Zaman Hollanda

Page 1

20 ARALIK 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 95 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €

www.zamanhollanda.nl

Dr. Gürkan Çelik:

“Gülen Hareketi, insanlýðýn ortak sorunlarýna çözümler üretiyor”

Celal þehri Mekke’den cemal þehri Medine’ye

RÖPORTAJ

Basri Doðan’ýn haberi 3. sayfada

4

8

Asýl cinayeti, kurban terörü estiren medya iþliyor

20

Sahi, Atatürk Diyarbakýr’a gitmiþ miydi?

24

Hayal kurmadým, fýrsatlarý deðerlendirdim


YORUM

ZAMAN

20 ARALIK 2008

2

HOLLANDA

Kimseler bilmiyor (mu?)

D

evlet yýlda 2 milyar avro harcýyor, iþsizlere iþ imkanlarýný ve pazardaki þanslarýný artýrmalarý için. Kime veriliyor belli deðil ve de yardým yararlý olmuyor yankýlarý devam ediyor. Böyle yapmakla bu yöntem dayanmaz, iflas eder sesleri git gide artýyor, Hollanda’nýn politik arenasýnda. Bir iþsizin devletin sunduðu yardýmlarýyla iþe dönmesi kaç paraya mal oluyor biliyor musunuz? Groningen Üniversitesin’den Profesör van Dijk’a göre: 500.000 avro, Piet Hein Donner ve Ahmed Aboutaleb’e göre ise sadece 27.000 avro. Amsterdam Üniversitesi’ne baðlý ekonomik araþtýrma kurumu SEO’nun hesaplamalarýna bakarsak bu miktar 125.000 avroya kadar çýkýyor. Görülüyor ki bu üçlünün arasýnda daðlar kadar fark var ve zannedersem kimin neden söz ettiði ve nelerin konuþulduðu bilinmiyor bile. Eðer “sosyalci” bir kimse 20 yýl boyunca ödenek alsa bu 20 yýlda 230.000 avroya mal olur. Diyelim ki bu vatandaþý 3 veya 5 yýlda teþvik için deneyim ve eðitim verildi bu da eder 250.000 avro. Kardeþim, bu kiþiler 35 yýldan fazla Sosyal’den ödenek mi alýyor sanki? Politikacýlar ise baþka formül peþinde: Biz iþ pazarýndan çok ama çok uzak kiþileri nasýl ve hangi þartlarda topluma geri kazandýrabiliriz, sosyal hayatýn içine itebiliriz kaygýsýnda. Bu da hesaplara göre ortalama 27.000 avroya mal olur ve bu ayný derecede kiþilere yardým pro-

gramlarý düzenlense, 74.000 iþsize Daha açýkça söylemek gerekirse, destek anlamýna gelir. Ama bilini- penceresi geniþliyor ve de toplumyor ki Hasan’la Hans’ýn ayný dere- sal katýlým gerçekleþiyor. cede desteðe ihtiyacý yok. Hans iþ Böyle bir olayýn maliyetinin baþvurusu konusundaki açýklarýný hesaplanmasý çok yanlýþ olur açýkgidermek için destek alýyorsa, lamasýný çok yerinde buluyorum. Hasan ise dil kursuna yönlendirili- Gerek Donner gerekse Aboutaleb yor. “Ne dil kursu yahu, 30 küsur bu konu hakkýnda tam puan alýyor. yýldan beri biz Hollanda’da deðil Manevi pozisyonlardaki deðiþiklikmiyiz? Maalesef tablo böyle iþte! ler küçük de olsa maddiyata dönüKopamýyorsunuz Türkçenizden ve þür ve daha fazla kiþi çalýþtýðý için çanaðýnýzdan , pardon dizileriniz- vergi geliri daha yüksek olur. Holden...” deniliyor. landa’nýn vergi çarký yaðlanmýþ bir SEO’ya göre iþ pazarýna tekrar þekilde daha hýzlý dönmeye baþlar. dönüþ teþviki çerçevesindeki hem Amaç da o zaten! re-entegrasyon Muhalif sesbürolarýna hem ler yok mu? Var, de diðer kiþisel onlar da þunu öðretim ve iþyesavunuyor: Reri-staj merkezleentegrasyon olarine ödenen yýnda bardaðýn miktarlar hesapbir kýsmý halen lanýrsa bu ortalaboþ, sadece % ma 125.000 avro50’si iþ imkaný yu buluyor. Yani buluyor ve diðeri AHMET YILDIRIM bizim politikacýise havaya uçup ayildirim@hypotheekadviseur.nl larýn söylediðigidiyor. Peki nin tam 4,5 katý. bunun yükünü Biliniyor ki kim çekiyor? hesaplamalar çok deðiþik perspek- Tabii ki sabahtan akþama kadar tifler açýsýndan yapýlýyor. Sosyal paþa paþa çalýþan kesim. Fatura Yardým Kurumu ve CWI’ye göre yine bizlere kesiliyor deniliyor. re-entegrasyon sayesinde baþvuran Bence bu görüþ, kýsa vadeli bir kiþilerin yaklaþýk % 50’si iþ buldu bakýþ ve de Hollanda’daki toplumve iþ pazarýna atýldý. Bu mükemmel sal sorunlarý çözmez. Katýlým diye bir sonuç. Ayrýca daha düne kadar bas bas baðýran partiler, yani katýetrafýnda neler olduðunu bilmeyen, lýn, bize katýlýn, yürüyüþlere katýlýn, evinde kapalý kalmýþ kiþiler, toplu- sesinizi çýkartýn, mücadele edin, mun içine nelerin yapabileceðini hangi þekilde katýlýrsanýz katýlýn, görüyor ve kendine güvenleri geli- gerisine bakarýz zihniyeti yatýyor. yor. Bu güvenle iþ pazarýndaki SEO’ya göre, kiþilere yardým pozisyonlarýný deðiþtirebiliyor. edilse de edilmese de iþ pazarýnda-

MULDUR LOODGIETERSBEDRIJF

ki yerini tekrar bulmasýnda çok az farklýlýk var. Zannedersem Büyükþehirlerdeki sorunlarý bu araþtýrmada unuttular. SEO-2008 Bu araþtýrma þunu gösteriyor: Çalýþan bir kiþi iþsiz kalmýþ ve WW ödeneði alýyor ise, daha kýsa bir zamanda iþ pazarýna dönüyor. Örnek, WW ödeneði alan kiþilerin % 75’i, 12 ayda iþ pazarýna geri dönüyor ise, sosyal ödenek alan bir kiþi 36 ayda iþ pazarýna geri dönüyor, yani 3 katý fazla bir süre ve masraf gerekli. Bu durum Büyükþehirlerde daha vahim, zira pazardaki deðiþim ve yeni iþçiler (Polonyalýlar, Bulgarlar ve Romenler) ile ayrýmcýlýðý da iþin içine katarsak, tablo apaçýk ortaya çýkýyor. Iþte Donner’in ve Aboutaleb’in çabalarý da bu yönde olmalý. Hükümet tarafýndan belediyelere verilen yetkiler çerçevesinde, bu iþ pazarýndaki yaklaþýmlar, tercihlerde deðiþebiliyor. Hangi kiþiyi daha çabuk iþ pazarýna dahil edebilirsiniz? Kendine güveni olan, kapasitesine güvenen, cebinde sertifikasý veya diplomasý olan, Hollanda kültürünü bilen, sosyal çevresini kullanan ve sorulduðunda ben de bu iþin içinde varým diyebilenleri elbette...

Kaynaklar: Arbeidsmarkt, Reintegratie, SEO, Amsterdam. 2008 Werkloosheid en Arbeidsmarkt, EUR, Drs.Ahmet Yýldýrým, 1996.

Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad Baský adedi ( Oplage): 10.000

Aralýk (December) 2008 - Nr.: 95

Sahibi ( Uitgever)

Her türlü kalorifer tessisatý, su tessisatý ve yeni kombi uygun fiyata yapýlýr.

Time Media Group

Hang 4, 3011 GG Rotterdam

Tel.: 010-2013744

PB 21028, 3001 AA Rotterdam

Fax: 010-2013749

info@zamanhollanda.nl

Tel: 0641528503 0643029839

www.zamanhollanda.nl

Müdür ( Directeur)

Alaattin Erdal

Genel Yayýn Müdürü ( Hoofdredacteur)

muldur@orange.nl

Yusuf Alan

Reklam Müdürü ( Advertenties)

Köksal Yazar

gsm: +31(0)6 41 362 995

yazar@zamanhollanda.nl

Haber merkezi ( Correspondenten) Basri Doðan-Amsterdam

dogan@zamanhollanda.nl

Yasin Yaðcý-Rotterdam

INKOOP - VERKOOP - INRUIL REPARATIE

Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging)

yagci@zamanhollanda.nl Temsilciler ( Vertegenwoordigers)

Asým S. Mecidhan-Deventer

mecidhan@zamanhollanda.nl

Fazlý Altýntaþ-Eindhoven

altintas@zamanhollanda.nl

Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam

demirci@zamanhollanda.nl

Kemal Bolat-Noord-Holland

Tel.: +31(0) 626939198 Zuivelweg 2f 5809 EA Leunen Venray-Limburg

010-2013747

bolat@zamanhollanda.nl

Mustafa Balban-Zuid-Holland

balban@zamanhollanda.nl

Ayhan Güleç-Brabant

gulec@zamanhollanda.nl

Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747 ISSN: 1871-4722


ZAMAN

3

GÜNDEM

HOLLANDA

20 ARALIK 2008

Dr. Gürkan Çelik:

“Gülen Hareketi, insanlýðýn ortak sorunlarýna çözümler üretiyor” Rotterdam’daki Diyalog Akademisi’nin baþkaný olan Gürkan Çelik, Tilburg Üniversitesi bünyesinde “Gülen Hareketi: Diyalog ve Eðitim ile Sosyal Ýnsicamýn Ýnþasý” baþlýklý bir doktora tezi hazýrladý ve 12 Aralýk tarihindeki savunmasýnýn ardýndan doktor unvanýný almaya hak kazandý.

BASRÝ DOÐAN

TÝLBURG

Gürkan Çelik’in tezi akademik dünyada önemli bir boþluðu dolduruyor. Tez ayný zamanda birçok doktora ve master tezi için de önemli ipuçlarý verebilecek bir mahiyette. Tezin onay komisyonunda, sahasýnda otorite kabul edilen ilim adamlarý yer alýyor: Leiden Üniversitesinden Prof.Dr. Sjoerd van Koningsveld, Utrecht Üniversitesinden emekli Prof.Dr. Karel Steenbrink, Nijmegen Radboud Üniversitesinden Prof.Dr. Gerard Wiegers ve Tilburg Üniversitesi dekanlarýndan Prof.Dr. Arie de Ruijter. Genç akademisyen Dr. Gürkan Çelik’in tezine ilgi büyük. Eski Hollanda Baþbakaný Dries van Agt, bir mektup göndererek tez savunmasýna gelmeyi planladýðýný fakat programýnda olan ani bir deðiþiklikten dolayý gelemediðini belirtti. Adalet Bakan Yardýmcýsý Nebahat Albayrak da kendisine ulaþtýrýlan tez için teþekkürlerini iletti. Ýngilizce olarak hazýrlanan tezde, Gülen Hareketinin temel özellikleri üzerinde duruluyor. Kendi sahasýnda uzman isimlerden Prof.Dr. Herman Beck ve Prof.Dr. Ruben Gowricharn'ýn danýþmanlýðýnda Gülen Hareketini inceleyen Dr. Çelik, tezinde önemli tespitlere yer veriyor. Hareketin Ýslami inanç ve deðerler temeli üzerine oturan, insan merkezli bir sivil toplum hareketi olduðunu söyleyen Çelik, “Gülen Hareketi, “dinci”

veya “Ýslamcý” bir hareket olmadýðý gibi bir mezhep veya tarikat da deðildir. Hareket, çoðulcu bir yapýya sahip olup barýþçý, herkese açýk, kucaklayýcý, gönüllülerden oluþan bir fedakarlýk hareketidir. Evrensel olarak kabullenilen din özgürlüðü, insan haklarý, hukukun üstünlüðü, demokrasi gibi deðerleri savunur. Dini ve kültürel açýdan hoþgörü ve sevgiyi, sosyal açýdan uzlaþma ve diyalogu, davranýþ ve aksiyon açýsýndan da müspet hareketi esas alan pozitif bir harekettir, reaksiyoner deðildir.” diyor. Ayrýca hareketin, ideolojik ve siyasal bir hareket olmadýðýný da vurgulayan Çelik, hareketin gündeminde maddi ve dünyevi bir beklenti ya da siyasal erki ele geçirme gibi gizli bir hedef olmadýðýnýn altýný çiziyor. Gülen Hareketinin, kamusal alanda kendi projeleriyle kendini belli ettiðini dile getiren Çelik, “Dini deðerler ile toplumsal idealleri birleþtiren, bütünleþtirici, uzlaþmacý ve kaynaþtýrýcý bir toplumsal harekettir.” tezini savunuyor. Hareketin statik deðil geliþim, deðiþim ve dönüþüme açýk, sürekli kendini yenileyen dinamik bir yapýya sahip olduðu tespitinde bulunan Çelik, “cemaat, cemiyet, camia derken, bugün din, dil, ýrk, cins ayýrýmý gözetmeksizin tüm dünyada insanlýðýn bütününü kucaklayan yapýya kavuþmasý bunun

önemli bir göstergesidir.” diyor. Bu yönüyle hareketin katýlýmcýlarýna geniþ bir sosyal kimlik ve kiþilik kazandýrmaya yönelik, kamusal alanda faal bir aktör olduðunu hatýrlatýyor. Fethullah Gülen’in ise, Sünni, Hanefi ve ilk dönem tasavvuf ehlinin çizgisindeki doktrinleri esas alan bir hüviyete sahip olduðunu izah ediyor. “Hizmet” olarak da isimlendirilen hareketle ilgili olarak Dr. Çelik þu açýklamalarý yapýyor: “Hareket, insanlýk ailesinin yüz yüze olduðu sosyal, siyasal, ekonomik problemlerin çözümünde inancýn gücünden istifade edilmesi gerektiðine inanýr. Uzun süreli projelere ihtiyaç duysa da, her çeþidi ile eðitim ve öðretimin söz konusu problemleri çözmede ana çare olduðunu kabullenir.” Ayrýca hareketin global

deðerlerin benimsenmesinin yanýnda yerel sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve dini deðerlerin de muhafaza edilmesi düþüncesinde olduðunu savunan Çelik, hareketin dini, milli ve tarihi kimliklerin korunarak, barýþ ve ahenk içinde hep birlikte yaþayabileceðine inandýðýný vurguluyor. “Hareket bütün bu yönleri ile kendine mahsus yeni bir hareket olup ne kendinden önceki bir hareketin devamý, ne de kendinden sonraki baþka bir hareketin de baþlangýcýdýr.” görüþünü savunuyor. Sonuç olarak Dr. Gürkan Çelik, Gülen Hareketinin insanlýðýn baþ problemleri ve sosyal çatýþmalarýn ana çýkýþ sebepleri olan cehalet, fakirlik ve ihtilafýn çözümünde ve sosyal insicamýn inþasýnda çok önemli roller oynayacaðý kanaatini taþýyor.

Hypotheken – Verzekeringen- Financieringen * Araba sigortasý Sigortanýzý internetsitemizden yapýn, %16’ya varan

* Ev sigortasý * Ýþyeri sigortasý

indirimden yararlanýn!!

* Ýpotek * Kredi

DO

ÐR

U ve G ÜVENÝ LÝR

0031 (0)10 226 2023 0031 (0)614 602 221 Zaagmolenstraat 27 3036 HB Rotterdam

info@totaladvies.nl www.totaladvies.nl


YORUM

20 ARALIK 2008

ZAMAN

4

HOLLANDA

Celal þehri Mekke’den cemal þehri Medine’ye

H

er vuslatýn bir ayrýlýðý olduðu malum. Allah’ýn Celal sýfatýnýn tecelli ettiði kutlu Mekke þehrinden ayrýlma zamaný geldi. Baba ocaðýndan ana kucaðýna gitme, yani Allah’ýn Cemal sýfatýnýn tecelli ettiði þehir, medeniyetlerin ana þehri aydýnlatýlmýþ þehir Medine’ye geldik. Gül þehri, gül kokulu belde, güllerin Efendisi, gönüllerin þahý Medine’nin gülü Hz. Muhammed sav. in huzuruna selam verip tekmil vermek üzere çýkmaya hazýrlanýyoruz. Hasret ve aþkýmýzýn vuslat anýndaki göz yaþlarýmýzla huzurda durup doya doya selam verip salavatlarla mübarek kabri þerifi huzurunda, yaný baþýnda hayatta da vefatta da hiç ayrýlmayan iki sadýk arkadaþý Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer ra. dualar etmek için huzurda duruyoruz... Burasý baþka bir alem... Müslümanlarýn iki sevgili þehri iman esaslarýyla birbirine kopmaz baðlar ile baðlanmýþlardýr, birbirlerinden kopmalarý mümkün deðildir. Kelime-i Tevhid’i Seyyid Hüseyin Nasr Ýslam’ýn þehirlerle insan – iman iliþkisini en güzel þekilde inþa eder. Nasr þöyle yorumlar: Kelime-i Tevhid’in ilk kýsmý olan ’’La ilahe Ýllallah’’ (Allah’tan baþka ilah yoktur.) Allah’ýn evi olan Kabe’ye ve ona ev sahipliði yapan þehir Mekke’yi söz ile temsil etmektedir. Kelime-i Tevhid’in ikinci kýsmý ‘’Muhammedün Rasulüllah’’ (Muhammed O’nun elçisidir) kýsmý ise Mescid-i Nebevi’nin ve Hz. Muhammed sav. in türbesinin bulunduðu Medine-i Münevvere’ ye karþýlýk gelmektedir Medine, Hz. Peygamber’e kucak açan þehir. O’nu kollarýna aldýktan

sonra bir daha býrakmayan kutlu þehir. Bu yüzden ‘’Keremli Mekke’’nin (Mekke-i Mükerreme) yaný baþýnda Nurlu þehir Medine (Medine-i Münevvere) olarak bu günde Ýslam tarihi ve medeniyetin þafaðýnda doðmuþ ebedi bir model ve ýþýk kaynaðý olarak parlamaya ve ilham saçmaya devam etmektedir... Medine-i Münevvere’ye Kanuni Sultan Süleyman döneminde içten ve dýþtan surlar yapýlmýþ. Dýþarýdan gelecek dýþ etki, hücum ve savaþlardan korumak için. Bu surlardan giriþ olarak dört taraftan dört giriþ kapýsý vardýr. Bir tarafý batý, yani Ýstasyon tarafýndaki kapýdýr. Ýstasyon þu an tarihi eser olarak dünya eserleri arasýnda koruma altýna alýnan eserler içindedir. Nüfusun devamlý artmasý ve þehirleþmenin hýzlý geliþmesinden dolayý bu gün bahsedilen bu kapýlardan bir eser göremezsiniz. Hatta kapalý duran ve sadece Duvarlarýnýn dýþýndan kýsmen bakýlabilen Ýstasyon binasýndan baþka Osmanlý eseri bulmak veya bilmek imkansýz Medine’de. Mesela, hemen istasyonun yan karþý tarafýnda yine Cennet mekan Abdulhamid tarafýndan yaptýrýlan Kýz Meslek Lisesini kimse tanýmaz. Mescid-i Nebevi içerisinde en göze çarpan ve Selam kapýsýndan baþlayarak Efendimizin (sav) kabrini ziyaret edip çýkýncaya kadar olan kýsým, kýble duvarýndan arkaya doðru Ashab-ý Suffe’ye kadar olan kýsmýn Yavuz Sultan Selim eseri olan harika hat sanatýmýzýn, tavan-

