The Playbarn Magazine Ocak

Page 1

1


Ġmtiyaz Sahibi: The Playbarn İlk Adımlar Çocuk Oyunları Ltd. Şti adına Esin Uzunoğlu Yayın Direktörü: Esin Uzunoğlu Editör & Dergi Tasarım Sinem Ergun Reklam Pazarlama: Serkan Kayın Ayşegül Aksoy Kurumsal Marka DanıĢmanı: Duygu Phillips Kapak Çizim ve Tasarım Şule Coşkun Balmumcu Bilimsel DanıĢmanlar: Müge Sandıkçıoğlu Bihter Gülümser Gökhan Sengü Katkıda Bulunanlar Şebnem Özinal Abbas Güçlü Ozan Bilmiş Esra Uzunoğlu Klaris Koen Duygu Phillips Bir Dolap Kitap (Banu ve Yıldıray) Derin Karadeniz Müge Karahan ĠletiĢim: sinem@theplaybarn.com.tr

Reklam

serkankayin@theplaybarn.com.tr

2


Merhaba, The Playbarn Magazine ile, yeni yılın ilk ayında herkese merhaba diyoruz. The Playbarn için bu yıl çok anlamlı çünkü 2011 yılında 11. yaş gününü kutluyor. 11 yıldır geniş bir aileye sahip olan The Playbarn pek çok çocuğun büyüyüşüne tanıklık etti, onların duğum günlerinde onlarla birlikte eğlendi ve anne babalara istedikleri saatlerde huzurlu bir şekilde özgürlüklerini sundu. Bu süre boyunca çocuklarla yaşamın getirdiği bilgi ve tecrübe birikiminin yanı sıra anne babaların paylaşım ihtiyacı duyduğu konularda yanında olmaya çalıştı. İşte bu dergimizle, bilgi paylaşımı platformumuzu biraz daha farklı bir ortama taşımayı hedefliyoruz. Anne babalara yönelik bir içeriğe sahip olan dergimizi, her konuyu çekinmeden sonuna kadar tartışabilen, özgüveni yüksek, sorgulayıcı, enerjik ve rengarenk oluşturmaya çalıştık. Alanlarında uzman kişilerin köşe yazılarının yanısıra, çocuk yetiştirmede karşılaşılan hertürlü soruyu ele alıp içtenlikle tartışan köşe yazıları, ayrıca anne, baba ve hatta çocuk gözüyle yaşam paylaşımlarının yer aldığı dergimizde sizin de katılımlarınızın olmasını arzu ediyoruz. Dergimiz internet üzerinde yayınlanacak ve abone olan okurlarımıza e-mail yoluyla her ay ücretsiz ulaştırılacak. Tüm heyecanımızla beğeninize sunuyor ve pek çok konuda her ay sizlere yararlı konular hazırlayacağımızı ümit ediyoruz. Sevgilerimizle...

3


Sinemalarda Bu Ay Megazeka—07 Ocak 2011 Megazeka dünyanın gelmiş geçmiş en zeki ve kötü süper kahramanıdır. Ve en az başarılı olanıdır. Yıllar boyu akla gelebilecek her yolu deneyerek, Metro City‘i ele geçirmeye çalışır. Her girişimi, ‗‗Metroman‘‘ olarak bilinen pelerinli süper kahraman yüzünden başarısızlıkla suçlanır. Bir gün Megazeka‘nın beceriksizlikle ortaya koyduğu kötü planlarla mücadele ederken ölür. O andan itibaren Megazeka‘nın hayatta hiçbir amacı kalmamıştır. Megazeka kendine rakip yeni bir kahraman yaratmaya karar verir.

Ayı Yogi—21 Ocak 2011 Çocukların olduğu kadar yetişkinlerinde severek izlediği Ayı Yogi, 21 Ocak 2011‘de üç boyutlu olarak vizyona girecek. Bir belgesel yönetmeni hazırlayacağı yeni projesi için Jellystone Park'a gelir. Burada şans eseri yolu Ayı Yogi ve arkadaşlarıyla kesişir. O andan itibaren birbirini takip eden maceralar başlar.

Tron Efsanesi—28 Ocak 2011 Legacy daha önce beyaz perdede gördüklerinizin hiçbirine benzemeyen bir dijital dünyada kurulmuş 3D ileri teknoloji macerası. Sam Flynn, babasının ortadan kayboluşunu araştırır ve kendini babasının 25 yıldır yaşadığı Tron‘un dijital dünyasında bulur. Kevin‘in sadık sırdaşı Quorra‘yla birlikte, baba ve oğul çok fazla gelişmiş ve son derece tehlikeli bir hale gelen, görsel açıdan dudak uçuklatan sanal alemde bir ölüm kalım yolculuğuna çıkarlar. (Tüm filmler kaynak: cicice.com) 4


Karikatür Atölyesi (9-13 YaĢ) Atölye çalışmasını 2003 yilindan beri cesitli okullarda karikatür kulübü yapan Nalan Yırtmaç, konuk çizerlerimiz Tan Cemal Genç, Cem Dinlenmiş ve santralistanbul Eğitim Birimi Ekibi gerçekleştiriyor. ww.santralatolye.com

Dijital Fotoğraf Atölyesi:

Tarih: 31 Ocak-4 Şubat 2011 Saat: 10.00-12.00

(13-16 YaĢ)

Süreli Atölye / 5 gün Tarih: 31 Ocak-4 Şubat 2011 Saat: 10.00-12.00 Süreli Atölye / 5 gün Profesyonel ekipmanlarla donatılmış santralstüdyo‘da birlikte fotoğraflar üzerine konuştuğumuz, temel kuralları öğrenip hem stüdyoda hem de stüdyo dışı mekanlarda uygulamaya geçirdiğimiz bir atölye düzenliyoruz. www.santralatolye.com

Çocuk Sanat Akademisi Yaratıcı Drama (5-14 yaĢ) Yaratıcı Drama Eğitimi dersinin amacı, çocukların yaratıcı doğaçlamalar, hayal gücüne yapılan eğlenceli yolculuklar, çeşitli hikaye anlatımları, tiyatro alıştırmaları, müzik ve dans yoluyla; yaşam boyu sürecek bir özgüven duygusu aşılamak, hayata karşı daha coşkulu ve heyecanlı bir yaklaşım içerisinde bulunmalarını sağlamak, sosyal iletişimlerini güçlendirmek ve belki de en önemlisi 'oyunculuk' yeteneklerinin farkına varmalarına yardımcı olarak, saklı kalmış olan yeteneklerini gün ışığına çıkartmaktır. www.semihaberksoyopravakfi.org 5


ĠTÜ Bilim Merkezi 4 Aralık 2010 – 22 Ocak 2011 arası her Cumartesi Elektronik Akademisi: 7 -10 yaş arası mucitler, 8 hafta boyunca her cumartesi İTÜ Bilim Merkezi‘nde tıpkı birer elektronik mühendisi gibi çalışıyor, devreler tasarlıyor, oyuncaklar geliştiriyor ve projelerimizle elektronik dünyasına dev bir adım atıyor! (Cts. 13:00 – 15:00)

Robot Akademisi: 11 -14 yaş arası mucitler, 8 hafta boyunca her cumartesi İTÜ Bilim Merkezi‘nde robotik biliminin sırlarını keşfediyor, robotlar oluşturuyor. Yapılan robotlara her hafta farklı görevler yüklüyor ve yerine getirmelerini sağlıyorlar. Üstelik bu atölye sonunda seçilen projeler yarışmalara gönderilecek! (Cts. 15:00 – 17:00)

Ġlluzyon Gösterisi

www.bilimmerkezi.itu.edu.tr/

Sihirli Dadı

İstanbul Oyuncak Müzesi (212) 359 45 50

Müzikal Çocuk Oyunu

http://www.istanbuloyuncakmuzesi.com

Tim—Fettah Aytaç Salonu

Selim Başarır ve İstanbul Magic Academy il-

http://www.timshowcenter.com/

lüzyonistleri tarafından her hafta gönüllü olarak sunulan İllüzyon Gösterileri ile izleyiciler

Sihirli güçlere sahip bir dadının, ailenin

hayal etmeyi ve imkânsız olanın nasıl gerçeğe

küçük çocuklarına bakma görevini üstlen-

dönüştüğünü görecekler.

mesiyle birlikte onlara bambaşka bir dün-

7 yaş ve üzeri her yaşa hitap edecek içerikle

yanın kapılarını aralaması danslar ve mü-

düzenlenmiş gösterilere ziyaretçiler aile ola-

zik eşliğinde anlatılıyor

rak katılmanın keyfini yaşayacaklar. 6


7


Kitap Tavsiyeleri BANU&YILDIRAY www.birdolapkitap.com Merhaba, The Playbarn çocuk kitapları köşesine hoş geldiniz! Biz, Banu ve Yıldıray, çocuk kitaplarına bayılıyoruz. Sizinle, okuduğumuz kitapları paylaşmak istiyoruz. Çocuk kitaplarını yetişkinler yazıyor gibi görünür ama aslında yetişkinlerin içindeki çocuklar yazar. Bu nedenle anne babalar, dayı, teyze, amca ve halalar çocuk kitaplarını minikleri için alıyor görünürler ama aslında biraz da kendilerine alırlar. Bu işten her şartta çocuklar kârlı çıkar. Peki, çocuk kitabı alırken nelere dikkat etmeliyiz? Çocukların dikkatlerini yoğunlaştırma, algılama, kavrama becerileri yaşlara göre farklılık gösteriyor. Çocuk kitapları bu farklara göre yazılıyor, resimleniyor, tasarlanıyor. Kitapların ağırlığı, büyüklüğü ve malzemesi bile yaş gruplarına göre dikkate alınıyor. Öte yandan, ―3 yaşındaki çocuk 4+ çocuklara önerilen bir kitabı anlayamaz, o kitapla ilgilenmez,‖ diyemeyiz. Böyle keskin bir ayrım yok. Çünkü çocuğun kişisel özellikleri ve sizin kitapla, çocuğunuzla ve kitap ile çocuğunuz arasında kurduğunuz ilişki de kitapların tasarım özellikleri kadar önemli. Sizinle ilk buluşmamız şerefine, üç kitap seçtik:

