Mersin Yenihafta sayi-3

Page 1

TSKGV Mersin Fahri Yardım Kurulu 1 yaşında

Sayfa 8’DE

Savunma Sanayi ve İnovasyon

Mersin FYK Başkanı Mualla Aşut: “El birliği ile güç birliğine”

ERCAN AKIN

YENIHAFTA YIL: 1

SAYI: 3

05 MART 2008

FİYATI: 1 YTL

yenihafta33@gmail.com

Numan Olcar: “Balık çiftliklerinin bölgeye gelmesi Mersin'in son şansını yok etmektir” Tarsus, insanlığın 7000 yıllık tarihi Sayfa 5’TE

En büyük avantajımız, dünyaca ünlü turizm merkezimiz Muğla'da görev yapmış olan Sayın Valimiz Hüseyin Aksoy. Onun gayretleri ve kişisel çabasıyla başlattığımız turizm hamlesi ilerliyor, güzel sonuçlar alınıyorken bu kararın tartışılması bile turizm sektörü adına utanç vericidir.O zaman sonuç, eğer gerçekten bahsettiğiniz kadar önemli bir konuysa, neden turizmle bu

sektörü karşı karşıya getiriyorsunuz. Üniversitelerimiz, bilim adamlarımız, sektörün duayenleri var. Neden onlara sormuyorsunuz? Araştırılırsa mutlaka bir çözüm bulunacaktır. Ama çözüm, çözümsüzlük veya bulunduğu yerden başka yere taşınarak bulunuyorsa bu korktuğu şeyden saklanmak için başını kuma gömen devekuşu kadar komik olmak demektir.

Sayfa 9’DA

Uluslararası İstanbul Bienali Kültür Hareketi etkinliklerinde, Mersinli gazetecilerin fotoğraf sergisi açıldı. Uluslararası İstanbul Bienali'nin Kültür Hareket kapsamında farklı şehirlerde gerçekleştireceği etkinlikte Marinavista Mersinli gazetecilerin eserlerinden oluşan fotoğraf sergisi Marinavista’da sergileniyor.

Durmaz Plaza Turgut Reis Mah. İstiklal Caddesi 4132 Sok. Kat:1 No: 13

TEL: 237 96 43 www.norokey.com

MERSiN’i BERTARAF ETME TESiSLERi

MERSiN Çevre Katliamıyla Karşı Karşıya SAYFA 12’DE Şerafettin Aşut: “İnovasyonla Mersin AB'nin Lizbon Stratejisi'nin önünde”

Sayfa 3’TE

Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Avrupa Birliği'nin başlattığı programda Mersin'in inovasyon çalışmalarıyla Lizbon stratejilerinde belirtilen hedeflerin önünde olduğunu, artık standartları uygulayan değil, standartları belirleyen bir kent olduklarını söyledi.

Mersin Limanı'nın işletme hızı üç kat arttı

Sayfa 7’DE

Kişisel Gelişim, Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi

Bir kentin veya bir bölgenin gerilemesi sadece sosyo ekonomik anlamda olmuyor. Aynı zamanda diğer bölgelerin bakış açısında da bir gerileme söz konusu. Mersin belki de buna bir örnek. Bir zamanlar cennet diye adlandırılan şehrin, 1980’ler ve 90’lar boyunca yaşadığı gerileme, ihmal edilmişliği, çevrenin hiçe sayılarak kentin çöplük haline gelmesine sebep olacak...

İstanbul Bienali Kültür Hareketi’nin ilk durağı Mersin

Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. (MIP) Genel Müdür Yardımcısı Kürşad Tezkan özelleştirmenin üzerinden geçen 7 ayda işletme hızlarının üç kat arttığını belirtti. Kürşad Tezkan yaptığı açıklamada; "İşlem hacminde 2006 yılına göre yüzde 30'luk bir artış gerçekleşmesi, ilk defa İzmir Limanı'nın elleçleme miktarının geçilmesi ve önceki yıllara göre bekleme sürelerinde ciddi bir düşüş sağlayarak, Avrupa standartlarını geçtik" dedi.

Sayfa 8’DE

Sayfa 10’DA

TERSANE ALANI OLARAK BELİRLENEN BÖLGE

Tersane deltaya BU EVLER KİMİN? 500 metre uzaklıktaysa binlerce konutun deltanın içinde ne işi var? Sayfa 7’DE

Josef Atat: “Mersin Ris Projesi ile lojistik üs olmak için harekete geçti” Sayfa 7’DE

TÜRK DENİZCİLİĞİ NEREYE GİDİYOR? HABERİ SAYFA 6’DA


Yeni Hafta

2 Personelin beden ve ruh sağlığı açısından en iyi performansı gösterebilmesi ve iş yaşamında karşılaşılan güçlüklerin çözümlenebilmesi için, rütbeli personele “Yönetici Danışmanlığı” rolüyle büyük görevler düşmektedir.

Mersin Emniyet Müdürü Süleyman Ekizer' in öncülüğünde “Yönetici Danışmanlığı Rehberi” adı altında oluşturulan kitapçık yayınlanmış ve ilgili kurumlara dağıtımı yapılmıştır.

Mersin Emniyet Müdürü Süleyman Ekizer' in öncülüğünde “Yönetici Danışmanlığı Rehberi”

R

e h b e r l i k ve p s i ko l o j i k d a n ı ş m a hizmetlerini ortaya çıkaran koşulların başında, teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan endüstrileşme ve kentleşme olgusu gelmektedir. İnsanların duygusal dünyasının daha iyi anlaşılabilmesi ve geliştirilebilmesi, bireylerin bir bütün olarak gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Bireyde davranış değişikliği olabilmesi için, öncelikle bireyin davranışının gerisindeki duyguyu fark edip yaşaması gerekir. Eğer kişi tam olarak fonksiyonda bulunacaksa önce kendini bütün yönleri ile algılayabilmesi gerekmektedir. Bu anlayış ile Mersin Emniyet Müdürü Sayın Süleyman Ekizer' in emirleri doğrultusunda, Eğitim Şube Müdürlüğü, Rehberlik ve Danışma Büro Amirliğince; uzman danışman baş komiser Bülent Tansel ve psikolog Hülya Zafer öncülüğünde, il teşkilatında görevli emniyet müdür yardımcılarının dışında tüm birim amirleri, rütbeli personele ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğün de görevli memurlara Şubat 2008’de, 6 gün boyunca seminer verilmiştir. Seminer, emniyet teşkilatında görevli personelin, sorunlarının ve taleplerinin sağlıklı tespit edilebilmesini, çalışma ortamının bireyin psikolojik ve sosyal yönü üzerindeki etkilerinin araştırılmasını, mesleki ve sosyal hayata uyumun arttırılmasını ve bunların sağlanması amacıyla, bireysel veya grup olarak yapılan rehberlik ve danışma hizmetlerini kapsamaktadır. Bu kapsamda, personelin beden ve ruh sağlığı açısından en iyi performansı gösterebilmesi ve iş yaşamında karşılaşılan güçlüklerin çözümlenebilmesi için, rütbeli personele “Yönetici Danışmanlığı” rolüyle büyük

görevler düşmektedir. Yönetici danışmanlığı; personele bireysel sorunlarla başa çıkmada problem çözme yollarını öğretmek, hatalı tutum ve davranışların farkına varabilmelerini sağlamak, personelin ilgi alanlarını tespit ederek, görev motivasyonunu en üst seviyeye çıkarabilmek amacıyla sıralı amirleri tarafından uygulanan yardım işlemidir. Mersin Emniyet Müdürü Sayın Süleyman Ekizer' in öncülüğünde “Yönetici Danışmanlığı Rehberi” adı altında oluşturulan kitapçık yayınlanmış ve bu kitapçıklar seminer kapsamında ki tüm katılımcılara, 80 il emniyet

müdürlüklerine, emniyet genel müdürlüğü bünyesinde ki tüm eğitim kurumlarına (Polis Akademisi, Polis koleji, Polis Meslek Yüksekokulları, Polis eğitim Merkezleri), Mersin il ve ilçe teşkilatına dağıtımı yapılmıştır. Ayrıca, emniyet teşkilatın da görevli personelin psikolojik danışma ve psikolojik danışma merkezine yönelik tutumlarını incelemeyi amaçlayan “Psikolojik Danışma ve Psikolojik Danışma Merkezine Yönelik Tutumlarını İnceleyen Tutum Ölçeği” adlı bilimsel çalışma uygulamasına başlanmış olup, elde edilen veriler SPSS paket programında değerlendirilecektir.

İlköğretim öğrencilerinden “Yaşanabilir bir dünya için çocuklarımız uyarıyor” paneli

Vali Aksoy'dan Tema Vakfı Gönüllüsü öğrencilere destek İlköğretim öğrencileri ile Mersin Günümüz insanı için artık bunlar Tema Vakfı İl Temsilciliği'nin yeterli değil. Hedef; toplumsal ortaklaşa düzenlediği “Yaşanabilir Bir yaşamın, diğer tüm canlıların yaşamı ile Dünya İçin Çocuklarımız Uyarıyor” birlikte sürdür ülebilir olmasını Panelinde konuşan Vali Hüseyin sağlamak, insan sağlığını korumak ve Aksoy; “Bu toplantıyı daha anlamlı gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya hale getiren geleceğimizin teminatı bırakmak olmalıdır. Bunun yolu ise olan çocuklarımızın bu konuda ekolojik sistemi koruyacak yaşam göstermiş olduğu duyarlılık ve çevre felsefesini uygulamak ve yaygınlaşkonusunda bizleri uyaracak çalışmalar tırmak ile olur. Ülkemizde de bu içersinde yer almış olmasıdır. Dünya yaklaşım zaman ilerledikçe daha geniş gelişiyor, dünya kalkınıyor. Ama bu kitleler tarafından benimsenmektedir. kalkınma süreci içersinde doğa tahrip Günümüzde yeryüzü ile evrenin edilmekte. Sürdürebilir bir kalkınma evrimine özgü sorunlar, izlenen sanayi anlayışı henüz tam anlamı ile Vali Hüseyin Aksoy; “Dünya gelişiyor, dünya ve çevre politikaları, savaşlar ve enerji gerçekleşebilmiş değil. Teknoloji kaynaklarının yanlış kullanımı sonucu kalkınıyor. Ama bu kalkınma süreci içersinde doğa canlı geliştikçe, sanayi geliştikçe, yeni-yeni ve cansız doğa büyük bir bozulma tahrip edilmekte. Sürdürebilir bir kalkınma anlayışı sürecini yaşamaktadır” dedi. kentler oluştukça doğa ile ilgili tahribatlar geliyor. Her kuşak hangi henüz tam anlamı ile gerçekleşebilmiş değil. Teknoloji Tema Vakfı Mersin Temsilcisi Şükrü dönemde yaşıyor ise onun önemli Altınova yaptığı konuşmada: “Bugün geliştikçe, sanayi geliştikçe, yeni-yeni kentler TEMA Vakfı tarihinde bir ilki sorumlulukları var. Bizim kuşak şu an oluştukça doğa ile ilgili tahribatlar geliyor. Bizden gerçekleştirmekteyiz. yaşayan ve yönetici olan kuşak. Bizden sonra sizler geleceksiniz. Nasıl sonra sizler geleceksiniz. Nasıl bir doğa aldıysak 8-9 yaşlarındaki ilköğretim okullarına bir doğa aldıysak bizden sonraki nesile devam eden çocuklarımız çevre bizden sonraki nesile de onu öyle devir etme konularını ve dünyanın gidişatını de onu öyle devir etme sorumlusorumluluğumuz var. luğumuz var. Bu sorumluluğumuzu sorgulayacak ve tartışacaklar. ne kadar yerine getirebiliyoruz bunu Geleceğimizin teminatı olan sürekliliği gelecek nesillere bırakacağımız tartışmak ve bizden sonraki kuşaklara çocuklarımıza inanıp güvendiğimiz dünyanın nasıl olacağına bağlıdır. bunu anlatmak mecburiyetindeyiz. Bu boyutu zaman karşılarına çıkacak problemlerin çözüm Omuzlarımızdaki en kutsal yük onlara tertemiz ile özellikle çocuklarımızın bu bilince yollarını nasıl bulacaklarına tanık olacağız” yarınlar bırakmak olacaktır. Yaşam koşullarının kavuşmaları ve bu bilincin çocuk yaşta elde dedi. devam ettiği her yerde yaşam vardır. Koşullar edilmesi bakımından bugünkü organizasyon yok olduğunda yaşamın kendisi de yok oldukça önemli. Tema Vakfı or man Panele; Mersin Valisi Sn. Hüseyin Aksoy, İl olacaktır. Doğal ormanlarımızın zenginliği, konusunda, çevre konusunda duyarlı bir Jandarma Alay Komutanı Albay Cahit Hüsrev hala kirlenmemiş ya da kurtarılabilir kuruluşumuz. Pek çok etkinliği var. Bu etkinlik Şen, İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Gül, Milli denizlerimiz en büyük hazinemizdir. Sağlıklı ile Milli Eğitim Müdürlüğümüz ile birlikte böyle Eğitim Şube Müdürü Mustafa Anteplioğlu yaşam, temiz ve yaşanabilir bir dünya bugün bir çalışmayı ortaya koyuyorlar” dedi. Tema Vakfı Mersin Temsilcisi Şükrü Altınova, yalnızca solunan hava ve içilen suyun temiz İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Gül yaptığı Tema Vakfı Üyeleri, çok sayıda öğretmen ve olması ile tanımlanmıyor. konuşmada şunları söyledi: “Yaşamın öğrenci katıldı.