larda ve duvarlarda þekillenmiþ bin bir gül desenlerinin Osmanlý’nýn Efendimiz sav.e olan aþkýnýn ilaný olduðunu pek merak eden olmamaktadýr. Soran olur mu acaba diye merak ettim ama pek öyle araþtýrmacý ruhlu bir fedai ile Mescide buluþamadýk bizim gruptan. Belki baþka sefere yeni gidecek Hacý adaylarý merak ederlerde bizde zevkle anlatýrýz inþallah. Evliya Çelebimiz Ravza’da Ayak bastýðý her yerin güzelliklerini dile getiren Evliya Çelebi merhum Ravza-i Mutahhara’ya gelmekle kalmamýþ Ravza’nýn senede bir defa yapýlan temizliðine katýlmayý baþarmýþtýr. Temizlik heyetinde paþalar, Þeyh’ül Harem ve hizmetliler vardýr. Temiz, helal elbiseler giyip devamlý Salavatý þerifeler getirerek, ellerinde buhardanlar, gülabdanlar olduðu halde Rasulüllah’ýn kafesle korunan mezarýnýn önüne gelmiþler, Kýzý Hz. Fatýma ra. den destur istedikten sonra kapýyý kapatýp içeride kalmýþlar. Bundan sonrasýnýz Evliya Çelebimizden dinleyelim: Paþa ve hakir (Evliya Çelebi) yeri öpüp þefaatlerin dileyip.yeri süpürmeye baþladýk. On beþ kiþi ile Ravza-i Tahire’de kaldýk. Amma hakirde can kalmadý. Aþkýndan mest oldum. Sonra mübarek ruhlarýndan yardým istedim. Aklým baþýma gelince üç kandil yaktým... Hakirde can kalmamýþtýr amma gözü, kubbenin üzerine oturduðu kemerlerdeki, lale, sümbül, gül ve erguvan tasvirlerine takýlýr. O kadar

canlý resmedilmiþlerdir ki, bir kokusunu vermeyi unutmuþlardýr sanki. Sonra, hatýrlar nerede olduðunu ve O’nun kokusunun gezdiði bir yerde baþka koku mu olurmuþ der. Bunca yer gezmiþ, bunca gül koklamýþ olan Evliyamýzýn dilinden, ‘’Medine’nin bir kýrmýzý gülü vardýr ki hiçbir yerde benzeri yoktur’’ sözleri dökülür. (M. Armaðan, Keþkül- Ekim 2004) Sultan’ýmýz tahtýna oturmuþ Medine’de Medine’de iki þeye dikkat edilmeli ki, biri kulak diðeri göz ile olur. Önce Ezan okunurken oturup huþu ile dinlemek þart. Diðeri ise ezan okunmadan en az yarý saat önce baþlayarak ezan okunurken Ravza’ya akýn akýn koþan Müslümanlarý seyretmek gözün alabileceði dünyevi en güzel manzaradýr. Zannederim daha güzeli iki yerde vardýr biri tavaf anýnda Kabe’yi seyretmek diðeri de Cennetde güzellikleri seyretmektir. Þeref Haným’ýn dediði gibi: ’’Gayre meyletmez gönül, can baþka canan istemez,, Bir olur þehre hükümdar, iki sultan istemez.’’ Yani Gönül, baþkasýna meyletmez. Can da canandan baþkasýný istemez. Nitekim bir þehirde bir hükümdar olur, iki sultan olmaz! Medeniyetlerin kurucularýndan en medenisi olan efendiler Efendisi Hz. Muhammed sav. Ýn medeniyet þehri Medine’de hava baþkadýr. Yeþil Kubbe’nin, baðrýnda muhafaza ettiði Hak Nebisi’ne davetiyle adým adým çekmesiyle, Selam kapýsýna doðru yaklaþýrken kalbinizin heyecanla atmasý size bir þeyler ihtar eder.


ZAMAN

5

Huzurda selam huzur verir insana Az sonra Nebiler Nebisi’nin huzuruna çýkacaksýn, Onun sadýk dostu Ebu Bekir Sýdýk ve adaletin canlý temsilcisi Ömer-ül Faruk RA. Da dünyadaki gibi ahirette de sevgililerinin yanýndan ayrýlmadan misafirleri kabul ediyorlar. Hangi milletten nereden gelirseniz gelin, siz þu an Peygamber’in misafirisiniz. Selamlarýn en güzeli takdim edilir. Az zamanda kalbinizin derinliklerinin aþk ve muhabbetini arz etmeniz gerek. Varsa dertlerini, ýstýraplarýný boþaltmak için yegane imkan aný bu an. Orada göz yaþý dökülür. Hasretle geçen yýllarýn vuslat anýnda sevinç gözyaþlarý boþanýr. Hýzlý hýzlý atan kalbin heyecanlarýna bakmadan dudaklar durmadan salavat ve dualarla kýpýrdar. Söylenecek, önceden hazýrlanýlmýþ bir hayli dualar,selamlar, istekler vardýr ama hepsi silinir hafýzadan ve dil tutulur o an orada. Sus ve bak Rasulüllah sav. Mübarek çehresine hayalen gözlerini yumarak ve O’nu dinle. Ýki yaraný O’nun yanýnda nasýl edep ile duruyorlar seyret kainatýn þu eþsiz manevi tablosunu ve kendinden geç... Tekrar kavuþma istek ve dualarýyla huzurdan ayrýlýp bahçeye çýktýðýnýz zaman hoþ bir memnuniyetle Medine hakkýnda söylenmiþ þu ilahi sözlerini de söylersiniz.

Bugün ben þahýmý gördüm Çeþmi cemali güldür gül.. Oturmuþ tahtýn üstüne, Tahtý makamý güldür gül... Hayat, sahabe hatýrasý ile olur burada Geçmiþ yýllarda baþlattýðýmýz, her sabah namazý sonrasý Yeþil Kubbe önünde, Ebu Eyyub El Ensari Hazretlerinin (ra) evinin olduðu mekanda yani tam Rasulüllah’ýn huzurunda toparlanýp dualar, salavatlar, cevþenler, yakarýþlardan sonra hep beraber dualar yapýyoruz. Arkasýndan da Cennet-ül Baki’yi ziyaret ederek tekrar bahçeye gelip Efendimiz sav. ve Sahabe efendilerimizden hatýralar anlatýyoruz. Bu yýl vakit azlýðý ve programlarýn yoðunluðundan dolayý sabah sohbetini bahçede son gün yapmak nasip oldu. Tabii, soðuktan korkup da katýlamayanlar olduðu gibi yine unutup kahvaltýya gidenlerde olduðu için bazýlarýna son sabah veda sohbeti ve duasý nasip olmadý... Ýnþallah baþka sefere... Bana çok ümit veren ayný zamanda çok dokunan þu müthiþ sahabe hayatýndan tabloyu sizinle paylaþmak istedim... Özellikle Hac vazifesini yapan hacýlarýmýza bir gül demeti olarak sunuyorum... Bir

HOROZ ÝNÞAAT

Kalite fiyat deðildir

Kapý Pencere Güneþlik Kepenk Mutfak Banyo

Restorant Bar Kahvehane ve Cafeler de... A dan Z’ye tüm inþaat yapýmý ÜCRETSÝZ FÝYAT SUNUMU

SÝGARA ÝÇME SALONLARI ÖDEMELERDE KOLAYLIK SAÐLANIR

Telefon: +31(0)6 81 77 41 93 - BENELUX

HOLLANDA sahabe bir arkadaþýný anlatýyor: Amr b. As’ýn (ra) yanýna vardýk, kendisi ölüm döþeðinde idi. Uzun müddet aðladý ve yüzünü duvara çevirdi. Bunun üzerine oðlu: ‘Babacýðým, Rasûlullah (sav) seni filan þeyle müjdelemedi mi? Ras’ulullah (sav) seni filan þeyle müjdelemedi mi?’ demeye baþladý. Amr yüzünü çevirdi ve: ‘Þüphesiz ki Allah için hazýrlamýþ olduðumuz þeylerin en faziletlisi Allah’tan baþka ilâh olmadýðýna ve Muhammed’in O’nun Rasûlü olduðuna þahâdet etmektir. Ben hayatýmda üç hal üzere bulundum. Düþünüyorum da bir zamanlar Rasûlullah’a (sav) benim kadar þiddetle buðz eden kimse yoktu. Ýmkânýný bulsaydým onu öldürmek kadar bence makbul bir iþ yoktu. Þayet o hal üzere ölmüþ olsaydým muhakkak cehennemliklerden olurdum. Allah Ýslâm’ý kalbime yerleþtirdiði zaman Hz. Peygamber’e (sav) gelerek ‘Uzat sað elini de sana biat edeyim.’ dedim. Hemen sað elini uzattý. Ben elimi çektim Rasûlullah (sav): ‘Neyin var ey Amr?’ dedi. ben: ‘Þart koþmak istedim.’ dedim. ‘Neyi þart koþuyorsun?’ dedi. ‘Baðýþlanmamý.’dedim. ‘Bilmez misin ki Ýslâm, kendinden önceki günahlarý yok eder. Hicret de, kendinden önceki günahlarý

YORUM

20 ARALIK 2008

yok eder. Hac da kendinden önceki günahlarý yok eder.’ buyurdu. Artýk benim gözümde Rasûlullah’tan (sav) daha sevgili ve ondan daha büyük kimse kalmadý. Ona karþý duyduðum saygýdan dolayý kendisine bakamýyordum. Benden onu tavsif etmemi isteseler, buna gücüm yetmez. Çünkü doya doya bakamazdým. Þayet bu hal üzere ölsem cennetlik olmamý kuvvetle ümit ederdim. Sonra üzerimize bir takým þeyler aldýk ki, onlar hakkýnda hâlim nice olur bilmiyorum. Öldüðüm zaman beraberimde hiçbir yasçý ve ateþ bulunmasýn. Beni defnettiðiniz zaman üzerime topraðý iyice döþeyiniz. Sonra kabrimin etrafýnda bir deve kesilip de eti taksim edilecek müddet kadar bekleyin ki sizlerle ünsiyet edeyim ve Rabbimin elçilerini nasýl karþýlayacaðýmý düþüneyim.’ Medine’de çok tatlý anlar yaþandý. Son gece her hacýmýza bir paket taze Medine Gülü ikram olundu. Görülen rüyalar, yazýlan þiirler, ilan edilen aþklar var ki kaleme alýnan hakký verilmiþ hacca gelmenin çok þükür. Hacý Nezir Bilim kardeþimin ‘’Ey Kabe’ isimli ayrýlýk þiiri ile diðer rüya ve yakaza hallerini bir veya iki yazý olarak sizlere takdim etmeyi düþünüyorum inþallah. Rabbim gönlünüzü Kabe ve Ravza huzuru ile hoþ etsin, hoþ kalýn efendim.


GÜNDEM

ZAMAN

6

HOLLANDA Foto: Mehmet Demirci

20 ARALIK 2008

Ýnsan haklarýnda iki ileri, bir geri... Engin Çeber’in gördüðü iþkence sonucu ölmesi dikkatlerimizi bu konuya çekti. 2008 yýlýnda yaþananlara dönüp baktýðýmýzda, öyle pek güllük gülistanlýk bir ortamda yaþamadýðýmýzý da gördük. Çünkü, iþkence görme, iþkence sonucu hayatýný kaybetme, faili meçhul bir cinayete kurban gitme veya gözaltýnda kaybolma olaylarý artýk pek seyrek yaþanan olaylar deðil. Oysa, 2000’li yýllardan sonra ciddi anlamda mesafe katetmiþtik.

EMÝNE DOLMACI

A

teþ düþtüðü yeri yakar. Bir ölüm, bir kayýp, bir iþkence bütün sözleri kifayetsiz kýlar. Rakamlar, istatistikler ve tarihler ise sadece o acýyý nesneleþtirmeye yarar. Ýþkence, kötü muamele, faili meçhuller, gözaltýnda ölüm, dur ihtarý sonucu ölümler ne kadar kurtulmaya çalýþsak da o kadar uzaðýmýzda deðil. Bunu rakamlar söylüyor. Ancak, istatistiklerden önce onlarýn aðzýndan dinleyelim.

Kardeþinin arkadaþýyla tartýþmasý sonucu karakola giden Hilmi Gümüþ’ün baþýna gelenler, karakol bahçesinde çocuklara, “Siz arkadaþsýnýz, neden kavga ediyorsunuz?” demesiyle baþlamýþ. Bunun üzerine polisleri kendisini döverken bulmuþ. Sonrasýný þöyle anlatýyor: “Boynumdan tutup sürükleyerek içeri götürdüler. 45 dakika dayak yedim. Anama, karýma, çocuklarýma küfrettiler. Bir günü aþkýn nezarette kaldým. Çýktýktan sonra tedavi gördüm. Halen ilaç kullanýyorum. Çocuklarýmýn yüzüne bakamadým, geceleri aðladým.” 3 Mayýs 2008 tarihin-

de Çamçeþme Þehit Yüksel Taþpýnar Polis Merkezi’nde baþýna gelen olaydan sonra Hilmi Gümüþ’ün aile düzeni bozulmuþ, iþyerine bile gitmez olmuþ. Taksim’de kimlik kontrolü sýrasýnda arkadaþlarýyla birlikte nezarete düþen Nihat Tüzen, “Orada yaþadýklarýmýzý Allah kimseye yaþatmasýn.” sözleriyle baþlýyor olayý anlatmaya. “Bizi sorgu sual olmadan karakola götürdüler, bir odaya kapattýlar. Önce copladýlar sonra biber gazý sýktýlar. Ýki saati baygýn geçirdik. Biz buradan çýkamayýz dedik. ” diyor. 22 Ekim 2008 tarihinde gerçekleþen olaydan sonra Nihat


ZAMAN

GÜNDEM

HOLLANDA

20 ARALIK 2008

Mehmet Elkatmýþ/eski milletvekili:

Boþluk var, herkes cesaret buluyor Ýnsan haklarýnda tablo tamamen tersine döndü. Toplumdaki gerginlik ve insan haklarý konusunda yönetimin tavýrlarýnýn deðiþmesi bunda rol oynadý. Eskiden insan haklarý üst kurullarý vardý, danýþma meclisleri vardý, sivil toplum örgütleri daha aktifti. Þimdi Danýþma Kurulu laðvedildi, Baþbakanlýk Ýnsan Haklarý Baþkanlýðý iþlevsiz, sivil toplum örgütleri de tamamen ideolojik bir yapýya büründü. Dolayýsýyla ortada bir boþluk var. Herkes cesaret buluyor, yönetim de demek ki böyle istiyor. Eðer böyle olmasaydý bu kurumlarý çalýþtýrýrdý. Hesap soran kimse de yok. Tabii toplumdaki gerilim ve ekonomik sýkýntýlar da bunun tuzu biberi oluyor. Yavuz Önen/Ýnsan haklarý savunucusu:

Hükümet insan haklarýný unuttu 2008’de çok tempolu, çok gerilimli bir yýl yaþadýk. Bu, hükümetin asabýný bozdu. Ne yazýk ki kendi derdine düþtü ve demokratikleþmeyi unuttu. Somut olarak da bu yýl aðýr ihlallerin yaþandýðý bir yýl oldu. Biz kamuoyunu bilgilendirmek için çarpýcý örnekler verdik. Organlar parçalanýyor dedik. Bu anlamda pek çok baþvurumuz var, ameliyatlýk olaylar oldu. Ýþkence maðdurlarýnýn sayýsý 350’yi buldu. Terörle Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve CMUK’ta yapýlan deðiþiklikler, adlî rejimin özgürlükle ilgili alanlarýný düzenleyen maddeler oldu. Bir cezasýzlýk ve koruma mekanizmasý geliþtirildi. Ancak bütün bu hukuk devletinden sapmanýn ve polis devletine doðru yönelmenin en temel nedeni siyasîdir. Ne yazýk ki siyasî irade daha otoriter, daha hegemonyacý bir uygulama içine girmiþtir. Vehbi Baþer/sosyolog:

Hak taleplerinin toplumsal tabaný yok

Grafik: Abdulkerim Keskin

Tüzen ve 3 arkadaþýnýn açtýðý dava devam ediyor. Baþka bir iþkence olayýný, imam nikâhlý eþi Ahmet Laçin’in hayatýný kaybetmesiyle ilgili Tuba Poyraz anlatýyor: “Karakola gittiðimizde eþim sandalyeler üzerinde yatýyordu. Gözünü açmadý, bizimle konuþmadý. Onu kucaðýmýzda çýkardýk. Baþýmdan kaynar sular döküldü, hiçbir þey yapamadým görünce. Ýnsan içinden aðlarmýþ ya, ben de öyle aðladým.” 12 Ekim 2008 tarihinde hýrsýzlýk iddiasýyla alýndýðý Baðcýlar Polis Merkezi’nde gördüðü iþkenceden dolayý hayatýný kaybeden Ahmet Laçin için, “Ekiplerimizin yakalamak istediði Laçin, 5 metrelik duvardan düþerek yaralandý.” þeklinde açýklama yapýldý. Ýnsan haklarý konusu Engin Çeber’in Metris Cezaevi’ndeki iþkenceden sonra ölümüyle yeniden gündemimize girdi. Ancak, bu isimle beraber dikkatimiz tablolara yöneldiðinde vahim bir durumla karþýlaþtýk. Çünkü, ‘artýk geride kaldý’ diye düþündüðümüz pek çok olay, bir bir sökün etmeye baþladý. Türkiye Ýnsan Haklarý Vakfý’nýn (TÝHV) raporlarýna göre, yýlýn ilk 11 ayýnda 43 kiþi cezaevinde ve gözaltýnda þüpheli bir þekilde öldü. 33 kiþi faili meçhul cinayete kurban gitti. 35 kiþi yargýsýz infaz, dur ihtarý, rastgele ateþ açma olaylarýnda hayatýný kaybetti, 45 kiþi de yaralandý. 350 kiþi ise iþkenceye maruz kaldý. Ýnsan haklarý ve demokratikleþme alanýnda, 90’lý yýllarýn sonunda açýlan paketler, 2000’li yýllarda daha da hýzlandý. Özellikle AB’ye üyelik süreci hýzlandýðýnda arka arkaya geldi. Bu, insan haklarý alanýndaki uygulamalarý iyiye götürdü ancak son üç yýlda bu ilerleme durakladý, 2008’de ise daha da geriye gitti. Çünkü artýk, kimse ne insan haklarýndan bahsediyor ne de ‘iþkenceye sýfýr tolerans’ politikasý yürüten hükümet, bunun arkasýnda duruyor. Uzmanlar, bunun öncelikle siyasî olduðunu düþünüyor, arkasýndan ise yapýlan hukukî deðiþikliklerin zemin hazýrladýðýný ekliyorlar.

7

Türkiye’de insan haklarý alanýnda çok boyutlu ve çok taraflý sorunlar yaþanýyor. Bu konuda atýlmasý gereken adým öncelikle kurumsal bir adýmdýr. Elimizdeki veriler, baðýmsýz bir kurumun ortaya koyduðu veriler deðildir. Resmî kayýtlar ya da sivil toplum örgütlerinin verileri, ancak kendilerine yansýtýlan vakalara dayanmaktadýr. Ýnsan haklarý ihlalleri söz konusu olduðunda, çeþitli taraflar bulunduðu söylenebilir. Bu taraflarýn hem kavram düzeyinde hem de bakýþ açýlarý bakýmýndan ayný zeminde hareket ettiklerini söylemek mümkün görünmüyor. Bu da, Türkiye’de insan haklarý sorunlarý konusunda ilerleme kaydedilmesi önünde ciddi bir engel teþkil etmektedir. Temel problemimiz ise, insan haklarýnýn, bu haklarý herkes için talep eden bir toplumsal tabanýnýn bulunmamasýdýr. Bu nedenle, insan haklarý ihlalleri ‘bana dokunmadýkça bin yýl yaþayacak yýlan’ olarak devam edecektir.


RÖPORTAJ

ZAMAN

8

HOLLANDA Foto: Mustafa Kirazlý

20 ARALIK 2008

Asýl cinayeti, kurban terörü estiren medya iþliyor Yazar, akademisyen ve iktisatçý Mustafa Özel ile kurban bayramýna iliþkin sosyal, iktisadi ve medyavari çözümlemelerde bulunduk. Medya ve modern bakýþ açýsýnýn kurbanýn içini boþalttýðýný ve iki yüzlü davrandýðýný söyleyen Özel, “100 yýl öncesinin ortalama insanýnýn kiþi baþý et tüketimi bugünün insanýndan on kat daha azdý.” diyor. Özel’e göre medyaya yansýyan görüntüler teþkilatsýzlýðýn bir eseri.