“Kaka: „Ġsmi Lazım Değil‟in Doğal Tarihi” Yazan: Nicola Davies, Resimleyen: Neal Layton, Çevirenler: Egem Atik, Yaş grubu: 8+, Can Çocuk, 2010, 62 sayfa, ISBN: 978-975-07-1181-7

Bilim her zaman sıkıcı mıdır? Kaka her durumda iğrenç midir? Bu kitabın yanıtı kocaman bir ―Hayır!‖ Kaka, yaşam döngüsünün vazgeçilmez bir parçasıdır ve bilim kakayı incelerken de çok eğlenceli olabilir. Kitap, kakayı bahane ederek besin zinciri, doğal hayat ve geri dönüşüm kavramlarını eğlenceli bir dille anlatıyor. Kakanın ne çok işe yaradığını okuyunca şaşıracaksınız! Detalı yaız için: http://www.birdolapkitap.com/2010/09/24/kaka-%E2%80%9Cismi-lazim-degil%E2% 80%9Din-dogal-tarihi/ 8


―Noel Gecesi Kâbusu‖ Yazan ve resimleyen: Tim Burton, Çeviren: Barış Pirhasan, Yaş grubu:4 +, İletişim Yayınları, 2010, 44 sayfa, ISBN: 978-975-050831-8

Hortlaklar Diyarı‘nın kralı Jack İskeletington hayatından sıkılmış. İskelet danslarından, birilerini korkutmaktan gına gelmiş krala. Jack, sıkıntı içinde dolaşırken Noel Kasabası‘na açılan bir kapı keşfetmiş. Kasabanın güzelliğine kapılan İskeletington, Aziz Nikolas‘ın yerine geçmeyi kafaya takmış. Kral ve avanesi Aziz Nikolas‘a minik bir Cadılar Bayramı şakası yapmışlar ve… Ve ortalık birbirine girmiş. Nasıl mı? Gerisi kitapta… Detaylı yazı için: http://www.birdolapkitap.com/2010/12/20/noel-gecesi-kabusu/

―Bay Çiklet ve Dans Eden Ayı‖ Yazan: Andy Stanton, Resimleyen: David Tazzyman, Çeviren: Elif Türkölmez, Yaş grubu: 8+, Tudem, 2010, 145 sayfa, ISBN:978-9944-69 -498-8

Bay Çiklet çocuklardan, hayvanlardan, eğlenceden hoşlanmaz. Küvetindeki öfkeli periyle birlikte Limonlu Bayırda yaşar. En yakın arkadaşı kötü kalpli, leş kokulu bir kasaptır. Köpek Jake ve küçük kız Polly de Limonlu Bayır‘da yaşar ve Bay Çiklet‘le başları sık sık derde girer. Dizinin beşinci kitabı olan ―Bay Çiklet ve Dans Eden Ayı‖ çıktı. Üstelik eğlence garantili!

9


Bırakın da Çocukluğumuzu YaĢayalım! Esra Uzunoğlu esrazuzunoglu@gmail.com Mesela, ―Aaa, sen dişlerini hiç fırçalamıyor

Ben bir çocuğum, aynı senin de

musun, sapsarı olmuş!‖ deme hakkım var

bir zamanlar olduğun gibi. Olmadık yerde

benim. Kral çıplak der gibi. Burnumu karış-

çişim gelir, olmadık zamanda karnım acıkır. Her istediğimi istediğim anda yapmak isterim. Sesimin tonunu ayarlamak elimde

tırabilirim eğer kaşınıyorsa çünkü çocuğum ben, özgürüm. Mikrop, hijyen nedir bilmem. Pisliği çok se-

değil, dilediğim gibi bağırır çağırırım.

verim. Dilediğimce oynamak isterim sokak-

İsteklerim anında yerine gelmezse bir alış

rumda değil. Zaten anlamadığım şey, onlar

veriş merkezinin ortasında yerlere atabilirim kendimi. Hiç kimse umurumda değil, ister

larda. Büyüklerin koyduğu kurallar umuda bir zamanlar küçüklerdi, peki o zaman neden benim davranışlarımı hoş görmüyor-

babamın ofisine gelen müşteri…

lar. Bana sürekli ne yapmam, ne yapmamam

Umulmadık laflar edebilirim onların yanında.

Doğru mu, yanlıĢ mı yaptıklarını nere-

annemin çalıştığı yerin patronu olsun, ister

10

gerektiğini söylüyorlar. den biliyorlar?...


Gerçekten de acaba doğru nedir, yanlış

“Ben yuvaya gitmeyeceğim!” dedi. İşe

nedir? Anne baba olarak çocuklarımızı yetiştirirken, kurallar koyarken neye göre

yetişmek zorundayım, onu ikna etmeye çalışıyorum.

doğru, neye göre yanlış olduğunu bilebilir

En nihayet, “Bir tek Ģartla gelirim, eğer

miyiz? Kaldı ki şimdiki halimizle neyin doğru

sen öğretmenimle konuşursan‖ dedi. ―Bir

neyin yanlış olduğunu bilebiliyor muyuz?

şey mi oldu yuvada?‖ diye sordum. “Evet,

Tabii ki temel bazı kurallar ve doğrular değil

gidersem kimse benimle konuĢmaya-

anlatmak istediğim…

cak!” dedi. Çok şaşırdım, ―Niye, ne oldu?‖ diye sordum.

Oğlum iki buçuk yaşındaydı yuvaya başladığında… Harika bir yuvaydı, tam bir anne kucağı. Biraz daha büyüyüp de ilkokul yaklaşınca, beş yaşındayken oradan alıp, ilkokula da hazırlık olsun diye İstanbul‘un en iyi özel okullarından birinde ana sınıfına başlattık. Tabii önce doktoruna danıştık. ―Çok doğru bakan bir çocuk, bence bir kişinin inhisarı altında büyümektense yaşıtlarıyla aynı ortamda olması daha iyi olur‖ dedi ve biz de bu sözlerden sonra kararımızdan emin olarak başlattık ana sınıfına. Bir gün oğlum,

11

Cevap vermedi, çok mutsuz görünüyordu. ―Merak etme konuşacağım‖ dedim. Öylece ikna oldu ve okula gittik. Öğretmene o kadar kızgındım ki… Ruh halimi nasıl dengeleyeceğimi bilemiyordum. Her zamanki sakin halimi takınmaya çalıştım ve sınıftan içeri girmeden öğretmeni dışarı çağırdım nazikçe. Öğretmen, zarif hoş bir kadındı. Okuldaki tek yüksek lisans yapan öğretmendi ve bizim için bulunmaz nimet olduğunu düşünüyorduk, sürekli ne kadar şanslı olduğumuzu tekrar edip duruyorduk ailecek.


Öğretmen hanım kapıya geldiğinde, ben oğ-

Zaten şimdi doğum günü partisi var.‖ dedi.

lumun yanında, “Dün ne oldu, oğlum bugün okula gelmek istemedi, sizinle ko-

Ben de okuduğum kitaplardan öğrendiğim gibi, dizlerimin üzerine çökerek oğlumun

nuĢmadan sınıfa girmeyeceğini söylü-

boyunun hizasına geldim, gözlerimiz de aynı

yor.” dedim.

hizadaydı şimdi. Gözlerine baktım ve ona, ―Yavrum, şimdi sınıfa girdiğinde herkes se-

Bana şunu anlattı: ―Dün masal dersinde ben

ninle konuşacak, öğretmenin senin annen

onlara masal okurken, oğlunuz ve birkaç

sayılır ama demek ki dün çok üzülmüş.

çocuk daha sürekli konuşup gürültü yaptı-

Bunu isteyerek yaptığını sanmıyorum. Bir

lar. Ben de onlara kızdım ve sınıftaki diğer çocuklara, arkadaşlarınıza ne ceza verelim

daha böyle olmaz ama sen de öğretmenin bir şey anlatırken dinle.‖ dedim, onu öptüm

diye sordum. Onlar da bana, sınıftan atalım,

sevdim ve sınıfa gönderdim.

okuldan atalım gibi cevaplar verdiler. Ben,

Sonra tekrar öğretmene döndüm, gerçekten

bunları yapamayız, en iyisi hiçbirimiz onlar-

kendimi çok zor tutuyordum ona bağırıp ça-

la konuşmayalım dedim…‖ Oğlum orada araya girdi, ―Hayır sadece benimle konuş-

ğırmamak için. ―Öğretmenlik kolay bir iş değildir, bunu anlıyorum. Biz bir çocukla baş

mayacaklar!‖ dedi.

edemezken siz 20 çocukla ilgileniyorsunuz.

