Mahya Dergisi Bavyera Kasım 2014

Page 1

Sayı 72 | Kasım 2014 | Ücretsiz Bavyera

EŞ-ŞEHÎD’E ‘YAKİN’ OLMAK

2014

DİTİB Nürnberg Aylık Dergi




İÇ İ N DE K İ L E R 03

BİZDEN 7 17 19

Bizden makale ve haberler Bedirhan GÖKÇE: Güneşin Kıymetini Bil Ahmet TURGUT: Aşurenin Dibi Mi Tutuyor?

DİN 21 23 25

Bir Konu Bir Ayet: Kötülükler Karşısında Af Mı Ceza Mı? Bir Hadis Bir Yorum: Merhamet Güneşi Tîn Suresi

MESNEVİ’DEN HİKAYELER 27

Helva Satan Çocuk

AİLE 29

Çocukta Bilgisayar Bağımlılığı

31

ATA’MIZA DAİR

33

HİKMETLİ SÖZLER TARİH

35

Osmanlı’nın Güç Kaynağı Nedir?

GÜNCEL 37

Eş-Şehîd’e ‘Yakin’ Olmak


_SAĞLIK Steroid ve Yan Etkisi Gesundhaus

EŞ-ŞEHÎD’E 45 47

OLMAK

HUKUK Boşanma hk. Sıkça Sorulan Sorular

‘YAKİN’

49

İŞ DÜNYASI Meslek Tanıtımı

55

TEKNOLOJİ

57

Kapak konusu - Sayfa 37

KÜLTÜR Bastonculuk

59

ÇOCUK

63

Bastonculuk Sayfa 59

BULMACA Kare Bulmaca Sudoku Çengel Bulmaca

71 73 77

Yemek Tarifi

80

Yazar/Senaris

San

Ahmet TURGUT Aşurenin Dibi Mi Tutuyor? Sayfa 25 Arapçadan girmiş b anat, dilimize

S

lime... Üzerinde uzlaşılmış genel g bir tanıma sahip değiliz. Lakin bili ki; zevk, haz, rağbet misali bileşenleri va Eskilerin diliyle zarafet ve letafet ister. B

04


künye

IMPRESSUM/KÜNYE DİTİB Nürnberg e.V. Kurfürstenstraße 16 90459 Nürnberg

Bankverbindung/Hesap Numarası Commerzbank Nürnberg IBAN: DE94 7604 0061 0540 7739 00 BIC: COBADEFFXXX

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Serhat Önder +49 (0)179 6677888 serhat.oender@mahya.de

YAYIN KURULU

GENEL KOORDİNATÖR Harun Önder +49 (0)176 84747088 harun.oender@mahya.de WEB KOORDİNATÖRÜ Eyüp Erdem eyuep.erdem@mahya.de NRW Temsilcisi Orhan Arslanmirze +49 (0)159 01043848 orhan.a@mahya.de Türkiye/İstanbul Muhabiri Koray Kuşkuş +90 (0)554 5618244 koray.kuskus@mahya.de BAVYERA DAĞITIM SORUMLUSU Gökhan Önder +49 (0)176 70055077 goekhan.oender@mahya.de KAPAK/GRAFİK TASARIM/BASKI AddGraphic info@addgraphic.de Mahya Dergisi basın ve meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder. Yazı ve ilanlardan yazı ve ilan sahipleri sorumludur.

05

Alptuğ Demir altug.demir@mahya.de Bülent Bayraktar buelent.bayraktar@mahya.de Av. Ender Sürekli ender.suerekli@mahya.de Eyüp Erdem eyuep.erdem@mahya.de Gökhan Önder goekhan.oender@mahya.de Harun Önder harun.oender@mahya.de Mehmet Aznavuloğlu mehmet.aznavuloglu@mahya.de Oğuz Yurtalan yurtalan@mahya.de Serhat Önder serhat.oender@mahya.de Talha N. Yıldız talha.yildiz@mahya.de Yunus Emre Turan emre.turan@mahya.de


06


bizden

İLK AĞIZDAN Merhaba değerli okurlarımız... Son günlerde medyadan takip edebildiğiniz üzere Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yapılan bir saygısızlık var. Bir karikatür çizilmiş ve bu karikatür Baden Württemberg eyaletinde okul kitaplarında yerini almış. Özellikle bu tür olayları kınıyor, hele hele okul kitaplarına basılıp çocuklarımız üzerinde psikolojik baskı unsuru olarak kullanılmasını hiç tasvip etmiyoruz. Diyeceksiniz ki “Başkan, sen niye bu olayı konu ediyorsun. Birçok kişi bunu kınadı, gerekli cevabı verdi.”. Haklısınız, yalnız bu tür olaylar bizleri artık doğrudan etkiler oldu. Bununla ilgili bir örnek verecek olursak: Kuzey Bavyera Eyalet Birliğimizin Gençlik Teşkilatı ile güzel bir program hazırladık. Nürnberg-Erlangen Üniversitesinin salonunu kiraladık. Cuma günü akşamı yaklaşık 250 gencimizin katılacağı program için tüm hazırlıklar yapıldı. Bir gün öncesi akşam üzeri bir e-posta ile salonu, hiç bir geçerli gerekçe göstermeksizin iptal ettiler. Aldığımız bilgiler, bu karikatür krizi sebebi ile iptal edildiği doğrultusunda. Neyseki programı derneğimizin lokaline aktardık ve bu programı Dr. Latif Çelik hocamızın çok güzel bir konferansı takip etti. Bir başka meselemiz de son aylarda camiilerimize yönelik saldırılar. Geçtiğimiz Eylül sayımızda da konuyu ele aldığımız gibi bu yıl içerisinde 40’ı aşkın Camii kundaklama ve saldırısı gerçekleşti. Bu konuyu bizzat Nürnberg Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Dr.

07

Ulrich Maly’e taşıdık ve gerekli tedbirlerin ve dayanışmayı beklediğimizi ifade ettik. Bu vesileyle cemaatimizin de daha hassas ve dikkatli olunmasını rica ediyoruz. Yine son haftalarda Spiegel ve Focus dergilerinde İslam hakkında olumsuz yazılar ve kapak konuları yayınlanmakta. Bunlardan biri Focus’un kapak konusu olan “İslam’ın Karanlık Yönleri” başlığı. Biz, DİTİB Nürnberg olarak gerekli merciilere itirazlarımızı yapıyoruz. Siz okurlarımızdan da ricamız, bu tür dergilere e-posta yoluyla da olsa itirazlarınızı bildirmeniz olacak. Ne kadar sessiz kalırsak o kadar üstümüze geliyorlar ve gelecekler. Onun içindir ki, kollektif bir çalışma yapmanın zamanı geldi de geçiyor bile... Biraz da güzelliklerden bahsedelim: Allah nasip ederse 19 Aralık 2014 - 6 Ocak 2015 tarihleri arasında 19 günlük DİTİB Nürnberg Kitap Fuarını gerçekleştireceğiz. Kitap Fuarımız ile ilgili detaylı bilgiyi bir dahaki sayımızda sizlerle paylaşacağız. Sözlerimi daha fazla uzatmadan sizleri dergimizin bu ayki sayısıyla başbaşa bırakıyor, bir dahaki sayımızda tekrar buluşmak ümidi ile En Güzel’e emanet olun diyorum...

Fikret Bilir

DİTİB Nürnberg Yönetim Kurulu Başkanı Fikret BİLİR


Eyüp Sultan Gençlik Kolu’nda Yeni Dönem DİTİB Nürnberg Eyüp Sultan Gençlik Kolu Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirdi. Yapılan seçimlerde Gençlik Kolu Yönetim Kurulu Başkanı Cem Yılmaz, Başkan Yardımcısı Zübeyir Müminoğlu, Sekreter Ömer Semiz, Muhasip Levend Zerevski, Asil Üyeler Bedirhan Coşkun, Serhun Postaloğlu ve Enes Katlanır oldu.

Gençlik Kolu Sorumlusu Din Görevlisi Talha Doğan, yeni seçilen Yönetim Kuruluna başarılar dileyerek hayırlı faaliyetlere imza atma temennisinde bulundu. Gençlik Kolu Başkanı Cem Yılmaz ise bunun bir bayrak yarışı olduğunu dile getirerek “Bu bayrağı daha ilerlere taşımak ve gençlerimize faydalı faaliyetler yapmak için çaba göstereceğiz.” dedi.

Mülteciler DİTİB Nürnberg’de DİTİB Nürnberg Eyüp Sultan Camii’nde Nürnberg’de bulunan mülteciler için yemek verildi. Kurban Bayramı’nda hayırseverlerin kestikleri kurbanlardan yaptıkları bağışlarla hazırlanan yemekte Nürnberg’de bulunan çok sayıda mülteci Eyüp Sultan Camii’nde bir araya geldi. Misafirlere yer yer Türkçe, Almanca, İngilizce ve Arapça hitap edilen programda hazır bulunan Yabancılar Meclisi Başkanı İlhan Postaloğlu, yemeğe katılanlara “Nürnberg’e hoş geldiniz. Herhangi bir eksiğiniz, ihtiyacınız olduğunda bizimle irtibata geçebilirsi-

niz. İhtiyaçlarınızı karşılama konusunda elimizden gelen desteği vermeye hazırız.” diye seslendi. Yaptığı selamlama konuşmasında DİTİB Nürnberg Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Bilir ise “Komşusu açken tok yatan bizden değildir hadisini düstür alıyoruz.” diyerek mültecilerin her türlü problemlerinde yardımcı olabileceklerini dile getirdi. Yemeğe katılanlara ayriyeten DİTİB Nürnberg çatısı altında soğuk kış aylarını da göz önünde bulundurarak kıyafet yardımı yapılacağının da müjdesi verildi. Yemeğe katılanlar ise davet için teşekkür edip memnuniyetlerini belirttiler.

08


bizden

HİCRET VE MUHARREM AYI MESAJI 25 Ekim 2014 Cumartesi günü, İslam tarihinde bir dönüm noktası olan, sevgili peygamberimizin (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicreti esas alınarak Hz. Ömer döneminde hicri yılbaşı olarak kabul edilen ve rahmet peygamberinin “Allah’ın ayı” olarak nitelendirdiği Muharrem ayına girmiş bulunuyoruz. Rahmet peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.v) risaletinin ilk dönemi olan Mekke yıllarında, İslam’ı tebliği esnasında Mekkeli müşriklerin baskı ve zulümleri karşısında, Allah-u Teala’ nın izniyle sahabesiyle Mekke’den Medine’ye göç etmesini temsil eden hicret, Müslümanlar nazarında önemli bir yere sahiptir. Mekkeli müşrik toplumun baskıları sonucu gerçekleşen Hicret, biz Müslümanlar için, hiçbir sıkıntı ve baskının bizleri hedefimizden ve amacımıza ulaşmaktan vazgeçiremeyeceğini öğretmektedir. Sevgili peygamberimizin hicreti ile insanlık, adaletsizlikten, eşitsizlikten, zulümden ve karanlıktan; adalete, eşitliğe, merhamete ve aydınlığa açılan bir medeniyete kavuşmuştur. Hicret, vatanından ve sevdiklerinden ayrılarak göç eden Muhacir ile, ona evini, gönlünü ve sofrasını açan Ensar’ın kardeşliğini bizlere öğretmektedir. Hicret, sıkıntıda olan kardeşlerimize, Medineli Ensar misali yardımcı olmayı, aşımızı ve soframızı mazlum kardeşimizle paylaşmayı bizlere hatırlatmaktadır. Hicri yılbaşı ile başlayan Muharrem ayı ve özellikle de bu ayın 10. Günü olan Aşura, önceki peygamberler ve ümmetleri açısından olduğu kadar Müslümanlar açısından da ayrı bir önem taşımaktadır. Peygamber Efendimiz Muharrem ayının 9, 10 ve 11. günlerinde oruç tutmuş, Müslümanlara da bu günlerde oruç tutmalarını tavsiye etmiştir. Ancak Aşura/10 Muharrem, Müslümanlar açısından çok daha özel bir öneme sahiptir.

09

Sevgili Peygamberimiz’in “dünyanın iki çiçeği”, “cennet çocuklarının efendileri” diye övdüğü, Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın ciğerparelerinden biri olan Hz. Hüseyin ve 70’den fazla arkadaşı 10 Muharrem 61’de (10 Ekim 680) siyasi ihtiraslar uğruna Kerbela’da önce susuz bırakılmış, ardından da hunharca şehit edilmiştir. Bu elim olay, Hz. Peygamberi ve O’nun Ehl-i Beyti’ni seven biz müminleri derinden yaralamış, bölgesi, kültürü, mezhep ve meşrebi ne olursa olsun yediden yetmişe bütün Müslümanları derin acılara sevk etmiştir. Ancak üzülerek müşahede etmekteyiz ki, Müslümanlar olarak Kerbela’da yaşanılan acıdan ders çıkarılmadığı son zamanlarda yaşanılan menfur hadiselerden anlaşılmaktadır. Bu noktada bizlere düşen görev, İslam ümmeti olarak tarihte yaşanılan sıkıntı ve acıları unutmamak ve geçmişte yaşanılan hadiselerden ders çıkarmak suretiyle her türlü mezhep ve meşrep farklılıklarından kaynaklanan ayrımcılıklara bir son vermektir. Bu vesileyle, başta Seyyid-i Şüheda Hz. Hüseyin olmak üzere bütün Kerbela şehitlerini rahmetle anıyorum. Bu müessif olaydan ders çıkaran bir ümmet olmamızı, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun İslam toplumunda ve içerisinde yaşadığımız toplumda kardeşlik, birlik ve beraberliği tesis etmemizi Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum. Ayrıca bütün kardeşlerimizin hicri yılbaşını tebrik ediyor, yeni hicri yılın bütün İslam âlemine ve inaanlığa barış, kardeşlik ve dayanışma ruhu getirmesini, İslam coğrafyasında akan kan ve gözyaşının dinmesine vesile olmasını, insanlığa yeniden hayat vermesini, hakka, hakikate, adalete, hayır ve iyiliğe vesile olmasını diliyorum. Prof. Dr. Nevzat Yaşar AŞIKOĞLU Genel Başkan


Gençlik Kurultayı Gerçekleşti: “Varlığınızla Övünün” DİTİB Kuzey Bavyera Gençlik Kolları Teşkilatı, Eyalet Birliği ve Din Hizmetleri Ataşesi Mümin Şener’in himayesinde beşinci Kurultayını DİTİB Nürnberg Eyüp Sultan Camii’nde gerçekleştirdi. Kurultaya Din Hizmetleri Ataşesi Mümin Şener, Eyalet Birliği Başkanı Erhan Çınar, ev sahibi DİTİB Nürnberg Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Bilir, konuşmacı olarak Dr. Latif Çelik, Bölge Dernek Başkanları ve Kuzey Bavyera’da faaliyet gösteren DİTİB Gençlik Kolları üyeleri katıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan Kurultay Eyalet Birliği Başkanı Erhan Çınar’ın selamlama konuşması ile devam etti. Çınar, gençlerin bulundukları teşkilatların gülleri olduklarını ve onların olmaması halinde bu derneklerin ve teşkilatların hiçbir anlam taşımayacağını belirtti. Daha sonra gençlere hitap eden Hizmetleri Ataşesi Mümin Şener, “Siz gençler bizim için çok önemlisiniz. Görev sürem bitip Türkiye’ ye geri döndüğümde bana orada, Almanya’ da neler yaptın diye sorduklarında, sıkça gençlerle bir araya geldim demek istiyorum. Sizler boşuna buralarda dünyaya gelmediniz. Sizlerin buralarda olmasının büyük anlam ve önemi var. Burada yaşayan toplumumuz kendisini maalesef ifade edemiyor, içine kapanık yaşıyor. Bu yüzden de sürekli

Türkler ve Müslümanlar hakkında önyargılar ve suçlamalar oluyor. Bizler ise sadece bir suçlama ve karalama olduğunda “hayır, biz böyle birileri değiliz” diyerek savunmaya geçiyoruz. Sizler, bilhassa gençler buradaki varlığınızla övünmelisiniz. Her fırsatta sizler giderek çevrenizdeki ve yakınınızdaki insanlara kendi kültürünüzü, değerlerinizi ve mizahınızı anlatmalısınız. Önümüzde 1915 sözde Ermeni olaylarının yüzüncü yıldönümü var. Dünyadaki bütün Ermeni lobileri gece gündüz 2015 yılı için hazırlanıyorlar. Bizler bu konuda ne yapıyoruz? Belkide hiç birşey. Türk gençleri bu konuda uyanık olmalı ve çalışmalar yapmalı. Ermeni meselelerinde iki taraf da kendilerini muhafaza etmeye çalışmışlardır. Fakat Ermeniler yasadışı yollardan silah temin ederek tarihte büyük bir ihanete imza atmışlardır. Bizler hiçbir zaman soykırım yapan bir ecdadın torunları olmadık. Aksine, gittiğimiz, yaşadığımız yerlere her zaman adalet ve barış götürdük.” dedi. Daha sonra gençlere 1915’te yaşanan Ermeni meseleleri hakkında geniş çaplı bir sunum yapan Tarihçi Yazar Dr. Latif Çelik, Ermeni olaylarının gerçek yüzünü anlattı. Çelik, 2015 yılına Türk Milleti olarak iyi hazırlanılması gerektiğine değinerek Ermeni Lobilerinin sözde soykırım yalanını dünyaya tanıtmak için gece-gündüz çalıştıklarını belirtti.

10


DİTİB Nürnberg’de Eğitimde Yenilikler Var DİTİB Nürnberg Eyüp Sultan Camii 2014/2015 Eğitim yılının başlaması ile birlikte öğrenci velileri ile bir araya geldi. Dernek lokalinde yapılan Veliler Toplantısına Dernek Başkanı Fikret Bilir, Eğitimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyelerinden Reşat Koçan, Veliler Birliği Başkan Yardımcısı Musamettin Zurnacı, Din Görevlileri Hüseyin Ayvalı, Talha Doğan, Perihan Ayvalı ve çok sayıda öğrenci velisi katıldı. Okunan Kur’an-ı Kerim’in ardından toplantı Dernek Başkanı Fikret Bilir’in selamlama konuşması ile devam etti. Başkan Bilir, yeni eğitim öğretim döneminde bir dizi yeniliklere gittiklerini belirterek bilhassa yeni müf-

11

redat ile daha kaliteli bir eğitim vermek istediklerini belirtti. Bu yılı en iyi şekilde değerlendirmek istediklerini ifade eden Başkan, hedeflerinin öğrencilere Kur’an-ı Kerim ve Dini Temel Bilgileri en faydalı şekilde aktarmak olduğunu söyledi. Daha sonra söz alan Veliler Birliği Başkan Yardımcısı Musamettin Zurnacı, veliler ile bir istişare yaptı. Dilek ve temennileri dinleyen Musamettin Zurnacı, Veliler Birliği olarak tüm isteklerin değerlendirileceğini belirtti. Programın sonunda velilere seslenen Din Görevlileri, müfredat ve eğitim yöntemleri hakkında velileri bilgilendirdi.


