Mahya Dergisi Bayern Temmuz 2013

Page 1

Sayı 56 | Temmuz 2013 | Ücretsiz Bayern

2013

DİTİB Aylık Dergi


Biz, 40 yıl evvel Nürnberg‘deydik!

Biz, bugün de burdayız!

Biz, yarın da burada olacağız!

Tel. 09 11 / 22 38 07 Türk Hava Yolları, SunExpress ve Pegasus yetkili acentesi Frauentorgraben 69 (Plärrer) • 90443 Nürnberg • www.ankara-reisen.de

anoris. 01/13

» Müşterilerimize teşekkür ederiz! 1973‘den bu yana babadan oğula güler yüzlü, güvenilir hizmet. « Olgun Demir


» Nefis ızgaralar közde mangalımızdan, pide ve pizzalar odun fırınımızdan... Her şey şimdi daha çıtır çıtır! «

Niyazi Koç

Gostenhofer Hauptstr. 29 Nürnberg • Plärrer Tel. 0911 289933 www.cesme-restaurant.de /cesme.restaurant

FREE WiFi GRATIS WLAN


İÇ İ N DE K İ L E R

03

BİZDEN 5 6 7 17

Önsöz Editörden Bizden makale ve haberler Bedirhan GÖKÇE: Gül Bana, Kaşlarını Çatma...

DİN 19 21 23 27 29 31 35 37 41

Bir Konu Bir Ayet: Asıl Savaş İçimizde Farkında Mıyız? En Sevgili: Allah Rasulü’nden Bilgeliğe Giden 40 Anahtar (9. Bölüm) Nakış Nakış Kainat: Büyük Patlama Esma-ül Hüsna Ramazan Orucu Bozanlar Zekat Fitre Kadir Gecesi

MESNEVİ’DEN HİKAYELER 43

Pişmanlıklar İkilikten Doğar

AİLE 45

Kur’an’da Aile Örnekleri

ATA’MIZA DAİR 47

Atatürk’ün Yöneticiliği

49

HİKMETLİ SÖZLER


SAĞLIK Güneş Yanıkları

51

_HUKUK Miras Davalarında Veraset İlamı (1. Bölüm)

55

ABİDE ŞAHSİYETLER İbn-i Sina

57

KÜLTÜR Marifetname

61

ÇOCUK

63

BULMACA Kare Bulmaca Sudoku Çengel Bulmaca

67 68 69

Yemek Tarifi

72

Marifetname - Sayfa 61

Bedirhan Gökçe Gül Bana, Kaşlarını Çatma Sayfa 17

04


önsöz Çokkıymetli kıymetli Mahya Mahya dostları, okurları, Çok biz müslümanlar için kutsal olan, onbir ayın sultanı olarak adlandırılmış, taçlandırılmış, dünyamızın fatihler Fatih’i Sultan II. Mehgönüllerimize veşereflendiği mana dünyamıza merhem med’in teşrifiyle Mart ayında da etmiş olduğumuz, şeytanın zincire sizlerle buluşmayı nasip eden yücevurulduAllah’a ğu, manevi zirveye (c.c.) sonsuzduyguların şükürler olsun. Eskiulaştığı adıyla(ya da ulaşması gerektiği)yani bir ayda, bir Ramazan Konstantiniyye’yi, İstanbul’u fetheden, ayında dahaçağ sizlerle buluşturan Rabbimize çağ kapatıp açan, ilime, bilime sonsuz sonsuzveren, şükürler olsun. İçindehuzur Kadir ve Gecesi önem farklı kültürleri barış bulunmayan (burada da Ramazan diiçerisinde yanyana yaşatan Fatih’inayının torunlaaylardan üstünlüğünün altı rı,ğer şimdinin Almanya’sınday çifteçizilmekte), vatandaşyani Ramazankarşı ayı haricindeki 1000 aydan lık sıkıntısıyla karşıya bırakılmak istendaha hayırlı olan Kadirdoğan Gecesiçocukile mektedir. Herbir negece kadar burada buluşmamıza da azAlman kaldı. Şimdiden o mübalarımızın doğuştan vatandaşlığı da rek gecenizi ediyor, huzur, olsa, ismimizkutluyor, Türk ismitebrik olduğu müddetçe sağlık, sıhhat ve ve barış içerisinde nice Kadir da burada yabancı maalesef vatanımızda Gece´lerinde buluşmayı, ellerimizi “Almancı” olarak yaşamaya devamsemaya etmektekaldırıp hayır dualarımızda „amin“lerimizin yiz. Alman Parlamentosu’nda hangi yönde yüreklerimizden kopup, dökülüp, karar çıkarsa çıksın, ister dilimizden çifte vatandaşlığa göklere yükselmesini ediyoruz. Hem balta vurulsun, isterseniyaz de devam etsin, bizim Ramazan-ı niz, hembenliğimizi, de içerisinde barıniçin önceliklişerifi olan konu, kimliğidırdığı Kadir Gece´niz hayırlı ve mübarekademizi, tarihimizi, kültürümüzü, örfümüzü, olsun.nereden gelip nereye gitmek istediğitimizi, Ramazan denilince hepimizin bildiği, ya da mizi unutmadan bulunduğumuz topluma zaman zaman söylediği „nerede o eski entegre olup, dilini, dinini, yaşam tarzını taIMPRESSUM/KÜNYE DİTİB Nürnberg e.V. Kurfürstenstr. 16 90459 Nürnberg GENEL YAYIN YÖNETMENİ Serhat Önder +49 (0)179 6677888 serhat.oender@mahya.de GENEL KOORDİNATÖR Oğuz Yurtalan +49 (0)179 6653603 oguz.yurtalan@mahya.de KAPAK/GRAFİK TASARIM ve BASKI AddGraphic info@addgraphic.de WEB SORUMLUSU Eyüp Erdem eyuep.erdem@mahya.de

05

Ramazanlar?!“ geliyor aklımıza. DİTİB nıyarak (yanlışsözü anlaşılmasın, benimseyerek Nürnberg Eyüp Sultan Camii´nde düzenleve uygulayarak demiyorum) bu toplumun necek olan olmak. KEYF-İ RAMAZAN programımızla bir parçası Çünkü insan bilmediğinin eski Ramazanlara duyulan ve özlemin yerine, düşmanıdır. Almanya’nın buradaki topluonlara kavuşmanın sevincini, mutluluğunu mun bizim vazgeçemeyeceğimiz değil, bizgetirmek istiyoruz. Bu pilot projemizde den vazgeçemeyecek bir unsur haline 9-21 gelEylül tarihleri arasında park alanımızda kuramesini sağlamalıyız yaşam tarzımızla, adalecağımız Ramazan çadırımızda de ağırtimizle, vicdanımızla. Biz hemsizleri kendimizin, lamayı ederken, Cuma, Cumartesi hem deümid yavrularımızın eğitimini sağlamvetePazar programların da olacağımellergünleri üzerineözel kurarsak, ne olduğumuzu, kim nın müjdesini öğrenir sizlerle paylaşmak isteriz. olduğumuzu ve öğretirsek, çifte vatandaşlık konusunda çocuklarımız bir seçim Bir dahaki sayımızın çıktığında belkitercihi birçoğuyapma zorunda kaldığında hangi kulnuz yollarda, kimileriniz cennet vatanımızda lanırsa kullansın, merhum Mehmet Akif Ertatilde gelmelerinizde soy’un olacak. kalemeGidip alıp yine bu Mart ayıhayırlı, içerisinkazasız, belasız, uğraşsız, uzak mesafelerin de TBMM tarafından onaylanan İstiklal Markısa gibibaşında gelip geçtiği yolculuklar dileriz. geşı’mızın buyurduğu “Korkma!” liyor aklıma. Eğitimimiz sağlam olursa, her Ramazan´da iftarlarda, teravihlerde, ardınne olursa olsun,siz de korkmayın. dan olan bir Martoruçlarını sayımızlatutabilenlere sizi başbaşa ödül bırakırken Ramazan Namazında (8 Ağustos dahaki ayBayramı yine görüşmek, evinize, işyerinize, 2013; Saat 06:46), eş dergimiz dost ziyaretlerinde nerede iseniz oraya vasıtasıylavemibirdahaki sayımızda sizlerle yine ve yeniden safiriniz olmak ümidiyle. Bekleyenin ve Bekbuluşmayı ve ümit ediyoruz. Özleyenin lenenin endua güzeline emanet olun. ve özlenenin en güzeline emanet olun. Gökhan ÖNDER

YAYIN KURULU Bülent Bayraktar buelent.bayraktar@mahya.de Av. Ender Sürekli ender.suerekli@mahya.de Eyüp Erdem eyuep.erdem@mahya.de Gökhan Önder goekhan.oender@mahya.de Harun Önder harun.oender@mahya.de Koray Kuşkuş koray.kuskus@mahya.de Serhat Önder serhat.oender@mahya.de Talha Nami Yıldız talha.yildiz@mahya.de Yunus Emre Turan emre.turan@mahya.de

NRW TEMSİLCİSİ Orhan Arslanmirze +49 (0)157 74022158 176 84679965 orhan.a@mahya.de BADEN-WÜRTTEMBERG TEMSİLCİSİ Harun Önder +49 (0)176 84747088 harun.oender@mahya.de DAĞITIM SORUMLUSU Serhat Önder +49 (0)179 6677888 serhat.oender@mahya.de Mahya Dergisi basın ve meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazı ve ilanlardan yazıların ve ilanların sahipleri sorumludur.


editörden

Cem Özdemir, Claudia Roth, Guido Westerwelle ve alayına... Serhat ÖNDER

Değerli okurlar, Gezi Parkı olaylarının başlamasıyla birlikte başta Almanya olmak üzere birçok ülke yine Türkiyemize demokrasi ve insan hakları dersi vermeye soyundular. Yapsınlar elbette ama başta kendi ayıplarını bertaraf etsinler ondan sonra başkasına ders versinler. Önce kendi kapılarının önünü temizlesinler sonra başkalarının kapısına baksınlar. Stuttgart21 protestoları başladığında her yaş ve kesimden insan Stuttgart tren garının etrafındaki park ve ağaçları korumak için parkı işgal ettiler. Dağılmamaları üzerine polisler cop, biber gazı ve tazyikli suyla karşılık verip ‘‘orantısız güç’’ kullanarak protestucuları dağıtmışlardı. Üstelik karşılarında polise taş, sopa ve molotof atanda yoktu. Göstericilerin dağılması için bakın siyasiler ne demişti. Cem Özdemir: “Alman Yeşiller Partisi Genel Başkanı Cem Özdemir ise, Stuttgart 21’e karşı yapılan protesto gösterilerini eleştirdi. Özdemir, “Sorun sokakta çözülemez. Ayrıca kimse, polisin gösterilerde şiddete maruz kalmasına anlayış göstermemizi beklemesin” dedi.

Westerwelle: ‘‘Yüksek gerilim hatları, yollar, havaalanları ve tren istasyonlarının inşa edilemediği bir ülke refahını kaybeder. Stuttgart Tren Garı için parlamento ve mahkemeden onay çıkmıştır. Buna itiraz eden onbinlerce insan çoğunluğu temsil etmemektedir.“ Claudia Roth ise Türkiye aleyhine yapılan her organizasyona katılma başarısını göstermiştir. Son olaylarda Taksim Meydanı’na alınmadığı için de polisimizi azarlama cüretini göstermiştir. Alman medyası ise malum, her zamanki taraflı haber yayma geleneğini sürdürmekte. Burdan sesleniyorum: • • • • •

Azcık vicdanınız varsa iki yüzlülük yapmayın! Çifte standartlarınızdan vazgeçin! Dürüst olun! Müslüman mahallesinde salyangoz satmayın! Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayın (örneğin Merkel’in bazı Avrupa ülkelerinin Hitler’le kıyaslanmasına kızan siyailerin T.C. Başbakanına diktatör demeleri gibi)

06


bizden

07


Keyf-i Ramazan D

İTİB Nürnberg Eyüp Sultan Camii olarak düzenlediğimiz Kültür Şölenlerinin ardından bu yıl ilk kez “Keyf-i Ramazan” etkinliğimizle de sizlerin huzuruna çıkmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 9. - 21. Temmuz 2013 tarihleri arasında sizlere Türkiye’de belkide yaşadığınız ve alıştığınız, dolu dolu ve birbirinden güzel geçen Ramazan akşamlarını Nürnberg’de de yaşatmak için DİTİB Nürnberg Eyüp Sultan Camii Organize Ekibi olarak kollarımızı sıvadık... Keyf-i Ramazan Etkinliklerinde Neler Mi Var? Her gün Mevlana Restaurant’ın mutfağından yemeklerle iftarınızı 7,90 € karşılığında yiyebileceğiniz kadarıyla açık büfeden yapma imkânı; Aydın Fırın’ın taze taze sunacağı en leziz tatlıları; iftar sonrasında kömürlü semaverde çay keyfi; bol köpüklü Türk kahvesi eşliğinde koyu sohbetler bunlardan sadece bir kaçı. Bir kaçı, çünki bunlarla sınırlı değil Keyf-i Ramazan etkinliğimiz boyunca sunacağımız güzellikler... Haftasonlarında ise size tam anlamıyla Türkiye’deki Ramazanları aratmayacak programlar ve gösteriler olacak.

12 ve 13 Temmuz 2013 tarihlerinde İpekyolu İlahi Grubu ilahileriyle, Hacıvat-Karagöz, Nasreddin Hoca, Pala Remzi gibi birçok güzel ve eğlenceli gösterileriyle sahne alacaklar. 14 ve 19 Temmuz 2013 tarihlerinde ise sahnede Grup Ümitler yerini alacak ve geniş repertuarlarıyla kulaklarımızın pasını silecekler. 20 ve 21 Temmuz tarihlerinde, yani etkinliğimizin son iki gününde ise final gösterileri Berrak Show’a ait olacak. Ramazan Davulcusuyla, Nasreddin Hocasıyla, Semazeniyle, Stand-Up gösterisiyle, Hacıvat-Karagöz gölge oyunuyla ve yarışmalarıyla bizleri unutamayacağımız, tadı damağımızda kalacak bir program beklemekte. Haftasonlarında sunacağımız programlar iftar saatinden iki saat önce başlayacaktır. Elbette çocuklarımızı da unutmadık. Onların da hoş vakit geçirebilmeleri için gerekli çalışmalar yapılmakta ve minik ziyaretçilerimiz için de hazırlıklar yapıldı. Hatırlatmakta fayda var, geçtiğimiz senelerde olduğu gibi tabii ki bu sene de cemiyetimiz lokalinde ücretsiz, hayırsever vatandaşlarımızın katkılarıyla sunulan iftarlar da devam etmekte.