BeĢ yaşındaki çocuğunuz, en güvendiğiniz okulda, en güvendiğiniz öğretmenle böyle bir olay yaşadığında ne hisseder ve ne yaparsınız? İçimde tarifi mümkün olmayan bir acı hissettim. Önce öğretmene, “Eğer öğretmenler odasına girdiğinizde hiçbir öğretmenin sizinle konuĢmayacağını bilseniz oraya girmek ister miydiniz?” diye sordum. Öğretmen kem küm etti. Sonra, beş yaşındaki çocuklara nasıl böyle bir konuda karar

Tamam, hepsini sevmek zorunda da değilsiniz ama bunu yapmaya hakkınız yok. Çocukların bu yaşlarında yaşadıkları tüm olumsuz davranışlar onları bütün hayatları boyunca etkiler. Siz pedagoji eğitimi alıyorsunuz, nasıl böyle davranırsınız‖ diye verdim veriştirdim. İçime sinmedi, yetmedi söylediklerim, bir türlü rahat edemedim çünkü öğretmenin tarzı ve söyledikleri tatmin edici değildi. Çıktım müdüre gittim ve tüm olan biteni anlattım.

aldırırsınız?‖ diye sordum. Üstelik birkaç ço-

Bu satırları yazarken hâlâ içim yanıyor ve

cuk dediği halde sadece benim oğlumla ko-

aynı sıkıntıyı tekrar yaşıyorum. Keşke diyo-

nuşmayacaklarını da öğrenmiştim. Bu da

rum bazen, keşke çocuğumun hiç değilse üç

hiç adil değildi.

yaşına kadar yanında olabilseydim, keşke iş yerimde kreş imkânı olsaydı, keşke o daha

Eğitim sistemine ve öğretmene olan güve-

iki buçuk aylıkken işe dönmek zorunda kal-

nim bir kez daha sarsıldı. Bir kez daha diyo-

masaydım, annelik izni daha fazla olsaydı,

rum çünkü ilkokulda kendim de benzer bir

keşke o henüz iki buçuk yaşındayken tam

olay yaşamıştım. Tarih gerçekten tekerrür-

gün yuvaya başlatmak zorunda kalmasay-

den mi ibaretti? Öğretmen hatasını anladı ve oğluma dönüp,

dım. Keşke, keşke, keşke… Ama keşkeler bitmiyor. Hiç ―keşke‖ demek gerekmese

―Sınıfta herkes seninle konuşacak merak

keşke…

etme. 12


Korkunun Çürüğe Faydası Yok! Müge Sandıkçıoğlu Ortodondist mugesandik64@yahoo.com

Mesleğimi öğrenen çoğu kişinin verdiği

diye de ekşiyorum açıkçası. İkinci tepkiyi verenleri de, bu tepkinin oluşmasında katkısı olanı(ları) da içimden kutluyor, tebrik ediyorum. Şimdi asıl üzerinde durmamız gereken,

genel tepki: "off ben çok korkarım

tabii ki birinci tepki. Bunu ikinci tepkinin

diĢçiden!!". Bazıları da şöyle: "Çok iyi

kıvamına ulaştırmanın yollarından söz

bir dişçim var. Yıllardır hem tüm sorun-

etmem lazım haliyle.

larımı tekrarlanmamacasına çözdü, hem de hiç korkutmadı. Ailece güle oynaya gidiyoruz; çocuklar da çok seviyor onu." Bu iki tepki arasında dünyalar kadar fark var. Birinci tepkiye öncelikle gülümsüyorum, ama içimden de ‗eyvah eyvah, kim bilir kimler neden oldu buna‘

13

Her kim ki, bir insan evladını diĢ hekiminden korkar hale getirir, tez diĢi çekile, diyesim geliyor:) Çünkü bunda hem büyüklerin, hem de maalesef ki meslektaşlarımın payı var.


Bir kere, ülkemizde çocuk terbiye etmenin, uslu durmasını sağlamanın ya da susturmanın en baş yollarından biri çocuğu doktorla, iğneyle, dişini çektirmekle korkutmaktır. Ben şahsen bu konuda anında taşı gediğine oturtuyorum. Bana diyelim ki, büyük çocuğunu muayeneye getirmiş bir anne, kıpraşan küçük çocuğunu benimle ve mesleğimin faaliyetleriyle sakinleştirmeye kalktı mı, lafı yiyor. Hemen diğer çocuğu (ki buncağız da titrek titrek oturmuş oluyor koltuğa) bırakıp, yerden bitme olana

sin. Gece ağrıları başlayana kadar, yok

dönüyorum.

aspirin basmışsın, yok sirkeyle gargara

Onun göz hizasına kadar diz çöküp,

yapmışsın, yok vakit bulup diş hekimine

gözlerinin içine bakarak: ―Bak şekerim,

gitmemişsin, yok gitsen de sonunu ge-

hiçbir doktor sen susasın diye, sana iğ-

tirmemişsin. Bunların sonucunda da kıv-

ne yapmaz. Böyle dendiğinde sakın

ranan bir hastaya dönüşüp, sonuçlarına

inanma. Hiçbir çocuğa yaramazlık yaptı

katlanmak zorunda kalmışsın. İyi de bu

diye, doktorlar tarafından bir şey yapıl-

ihmalinin tüm perdelerini niye çocuğuna

maz.‖

izlettiriyorsun? Ya da daha beteri, son kertede canhıraş

Bunu duyan iki kardeş de bir rahatlıyor.

bir şekilde diş hekimine giderken, ya-

Çocuğunun anne ya da babaya olan gü-

nında çocuğunu da götürmek.

venini bir nebze sarstığımı düşününce, yaptığım hoşuma gitmiyor, ama lütfen onlar da bir ömre yayılacak korkuyu bu şekilde enjekte etmesinler taze beyinlere. Asıl iğneyi onlar yapmış oluyor, bu tehditleriyle.

Her kim ki, küçüklerin yanında na-

Demek ki n‟apıyoruz?: İhmallerimizi yaşarken kendi aramızda konuşuyoruz. İhmal sonrası çözümün getirdiği rahatlamayı yaşayınca da, çocuğumuzu karşımıza alıyoruz ve diyoruz ki, ―ben dişime gereken özeni göstermedim, dişlerimi düzenli fırçalamadım.

hoĢ diĢ hekimi maceralarını anlatır

Dişim ilk çürüdüğünde hemen doktora

ve yaĢatır, tez diĢi ağrıya, diyesim

gitmedim.

geliyor:)

Ağrı çektim. O yüzden sen bu duruma düşmemek için dişlerini çok iyi fırçala e

Hadi, sen dişini adam gibi düzgün fırça-

mi?‖ (Burada bir not düşmek isterim:

lamamışsın; çürüte çürüte helâk etmiş-

bu uyarının da sadece sözde kalmaması

14


gerektiğinden sonraki yazılarımda söz edeceğim).

Her kim ki, lafıyla sözüyle olmasa da baĢka yoldan korku havası estirir, tez diĢ macunsuz kala diyesim geliyor :) Yukarıdaki hatalara düşmemiş, bilinçli ama had safhada canı tatlı ve çocuğuna kıyamayan bir ebeveyn var diyelim (kusura bakmayın, bu genelde ‗anneler‘ oluyor). Hariçten okunan gazellerle hekime ve çocuğuna yardımcı olacağını sanan bir ebeveyn, ne yazık ki işimizi daha da zorlaştırabiliyor. ―Aç yavrum ağzını, aç aç aç. Aa bak sakın korkma, doktor teyze acıtmayacak. Ay doktor hanım, bunun acısı akşama çıkar değil mi? Off çürük çok derin mi yoksa? Eyvah, canı yanacak şimdi.‖ Güvenilir bir hekime gittiğinizde ona teslim olun, siz güvenin ki, çocuk da hissetsin bunu. Bırakın gerekenleri o söylesin. Lütfen çocuklarımızı koşullamayalım. Kendi korkularımızı ya da çekincelerimizi onlara aktarmayalım. Hepimiz biliyoruz ki, insan evladı daha birkaç aylıktan itibaren özellikle annenin gerginliklerini bile hisseder hale geliyor.

O zaman n‟apıyoruz?:

gerekse kişisel yapı yüzünden, farkında olmadan evlatlarımıza geçirdiğimiz yersiz endişelerimize hakim olmamızda fayda var. Bunların ışığında her şeyden önce, diş hekimine ve faaliyetlerine dem vurmadan, ilk yapılacak şey, hiçbir sorun yokken çocuğunuzu alıp, yani durduk yere, alıp diş hekimine (mümkünse bir Pedodontiste) ziyarete götürün. Genelde sadece yumurta kapıya dayandığında, kapısı tıklanan bir meslek grubuyuz biz. Bunu evladınızın bütün hayatına çok olumlu yansıyacak bir deneyim haline getirmek önce sizin elinizde. En geç 2.5 -3 yaşında ilk diş fırçası kullanımı başlamalı. Bu konuya da ileride geri dönmek

Önce kendimizi gevşetiyoruz.

üzere, tanışma yazıma son veriyorum.

Çocuğu diş hekimine götürmeden önce

İlk yazı için fazla sopa salladıysam

şöyle güzel bir kahve, çay vs içiyoruz,

affola, ama eminim ki sizler ana konu-

keyif yapıyoruz. Üç saat durmaksızın

muzun en değerli varlıklarımız olduğunu

yoga yapıp, meditasyonla pelte gibi

çok biliyorsunuz.

olup, ondan sonra gidiyoruz.. İşin şakası bir yana, ebeveyn olmak dünyanın en

Havanız nasıl olursa olsun, diş heki-

zor işlerinden. Gerek kötü deneyimler,

mi korkunuz olmasın.