Ýnternetten kurban sipariþinin verildiði, kurban parasýnýn kredi kartý ve taksitle ödendiði bir dönemdeyiz. Buradan hareketle kurbanýn anlamý nedir? Kurbanýn iki yönü var. Ýlki þeklî yönü. Yani belli özellikleri olan hayvanýn kanýnýn akýtýlmasý ve etinin muhtaçlara daðýtýlmasý. Bir de prototip olan bir kurban olayý var ki biz ona öykünüyoruz. O da Hz. Ýbrahim’in sevgili oðlunu Allah’a adadýðý için kurban etme isteðidir. En sevgili olan þeyden vazgeçmektir. Niye vazgeçiyoruz?

H. SALÝH ZENGÝN

Çünkü bu dünya insanoðlunun asýl mekaný, ana yurdu deðil. Dünya insanoðlu için bir sürgün yeridir. Niye sürgün edilmiþtir? Þeytan nasýl dürtmüþ olabilir? Geleneksel yorumlara bakarsak

þeytan ‘Bu aðaçtaki meyve çok tatlý, lezzetli’ demiþ olamaz. (Gülüyor) Ölümsüzlük, ilahlaþmak söz konusu edilmiþ olabilir. Dolayýsýyla bu ayartýlma iþi önemli. Buna insanoðlu tav olduðu için dünya hayatýný yaþamaya hüküm giymiþtir. Bu hüküm giydiði yerden tekrar Cenab-ý Hakk’a uzanabilmesi için araya giren her þeyi çýkarabilecek durumda olmasý lazým. Kurban bu açýdan çok önemli. Kredi kartý ve taksitle kurban olayýna gelince, eðer kurban bunlar olmadan da þeklî bir þeye dönüþmüþse içeriði boþaltýlmýþ demektir. ‘Sana kurban olayým’ ya da birisine ‘Oðlum sana kurban olsun’ diyoruz. Yani daha büyük bir sevgi uðruna ondan vazgeçebileceðimizi söylüyoruz. Medyanýn her Kurban Bayramý’nda bütün grotesk kareleri

toplayarak bunlarý ‘vahþet’ görüntüleri þeklinde sunmasýna ne diyeceðiz? Medya, modern toplumun en etkileyici kurumlarýndan birisi. Modernliðin özü ise cenneti burada gerçekleþtirmek. Dolayýsýyla buranýn sürgün yeri deðil, ebedi ikametgâh yeri olduðu anlayýþýna dayanýr modernlik. Yeniye tapýnmadýr. Haliyle burayý estetize etmeye çalýþýr. Tavuk kesmek bile cinayet gibi sembolize edilebilir. Keþke modern insanýn özü sözü bir olsaydý? 100 yýl öncesinin ortalama insanýnýn kiþi baþý et tüketimi bugünün insanýndan on kat daha azdýr. Medya ve modern bakýþ açýsý iþi sýðlaþtýrýyor. Þimdi Ýstanbul’un % 70’i kirada oturuyor. Ýstanbul’a göre daha yoksul olan Aðrý’da büyüdüm. Kirada olan kimse yoktu. Bir hayvaný bah-


ZAMAN

9

HOLLANDA

ayrýmý yapar. Samimi olmayan insanlarýn çýrpýnýþlarý bunlar. Her yýlbaþýnda kesilen hindiler, yýl boyu kesilen tavuklar ve hayvanlar var. Bir besi çiftliðini gezmiþtim. Orada dehþete kapýldým, 50 yaþýmda. Çünkü sýðýrlarýn kilo almasý için kýpýrdamamalarý lazýmmýþ, sürekli oturuyor hayvan ve inliyor. Ýnlemeleri hâlâ kulaklarýmda. Bu þekilde büyütüp sonunda güya acý vermeden kesiyorlar. Kesme karþýtý modern söylem içeriksiz ve samimiyetsiz.

çende kesmek problem teþkil etmezdi. Þimdi medya, çocuklarý o kadar ürkütmüþ ki kurban seyretmeye, kurban kanýný alnýna sürmeye dayanamaz hale geldiler Psikolojik olarak terör odaðý haline getiriliyor. Modernliði bile hazmedememiþ bakýþ açýsýnýn bir geleneði ve ruhu boðazlamasýdýr bu. Asýl cinayet budur. Hepimiz kiradaysak eskiye nazaran daha yoksuluz ve kurbana daha çok ihtiyaç mý var? Toplumun zenginleþtiði bir vaka. Küresel anlamda kapitalist bir sistemde yaþýyoruz. Kapitalist sistem toplumun daha fazla ürettiði ama bu üretimin sonuçlarýnýn daha az sayýda insana ulaþtýðý bir sistem. Yani Türkçesi yoksulluk oraný zenginleþme ile birlikte artýyor. Çocukluðumun kara köþesine bakarak konuþursam, bu zenginliðimize raðmen eskiden yoksul insanlarýn et tatma þanslarýnýn bugüne göre daha fazla olduðu izlenimine sahibim. Bu açýdan ev çok önemli. Niye ‘evlenmek’ diyoruz? Ýki kiþi bir eve sahip oluyor çünkü. TOKÝ’ye iþ düþüyor yani. (Gülüþmeler)

Kurban kesmenin iktisadi yönleri nelerdir? Modernlerin anneler, sevgililer gibi günlerinin bizim dini bayramlarýmýz ve günlerimize alternatif olarak geliþtirildiði kanaatindeyim. Çünkü bu dönemlerde ekonomi canlanýr. Kurban Bayramý’ndaki kurban satýþlarýyla yýllýk nafakasýný çýkaran da çok insan vardýr. Bayramda satýlan hayvan sayýsýnýn, yýl içinde satýlan kurban sayýsýnýn üçte biri kadar olduðunu düþünüyorum. Peki bazýlarýnýn dillendirdiði þekliyle sorarsam, kurban kesmek yerine parasýný vermek de iktisadi deðeri ayný sonucu saðlamaz mý?

Bir toplumun refah düzeyini sahip olunan eve göre mi deðerlendirmek gerekiyor? Kapitalizm toplumu zenginleþtiren, çoðunluðunu da evsizleþtiren bir sistemdir. Max Weber kapitalizmi ‘insanlarýn en temel ihtiyaçlarýnýn kendileri tarafýndan deðil de baþkalarý tarafýndan karþýlandýðý sistem& diye tanýmlar. Yeme, içme, barýnma yani. Ýstanbul’a bakalým, insanlarýn dörtte üçü baþkasýna ait bir yerde barýnýyor. Ekmeði fýrýndan alýyor, suyu satýn alýyor. Tam kapitalist, baðýmlý, çaresizleþtirilmiþ bir toplumda yaþýyoruz. Bu çaresiz toplum kurbanýn anlamýndan ve özünden de her geçen gün uzaklaþýyor mu? Düþünce ve inanç düzeyinde olumsuz birçok þeye raðmen daha olumlu bir bilinçlenme olduðu kanaatindeyim. Yaþadýðýmýz normal bir þehirleþme deðil. Ýktisaden sýkýþtýrýlmýþ bir kýrsal kesimin þehre göç etmesi ve þehri bir köy haline getirmesi... Þehirde yaþamaya istekli de deðil, yatkýn da. Zip’lenmiþ dosyanýn gayri ihtiyari açýlmasý gibi? Evet. Anadolu’dan gelenlerin ikinci neslinin Ýstanbullu olmasý beklenir ama üçüncü nesle geldik deðiþen bir þey yok. Yazýn bir pikniðe gidin, her il, ilçe ve köy dernekleri buluþur. Geleneksel inanma tarzý büsbütün gitmiyor. Bir yandan da kendi

RÖPORTAJ

20 ARALIK 2008

“Hocam kurban olayým sorularýmý cevapla” diyerek Mustafa Özel’in kapýsýna dayandým. O da samimi olup olmadýðýný anlamak için kurban býçaðýný boðazýma dayadý. Bundan emin olunca sohbete baþladýk.

düþünsel mirasýný yeniden üretmeye çalýþan entelektüel bir zümre ortaya çýkýyor. Kurban kesimi için bir çözümleme yapabilir miyiz? Þehir hayatýnýn olaðan sonucudur deyip geçemeyiz, çünkü þehirlerimizi bu kadar berbat hale getirmek zorunda deðiliz. Daha ileri teknikler kullanarak kurbanlarý daha sýhhi ortamlarda kesebiliriz. Medyaya yansýyan çok olumsuz görüntüler bir teþkilatsýzlýðýn eseridir. Mikro düzeydeki teþkilatlanmalar makro düzeye taþýnmalý. Yani devlete mi görev düþüyor? Bu önce bir fikir meselesidir. Bir fikir olmadan onun organizasyonu olmaz. Bizim sýkýntýmýzýn altýnda devletsizlik adýný vereceðimiz derin bir yara var. Bir köy derneðindeki teþkilatlanma bilinci devlet kade-

mesinde de olursa bu ikisi örtüþür. Ne çýkacaksa bu örtüþmeden çýkar. Mesela kurban derisini kimin toplayacaðý her yýl problem. Devlet halka karþý mutlaka bir yerde durmasý gerektiðini, yoksa halkýn kendisini yok edeceðini düþünüyor. Bu kadar vehimle yaþayan bir devlet, kendi meþruiyetsizliðini ifade eder.

Ýktisaden anlamlý olabilir. Önemli olan ruhtur. Þekil ikincildir. Fakat bu önemsiz olduðu anlamýna gelmez. Þekli terk etmeye baþlarsak iþin ucunun nereye varacaðýný bilemeyiz. Namaz kýlmak da þekil, o zaman yatýp kalkmasak mý diye düþünürüz. Ýki nesil sonra kurbanýn parasýný vermek de ortadan kalkabilir. Þekil önemsiz olsaydý Allah ve Peygamberi þekillerden hiç söz etmezlerdi. Kurban kesmeye devam yani. Mümkünse kurbanýmýzýn da baþýnda duralým... Hatta mümkünse kendimiz keselim. Babam çok güzel kurban keserdi; ama ben kesemiyorum.

Çözümlemeye devam edersek?

Rene Girard da ‘kurbanla, insan kurban edilmesini isteyen ‘þiddetli Tanrýlar’ devri kapandý’ diyor.

Ben bu konuda modernlerin ikiyüzlü davrandýðý kanaatindeyim. Sosyal hayatta mesela bir insanýn baþörtüsü takmasýnýn, çarþaf giymesinin aslýnda kendisine hiçbir zararý olmadýðýný her aklý baþýnda insan bilir. Ancak bunu bildiði halde sýrf onlar üzerindeki iktidarýný göstermek ve onun zevkine varmak için onda onu yasaklamaya çalýþýr. Çaresiz kaldýðý zaman da bugün olduðu gibi ‘eller yukarý’ der. Kendini kurtarmak için masum olan/olmayan

Birçok toplumda insan kurban etmek vardý. Hatta Azteklerde yabancýlar kurban edilirdi. Ýspanyollarla bunlar karþýlaþtýklarýnda Ýspanyollar onlarý öldürmek isterken, onlar Ýspanyollarý yakalamak istemiþlerdi. Tabii bu büyük bir kayba da yol açtý. (Gülüþmeler) Koçun simgelediði þey bu. Zihnen ve kalben en sevdiðinizi Allah’a kurban ederek O’nun cemaline ulaþmaya yaraþýr olduðunuzu ispat ederseniz o size bir kolaylýk saðlýyor.


KÜLTÜR

ZAMAN

10

HOLLANDA Foto: Ülkü Özel Akagündüz

20 ARALIK 2008

Yemen’e giden dönüyor, acep nedendir? Yemen ellerinde Türkler turist rehberleriyle dolaþýyor artýk. Ýki ay önce baþkent Sana’da kurulan Safa Tur, bu süre zarfýnda üç yüze yakýn misafir aðýrlamýþ. Kimini Ýslam tarihi çekiyor, kimini Osmanlý tarihi, eh ayýp deðil ya,

kimini de Hint Okyanusu ve leziz balýklar... Sürp-rizi kaçacak; ama gezi programýnda Türk okullarýnda okuyan Yemenli miniklerden Yemen Türküsü dinlemek de var. ÜLKÜ ÖZEL AKAGÜNDÜZ

Y

emen eskiden uzakmýþ. Osmanlý askerinin gemiyle yaptýðý o talihsiz yolculuklar yüreðimizi sýzlatmaya devam etsin, biz mazisi üç sene önceye dayanan çileli uçak seferlerinden söz ediyoruz. Hani o günlerde göresin gelse bu güzelim ülkeyi, bir yutkunman gerekirmiþ. Bahreyn, Katar ya da Dubai aktarmalý ve bazen bir iki gün beklemeli yolculuklara katlananlar, Yemen’e indiklerinde yorgun savaþçý gibi karþýlanýrmýþ. Ne zaman ki Türk Hava Yollarý 2005 yýlýnda doðrudan uçuþlarý baþlatmýþ, Yemen elleri gezi rotasýnýn

gözde ülkeleri arasýna yerleþmiþ. Þimdi bu üç beþ satýrý okumanýn verdiði þevkle haritayý önüne açanlar, diyebilir ki, “Tamam tek uçakla, dört saatlik bir yolu göze alýp gittik gitmesine de, ne yer ne içeriz orada? Nerede kalýr, kiminle ahbaplýk ederiz? Yoksa orta yerde öylece kalýr mýyýz?” Hah iþte, biz de bu sorularý bekliyorduk zaten. Tam da diyorduk ki, Yemen’e gitmek de dönmek de çok zor iken oraya yerleþen bazý “çýlgýn Türkler” Safa Tur adýnda bir turizm firmasý kurdu. Öyle bir firma ki, uçaða binin ve gerisine karýþmayýn.


ZAMAN

11

HOLLANDA

KÜLTÜR

20 ARALIK 2008

Hacý adayýný da gezdiriyoruz, Rotary kulübü üyesini de... Baþkent Sana’ya indikten sonra Yemen’de görülmesi gereken neresi varsa göreceksiniz, yapýlmasý gereken ne varsa yapacaksýnýz. Mesela biz, Sana’da üniversite okuyan bir mihmandarla þehirde girip çýkmadýk ev býrakmadýk; ama þehri henüz gezmediðimizi bu turizm firmasýna rastlayýnca anladýk. Eh bu durumda þimdiden haber almakla kendinizi talihli sayabilirsiniz. Safa Tur’un kurucusu Þefik Bircan, altý yýldýr Yemen’de yaþýyor. Ýki kýzý da bu ülkede doðmuþ. Önceleri küçük gruplara gönüllü rehberlik yapýyormuþ. Direkt uçuþlar baþlayýp da ilk zamanlarýn þaþkýnlýðý atlatýlýnca turizm firmasý kurma fikri de olgunlaþmaya baþlamýþ. “Ýlk uçaklar bomboþ gelip gidiyordu.” diyor Bircan: “Hatta bir ara seferlerin iptal edileceði söylendi. Ýki toplum da birbirini sever; ama iþte ayak alýþkanlýðý henüz oluþmamýþtý.” Safa Tur daha ziyade Türklerin ayaðýný Yemen’e alýþtýrmayý hedefliyor. Henüz iki ay önce kurulan firmanýn o tarihten bugüne üç yüze yakýn misafir aðýrladýðý hesap edilirse Türklerin Yemen’de seyrü sefer etmeye dünden razý olduðu söylenebilir. Gelenleri merak ediyoruz haliyle, niçin Yemen’i tercih ediyorlar, burada ne görmeyi umuyorlar, baþka bir zaviyeden, Safa Tur onlara ne vaat ediyor? Yemen’e gelenler çoðunlukla kültür ve tarih meraklýlarý… Hem Ýslam tarihi hem de Osmanlý tarihi açýsýndan önemli bir ülke var karþýmýzda. Kur’an-ý Kerim’de anlatýlan kýssalarýn geçtiði mekânlarý görme ve dört yüz yýllýk ortak geçmiþimizin hikâyesini dinleme imkâný yabana atýlabilir mi? Üstelik rehberler sürekli okuyor, arþivlerde dolaþýyor. Bugünlerde mesela, Þühedeyn Camii’nde yatan iki evliyanýn Peygamber Efendimiz’in amcaoðullarý olduðu söylentisi araþtýrýlýyor. Yemen’in bir hoþluðu da kutsal topraklara yakýn olmasý. Almanya’dan gelen 130 kiþilik bir hac kafilesi, Yemen’de iki gün kaldýktan sonra Cidde’ye uçmuþ. Þefik Bircan, alýþveriþ yapmak ve turistik aktivite ihtiyacýný gidermek için Yemen’in iyi bir baþlangýç noktasý olduðunu düþünüyor. Sadece hacý adaylarý mý, Rotary Kulübü’nün üyeleri de Safa Tur’u arayýp; “Biz buradayýz, bir görüþsek.” demiþler. Buluþma her zamanki gibi sonlanmýþ; kulüp üyeleri, Türk okullarýnda, Yemenli öðrenciler, Ýstiklal Marþý’ndan sonra Yemen Türküsü’nü okuyor, herkes duygulanýyor, iþin doðrusu büyüleniyor...

Yemen’de ne görülür? Ýslam tarihinin en eski dördüncü ve beþinci camileri. UNESCO tarafýndan koruma altýna alýnan ve Nuh Peygamber’in oðullarýndan Sam’ýn kurduðu rivayet edilen 2.500 yýllýk Bab-ul Yemen. Özgün bir mimari, bereketli çarþýlar Eski Sana’da Hz. Ali’nin yaptýrdýðý küçük cami Deve gücüyle susam yaðý çýkaran küçük dükkânlar Ebrehe’nin Kabe’ye alternatif yaptýrdýðý mabedin bugün demir parmaklýklarla çevrili arsasý. Kalem Sûresi’nde bahsi geçen helak olmuþ meyve bahçesinden arta kalan yanmýþ toprak Osmanlý tarafýndan seksen altý defa kuþatýlan ama bir türlü alýnamayan Thula tepesi ve üzerindeki Türk þehitliði Daðýn üzerine kurulan 2.000 yýllýk þehir Kevkeban Yeþil görmek için Hudeyde ve Ýbb þehirleri Hadramut þehrinde Hz. Hud’un kabri Veysel Karani’nin türbesi Türkiye’de kar yollarý kapamýþken Aden’de Hint Okyanusu’na girme ve okyanus balýðý yeme imkâný mAyrýntýlý bilgi için: www.safatur.com


GÜNDEM

ZAMAN

20 ARALIK 2008

12

HOLLANDA

Kar yaðar, yol kapanýr, anneler aðlamaz Artýk doðuda anneler kapanan köy yollarýnda dolayý bebeklerini kaybetmiyor. Saðlýk Bakanlýðý’nýn baþlattýðý ‘misafir anne’ uygulamasýyla risk bölgelerindeki anne adaylarý doðum öncesi þehir merkezlerinde getiriliyor. Doðumdan sonra da köylerine saðlýklý bir þekilde gönderiliyor. Bütün masraflarýn devlet tarafýndan karþýlandýðý bu süreçte anne ve bebek ölümleri en aza indirildi. Saðlýk Bakaný Akdað, bu hizmetin önemine atýfta bulunarak: “Ýnsanýmýzýn saðlýðý için hizmetlerimiz devam edecek.” diyor.