DİTİB Nürnberg Heyeti Belediye Başkanı Ziyaretinde DİTİB Nürnberg Eyüp Sultan Camii kurduğu heyetle Nürnberg Belediye Başkanı Dr. Ulrich Maly’yi makamında ziyaret etti. DİTİB Nürnberg olarak gerçekleştirilecek Kitap Fuarı’ndan, yine DİTİB Nürnberg olarak yayına sokmayı planladığımız aylık Almanca dergiden, yapılması planlanan Ana okulu ve bünyesinde yeni bir cami bulunduran kompleksin yapımına kadar birçok konunun gündeme getirildiği görüşmede karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu ve Belediye Başkanı’ nın bu konularda desteği talep edildi. Nürnberg Belediye Başkanı Dr. Ulrich Maly ise

bilhassa yapılacak olan ana okulu ile ilgili destek vereceklerini, bu desteklerinin yardım alınabilecek yerlerin de araştırılması konusunda olabileceğini ve inşaat ile ilgili sorunların yaşanmaması için projeye başlamadan önce gerekli görüşmeleri yapabilmeye destek olacakları sözünü verdi. Sıcak bir havada gerçekleşen görüşmenin ardınan Belediye Başkanı Dr. Ulrich Maly’yi 19 Aralık 2014 - 6 Ocak 2015 tarihleri arasında gerçekleşecek olan DİTİB Nürnberg Kitap Fuarı’na davet eden Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Bilir, Dr. Maly’nin katılım sözü vermesiyle son buldu.

12


D U Y U R U L A R ------------------------------------DİTİB Nürnberg Eyüp Sultan Camii’nde düzenlenecek faaliyetler: Tarih:

Faaliyet:

19.10.2014 04.12.2014 25.10.2014 07.12.2014 01.11.2014 19.12.2014 02.11.2014

Çifte Vatandaşlık ile ilgili konferans Kadınlar Kolumuz’un Geleneksel Kahvaltı Programı Türkçe derslerinin başlangıcı Hz. Mevlana konulu konferans TIM e.V. ile “Engelli Hayat” isimli konferans DİTİB Nürnberg Kitap Fuarı başlangıç tarihi Türkiye’de Emeklilik ile ilgili konferans

02.11.2014

Kadınlar Kolumuz’dan Aşure dağıtımı

06.11.2014

Kadınlar Kolumuz’un Aylık Kahvaltı Programı

Programlarda değişiklikler meydana gelebilir. Güncellemeleri cemiyetimizin panosundan ve Facebook hesabından takip edebilirsiniz. Facebook sayfamız: www.facebook.com/ditibnuernberg


40


bizden

DİTİB Irkçılık & Ayrımcılıkla Mücadele Bürosu Bu sayfalarda siz değerli okuyucularımıza DİTİB’in ırkçılık ve ayrımcılığa karşı yaptığı çalışmaları, ırkçılık ve ayrımcılığın tanımını sunacagız. Daha fazla bilgi için http://www.ditib-antidiskriminierungsstelle.de adresini ziyaret edebilirsiniz. Alman Halk Birliği (Deutsche Volksunion - DVU) Alman Halk Birliği (kısaltması: DVU, veya Liste D) Federal Almanya‘da faaliyet gösteren küçük bir siyasi partiydi. 1971 yılında dernek olarak ve 1987‘de de siyasi parti olarak kurulan DVU‘yu Anayasayı Koruma Dairesi aşırı sağcı olarak tanımlayıp takip altına almıştır. Parti, kurulduğu 1971 yılından 2009‘ a kadar genel başkanı olan yayımcı Gerhard Frey tarafından otoriter bir stilde yönetilmiştir. 2009 yılından partinin kapatıldığı 2011‘e kadar ise Matthias Faust bu görevdeydi. Bu parti ancak söz konusu meclise girme şansını yüksek gördüğü seçimlere katılmıştır. Toplamında 9 eyalet meclisine girmeyi başarmıştır. 1998 Sachsen-Anhalt eyalet meclisi seçimlerinde oyların %12,9 oranıyla bir aşırı sağ parti için şimdiye dek eyalet düzeyinde elde edilen en yüksek sonuca ulaşmıştır. 12 Aralık 2010‘da yapılan DVU kurultayının kararıyla, parti 1 Ocak 2011‘den itibaren diğer bir aşırı sağ parti olan Alman Milli Demokrat Partisi / Nationaldemokratische Partei Deutschlands (NPD) ile birleşmiştir. Yeni oluşan parti NPD - Die Volksunion adını taşımaktadır. İki partinin birleşmesinin yasal zemini uzun süre tartışma konusu olup bir kaç DVU eyalet parti birliğinin yargıya başvurusu sonucu ihtiyati tedbir kararıyla durdurulmuştur. DVU eyalet parti birlikleri davalarını

15

26 Mayıs 2012‘de geri çekmiştir. Özgürlük / Die Freiheit „Daha Çok Özgürlük ve Demokrasi İçin Vatandaş Hakları Partisi (Die Bürgerrechtspartei für mehr Freiheit und Demokratie – Die Freiheit)“ küçük bir Alman siyasi partisi olup 28 Ekim 2010‘da kurulmuştur. Parti başkanı eski bir CDU politikacısı olan René Stadtkewitz’dir. DIE FREIHEIT kendisini ‚muhafazakar değerlere sahip‘ ve ‚liberal-vatandaşçı‘ olarak görür. Bir çok gözlemci ise partiyi aksine sağcı-popülist ve İslam karşıtı eğilimlere sahip olarak tanımlar. Cumhuriyetçiler / Die Republikaner (REP) Cumhuriyetçiler Partisi (REP) 1983 yılı sonlarında Münih‘te eski CSU mensupları tarafından kurulan küçük bir partidir. Parti kendisini sağcı-muhafazakar olarak görüp, demokratik sağ olarak nitelendirir. Parti 1992 yılında Anayasayı Koruma Dairesi tarafından aşırı sağcı hedefler gütme şüphesiyle gözlemlenmiştir. 2006 yılında ise partinin tamamı değil bir kaç akımı aşırı sağcı olarak görülmüştür. 2007‘den beri ise Cumhuriyetçiler Anayasayı Koruma Raporu‘nda geçmemektedir. 1985 yılında Franz Schönhuber Franz Handlos‘un halefi olarak parti başkanlığına geçmiş ve partiyi (Fransız) Front National partisi gibi sağa kaydırmak istemiştir. 1989‘da REP % 7 üzerinde bir oy oranıyla Avrupa Parlamentosu‘na ve Berlin Eyalet Meclisi‘ne girmeyi başarmış, ancak daha sonra bu başarıya tekrar ulaşamamıştır. REP 1992‘den 2001’e kadar Baden-Württemberg Eyalet Meclisi‘nde bulunmuştur. 1994‘den beri parti başkanlığını Rolf Schlie-


rer yapmaktadır. Schlierer’in yönetiminde parti aşırı sağcı eğilimlerden uzaklaşıp NPD gibi diğer aşırı sağcı partilere karşı değer kaybetmiştir. Parti artık sadece yerel meclislerde bulunmaktadır. Ayrımcılık Ayrımcılık, bireylerin veya grupların belli özelliklerinden dolayı mağdur edilme ve aşağılanmaları anlamına gelir. Etnik farklılıklardan dolayı yapılan bir ayrımcılığa etnik ayrımcılık denir. Etnik ayrımcılıklar çoğunlukla hakim grubun azınlık grubun faaliyetlerini ve imkanlarını kendi çıkarları adına kısıtlamasından kaynaklanır. İngiliz Savunma Ligi / English Defence League (EDL) English Defence League (İngiliz Savunma Ligi, kısaca EDL) Büyük Britanya‘da faaliyet gösteren bir siyasi organizasyondur. Bu or-

ganizasyon 2009 yılında Hooligan (şiddete meyilli futbol / veya başka bir spor taraftarları) hareketinden doğmuştur ve bu hareketle halen bağlantısı bulunmaktadır. Aynı zamanda sağcı popülist United Kingdom Independence Party (UKIP), aşırı sağcı British National Party (BNP) ve Avrupa çapında benzeri partilerle de irtibattadır. Kuruluşundan bu yana aşırı bir ilgi bulan EDL, Birleşik Krallığın önemli sağcı siyasi organizasyonlarından bir tanesidir. EDL’in en önemli popüler şahsiyetleri olarak milyoner Alan Lake ve Stephen Yaxley-Lennon (diğer adıyla Tommy Robinson) ön plana çıkmaktadırlar. EDL siyasi tutumunu İslam‘ı eleştirmek ve ‚İslamizm, Şeriat ve aşırı İslamcılığa‘ karşı olmak diye niteler ve ırkçılık suçlamasını red eder. Ancak EDL‘i İslam düşmanlığı ve aşırı sağcılıkla itham eden gazete haberleri, bilimsel araştırmalar ve mahkeme kararları bunun aksini iddia etmektedir.

SESSİZ KALMA DİTİB IRKÇILIK & AYRIMCILIKLA MÜCADELE BÜROSU www.ditib-antidiskriminierungsstelle.de 12


bizden

Güneşin Kıymetini Bil Bedirhan GÖKÇE

İki mahkum, yağmur sonrası demirlerin arasındaki küçük pencereden dışarı bakar. Biri der ki “Öf her taraf vıcık vıcık çamur oldu!” Diğeri der ki “Kaldır kafanı bak ebem kuşağı çıktı rengarenk!” En son siz kime iyilik yapmıştınız? Peki en son size kim kötülük yapmıştı? Bize iyiliği dokunan insanları çabuk unutuyor ama kötülüğü dokunanları unutmuyoruz… Günde binlerce başarılı cerrahi müdahalede bulunan doktorları görmüyor, bir tane sargı bezi unutan dikkatsiz doktoru unutmuyoruz… Yine binlerce polis namusuyla dürüstçe işini yapıyor, rüşvet alan iki polisten dolayı tüm teşkilatı karalıyor ‘hepsi böyle bunların’ diyoruz… Gündemden düşmeyen iki tane mankeni biliyor, hepsini de öyle kabul ediyoruz. Terk ettiklerimizin sayısını bilmiyor, terk edenleri unutmuyor ve asla affetmiyoruz… Yolsuzluk yapan -deprem sonrası da yargılanan- müteahhidi Veli Göçer’i tanıyor, ama yıkılmayan yüzlerce binayı yapanları tanımıyoruz. Öğrenciyken iyi notu biz alıyor kötü notu

17

‘hoca verdi’ diyoruz… Neden sevinçler değil de hüzünler iz bırakır yürekte? Sayısız örneklendirilebilir bunlar. Biz iyi şeyleri unutmada balık hafızamıza sığınıyor, kötü şeyleri unutamamada deve kinine bürünüyoruz. Sürekli şikâyet ediyor, sürekli bir yerlerimizi kanatıyor, bir türlü mutlu olmayı beceremiyoruz… Oysa Oktay Rıfat nasıl güzel değiniyor hayatın ıskaladığımız yerlerine, farkında olamadıklarımıza, kıymetini bilemediklerimize: Son Söz Boğazından lıkır lıkır geçen Şu suyun kıymetini bil Nedir ki bu mavilik deme Pencereden görebildiğin kadar Göğün kıymetini bil Kıymetini bil çiçek açmış bademin Güneşli odanın çamurlu sokağın Beyazın siyahın yeşilin Pembenin kıymetini bil Dirilik öyle bir şey yürekte Sevinçle çırpınır Kavak yelleri eser insanın başında İnsanoğlu kızar öfkelenir savaşır Halk için girişilen savaşta


O korkulu sevincin Öfkenin kıymetini bil Bil ki bu Budur işte Güneş yalnız dirileri ısıtır Güneşin kıymetini bil. Kötüyü düşünmek kötüyü çağırmaktır unutmayın! Polyanna olun demiyorum ama karamsar da olmayın. Yarım bardak suya baktığınızda ‘bu bardağın yarısı boş’ demeyin, ‘bu bardağın yarısı dolu’ deyin yeter… Çocuğunuzun, sevgilinizin, babanızın, elemanınızın, patronunuzun dolu tarafını görün; kötüye meyletse de kalbiniz, aklınıza iyi yanlarını getirin… Hepimiz bu ülkedeyiz, eksik olanları hepimiz yaşıyoruz ama yaşadıkça ve yoğunlaştıkça da eksildiğimizi görüyoruz… Enerjimizi yitiriyor, etrafa nefretle bakıyoruz.

Siz umut dolu cıvıl cıvıl çevreniz olsun istiyorsanız; siz öyle olun önce! Siz somurtan, sürekli dert yanan şikâyet eden birini ne kadar istemiyorsanız bilin ki onlar da istemiyor… Şimdi sorun kendi kendinize: “Ben ne kadar aranan bir arkadaşım ve arkadaşlarımın beni aralarında görmek istemelerinin gerçek sebebi ne?” Bir de tavsiye -naçizane- siz de sizin geçmişinizde çocukluğunuz dâhil kötü iz bırakan kimler varsa, hepsini affedin yüreğinizde, ama samimiyetle… İşte o zaman rahatlayacak ve bunca yıldır nasıl kendi kendinizi boşu boşuna yediğinizi anlayacaksınız. Ama önce kendinizi affetmek şartıyla! Şimdi sıra sizde. Sevinçler iz bıraksın artık yüreklerinizde.

18


bizden

AŞURE’NİN DİBİ Mİ TUTUYOR?

Yazar/Senarist Ahmet Turgut’un kaleminden...

Sanatçının Rabbi Ahmet TURGUT / Yazar - Senarist

“Ben kimim?” sorusuna verilen cevaplar ile “biz kimiz?” sorusuna verilen cevaplar öranat, dilimize Arapçadan girmiş bir ketüştükçe kimliklerin belirginleştiğini söylelime... Üzerinde uzlaşılmış genel geçer mek yanlış olmasa gerek. Doğası gereği sosbir tanıma sahip değiliz. Lakin biliriz yal yaratıklar olan ‘biz’ler; benzerlerimiz ile ki; zevk, haz, rağbet misali bileşenleri vardır. birlikte anılmak ve aynı paydalar altında topEskilerin diliyle zarafet ve letafet ister. Bilinçlanmaktan hep hoşnut olmuşuzdur. li emekler ve sıra dışı tasavvurlar sayesinde Belki güven duygumuz artırıyor böylelikle, eserler verir. Göze, kulağa ve ille de gönüllebelki de aidiyet ihtiyacımızı karşılıyoruz bir re hitap eder. şekilde.

S

Türkmen, Kürt, Alevi, Sünni, Doğulu, Batılı, El-Musavvir olan Allah... vs, vs. aynı kazan içerisinde kendi tadımızla Varlığı ve işleyişi hakkıyla tasvir eden... yer alıyoruz. Bu öyle bir aş ki; ne fındık, fındık Sûreti ve sîreti layığınca biçimlendiren... olmaktan vazgeçiyor, ne üzüm ya da incir Ve tüm tasarımların biricik sahibi olan Allah. ‘kendi’ olmayı bırakıyor. Her bir tat ayrı kalsa da bir araya geldiğimiz vakit o emsalsiz jöle Sanatını Hakk’a amade kılmak derdindeki sayesinde müşterek bir lezzet oluyoruz. bir sanatçı bu İsm-i İlâhiye tecelligâh olmak Üstelik de kokumuz her yana miskler gibi zorunda... ulaşıyor.

Birçoğumuz duymuştur. Peygamber EfendiBunda bir sorun var mı? miz (s.a.v.) ashabıyla beraber yürürken bir hayvan leşiyle karşılaşır. “Dişlerine bakın, ne İlkesel noktada yok. Herhangi biri; “Türk, kadar güzel!..” der. Yani doneyi sunar. ResLiberal, Galatasaraylı” olabildiği gibi, min çirkin tarafına değil, hayvancağızın diş“Alevi, Doğulu, işçi” de olabilmekte. lerine dikkat çeker. Çirkindeki güzeli gösterir. Peki, ilkesel noktada her şey bu kadar güzelken günümüzde yaşadığımız sorunlar nereŞüphesiz ki; o diş ancak leşin içinde olunca de başlıyor? güzelliğiyle dikkat çeker. Kuyumcunun İsterseniz futbol üzerinden düşünelim biraz. önünden geçerken “Bakın, bembeyaz dişler gibi sıra sıra inciler var!...” demenin sanatsal Beşiktaşlı olmak futbol sever olmaktan daha bir karşılığı yok... önemliyse; iyi bir Fenerbahçeli olmak için öncelikle Galatasaray’a küfretmek gerekiyorNitekim tarih boyunca muteber bulunmuş sa; Cimbomlu’ların Trabzonsporlu’lardan sanatçıların belki de en büyük gayesi bu daha kültürlü olduğu iddia edilebiliyorsa olagelmiştir. Onlar çirkinde bile mevcut güsorunlar başlamıştır artık. zelliği bulup muhataplarının önüne serebilen nadide şahsiyetlerdir. Günümüzde böyAynamızı güzelliklerde dolaştırmak ister ve lesi sanatkârları özler olduk. Zira sanatı ve ilkesel sorunsuzluğu anlatmayı arzularsak sanatçının neye hizmet ettiğini unutmuş imdadımıza Anadolu geleneğinden bir durumdayız. sembol yetişebilir.

Peki, Allah Musavvir İsmi üzerinden ne yap“İyi, hoş da bu jölenin adını koyalım o makta?.. vakit” diyenler çıkacaktır elbet. Bizim kıstaslarımıza göre “İyi” dediğimiz Bugün için ‘Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı şeyleri de biçimlendiriyor. Bizim kıstaslarıolmak ortak paydası’ jölenin görevlerini mızın “Kötü” dediği şeyleri de... yerine getirebiliyor mu?

Sahi, sanatı itibariyle sanatçının Rabbi nedir? Rahatlıkla “hepimiz Aşure’yiz” diyebiliriz.

19

Ayınıyla güzelliğe ve çirkinliğe de form veriDün o jölenin adı “ümmet” olmaktı. yor. Tabii esere muhatap olan bizlerin bakıİnançta birlik tüm tatları asırlarca bir arada şıyla... tutabilmişti. Ama bir zaman geldi, bu da işe yaramadı. Araplar kazanı terk etti. Sanatçı bu yüzden Rabbin Musavvir ismine hürmet edebildiği ölçüde sanatında Evrenseli aramak adına “her devrin jölesi” derinlik kazanabilmekte... reçetelerine baktığımızda görülebilen en büyük ortak nokta “hakkaniyet”. Peki, her sanatçı imanlı mı olmalı?.. Böylesi bir şart yok. Ama her sanatçı hakikaEvet, içinde adaleti ve haklara saygıyı tin aşkınlığını hissetmek zorunda. barındıran bir hakkaniyet ümmetin de, Sıradan bakışla algılananların hakikat olmavatandaşın da bir arada yaşama arzusunu dığını idrak etmesi lazım ki; ideal olanı, artırmıştı; yarın da bu arzuyu artıracak olan ütopya olanı ve rüyaya mukabil olanı takip yine bu jöle… edebilsin. Bir de tersinden gidelim. Hakkaniyeti sıfırİlk anda gördüğünü mutlak güzellik veya layıp, aşure kazanından ayrılmayı hesap mutlak hakikat gibi algılarsa bu algısının edelim. Muradım eksik malzemeyle yapılmış


aşurenin tatsızlığını örnek vermek değil. Farz-ı muhal babından düşünelim biraz.

