Ajanda Mayis

Page 1

May覺s 2011 Say覺 12


Mayıs 2011 Şubat 2011 Sayı:9 Sayı: 12

AJANDA YAZARLARI ATA İSMET ÖZÇELİK

ata@ajandadergi.com

- hepsidetay.blogspot.com

BANU HIDIRLAR

banu@ajandadergi.com

- birazsoylebirazboyle.blogspot.com

DUYGU PHILLIPS

duygu@ajandadergi.com - naminghouse.com

İMGE TAN

imge@ajandadergi.com

- imgeleme.com

MÜGE KARAHAN

muge@ajandadergi.com

- yemekbahane.blogspot.com

NADİR KALBİNUR

blog.milliyet.com.tr/nadirkalbinur

NESOBABY

neso@ajandadergi.com

ÖZGE DUMLU GüNESEN

ozge@ajandadergi.com

PINAR DOĞAN

pinar_sd@hotmail.com

SEDA ASOLAR

seda@ajandadergi.com

- nesobaby.blogspot.com

- sedasolar.blogspot.com

DERGİ TASARIM SİNEM ERGUN

sinem@ajandadergi.com - sanatnotlari.blogspot.com

KAPAK TASARIM ve ÇİZİMLER ŞULE COŞKUN BALMUMCU

susu@ajandadergi.com -

İLETİŞİM

iletisim@ajandadergi.com

2

susuoykusu.blogspot.com


Elimizde görünmez bir teraziyle dolaşıyoruz. Sosyal ilişkilerimizdeki davranışlarımızı ve eylemlerimizi bir tarafa koyuyor sonra karşısındaki kefenin dolmasını bekliyoruz aynı şekilde. Bu beklenti karşılanmadığı zaman hayal kırıklığına uğruyor ve kendimizi değersiz hissetmeye başlıyoruz. Beklentiyle kurduğumuz ilişkiler de samimiyet arayabilir miyiz? “ Ben onun doğum gününü hiç unutmam hep ararım, o benimkinde bir kere bile aramadı” dediğimiz arkadaşımızı arama sebebimiz zamanı gelince karşılığını almak için midir yoksa onun mutluluğunu paylaşmak ve hayata dahil olmak için mi? Ego tatminine dayalı küçük hesapları ve ölçümleri bırakıp içimizden geldiği gibi, başta kendimizi mutlu edecek şekilde ve beklentisiz sürdürmeliyiz ilişkilerimizi. Aile içinde bu beklentiler daha farklı ve yoğun bir boyuta geçmekte. Çocuk sahibi olma kararında “yaşlılığımda yanımda olur bana bakar” görev yüklemesi ve motivasyonuna sahip birçok insan var. Ya da “kız olursa bizi bırakmaz, annenin en yakın arkadaşıdır, erkek evlat büyüyünce anne babasından uzaklaşır, yaşlılığında ilgilenmez” gibi etiketler üretilir. Aslında hiçbir çocuk dünyaya ailesine bakma misyonu ile getirilmemelidir. Çocuk sahibi olma isteği veya sebebi yalnızca koşulsuz sevgimizi verebileceğimiz bir varlığa sahip olmak olmalı. Sınırsız enerji ve sevgiyle dolu olduğumuzu unutmamalıyız. Bu sevgi ve enerjimiz ile büyütmeliyiz onları, gelecekte bir kazanç beklemeden. Zaten en büyük kazanç sevgimizi verebileceğimiz bir aileye sahip olduğumuzdur. Anne veya babanın bir çocuğun gözünde hiçbir farkı yoktur, anneler şefkatlidir diye etiketlenmiş olsalar da babaların da engin sevgisi çocuklar tarafından çok iyi hissedilir. Mayıs ayı’nda anneler gününü kutluyoruz. Ben, ayırım yapmadan sonsuz sevginin kaynağı anne babaların hepsini kutluyorum. Mutlu ve sağlıklı nesiller diliyorum.

3


İÇİNDEKİLER

6

Etkinlikler

10

Sinedetay “Shameless”

13

İnceleme Kitap “Firmin” ve “Büyük Uyku”

16

İstanbul’da Turist Olmak “Emirgan Korusu”

20

Röportaj “Kaan Tarıman”

26

Gönlümün İncileri “19 Mayıs”

30

Tiyatro “Oyun Atölyesi”

4


38

Markalaşma Sanatı

40

Çalışanın Çığlığı “Sosyal Medya Bağımlılığı”

42

Bir Kaşık Bilgi “Çilek”

46

Abrakadabra “Beyin Oyunu”

48

Bunları Biliyor muydunuz “Pablo Neruda”

50

Raflarda

54

Vizyondakiler

5


ETKİNLİKLER İmge Tan http://imgeleme.com

Boğaziçi Spring Music Fest’11 (05-08 Mayıs) Boğaziçi Üniversitesi’nin 20 yıldır devam eden Boğaziçi Spring Music Fest’11 etkinliği bu yıl ilk kez 05 – 08 Mayıs tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü ve Ajan İstanbul tarafından düzenlenecek. Türkiye’nin önemli müzisyenleri Bülent Ortaçgil, Yeni Türkü ve Bulutsuzluk Özlemi’nin yanı sıra geleneksel Taşoda Konserleri ile genç müzisyenlerin de sahne alacağı festival amatörler ve ustaları buluşturacak. Güney Kampus Otoparkı'ndaki açılış partisinde son 50 yılın unutulmaz yerli ve yabancı rock şarkılarından oluşan “Rock Forever” DJ performansı ile Ataberk, öğrencilere keyifli bir müzik şöleni sunacak. Ve 06 Mayıs akşamı konser öncesinde keyifli bir Cenk & Erdem söyleşisi sizleri bekliyor. Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olmayanlar için biletler Biletix'te. Baharın coşkusunu festival tadında yaşamanız dileğiyle... 6


Santral Atölye Zamanı! - Makyaj Atölyesi 4 Mayıs’ta 4 Mayıs Salı günü Santral İstanbul atölye etkinlikleri kapsamında 19.00–22.00 saatleri arasında "kendin gibi ol" felsefesinden yola çıkarak dünyada doğal güzelliğin öncüsü haline gelmiş Bobbi Brown'un makyaj tekniklerinin anlatılacağı ve her kadının kendi kendisinin makyaj sanatçısı olabileceğini gösteren bir Makyaj Atölyesi düzenlenecek. Atölye kapsamında, Bobbi Brown'un 10 adımlık temel makyaj tekniği kullanılarak katılımcılara kendilerine özel yüz şemalarının çıkarılması da öğretiliyor. Ayrıntılı bilgi ve kayıt için 0212 311 73 46'yı arayabilir ya da info@santralatolye.com adresine e-posta gönderebilirsiniz. Santral İstanbul’da her yaş grubu için bir günlükten on iki haftalığa kadar değişik süreleri olan çok çeşitli programların olduğu ve alanında uzman profesyonellerin eğitim verdiği atölyelerle yaz aylarınızı renklendirmek için Mayıs ayında Santral Atölye’ye uğramayı unutmayın: www.santralatolye.com

Deep Purple Maçka’da! Efsane gruplardan Deep Purple, 18 Mayıs’ta Maçka Küçükçiftlik Park’ta sizleri bekliyor olacak. Rock müzik tarihinin kilometre taşlarından ‘Smoke One The Water’, ‘Child In Time’, ‘Perfect Strangers’, ‘Black Night’, ‘Highway Star’ ve 90’lı yılların en iyi şarkılarından biri olan ‘Sometimes I Feel Like...’ gibi şarkıların yaratıcısı olan grubun unutulmaz performanslarından birinin daha tadını çıkarmak 7 için yerinizi ayırtmayı unutmayın. Biletler Biletix’te!


XX. Yüzyılın 20 Modern

Rafael Amargo İş Sanat’ta

Türk Sanatçısı

20 Mayıs

11 Mart–19 Haziran 2011 tarihleri arasında Ferit Edgü küratörlüğünde santralistanbul’da gerçekleştirilecek olan “XX. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı” başlıklı

sergide,

Papko

/

Öner

Kocabeyoğlu Koleksiyonu’nda bulunan

İş Sanat, flamenkonun bol ödüllü yakışıklı

modern Türk resim sanatının önde gelen

yıldızı Rafael Amargo’nun Intimo adlı

20 sanatçısının toplamda 433 yapıtı yer

gösterisi ile bu sezon perdelerini kapatı-

alıyor.

yor. Hem dansçı hem de koreograf yönüyle ek-

Bu sanatçılar arasında Fikret Muallâ,

lektik bir sanatçı olan Amargo, her ne ka-

Hakkı Anlı, Abidin Dino, Ferruh Başağa,

dar flamenko ve İspanyol danslarının teat-

Selim Turan, Avni Arbaş, İlhan Koman,

ral konseptiyle ön plana çıksa da flamenko

Adnan Çoker, Burhan Doğançay, Ömer

sanatçılarının bu sanatın orijininden uzak-

Uluç, Mehmet Güleryüz ve Ergin İnan

laşmaması gerektiği inancıyla

gibi isimler yer alıyor. Ana Galeri binası-

Tablaos’lardan da yolunu asla

nın 4 katına yayılan serginin giriş katın-

ayırmıyor.

da ise, bu 20 önemli sanatçının portre fotoğraflarından oluşan, Ara Güler

Intimo’da flamenkoyu en yalın ve sade

tarafından çekilmiş bir seçki yer alıyor.

hali ile sunarken dikkatlerin özellikle dansa odaklanmasını sağlıyor.

Pazartesi dışında hafta içi her gün 10.00– 18.00, hafta sonu ise 10.00–20.00 arasında

20 Mayıs akşamı sezonun nefes kesecek bu

açık olan sergiye Taksim AKM’nin

son gösterisini kaçırmamanızı tavsiye ede-

önünden kalkan ücretsiz servislerle

riz. Biletler Biletix’te!

ulaşabilirsiniz. Kaçırmayın! 8


Rus Kızılordu Korosu ve Dans Topluluğu TİM’de 27-28-29 Mayıs 1928 yılında kurulan ve dünyanın en büyük ordu korosu unvanını elinde bulunduran ‘’Aleksandrov

Red

Army Chorus’’ (Rus Kızılordu Korosu) bu sene 83. kuruluş yıldönümünü kutlamaktadır. Dünyanın her ülkesinde, çok sayıda konser veren Rus Kızılordu Korosu, 1987 yılından sonra tamamen folklorik özellikleri ile izleyicilerin karşısına çıkmaya başlamıştır. Repertuarında 2000’e yakın eser bulunan koronun bir diğer özelliği ise, gittikleri ülkelerde o ülkeye ait seçtikleri eserleri de seslendirmeleridir. Topluluğun sürpriz Türkçe şarkısını merak ediyorsanız 27–28–29 Mayıs’ta Tim Maslak Show Center’da Rus Kızılordu Korosu ve Dans Topluluğu’nun gösterisini sakın kaçırmayın. Biletler Biletix’te!