05 Mart 2008 TOROSLAR BELEDİYE BAŞKANI HAMİT TUNA

Hamit Tuna: “Sorunları çözmek için çalışıyoruz” Toroslar Belediyesi ile Mersin Görme Engelliler Derneği işbirliğinde başlatılan Görme Engellilerin Topluma Entegrasyonu Projesi'nin eğitim binası açıldı. Osmaniye Mahallesi Av. Ahmet Boz Caddesi üzerinde yapılan binanın hizmete açılış törenine Mersin Vali Yardımcısı Mustafa Ergün, Sosyal Hizmetler İl Müdürü Azmi Gülşen, Türkiye Görme Engelliler Derneği Mersin Şube Başkanı Fikret Özkaya, AB Genel Sekreterliği Temsilcileri, Toroslar Belediye Meclis Üyeleri, Mahalle Muhtarları ve vatandaşlar katıldı.

Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan 933 geçici işçi kadroya alındı Mersin Büyükşehir Belediyesi bünyesinde görev yapan 933 geçici işçi yapılan düzenlemeyle sürekli işçi kadrosuna alındı. Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, geçici işçi çalıştırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki kanun hükümleri uyarınca, 933 işçinin kadroya dahil edildiğini belirterek, yine aynı kanun kapsamında 23 personelinde sözleşmeli personel statüsüne geçirildiğini söyledi.

Suat Öner: “Mersin’e yeni bir hastane şart” Mersin Devlet Hastanesi Başhekimi Suat Özer Öner, hastanelerinin fiziki olarak ihtiyaçlara cevap veremez hale geldiğini belirterek Mersin'e yeni bir hastanenin yapılmasının şart olduğunu vurguladı. Yoğun nüfus nedeniyle mevcut hastanelerin artık kapasitelerini aştığını ve sağlık hizmetlerinde yetersiz kaldığını kaydeden Öner, buna rağmen en iyi hizmeti sunmaya çalıştıklarını kaydetti.

05 Mart 2008 Sayı: 3


05 Mart 2008

Yeni Hafta

ÇAMLIBEL

3

Ris-Mersin Projesi kapsamında kurulan Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar, kentlerde değişimin kaçınılmaz olduğunu, Çamlıbel gibi tarihi dokusuyla kentin aynası olan semtlerin bu değişime geçmişini unutmadan ayak uydurması gerektiğini söyledi.

Eski günlerini arıyor

R

is-Mersin Projesi kapsamında kurulan Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar, kentlerde değişimin kaçınılmaz olduğunu, Çamlıbel gibi tarihi dokusuyla kentin aynası olan semtlerin bu değişime geçmişini unutmadan ayak uydurması gerektiğini söyledi. Numan Olcar; “Çamlıbel'in tarihine baktığımızda her zaman kentin simgesi olduğunu görürüz. Fakat son yıllarda plansız yapılaşmayla başlayan süreçte, semt bu özelliğini kaybetti. Değişim o kadar hızlı oldu ki yaşı 40-50 olanlar 20-25 yıl öncesinden eski günler diye bahsedebiliyor. Oysa bugünün kendi içine kapanmış semti bir zamanların gıptayla bakılan Akdeniz kimliğini gururla üstünde taşımasını bilmişti. Turizm Platformu olarak biz de Çamlıbel'i eski günlerine kavuşturmak için proje üretmeye başladık” diye konuştu. Numan Olcar, Ris-Mersin Turizm Platformu olarak, tüm kurumların desteklediği projelerle kentte değişimin olumlu rüzgarlarının estiğini belirterek, “Zaten inovasyonun amacı kentte yaşayanları

sadece maddi düzeyde değil aynı zamanda sosyal ve kültürel zenginliğe ulaşmalarını sağlamak. Bu zenginliğin sürdürülebilir olması da ikinci şart. Turizm Platformu olarak, ürettiğimiz projelerle bu duruma dikkat ediyoruz. Çamlıbel bu açıdan bizim için çok önemli. Bir zamanlar, tramvayın işlediği, insanların sosyal ilişkilerini kuvvetlendirmek için önemli bir kültür adacığı olarak benimsediği bölge yeniden ayağa kalkmak için çaba harcıyor” dedi. Ris Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar, Çamlıbel'de bulunan tarihi ve kültürel eserlerin artık değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek, güzelleştirmek yalnızca dış cepheyi boyamakla olmuyor, öncelikle bilincin oluşturulması, kültürel zenginliklerin korunması gerekiyor” dedi. Çamlıbel'de yapılacak düzenlemelerin başarıya ulaşması halinde kent tarihinin korunması yolunda önemli bir adım atılacağını belirten Numan Olcar, “Çamlıbel bugün barındırdığı değerlerle, Akdeniz'de aynı enlem kuşağında bulunan turizm merkezlerinden çok farklı değil. Sadece

yaşadığı olumsuzluklar yüzünden içine kapanmış ve kaderine terk edilmiş. Ris Turizm Platformu olarak yaptığımız, Çamlıbel'i eski güzel günlerine götürecek bir yol haritası çizmek. Çünkü kentler yol haritalarını çizmezlerse, zaman kaybeder, para kaybeder ve en önemlisi kimliğini kaybeder. Çamlıbel artık bu bilinçle hareket ediyor. Her kesimden, her yaş grubundan insan bir araya gelip kamu, yerel ve özel sektör birlikteliğini sağlıyoruz. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Çamlıbel'i Çamlıbel yapan bilinç hala yaşıyor. Bu bizim için sevindirici bir gelişme. Semtte bulunan mağazalar, esnaflar, ikamet edenlerin ilgisi başarının altın anahtarı” diye konuştu. Yapılacak projeler arasında aydınlatma probleminin giderilmesi, semtin denizle yeniden barışması için yapılacak düzenle-melerin yanında başka sürprizlerinde olduğunu kaydeden Numan Olcar; “Üzerinde çalıştığımız projeler sadece çevre düzenlemeleri değil. Bunların dışında konserler, tiyatro gösterileri gibi kent kültürünü arttırmak için yapılması düşünülen etkinliklerde var” dedi.

Numan Olcar; “Üzerinde çalıştığımız projeler sadece çevre düzenlemeleri değil. Bunların dışında konserler, tiyatro gösterileri gibi kent kültürünü arttırmak için yapılması düşünülen etkinliklerde var” dedi.

Ris-Mersin Turizm Platformu Başkanı Numan OLCAR

İstanbul Bienali Kültür Hareketi’nin ilk durağı Mersin U luslararası İstanbul Bienali Kültür Hareketi etkinliklerinde, Mersinli gazetecilerin fotoğraf sergisi açıldı. Uluslararası İstanbul Bienali'nin Kültür Hareketi kapsamında farklı şehirlerde gerçekleştireceği etkinlikte Marinavista Mersinli gazetecilerin eserlerinden oluşan fotoğraf sergisi Marinavista Alışveriş Merkezi Sanat Galerisi'nde açıldı. S e rg i a ç ı l ı ş ı n a C H P M e r s i n Milletvekili İsa Gök, Toroslar Belediye Başkanı Hamit Tuna, CHP Mersin Merkez İlçe Başkanı Hidayet Güneş, MHP Mersin Merkez İlçe Başkanı Murat Aksoy ve Yönetim Kurulu

üyeleri, AKP Kurucu İl Başkanı Ali Kılıç, AKP İl Başkan Yardımcısı Nuri Tuna, Yerel Gündem 21 Mersin Kent Konseyi Genel Sekreteri Nuri Özdemir, Sivaslılar Derneği Başkanı Rıza İbicek, MGC Yönetim Kurulu, Marinavista yöneticileri katıldı. Gazetecilerin karelerinden oluşan 30 fotoğrafın yer

a l d ı ğ ı s e rg i , 1 5 g ü n b o y u n c a gezilebilecek.MarinaVista Genel Müdürü Ayhan Kaplan, yaptığı açıklamada, önemli bir etkinlik olan Uluslararası İstanbul Bienali kapsamında Mersin'i tanıtmayı amaçladıklarını söyledi.. Bienalin ilk defa gerçekleştirdiği Anadolu ayağının ilk durağının Mersin olduğunu ifade eden Kaplan, “Etkinlikle mesaj vermeyi de amaçlıyoruz. Bu nedenle, Mersin Gazeteciler Cemiyeti'nin de desteği ile toplumla her an iç içe olan gazetecilerin fotoğraflarının yer aldığı bir sergi açtık. Ayrıca, bu tür sergileri geleneksel hale getirmeyi de hedefliyoruz'' dedi.


4

Kültür-Sanat ilkeler Kandırmacası

Yeni Hafta

05 Mart 2008

Sinemalarda Recep İvedik fırtınası

iLKE 2

Şahan Gökbakar'ın canlandırdığı, ‘Recep İvedik' karakterinin sinema filmi vizyona girdi. Film 230 salonda ilk üç günde GORA'nın rekorunu kırarak 791.536 kişi tarafından izlendi. Togan

Gökbakar'ın yönetmenliğini üstlendiği film, ilk üç günde 1.099.219 kişinin izlediği Kurtlar Vadisi Irak filminin ardından tüm zamanların en iyi açılış rakamını yakalayarak ikinciliğe oturdu.