15


DOĞRU DÜRÜST SEÇĠMLER ġebnem Özinal

Baba, ben „‟tiyatro oyuncusu‟‟ olmak istiyorum dedim. O güne kadar , bütün çocuklara sorulan o soru, bana hiç sorulmamıştı. „‟Büyüyünce ne olmak istiyorsun‟‟……… Aslında sorulsun diye çok bekledim. Ne cevap veririm diye düşündüm durdum. Ama sorulmadı bir türlü. O soru sorulmadı ama , benim iyice düşünmeme, doğruyu bulmama, haklarımı anlamama ve bu doğrultuda karar vermeme neden oldu. Üniversite sınavı dönemi gelip çattığında tamam dedim kararım kesin konservatuara gireceğim.. „‟Tamam „‟ dedi babam. Ben havalara uçtum.Sonra devam etti: „‟Önce doğru dürüst bir meslek seç kızım, sonra hobi olarak oyunculuk yaparsın.‟‟ Nasıl yani dedim içimden, doğru dürüst meslekler nelerdir? Oyunculuk bir meslek değil midir? Hele doğru dürüst bir meslek hiç mi değildir? İşte kafamdaki bu soru işaretleriyle İ.T.Ü ‗ye girdim ve jeoloji mühendisliği okudum. Artık doğru dürüst bir üniversiteden mezundum . Elimde bir diplomam vardı,altın bileziğim… Özgürdüm. Seçim bana kalmıştı .Mesleğimi yapmak ya da yapmamak…. Diplomamın üzerinde yazan ve mesleğim olması gereken branşta hiç çalışmadım. O meslekten hiç para kazanmadım. Benim mesleğim, üniversitede okurken bile hep ‗‘tiyatro oyunculuğu‘‘ oldu.

16


Bu anlattıklarım bundan tam 17 yıl önce yaşananlar. Günümüzde ise durum tam tersine döndü. Oyunculuk artık aileler tarafından onay gören, doğru dürüst meslekler arasında …… Ne kadar sevindirici ! Peki bunu belirleyen kriterler nedir? Çünkü para kazanılan bir meslek haline geldi. Çünkü artık oyunculuk sayesinde çok popüler olabilmek mümkün. Yanlış anlaşılmasın ‗‘tiyatro oyunculuğu ‗‘ hakkında değişen pek bir şey yok…. Yani günümüzde bir genç. babasına ‗‘tiyatro oyuncusu ‗‘ olma isteğini telaffuz etse yine onay görmeyebilir. Ama yolda yürürken, tesadüfi şekilde herhangi bir tv dizisinden oyunculuk teklifi gelse aile daha sıcak bakabilir bu seçime… Gönül ister ki her birimiz mesleklerimizi görerek, anlayarak,bilerek kavrayarak seçebilelim. Çünkü bu bir tercihten öte bir zorunluluk… Ben tiyatroyu seçtiğim için çok mutluyum. Çünkü benim mesleğim, sadece bir dekorun içinde; zamana, insana, duyguya, düşünceye ve önermelere sahne sunuyor. Çünkü zamanı yorumlamak, zihindekini çoğaltmak ve içimizdekini paylaşmak için kuruluyor bu sahne . Kafalarımızı karmakarışık eden, anlam veremediğimiz oyunların oynandığı yaşamdaki sahnelere benzemiyor…. Bu nedenle „‟iyi‟‟dir tiyatro, tiyatro „‟iyi‟‟dir!

17


Abbas Güçlü www.abbasguclu.com

Çocuğunuzun zeki olmasını ister misiniz? Okula yeni giden çocuğunun dersi anlayıp anlamadığı ve çocuğunun zeki olup olmadığının aileleri tedirgin eden konuların başında geldiği açıklandı. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilüfer Toprakçı, çocukların zeki olmasında genetik etkenlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de çok etkili olduğunu söyledi. Zeki bir çocuğa sahip olmada okul öncesi eğitimin önemini vurgulayan Toprakçı, çocuğun 3 yaşından itibaren topluma uyum sağlamayı öğrenmesi, ilkokula daha donanımlı başlaya bilmesi için 3 yaĢından itibaren çocukların anasınıfına, yuvaya gönderilesi gerektiğini dile getirdi.

18


ÇOCUKLARA ÇAY ĠÇĠRMEK

KĠTAP OKUYAN ANNE BABANIN

ZEKĠ OLMASINI ENGELLĠYOR

ÇOCUĞU DAHA ZEKĠ OLUYOR

Özellikle demir eksikliğinin zihinsel

Küçük yaştan itibaren çocuğa evde kitap

gelişimi, okuldaki dikkati olumsuz yönde etkilediğini belirten Toprakçı, Türk

sevgisi aşılanması gerektiğini söyleyen Toprakçı, anne babası kitap okuyan

toplumunda yaygın olan çay içme alışkan-

çocuğun okul döneminde dikkatini

lığının bebeklere, çocuklara da öğretildiğini

toplamasının, algılamasının daha kolay

ve bunun ciddi demir eksikliğine sebep

olduğunu, evde kitap okunmayan bir

olduğunu ifade etti. Demirin özellikle kırmızı ette ve yumurta-

ailede büyüyen çocuğun ise okula başladığında kitaplara çok yabancı

da olduğunu, et alamayan ailelerin

olduğunu, ödev yapmayı, ders çalışmayı

yumurta ile bu eksikliği giderebileceğini

bir külfet olarak gördüğünü ifade etti.

belirten Toprakçı, kuru baklagiller,

Toprakçı, çocuğun zihinsel gelişiminde

pekmez, yeşil yapraklı sebzeler de demir bulunduğunu söyledi..

beslenme ve genetik yapının yanında evdeki huzurunda önemli olduğunun altını çizdi.

ZEKĠ BĠR BEBEK ĠÇĠN NELER YAPMALI? Bebeğin gelişimi için en gerekli etkenin in-

Ona müzik dinletin. Bazı çalışmalarda,

sanlarla iletişime girmek olduğunu söyleyen

müzik ritimlerini öğrenmenin ileride

Toprakçı bebeğin gelişimini desteklemek için ailelerin yapabileceklerini şöyle sıraladı:

matematik öğrenmeyi kolaylaştırıldığı gösterilmiş.

"Yenidoğan bebeğinizle göz teması ku-

Bir şey yapmadan önce, ona ne yapacağınızı söyleyin (Şimdi ışığı kapatıyo-

run, gözlerinin açık olduğu o değerli

rum gibi) Böylece, neden-sonuç ilişkisi

anları kaçırmayın. Bebekle konuşun, ona bir şeyler anla-

kurmaya başlayacaktır. Ona kitap okuyun, resimleri gösterin,

 

tın. 

Bebeğinizi emzirin. Anne sütünün ya-

her şeyin adını söyleyin. 

rarları yanında, beslenme seansları be-

Yiyecekleri ellemesine, kendini beslemeye çalışmasına izin verin.

Bazı mimikler yapın, yüzünüzü komik

Ona masal anlatın.

şekillere sokun. 1-2 günlük yeni doğan

Televizyonu kapatın.

bebekler bile yüz hareketlerini taklit

Banyo sırasında, plastik kaplara su

edebilirler.

doldurup boşaltmasına, suyla oynama-

Aynada kendisini görmesini sağlayın,

sına izin verin."

Ona şarkılar söyleyin. Bu, sizin uydurduğunuz bir şarkı da olabilir.

19

mesini sağlayın, onları cildine değdirin.

bekle göz göze gelme, konuşma, şarkı söyleme fırsatı yaratacaktır.

Onu gıdıklayın, gülmesini sağlayın. 

Değişik dokulu kumaşları, giysileri elle-


Okul DeğiĢikliği mi?

Dikkat!

Bihter GÜLÜMSER Öğrenci Koçu www.monocoaching.com

İlkokul 5. sınıfa giden, okul birincisi olan, okul dışında sosyal etkinliklere katılan,girişken

ve akademik hayatında hırslı olan bir

öğrencim var. Geçenlere bu öğrencimin ailesiyle bir araya geldik. Okul, öğrencinin ve ailesinin beklentilerini karşılayamıyor. Bunun için öğretmenlerine danışarak bir çözüm yolu bulunuyor…Okul değişikliği. Ağaç yaşken eğilir demişler çok da doğru söylemişler. Bu nedenle veli olarak çocuğunuz için en uygun okulu seçmek için günlerce araştırma yapıp bir okula

karar

verdiniz. Yıllar geçti ve artık okulunuzu bir nedenle değiştirmeye karar verdiniz. İşte bu değişim verdiğiniz ilk karardan daha ayrıntılı incelemeniz gerektiren bir başka kararı gerektirir. Avantajınız ise artık çocuğunuzun nasıl bir öğrenci olduğunu ve eğitim hayatının nasıl şekillenebileceğini bilmeniz. 20


Peki okul değişikliğinde nelere dikkat etmeliyiz? Öncelikle sizin ve çocuğunuzun beklentilerini, ihtiyaçlarını belirleyiniz. Bunu yaparken çocuğunuzla beraber fikir alış verişinde bulunun. Artık sizin zamanınızdaki gibi bir çocukluk döneminin olmadığının farkına varmanız gerekir.Şimdiki zamanın çocuklarının sahip olduğu özelliklerden birkaçı; farkındalıkları ve ifade yetenekleri çok gelişmiş. Okulları araştırıp, size uygun olanı belirleyin. Hedef okulları belirlerken; Devlet okulu mu yoksa özel okul mu? Öğretmen kadrosu, sınav çalışmaları ve başarıları, yayın olarak kullanılan kaynakları, yabancı dil eğitimi, yurtdışı olanakları, teknolojik olanakları, veli iletişimi,rehberlik hizmetleri, sosyal etkinlikler, özel okul ise burs olanakları, ders saatleri, okulun eve olan mesafesi vs. dikkat etmeniz gereken kriterlerden bazıları. Bu değişim için ne kadar bir bütçe ayırabilirsiniz? Eğer birden fazla çocuğunuz varsa birine sağlayacağınız olanakları diğer çocuğunuza da sağlamak istiyorsanız bütçenizi iyi dengelemeniz gerekir.Kuramadığınız denge tekrardan sizi bir başka değişime doğru götürebilir. Belirlediğiniz okulları çocuğunuzla beraber ziyaret edin. Okulda eğitim alacak olan çocuğunuzun ortama ve oradaki öğretmenlerle iyi ilişkiler kurması adaptasyon açısından çok önemli.Özel okullarda öğrenci kabulü için yapılan sınavları okulların internet sitelerinden takip edebilir ve çocuğunuzu bu sınava hazırlayabilirsiniz. Değerlendirme yaparken okuldaki öğrencilerin velilerine ve mezun öğrencilerine de fikirlerini sorabilirsiniz. Çocuğunuz için alacağınız her türlü kararları tüm alternatifleriyle birlikte değerlendirirken,kimi zaman kendinizi yalnız hissedebilirsiniz. Bu noktada çocuğunuzun eğitim hayatıyla ilgili destek almak isteyebilirsiniz. Peki bu desteği kimlerden nasıl alabilirsiniz? Eğitim işiyle birebir ilgilenen uzmanlara, eğitim danışmanlarına ,öğretmenlere, pedagoglara,öğrenci koçlarına danışabilirsiniz. Unutmayın ki herkes kendi gerçekliğinde bir değerlendirme yapacaktır. Öğrenci koçları hariç…Tabi ki işini hakkıyla yapan eğitim koçlarından bahsediyorum. Peki hayatımıza yeni giren bu eğitim koçu kimdir? Kime eğitim koçu denir?