Aslında kazanı bölmek ve sonuçlarına katlanabilmek, kazanı paylaşmaktan daha zor…

Diyelim ki; ülkenin bir kısmı ayrıldı. Bu ‘ayrık parça’ kendisine nereyi örnek almak istiyor? Devletleşememiş Arap ülkelerini mi? Tüm komşularıyla gayrı resmi olarak savaş halinde olan İsrail’i mi?

Nasreddin Hoca’nın dediği gibi kazanlar ölür de, doğurur da. Ama arada hakkaniyet ölçüleri kalmadı mı, dünü aradığımız gibi bugünleri de ararız. İyisi mi, kazanın kıymetini bilip dibini tutturmamaya çalışalım…

Yoksa iki lider -ve onlara bağlı gruplar arasında- gidip gelen Kuzey Irak’a eklemlenecek üçüncü güç olarak işleri içinden çıkılmaz bir hale mi getirmek istiyorlar? Üstelik bütünde ve ayrıkta kalacak ‘öteki’ler ne olacak? Küçük Türkiye’nin Kürtleri ile ayrılan parçanın Türkleri her iki taraf için müstakbel bir sorun olmayacak mı?

20


din

Dünyada Selam Ahirette Selam Allah’ın Aff etmediği Kimseler Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Doç. Dr. İsmail Karagöz – DİB Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanı

‘‘Ş

“Bir mümin üphesiztarafından Allah, kendisinebir şirksekoşullamla selamlandığınız zaman, masını asla bağışlamaz. Bunun siz ona daha bir karşılık dışında güzel kalan günahları ise dilediği verin veya aynı mukabele kimseler içinile bağışlar. Allah’a şirk edin.” koşan kimse, büyük bir günah işleyerek iftira (Nisa, 4/86.) etmiş olur.” (Nisa, 48)

İ

nsanlar bir araya Ayet-i kerimede Yücegeldiklerinde Allah, “kendibirortak iyi dilek temennisi olarak sine koşulmasını affetmeyeselamlaşırlar. Farklı kalan kelimeler ceğini, bunun dışında gükullanılsa da, bütün kültürlerde nahları affedebileceğini” bildirmekve dinlerde var olan bir durumdur tedir. bu. Bu bakımdan ilk bakışta “Bu konunun ele alınmasına gerek Din ıstılahında “şirk”; Yücene Allah’ın var?” bir soruortağı, akla geleİlâh veşeklinde Rab oluşunda, benbilir. Ancak bir Müslümanın nazazeri ve eşi olduğunu kabul etmek rında selamlaşma, birbiriyle karşıanlamına gelir. Yapılan ibadetlerde laşınca olarakgözetme tekrarlanan Allah’tanadet başkasını ve sıradan kelimeler Aksine gösteriş yapmak değildir. (riya) da şirktir. bu, şuurlu olarak yapılması gereken bir kendisine nevi ibadet ve duadır. “Allah, ortak koşulmasını asla bağışlamaz, bunun dıSelamlaşma, hayata verilen bir şında kalan günahları ise dilediği anlamı sembolize eder.cümlesi Eğer se-ile kimseler için bağışlar” lamlaşma hayatımıza esenlik ve hangi mesaj verilmektedir? Ayeti barış getirmiyorsa, kullanılan nasıl anlamalıyız? Şirkin dışındakelimeler, karşılama ve uğurmeselasıradan “inkâr ve münafıklık lama kelimelerine dönüşür. Buafda etmeyi, ayetleri yalanlamayı” selamın hayatiyetini feder mi?ruhunu Kur’an-ıveKerim’e bütün kaybetmesi demektir. olarak baktığımız zaman, Allah’ın tövbe edildiği zaman dünyada Aslında “selam” , bir dünya görüşü küçük-büyük bütün günahları affeve bir hayat felsefesidir. Her şeydebileceğini, ancak “müşrik”, “kâden önce Allah-u olarak Teala’nın güzel fir” ve “münafık” ölen kimisimlerinden biridir “selam” . Niteseleri affetmeyeceğini öğreniyoruz. kim namazlarımızın sonunda Şu ayetler bu gerçeğin açık deli“Allahım! Selam sensin; selamet lidir: de ancak sendendir.” diyerek dua ederiz. Çünkü O,kendisine selametinortak ve “Şüphesiz Allah

21 23

esenliğin kaynağıdır. Böylece O, koşulmasını bağışlamaz.” (Nisa,116) kullarına huzur ve güven verir, onları himaye “İnkâr edeneder. ve (insanları) Allah yolundan alıkoyan, sonra da inYine Kur’an müminleri “silm”e, kârcılar olarak ölenler var ya, yani hayatlarında ve güAllah onları aslabarışsever bağışlamayaven verici olmaya caktır.” (Muhammed, 34) davet eder. Çünkü “Müslüman, başkalarının elinden ve dilinden güven ve se“Onlar (münafıklar) için ister lamette olduğu . Böylece bağışlanma dilekimsedir” ister dileme müminler topluluğu, şuyetmiş ayette (fark etmez.) Onlar için belirtildiği gibi, yeryüzünde barış kez bağışlanma dilesen de, Allah ve esenliğin teminatıdır: “EyBu, iman onları asla aff etmeyecektir. edenler! Hepiniz topluca barış onların Allah ve Rasulünü inkârve güvenliğe (İslam’a) girin.” Allah etmiş olmaları sebebiyledir. fasık topluluğu doğru yola Selam, Kur’an’ın dilinde (Tevbe, 80; Münafi kun, 6)müminler iletmez.” için dünya ve ahirette evrensel bir ... parola, bir hayat felsefesidir. Peygamber Efendimiz’in dilinde ise İnsanlar, yaratılışları gereği günah toplumsal barışın sağlanmasında işleyebilirler. Dolayısıyla önemlio, pratik bir formüldür. Nitekim olan hiç günah işlememek herkedeğil, “Tanıdığınız tanımadığınız günahta ısrar etmemektir. Âl-i İmse selam verin.” buyurur. Bu mürân suresinin 133. ayetinde cennebarek sözleriyle insanlar arası iletin muttakîler için hazırlandığı betişimde altın kurallarından birini yan edildikten sonra, 134. ve 135. koymuştur desek mübalağa etmiş ayetlerde Böylece muttakîlerin bazı nitelikolmayız. Peygamber leri bildirilmiştir. Bu özelliklerden Efendimiz, toplumun birlik ve bebiri de muttakîlerin günahsahip işleraberliği gibi hayatibir öneme yince hemenkolay, Allah’ı hatırlayıp bir konuda fakat iş bitirici O’ndan af ve mağfi retbeyanlarıyla dilemeleribir formül üretir. Bu dir.cemaat Peygamberimiz (s.a.s.) de şöyle o, psikolojisine vâkıf, hubuyurmuştur: kudret oluşelinzurlu ve mutlu“Canım bir toplumun de olan Allah’a ederim masında geçerliyemin kuralları bilenki, eşeğer günah işlememiş siz birsiz terbiyeci olduğunuolsaybir kere dınız Allah yok eder, başka daha ortayasizi koyar. Elbette ki bubir kavim getirirdi. Onlar günah işdurum, onun peygamberi kimliğilerler, hemen günahlarının bağışnin tezahüründen başka bir şey


lanmasını dilerler, Allah da onladeğildir. rın günahlarını bağışlar.” (Müslim, Tevbe, 11) Efendimiz’in bizlere Peygamber “Âdemoğlunun günahkâröğrettiği şekliylehepsi selam, ümmet dır. Günah enve hayırlıolarak bizimişleyenlerin ortak dilimiz paroları ise tövbe edenleridir.” lamızdır. Selam sayesinde biz, (İbn Mâce,dile Zühd, 30) hangi mensup olursak olalım, Ayet ve hadislerden açıkça herkesle bir bağ kurarız. Biranlaşılıselam yor ki insanlar işleyebilirler. vererek değişikgünah milletlere mensup İnsanların “Ben bu durumlarına karşı insanlara, seninle dost olmaYüce Allah, benden tövbe kapısını sonuna ya hazırım, endişelenmekadar açmış ve günah işleyen kulne gerek yoktur, ben senin kardelarınınbunu tövbebilmeni etmelerini istemiştir: şinim, isterim.” me“Ey müminler! birlikte tövbe sajlarını vermiş Hep oluyoruz. ediniz, ta ki kurtuluşa eresiniz.” (Nur, 31)bir selamlaşma, adeta ileride İçten kurulacak samimi dostluklara araYüce Allah, ısrarla kullarından tövlanan kapının sihirli bir anahtarıbe ve istiğfar etmelerini istemekte dır. Güler yüzle bütünleşen bir seve kendisinin çok bağışlayan, çok lam, insanlar arası kurulacak sıcak merhametbüyülü eden ve seven olilişkilerin birçok formülüdür. duğunuşuuruyla bildirmektedir. Tövbebir ve İbadet gerçekleşen istiğfar emrinden sonra “Rahîm”, selamlaşma, aradaki buzların eri“Ğafûr”, ve düşünceler“Vedûd” mesi, kötü“Ğaffâr” duygu ve isimlerinin zikredilmesi çok anlamden arınmak için yeterlidir. Çünkü selamlaşma ile şeytani lıdır. Bu isimler, Allah’ın vesveselekendisine re set çekilir. Kin ve düyönelen kullarını boşhusumet çevirmeyeceşünceleri silinir. ğini, dilekkalplerden ve isteklerini kabul edeceğini, merhametinin,bağışlaması“Selam vermek sünnet, almak ise nın ve sevgisinin çokluğunu bildirfarzdır. Acaba olarak bu farklılığın sebemeye yönelik zikredilmiştir. bi nedir?” şeklinde bir soru akla ve Dolayısıyla Allah, kullarını tövbe gelebilir. Bunu etmektedir. şu şekilde izah etistiğfara teşvik mek mümkündür: Selamda önce davranmak bir fazilettir. Ancak seDünyada Allah’ın affetmediği hiçlamın alınmaması insanlar arasınbir günah yoktur. İster şirk, nifak, da kırgınlığa ve küskünlüklere seayetleri yalanlama ve alay gibi inbep olabilir. Şeytani vesveselerin kâr olan günahlar olsun; ister içki, kalplere doluşmasına fırsatve verekumar, zina, hırsızlık, yalan gıybilir. İşteharamlar bu duruma mahal ver-nabet gibi olsun; isterse memek için, verilen alınmaz, oruç, hac, zekâtselamın ve zikir gibi ması çok daha büyük bir tövbe önem farzları terk etmek olsun, ifade etmektedir. edildiği zaman Allah kulunu bağışlar. İnkârın tövbesi iman etmek, İnsanlar, zaman günaha zaman selam koisyanın tövbesi; pişmanlık nusunda muhataplar arasında ayduyup Allah ve peygambere itaate

21

rım yapabilirler. mevki, başlamak, hayat Makam tarzını İslam’a zengin fakir,getirmek, genç ihtiyar, uygun hâle salihkadın ameller erkek arasında gözetebiişlemek, haram farklılık ve günahlardan lirler. Dünyevi kabuller, sakınmaktır. Kuldeğer hakkıve içeren insanları kategorize ederekiçin onlara günahlardan kurtulabilmek yaklaşılmamasına ayrıca hak sahibinesebep hakkınıolabilir. ödeBu da, toplumda bulunmekdurum ve helallik almak gerekir. ması gereken uyum ve ahengin zedelenmesine, Yüce Allah’ın şirk kardeşlik gibi inkârbağlarıolan nın zayıflamasına yol açabilir. Dogünahları tövbe etmeden bağışlalayısıyla insana makam ve mevkimayacağını, diğer günahları bağışinden dolayı değil, insan ollayabileceğini beyansırf etmektedir. ması selamAllah, verilmelidir. Tövbehasebiyle edildiği zaman dünyada şirk dâhil bütün günahları baMüminlerin dünyası sulhvevemünaesenğışlar. Allah kâfir, müşrik lik gibi ahiretleri de böylefık olduğu olarak ölenleri ise ahirette asla dir. Yaptıklarına karşılık esenlik bağışlamaz. Bu kimseler cehenneyurdu olan cennetle mükâfatlanme atılır ve burada ebedî olarak dırırlar. Melekler tarafından dünkalırlar. Mümin olarak ölen ancak yadan ahirete bulunan selam vekimsenin esenlik dibüyük günahı lekleriyle Zira dünyahâli Allah’auğurlanırlar. kalır. Allah, ahirette kul da daima hayır ve günahları güzellik peşinhakları hariç diğer dilerde olmuşlardır. Yine onlar, dünyase affedebilir. Eğer affetmezse güda selam ve selamet peşinde olnahı nispetinde günahkâr mümini duklarından ahirette de bu şekilcehennemle cezalandırır, sonra de karşılanırlar.çıkartır Onlar Adn cennetcehennemden ve mümin lerinin olup atalarından, olmanınvarisleri mükâfatı olarak cennete eşlerinden ve çocuklarından iyi koyar. olanlarla beraber orada melekler tarafından selamla Kul hakkı ihlâl eden ağırlanırlar. müminin, dün“Size selam olsun!hakkını Tertemiz olarak yada hak sahibine ödemesi geldiniz. Haydi, ebedihelâllik kalmak veya hak sahibinden dileüzere cennete girin”Allah, denirkul kendimesi gerekir. Çünkü haklerine. kını helal etmez. Ahirette kısaslaşma olur. Kul hakkı ihlâl eden kimAma da ötesinde seninbunun sevaplarından alınır,onlara hak saverilen esas müjde, merhamet hibine verilir. Sevapları biterse hak kaynağı Allah-u Tealagünahı tarafınsahibininolan hakkı nispetinde dan selamlanmalarıdır. “O’ alınır,bizzat kul hakkı ihlâl eden kimsenin na kavuşacakları müminlere boynuna yüklenirgün ve böylece bu yönelik esenlikdurumuna dileği “selam” kimse “müflis” düşerolacaktır.” . “Zaten orada ve cehenneme atılır. kendi aralarındaki esenlik dileği de “selam” dan başkası olmayacaktır.” diye de buyrulmaktadır Yunus suresi 10. ayetinde.

22 24


en sevgili Prof. Dr. İ. Hakkı Ünal Din İşleri Yliksek Kurulu Üyesi

Kalabalığı Cemaat Yapan Mekân: Cami

Rivayet edildigine göre Hz. Osman (r.a.) Mescid-i Nebevi’yi genişletmek istediğinde halk bunu hoş karşılamamıştı. Bunun üzerine şöyle dedi: “Allah Rasulü (s.a.s.)’nü şöyle buyururken işittim: ‘Kim Allah için bir mescit inşa ederse, Allah da ona cennette aynısını inşa eder.” (Dârimi, salat, 113)

Hz. Osman’ın bu girişimi, Medine’nin artan nüfusu karşısında eski mescidin ihtiyacı karşılamamasından kaynaklansa da, arkasında senelerce saf tuttuklan Hz. Peygamber’in mescidinin hatırasını yaşatmak isteyen bazı sahabilerin bu değişjkliği hoş görmedikleri anlaşılmaktadır. Fakat akıp giden zaman içerisinde, “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkaşından korkmayan kimseler imar ederler. işte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tevbe, 18) ayeti gereğince, yüzlerce yeni mescit inşa edildiği gibi, eskileri de yenilendi. Mescid- i Nebevi’den de, bitişiğindeki Hz. Âişe’nin odasına defnedilen Allah Rasulu ve iki sevgili arkadaşı Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in kabirleri dışında neredeyse hiçbir iz kalmadı. Arapça’da secde edilen yer anlamına gelen “mescit”, islam dininde toplu ibadet yapılan mabede verilen isimdir. Kur’an’da ibadet yeri olarak, genelde bu kelime ve çoğulu “mesacid” kullanılmıştır. (A’râf, 29, 31; Bakara,H4, Tevbe, 18) ilk mabet olarak kabul edilen Kâbe,“elBeyt” (ev) (Âl-i imran, 96; Bakara, 125, 127,158) ve “el-Mescidü’l-Harâm” (saygın mescit) (Bakara, 144,149); Kudüs’teki, “Süleyman mabedi”nin bulunduğu mekân da “el-Mescidü’l-Aksa” olarak anılmıştır. (İsrâ, 1) Önceleri, cuma namazı kılınmayan küçük mescitlerden ayırmak için, cuma kılınan büyük mescitlere “el-mescidü’l-cami” adı verilmiş, zamanla sadece “cami” adı kullanılır olmuştur. Bugün islam dünyasında “mescit” isminin kullanımı yaygın olmakla beraber, Osmanlı’dan gelen bir alışkanlıkla Türkiye’de “cami” adı daha çok kullanılmaktadır.

23

İslam, ibadet yerlerine çok önem veren bir dindir. Kur’an, “...Allah, insanların bir kısmını diğerleriyle savmasaydı (engellemeseydi), içlerinde Allah’ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi...” (Hac, 40) ayetiyle üç semavi dinin mabetlerinin saygın ve korunmaya değer olduğunu vurgulamıştır. Onun için Müslümanlar, genel olarak mabetlere saygılı davranmışlar, zorun-


lu durumlarda, kullanılmayan bir mabedi başka bir mabede çevirerek aynı işlevi sürdürmesini amaçlamışlardır. Kur-an’ın vurguladığı diğer bir husus, “mescitlerin Allah’a ait olduğu ve oralarda Allah’la birlikte başka birine dua edilmemesi gerektiği”dir. (Cin, 18) Bu yüzden İslam kültüründe mescitlerin “Allah’ın evi” olduğu düşüncesi yaygınlaşmış, Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasını engelleyen ve oraların tahribine uğraşan kimseler zalim olarak nitelendirilmişlerdir. (Bakara,

114)

Temiz ve ibadete elverişli bir yer olarak yeryüzünü âdeta büyük bir mescit ilan eden (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/82) Allah Rasulü’nün beyanı doğrultusunda islam dini, temiz olan her yerde ibadet yapılabileceğini ilke olarak benimsemiştir. Ancak cemaatle kılınan beş vakit namaz ile zorunlu olarak topluca kılınması gereken cuma ve bayram namazları için herkesin gelebileceği korunaklı yerlerin yapılması gerekmiş ve bu konuda ilk örneği Hz. Peygamber vermiştir. Camilerin bir nevi prototipi sayılan Mescid-i Nebevi’den itibaren İslam dünyasında, içlerinde dünya mimarisinin şaheserlerinden sayılan camilerin bulunduğu binlerce mabet inşa edilmiş, çok büyük kalabalıkların toplandığı bayram namazları için etrafı çevrili geniş alanlar musalla olarak kullanılmıştır. Başta Müslümanların evleri olmak üzere, içlerinde namaz kılınabilecek, dergâh, tekke, zaviye, türbe gibi yüzlerce mekân bulunduğu halde camiler müstesna yerini daima korumuş, İslam tarihinde hiçbir mekân caminin alternatifi sayılmamıştır. Müslümanlar için durum bugün de aynıdır. Hristiyan dünyasında farklı mezheplerin kiliseleri ve ibadetleri birbirinden tamamen ayrılmışken İslam âlemini kubbesi altında birleştiren tek mabet camidir. İngiltere’den Yeni Zelanda’ya kadar, Müslümanların yaşadıkları her yerde, aşinası oldukları çağrı onları Allah’ın evine davet ettiğinde, kendi evlerine girer gibi, gönül rahatlığı içinde sığınabilecekleri yegâne mekânlar camilerdir. Bugün bazı İslam ülkelerinde şia mezhebine mensup olanların devam ettikleri camiler ayrı gibi görünse de, diger mezhep mensuplarının buralara gitmelerine, ibadetlerini yapmalarına engel dini bir ayrışma yoktur.