ÇAÐLAR AVCI

G

ünlerce yaðan kar ve doðuda kapanan köy yollarý... Ve doðumu yaklaþan bir annenin karýn soðuðunda rüzgara karýþan sesi... Onu bir an önce kilometrelerce uzaktaki hastaneye yetiþ-

tirmeye çalýþan köylülerin gayreti... Yukarýda anlatýlan manzara çok deðil 6-7 yýl önce Türkiye’nin gündeminden düþmüyordu. Bu manzarayý o bölgede yaþayanlar gözleriyle, batýdakiler ise televizyonlarý karþýsýnda yýllardýr seyretti. “Ne zaman son bulur?” sorularý hep soruldu. Cevap da ‘Saðlýkta Dönüþümün’ içinden verildi. Saðlýk Bakanlýðý bu çað dýþý manzaralara son vermek için ciddi bir proje baþlattý. Kýþ aylarýnda ulaþýmý zorlaþan köylerdeki hamile kadýnlarýn, doðumdan önce þehirde misafir edilmesi. Yaklaþýk on gün önceden þehir merkezlerine getirilen anneler, doðum sýrasýnda ortaya çýkabilecek risklerden kurtuluyor. Projeyi bütün Türkiye’ye yayan bakanlýk, bu konuda risk bölgesi olarak gördüðü Kuzeydoðu Anadolu’daki beþ ilde (Erzurum, Aðrý, Kars, Iðdýr ve Ardahan) çalýþmaya büyük önem veriyor. Anne adaylarýnýn doðumlarý devlet hastanelerinde yapýlýrken, tüm masraflarý devlet tarafýndan karþýlanýyor. Ýllerden biri olan Erzurum’da her yýl kýþ bastýrmadan riskli bölgeler için ciddi çalýþmalar yapýlý-

yor. Erzurum Ýl Saðlýk Müdürlüðü Ana-Çocuk Saðlýðý Merkezleri (AÇSAP) Þube Müdürü Selvihan Tapanoðlu, geçen yýl bu þekilde üç gebenin þehir merkezinde misafir edildiðini söyledi. “Bu sene de gebeleri önceden tespit ettik. Buna göre bir risk haritasý çýkardýk. Doðuma 10 gün kala þehir merkezlerinde misafir edeceðiz. Erzurum Nenehatun Kadýn Doðum Hastanesi’nde doðumlarý gerçekleþtireceðiz.” diyor. Ebelerin en ücra köþelere kadar çalýþmalarýný devam ettirdiðini anlatan Tapanoðlu, her þeye karþý hazýrlýklý olduklarýný belirtiyor. Iðdýr Ýl Saðlýk Müdürlüðü AÇSAP Þube Müdürü Elvan Aras, þu anda üç riskli gebelerinin bulunduðunu belirtiyor. Aras, “Anne adaylarýyla gidip görüþtük. Hepsi doðum öncesi gelmeyi kabul etti. Ama önemli olan eþlerin kabul etmesidir. Eþler bazen kabul etmek istemiyor. O zaman yazýlý kaðýt alýyoruz.” þeklinde konuþuyor. Babalarý ikna etmek için köylere tekrar gideceklerini kaydeden Aras, özellikle riskli gebeleri 4 hafta önceden misafir ettiklerini, bunun da gerekli

olduðunu vurguluyor. Aras, bu gebeleri tanýmlarken, bir tanesinin 1978 doðumlu ve 14’üncü çocuðuna hamile olduðunu ifade ediyor. Baþka bir gebenin de 1972 doðumlu 8. çocuðuna hamile olduðu bilgisine yer veriyor. Köylerin Iðdýr þehir merkezine uzaklýðý paletli ambulansla 1,5 saat sürüyor. 60 köyden 20 anne Bolu’ya gelecek Doðu’da kýþ aylarýnda ulaþýmý zorlaþan köylerdeki hamile kadýnlarýn, doðumdan önce þehirde misafir edilme uygulamasý, Bolu’da da yapýlýyor. Bu sene kýþýn ulaþým sýkýntýsý çekilen 60 köyden, 20 civarýndaki anne adayýnýn Bolu’ya getirilmesi planlanýyor. Bolu Ýl Saðlýk Müdürü Dursun Koç, gebelerin aile hekimlikleri tarafýndan sürekli takip edildiðini belirterek, “Hamileliklerinin son günlerinde ambulansla gidip alacaðýz, kent merkezine getirerek misafir edeceðiz. Saðlýklý bir doðumun ardýndan tekrar köylerine gönderilecek.” dedi. Bölgede ayrýca misafir edilmeyecek anne adaylarý için de


ZAMAN ciddi çalýþmalar yürütülüyor. Bu illerde ebeler aracýlýðý ile tüm gebelerin envanteri çýkarýlýyor. En ücra köylere giden ebeler sene boyunca doðum yapacak anneleri sýký takibe alýyor. Gerekli eylem planlarýnýn hazýrlanmasýna yardýmcý oluyor. Saðlýk Bakanlýðý yetkilileri anne ölümlerini engellemenin sadece saðlýk hizmetleriyle gerçekleþmediðine dikkat çekerek, hizmetlere ulaþmak için bu çalýþmalarýn gerekliliðine vurgu yapýyor. Öte yandan Türkiye’de anne ölümlerinin en önemli nedenini kanamalar oluþturuyor. Türkiye’de yýlda 1 milyon 400 bin kadýn doðum yapýyor. Batý illerindeki anne ölümleri, Avrupa ortalamasýnýn altýna düþerken, Doðu Karadeniz, Doðu Anadolu ve Ýç Anadolu bölgelerinde bunun üzerinde bulunuyor. Türkiye’de anne ölümleriyle ilgili Cumhuriyet döneminin tek bilimsel çalýþmasý olan Türkiye Anne Ölümleri Araþtýrmasý, 1 Haziran 2005-31 Mayýs 2006 tarihleri arasýnda yapýldý. Araþtýrmaya göre, anne ölüm oranýnýn yüz binde 28,5 olduðu tespit edildi. Türkiye’deki anne ölümlerinin takip edildiði ‘Anne Ölümü Veri Sistemi’ne göre ise 2007 yýlýnda anne ölüm oraný 100 binde 21,3. Hedef ise 2008’in sonunda anne ölümlerini yüz binde 18 ve 2010 yýlýnda ise yüz binde 15’in altýna indirmek. Bunun yanýnda yenidoðan ölüm oranýna bakýldýðýnda 2008’de bu oranýn binde 16,7’lerden binde 11,4’e düþtüðünü görüyoruz. 2012’de ise hedef binde 7. Akdað: Bunu lütuf olarak deðil, hizmet için yapýyoruz Saðlýk Bakaný Recep Akdað, özellikle Doðu’da kýþ þartlarýnda anne adaylarýnýn saðlýklý doðum gerçekleþtirmesi için birçok tedbir aldýklarýný söylüyor. Geçmiþte bu yerlere zamanýnda ulaþýlamadýðý için birçok anne ve bebeðin hayatýný kaybettiðini belirten Bakan Akdað, önlem için çoðunluðu bu bölgelerde hizmet veren 75 tane kar üstünde hareket edebilen araçlar alýndýðýný söyledi. Bunun yanýnda helikopter ambulans hizmetlerinin de baþladýðýný anlatan Akdað, “Buna raðmen öyle yerler var ki bu araçlar bile ulaþamýyor. Biz de bu yerlerdeki gebe anneleri ilgili ilçe ve þehir merkezlerine götürüyoruz. Oralarda misafir ediyoruz. Doðumu yaptýktan sonra da köyüne geri götürüyoruz. Aldýðýmýz önlemlerle anne ölümlerinde azalmalar artarak devam edecek. Bu çalýþmalarý da insanýmýza bir lütuf olarak sunmuyoruz. Bunu hizmetin gereði olarak gerçekleþtiriyoruz.”

13

HOLLANDA

YORUM

20 ARALIK 2008

Hüzünlerin ve sevinçlerin hangi dala asýlý?

M

ilyonlarca müminin, duamýzý kabul edecek makamýn öðrettiði o muhteþem duayý, Fatiha’yý, çaðlayanlar gibi akan nefesleriyle “amiiiin” diye zarflayýþýnýn heyecanýnda yeniden tanýþtým Mülk Sûresi’yle.. Sabahlarýn hepsinde mahzun kalplerimize ebedî güneþler doðuran, mahcup gönüllerimizi sonsuz güzelliðe açan Haberci’nin (asm) huzurunda, sonsuzluðu nefeslenerek kýlýyoruz sabahý. Sanki gafletlerden uyanmýþ yedi uyurlar gibiyiz. Sanki zulümleri susturmuþ, zalimleri boðmuþ zaman ýrmaðýnýn öbür ucunda kurtuluþa uyanýr gibiyiz. Sonsuz bir ‘þimdi’ kucaklýyor bizi. Ne telaþ var ne koþturma. Bitimsiz an’ýn pýnarýndan yudumluyoruz kevseri. Secdeler sahici. Secdeler hiçe indiriyor bizi. Sabah namazýnýn iki rekâtýna yayýyor ‘Tebareke’yi imamýmýz. “Tebârekellezi biyedihi’l mülk.” “Ne yücedir O mülkü elinde tutan...” “Hanginizin daha güzel iþler yapacaðýný sýnamak için ölümü ve hayatý yaratmakta…” Mülkün Sahibi, sahip olmak/ol(a)mamak ekseninde kývranýp duran insanlýða varlýk manifestosunu en baþýnda ilan ediyor. “Ölmeyi de yaþamayý da ciddiye alma...” “Ölmekle her þeyi yitiriyor deðilsin. Yaþamakla da her þeye sahip oluyor deðilsin.” “Mülk O’nundur; senin deðil...” Sana her þeyi terk ettiren ölüm, bildiðin ölümlerden bir ölüm deðil... Seni her þeye sahip eyleyen hayat da, o bildiðin hayatlardan deðil. Ölüm de ödünç, hayat da. Ölmek de þimdilik. Yaþamak; zaten þimdilik. Hem sonra, yaþamasý kendinden olmayanýn sahipliði ne kadar sahicidir ki? Sahip olduðunu sandýklarýyla sadece beraberdir. Sadece yakýnýnda durmaktadýr sahiplendikleri. Ve sadece þimdilik durmaktadýr. “Bu benimdir” dedikleri elinden çýkacak bir gün. Eli de elinden gidecek bir gün. Ayette “ölüm”ün önce zikredilmesi belki bu yüzden. Kendini pürüzsüzce akýp giden hayatýn ortasýnda bulan insana o beklenmedik kesintiyi en baþýndan hatýrlatmak için. “Varlýðýnýn kesintiye uðrayacaðý o an her daim yaný baþýnda bekliyor seni.” Varlýðýn ödünç. Sahiplenmen emanet. Ve sadece þimdilik. Varlýk sende kalacak deðil,

Ölüm-kalým kaygýmýzý neye göre ayar etmiþiz? Gafilce bir sözün kulaklarýmýza aniden deðmesi, kulaðýmýzdan geçen bir kurþun výnlamasý kadar betimizi benzimizi attýrýyor mu?

sen de varlýkta kalacak deðilsin. Hemen ardýndan teselli ediyor ölüme doðru yürüyen, eskiyen/eksilen çaresiz insaný. Ölüm de sahipsiz deðil. Üstelik senin Sahibin olan, sana varlýðý sahiplendiren O’nun elinde. Ölümü o yarattý; O’na raðmen ölüyor deðilsin. Ölümü O takdir etti; O’ndan habersiz gidiyor deðilsin. Ölsen bile O’nun mülkündesin. Ölümün sýnanmak için. Yaþaman sýnanman için. Yani ölüm de hayat da bir oyun. Bir baþka gerçekliðin yüzünü aralamak için bu oyun. Kazanman yaþamaya baðlý deðil, kaybetmen ölüme endeksli deðil. Bir baþka gerçeðin eþiðinde vasýta sadece ölüm-kalým derdi. “Senin derdin ölüm-kalým derdinden büyük olmalý.” Varlýk manifestosu, bizi alýþýk olduðumuz eksenden çýkarýp, olmamýz gereken eksene yerleþtiriyor. Ölüm-kalým ekseninden iyi-kötü eksenine konuþlanýyoruz birden. Soruyorum þimdi kendime. Korkularým nerede konaklýyor? Sevinçlerim hangi vadide büyüyor? Hüzünlerimin müsebbibi neler? Kayýp ve kazanç terazimin kefelerine neler koymuþu? Örneðin, yanlýþa savrulmaktan þarampole yuvarlanmaktan korkar gibi korkuyor muyum? Uçuruma düþmek gibi korkunç geliyor mu bana dilimin ve nefeslerimin boþ söz ve yalanlarýn kirli kuyusuna çekilmesi? Ateþe deðiyormuþum gibi yakýyor mu damaðýmý dudaðýmý gýybetler, arkadan çekiþtirmeler? Her an kýrýlabilir buzdan zemin üzerinde yürür gibi mi yürüyorum sözlerimin

üzerine basarken? Çekinmelerim kimlerden, nelerden? Çamurdan pislikten sakýndýðým kadar sakýnýyor muyum nankörlüðün, þükürsüzlüðün kokuþmuþluðundan? Allah’ý bir bilip de, O iþitmiyormuþ gibi konuþmak, O bilmiyormuþ gibi eylemek, O görmüyormuþ gibi davranmak, saðýrlaþtýðým, körleþtiðim, cahilleþtiðim zifiri karanlýkta yürüyormuþum gibi ürkütüyor mu beni? Sorumu tekrar ediyorum: Ölüm-kalým kaygýmýzý neye göre ayar etmiþiz? Gafilce bir sözün kulaklarýmýza aniden deðmesi, kulaðýmýzdan geçen bir kurþun výnlamasý kadar betimizi benzimizi attýrýyor mu? Tiksinir miyiz meselâ, bir kardeþimizin bize de gýybetini dinlettirip bir baþka kardeþinin ölü etini didikleyerek yemesi karþýsýnda... Namazý terk ettiði için ebediyen felç olmak üzere olan bir kardeþimizin, birden namaz için ayaða kalkmasýný gördüðümüzde, bir felçlinin yürümeye baþlamasýný gördüðümüz kadar sevinç ve þaþkýnlýk yaþadýk mý hiç? Namazsýzlarý niyazsýzlarý her gördüðümüzde, ebedî hayatýnýn engelli ve özürlü olmasýna aldýrýþ etmemelerine bakýp da bir engelli görmüþ gibi üzülüyor muyuz? Kur’ân’a uzak kalarak gözünü de gönlünü de köreltmiþ kardeþlerimizin ara sýra elinden tutup ezilmesin diye “yol”un karþýsýna geçirmeye heveslendiðimiz oldu mu hiç? Mülk O’nun olduðu halde, biz mülk kaygýsýndayýz. Ölümü o var ettiði halde, biz yok yere yok etmeye çalýþýyoruz ölümü. Hayatý o var ettiði halde, biz boþ yere kendimize yüklüyoruz yaþamayý. Rýzký garanti ettiði halde rýzýk peþinde koþturuyoruz. Akýbetimizi garanti etmediði halde, akýbetimiz garantiymiþ gibi endiþesiz ve telaþsýzýz. Sadece gözler deðilmiþ meðer körleþen, gönüller de kör olurmuþ... Gözün gördüðü ölümden korkanlar, gözün gördüðü hayata tutunanlar, gönüllerinin korktuðu ölümlü amellere korkmadan yürüyorlar, gönüllerinin özlediði diri amelleri gözünü kýrpmadan terk ediyorlar. Mülk O’nun… Ama kör gönlüm hâlâ daha “ölüm-kalým” derdinde... “Ýyi-kötü” derdi sanki baþkalarýnýn derdi...


ÝNTERNET

20 ARALIK 2008

D

aðda, bayýrda çektiðiniz fotoðraflardan, çizdiðiniz illüstrasyonlardan ve yaptýðýnýz animasyonlardan para kazanmak ya da ihtiyacýnýz olan bir fotoðraf ve illüstrasyonu satýn alýp kullanmak ister misiniz? Türkiye’deki görsel ürünlerin arz ve talebinin buluþtuðu internet tabanlý en kapsamlý web platformu olan www.imagestocktr.com, profesyonel ve amatör fotoðrafçýlar ile grafikerlerin dijital ortamdaki görsel ürünlerini bir araya toplayarak, görsel tüketicilerine lisanslý olarak satmalarýna imkân saðlýyor. Türkiye merkezli ilk web uygulamasý olan bu platform bu sayede ülkemizin tanýtýmýna katkýda bulunmayý amaçlýyor. ‘Stok fotoðrafçýlýk’ diye tabir edilen sektör her ne kadar ülkemizde çok yeni bir uygulama olsa da sektörün dünyadaki yýllýk pazar hacmi yaklaþýk 2 milyar dolara ulaþýyor. Stok fotoðrafçýlýk sektöründe piyasanýn yarýsýný Getty Image ve Corbis firmalarý paylaþýrken sektörün bir alt dalý olan mikro-stok fotoðrafçýlýðýnda ise aslan payýný Istock firmasý alýyor. www.istock.com’u, www.dreamstime.com, www.fotolia.com, www.shutterstock.com ve www.bigstockfoto.com siteleri takip ediyor. Bu firmalardan her birinin veri tabanlarýnda 1 milyondan fazla görsel ürün stoku bulunuyor ve yýllýk satýþlarýnýn 10 milyon dolardan fazla olduðu tahmin ediliyor. Peki dünyada durum bu merkezde iken ülkemizin sektördeki

ZAMAN

14

HOLLANDA

ÞÝP ÞAK!

TRÝNK! payý ne kadar? olmak üzere H. SALÝH ZENGÝN Dünya üzerindeki toplam 6,5 milpazar hacminin % yon dolarlýk bir 90’lýk kýsmý Amepazar payýna rika ve Avrupa ülkelerince kontrol sahip olmayý amaçlýyor. Sitenin edilirken herhangi bir yerli uygusahibi genç giriþimci lamamýz olmadýðý için bugüAbdurrahman ne kadar bu pastadan ülkeDoðan’a göre bu bir miz pay alabilmiþ deðil. Ýþte hayal deðil. Þu an www.imagestocktr.com sitenin bütün teknik sitesi, teknolojik altyapýyý altyapýsýnýn kurulkurarak bu paydan kapmaduðunu ve sitenin ya çalýþacak. Site ilk hedefte üye kaydýna baþladýyurtiçinde 1,5 milyon ve ðýný belirten Doðan, yurtdýþýnda 5 milyon profesyonel ve amatör

Foto: Bahar Mandan, Kolaj: Ercan Yavuz

fotoðrafçýlarýn fotoðraflarýný yüklemeye baþladýklarýný belirtiyor. Sitede daha þimdiden çeþitli kategorilerde yüzlerce görsel malzeme bulunuyor. Ýlk fotoðraflarýn ücreti siteden www.imagestocktr.com sitesine üye olduktan sonra, siteye yüklenen her görseli sitenin kendisi belirlenen cüzi bir miktara satýn alýyor. Böylece verilen emeklerin garantili olarak paraya dönüþmüþ olduðunu belirten sitenin sahibi Doðan, üyelerin 1.000 adet fotoðraf yüklemeleri durumunda minimum 340 dolarýn anýnda hesaba geçeceðini belirtiyor. Tabii o yüklü 1000 adet görselden satýn alýnmasý durumunda sonsuza dek para kazanmaya da devam edeceksiniz. “Bütün çabamýz sitemizde 1.000 adet görseli olana aylýk ortalama 1.000 USD kazandýrmak.” diyen Abdurrahman Doðan, her eser sahibiyle elektronik ortamda üyelik sözleþmesi düzenlediklerini ve bu anlaþma ile eser sahiplerinin her fotoðrafý lisanslayýp gönderdiklerini belirtiyor. Siteye fotoðrafýnýzý yükleyip ücretini siz belirleyebildiðiniz gibi ayný zamanda fiyatýný siteye de býrakabiliyorsunuz. Satýlan her görselin % 50’si belli bir krediye ulaþtýðýnda hesabýnýza yatýyor. Buraya kadar anlattýklarýmýz size çok karýþýk gelse de dünyanýn dört bir tarafýndaki kullanýcýlara eserlerinizi gösterme ve satma imkaný sunan site kolay ve anlaþýlýr bir formata sahip. Eser sahiplerini teknik detaylara boðmadan


ZAMAN

eserlerini siteye kolayca yükleyebiliyor. “Projenin hedefi Türkiye’nin farklý bölgelerinde ikamet eden, fotoðrafçý ve grafikerlerin eserlerini dünyadaki görsel tüketicilerine sunarak gelir elde etme imkâný saðlamaktýr. Diðer taraftan görsel tüketicilerin de uygun maliyetle görsel tüketmeleri saðlanacaktýr. Bu sayede ülkemizde görsel ürünlerinin arz ve talebinin buluþtuðu bir piyasa ortaya çýkacaktýr.” diyen Doðan, www.imagestocktr.com sitesinin Türkiye’nin en büyük görsel stokuna ve en kapsamlý görsel arama seçeneklerine sahip arama motoru ile web uygulamasý alanýnda öncü olacaðýný ifade ediyor. Geliþen teknolojilerle birlikte hazýrlanacak olan herhangi bir basýlý materyal (gazete, dergi, broþür vb.), tasarým (afiþ, web sitesi vb.) ya da sunum ile ilgili, fotoðraf ve grafik ihtiyaçlarýnýn günümüzde genellikle internet üzerinden karþýlandýðýna dikkat çeken Doðan, bunun da genellikle yurtdýþý merkezli

15

HOLLANDA

1 dolardan 1000 dolara... Stok fotoðrafçýlýðý olarak bilinen sektörün 100 yýllýk bir tarihî geçmiþi var. Fotoðraf arþivi, fotoðraf kütüphanesi, fotoðraf bankasý gibi alternatif isimlerle de bilinen sektörde görsel malzemeler lisanslandýrýlarak satýþa hazýr hale getiriliyor. En çok kullanýlan lisanslama çeþidi Royalty-free serbest (denetimsiz) lisans. Bu lisans ile görsel satýn alan tüketiciler, görselleri ihtiyaçlarýna göre istedikleri zaman ve miktarda kullanabiliyorlar. Bu lisans türünde, kullaným bedeli belli kullanýmlara göre deðil yalnýzca kullanmak istediðiniz görselin dosya boyutuna ve kullanma yetkisi verilen kiþi sayýsýna göre belirleniyor. Ayrýca kullaným baþýna telif ücreti ödenmiyor. Denetimli lisans ise yüksek kaliteli görselleri lisanslamak için mikro-stok firmalarýnýn kullandýðý görece yeni bir yol. Bu lisanslama seçeneðinin en büyük avantajý pratik fiyatlandýrma imkâný sunmasý. Görsel alýcýsý seçtiði kullaným kategorisindeki görseli yine ayný kategori çerçevesinde kullaným hakkýný elde etmiþ oluyor. www.imagestocktr.com sitesindeki fiyatlar 1 dolardan baþlýyor, 1.000 dolara kadar çýkabiliyor.

