların başı özellikle ekonomik bakımdan Mersin'in altın çağıydı. O günden bu güne azınlıklar büyük mal sahibi olmuşlar, kendi topluluklarının ihtiyaçlarını görecek kurum ve kuruluşlar açmışlardır. 1910'lu yıllara gelindiğinde, Mersin'de her topluluğun kendine ait bir mezarı vardı. 1924'de Mersin'in bu zengin mozaiğine 1923'de ki Yunanistan ve Türkiye arasındaki mübadele ile Giritliler de katıldı. Diğer azınlıklar gibi, Giritlilerde Mersin'in ekonomik gelişimine önemli roller oynadılar. 1930'da Mersin tarihinin ünlü, belediye başkanlarından biri olan Mithat Toroğlu Alman mimar ve şehir planlayıcısı Herman jansen'i Mersin şehrini planlaması için görevlendirdi. Aynı zamanda Ankara'nın da planlamasını yapan jansen Mersin Mezarlığı'nın bugünkü yerin tespit etmiştir.Şehir merkezinde bulunan 6 ayrı

mezar bulundukları yerden kaldırıldı. Böylece, 1938'de Mersin Mezarlığı yapılmıştır. Toroğlunun amacı ve düşüncesi, mezarlıklar şehri imajı yıkıp, dini, dili, ırkı ne olursa olsun tüm Mersinlileri hem yaşarken hem de öldüğünde bir araya getirmekti… “İlginç olan şey şehre uzaklığından dolayı kimse buraya ölülerini getirmek istemedi” diyor Özacun . “ bu yüzden ölülerini bu yeni mezarlığa taşıyanlara ödüller düzenlendi”. Bu taktik işe yaradı ve böylece yavaş yavaş merkezde bulunan farklı mezarlar ortadan kalkmaya başladı. Bu günkü mezarlık 250.000 metrekare olup tamamen dolmuştur. “Mersin'in güçlü çok kültürlü mozaiği böyle kozmopolitan bir şehirde çatışmayı önleyen şey olmuştur.” diyor. Özacun. Yerliler, göçmenler hep birlikte Mersin'i var etmiştir. Birbirleri ile evlenmişlerdir. Birbirlerinin cenazesine katılmışlardır ve hem Amin hem Aman demişlerdir. Her kültür Mersin de aynı kaderi paylaşmıştır. Mersin'in güçlü sosyo kültürel altyapısı azınlıkların barış duyguları sayesiyle başarılmıştır. Mersin Mezarlığı'nın simgelediği bu hoşgörü Mersin'i her türlü çatışmadan korumuş ve şehirde yüksek bir yaşam standardı yaşatmıştır.

TEŞEKKÜR Mersin Sistem Tıp Merkezi’nde gördüğüm fizik tedavi sonucu kısa sürede tekrar yürüyebildiğim için Fizik Tedavi Doktoru SACETTİN ÖZIŞIK Ve ekibi, Fizyoterapist GÜLÇİN ÇAKAR Ve hemşireleri GÜLÇİN YÜCEL, BURCU ÇALGIN, NESLİHAN YALÇIN’a En içten duygularımla teşekkür ederim

YELiZ BiLGEN

AB Bilgi Yarışması’nda 1. Mersin Fen Lisesi Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Mersin Ticaret ve Sanayi Odası AB Yerel Bilgi Bürosu işbirliği ile yapılan AB Bilgi Yarışması'nda birinciliği Mersin Fen Lisesi aldı. Suphi Öner Öğretmenevi'nde yapılan finali, Mersin İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Gül, MTSO Başkan Yardımcısı Faik Burakgazi, okul müdürleri, öğretmenler ve öğrenciler katıldı. Akdeniz, Toroslar, Yenişehir bölgelerinden 43 okulun katıldığı

yarışmada 3 okul finale kalmıştı. Yarışmada konuşan, İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Gül; “Türkiye, Avrupa Birliği'ne üyelik yolunda ilerlerken en önemli konulardan birinin de doğru bilgilenmedir” dedi. Konuşmaların ardından yapılan final yarışmalarında Mersin Fen Lisesi 11 puanla birinci, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Anadolu Lisesi ikinci, Sağlık Meslek Lisesi ise üçüncü oldu.


YENIHAFTA MERSİN

YARIŞLARI

Kısa... Kısa...

TSKGV MERSİN II. BİSİKLET YARIŞLARI BARIŞ MEYDANINDA YAPILDI

23 Nisan coşkusunu bisiklet yarışıyla kutladık ürk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Mersin Fahri Yardım Kurulu, düzenlediği tanıtım faaliyetleri ile Mersin'de ses getirmeye devam ediyor. Birincisi 2007 yılında düzenlenen TSK Güçlendirme Vakfı Mersin Bisiklet Yarışları gördüğü ilgi nedeniyle bu yıl valilik tarafından resmi olarak Kültür Turizm Haftası etkinliklerine dahil edildi. TSKGV Bölge Temsilcisi Emekli K. Albay Hikmet Altındağ memnun olduklarını, hem TSKGV'nin hem de Mersin'de bisiklet sporunun yaygınlaştırılmasına hizmet ettiklerini belirtti. TSKGV Mersin Fahri Yardım Kurulu Başkanı Mualla Aşut, Vakfımız sayesinde Mersin artık geleneksel bir bisiklet yarışması kazandı dedi. Adnan Menderes Bulvarı'ın da 6 kategoride gerçek-leştirilen yarışmalarda her yaştan bayan ve erkek sporcunun katılımı yarışmaya renk kattı. Yarışmadan önce Necdet Ülger İlköğretim Okulu 3 - B sınıfı öğrencilerinin öğretmenleri ve vakıf ü yes i K a d ri ye Ş en eş l i ğ i n d e oynadıkları halk oyunları halkın ilgisini çekti. TSKGV Mersin Fahri Yardım Kurulu Başkanı Mualla Aşut, yarışma sponsorlarımızdan Liparis İnşatları Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Nuh Güngöryüksel'e yaklaşık 150 katılımcıya ücretsiz profesyonel bisikletçi kaskı, tişörtler, ikinci ve üçüncülere eşofman ve spor çantalarından; yarışmanın diğer