DİL PAZARI - Ulaş KAYAPINAR

Da r k City

İdeal İngilizce öğretmeni birinci dili İngilizce olan kişidir

R

obert Philipson'un 1992 tarihli Linguistic Imperialism (Dil Emperyalizmi) kitabında ele aldığı ikinci kandırmacada; ideal İngilizce öğretmeninin, birinci dili İngilizce olan, diğer bir deyişle, bir İngiliz ya da Amerikalının olabileceği savunulur. Bu ilkeye göre, İngiliz ya da Amerikalı olan öğretmen, İngilizce öğrenenler için hedefin ta kendisidir. Bunun nedeni ise uygun dili göstermede, dilin kültürel çağrışımlarını değerlendirmede ve dil örneklemelerinin kabul edilebilirliğinin yargıcısı olmadaki kolaylıktır. Bilinmesi gereken şey ise her birinci dil konuşuru öğretmen değildir. Öğretmen doğurtulmaz, yetiştirilir. Unesco 55 yıl önceki bir raporunda “bir öğretmen sadece anadili olduğundan dolayı bir dili öğretmeye yetecek kadar nitelikli değildir,” şeklinde uyarmaktadır. Dil öğretiminde görev alan İngiliz/Amerikan eğitim sistemlerinin ürünlerinin birçoğunun kendi dilleri hakkında bilmedikleri çok şey vardır. Yıllarca ülkemizde, çeşitli okullarda dil öğretimi eğitimi almamış sayısız sözde İngilizce öğretmeninin çalıştığına şahit olduk. Bu duruma şimdilerde bile rastlama olasılığı oldukça yüksek. British Council'da bile öğretmen olmadıkları halde, din eğitimi aldıkları halde, üniversitelerde ve özel okullarda dil öğretimine ilişkin konferanslarda konuşan, kitaplarını tanıtan Amerikalı ya da İngiliz çalışanlar bulunmaktadır. Bu kişilerin göz kamaştırıcılığını, el üstünde tutulma nedenlerini, memleketimizin bilim yuvalarında konuşturulmalarını ve çalıştırılmalarını sorgulamak gerekir. Diğer yandan, Avrupalı yabancı dil öğretimi geleneğinde ideal öğretmen, yabancı dil öğretiminde birinci dil konuşuruna yakın yeterliğe sahiptir ve öğrenenlerle aynı dilsel ve kültürel tabandan gelmektedir. Doğru olan İngiliz ya da Amerikalılar'ın kendi vatandaşlarına iş olanağı sağlamak ve propagandalarını yapmak için uydurdukları o ilkedekiler değil, Avrupalıların çok önceden kavradığı gibi İngilizce'yi yabancı dil olarak öğrenme sürecinden geçmiş, öğrencilerin gereksinimlerini kavramış, birinci dil konuşuruna yakın yeterliğe sahip memleket insanının bu işi yapmasıdır. Bu durumda, ülkemizde bu işi yapması gereken kişileri tartışmak yersiz olur. Söz konusu ilke, tek dillilik ilkesini destekleyen tek dilli öğretmenlerin dünya çapında pazarlanmasına olanak sağlamak ve dünya çapındaki İngilizce öğretmenleri kadrosu fikrini yasal duruma sokmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Bunun dışında, bir İngilizce öğretmeninin nitelikleri düşünüldüğünde hem bilimsellikten uzak hem de gülünç olmaktadır. Üçüncü kandırmacada görüşmek üzere…

- Fevzi ERYILMAZ -

(Karanlık Şehir)

Alex Proyas'ın kült filmi Dark City (Karanlık Şehir) John Murdoch’un (Rufus Sewel) bir otel odasının k ü v e t i n d e u y a n m a s ı y l a b a ş l a r. Murdoch, kim olduğunu ve neden orada oldugunu hatırlamamaktadır. Ayrıca bulunduğu odada bir de ceset vardır. Telefon çalar ve açtığında Doktor Schreber (Kiefer Sutherland) ona kaçmasını söyler. İzleyicinin merak duygusunu kamçılayarak başlayan filmde, Murdoch yer altında yaşayan Yabancıların dünyayı ele geçirdiklerinin farkına varır. Bu konuda yabancılara Doktor Schreber de yardım etmektedir. Ya b a n c ı l a r z a m a n ı d u r d u r a r a k yeryüzündeki insanların hafızlarını değiştirmekte ve insanların bir şey hatırlamamalarını sağlamaktadır. Yabancılar aslında soyları tükenmekte olan uzaylılardır ve insanoğlunu incelemektedir. Bu amaçla anılarını, kimliklerini değiştirerek, tepkilerini ölçerler. Değiştirdikleri bir başka şey ise dünyanın hep geceyi yaşamasıdır. İngilizceyi mükemmel konuşan yabancılar, insanoğlunun kimliğini, karakterini, kişisel tarihini değiştirerek tepkilerini ölçerler. Ve tıpkı İngilizler gibi solukbenizlidirler, geniş kenarlı fötr şapkalarıyla ortada gezinirler. Filmdeki bir başka benzeşmede yabancıların yine İngilizler gibi sömürgeleştirdikleri veya uzaylıların inceledikleri toplumlarda insanların karakterlerini anlamaya çalıştıklarını öne sürerek, kendi kültürlerini empoze etmeye çalışmalarıdır. Bu durumun ulusların belleğinden yarattığı kültürel karmaşa, sömürgelerde yaşayan veya incelenmek istenen toplumların bireylerinde yaşanan değişimlerdir. Bireyler etkilendikleri kültürlerin etkisi altına girmekte, kendilerini var eden değerleri unutmaktadır. Tıpkı filmde olduğu gibi sonsuz geceyi yaşamaktadırlar.

Fotoğraf: Bir anlatım dili İ nsan yaşamını ve çevresini yaratıcı bir bakış açısı ile ifade edebilmenin, dünya kültürlerini ve coğrafyalarını görsel bir biçimde tespit etmenin, genel yaşamın renklerle anlatılmasının, çevremizde olup bitenleri kendi frekanslarımızı tutacak biçimde anlata bilmenin yoludur. Toplumsallaşmaya katkı, bu estetik yaklaşımın gelişmesi. Kültürel birikim ve geleneksel yaşam tarzı, kaygıları ve sevinçleri ifade edebilme yöntemidir. Fotoğraflar tarafsız değil tam

tersine taraflı bir şekilde dünya görüşümüzü anlatılması tercihlerinizi sanatsal duruşunuzla ve fiziksel karakterinizle anlata bilirsiniz. Fotoğrafta benimsediğiniz tarz aynı zamanda sizin modanız olacaktır. Teknoloji çekişmelere zaman zaman yenilseniz de. Hayal dünyanız ve alt yapınız, fotoğrafik elamanları yan yana dizip kolayca dijitalleşe bilirsiniz. Önemsizler gözden düşer ciddi olanlar yoluna devam eder. Her fotoğraf bir

belgedir, bu belge biraz da olsa salt estetik kaygısı ile üretilirse hızla gelişmekte olan çağa sessizce çığlık atan ender sanat dallarından biri olarak yaşar ve kalır. Fotoğraf sizi insani zenginleşmenin doruğuna çıkartır, makinanız ister analoğ ister dijital olsun elinizden bırakamayın. Çevrenizde ve Anadolu'da doyulmaz manzaralar içinizi ferahlatan fotoğraflar sizi mutlu edecektir. Ülkenize ve çevrenize armağan edebileceğiniz hoş bir seda ise hep kalacaktır…

Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü; Rejisörlüğünü Kenan KORBEK'in yaptığı G.Puccuni'nin tek perdelik "Gianni Schicchi" operasına hazırlanıyor.


1Aralık 05 Mart2007 2008

Yeni Hafta

15 5

7000 YILLIK TARİH GÖZLER ÖNÜNE SERİLİYOR

TARSUS, iNSANLIĞIN HiKAYESiNi ANLATIR St. Paul’ü dünyaya tanıtmak için web sitesi yayında

Bir kent düşünün ki dinlerdeki her önemli kişi buraya uğramış olsun. Tarih boyunca, kralların, kraliçelerin, sultanların yolu buraya düşmüş olsun. Tarsus şimdi tarihi zenginliğiyle Anadolu’nun 7000 yıllık hikayesini anlatıyor

2

008 yılı Papa 16. Benedicth tarafından Saint Paul yılı ilan edilmesinden sonra Tarsus Belediyesi tanıtımı için çalışmalarını sürdürüyor. Saint Paul'un Tarsus'ta doğduğunu ve hayatının önemli bir bölümünü burada geçirdiğini belirten Belediye başkanı Burhanettin Kocamaz, bu kapsamda Saint Paul'u ziyarete gelecek yerli ve yabancı misafirlere hem Saint Paul hem de Tarsus'u hakkında bilgilendirilmesi amacıyla www.saintpaul.gen.tr adlı web sitesi hazırladıklarını söyledi. Belediye olarak kentin tanıtımı için üzerilerine düşen görevi tek tek yerine getirdiklerini ifade eden Başkan Kocamaz, “2008 yılı bildiğiniz gibi Vatikan tarafından Saint Paul yılı olarak ilan edilmiştir. Bu konu ile ilgili belediyemiz üzerine düşenleri bir bir yerine getirmeye devam etmektedir. Saint Paul ile ilgili sitemiz hazırlanmış ve yayına başlamıştır. Vatandaşlarımız istediği takdirde internet sayfasında Tarsusla ilgili, Saint Paul adına yapılmış çalışmaları da www.saintpaul.gen.tr sitesinde izleyebilir ve takip edebilirler” dedi. Başkan Kocamaz, sitede İngilizce ve Türkçe olarak yayın yapıldığını Saint Paul hakkında tüm bilgilerin yer aldığını söyledi.

AB-Türkiye İlişkileri bilgi yarışması (MTSO) AB Yerel Bilgi Bürosu, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliği içerisinde Mart ve Nisan ayları döneminde Mersin'deki orta öğretim öğrencilerinin katılımıyla "Avrupa, AB ve AB-Türkiye İlişkileri" konulu "Avrupa Bilgi Yarışması" düzenleyecek

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) AB Yerel Bilgi Bürosu'nun, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliği içerisinde mart ve nisan ayları döneminde Mersin'deki orta öğretim öğrencilerinin katılımıyla "Avrupa, Avrupa Birliği ve Avrupa BirliğiTürkiye İlişkileri" konulu "Avrupa Bilgi Yarışması" düzenleyeceğini bildirildi. MTSO AB Bilgi Bürosu'ndan yapılan açıklamaya göre, Mersin'de yapılan elemeler sonunda finale kalan öğrenciler, mayıs ayında Ankara'da 15 ilin finalistleriyle yarışacak ve galip gelen takım Brüksel ziyareti ile ödüllendirilecek. Ortaöğretim öğrencilerinin Avrupa, Avrupa Birliği ve Türkiye'nin katılım süreci konularında bilgi edinmelerini sağlamak üzere gerçekleştirilecek yarışmaya, okul içerisindeki takımlar arasında yarışma organizasyonunu yapmak ve okul takımının hazırlanmasına rehberlik etmek üzere her aday okuldan bir danışman öğretmen görevlendirilecek. Yarışma öncesinde danışman öğretmenleri AB ve Türkiye ilişkileri konularında bilgilendirmek üzere 6 Mart 2008 tarihinde saat 13.30'da MTSO'da Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Uluslararası İlişkiler Uzmanı Can Baydarol'un konuşmacı olarak katılacağı bilgilendirme semineri yapılacak.

“Hedefimiz, Mersin'in ilk 10'a girmesini sağlamak”

M

ersin İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ahmet Zahteroğulları, düzenlediği basın toplantısında sosyo ekonomik gelişmişlik sıralamasında 17. olan Mersin'in ilk 10 il içinde yer alması için çalıştıklarını söyledi. Genel Sekreter Zahteroğulları, insanların mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılayan, bunları yaparken sürekli kendisini geliştiren, üretene katkı sağlayan, eğitimden sağlığa, kültürden spora tüm sektörlerde öncelik kriterlerine uygun, yenilikçiliğe açık hizmet veren bir idare olduklarını ve bu doğrultuda, Mersin'in sosyal ve ekonomik gelişmesinde lokomotif unsur olmayı misyon edindiklerini vurguladı.

Tarsus, yıllardır Türkiye’nin bir çok ilinden daha büyük bir ilçe ünvanıyla il olmak için çalıştı ve hala çalışıyor. Mersin ve Adana’nın arasına sıkışmış bu küçük dev talihini tersine çevirmek için akılcı projelerle yoluna devam ediyor. Bu çalışmaların belki de en büyüğü ve sonuncusu dünyada bu yıl ilan edilen Saint Paul Yılı’nın Türkiye’de kutlanması. Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, eğitimci kimliğiyle başına geçtiği Tarsus’u dünyaya tanıtmak için kültürler ve dinler arası ayrım gözetmeden çalışıyor. Bu amaçla Ris

Turizm Platformu’yla yaptıkları ortak çalışmalar sonucunda Saint Paul Yılı etkinlikleri açılışı için dünyadan ve Türkiye’den bir çok konuğu davet etmeyi planlıyor. Bu amaçla eski Tarsus Evlerinin butik otel olarak restore edilerek kullanılması yolunda da önemli adımlar atıldı. Tarsus’un önemli projelerinden biri de dünyaya kendini tanıtmak. Bu amaçla dünya turizm fuarlarında Tarsus’u ve değerlerini anlatan ekiplerin belki de en büyük dayanağı Saint Paul evi ve kuyusunun hala görülebilmesi. Öyle ya Danimarka,

Avusturya, Almanya derken zaten varolan ırkçılığın gittikçe yükseldiği Avrupa’ya verilen mesaj açık, dinlerin ve kültürlere saygı gösterilen topraklarıdır Tarsus. Zaman zaman yerel medya da dahi bu bilinci anlamayanlar tarafından olumsuz eleştiriler alsa da Burhanettin Kocamaz bütün bunları yaparken güvendiği en büyük değeri herkesin gözünün önüne koymuştur. Bu yüzden eleştirilerin önemi yoktur. Öyle ya, eğer hoşgörüyü, kardeşliği, barışı farklı değerlendirecek olan olursa, Nusrat orada duruyor.