21


Senelerce öğrenciyle birebir çalışmış bir öğretmen olarak koçluk eğitimini almadan önce koçluğun çok kolay bir iş olduğunu zannediyordum. Öyle ya zaten ben koçluk yapıyordum,eğitimi sadece resmi bir belge için almalıydım. Bir sürü araştırmadan sonra koçluk eğitimini aldım. Ama eğitimin ilk günü anladım ki herkes koç olamaz. Bir eğitimci olduğum ve eğitimle ilgilenmek istediğim için özel bir alan olan öğrenci koçluğu eğitimini aldım. Biz öğrenci koçları doğru soruyu ya da güçlü soruları sorarak öğrencilerimizde var olan cevapları bulmalarında yardım ediyoruz. Hayır, sakın yanlış anlamayın bizler psikolog, psikolojik rehber ve danışman değiliz. Herkesin alanı ayrı.

Peki nedir Öğrenci Koçluğu? Bir yol düşünün. Kimi zaman puslu, gri bir yol, kimi zaman güneşli ve kuş sesleriyle dolu bir yol, kimi zaman da renksiz, sessiz. Yol nasıl olursa olsun yürüyeceksiniz çünkü yolun sonunda istediğiniz, hedeflediğiniz bir şey var. Siz yayasınız.Yoruldunuz, kenarda dinlenirken tekrar yürümek istemediniz, üşendiniz işte tam o anda bir El uzandı size. kalktınız yola devam ediyorsunuz, açıktınız. Yemek yediniz ama bir üzerinize bir rehavet çöktü, yürümek istemediniz, O El size yine uzandı. Biraz daha yürüdünüz, yol kenarında arkadaşlarınızı gördünüz, sohbete daldınız ve devam etmek istemediniz. O El size yine uzandı ve yola devam ettiniz. Bir de bakmışsınız yolun sonunda istediğiniz yerdesiniz ve yüzünüzde bir gülümse. İşte O El yani öğrenci koçu olarak BĠZ yönlendirmeden, zorlamadan sadece yanınızda olarak yolunuzda yürürken sizi yolda tutmaya çalışıyoruz. Hayatta bir sürü değişim sürecinden geçiyoruz. Değişimin bizi nasıl etkilediğini kimi zaman görmezden gelsek de çocuklarımızın yaşadığı değişimleri göz ardı edemiyoruz. En değerli varlığınız olan çocuğunuzun yaşayacağı değişim süreçlerine tanık olmak, onunla beraber bu süreci olabildiğince faydalı, verimli geçirmek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Önemli olan çocuğunuzun kişiliğine, isteklerine, yeteneklerine uygun olan kararları almak ve onları uygulamaktır. Nasıl sağlığımızı bir uzmana emanet ediyorsak. 22


23


Ozan BilmiĢ leylekdede@hotmail.com

teknolojik ve materyal olanaklardan yana zengin ancak doğal ortamlardan yana

İlk sayıda merhaba,

yoksun bir gezegende çocuk yetiştirmek, yarına hazırlamak için kolları sıvadık hep

Çocukların sınırsız ve üstün dünyasına hoş

birlikte.

geldiniz. Büyük ağırlık annelerde kuşkusuz. Ancak Bir çocuğun yanında büyük olmak demek,

bu köşede yazmak teklifi bana geldiğinde

çocukların seviyesine inmek değil onların

„‟bir çok resimde olmayan ama bütün

seviyelerine çıkabilmek demektir.

fotoğrafları onların çektiği‟‟ ebeveyn,

Dört yıl sekiz ay önce başladığım ebeveynlik yolculuğunda bugün vardığım nokta bu

yani baba olarak benim için, babalar ile çocuklarının ilişkilerini bir babanın

cümle oldu.

gözünden yazma fırsatı doğdu. Mümkün olduğunca da bu köşede babaların

Gelişen ama geliştiği kadar değişen bir

çektiği fotoğrafları yazıya döküp paylaşmayı

dünyada bizim çocukluğumuza hiç

umuyorum..

benzemeyen çocukluklar yaşayan, 24


Baba olmanın anlamı herkesçe bilinir. Ancak sadece baba olunca duyumsanır. Baba olmak bisiklet hayali kurmak için gerekli bir unvan değil aslında. Sadece mama yapmayı öğrendikten sonra yedirmeyi de başarıp, yattığında uykuya dalma aracı olarak da kullanılabilir.

Baba olduğunuzda, daha önce binlerce kez altından geçtiğiniz, ama hiç önemsemediğiniz odanın lambasının bile farkına varırsınız. Çünkü çocuğunuz kucağınızdayken lambanın ışığı gözlerini rahatsız etmesin diye gözlerini bir elinizle kapatırsınız. Mama yapmayı öğrenirsiniz. Mamasını yedirmeyi de.. Mamanın tadına bakmayı da öğrenir babalar. Yüzlerine püskürtülen mamayı parmağıyla alıp tadına bakar ve neden püskürttüğünü biliyor olursunuz. Tadı berbattır ve ilk kez çocuğunuzla hem fikir olmanın keyfini yaşarsınız gülümseyerek.

Üstelik gece karanlıkta da görebildiğinizi anlarsınız. O gecenin sabahında işe giderken ilk kez esnemeden ve uykusuz değilmiş hissi ile gider

Ağzından dökülen ‗‘tabii yemez‘‘ cümlesine

babalar işe.

çocuğunuzla yapılan mangal hayalleri eklenir. 

Tuttuğu takımın birinci olması..... Bir kupa

İstediği arabaya sahip olmak.... Güzel

Uykusuzluğun ne olduğunu biliyorsunuzdur artık. Aslında yarasalarla aynı geni taşıdığını-

bir duyumsama..

zı, ve dünyanın en hızlı motoruna sahip olduğunuzu anlarsınız.

Akşama evde sevdiği yemeğin olması.... Hoş bir eda..

Top atılsa uyanmayan bir adam iken, çıt sesiyle yarasa gibi kulaklarınızı nasıl diktiğinizi, çocuğunuzun ağlama sesiyle sıfırdan

Baba olmanın verdiği keyif.... Paha biçilemez.

yüz kilometreye bir saniyede çıktığınızı fark edersiniz.

25

YaĢasın baba olmak!


Merhaba, Bu

e-dergide,

biz

de

çocuklarımızla

yaşadıklarımızı sizlerle paylaşıyor olacağız. Zaman

zaman

anneliğin

ne

kadar

Sevgiyle ve sabırla kalın :) zevkli

olduğundan, zaman zaman nasıl kafayı sıyırma noktalarına gelinebildiğinden, gayet sabırlı olunması

gerektiğinden,

anne-baba

olmanın

aslında genç kalmanız için nasıl sağlıklı bir yol olduğundan, ebeveynliği kişisel gelişimimizin doğal bir parçası olarak görebilirsek bu süreci nasıl zevkli bir yolculuk haline getirebileceğimizden, çocuklarımızın bahsedip

sorunlarından biraz

çalışacağız açıkçası.

26

da

vb.

konulardan

eğlenmeye

Teri ErbeĢ - Klaris Koen klarisko@hotmail.com


SEÇĠMLER Doğdukları

günden, hatta hamile kaldığımız andan itibaren sorumluyuzdur

çocuklarımızdan. Yediklerinden, içtiklerinden, giyimlerinden, eğitimlerinden… Kontrol edilmeye ve korunmaya ihtiyaçları vardır. Omuzlarımızdaki bu sürekli sorumluluk bazen fazla gelse de, aslında kontrol etme duygusu içten içe hoşumuza gider. Ancak, onları kontrol edebileceğimiz alanların, onlar büyüdükçe daralacağının pek farkında değilizdir çoğu zaman. Bebeğinizi, özellikle kız çocuğunuz varsa onu cici cici giydirme arzunuzu, yaşı küçükken tatmin ettiyseniz ne ala, yoksa treni kaçırdınız…

Kızımla, giysi konusunda didişmelerimiz, kızım 5 yaşlarındayken başladı. Belki sizin daha erken başlamış olabilir bile. Kendi seçtiğim giysiler içinde görmek istiyordum kızımı ve o hiçbirini giymiyordu; onun seçimleri farklıydı.Bazen rengini, bazen modelini beğenmiyordu; bazen de sadece rahat etmediği için giymiyordu. Ben, kendi istediğimi giysin diye ısrar ediyor; seslerin biraz yükselmesinin ardından vazgeçip, " ne istersen giy, bir daha bana sorma" deyip olay yerini terk ediyordum; evdeki gerilim gereksiz yere artıyordu. Kızımın seçimlerine -mevsim koşullarına uygun oldukları sürece- saygı göstermem gerektiğini en sonunda anladım. Giyinmek, kişinin kendini ifade etme biçimlerinden biri olduğuna göre, buna karışmaya gerçekten hakkımız yok galiba. Kendi çocukluğumu düşündüğüm zaman, ben de tıpkı onun gibi olduğumu hatırladım ve kızıma bir kez daha hak verdim.