azanları m a R i k e ’d e Türkiy olun... ır z a h a y a m e yas. a Nürnberg’d

08


bizden

DİTİB NÜRNBERG 2013 RAMAZAN İMSAKİYESİ Hicri

Tarih

İmsak

Güneş

Öğle

İkindi

Akşam

Yatsı

01 RAMAZAN

09 TEMMUZ - SALI

03:45

05:15

13:28

17:42

21:29

22:49

02 RAMAZAN

10 TEMMUZ - ÇARŞAMBA

03:46

05:16

13:28

17:41

21:28

22:48

03 RAMAZAN

11 TEMMUZ - PERŞEMBE

03:47

05:17

13:28

17:41

21:28

22:48

04 RAMAZAN

12 TEMMUZ - CUMA

03:48

05:18

13:28

17:41

21:27

22:47

05 RAMAZAN

13 TEMMUZ - CUMARTESİ

03:49

05:19

13:29

17:41

21:26

22:46

06 RAMAZAN

14 TEMMUZ - PAZAR

03:50

05:20

13:29

17:41

21:25

22:45

07 RAMAZAN

15 TEMMUZ - PAZARTESİ

03:51

05:21

13:29

17:41

21:25

22:45

08 RAMAZAN

16 TEMMUZ - SALI

03:52

05:22

13:29

17:40

21:24

22:44

09 RAMAZAN

17 TEMMUZ - ÇARŞAMBA

03:53

05:23

13:29

17:40

21:23

22:43

10 RAMAZAN

18 TEMMUZ - PERŞEMBE

03:54

05:24

13:29

17:40

21:22

22:42

11 RAMAZAN

19 TEMMUZ - CUMA

03:55

05:25

13:29

17:40

21:21

22:41

12 RAMAZAN

20 TEMMUZ - CUMARTESİ

03:56

05:26

13:29

17:39

21:20

22:40

13 RAMAZAN

21 TEMMUZ - PAZAR

03:58

05:28

13:29

17:39

21:19

22:39

14 RAMAZAN

22 TEMMUZ - PAZARTESİ

03:59

05:29

13:29

17:39

21:17

22:37

15 RAMAZAN

23 TEMMUZ - SALI

04:00

05:30

13:29

17:38

21:16

22:36

16 RAMAZAN

24 TEMMUZ - ÇARŞAMBA

04:01

05:31

13:29

17:38

21:15

22:35

17 RAMAZAN

25 TEMMUZ - PERŞEMBE

04:03

05:33

13:29

17:37

21:14

22:34

18 RAMAZAN

26 TEMMUZ - CUMA

04:04

05:34

13:29

17:37

21:13

22:33

19 RAMAZAN

27 TEMMUZ - CUMARTESİ

04:05

05:35

13:29

17:36

21:11

22:31

20 RAMAZAN

28 TEMMUZ - PAZAR

04:07

05:37

13:29

17:36

21:10

22:30

21 RAMAZAN

29 TEMMUZ - PAZARTESİ

04:08

05:38

13:29

17:35

21:09

22:29

22 RAMAZAN

30 TEMMUZ - SALI

04:09

05:39

13:29

17:35

21:07

22:27

23 RAMAZAN

31 TEMMUZ - ÇARŞAMBA

04:11

05:41

13:29

17:34

21:06

22:26

24 RAMAZAN

01 AĞUSTOS - PERŞEMBE

04:12

05:42

13:29

17:34

21:04

22:24

25 RAMAZAN

02 AĞUSTOS - CUMA

04:13

05:43

13:29

17:33

21:03

22:23

26 RAMAZAN

03 AĞUSTOS - CUMARTESİ

04:15

05:45

13:29

17:32

21:01

22:21

27 RAMAZAN

04 AĞUSTOS - PAZAR

04:16

05:46

13:29

17:32

21:00

22:20

28 RAMAZAN

05 AĞUSTOS - PAZARTESİ

04:17

05:47

13:29

17:31

20:58

22:18

29 RAMAZAN

06 AĞUSTOS - SALI

04:19

05:49

13:29

17:30

20:56

22:16

30 RAMAZAN

07 AĞUSTOS - ÇARŞAMBA

04:20

05:50

13:29

17:29

20:55

22:15

03 Ağustos Cumartesi Kadir Gecesidir 08 Ağustos Perşembe Ramazan Bayramının 1. günüdür Bayram Namazı vakti 06:46 Fitre Bedeli 10,- Euro

09

DİTİB Nürnberg Eyüp Sultan Camii Kurfürstenstr. 16 ∙ 90459 Nürnberg ∙ Tel: 0911 421656 E-Mail: info@ditibnbg.de ∙ www.ditibnbg.de


15. Kur’an-ı Kerim Okuma Yarışması Almanya Finali Yapıldı Din Hizmetleri Müşavirliği ve DİTİB işbirliğiyle bu yıl 15. si düzenlenen “Kur’an-ı Kerim Okuma Yarışması” Almanya finalinin birincisi Köln bölgesi Hückelhovan DİTİB Merkez Camii Derneği öğrencilerinden Hamza Börek oldu. Almanya geneli bölge birincilerinin katıldığı “15. Kur’an-ı Kerim Okuma Yarışması” finali, geçen yıl Almanya birincisi Stuttgart bölgesinin ev sahipliğinde Gundelsheim DİTİB Mer-

kez Camii’nin katkılarıyla gerçekleşti. Berlin, Düsseldorf, Essen, Frankfurt, Hamburg, Hannover, Karlsruhe, Köln, Mainz, Münih, Münster, Nürnberg ve Stuttgart birincilerinin katıldığı Almanya Finali’nde, Köln bölgesinden Hamza Börek birinciliği, Frankfurt bölgesinden Eren Duman ikinciliği ve Hannover bölgesinden Selahattin Gönül de üçüncülüğü elde ettiler. Yarışma, dereceye girenlere ödüllerinin verilmesiyle son buldu.

DİTİB İkinci Çalıştayını Frankfurt’ta Gerçekleştirdi DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. İzzet Er başkanlığında yönetim kurulu üyeleri, eyalet birlikleri, eyalet gençlik ve kadın kolları başkan ve yöneticilerinden oluşan çalıştay 7-9 Haziran 2013 tarihler arasında çalıştay için bir araya geldi.

Möhrfelden-Walldorf’ta ikincisi düzenlenen “Almanya’da Dini ve Sosyal Hizmetlerin Değerlendirilmesi ve Planlanması” konulu çalıştay iki gün sürdü.

10


bizden

Frankfurt Goethe Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezi Açıldı Resmi temaslar kapsamında Almanya’da bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ziyaretinin ikinci gününde Frankfurt’ta önemli bir açılış gerçekleştirdi. Frankfurt Goethe Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezi’nin açılışını gerçekleştiren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam’ın Almanya’nın bir parçası olduğunu kaydederek, Almanya ile İslam İlahiyatı alanında işbirliğinin devam ettirilmesi gerektiğini söyledi. Almanya’da hizmet veren bütün İslam İlahiyat enstitülerine Diyanet olarak destek vermeye hazır olduklarını ifade eden Başkan Görmez, “Almanya’da yeni bir başlangıç olan İslam İlahiyatı için hem başlangıç zorlukları hem de beklenti ve merak büyüklüğü ile aşırı bir yük yüklediği aşikardır. İşte bu yükü taşımada bizler, muadil kurumlar seyirci veya sırf eleştirel kalmak yerine imkan ve şartlarımız doğrultusunda katkı ve destek olabiliriz.” dedi. Başkan Görmez’in konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle; “Küresel gelişmelerin etkisiyle dinler artık ilahi birer çağrı olarak değil, daha çok siyasal birer proje olarak algılanmaya başladı...” Küresel gelişmelerin etkisiyle dinler artık ilahi birer çağrı olarak değil, daha cok siyasal birer proje olarak algılanmaya başladı. Bu algı kırılması maalesef dinlerin kendi inananları açısından da çoğu kez geçerlidir. Bu gelişme, dinlerle ilgili bilimsel faaliyetleri de etkiledi. Maalesef geleneksel din bilimleri dahi dinleri artık ilahi mesajları itibariyle inanç ve amel sistemi olarak değil, kimlik kurucu özellikleri itibariyle bölgesel oluşum-

11

lar ve siyasal sistemler olarak inceleme eğilimindedir. Bir İslam İlahiyatçısı olarak çok yakından takip ettiğim oryantalistik İslam bilim çalışmalarının son yıllarda gösterdiği yön ve yöntem değişikliği bunun en bariz göstergesidir. Artık İslam, Alman bilim adamlarının da çok büyük katkı sağladığı dilbilimsel, dinbilimsel ve hermeneutik araştırmaların konusu olmaktan çıkıyor ve giderek bölgesel siyasal araştırmaların konusu haline geliyor. Bu gelişme, genelde İlahiyatların, özelde ise İslam İlahiyatı’nın eskiden daha çok lüzumlu hale getirmektedir. Bu zaviyeden bakıldığında, bugün kutladığımız hadisenin, sıradan bir gelişme olmadığı açıktır. “İslam İlahiyatı, Müslümanların kendi dini düşünce birikimlerinin farkında olmaları ve bu birikimi aktüelleştirmeleri bakımından önem taşımaktadır...” Genelde Avrupa ve özellikle Almanya bağlamında ifade etmek gerekirse, İslam İlahiyatı, hem bu ülkelerdeki Müslümanların kendi dini düşünce birikimlerinin farkında olmaları ve bu birikimi yeni bir yaşam alanında aktüelleştirmeleri bakımından hem de içinde yaşadıkları çoğunluk toplum için özel bir önem taşımaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığında idari görevde bulunduğum süre zarfında Almanya’nın gerek akademik gerekse bürokratik temsilcileriyle temaslarımda, ana hatları ile hep Almanya’da İslam İlahiyatı’nın geliştirilmesi gereğini dile getirdim. “İlahiyat’ın bir bilim olarak ait olduğu yer üniversitedir...” İlahiyat’ın bir bilim olarak ait olduğu yer üniversitedir. İlahiyat’ın bilim olarak üni-


versitede icra edilmesi iki açıdan elzemdir. Dinlerin hakikate dair tasavvurları, ancak üniversite ortamında diğer felsefi ve dini dünya görüşleriyle eşit ve adil bir tartışma ortamına sahip olabilir. Böylelikle, İslam dini bilimsel ışıkla ilahi nurun bir araya gelmesiyle, herkesin anlayabileceği bir dille ifade ve tartışma imkanı bulabilir. Bunu çoğulculuğun ve hakikatin izafiliğinin bir gereği olarak da görüyorum. Diğer nokta ise bir mümin etkinliği olarak İlahiyatın dogmatizme ve antagonizmaya düşme riski yüksektir. Bu itibarla, İlahiyat’ın bir bilim olarak diğer disiplinlerle birlikte yürüyebildiği üniversite ortamında icra edilmesi, hem dinlerin izzetini koruma, hem de hayati önem taşıyan eleştirel yaklaşımı diri tutma bakımından gereklidir. “İslam ve Müslümanlar Almanya’nın bir parçasıdır ve İslam İlahiyatı da Üniversitede icra edilmelidir...” Almanya’da süren İlahiyat’ın üniversitede yeri olup olmadığı ve İslam’ın Almanya’ya ait olup olmadığı tartışmalarıyla alakalı 2010 yılında Alman Bilim Kurulu’nun yayınladığı tavsiye kararını, Federal Bilim Bakanlığının ve pek çok eyalet hükümetinin bu karar yönünde attığı adımları, bu sorulara verilmiş net cevaplar olarak söylemek istiyorum. İfade şöyle; “İlahiyat bilim olarak Üniversitenin bir parçasıdır. Evet, İslam ve Müslümanlar Almanya’nın bir parçasıdır ve İslam İlahiyatı da Üniversite-

de icra edilmelidir” Bu tarihsel bir kavşak noktasıdır. Zira İslami ilimler birikimi ilk kez Avrupa üniversitelerinde kendini kendi otantik zaviyesinden ifade etme imkanı bulmaktadır. Avrupa üniversitesi ile kastettiğim, Yeniçağ felsefesinin ve Aydınlanma sonrası beşeri bilim birikiminin evidir. Asırlardır Müslüman öznelerin Müslüman toplumlarda ürettiği İlahiyat birikiminin Batı Yeniçağ birikimiyle temasa geçmesi çok heyecan verici bir yüzleşmedir. Bu yüzleşme hem Batı’ daki İslam’la ilgili algıları dönüştürecektir, hem de Müslümanların geleneksel İlahiyatçılık yapma biçimlerini dönüştürecektir. “Almanya’nın İslam İlahiyatı’nı kurma fikrini benimseyebilmesi çok zaman aldı...” Artan Müslüman nüfusa ve Müslümanların din hizmetleri ve din eğitimi ihtiyaçları anayasal güvence altına alınmış olmasına rağmen, Almanya’nın İslam İlahiyatı’nı kurma fikrini benimseyebilmesi çok zaman aldı. Bu yeni durumu kabullenmede toplumun bazı kesimleri, hatta Müslümanların bir kısmı hâlâ zorluk çekiyor olabilir. Bu kabul sürecinin ne kadar zaman aldığını göz önünde bulundurursak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve Frankfurt Goethe Üniversitesi’nin 2003 yılında başlattıkları işbirliğinin ne kadar isabetli olduğu görülmektedir. Gecikilmiş de olsa Almanya’da İslam İlahiyatı kurma ve din dersi öğretmeni yetiştirme konusunda siyasi bir karar oluşmuş olması sevindirici bir gelişmedir.

12


bizden “İlahiyat eğitimi almamış, İslami ilimler tahsil etmemiş, Arapça bilmeyen insanların İslam İlahiyatı’nı kurmaları ve şekillendirmeleri beklenemez...” Kararın uygulanmasında endişe verici olan hususlardan bazıları, kurumların oluşmasında, müfredat programlarının oluşturulmasında, yayınlar konusunda çok hızlı hareket ediliyor. Bu aceleciliğe bağlı olarak, zaman zaman İslam İlahiyatı’nı alanın uzmanlarının eline teslim etme konusunda uluslararası standarttan ödün verilebiliyor. İlahiyat eğitimi almamış, İslami ilimler tahsil etmemiş, Arapça bilmeyen insanların İslam İlahiyatı’nı kurmaları ve şekillendirilmeleri beklenemez. Gerekli donanıma sahip olmayan insanların çalışmalarının ürünleri ne bilim dünyasını, ne de Müslüman muhatapları tatmin edecektir. “İslam İlahiyatı da bir bilim olarak uluslararası ağın içinde yer almalıdır...” Bilimsel faaliyet uluslararası karakter taşır. İslam İlahiyatı da bir bilim olarak ilgili uluslararası ağın içinde yerini almalıdır. Almanya’da İlahiyat bilimini, din dersi öğretmeni yetiştirmeye indirgeyen yaygın bir algı hakim. Dolayısıyla İlahiyat’ın fazlaca yerel ihtiyaçlar odaklı dizayn edilmesi riski görüyorum. Oysaki yerel ihtiyaçlara en sağlıklı katkıyı da, iyi icra edilen bilimsel İlahiyatçılık sunabilir. “İslam İlahiyatı’nın asli görevi, bilgi ve fikir üretmek, dolayısıyla bilim dünyasında gerçekleşen hakikat arayışına özgün katkılar sağlamaktır...” Neticede islam İlahiyatı ile ilgili çalışmalar, diğer bilim dallarında olduğu gibi, sadece

13

belirli bir zaman, bütçe ve önceden planlanmış hedefler çerçevesinde işleyen bir mekanizmadan ibaret değildir. Onun asli görevi, bilgi ve fikir üretmek, dolayısıyla bilim dünyasında gerçekleşen hakikat arayışına özgün katkılar sağlamaktır. Bu sürecin önemli bir parçası, diğer bilim dallarıyla verimli bir işbirliğidir. Her iki tarafa da bu çerçevede büyük sorumlu luk düşmekte. “Sağduyu, dünyanın İslam İlahiyatı alanındaki birikimiyle daha yoğun temas ve işbirliğini salık vermektedir...” Sağduyu, dünyanın İslam İlahiyatı alanındaki birikimiyle daha yoğun temas ve işbirliğini salık vermektedir. Bu itibarla, İslam dünyasının birikimini göz ardı etmemek gerekir. Biz bu bağlamda sadece işbirliğine açık olduğumuzu ifade edebiliriz, ama işbirliği ve diyalog, ancak karşılıklı adımlarla mümkün olabilir. Açık yüreklilikle ifade edecek olursak, verimli bir işbirliğinin önünde psikolojik engeller olduğunu düşünüyorum. Özellikle Türkiye ile Almanya arasında kültürel konularda belirli bir güven krizi olduğu kanaatindeyim. İslam ve İslam İlahiyatı ile ilgili konular da maalesef bu krizin bir parçası olmuş durumdadır. Türkiye’nin attığı her adım Alman dostlarımız tarafından dış politika ve inkültürasyon tedbiri olarak algılanabiliyor. Almanya’nın attığı her adımda Türkiye tarafından uyum ve güvenlik tedbiri olarak algılanabiliyor. Bu algı biçiminde, atılan adımların politik gerekçelendiriliş biçiminin de rolü var mutlaka. Ama çağdaş bir sorun olarak yanlış bilgilendirme mekanizmalarının da etkisini göz ardı edemeyiz.