Başta Müslümanların evleri olmak üzere, içlerinde namaz kılınabilecek, dergâh, tekke, zaviye, türbe gibi yüzlerce mekân bulunduğu halde camiler müstesna yerini daima korumuş, İslam tarihinde hiçbir mekân caminin alternatifi sayılmamıştır. Müslümanlar için durum bugün de aynıdır.

Özetle camiler, insanlar arasında her türlü statü farkını kaldıran ve müminlerin Allah önünde eşit kullar olarak ibadet yapmalarını sağlayan kutsal mekânlardır. Birbirlerini tanımayan insanlar oradan, Allah’ in huzurunda omuz omuza saf tutmuş bir müminler cemaati olarak ayrışırlar. Orada namaz kıldıran imam, arkasındaki cemaatten hiyerarşik bir üstünlüğe sahip değildir. Bu görevi yerine getirebilecek asgari bilgiye sahip herkes imamlık yapabileceği için İslam’da “din adamları” sınıfı oluşmamış, sadece, cami hizmetlerinin aksamaması için ücretli görevliler tayin etmek yoluna gidilmiştir.

24


din

TÎN SURESİ Ahmet BAYER / DİTİB Fürth Din Görevlisi

„Tîn suresi“ olarak isimlendirilen, 8 ayetten oluşan ve Mekke’de indirilen bu sure, mushaftaki sıralamada doksan beşinci, iniş sırasına göre yirmi sekizinci suredir. Surede bazı önemli varlıklar üzerine, üç peygamberin vahye muhatap olduğu mekânlara yemin edilerek insanın hem beden, hem ruhsal olarak yüksek değeri vurgulanmış, kötü ahlakın bu değeri düşürdüğü ifade edilmiştir. İman ve iyi işler yapanlar övülmüş, kurtuluş yolu olarak iman ve salih amel belirlenmiş, hesap ve cezayı yalan sayanlar kınanmış, hüküm verenlerin en üstününün Allah olduğu bildirilmiştir. 1-3. AYETLER: “ Tîn’e, Zeytun’a, Sina Dağı’na ve şu güvenli beldeye yemin olsun.“ Tîn suresi, kutsal mekânlara dikkat çeken yeminlerle başlamaktadır. Yüce Allah kendisinin ilim, sanat ve kudret sıfatlarını gösteren dört önemli varlığa yani insanın maddi nimet olan incir ve zeytine ve manevi nimet olan vahyin indiği Sina Dağı ile emin belde Mekke’ye yemin etmekte ve bu mekânlar birçok peygamberin vahiy aldığı mekânlar olarak belirlenmektedir. İncir ve zeytine yeminden yetiştiği bölgelerin kastedildiğine dair çeşitli görüşler bulunmaktadır. Klasik yorumlarda bu iki kelime meyve şeklinde anlaşılmıştır. Ancak surenin başındaki yeminleri birbiriyle ilişkisi dikkate alındığı zaman meyveden ziyade, yöre ve bölge olarak yorumlamak daha doğru olacaktır. Belki de en çok peygamberin geldiği Ortadoğu Bölgesi. İbrahim as’dan itibaren isim bırakan peygamberler bu bölgede yaşamışlardır.

25

Kur’an’da veya bu surede bu mekânlara yemin edilmesinin nedeni ise, Tîn, Zeytun, Sina Dağı ve Mekke şehri gibi yerleri diğer yerlerden daha kutsal yapan değer, önce peygamberlerin bu mekânlarda vahiyle buluşturulmaları, daha sonrada toplumlarının buralarda vahiy ile tanıştırılmalarıdır. Yani itibar ve değer vahiyle bütünleşince gerçekleşecektir. Vahiyden yoksun mekânlar, Kur’an’da nasıl ki itibar ifadeleriyle anılmamışsa, vahiyden yoksun insanlar da bu itibar ve değerden uzak kalacaklardır. Mekânı değerli kılan vahyin insanı daha fazla şerefli ve kıymetli yapacağında hiçbir şüphe yoktur. Dolayısıyla önceden olduğu gibi bütün zaman ve mekânlarda Yüce Allah’ın övgüsüne ve rızasına mazhar olmanın yolu vahiy ile buluşmaktan geçer. 4-6. AYETLER:“Biz, insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da onu aşağıların aşağısına çevirdik. Fakat , iman edip yararlı işler yapanlar için başa kakılmayan (eksilmeyen, ardı arkası kesilmeyen, devamlı) bir ödül vardır.“ Bu ayetlerde yeminlerden sonra çok önemli mesajlar verilmekte ve insanın yaratılış mucizesi dikkatlere sunulmaktadır. Cömert olan Yüce Allah’ın insanı yarattığı, ona yaratılış amacına uygun şekil verdiği, ölçülü bir varlık haline getirdiği ve hem fiziksel, hem de ruhsal özelliklerini veya organlarını birbiriyle uyumlu hale getirdiği ifade edilmektedir.(İnfitar/6,7,8) Ve insanın toprak ve zigot aşamalarından sonra bir insan şekline sokulduğu (Kehf/37) be-


yan edilmekte,bu aşamalar yaşanırken kendisine ruh üflenip başka yaratılışa ve yapıya sahip kılındığı (Mu’minün/14) ifade edilmektedir. Ayrıca insanın yaratılmasından ve en uygun şekle konulmasından (A´la 87/2) söz edilmekte, nefse ve onu düzenleyene yemin edilerek (Şems 91/7) insanın doğuştan getirdiği mükemmel tasarım nazara verilmektedir. Ve insanoğlunun değerli oluşuna ve yaratıkların pek çoğundan üstün tutulduğuna (İsra 17/70) vurgu yapılmakta,Tîn Suresi’nde de bütün bunlar özetlenerek, insanın en güzel bir biçimde yaratıldığı bilgisi sunulmaktadır. Devamında ise, insanın kendi iradesinin sonucu olarak en düşük mertebeye indirildiği beyan edilmektedir. Yüce Allah, insanı fiziksel ve ruhsal olarak en güzel şekilde yaratmış olmasına rağmen, insan kendi heva ve heveslerine uyarak bu güzelliği heba edebilmektedir. “Sonra onu aşağıların aşağısına (esfel-i safilin) indirdik.“ İfadesini müfessirler iki türlü yorumlamışlardır: 1) İnsanın aşağıların aşağısına indirilmesi, onun bedensel ve zihinsel gelişmesini tamamladıktan sonra fizyolojik ve psikolojik olarak gerilemeye başlaması; algı, hafıza ve düşünme kapasitesinin gittikçe zayıflamasıdır. Nitekim bazı ayetlerde bazı insanların güçlendikten sonra „erzel-i ömür“ denilen ömrün en zayıf ve sıkıntılı çağına eriştirileceği ifade buyurulmuştur (Hac 22/5; Yasin36/68). Yaşlanma, müminler için de inkâr edenler için de kaçınılmaz bir durumdur. Buna göre; inanıp iyi işler yapan yaşlı kimselerin, itaatlerinden ve birbirlerine hakkı ve sabri tavsiye etmelerinden dolayı kesintisiz ödül alacaklarını, bedenen ve zihnen gerileseler bile manen ilerleyeceklerini ifade eder.

ile nurlandıranlar yani Allah’a inanıp O’na güvenme, güvende olma ve çevresine de güven verme şeklinde hayatını sürdürenler, sosyal olarak hakkı ve sabrı tavsiye ederek toplumsal sorunları islah edici davranışlarıyla imanını zuhur ettirenler, özü- sözü bir olanlar, iman-amel birlikteliğini sağlayabilenler için hem başa kakılmayan, hem de kesintisiz Cennet ödülü hazırlanmıştır. (Tin 95/ 6) 7-8. AYETLER: „Ey inkârcı insan; artık sana dini (hesabı ve hesap gününü) yalanlatan nedir? Allah, hüküm verenlerin en üstünü değil midir?“ Surenin son kısmında Yüce Allah tarafından, insanın kendi iradesiyle şerri seçmesinin neticesinde esfel-i safilin’e indirilmesinin bir gerekçesi de soru edatıyla gündeme getirilmekte, Din’in (ahiret ve yargı günü) yalanlanmasının saçma bir tavır olduğu ortaya konulmaktadır. Ayrıca Yüce Allah, asıl yargılayıcının Kendisi olduğunu beyan ederek, bir taraftan Hz. Peygamber’i ve müminleri motive etmekte, diğer taraftan bütün zamanların inkarcılarına gözdağı vermekte ve dolayısıyle hüküm vericiliğini hatırlatmaktadır. Netice itibariyle; bütün bu hakikatlere rağmen, dini, ahireti, hesabı, kitabı, yargılanmayı, cenneti, cehennemi yalan sayacak hiçbir akli ve nakli gerekçe yoktur. Dini, hakkı ve hakikati yalanlayanlar ise Yüce Allah’ın hükmü ile karşılaşacaklardır. Yüce Rabbimizden niyazımız odur ki; bizlere rahmetiyle hükmetsin ve bizleri beratını ihsan ettikleri ile hasreylesin. (Amin)

2) İnsanların yaratılış amacına uygun hareket etmeyerek ahlaki değerleri hiçe sayan ve en güzel biçimde yaratılmış olmanın şükrünü eda edemeyenlerin cehenneme indirileceğini gösterir. Bu düşük mertebe, şüphesiz her insan için söz konusu değildir. Hayatını iman

26


mesneviden öğütler

Helva Satan Çocuk

Bir şeyh vardı. Cömertlikle anılmıştı o yüzden de daima borçluydu. Büyüklerden on binlerce lira borç almış, alemdeki yoksullara harç etmişti. Borçlu birde tekke kurmuş, canını da, malını da tekkesini de Allah uğruna feda etmişti. Allah, Halil’e nasıl kumu un etmişse onun da borcunu her taraftan öderdi. Peygamber dedi ki: “Pazarlarda iki melek daima dua eder. Ey Allah sen verenlere ihsan edenlere fazlasıyla ver; nekeslerin malını da telef et! Bilhassa canını bağışlayan, kendisini Allah’a kurban eden, İsmail gibi boynunu veren kişiye fazlasıyla ver!” Hiç o boyna bıçak işler mi? Şehirler de bu yüzden diridirler, bu yüzden zevk ve sefa içindedirler. Sen kâfir gibi yalnız kalıba bakma! Çünkü Allah onlara karşılık olarak ebedi ve gamdan, mihnetten, kötülükten emin bir can vermiştır. Borçlu Şeyh, yıllarca bu işte bulundu, vazifesi buymuş gibi halktan borç almakta, halkça vermekteydi. Ölüm gününde ulu bir bey olmak için ölümüne kadar bu çeşit tohumlar ekmekteydi. Şeyhin ömrü sona erip de vücudunda ölüm alametlerini görünce. Borçlular etrafında toplandı. Şeyh, mum gibi kendi kendisine eriyip gidiyordu. Borçluların ümidi kesildi, suratları ekşidi, dertlerine dert katıldı. Şeyh “Şu kötü şüpheye düşenlere de bak! Allah’ın dört yüz dinar altını yok mu ki?” dedi. Bu sırada dışarıdan bir çocuk, birkaç para kazanmak ümidiyle “Helva” diye bağırdı. Şeyh, hizmetçiye “git helvanın hepsini al, Borçlular yesinler de bir müddetçik olsun bana acı, acı bakmasınlar” diye başıyla işaret etti. Hizmetçi, helvanın hepsini almak üzere hemen dışarı çıktı. Helvacıya “Bu helvanın hepsi kaça?” diye sordu. Çocuk “Yarım küsür dınar” dedi. Hizmetçi “Yoo. Sofilerden çok isteme. Sana yarım dinar veriyorum, artık söylenme” dedi. Helvayı bir tabağa koydurdu ve tabağı getirip Şeyhin önüne koydu. Sır sahibi Şeyhin esrarına bak! Borçlulara “Buyurun, şu mübarek helvayı helalinden bir güzelce yiyin” diye işaret etti. Tabak boşalınca, çocuk tabağını aldı. “Ey Kamil kişi ,paramı ver” dedi. Şeyh dedi ki: “Parayı nereden bulayım? Ben borçlu bir adamım,aynı zamanda da ölüyorum!” Çocuk, sinirden tabağı yere vurdu, feryat figana başladı. Eleminden hayhayla ağlamaya koyuldu, “Keşke iki ayağım da kırılaydı, keşke külhana gideydim de bu tekkenin kapısından geçmez olaydım” diyordu. Boğazına düşkün, yemeye alışkın sofiler, köpek gönüllüdürler, fakat kedi gibi yüzlerini yıkarlar, temiz görünürler. Çocuğun feryadından hırlı, hırsız birçok kişi başına toplandı. Çocuk “Ey kötü Şeyh, beni ustam muhakkak öldürür. Eğer yanına eli boş gidersem beni keser, buna razı mısın?” diyordu. Borçlular inkara düşup Şeyhe yüz çevirerek “Bu ne oyun ki? Bizim malımızı yedin, Borçlu gidiyorsun. Böyle olduğu halde neden başka bir zulümde daha bulundun?” diyorlardı. Çocuk ikindi namazı vaktine kadar ağladı. Şeyhe gelince gözlerini yummuş, ona hiç bakmıyordu. Bu cefaya bu aykırı işe aldırış etmemekteydi. Ay gibi yüzünü yorganın içine çekmişti.

27


Ezelle hoş, ecelle sevinçli... havaş ve avamın kınamasından, dedikodusundan el ayak çekmiş! Can, bir adamın yüzüne gülerse ona halkın ekşi suratlı oluşundan ne zarar. Can birisini öperse felekten ve feleğin hışmından gam yer mi?Mehtaplı gecede ay, simak burcundayken köpeklerden, köpeklerin havlamasından ne korkusu olur? Köpek vazifesini yerine getirir, ay da ışığını yere döşeyip durur. Herkes kendi işceğizini görür. Su bir çöp için dürüldüğünü terk etmez. Çöp, çöpçesine su üstünde yürür durur, saf su da bulanmadan akıp gider. Mustafa, gece yarısı ayı ikiye böler; Ebüleheb, kininden saçma sapan söylenir! İsa ölüyü diriltir; Yahudi hiddetinden sakalını yolar. Köpeğin sesi ayın kulağına girer mi? Hele o ay, Allah hası olursa. Padişah, sabaha kadar musiki alemi yapar, su kenarın da şarap içer, kurbağaların seslerinden haberi bile olmaz. Çocuğun parası, orada bulunanlara Mütesaviyen takdim edilseydi herkese birkaç akça düşerdi, çocuk da parasını alırdı. Fakat Şeyhin himmeti bu cömertliği de bağladı. Bu suretle kimse çocuğa bir şey vermedi. Pirlerin kuvveti, bundan da fazladır. İkindi vakti oldu. Hizmetçi, Hatem gibi cömert birisinin verdiği bir tabak altını getirdi. Mal sahibi halli bir kişi, Şeyhin halini biliyordu, ona hediye göndermişti. Tabağın bir köşesinde dört yüz dinar vardı, bir tarafında da kağıda sarılı yarım dinar. Hizmetçi gelip Şeyhi ağırladı, o misli bulunmaz Şeyhin önüne o tabağı koydu. Tabağın üstünden örtü kaldırılınca halk Şeyhin kerametini gördü. Hepsinden de feryat yüceldi: “Ey Şeyhlerin de başı, şahların da bu neydi?” Bu ne sır, bu ne sultanlık? Ey sır sahiplerinin efendisi! Biz bilemedik affet; saçma sapan, uluorta hayli söylendik. Korcesine sopa sallamaktayız, elbette kandilleri kırarız. Sağırlar gibi bir tek söz duymadan kendi aklımızca cevap vermeye kalkıştık, hezeyanlarda bulunduk. Biz Musa’dan da ibret almadık. O bile Hızır’ı kınadı da yüzü sarardı. Hem gözü o kadar yüceleri gördüğu gözünün nuru göklere bile nüfuz ettiği halde! Ey zamanın Musa’sı değirmendeki farenin gözü, ahmaklıktan senin gözünle bahse kalkıştı”dediler. Şeyh “Bütün o sözleri size helal ettim. Bunun sırır şuydu, ben Allah’dan bunu diledim. Allah da bana doğru yolu gösterdi. O, dinar gerçi az bir paraydı. Fakat gelmesi çocuğun ağlamasına bağlıydı. Helva satan çocuk ağlamasaydı rahmet denizi coşmazdı” dedi. ‘‘Kardeş, çocuk senin cisim çocuğundur. Iyice bil ki muradına erişmen de ağlamana bağlı. O libası elde etmek istersen cesedindeki göz çocuğunu ağlat. Bir zahide, çalışıp savaşan bir dostu az ağla ki gözün bozulmasın” dedi. Zahit dedi ki: ‘‘İş iki halden dışarı olamaz. Göz ya o yüzü ya görür, ya görmez. Eğer Allah nurunu görürse ne gam? Allah visaline erişmek için iki gözden olmak pek değersiz bir şey! Yok eğer Allah nurunu, Allah ziyasını görmeyecekse böyle kötü gözün kör olması daha iyi” Gözden dolayı gam yeme ki İsa, senindir. Eğri yürüme de sana iki doğru göz bağışlasın. Ruhunun İsa’sı senin yanındadır, ondan yardım dile. Çünkü o, yardım etti mi adamakıllı yardım eder. Fakat ey temiz can kemiklerle dolu olan tenle İsa’nın gönlüne, saldırma onun gönlünü çiğneme! Doğru kişilere anlattığımız hikayedeki ahmağa benzeme İsa’dan ten diriliği arama, Musa’dan Firavunluk muradı dileme! Gönlüne geçim kaygısını az koy, sen kapıda oldukça rızkın azalmaz. Bu beden, ruha bir otağdır. Yahut da Nuh’un gemisine benzer.

28


aile

,

,

Çocukta Bilgisayar Bagımlılıgı Psk. Aynur Sayım / Uzman Çocuk Psikoloğu

Çocukların psiko-sosyal gelişimlerinin, pek çok etkenden etkilendiğini söyleyebiliriz. Teknolojinin gelişmesi, bilgisayar, internet, msn kullanımının yaygınlaşması doğru kullanılırsa, çocuğun psiko-sosyal gelişimini olumlu etkilerken, yanlış ve yoğun kullanımı da pek çok sakıncaları beraberinde getirmektedir. Bilgisayar oyunları, internet kullanımı; çocuğun araştırma yapması, kendi potansiyelini keşfetmesi ve zenginleştirmesi, ses-ışık-hareket uyaranlarına verdiği cevaplar, sorun çözümü, hedefe ulaşmak için farklı yollar deneyimleme gibi tecrübeler edinmesinde zenginleştirici olabilmektedir. Msn’de yazışması ise sosyal ilişki kurması ve sürdürme açısından faydalı olabileceği gibi, eğer çocuğun diğer kişilerle tek kurduğu iletişim yolu bu ise, yani sadece sanal ortamda bunu yapabiliyorsa, bu durumda da sosyal ilişki zorluğu söz konusu olabilmektedir. Pek çok sosyal fobi vakalarında çocukların iletişim için bu yolu tercih ettiklerini görüyoruz. Çocuk, toplum içinde, grup içinde rahat davranamayıp, kendini saklar, iletişim becerilerini geliştirmez, chatleşir, msn’de yazışır, kendisine sanal bir dünya kurar ve bunu bağımlılık haline getirirse; sadece yeme, zorunlu ihtiyaçlarını gidermek için bilgisayarın başından kalkar hale gelebilir. Bu şekilde kensini sanal dünyada var eder, varlığını hisseder.