14.Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali 5–12 Mayıs Uzun, kısa ve belgesel filmlerin yanı sıra söyleşi ve paneller, film okuma seansları, sergiler ve Ankara’daki üç üniversitede düzenlenecek özel programlarla rengârenk bir hafta başkentlileri bekliyor. Festivalin Onur Ödülü bu yıl sinema ve tiyatro oyuncusu Derya Alabora’ya veriliyor.

Festival Programı

için http://www.ucansupurge.org adresine bakabilirsiniz. 9


SİNE DETAY

Showtime’ın yeni dizisi “Shameless”, Eğlenceli karakterlerin bir araya geldiği, hayatın gerçekliğini olduğu gibi yansıtan ve belki de bu yüzden çok fazla sevilen bir komedi ve dram. Ata İsmet Özçelik www.hepsidetay.blogspot.com

Y

az aylarına yaklaşırken popüler

Bu durum biz dizi tiryakilerini yeni diziler

diziler de final yapmaya hazırla-

keşfetmeye sevk ediyor tabii.

nıyor.

Bugün bahsedeceğim dizi aslında bir yeni-

Hali hazırda da 12 bölümlük diziler de bit-

den çevrim; hatta yeniden çevrim demek

miş durumda.

de doğru olmaz çünkü BAFTA ödüllü

10


İngiliz versiyonu bir yandan devam ediyor

oldukça zeki olduğu halde bu zekasını tür-

ve 8. sezonunda. Showtime’ın yeni dizisi

lü dalaverelere kullanan en büyük erkek

“Shameless”, eğlenceli karakterlerin bir

kardeş, gay bir ortanca kardeş, olaylara

araya geldiği, hayatın gerçekliğini olduğu

her zaman farklı açıdan yaklaşan en küçük

gibi yansıtan ve belki de bu yüzden çok

kız kardeş, oyuncak bebeklere işkence

fazla sevilen bir komedi ve dram.

eden sosyopat bir küçük erkek kardeş ve bütün bunların yanında nasıl olduğu belli

Amerikan versiyonu Chicago’nun güne-

olmayan siyahi bir bebek. İşte bu kadar

yinde fakir bir semtte geçen Shameless,

farklı bir ailenin maceraları da haliyle

her yönüyle tuhaf bir ailenin

sıradışı oluyor.

Gallagher’ların yaşamını konu alıyor. Shameless’i diğer dizilerden farklı kılan Çalışmayan, hayatını sahte sakatlık parala-

çoğu dizide gördüğümüz izole ortamın

rıyla idare etmeye çalışan ve tüm parasını

bulunmaması diyebiliriz.

içkiye yatıran çocukları üzerinde hiçbir sorumluluğu bulunmayan alkolik bir baba, anneleri kendisini çoktan terk ettiği için tüm çocukların hatta tüm ailenin sırtını yükünde taşıyan bir abla,

11

Diziyi izlediğimde doğallığından dolayı hemen bir Entourage havası almıştım ki yapımcılarının da aynı olduğunu gördüğümde bunun sebebini daha iyi anladım.


olmasa da bir ailenin kenetlenerek nasıl mutlu olabileceğini görüyoruz aslında. Bu yüzden sosyolojik analizi temel alarak çoğu kimsenin girmeye cesaret edemeyeceği konuları işliyor dizi. Dizideki gerçekliği yansıtmak sadece senaryoda ve yönetmende bitmiyor tabii, çoğu pek tanınmamış oyuncular da Diziyi izlerken aslında bir BBG evi izliyor gibiyiz, yani gerçek tüm çıplaklığıyla karşımızda. Birçok dizide insanların ne zaman yemek yediği, ne zaman dişini fırçaladığı, ne zaman tuvalete gittiği hatta nasıl geçindikleri konusu işlenmezken bu dizide bütün bunlar olduğu şekilde yansıtılıyor.

gerçekten birbirinden başarılı performanslar sunuyorlar. Başroldeki baba Frank karakterini canlandıran William Macy’yi Coen’lerin Fargo filminden, büyük abla Fiona’yı canlandıran Emmy Rossum’u da The Day After Tomorrow ve Mystic River filminden hatır-

Bir evde 8 kişi yaşamaya çalışan

layabilirsiniz. Özellikle bu ikili diziyi sü-

Gallagher’lar para bulmak için her türlü

rüklüyor diyebiliriz. Tabii çocukları canlan-

üçkağıda başvuruyorlar ama bunları ol-

dıranların da haklarını yememiz gerekiyor,

dukça sevimli bir şekilde yapıyorlar diyebi-

bu kadar tuhaf ve sıradışı karakterleri hep-

liriz, her ne kadar çok fakir olsalar da en

si gayet iyi kotarıyor.

küçük kardeşten en büyüğüne herkesin evin bir ucundan tutarak aileyi ayakta tut-

İlk sezonki reytingleri gayet iyi olan

ma çabaları takdir edilmesi gereken bir du-

Shameless’in 12 bölümlük ilk sezonu Ame-

rum. Her yaştan ve her cinsiyetten çocukla-

rika’da tamamlanmış durumda, eğer başla-

rın o dönemdeki beklentileri, isyanları,

yacak yeni bir dizi arıyorsanız bu farklı ko-

mutlulukları çok iyi yansıtılmış, ve paraları

mediye bir şans vermenizi öneririm.

12


İNCELEME - KİTAP

Tadı güzelse okuması da güzeldir! Banu Hıdırlar www. birazsoylebirazboyle.blogspot.com

F

irmin, Boston'da bir kitapçı bodrumunda dünyaya gelen bir faredir.

On üç kardeşin en sonuncusudur. Diğer on iki kardeşinden çok daha zayıf ve çelimsiz olduğu için anne sütünden faydalanamaz ve karnını doyurabilmek için geceleri kitap yemeye başlar. Kitapları yedikçe mucizevi bir şekilde okumayı öğrenir. Önceleri yemek için can attığı kitapları okumak için sabırsızlanır, sürekli okur. Hatta yediği bazı bölümleri okuyamadığı için kendine kızar. Zamanla tüm kitapları okur. En sonunda ise kendi hayatını anlatan bir kitap yazar. Firmin, okumaya başladıktan sonra kendini insanlara daha yakın hissetmeye başlar ve kardeşleriyle iletişimini koparır. Kitapçıda yaşayan bir tek o kalmıştır ailesinden. Bir fareden çok insan gibi hissetmektedir artık. 13

Hatta buna inanmaya ve kitaplık sahibi ile iletişim kurabilmek için onu uzaktan izlemeye başlar. Ancak bu konuda umutsuzluğa düşmesi de uzun sürmez. Kitap, Firmin’in anlatıcı olarak kendi hayatını bize sunmasından ibaret. Okuması çok keyifli, sürekli not alacağınız ipuçları veren bir kitap. Bu nedenle tavsiye ederim. Keyifli okumalar.


Raymond Thompton Chandler “Büyük Uyku” Banu Hıdırlar www.birazsoylebirazboyle.blogspot.com

R

aymond Thornton Chandler, (1888 - 1959)

Amerikalı polisiye yazarı. Aslında iyi bir eğitim alan Chandler devlet hizmetinde dikiş tutturamaz. Savaş sonrası yaşanan ekonomik krizle işsiz kalınca, polisiye yazmaya başlar ve ilk öyküleri Black Mask dergisinde yayımlanır. Yazarın ilk romanı Büyük Uyku, 1939 yılında yayımlanır. Ardından 1940’da Elveda Güzelim ve 1942’de Yüksek Pencere isimli romanları okuyucu ile buluşur. 1943 yılında Hollywood’da senarist olarak çalışır. Double Indemnity, Strangers on a Train ve The Blue Dahlia filmlerinin senaryolarını kaleme alır. 1944 yılında Göldeki Kadın, 1949 yılında Küçük Kızkardeş ve 1954 yılında Uzun Veda isimli romanları yayımlanır. (*) 14


Polisiye kitaplarda yazarların oluşturduğu iyi ya da kötü karakterlerin ne kadar önemli olduğunu bu türe meraklı her okuyucu bilir. Raymond Chandler de nevi şahsına münhasır bir karakter çıkarmış ortaya, Philip Marlowe. Marlowe, özel dedektiftir. Söz dinlemeyip burnunun dikine gitme, alaycılık ve akıl

Her ne kadar general yardım istememiş

yürütme konusunda üstün yeteneğe sa-

olsa da Rusty'i bulmak için de çaba göste-

hiptir. Kadın-lar-ı sever bu yüzden evlen-

rir.

mez, özel dedektiftir ancak parası yoktur ve iflah olmaz bir yalnızdır.

Kitap, 1946 yılında Howard Hawks yöne-

Marlowe’un müşterisi, eski general

timinde ve William Faulkner’in senorya

Sternwood'un birbirinden problemli iki kı-

desteği ile filme uyarlanır.

zı vardır. Küçük kızı Carmen, sürekli so-

Başrollerinde dönemin ünlü oyuncusu

run çıkarmakta ve şantaj mektupları al-

Humphrey Bogart ve Lauren Bacall var-

maktadır. Büyük kızı Vivian ise üç kez ev-

dır.

lenmiş, hırçın ve kumar düşkünü biridir.

Filmi de mutlaka izlemenizi tavsiye ede-

Kocası Rusty Regan aniden ortadan kay-

rim. Everest yayınları, Ahmet Ümit edi-

bolur.

törlüğünde kitabın yeniden basımını sağ-

General bir tanıdığı aracılığı ile Marlowe'a

ladı.

ulaşarak şantajı yapan kişinin bulunması

Önsözde belirtildiğine göre yazarın diğer

için yardım ister. Konuşma esnasında

kitapları da okurlarla buluşacak. Marlowe

damadının ani gidişinden de bahseder.

ve Chandler ile tanışmak için bu fırsatı ka-

Ancak öncelikli yardım ihtiyacı duyduğu

çırmamak gerek.

konu kayıp değil şantaj meselesidir.

Keyifli okumalar

Marlowe, eldeki ipuçlarını ve akıl yürütmelerini birleştirdiğinde ortaya çıkan gö-

* Yazarın hayatı ile ilgili bilgiler, kitabın

rüntü şantajdan fazlası olur.

önsözünden alınmıştır.

15


GEZİ—İSTANBUL’DA TURİST OLMAK

İstanbul’da Baharı Emirgan Korusu’nda Karşılayın

Müge Karahan www.yemekbahane.blogspot.com

D 16

aha henüz net olarak güneşin

içimizde hala bir umutla karşılıyoruz

parlaklığını ve baharın nefesini

baharı. Koyu gri gökyüzünün ardından

yüzümüzde hissedemesek de

sürpriz yaparak çıkıverecek güneşi görmenin özlemi var eminim çoğumuzun içinde.