ÝNTERNET

20 ARALIK 2008

yabancý mikro-stok fotoðrafçýlýk siteleri üzerinden lisanslý olarak satýn alýnarak karþýlandýðýný kaydediyor. Ayrýca yurtdýþýndan alýnan görsel çalýþmalarýn, kültürel farklýlýklardan dolayý Türkiye’deki görsel tüketicilerinin ihtiyaçlarýna tam olarak cevap veremediðini söyleyen Doðan, yurtdýþý merkezli yapýlarýn Türkçe dil desteði olmamasý sebebiyle ülkemizin fotoðrafçý ve grafikçilerinin bu pazarda yerini alamadýðýný belirtiyor. Sitenin çok yakýnda Ýngilizce, Rusça, Arapça ve Japonca gibi alternatif dil seçenekleriyle de yayýn yapacaðýný söyleyen site sahibi, www.imagestocktr.com sitesinin internet tabanlý en güçlü arama motoruna sahip portal olduðunu söylüyor. Bu portalda yerinizi almak için üye olmak ve lisanslý görsel malzemelerinizi yüklemek yeterli. Yalnýz görselinizin site içinde kaybolmamasý için doðru tanýmlamalarý, anahtar cümleleri ve tanýtým metnini yazmanýz gerekiyor.


HAFTANIN DUASI Ey bütün hamd ü senâlarýn biricik mercii Yüce Rabbimiz! Hazinelerinden bizlere lütfettiðin bütün nimetler, kalblerimizi donattýðýn tüm zînetler ve ruhlarýmýza sevdirdiðin topyekün güzellikler için biz de Sana hamd ve þükranlarýmýzý arz ediyoruz. Bahtýna düþtük, halimize merhamet eyle ve lütfen bu kadar ikram ve ihsanda bulunduktan sonra bunlarý geri almak suretiyle bizi ikab etme.. hoþnutluðundan mahrum býrakmak suretiyle cezalandýrma!.. ZAMAN HOLLANDA

H

ÝKÝNÝDÝ SOHBETLERÝ

er zaman vicdana hoþ gelen mülahazalarla dolu olmanýn ve bir kimse hakkýnda müsbet kanaat beslemenin ýstýlahtaki unvaný "hüsn-ü zan"dýr. Ýyi niyet, olumlu düþünce ve güzel görüþ manalarýna gelen hüsn-ü zan, insanýn iç saffetinin ve hayýrhahlýðýnýn bir göstergesidir. Þahýslar ve olaylar hakkýnda deðerlendirmelerde bulunurken, olabildiðince iyi niyetli davranmak ve her hâdiseyi hayra yormak sâlih bir mü'minin þe'nidir. Biri hakkýnda kötü düþüncelere sahip olmaya ise "sû-i zan" denir. Cenâb-ý Hak, bir ayet-i kerimede, sû-i zannýn çirkinliðini ifade sadedinde, "Ey iman edenler! Zandan çok sakýnýn. Çünkü zanlarýn bir kýsmý günahtýr. Birbirinizin gizli hallerini araþtýrmayýn." (Hucurât, 49/12) buyurmuþtur. Allah Resûlü (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) da, "Zandan kaçýnýn. Çünkü zan, sözlerin en yalanýdýr. Tecessüste bulunmayýn, birbirinizin gizliliklerini araþtýrmayýn, birbirinizin sözlerine kulak kabartmayýn, birbirinizle rekabete giriþmeyin, birbirinizi çekememezlik etmeyin, birbirinize karþý kin gütmeyin ve sýrtýnýzý dönmeyin; ey Allah'ýn kullarý kardeþler olun!" demiþ; tecessüsten, sû-i zandan ve kardeþliði zedeleyecek her türlü davranýþtan uzak durmak gerektiðini ikaz etmiþtir. Bir insan, gözüne mü'min kardeþiyle alakalý bir çirkinlik iliþtiði zaman, tecessüs, teþhis ve tesbit peþine düþmeden, o sevimsiz fotoðraflar gönlüne akarak fuad kazanýnda eriyip bir hüküm kalýbýna girmeden, hemen sýrtýný dönüp oradan uzaklaþmalý; "Allah'ým günahkâr kullarýný hidayete erdir, beni de affet!.." demeli ve gördüðünü de unutmalýdýr. Aksi halde, o günahý iþleyen kimse bir kere düþmüþ olsa bile anýnda doðrulup tevbe kurnasýna koþmuþ, günahlarýný gözyaþlarýyla yýkamýþ ve affedilmiþ olabilir; fakat ona þahitlik eden ve tecessüsle meseleyi derinleþtiren þahýs, hadiseyi her hatýrlayýþýnda o çirkin fiili düþündüðünden dolayý

KÜRSÜ - SAYI 908

zihin kirliliðinden bir türlü kurtulamaz ve sû-i zannýn tahribatýndan azâde olamaz. Dahasý, toplum düzeni ve asayiþin temini açýsýndan hukukî þahitliðin belli bir önemi ve yeri varsa bile, Ýslam'da insanlarýn ayýplarýný fâþ etme diye bir vazife yoktur. Mehâsin-i ahlak kurallarý içinde baþkalarýnýn kusurlarýný araþtýrma, onlarý deþifre etme ve mahcup düþürme þeklinde bir madde yer almamaktadýr. Aksine, hata ve kusur avcýlýðý yapmak, günahlarý açýða vurmak ve insanlarý tahkir etmek dinimizde ahlaksýzlýk sayýlmýþtýr. Bu itibarla da, bir insanýn üzerinde on tane nifak belirtisi, bir tane de iman emaresi olsa, biz yine o insan hakkýnda elimizden geldiðince hüsn-ü zan etmek mecburiyetindeyiz. Evet, o þahýs, söz konusu mezmum sýfatlarýndan dolayý kendi hesabýna çok korkmalý ve akýbetinden endiþe etmelidir; ancak, biz, kat'iyen onun hakkýnda münafýk hükmüne varmamalýyýz; sû-i zanda isabet etmektense hüsn-ü zanda yanýlmayý seçmeliyiz. Tabii ki, iman hizmetinin ve umumun hukukunu gözeterek, üzerinde nifak alâmeti bulunan insanlara bir kýsým vazife ve sorumluluklar verip vermeme hususunda daha temkinli olabiliriz. Töhmet mahallinde bulunmaktan sakýnýn!.. Ayrýca, her zaman hüsn-ü zanda bulunmak bir esas olduðu gibi, baþkalarýný sû-i zanna sevk edebilecek davranýþlardan uzak durmak da çok önemli bir düsturdur. Bazý insanlar, haklarýnda çirkin düþüncelere sebebiyet verebilecek hal ve hareketlerden gerektiði ölçüde kaçýnmýyorlar; yeme-içmeleri, yatýp kalkmalarý, iþ hayatlarý, kazançlarý ve beþerî münasebetleri açýsýndan tenkit edilebilecek tavýr ve davranýþlar sergiliyorlar. Dolayýsýyla, sû-i zanna açýk fýtratlarda kötü duygularý ve çirkin mülahazalarý tetikliyorlar. Oysa hep hüsnü zanna baðlý yaþamanýn yaný sýra, herkesin kendi durumunu gözden geçirmesi ve sû-i zan uyaracak hallerden sakýnmasý da icap etmektedir. Evet, töhmete yol açabilecek

www.fgulen.com

Hüsn-ü zan

ibadettir hususlarý, hususiyle de günümüzde tasvip etmek kat'iyen mümkün deðildir. Çünkü, bugün ferdîlikten ziyade þahs-ý manevî söz konusudur. Her Müslüman'ýn tavýr ve davranýþýnýn þahs-ý maneviye ve bütün mü'minlere mal edilmesi mevzubahistir. Bundan dolayý, çok önemli gördüðüm dualardan biri de, "Allah'ým bizim tavýr ve davranýþlarýmýzdan dolayý kardeþlerimizi yere baktýrma, þahsî hatalarýmýzla onlarý utandýrma!.." yakarýþýdýr. Zira þimdilerde tek ferdin yakýþýksýz bir hareketi bütün inananlara kredi kaybettirebilmektedir; tutarsýz davranýþlar sergileyen bir insan, bütün Müslümanlarý zan altýnda býrakmaktadýr.


SÖZÜN ÖZÜ Ýnsan, Allah'ýn bahþettiði nimetler ölçüsünde O'nunla münasebete geçmemiþse, dünya sultanlýðýnýn üstünde tutacak kadar Müslümanlýðýn kadr ü kýymetini bilmiyorsa ve önüne serilen hizmet imkanlarýný deðerlendirmek suretiyle rýza ve rýdvana ulaþma gayretinde deðilse, o, ilahî ihsanlara karþý gözlerini kapatmýþ bir zavallýdýr; gýrtlaðýna kadar nankörlük içine gömülmüþ böyle biri için baþka günah aramak manasýzdýr. www.herkul.com

BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDÝ’NÝN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR

Kulumu Cennet'e Götürün

Ý

Ýyi niyet, olumlu düþünce ve güzel görüþ manalarýna gelen hüsn-ü zan, insanýn iç saffetinin ve hayýrhahlýðýnýn bir göstergesidir. Hüsn-ü zan, salih bir mü'minin en belirgin vasfýdýr.

1

2

Her insan kendi hesabýna çok korkmalý, akýbetinden endiþe etmelidir; ancak, baþkalarý hakkýnda olumsuz düþünmemeliyiz; sû-i zanda isabet etmektense hüsn-ü zanda yanýlmayý seçmeliyiz. Hassas bir mü'min hem her zaman hüsn-ü zanna baðlý kalmaya çalýþmalý hem de sû-i zanna sebebiyet verebilecek hallerden fersah fersah uzak durmalý ve hep temkinli yaþamalýdýr.

3

ÝLLÜSTRASYON: CEM KIZILTUÐ

FASILDAN FASILA

Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in itikafta olduðu bir gün, Safiyye validemiz (radýyallahu anha) kendisini ziyaret etmiþ ve bir müddet Ýnsanlýðýn Ýftihar Tablosu'nun yanýnda kaldýktan sonra hanesine dönmek üzere müsaade istemiþti. Nezaket âbidesi Allah Resûlü, muhtereme zevcesini uðurlamak için onunla beraber dýþarýya çýkmýþtý ki, o esnada biriki sahabî yanlarýndan geçmiþ, kendilerini görmüþ ama hiç duraklamadan oradan uzaklaþmaya meyletmiþlerdi. Ýki Cihan Serveri, derhal onlarý durdurmuþ ve Safiyye validemizin yüzünü açarak, "Bakýn, bu benim hanýmým Safiyye'dir" demiþti. Bunun üzerine, o sahabîler büyük bir mahcubiyet içinde, "Maazallah, yâ Resûlallah! Sizin hakkýnýzda nasýl kötü düþünülebilir ki?" mukabelesinde bulunmuþlardý. Rehber-i Ekmel Efendimiz'in cevabý þöyle olmuþtu: "Þeytan, insanýn kan damarlarýnda sürekli dolaþýr durur!" Evet, þeytan, insanla bu kadar içli dýþlý olduðuna göre zihne pek çok þüphe ve vesvese atabilir; en nezih kimseleri hiç olmayacak þekillerde sû-i zanna sürükleyebilir. Öyleyse, insan hem her zaman hüsn-ü zanna baðlý kalmaya çalýþmalý hem de sû-i zanna sebebiyet verebilecek hallerden fersah fersah uzak durmalý ve hep temkinli yaþamalýdýr.

nsanlar hakkýnda her zaman hüsn-ü zanna memur olan mü'minlerin, Yüce Yaratýcý'nýn muamelelerine karþý sû-i zan ifade eden hoþnutsuzluklarý da asla düþünülemez. Bir mü'min her þeyden ve herkesten evvel Mevlâ-yý Müteâl hakkýnda hüsn-ü zan sahibi olmalýdýr. Rabb-i Rahim hakkýndaki güzel mülahazalarýn ötede nasýl afv fermanýna dönüþtüðü bir hadis-i þerifte þöyle anlatýlmaktadýr: Amel sandýðýnda hayr u hasenâtýnýn yaný sýra pek çok günahý da bulunan bir kulun hesabý görülür; mizanda sevap kefesi daha hafif gelince, azap ehlinden olduðuna dair hüküm verilir. Cezaya müstehak o kul derdest edilip periþan bir vaziyette, adeta sürüklene sürüklene mücâzat mahalline doðru götürülürken, ikide bir geriye döner ve bir sürpriz bekliyormuþ gibi etrafýna bakýnýr. Cenâb-ý Hak, meleklerine "Kuluma sorun bakalým; niçin geriye bakýp duruyor?" buyurur. (Geriye bakma meselesi bizim anlayacaðýmýz þekilde konuþmanýn gereði olarak, fizik âlemiyle alâkalýdýr; yoksa Zât-ý Ulûhiyet için mekân ve yön mevzubahis deðildir.) Adamcaðýz der ki, "Rabbim!.. Hakkýndaki hüsn-ü zanným böyle deðildi; evet, âlem sevaplarla gelirken -maalesef- ben günah getirdim; fakat, Senin rahmetine olan inanç ve itimadýmý hiçbir zaman kaybetmedim!.. Recâm oydu ki, bana da merhametinle muamele edesin ve beni de baðýþlayasýn!.." Ýþte, bu mülahazalar ve Allah Teâlâ hakkýndaki hüsn-ü zan, o insanýn kurtuluþuna kapý aralar; neticede adamcaðýz "Kulumu Cennet'e götürün!" müjdesini duyar. Aslýnda, bir mü'min hayatýnýn her diliminde Allah Teâlâ hakkýnda hüsn-ü zanna sarýlmalý ve hep bu recayla yaþamalýdýr. "Ben günahkâr olabilirim; hatta hâlâ O'na ancak pamuk ipliði ile baðlý olduðum için her an bir kopukluða da düþebilirim. Fakat, O Gafûr ve Rahîm'dir; gufrân deryasýna beni de alacaðýna dair inancým kavîdir!.." demeli ve baðýþlanacaðý ümidini beslemelidir. Þu kadar var ki, hüsn-ü zan ve reca duygusu insaný yeni yeni günahlar iþlemeye sevk etmemelidir. Hâlis bir mü'min, günahtan yýlandan çýyandan kaçar gibi kaçmalý; ezkaza bir cürüm iþlemiþse, o zaman da hemen tevbeye koþmalý ve yarlýðanacaðýný umarak maðfiret dilenmelidir. Bu meselede çok hassas bir denge söz konusudur; günahlardan uzak durmak ile kazarâ bir cürüm iþledikten sonra ye'se düþmemek arasýnda ince bir husus mevcuttur. Ýnsan, hangi hal üzere olursa olsun, "Kur'an-ý Kerim'de kendisini Rahman u Rahîm isimleriyle vasfeden ve hayatýný boþa harcayan kimselere hitap ederken bile "kullarým" diyen bir Rabbim varken niçin ümitsizliðe düþeyim ki!.. Ýþin doðrusu, böyle bir Rabb-i Rahim'e karþý günah iþlemek de çok yakýþýksýz oluyor. Öyleyse, bundan sonra masiyete nasýl girebilirim ki?!." diyebilmelidir. Evet, insan ne kendisini salmalý ne de ümitsizliðe düþmelidir.


PSÝKOLOJÝ

ZAMAN

20 ARALIK 2008

18

HOLLANDA

Yar saçlarýn lüle lüle, program bitti güle güle! Siz eþinizi sadece eþiniz olduðu için sevip ona baðlanýrsýnýz. Evlilik özel bir aksiyondur ama tv’de yaþanan türden deðil. “Ben aslýnda Gonca Haným için aramýþtým, ama ona bir önceki arayan talip oldu; o yüzden Fatma Haným’a razý olucaz artýk.” genelliðinde, elma seçer gibi eþ seçmek öznelliðin zerrelerini bile býrakmayan, bir pratik evlenme modülüdür.