29

Davranış bozukluğu, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, bipolarite gibi durumlarda da çocuk dürtülerini kontrolde zorlanır ve bağımlılık potansiyeli yükselebilir. Bu çocuklarda internet, bilgisayar, msn bağımlılığına daha fazla rastlanabilmektedir. Böyle bir durumda psikiyatrik ve psikolojik desteğin mutlaka alınması gerekir. Çocuk dürtülerini kontrol etmeyi öğrenmeli, sağlıklı bir sosyal gelişim için yeterli sosyal ilişkiler yaşamaya da zamanı olmalı, sosyal beceri çalışmaları da diğer çalışmalara paralel götürülmelidir. Zamanının büyük kısmını bilgisayar başında geçiren çocuk, sosyalleşemez, aile ve çevre ile yeterli ve sağlıklı bir iletişim kuramaz, dolayısıyla dil gelişimi, sosyal gelişimi, motor gelişimi, kısacası tüm alanlarda gelişimi yavaşlar ya da gerileme gösterir. Zihinsel fonksiyonları da yavaşlayabilir. Örneğin öğrenmesi yavaşlar, hayat kalitesi düşer, birtakım psikiyatrik, psikolojik sorunlarla karşılaşabilir. Yani birtakım psikiyatrik sorunlar bağımlılığa neden olabileceği gibi, sanal iletişime ayrılan fazla zaman da psikiyatrik, psikolojik sorunlara yol açabilir. Modellik de önemli bir konudur. Eğer anne, baba, aile bireylerinin bilgisayara ve msn’ye ilgisi fazla ise, çocukların kişilik gelişimlerinde anne-babayı taklit ederek, modelleyerek öğrendiklerini göz önüne aldığımızda, çocuğun bir msn, internet bağımlısı olmasının


nedeni kolaylıkla açıklanabilir. Ailede disiplin zayıf ise, böyle bir modellik söz konusuysa, çocuğun duygusal ihmali varsa, evde çocuk bilgisayar başında zaman geçirirken aile rahat nefes alıyorsa, bu çocuklar daha fazla risk altındadır. Çocuğumuza vereceğimiz en değerli şey zamanımız ve gerçek sevgimizdir. Çocuğunuzun tüm ihtiyaçlarını hemen yerine getirmek, hatta istemeden onu hediyelere boğmak, ona, her şeye sahip olduğu bir dünya sunmaya çalışmak da çocuğun doyumsuz olmasına, dürtü kontrolünü öğrenememesine neden olur. Çocuğun bu dönemde bol oyun oynamaya ihtiyacı var, hem anne baba ile hem yaşıtlarıyla. Ebeveynler çocuklarıyla oyun oynamalıdır. Bu hem çocuğun sosyalleşmesi hem duygusal boşalımı hem öğrenmesi açısından çok destekleyicidir. Annebabanın çocuklarını tanımaları ve çocuklarına ulaşabilmeleri için de bir fırsattır.

Çocuk, her şeye yeterli ve dengeli zaman ayırıyorsa, sorun yok demektir. Çocuk zaman yönetimini, aile kontrolünde öğrenmesi gerekir. Aile hem disiplini uygulayıcı hem çocuğun isteklerine duyarlı, ama kararlı bir tutum sergilerse, çocuğun kişilik gelişimi sağlıklı oluşacaktır.

‘‘Zamanının büyük kısmını bilgisayar başında geçiren çocuk, sosyalleşemez, aile ve çevre ile yeterli ve sağlıklı bir iletişim kuramaz, dolayısıyla dil gelişimi, sosyal gelişimi, motor gelişimi, kısacası tüm alanlarda gelişimi yavaşlar ya da gerileme gösterir. Zihinsel fonksiyonları da yavaşlayabilir.’’

30


atamıza dair

Gagauz Türklerine Yönelik Eğitim-Öğretim Faaliyetleri Daha önce de ifade edildiği üzere, Atatürk’ün Türkiye dışındaki Türk topluluklarına olan ilgisi, siyasal sınırlar tanımadığı gibi dinî sınırlar da tanımamaktaydı. Bunun en canlı örneği Müslüman olmayan Gagauz Türkleri’dir. Yine yukarıda ifade edildiği gibi Atatürk, ilk önce Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni kurdurarak Gagauz Türkleri’ni, bu patrikhanenin dinî yönetimi altına almıştır. Daha sonraki yıllarda da, Atatürk’ün -kısaca yukarıda dile getirilen- Dış Türkler için geliştirdiği strateji çerçevesinde Gagauz Türkleri’ne yaklaşıldığını görüyoruz. Bütün Türk Dünyası’nda dil ve kültür birliğinin gerçekleşmesini isteyen Atatürk, bu konuda Gagauz Türkleri’ne ayrı bir önem vermiştir. Bölgede Türkiye’nin ağırlığını arttırmaya çalıflan Atatürk, Gagauz Türkleri ile çok yakından ilgilenmiştir. Bu ilginin bir sonucu olarak Türk Ocakları’nın ünlü başkanlarından Hamdullah Suphi Tanrıöver’i 1931 yılında Bükreş Büyükelçiliği’ne atamıştır. Ayrıca 1931-1944 yılları arasında Bükreş Büyükelçilik görevini sürdüren Tanrıöver’e Atatürk, çalışmalarında tam destek vermiş ve bu destek, Atatürk’ün ölüm tarihi olan 10 Kasım 1938’e kadar eksilmeden devam etmiştir. Kuzey Dobruca’da ağırlıklı olarak yaşamakta olan Türk azınlığı arasındaki küçük sorunları (Tatar-Türk ayrımı gibi) gidermekle işe başlayan Hamdullah Suphi Tanrıöver, Besarabya ve Kuzey Bukovina’daki bütün Gagauz kasaba ve köylerini dolaşmıştır. Büyükelçilik kapılarını bu Ortodoks mezhebindeki Hristiyan soydaşlarımıza ardına kadar açmıştır. Bu cümleden olarak, elçilik çalışanlarını Gagauzlar’ dan seçmiştir. Ayrıca Tanrıöver, bölgelerinde temayüz etmiş yerel Gagauz liderlerinin çocuklarına öncelik vererek ilk etapta 40 kişilik bir grubu öğrenim görmek üzere Türkiye’ye göndermiştir. 15 Bu öğrencilerin parasız -yatılı olarak öğrenim görmeleri için Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerince kararnameler çıkarılmıştır. Konumuza açıklık getirmesi için bu kararnamelerden ikisini sunuyoruz:

31

14

doğumunun

125. yılı anısına

atatürk

Atatürk Döneminde Dış Türklere Yönelik Eğitim Öğretim Faaliyetleri Gagauz Türkleri Örneği

Küçük Mustafa ö¤renim ça¤›na gelince Haf›z Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde ö¤renime bafllad›, sonra babas›n›n iste¤iyle fiemsi Efendi Mektebi’ne geçti. Bu s›rada babas›n› kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftli¤i’nde day›s›n›n yan›nda kald›ktan sonra Selânik’e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüfltiyesi’ne kaydoldu. K›sa bir süre sonra 1893 y›l›nda Askeri Rüfltiyeye girdi. Bu okulda Matematik ö¤retmeni Mustafa Bey, ö¤rencisinin ad›na “Kemal”i ilâve etti. 1896-1899 y›llar›nda Manast›r Askeri ‹dâdisini bitirip, ‹stanbul’da Harp Okulunda ö¤renime bafllad›. 1902 y›l›nda Te¤men rütbesiyle mezun oldu. Harp Akademisi’ne devam etti. 11 Ocak 1905’te Yüzbafl› rütbesiyle akademiyi tamamlad›. 1905-1907 y›llar› aras›nda fiam’da 5. Ordu emrinde görev yapt›. 1907’de Kola¤as› (K›demli Yüzbafl›) oldu. Manast›r’a III. Ordu’ya atand›. 19 Nisan 1909’da ‹stanbul’a giren Hareket Ordusu’nda Kurmay Baflkan› olarak görev ald›. 1910 y›l›nda Fransa’ya gönderildi. Picardie Manevralar›’na kat›ld›. 1911 y›l›nda ‹stanbul’da Genel Kurmay Baflkanl›¤› emrinde çal›flmaya bafllad›. 1911 y›l›nda ‹talyanlar›n Trablusgarp’a hücumu ile bafllayan savaflta, Mustafa Kemal bir grup arkadafl›yla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev ald›. 22 Aral›k 1911’de ‹talyanlara karfl› Tobruk Savafl›n› kazand›. 6 Mart 1912’de Derne Komutanl›¤›na getirildi. Ekim 1912’de Balkan Savafl› bafllay›nca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolay›r’daki birliklerle savafla kat›ld›. Dimetoka ve Edirne’nin geri al›n›fl›nda büyük hizmetleri görüldü. 1913 y›l›nda Sofya Ateflemiliterli¤ine atand›. Bu görevde iken 1914 y›l›nda Yarbayl›¤a yükseldi. Ateflemiliterlik görevi Ocak 1915’te sona erdi. Bu s›rada I. Dünya Savafl› bafllam›fl, Osmanl› ‹mparatorlu¤u savafla girmek zorunda kalm›flt›. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirda¤’da görevlendirildi.


Bunlardan 27 Kasım 1934 tarihli olanında; “Galatasaray Lisesi’nde bulunan Romanya Türkleri’nden İkizli Onotol, Nivogo Velodmir, Boylu oğlu, Stayon oğlu Vasil’in Türkiye’de okumalarını kolaylaştırmak üzere müsabakasız ve parasız yatılı olarak Yüksek Mühendis mektebine alınmaları; Nafia Vekilliği’nin 25.11.1932 tarih ve 6237/11428 sayılı tezkeresi üzerine İcra Vekilleri Heyeti‘nce 27.11.1934 ‘te tasvip ve kabul olunmuştur.” denilmektedir. 22 Ekim 1936 tarihli kararnamede de; “Romanya Tebaalı Yusuf Ahmet Memiş ile Hristiyan Türklerden Alexandru’nun Yüksek Ziraat Enstitüsü’nde parasız yatılı olarak kabulleri, Ziraat Vekilliği’nin 19.10.1936 tarih ve 2018/37676 sayılı tezkeresiyle yapılan teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyeti’nin 22.10.1936 toplantısında...” onaylandığı belirtilmektedir. Atatürk’ün ölümünden (10 Kasım 1938) sonra bir süre daha devam eden bu politikanın sonucu18, 200’ün üzerinde Gagauz genci öğrenim için Türkiye’ye gelmiştir. Bunların bir bölümü öğrenimleri sonrasında ülkesine dönerek halkına Türklük bilincini aşılarken, bir kısmı da Türkiye’de kalarak ülkemize hizmet vermiştir. Türkiye’de kalmayı yeğleyen Gagauz öğrenciler arasında; Ege Üniversitesi’ nde Rektör Yardımcılığı yapmış emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Emin Mutaf (Georgi Mutaf ), Prof. Dr. Özdemir Çobanoğlu (Vasili Çoban), İstanbul Teknik Üniversitesi’nden emekli olan Prof. Dr. Osman İkizli (Kubeli, Anatoli İkizli), Fransızca öğretmeni Mete Kargalık (Komrath-Dimitri Kargalık), Öğretmen Selma Sakallık (Kubeli-Ksenya Sakallık), İstanbul Üniversitesi’nden (matematikçi) emekli Prof. Dr. Selma Öztürk (Vulkaneştili İrina Bulgar), Op. Dr. Erol Biricik (KomratlıMina Vasillioğlu), Öğretmen Deniz Kapsız (Kirsovalı-Lıdya Kapısız), İnflaat Mühendisi Ergin Mutaf (Komratlı Evgeni Mutaf ) Veteriner İskender Akkerman (Satılık Hacı Köyü’nden Aleksandr Draganof ), Ziraat Müh-

endisi Dr. Güngör Karel (Kubeyli-Georgi Volantir), Kanada-Edmonton’dan Ziraatçı Prof. Dr. Rüstem Aksel (Kubeyli-Leonid Gagauz), Fransızca öğretmeni Orhan Bucak (Kongaz1ı- Tulba Meti), Veteriner Aksel Alant (Baurçili-Simeon Terzi), Veteriner Aynur Aksel, Kanada’dan (Kubeyli-Akkulina Radyova), İşadamı Bedri Sakallı (Kubeyli-Petri Sakallı), İşadamı Yusuf Sakallı (Kubeyli-İvan Sakallı) gibi pek çok Türk aydını bulunmaktadır. Gagauz öğrencilerinin Türkiye’de öğrenim görmelerinin dışında 1937 yılında ayrıca Romanya’ya öğretmenler gönderilmiştir. Sayıları 80 olan bu öğretmenler, Gagauzlar’a Türkçe öğretmiş ve Türklük bilinci vermiştir. Romence ve Rusça bilen bu öğretmenler, II. Dünya Savaşı’nın başına kadar bölgede görev yapmışlardır. Savaşla birlikte büyük bir bölümü Türkiye’ye dönerken, kimileri “görevleri henüz bitmediği” gerekçesiyle eğitim ve öğretime devam etmişlerdir. Ancak orada kalanlar, “Türk casusu” isnadıyla Ruslar tarafından Sibirya’daki toplama kamplarına gönderilmiştir. Özellikle T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Arşivi henüz düzenlenmemiş olması nedeniyle, 1980 yılında ölen ve Ukrayna’nın Moldova sınırındaki Belgrad kasabasının Ortodoks mezarlığında yatmakta olan Ali Kanterelli’den başka diğerlerinin isimlerini tespit edemedik. Ali Kanterelli 1937, 1938 ve 1939 yıllarında Kıpçak Köyü’nde öğretmenlik yapmış ve orada Tolmaç İvana adında bir Kıpçak kızıyla evlenmiştir. Ali Kanterelli, Ruslar’ın Moldova’yı işgali üzerine diğerleri gibi “Türk casusu” isnadıyla 25 yıl ağır hapis cezasıyla Sibirya’ya sürülmüştür. Stalin’in ölümü üzerine 15 yıla aşkın mahkumiyetle kurtulan Ali Kanterelli, tekrar Gagauz Yeri’ne dönmüştür. O, ölünceye kadar görevine devam etmiş; çevresindekilere Türkçe öğretmiş ve Türklük şuuru aşılamıfltır. Ayrıca kendisi Müslüman olmakla birlikte, Gagauzlar’ın dinî inançlarına da saygılı davranarak örnek bir kişi olmuştur.

32


C e n ne t cöme rt le r in, c e h e n ne m c ah il le r in ye r idir.

Ak lı t am o l a nın, sözü a z o l u r. (Hz . Ali ra)

(Hz. Al i ra )

i n i n de , m ü M ün z ü y mü e ü s s e is ü te b n z hü i r. d e d in k alb (Hz . A

Ni met in tam amın a er işmek , İslâm üzere ölmek tir.

l i ra)

M ah rum iyet, m in ne t al tın da ka lm ak ta n daha hayırlıdır. (Hz. Ali ra)

(Hz. Ali ra)

Eğr i gölg n i n e si d e eğr i o l u r. (Hz .

Al i r

a)



tarih

Osmanlı’nın Güç Kaynağı Nedİr? Yavuz BAHADIROĞLU / Türk tarihçisi ve Yazar

Sık sık, yüz yıllar evvel Fatih’in Rum azınlıklara tanıdığı insanca hak ve hürriyetlere hasret bırakılan, başları örtülü olarak okumak gibi en tabiî haklarını kullanamaz hale getirilen, dünya demokrasi tarihini Yunan mitolojisi, yahut Ergenekon efsanesi okur gibi bir masal âlemine dalma duygusuyla okumaya mahkûm edilen yeni neslin, bu meyanda hepimizin, Fatih döneminden, bilhassa da Fatih’in mânevî dünyasından öğrenecek çok şeyimiz vardır. Yeri geldiği için belirtmek ihtiyacındayım ki, din, dil, tarih, san’at, gelenek ve göreneklerimiz başta olmak üzere iftihar vesilelerimizden, kuvvet ve kudret kaynaklarımızdan düpedüz kaçırılışımızın, öz medeniyet dünyamızdan koparılıp yabancı bir medeniyete entegre edilişimizin faturası sadece bir birimize kıymak olmamış (terör), aynı zamanda güç kaynaklarımızın da kurumasını sonuç vermiştir. Bugün milletimizin en büyük ıstırabı, kendisi farkında olsun olmasın, haşmetli geçmişiyle, kültür ve medeniyetiyle, diniyle, diliyle, kısacası öz kaynaklarıyla irtibatının koparılmış olunmasıdır… Bunun tabiî neticesi de millî heyecanı, aksiyonu ve şuuru kaybetmek oldu. Büyük bir ruh hamlesine muhtacız… Bu hamleyi gerçekleştirebilmek, büyük ölçüde, mazide gerçekleştirilmiş aynı ruh hamlelerini idrake bağlıdır.

35

Gençliğimizi tekrar imar, inşa edemez de hamle çizgisinde buluşturamazsak, dâvâyı kaybederiz. Çünkü yapıcılık imkânlarını ellerinden aldıran kütleler yıkıcılığa meyleder. Kâinatın boşluk kabul etmediği kanununu da buna eklemek durumundayız. Tekrar ayağa kalkabilmemiz için, Fatih’in yalnız şu mefkûresini mâneviyat plânında tefekkür edip gereğini yapmak bile yeterli olabilir: “Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da cihânın payitahtı olmalıdır.” Böylesine geniş, hatta ilk bakışta muhteris bir muhayyile taşıyan insan acaba nasıl biriydi? İtalyan tarihçi Langostu, Fatih’in 26 yaş halini şöyle tarif ve tasvir ediyor: “İnce yüzlü, uzunca boylu; güleç, şiddetli bir öğrenme ihtirasına sahip ve âlicenaptır. Dâimâ kendinden emin ve inatçıdır. (İhlâsla, sebatla inadı hep karıştırırlar). Türkçe, Rumca ve Slavca (Bizanslı tarihçi Kritovulas’a göre Arapça, Farsça, İbranice ve Keldanice de bunlara dahil) konuşuyordu. Harp sanatından çok hoşlanırdı. Her şeyi öğrenmek isteyen zeki bir araştırıcıydı. Sefahati yoktu, nefsine hâkim ve uyanıktı. Soğuğa, sıcağa, açlığa, susuzluğa ve yorgunluğa karşı dayanıklıydı.” (Feth-i Mübîn, Paul Wittek, İ.E. Dergisi, II. 1956)… İstanbul’a yalnız İslâm yahut Türk dünyasın-


dan ilim adamları getirmekle kalmadı, Rum ve İtalya’dan da âlim getirtti. Onlara din, ırk, mezhep ayırımı yapmadan, tıpkı kendi hocaları gibi hürmet gösteriyor, onları koruyordu. Bu davranışı, ilim ve medeniyetin hiçbir devletin, hiçbir hükümdarın tekelinde olamayacağına, bunların insanların ortak malı olduğuna inandığını gösterir. Sarayına aldığı Rum bilgin Yorgi Amirukis’le oğluna Batlamyus coğrafyası esaslarına göre Arapça ve Rumca iki dünya haritası hazırlama görevini vermiş, gerektiği zaman Amirukis’le tartışmış, coğrafya bilgisine, dünyada parmakla gösterilen bir coğrafya uzmanını hayran etmişti.