bizden

DİTİB, Gençlik Daireleri ve Türk Aileleri Arasında Köprü Oluyor Diyanet İşleri Türk İslam Birliği tarafından Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı desteğiyle yürütülen “Sorun Algısından Şans Algısına: Gençlik Daireleri ve Türk Aileleri” projesi faaliyetlerine başlamıştır. DİTİB tarafından projenin tanıtımının yapılması, Gençlik Dairesi’nin ailelere yönelik hizmetlerinin anlatılması, konunun uzmanlarının gönüllü ve görevlilerle buluşturulmasının hedeflendiği; Din Hizmetleri Ataşelerinin, DİTİB Yönetim Kurulu Üyelerinin, Bölge Koordinatörlerinin, Eyalet Birliği Başkanlarının, Eyalet Kadın Birliği ve Eyalet Gençlik Birliği Başkanlarının, Kuzey Ren Vestfalya Gençlik Dairesi Birlikleri (LWL ve LVR) uzmanlarının, koruyucu ailelerin, gönüllülerin ve diğer uzmanların da katılımı ile 21. - 23. Haziran 2013 tarihinde Akademie Klausenhof’da bir çalıştay düzenlenmiştir. Çalıştayda konuyla ilgili, bir yıl boyunca yapılacak faaliyetler ele alınmıştır. Projenin hedefi, Türk ailelerini, gençlik daireleri ve bu dairelerin sunduğu imkan ve hizmetleri hakkında bilgilendirmek, desteklemek ve güçlendirmektir. Özellikle, gerek Türk ailelerinde gerek gençlik dairelerinde, mevcut olan önyargı ve korkuların giderilmesi ve gençlik daireleri ile aileler arasında sağlam köprülerin oluşturulması, projenin ana hedefleri arasındadır. Çalıştaya, DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Dr. Emine Seçmez’in, örneklemeler ve sorunlara

15

yaklaşım tarzını içeren açılış konuşması ile başlanmış, akabinde Sosyal Pedagog Halide Özkurt tarafından, DİTİB’in Gençlik Dairesi bağlamında sunduğu hizmetler örneklerle anlatılmıştır. Çalıştaya konuşmacı olarak katılan yerel Gençlik Dairesi Birlikleri temsilcileri tarafından, Gençlik Dairelerinin kurumsal görevleri, sorumlulukları, sunduğu hizmetler, çocuk koruma sisteminin işleyişi ve çocukların gerek yetimhanede gerek koruyucu ailelerde korunmaları hakkında bilgiler verilmiştir. Türk koruyucu aileler ve bu alanda hizmet sunan derneklerin de tecrübelerinin paylaşıldığı çalıştayda, farkındalık oluşturulması ve hizmet planlama müzakereleri yapılmıştır. İki gün süren çalıştayın neticesinde katılımcılar, Gençlik Daireleri ve dairenin sunduğu hizmetler hakkında daha geniş bilgi kazandıklarını, hem kendilerinin, hem de DİTİB camiasının mevcut potansiyellerinin daha iyi farkına vardıklarını belirttiler. Hizmetlere dair kişisel haklar konusunda da bilgi kazanan katılımcılar, fikir alışverişlerinde bulundular. Proje kapsamında bir sonraki adımda Eyalet Kadın Birlikleri ve Eyalet Gençlik Birlikleri yönetimlerine, yerel Gençlik Daire uzmanlarının da katılımı sağlanarak birer günlük çalıştaylar ve din görevlileri ve gönüllülere yönelik bilgilendirme seminerleri düzenlenecektir.


GEZİ PARKI OLAYLARI İÇİN KAMUOYUNA DUYURU Bizler, aşağıda isimleri yer alan Avrupa’da faaliyet gösteren kuruluşlar olarak, en ufak bir ayırım yapmadan huzur, refah, adalet ve insani dayanışmanın hakim olduğu toplumlarda özgürce yaşamasını arzu eden duruşumuzla, dünyanın neresinde olursa olsun, neticesi toplum sal tedirginlik ve kargaşaya sebep olan, can ve mal güvenliğini tehdit eden medeni dünyamızdaki şiddet olayları karşısında derinden kaygılanmaktayız. Başta Türkiye kökenli insanımıza hizmet eden kuruluşlar olarak, Türkiye ile sahip olduğumuz canlı akrabalık, kültür ve tarihi aidiyet ilişkilerimiz nedeniyledir ki, farklı din ve etnik kökene sahip toplum kesimlerinin asırlardır bir arada yaşamış oldukları, kaynaşmış oldukları bir ülkede yaşanan her türlü kargaşa ve toplumsal huzura kasteden şiddet olayları bizleri endişelendirmektedir. Demokrasilerde hak aramanın ve varolan yanlışlara muhalefet etmenin şiddet dışında meşru yolları olduğunu, ülkemizdeki huzur ve sükuna kasteden şiddet eylemlerinin birarada yaşama kültürüne zarar verdiğini, demokratik kazanımlarla genişleyen özgürlükler alanına da müdahale anlamına geldiğini ifade etmek isteriz. Umudumuz, durumun bir an önce düzelebilmesi adına ilgili tüm aktör ve kurumların birlikte, herkesçe kabul edilebilir bir sonuca varabilmeleridir. Bundan dolayı herkesi gerek Türkiye’de gerek insanımızın en yoğun yaşadığı Almanya’da toplumsal huzura aktif bir şekilde katkı sağlamak adına, sağduyulu olmaya ve itidale davet ediyoruz.

AAIB - ATİB - DİTİB - IGMG IKMB - MÜSİAD - TÜMSİAD - UETD

16


bizden

Kaş Çatma Gülümse Bana… Bedirhan GÖKÇE

En insani duygudur “sevmek” ve “sevilmek” Sevdiklerinizle beraber olduğunuzda hem mutlu hem de huzurlusunuzdur. Hakeza sevildiğinizi bildiğiniz yerde daha bir rahat olur, rahat oturursunuz. On sevdiğiniz arkadaşınızla bir ortamda bulunduğunuzda bir tane sevmediğiniz insan oraya gelse artık oranın tadı sizin için kaçmıştır. On sevdiğiniz olmasına rağmen o tek kişinin oradaki varlığı orayı bir an önce terk etmeniz için artık yeterli bir sebeptir. Muhtemeldir ki sen gidince “O” kişi de bundan hoşnut olacak hatta sen de gitme eğilimi olmasa o bir bahane uydurup “geçiyordum uğradım” ya da “benim biraz işim var, kaçmam lazım” diyerek gidecektir. İşte sevgisizlik böyle bir şeydir, on çiçeği bir dikene ezdirir. Sevginin ise en ekonomik halidir birisine tebessüm etme, yalandan da olsa selam verme. Sevmediğin zaman, gitmek zorunda olduğun akraba gibi mecburi ziyaretlerinde bile ayakların geri geri gider, gitmiş olmak için gidersin, annenin babanın “hatrı alidir” diyerek ama gitmemek için de türlü türlü bahaneler dizersin peş peşe… Biz duygusal bir toplumuz, bu coğrafyanın insanı duygusaldır. O yüzden bizim gibi toplumlarda ara ilişkiler

17

pek olmaz yani ya çok severiz, ya hiç sevmeyiz ama pek severmiş gibi yapamayız. Bu daha çok Avrupalı ve Amerikalı insanlarda olur çünkü oralarda ilişkiler nettir ve belli bir “sebep” üzerinedir. Sebepsiz sevmez o coğrafya da insanlar birbirini, ya da bir Yunus’ları olmadığından bilmez bir insanı Yaradan’dan ötürü sevmeyi. Oysa bizim sev diyen Yunuslarımız, Gel diyen Mevlanalarımız var… Siz bir insanı sevdiğinizde, bir insan kazanmış olacaksınız. Bu yaşlı, genç, çocuk, yerli yabancı hiç fark etmez. “Dedemin insanları” filminde o dedenin çevreye saçtığı sevgi ve o sevginin geriye dönüşü gibi. Kısaca, ne kadar çok insan severseniz o kadar çok insan kazanırsınız -ki bunların karşılığı parayla makamla falan izah edilemez. Bu durumun aksi hali de o meşhur ayna gibi, güldün güler, kaş çattın çatar… Şimdi şöyle bir Dünyadaki sevgisizliği getirin gözünüze…! Dünyanın petrole, paraya, silaha mı daha çok ihtiyacı var yoksa sevgiye mi sizce? Ne diyordu şair; “Dünyayı sevgi kurtaracak ve her şey bir insanı sevmekle başlayacak”



din

ASIL SAVAŞ İÇİMİZDE, FARKINDA MIYIZ? Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı “Allah’a itaatsizlikten sakınan takva sahibi müminler, (öfke, nefret, hiddet gibi) şeytani bir kışkırtmaya maruz kaldıklarında sağduyu ile düşünüp hemen gerçeğin farkına varırlar.” (A’râf, 7/201.)

H

ak-batıl mücadelesinin asıl kaynağı dışarıda değil, insan dünyasındadır. En büyük tuzaklar orada kurulmakta, en sinsi hesaplar orada yapılmaktadır. İnsan, kendi iç dünyasında durmadan dinlenmeden şirki ve şerri telkin eden bir nefsin yuvalandığını unutmamalıdır. Evet nefis, insanın dizginlerini ele alıp onu isyan batağına sürükleyebilmekte, dünya ve ahirette onu en ağır iflas ve hüsrana uğratabilmektedir. İnsanın iç dünyası, bir başka yönden, hak ve hakikate götüren tecellilerin neşvünema bulduğu yerdir. Çünkü Yüce Mevla’mız bizi destekleyeceğini, iç ve dış dünyada bize ayetlerini göstereceğini vaat etmektedir. Elbette ki bu, deruni hayatımıza önem verdikçe, orada manevi bir iklim oluşturmaya gayret ettikçe elde edeceğimiz bir sonuçtur. Dolayısıyla bizler, kendini keşfetmeye, oradaki güzelliklerin farkına varmaya çalışan, adeta deryada inci, mercan toplayan dalgıçlar gibiyiz. Öyleyse rahmani değerlerin yayılmasını, fitne

19

ve fesadın ortadan kalkmasını isteyenler, işe kendi nefislerinden başlamalıdırlar. İlahi dinler, özellikle insanın nefis ve şeytanla yaptığı mücadeleye dikkat çeker ve onu uyarırlar. Ölüme değin sürecek büyük bir savaşa sahne olduğunu daima ona hatırlatırlar. Ta ki gaflete düşmesin. Hak diye batılın peşinden sürüklenmesin. Neticede kendisine karşı oynanan oyunun kurbanı olup dünya ve ahiretini heder etmesin. Başta peygamberler olmak üzere onların yolunu izleyen salihler ve muttakiler, bahsedilen bu duyarlılığın örnek kahramanlarıdır. Kur’an, müminlerin de mutlaka bu özelliğe sahip olmalarını emreder. Cennetlere nail olanların nefis ve hevasının kötü arzularına kapılmayan kimseler olduklarını söyler. Allah’a sığınıp korunma gayretinde olan muttakiler, nefislerinden gelen şeytani çağrılara karşı son derece uyanıktırlar. Dolayısıyla en sinsi telkin ve tuzakların dahi farkındadırlar. Dış dünyadaki gelişmelerin içteki yansımasını gözden geçirir ve hassas bir elemeye tabi tutarlar. Çünkü onlar biliyorlar ki, iç dünyalarında olup biten hiçbir şey anlamsız değildir. Her ses ve fısıltı bir mesaj taşımakta; kendilerini ya melekleşmeye ya da şey-


tanlaşmaya çağırmaktadır. Başta da verdiğimiz ayette görüldüğü gibi, takva şuuruna sahip müminlere, neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda bir kavrayış ve feraset derinliği kazanmalıdırlar. Peygamberler, her konuda olduğu gibi içsel murakabe konusunda da bizlere örnek olmuşlardır. Mesela Hz. Yusuf... Mısır ülkesinde vezirin eşi Züleyha ona fena sevdalanmıştı; âdeta deli divane olmuştu. Hatta onu elde edebilmek için her türlü hileye başvurmuştu. Ancak her seferinde o, nefsinden gelen arzu ve dürtülere direnmiş, bundan Allah’a sığınmıştı. Bir defasında kadın, kendisini hapse attırmakla ve orada süründürüp perişan etmekle tehdit etmişti. Ancak Hz. Yusuf, bütün bu tehditlere rağmen Allah’a sığınmış ve şöyle yalvarıp yakarmıştı: “Ya Rabbi! Zindan, bu kadınların beni davet ettikleri o işten bana daha sevimlidir. Eğer sen onların fendini benden uzaklaştırmazsan, onlara meyledip cahilce davrananlardan olabilirim.” Yine Hz. Yusuf’un hayatı boyunca nefsiyle yaşadığı o zorlu imtihanı şu ifadelerle dile getirdiği görülür: “Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları hariç, nefis daima fenalığı ister, kötülüğe sevk eder.” Yine Kur’an, hastalıklara karşı gösterdiği olağanüstü metanetle Hz. Eyyub’un örnek tavrını bizlere tanıtır. Sabır timsali bu yüce insan, bir taraftan hastalığın getirdiği acı ve elemlere direnirken, diğer taraftan da şeytanın iç dünyasında

ekmeye çalıştığı şer tohumlarını yok etmek mecburiyetinde kalır ve Rabbine şöyle yalvarıp yakarır: “Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi.” İnsan musibetlerle imtihan edilebileceği gibi, servet, sağlık, mevki, makam vb. hayırlarla da imtihan edilebilmektedir. En sinsi olanı da insanın bollukla ve nitmel bir denemeye tabi tutulmasıdır. Kur’an bu konuda olumlu ve olumsuz iki örneği bizlere hatırlatır. Olumsuz örneğin timsali efsanevi zengin Karun’dur. Ancak o, sahip olduğu sınırsız nimeti Yüce Yaratıcı’nın bir lütfu ve insanı olarak görmemiş, yaşadığı bütün güzellikleri kendinden bilerek imtihanı kaybetmiştir. Olumlu örneğin timsali de Hz. Süleyman’dır. O da, eşsiz mucizelere, hiçbir peygamberin nail olmadığı görkemli saltanat ve imkânlara mazhar olmuştu. Kendisine lütfedilen mucizelerden biri de, isteği üzerine, oldukça uzaklarda bulunan Kraliçe’nin tahtının, bir anda kendi huzuruna getirilmesidir. İşte konumuz açısından önemli olan bu olaya verdiği şu tepkidir: “İşte bu Rabbimin bir lütfudur ve bu lütuf, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğimi sınamak içindir.” Görüldüğü gibi, Hz. Süleyman’ın varlık ve nimet karşısındaki tutumu farklı olmakta, bir sınanma kuşağında bulunduğunu hemen fark edebilmektedir. Yüce Mevla bizleri dünyaya takılıp kendini unutanlardan eylemesin!

20


en sevgili

Allah Rasulü’nden Bilgeliğe Giden Kırk Anahtar (9. Bölüm) Derleyen: Serhat ÖNDER

Dul ve miskinlere bakanlar, Allah yolunda savaşanlar gibidir. (Buhârî, Nefekat, 10/366)

Büyük günahlar şunlardır: Allah’a şirk koşmak, anaya babaya asi olmak, cana kıymak ve insanı boynuna kadar günaha sokan yalan yere yemin etmek.