Siz

ona seçenek sunun, bırakın seçimi kendisi yapsın; tıpkı yaşamda olduğu ve olması

gerektiği gibi. Anne baba olarak bizim işimiz sadece yol göstermek; seçimleri ve çözümleri çocuklarımıza bırakmak. Herşeyi kontrol edemeyeceğimiz gayet açık; bunu yapmaya devam etmek yerine, kendi seçimlerini yapabilen, özgüveni gelişmiş çocuklar yetiştirsek daha iyi olmaz mı?Seçimlerine sürekli müdahale edersek hatalarından ders almayı nasıl öğrenebilirler?Seçimlerini biz yapınca, çocuklarımızı hayata hazırlamış oluyor muyuz, hiç düşündünüz mü? Sorumluluk alamayan, geç büyüyen ya da hiç büyüyemeyen bireyler yetiştirmiş olmuyoruz muyuz? Hayat onların hayatı, bırakın seçimlerini istedikleri gibi yapsınlar; sonuçlarına katlanmayı öğrensinler! Siz seçenek sunmaya devam edin! Klaris 27


YURTDIġINDA ÇOCUK MARKALARI Duygu Phillips duyguphillips@gmail.com

Bu ayki ülkemiz Amerika.

Süt ise çok riskli, sıvı bulundurmak

Amerika‘ya giderseniz, orada çocuğunu-

yasak. Zaten mamalar da çok ağırlık

za hangi marka kıyafetler bulursunuz?

yapar.

Hangi marka gıda alabilirsiniz? Bunlar hakkında kısa bilgi vermek istedim.

Amerika hazır yemek konusunda çok gelişmiş bir ülke. Çocuklar için de bu

Özellikle bebeğiniz varsa yanınızda bir

böyle. Hem de organik yemek çeşitleri

sürü kavanoz mama taşımanıza çok ge-

de çok fazla. Orada güvenle alabileceği-

rek yok. Zaten uyarayım, el çantanızda

niz markalar: Gerber, Parents‘

sınırlı sayıda yiyecek taşımanıza izin

Choice,Carnation Baby, Nature‘s

var.

Goodness, Enfamil, Similac.

28


Özellikle Gerber benim favorim.

zor. Genelde şeker ilaveli yoğurtlar var.

Çok farklı sebze alternatifleri var,

Bir de puding. Bizdeki gibi suyla veya

örneğin tatlı patates (Sweet potatoes),

sütle karıştırılan puding tozlarından bu-

kuşkonmaz, bezelye, mango.

lamadım ben. Onun yerine kahvaltılık gevrek aldım, o da bizdeki Aptamil veya

Aylıktan çok “birth + (yeni doğmuş be-

Milupa muhallebilere alışmış olan bebe-

bek), supporter sitter (destekli otu-

ğimi pek tatmin etmedi. Tavsiyem yanı-

ran), sitter (oturan bebek), crawler

nızda birkaç kutu hazır, toz muhallebi

(emekleyen bebek) ve toddler (küçük

götürmeniz.

çocuk) olarak ayrılıyor ürünler.

Küçük çocuklarınızla ise marketlerde dikkatli olun. O kadar çok abur cubur

Amerikan kahvaltılarının vazgeçilmez

var ki, siz bile kendinizi kaybedebilirsi-

ürünü olan kahvaltılık gevrekler bebek-

niz:)

lerden itibaren yenmeye başlanıyor. Süt

Çocuğunuz için alışveriş yapmak isterse-

ile yumuşatıp rahatlıkla bebeğinizi doyu-

niz, elbette Nike, Puma gibi şirin ayak-

rabilirsiniz. Aslında çok doyurucu ve

kabıların yanı sıra, Old Navy‘yi tavsiye

besleyici ama bizim damak tadımıza çok

ederim. Fiyatları oldukça uygun ve çok

uymayabilir. Amerika‘da en çok zorlana-

fazla çeşit var. 100 $‘a bir tomar eşya

bileceğiniz ürün yoğurt olabilir. Sade,

alabilirsiniz.

şekersiz, meyvesiz yoğurt bulmak biraz

ANNE BABALARA KAÇAMAK Çocuk olduktan sonra, anne babaların

Haftasonu kaçamağı:

zaman zaman yalnız kalmaları, eskisi

Cuma akşamı iş çıkışı atlayın bir

gibi romantizm yaşamaları ve sadece

Pegasus uçağına, Bulgaristan‘a Sofya‘ya

birbirlerine ilgi göstermeleri ilişkiler için

gidin. Dedeman Princess‘ta kalmak iyi

çok faydalı diye düşünüyorum. Çocuğu-

bir alternatif, casino‘sunda biraz eğlene-

nuzu çok özlersiniz, ama onun annean-

bilirsiniz. Şehir küçük sayılır, arkeoloji

ne veya babaannesiyle iyi vakit geçirdi-

müzesi, sanat müzesini gezin, katedrali

ğinden eminseniz, böyle bir zaman size

mutlaka ziyaret edin.

çok iyi gelecektir. Birkaç saat veya bir

Yemekleri çok lezzetli, menüleri çok çe-

haftasonu. İşte alternatifler.

şitli. Her mutfaktan yemek var, pizzalar,

Romantik bir akşam yemeği: Boğaza

etler, sebzeler…

karşı bir restoranda, örneğin Villa Bosphorus‘ta güzel bir akşam yemeği

Tavsiye edeceğim bir restoran ―Etno‖. Alabin caddesi 35 Numarada. Yalnız tek

yiyebilirsiniz. Veya Kalamış Hai Sushi

sorun Latin alfabesinin her yerde kulla-

Bar‘da sushi yer, eğlenirsiniz.

nılmaması.

29


Bu nedenle ―Etno Pectopaht‖ olarak arayın tabelayı, bizim gibi 30 dakka ―Etno Restaurant‖ ı bulmak için dolanmazsınız. Ama bir bulursanız bu şirin Bulgar restoranında çok hoş vakit geçirirsiniz. Romantik ve eğlenceli bu gezinin ardından pazar akşam uçağıyla döner çocuğunuza hasretle sarılırsınız.

ÇOCUK HEDĠYELERĠ Çocuklu ailelerin evine giderken eliniz boş gitmeyin. Doğumgünü olması şart değil, çocuklar hep elinize bakar. Acaba bana ne getirdi diye. Hatırlarım sevgili dayım bana ve ablama hep birer tane ―şam fıstıklı Damak çikolata‖ getirirdi. Bayılırdık. Çocukların yaşlarına göre farklı hediyeler alabilirsiniz. Ben size birkaç alternatif sunmak istiyorum. Bağdat Caddesi‘nde ―Zekids‖ diye bir mağaza var. Tahta oyuncaklar, puzzlelar bulabilirsiniz. Yaşa göre ayrılan oyuncaklar çocuklar için hem çok faydalı hem de çok eğlenceli. Kıyafet almayı düşünürseniz Zara Kids iyi bir alternatif. Çok çeşitli kıyafetler var ve en sevdiğim türden, bizim giydiğimiz kıyafetlerin minyatürleri. Hem de uygun fiyata. En güzel hediyelerden biri de çocuk kitapları. Dergimizin diğer bölümlerinde kitaplar ile ilgili tavsiyeleri bulabilirsiniz. Kitap hiçbir zaman fazla değildir, bunu unutmayın. Anne babaları olduğu kadar çocukları da mutlu edersiniz. Garanti:) 30


DOĞUM HEDĠYESĠ ÖNERĠSĠ Doğum yapan birine giderken, çicek çok

minik bilezikler, küpeler harika.

güzel bir hediye. Özellikle kalıcı çicekler.

Sevgili kuzenim Esin ve kankam Yaso ve ailesi öyle şirin takılar hediye ettiler ki,

Bana sevgili Esra abla, pembe çicekli

bir an önce büyüse de taksa diye bekli-

küçük bir kaktüs getirmişti. 1 seneden

yorum:) Zaten kız çocuğu olunca hediye

fazla oldu, hala duruyor, ve zaman za-

almak çok daha kolay:)

man öyle güzel pembe çiçekler açıyor ki anlatamam.

Patik de bir başka sevimli hediye. Küçü-

Bir de eğer kız çocuğu ise ileride kullan-

cük ayakkabılar, patikler, genelde çok

ması için küçük takılar, burç kolyeleri,

kullanılmasa da, eğlenceli hediyeler.

DOĞUM ġEKERCĠSĠ ÖNERĠSĠ “Mira Bonbon” firması çok güzel, değişik bebek şekerleri yapıyor. Hem de uygun fiyatlı denebilir. Ben çok memnun kaldım, zamanında teslim oldu, görüntü de harikaydı. Ziyarete gelenler için kalıcı bir hatıra. Anne adaylarının mutlaka atlamamaları gereken bir detay diye düşünüyorum.