Devrinde bilhassa İstanbul’da hummalı bir çalışma vardı. Çeşitli dillerden temel eserler tercüme ediliyor, yeni edebiyat mahsulleri vücuda getiriliyor, bir yandan maddî yönden İstanbul imar edilip bir mimarî âbîde haline getirilirken, bir yandan da kültür ve eğitim alanında, reform seviyesinde hamleler yapılıyordu. Ve hepsinin başında genç Padişah vardı. Her yana koşuyor, her şeye yetiyordu. Çünkü az uyuyor, az yiyor, nefsine az zaman ayırıyor, büyük bir hasret ve hararetle çalışıyordu. Çalışan kazanır… Her çalışan kazanamasa da, kazananlar tembeller arasından değil, çalışanlar arasından çıkar.

“Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da cihânın payitahtı olmalıdır.”

36


güncel

EŞ-ŞEHÎD’E ‘YAKİN’ OLMAK

37


EŞ-ŞEHÎD’E ‘YAKİN’ OLMAK Ahmet TURGUT / Senarist - Yazar

Ekim/Zilhicce ayımızı Kurban Bayramı şereflendirmişti. Ramazan’ı “Şeker Bayramı” zannedenler kurbanı “Kavurma Şenliği” addetti. Böylesi bir bakışı gafillikle suçlayanlarsa kurbanı garibanlarla et paylaşma günleri zannetti. Neticede birçoğumuz kurbanı ısrarla “Et” üzerinden yaşadık. Oysa Kurân ısrarla vurgulamakta: “Onların ne etleri ulaşır Allah’a; ne de kanları. O’na ulaşan sadece takvanızdır.” (22/37) Burada vurgulanan takva kelimesini mealler “Allah korkusu” veya “İbadet şevki” şeklinde çevirebiliyorlar. Asrın diliyle takva için “Şuuru ve duygusu olan eylemler bütünü” diyebiliriz. Peki, kurbana dair takvamız nedir?.. Rabb’e Yakin’i arzulamak ve bunu aramak.. Bu konudaki üslûbu ve yönlendirildiğimiz adresi yine Kitaptan bulabiliyoruz. “De ki: Size olan bu risâletime karşılık sizden hiçbir karşılık beklemiyorum; Yakınlıkta/yakınlarıma sevgiden başka…” (42/23)

Evet!.. Efendimiz (asv) bize olan tüm tebliğine mukabil arzuladığı biricik bedeldir; “Meveddete fi’l-kurba”… Tamlamanın ilk kelimesi sevgiyi anlatmakta; mahiyetinde istikrarın ve itaatin olduğu şuur dolu bir sevgiyi… Böylesi bir sevginin Esmâya bakan yüzünde Rabbin El-Vedûd oluşu var. Sevgilerin kaynağı olan, Kendisiyle sevilen, sevip var eden, sevdikçe tanınan, tanındıkça sevilen, sevdiğiyle dost olan Allah…

Aynı tamlamanın devamındaki “Kurba” kelimesi yakınlıklar üzerinden mana buluyor. Türkçemizde yer edinen “Akraba” kelimesi de buradan çıkmakta. Allah’a adayarak kestiğimiz kurbanlar da lâfız olarak buradan gelmekte… ‘Yakınlık teşkil etmek’ beşerî bir his iken buna yön veren Rabbânî İsim El-Karîb. Kullarına şah damarından bile yakin olan Allah’tan bir rahmet… Haliyle “Meveddete fi’l-kurba” emriyle bizlere gösterilen ufukta O’nun Vedûd ve Karîb oluşu var. Meveddet Âyeti namıyla meşhur bu İlahi Kelimeleri, ilgili Esmâ ile akleden kalplerin vizyonu bellidir artık: Her türlü uzak tanrı tasavvurlarını kırıp her an Allah ile olan bir yaşam kurmak ve bunu sevgi üzere inşa edebilmek… Bir Hadis-i Kudside bildirildiği şekliyle; “Ben bir kulumu sevdim mi; O’nun tutan eli, yürüyen ayağı, gören gözü, işiten kulağı, akleden kalbi olurum!” muştusuna mazhariyettir, aranan… Böylesi bir Rabbe yakinlikte iki sevgili aynı kalıba girmez ama sevgiler bir olur. İki iradenin koalisyonu olmaz ama beşeri irade Rabbâni olanın tastamam emrindedir artık. Muratlar da birlenir. El-Vehhâb olan Allah’ın “Dilediğime lütfederim!..” beyânı; “Allah, dileyen kulunun lütfe mazhar olmasını diler!..” formuna gelir. Böylesi makamın insanları her nereye baksalar; Allah’ın tüm varlığa kendilerinden daha yakin olduğunu bildirmişlerdir. Allah’tan kula yönelik yakinliğe şahit oldukça kendi küçüklüğüne tanık olan ve Rabbini

38


güncel övüp yüceltmedeki eksikliklerini gören bir kul; sevgi-yakin-şahâdet arasındaki kopmaz, sarsılmaz ilişkinin tam merkezindedir artık. Her gördüğü şey, asıl Sevgiliden bir işaret ve O’ndan bir güzelliktir tastamam… İrfânî gelenek bu makamın insanını “Mukarrebun” addeder. Yakin Ehlidir o. Nebevî beyanı aynıyla tasdikler ve bilir ki; kuldan Rabbine en büyük kurban salâttır aslında. Ve salâtın kurban ile buluştuğu kelimeleri ararken Kevser Sûresindedir gözü…

Rabbine sunar. Kabil ise sevmediği, kendisine cazip gelmeyen şeyleri Rabbine adar. Kâlinden (sözünden) vermiştir. Allah, ihlâs ve samimiyet sahibi olan Habil’in adağını makbul bulur. Kabil bu gelişme karşısında hasetlenir ve kardeşini öldürür. Yeryüzü ilk kez bir cinayete tanık olur. Günümüzde de Allah’a yakın olma iddiasıyla, üstelik tekbirler getirerek her fırsatta kardeşlerini öldürenler var. Ortadoğu böylesi Kabiller eliyle ateşe atılmış durumda…

“Şüphesiz Sana Kevser’i verdik. Öyleyse Rabbin için salât et ve kurban kes. Asıl izi silinecek olan Sana kin besleyenlerdir.” Evet!.. Bizlerin kurban kesiyor oluşumuz; bizi muhatap alan bir emrin neticesinde değildir aslında. Hitap doğrudan Efendimize (asv) yönelmiştir. Onun ilim, ahlâk ve neseb itibariyle ebter olmayacağı Kevser’in varlığıyla muştulanmıştır. Ama azim bir şartla!.. “Rabbin için kurban kes!..” Bu emirde yer alan kelime “V’enhar”dır. Ayakta boğazla(n)mayı vazeder. İnsandan Allah’a yönelik en zirve yakinin sahibinden ağır bir bedel ister.

Kitabın ikinci kurban bahsi Hz. İbrahim (as) ile Hz. İsmail (as) arasındadır. İbrahim Halilullah (as) bir rüya görür. Bunu tabir etmek yerine aynıyla tasdik eder. Oğluna onu Allah rızası için kurban edeceğini söyler. Oğul razıdır. “Beni bunda Rabbine teslim olmuş halde bulacaksın” der. Çoğumuzca malum bu kıssanın nihayetinde gökten koçlar iner ve Hz. Halilullah (as), Oğlunu (as) kurban etmekten alıkonulur. Burayı tasvirleyen âyet, kurtuluş bedeli olarak Hz.İbrahim’e ‘Büyük Kurbanlığın’ verildiğini söyler.

Buraya bir mim koyup Kurân-ı Kerim’in vazettiği kurbanlara dönüş yaparsak karşımıza çıkan ilk kıssada Habil ile Kabil’i görürüz. Onlardan istenen kurban metadır. Âyet ısrarla vurgular. İstenen kurban, Allah’a yakin oluşu delillendirmek içindir. Nitekim Habil halinden verir. En sevdiği metaları seçip

39

Kitap mala ve sonrasındaki cana dair bu kurban kıssalarını üçüncü kurban modeliyle tamamlar. Bu kez âyette “İmran’ın Eşi” olarak bildirilen ulvî bir anne, henüz karnındaki bebesini Rabb’e adar. O’nun yolunda mabette hizmet etmesini diler. Bebek doğar. Beklendiği gibi erkek değildir. Kamu ve töre, kız çocuklarının mabet hizmetini hoş karşılamaz. Ama aile uğraşır ve bir şekilde kızlarını mabet hizmetine aldırır. İsmi Meryem’dir. Meryem Annemiz olur. Ömrü Hakk’a hizmet ile geçer. Hayatını El-Hayy İsm-i İlâhisine hürmet ile Rabbine adar. Ve Allah ona öyle bir oğul nasip eder ki; tüm dünya onu “İsa-ı Ruhullah” olarak tanır. Rabb’in izniyle ölüleri ayağa kaldırır. Nefesiyle taşlaşmış vicdanları, ölü misal kalpleri ihya eder. Rabbinden bir rahmetle El-Muhyi Esmâsına tecelligâh olur. Meta, can ve nefes üzere üç prototiptir bu kurbanlar. Üçüyle de Rabbe yakin arzulayan kullara ayrı birer model sunulur. Şahs-ı ma-


nevilere döndüğümüz vakit; kurbanın evvelinde Habil’i (ra), ahirinde Meryem Anneyi (ra), merkezindeyse Hz.İsmail’i (as) görürüz. Geçtiğimiz ay idrak ettiğimiz Kurban Bayramı, Hz. İsmail’in (as) bu anısını yâd etmek amaçlıdır. Zilhicce’ye şiar olan yakinliktir. Kurbanın cemâle bakan vechindedir. Bu ayın hemen ardından şu an idrak etmeye çalıştığımız Muharrem gelir. Bu kez Rabbin Celâl tecellileriyle gelen ‘Büyük Kurbanlık’ vardır. Yakinlikteki sevgiden nasiptar gönülleri zangır zangır titretir. Çöl rüzgârlarına kapılmış kuru yapraklarcasına mümin kalpleri öteye beriye savurur. Kerbelâ’dan Medine’ye… Evet!.. Âşûra Günüdür bu. Rahmetin Celâl ile belirdiği, Yakin Sevginin ağır bedellerle kendisini izhar ettiği demdir. Eyyâm-ı Mâtem’dir, Âl-i Muhammed ve Muhibban-ı Muhammed için…

Muhammedî hüzne yakin olabilmenin fırsatıdır Muharrem. Resûl Ciğerpâreleriyle birlikte yanıp yakılabilmenin işaretidir. En Yakin Sevgiye şahitliğin ayıdır. Hakk uğruna Dedesinin Ümmetini ıslah için yola çıkan İmam Hüseyin’in (ra) “Meveddete fi’l-kurba” emrinden nasipsiz insanlarca katledildiği demdir. Nasipsizliğin ‘Nebevi Yakınlara sevgisizlik’ olduğunun apaçık görüldüğü aydır. Kitap, Hz. İbrahim’in (as) kurban meselesinde kesilecek olan kişi için sadece “İbrahim’in Oğlu” derken, binyıllar evvelindeki rüyanın

asıl tabiri de Kerbelâ’yla ortaya çıkar. Hem Evlâd-ı Halilullah, hem de Evlâd-ı Habîbullah olan ve Kevser’den gelen Güzellik, tüm Şehidlerin Seyyidi olur. Kitabî kurbanların merkezinde Hz.İsmail’in (as) oluşu gibi Nebevî kurbanların merkezinde de İmam Hüseyin (ra) vardır. Evvelindeyse İmam Hasan (ra) yer alır. Nitekim O da meta kurban etmiştir. Meşru ve mevcut halife olmasına rağmen, tahtı arzulayan, bu uğurda her türlü çirkinliği işleyebilecek olan hırs sahibi Emevilere en büyük mülk olan yönetimi devretmiştir. Neticede tarih şahittir. Kabil tiyniyetli olan zihniyet, aynıyla İmam Hasan’ı (ra) da katletti. Kevser Kurbanlarının âhirinde yer almak, Kitaptaki gibi yine bir kadına düşmüştür. Seyyide Zeyneb’e… İki Şehid Güzelliğin, Hasaneyn Efendilerimizin kız kardeşi olan Hz. Zeyneb’e (ra)… O da Meryem Anne misali Hakk uğruna nefeslendi. Üç neslin erkeklerince sürdürüle gelmiş mücadelenin bayraktarı oldu. Ehl-i Beyt-i Mustafa’nın ne uğruna, neye mukabil, neye karşı direndiğini, neleri ıslah etmek için uğraşıp, neleri ihya ettiğini yaşadı, anlattı ve gösterdi. Onun dirayet, teslimiyet ve sadâkat yüklü ömrü olmasa bugün biz ne Kerbelâ’dan haberdar olabilirdik; ne de bu ümmetin içinden çıkabilecek birilerinin kendi Nebisinin beşikteki bebelerini dahi katledebilecek denli zalimleşebileceğini bilecektik. Tarih zalimin anlattığı dini, mazlumların üzerine giydirmekle meşgul olacaktı. Ama Evlâd-ı Resûl olan Annemiz, buna müsaade etmedi. Onun Mesih Nefesli mücadelesi, Efendimize (asv) meveddetlerinde yakin ehli olan tüm gönülleri ihya edebilmekte… Peki, asrımız? Toptan bir ümmet şahit midir, bu diriltici soluğa?.. Maalesef, hayır!..

40


Yakin-Şehâdet silsilesi, sevgi ve şuura dair kıblesizliğin gadrine uğramış durumda…

hem kendilerine, hem de tüm insanlığa şahit tutabilmişlerdi.

Öyle ki, (evveli ve sonrasıyla) Kerbelâ’yı sırf birilerini Yezid addetmek için anar olduk. Zulmü veya Yezid(liğ)i tespit eder etmez, “Filanca yer veya olay asrımızın Kerbelâ’sıdır” diyoruz. Oysa Kerbelâ’nın mührü Yezid’de değil İmam Hüseyin’dedir. Haliyle Hüseyniliği göremediğimiz hiçbir yer veya olay için “Orası bu asrın Kerbelâ’sıdır” diyemeyiz. Kerbelâ’yı sadece zalimiyle değil âlimiyle de; sadece şerriyle değil hayrıyla da tanı(t) mamız gerekir. O vakit Şehitler Efendilerine yaraşır ‘Şahitler’ olabilme imkânına da nail olabiliriz.

Evet, onlar tastamam Eş-Şehîd olan Allah’ın kuluydular. Onlar bu âleme geliş gayemizin sahip olmak değil şahit olmak olduğuna da şahittiler. ‘Nebevî Yakınlara Sevgi’nin unutulduğu takdirde Hakk’a Yakinin hayal olduğuna da şahittiler. Her bir güzelliğe ve çirkinliğe biricik şahit olan Allah’ın şehitleri ölümsüz kıldığına şahittiler. Ve ille de Muhammedî makamdan nasip bulmak isteyenleri mala, cana ve nefese dair kurbanların beklediğine şahittiler.

Nitekim Kerbelâ’nın şehitleri veya vahyin inşa ettiği tüm kurban proto-tipleri işlerini, hallerini, imanlarını, hayatlarını, takvalarını

41

Eş-Şehîd esmâsıyla ahlâk bulup layığınca “Abd’uş-Şehîd” olan ahdine sâdık, Rabbine kurban O üç Sevgiliye ve Onların Pak Ceddine salât ve selâm olsun…


g端ncel

45




sağlık

Steroid ve Yan Etkileri Ali AYDIN & Nurcan DEMİRCİ AYDIN

S

teroidler, erkeklik hormonu olarak da bilinen ve vücut gelişiminde büyük rol oynayan bir takım hormonları içerir. Steroid hormonu sayesinde kas gelişiminde anormal artışlar sağlanabilir, erkeksi ve daha kaslı bir anatomiye ulaşılır. Bu sebeple pek çok sporcu bu hormonu dışarıdan, takviye olarak da almaktadır. Böylece kolay bir şekilde daha erkeksi ve kaslı bir görünüme sahip olurlar. Steroid hormonu etkilerinin yanı sıra yan etkiler de barındırır. Bu yan etkilerden en önemlisi sperm yeteneğini kaybetmekten doğan kısırlıktır. Kısırlık tabii ki her steroid kullanıcısını etkilemiyor olsa da kullanıcıların büyük bölümü bu yan etkiye maruz kalmıştır. Sonuçta vücudunuzun size zaten yeterli miktarda sağladığı bir hormonu dışarıdan ek olarak alıyorsunuz. Bu sebeple vücut anormal tepkiler veriyor ve yan etkiler baş gösteriyor. ‘‘Peki diğer yan etkileri nelerdir?’’ diye soracak olursanız onları da özetle anlatalım; Steroid hormonu kemik gelişimi üzerine etkileride olduğu için anormal sonuçlarda doğurabilir, vücut dengenizi etkilediği için kontrolsüz davranma, ani tepkiler verme, sinir bozukluğu gibi sorunlara yol açar. Özellikle gelişme sürecini bitirmemiş sporculara steroid hormonu tavsiye edilmez. Bu sebeple kullanılacaksa yirmi bir yaşından sonra kullanılması gereken bir hormondur. Ayrıca

45

steroid hormonunu dışarıdan sağlamak isteyen sporcuların en az iki yıl düzenli ve programlı bir sistemde çalışmalarının ardından bu hormonu almaları gerekmektedir. Çünkü düzenli çalışan bir sporcunun vücudunda steroid etkisi daha fazla, yan etkisi daha az görülmektedir. Steroid hormonu kullanılmaya başlanıldığından itibaren sürekli belirli bir program dahilinde alınmalıdır. Steroid hormonunu kullanıp bırakan kişilerde, kullanmaya başlamadan önceki hale dönüş görülmektedir ve bu sebepledir ki kalıcı bir etki beklemek güçtür. Ayrıca kullanıp bırakan kişilerde; ruhsal çöküntü, depresif ruh hali ve alınganlık görülmektedir. Fiziksel olarak steroid hormonunun yan etkilerini sıralayacak olursak bunlar; Saç dökülmesi, deri altında ödem oluşumu, karaciğer sorunları, akne oluşumu, uykusuzluk, baş ağrısı, kolesterol yükselmesi, sarılık ve tendon sakatlıkları olarak belirlenmiştir. Bilmeniz gereken diğer bir konu ise steroid hormonunun psikolojik olarak insan üzerinde bağımlılık yaptığının tespit edilmiş olmasıdır. Bu bağımlılığı anlamanın birkaç belirtisi vardır. Bu belirtiler; kişinin sağlığını tehdit etmesine rağmen bu hormonu kullanması, daha iyi bir etki için giderek kür dozunu arttırması ve kullanımı bıraktıktan sonra yukarıda bahsedilen ruhsal bunalımları yaşamak …


İşte bu sebeplerden ötürü steroidler profesyonel bir yardım alınarak kullanılmalı, yan etkilere dikkat edilmelidir. Biz hiç bir sporcunun steroid kullanımını onaylamıyoruz ve desteklemiyoruz bu kişiye bağlı bir seçimdir. Yani steroidten gelecek fayda ve zarar oranı iyi bir şekilde tespit edilmelidir! Amacınız dünya çapında bir vücuda sahip olmaksa ve de mesleğiniz profesyonel olarak vücut geliştirmeyse kesinlikle doktor kontrolunde ve her türlü güvenlik önlemiyle uygulanması gereken bir kürdür steroid kürleri! Eğer amacınız hava atmak , geçici egolarınız tatmin etmekse kesinlikle uzak durunuz çünkü alacağınız faydalar zararlardan az ola-

caktır. Steroid kullanılacaksa kafaya konulmuşsa hiç olmazsa bilinçli bir şekilde doktor kontrolu altında alınmalıdır. Aksi takdirde bu kadar zararlarını ve yan etkilerini bilerek girmek sağlığınızla kumar oynamaktan başka bir şey değildir! Şunu unutmayın naturel (doğal ) yollarla yapılan vücut geliştirme hem daha sağlıklı hem daha kalıcı olacaktır. Bizim size tavsiyemiz 3 ayda alacağınız sonuçları 9 ayda alın hem kalıcı olsun hem sağlığınızı kaybetmeyin! Günümüz teknolojisinde steroid kadar etkili olan ek besinler mevcuttur.