İşte böyle bir günde, oturma odamın camından içeriye aydınlığın dolduğu bir günde yazmaya başladım bu satırları. Aslında Mayıs ayı için konu belirlemekte bir hayli zorlandığım bir dönemde odama dolan güneşin parlak ışıkları bana öncü oldu ve İstanbul’da baharı işlemeye karar verdim. İstanbul’da baharı karşılamanın en güzel mekanlarından birindeyiz… İstanbul’da turist olmak Mayıs ayında Emirgan’da, lalelerin tablo çizdiği yerde olacak… İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yer alan Emirgan’ın tarihini incelediğimde adının Sultan IV. Murat’ın daha sonra vezirlik rütbesi de verdiği Revan Valisi Emirgüneoğlu Tahmasb Kulu Han’dan gelmiş olduğunu öğrendim. Sultan’ın sevdiği şahıslardan biri olması nedeniyle kendisine hediye edilen Nişancı Feridun Bey’in bahçesi’nin adının Emirgüne bahçesi şeklinde kullanılması semtin isminin Emirgan’a dönüşmesine temel oluşturmuş.

17


18


Emirgan denilince akla Emirgan Korusu

İstanbul’da lalelerin en güzel peyzajlarını

gelir.

Emirgan Korusu’nda görmek mümkün.

Emirgan Korusu, Emirgan'ın kuzey batısındaki yamaç ve sırt üzerinde yer almak-

Bir tabloya dönüşen koruda gezinirken

tadır. Bu alan Bizanslar ile Osmanlılar dö-

lale denizinde yüzer gibi oluyor insan.

neminde servi ormanlarıyla kaplı olduğu

Bu sene de 48 türde 1 milyon 370 bin adet

için Emirgan'a Kyparades (Serviler) denili-

lalenin dikildiği koruyu ziyaret etmenin şu

yormuş.

anda tam da zamanı.

Korunun içerisine 1871-1878 yılları arasında Sarı Köşk, Pembe Köşk ve Beyaz Köşk adları verilen üç tane köşk yapılmış.

Bu arada fotoğraf makinanızı unutmamanızı söylememe gerek yoktur sanırım.

İçerisinde bu köşklerin dışında iki tane de

Emirgan Korusu’nda bulunan köşklerde

göletin bulunduğu Emirgan Korusu,

yemek yemek, çay & kahve içmek, pazar

472.000 metrekare büyüklüğündedir.

günleri açık büfe brunch şeklinde kahvaltı etmek mümkün.

1943 yılında İstanbul Belediyesi tarafından halka açılan köşk, İstanbul’un simgesel

Ayrıca korunun içerisinde yer alan piknik

gezi ve mesire yerlerindendir.

masalarında da evlerinizden getirdiklerinizle keyif yapabilirsiniz.

Çiçek çeşitleri ile zenginliği, fıstık çamı, kızılçam, Halep çamı, kayın, sabun ağacı,

Baharın içinizi ısıtması, ruhunuzu canlan-

ladin, sedir, salkımsöğüt ve bunlar gibi

dırması dileğiyle diyor, İstanbul’a turist

120’den fazla ağaç çeşitleri, sincapları ve

olmanızı,

bülbülleri ile İstanbul’da baharı karşılama-

kalmamanızı temenni ediyorum.

nın en güzel mekanlarından biri olan Emirgan Korusu’nda her sene belediye tarafından Lale Bayramı etkinlikleri düzenlenmektedir.

19

aynı

yerlerde

takılıp


RÖPORTAJ

20


Türkçe Rock’ta Yeni Soluk:

KAAN TARIMAN “Müziğimi sade ve derin tutmaya çalışarak, etrafta olup bitenlere tepki için şarkılar yazıyorum… Bunun gibi şeyler belki de ilerde beni daha özel bir noktaya getirecektir.”

Ata İsmet Özçelik www.hepsidetay.blogspot.com

Öncelikle biraz kendinden bahseder mi-

Sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne girdiğimde

sin, Kaan Tarıman kimdir?

de Rock Korosu şefliği ve ardından

İnsanlara derdini anlatmak için müzik

Feridun Düzağaç ile çalmak biraz daha

yapmaya çalışan bir mühendisim. Antalya

işin içine girmemi sağladı.

doğumlu ve Akdeniz aşığı; popüler bilim, doğa sporları ve bilgi yarışmaları meraklısı

Daha sonra master yapmak için gidip kal-

bir insan da diyebiliriz.

dığım ABD'de albüm fikri kafama yerleşmeye başladı. Türkiye'ye temelli dönünce

Müzikle ne zaman uğraşmaya başladın

de hazırlıklar başlamış oldu.

ve albüm yapma kararını nasıl aldın, müzik dünyasına nasıl bir farklılık getirece-

Müzik dünyası o kadar büyük ki, ona bir

ğine inanıyorsun?

değişiklik getirmek ancak nadir insanlar

Müzikle aşinalığım küçük yaşlarda aldı-

tarafından, uzun zamanlar sonunda olabi-

ğım piyano ve gitar derslerine dayanıyor.

lir. Şimdilik böyle bir iddia için erken.

21


Albümünün adı "Üç Boyutlu Yalnızlık", ağırlıklı olarak yalnızlık teması mı işleniyor? Albüm için şarkıları seçerken bir tema üzerinde durmaya çalıştım, bu da yalnızlık duygusu üzerine oldu. Şarkılar birbirinden çok farklı hikayeler anlatsa da, hatta tarz olarak da geniş bir yelpazede olsa da, paylaştıkları ortak duygu yalnızlık. İnsanlar toplum içinde, ilişkilerinde, ailelerinde ya da içsel dünyalarında kendilerini yalnız hissediyorlar. Özellikle de yeni nesilde bu çok yoğun bir duygu, yani en yakın arkadaşının bir makine olması gerçeği. Yalnızlık sadece bir boyutta hissedilmiyor böyle olunca, ben de onun için albüme bu ismi vermeye karar verdim, üç boyutlu yalnızlık. Fotoğraf: Bora Baysal

Ancak çoğu müzisyenden farklı bir geçmi-

Hangi tarz müzik yaptığını düşünüyor-

şe sahip olmak, müziğimi sade ve derin

sun?

tutmaya çalışmak, etrafta olup bitenlere

Benim yaptığım ve en çok sevdiğim müzik

tepki için şarkılar yazmak…

tarzı rock ancak popüler müzikte tarzlar birbirine yaklaştığı için insanlar bunlara

Bunun gibi şeyler belki de ilerde beni daha

başka başka isimler takabiliyor.

özel bir noktaya getirecektir. Şimdilik ben

Ben Türkçe Rock deyip geçiyorum, çünkü

sadece üretmeye devam etmeye ve bunları

bizi en çok ayıran tarzlar değil yaşadığı-

insanlara ulaştırmaya çalışacağım elimden

mız coğrafyalar ve diller.

geldiğince, gerisi zaten kontrolümüzde de-

Ben mümkünse Türkiye'de daha sağlam

ğil.

bir yer edinebilirsem, amacım bunu 22


uluslararası bir düzeye taşımak. İngilizce

Hepsi hayatlarında ters giden şeylerle uğ-

müzik yapmak ve farklı kültürlerin zevk-

raşıyor ve buna isyan ediyor.

lerine hitap etmek açısından Türkiye'deki diğer müzisyenlere göre avantajım oldu-

Bu isyan içerisinde de kendilerini yalnız

ğunu düşünüyorum. Bunca yıl gurbet el-

hissediyorlar. Müslüm babanın dediği gibi

lerde boşuna kalmadık değil mi? :)

"batsın bu dünya" diyorlar, işte ben de "batmış alem batmış" diyorum :)

Yayınlanmış 3 klibinde de özenli çalış-

Zamanin tersine aktığı bir yerde, şarkımla

malar göze çarpıyor. "İçinden Söyle" lis-

bu duruma isyana ben de katılıyorum.

telerde 1 numaraya kadar çıktı ve özellikle "Herkes Yalnız" klibi oldukça farklı,

Klipte içinden geçtiğim yazılar da albüm

biraz hikayesini anlatır mısın?

görsellerinin bir devamı niteliğinde oldu.

Herkes Yalnız, bu albümün manifestosu

Albüm kapağı ve kitapçığında her yerde

gibi bir şarkı.

şarkı sözlerinden oluşmuş kelimeler iç içe

Etrafımızda milyonlarca insan var.

görünüyor.

23


Fotoğraf: Dağhan İş

Şarkı sözleri müzik kadar önemli benim

Haliyle organizatörler ve mekan sahipleri

için.

risk almamak için yıllardır piyasada olan isimleri tercih edebiliyor.

Bir yandan da canlı performansların olu-

Biz yine de, ne yapıp edip oralara gelece-

yor, gelecekteki konser planlarından da

ğiz o ayrı!

bahseder misin? İstanbul içerisinde canlı konserlerimiz ol-

Türkiye'de ve Dünya'da en beğendiğin

du ve bunlar devam edecek.

isimler kimler?

Aslında benim amacım başka şehirlerdeki

Türkiye'de benim için tek efsane MFÖ.

insanlara ulaşmak, onlardan devamlı me-

Ancak genç kesimden Mor ve Ötesi,

sajlar alıyorum. Sorun şu ki, bu sektör son

Yasemin Mori ilk aklıma gelenler.

yıllarda ekonomik olarak devamlı düşme

Dünya'da da efsane olarak gördüğüm

eğiliminde.

Michael Jackson'dır.

24


Saymakla bitmez ama gözümde ayrı yeri

Ajanda Dergi hakkındaki görüşlerini

olanlar Queen, Beatles, Toto, John Mayor,

alırsak?

Al Di Meola gibi gruplar ve müzisyenler...

Ajanda Dergi'yi son iki sayıdır takip etmeye başladım, aradığımız çeşitlilikte yazılar

Son zamanlarda en çok dinlediğin al-

içeren özenli bir çalışma. Umarım büyüye-

büm?

rek devam edersiniz, şimdiden iyi şanslar

Bu aralar en çok Lhasa'nın La Llorona al-

size de!

bümünü dinliyorum. Melez bir kültürün getirdiği özgün şarkılar ve çok enteresan

Bize zamanını ayırdığın için çok teşek-

bir ses tonu var. Ne yazık ki geçen sene,

kür ederiz, 4.klip çalışması ve konserleri-

genç yaşta hayata veda etti, güzel müziğini

ni takip ediyor olacağız!

bıraktı arkada. Kaan Tarıman'ın web sayfası Aynı zamanda blog da yazıyorsun,

http://www.tariman.com

bloglarla ilgili genel olarak ne düşünüyorsun ve hangi konuları yazmayı sevi-

Hayranlarıyla buluşma noktası

yorsun?

http://facebook.com/kaantariman

Bloglar özellikle de bizim gibi tam demokratik olamamış toplumlarda en güzel araç bence. Tabii onlar bile yasaklanıyor, öyle zor bir zamandan geçiyoruz. Benim esas derdim insanların bilinçlenmesi, etrafında olan şeylere daha şüpheci yaklaşması. Gezi yazıları ve bilim içeren şeyler en çok yazmayı sevdiklerim. Yazarken aceleye getirmeden, iyi hazırlanarak yazmayı seviyorum. Yoksa "bugün yine çok uykum var" diye blog yazanlardan olmayalım :) 25


GÖNLÜMÜN İNCİLERİ

ATATÜRK’ü 19 Mayıs Coşkusu ile Anıyoruz Nadir Kalbinur nadirkalbinur@hatmail.com

B

u gün, 19 Mayıs Gençlik ve Spor

kötüleşen şartlarını düzeltmek, bir milleti

bayramı. Aynı zamanda 1981 den

uyandırmak ve bir ülkenin yeniden doğu-

beri de Atatürk’ü anma bayramı.