05 Mart 2008

BU EVLER KİMİN?

Mersin Ris Projesi ile lojistik üs olmak için harekete geçti G

TERSANE ALANI OLARAK BELİRLENEN BÖLGE

Türk Denizciliği nereye gidiyor?

D

ünya ticareti, ürünleri bir yerden bir yere taşıması ile gelişmekte olup, taşımacılıkta % 90' lara varan deniz taşımacılığının da önemini vurgulamaktadır. 2001 krizinden sonra Avrupa' da artan maliyetler, üretimi Çin, Hindistan, Bangladeş gibi Asya ülkelerine yönelmesi ve bu ülkelerin hammadde ihtiyacını deniz yolu ile giderilmesi ve işlenen mamullerin de deniz yolu ile ulaştırılması deniz yolunun önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. O dönemde dünya ticari gemi filosunun kapasitesi 700 milyon dwt (deadweight) dan, 2 milyar dwt tonluk taşıma kapasitesine ulaştı. Buna bağlı olarak tersaneler hızla büyümeye başladı. Daha önce hurdaya çıkarılan tekrar elden geçirilerek kendilerini yeniledi, navlun yükseldi ve filo 1 milyar 500 milyon dwt' ye çıktı ve dünya deniz ticaretinin her yıl % 3,5 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor.Kuru yük talebinin her yıl yüzde 5'e yakın, petrol tankeri talebinin ise yüzde 2'ye yakın artması bekleniyor. Bu doğrultuda talepteki yükseliş paralel olarak gemi fiyatlarında büyük artışa sebep oldu. Ekim 2007'de teslim edilecek olan 76.000 dwt'luk Jian-gam inşa kuru dökme yük gemisi 66 milyon dolara satılırken, 1995 Hyundai inşa 73.670 dwt'luk kuru dökme yük gemisi 34,5 milyon dolar bedelle satın alındı ve sekiz yıl süreyle günlüğü 12 bin dolara geri kiraya verildi. 1993 model 244.275 dwt'luk tek cidarlı ham petrol tankeri ise 42 milyon dolara alıcı buldu. Buna bağlı olarak da Türk Denizcilik Filosu hem büyüdü hem de Türk iş adamlarının büyük ilgisini çekmeyi başardı. Türkiye' de armatörlüğe başlayan iş adamlarının sayısı günden güne artıyor. Bunun en güzel örneklerinden biri, Turkcell' in patronu olan Mehmet Emin Karamehmet' in ülkenin en büyük filolarından birini kurması. Türkiye' de dört sene önce 32 olan tersane sayısı 65'e yükseldi. Üç sene sonra bu rakamın 120'ye çıkması bekleniyor. Türkiye'de tanker yaptırma ve satma konusunda önemli gelişme kaydedilirken, bir diğer atılım da konteynır taşımacılığında yaşandı. Aynı zamanda römorkör inşa ederek dünyanın dört bir ülkesine satar hale geldi. Hatta hücumbot tipi hızlı gümrük motorları da inşa edilerek Malezya ve Pakistan'a ihraç edilmeye başlandı.

TÜRKİYE' nin en büyük tersanesi Gelibolu' ya inşa ediliyor.

Türkiye'de son dönemlerde Türk iş adamlarının Armatörlüğe yönelmesi ve buna bağlı olarak gemi ihtiyacının artması ve daha büyük gemilere ihtiyaç duyulması tersane yatırımlarını da hızlandırmıştır. Çanakkale Gelibolu' da yapılacak olan Türkiye'nin en büyük tersanesi 350 400 milyon dolara mal olması beleniyor. Tersanenin taban alanı yaklaşık 800 bin metrekare. Burada yatlar, tankerler, kuru yük gemileri inşa edilecek. Hazırlıkları süren tersanenin senelik saç işleme kapasitesi 300 bin ton civarında. Makine üretiminde tekel hala yabancıların elinde olsa da, Gelibolu' da ki tersane ile artık Uzakdoğu' ya sipariş verilmeyecek.

Tersane deltaya 500 metre uzaklıktaysa binlerce konutun deltanın içinde ne işi var? B

azı çevrelerin, daha doğrusu malum çevrelerin bölgemizin dolayısıyla Türkiye' nin gelişmesine ket vurma faaliyetleri günümüzde zirve yapmıştır. Bölgenin istihdam sorununa köklü bir çözüm getirecek olan Taşucu Tersanesi Projesi, dünyada ki diğer yüzlerce tersane sanki dağların başına ya da çöllerin ortasına kuruluyormuş gibi bir anlamsız bir karşı çıkmaya maruz kalmıştır. Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika, İspanya, Singapur, İtalya, Yunanistan ve daha bir çok ülke tersaneleri ırmak kenarına, tarım arazisi yanına, turistik tesislerin yakınlarına hatta şehrin içine yaptığı ve bu ülkelerin hiçbir sivil toplum örgütünden, hiçbir politikacısından, hiçbir resmi ve özel kurumlardan, hiçbir entelektüelinden en ufak bir eleştiri almamasına rağmen, nedense Taşucu Tersanesi eğer yapılırsa sanki bölgenin sonu olacakmış senaryoları yazılmaktadır. Dünya' nın hiçbir yerinde bir dernek, vakıf ya da kurum yok ki istihdam yaratacak bir sektörün önünü tıkasın. Efendim Göksu Deltası' na 500 metreymiş, peki Delta' nın göbeğindeki bu yüzlerce konut iznini kim

verdi? O zaman neredeydiniz? Yılda bir iki ay kullanılan bu yazlıklar Taşucu' na ne kazandırmıştır? Deniz kirliliğinin %90' nın karasal ve evsel atıklardan kaynaklandığını herkes bildiği halde, belediyeler bu yapılara nasıl izin vermiştir? Hani burası Delta idi? Hani burası tarım arazisi idi? Adamına göre değişiyor mu yoksa bu işler? Geçmişe oranla daha yüksek bir teknoloji ile çalışan Tersaneler artık çevreye verdiği zararı minimuma indirmiştir. Tuzla Tersane Bölgesi mavi bayrak taşımaktadır. Dünya' nın bir çok yerinde Tersaneler şehirler ile, turizm ile iç içe girmiştir. Son günlerde Tuzla' da ki bazı tersanelerde ki ölüm olaylarını bu sektörü bitirmek için mal olmuş, mağribi misali bazı çevrelerce kullanılmaktadır. Ne çevre ne de can güvenliği açısından hiçbir sektör sıfır risk taşımaz. Bu ilacın küçük bir yan etkisi var diye hasta bir insanın ilaç içmemesi kadar saçmadır. Bir fırında sağlık şartları kötü diye bütün fırınlar kapatılır mı? Ya da artık fırın açtırmayacağız çünkü bunlar insan sağlığına zarar veriyor diyebilir miyiz? O zaman hiç kimse araba

kullanmasın çünkü kaza riski var. Hiç kimse uçağa binmesin; isterseniz eskiden olduğu gibi develerle seyahat edelim. Baraj yapmayalım, mum ışığında oturalım çünkü çevreye zarar veriyor. Medeniyet çağın gereklerinden maksimum faydalanmaktır. Bunları yasaklamak, engel olmak yerine, önemli olan bunların çevreye ve insana en az zarar verecek düzeye gelmesi için çaba göstermektir. Çevre mühendislerimiz ne yapıyorlar? Sivil toplum kuruluşlarımız artık ellerine verilen kağıtları okumaktan vazgeçmeli, bölgemiz ve devletimizin çıkarlarına göre hareket etmelidirler. Kendi ülkelerinde ki hiçbir gelişmeye karşı çıkmayan yabancı vakıflar, Türkiye' de ki bazı kuruluşlara maddi destek olarak ülkemizdeki gelişmelere engel olmak istediklerini görmelidirler. Tabiî ki her sektörün artısını eksisini tartışacağız. Ama bunu biz yapalım; başkaları değil. Fabrikaları kapatmak dünyayı kurtarmaz, bunların zararlarını en aza indirmek için çaba sarf etmeliyiz. Taşucu Tersanesi' ne engel olmak Taşucu' nu ve Mersin' e bir şey kazandırmaz ama çok şey kaybettirir.

Mersin Limanı'nın işletme hızı üç kat arttı Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. (MIP) Genel Müdür Yardımcısı Kürşad Tezkan özelleştirmenin üzerinden geçen 7 ayda işletme hızlarının üç kat arttığını belirtti. Kürşad Tezkan yaptığı açıklamada; "İşlem hacminde 2006 yılına göre yüzde 30'luk bir artış gerçekleşmesi, ilk defa İzmir Limanı'nın elleçleme miktarının geçilmesi ve önceki yıllara göre bekleme sürelerinin önemli ölçüde düşmesi, bizleri oldukça memnun ediyor. Önceki yıllara oranla bekleme sürelerinde ciddi bir düşüş sağlayarak, Avrupa standartlarını geçtik." dedi. Makine ekipman sayısının da iki kat arttığını belirten

Kürşad Tezkan, operasyon verimliliği açısından Avrupa standartlarının üstünde hizmet vermeye başladıklarını kaydetti. Mersin Limanı'na pek çok yenilik geldiğini ifade eden Tezkan, "Daha fazla boş alan yaratılması için rıhtımdaki altyapının sağlamlaştırılması ve insan gücünün eğitimine yardımcı olacak birçok yeni aletin alınmasını sağladık. MIP mayıs ayından bu yana Mersin Limanı'nda kapasiteyi yüzde 30 artırmanın dışında, verimliliği de gözle görülür bir şekilde artırdı. Kasım ayında 200'den fazla hareketi 7.5 saatte tamamlayan operatörlerimiz oldu. Bir operatörümüz aynı sürede 280 hareket gerçekleştirdi. Bu rekorlar bizleri gururlandırıyor. 2006 yılının Mayıs-Masım ayı arasındaki elleçleme miktarı

toplam da 397.564 TEU'dur. MIP'nin çalışma hızı ile 2007 yılının aynı döneminde bu rakam 494.441 TEU'ya ulaştı. Ayrıca, bu güne kadar sadece 5 nolu rıhtımda, var olan imkanlarla yapılabilen dökme katı, yükleme ve boşaltma işlemlerini kavramalı vinçler sayesinde diğer rıhtımlarda da hizmet vermeye başlamamızın sonucunda kasım sonu itibari ile genel kargoda 2 milyon tonu aşarak tarihinin rekoru kırıldı." dedi. Mersin Limanı'nın uluslararası standartlarda hizmet veren, iş hacmi yüksek bir liman olma yolunda olduğunu vurgulayan Tezkan, limanın gelişmesi, kapasite artırma planları ve Mersin'in lojistik merkezi olması gibi projeler üzerinde çalıştıklarını sözlerine ekledi.