46


MEDICON Gesundhaus´dan gelen bilgiler

Uyku bozuklukları hasta, verimsiz ve unutkan yapar Ara sıra alıșılmıșın dıșında kötü uyumak gayet normal olabilir. Fakat uyku devamlı bozuksa vücut ve zihin için așırı bir yük haline gelebilir. Yüksek tansiyon, koroner kalp hastalıkları, beyin kanaması, mide ve bağırsak hastalıkları, depresyon ve bașka psikolojik rahatsızlıklar uyku bozukluğunun yol açabileceği ha-

51

sarlardır. Yașam kalitesi ve iș gücü etkilenip hastalanma ve kaza riski artmaktadır. Çoğu zaman bir kaç basit doğal tedavi metodu uyku ritminizi dengelemeye yardımcı olur. MEDİCON eczanelerimizde yapacağınız bireysel danıșmada sizin için en doğru olanını tespit edebiliriz.

MEDICON Gesundhaus e. V. Hopfengartenweg 7 90451 Nürnberg 0911/6418640 www.medicon-gesundhaus.de info@medicon-gesundhaus.de



hukuk

BOŞANMA HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR 2. BÖLÜM

Av. Ender SÜREKLİ 2. AYRILIK Kimse boşanmak için evlenmemektedir. Ancak son zamanlarda evlilikler ve boşanmaların sayısı birbirine yaklaşınca, aile kurumunun sağlamlığı da tartışılmaya başlandı. Boşanma davalarında en çok tartışılan konulardan bir tanesi de ayrılık sorulardır. Ayrıca hakimlerin kabul ettiği haklı boşanma sebeplerinden birisi de aile içi şiddetdir. Fiziksel ve psikolojik şiddet boşanma davasında ne zaman boşanma sebebi olarak sayıldığını bu yazımızda bize en çok yöneltilen soruları ve cevapları aşağıda sizlerle paylaşmak istiyoruz. Eşimle boşanma davası açtık, ama hakim ayrılığa karar verdi neden? Hakim her açılan boşanma davasını kabul edip eşleri boşamak zorunda değildir. Ortak hayatın yeniden kurulması olasılığını görmesi durumunda belli bir süre ayrı yaşanmasına karar verebilir. Ayrılık süresi ne kadardır? Hakim en az bir yıl en çok üç yıl olmak üzere bu süreler içinde istediği süre ayrılığa karar verebilir. Ayrılık süresi bitmeden boşanma davası açabilir miyim? Evlenme tarihinden itibaren bir yıl geçmiş ise ayrılık süresi dolmadan boşanma davası açılabilir. Eşimle ayrılık kararımız var, ancak o başka biriyle ilişki yaşamaya başlamış.

49

Eşlerin birbirlerine olan sadakat yükümlülükleri ayrılık süresince de devam etmektedir. Dolayısıyla böyle bir davranış zinaya vücüd verecek ve bir boşanma sebebi oluşturacaktır. Bu durumda ayrılık süresi dolmadan dava açılabilinir. Hakimin verdiği ayrılık kararını temyiz edebilir miyim? Kanuni temyiz süresi içinde ayrılık kararını temyiz edebilirsiniz. Eşimle bir süre ayrı kalırsak bütün sorunlarımızın hallolacağına inanıyorum, ama bir korkum var ayrılık davası açarsam hakim boşanmaya karar verebilir mi? Hakimin açılan ayrılık davası sonucunda boşanma kararı vermeye yetkisi yoktur. Ancak ayrılığa karar verebilir. 3. ŞİDDET Eşim hemen sinirleniyor ve çocuklarımızı dövüyor. Bu nedenle boşanma davası açabilir miyim? Eşinizin çocuklara yönelik uyguladığı şiddet genel bir boşanma sebebidir. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle boşanma davası açabilirsiniz. Eşim bana bir kez şiddet uyguladı. Boşanma davası açabilir miyim yoksa bunun devam eden bir eylem mi olması gerekiyor? Şiddetin sadece bir kez uygulanması bile boşanma davası için haklı bir gerekçe oluşturabilir ve tekrarlanması gerekmeyebilir.


Eşim bana bir kere tokat attı ancak onu affettim fakat o olayı unutamıyorum boşanma davası açma hakkım var mı? Boşanma davalarında affeden tarafın dava açma hakkı da ortadan kalkmış olur. Dolayısıyla şiddete dayanarak boşanma davası açamazsınız. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasının sebepleri neler olabilir? Duygusal şiddet, ekonomik şiddet, görsel şiddet, cinsel şiddet, sosyal şiddet bunlardan bazıları olabilir.

50


tarih

İstikbal Mobilya Genel Müdürü Fatih Durmuş ile samimi bir söyleşi. Röportaj: Harun ÖNDER

Fatih bey, kendinizi okurlarımıza kısaca tanıtır mısınız? Adım Fatih Durmuş. Türkiye’de Uluslararası Pazarlama ve Ticaret deneyimine sahip olduktan sonra 2006 yılnda Almanya’nın Mannheim kentine geldim ve ticaret hayatına atıldım. Bir müddet sonra İstikbal Mobilya’nın Almanya bayiliğini aldım. İlk bayii olmanın verdiği avantaj ile Mannheim, Nürnberg ve Stuttgart şehirlerinde mağazalarımızı açtık. Müşterilerimize hizmet vermeye devam ediyoruz. İstikbal Mobilya ile ilgili okurlarımıza kısaca hangi bilgileri vermek istersiniz? Sektörde alnımızın akıyla geçirdiğimiz beş yıl, vatandışımızın hizmetimize verdiği güven ve itibarının kanıtı olan üç mağaza ve bunların arkasında yatan, Türkiye’nin en büyük mobilya markasına, personelimizin eğitim ve azmine dayanarak vatandaşlarımızın İstikbal mağazalarına güvenerek rahatça alışveriş yapabileceklerini söylemek isterim. Bölgede yaşanan olumsuz tecrübelere dikkat çekmek isterim. Amacımız İstikbal Mobilya’nın başarılı olup kalıcı olması. Bu konuda Kayseri’den, yani merkezden destek alıyoruz. Türk toplumu bu ülkede var oldukça onlarla birlikte bizler de kalmak istiyoruz. Akılcı düşünüyoruz. Bu-

51

nu başarmak için bu bölgenin standartlarında hizmet vermek, ürünün arkasında durmak gerekiyoruz. Bu sektörkde beşinci yılımız. Sistemimizi sürekli geliştiriyoruz. Vatandaşlarımız bize güvensin, hizmetimizden ve ürünlerimizden memnun kalsın istiyoruz. Şunu da özellikle vurgulamak isterim: Nürnberg bölgesinde ya da Augsburg’da beraber çalıştığımız yahut daha öncesinde irtibat halinde olduğumuz herhangi bir mobilyacı yoktur. Bayimizin adını lekelemek maksatlı birtakım söylentilere değerli müşterilerimiz itibar etmemelidirler. Bizim haricimizde söz konusu bölgelerde İstikbal Mobilya adına ticari faaliyet gösterilmesi yasadışı olup müşterilerimizi aldatma maksatlıdır. İstikbal Mobilya’da sunduğunuz ürünler hangi müşteri kitlesine hitap etmekte? Ürünlerimiz her yaş grubuna ve her bütçeye hitap etmektedir. Canlı renkleri ve ilave özellikleri ile Akdeniz insanının hayat tarzını gösteren mobilyalarımız herkesin ilgisini çekmektedir. Özellikle yatak ve bazalarımız kalitesi ve rahatlığı ile yabancı müşterilerimizin de dikkatini çekmektedir. Her bütçeye uygun ürünlerimiz var. Yeni modeller olarak 20’nin üzerinde yatak ve yemek odası, 90’ın üzerinde farklı koltuk ve yine 20’yi


aşkın genç odası takımlarımız var. Ayriyeten mobilyalarımız birbirlerini destekliyor. Bir yemek odasının aynı modelde yatak odası, oturma grubu ve kumaşlara uygun halıları ile sehbaları da bulunabilmekte. Mobilyalarımızın haricinde İstikbal Mobilya’nın Kayseri’de 7 Milyon Euro’ya mâl ederek kurduğu halı fabrikası da hizmete açıldı. Buradan gelecek halılarımız konusunda da iddialıyız. Müşterilerinize sunduğunuz hizmetlerinizi özetler misiniz? Müşterilerimize ürünlerin teslimat ve montaj hizmetlerinin yanında tamir ve bakım hizmetleri de sunmaktayız. Teslimat sürelerini kısa tutabilmek için ise mağazalarımızda en çok satılan ve yeni modellerimizi bulundurmaktayız. Ayriyeten mağazalarımızda ürünlerimizi sergilerken ürünlere uygun odacıklar hazırlıyoruz. Bunu yaparken de dekoratörlerle birlikte çalışıyoruz. Sergilenecek ürünlere göre duvar kağıdını, boyasını seçiyoruz. Bu da müşterilerimize odanın dekorasyonu konusunda fikir sahibi olmalarını sağlamakta. İstikbal Mobilya’yı müşterilerinizin tercih etmelerindeki başlıca sebepler nelerdir? Kalite, tanınmışlık, güvenilir ve güleryüzlü hüzmet, insanımızın ülkesine ve markasına sahip çıkma isteği markamıza olan ilgisinin temellerini oluşturmaktadır. İstikbal sadece mobilya değil. Yurtdışındaki vatandaşlarımız için memleket, memleketin hayat tarzı, memleketin renkleri, eve memleket havası getirmek demek. Vatandaşlarımız ve bizim için ülke ekonomisine katkı

demek. Faizsiz taksit imkânı sunmamız ve ev hanımlarını da bu avantajlardan faydalandırmamız ise müşterilerimizin işini daha da kolaylaştırmakta. Genç ve başarılı bir işadamı olarak gençlerimize ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz? Öncelikle başarının göreceli bir kavram olduğunu belirtmek isterim. Başarılı olmaktan önce iyi bir insan olmanın önemli olduğunu, ahlaki ve islami değerleri yozlaştırmadan yaşayabilmenin en büyük başarı olduğunu vurgulamak isterim. İş hayatında başarılı olmak için ise hedefini belirledikten sonra çok çalışmanın o işte başarılı olmak için en önemli unsur olduğunu düşünüyorum. Mahya Dergisi hakkındaki görüş ve düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız? Toplumun her kesiminden derginiz hakkında olumlu görüşler aldım. Özellikle bu yönü bende çok güzel duygular uyandırdı. Birlik ve beraberliği destekleyen her unsur benim için çok değerlidir. Size, ekibinize ve emeği geçen herkese bu misyonu gerçekleştirmiş olduğunuz için çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. Bizler de Mahya Dergisi ekibi olarak bu yoğun çalışma temponuz arasında bize zaman ayırıp sorularımızı içtenlikle cevapladığınız ve cemiyetimizin Kültür Şöleni ve Keyf-i Ramazan gibi organizelerinde de esirgemediğiniz destekleriniz için bu vesileyle de bir kez daha teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılarınızın devamını Cenâb-ı Hakk’tan niyaz ederiz.

52


Simitçi Nürnberg’in İlk Şubesi Dualarla Faaliyete Geçti Hakiki Türk simiti artık Nürnberg’de... Wölckernstr. 30’da faaliyete giren nezih mekanın açılışına T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Faruk Küçük, DİTİB Nürnberg Din Görevlisi Hüseyin Ayvalı, DİTİB Nürnberg Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Bilir, IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı İsmail Satır, MÜSİAD Nürnberg Başkanı Kadir Bozkurt, UETD Nürnberg Başkanı Erhan Çınar, İhlas Medya Nürnberg Temsilcisi Mustafa Akbaba, iş adamları, esnaflar ve çok sayıda özel davetli katıldı. Din Görevlisi Hüseyin Ayvalı’nın yaptığı dua ile başlayan açılış, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Faruk Küçük’ün kurdale kesmesi ile devam etti. Faruk Küçük, işletme sahibi Oğuz Yurtalan’ı yıllardır tanıdığını belirterek Simitçi markasını Nürnberg’e getirdiği için kendisine teşekkür etti. Nürnberg’de girişimci ve başarılı kişiliği ile tanınan Oğuz Yurtalan ise yeni açılan “Si-

53

mitçi” ile ilgili “Türk Simitini Bavyera’ya getirmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Vatandaşlarımız ürünlerimizi daha önce çeşitli etkinliklerden tanıyor ve çok seviyor. Artık hergün Simit ve 30’u aşkın ürünümüzü taze olarak Simitçi farkıyla bizden temin edebilecekler. En büyük özelliğimiz ve iddialı olduğumuz alan ise ürünlerimizin gün içerisinde sürekli taze olarak müşterilerimize sunuluyor olması. Ürün yelpazemiz içerisinde meşhur simitimiz başta olmak üzere, çikolatalı, zeytinli, peynirli, sucuklu simit sandviçlerimiz, iddialı olduğumuz su böreğimiz, hergün ev yapımı taze çorba çeşitlerimiz, kahvaltı ve menemen çeşitlerimiz, Çarşamba günleri ev yapımı mantımız ve kış aylarına özel sahlepimiz bulunmakta. Nezih mekanımızda, Kız Kulesi manzarası altında Türkiye özlemini gidermek isteyen herkesi Simitçi’ ye bekliyoruz. Ayrıca Simitçi Bavyera Temsilcisi olarak Bavyera genelinde bayilikler vermeye devam ettiğimizi, bu konuda bir girişimde bulunmak isteyenlerin bizimle irtibata geçmelerini rica ederiz.” şeklinde konuştu.


Siz de mi fazla ödüyorsunuz?

*

28.11.2014 tarihine kadar bize uğrayın, Almanya‘nın güçlü ve güvenilir araba sigorataları arasında size özel bir ücretsiz kıyaslama yapalım. Eğer ciddi bir tasarrufunuz var ise, tüm değiştirme işlemlerini sizin için biz hallediyoruz.

%

‘e 65

65 r

da

ka

‘ya

0€

5 /8

irimedin! d in ruf ar

d ka

ar

tas

*%

Geleceğinizi garanti altına alın! Tüm sigorta ve tasarruf ile ilgili sorularınızı bize iletebilirsiniz. En güvenilir sigorta şirketleri ile bağımsız çalışıyor, sizin için 10 yıldan bu yana en uygun çözümler sunuyoruz.

K

Versicherungsmakler Wölckernstr. 41 Nürnberg-Südstadt Pazartesi–Cuma saat 09:00–17:00 (Hummelsteiner Weg köşesi / Aydın Pastanesi, ZaRa Markt yakınında)

Telefon 0911 932 04 55 İbrahim Kabayel, Versicherungsfachmann (BWV) Faks 0911 932 04 54 | E-Posta bilgi@iboyasor.de


iş dünyası

EĞİTMEN erzıeher/in Serhat ÖNDER

Bunu meslekte genelde anaokullarda, kreşlerde, çcocuk yuvalarında, çocuk esirgeme kurumlararında, gençlik merkezlerinde, aile danışmanlıklarınları gibi yerlerde çalışılmaktadır. Meslek eğitimi süresi 2 ila 4,5 yıl olarak belirlenmiş olup meslek lisesinde ve meslek içi eğitimi de meslek okulunda yapılmaktadır.

55

Meslek eğitimi süresinde alabileceğiniz ücretler: Meslek eğitimi süresince maaş alınmamaktadır. Meslek eğitimi içinde stajlarda ücret alma olasılığı vardır (mahhalli idarelerde yapılan stajlarda ödenen stajer maaşı 1.400 € civarındadır.

TANITIM FİLMİ

Eğitmenler çocuk ve gençlerin davranış ve sağlık durumlarını gözetip onların gelişimiyle ilgilenip teşvik ederler. Pedagojik temellere dayalı gözlemlerin analizini yapıp değerlendirirler. bu sonuçlara göre uzun vadeli eğitim planları hazırlar ve uygularlar.


MASI VERBRAUCHERINSOLVENZ İFLAS HUKUKU UKU ALMAN VE TÜRK HUKUKUNDA BOŞANMA SCHEIDUNG HUKUKU FAMILIENZUSAMMENFÜHRUNG AİLE BİRLEŞİMİ İ FİZİ ANERKENNUNG AİLE HUKUKU BOŞANMA KARARININ TÜRKİ AZMİNAT TALEBİ VERKEHRSUNFALLREGULIERUNG İŞ HUKUKU İŞTEN ÇIKARMANIN İPTALİ DAVAS AK DAVALARI INKASSO TİCARET HUKUKU ALACA E IN DER TÜRKEI EMEKLİLİK HUKUKU SI VE TENFİZİ ANERKENNUNG AİLE HUKUKU BOŞANMA KARARININ G TİCARET HUKUKU ŞİRKET KURULUŞU FİRMENGRÜNDUNG FLAS HUKUKU İFLAS AŞAMASINDA TEMSİLCİLİ YURTDIŞI EDİLMEYE KARŞI SAVUNMA ABS UKU ÇOCUKLA KİŞİSEL MÜNASEBET UMGANG D TRAFİK HUKUKU TRAFİK İHLALLERİNDEN D DAVALARI ARBEITSLOHNKLAGE İŞ HUKUKU Ü SORGERECHT AİLE HUKUKU VELAYET SORGEREC OLVENZ İFLAS HUKUKU TÜKETİCİ İFLAS TALEBİ YEDE EMEKLİLİK RENTE IN DER TÜRKEI EMEKLİLİK HUKUKU O TİCARET HUKUKU ALACA DAVALARI INKASSO TİCARET HUKUKU UKU ALMAN VE TÜRK HUKUKUNDA BOŞANMA SCHEIDUNG HUKUKU FAMILIENZUSAMMENFÜHRUNG AİLE BİRLEŞİMİ İ FİZİ ANERKENNUNG AİLE HUKUKU BOŞANMA KARARININ TÜRKİ MASI VERBRAUCHERINSOLVENZ İFLAS HUKUKU

ALMAN VE TÜRK HUKUKUNDA

AVUKATLIK VE DANIŞMANLIK HİZMETLERİ

Müvekkillerimiz bize 8 yıldır güveniyorlar. Am Plärrer 8 > 90429 Nürnberg > Telefon (0911) 277 405 0 info@suerekli.net > www.suerekli.net facebook.com/suerekli.net * Avukat kelimesi sıfat olarak değil, "Rechtsanwalt" (= Almanya barosuna bağlı Alman hukunda avukat) kelimesinin tercümesi olarak kullanılmıştır.