(Buhârî, Eyman ve’n-Nuzur, 11/483)

Hastanın yahut ölünün yanında bulunduğunuz zaman, hayır söyleyin. Zira melekler sizin dediklerinize âmin derler. (Müslim, Cenaiz, 919)

İnsanoğlu ölünce ameli kesilir: ancak üç şey hariç: Sürekli sadaka yahut yararlanılan ilim veyahut kendine dua eden evlat. (Müslim, Kitabu’l-Vasiyye, 1631)

21


TORBASIZ HEPAFİLTRELİ

TÜRKİYE‘NİN EN ÇOK SATAN SU FİLTRELİ ELEKTRİKLİ SÜPÜRGESİ İÇİN, ALMANYA ÇAPINDA BAYİLİKLER VERİLECEKTİR. AYRINTILI BİLGİ VE BAȘVURU İÇİN: TELEFON 0170 5867732 VEYA E-MAIL birol@senur-europe.de

36


din

BÜYÜK PATLAMA Derleyen: Yunus Emre TURAN

İnkâr edenler, evren (gökler) ve dünya (yer) birbirleriyle bitişikken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Yine de onlar inanmayacaklar mı? (21-Enbiya Suresi, 30)

23


İnsanlar, yüzyıllardır evrenin oluşumunu merak etmiş ve bu konuda çeşitli görüşler ve teoriler sunmuşlardır. Büyük patlama, ingilizce karşılığı ile Bigbang bu teorilerden biridir. Ancak Büyük Patlama teorisinin diğer teorilerden farkı bilim insanlarının bu teori hakkında hemfikir olmalarıdır. Teoriye göre bundan yaklaşık olarak 13 milyar yıl önce zaman ve madde yokken, çok yüksek sıcaklık ve yoğunluktaki bir ortamda patlama olmuş ve patlama sonucunda en hızlı hareket eden kütleler en dışta, daha yavaş hareket edenler ise en içte olmak üzere, boşluğa doğru bir yayılım başlamıştır ve yine teoriye göre bu yaylım halen devam etmektedir. Bilim insanları bu patlamayı tetikleyen sıcaklığın 1 milyar derecenin üzerinde olduğunu düşünmektedirler. Teori ilk olarak 1922 yılında Rus kozmolog Alexander Friedmann tarafından ortaya atılmış ancak bu teoriye inanmak, evrenin durağan olduğunu savunan bilim adamları için pek kolay olmamıştır. Çünkü bu teori evrenin, zaman ve maddeden bagımsız olan tüm boyutların üzerindeki bir güç tarafından yaratıldığı anlamına geliyordu. Aynı zamanda bu teori “maddenin sonsuzdan gelip sonsuza gittiğini” savunan materyalist bilim adamlarının görüşlerini tamamen çürütmüştür ancak yine de bu teoriyi kabullenmek istememişlerdir. Evrendeki enerjinin bilinen kısmının büyük bölümü yıldızlarda, Hidrojenin, füzyon sayesinde Helyuma dönüsmesi ile oluşmaktadır. Bu enerji dönüşümü evrenin başlangıcından bu yana devam eden bir süreçtir. Eğer evren sonsuzdan beri var olsaydı hidrojenin tümünün helyuma dönüşmüş olması gerekirdi. Fakat şu an evrende var olan hidrojen, helyum oranı teorik hesaplamalara göre Büyük Patlama’dan bu yana olması gerektigi gibidir. Bunun gibi bir çok delil “Büyük Patlama” teorisinin güçlenerek ilerlemesini sağlamak-

tadır. Bu teoriye ve ardından gelen değişimlere farklı bir açıdan bakacak olursak evrenin rastgele oluşmadığını görürüz; çünkü Büyük Patlama teorisi evrenin bilinçli ve sistematik bir şekilde yaratıldığını kanıtlamaktadır. Buna bağlı olarak evrenin bir parçası olan insan da bilinçli bir şekilde yaratılmıştır. Kısacası Big Bang, hem tek ilahlı dinlerin iddialarını destekleyerek bu dinlerin doğruluğunu onaylar, hem de Rabb’in sıfatlarını temellendirerek insanı dine muhtaç yaratan ilahın, din göndermesinin mantıklı olduğunu gösterir. Öyle ki Kuran-ı Kerim evrenin yaratılışı hakkında derin bilgiler içermektedir ve Büyük Patlama teorisi ortaya atılmadan önce bu teoriyi böylesine tarif eden tek kitaptır.

Ve evreni(gögü) kuvvetimizle kurduk. Muhakkak ki onu genişletmekteyiz. (51-Zariyat Suresi, 47) Bigbang teorisinin içerisinde de bahsettiğimiz gibi Evrenin sürekli genişlemesi yukarıdaki ayette açıkça belirtilmektedir. Yani insanlığın ortaya attığı teoriler, düşünceleri, bilimsel araştırmaları ve evrenin sırları aslında Kuran-i Kerimde saklıdır.

24


42


din

43


din

Derleyen: Harun ÖNDER Dua: Dr. Senai DEMİRCİ es-Selâm... Her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran. Kendisi her türlü eksiklik, ayıp, afet ve belalardan uzakta olan. Cennete girmiş mutlu kullarına selâm eden...

la karşılanırlar.“

O, es-Selâmdır, selam ve selamet ondadır. O, varlıkları karanlıktan kurtaran ve en çok esirgeyendir. Selâmet yurdu olan cennetini insanlara vaad eden O‘dur. Kalpten kalbe yol açan, doğru yola ulaştıran O‘nun ismidir. Esenliğin, huzurun ve ebedi mutluluğun sesidir Selâm... O, es-Selâmdır...

es-Selâm isminin bir başka mânâsı da daha önce de belirttiğimiz gibi „bütün kusurlardan selamette, münezzeh olan“dır.

Her doğan ölüyor, her yeşeren kuruyor, her yapılan yıkılıyor. Yaratılanların en değerlisi insan doğuyor, büyüyor, ihtiyarlıyor, hastalanıyor, acıkıyor, uyuyor ve ölüyor. Selâm olan Rabbimiz bütün bunlardan münezzehtir. İslam dinini “indirerek“ selâmet yurdu olan Cennete davet eden, bu dünyada gönüller arasında köprü olan selamı, nezaket kurallarını öğreten Rabbimiz Mü‘minleri Cehennem azabından selamete kılandır. Allah‘ın Selâm sıfatı aynı zamanda Cennette kabul ettiği kullarına selam vermesi anlamına da gelir. Cenâb-ı Hakk: “Çok esirgeyen Rabb‘dan onlara bir de sözlü selam (vardır).“ „İşte onlar, sabretmelerine karşılık (Cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orada esenlik dileği ve selam-

27

şeklinde buyurarak Cennete giren insanlara sözlü olarak selam vereceğini bildirir. Kuşkusuz Allah‘ın selamı Mü‘minler için olabilecek en büyük müjdedir.

Sensin selam, Sendendir selam. Emrini dinler ateş ki, İbrahim (a.s.) için serin ve selametli olur. İbrahim (a.s.) gibi Dostluğuna kabul eyle beni, İbrahim (a.s.) gibi Ateşi gül eyle tenime. Gül gibi ateşten çiçekler açtır ruhuma. Selamını şebnem gibi dokundur kalbime -Âmin-


kalİte ve tat’ın öz adresİ


din

Ramazana R

amazan ayının Müslümanların hayatında farklı bir yeri vardır. Bu farklı konum, bu mübarek ayın, Kur’an’ın nazil oluşunun yıldönümü olması ve bu sebeple oruçla taçlandırılmış bulunmasından kaynaklanmaktadır. Kur’an’da bu husus şöyle ifade edilmektedir: “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır.” On iki aylık zaman dilimi içinde Ramazan ayını üstün kılan ve ona ayrı bir anlam yükleyen işte bu özelliktir ve bunun için Ramazan ayı fazilet bakımından diğer aylardan üstün tutulmuştur. Kur’an’ın indirildiği ay oluşu, diğer bir ifadeyle İslam davetinin başlangıcının yıl dönümü olması dolayısıyla Ramazan ayının Müslüman’ın hayatında çok önemli bir yeri vardır. Cenab-ı Hak bu ayda rahmet kapılarını sonuna kadar açarak ve kişinin manevi hayatı için olumsuz faaliyetlerde bulunan şeytani güçlerin faaliyetlerini kısıtlayarak Müslüman’a manevi hayatını gözden geçirebilmesi için büyük bir fırsat sunmaktadır. İşte bu rahmet ortamıyla Ramazan ayı, Müslümanların dini hayatı açısında önemli bir yoğunlaşmayı beraberinde getirir. Bu yoğunluk içerisinde yapılan ibadetler, oruç, teravih ve taatler, zikir, infak vs. Allah’ın bol rahmetiyle ve sevabıyla karşılık görür. Çünkü: “Allah güzel ameller işleyenlerin ödüllerini asla zayi etmez”.

29

Böylece işlenen bu ameller cenneti kazanmaya ve cehennemden uzaklaşmaya ve şeytanın faaliyetlerinin etkisinden kurtulmaya vesile olur. Sonuçta; günahlardan sıyrılmak, geçmişte işlenen olumsuz amellerin ağır yükünden kurtulmak, Allah’a yaklaşmak, salih amellerin zevkine ermek, böylece iyi bir insan ve iyi bir Müslüman olabilmek için ruhu arındırma imkanı elde edilmiş olur. İşte Ramazan ayı, bunun için önemli bir fırsattır ve Müslüman açısından gerçekten tam bir rahmet ayıdır. Ruhumuzu İslam’ın güzellikleriyle ne derece süsleyebildik? Bir Müslüman olarak İslam’ı ne derece özümseyebildik? İslam ahlakını ne kadar hayata geçirebildik? Ailemiz ve çocuklarımız için üzerimize düşen görevleri yapabildik mi? Ahiret yolculuğu için ne kadar hazırlıklıyız? Bugüne kadar bir insan ve bir Müslüman olarak ne gibi hayırlı işler yapabildik? gibi sorularla bir nefis muhasebesi yapmalı, eksikliklerimizi, kusurlarımızı ve açıklarımızı ramazan ayı vesilesi ile tamir etmeye ve düzeltmeye çalışmalıyız. Ruhumuzun adeta yıllık revizyonunu yapmalıyız. Ramazanın bir rahmet ve mağfiret mevsimi olmasından yararlanarak bu ayda yoğunlaşan ibadet hayatının desteğiyle namaz, oruç, zekat, teravih, infak, sadaka-i fıtır gibi hayırlarla ruhumuzu arındırabilmenin yollarını aramalı, bunun üzerine yoğunlaşmalıyız. İnsanoğlu, dünya hayatının meşgaleleri içinde kimi zaman nefsinin dürtülerine boyun eğerek günahlara dalabilir. Önemli olan, hatayı fark ettikten sonra hatada ısrar


Gİrerken etmemek ve Cenab-ı Hakk’a yönelerek tövbe edip bağışlanma dilemektir. Günahın peşinden yapılacak içten bir istiğfar ve tövbe, günahın bağışlanmasına vesile olur. Müminin bu şekilde daima kendini arındırma imkanı vardır. Bütün mesele, samimi ve içten bir arınma tutkusuyla gerekeni yapmaktır. Nefsini tezkiye eden, yani onu kötülüklerden, dinen çirkin sayılan şeylerden, fuhşiyattan, günahlardan ve her türlü isyandan arındırıp temizleyerek benliğine İslami duyarlılık kazandırabilen kimse kurtuluşa ve mutluluğa erecektir. Ama benliğini kötülüklerin ve isyanın karanlıklarına gömen, böylece bir bakıma kendini uçuruma yuvarlayan, benliğini günahlara ve çirkinliklere yuvarlamaya elverişli hale getiren de kaybedecek ve hüsrana uğrayacaktır. Nefsin tezkiyesi, yani arındırılması derken burada kastedilen, nefsi kirletecek küfür, cahillik, kötü duygular, yanlış inançlar ve kötü ahlak gibi günahkarlık ve ahlaki düşüklükten temizlemek ve iman, ilim, irfan, iyi ve hayırlı işler, güzel ahlak gibi takva hasletleriyle terbiye edip ilahi rızaya mahzar olacak hale getirmektir. Kişinin nefsini bu şekilde küfür, cehalet, zulüm, yanlış inançlar, çirkin davranışlar gibi İslam’ın çirkin kabul ettiği kötülüklerden temizleyip koruyarak onu güzelliklerle ve iyiliklerle süslemesinin yararı, en başta kendinedir. Ancak bu şekilde kendini arındırabilen kişi, artık çevresi, içinde yaşadığı toplum ve hatta bütün insanlık için yararlı bir birey haline gelir.

İbadetlerin asıl amacı, insanı Allah’a karşı tam bir teslimiyet içinde iyi insan ve iyi Müslüman yapmaktır. Ramazan ayı ibadet yoğunluğuyla ve bir rahmet mevsimi olarak nefsi arındırmak için yoğunlaştırılmış bir program uygulamaya en elverişli zaman dilimidir. Ancak bu arınma programında tam sonuç alabilmek için bu programın bir bütün olarak uygulanması gerekir. Eksik uygulanırsa beklenen sonuç alınamaz. Her şeyden önce içten bir tövbe ile kötülüklerden ve günahlardan uzaklaşma iradesini ortaya koymak gerekiyor. Yani arınma programından beklenen sonucu alabilmek için günahlara karşı boykot gerekmektedir. Eğer böyle yapılmazsa arınma programından beklenen sonuç elde edilemez. Ramazan ayının rahmet ortamı, hayatını Allah’ın rızasına göre düzenlemek isteyenler için bir çağrıdır. Bu tablo, ne kadar günahkar olursa olsun, manen ne kadar kirlenmiş olursa olsun, kişiyi arıtabilecek güçtedir. Yeter ki kişi samimi bir arınma iradesi gösterebilsin. Rahmet kapılarını bu derece açık tutan bir dinin mensubu olarak bu rahmet ortamından kaçan, masiyetlerin bataklığını manevi gül bahçelerine tercih eden kimseler için ise, kendileri bu bataklıklardan kurtulma iradesi göstermedikçe, Cenab-ı Hakk’ ın kendilerine şuur nasip etmesini dilemekten başka yapılabilecek bir şey yoktur.

Dr. Ersan ÖZTEN DİTİB Nürnberg Din Görevlisi

30


din

Oruç Fıkhı Kazâ ve Kefâreti Gerektiren Durumlar Yenmesi ve içmesi alışılmış olan bir gıda maddesini bilerek ve isteyerek yemek, içmek veya bilerek ve isteyerek cinsel ilişkide bulunmak hem kazayı hem kefâreti gerektirir. ---------------------------------------------------------------------Sadece Kazâyı Gerektiren Durumlar • Hata ile bir şey yemek ve içmek. • Kabuklu fındık, kabuklu badem, kağıt, pamuk gibi şeyleri bilerek, kasten yutmak. • Buruna alınan suyun, dişe konan ilacın içeriye kaçması. • Dişler arasında kalan büyük kırıntıyı yutmak. • Buğday veya susam tanesi kadar bir şeyi ağza dışardan alıp yemek, yutmak. • Henüz vakit var sanarak imsak vaktinden sonra; veya güneş battı sanarak güneş batmadan önce yemek, içmek. • Orucu bozan şeyleri bir başkasının zorlaması ile yapmak. • İsteyerek ağız dolusu kusmak veya isteyerek kusmuğu yutmak. ---------------------------------------------------------------------Bazı Muayene ve Tedavi Yöntemleri • Astımlıların, sağlığı oruç tutmalarına uygun olup başka bir hastalıkları da yoksa rahat nefes almalarını sağlamak amacıyla ağza püskürtülen oksijenli ilaç orucu boz-

31

maz. • Göze damlatılan ilaçlar orucu bozmaz. • Tedavi amacıyla burna damlatılan ilacın bir damlası orucu bozmaz. • Görüntüleme için idrar kanallarına giren cihazlar veya akıtılan ilaçlar orucu bozmaz. • Lokal anestezide oruç bozulmaz, ancak bölgesel ve genel anestezi durumunda, aynı zamanda serum da verildiği için oruç bozulur. • Endoskopi, kolonoskopi yaptırmak, makat veya ferçten ultrason çektirmede cihazların kullanımı sırasında sindirim sistemine su, yağ ve benzeri gıda özelliği taşıyan bir madde girmemesi durumunda oruç bozulmaz, aksi takdirde oruç bozulur. • Kulağa damlatılan ilaç veya kulağın yıkattırılması orucu bozmaz. Ancak kulak zarı delikse ve bu durumda kulak yıkattırılırsa oruç bozulur. • Ağrı kesici, ateş düşürücü veya başka tedavi amacıyla kullanılan fitiller, ister ferçten, ister makattan olsun, orucu bozmaz. • Tıbbi operasyon öncesi veya kabızlık tedavisinde kalın bağırsaktaki dışkının anüsten içeriye sıvı verilerek dışarı çıkarılması anlamına gelen lavman yaptırmada eğer verilen sıvı bağırsakta bekletilirse oruç bozulur, bekletilmeden dışarı çıkarılırsa oruç bozulmaz. • Tedavi amacı olan, hastalıklara karşı vücudun direncini artırmak için olan iğneler orucu bozmaz. Ama gıda amaçlı olan, keyif verici olan iğneler orucu bozarlar. Serum ve kan verilmesi de aynı hükme tabiidir. • Periton diyalizinde vücuda gıda verildiğin-