şunu sağlamak için Samsun’a ayak bastığı

Çünkü Mustafa Kemal Atatürk, Birinci

tarih olan bu tarihi, ülkesi gibi, kendisinin

Dünya Savaşı sonrası ülkenin giderek

de doğum günü olduğunu söylemiş, bu

26


inanılmaz savaşı kazandıktan sonra da, ül-

lar çoğaldı. Bu nedenle gelmiş geçmiş tüm

kenin geleceği olarak gördüğü gençlere 19

kitap satışlarını allak bullak eden, yüzlerce

Mayıs’ı bayram olarak armağan etmiştir.

baskı yapılan, Turgut Özakman’ın ‘’Şu çılgın Türk’ler’’ kitabı, Türk insanının ve

Dini bayramların heyecanı nasıl arife gü-

gençlerinin Atatürk ve müthiş liderliğini

nünden başlar, çarşı, pazar hareketlenirse,

kaynağından anlama merakından ve ona

bizim evde ulusal bayramlardan önce, böl-

olan ilgi ve hayranlığından kaynaklan-

gede herkesten önce bayrak asma heye-

maktadır.

canı yaşanır. Bizim gençlik zamanımızda TV ve gelişO bayraklar sonra çoğalır, her taraf inanıl-

miş kitaplar yoktu. Öğretmenlerimizden

maz bir kırmızı renge bürünür. Doyumsuz

dinlediğimiz klasik cümlelerin ne ifade et-

bir güzelliktir bu. Alır insanı, tarihin de-

tiğini belki tam olarak anlayamazdık, ma-

rinliklerine götürür.

sal gibi gelirdi ama 19 Mayıs gününün coşkusunu da daha 2 gün kala yaşamaya baş-

Sonra bu kahramanlık öyküsünü, milletin

lardık.

nasıl yoktan var olduğunu sanki hiç dinlememişçesine yeniden, sonra yeniden din-

17 Mayıs’ta Dolmabahçe ve Fenerbahçe

lersiniz ve o inanılmaz koşullarda yapılan

Stadlarında provalar olur, 19 Mayıs’ta da

Sakarya, Afyon, Çanakkale, Dumlupınar,

ortalık stadlardaki coşkuyla tam bir şenli-

İnönü, Uşak, Kurtuluş savaşlarını o yok-

ğe dönüşürdü.

luk içinde bir yandan Meclis’te, bir yandan

Herkes askeri okullara hayrandı. Full dolu

cephede mücadele ederek kazanan bu da-

tribünler güneşin altında sabırla onları ve

hi’nin cesaret ve zekası ile övünür, onun,

onların muhteşem gösterilerini bekler, on-

bu şartlarda kurduğu bu büyük ülkede

lardan bir rozet alabilmek için birbiriyle

Atatürk genci olmaktan gurur duyarsınız.

yarışırdı.

Son yıllarda, ilerleyen teknolojiden yarar-

Bir tarihte ortaokulda iken ben de bu

lanılarak, gerek yazılı, gerek görsel medya-

gösterilere gönüllü olarak katılmıştım.

da bu konuda gençlerin daha iyi anlayabi-

Bu havayı stadın içinden yaşamayı çok

leceği şekilde yapılan eserler, yazılar kitap-

arzu ediyordum.

27


Bir ay önceden provalara başladık. Tüm

Tam açık tribün önünden geçerken onun

ortaokulları gösteri anında birleştiren bir

annesinden çıkan ‘’Maaaahmuttt,

koreografi idi bu. Uyum sağlamakta ol-

evladııım, maşallah sana yavrum’’ çığlığı,

dukça zorlanmıştım. .

Mahmut’u da utandıran ama bizim de tüm

Kuleli ve Deniz Lisesi’nin yürek hoplatan,

havamızı bozan, güldüren, yürüyüş tem-

ortalığı ayağa kaldıran o müthiş boru ve

pomuzu bozan unutulmaz bir anıydı.

trompet sesleri eşliğinde stada girişlerini düşündükten sonra, sahada ‘’meşelidir,

Aylardan ne olursa olsun, eşimin memle-

dağlar meşeli’’ türküsü ile halk dansı yap-

keti olan Samsun şehrine her gittiğimde

mak, bizim delikanlılık raconuna ne kadar

19 Mayıs’ı yaşarım.

ters düşse de, bu hareketlere ne kadar zor adapte olabilsek de katlandık orada olabil-

Daha şehre girerken ‘’Atatürk şehrine hoş

mek uğruna. .

geldiniz’’ yazar. Burası gerçekten an be an Atatürk’ün yaşandığı bir şehirdir. Atatürk-

Her ne kadar Askeri okullar kadar alkış

’ün, Samsun’a çıkışından sonra kaldığı

alıp, coşku yaratamasak ta, o zaman çok

Mecidiye’deki evi müzedir.

küçük bir stad olan Fenerbahçe Stadı’nda, o güne katılmış olmanın gururunu bir ke-

Rıhtımdaki Bandırma gemisinin, orijinali

recik olsun yaşayacak iken ve tam stad içi-

ziyaretçiye açıktır. 19 Mayıs semti vardır.

ne girerken, tüm sesleri bastıran şefkatli bir anne sesi, bizi tüm ciddiyetimizden

19 Mayıs Üniversitesi vardır. En büyük

uzaklaştırıp, resmen dağılmamıza, adımla-

caddelerinden biri Gazi caddesidir.

rımızı şaşırmamıza sebep olmuştu. En büyük alanı Cumhuriyet alanıdır ve Bizim grupta Mahmut isimli bir arkadaş

buradaki fener alayı kutlamaları, her yer-

vardı. Aşırı şişmandı. Heves etmiş gösteri-

den daha farklıdır.

ye katılmıştı. Espriliydi de, ayrıca sevimli.

Bir 19 Mayıs günü daha geride kalmak üzere.

28


Gördüğüm kadarıyla stadlardaki törenler-

silah arkadaşlarıyla, bu uğurda şehit ve

de, tribünler bizim zamanımızdaki kadar

gazi olan tüm askerlerimizi, o sıkıntıları

dolu değil belki ama eminim ki Atatürk

yaşayan ama inandığı bir dava uğruna ke-

gençliği, tüm sorunlarına rağmen, Ata-

netlenen, İnebolu’dan, Ankara’ya çıplak

türk’ü, onun felsefesini, ne yaptığını, neyi

ayakla, kağnı arabasıyla mermi ve silah

başardığını, kendilerinden ne istediğini,

taşıyan tüm kahraman halkımızı, sevgi,

şimdi, bizim gençliğimizdeki günlerden

saygı ve minnet ve rahmetle anıyorum.

çok daha iyi biliyor. NADİR KALBİNUR 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ve Atatürk’ü anma gününde, gençlere bu bayramı armağan eden Büyük Atatürk ve 29

19 MAYIS 2011


TİYATRO

30


Tiyatro Sezonuna

OYUN ATÖLYESİ ile Veda İmge Tan www.imgeleme.com

B

iz tiyatro severler için Mayıs ayı

tur sanırım.

artık sezon kapanışı anlamına

On yılı aşkın süredir harika oyunlarla kar-

geldiği için aslında biraz hüzün-

şımıza çıkan Oyun Atölyesi’nde müzik et-

lüdür. Hatta çoğu tiyatro grubu perdeleri-

kinlikleri de oluyor.

ni Nisan sonunda kapatırlar ve Mayıs ayında izlenebilecek oyun sayısı çok az

Örneğin, 2 Mayıs’ta dizi ve film müzikle-

olur.

rinden seçkiler sunacak olan İncesaz’ı ve 11 Mayıs’ta ise “Uzaktaki Müzik” adlı

Ancak geçen seneki iki oyununu bu sene

programlarıyla Erkan Oğur-Derya Tür-

de sahnelemeye devam eden Oyun Atöl-

kan’ı dinleyebilirsiniz.

yesi ekibi, tiyatro izleyicisinin Mayıs sendromuna ilaç gibi gelecek, çünkü Mayıs ayı

Bunlar ve diğer tüm etkinlikler için Oyun

boyunca hem Testosteron hem de “7” -

Atölyesi’nin web sayfasındaki Etkinlikler

Şekspir Müzikali adlı oyunlarını sahneye

bölümüne göz atabilirsiniz:

koymaya devam edecekler.

www.oyunatolyesi.com

1999 yılında Zuhal Olcay ve Haluk

Neyse, yeniden tiyatroya dönelim ve size

Bilginer tarafından kurulan ve uzun za-

Mayıs boyunca izleyebileceğiniz iki oyun-

mandır adı sadece Haluk Bilginer ve ekibi

dan söz edeyim.

ile anılan Oyun Atölyesi’ni bilmeyen yok31


“7” Şekspir Müzikali Öncelikle bu oyun "Şekspir" ve "Müzikal" gibi Türk seyircisine göre korkutucu sayılabilecek iki unsuru bünyesinde barındırmasına rağmen her ay biletleri kapış kapış satılıyor. Bunun son derece sevindirici ve umut veren bir durum olduğunu düşünüyorum. Bu eğlenceli müzikal oyun adı üstünde bir Shakespeare uyarlaması. Bir erkeğin yedi evresi anlatılıyor. Doğumundan ölümüne kadar yaşamının yedi aşaması. 7'sinden 70'ine kadar bir erkeğin yaşamı. 32

Yöneten Kemal Aydoğan. İncecik bir tül perdenin ardında sadece müzikleriyle değil, tepkileriyle de oyunun çok önemli bir parçası olan muhteşem bir orkestra. Baştan sona tümüyle müzikle anlatılan, orkestranın hiç susmadığı müzikalin besteleri ise Tolga Çebi’ye ait. Ve o tül perdenin önünde ise dört soytarı ve bir de dev adam! Soytarı dedim ama kusuruma bakmayın; bu kez soytarılar değil "soykarılar" (yani hatun kişi olan soytarılar) eşlik ediyor sahnede yaşamı mercek altına alınan erkeğe.