T

Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Mersin Bölge Temsilcisi Emekli K. Albay Hikmet ALTINDAĞ 6 kategoriden oluşan çekişmeli yarışların sonunda ilk 3’e girenlere madalyalarını ve hediyelerini verdi.

Yarışmaların ana sponsoru Liparis İnşaatlarının Yönetim Kurulu Başkanı Nuh Güngöryüksel yarışmacıların tamamına hediye ettiği profeyonel bisiklet kaskları ile bisikler sporunun Mersin’de daha da yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktan dolayı mutlu olduklarını ve her zaman TSKGV gibi millete hizmet eden bir vakfın yanında olacaklarını söyledi.

MUALLA AŞUT: Birincisi 2007 yılında düzenlenen TSK Güçlendirme Vakfı Mersin Bisiklet Yarışları gördüğü ilgi nedeniyle bu yıl valilik tarafından resmi olarak Kültür Turizm Haftası programına alındı...

sponsoru Saatçıoğulları Mağazası sahibi Sayın Ercan Yazdıçutan'a güneş gözlükleri ve tişörtler için sağladıkları katkılardan dolayı teşekkür etti ve plaket verdi. Özellikle katılımcılar ve yarışları seyreden vatandaşlar Mersin gibi bisiklet sporuna uygun bir şehirde, hala yollarında ayrı bir bisiklet yolunun olmamasını eleştirdiler. Vatandaşlar, bu konuda belediyenin daha duyarlı olmasını istediler. Avrupa'nın bir çok ülkesinde insanların işe bile bisiklet ile gidip gelirken, hem mevsim gereği hem coğrafi özellikler gereği bisiklet için mükemmel bir yer olan Mersin'de bisikletin bir yaşam tarzı haline gelmesini beklediklerini söyledi.

TSKGV Fuar organizasyonlarında Mersinlilerle buluştu

H

Yarışmanın sponsorlarından Saatçıoğulları Mağazaları sahibi Ercan Yazdıçutan adına eşi Hatice Yazdıçutan birincilere güneş gözlüğü hediye etti. TSKGV Mersin FYK Başkanı Mualla AŞUT, Saatçıoğulları Mağazalarına teşekkür ederek Vakfın plaketini sundu.

MUALLA AŞUT

er fırsatı TSKGV'nin tanıtımı için fırsat gören TSKGV Mersin Fahri Yardım Kurulu, Gıda Fuarında da Mersinlilerle buluştu. TSKGV Mersin FYK Başkanı Mualla Aşut “MTSO'nun önderliğinde düzenlenen Fuarların binlerce kişi tarafından ziyaret edilmesi, aynı zamanda farklı şehir hatta ülkelerden birçok misafirin şehrimize gelmesi Vakfımızı daha büyük kitlelere tanıtabilme imkanı sağlamıştır. Bu anlamda düzenlenen her fuarda Vakfımıza ücretsiz stant sağlayan aynı zamanda Vakfımızın üyelerinden olan MTSO Başkanı Sayın Kadri Şaman'a ve değerli yönetim kurulu üyelerine Vakfımız adına teşekkürle-

rimizi sunarım. “dedi. Mualla Aşut konuşmasında “Ulusal Savunma Sanayinin öncülüğünü yapan TSKGV bilişime verdiği önemle

tamamen Türk Mühendisliği ve Ar Ge'nin sonucu sadece TSK'nın değil birçok yabancı ülkenin ordusuna teknoloji satar hale gelmiştir.” dedi. TSKGV'nin Gıda Fuarında bulunan standını ziyaret eden MTSO Başkanı Sayın K adri Şaman, Başkan Yardımcısı Şerafettin Aşut ve yönetim kur ulu üyesi Murat Karteper T S KG V ' y e o l a n desteklerinin her zaman devam edeceğini söylediler. Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı tanıtım standında Vakıf iştirakleri ve yaptıkları ile ilgili poster, doküman ve broşürler yer aldı. Özellikle “Gazi Kovan” adlı poster şekline getirilen hikaye halkın ilgisini çekti. Kurtuluş Savaşının yoklukla geçen o sıkıntılı

günlerinde top mermisi yokluğundan dolayı İmalatı Harbiye Fabrikaların da defalarca doldurulup farklı cephelerde, farklı askerler tarafından kullanılmak zorunda kalan top mermisinin hikayesi çoğu ziyaretçinin gözlerini yaşarttı. Top mermisini kullanan her askerin adının merminin üzerine kazınması ve daha sonra Şehit düşmelerinin hikayesi ziyaretçileri derinden etkiledi. Mualla Aşut; bu top mermisinin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından ait olduğu yere yani Makine Kimya Endüstrisi'ne h e d i y e e d i l d i ğ i n i ve o r a d a sergilendiğini söyledi. “Gazi Kovan” belki de nereden nereye geldiğimizin kısa ve öz hikayesidir .


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.