Orucu Bozanlar •

• • • •

den oruç bozulur; ancak hemodiyalizde oruç bozulmaz. Anjiyo yaptırmak olarak bilinen Anjiyografi ve Anjiyoplasti operasyonlarında yemek ve içmek anlamı bulunmadığından oruç bozulmaz. Biyopsi yaptırmak, orucu bozmaz. Oruçlu iken kan vermek, orucu bozmaz. Deri üzerine sürülen merhem, yapıştırılan ilaçlı bantlar orucu bozmaz. Morfinli veya morfinsiz diş tedavisi orucu bozmaz. Ancak tedavi esnasındaki kan veya tedavi maddelerinden birinin yutulması orucu bozar. Akupunktur yaptırmak orucu bozmaz. ---------------------------------------------------------------------Orucu Bozmayan Durumlar

• Unutarak yemek, içmek, cinsel ilişkide bu-

lunmak. • Düşünmek veya bakmak sureti ile meni gelmek. • Göze sürme çekmek. • Diş fırçası veya misvak kullanmak. • Ağzı çalkaladıktan sonra ağızda kalan yaşlığı tükürükle birlikte yutmak, genizden burun içine gelen akıntıyı yutmak. • Dişlerin arasından çıkan ve mideye ulaşmayacak kadar küçük olan kırıntıyı yutmak. • Boğaza ve genze kaçırmamak kaydıyla ağzı çalkalamak, burna su çekmek. • Yıkanmak, yüzmek. • İrade dışında ağız dolusu kusmak, kusmuğu istemeden yutmak. • Uykuda ilham olmak, cünüp olarak sabahlamak. • Kişinin eşini sadece öpmesi. • Sigara ve benzeri şeyler dışında boğaza duman ve toz gibi şeylerin girmesi. Muhammed Hayri ŞAHİN DİTİB Hersbruck Din Görevlisi

32


Avrupaʻnın her yerine

BAYİLİK verilecektir

Damak tadı... Sadi Gök Lebensmittel Schäftlarnstraße 10 81371 München Tel.: +49.89.72 06 98 24



din

ZEKAT

K

elime anlamıyla zekat; temizlik, artmak, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmak manasına gelir. Dini anlamıyla ise; nisap miktarı zenginliğe sahip olan Müslümanın Allah’ın, hakkı olanlara verilmesini emrettiği belli miktarda malı vermesidir. Veren kimseyi cimrilik kirlerinden ve günahlardan temizlediği ve malında berekete vesile olduğu için, kelime manası ile dini manası arasında bir bağ vardır. Örfde, mecburi olmayan küçük bağışlar için kullanılan sadaka kelimesi de, Kur’an’ da ve hadiste zekat manasında kullanılmıştır.

Zekatın Hükmü: Zekat, hicretin ikinci yılında, Ramazan orucundan sonra farz kılındı. İslam’ın beş şartından birisidir. Kur’an-ı Kerim’de zekatı emreden pek çok ayet vardır. Bunlardan birisi: “İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekat verenler var ya, onların mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler” mealindeki Bakara Suresi 277. ayetidir. Kur’an-ı Kerim’de çok yerde namazla zekat bera-

35

ber bildiriliyor. Zekat vermeyene, Allah lanet eder. Kıtlıklara maruz kalır, temiz malını kirletmiş olur, o mal telef olur. Resulullah Efendimiz, “Zekatı verilmeyen mallar, ejderha olup sahibinin boynuna sarılır” buyurup şu mealdeki ayet-i kerimeyi okudu: “Hak Teala’nın ihsan ettiği malın zekatını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar. Halbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar. O mallar Cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp baştan ayağa kadar onları sokacaktır.” (Al-i İmran, 180). Bu acı azaplardan kurtulmak için, malların zekatını, tarla mahsullerinin, sebze ve meyvanın uşrunu vermek şarttır. Zekat kırkta bir, uşur onda bir verilir.


sadece Kur’an-ı Kerim’de, “Malı, parayı biriktirip zekatını vermeyene çok acı azabı müjdele! Zekatı verilmeyen mal, para, Cehennem ateşinde kızdırılıp sahibinin alnına, böğrüne, sırtına mühür gibi basılacaktır.” (Tevbe, 34 ve 35) buyruldu. Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümanın da zekat vermesi gerekir. Zekat vermemek ve borcunu ödememek haramdır. Din kitaplarında, “Haram işleyenin, haram yiyenin duası kabul olmaz” ve “Farz borcu olanın nafileleri kabul olmaz” buyruluyor. Zekat vermeyen zengin, binlerce fakirin hakkını gasp etmiş olduğu için ve Allah-u Teala’nın emrini yapmadığı için, bunun bütün hayratı, hasenatı

% 2,5 kabul olmuyor. İmkanı varken borcunu ödemeyen de, böyle haklar altında kalmaktadır. Fakire verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalıdır. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekat vermek, mekruh olarak caizdir. 10 gram altın kadar borcu varsa, 100 gram altını alması mekruh olmaz. Altınla gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın, ticaret eşyasıdır. Nisap miktarıysa zekatı verilir. Zekatı muhtaçlara verilmelidir. Bir günlük yiyeceği olanın, zekat veya sadaka istemesi haramdır; fakat istemeden verilen sadakayı, zekatı alması caizdir.

Derleyen: Ramazan KEMAL

36


din

Fıtır Sadakası -

T

ürkçe’de fitre şeklinde söylenen fıtır sadakası; Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan müslümanların kendileri ve velâayetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü oldukları mali bir ibadettir. Fıtır sakakasına baş zekâtı ve beden zekâtı da denmektedir. Bu isimlendirmeler onun şahsa bağlı, şahıs başına konmuş bir mali yükümlülük olması özelliğine dayanmaktadır. Dini bir yükümlülük oluşunun dayanağı hadislerdir. Bu hadisler aynı zamanda Hz. Peygamber devrindeki fıtır sadakası uygulamalarını da göstermektedir. Fitre, Hanefi mezhebinde vacip olarak kabul edilir. Ancak diğer üç mezhep farz olduğu görüşünde birleşmişlerdir. Fıtır sadakası, oruç tutan müslümanın, oruçluya yakışmayan davranışlarla zedelenen ibadetin eksikliklerini tamamlar, aynı zamanda yoksulların bayram sevincine katılmalarını sağlar. Fıtır sadakası zekâttan farklı olarak fitre vermekle yükümlü olmadığı halde dini bir görev olarak bunu veren geniş bir mükellef kitlesi vardır. Bu sayede her müslüman, yoksul din kardeşine malî yardımda bulunmanın sevincini yaşar, devamlı bağış almanın ezikliğinden bir an için dahi olsa kurtulur. Ramazan boyu tuttukları oruçlarla ruh yapıları güçlenen fakirler, maddî yönden de güç kazanarak zenginlerle birlikte ve aynı coşku ile bayrama iştirak ederler. Karşılıklı sevgi ve

37

kardeşlik bağları pekişir; böylece toplumda kaynaşma, paylaşma ortamı oluşur. ---------------------------------------------------------------------Fıtır Sadakası Kimlere Vaciptir? Mal Varlığı... Hanefilere göre fıtır sadakası yükümlüsü sayılmak için kişinin varlıklı olması gerekir. Varlıklı olma ölçüsü, zekatta olduğu gibi nisab miktarına (Hanefi mezhebinde 80-100 gram arası, diğer üç mezhebe göre 72 gram altın) sahip olmaktır. Yine zekatta olduğu gibi temel ihtiyaçlar bu miktarın dışındadır. Ancak zekattan farklı olarak, fıtır sadakasının vücubu için sahip olunan malın “artıcı” özellikte olması ve üzerinden bir yıl geçmiş bulunması gerekmez. Ehliyet... Fıkıh alimlerinin büyük çoğunluğuna göre, fıtır sadakasının mali yükümlülük yönü ağır bastığı için, yükümlünün akıl ve baliğ olması şart değildir. Velayet ve Bakmakla Yükümlülük... Kişinin kendi dışındaki kimselerin fıtır sadakası ile yükümlü sayılması için, bunların kendi velayeti altında olan ve bakmakla mükellef bulunduğu kimselerden olmaları gerekir. Buna göre gerekli mal varlığına sahip bulunan bir müslüman, velayeti altında bulunan ve mal varlığı fıtır sadakası ödemeye elverişli olmayan küçüklerin ve akıl hastalarının fıtır sadakasını ödemekle yükümlüdür.. Vakit... Hanefilere göre fıtır sadakası rama-


Fİtre zan bayramının 1. günü fecrin doğuşu ile (tan yeri ağarınca) vacip olur. Çünkü fitre bayrama izafe edilmiş, ona ait kılınmıştır. Böylece oruç tutmanın haram olduğu bir günde, fitre ile fakir müslümanların sevindirilerek bayrama iştirakleri amaçlanmıştır.

re olarak yaptığını gönülden geçirmek veya dil ile söylemekten ibarettir. Bunu fakire verirken “bu fitredir” demeye gerek yoktur. Fitre verecek kişinin, bir fakirden alacağına mahsup ederek ona fitre ödemesi geçerli olmaz.

----------------------------------------------------------------------

Fitre Kimlere Verilmez? Fıtır sadakasının sarf yerleri ile zekâtın sarf yerlerinin aynı olduğu hususunda fakihler görüş birliği içindedirler. Buna göre, zekât verilemeyen kimselere fitre de verilemez. Dinen zengin sayılanlar (Zenginlik hakkında değişik ölçüler belirtilmiştir; Hanefîler’e göre, artıcı nitelikte olsun olmasın nisab miktarı malı olan kişiye fitre verilemez), fitre yükümlüsünün eşi, usulü (ana-babası, dede ve nineleri), fürûu (çocukları ve torunları), bakmakla yükümlü olduğu yakınları.

Ödeme Vakti Dört mezhepte de fıtır sadakasının ramazan bayramından bir veya iki gün öncesi ile bayram namazı vakti arasında kalan süre içinde geçerli olarak “eda” edilebileceği görüşleri hakimdir. Bu süreden öncesi ve sonrası hakkındaki görüşler çeşitlilik arzetmektedir. Özet olarak, bütün mezheplere göre, fitrenin Hz. Peygamber’in uygulamasına baktığımızda bayram namazına gitmeden önce verilmesi müstehaptır. ---------------------------------------------------------------------Fıtır Sadakasının Ödenmesi Miktarı... Geçen yıllara baktığımızda Avrupa’da yaşayan bir kişi için mali durumuna göre en düşük 10 euro olarak tesbit edilmiştir. Ancak bunun üst sınırı yoktur. Ödeme Şekli... Fitre bir ibadet olduğundan, bu vecibenin geçerli olarak yerine getirilmiş olması için niyet şarttır. Fitre ayrılırken niyet edilebileceği gibi, onu verirken de niyet edilebilir. Niyet, bu ödemeyi Allah rızası için fit-

Fitre Kimlere Verilmeli? Fitre verilirken, mükellefin bulunduğu yerdeki fakirlere, uzakta otursalar da fakir akrabalara, iyi ahlak sahibi ve geliri giderini karşılayamayanlara öncelik verilmelidir. Bir kimse fitresini bir fakire verebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtabilir. Ayrıca birçok kişi de fitrelerini bir fakire verebilirler. Cenab-ı Hak, ibadetlerimizi, her türlü hayır ve hasenatımızı kabul buyursun...

Muharrem ÖZTÜRK DİTİB Schwabach Din Görevlisi

38


DİTİB KÖLN

Almanyada’daki Türk İslam Toplumunun Onur Projesi Yapılacak olan bu Cami ve Kültür Merkezi, müslümanların bu toplumda kendilerini daha yerli hissetmelerini sağlayacak ve bu anlamda uyuma büyük ölçüde katkı sağlanmış olunacaktır. Cami, Dini Bilgiler Kursu, Eğitim Merkezi, Gençlik ve Spor Merkezi, Kadınlar Merkezi, Araştırma Merkezi, İlmi Kütüphane, Dinler Arası Diyalog Merkezi, Seminer Salonu, Konferans Salonu, Ticari Bürolar, Alışveriş Merkezi, Basın Merkezi, Kapalı Otopark, Çocuk Bakım Merkezi gibi sosyal ve kültürel birimlerini bünyesinde bulunduracak olan Merkez Camii, iki minare (55 metre) ve şeffaf parçalardan oluşan bir kubbeye (36,50 metre) sahiptir.

BU KALICI ESERDE SİZİN DE BİR KATKINIZ OLMASINI İSTİYORSANIZ 1. BANKA HAVALESİ YOLUYLA BAĞIŞ Empfänger: Türkisch-Islamische Union Kontonummer: 505566000 Bankleitzahl: 37040044 Commerzbank Köln Verwendungszweck: Merkez-Camii

2. TELEFON YOLUYLA BAĞIŞ

0 900 1070105 Sabit hattan bağışta bulunmak istiyorsanız (her aramada 5€)

12

MAHYA . EYLÜL 2010 20



din

Kadİr B

iz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner durular. O gece, esenlik doludur. Tâ fecrin doğuşuna kadar. (Kadir Suresi / 1-5) Kur’an-ı Kerîm’de medhedilen en kıymetli gecedir. Kadir gecesinin fazîleti, üstünlüğü (bin aydan daha fazîletli, kıymetli, hayırlı olduğu), bizzât Allahü teâlâ tarafından, Kadir sûresinde açıkça bildirilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak, bu mübarek gecenin kıymet ve faziletini bizlere ifade etmişlerdir. Ramazan ayında rahmetin, mağfiretin, sevabın, feyzin ve faziletin zirveye ulaştığı bu gece: Kadir gecesi, takdir gecesi, değer ve kıymet bilme gecesidir. Biz onun kadrini bilirsek, bizim de Allah katında kadrimiz ve kıymetimiz olur, kadrimiz ve kıymetimiz bilinir. Hac suresi 74. Ayet-i kerimede “Onlar Allah’ın kadir ve kıymetini hakkıyla bilemediler” buyrularak bizi muhakkak Allah’ı bilmeye ve takdir etmeye çağıran Kur’ân, Allah’ın bizi hadsiz bir şefkatle, sonsuz bir mağfiretle ve sınırsız bir rahmetle kucakladığını ve merhamet buyurduğunu birçok âyetinde de açık biçimde ilân eder. Kadir gecesi; takdir gecesi yada azamet ve şeref gecesi, bu gecenin hangi gece olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber genellikle Ramazan’ın yirmi yedinci gecesinde olduğu tercih edilmistir. Hz. Peygamber (s.a.v)

41

bizlere bunun kesinlikle hangi gece olduğunu belirtmemiş, ancak; “Siz Kadir gecesini Ramazan’ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız” buyurmuştur. (Buhari, Müslim). Başka bir hadiste ise İbn Ömer (r.a) şöyle nakletmiştir: “Sahabelerden bazı kimselere, rüyalarında, Kadir gecesinin, (Ramazan’ın) son yedi günü içinde olduğu gösterildi. Resulüllah (s.a.v) onlara: “Görüyorum ki rüyalarınız Ramazanın son yedi günü hakkında birbirine uygun düşmüştür. Artık kim Kadir gecesini aramaya kalkısırsa, onu Ramazan’ın son yedisinde arasın”, buyurmuştur. (Buhari, Müslim). Cenab-ı Hak bir takım hikmetlere binaen bazı hususların bilgisini kullarına bildirmemiştir. Hayatın içinde ölümün ne zaman vuku bulacağı, Allah’ın güzel isimleri arasında İsm-i Azam, Cuma günü içerisinde dualara icabet edilen vakit, zaman mefhumu içerisinde kıyamet saati gibi… Bütün bunlardan maksat mümin her an uyanık olacak, dikkatli olacak ve devamlı Allah’ı zihninde ve hatırında tutacak.