Evrim Alasya, Selen Öztürk,

en önden yerimi ayırtırım gibi geliyor.

Zeynep Alkaya ve Tuğçe Karaoğlan adlı

(İçinizden istediğiniz kadar dalga geçebi-

bu soykarıların hepsinin de sesi muhte-

lirsiniz. İçinizden ama lütfen!)

şem. (Hatta Tuğçe Haraoğlan ve Evrim Alasya'nın biraz daha muhteşem.)

Türkiye'deki en beğendiğim erkek tiyatro oyuncusu olduğunu söyleyebilirim. Bakış-

Soytarı (ya da soykarı) adına bakıp da al-

larıyla, duruşuyla, mimikleriyle ve o güzel

danmayın. Shakespeare oyunlarının he-

sesini bin bir farklı tonda kullanabilme be-

men hemen hepsinde yer alan soytarı ka-

cerisiyle benim için hep bir numara olacak

rakteri oyunların ağır havasını biraz olsun

bir isim o.

yumuşatma, sert mesajları daha komik ve halka uygun şekilde aktarma, "delidir ne

Bu oyunda ise yedi farklı erkek olarak kar-

yapsa yeridir" mantığıyla söylenmesi güç

şımıza çıkıyor. Siyah pantolonu ve siyah

şeyleri cesurca söyleme gibi görevleri üst-

gömleğiyle sahneye çıkan bu muhteşem

lenen, sağduyunun sesi sayılan karakter-

adam bir bakıyorsunuz eline biberon alıp,

ler. Dolayısıyla bu dörtlüye de inanılmaz

ağzında emziğiyle, tay tay yürüyen bir

iş düşüyor sahnede ve gerçekten de koca-

bebişe dönüşmüş.

man bir alkışı hak ediyorlar yaklaşık iki

Sonra elinde şarap kadehi, önünde leziz

saatlik aralıksız performanslarının sonra-

yemekler, şık kıyafetleri içinde olgunluk

sında.

çağındaki bir erkeğe ya da sırtında çantası, önlüğü ve kısa pantolonuyla bir ilkokul

Bir de sahnede bir dev adam var demiş-

öğrencisine…

tim ya... İşte o dev adam bizi bir kez daha

Dakikalar içinde hayatının ilkbaharını da

kendisine hayran bıraktı.

sonbaharını da bu kadar doğal ve etkili bir

Haluk Bilginer'i bir kez olsun sahnede

şekilde canlandırabilmek çok zor olsa ge-

görmeyen bir insanın çok şey kaçırdığını

rek.

düşünüyorum.

Ve biz o sahnede tek oyuncunun canlan-

Şahsen bana "önümüzdeki sezon Haluk

dırdığı yedi farklı erkeği gördük.

Bilginer'in tek kişilik oyunu sahnelenecek

Her birini farklı özellikleriyle, ruh halleriy-

ve konusu falan yok, Haluk Bilginer

le, ifadeleriyle, sesleriyle...

sadece sahnede duracakmış" deseler bile 33


Bu arada hayatın her evresi güle oynaya geçmiyor elbette. Zaman, doğduğumuz andan itibaren aleyhimize işlemeye başladığına göre son iki evrenin de (yaşlılık ve ölüm) biraz hüzünlü geçtiğini tahmin edebilirsiniz. Ama olsun, ölen de yok olmuyor ki bu evrende, bakarsınız bir mercan ya da bir inci olarak dönüp yanınıza gelmiştir bile...

Testosteron Yedi erkeğin bozulan bir nikâh sonrasında bir araya geldikleri bir restoranda yaşanan "erkekçe" hesaplaşmayı izlemeye hazır mısınız? Bir mikrobiyolog, bir kuş bilimci, bir baterist, bir gazeteci, bir avukat, bir garson ve

“7 perdelik ömrümüzün” müzikalini henüz izlemediyseniz Mayıs ayında izleme fırsatını sakın kaçırmayın. Bu iki perdelik oyunun biletlerini hem Oyun Atölyesi’nin web

sayfasından

online

olarak

(www.oyunatolyesi.com) hem de gişeden telefonla (0–216–345 39 39) alabilirsiniz. Bilet fiyatları: Tam 40TL, Öğrenci 30TL. Oyun gün ve saatleri: 19 Mayıs Perş. 20.30 (ind), 20 Mayıs Cuma 20.30, 21 Mayıs C.tesi 20.30, 22 Mayıs Pazar 18.00

bir de "kart zampara" olarak tanımlayabileceğimiz bir baba var sahnede... Birbirilerinden çok farklı karakterlere sahip olan bu yedi kişinin önemli bir ortak özellikleri var: ERKEK olmaları! Ve hep birlikte erkek olmanın aslında pek de kolay olmadığını yaşayarak öğrenmek durumunda kalıyorlar. Elbette bu kadar erkeğin olduğu bir ortamda bol bol "kadın" sohbeti yapılıyor. Hepsi de" anneleri ve eşleri hariç" diğer tüm kadınları yatağa atabilecekleri potansiyel av olarak görüyorlar. Ama sohbet ilerledikçe aslında futbolun bile kadınlar sayesinde ortaya çıktığı sonucuna varıyorlar.

34


Dertlenince "şeker yiyen" kuş bilimcinin bu davranışı hiç de "erkekçe" görünmüyor, ama babası Stavros içki içişiyle, sert tavırlarıyla sapına kadar "erkek"! Ya da mesela telefonda eşine henüz birkaç aylık olan oğlunun gazını çıkarıp çıkarmadığını sormak hiç "erkekçe" bir davranış değil, o yüzden kesinlikle gizli yapılmalı! Çirkin kadın olmadığına, az votka olduğuna inanıyorlar! Kafa göz yarmak konusunda üstlerine yok! Bir bilim adamı olan mikrobiyolog her ne kadar boyun önemli olmadığını bilimsel örneklerle açıklasa da grup bundan tatmin

Ve bunu öğrenirken o kadar çok

olmuyor ve bir ebat yarışına giriliyor.

gülüyoruz ki çene kaslarımız ağrıyor.

Boyun önemli olup olmadığını bir güzel görüyorlar! :)

Sadece siyah takım elbiseli erkeklerden oluşan bir oyuncu kadrosundan bu kadar

Bu oyunda bizlere dayatılan bu "erkek"

keyifli bir iş çıkacağını hiç düşünmemiş-

imajının tek sorumlusunun "Testosteron"

tim açıkçası.

olduğunu öğreniyoruz. 35


Oyuncular muhteşemler.

Oyun gün ve saatleri

Baba Stavros rolündeki Metin bayıldım. Emre

Coşkun'a

Karayel(baterist Fistach)

her zamanki gibi çok başarılıydı.

4 Mayıs Çarş. 20.30(ind) 5 Mayıs Perş. 20.30(ind) 6 Mayıs Cuma 20.30

Kuş bilimci damat (!) Kornel'e (Fırat

7 Mayıs C.tesi 20.30

Tanış) bayıldım. Bu arada kendisinin ses

8 Mayıs Pazar 16.00

tonunun

inanılmaz

derecede Haluk

Bilginer'i andırdığını düşünüyorum.

25 Mayıs Çarş. 20.30(ind) 26 Mayıs Perş. 20.30(ind)

Garson Tytus'un (Tuna Kırlı) tavırlarına

27 Mayıs Cuma 20.30

bittim. Avrupa

28 Mayıs C.tesi 20.30

Yakası'nın

"seviyorum

uleeeennnn"i Timur Acar, avukat Janis

29 Mayıs Pazar 16.00

rolüyle çok başarıydı. Mikrobiyolog Robal

Hepinize iyi seyirler dilerim.

(İnan Ural Torun) ve magazin gazetecisi Trtyn (Mert Fırat) de harika bir performans sergilediler. Andrzej Saramonowicz’in yazdığı oyunu Neşe

Taluy

Yüce

çevirmiş.

Kemal

Aydoğan’ın yönettiği oyunda sahne tasarımı

Bengi

Günay’a,

müzikler

Tolga

Çebi’ye ve ışık tasarımı İrfan Varlı’ya ait. Cinsellik öğeleri barındırdığı için 18 yaşından küçükler için sakıncalı olabilir diye not düşülen iki perdelik bu keyifli oyun için bilet fiyatları: Tam 30TL, Öğrenci 20TL. Biletleri nasıl alacağınızı zaten artık biliyorsunuz. 36


37


MARKALAŞMA SANATI

Balonlu Bayram 23 Nisan! Duygu Phillips www.naminghouse.com

2

3 Nisan’da her yer balondan geçil-

çok sevimli. Üzerine de kalemle isimlerini

meyecek diye hevesle bekliyor-

yazıyorlardı. Bu da daha çok ilgi yarattı.

dum… Maalesef biraz hayal kırıklı-

Tabi balon da dağıtmayı ihmal etmediler.

ğı oldu. Normal zamanda daha çok balon vardı ortalıkta.

Balon Evi tam aradığımızdı. Hemen stan-

Markalar nedense pek havaya girememiş-

da yaklaştık. Her saate bir aktivite koy-

ler sanki. Ama girenlerin de hakkını ver-

muşlardı. Saat 11:00’de doğumgünü olan-

mek lazım.

lar geliyordu ve kutlama yapılıyordu.

23 Nisan etkinliklerinden bazılarından

Öğleden sonra saatine de 40 yaş

bahsetmek istiyorum:

doğumgünü koymuşlardır. Sadece çocuk-

Koçtaş bir etkinlik çadırı kurmuştu. Ço-

lar için olmadığını vurgulamak için.

cuklara iş önlüğü dağıtıyorlardı minyatür,

Web sitelerini inceledim.

38


Çeşitli yaşlar için alternatifler var: 18, 21, 30, 40, 50, 60… Harika! Hemen bize bilgi verici bir broşür verdiler. Ben de balonu bedavaya almayayım diye sordum nerede olduğunu mağazalarının. Parti malzemeleri satan dükkanlar çoğalıyor Türkiye’de. Ama genellikle fiyatlar biraz yüksek. Bu işin en iyi adresi Eminönü diye biliyorum. Balonumuzu da aldık, hem de uçan balon, Disney karakterli, renkli balonlar. Biraz daha gösterişli oluyor uçan balonlar.