eniş hinterlandı, limanı ve serbest bölgesi ile Türkiye'nin, Ortadoğu'ya açılan kapısı olan Mersin, ulaştırma ve lojistik sektöründe Avrupalı olmak için kolları sıvadı. Mersin'in geleceğine yön verecek üç sektörün belirlendiği RIS-Mersin Projesi (Mersin İçin Bölgesel Yenilikçilik Stratejileri) kapsamında, kentteki ulaştırma ve lojistik sektörünün Avrupa standartlarına ulaştırılması çalışmaları sürüyor. Ulaştırma ve lojistik sektörünün en üst düzeye getirilmesi için kamu, STK ve özel sektörün katılımı ile kurulan Mersin Lojistik Platformu, kalite çıtasını dünya standartları olarak belirlerken, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen başkanlığında 'Lojistik Taslak Eylem Planı'nı hayata geçirme çalışmaları start aldı. Mersin Lojistik Platformu üyeleri tarafından hazırlanan eylem planı ile Mersin'de ulaştırma ve lojistik başlığı altında kısa, orta ve uzun vadede ne yapılması gerektiği hakkında planlamalar yapıldı. Platformun sistemli ve düzenli veri tabanları oluşturulması çalışmalarına başladığını açıklayan Mersin Lojistik Platformu Başkanı Jozef Atat, ulusal ve uluslararası ilgili taraflarla diyolagların sağlanması için de start verdiklerini söyledi. Atat, platform bünyesinde oluşturulan; Eğitim, Karayolu Taşımacılığı, Demiryolu Taşımacılığı, Havayolu Taşımacılığı, Denizyolu Taşımacılığı, Liman ve Serbest Bölge, Tanıtım, Planlama Koordinasyon ile Ar-Ge Çalışma Grupları'nın acil olarak ele aldıkları konuları ise şöyle açıkladı; “Serbest Bölge ve liman konularının-özelleştirme sonrası sistemin düzenlenmesi için lobi çalışmalarının yapılması. Lojistik Merkezi Projesi'nin Tesis edilmesi için yerel ve ulusal alanda lobi çalışmalarının yapılması. Mersin Marinası'nın işletmeye açılmasını teşvik etmek. Demiryolu Terminali Tesisi için lobi çalışmalarının yapılması. Mersin Hafif Raylı Taşıma Sistemi'nin gerçekleştirilmesini desteklemek. Mersin-Yenice Demiryolu Sinyalizasyon ve hat iyileştirme çalışmaları için lobi çalışmalarının yapılması ve bölgemizde tersane açılmasının teşvik edilmesi”. Josef Atat, küreselleşen dünya da rekabetçi avantajını arttıracağına inandıkları “Mersin Lojistik Merkezi”nin tesis edilmesinin ilk uygulama adımlarından biri olacağını belirtti. Başkan Atat, ülkedeki tüm yerleşim birimlerine karayolu bağlantısı bulunması, Serbest Bölge'nin varlığı ve limanın faaliyetlerinin yoğunluğunun etkisi ile Mersin Lojistik Tesisi'nin gerek ulusal gerekse de uluslar arası arenada önemli bir buluşma noktası olacağını vurguladı. Mersin'in, ülkenin demiryolu ağına Yenice'den bağlandığını kaydeden Atat, doğu yönüne ayrılan demiryolunun, Adana üzerinden Güneydoğu Anadolu ve Suriye'ye kadar uzandığına dikkat çekerek, batı yönünde ise Mersin Limanı içerisinde son bulduğunu belirtti. Başkan Jozef Atat, “Mersin Limanı teknik özellikleri ve yük taşıma hacmi yönünden Türkiye'nin en önemli limanları arasında yer alıyor. Limanın ülkesel ölçekteki geniş hinterlandı ile Çukurova Bölgesi dışında, Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu'nun büyük bir bölümü, Kuzey Irak ve Batı İran'ı etki alanına alması düşünüldüğünde projenin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Ulaştırma Bölge Müdürlükleri tarafından verilen yetki belgelerinin dağılımında, Adana Bölge Müdürlüğü yüzde 10,3'lük pay ile 12 bölge müdürlüğü içerisinde 4. sırada yer almaktadır” dedi. Mersin Lojistik Merkezi ile sektöre ne avantajlar sağlanacağının irdelendiğinde ise sayısız başlık ile karşılaşılabileceğini kaydeden Mersin Lojistik Platformu Başkanı Jozef Atat, bunları şöyle sıraladı: Limana ve Organize Sanayi Bölgesine demir yolu bağlantısı olması ile bölgedeki sanayicinin taşımacılık maliyetini ciddi anlamda azaltacak. Direk otoban bağlantısı ile karayolu taşımacılığında kara yolu yükünü ve karayolunda meydana gelen yığılmaları azaltacak, buna bağlı olarak şehir içi trafik de meydana gelen yoğunluk azalacak. Gümrüklü çıkış ve giriş işlemlerini bünyesinde bulundurmasından dolayı bölge firmaları için zaman ve işlem açısından büyük avantajlar sağlayacak. Banka,postane,sigorta servisi vb..birimleri içerisinde bulundurması ile sektör ile ilgili firmalar gerekli tüm işlemlerini zaman kaybetmeden sözü edilen yerde yapa bilecek. Çeşitli depo türlerini (geniş depo, demir yolu ile bağlantılı depo, soğuk hava depoları, Intermodal terminal vb ) bünyesinde bulundurması ile sektörde ortak cazibe noktası olacak.

“Mersin Limanı teknik özellikleri ve yük taşıma hacmi yönünden Türkiye'nin en önemli limanları arasında yer alıyor. Limanın ülkesel ölçekteki geniş hinterlandı ile Çukurova Bölgesi dışında, Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu'nun büyük bir bölümü, Kuzey Irak ve Batı İran'ı etki alanına alması düşünüldüğünde projenin önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Ris-Mersin Lojistik Platformu Başkanı Josef ATAT


8

Yeni Hafta

05 Mart 2008 Ercan AKIN

TSKGV MERSİN FYK 1 YAŞINDA Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Mersin Fahri Yardım Kurulu birinci yaşını kutladı...

-Mualla AŞUT-

İlk yılımızda daha çok gençlerimize önem verdik ve faaliyetlerimiz daha çok ilköğretim ve liselerde gerçekleştirildi. Biliyoruz ki bugünün çocukları yarının gençleri ve yetişkinleri olacaktır. Bu amaçla Mersin'de Merkez'den en ücra mahalle ve beldelere kadar gidebildiğimiz her okula ve kuruma ulaşmaya çalıştık. Oradaki pırıl pırıl gençler bize daha çok çalışmamız gerektiğini gösterdi.

E

n önemli amaçlarından biri Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'nı halkımıza tanıtmak olan Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Mersin Fahri Yardım Kurulu, gönüllük esası ile hareket ederek çalışmaktadır. Aziz milletimizin bağışları ile kurulan ve güçlenen vakfımız Kıbrıs Barış Harekatı zamanında ufacık bir pili bile Amerika'dan almak zorundayken ve ambargolarla ülkemiz tehdit altındayken bugün dünyaya teknoloji satar duruma gelmiştir. Her kurumun, her şirketin bir sahibi vardır. Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'nın sahibi Türk Milleti'nin kendisidir. Yani bu vakıf sizin vakfınızdır. Amacı, ulusal savunma sanayini geliştirmek olan Türk Silahlı Ku v ve t l e r i n i G ü ç l e n d i r m e Va k f ı , milletimizin ve devletimizin geleceği için çok önemlidir ve önemi her geçen gün artmaktadır. Özellikle bugünlerde çevremize baktığımızda ciddi bir savunma bilinci olmayan, güçlü bir ordusu olmayan, ulusal sanayisini kendi imkanları ile yenileyemeyen, milli birlik ve bütünlüğünü sağlayamamış devletlerin başlarına neler geldiğine hepimiz şahit oluyoruz. Bu anlamda Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı ve milletimizin kalbinde ayrı bir yeri olan; milletimizin tarihi boyunca kutsal bir ocak kabul ettiği güçlü Türk Ordusu dosta güven düşmana korku vermektedir. İlk kurulduğu yıllarda, bağışlar vakfımız için çok önemliydi ve bütçede büyük bir yer tutmaktaydı. Bugün ise Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendir me Vakfı sahip olduğu kurumlarla, bağlı ortaklıkları ile ve vakfın iştirakleri ile çok güçlü bir kurum haline gelmiştir. Bugünkü bütçede bağışlar küçük bir oran tutsa da vakfımız için çok önemlidir. Kurtuluş Savaşı günlerini düşünün… Milletimizin hiçbir fedakârlıktan kaçmadığı o acı yılları düşünün… Parası olan parasını verdi; çiftçisi hayvanını verdi; kadını elindeki yüzüğü boynundaki kolyeyi verdi; en fakiri bile hiçbir şey veremezse cephedeki askerine bir çift çorap verdi. Bir çift çorap çok mu önemliydi? Evet belki küçük bir katkıydı ama manevi önemi vardı. İşte bugünde vakfımıza yapılan bağışlar belki vakfın kazandığı paranın yanında çok küçük kalmaktadır. Fakat biz bu bağışların işin bereketi olduğuna inanıyoruz. Unutmayınız ki koca bir kazan sütü bir kaşık yoğurt mayalar. İşte aziz milletimizin helal bağışları da bu misal vakfımızın mayasıdır, bereketidir. Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Mersin

Savunma Sanayi ve İnovasyon

T

Fahri Yardım Kurulu'nun onursal başkanı olan Sayın Valimiz Hüseyin Aksoy'un ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Mersin Bölge Temsilcisi Sayın Hikmet Altındağ'ın maddi manevi destekleri ile kurulan Mersin Fahri Yardım Kurulu sizlerin de desteğiyle birinci yılını geride bıraktı. İlk yılımızda daha çok gençlerimize önem verdik ve faaliyetle-rimiz daha çok ilköğretim ve liselerde gerçekleştirildi. Biliyoruz ki bugünün çocukları yarının gençleri ve yetişkinleri olacaktır. Bu amaçla Mersin'de Merkez-'den en ücra mahalle ve beldelere kadar gidebildiğimiz her okula ve kuruma ulaşmaya çalıştık. Oradaki pırıl pırıl gençler bize daha çok çalışmamız gerektiğini g österdi. 2008'deki hedefimiz bu faaliyetlerimize ek olarak vakfımızı memleketimizin ekonomik gelişmesinde büyük rol oynayan iş dünyamıza tanıtmaktır. Biliyoruz ki Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı'nın iş dünyamızın kıymetli iş adamlarından öğreneceği birçok

şey var. Aynı şekilde iş dünyamızın da Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı'nın iştiraklerinden gelişmeyi, ilerlemeyi ve değişimi hedefleyen popüler deyimle Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfı'nın “inovasyon” felsefe-sinden alacağı ve faydalanacağı çok şey olacağına inanıyoruz. Bu memleket sadece bir zümrenin malı değildir, sorumluluk da sadece birilerine ait olamaz. Bu ülkeyi köylüsü, çiftçisi, esnafı, öğrencisi ve öğretmeniyle hep beraber kurtardık ve Cumhuriyeti hep beraber kurduk. Bundan sonra da hep beraber bu yolda birlik ve beraberlik içinde yürüme-miz gerektiğine inanıyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle Vakfımızın sloganı olan “El birliği ile güç birliğine” diyor, Türk Silahlı Kuvvetlerin Güçlendirme Vakfı Mersin Fahri Yardım Kurulu'nun 1. kuruluş yıldönümünde bizlerle beraber olan Sayın Valimiz Hüseyin Aksoy başta olmak üzere emeği geçenlere Mersin Fahri Yardım Kurulu adına teşekkürlerimizi sunuyorum.

arih boyunca birçok yenilik askeri ihtiyaçlardan kaynaklanmış ve çoğu sivil hayata uygulanmıştır. En basiti her gün kullandığımız tükenmez kalem bile 2. Dünya Savaşında yağmurlu havalarda kurşun kalemle yazılan yazıların dağılmasından dolayı, askeri amaçla icat edilmiştir. Askeriyedeki disiplin ve hataya tahammül edilemeyeceği, en ufak bir hatanın çok büyük zararlara sebep olacağı düşüncesi bu kurumlardaki iş ciddiyetini maksimum düzeyde tutmuştur. Bu anlamda Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV), Aselsan(Elektronik), TAİ (Havacılık ve Uzay), Havelsan (Hava Elektronik), Roketsan (Roket Sanayi), İşbir (elektrik), Aspilsan (Askeri Pil Sanayi), TEİ (Askeri Motor Sanayi) gibi kurumları, iştirakleri ve diğer ortaklıkları ile inovasyon' un kalbi olmuştur. TSKGV iştirakleri kurulduğu günden bu yana sinerjisini özel sektöre yaymıştır. İnsan gücünden, teknik alt yapıya kadar kendi öz kaynaklarımızla çalışan TSKGV dünyada da yakından takip edilen ve ortak proje yapma konusunda aranılan bir kuruluş haline gelmiştir. Ancak bazı çevreler her zaman ki malum tavırlarını sergilemekte gecikmemişlerdir. İnovasyon' un sivil bir kavram olması gerektiğini, inovasyon' un askeri amaçla uygulanmamasını, barışçıl projeler için inovasyon yapılması gerektiğini yazarçizer oldular. Bu çevreler nedense Amerika' nın, İsrail' in, Fransa' nın, İtalya' nın, İspanya' nın hatta dinamitin mucidi silah tüccarı Alfred Nobel adına barış ödülleri! dağıtan Norveç'in silah ve askeri yatırımlarındaki inovasyonlarına hiç laf getirmezler. Bu ülkelerin bunları yapma hakları vardır. Biz yapınca bunun adı vahşet olur. İnovasyon konusun da lafı başkasına bırakmayan Türkiye'nin önemli bir iş adamının çıkardığı inovasyon dergisinde tüm bunlar göz ardı edilerek sanki askeri amaçlı gelişme ve ilerlemeler sadece Türkiye' de oluyor imajı çizilmesi dahası sanki bu kötü bir şeymiş gibi sunulması ne kadar samimi ve inandırıcı? Mehmetçiğimiz İtalyan ve İspanyol mayınlarına basıp şehit olurken bu inovasyon tacirlerinin sesi çıkmaz… Mehmetçik Norveç yapımı gece görüş dürbünleri ile vurulurken bu inovasyon tüccarlarının sesi çıkmaz; Mehmetçiğin harekatı uydulardan, insansız uçaklardan takip edilip istihbaratları pkk' ya akarken bu inovasyon züppelerinin hiç sesi çıkmaz. Ulusal harp sanayisini geliştirmeyen bir ulusun bağımsızlığından ve geleceğinden söz edilemez. Biz bunları başka ülkeler gibi dünyada kan dökmek ve masum ülkeleri istila etmek için kullanmıyoruz. Biz inovasyon' u kendi ülkemizi korumak için kullanıyoruz tek fark bu. İlkemiz Yurtta Sulh Cihanda Sulh' dur. Sahte inovasyonculara duyurulur.