MARKA ÇOCUKLAR Çocukların meşhur olmaları iyi mi kötü mü emin değilim. Ancak meşhur çocuklar, marka çocuklar var. Anne babalarına çok büyük rol düşüyor doğru yetişmelerinde ve marka olmalarını hazmedebilmelerinde. Kemal Sunal‘ın bir filmi vardı, küçük bir kız çocuğu ile sokaklarda yaşıyorlardı, çok fakirlerdi. Ayı oynatmışlardı bir bölümde sanki. Kız çocuğu dansetmişti. Çok şirin bir kızdı. Ben de onun yaşlarındaydım, çok etkilenmiştim. Sonra aynı dersaneye gitmiştik. Meşhurdu ama alçakgönüllüydü. Bir başka unutamadığım marka çocuk da ―Evde Tek Başına‖ filminin adını hala daha söyleyemediğim Macauley Culkin:) Film de eğlenceliydi, çocuk da çok iyi oynamıştı. İyi çocuk aktörlerden olduğunu düşünüyorum. Ancak sonra büyüyünce başı gerçekten belaya girmiş birçok kez maalesef. Acaba marka olmasının bunda payı var mıdır? 31


MARKA OKULLAR Anne babaların en büyük endişelerinden

AtaĢehir‟de bulunan DüĢler ġatosu

biri çocuklarının eğitimleri. Bazen bunun

çok iyi diye duydum. Çok fazla etkinlik,

çok büyütüldüğünü, anne babaların

aktivite, oyun alanları var. Çocuklar çok

büyük bir yarışa girdiğini ve çocuklarını

iyi vakit geçirebilirler. Öğretmenler de

da bu yarışta çok fazla yıprattıklarını

çok ilgili. İlk başlarken birkaç gün 1 öğ-

düşünüyorum. Bu nedenle çok fazla

retmen sadece sizin çocuğunuzla vakit

kaptırmadan, bütçelerin de el verdiği

geçiriyor, alışma aşaması. İstediğiniz

şekilde, çocukları iyi okullarda okutmak

zaman gidip kameradan seyredebiliyor-

gerekir.

sunuz. Aynı zamanda Koç Üniversitesi Sarıyer

Okullar da bu yarışta, artık çok küçük

Kampüsü‘nde de yer alıyor. Sanırım

yaşlardan itibaren çocuklar için kendilerini pazarlıyorlar. Bazıları gerçekten iyi

daha küçük bir alanı var. Yakın oturuyorsanız iyi bir alternatif olabilir.

okullar. Bazıları çok popüler, trend.

http://www.duslersatosu.com/

Çok iyi karar vermek gerekiyor, çok iyi

resinden inceleyebilirsiniz. Ancak tavsi-

araştırmak.

yem mutlaka gidip yerinde görmeniz.

Bu bölümde anaokullarından bahsedece-

Okulu gidip görmek, öğretmenlerle gö-

ğim.

rüşmek çok önemli.

ad-

MARKA GĠYĠM Zara ve Gap Kids mağazalarında çok güzel, trend kıyafetler var. Özellikle Zara‘da çok uygun fiyatlı kıyafetler bulabilirsiniz. Özellikle de indirim zamanında. Gap‘teki jeanslere bayılıyorum. Boyner‘de farklı ayakkabı alternatifleri bulabilirsiniz. Özellikle Puma‘lar benim favorim. Crocksların küçüklerini alıp masanızda süs olarak bile kullanabilirsiniz:) Yine de benim tavsiyem, çocuklarınızı marka giymeye alıştırmamanız. Marka giyince kendilerini farklı ve üstün sanmasınlar. O farkı hobileriyle, ilgi alanlarıyla, kitaplarıyla, gezip gördükleriyle hissetsinler.

32


Sunay Akın “Oyuncak Müzesi”nde hepimizin çocukluğunu muhafaza ediyor

Ġçinizdeki çocuğu özgür bırakın… Röportaj ve Fotoğraflar: Esra Uzunoğlu Çocukluk, annemizin söylediği ninnide…

Özgürlüğü elinden alınmış çocuğa ―büyük‖

Çocukluk horoz şekerinde, leblebi tozunda… Çocukluk bir topacın dönerken karışan

derler. Ben insanın hayatında çocukluğu, bir

renklerinin sihrinde; bir uçurtmanın

dönem, bir başlangıç olarak düşünmüyo-

kuyruğunda…

rum. Büyük adam olduğumuz zamanlarda

Çocukluğunuzu unuttuysanız ya da özlediy-

birbirimizi eleştirirken, ―Çocukluk yapma‖,

seniz okuduğunuz kitapları, oynadığınız oyuncakları ve çocuk dünyanızı, “Oyuncak

―Çocuk gibi davranma‖ deriz.

Müzesi”nde izlerini bulabilirsiniz. Müzesi‘nin kurucusu yazar ve şair Sunay Akın‘la onun çocuk dünyasına keyifli bir yolculuk yaptık. Bize müzedeki oyuncakları tanıtırken gözlerinde bir çocuğun gözelerindeki ışıltıyı ve yüzünde o çocuksu coşkuyu görmek, bir de tabii oyuncakların arasında olmak bizi de bir süreliğine çocukluğumuza döndürdü. Sizi Sunay Akın‘la baş başa bırakırken içinizdeki çocuktan asla vazgeçmemenizi diliyoruz… Çocukluk sizin için ne ifade ediyor? Biz gerçekten hayallerini terk eden, kirleten bir toplumuz. Benim gördüğüm, insanımızın en önemli eksikliği hayallerini unutması, büyümesi, büyük insan olma özlemi. Bu çok büyük bir yanılgıdır. 33


Bu korkunç bir şey; çocuğun aşağılandığı, çocukluğun küçümsendiği bir ülkenin geleceği olamaz. Çünkü o toplumun düşleri, hayalleri küçümseniyor demektir. Keza biz toplum olarak genelde müzeleri de küçümseriz. Birisinin düşüncesini beğenmediğimiz zaman, ―Senin o dediğin müzelik‖ ya da ―Senin o düşüncelerin müzeye kaldırıldı‖ deriz. Kadın da bizde ezilir. Oysa bunlar bir toplumun yarınını daha güzel, daha anlamlı kılacak olan değerlerdir.

Sizi Oyuncak Müzesi‟ni kurmaya götüren sebep neydi?

“Hissi senetlerini unutmayan, hissi senetlerini koruyan bir toplumun hisse

Oyuncak Müzesi‘ni kurarken çocukluğa

senetleri değerli olur zaten.”

özlemden ve çocukların korunması düşüncesinden yola çıktım. Çünkü insan çocuktur. ―Hayallerinize ne oldu?‖ diye soruyorum. Nasıl terk ettiniz onları? Çünkü büyük, kartvizit, kimlik, hisse senetleri peşinde. Oysa hayatın zenginliği hissi senetlerdedir.

34


Hissi senetlerini unutmayan, hissi senetleri-

Bunun için yapmaları gereken bir tek şey

ni koruyan bir toplumun hisse senetleri

var; okumak, okumak, okumak.

değerli olur zaten.

Çünkü serüven, hayal dünyası ancak

Amerika‘nın büyük olmasının tek nedeni

sözcüklerle mümkündür.

ekonomisi, ordusu değildir. Amerika güçlü çünkü o ülkede 18 bin müze var.

İnsanın çocukluğundaki, gençliğindeki o heyecan geleceğe taşınmıyor. Neden?

Bir Alman, hayatında her gün bir müzeye

Özeleştiri yapalım çünkü artık okumayı

giderse ömrünün 16 yılını sokağa hiç çıkamadan Almanya‘nın müzelerinde geçirebilir.

bırakıyoruz. Rüzgârı kaybediyoruz. Rüzgârı kaybedersen uçamazsın.

Evet, bizim tarihimiz daha köklü, evet biz Anadolu‘dayız, buradan onlarca medeniyet

“Hayatın, edebiyatın, tarihin böyle bo-

gelip geçmiş, fakat sen

yanmamış, tuvalde boş kalmış tüm be-

bunları bir bilgi

mabedine dönüştürmedikten sonra, yani insanlarına müzelerle bilgiyi aktarmadıktan

yazlıkları görüp onları renklendiriyorum galiba.”

sonra bunun hiçbir anlamı yok. Çok ilginç detayları birleĢtirip, “Erkeğin de kadının da çocuk

kimsenin bilmediği bazı gerçekleri, çok

olduklarını unutmamaları gerekir”

tatlı bir üslupla insanlarla buluĢturu-

Erkeğin de kadının da çocuk olduklarını

yorsunuz. Biriktirmeye nasıl baĢladınız?

unutmamaları gerekir. Yani hayallerinin güçlerini unutmamalılar. 35


Deryadan habersiz balık misali, tam

onu yapıyorum. Hayatın, edebiyatın, tarihin

bilemiyorum ama yüzüyorum bu sularda.

böyle boyanmamış, boş kalmış yerlerini,

Şöyle söyleyeyim; benim çocukluğumda

tuvaldeki tüm beyazlıkları görüp onları

kesekâğıtları gazeteden yapılırdı. Annem

renklendiriyorum galiba.

çarşıdan döndüğünde o gazeteden yapılmış kesekâğıtlarını boşaltmasını ister, gazeteleri

“Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadıdır”

itinayla açar, düzeltir ve okurdum. Yani benim için okumak, bu kadar derinlikte olan bir şeydi.