Donut seviyoruz o ayrı, ama sadece balon için de uğruyoruz. Her zaman beyaz sopa-

Daha sonra Mothercare’in oradan geçer-

lı balonları oluyor hazırda, içerideki bitki-

ken Pamuk Prenses’i gördük. Ondan da

lere saplanmış. Daha bir eğlenceli oluyor

bir balon aldık. Sopalı, mavi bir balon.

mekan. Hem de bizim gibi birçok ailenin

Balonu aldık, mağazaya girdik, alışveriş

uğraması için bir neden oluşturduğuna

yaptık. Bir balon diyip geçmeyin, çocuğu-

eminim.

nuz mutlu oluyor, siz de bir süre daha ra-

Markalara tavsiyem balon diyip geçmeyin.

hat gezinebiliyorsunuz. Yani bir balon, bir

Çocuklar balonları çok seviyor, markanız

müşteri, bir alışveriş olabiliyor.

ile alakalı olsun olmasın, hedef kitleniz ço-

Sopalı balonlar iyi de bazıları durmuyor

cuk olsun olmasın, yeriniz varsa balon bu-

sopasında, kopup gidiyor, o da üzüntü ya-

lundurun. Hem samimi, hem düşünceli,

ratıyor. Promat’ın kırmızı balonları öyley-

eğlenceli oluyorsunuz, çocuklar sizi sevi-

di. Kaç kere taktık yerine balonu, ama ay-

yor, dolayısıyla mutlu çocukların anne ba-

rılma zamanı kaçınılmazdı. Aldığınıza piş-

baları da sizinle bir bağ kuruyor.

man oluyorsunuz bir süre sonra. Eğil, kalk, yakala, tak… Bayram olmasa da her zaman uğradığımız bir mağaza var: Krispy Kreme.

Bayram seyranlarda balon alımını son dakikaya bırakmayın, karaborsa oluyor. Benden söylemesi… Hepinize bol balonlu, bol eğlenceli bir ilkbahar diliyorum…

39


ÇALIŞANIN ÇIĞLIĞI

Sosyal Medya Bağımlısı (mı)yız? Özge Dumlu Günesen ozge@ajandadergi.com

Sonra birden ne oldu? Ne olduysa oldu, ama biz o mecra senin bu mecra benim

H

er sabah ofise geldiğinizde ilk

derken saatlerce bilgisayarın başından

olarak hangi web sitesini açı-

kalkamaz olduk, o da yetmedi laptoplara

yorsunuz?

sarıldık, şimdi ise sürekli internet bağlantılı

Ya da öğle arasındasınız... Kahvenizi elini-

bir telefon olmadan yaşayamaz gibiyiz:

ze aldınız, hangimiz şöyle bir Facebook,

parmaklarımız her daim ekranda…

Twitter dolaşmıyoruz, bloglarımızı güncellemiyoruz?

Çünkü artık herkes için sosyal mecra vaz-

Sebep açık: Biz hayatımızda sosyal medya

geçilmez, şirketler için bile…

araçları olmadan yaşayamıyoruz. Kendimden örnek vereyim, uzun süre

Şirketler için adeta bir kendini konumlama

Facebook hesabımı ziyaret etmemişsem bir

alanı bu mecralar, teknolojiyi ne kadar ta-

eksiklik hissediyorum. Eğer son birkaç sa-

kip ettiğinin ve yeniliklere ne kadar açık

attir gelen tweetlere göz atmadıysam onla-

olduğunun bir göstergesi. Ayrıca kendileri-

ra bir an önce bakayım istiyorum. Yoksa

ni takip eden kişilerin olumlu olumsuz her

ben bir sosyal mecra bağımlısı mıyım?

türlü görüşüne anında ulaşmak ve cevap vermek de önemli. Nasıl ki ağızdan ağıza

Bundan çok değil, 10 yıl önce internete çok

her türlü deneyim çabuk yayılır, bu mecra-

seyrek girerdik.

lar şirketler için kendileri veya ürünleriyle

Maillerimiz günlerce kontrol edilmeden

ilgili yapılan her türlü yoruma anında yanıt

öylece dururdu. Facebook, Twitter,

vermek, gerektiğinde kendini savunabil-

Friendfeed zaten hayatımızda yoktu.

mek ve olumsuz durumlara hızlı bir şekil-

40


de müdahale edebilmek için bir araç niteli-

olan departmanlar olabiliyor şirketlerde.

ğinde. Yapılan araştırmalar şirketler arasında en

Sosyal medya araçlarına Linkedin’i de

popüler mecranın Twitter olduğunu göste-

ekleyebiliriz. Eskiden şirketler sadece belli

riyor.

internet siteleri ya da gazete ilanları aracılı-

Global Social Media’nın bu yıl yaptığı

ğıyla işe alımlarını gerçekleştirilirken artık

araştırma verilerine göre dünyada Twitter

Linkedin’in de bu işte önemli bir payı ol-

hesabına sahip olan şirketlerin oranı %77.

duğunu görüyoruz.

Aynı kurumun geçen yıl yaptığı araştırma-

İnsan Kaynakları Uzmanları günlerinin bü-

da bu oran %65’te kalmış. Bunu Facebook

yük kısmını burada geçiriyor, davet gönde-

takip ediyor. Facebook profillerini güncel-

riyor, kontak listelerine kişileri ekliyorlar.

leyen şirketlerin oranı 2010’da %59 iken, bu

Diğer yandan çalışanlar da profillerini gün-

yıl oran %84’e çıkmış.

cel tutup iş çevrelerine yeni isimler ekliyorlar.

Şirketlerin sosyal medya araçlarını kullan-

Çalışanların sosyal medya sitelerine üyelik-

maktaki amaçları çok çeşitli. Örneğin

leriyle ilgili yapılan bir araştırmada bu

Twitter’da reklam yayınlamak ücretsiz ol-

mecraların çalışanlar tarafından kullanım

duğundan ürün veya hizmetleriyle ilgili bir

oranın en yüksek olduğu ülkenin %92 ile

reklam duvarı gibi kullanılabiliyor bu alan-

Şili olduğunu görüyoruz. Bunu %90 ile Çin

lar. Buna ek olarak şirketler ürün geliştir-

ve Hindistan izliyor. Türkiye ise 4.sırada: %

me aşamasında fikir danışmak için, halkla

86...

ilişkiler faaliyetlerini doğrudan planlamak

İnternet sadece mail alışverişi yaptığımız

için ve hatta istihdam için bile bu mecraları

ya da dosya transfer ettiğimiz bir araç değil

kullanmakta. Şirketlerin ya da şirket çalı-

artık, kendimizi ifade ettiğimiz bir alan.

şanlarının eleman almayı düşündüğü pozisyonu bu alanlar vasıtasıyla duyurduğu örneklerine sıkça rastlıyoruz artık. Sırf sosyal medya ilişkilerini düzenlesin diye ekipler oluşturuluyor kurumlarda; bü-

Bu yüzden hepimiz bloglarımızla ilgileniyor, Facebook ve Twitter hesaplarımıza önem veriyoruz. Çünkü bunlar bireysel özgürlük alanlarımız bir anlamda.

tün işi sosyal medya araçlarının daha etkin

Zaten bu sebeple bloğuma dokunma deme-

kullanımı üzerine geliştirmeler yapmak

dik mi?

41


BİR KAŞIK BİLGİ

Kıpkırmızı bir lezzet… Müge Karahan www.yemekbahane.blogspot.com

B

aharın geldiğinin bazı göstergeleri vardır. Kurumuş dallarda inci tanesi gibi

açan minik çiçekler, sabahları odaları 42

aydınlatmaya başlayan güneş, yol kenarlarında bizi selamlayan papatyalar ve Pazar tezgahlarında, manavlarda boy göstermeye başlayan çilek…


Sevmeyen çok azdır sanırım çileği, belki

Çilek, gülgiller familyasından gelen bir

alerji yaptığı için yiyemeyenlerimiz vardır

bitki cinsidir ve bu bitki türünden gelen

ama eminim hatırı sayılır bir çoğunluk bu

tüm meyvelerin ortak adıdır.

kıpkırmızı mis kokulu meyveyi çok severek tüketiyordur.

Dünyada adlandırılmış 20’den fazla çilek türü bulunuyor. A,B,C vitaminleri, kalsi-

Mayıs ayı için “Bir Kaşık Bilgi” sayfamıza

yum, demir ve fosfor gibi mineralleri bolca

çileği konuk etmek isteyişimin ana sebebi,

içeren çilek, dünya üzerinde birbirinden

itiraf ediyorum, bu ara elimden düşmemesi

çok farklı bölgelerde ve ekolojik şartlarda

… Bu ay biraz çileği yatıralım masaya de-

yetiştirilebiliyor.

dim, bakalım bize ne faydaları varmış, tadının güzelliği nereden geliyormuş.

Çileğin vücudumuza faydaları ise bir hayli fazla.

43


Vücuda kuvvet vermesi, kolesterolü düşürmesi, damar tıkanıklığını önlemesi, antioksidan etkisi ile bağışıklık sistemini güçlendirmesi, sindirim sisteminin düzenlenmesi, kanı temizlemesi, diş etlerini güçlendirmesi, tansiyonu düşürmesi ve sakinleştirici etkisinin bulunması bu faydalardan sadece birkaçı. Sofralara renk cümbüşü katan çilek, özellikle pasta ve tatlı tariflerinde hem görsel bir şölen yaratır. Sütlü tatlıların dekore edilmesinde, pastaların katlarında, çikolataların içinde birbirinden çok farklı sunum ve tarifte kullanılan çilekle yapabileceğimiz birkaç tarife yer vermek istiyorum.

Labneli Çilek Kupları Malzemeler: (6 kişilik) -Dilimlenmiş 20-25 adet çilek -3 dilim vanilyalı kek -5 yemek kaşığı pudra şekeri -5 yemek kaşığı labne peyniri -200 ml krema -1 adet portakal suyu Kek dilimlerini küpler halinde doğrayın ve kup bardaklarınızın içerisine eşit şekilde bölüştürün. Portakal suyundan kaşık yardımı ile keklerin üzerine dökerek bir miktar ıslanmalarını sağlayın. Pudra şekeri, labne peyniri ve kremayı çırpın ve keklerin üzerlerine dökün, dilimlenmiş çileklerle dekore edin.

44


Çilekli Muffin Malzemeler: (12 adet) -12 adet dilimlenmiş çilek -7 yemek kaşığı tozşeker -2,5 su bardağı un -1/2 çay kaşığı tuz -1,5 çay kaşığı kabartma tozu -1 su bardağı süt -1 adet yumurta -1/4 su bardağı eritilmiş margarin

Çilekli PanCake

-üzerine 1 yemek kaşığı toz şeker

Malzemeler: (4-6 kişilik) -1/2 yemek kaşığı margarin

Fırını 180 derecede ısıtın. Yumurta ve şeke-

-20 adet ikiye bölünmüş çilek

ri krema kıvamına gelene kadar çırpın.Un,

-2 yemek kaşığı mısır nişastası

tuz, kabartma tozunu eleyerek ilave edin.

-3 yumurta

Süt ve margarini de kattıktan sonra tekrar

-1 su bardağı süt

çırpın. Muffin kalıplarını hafifçe yağlayın

-2/3 su bardağı un

ve unlayın. Karışımı kalıplarınıza bölüştü-

-1/4 su bardağı toz şeker

rün ve üzerlerine çilek dilimlerinden koyun ve toz şeker serpiştirin.