1Aralık 05 Mart2007 2008

Yeni Hafta

15 9

“Balık çiftliklerinin n a m u N bölgeye gelmesi Mersin'in R A son şansını yok etmektir” C OL

G

eçtiğimiz günlerde Mersin Öğretmen Evi'nde yapılan bir toplantıyla Taşucu, Tisan-Dana Adası'ndan Anamur-Ören sahillerine kadar olan 8 bölgeye 250'nin üzerinde balık çiftliği kurulması tartışıldı. Bahsi geçen çiftlikler Ege ve Batı Akdeniz'de çevreyi ve turizmi katlettiği için yoğun protestolara sebep olan yerlerdi. Yani diğer bir ifadeyle yeri değişecek olan balık çiftlikleri değil, kâbusun ta kendisi. Kurulduğu bölgelerde başta çevre ve insan sağlığı olmak üzere turizm sektörüne ağır darbe vuran, kurulduğu bölge insanlarının yoğun tepkisine neden olan yerler şimdi, bölgemizde aynı korkuların yaşanmasına sebep olacak. Ris-Mersin Turizm Platformu Başkanı olarak, Mersin'in dünyaca ünlü turizm merkezlerimiz Antalya, Muğla gibi kentlerle aynı hatta daha fazla olanağa sahip olduğunu toplumsal bilincin geliştirilmesi ve gerekli projelerin uygulanmasıyla ülkemize, potansiyeli yüksek bir turizm merkezi kazandıracağımızı iddia ediyor ve bu amaçla çalışıyoruz. Burada en büyük avantajımız, dünyaca ünlü turizm merkezimiz Muğla'da görev yapmış olan Sayın Valimiz Hüseyin Aksoy. Onun gayretleri ve kişisel çabasıyla başlattığımız turizm hamlesi ilerliyor, güzel sonuçlar alınıyorken bu kararın tartışılması bile turizm sektörü adına utanç vericidir. Sektörümüzün sorunlarını bilen ve bunlara etkili çözümler getiren vali beye rağmen böylesi bir kararın neden alındığı acilen kamuoyuna açıklanmalıdır. Bu sefer sorumlular, sorumluluğu üzerine almak zorundadır. Çünkü Mersin'in ikinci bir şansı yoktur. Bir sefer kaybettik ve çevre iller yükselirken biz geriledik. Artık yeniden kaybedecek vaktimiz, yeniden toparlanacak gücümüz yok. Elimizdeki tüm imkânları seferber edip, 21. yüzyılda bir dünya kenti olmak için çabalıyoruz. Buna rağmen birileri Mersin'e danışmadan kararlar alıyor. Şimdi soruyorum bu kişiler geri dönülmez noktaya gelindiğinde aldıkları kararların arkasında durabilecekler mi? Yoksa 1986 yılında televizyonda çay içip, Çernobil'in zehirli radyasyon bulutlarının Türkiye'ye gelmediğini iddia eden kişinin durumuna mı düşecekler? “Balık çiftliklerinin yarattığı doğada yaptığı tahribat inkar edilemez” Balık çiftliklerinin yarattığı kirlilik bulundukları bölgelerde çıplak gözle görülmüyor mu? Ayrıca bilimsel olarak da kanıtlanmadı mı? Üniversitelerin yaptığı araştırma sonuçları neden söylenmiyor. Neden balık çiftlikleri çevreyi kirletmez denilip geçiliyor? Kullanılan organik ve kimyasal maddelerden kaynaklanan sorunların kıyılara yansıması neden anlatılmıyor? Bunların ekosisteme geri dönülemez zararlar verdiği neden anlatılmıyor? Kullanılan kimyasallar, antibiyotikler, vitaminler ve tedavi amaçlı ilaçların doğaya yaptığı tahribat acaba kararı veren yetkililer tarafından bilinmiyor mu? Bir ton balık üretimi sonucu 110 kg azot, 12 kg fosfor ve 450 kg karbon'un açığa çıkarak denize karıştığı neden açıklanmıyor? Bu değişimleri belki göremeyiz ama ya çıplak gözle görülenler? Havuzlarda kullanılan yemlerin, balık ölülerinin ve balık dışkılarının dibe çökmesi sonucu oluşan tabakanın deniz çayırlarını öldürdüğü, bunun da balıkların yumurtladığı ve yem bulduğu alanların yok olması anlamına geldiği neden kamuoyuna açıklanmıyor. Ya da yosunlaşmanın artması, mavi bayrak almak için uğraştığımız kıyılarda suların bulanıklaşması sorunları yok mu sayılıyor? Denizi kirletmek kolaydır, ama temizlemek zordur. Karşıt görüşleri okuyor, dinliyor ve seyrediyoruz. Dünyada balık çiftliklerinin önemli olduğu söylemleri havada uçuşuyor. Peki biz de o zaman şunu soralım. ABD'de, çiftliklerden üç-beş balık kaçtığında bile alarm verilir. Çünkü bu balıklardan yayılabilecek herhangi bir hastalık, deniz ortamındaki diğer canlıların neslini tehlikeye sokacaktır. O zaman sonuç, eğer gerçekten bahsettiğiniz kadar önemli bir konuysa, neden turizmle bu sektörü karşı karşıya getiriyorsunuz. Üniversitelerimiz, bilim adamlarımız, sektörün duayenleri var. Neden onlara sormuyorsunuz? Araştırılırsa mutlaka bir çözüm bulunacaktır. Ama çözüm, çözümsüzlük veya bulunduğu yerden başka yere taşınarak bulunuyorsa bu korktuğu

şeyden saklanmak için başını kuma gömen devekuşu kadar komik olmak demektir. Bizler, turizmle kalkınacağımıza inanıyoruz. Çünkü turizm sadece beton yığınlarını kıyıya dikmek değildir. Bu hatayı 20 yıl önce yaptık ve koylarımızı kendi elimizle mahvettik. Şimdi, çevreye saygılı, ekosistemle barışık bir turizmi, alternatif turizm olanaklarını geliştirmeye çalışıyoruz. Bu iş içinde uygun koylarımız, ormanlarımız var. Akılcı çözümlerle elimizde kalanları kurtarabilir, yok edilenleri geri kazanabiliriz. “Balık çiftliklerinin sonucu: Yatlar rotalarından çıkarıyor, turistler kaçıyor”

En büyük avantajımız, dünyaca ünlü turizm merkezimiz Muğla'da görev yapmış olan Sayın Valimiz Hüseyin Aksoy. Onun gayretleri ve kişisel çabasıyla başlattığımız turizm hamlesi ilerliyor, güzel sonuçlar alınıyorken bu kararın tartışılması bile turizm sektörü adına utanç vericidir. O zaman sonuç, eğer gerçekten bahsettiğiniz kadar önemli bir konuysa, neden turizmle bu sektörü karşı karşıya getiriyorsunuz. Üniversitelerimiz, bilim adamlarımız, sektörün duayenleri var. Neden onlara sormuyorsunuz? Araştırılırsa mutlaka bir çözüm bulunacaktır. Ama çözüm, çözümsüzlük veya bulunduğu yerden başka yere taşınarak bulunuyorsa bu korktuğu şeyden saklanmak için başını kuma gömen devekuşu kadar komik olmak demektir.

Bodrum'un en bakir koylarını barındıran Salih Adası, balık çiftliklerinin çevreye olan olumsuz etkisi yüzünden 4 yılda çöplüğe dönünce, Avrupalı yatçıların 2005 yılında bu bölgeyi rotalarından çıkardı. Sorun bununla da bitmedi. Salih Adası'nda bulunan 10 bin yatak kapasiteli beş yıldızlı tatil köyleri sinek avlamaya başladı. Balık çiftlikleri yüzünden kapatılan koylar çöplüğe döndü, yatların demirlemesi, tatilcilerin yüzmesi imkânsız hale geldi. Bir cennet göz göre göre cehenneme dönüştü. Bir zamanlar Salih Adası'na gelen binlerce yat artık Yunanistan'ın Leros ve Patmos adalarına gidiyor. Mersin'i dünyaya tanıtmak için devletimiz milyonlarca dolar harcıyor. Eğer böyle bir katliama göz yumulacaksa dünyaya tanıtmak için çabaladığımız Mersin'e yazık olacak. Vergilerimizle harcanan paralarımıza yazık olacak. Başkanı olduğum Ris-Mersin Turizm Platformu kentteki tüm kurumların bir araya gelmesi ve işbirliğiyle Mersin'in sahip olduğu potansiyeli kullanması için çalışıyor. Mersin mevcut özellikleriyle aynı enlem üzerinde bulunan İspanya, Güney Fransa, İtalya'daki gibi dünyaca ünlü turizm merkezleriyle rekabet edebilir. Hatta ve hatta doğal ve kültürel zenginliklerini koruduğu sürece yanı başındaki Güney Ege, Antalya gibi turizm merkezlerini geçebilir. Turizm sektörü neden önemlidir sorusunun cevabı da burada zaten. Turizm, Anamur-Kaledran'dan HataySamandağı'na kadar olan 500 kilometrenin üzerindeki hatta 350.000 yatak kapasitesiyle 150 bin insanımıza iş kapısı demektir. Doğanın yağmalanmaması demektir. Toplumdaki her bireyin, doğaya en küçük zarar verildiğinde, kazandığı parayı kaybetmesi demek olduğunu bilmesi demektir. Bütün bunlara rağmen yine de ısrarla balık çiftliklerini göz göre göre buraya getirmek isterlerse, Mersin halkının bu kararı alanları hiç unutmayacağını bilmeleri gerekir.