Kadir gecesi neden net olarak bilinmemekte? Kadir gecesininde net olarak bilinememesi aslında bütün Ramazan ayının Kadir gecesi


Gecesİ bilinci ve idrakiyle geçirilmesi, gaflet içerisinde değil, ibadet ve taatle değerlendirilmesi içindir. Ebu Hureyre (r.a)’in rivayet etmiş olduğu Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim Kadir gecesinin, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatla geçirirse geçmis günahları bağışlanır” (Buhari). Hazret-i Âişe (ra) validemiz anlatıyor: “Ya Resûlallah! Gecenin Kadir Gecesi olduğunu anlarsam ne diyeyim?” diye sordum. Allah Resulü (asm) şöyle buyurdu: “Şöyle dersin:

‘Allahümme inneke afüvvün, tühibbü’lafve, fa’fü anni’

(Allah’ım, muhakkak ki sen Afüvv’sün! Affedicisin. Affetmeyi seversin. Beni affet!) Rabbim bizleri hayatın anlamını bilen, Ramazanı en güzel şekilde değerlendiren, Kadir gecesini idrak eden ve Bayrama bağışlanmış bir şekilde giren kullarından kılsın...

İsmail ÜNAL DİTİB Erlangen Din Görevlisi


Perişanlıklar İkilikten Doğar mesneviden öğütler

Rivayetçiden şu hikayeyi de dinle: Kazvinlilerin adetleridir; Vücutlarına, kol ve omuzlarına, kendilerine zarar vermeksizin iğne ile mavi dövmeler dövdürürler. Bir Kavzinli, tellağın yanına gidip “Bana bir dövme yap; fakat canımı acıtma” dedi. Tellak “ Söyle yiğidim; ne resmi döveyim?” diye sorunca “ bir kükremiş aslan resmi döv” dedi; Talihim aslandır, onun için aslan resmi olsun. Gayret et, dövmeyi adamakıllı yap!” Tellak “Vücudunun neresine döveyim?” dedi. Kavzinli “ Iki omzumun arasına”” dedi. Tellak, iğneyi saplamaya başlayınca yiğidin sırtı acımaya başlayıp, “ Aman usta, beni öldürdün gitti. Ne yapıyorsun?”diye bağırdı. Usta “ Aslan yap dedin ya” dedi. Kazvinli sordu:” Neresinden başladın? Usta “ Kuyruğundan” dedi. Kazvinli dedi ki:” Aman iki gözüm, bırak kuyruğunu. Aslanın kuyruğu ile kuyruk sokumum sızladı, nefesim kesildi, boğazım tıkandı. Aslan varsın kuyruksuz olsun. İğne yarasından yüreğime fenalık geldi, bayılacağım.” Usta, “Kavzinliyi kayırmadan, merhametsizce aslanın bir başka tarafını dövmeye başladı. Yiğit yine bağırdı “Burası neresi?” Usta: “Kulağı” dedi. Kazvinli “ Bırak, kulaksız olsun. Orasını da yapma” dedi. Usta bu sefer başka bir yerine başlayınca Kazvinli yine feryat etti: “Bu üçüncü iğne de neresini dövüyor?” Usta:”Azizim, karnı” dedi. Kazvinli “Fena acıyor, iğneyi bu kadar çok batırma, bırak, karınsız olsun” deyince Tellak şaşırdı, hayli müddet parmağı ağzında kaldı. Iğneyi yere atıp “ Alemde kimse böyle bir hale düştüm mü ki? Kuyruksuz, başsız, karınsız aslanı kim gördü? Allah bile böyle bir aslan yaratmamıştır” dedi. Kardeş, iğne yarasına sabret ki gavur nefsin iğnesinden kurtulasın. Varlıkların kurtulmuş olanlara felek de secde eder, güneş de, ay da. Vücudunda nefsi ölen kişinin fermanına güneş de tabidir, bulut da. Gönlü ışık yakmayı, şulelenmeyi öğrenmiş olan kişiyi güneş bile yakamaz. Allah; doğması, batması muayyen olan güneş hakkında “Doğduğu ve battığı zaman onların mağaralarına vurmaz; o mağara hiç güneş yüzü görmezdi”demiştir. Bir cüzü, külle ulaşırsa o cüz’ün yanında diken bile, gül gibi baştanbaşa letafet kesilir. Allahyı ululamak, yüceltmek, nasıl olur? Kendini, varlığını horlamak, toprak mesabesinde tutmakla. Allahyı levhidetmeyi öğrenmek nedir? Kendini tek Allah önünde yakıp tok etmek. Gündüz gibi şulelenip parlamayı diliyorsan geceye benzeyen varlığını yak! Varlığını o varlığı meydana getirenin varlığında bakırı kimya içinde eritir, yok eder gibi eritir, yok eder gibi erit, yok et (de altın ol) Sen, sıkı sıkıya ben’e, yapışmış ( yokluğu ve birliğe ulaşmış)sın. Bütün bozuk düzen işler, bütün bu perişanlıklar, ikilikten meydana çıkıyor.

43



aile

Kur’an’da . . Aıle Örnekleri

K

ur’an-ı Kerim farklı dönemlerde yaşamış olan “aile”lerden söz eder. Onlar üzerinden bizlere örnek, ibret ve dersler sunar. İnsanlığın ilk ailesi... Kur’an-ı Kerim’in tanıklığıyla biliyoruz ki; insanlık serüveni iki eş/bir aile başlamıştır. Hz. Adem ve Hz. Havva örneğinden hareketle ailenin fıtri bir olgu olduğunu söyleyebiliriz. Yeryüzünün en köklü, insanlık tarihiyle yaşıt, eski ama eskimeyen kurumdur aile. Adem ve Havva bir bütünün iki eş parçasıdır. Her

45

ikisi de yeryüzünün halifesi olma onur ve sorumluluğuna sahip kılınmışlardır. Hatayı birlikte işlemiş, pişmanlığı birlikte yaşamış, ve beraberce tövbe etmişlerdir. İnsan olma ve insanlığın anne ve babası olma sorumluluğunu hatasıyla, sevabıyla birlikte taşımışlardır. Oğullarının arasında yaşanan ve birinin ölümüyle sonuçlanan müessif olayın acısını beraberce yaşamışlardır. Evlatla imtihan olunmanın ağır yükünü taşırken, arkalarından gelecek tüm anne-babalara ibretlik bir öykü ve unutulmaz bir ders bırakmışlardır. “Aile hayatı cennette başlasa bile hep cen-


netteki gibi devam etmez. İnişli çıkışlı bu yolda engelleri birliğin ve sevginin gücüyle aşmalıdır.” İbrahim Ailesi... İbrahim ailesiyle de tanıştınız Kur’an-ı Kerim’ de: Putperest bir baba, Nemrut’un zulmünden yavrusunu koruyabilmek için hamileliğini gizli tutan ve dağ bağında doğum yapan fedakâr anne, üç büyük dinin atası, ulü’ l-azım peygamber olan oğul... Uzun yıllar evlat hasretiyle tutuşan Hz. Sare; Kucağında yeni doğmuş yavrusuyla bir bilinmeze doğru yola çıkan Hacer anne; Kâinatın Efendisinin babaannesi; Babanın samimi duası ve meleklerin muştusuyla dünyaya gelen iki salih evlet; İsmail ve İshak. Hz. İbrahim ve eşlerinin çile, sabır, iman, teslimiyet dolu hayatlarının yediveren gülleriydi bu yavrular. Öyle bir soy ki; baba, evlat, torun, torunun çocuğu cümlesi peygamber! Her namazında salatüsselamlarla andığımız bu aile bize ölümsüz dersler bırakmıştır: “Güzel yaşayanlar güzel izler bırakılar arkalarında. Zamanın yok edemediği, tarihin eskitemediği izler.” Yakup ailesi... Bir aileyle daha tanıştırır Kur’an bizi Yusuf suresinde: Yakup ailesiyle. Kardeşler arasında baş gösteren bir kıskançlık öyküsü daha çıkar karşımıza bu surede. Kur’an adeta “Kardeşler arasında olur böyle şeyler” der, biz ebeveynlerin teselli eder. Acı bir ayrılık hikayesiyle başlayan sure güzel bir kavuşmayla sona erer. Hikayenin mutlu sonla bitmesinin iki önemli sebebi vardır: Yakub’un sabrı ve Yusuf’un affı... Yaşanan onca olumsuzluğa ve kardeşlerin hatasını siler, yüreklerde açılan yaraları tedavi eder. Kâinatın Efendisi’nin ailesi... Alemlere rahmet Yüce Nebi’nin ailesinden de bahseder Kur’an-ı Kerim. Hane-i saadette bir dönem yaşanan bazı olumsuz durumlara atıfta bulunur. Bir yandan Efendimiz’e, bu

durum karşısında takınacağı tavır konusunda uyarılarda bulunurken diğer yandan peygamber eşlerini, annelerimizi Allah ve Rasulüne itaat hususunda Ahzab suresinin 28 ila 34. ayetleri arasında ikaz eder. Böylece Rasulüllah Efendimiz’in aile mahremiyeti üzerinden bütün ümmetine ilahi mesajlar verilmiş olur. Peygamber ailesi de dahil sorunsuz aile yoktur. Ancak sorunlarıyla baş edebilen ve çözebilen aileler mutlu ve kalıcıdır. Problemlerin çözümünde ortak akıl işletilmeli, öfke ve şiddet değil, diyalog ve sükunet esas olmalıdır. Bunlar Kur’an-ı Kerim’de verilen aile örneklerinden sadece bir kaçı. Sözün özü... Başta aile içi olmak üzere tüm ilişkilerimizde kullandığımız dil ve üslubumuz, sergilediğimiz tavır ve davranışlarımız tıpkı bumerang gibidir. Ne kadar uzağa fırlatılsa da, aradan uzun zaman geçse de mutlaka bize geri döner. Bir gün bir baba oğlunun elinden tutar ve birlikte ormanda yürüyüşe çıkarlar. Dağın eteklerine vardıkları sırada çocuğun ayağı bir kütüğe takılır, yere düşer ve can acısıyla derin bir “ahh” çeker. Dağlardan bir “ahh” daha işitilir. Çocuk ilk kez karşılaştığı bu durum karşısında hayretler içindedir. Ayağa kalkar ve dağa doğru seslenir: “Kim var orda, sen de kimsin?” Dağdan aynı cümleler tekrar edilir. Ne olduğunu anlamak istercesine çocuk biraz hayret, biraz da hiddetle babasına döner. Baba; “dinle bak” der ve dağa doğru seslenir: “Sen muhteşemsin!” Dağ bu çağrıya aynıyla karşılık verir. Merakı daha da artan çocuk sorar: “Baba bu da nedir?” Babanın cevabı mükemmeldir: “Bak oğlum, bu bizim sesimizin dağa çarpıp bize geri dönmesidir. Buna yankı denir. Aslında bu hayatın ta kendisidir. Ses hayata nasıl seslenirsen hayat da sana öyle ses verir!”... Ailemizdeki yankımız ne durumda? Ya hayattaki?...

46


atamıza dair

ATATÜRK’ÜN YÖNETİCİLİĞİ Derleyen: Koray KUŞKUŞ

kikati söyleyeceğiz. Felaket ve saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima hakikatten ayrılmayacağız.’’ Yukarıdaki sözleriyle Atatürk geçekçilik, açıklık ve dürüstlüğün önemini vurgulamıştır. Yetenekli bir yönetici olan Atatürk, hem askerlik hayatında hem de devlet yönetiminde gerçeklik ve dürüstlükten hiç ayrılmamıştır. Yapılabilecek işleri sırasında ve zamanında yapmanın çok önemli olduğunu vurgulayarak; ‘‘Bir işi zamansız yapmak, o işi bozmak, başarısızlığa uğratmak olur. Her şey sırasında ve zamanında yapılmalıdır.’’ demiştir. Yapacağı işleri günlerce, bazen aylarca inceden inceye düşünerek hazırlayan Atatürk, bir defa karar verdi mi, onu, hiçbir güçlük yolundan çeviremezdi. ‘‘Büyük kararlar vermek kafi değildir. Bu kararlan cesaret ve kesinlikle tatbik etmek lazimdir.’’ diyen Atatürk, verdiği kararın ısrarlı takipçisi olmuş ve her işini mutlaka istediği şekilde sonuçlandırmıştır.

‘‘Hayatta en fena şey, riyakârlıktır. Hakikat ne olursa olsun riyakârlar onu temizlik ve saflık kisvesine bürünerek saklamaya çalışırlar ki, bu büyük bir tehlikedir.’’, ‘‘Hakikati konuşmaktan korkmayınız.’’, ‘‘Birbirimize daima ha-

Ancak o verdiği kararların ve gerçekleştirdiği işlerin sorumluluğunu da taşımıştır. Tüm hareketlerinde sorumluluk üstlenmiş düzensizlikten ve vurdum duymazlıktan ısrarla kaçınmıştır. ‘‘Her an tarihe karşı, cihana karşı hareketimizin hesabını verebilecek bir vaziyette bulunmak lazımdır.’’ sözleriyle Atatürk verdiği kararların ve gerçekleştirdiği işlerin sorumluluğunu da taşımıştır.


60


a z; Üç şe y süre k li k a lm t ic a re ts iz m a l, te k ra rsız bil g i, ce s a re ts iz ik t id a r. (Ş.S adi)

en d e m , Düşün f ayd a sız ek m n en e d r e öğ m öğre n me k düşün l idi r. ke te hl ionfüçyüs) (K

Hiç bi r şe y in sa n kada r yüks elemez ve on un kada r alça lam az . (Hölder lin)

K a l bi n i öğüt le y aşat, h i k me t le aydın l at. (Hz . Ali ra )

Alkış zayıfların am acı ve so nu du r. (C. Col ton )

Başk b ağı a l a rını şl a, hep k hiç b e nd ini ağış l am a (S y r us ) .


to mbi yol arkadaäim

L

LA

HE

L

LA

HA

Mini Salami Äxmdx seqkxn Marketlerde a nk bik ka m to

k

bi

m

to

TAMTÜRK, Arnold-Dehnen-Str. 39* 47138 Duisburg Tel.: 0203 / 417 98 30 * Fax.: 0203 / 417 98 47


sağlık

GÜNEŞ YANIKLARI Ali AYDIN & Nurcan DEMİRCİ AYDIN

G

üneş ışığı sağlığımız için oldukça önemlidir. Özellikle D vitamini, bebeklikten itibaren her yaşta kemik ve kalsiyum sağlığımız için gereklidir. D vitamini derimizden güneş ışığı yardımıyla salgılanır. Yani her yaş ve cinste cildimizin güneş görmesi gerekir. Yaz ayları güneşin bolca faydalanıldığı aylardır. Ancak güneşlenme doğru yapılmadığında güneş yanıklarından cilt kanserine kadar değişik cilt sorunları, hatta beyin kanaması ve ölüme kadar sorunlara yol açabilmektedir. Cilt güzelleştirme veya bronzlaşma gibi sebeplerle cildin rengini değiştirmeye çalışmak cildi yakmaktan başka birşey olmadığı gibi cilt kanserine davetiye çıkarmaktan başka birşey değildir. Erken yaşlarda yanlış güneşlenme, ileri yaşlarda kanser riskini artırmaktadır. Güneş yanığına ultraviyole d ışınlar sebep olur. Açık tenli kişiler daha çok yansa da renk çiltte yanık oluşabilir.Güneş yanığı ve aşırı bronzlaşma sonucu ileride melanoma, basal hücreli karsinoma ve sukuamoz hücreli karsinoma gibi çeşitli formlardaki cilt kanseri oluşabilir. Kırışıklık, benek oluşumu ve beyaz lekeler gibi bazı erken yaşlanma bulguları ortaya çıkabilir. Ultraviyole ışınlar, sabah 11 ile öğlen 15 arasında yoğunlaşır. Bu saatler arasında çocuklar başta olmak üzere güneşe çıkılmamalıdır. YANIK: Genellikle güneş yanıkları birinci derece yanıklardır. Ciltte kızarıklık ve şiddetli