ERHAN ÖZDEN

T

elevizyonlarýmýzýn yeni gözdesi! Evliliðe giden en kýsa yol! Bekleme yok, sýra yok! Çekiliþsiz-kurasýz, herkese bir eþ! Bir promosyon edasýyla herkesi evlendirme telaþýna düþmüþ programlarýmýz þu aralar TV’lerin gözde konuðu. Dest-i Ýzdivaç, Huysuz’la Görücü Usulü, Su Gibi, Esra Erol’la Ýzdivaç, vs... Hepsinin amacý ayný; evlendirmek. Siz koltuðunuzda oturuyor ama damadýmýzla ya da gelinimizle özdeþim kurarak ruhunuzun ve gözünüzün tadýna göre katalogdan seçer gibi eþ seçiyorsunuz. Ýþin pratikliði cezbedici tabii ama onlar zaten alýþkýn bu hýzlý tempoya. Sabah Dest-i Ýzdivaç’ta evlenip öðleden sonra Serap Ezgü’ye çýkýp evliliklerine aðlayacaklar. Ve siz bu sefer koltuðunuzda boþansýnlar mý, boþanmasýnlar mý diye seçim yapacaksýnýz. Koþuþturanlar ayný, ekran karþýsýndakiler ayný. Deðiþen ve yitense evliliðin bizim bildiðimiz o dest-i izdivaca gelemeyecek kadar derin ve deðerli anlamý. Programlar neden popüler? Çünkü müstakbel damadýmýz ve gelinimiz sizin için enfes bir

özdeþim nesnesi oluyor. Siz yaþayacaðýnýz veya yaþadýðýnýz eþ seçme/eþle yaþama efektinin ne olduðuyla ilgiliyken ve yanlýþ yapýlacak evliliklerle ilgili kâbus senaryolarýný dört bir tarafta dinlerken; biri çýkmýþ sizin gibi eþ seçiyor, hem de tereyaðýndan kýl çeker gibi. Kâbus senaryolarýna meydan okuyan bir aksiyon filmi tadý býrakýyor sizin damaðýnýzda. Baþkasýnýn kafasýnda Rus ruleti oynamak gibi! Heyecanlý ve tehlikesiz. Kendiniz için korku(nç), silahý baþkasýna býraktýðýnýz an korkunun yerini heyecanýn aldýðý bir oyun. Dolayýsýyla siz koltuðunuzda oturmuþ sahnedeki nesnelerle özdeþimler kurarak ama tek bir kurþuna bile hedef olmadan almak istediðiniz adrenalini damardan alýyor ama günlük hayatýnýza karýþmasýna izin vermeyecek kumandanýzdaki sihirli off düðmesine sahip olmanýn kudretiyle çat diye basýp filmi bitirebiliyorsunuz. Filmin karakterleri ölmese de, hayatlarý altüst de olsa sizin hayatýnýzdan çýktýlar ya yeter. Ýþte bu heyecan dolu ve sizin için zararsýz(!) tablonun damarlarýnýza enjekte ettiði adrenalin size tatlý mý tatlý bir kývam veriyor. Bungee jumping yapmak gibi hem heyecanlý hem de intihar deðil. TV’nin off düðmesi sizi ayaklarýnýzdan hayata tekrar baðlýyor. Ya ayaklarýnda ip olmayan ekrandaki damat adaylarý&gelinleri?.. Onlar eðlence zayiatý, üzgünüz... Gerçek insanlar! Söz konusu programlarýn size çekici gelmesinin bir diðer sebebi ise aslýnda basit bir þey: Samimiyet! Evet TV’lerin artýk unutmaya baþladýðý bir duygu. TV programlarý herkesin ekranýn içinde bir rol edindiði ve bu rolü program bitene kadar oynadýðý baþý sonu olmayan bir tiyatro sahnesi bugün. Sadece filmleri, dizileri kastetmiyoruz, hepsi. Hepsinde sunucuya, konuklara biçilmiþ bir rol var, hepsi o rolün hakkýný verip program bitince tekrar kendilik


19

HOLLANDA

gömleðini giyip hayata devam ediyor. Makyaj odasýnda sadece yüzleri deðil; rolleri de deðiþiyor. Hayatý, hayattaki kendilerini dýþarýda býrakýp karþýnýza çýkýyorlar. “Onlar” o andan itibaren, “herkesin karþýsýndaki onlar” oluveriyor. Ancak dest-i izdivaç programlarýmýz için durum böyle deðil. Sunucu için bildik rol söz konusu olsa da en azýndan eðlence nesnelerimiz için durum böyle deðil. Konu evlilik olunca her ne kadar “ti” bir formatta sunulsa da kiþiler kendi hayatlarý mevzu bahis olunca TV’lerin kendilerine biçtiði gömlek içinde kalamýyorlar, bir anda gerçek’leþiyorlar. Kendileri olmak zorunda kalýyorlar. Seçim kriterleriyle, alýcý gözü bakýþlarýyla, ikna etme çabalarýyla kendiliðin sýnýrlarýna geri dönüyorlar. Program müzikli danslý, düðün havasýnda sunulsa da aslýnda uçurumun kýyýsýndakinin kendilerinin olduðunun farkýndalar. Ýþte korku insaný gerçekleyen bir duygudur. Yalan makinelerinde de yakalanmaya çalýþýlan duygu budur. Korkunun olduðu bünye yalan söylemeyi beceremez. Ve yalan söyleyenler genellikle korkuyorlardýr, bu yüzden çuvallarlar. Ýþte biz damat&gelin adaylarýmýzýn bu rolsüzlüklerini, kendiliklerini hafif müstehzi bir ifadeyle seyrederiz. Ucuzluk gibi görürüz ama biliriz ki o ucuzluklarýn her biri bizim damarlarýmýzda da akýyor, aynaya baktýðýmýzda kimse görmese de biz görüyoruz o yanlarýmýzý. Tek þansýmýz onlarý günlük hayattaki rollerimizle gölgeleyebilmemizdir. Gölgelemenin imkansýz olduðu kýsacýk zaman dilimlerinde ise adaylarýmýzýn tek seçeneði gerçek olmaktýr. Ýþte bu size bir uzaylý yaratýðý seyrediyormuþ gibi enteresan gelir. Evet TV için uzaydan gelmiþ bir kavramdýr gerçeklik... Siyah Türkler!

Kolaj: Salih Tekin

ZAMAN

Programlarý sizin için ilgi çekici kýlan bir diðer nokta ise o insanlarla özdeþim kuruyor olmakla birlikte onlarý belirli bir rakýmdan izlersiniz ve yüzünüzde alaycý bir ifade vardýr. Bir beyaz Türkler-siyah Türkler sahnesi yine karþýmýzdadýr; sunucu ve izleyiciler bembeyaz Türk’ken, arenaya sürdüðümüz gladyatörlerimiz siyah Türklerdir. Baþka türlü evlenememiþ gariplerdir onlar. Bunlarýn içinde kültürlü, güzel birilerini gördüðünüz zaman mini bir þaþýrma yaþarsýnýz, “hayret ya

PSÝKOLOJÝ

20 ARALIK 2008

bunun ne iþi var ki orada?!” kývamýnda. Hatta programa katýlanlar bile bunu bilir, hepsinin üstünde bu garipliðin izleri vardýr. Bu seyredenler için öyle acýklý bir duygudur ki kimse bunu kendine bile itiraf edemez. Siz aslýnda sahnedekilere yönelik gizli bir küçümseme hissi yaþarsýnýz, bunu onlar da bilir siz de, ama çýðlýk çýðlýða susmak ve herkesin kendi konumuna razý olmasýyla devam eder senaryo. Çýðlýktýr çünkü aslýnda siyahlar hiç memnun deðildir renklerinden; ama susulur çünkü ortada evlilik gibi temel bir güdünün halledileceði pratik bir yol vardýr. Bu yol hatýrýna siyah Türkler çýðlýklarýný kýsar, yerlerini alýrlar ve sizin alaycý bakýþlarýnýza karþý gözlerini kaçýrýrlar. Vahamet tablosu! Evlilik özel bir aksiyondur. Hatta onu besleyen en önemli damar da bu özelliðidir. 2 kiþilik bir evrendir, kimsenin giremediði. Çift terapisinin temel amacýdýr bu evreni taþ taþ, tuðla tuðla inþa etmek. Ve bir sineðe bile yer yoktur o evrende. Biz duygusunun vücut hatlarý bu evrende çizilir. Ýþte meþhur programlarýmýz; içindekilerin ve dýþýndakilerin bu özellik anlayýþýný balyozlamaktadýr. Daha birinci dakikada özel baþlamayan, baþkalarýnýn gözünün önünde gerçekleþen bu baþlangýç söz konusu evrenin zehirli gazýdýr, içinde kimsenin yaþamasýna izin vermeyecek... Bu özelliðin yanýnda bir de öznellik kavramý vardýr ki; çiftleri birbirine baðlayan ikinci deðerli köprüdür. Siz eþinizi sadece eþiniz olduðu için seversiniz, ona baðlanýrsýnýz. Olayýn sizin seçim yeteneðinizi aþan metafizik bir kurgu olduðunu kabul etmeniz evliliðinizin ayakta kalmasýnýn sacayaðýdýr. Ancak “Ben aslýnda Gonca Haným için aramýþtým, ama onu bir önceki arayan götürdü; o yüzden Fatma Haným’a razý olucaz artýk.” genelliðinde, elma seçer gibi eþ seçmek öznelliðin zerrelerini bile býrakmayan, bir pratik evlenme modülüdür. Ayrýca bu kadar pratik ve seri bir giriþ, kolay çýkýþýn da yol haritasý gibidir. Beyaz beyazla çýkar anlayýþý bu evliliklerin hangisinin neresinde, ne kadarcýk yaþayabilir ki? Ama ben seyrediyorum, onaylamýyorum ki diyeceksiniz. Siz programýn hayatýnýza karýþmasýný engelleyecek kumandanýzýn off düðmesinin gücüyle yalýtýlmýþ bir odada TV’nizi izlediðinizi düþünseniz bile eksilen deðer sadece ekrandakilerde deðil sizin eþinize sesleniþ tarzýnýzda, gözlerinizin mikro bakýþlarýnda, bütün evlilik literatürünüzdedir.


YORUM

20 ARALIK 2008

ZAMAN

20 HOLLANDA

Sahi, Atatürk Diyarbakýr’a gitmiþ miydi?

C

umhurbaþkaný Abdullah Gül’ün bayram namazýný Diyarbakýr Ulucamii’nde kýlma ve halkla bayramlaþma programý aniden iptal edildi. Gerekçesi ne olursa olsun, 2009 yýlýna girmeye günler kala 85 yaþýndaki bir devleti yönetenlerin hâlâ “bir þehre gidememe”lerini açýklamak kolay deðil gerçekten de. Þahsen “Ýþ neden bu raddeye geldi?” sorusunun dokuz boðumlu cevabýný uzun uzadýya vermek yerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaþkaný Atatürk’ün 1923 sonrasýnda Diyarbakýr’a gidip gitmediðini konuþmanýn olaya daha saðlýklý bir pencere açacaðýna inanýyorum. Diyarbakýr’ýn Atatürk’ün hayatýnda önemli bir yeri var. Çanakkale’deki baþarýlarýndan sonra 2. Ordu’ya baðlý 16. Kolordu Komutanlýðý’na atanan Mustafa Kemal, 27 Mart 1916 günü Diyarbakýr’a varmýþ ve tuðgeneralliðe bu þehirde terfi etmiþtir. Bir süre sonra Silvan ilçesine taþýnan karargâhta Türk Tarih Kurumu tarafýndan basýlan “Hatýra Defteri”ni tutmuþtu. Mustafa Kemal Paþa bir gün Diyarbakýr’da Hazrolu Mehmet (Budak) Bey’in evinde misafir edilir. Mükellef bir sofra hazýrlayan Mehmet Bey, misafirinin bu ikramdan memnun kalacaðýný zannederken genç general beklenmedik bir tepki gösterir ve “Asker cephede açken ben bu nefis yemekleri yiyemem” diyerek sofraya oturmayý reddeder. “Askerlerin bir aylýk ekmeði benden” sözünü veren Mehmet Bey’in sofrasýna oturan Mustafa Kemal Paþa, baþka bir seferinde “Bir gün gelirsem Hazro daðlarý beni saklar mý?” diye sorar. Mehmet Bey’in cevabý kesindir: “Biz de, Hazro daðlarý da, hepimiz sana feda, emrindeyiz Paþam.” Ancak siyasette dostluklar ebedi deðildir, düþmanlýklarýn ebedi olmadýðý gibi. Mehmet Budak Bey ikinci meclise (1923) üye seçilirken, Þeyh Said isyanýna katýlmadýðý gibi isyancýlarla mücadele eden kardeþi Hatip Bey sýkýntýlýdýr. Zira devlete kurþun sýkanlarla beraber devletin yanýnda yer alan kendi ailesinin

Atatürk'ün 1923'den sonra gittiði ve gitmediði illerin haritasý. Selçuk Çatalbaþ

Atatürk’ün Diyarbakýr’a geldiði gün, Dersim Ýsyaný’ndan yargýlanan Seyyid Rýza ve 6 arkadaþýnýn Tunceli’de idam edildiði güne rastlamýþtýr. Ne tesadüf deðil mi? Ayný gün daraðaçlarý kurulurken Atatürk Malatya’dan Diyarbakýr’a geçiyordu. Yani bu gezi bir tür gövde gösterisini amaçlýyor ve bizzat Cumhurbaþkaný’nýn katýldýðý çeþitli açýlýþlarla bölge halkýna ‘buradayýz’ mesajý veriliyordu. de sürgüne gönderileceðini öðrenince Çankaya Köþkü’ne çýkýp eski dostluðunun hatýrý için yanlýþ anlamanýn düzeltilmesini rica eder. Ancak Atatürk’ün cevabý tokat gibi patlar yüzünde Hatip Bey’in: “Bir insan kendi ýrkýna hýyanette bulunursa baþkasýna daha iyisini yapar mý?” O günden sonra Hatip Bey ailesine þu öðüdü vermiþtir: “Sakýn bizim gibi onursuz olmayýn.” (Malmîsanij, “Diyarbekirli Cemilpaþazadeler ve Kürt Milliyetçiliði”, Avesta Yay., 2004, s. 139-141.) Bu arada belirtelim ki, Mustafa Kemal Paþa, Diyarbakýr ve Silvan’da kaldýðý bir yýlý aþkýn süre içinde dostluk kurduðu kiþilerle daha sonra, özellikle Milli Mücadele yýllarýnda iliþkisini sürdürmüþ ve telgraflarla destek ve yardým istemiþtir. Nihayet Paþa, Temmuz 1917’de Ýstanbul’a dönmek üzere Diyarbakýr’dan ayrýlýr. Ayrýlýþ, o ayrýlýþ. Zira Cumhuriyet döneminde, Atatürk’ün yolunun bir daha Diyarbakýr’a düþmesi için tam 20 yýl, 4 ay geçmesi gerekmiþtir. Nedendir bu çeyrek asra yaklaþan uzun ayrýlýk? 1923 güzün-

den itibaren yurdu karýþ karýþ gezdiðini bildiðimiz Atatürk’ün yakýndan tanýdýðý Diyarbakýr’a gitmeyiþinin ve tam ölümünden 360 gün önce gidiþinin sebebi nedir? Gezilerini incelediðimizde o itiraf edilemeyen gerçekle yüzleþmekteyiz: Atatürk sadece Diyarbakýr’a deðil, Trabzon-Adana hattýnýn doðusuna da nadiren geçmiþtir. Harita üzerinde de göreceðiniz gibi, ziyaret ettiði iller Karadeniz bölgesi daha az olmak üzere Marmara, Ege, Orta Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde yoðunlaþmýþtýr. Trabzon-Adana hattýnýn doðusunda gittiði iller ise Elazýð, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Kars, Malatya, Rize, Yozgat ve Diyarbakýr’dýr. (Bunlarýn çoðuna da sadece bir defa gitmiþtir.) Hiç gitmediði illerin daha çok Doðu ve asýl Güneydoðu bölgelerinde yoðunlaþtýðý, açýk bir þekilde görülebilmektedir. Peki neden? Güvenlik gerekçesi bir açýklama olabilir mi? Olabilir fakat bir ülkeyi kurtarmýþ olan “Gazi” unvanlý kurucu bir Cumhurbaþkanýnýn yönettiði ülkenin bazý þehirlerine hiç gide-

meyiþinin üzerinde ülkenin birlik ve bütünlüðü açýsýndan da durulmalý deðil midir? Sonuçta yurt, gidebildiðin zaman senindir. Bunu öðretmemiþ midir ders kitaplarýmýz? “Orda bir köy var uzakta” þarkýsý yoksa Güneydoðu için söylenmiþti de haberimiz mi yok? Artýk sadede gelsek, der gibisiniz. Haklýsýnýz. Sorumuz þuydu: Atatürk Diyarbakýr’a gitmiþ miydi? Gitmiþti ama epeyce geç bir tarihte. 1937 yýlýnýn Kasým ayýnýn 15’inde Diyarbakýr’a akþam saat 18.00’de ulaþmýþtý. Törenle karþýlandýðýný, Halkevi ve Orduevi’ni þereflendirdiðini, geceyi de Orduevi’nde geçirdiðini gazetelerden okuyoruz. Ertesi gün ise askerî birlikler ile hava meydanýný gezmiþ, 21 yýl önce kaldýðý konaðý ziyaret etmiþ, DiyarbakýrCizre demiryolu hattýnýn temel atma törenine katýlmýþtý. Bu arada þehrin “Diyarbekir” olan adýnýn Diyarbakýr’a çevrilmesini emretmeyi unutmayan Atatürk, o akþam Elazýð’a gitmek üzere hareket etmiþtir. Ancak yolda Tunceli’nin Pertek ilçesine uðramýþ ve bir köprü açýlýþýna katýlmýþtýr. (Bkz. Utkan Kocatürk’ün “Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi”, Türk Tarih Kurumu Yay., 1983, s. 611.) “Ýyi de bu sürpriz Þark ziyareti 1937 sonlarý gibi saðlýðýnýn kýsmen bozulduðu bir tarihte nereden icap etti? diye sorabilirsiniz haklý olarak. Ýþte burada bizi bir zamanlama sürprizi bekliyor. Çünkü Atatürk’ün Diyarbakýr’a geldiði gün, Dersim Ýsyaný’ndan yargýlanan Seyyid Rýza ve 6 arkadaþýnýn Tunceli’de idam edildiði güne rastlamýþtýr. Ne tesadüf deðil mi? Ayný gün daraðaçlarý kurulurken Atatürk Malatya’dan Diyarbakýr’a geçiyordu. Yani bu gezi bir tür gövde gösterisini amaçlýyor ve bizzat Cumhurbaþkaný’nýn katýldýðý çeþitli açýlýþlarla bölge halkýna ‘buradayýz’ mesajý veriliyordu. 2 yýl kadar önce yazýlan Ýsmet Paþa’nýn “Kürt Raporu”nda belirtildiði gibi, ne olursa olsun halkýn içine girilmeliydi. Girilebildi mi? Bilmiyorum. Bildiðim, devletin þimdi de doðuya AK Parti ile girmeyi denemekte olduðu.


ZAMAN

21

KÝTAP

HOLLANDA

20 ARALIK 2008

Kitap Kitap Kitap Kitap Akýl ve aþkýn uyumua Ýnsan varlýðýnýn iki temel sahasý olarak kabul edilen aþk ve aklýn insanî bir olgu olduðuna dikkat çeken eser, insanýn büyüklüðünün akýl ve aþktan geldiði fikrini ele alýyor. Farabi, Ýbn Sîna, Muhasîbî ve Suhreverdî gibi birçok filozof ve arifin akýl ve aþkla ilgili söylediklerini de irdeleyen kitap, bu isimlerin akýl ve aþký Rabbânî bir nimet olarak kabul ettiklerini ifade ediyor.

Gulâm Huseyn Ýbrâhim-i Dinâni Akýl Defteri, Aþk Âyeti 342 sayfa Ýnsan Yayýnlarýa

Ýpek Yolu’nun dünü ve bugünü

Salonun incisi:

Gardenya K

ýþýn yavaþ yavaþ içeri çekilip, içerideki güzelliklere bakmak isteyenler için salon çiçekleri hazýr ve nazýr beklemekte. Salon çiçeklerinin en nazlýlarýndan gardenya, açtýðý zaman yaptýðý bütün nazý unutturacak kadar da güzel bir çiçek. Ýnci taneleri gibi üzerinde açan çiçekleri parlak yeþil yapraklarýnýn üzerine serpiþtirilmiþ gibi duran gardenyaya bakmak için bir iki þeye dikkat etmek yeterli, ödülünüz kapýyý açar açmaz burnunuza çarpacak mis gibi bir koku... Çok güneþ istemeyen, ýþýksýz da yapamayan gardenyanýn bu ihtiyacýný karþýlamak için en iyi yapýlabilecek þey onu pencereye yakýn, perdenin arkasýndan güneþ alabileceði ve çok ýsýnmayan bir yere koymak. Yerini sevdiðine kani olduktan sonra da oradan oynatmamak elbette. Gardenya soðuða hiç gelemediði gibi, ýsýnýn 15 derecenin altýna düþmesiyle çiçek açmayý da durduruyor. Buna karþýn istediði sýcaklýk 23 dereceyi de aþmamalý. Yani sýcak yaz günleri gardenyanýn uyuduðu zamanlar. Gardenya uygun ýsýyý bulunca yaprak dökmüyor, çiçeklenmeye devam ediyor. Bütün bunlar tamam mý? Bir diðer aþama sulamak. Gardenyanýn topraðý sürekli nem istiyor. Ama kýþýn yine de sulama miktarýný azaltmak gerekli. Yazýn sýcaklýðýnda daha çok su arayan gardenya, kýþýn daha az suya ihtiyaç duyuyor. Bir de öyle alelade su olmuyor bu nazlý çiçeðe. Kaynatýlýp dinlendirilmiþ su, her daim daha da mutlu ediyor onu. Sývý

gübreye de ihtiyaç duyan gardenya için yaprak ve kök çürükleriyle karýþtýrýlmýþ toprak ideal. Yapraklarýnýn koyu yeþilini korumak ve üzerinde beneklenmeye neden olmamak için de her gün biraz ýlýk su püskürtmek gerekli. Bütün bunlarý yaptýnýz ama gardenyanýz hâlâ çiçek açmadý mý? Bir yumurtayý suyla karýþtýrýp çiçeði de onunla sulamak gerekiyor. Bütün bu uðraþlarýn sonunda karþýlýðý çok güzel beyaz çiçekler. Ama çiçekleri çok beðendik diye, dibine yanaþýp, burnunuzu sokup koklamanýz da gardenyayý üzen hareketlerden. Ellediniz mi soluyor çiçeði. Ellemezseniz 15 gün boyunca uzaktan sevebiliyorsunuz. Kasým ayýndan mayýsa kadar yapraklarýndan sýcak bir yerde topraða dikerek çoðaltabileceðiniz gardenyanýn saksýsýný deðiþtirme konusunda da aceleci olmamakta fayda var. Ýki-üç yýlda bir deðiþtirseniz, niye beklediniz demeyecek kadar yerine baðlý. Salon bitkilerini seçerken, gardenya gibi özen gösteren bir bitkiyi aldýnýz mý onun yanýna daha nazsýz çiçekler seçmenizde fayda var. Çünkü her birisine ayný zamanda bakmak kolay deðil. Birini büyütürken birini öldürebiliyorsunuz. En iyisi zahmetli ve zahmetsiz bitkilerden bir seçme yapmak. Bir de salonda yetiþtirilebilen sarmaþýklar var ki, onlara bakmak da zevkli, çiçeklendiðini görmek de... Ama bakarken dikkat edilmesi gereken þeyler var ki, onlar da haftaya kalsýn... Ferda Güneþ