Yeni Hafta

10 1Aralık 2007

15 05 Mart 2008

Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması girişimci öğrencilere destek O

DTÜ ve ODTÜ Tekno-kent'in, Elginkan Vakfı ana sponsorluğunda gerçekleştirdiği Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması'nın kayıtları başladı. Teknoloji tabanlı bir iş fikrine sahip girişimci öğrenciler, YFYİ 2008 kapsamında 75.000YTL değerindeki 'Elginkan Vakfı Teknoloji Ödülü' için yarışacaklar. Ayrıca bu sene bir de 50.000YTL değerinde 'Savunma Sanayii Özel Ödülü' verilecek.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından sahiplenilen Özel Ödül, tüm üniversite öğrencilerine yönelik olacak. Her iki kategoride de yarışan ve birinci olmaya hak kazanan öğrencileri, para ödülünden daha fazlası bekliyor. ODTÜ Teknokent'te 3 yıl süreyle ücretsiz ofis alanı, İş Planı ve Girişimcilik Kursları, uluslararası fuar katılımları, hukuki ve teknolojik danışmanlık hizmetleri gibi pek çok fırsat,

yarışmaya başvuracak ve finale çıkmaya hak kazanacak öğrencilerin olacak… Yarışmaya başvuru yolunda ilk adımı için gereken, www.yfyi.info adresinden online kayıt yaptırmak. Yarışma ile ilgili ayrıntıların açıklanacağı bilgilendirme toplantısı 5 Mart 2008'de ODTÜ MM25 Amfi'sinde gerçekleş-tirilecek. Kayıtlar 14 Mart 2008'de kapanacak

TRT Çukurova Bölge Radyosu 40 yaşında

R

adyonun 40. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde TRT'nin arşivinde bulunan 150 Atatürk Fotoğrafı, TRT Mersin Bölge Müdürlüğü'nde sergileniyor Serginin açılışına Mersin Valisi Hüseyin Aksoy ve Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Soner Polat, CHP Mersin Milletvekili İsa Gök ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Mustafa Çalışkan başta olmak üzere TRT Bölge Müdürlüğü Yöneticileri ve çalışanları katıldı. Serginin açılışını gerçekleştiren Vali Aksoy, etkinlikte Atatürk'ün yer aldığı fotoğrafların sergilenmesinin, etkinliklere farklı bir anlam kattığını belirterek, TRT'nin geçmişinden bugüne kadar gelişmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. Vali Aksoy, açılış kurdelesini kestikten sonra sergiyi gezerek, fotoğrafları inceledi. Daha sonra Vali Aksoy üzerinde TRT logosunun bulunduğu 40. yıldönümü pastasını kesti.

Şerafettin Aşut: “İnovasyonla Mersin AB'nin Lizbon Stratejisi'nin önünde” Fotoğraf: Fevzi ERYILMAZ

Bir kent Masalı veya Mersin’de kentsel dönüşüm Aydın ÇELİK

B

ir varmış, bir yokmuş, bir zamanlar deniz kenarında dünyanın en güzel kentlerinden biri kuruluymuş. Caddelerinden portakal dallarının sarktığı, iklimin ona cömert davrandığı güzeller güzeli kent üzerinde yaşayan insanlara aşıkmış. Gel zaman git zaman aşık olduğu insanlar onu aşağılamış, saçları olan bitki örtüsünü talan etmiş. İnci niyetine boynuna taktığı güzelim kıyılarını yağmalamış, bir avuç paraya satıp beton bloklar dikmiş. Gün geçtikçe, kent çökmeye, büyük aşkı insanoğlu hırslanmaya başlamış. İnsan hırslandıkça kent daha da çöküyormuş. Ve bugüne gelinmiş. Bir zamanlar insanların cennet dediği yer bugün yüzüne kimsenin bakmadığı çirkin ve hastalıklı bir yer haline gelmiş. Portakal ağaçları kesilmiş, kıyıları sur gibi betonlarla dolmuş. Fakat o yılmamış yine de güvenmiş aşkına. Kıyıda köşede kalmış minik güzelliklerini hediye etmiş insanlara. İnsanlar bu güzellikleri ne mi yapmış? İşte bu masalın en can alıcı yeri de burası. Henüz sonu yazılmadığı için bilmiyoruz. Sonunun nasıl olacağını ise Mersinliler belirleyecek, gökten üç elma düşüp sevenler yeniden kavuşacak mı? Yoksa kentililik bilinci olmayan yığınların fütursuzca yok ettiği güzelliklerin lanet doğal afetler, yüksek suç oranı olarak mı geri dönecek? Masalın sonu henüz yok ama mutlu sonu oluşturmak bizim elimizde. Bunun için önce

nedenleri belirlemek gerekiyor. Yıllardır, çevre kirliliği, doğa ve yeşilin plansız bir şekilde tüketilişi ve önü alınamayan nüfus göçünün akılcı yöntemlerle yönetilememesi Mersin' in hep bir adım geriden gelmesinin başlıca nedenleriydi. Mersin uzun yıllar boyunca gösterdiği gelişmeyle, kendine has tarihi ve sahip olduğu değerler itibari ile turizm, eğitim, sağlık, ticaret ve finans merkezi gibi sıfatları alması gerekirken eskiyi arar hale gelmiştir. Mersin'in bugünün meselelerinden sadece bir tanesi, kanser gibi şehir dokusunun her yerini sarmış çarpık yapılaşmış alanların, elden geçirilip yeniden hayata döndürülmesidir. Bu alanlarda süratle iyileştirme ve modern yaşam alanlarına dönüştürme çalışmalarına başlamanın zamanı gelmiş ve de geçmektedir. Unutulmamalıdır ki görsel ve fiziksel anlamda yapılaşma şekli, kalitesi, uygulanan şehircilik teknikleriyle, kentlerin tasarım ve siluetleri uygarlığın veya geri kalmışlığın göstergesidir. Kentsel dönüşüm Mersin'in kurtuluş için bina, sokak, cadde, mahalle bazında değil, bütün bir kent ölçeğinde düşünülmek zorunda. Uygulamalar aynı süratte yapılamasa da, kentin yarını bugünden görülebilmeli, çalışmalar kağıt üzerinde kalmamalı, maketler yardımıyla kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Bu çapta yenileme çalışmaları, master plan kapsamında ele alınarak, akıl ve bilginin

rehberliğinde, toplumsal uzlaşı ve uluslararası koordinasyonla ve hukuksal sürece takılarak gereksiz zaman ve güven kayıplarına yol açılmaksızın yönetilmek zorundadır. Sanayi ve iş dünyası için sosyal sorumluluk ve bilinç olmaksızın, günümüz dünyasında yalnızca arz-talep yöntemini baz alarak başarılı olmak, neredeyse mümkün değildir. Artık, dünya ekonomisi bilinen tarihin başlangıcından bu yana, hiç olmadığı kadar küreseldir ve son 20 yıl içerisinde, insanlık kendisi için yepyeni bir süreci yaşamaya başlamıştır. Türkiye, bu çerçevede, dünya finans piyasalarındaki gelişmeleri de dikkate alarak, makro ekonomisini atağa kaldırıp, kentsel dönüşüm projesini, milli birlik ve beraberlik coşkusu içinde başarmak zorundadır. Çarpık ve kalitesiz yapılaşmış yaşam alanlarını değiştirip, modern görüntülere kavuşmalarını sağlamak; ancak toplumsal barış ve uzlaşıyı destekleyerek, s o s yo - k ü l t ü r e l ve s o s yo - e ko n o m i k dönüşümü gerçekleştirmekle mümkün olacaktır. Mersin'in doğal ve kültürel değerlerinin korunarak, kentsel dönüşümün başarılması konusunda artık sorumluluk, merkezi ve yerel yönetimlerin, resmi kuruluşların, arazi ve proje geliştirenlerin, inşaat yapımcılarının, finans kuruluşlarının, akademisyenlerin, yazılı ve görsel medyanın, kısaca tüm toplumun omuzlarındadır.

Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Avrupa Birliği'nin Asya ve Amerika'nın gerisine düşmemek için başlattığı programın ana konuları olan büyüme ve istihdam yaratmanın Mersin'i yakından ilgilendirdiğini ve bu amaçla başlatılan inovasyon çalışmalarıyla Lizbon stratejilerinde belirtilen hedeflerin önünde olduklarını, artık standartları uygulayan değil, standartları belirleyen bir kent olduklarını söyledi. Şerafettin Aşut, Mersin Hilton'da düzenlenen toplantıyla ilgili olarak yaptığı konuşmada, ekonomik ve sosyal hayattaki bütün kazanımların arkasında iyi eğitimli insan gücünün bulunduğunu belirterek; “Şimdi görevimiz Lizbon Gündemi'nin değerlerini daha geniş kitlelelere yayarak donanımlı insan gücü sayımızı arttırmaktır. Biz Mersin olarak Lizbon Stratejisi'nin bize en başta verdiği mesaj olan, ben değil, biz değil, hepimiz olgusunu doğruladık. Mersin olarak Lizbon'da gerekli olan kriterleri yerine getirdik. Bundan sonra tartışılması gereken, Lizbon'dan sonra ne yapılması gerektiği. Biz bu toplantıya bunun için katıldık. Toplantının geldiğimiz bu noktadan bizleri daha ileriye taşımak konusunda yararlı olacağına inanıyorum” dedi. Başkan Aşut, Mersin olarak, Anamur'dan Tarsus'a kadar kamu, sivil toplum örgütü ve özel sektör işbirliğinde rekabet stratejisini yazılı olarak ortak bir fikirbirliğiyle belirlendiğini söyleyerek; “Daha çok ve iyi istihdam imkanına, daha fazla sosyal uyuma, sürdürülebilir bir ekonomik yapıya sahip, çevreye saygılı, dünyadaki en dinamik ve rekabet gücü yüksek bilgi tabanlı ekonomi haline gelmek için önerilen metod ve kavramları tartışacağız” diye konuştu.


05 Mart 2008

Yeni Hafta

11

Türkiye’nin bu yılki üretim kaybı yüzde 15-20 arasında Türkiye Ziraatçiler Derneği'nin yaptığı araştırmaya göre 2007 yılında yaşanan kuraklık nedeniyle Türkiye genelinde üretim kaybı yüzde 15-20 arasında oldu. Buğdaydaki bu kaybın bölgelere göre dağılımı ise şöyle; İç Anadolu Bölgesi'nde yüzde 70, Çukurova'da yüzde 10, Ege'de ise yüzde 30. Türkiye'de tonu 425 YTL olarak taban fiyatı açıklanan sert buğdayın, ticaret borsalarında fiyatı 610 YTL'ye ulaşırken, tonu 440 YTL olarak açıklanan makarnalık durum buğdayın fiyatı 600 YTL'ye ulaştı.

Küresel ısınma buğdayı vurdu Dünya buğday stokları eriyor Kurak geçen dönemden sonra dünyada buğday fiyatları artarken, stokların gittikçe azaldığı bildiriliyor. Dünyanın en büyük buğday ihracatçısı Amerika Birleşik Devletleri'nde stoklar 7.4 milyon tona gerilerken, 31 Mayıs'a kadar dünya buğday stoğunun 109.7 milyon tona inmesi bekleniyor. Buğdaydaki fiyat artışları Türkiye'yi de etkiliyor.

G

eçtiğimiz yılın dünya genelinde kurak geçmesi buğday stoklarını eritirken fiyatını arttırdı. Dünyanın en büyük buğday ü r e t i c i s i Av r u p a , K a n a d a ve Avustralya'da buğdayın fiyatı geçen yıla göre iki kat yükseldi. Buğday stoklarının 1978'den beri görülen en düşük seviyeye ineceği iddia ediliyor. D ü nya n ı n e n b ü y ü k b u ğ d a y ihracatçısı Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan satış bir önceki yılla karşılaştırıldığında yüzde 56 oranında arttı. Birleşik Devletler Tarım Bakanlığı'na göre Mayıs ayında ABD'de buğday stokları 7.4 milyon tona gerileyecek. Bu rakam 1948'den bu yana görülen en düşük rakam. Financial Times'ta yer alan bir habere göre ise dünyanın en büyük beşinci buğday ihracatcısı Kazakistan, ülkede yüzde 20 olan enflasyonu kontrol altına almak için ihracatını sınırlandırmayı planlıyor. Dünyanın en önemli buğday borsalarından biri olan Chicago'da buğday fiyatları yatırımcıların tarımsal emtiaya yönelmesi ile son 6 yıldaki en büyük yükselişini g e r ç e k l e ş t i r d i . Ya t ı r ı m c ı l a r ı n

tarımsal emtiaya yönelmesinde üretimin talebe yetişememesinin büyük rol oynadığı bildiriliyor. Merkezi Tokyo'da bulunan Okachi & Co Dry analisti Takaki Shigemoto ise küresel buğday arzı sıkılaştıkça spekülatörlerin piyasaya daha hızlı g i r d i ğ i n i s ö y l ü yo r. C h i c a g o Borsası'nda mayıs vadeli buğdayın fiyatının 12.145 dolara çıkması Shigemoto'nun söylediklerini doğrular nitelikte. Dünyada buğday fiyatlarının artması ekmek, kek, kurabiye gibi unlu mamüllerin fiyatını arttırıyor. Bu artışlar dünya genelinde gıda enflasyonunun yükselmesine neden olurken, ortaya çıkan durum, merkez bankalarını büyümeyi hızlandırmak için faiz indirimine gitme konusunda dikkatli olmaya yöneltti. Dünyadaki gelişmeler Türkiye'ye de yansıdı. 2007 yılında Türkiye'deki buğday ekilen alanlarda 50 bin hektarlık azalma yaşandı. İklim koşuları nedeniyle verimin düşmüş olması da buğday üretiminin geçen yıla göre yaklaşık 2 milyon ton düşük olmasına sebep oldu. Türkiye Ziraatçiler Derneği'nin