51

ağrı oluşur. 3-5 gün içerisinde iyileşir. Doktorunuzun önereceği kremlerle kısa sürede iz bırakmadan iyileşir. Bazen de ikinci derece yanık oluşabilir. Ciltte sıvı kesecikleri oluşabilir ve yine çok ağrılıdır. Mutlaka doktor tarafından tedavi edilmelidir. Genellikle iz bırakmadan iyileşirler. ALTI AYDAN KÜÇÜK BEBEKLER Küçük bebeklerde güneş kremlerinin güvenirliği kanıtlanmadığı için kullanmaktan kaçınılmalı, mümkünse güneşe sadece sabah ve akşam üzeri saatlerde çıkarılmalıdır. Pencere camından geçen güneş ışığının D vitamini salınımına etkisi olmadığından direk güneşe çıkarılmalıdır. Bebeğin kol ve bacakları dahil vücudunun büyük bölümü güneş görmelidir. Eğer güneşe diğer saatlerde çıkılacaksa bebeği terletmeyecek geniş pamuklu ve açık renkli giysiler tercih edilmelidir. Bu arada bebeğinizi sıkça emzirerek sıvı dengesini korumalısınız. ALTI AYDAN BÜYÜK BEBEKLER Bir bebek altı aylık olduktan sonra rahatlıkla güneş koruyucu madde kullanabilir. Ancak tüm güneş koruyucu maddeler aynı etkiye sahip olmadığından, bu tür ürünleri alır iken üzerindeki etiketi dikkatlice okumak ve uygun ürünü seçmeniz gerekmektedir. Üründe aramanız gereken özellikler şunlardır: Güneş koruyucu krem çocuklar için en az 40 faktör olmalıdır. Güneş koruyucu madde “geniş etkili” (broad


spektrum) olmalıdır. Bunun anlamı ise; Güneş koruyucu maddenin hem Uv B hem de Uv A ışınlarını bloke ettiğini göstermesidir. Uv A ışınlarını bloke eden güneş losyonları mutlaka “titanium dioxide, oxybenzene yada dioxibenzenne” içermelidir. Zararlı ışınların çoğunu bloke ettiğinden ötürü titanium dioxide çocuklar için tercih edilen bir maddedir. Bu madde ciltte geçici macunumsu beyaz bir tabaka bırakmaktadır, fakat bu çocuğu rahatsız etmez. Günün ilk güneşine çıkmadan 20-30 dakika önce ve ondan sonraki her 1,5-2 saate bir losyonu çocuğunuzun vücuduna bolca sürün. Ürünün üzerinde her ne kadar “suya dayanıklıdır” ibaresi yer alsa dahi yüzdükten sonra mutlaka tekrar sürülmelidir. Tıpkı bebeklerde olduğu gibi sadece güneş koruyucuların kullanılması güneşten korunmak için yeterli değildir. Koruyucuların yanı sıra güneşten korunmak için onları geniş kenarlı şapka giymeye özendirmek, kapalı mayolar almak, ve gerekir ise hoş görünmese dahi tişörtleri ile yüzmeye teşvik etmek lazımdır. BÜYÜKLER: Yetişkinlerde en az 15 faktör krem kullanmak gerekir. Ancak en az 30 faktör kullanılması önerilmektedir. Yaz aylarında 11-15 saatleri arasında güneşe çıkmamak gerekir. Kolları da örten bol, pamuklu ve açık renkli elbiseler seçilmeli ve bol sıvı tüketilmelidir. Özellikle mineral içeren ayran, maden suyu ve limonata gibi sıvılar tercik edilmelidir. Güneşten korunmanın birçok yöntemi vardır. PABA koruyucu güneş kremleri içerisinde yer alan temel bir maddedir. Fakat en büyük dezavantajı giyilen giysiler üzerinde leke bırakmasıdır. Bu nedenden ötürü günümüzde PABA’nın leke bırakmayan ester türevlerinin üretilmesi yoluna gidilmiştir. PABA nın diğer bir dezavantajı da alerji gelişimidir, bu etki ester türevlerine karşı da geçerlidir. Güneş koruma maddelerinin çeşitli formları vardır. Krem, losyon ve jel, koruyucu krem ve los-

yonların seçiminde en önemli özellik: SPF denilen güneşten koruma faktörünün derecesidir. Bunu koruyucu losyonların ambalajlarının arkasında sunscreen olarak gösterilen bölümün yanında görmek mümkündür. 2 ile 60 arasında derecelendirilir. Kullanımda dikkat edilmesi gerekenler: Koruyucu faktörler mutlaka güneşlenme esnasında belirli aralıklar ile yinelenmelidir. Her denize giriş çıkışta tekrar sürülmelidir. Eğer denize girilmiyor ise 2 saatte bir yenilemek faydalı olur. Jel formundaki güneş koruyucular daha sık aralıklar ile sürülmelidir, çünkü bunlar terleme veya suya girme ile hemen vücuttan çıkar. Güneşin olumsuz etkilerinden korunmak için en iyi koruyucular kıyafetler gözlük ve şapkadır. Bunları her yerde kullanmak her zaman pratik olmayabilir. Size uygun kalın bir güneş koruyucu alın ve tepeden tırnağa uygulamayı unutmayın. Eğer sarışınsanız ve sabah 10:00 öğleden sonra 16:00 saatleri arasında dışarı çıkacaksanız SPF değeri 30 ya da daha yüksek güneş koruyucu kullanın. Çocuklarınızı da aynı şekilde koruyun. İhtiyacınız olan koruyucunun özelliklerini bilin . SPF 15 sizin UVB ışınlarından yüzde 94-95 korunmanızı sağlar. SPF 28 ise korunmanızı yaklaşık yüzde 96’ya çıkartır. Eğer her gün güneşte uzanıyorsanız alacağınız çinko oksit titanyum oksit ya da dioksit burnunuzu kulaklarınızı ve dudaklarınızı korur. Bu ışık geçirmez kimyasal olmayan güneş koruyucular hassas ciltler için idealdir. Yüzecekseniz ya da çok terleyen biriyseniz suya dayanıklı sugeçirmez güneş koruyucular alın. PABAsız parfümsüz ve allerjik maddeler içermeyen güneş kremlerini tercih edin. Aldığınız güneş koruyucunun gözenekleri tıkamamasına özen gösterin.

52



Op

Op. Doktor med. Bahadır Kandemir

Ortopedi ve travmatoloji uzmanı Op.tedavisi Doktor med. Bahadır Kandemir Bel fıtığı Ortopedi ve travmatoloji uzmanı Meniskus Ameliyatları fıtığı tedavisi Diz veBel Kalça protezi ameliyatı Meniskus Ameliyatları Ayak ve el cerrahisi Diz ve Kalça protezi ameliyatı Kiroterapi ve el cerrahisi KemikAyak olçümü DalgaKiroterapi tedavisi Kıkırdak destekleyici Kemik olçümü iğneler Op. Doktor med. Bahadır Kandemir

tedavisi Ortopedi ve travmatolojiDalga uzmanı Kıkırdak destekleyici iğneler Bel fıtığı tedavisi Meniskus Ameliyatları Diz ve Kalça protezi ameliyatı Op. Doktor Yavuz Durmaz Ayak ve el cerrahisi Uroloji Uzmanı Kiroterapi Prostat rahatsızlıkları Kemik olçümü Böbrek taşı kırma tedavisi Dalga tedavisi Fıtık ameliyatları Kıkırdak destekleyici SÜNNET iğneler

Erkeklerde iktidarsızlık tedavisi Böbrek, prostat, idrar kesesi ve testis kanseri tedavisi Günübirlik ameliyatlar Tam teşekküllü Klinikum Nürnberg Nord`da Ayşegül Kandemir yatılı ameliyatlar

Or Be Me Diz Ay Kir Ke Da Kık

Op

Ur Pro Bö Fıt SÜ Erk Bö ted Gü Tam yat

Ay

İlk Kiş BM Yağ Ha Me Ka tav Pro

İlk türk beslenme danışmanı Kişiye özel Beslenme Tavsiyeleri Ayşegül Kandemir BMI ölçümü (Body Mass Index) İlk türk beslenme uzmanı Yağ, kas oranıdanışmanı ve organ yağı ölçümleri KişiyeHaftada özel Beslenme Planı Kandemir iki defaTavsiyeleri olmak Ayşegül üzere, düzenli BMI ölçümü (Body Mass Index) beslenme danışmanı kontroller İlk türk Yağ,Allersberger kas oranı kan ve Strasse organ yağı Kişiye özel Beslenme Tavsiyeleri Mevcut sonuçlarına göre Nürnberg kişiye özel* Telefo 85 *ölçümleri 90461 Haftada iki defa olmak üzere, düzenli kontroller ölçümüinfo@norismed.com (Body Mass Index) * w tavsiyeler BMI e-mail: Mevcut kan sonuçlarına göre kişiye özel Kan tahlili sonuçlarına göre özel Diyet Yağ, kas oranı ve kişiye organ yağı ölçümleri tavsiyeler Programı Haftada iki defa olmak üzere, düzenli kontroller Mevcut kan sonuçlarına göre kişiye özel tavsiyeler Allersberger Strasse 85 * 90461 Nürnberg * Telefon 0911 - 533305 * Telefax 0911 - 5393656 e-mail: info@norismed.com * web: www.norismed.com


hukuk

TRAFİK KAZASI

Miras Davalarında Veraset İlamı

Av. Ender Sürekli

Mirascılık Belgesi (1. Bölüm)

Bu çalışmada emeği geçen meslektaşım ve sevgili dostum, Türk huk Av.yürekten Ender SÜREKLİ Avukat Yaşar Saldıray’a teşekkür ediyorum.

İyi geçen bir gün nasıl mutlu bir uyku getirir- kiyeti) üzerine tasarrufta bulunmaları için se iyi geçen bir ömür de mutlu bir ölüm anahtar görevi yapmaktadır. Bu belge olmagetirir. dan miras bırakanın ne bankadaki parasını İnsanoğlu hayatın doğal akışı içinde doğar, çekebilir, ne gayrımenkullerini üzerine geçibüyür, yaşar ve vefat eder. Ölme olgusu ile dairesinden veraset intikal Bir trafik kazası sonrası delil tespiti içinrebilir, ka- ne vergi - Kazanç kaybı birlikte bir takım kazançlar üzerindeki tasarilişiğini kestirebilir. Yine izale-i şüyu davasızanın olduşumirasçılarına ve hazarıngeçer. boyutunun - Finansal rufl arı kanuni Bu işlem-tespiti nın açılabilmesi için dekayıb veraset ilamı şarttır. vazgeçilmezdir. Kaza veiçin araçlarının - Ölüm yardımı lerin yasal prosedüre göreyerinin yapılması mirasçılık belgesine olmaktavsiye gerekiyor. 3. Veraset-ilamı fotoğrafl arının sahip çekilmesi edilir; böyleDulçıkarmak aylığı hangi belgeler Bir kimsenin ölümü sonrasında, hayatın olagerekli? olayın oluşu fotoğraflar üzerinden daha sonra - Tamirin finansı için alınan kredinin ğan akışında miras durumu ve bu mirasın Veraset ilamı çıkarmak için gerekli belgeleri yeniden tespit edilebilir. derleri ölenin mirasçıları tarafından yasal paylaşımı şöyle sıralayabiliriz; Sigorta aidatlarının yükselmesi sorunu ortaya çıkmakta olup, özellikle bu • Sulh Hukuk Mahkemesine yazılacak Çoğu zaman neden olaytalep dilekçesi - Giderler paketi bakımdan verasetkazaya ilamı yani diğer olan adıylasürücü mirasçılık belgesi büyük önem etmektedir. • Aile nüfus kaydı yerinde suçunu itiraf etsearzbile sonra arkadaş- Tamir

ları veya avukat tavsiyesi üzerine değişik açık-

- Bilirkişi masrafları

1. Veraset ilamı nedir? 4. Adım adım veraset ilamı lamalarilamı ile suçluluk değiştirme - Değer düşüklüğü Veraset mirasçıya, oranını miras bırakanın mal- çabasıa. Belge hangi mahkemeden alınır? nı başarı ilesöz sonuçlandırabilir. Bunları - Hurda maliyeti ları üzerinde hakkı tanıyan bir belge hük önleVeraset ilamı çıkarmak için söz konusu bu mek için Yasal kazadan hemenalmış sonra uygun mündedir. mirasçıların olduğu bu belgeevraklar temin edildikten adım ise - Kiralık araçsonraki maliyetleri belgeye dayalı olarak kalan tereke (miras evrakların görevli Sulh Hukuk mahkemeye ler toplanmalıdır. Mümkünse eğer herhangi - Kirli giysiler mülkiyeti) bulunabilinisunulması. mahkeme ise miras bırakabir kağıt üzerinde üzerine tasarrufta eğer suçunu kabul ediyor ise -Yetkili Temizleme maliyeti yor ve üçüncü kişilere ispatlamaya yarayan nın son ikametgah mahkemesi olabileceği yazılmalıdır; zira söz uçar, yazı kalır. Çocuk bakımı masraflarıde belge hükmündedir. gibi, mirasçının ikametgahı mahkemesi Veraset ilamı olmadan resmi kurumlara veya olabilir. - vs. bankalara mirasın yapılamaz. Daha sonra entaksimi kısa süre içindeVeraset kendi mali ilamının çıkarılması için ise yasal olarak belir- bilgi b. Davayı mirasçılar mı açmalı? mesuliyet sigortası ile irtibata geçerek ve- tüm Avukat ücretleri genelde kusurlu kiş li bir süre bulunmuyor. Söz konusu ilam iste- Davayı tüm mirasçıların açmasına gerek yokrilmelidir. Aynı zamanda trafik hukukunda gortası tarafından ödenir. nilen zaman mirasçılar tarafından çıkartılatur, tek bir mirasçıda bu davayı açabilir. Bu deneyimli bir avukat ile tazminat işlemleri biliyor. işlem bir avukat kanalı ile veya varislerden başlatılmalıdır. kendimüraacat seçtiğiniz bağımsız bili bir tanesininAyrıca mahkemeye etmesi 2. Veraset ilamı neden önemlidir? ile olur. Mahkeme için gün alınır ve bir sorun rafından hasarın tespiti, değer kaybı ve Veraset ilamı mirasçıların tereke (miras mülçıkmaz iserım duruşma günü geldiğinde masrafl arının tespitimüraiçin talimat v

Trafik kazasında tazminat hakları şöyle 55 sıralandırmak mümkün:

siniz. Bu raporun maliyeti kusurlu kiş za sigortası tarafından karşılanır. Eğer


caat karara bağlanarak, veraset ilamı alınır. Bazı durumlarda mahkeme gerek gördüğü taktirde tanık da dinleyebilir. c. Dava ne kadar sürer? Veraset ilamının hangi sürede alınacağı konusu mahkemeden mahkemeye değişir. Bazı mahkemeler iş yoğunluğundan ötürü birkaç haftada hatta ayda verirken iş yoğunluğu daha az olan mahkemeler bu belgeyi aynı gün veya birkaç günde verebilmektedirler. Davayı açan mirasçının istenen evrakları elden takipli olarak dosyaya koyması mirasçının işini kolaylaştıracaktır. Yukarıda da belirtildiği gibi, bazı durumlarda mahkeme gerek gördüğü taktirde tanık da dinleyebilir ve böylece yargı sürecini gecikebilir 5. Mirasçılık belgesi noterden alınabilinir mi? Mahkemelerin görevi yanında noterler üzerindende mirasçılık belgesi alınabilinir. 6217 sayılı ‘Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14. maddesiyle Noterlik Kanunu’na 71/A, 71/B ve 71/C maddeleri eklendi. 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren bu değişikliklere göre bundan böyle noterler de mirasçılık belgesi verebilecek. Buna göre dileyen mahkemeye, gidecek dileyen notere. Her ikisi de bu konuda görevli. Ancak noterler basit hali ile mevcut duruma göre veraset ilamı verebilecek. Mahkemeler daha karmaşık aile tablosuna göre

veraset ilamı verecek. a. Hangi durumlarda noter sistemi üzerine belge verilmiyor? Nüfus kayıtlarının mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması, yabancılar tarafından talep edilmesi veya mirasçılık belgesi verilmesinin bilirkişi incelemesi yapılmasını, tanık dinlenmesini gerektirmesi ya da talebin yabancılık unsuru taşıması gibi yargılamayı gerektiren durumlarda, noterlerce mirasçılık belgesi verilemiyor. b. Noter tarafından verilen belgeye itiraz hakkı mevcut mu? Noterler tarafından verilen mirasçılık belgesi hakkında, başvuruyu yapan ya da bu belge sebebiyle menfaatinin ihlal edildiğini iddia edenler tarafından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre yetkili sulh hukuk mahkemesine itirazda bulunulabiliyor. İtiraz üzerine verilen kararın bir örneği mirasçılık belgesini veren noterliğe ve Türkiye Noterler Birliğine bildiriliyor. 6. Veraset ilamının çıkarılmasında süre var mı? Yukarıda da belirtildiği gibi veraset ilamı çıkarmanın süresi yoktur. Ancak ölümden sonra 3 ay içinde veraset ve intikal vergisi beyannamesi verilmesi gerekir. Beyanname için de ilam gerekmektedir. Beyanname zamanında verilmediğinde para cezasıyla karşılaşabilirsiniz. devam edecek...


abide şahsiyetler

İbn-i Sinâ

Derleyen: Gökhan ÖNDER

en kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalktığında, cismin hareketini sürdürmesini sağlayan etkenin ortam, yani hava olduğunu söylüyor ve havaya, biri cisme direnme ve diğeri cismi taşıma olmak üzere birbiriyle bağdaşmayacak iki görev yüklüyordu. İbn-i Sinâ, bu çelişik durumu görmüş, yapmış olduğu gözlemler sırasında hava ile rüzgârın güçlerini karşılaştırmış ve Aristoteles’in haklı olabilmesi için havanın şiddetinin rüzgârın şiddetinden daha fazla olması gerektiği sonucuna varmıştır. Oysa bir ağacın yakınından geçen bir ok, ağaca değmediği sürece, ağaçta ve yapraklarında en ufak bir kıpırdanma yaratmazken, rüzgâr, ağaçları sallamakta ve hatta kökünden kopartabilmektedir; Öyleyse havanın şiddeti, cisimleri taşımaya yeterli değildir.