-‘Dünden Bugüne Ýpek Yolu: Beklentiler ve Gerçekler’ konulu uluslararasý sempozyumda sunulan bildirilerden derlenen kitap, Asya ve Avrupa’yý birbirine baðlayan 3 bin yýllýk ticarî yolun tarihî, kültürel zenginliðini gözler önüne seriyor. Kitap, önümüzde açýlan yeni yola iþaret ediyor. Derleme Dünden Bugüne Ýpekyolu 258 sayfa Ötüken Yayýnlarý

Masallý bilmeceler Çoklu zeka etkinlikleriyle iþlevsel bir hale getirilen Masal Anne kitabý, çocuklarýn birbirinden güzel masallarý okurken onlarýn anlama, yorumlama, analiz etme ve matematiksel düþünme becerilerini geliþtirmelerine katký saðlýyor. Kitapta rengarenk resimlenmiþ bilmeceli 30 masal bulunuyor. Koray Avcý Çakman Masal Anne 208 sayfa Erdem Yayýnlarý

Ýþinizi kurmak için... Krize dayanýklý bir iþ kurmak ve sahip olduðu iþi büyütmek isteyenler için 1.000 ipucu barýndýran kitap, rahat okunan ve kolay anlaþýlýr bir dil sunuyor. Kitap iþle ilgili her türlü konuda çeþitli pratik formüller sunuyor. Robert Ashton Giriþimcinin Kontrol Listesi 283 sayfa Optimist Yayýnlarý


BULMACA Zorba

Baþ, reis

Bayan adý

Katýþýksýz

Ýlkel silah

Kýsaca selenyum

Harap

Düþkünler evi

Bir atasözü

22 HOLLANDA

ZAMAN

20 ARALIK 2008

Birinci

Kalýn kumaþ

Peri’nin hecesi

At çiftliði

Sirkeyle ilgili

Baðýrsaklar

Buyruða uyma

Köpek

Damýtmak iþi

Öðüt

Son harfimiz

Suyla temizlemek

Halat ucu Ley’in sessizleri

Suluboya resimi

Radyumun remzi

Kan yolu

Çiftçi, ortakçý

Arýtma tesisi

Ýlçe mülki amiri

Soytarý Kötü, fena

Yapým

6

Radyumun remzi

4

Allah’tan baþka herþey

Ata binen, atý olan

Bir denizcilik terimi

Kör

Anlayýþ, anlama yeteneði

Ege’de antik kent

Alýn’ýn sessizleri

Emreden

Öldürme

Bir gaz

Pulcuk

Yardým

Kýnama

Söz gelimi Dünyanýn en kalabalýk ülkesi

Kendini öldürme

Silisyumun remzi

Uçurum Demirin remzi

Bir mezhep

Bir sahabi (...bin Malik)

Yüz yüze olan

Arazi taþýtý Lastiðin ortasýndaki

Alt alta yazýlmýþ þeylerin bütünü

Manda yavrusu ABD yaban öküzü

3

Ne yazýkki

Radyoaktif ölçü birimi

Bir yazar (... Civaoðlu)

(... den baþlayarak)

Tembih sözü Aða, cömert kimse

Tanrý tanýmaz Vücuttan atýlýr

Bir tür fasulye

Kasatura

5

Konya’da baraj

Tüfek mermisi

SUDOKU BULMACA

Etle beslenen

Bayan adý

Bir haberleþme aracý

4 9

Kitap yazma

1

Belirti

Gazete yazýsý

Gösteriþ, alým

5

Kur’an’da bir sure Kayak

9

Telefon sözü Motorda güç birimi

5

8

Bir iþi birine havale etme

3

2 4

1

8

3

SUDOKU

4

ÇÖZÜMÜ

9

6 9

Kýsaca lutesyum

Bir popçu

Yüz, kýlýk ve dýþ görünüþ

3

9 4

Ýlave

Kürk hayvaný

2

5

1

Allah’ýn bir adý

Ek

Hayat arkadaþý

9

3

Büyük þehir

Oburlar

1 3

Eski çalgý

Nikelin remzi Saðlýk, esenlik

5

Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.

Bir tür cetvel

Asya’da göl

Berilyumun sembolü

Sodyumun remzi

8 3 2 7 4 9 5 1 6

1 8

5

9

7 6 1 3 5 8 4 2 9

4 5 9 2 1 6 8 3 7

3 7 5 8 6 1 2 9 4

9 2 6 5 3 4 1 7 8

1 8 4 9 7 2 6 5 3

5 9 8 6 2 7 3 4 1

2 4 7 1 8 3 9 6 5

6 1 3 4 9 5 7 8 2

Sembolü Cl olan element

2

Þ ÝFRE K ELÝME:

Bir soru

1

2

3

N

Ü

U

R

M

U

K

S

U

J

V

M

Þ

O

A

V

Ý

R

T

Þ

O

L

Ý

M

A

R

A

Ý

P

O

R

D

R

A

G

N

Ý

R

H

Þ

N

H

K

A

Y

Ü

G

O

T

L

M

R

Z

Y

E

V

P

Ý

K

Ý

V

K

S

A

Z

B

A

N

I

N

Y

Ü

J

O

A

T

R

Ý

O

F

D

V

R

A

Þ

E

Z

A

E

A

A

E

N

E

E

Þ

A

R

V

M

Ü

K

R

Ç

A

L

S

M

T

D

U

M

4

5

6

7

Almanya’da top koþturan genç yetenek

KARE BULMACA RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 2 3 4 5

B

N

R

V

L

T

U

E

Y

H

A

S

V

Ü

6

A

A

E

G

R

Ý

G

E

Þ

O

F

S

Ý

D

7

N

Z

S

T

E

G

P

K

O

N

S

E

R

J

E

S

P

O

G

H

O

Ý

A

L

Ü

K

K

A

N

A

N

A

S

G

A

S

Y

A

E

Y

Ü

J

Þ

M

G

Ý

C

F

R

R

T

N

M

V

R

A

R

E

F

T

I

O

A

E

Ý

A

N

T

Ç

R

Ý

A

F

P

B

R

V

S

K

Z

L

O

R

A

D

R

Ý

K

N

Ü

H

N

V

O

R

T

Þ

E

Ü

T

E

R

T

E

F

G

U

B

N

E

Ü

A

B

Ý

R

V

R

T

M

G

A

M

S

O

N

E

Y

Z

Ý

C

Z

D

V

K

L

A

A

G

A

V

M

Ý

Ð

O

D

Ö

L

O

Ý

U

Ç

N

K

Þ

T

N

A

D

N

Ý

Z

E

T

D

B

A

U

SOLDAN SAÐA 1) Ýnsanlarýn yaþayabilmek için üretme, ürettiklerini bölüþme biçimlerinin ve bu faaliyetlerden doðan iliþkilerin bütünü, iktisat.- Hemen yapýlmasý gereken, ivedi, müstacel. 2) Yüksek makamdaki kiþileri hoþ sözlerle, fýkra ve hikâyelerle eðlendiren kimse.- Ýstanbul’da bir semt. 3) Basit bir tarým aracý.- Yapýlarýn planýný yapýp bunlarýn gerçekleþmesini saðlayan kimse. 4) Balýklarýn iste kurutularak yapýlan pastýrmasý.- Bir nota. 5) Beddua.- Yakýt olarak kullanýlan kurutulmuþ sýðýr dýþkýsý.- At kýlýnýn rengi. 6) Geçimsizlik, anlaþmazlýk.- Genellikle arkasýndan yaðmur getiren sert rüzgâr. 7) Açýktan açýða, gizlemeden.- Su buharlarýnýn yoðunlaþmasýyla oluþan ve gökyüzünde farklý yükseklikte bulunabilen hava kütlesi. 8) Gezinti teknesi.Odanýn ortasýna yerleþtirilen, uzun tütün çubuklarýnýn külünün döküldüðü çanak. YUKARIDAN AÞAÐIYA 1) II. Dünya Savaþý’nda Japonya’nýn iki þehrine atom bombasý atan uçaðýn adý.

8

L

7

2) Tiksindirici, iðrenç, murdar.- Bir nota. 3) Mihrak.- Çizgileri, sýnýrlarý açýkça belli olan. 4) Sigarada bulunan çok zehirli bir alkoloit. 5) Kemiklerin toparlak ucu.Bir erkek adý. 6) Üç veya daha çok direði bulunan yelkenli gemilerde arka direk. 7) Bir þeye zorunluluk sonucu baðlý olmayan, onun özünde bulunmayan nitelik, araz. 8) Malezya’ya has öldürücü bir sinir hastalýðý.- Baryumun sembolü. 9) Alev, yalaz.- Eti yenilen hayvanlarýn en etli kýsýmlarýndan biri. 10) Çekme, sürükleyerek götürme.- Bir yaðýþ türü. 11) Vilayet.- Zirve, þahika. 12) Soðuk olarak içilen bir meþrubat türü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 T E S B Ý H

Þ A F A K

2 A K S Ü L A M E L 3 H M 4 K E Z

M A R A K E Þ

5 Ý K Ý Z 6 K

Y A

K A R A T A B A N M Ý R A S

K A D Ý F E

7 A S Ý Y E

G

Ý S A

E T A L O N

8 T A R Ý K A T

Þ Ý F A

TRAJÝK, USKUMRU, ÜMRAN, VARÝL, YALPA, ZÝYARET.

ÇÖZÜMLER

T

Þ

M Ý

V

N A

Y

E

B

A

Ü

E

D

A

Ý

R

R

A

Z Ý T R A E

Þ

J

N A

A

S

E

J

Ð Ý R E Ý F F

M G S

N Z

E

A

A

N R

B

M Ü

V

E

Þ

Ü

Y

Z J

Ý

P

A

K

K

O

P

Ý

V

A

U

N Ü

Y R

D O C V R K P T Ý

N A P T G V K A O Ý Ü D R R

O E R L R E A V G R T

N D Z R T N B I C S G G Ý T Ç A T K O A Þ

M U

Ý Ö D T E Ü R O F G H P G U A A R S T G O K

Z L V

E O K

M G F

G

T Ý L A U

H N V V A

S E

R R A

S

O Ý K O E E L E Ý A L

Þ Y S

S

K E L Ý M E

T Y A

O Z U

A

F B R

B O Z A

A

A G O

N E R L

T O

N T

L F A E D A Z H V

A V I

E Ü E S S D Þ V

Y K R Ý V U A R

N I Y Þ R

U

N K

N M V A

M A J

B Ç

M S

M T

M R Ý

U

N S O H

N E

N Ý L

K Ý

D

E

A N Ü Þ R Ç R Ü K L D Ü M R A N V

N H A

M Þ

Ý O

TRAJÝK, USKUMRU, ÜMRAN, VARÝL, YALPA, ZÝYARET.

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

KONSER, LÝSTE, MARMARA, NUMAN, OYLAT, ÖZVERÝ, POSTAL, RESSAM, SÝNEK, ÞÜKÜR,

KONSER, LÝSTE, MARMARA, NUMAN, OYLAT, ÖZVERÝ, POSTAL, RESSAM, SÝNEK, ÞÜKÜR,

ANANAS, BORSA, CÝZYE, ÇORBA, DÝKMEN, EKRAN, FETRET, GARDROP, HENDESE, ÝFADE,

ANANAS, BORSA, CÝZYE, ÇORBA, DÝKMEN, EKRAN, FETRET, GARDROP, HENDESE, ÝFADE,

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?


ZAMAN

23 HOLLANDA

AÝLE

20 ARALIK 2008

Ýyi bayramlar Yardým derneklerimiz, vakýflarýmýz elde ettikleri yardýmlarýn dörtte birini ortaya koysalar ve el ele sokak çocuklarýmýzýn ailelerine iyi þartlar hazýrlasalar da çocuklarýmýz sokaklara dökülmese Hatta belediyeler zaman zaman bir trilyon masraf ederek sokak çiçekleri yetiþtirmektense sokak çocuklarýný yetiþtirseler!..

NEVÝN HALICI

“Yýlda bir kurban keserler halk-ý alem iyd için, Dem-be-dem, saat-be-saat ben senin kurbanýnam” Fuzuli. ayramýnýz kutlu olsun, sevgili okuyucularým. Allah, Ýslam alemine, yurdumuza, sevdiklerimize, ailemize, cümlemize hayýrlý bir bayram geçirmeyi nasip etsin. Kurban Bayramý, bana büyük mutluluk verir. Her bayramda olduðu gibi akraba ve dostlarla bayramlaþmak, güzel olacak; sevdiklerimizle bir araya gelebileceðiz. Ayrýca kurban kesmek suretiyle de bir dar gelirliye et ikram etme fýrsatý bulabileceðiz. Gerçi yardým sadece bayramda deðil, her zaman yapýlmalý ama onu da çoðu zaman ihmal ediyoruz. Bayram, çocuklarýn çok sevindiði bir olaydýr. Bayramdan önce alýnan elbiseler, ayakkabýlar baþucuna konularak yatýlacak, sabah uyanýnca giyinilecek, namazdan dönen babanýn eli öpülecek, bahþiþler alýnacak; çok özenle hazýrlanan bayram kahvaltýsýnýn baþýna geçilecek, kesilen kurbanýn ciðeri ve böbrekleri kahvaltýya yetiþtirilecek, sonrasý oyun eðlence... Allah, her çocuða böyle bayramlar nasip etsin. Bayram geldi ama geçen ay Zaman’da (22 Kasým) sokak çocuklarýnýn sayýsýnda büyük artýþ olduðu, 31 bin çocuðun sokaklarda yaþadýðý, küçük bir kýz çocuðunun görüntüsüyle verilmiþti. O çocuklar bayramý nasýl geçirecekler acaba? Zaman zaman televizyonlara tek bir çocuk çýkarýlýr ve yardým kampanyalarý baþlatýlýr ve biter. Son-

B

Susuz Kebap MALZEME:

4 kiþiden fazla Piþme süresi: 4-5 saat 1 kuzu budu 1 tk karabiber veya tarçýn 1 tk tuz

Beraberinde: Pilav Ayran Soðan piyazý Yapýlýþý: Kuzu budunu yýka, suyunu süzgeçte iyice süzdür. Ýsteðe göre karabiber veya tarçýnla ov. 30 dakika dinlendir. Büyük bir bakýr tencereye yaðlý dýþ kýsmý tencerenin altýna gelecek þekilde yerleþtir. Üzerine bastýrmasý için aðýrlýk koy, kapak ört. Hiç su koymadan, çok hafif ateþ üzerinde (gerekirse ateþ azaltýcý kullan) 4-5 saat kapaðýný sýk açmadan piþir. Servis tabaðýna pilavý yerleþtir. Etin tencerenin altýna gelen kýzarmýþ tarafýný üste gelecek þekilde pilavýn üzerine yerleþtir, sofraya çýkar. Pilavsýz da olabilir.

rasýnda yine hoþumuza gidecek bir çocuk görünce yine bir kampanya ve yardým... Bir çocuk için bile bu çok güzel, o çocuk kurtulmuþ oluyor; ama hoþumuza gitmeyen çocuklar da çocuktur, geneli düþünmek lazým. Evet, geliþmekte olan, zengin olmayan bir ülkeyiz; ama merhamet duygularýmýz çok kuvvetli... Bunu her gün çoðalan yardým derneklerimizden de anlýyoruz. Benim anlamadýðým, bu yardým derneklerimiz zaman zaman dünyanýn öbür ucuna yardým götürüyorlar; ama yurdumuzda çocuklar sokaklarda yaþýyorlar. Bu utanýlacak bir durum deðil mi? Kýþ geldi, bu havada, bu bayramda çocuklar ne yapýyorlar, ne yapacaklar?.. Yardým derneklerimizin vakýflarýmýzýn tümü, çok iyi çalýþmalar gerçekleþtirdiði söylenen Sayýn Nimet Çubukçu’yla bir araya gelseler, elde ettikleri yardýmlarýn dörtte birini ortaya koysalar ve el ele sokak çocuklarýmýzýn ailelerine iyi þartlar hazýrlasalar da çocuklarýmýz sokaklara dökülmese... Hatta belediyeler zaman zaman bir trilyon masraf ederek sokak çiçekleri yetiþtirmektense

sokak çocuklarýný yetiþtirseler!.. Sokaklara düþmüþ çocuklarýmýza bir yuva saðlanabilse ve yuvalarda yaþayan çocuklarýmýza da daha iyi eðitmenler saðlanabilse... Öðretmenlik yaptýðým zamanlarda yuvalardan okula gelen çocuklarýn içler acýsý durumlarýný yakýndan tanýdýðým için buralarda çalýþan kiþilerin biraz daha eðitimli olmalarý; kendi problemlerini çözememiþ kiþilerin bu kurumlarda çalýþmamalarý gerektiðine inanýyorum. Keþke bu saydýðým ve saymadýðým bütün bu kurumlar bir araya gelse, Türkiye’yi sokak çocuðu kalmamýþ bir ülke durumuna getirse ve Türkiye, bu konuda örnek gösterilse. Güzel yardým derneklerimiz, dinimizde önce kendine, sonra yakýnlarýna, sonra tanýdýklarýna, sonra tanýmadýklarýna yardým et prensibi olduðu söylerler. Yurdumuzda çocuklarýmýz sokaklarda iken falanca ülkeye yardým etmek ne derecede uygundur. Keþke hem içeriye hem de dýþarýya yardým edecek kadar varlýklý olabilsek... Ýlgili kurumlarýn ellerinden geldiðince tedbir aldýðýný

düþünüyorum ama þunu da düþünüyorum: Gittikçe çoðalan sokak çocuklarýmýz bu soðuklarda bayramý, kýþý nerelerde ve nasýl geçirecek? Televizyonda görünerek veya görünmeden hangi yardým kurumlarý ve kimler bu çocuklara el uzatacak? Neþeli bir bayram yazýsý yazayým derken söz nereden nereye geldi... Çocuk ve yaþlý oldu mu hiç dayanamam. Allah iki gruba da saðlýk ve mutluluk versin demekten baþka söyleyecek söz bulamýyorum. Bayrama gelirsek, bütün insanlarýmýz, fakiriyle zenginiyle bayram mutluluðunu yaþamasýný en güzel þekilde bilir ve gerçekleþtirir. Sokak çocuklarýmýzla, yaþlýlarýmýzla birlikte hepimize, yurdumuza tekrar mutlu bayramlar, sevgili okuyucularým... Kurban Bayramý’nda çok nefis bir susuz kebapla sözümüzü tamamlayalým. Bu kebabýn bakýr tencerede yapýlmasý gerekir, yoksa yanar. Kaynaklar: Konya Yemek Kültürü ve Konya Yemekleri, Rumi Yayýnlarý, Ýstanbul, 2005.


RÖPORTAJ

ZAMAN

20 ARALIK 2008

24 HOLLANDA

Hayal kurmadým, fýrsatlarý deðerlendirdim

ÖNDER DELÝGÖZ

H

ayatý gereksiz ayrýntýlara boðan sýfýrcý öðretmen edasýna bir de ‘Ha hay! Ben geldim buralara, sen ancak televizyondan görebilirsin’ havasýný ekleyen belgesel sunucularý vardýr ya! Sýrt çantasý envai çeþit ansiklopediyle dolu olanlar hani.