VERBRAUCHERINSOLVENZ KİŞİSEL İFLAS TÜKETİCİ İFLAS TALEBİN HAZIRLANMASI VERBRAUCHERINSOLVENZ İFLAS HUKUKU BOŞANMA ALMAN VE TÜRK HUKUKUNDA BOŞANMA SCHEIDUNG AİLE HUKUKU ALMAN VE TÜRK HUKUKUNDA BOŞANMA SCHEIDUNG FAMILIENZUSAMMENFÜHRUNG VİZE AİLE BİRLEŞİMİ İÇİN VİZE YABANCILAR HUKUKU FAMILIENZUSAMMENFÜHRUNG AİLE BİRLEŞİMİ İ TANIMA VE TENFİZ BOŞANMA KARARININ TÜRKİYEDE TANITILMASI VE TENFİZİ ANERKENNUNG AİLE HUKUKU BOŞANMA KARARININ TÜR VERKEHRSUNFALLREGULIERUNG TRAFİK KAZA HUKUKU TRAFİK KAZALARI TAZMİNAT TALEBİ VERKEHRSUNFALLREGULIERUNG İŞ HUKUKU İŞTEN ÇIKARMANIN İPTALİ DAVASI KÜNDIGUNGSSCHUTZKLAGE İŞ HUKUKU İŞTEN ÇIKARMANIN İPTALİ DAVAS ALMANYA VE TÜRKİYE ALACAK DAVALARI INKASSO TİCARET HUKUKU ALACAK DAVALARI INKASSO TİCARET HUKUKU ALACA EMEKLİLİK HUKUKU YURTDIŞI BORÇLANMA VE TÜRKİYEDE EMEKLİLİK RENTE IN DER TÜRKEI EMEKLİLİK HUKUKU ALMANYA VE TÜRKİYE TANIMA VE TENFİZ BOŞANMA KARARININ TANITILMASI VE TENFİZİ ANERKENNUNG AİLE HUKUKU BOŞANMA KARA ŞİRKET KURULUŞU TİCARET HUKUKU ŞİRKET KURULUŞU FİRMENGRÜNDUNG TİCARET HUKUKU ŞİRKET KURULUŞU FİRMENGRÜNDUNG İFLAS HUKUKU İFLAS AŞAMASINDA TEMSİLCİLİK INSOLVENZVERTRETUNG İFLAS HUKUKU İFLAS AŞAMASINDA TEMSİLCİLİ YURTDIŞI EDİLMEYE KARŞI SAVUNMA ABSCHIEBUNG YABANCILAR HUKUKU YURTDIŞI EDİLMEYE KARŞI SAVUNMA ABS UMGANG AİLE HUKUKU ÇOCUKLA KİŞİSEL MÜNASEBET UMGANG AİLE HUKUKU ÇOCUKLA KİŞİSEL MÜNASEBET UMGANG TRAFİK HUKUKU TRAFİK İHLALLERİNDEN DOĞAN CEZA BUSSGELDBESCHEID TRAFİK HUKUKU TRAFİK İHLALLERİNDEN D ÜCRET ALACAK DAVALARI ARBEITSLOHNKLAGE İŞ HUKUKU ÜCRET ALACAK DAVALARI ARBEITSLOHNKLAGE İŞ HUKUKU Ü SORGERECHT AİLE HUKUKU VELAYET SORGERECHT AİLE HUKUKU VELAYET SORGERECHT AİLE HUKUKU VELAYET SORGEREC İFLAS HUKUKU TÜKETİCİ İFLAS TALEBİN HAZIRLANMASI VERBRAUCHERINSOLVENZ İFLAS HUKUKU TÜKETİCİ İFLAS TALEBİ RENTE IN DER TÜRKEİ EMEKLİLİK HUKUKU YURTDIŞI BORÇLANMA VE TÜRKİYEDE EMEKLİLİK RENTE IN DER TÜRKEI EMEKLİLİK HUKUKU ALACAK DAVALARI INKASSO TİCARET HUKUKU ALACAK DAVALARI INKASSO TİCARET HUKUKU ALACA DAVALARI INKASSO TİCARET HUK BOŞANMA ALMAN VE TÜRK HUKUKUNDA BOŞANMA SCHEIDUNG AİLE HUKUKU ALMAN VE TÜRK HUKUKUNDA BOŞANMA SCHEIDUNG FAMILIENZUSAMMENFÜHRUNG VİZE AİLE BİRLEŞİMİ İÇİN VİZE YABANCILAR HUKUKU FAMILIENZUSAMMENFÜHRUNG AİLE BİRLEŞİMİ İ TANIMA VE TENFİZ BOŞANMA KARARININ TÜRKİYEDE TANITILMASI VE TENFİZİ ANERKENNUNG AİLE HUKUKU BOŞANMA KARARININ TÜR VERBRAUCHERINSOLVENZ KİŞİSEL İFLAS TÜKETİCİ İFLAS TALEBİN HAZIRLANMASI VERBRAUCHERINSOLVENZ İFLAS HUKUKU

ALMAN VE

AVUKAT DANIŞM

Müvekkillerimiz Am Plärrer 8 > 9

info@suerekli.ne

facebook.com/s

* Avukat kelimesi sıfat olarak değil, "R tercümesi olarak kullanılmıştır.


teknoloji

Asus ZenWatch 9 Kasım’da Satışa Sunulacak

Windows 7 Satışları Durduruldu

Teknoloji firmaları yılbaşı satışlarını arttırmak için kolları sıvadı. Asus Android işletim sistemli akıllı saati Zenwatch’un 9 Kasım’da ABD’ de satışa çıkacağını açıkladı. Yapılan anlaşma gereği ZenWatch ilk olarak sadce Best Buy’ da satılabilecek. Saatin satış fiyatı ise 199$ olarak belirlendi.

Windows 8’den umduğunu bulamayan, Windows 8.1 ile durumu biraz olsun düzeltmeye çalışan Microsoft, beklenen kararı aldı ve PC’ ler için Windows 7 satışını durdurdu. Bundan sonraki süreçte kullanıcılar Windows 7 Home Basic, Home Premium ve Ultimate sürümleri resmi kanallar yoluyla yükleyemeyecek ya da Windows 7 ile çalışan bir bilgisayar satın alamayacak. Windows 7 Professional sürümü için herhangi bir satış durdurulmasından söz edilmedi.

Zenwatch yeni tasarımı önceki dikdörtgen şekilli android saaterden oldukça farklı. Zenwatch UI özelliği ve özel yazılımıyla kullanıcıya çok daha pratik bir deneyim sunuyor.

ZENWATCH’UN TEKNİK ÖZELLİKLERİ ASUS yeni Zenwatch ile diktörtgenin yerine kare tasarımı seçti. Bu tarzla Asus, hem görünüşe hem de işleve önem verdiğine vurgu yapıyor. Pil dostu AMOLED ekran dikkat çekici. Zenwatch’da GPS bulunmuyor. Bu eksi bir durum gibi görünse de android platformunun sunduğu sayısız seçenekleri saate yükleyebilirsiniz.

57

Microsoft bu hamlesiyle Windows 8’e ve 8.1’e olan ilgiye artırmak istiyor. Benzer bir durum XP cephesinde de yaşanmış ve yazılım devi uzun uğraşlar sonunda Windows’un en çok benimsenen sürümlerinden XP’nin kullanım oranını ciddi manada düşürmeyi başardı. Windows 7 halihazırda %50’den fazla kullanım alanına sahip. Bu kullanıcıların büyük bölümünün de Windows 10 yayınlanana kadar Windows 8’e geçiş yapması beklenmiyor.


Skype 7, Mac ve Windows İçin Yayınlandı!

İnternet’in 45’inci Yılı

İnternet’in kurulmasının ardından 45 yıl geçti. İnternetin günümüzde hayatımızda ne denli yer kapladığından söz etmeye gerek yok herhalde.

Microsoft tarafından satın alındıktan sonra daha kararlı bir şekilde yoluna devam eden Skype 7 sürümü ile Windows ve Mac için yeni tasarıma sahip önizlemeyi yayınladı. Yeni tasarıma sahip Skype sürümü Mobil Skype deneyimine benzer bir şekilde tasarlanmış. Aynı şekilde benzer tasarım anlayışına sahip Mac için de Skype 7 kullanıma sunuldu. Kullanıcı deneyimi ön planda Bu yeni sürümde kullanıcı deneyimleri ön plana çıkıyor. Örnek olarak, görüntülü sohbet ekranında mesajlaşma bölümü ekranın sağ tarafına alınmış, böylelikle görüntülü sohbet esnasında içeriklerin daha kolay karşı tarafa iletilmesi sağlanıyor.

Dünya üzerinde milyonlarca kişinin artık normal yaşantısının yanında internet yaşantısı da bulunuyor. Milyonlarca kişi günlerine başlamadan önce, günlerini noktalamadan önce internete giriyorlar. İşte hayatımızda bu denli yer kaplayan internet tam 45 sene önce kurulmuştu. 29 Ekim 1969’da saat 22:30’da, California Üniversitesi’ndeki bir bilgisayardan Stanford Araştırma Merkezi’ndeki bir diğer bilgisayara ilk mesaj internet yoluyla gönderildi. Bu şekilde internet doğmuş oldu. Öte yandan gönderilen bu kelime ise ‘LOGIN’di. Araştırmacıların bu kelimeyi diğer bilgisayara iletmeleri ise yaklaşık 1 saati bulmuş. Çünkü gönderen taraf bu kelimeyi harf harf göndermiş ve her harften sonra onay alınması gerekiyormuş. Harfin geldiği onaylandıktan sonra diğer harf gönderilmiş. 45 sene içerisinde o günlerden bu günlere geldiğimizi unutmayalım. O zaman biz de internete iyi ki doğdun diyelim.

58


kültür

Bastonculuk Derleyen: Harun ÖNDER Bastonlar genellikle ceviz ağacından, bazen kiraz ve vişne ağaçlarından yapılmaktadır. Damarlı ve sağlam oluşu, iyi cila tutması ve kalitesini yükseltmesinden dolayı ceviz tercih edilmektedir. Baston ustaları geçmişte bastonculuğu bir hobi veya bir ek iş belki de eşe dosta ihtiyaçtan dolayı yapmışlardır. Özünde çok eskilere dayanan kültürel bir geçmişi olan baston hep ince bir işçilikle yapılagelmiş ve önemli bir aksesuar olarak kültür mozaiğindeki yerini almıştır. Hammadesinin tamamı ya da büyük bir bölümü ağaçtan imal edilen bu bastonlarda yılanbaşı, kurtbaşı, atbaşı, balıkbaşı, kartalbaşı ve arslan başı gibi motifler yer almaktadır. Baston ve asaların sap kısımları; gümüş, altın, kemik, sedef gibi malzemelerden, gövde kısımları ise gül, kiraz, abanoz, kızılcık, bambu, kamış vb. ağaçlardan yapılmaktadır. Günümüzde değişik biçim ve malzemeden yapılmış, sapları ve gövdesinde boya, metal işlemeli motifler, elle tutulan bölümünde birçok farklı materyal kullanılan değişik amaç için bastonlar yapılmaktadır. Bastonlara, yerli ve yabancı turistlerin özel bir ilgi göstermesi el sanatlarına olan ilginin yurtdışına

59

da sıçraması baston ustalarını özel siparişler hazırlanma yoluna sevk etmiştir. Devrek’de de baston yapımı, gelenek ve göreneklerine bağlı olmakla birlikte zamanın gerektirdiği tüm yeniliklere açık ve bu yeniliklere çok kısa zamanda uyum sağlayabilen bir yapıya dönüşmüştür. Kökleri çok eski dönemlere dayanan el yapımı baston imalatının Devrekli imalatçılarının en eskisi olduğunu söyleyen dürüst ustalar, markaları ile ilgili olarak tarih verirlerken ağız birliği etmişçesine “1980’den sonraki” yılları işaretliyorlar. Peki, bu durumda 1800’lü yıllara dayanan Devrek Bastonculuğunu nerede bulacağız? İlçedeki uzun çalışma sırasında bu işin sırrı ortaya çıkıyor. Devrek’te bastonculuk için hayati öneme sahip bir dar boğaz dönemi yaşanmış olduğu belli oluyor. Öyle bir dönem gelmiş ki, Devrek’te “sadece baston yaparak” yaşamını idame ettiren baston ustası kalmamış ama artık o kara günler çok gerilerde kalmış. Devrek’te bugün kayıtlı olarak baston imalatı yapan 20 dükkân ve atölyede 100’ü aşkın sanatkâr çalışıyor. Evlerinde kendi halinde baston yapıp eşe dosta satanlar ve hediye edenlerle birlikte hatırı sayılır bir bastoncu kitlesi yetişmiş bulunuyor. Bunların arasında el sanatları açısından “umut olan” gençlerin sayısı da az değil.


teşekkür eder! Bo 31

2_

Ku

nd

en

bo

nu

nu

sk

ar

te

_1

30

90

9_

X3

.in

dd

sk ar

te

Torbanıza e ç k a a r t s 1 ek 2

23

.0

9.

13

10

:4

e

rin uskart sahiple MEDICON Bon 5

günde bir ziyaret

Şimdi çifte yararlanın: MEDICON Bonuskart sahibi olarak artık her MEDICON-eczanesine gelişinizde 1 Akçe ekstra.

Bonuskart avantajlarınız: ✓ Cazip bonus sistemi ✓ Kişisel servis ✓ Fiyat avantajları ve değerli hediye çeklerinden yararlanmak

alın... ı ız n ı t r a k s u Bon ız varsa: ... veya kartın bize uğrayın!

Daha fazla bilgiye MEDICON eczanesinde veya www.medicon-apotheke.de adresinden ulaşabilirsiniz.

Daha fazla bilgiye MEDICON eczanesinde veya www.medicon-apotheke.de adresinden ulaşabilirsiniz.



bizden

15


รงocuk

63


64


รงocuk

65


66


รงocuk

67


68


mizah



bulmaca


Nürnberg'deki Türkiye Toptan ve perakende Türk gıda maddeleri, günlük taze sebze ve meyva, et ve balık reyonları, fırın ve taze ekmek bölümüyle

ucuz ve kaliteli alış-veriş adresiniz.

Maybachstr. 29 90441 Nürnberg Tel. 0911 / 620 01 89


bulmaca k端lt端r bulmaca

K O L A Y

O R T A

Z O R

75



KOLAY

ORTA

ZOR






mevlana mutfağından

Ahmet Can’ dan

Malzemeler:

Tava Pancake Türlü Oreolu

500 grNar tazeReçeli fasulye Nasıl Yapılır? 2 adet patlıcan 2 adet kabak Un çarliston hariç tüm malzemeleri karıştırıp 2•adet biber çırpıyoruz 1 kg kuzu eti (kuşbaşı) Daha sonra unu eleyerek ilave edi1•yemek tuzçırpıyoruz. yoruzkaşığı ve tekrar 1 yemek kaşığı tatlı toz biber • 10 dakika kadar beklettikten sonra 1 çayhafi kaşığı pul bibertavaya döküyorfçe yağladığımız uz ve üzerine 200 gr tereyağ 1 adet Oreo koyuyoruz. ve göre değişik baharatlar • isteğe Çevirdiğinizde Oreo hiç sorun

Malzeme Listesi 4 adet Oreo 1 yumurta 1 çay bardağı süt 1 tatlı kaşığı kabartma tozu 1 tatlı kaşığı şekerli vanilin veya esmer şeker 2 yemek kaşığı tepeleme un

çıkarmıyor, yapışma yada erime gibi.

Hazırlanışı:

Afiyet olsun!

Tavanın içine tereyağ sürülüp üstüne etler serilir ve daha sonra sebze çeşitleri baharatlanıp harmanlandıktan sonra etlerin üstüne serpilir. Bu şekilde 15 dakika piştikten sonra hafif karıştırılır. Önceden 250 derecede ıstılmış fırında 15 dakika daha pişirilir. Yemeğimiz servise hazır.

Tüm MAHYA okurlarına şimdiden afiyetler diliyoruz.

80

80


DİTİB KÖLN

Almanyada’daki Türk İslam Toplumunun Onur Projesi Yapılacak olan bu Cami ve Kültür Merkezi, müslümanların bu toplumda kendilerini daha yerli hissetmelerini sağlayacak ve bu anlamda uyuma büyük ölçüde katkı sağlanmış olunacaktır. Cami, Dini Bilgiler Kursu, Eğitim Merkezi, Gençlik ve Spor Merkezi, Kadınlar Merkezi, Araştırma Merkezi, İlmi Kütüphane, Dinler Arası Diyalog Merkezi, Seminer Salonu, Konferans Salonu, Ticari Bürolar, Alışveriş Merkezi, Basın Merkezi, Kapalı Otopark, Çocuk Bakım Merkezi gibi sosyal ve kültürel birimlerini bünyesinde bulunduracak olan Merkez Camii, iki minare (55 metre) ve şeffaf parçalardan oluşan bir kubbeye (36,50 metre) sahiptir.

BU KALICI ESERDE SİZİN DE BİR KATKINIZ OLMASINI İSTİYORSANIZ 1. BANKA HAVALESİ YOLUYLA BAĞIŞ Empfänger: Türkisch-Islamische Union Kontonummer: 505566000 Bankleitzahl: 37040044 Commerzbank Köln Verwendungszweck: Merkez-Camii

2. TELEFON YOLUYLA BAĞIŞ

0 900 1070105 Sabit hattan bağışta bulunmak istiyorsanız (her aramada 5€)

12

MAHYA . EYLÜL 2010 20



15. z Yılımı

AİLE DOKTORLARINIZ

Ali Aydın & Nurcan Demirci-Aydın Ev Doktoru

Dahiliye Uzmanı

Spittlertorgraben 3 Tel: 0911 9287880 90429 Nürnberg Fax: 0911 9287888 www.doktor-aydin.de Açılış saatleri: Pazartesi - Cuma : 08.30 - 12.00 Pazartesi, Salı, Cuma : 14.30 - 17.00 Perşembe : 14.30 - 18.00


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.