KADergi-Sayı 5

Page 11

10

GÜNDEM TÜRKİYE-İRAN VE SURİYE DENKLEMİNE BİR BAKIŞ

İran ile Türkiye’nin dünyanın tüylerini diken diken eden havada buluşan elleri artık ayrı. Oysa Ankara o yüzden ‘eksen’den bile atılmıştı. Peki ama Tahran’ın derdi ne?.. Herhalde o kadar çabuk unutulmuş olamaz? İran’ın insanî amaçlı nükleer edinimlerini destekleyen Türkiye, “Batı’yı karşısına almak” pahasına, Brezilya ile birlikte Tahran’ın ellerini tutup, havaya kaldırmıştı. O günlerde İran’da herkes, “Türkiye gibi komşun olsun, İsrail gibi 10 düşmanın olsa da fark etmez” diyordu. Bugün Ankara’da, “İran gibi bir komşuyu kaybettiniz, böyle dış politika mı olur diyenler” ise o günlerde, “İran’la ittifak mı, çıldırdınız mı, Türkiye’nin yönü nereye çevrilmek isteniyor” diye dışarıya omuz veriyordu. Hep mi Türkiye haksız? Elbette o günlerin üzerinden hayli zaman geçti ve diplomasi köprüsünün altından da çok sular aktı. Türkiye “ reel-politik ”in ne olduğunu kuşkusuz biliyor. Bu afili kelimenin Türkçesi, “dünya değişti” demek.

Ek faktör olarak şu anki Tahran iktidarının Batı değerlerine hayli yakın, hatta içinden gelen bir kabinenin elinde olması da var tabii. Peki ama bölgede gelişen süreç de İran ile Türkiye arasındaki bu gerilimi ortadan kaldırmanın hatta tam da iyi bir zamanlama ile “ortak bir bakış” geliştirmenin imkânı var mı? Esed olmasa… Elbette var ve böylesi bir durum artık kimsenin itirazları ile karşılaşamaz. Hele ABD ve genel olarak Batı’nın “eksen kaydı” eleştirileri tamamen oyun dışı kalmış halde. Üstelik bu iki ülkenin bölge düzenleyici yapısı, şu an yaşanan krizleri ve kanı da hızla kesebilir. Tabii Suriye olmazsa! Ankara’nın Suriye daha doğrusu Şam’ı istemeyen tutumu ve geri dönemez şekilde bağlanmış hali İran’ı huzursuz ediyor. Çünkü artık çok tekrarlandığı üzere bu stratejik bir kayıp, telafisi neredeyse imkânsız.

Başta Suriye krizi ve ABD’nin bölgedeki pasif ve açıkça “güvenilmez” politikaları, Türkiye’nin komşuları ile ilişkisini dönüştürdü. Ancak ne olursa olsun, İran ile ilişkilerin kendine özgü bir hattı vardı. Bu hat Türk kamuoyu ile İran kamuoyunun yerleşik “dünyayı, doğuyu ve batıyı algılama karakteri”ydi, ki hâlâ sabit! İran ise özellikle yaptırımların da sürüklediği ekonomik bir açmaz içindeydi ve ABD ile politikalarıyla buluşma ihtimali, özellikle ABD’nin Irak ve Suriye’deki mahkûmiyetleriyle beslendi.

Fakat Suriye krizi olmaz ise veya Şam için yeni bir formül bulunursa dengeler değişebilir. İşte o formül Esed’dan arındırılmış Şam demek ve şu anda Rusya bu çizgiye yanaşmış görünüyor. Şam bürokratik mimarisi devam edecek ve zamanla rehabilite edilecekken Esed’ın gitmesi tüm dengeleri değiştirecek.

Batı Araplarla İran arasında kimi seçer?

http://kritik-analitik.com/Haberler http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=344621

Bütün iş çok yaklaşan ABD-Rusya pazarlığının bağlanmasında. Kaynaklar:

Öte yandan bir diğer söylenmeyen gerçek ise Batı’nın ve buna İsrail’de dâhil, Araplarla İran arasında bir tercih yapmak zorunluluğu doğduğunda Tahran’ı tercih edecek olması. Üstelik bu tespit yeni de değil ve geçmişte pratikleri de görüldü.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.