-1,5 çay kaşığı vanilya -Pudra şekeri

Yaklaşık 20-25 dk kadar üzerleri kızarıncaya kadar pişirin.

Fırını 180 derecede ısıtın. Fırın kabınızı margarinle yağlayarak hazırlayın. Çilek dilimlerini mısır nişastasına iyice bulayın ve fırın kabınıza dizin. Yumurta, süt, tozşeker, un ve vanilyayı çırpın, bu karışımı çileklerin üzerine dökerek fırına verin. Üzeri kızarana kadar pişirin. Servis ederken pudra şekeri serpin. Afiyetle & sağlıkla,

45


ABRAKADABRA

BEYİN OYUNU Pınar Doğan

En altta ilkel beyin, ortada limbik sistem

pinar_sd@hotmail.com

vardır. En üstte ise korteks bulunur. Korteks ise sadece insan beyninde bulu-

Beynimiz vücudumuzun en önemli organıdır. Yaşadığımız her şeyi duygusal boyutta ona borçluyuz. Mutlulukları, üzüntüleri, korku gibi dürtüleri beynimiz üretir. Beynimiz nasıl çalışır? Bilindiği gibi beynimiz üç katmandan oluşur. 46

nur. Olumsuz düşünceler ve duygular ilkel beyne; olumlu düşünceler ve duygular ise kortekse gelir. Limbik sistem beynin duygusal merkezidir. Şiddet, korku, nefret, kaygı ve heyecan gibi bu tarz duygular beynin sağlıklı düşünmesini ve odaklanmasını engeller.


Beynimiz neyi kabul eder ve inanırsa,

Beyin kas sistemi ile çalışmadığı için hiçbir

onu gerçekleştirir. Sebebi şudur: Bilinçal-

zaman yorulmaz. Ama hep aynı şeyi yap-

tımız inançlarımızı yansıtan şeyleri çeker.

maktan ve düşünmekten sıkılır. Özellikle depresyona giren insanların zihinleri hep

Bilinçaltımızda herhangi bir konuda belirli

aynı konularla meşguldür. Başarılı insan-

bir inancımız varsa ki bu iki şekilde bizde

lar ise zihinlerini olumlu düşüncelerle zin-

ortaya çıkar.

de kılar, pozitif amaçlara yönlendirir.

1.Atalarımızdan

bize

bilmeden

geçer

2.Deneyimlediğimiz olayların tekrarlan-

Hayal kurmak ve olumlu düşünmek bizi

ması sonucunda; ilkel beynimiz buna za-

ilk andan itibaren etkileyecektir. Kendimi-

manla inanır. Ve bilinçaltımız bu inanca

zi daha rahat ve güvende hissetmemizi

dair etrafa sinyaller yayar, tıpkı radyo sin-

sağlayacaktır. Olumlu düşünmek; olumlu

yalleri gibi... Bununla da yetinmez olayları

ifadeler kullanmak demektir. Şöyle ki;

ve kişileri de etrafına toplar. İşte buna Çe-

''K or km a , ,

kim Yasası diyoruz. Hepimizi bir şekilde

''heyecanlanma,,

etkiler bu yasa...

''hastalanmamalıyım,,

Bütün davranışlarımızın altında çekirdek

''sağlıklıyım,, demek çok etkilidir.

inancımız yatar. Bu inanç yapmak istedi-

Çocuklarımız içinse yapmamaları gereken

ğimiz her şeyi engeller. Bu çekirdek inanç

şeyleri söylemek yerine, istediğiniz davra-

beynimizin ilkel yanıdır. Esas ve köklü de-

nış şekillerini söyleyin. Denediğiniz de bu-

ğişim bu ilkel beyindeki yanlış kodlama-

nu hissedecek ve şaşıracaksınız. Bunu nor-

nın değişmesiyle olur. Önemli olan bu

mal yaşantınıza yansıttığınızda önce siz

inancı bulup değiştirmektir.

değişeceksiniz sonra da çevreniz değişe-

Bundan sonrası, yaşadığımız hayatın ger-

cek.

çek bir cennete dönmesidir.

Daha sonra ise fark edeceksiniz ve siz

ye r i n e

''c e s ur

yerine

ol, , ;

''sakin

ol,,;

ye r i n e

fark edileceksiniz... Beynimizin bize oynadığı en şaşırtıcı

(Çekirdek inanç konusunda tereddütleriniz var

oyun ise şudur:

ise- hayatınızda devamlı olagelen olayları iş

Beynimiz gerçek ile hayali ayırt edemez.

hayatınız da ya da özel hayatınızda -bana ya-

Hayal kurmak bizim insan olarak en bü-

zabilirsiniz )

yük gücümüzdür. 47


BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ? Seda Asolar www.sedasolar.blogspot.com

Pablo Neruda’nın 12 Temmuz 1904’te Şili’de doğduğunu

Henüz 6 aylıkken annesini verem hastalığı nedeniyle kaybettiğini

Asıl adının ‘Ricardo Eliecer Neftali Reyes Basualto’ olduğunu, babasının şair olduğunu öğrenmemesi için bu takma isimle şiirlerini yayınlatmaya başladığını

Şili konsolosu olarak pek çok ülkede görev yaptığını

Hem kişiliği hem de şair kimliğiyle pek çok prestijli ödül aldığını. (Dünya Barış örgütü üyeliği, Stalin Barış ödülü, Oxford Üniv. Fahri doktora unvanı, Nobel Edebiyat ödülü gibi)

Nazım Hikmet ölünce, ‘Nazım’a bir güz çelengi’ şiirini yazdığını

İl postino ‘Postacı’ filminde şairin hayatının anlatıldığını

1973 yılında öldüğünde, Devlet başkanı Pinochet’nin; şairin ardından cenaze töreni yapılmasına izin vermediğini...

48


Yavaş yavaş ölürler Seyahat etmeyenler. Yavaş yavaş ölürler Okumayanlar, müzik dinlemeyenler, Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar. Yavaş yavaş ölürler, İzzetinefislerini yıkanlar, Hiçbir zaman yardım istemeyenler. Yavaş yavaş ölürler Alışkanlıklarına esir olanlar, Her gün aynı yolları yürüyenler, Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler, Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler, Bir yabancı ile konuşmayanlar. Yavaş yavaş ölürler Heyecanlardan kaçınanlar, Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar. Yavaş yavaş ölürler Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler, Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar, Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar

Pablo Neruda 49


RAFLARDA Yüz Karası Orhan Kemal İlk defa 1960 yılında yazılıp, bugüne kadar tefrika edildiği gazetelerin sayfalarında kitaplaştırılmayı bekleyen bir roman Yüz Karası. Elli yıl sonra ortaya çıkan bu roman, Işık Öğütçü'nün önsözüyle hikâyesini anlatmaya başlıyor. Adana'nın fakir bir mahallesinden başlayıp İstanbul'a uzanan bu öyküde fakirlik, büyük umutlar ve haysiyet konuları işleniyor. Birbirinden farklı karakterlerdeki iki kardeşin yaşam mücadelesini; açgözlülük, kısa yoldan köşeyi dönme ve vicdan muhasebesiyle okurlara aktaran Orhan Kemal, her zaman en açık halini anlattığı insanın bu kez yüzünün karasını ortaya çıkarıyor. Orhan Kemal'in kitapları bîr okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, çok az yazar okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve aydınlığı yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz.

50

1939 Yazı Werner Biermann Savaşın gongu çalmış, aktörler sahnede yerlerini almıştır. Roller ana hatlarıyla bellidir ama tam yazılmamıştır; öylesine doğaçlama gidecektir. Çünkü her aktör, starından mızrak tutucusuna kadar bu oyunda rol çalmak, son tiradı kendi söylemek ister. Perde, tüm dünyanın gözleri önünde 1 Eylül 1939'da Polonya Radyo ıstasyonu'nda açılır. Bir Alman top mermisi, Szpilman'ın -hani şu Polanski'nin "Piyanist"i- piyanosundan yükselen Chopin melodilerini susturur. Aynı oyun farklı mekânlarda sahnelenmeye başlar. İkinci Dünya Savaşı başlamıştır. Oysa o yıl diğerlerinden çok da farklı değildir. Kapalı kapılar ardında söylenenlerin dışında kalan sıradan insanlar için hayat devam eder... Sıradan olmayanlar, ya savaşı fazla umursamaz ya da çoktan sürgün oldukları bir dünyada yerlerini almıştır... 30 Mart'ta Bertolt Brecht son oyunu Galileo Galilei için Danimarka'da atom fizikçisi Niels Bohr'dan bilgiler alır. Jorge Semprún, daha on beş yaşındadır. 82 yaşındaki Freud, Yahudi olduğu için tehdit edildiğinden ülkesinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Thomas Mann, Hitler rejimiyle sürgün olduğu Amerika'dan mücadeleye devam etmektedir...


Az Hakan Günday

Üçüncü Polis Flann O’Brien

Küçük bir kelime, büyük bir roman. Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...

James Joyce ve Samuel Beckett'la beraber İrlanda edebiyatının Kutsal Üçlü'sünü oluşturan Flann O'Brien, doğumunun yüzüncü yılında Türk okurlarıyla buluşuyor. Adı bu üçlünün hep en sonunda anılsa da 20. yüzyılın en büyük yazarlarından biridir O'Brien.

11 yaşında bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen korucu kızı Derdâ ile hapisteki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu "mezarlık çocuğu" Derda'nın bir mezarlıkta kesişen hayatlarının, bu iki çocuğu kırk yıl boyunca her tür şiddetle yontup birbirlerine hazırlayışının, (bütün anlamlarıyla) Yazı'nın bu iki çocuğu birleştirmesinin hikâyesi. Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A'dan Z'ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman…

51

Parodi ve hicvi muzipçe kullanarak dilin anlamı iletmede, hatta oluşturmada üstlendiği kurgusal rolü alaşağı etmesiyle ve gerçeklik dediğimiz kurgunun maskesini düşürmesiyle, Avrupa henüz postmodern kelimesini duymamışken postmodenist olmuş bir yazardır o. Absürdün kinayesi olarak ancak Alice Harikalar Diyarında'yla kıyaslanabilecek olan Üçüncü Polis bir cinayet romanı, İnsan ile bisikleti arasındaki hassas ilişkinin öyküsü ve bitmek bilmeyen suçluluk hissinin tüyler ürpertici masalıdır. Hayatını filozof De Selby'nin çalışmalarına adamış olan isimsiz anlatıcı, parası için ihtiyar Mathers'i öldürür. Ancak bir süre sonra kendisini ölü adamla karşı karşıya bulur. Kurgusunun paradoksal yapısı ve kısır döngüsüyle hızla mekanikleşen modern dünyada makineleşen insanı ele alan Üçüncü Polis, kısa sürede kültleşmiş bir çağdaş klasik.