Bu arĢivi nasıl oluĢturmaya baĢladınız? Ben Oyuncak Müzesi‘ni ilk kez Almanya‘da

Hani herkesin bayramla ilgili bir ayakkabı

Nürnberg kentinde, yaklaşık 20 yıl önce

öyküsü vardır ya, benim öykümün çok farklı

gördüm. Çok etkilendim ve sonra baktım

olduğunu öğrendim. Rahmetli halam

bütün gelişmiş uygar ülkelerin oyuncak

anlatırdı, ben hatırlamıyorum. Beş yaşındaymışım, bir bayram günü kapının

müzeleri var. İnsanlık şunu anladı, bir resim asıldığı duvarda duruyor, gümüşü

eşiğinde oturuyorum, halam bize geliyor,

parlatıyoruz, kolyelerimizi çekmecede

elimde ağabeyimin suluboya takımı ve beş

saklıyoruz ama oyuncak, çocuğun eline

altı tane çocuk önümde kuyruk; onların

verildiği an kırılmaya başlıyor.

ayakkabılarını boyuyorum. Halam ―Sunay ne yapıyorsun?‖ demiş. Ben de ―Hala benim ayakkabılarım yeni,

Dolayısıyla objede en değerli olanın oyuncak olduğu ortaya çıktı. Oyuncak tarihi,

güzel. Onların ayakkabıları niye yeni, güzel olmasın?‖ demişim. İşte galiba ben hâlâ

hayallerin tarihi öne çıktı, değer kazandı. Dünyada oyuncak müzeleri kurulmaya baş-

36


landı yakın tarihte. Biz, dünyadaki oyuncak müzeleri arasında ilk sıralardayız. Müzede kaç oyuncak var? Yaklaşık 4000 oyuncak var. Bunları, kitaplarımın telif haklarıyla, yaptığım tek kişilik gösteriyle, televizyon programlarından kazandığım paralarla aldım. Yani o kitapları okuyanların, o gösterileri izleyenlerin sevgisi bana yetti ve bütün maddi kazançlarımla hep bu oyuncakları aldım. Ben böyle mutluyum. Çünkü aslolan kültürdür, bilimdir, sanattır; bilim ve sanat bir kuşun iki kanadıdır. Bu kanadı takan toplumlar uçabilir, özgür olur. O zaman daha yaşanılası bir hayat süreriz.

―…Bugün Avrupa‘da, Batı‘da gördüğümüz, gıpta ettiğimiz bir olay vardır;

müzelerin koridorları öğrencilerle doludur ve orada ders yapıyorlar, dersi orada işliyorlar yani bilginin kaynağında. Bilginin içine girerek öğretmen o çocuklara anlatıyor dersi, konuyu. Çünkü okullarda anlatılmak istenen bilgiler müzelerde var zaten. Çocukları alıp o konu neyse, coğrafyaysa doğa tarihi müzesine götüreceksin. Fizikse bir fizik müzesine götüreceksin.

Orada anlatacaksın her şeyi. Görecek ya-

şayacak, o zaman unutmaz. Sen tahtada nasıl yüzüleceğini çizerek anlatıyorsun, deniz var, denize sok, denizde öğrensin çocuk. Bunun gibi bilgi denizleri oluşturmalıyız. O bilgi denizlerinde yüzmeliler.‖

37


38


Senin Ödevin Yok mu? Derin Karadeniz derinkaradeniz@windowslive.com

Benim ödevlerle ilgili bir sorunum yok ancak; sizin çocuğunuzun olabilir. Hepinizin çoğunuzun iyiliğini düşündüğüne eminim. Mesela çocuğunuzu ödevini yapması konusunda günde yaklaşık 3–4 defa uyarırsınız. Ancak bu çocuğunuzu ödev yapmaya teşvik etmek yerine daha çok uzaklaştırır. Şimdi soruyorsunuzdur: Uyarmazsam ödevlerini hatırlayıp yapar mı? Size cevabını vereyim: Çocuğunuz gerçekten de hatırlayıp ödevlerini yapacaktır. Hatta size soracaktır neden bugün bana ödevimi hatırlatmadın diye. Ve siz ona hatırlatmamaya devam ederseniz ödev yapmayı kendine sorumluluk yükleyip yapacaktır. Ayrıca bir şey daha açıklamalıyım ki siz ona ödevlerini hatırlatmadan önce onun aklında zaten ödevleri ve o gün boyunca yapacağı işler dolanıp duruyordur. Fakat siz ona önceden söylediğiniz için hep sizin söylemenizi bekler. Yani kendi sorumluluğunu size yükler ve bir nevi kendini rahatlatır. Buna benzer size yüklediği baĢka sorumlulukları da vardır. Bunlardan biri de oda toplama sorumluluğudur. Genelde çocuğunuzun odasını siz toplarsınız mesela eğer bunu yapamayacak kadar küçükse. Ancak bunu yapabileceği yaşa geldiğinde de size yaptırıyorsa onu bunun kendisinin yapması gerektiğini söyleyin. Ve bir gün odasını toplamadan bırakın eğer hala yapmıyorsa yapana kadar odasını dağınık bırakın, kesin yapacaktır dermişim...

39


Müge Karahan www.yemekbahane.blogspot.com

ISPANAKLI KĠġ Malzemeler: Hamuru için; 1,5 su bardağı un 1,5 çay kaşığı şeker 1,5 çay kaşığı tuz 6 yemek kaşığı buzdolabından yeni çıkmış ve küp küp kesilmiş tereyağ 2 yemek kaşığı mısırözü yağı 1/3 su bardağı buzlu su ½ su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri

Ġç Malzemesi: 4 dilim jambon (isteğe bağlı) 1 adet ince kıyılmış kuru soğan 1 diş ezilmiş sarımsak ½ kg ince kıyılmış ıspanak 3 adet yumurta 1,5 su bardağı krema ½ çay kaşığı tuz ¼ çay kaşığı karabiber Sıvıyağ

3.

Tart kalıbınızı margarin ile yağlayın ve

bir miktar un serpin. Açtığınız ve buzdolabında beklettiğiniz hamuru tart kalıbınıza yerleştirin ve fazlalıkları kenarından kesin.

YapılıĢı: 1.

Öncelikle kiş tabanını hazırlayın. Derin

bir kapta un, şeker ve tuzu birbirine yedirin. Tereyağ ve mısırözü yağını buna ekleyip parmak uçlarınızla hamuru fazla mıncıklamadan karıştırın. Hamur karışımının üzerine buzlu suyu da ilave edip mutfak robotunuzun hamur yoğurma aparatı ile ele yapışmayan bir form elde edin. 2.

Un serpilmiş tezgahın üzerinde hamu-

runuzu yaklaşık 1 cm kalınlığında açın. Açtığınız hamuru bir tepsiye alıp yaklaşık 1 saat boyunca buzdolabında bekletin.

40

4.

Hamurun üzerine alüminyum folyo ka-

ğıt serin ve evdeki kurubakliyatlardan ağırlık yapması için folyonun üstüne bir miktar dökün. Tart hamurunuzu 180 derecede önceden ısıtılmıĢ fırında yaklaĢık 20 dk kadar piĢirin. Fırından çıkarın, üzerindeki folyo ve bakliyatları alın. Hamurunuzun üzerini bir çatal yardımı ile birkaç yerinden delin ve 10 dk daha fırına sürün. Fırından hamuru çıkartır çıkartmaz hamurun tüm tabanına rendelenmiş kaşarı serpin ve soğumaya bırakın. 5.

İç malzemeyi hazırlamak üzere ocağı-

nızın üzerine bir tava koyun. 2 yemek kaşığı


sıvıyağı hafifçe kızdırıp ince dilimlenmiş

karışımınızı dökün, kızarttığınız jambonları

jambonları hafifçe kızartın ve bir tabağa alın. Aynı tavaya ince kıyılmış soğanlarınızı

serpiştirin. Son olarak hazırladığınız yumurtalı kremalı karışımı tüm malzemenin üzeri-

ilave edin ve yumuşayıncaya kadar

ne döküp 180 derece fırında yaklaşık 40 dk

soteleyin. Soğanların rengi değişince sarımsak ve ıspanakları ilave edip suyunu çekene

kadar pişirin.

kadar pişirin.

Ispanağı sevdirmek ve yedirmek

6.

için çok lezzetli bir alternatif

Bir kasede yumurta, krema, tuz ve ka-

rabiberi çırpıp hazırlayın. 7.

Tart hamurunuzun içerisine ıspanak

hazırlamıĢ olacaksınız.

YOĞURT SOS EġLĠĞĠNDE SEBZE ÇĠÇEKLERĠ Malzemeler: 1 adet ince dilimlenmiş salatalık Kuzu kulağı ya da roka yaprakları 1 adet ufak boy kırmızı turp Cherry domates Ufak boy havuçlar Kereviz sapları Yoğurt Sos için; 1 kase yoğurt 1 tutam ince kıyılmış maydanoz ve dereotu ½ çay kaşığı sarımsak tozu ya da dövülmüş sarımsak Tatlandırmak için tuz

YapılıĢı : Çocuklarınıza bir tabak verin ve kendisine vereceğiniz sebzelerle hayallerindeki çiçeği tabağa yapmalarını isteyin. Arzu ederseniz önüne fotoğrafı koyarak bundan ilham almasını da sağlayabilirsiniz. Yoğurt, ince kıyılmış maydanoz ve dereotu, sarımsağı karıştırın. Tatlandırmak adına bir miktar tuz ilave edip yine karıştırın. Sebzeler bu yoğurt sos ile daha da lezzetli bir hale gelecek. Çocuklarınıza sebzeleri tanıtabileceğiniz ve sevdirebileceğiniz bu tabak hem bir oyun hem de sağlıklı bir öğün niteliğinde olacak. 41


SİZİN SAYFALARINIZ Bilgi paylaĢtıkça artar. Her anne babanın birbirine fayda sağlayabileyecek tecrübe ve bilgileri olduğuna inanıyoruz. Her ay The Playbarn Magazin‟de belirli konular hakkında sizin tecrübelerinizi paylaşabileceğiniz bir köşe hazırlayacağız. Çocuğunuzu büyütürken herkesin karşılaşabileceği zor anlarla nasıl baş edebildiniz, başarı hikayeniz nedir? Önümüzdeki ay dilediğiniz bir konuda ki örnek olabilecek tecrübenizi bize yazın bizde tüm anne babalara yol göstermesi için paylaşalım. Ne dersiniz? Başarı hikayenizi sinem@theplaybarn.com.tr adresine yollayabilirsiniz.

42


43


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.