Felsefe, matematik, astronomi, fi zik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin çeşitli alanlarında seçkinleşmiş olan İbn-i Sinâ (980–1037) matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları, astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir. Astroloji ve simyaya itibar etmemiş, Dönüşüm Kuramı’nın doğru olup olmadığını yapmış olduğu deneylerle araştırmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmıştır. İbn-i Sinâ’ya göre, her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir. İbn-i Sinâ, mekanikle de ilgilenmiş ve bazı yönlerden Aristoteles’in hareket anlayışını eleştirmiştir. Aristoteles, cismi hareket ettir-

57

İbn-i Sinâ, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Tıpla ilgili birçok eser kaleme almıştır; bunlar arasında özellikle kalp-damar sistemi ile ilgili olanlar dikkat çekmektedir. Ancak, İbn-i Sinâ dendiğinde, onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyılın başlarına kadar okunmuş ve kullanılmış olan “el-Kânûn fî’t-Tıb” (Tıp Kanunu) adlı eseri akla gelir. İbn-i Sinâ’nın söz konusu eseri incelendiğinde, konuları sistematik bir biçimde incelediği görülür. Tarihte ilk defa, tıp ve cerrahiyi iki ayrı disiplin olarak değerlendiren İbn-i Sinâ, cerrahi tedavinin sağlıklı olarak yürütülebilmesi için anatominin önemini özellikle vurgulamıştır. Hayati tehlikenin çok yüksek olmasından ötürü pek gözde olmayan cerrahi tedavi ile ilgili örnekler vermiş ve ameliyatlarda kullanılmak üzere bazı aletler önermiştir.


„Temizlik ve hijyeni ayağınızın altına seriyoruz !“ Halılarınızı ücretsiz evinizden alıp tekrar teslim ediyoruz.

Halı Yıkama

4,80 € m² Pazartesi - Cuma: 10.00 – 18.00 saatleri arasında hizmetinizdeyiz Nimrodstr. 10 90441 Nürnberg Tel. + 49 ( 0 ) 911 – 94 93 08 08 Fax + 49 ( 0 ) 911 – 94 93 08 09 www.al-ce.de


iş dünyası

M

evlana Restaurant 9-21 Temmuz 2013 tarihleri arasında DİTİB Nürnberg’in hazırladığı “Keyf-i Ramazan” etkinliğinde sizlerle...

büfeden istedikleri kadar yiyebileceklerini ve müşterilerinin Mevlana Restaurant’dan alışık oldukları kaliteyi burada da bulabileceklerini sözlerine ekledi.

Mevlana Restaurant yetkilisi Ahmet Can, 9-21 Temmuz 2013 tarihleri arasında DİTİB Nürnberg’in hazırladığı “Keyf-i Ramazan” etkinliğinde tezgahını ziyaretçilerine açacağı müjdesini verdi. 13 gün boyunca açık büfe tarzında hizmet sunacağını belirten Can, vatandaşlarımızın 7,90 € karşılığında bu açık

Gerek ailece, gerek iş arkadaşlarıyla iftara gelmek isteyenlere ise önceden rezervasyon yapmalarını tavsiye eden Ahmet Can, rezervasyon için 0176-20838662 numaralı telefondan kendisine ulaşabilleceklerini dile getirdi.

Ramazan Boyunca Gece Saat 24:00’a Kadar Açığız

59


Her türlü finansal konuda kapsamlı danışmanlık. Konu paraysa – Sparkasse. Ausführliche Beratung in allen finanziellen Angelegenheiten. Wenn´s um Geld geht – Sparkasse.

Önemli avantajlar sağlayan Cari hesap, yararlı hizmet sunar. Sparkassen Cari hesap. Für jeden das richtige Konto – auch für Sie! Sparkassen-Girokonto. Uygun faizler, esnek sūreler ve Çabuk işlem – Sparkassen-Özel kredisi. Einfach und schnell – der Sparkassen-Privatkredit. Özel sigorta paketleri ile hayat boyu gūvenceli yaşam – Sigorta paketleri. Finanzielle Sicherheit in allen Lebenslagen – Versicherungen.

Şubelerimizde size hizmete hazır danışmanlarımız – soldan sağa Dila Şimşek, St. Johannis Şubesi I Asuman Emlek, Gostenhof Şubesi I Ekinç Durmuş, Lauf Şubesi | Ece Bayrakdar, Röthenbach a.d. Pegnitz Şubesi | Hüseyin Tülay, Allersberger Straße Şubesi I Deniz Onan, St. Leonhard Şubesi I Kader Altunay, Plärrer Şubesi | Onur Özmen, Steinbühl Şubesi

s Sparkasse Nürnberg


kültür

Marifetname Derleyen: Harun ÖNDER

18.yüzyılda yaşamış ünlü düşünür ve ilim adamı Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın yetiştiği ekol eski tabirle ‘zül cenaheyn’ günümüz Türkçesi ile ‘çift kanatlı’ olarak nitelenir. Kanatların biri pozitif bilimleri temsil ederken diğeri teolojik disiplini simgeler. İslam’da var olan ibadetlerin büyük bir kısmının yerine getirilebilmesi doğru zamana bağlı olması, astronomiye verilen büyük önemin en temel nedeni oldu. Müslüman astronomlar kendilerinden önce yapılan çalışmalara Yunanca ve Süryanice kaynaklarla ulaştılar ve mevcut birikimin sahiplerinin isimlerini örtmeden bu birikimi daha ileriye taşımayı hedeflediler. Günümüz bilim tarihçileri, Avrupa’da Rönesans ile birlikte ortaya çıkan bilimsel aydınlanma ve gelişme sürecinin ana beslenme kaynaklarının Endülüs’te yaklaşık 800 ve Sicilya’da da 400 yıl süren İslam kültür iklimi olduğu konusunda hem fikir. Astronomi konusunda 18. yüzyıl Anadolu’ sunda karşılaşılan en belirgin isim büyük bil-

61

gin Erzurum’lu İbrahim Hakkı ve O’nun değerli eseri Marifetname’dir. Tıp, kozmoğrafya, matematik alanlarında da çalışmalar içeren Marifetname’de dönemin önemli astronomik bilgileri yer alır. Erzurumlu İbrahim Hakkı çalışmalarını daha çok Tillo adıyla tanınan Siirt’in Aydınlar İlçesi’nde gerçekleştirdi. Kelime anlamı ‘yüksek yer’, ‘yüksek ruhların yeri’ anlamına gelen Tillo’yu merkez kabul ederek hazırladığı enlem ve boylamları gösteren dünya küresi döneminin önemli astronomi çalışmaları arasında yer alır. İbrahim Hakkı, birçok alanda kendisini yetiştiren hocası ve Tillo’daki okulunun da rektörü olan Tillo’lu Şeyh İsmail Fakirullah’a olan bağlılığını da astronomik bir düzenekle ifade etmiştir. Bu sistem her sene ekinoks günlerinde günün ilk ışıklarını İsmail Fakirullah’ın ebedi istirahatgâhına düşüren ışığın odaklanması ve kırılması prensipleri ile çalışıyordu. Marifetname’de yer verilen güneş ve ay tutulmalarını, yıldızların ve gezegenlerin dağılımını gösteren şemalar eseri oldukça zengin ve ilginç kılıyor.


Nürnberg'deki Türkiye Toptan ve perakende Türk gıda maddeleri, günlük taze sebze ve meyva, et ve balık reyonları, fırın ve taze ekmek bölümüyle

ucuz ve kaliteli alış-veriş adresiniz.

Maybachstr. 29 90441 Nürnberg Tel. 0911 / 620 01 89


çocuk

Hacivat: Yar bana bir eğlenceee! Karagöz: Sabah sabah bu ne velveleee! Hacivat: Bu pazar anneler günü, ne aldın hediyeee?.. Karagöz: Offf, telaşın bundan mı? Hacivat: E, telaşlanırım herhalde! Annelerimiz en değerli varlıklarımız. Karagöz: İlahi Hacı cavcav, annen sadece bir gün için mi değerli? Hacivat: Değil tabi ki Karagöz’üm! Peygamberimiz “Cennet annelerin ayağı altındadır.” demiyor mu? Karagöz: Biliyorum, işte ben de bu yüzden bir gün yetmez diyorum. Hacivat: Gel benim gönlümün eğlencesi!

63 69 67

Karagöz: Gelemem kokmuş çarşı işkembesi! Hacivat: Gel, gidip anne babamıza hal hatır soralım. Karagöz: Katırı ne yapacaksın Hacı cavcav? Hacivat: İlahi Karagöz’üm, katır demedim, ziyaret edip hatırlarını soralım dedim. Bak Karagöz’üm, biz küçükken babam derdi ki: “Evin reisi babadır ama dede ve ninenin de olduğu ailelerde, onların söz hakkı ve kararları önce gelir.” Bizim evde büyüklerin yanında daima terbiyeli davranılır, sık sık ziyaret edilip hatırları sorulurdu.


Karagöz: Hacivat, biz de büyüklerimizin yanına izin alarak girer, çıkardık. Büyüklerimizin sözlerini dikkatle dinler, izin almadan söze karışmazdık. Hacivat: Kardeşler de birbirine bağlıydı, birbirinin hakkına saygılıydı, öyle değil mi? Karagöz: Heh heh he… Hacivat: Neden güldün Karagöz’üm? Karagöz: Sizin ailenin istisnası sensin galiba. Sen konuşmaya başlayınca kimseye sıra gelmiyor. Hacivat’ım, sen bunları bırak da bana bir akıl ver hele! Bizim oğlan yine okulda kavga çıkarmış. Nasıl yola gelecek bu haylaz? Hacivat: Babasına çekmiş besbelli.

Karagöz: Ne dedin, anlamadım lapa tenceresi? Hacivat: Oğluna öğüt versen dedim, Karagöz’üm. Karagöz: Kulaklarını çektim keratanın, yine yola gelmedi. Hacivat: Öyle öğüt verilir mi Karagöz’ üm? Çekersin oğlunu kenaraa… Karagöz: Döversin evire çeviree!.. Hacivat: Olmaaz Karagöz’üm, dayak yok! Öğüt ver öğüt! Evlat insanın en büyük hazinesidir. Ne kadar güzel yetiştirirsek o kadar sevap olur. Karagöz: Haydi Hacı cavcav, çok gevezelik ettik. Anne ve babamızı ziyaret edip hayır dualarını alalım. Çocuklarımıza da güzel örnek olalım.

70 64 68


mizah

65



bulmaca


KOLAY

ORTA

ZOR





mevlana mutfağından

Ahmet Can’ dan

Güllac Tava Türlü

Malzemeler: Malzeme Listesi 500 gr taze fasulye

1 paket güllaç, adet patlıcan 12su bardağı çekilmiş ceviz, 12ltadet süt, kabak 12çay bardağı gül suyu, adet çarliston biber 1 adet nar, 1 kg kuzu eti (kuşbaşı) 2 su bardağı toz şeker

5

Afiyet olsun!

1 yemek kaşığı tuz 1 yemek kaşığı tatlı toz biber 1 çay kaşığı pul biber ır? 200 Ggr aç Nasıl Yapıl ülltereyağ ve isteğe göre değişik baharatlar e ir te n c erey

şe ker i b ını Sütü ve toz i er itin . A lt ateşte şe ker a rt o n u oy k k apatın . n u ekley in tın, Gül su y uHazırlanışı: • ğı iy ic e ıs la ıy la y ap ra ım . rd in a y ed çe m a Kep • ilde dev ra k b u şe kiçine tereyağ sürülüp üstüne etler serilir ve daha sonra 5-6 y apTavanın se rpin . baharatlanıp harmanlandıktan sonra etlerin üstüc ev iz çeşitleri sebze Çekil m iş • nı ıs latıp y ap ra kla rı ç a ne serpilir. ll gü r ra Te k m edin . • m eye deva üzer in e diz a sı n . S oğu mpiştikten Bu şekilde 15 sonra hafif karıştırılır. öküdakika ed in er z ü tü K a la n sü z 2 sa at a • en in iç i le n m es 250 derecede ıstılmış fırında 15 dakika daha pişirilir. ve dinÖnceden n. ti le ek b eler iyc e n a r ta nhazır. Yemeğimiz et m eden ön servise iz ile is v ev c er S a d • fıstık y a ş ü lm t ü öv d le ve il irsi n iz. Sü se rv is edeb ç ek a ll er gü ey , sl sü m ey in diye düşün nu u y su l ü G fa z la g el ir . süt çe ker k ço rı la . k iz y ap ra il irsi n ı ekle m eyeb te rc ih e bağl

Tüm MAHYA okurlarına şimdiden afiyetler diliyoruz.

72 80


Yaz ahar/ iştir! b lk İ 2013 rımız gelm iyonla koleks

ETEK BLUZ TAKIM ELBİSE MANTO KABAN www.elit-damenmode.de elit-damenmode@hotmail.de

Şube: Venloer Straße 367 50823 Köln Tel.: 0221 - 57165247

Merkez Toptan Satış Pettenkoferstraße 7 | 68189 Mannheim Tel.: 0621- 12250321 Tel.: 0179 - 7864322 Fax: 0621 - 12250316

Şube: Am Plärrer 4 (İşbank yanı) 90429 Nürnberg 0911 - 99933599



15. z Yılımı

AİLE DOKTORLARINIZ

Ali Aydın & Nurcan Demirci-Aydın Ev Doktoru

Dahiliye Uzmanı

Spittlertorgraben 3 90429 Nürnberg

Tel: 0911 9287880 Fax: 0911 9287888

Açılış saatleri: Pazartesi - Cuma : 08.30 - 12.00 Pazartesi, Salı, Cuma : 14.30 - 17.00 Perşembe : 14.30 - 18.00


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.