yaptığı araştırmaya göre 2007 yılında yaşanan kuraklık nedeniyle Türkiye genelinde üretim kaybı yüzde 15-20 arasında oldu. Buğdaydaki bu kaybın bölgelere göre dağılımı ise şöyle; İç Anadolu Bölgesi'nde yüzde 70, Çukurova'da yüzde 10, Ege'de ise yüzde 30. Türkiye'de tonu 425 YTL olarak taban fiyatı açıklanan sert buğdayın, ticaret borsalarında fiyatı 610 YTL'ye ulaşırken, tonu 440 YTL olarak açıklanan makarnalık durum buğdayın fiyatı 600 YTL'ye ulaştı. Yetkililer 2008'in geçtiğimiz yıla göre iyi geçeceğini tahmin ettiklerini belirterek, bu yıl 19 milyon tonluk üretim beklediklerini, bu rakama ulaşılması halinde ithalata gerek kalmayacağını düşünüyor. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ise piyasalarda sıkıntı yaşanmaması için buğdayda gümrük vergilerinin Bakanlar Kurulu kararıyla sıfırlandığını belirterek, ekmeğin hammaddesi olan buğday ile yem sektörünün hammaddesi olan arpa ve mısırda aşırı dalgalanmaya izin vermemek için çalıştıklarını belirtti.

Mahmut Aslan: “Kuraklık buğdayı vurdu, stok dönemi başladı” A

RBEL Bakliyat'ın Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Arslan, Türkiye'nin 'tahıl ambarı' olarak nitelendirilen Orta Anadolu'da kuraklık nedeniyle sorun yaşandığını belirtti. Buğdayda sulanabilen arazilerde dekar başına 500-600 kilo ürün aldıkları buğdaydan şimdi 7080 kilo ürün alındığını söyleyen Mahmut Arslan, bu durumun spekülatörleri harekete geçirdiğini belirtti. Aslan, buğday rekoltesinde yaşanacak düşüşün ekmek fiyatlarını arttıracağına kesin gözüyle bakılması gerektiğini belirtmişti. Dünya Bakliyat ve Hububat Birliği Başkan Yardımcısı ve Akdeniz İhracatçılar Birliği Başkanı Mahmut Arslan, yaptığı açıklamada, Türkiye'nin 'tahıl ambarı' olarak nitelendirilen Orta Anadolu'da kuraklık nedeniyle sorun yaşandığını söyledi. Arslan, aralık ve şubat aylarını kapsayan toplam 70 günlük dönemde bölgeye sıfır yağmur yağdığına dikkat çekerek, Konya, Karaman ve çevresi ile Çukurova'yı kapsayan bölgede ciddi problemler yaşandığını belirtti. Arslan, bu bölgeler dışında hububat ve bakliyat ekimi yapılan İç Anadolu'nun doğuya doğru kesimleri ve Ege'nin doğusunda da kuraklığın olumsuz etkisinin görüldüğünü söyledi. Mahmut Arslan yaptığı açıklamada; “Yıl boyunca yaşanan kuraklık yüzünden Türkiye son yılların ortalamasının çok altında yağış aldı. Bu durum hububat ve bakliyatta sorunların yaşanmasına yol açıyor” dedi. Buğdayda arazilerde dekar başına 500, 600 kilo ürün alınırken bu yıl 70-80 kiloya düştüğünün altını çizen Mahmut Arslan, Orta Anadolu'nun sulama kapasitesinin düşük olduğunu vurgulayarak, 'Kanal yok ve kuyu suları da çok aşağı indi. Şimdi Orta Anadolu'da 300-400 metreden su çıkarıyorlar. Yağmur yağmadığı için içilebilir su da azalıyor. Türkiye bilindiği gibi su zengini bir ülke değil' dedi. Güneydoğu bölgesinde hasat döneminin başladığını belirten Arslan, bu dönemde spekülatörler, stokçular ve fırsatçıların harekete g eçtiğini söyledi. Arslan, 'Stokçular, spekülatörler, fırsatçılar bu işten yararlanmak için özellikle Güneydoğu Bölgesinde, buğday, arpa, mercimek ve buldukları her ürünü depoya koyuyor' dedi. Mahmut Arslan, buğdayda yaşanacak sıkıntı yüzünden un ve unlu mamullerde ihracatın çok aşağılara düşeceğini, çok sayıda büyük sanayicinin boşta kalacağını kaydetti.


YENIHAFTA

Gazetecilik - Film Prodüksiyon - Reklam Ajansı

Kiremithane Mh. 4413 Sk. Rıza Apt. 1/1 MERSİN

E

srarengiz Bermuda Şeytan Üçgeni, gemileri ve uçakları kaybetmesiyle ünlü. Fakat Mersin'nin etrafını saran üçgen hiç de esrarengiz değil. Yıllardır sosyo-ekonomik sorunlarla boğuşan kent, bir yandan da kısır çekişmelerin, günlük politikaların bir sonucu olarak bugün çevre felaketi getirecek planların uygulamaya konulmasıyla karşı karşıya. Mersin'de çevre facialarına yol açacak üçgenin bir köşesini Çavuşlu'daki çöp depolama alanı oluşturuyor. İddialara göre tıbbi ve kimyevi atıklar da dahil olmak üzere kentin bütün evsel atıkları bu alana dökülüyor. Ortaya çıkan, koku ve kötü manzaradan sadece Çavuşlu halkı değil bütün Mersin şikayetçi. Bu konuda yıllardır çaba gösteren Toroslar Belediye Başkanı Hamit Tuna geçtiğimiz haftalarda zehir zemberek bir açıklama yaptı. Başkan Hamit Tuna çöp sorununun kentin en önemli meselesi olduğunu söyleyerek; “Mersin dünya kenti olacak iddiasındayız. Şehrin güneyi tamam ama bir de kuzeyine bakın. Büyükşehir Belediyesi'nin Organize Sanayi Bölgesi yakınındaki yeni çöp depolama alanı dışında bir B planı yok” diye konuşmuştu. Yeni Çöp Depolama Alanı Yeni Çöp Depolama Alanı ise üçgenin ikinci köşesini oluşturuyor. Büyükşehir Belediyesi'nin ısrarla istediği fakat Mersinli sanayicinin karşı çıktığı Organize Sanayi Bölgesi'ndeki yeni çöp depolama alanında ise şu an için bir soğuma yaşanıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, Çavuşlu'daki halkı rahatlatacak olan taşınma işleminin Mersin Ticaret ve Sanayi Odası tarafından engellendiğini belirtiyor. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kadri Şaman, çöplüğün Çavuşlu'dan yeni yerine taşınması halinde sorunların da b u r ay a t a ş ı n a c a ğ ı n ı b e l i r t e r e k ; “Çavuşlu'daki düzensiz depolama burada da devam edecek ayrıca burası Organize Sanayi'nin genişleme bölgesi. Tarım ve tarıma dayalı sanayi de gelişmek isterken, yaklaşık 6 bin kişiyi iş sahibi yapacak arazinin çöplük olarak kullanılması doğr u değil” diye konuşuyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan'ın Toroslar halkını çöpten kurtarmaya çalışmasını ise Ticaret Odası yetkilileri; “Çöplüğün Toroslardan kaldırılmasının gerekliliği kaçınılmaz. Ama sorunun çözümü için Mersin'de istihdam ve ekonomiye engel olmak ne derece doğr u?” diye cevaplıyor. Geçtiğimiz günlerde Sanayicilerin çöpün, ekonomiye geri kazandırılacak atıkların ayrıştırılması, organik olanların tarımda gübre olarak kullanılması ve kalanların yakılarak elektrik enerjisi üretilmesini sağlayacak tesise destek vereceklerini açıklaması tartışmaları yeniden alevlendirmişti. Şu günlerde ise taraflar konuyu tekrar gündeme getirmiyor. Hamit Tuna ise

MERSiN’i BERTARAF ETME TESiSLERi Bir kentin veya bir bölgenin gerilemesi sadece sosyo ekonomik anlamda olmuyor. Aynı zamanda diğer bölgelerin bakış açısında da bir gerileme söz konusu. Mersin belki de buna bir örnek. Bir zamanlar cennet diye adlandırılan şehrin, 1980’ler ve 90’lar boyunca yaşadığı gerileme, ihmal edilmişliği, çevrenin hiçe sayılarak kentin çöplük haline gelmesine sebep olacak...

TEL : 0 324 231 78 23

çıktığı her platformda bölgenin insan sağlığına verdiği zararı, 21. yüzyılda çöp patlaması, salgın hastalık gibi tehlikelerle Mersin'in karşı karşıya kaldığını anlatıyor. Üçgenin son noktası: Berdan Havzasına yapılacak bertaraf tesisi Ve üçgeni tamamlayan köşe olan Gaziantep, Kilis, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay Adana ve Mersin bölgelerini kapsayan Türkiye'nin ikinci Kimyasal Atık Bertaraf Tesisi Tarsus'a yapılmak isteniyor. Aslında kamuoyunda tartışılmasına rağmen tesisin yapılma sebebini bulmak çok da zor değil. Mersin'in 1980'ler ve 90'lar boyunca yaşadığı sorunlar sosyo ekonomik olarak gerilemesine sebep olmuştu. Fakat gerileme sadece bu alanlarla kısıtlı kalmadı, kentlilik bilinci ve çevresinde gelişen bölgelerin Mersin'e bakış açısı da gerileyip erozyona uğradı. Bu yüzden bölgenin çöplüğü yapılmak istenmesini yadırgamamak gerekiyor. Fakat bu projede tüyler ürpertici bir nokta var. Kimyasal Atık Bertaraf Tesisi Tarsus'a 9 kilometre, Mersin'in içme suyunu k a r ş ı l ay a n B e r d a n B a r a j G ö l ü Havzası'na 4 kilometre uzaklıkta. Tesisin kurulması planlanan köy adeta bütün olayı özetliyor, Kurbanlı Köyü… Projeyle ilgili olarak hala cevaplanmayan sorular var. Örneğin; neden Kahramanaaraş'a 257 kilometre, Gaziantep'e 278 kilometre, Hatay'a 261 km uzaklıkta, bir yere kuruluyor. Ve daha da önemlisi, içme suyu havzasında kimyasal atıkların ne işi var? Bu soruların yanıtları hala verilebilmiş değil… Sivil Toplum Kuruluşları ne işe yarar? 90'lar boyunca kurulan ve iyi niyetle bakılan sivil toplum kurumları, bugün amaçlarını yeniden sorgulamak zorundadır. Zira çevrecilik veya sosyal sorumluluk evet ya da hayır demek değil, neden ve nasıl sorularını halka anlatmaktır. Şüphesiz içlerinde samimi ve dürüst olanları vardır. Fakat, Yurtdışından fonlanan, her raporunun doğruluğunu biz bilmeyiz mantığıyla dışarıya onaylatan bir çevrecilik anlayışıyla nereye kadar gidileceğini sorgulamak gerekir. Özellikle Mersin'i incelerken, terör, asayiş sorunları olan, kentlilik bilinci gelişmemiş yerlerde halkın olayları sahiplenmesi sivil toplum kurumlarının, medyanın olayları duyur ma ve yorumlamasıyla mümkündür. Fakat burada oluşan güven sorunu ve dezenformasyon ciddi kayıplara sebep olmakta. Gelişmişliğin bir numaralı kuralı da burada yatar. Eğer kurumlara güven duyuluyorsa olaylara fırsat vermeden tedbir alınır, aksi halde, kitlesel ölümler, çöp patlamaları, zehirli topraklar gibi büyük facialardan sonra oturulup biz demiştik diye konuşulur.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.