Korkunun Bütün Sesleri Korkunun Bütün Sesleri, bilimkurgu edebiyatının öndegelen isimlerinden seçtiğimiz öyküleri bir araya getiriyor; Asimov ve Heinlein gibi klasiklerle Bradbury, Ballard, Vonnegut ve Ellison gibi yenilikçilerin en güzel öykülerini. Bilimkurgu uzun süre edebiyat sayılmamış, "edebiyat-altı" bir tür olarak görülmüştür. Ancak bu öykülerde görüyoruz ki, yirminci yüzyılın teknolojik gelişmelerinden esinlenen bilimkurgu, yine aynı yüzyılın sınırlılığını aşma yolunda sürekli bir çabayı simgeliyor; bilginin niteliğini, bilim ve doğa, siyaset ve bilgi ilişkisini ve bilginin denetimini sorguluyor. Edebiyat da böyle bir çaba değil midir? Yaşadığımız zaman ve mekânın sınırlarının ötesine gitme arzusu, sınırların ötesini bilme isteği değil midir? Derlemede yer alan öyküler şöyle: Korkunun Bütün Sesleri: Harlan Ellison, Gülümseme: Ray Bradbury, Bilinç Eşiğini Atlayan Adam: J. G. Ballard, Güç Duygusu: Isaac Asimov, Maske: Stanislaw Lem, Harrison Bergeron: Kurt Vonnegut Jr. Ve Dünya'nın Yeşil Tepeleri: Robert A. Heinlein.

52

Kara Brooklyn

"Burada sizlere sunulan hikâyeler de (Brooklyn) kadar farklılık ve çeşitlilik gösterirler. Yasadışı çetelerin aşırı şiddet içeren suç hikâyelerinden Damon Runyoneseque Mürettebatı yaşlı kurtların hikâyelerine kadar geniş bir yelpaze mevcuttur. Seks avcıları, ahlaksız polisler, katiller ve bir at hırsızı vardır. Yani hikâyeler farklıdır ama bu kitabın yayına hazırlanma sürecinde onları bir kez daha okuduğumda (...) bunların birbirlerinin ne kadar aynısı olduğunu görerek şaşırdığımı da belirtmeliyim. Çünkü bir Flatbush barında oturan her edebiyat araştırmacısının bildiği gibi, asıl önemli olan güzel bir hikâye anlatmaktadır." -Tim McLaughlinKara dizisi İstanbul ve New York'tan sonra şimdi de cemaatlerin diyarı Brooklyn'de sürüyor.İrlandalılar, Ruslar, İtalyanlar ile diğer etnik gruplar Kara Brooklyn'in suç dünyasında bir araya geliyorlar.


Yaratık

Sihirli Ev

John Fowles

Diana Wynne Jones

Yaratık, günümüz İngiliz edebiyatının en ilginç ve en çarpıcı gerilim romanlarından biri. Tıpkı Dostoyevski'nin romanlarında olduğu gibi, insanı saran paradokslarla dolu etik bir derinliğe, ama aynı zamanda da, Fowles'ın virtüözlük düzeyindeki hikaye anlatma tekniğinden kaynaklanan soluk kesici bir sürükleyiciliğe sahip.

Diana Wynne Jones'un muhteşem Şato serisinin üçüncü kitabı Sihirli Ev hayal dünyanızı şenlendirmeye devam ediyor!

Yazarın zihninde aralıklarla beliren ve gitgide vücut kazanan, tuhaf bir imgedir anlatılan. Soğuk, karanlık bir ilkbahar gününde, sonsuz kıraç toprakların ufuk çizgisinde yol alan küçük bir atlı kafile imgesi.. gizemli bir kadının da dahil olduğu bu kafilenin bilmecelerle dolu yolculuğu... ve yolun sonundaki beklenmedik ölümün ardından gelen sorgulama... Sıradan bir polisiye olayın ötesine uzanıp metafizik boyutlara erişen ve bilimkurgusal tınılar ta taşıyan girift bir anlatı.

Fakat işler istediği gibi gitmez. Zira o evin zaman ve mekânı bükebildiğinden, sihirli bir sokak köpeği olan Başıboş'tan ve genç büyücü çırağı Peter'dan haberi yoktur. Bu da yetmezmiş gibi, bir de lubok denen korkunç bir yaratık peşine düşer ve Charmain kralın ülkeyi kurtarmaya yardımcı olacak efsanevi Elfarmağanı'nı arayışında başkahraman olur.

Çağdaş İngiliz edebiyatının en önde gelen yazarları arasında sayılan John Fowles, Victoria dönemi İngiltere'sinde geçen Fransız Teğmenin Kadını adlı ünlü romanında olduğu gibi, yine tarihsel bir arkaplanı romanına fon olarak seçiyor.

53

Charmain Baker, büyük amcası Kraliyet Büyücüsü Norland'ın evine göz kulak olmayı kabul ettiğinde, aklında tek bir şey vardır: korumacı ailesi olmadan bol bol kitap okumak.

Büyücü ailemiz Sophie, Howl ve ateş cini Calcifer da muzip ve kıvrak zekâlarıyla bu arayışı renklendirir. Acaba Charmain onca karmaşanın ortasından sağ salim kurtulabilecek midir? "Diana Wynne Jones muhteşem bir fantazya yazarı. Hayal gücü her daim canlı, karakterleri gerçek ve hikâyeleri hem muzip hem de duygulu..."


BU AY VİZYONDA Beastly Gösterim tarihi : 6 Mayıs 2011 Yapım : 2010 - 2011, ABD Yönetmen: Daniel Barnz Oyuncular: Vanessa Hudgens, Neil Patrick Harris, Mary-kate Olsen, Beastly, klasikleşmiş Güzel & Çirkin filminin modern versiyonu olarak giriyor olacak vizyona.

Blitz Gösterim tarihi : 6 Mayıs 2011 Yapım : 2010, İngiltere Yönetmen: Elliott Lester Oyuncular: Jason Statham, David Morrissey, Paddy Considine, Özellikle Jason Statham hayranlarının merak beklediği film olan Blitz’de zorlu bir polis, şehre korku salmış seri katili yakalamak için görevlendirilir. Olaylar derinleştikçe polis, hedefin kendisi olduğunu fark eder.

Bad Teacher Gösterim tarihi : 6 Mayıs 2011 Yapım : 2011, ABD Yönetmen: Jake Kasdan Oyuncular: Cameron Diaz, Justin Timberlake, Jason Segel, Kaitlyn Dever, Filmde ağzıbozuk ve paragöz bir öğretmeni canlandıran Cameron Diaz, rakip olduğu meslektaşının flört ettiği Justin Timberlake’ten hoşlanınca onu elde etmek için bütün yollara başvurur.

54


Shangai Gösterim tarihi : 6 Mayıs 2011, Yapım : 2010, ABD Yönetmen: Mikael Hafstrom Oyuncular: John Cusack, Jeffrey Dean Morgan, David Morse, Ken Watanabe, Paul ismindeki bir Amerikan askeri ikinci dünya savaşında Japonlar tarafından işgal edilen Shangay’a gider Paul’ün amacı orada katledilen asker arkadaşlarının ölümü ile ilgili bir soruşturma yürütmektir. Paul orada tanıştığı bir kadına aşık olur... İkinci dünya savaşının başlarında geçen filmde Çin’in Shangay kentindeki tüm dünya ajanlarının gizli mücadelelerini konu alıyor..

Copacabana Gösterim tarihi : 6 Mayıs 2011, Yapım : 2010, Fransa Yönetmen: Marc Fitoussi Oyuncular: Isabelle Huppert, Aure Atika, Cyril Couton, Guillaume Gouix, Hayatta hiçbir şeyi umursamayan Babou kendi kızıyla ilişkilerini düzeltmek için hayatında bazı rötuşlar yapmaya başlar ama hepsi yine kendi tarzındadır.

Dokuzuncu Kartal Gösterim tarihi : 13 Mayıs 2011, Yapım : 2010-2011, ABD Yönetmen: Kevin Macdonald Oyuncular : Channing Tatum, Mark Strong, Jamie Bell, M.S. 140 yılında, efsanevi Ninth savaşçılarının İskoçya'da kayıplara karışmasından yirmi yıl sonra, genç bir komutan olan Marcus Aquila, babasının onurunu kurtarmak için yola çıkar. Roma'dan ayrılan Marcus Aquila, Ninth lejyonunun nerede ve neden kaybolduğunu bulmak amacındadır, ama aynı zamanda emrindeki askerlerin hayatlarından da sorumludur. Bu gizemi çözmesinde ona esir Esca 55 yardım edecektir.


Jane Eyre Gösterim tarihi : 13 Mayıs 2011, Yapım : 2011, İngiltere Yönetmen: Cary Fukunaga Oyuncular: Mia Wasikowska, Michael Fassbender, Judi Dench, On yaşında öksüz kalan, babasını da öldü bilen Jane Eyre, kendisine köle gibi davranan halası tarafından yoksul kızların gittiği katı disiplinli bir yatılı okula gönderilir. On yıl kadar kaldığı bu okula sonunda öğretmen olur. Bir süre sonra da Edward Rochester’ın malikânesinde mürebbiyelik yapmaya başlar. Jane, giderek hayal bile edemeyeceği zorluklar ve acılar yaşayacak, beş parasız ve evsiz barksız kalacak, ve bir kadının tek başına ayakta kalabileceğini kanıtlamak için savaşacaktır...

Hop Gösterim tarihi : 13 Mayıs 2011, Yapım : 2011, ABD Yönetmen: Tim Hill Oyuncular: James Marsden, Kaley Cuoco, Elizabeth Perkins, Hank Azaria, Animasyon ve live action harmanı olan HOP, işsiz güçsüz takılan Fred ile yanlışlıkla yaraladığı ve iyileşmesi için evine aldığı Paskalya Tavşanı arasında geçen komik hikayeyi konu almaktadır.

Karayip Korsanları – Gizemli Denizlerde Gösterim tarihi : 19 Mayıs 2011, Yapım : 2011, ABD Yönetmen: Rob Marshall Oyuncular: Johnny Depp, Penélope Cruz, Geoffrey Rush, Yeni bölümde Jack Sparrow geçmişte tanıdığı bir bayanla karşılaşıyor ve daha sonra bu bayanın Kara Sakal Ian McShane'in kızı olduğunu öğreniyor. Kızı da babası gibi, Jack Sparrow'u ölümsüzlüğün çeşmesini bulmak için durmak bilmeyen maceralara sürüklüyor. www.sinemalar.com 56


Ücretsiz Abonelik İçin www.ajandadergi.blogspot.com İletişim: iletisim@ajandadergi.com

57


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.