1998_82_10033

Page 44

PERDE ARASl Ahmet

Cemal

BRECHT TEDİRGİNLİĞİ... Doğumunun yüzüncü yıldönümünde, Bertolt Brecht'in vatanında çok belirgin bir "Brecht tedirginliği" yaşanmakta. Bu tedirginlik kendini elbet özel alanda değil, fakat "resmi" Alman kültür politikasında belli ediyor. Almanya'da, örneğin yayınevlerinin bu yıldönümü nedeniyle giriştikleri onca yoğun etkinliğin karşısında "resmi" düzeyde yapılıp edilenler, epey cılız kalıyor. Bu tedirginliği Türkiye'de de saptamak mümkün. 1999 yılındaki Goethe'nin ikiyüzüncü yıldönümü programlarının hazırlıklarına şimdiden başlayan Alman "kültür" kuruluşları, Brecht yılına aynı sıcaklıkla bakmadılar. Örneğin ülkemizde ilk kez Brecht'in "bütün oyunları"nın yayımlanmaya başlaması karşısında, neredeyse tümüyle tepkisiz kaldılar. Yıllardır çeviri sorunlarına "yakınlık" göstermiş ve sayısız toplantı düzenlemiş olan bu "resmi" makamlardan Brecht çevirilerini konu alan herhangi bir girişim önerisi gelmedi. Edindiğimiz bilgilere göre, dünyanın öteki ülkelerinde de Brecht bağlamındaki "resmi" Alman tutumu pek farklı değil. Peki ama, neden? "İnsanları ölümümden sonra da tedirgin etmeyi sürdüreceğim" demişti Brecht.

a

Ayrıca, savaşın bitmesinin ve Nazilerin yenilgiye uğramasının her şey demek olmayacağına, birleşmeden önceki Batı Almanya'nın emperyalizmin ve kapitalizmin öncesiz-sonrasız oyunlarının sahnelerinden birine dönüşebileceğine de dikkatleri çekmişti.

cy

Ağırlıklı olarak hangi politik görüşten yana çıkarlarsa çıksınlar, eleştirel tutumlarından hiçbir zaman ödün vermeye yanaşmayan bütün sanatçıların yazgıları, kendilerini hiçbir ortama bütünüyle beğendirememeleridir. Çünkü böyle sanatçılar, en benimsedikleri görüşleri bile koşulsuz savunmaya yanaşmazlar; kendi görüşlerine de hep eleştirel bakmak, onlar için bir tür ahlâk sorunudur.

pe

Brecht de yaşamının sonuna kadar böyle bir düşünür ve sanatçı olarak kaldı. Bu yüzden de kendini ne Moskova'ya, ne Doğu Berlin'e ne de Bonn'a beğendirebildi. Bir zamanlarki Demir Perde'nin gerisinde, Doğu Berlin'de, kendi tiyatrosu "Berliner Ensemble"da oyunlarını kendi yorumundan temellenen bir Marksist çizgide sergileyebilmek uğruna verdiği savaşım, çetinlik açısından çoğu kez örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunduğu sırada, "Amerika'ya Karşı Eylemler Komitesi" önünde verdiği savaşımın gerisinde kalmadı. Batı'da ise Brecht'in Marksizmini hep gülün dikeni olarak görenler, sevdikleri gülün dikenine katlanmaya her zaman yanaşmadılar. Bu dikeni devreden çıkarma amacıyla başvurulan taktiklerden biri, Brecht'i "klasik" kılma çabalarını odak noktası aldı. Burada amaç, Brecht'in "sanatçılığı" ile "politik yanı"nı olabildiğince kesin bir çizgiyle ayırmak, onu "artık" politik görüşleri nedeniyle değil, fakat salt tiyatrosuyla değer taşıyan biri gibi göstermekti. Yani bir anlamda "müzelik" kılmaktı. Sanatın tarihi boyunca büyük sanatçıların büyüklüklerinin en güçlü göstergesi, onların kendilerinden çok sonra da bu türden girişimleri hep geçersiz kılabilen bir kalıcılığa sahip olmaları olmuştur. "Brecht olayı" da bundan farklı değil. O, tiyatrosuyla yeryüzündeki tüm sömürülere, haksızlıklara, insanı insanlığından kılan davranışlara savaş açarken, silahını, yılgınlığa, korkuya ve suskunluğa çevirmişti. Bunun doğal sonucu olarak, aynı durumlara karşı çıkan bütün "sonraki kuşaklar", onun tiyatrosuna hep korkuyu, yılgınlığı ve suskunluğu yenme konusunda "politik" bir rehber gözüyle baktılar. Bugünkü Almanya, geçmişin bütün hesaplarını Hitlerin ve Nazilerin sırtına yükleyerek işin içinden sıyrılmak peşinde. Brecht'e gelince, o böylesine yüzeysel bir hesaplaşmaya bugün de olanak tanımıyor. Tedirginliğin nedeni de zaten bu!

44


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.