Gülhan Þen

Elde kumanda, koltuða gömülüp ‘Gidemiyorum madem, bari televizyondan izleyeyim þu yabancý ülkeleri’ diyenlerin sýkýcý gezi rehberleri. Yine de ‘Varsýn olsun, görmek, havasýný hissetmek istiyorum, o yabancý coðrafyalarý’ diye haykýranlara bir sözümüz var. Yeni nesil televizyonculara çevirin kanal ayarlarýnýzý. Mesela izleyiciyi karatahta önünde ders dinleyen öðrenci vaziyetinden kurtarýp bilinmeyen yerlere seyahatin tadýna vardýran Gülhan Þen’e. TV8’de yayýnlanan Gülhan’ýn Galaksi Rehberi adlý gezi-belgesel programýnýn sunucusu, yönetmeni, yapýmcýsý ve daha birçok þeyi. Dünyayý dolaþýrken gereksiz olmayanýndan bilgiyi, bolca enerjiyi ve de esprilerle, þakalarla þekillenen eðlenceyi bir arada sunuyor Gülhan. Kuralcýlara biraz absürt gelebilir ama belgeselin neþeli bir formatta sunulabileceðini kanýtlýyor. ‘Benimki seyahat eden kýzýn görüntülü günlüðü’ diyen Gülhan’ýn özellikle iletiþim fakültelerinde eðitim gören gençleri ilgilendiren bir yönünden daha bahsetmek gerek. Medya kurumlarýnda bir iþ bulma der-

diyle yanýp tutuþurken ‘Arkadaþ bu piyasada yüksek mevkilerde tanýdýðý olanlar tutunuyor’ türünden umutsuzluk düþünceleri yeþerir ya! Ýþte Gülhan’ýn öyle bir hayat hikâyesi var ki; bu düþünceyi yerle bir ediyor. 1989 yýlýnda Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçmek zorunda kalan bir ailenin kýzý Gülhan. Ellerinde tek bir bavulla ayak bastýklarý Türkiye’deki hayatý Kýzýlay yardým çadýrýnda baþlamýþ biri. Ýletiþim fakültesinde hocalar, kamerayý katalogdan gösterince ‘Bu iþ böyle olmaz’ diye karar almýþ ve gazetecilik serüvenine bir televizyonun haber merkezine kendini stajyer olarak kabul ettirerek baþlamýþ. Ýþte bu noktada gençlere þöyle sesleniyor: “Gerçek manada çok çalýþýp kendinizi geliþtirin. Ýþte o zaman bilmem kimin akrabasý olmanýza gerek kalmaz.” Gülhan Þen’le bir araya gelmek pek de kolay olmadý. Önce bir istihbarat çalýþmasý geçti üzerimizden. ‘Röportaj yapalým mý?’ mail’inin hemen ardýndan ‘Acaba bu, gerçek Önder Deligöz mü?’ diye bir araþtýrma yapýverdi Gülhan. Sabýka kaydý, ikametgâh belgesi istediði gibi, bir de gazete santralini ve direkt hattý arayýp röportajý isteyenin gerçekten ben olup olmadýðýmý sorguladý. Neyse ki bu sýnavý baþarýyla geçtik. Tabii tüm bu soruþturmanýn sebebi fanatik izleyiciler. ‘Belediyeden arýyorum’, ‘Prodüksiyon firmasýndan geldim’ gibi türlü türlü planlar yaparak Gülhan’la görüþmek isteyenler... Sonunda buluþtuk Yýldýz Parký’nda. Kafamýzdaki ‘Bu kýz programda kýpýr kýpýr da, ya normal hayatta?’ sorusuna hemen cevap bulduk. Evet, aynen öyle...

Hatta o kadar kabýna sýðmýyor ki; koca Çadýr Köþk dururken soðuk havaya raðmen ‘Bahçede konuþalým’ diye tutturdu. Fanatik izleyicilerine seslenelim hemen. Programýnda, ‘Zaman Gazetesi’yle röportaj yaparken hasta oldum.’ derse bilin ki sorumlu kendisidir. Biz o soðukta hasta olmadýðýmýza þükrettik. Bu arada Tv8’de hazýrlayýp sunduðu ‘Gülhan’ýn Galaksi Rehberi’ adlý programýnýn farklýlýðý üzerine konuþtuk. Bir de özellikle iletiþim fakültesi öðrencilerine örnek olacak hayat hikâyesini dinledik. Neþeli bir gezi programý hazýrlýyorsunuz. Gülüp eðlenmenin ukalalýk olarak algýlandýðý bir alanda çok da alýþýldýk bir tarz deðil iþin doðrusu... Ben hakikaten bir seyirci olarak da bu durumdan çok sýkýlmýþtým. Bu nedenle TV8’e programý ilk sunduðum zaman ‘Ben normal hayatýmda neysem öyle olacaðým.’ dedim. Ýngiltere’de televizyon yapýmcýlýðý, program ve haber yapýmcýlýðý üzerine bir eðitim aldým. Ýletiþim fakültesi mezunu biri olarak da yurtdýþýndaki projeleri sürekli takip eden biriyim. Þunu gördüm; insanlar doðal. Asla yapmacýk deðiller. Çýkýp da eðitmenlik taslamýyorlar. Ben de öyle olmak istedim. Televizyonculukta, yani konuþma dili diye bir þey var. Ama bu, Türkiye’de sanki ciddiyetsizlik ya da ukalalýk olarak algýlanýyor. Hakikaten belgesellerde hep belli bir format vardýr. Ben, gittiðim yerleri hem bir izleyici hem de gezen, seyahat eden bir kýzýn gözüyle anlatmak istedim. Ben

Foto: Hüseyin Sarý

“Hýrs ve geleceðe dair hayaller, beklenti oluþturur ve karþýnýza çýkan fýrsatlarý doðru deðerlendirmenizi engeller. Ben hep karþýma çýkan fýrsatlarý doðru bir þekilde yaþamak isterim.”


ZAMAN

25

HOLLANDA

illa da kültürümü ortaya dökeyim gayretine bürünmüyorum. Bunlar, televizyonculuk okumuþ birinin televizyon dilini saðlýklý kullanmasýndan baþka bir þey deðil. Ýletiþim fakültesi öðrencilerinde çokça görülen ‘piyasada tanýdýðým yok’ umutsuzluðuna dair ne dersiniz?

Gülhan Þen

de elime önceden çalýþtýðým bilgileri alýp, ben de çok iyi hâkimmiþim gibi bir tarzda anlatabilirdim. Hatta o zaman ‘aman çok bilgili kýz’ da diyebilirlerdi. Ben hem bilgilendirici hem de eðlendirici bir program yapmak istiyorum. Sonuçta televizyon okul deðil ki. Bir de program seyahat üzerine. Eðlenceli olmasý gerekmez mi? Niçin seyahate çýkarsýn? Ben de insanlara o gezme duygusunu aktarmak istiyorum. ‘Seyahat eden bir kýzýn görüntülü günlüðü’ diyorum ben ona yani. Programa gelen ilk tepkiler nasýldý? Ýlk baþta bu tarzý yadýrgayanlar oldu. Espriler var, doðal davranýþlar var falan. Bazý seyirciler çok yadýrgadýlar. Gereksiz bilgiler verilmesine alýþmýþlar. Çünkü televizyonculuk aslýnda hep görüldüðü þekliyle yapýlýyor. Ýleriye götüreyim, geliþtireyim derdi yok. Ama belli bir kitle var ki; onlar da böyle bir tarza aslýnda çok açmýþ. Beni çok doðru algýlayýp alt metinlerde yaptýðým göndermeleri dahi tek tek yakalayýp hangi müziði nerede niçin kullandýðýmý bile tespit edecek düzeyde bir kitle de var. Fakat onlara hitap eden çok az kiþi var televizyonda. Ben de onlardan biri olmayý tercih ediyorum. Ýletiþim fakültesinde hocalar kamerayý katalogdan gösterince ‘Bu böyle olmaz!’ diyerek meslek hayatýna hýzlý bir giriþ yapmýþsýnýz... Ortaokul, lise hep teorik eðitim. Üniversitede pratik eðitime geçeceðimizi düþünüyorum. Ama

Eðer gerçekten çalýþýyorsanýz, gerçekten çaba sarf ediyorsanýz, çok azimli ve üretkenseniz ben bu anlamda iyi bir örnek olduðumu söyleyebilirim. Benim hiçbir tanýdýðým yoktu. Hiç kimse de ‘Bu kýz benim sayemde burada.’ diyemez. Sadece yaptýðým iþin karþýlýðýnda bu noktadayým. Ne güzel olduðum için ne de birinin tanýdýðý olduðum için buradayým. Sadece yaptýðým iþten dolayý takdir edildiðim için buradayým. Dolayýsýyla hiç ümitsizliðe kapýlmasýnlar. Bana iletiþim fakültesinden de yazýyorlar, ‘Gülhan abla n’apalým, nasýl proje önerelim’ gibi. Hem onlara hem de stajyerlik yapmak isteyenlere yardýmcý oluyorum. Aslýnda bu tanýdýk sahibi olma noktasýnda Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmeniz dikkat çekici. Sýfýrdan bir hayata baþlýyorsunuz. O dönemi biraz anlatabilir misiniz?

hani devlet üniversitelerinin hali, bilmiyorum belki daha düzelmiþtir þimdilerde. 2001 mezunuyum ben. O zaman katalogdan kamera gösteriliyor bize, montaj aleti artýk kullanýlmayan bir alet. ‘Bu böyle olmayacak, ben en iyisi bir yandan da gidip bu öðrendiklerimizin gerçek anlamda pratik uygulamasý nedir ona bakayým’ dedim. O dönemde HBB’de, TRT’de staj yaptým. Buralara da hep kendi çabamla baþvurdum, kendimi bir þekilde kabul ettirdim. Piyasada hiçbir tanýdýðým yoktu yani. Özellikle þimdilerde böyle düþünenler vardýr muhakkak!.. Ben bu iþin eðitimini almýþ, bu iþe gönül vermiþ, bu iþi meslek olarak gören, emek sarf eden biriyim. Fakat ben de ilk bakýldýðý zaman ‘sarýþýn, artý güzel eþittir aptal kýz’ kategorisinde deðerlendiriliyorum. Ýlk görenlerin izlenimi bu. Ne kadar þýmarýk, ne kadar ukala, aman Niþantaþý kýzý vesaire gibi þeyler. Halbuki benim o yarým saat için gece gündüz çalýþtýðýmý bilmiyorlar. Benim ego takýntým olmadýðý için

Benim için anlatmasý en zor dönem. Sonuçta ben burada olmaktan çok mutluyum. Ama bir insanýn doðduðu yeri kendi isteðinin dýþýnda terk etmesi çok zor bir durum. Çünkü oraya dair her þeyi geride býrakýyorsunuz. Sadece geçmiþinizi deðil, oraya dair kurduðunuz gelecek hayallerini de geride býrakýyorsunuz. Biz ilk olarak Kýzýlay çadýrýna yaerleþtik. O anlamda hakikaten ‘Allah razý olsun’ diyeceðim. Türkiye’de gördüðüm, barýndýðým ilk yer Kýzýlay çadýrýdýr. Hatta biz soyadýmýzý da o çadýrda aldýk. Bulgaristan’da insanlar babalarýnýn ve dedelerinin isimleriyle anýlýrlar. Soyadý yoktur. Buraya geldik, kayýtlar farklý tutuluyor. Bize sordular ‘Nasýl bir soyadý istersiniz?’ diye. Biz de kolay yazýlsýn, kýsa olsun, güzel olsun diye ‘Þen’ soyadýný aldýk. Ýki ay kadar Kýzýlay çadýrýnda kaldýk. Çok zor günlerdi. Çünkü alýþýk olduðunuz bir hayat standardý var, buraya geliyorsunuz, üç beþ kuruþ kazanýp hayatýný sürdürebilmek için aileniz kendi eðitimlerinin çok altýnda iþlerde çalýþmak zorunda kalýyor. Ben de bir çocuk olarak bambaþka bir hayat seviyesine geçtiðimizi anladým.

RÖPORTAJ

20 ARALIK 2008

‘Hüznün rengi mavi’ Göç ettiði ülkede ilk olarak Kýzýlay çadýrýyla tanýþan küçük bir kýzýn yeni hayatýna alýþma süreci nasýl oldu? Yeþilköy’e geldik ilk önce. Orada da daha böyle zengin bir kesim oturuyor ve de kapýcý çocuklarý vesaire var. Orada ben þimdi Bulgaristanlý olduðum için iki taraftan da arkadaþým vardý. Bir gün parka çýktýk. Ben ayakkabýlarýma bakýyorum sürekli. Annem ilk maaþýyla bana, hediye olarak mavi ayakkabý almýþtý. Orada çalýþan bir görevlinin kýzý bana ‘Niye bu ayakkabýlarý giydin?’ diye sordu. ‘Senin çok güzel ayakkabýlarýn var.’ dedi. Ben de ‘Annem aldý, mavi benim en sevdiðim renk.’ dedim. O da ‘Ama bunlar fakir çocuðu ayakkabýlarý!’ dedi. Ben o ana kadar hiç öyle bir anlamlandýrma yok kafamda. Fakir çocuðu nasýldýr, nedir hani, ayakkabýlarýmý deðerlendirdim. Ne eski, ne kirli. Tertemiz, güzel ayakkabýlar. Sadece ayakkabýlar lastik olduðu için ‘Bunlarý fakir çocuklar giyer.’ dedi. Ben orada aðladým tabii, bilincinde olmadan. Bunu lisede hüznün rengi mavi diye hikâyeleþtirdim. O bana yeni geldiðim yerde bambaþka hayat koþullarý var ve bambaþka kriterler geçerli diye bir þey öðretti. O hikâyeyi daha sonra annemler okudular ve onlar da çok aðladý. Hâlâ ben çok duygulanýrým. Bizden on yýl sonra Kosova’dan göçler oldu. Oradaki çocuklarý izleyince kendimi görmüþ gibi oldum ve çok hüzünlendim.

‘Daha çok tanýnayým’ diye bir derdim yok TV8, programlarýn yýldýzýný parlatýp baþka kanallara yollama yönüyle ilginç bir kurum. Size de teklifler var mý? Açýkçasý bir iki kanaldan oldu ama ben onlarý TV8’e tercih etmedim. ‘Bunlar küçük kanallardýr da ondan’ diye düþünmeyin. TV8, bence bu anlamda çok daha önde bir kanal. Çok daha özel projeler üretiyor. Diðer kanallardakilerin hepsi birbirine benziyor. Sonuçta ben ‘Daha çok tanýnayým.’ gibi bir derdi olan biri deðilim. Yaptýðým özgün iþleri rahatça yapabileceðim, keyif alabileceðim bir ortamda yapmak istiyorum. Benim için adres TV8 yani.

Mutfaktan çýkma! TV8’de yayýnlanan Gülhan’ýn Galaksi Rehberi, Gülhan Þen’in ilk programý deðil. Daha önceleri Star’da Stardust, CNNTürk’te Eðitim ve Kariyer, yine TV8’de Zamanýn Ruhu Zeitgeist adlý programlarý yaptý. Bu arada Þen’in program hazýrlayýp sunmaya baþlamadan önce çeþitli kanallarýn haber merkezlerinde muhabirlik yaptýðýný da belirtelim. El kamerasýyla çok habere gitmiþ yani. Þen’in ileriki dönemlerde gerçekleþtirmek istediði projeler de var. Mesela insanýn günlük hayatýnda dikkat etmediði ayrýntýlarý sorgulama üzerine ya da strateji oyunlarýna benzer bir yarýþma programý. Çok fazla ayrýntý vermiyor. Zaten verse de kimse ‘ben yapayým bunu’ diye düþünmesin. Çünkü onun projeleri noter onaylý.


SÝNEMA

ZAMAN

20 ARALIK 2008

26 HOLLANDA

A.R.O.G.

Arif olan izler! Beþ yýl önce “G.O.R.A”yla popüler dimaðýmýza ‘uzaydan kýz kaçýran’ Arif’i sokan Cem Yýlmaz, efsanesini ters yüz edip bir kez daha önümüze sürüyor.

BURÇÝN S. YALÇIN

C

em Yýlmaz deyince memleketteki tüm asýk suratlar yelkenleri suya indiriyor. Katýldýðý her program reyting rekorlarý kýrýyor, her gös-

terisi kapalý giþe oynuyor, her filminde kapý pencere yýkýlýyor: Heyhat, memleketin en popüler yüzü olduðundan hâlâ þüphelenen var mý? Yazdýðý (“Herþey Çok Güzel Olacak”), yönettiði (“Hokkabaz”) veya hiç deðilse çorbada tuz kabilinden rol aldýðý (“Vizontele” ve “Organize Ýþler”) hiçbir film zarar etmedi. Basýna verdiði söyleþilere, ekranlardan yaptýðý açýklamalara bakýnca da sinemayý þu an kariyerinin baþ tacý ettiði, bu iþi layýkýyla icra etmek istediði kolayca anlaþýlýyor. Tam 10 yýl geçmiþ sinemayla ilk halvet oluþundan bu yana. 1998’de kendi öyküsünden

senaryolaþtýrýlan ve baþrolü de aðabeyi rolündeki (sonradan “Hokkabaz”da babasýna dönüþecek olan) Mazhar Alanson’la paylaþtýðý “Herþey Çok Güzel Olacak”, bugünden bakýnca onun mizah anlayýþýnýn ve sinemasal zevklerinin de küçük çekirdeklerini barýndýrmýyor mu? Orada önüne gelene kazýk atan, bu uðurda sevdiklerini karþýsýna almaktan geri durmayan, hayta mý hayta Altan’da bir parça “G.O.R.A”nýn Arif’ini bulmak zor mu? ‘Þu çýlgýn Türkler’in her türlü akýl almaz çýlgýnlýðýyla bu denli barýþýk biçimde gýrgýr geçmek bugüne dek bu topraklarda pek az mizahçýya nasip olmadý mý? Sevdiðini,

babasýný yitiren, aðabeyiyle birlikte de canlý birer meþaleye dönüþmelerine ramak kala paçayý yýrtan Altan da, ‘her yola gelir’ci Türk insanýnýn küçük bir özeti deðil miydi? Yine de, tuhaftýr, yarým düzinelik oyunculuk filmografisinde en dramatik tatlar barýndýraný da ilk filmi “Herþey Çok Güzel Olacak”tý. Her Cem Yýlmaz tiplemesi gibi yýrtmanýn yollarýný arayan, ‘çakal’lýktan beslenen Altan’ýn öyküsü, ‘karamsar bir umut’la noktalanýyordu. Yýlmaz, 2000 yýlýnda bu kez Yýlmaz Erdoðan’ýn kanatlarý altýnda “Vizontele”de rol aldý. Rolü Fikri ufaktý ama Cem Yýlmaz ne yaptý etti, filmi bir parça


ZAMAN

27

HOLLANDA

SÝNEMA

20 ARALIK 2008

Organize Ýþler

G.O.R.A.

gölgelemeyi baþardý. (“Zeki Müren de bizi görecek mi?”) Kuþkusuz, þu sýralar biraz Engin Günaydýn’ýn da yaþadýðý gibi, daha görünür görünmez insaný tebessüme gark eden ‘aura’sýyla Fikri de çok cazip bir tipti. Yaka baðýr açýk, paçalarýndan dalavere akan, aðzýna þahane küfür yakýþan, kýroluktan çapkýnlýk çýkarmaya çalýþan Fikri, Yýlmaz Erdoðan kadar Cem Yýlmaz’ýn kattýklarýyla da parlýyordu. 2003’te tamamlanabilen bir sonraki filmi “G.O.R.A” ise Cem Yýlmaz’ýn gösterilerinde anlattýðý ‘uzaylý’ þakalarýndan devþirilmiþ bir ‘izlence’ gibi duruyordu. Belki biraz da ‘uç uca eklenmiþ þakalardan mürekkep’ bir hal ve vaziyet sergilediðinden olsa gerek, “G.O.R.A”dan

bütünlüklü bir sinema filmi tadý alabilmek zordu. Ama hem Arif hem de antitezi Logar, onun bedenine cuk oturan kostümleriyle þahane mahluklardý. Nitekim film, gösterime girdiði yýl giþede de çýtayý yukarý çekti ve sonradan sýrayla “Kurtlar Vadisi: Irak” ve “Recep Ývedik” tarafýndan kýrýlacak bir rekora imza attý. Alkýþlar artýyor… 2005’te Yýlmaz Erdoðan’ýn iddialý projesi “Organize Ýþler”de bir kez daha filmi çalmayý baþardý Cem Yýlmaz. Bu kez sanki Erdoðan da onun önünü açýyor ve öyküde Cem Yýlmaz’a resmen ferahlatýcý bir rol biçiyordu. Façasý bozuk mafya babasý Müslüm Duralmaz, hem Cem Yýlmaz’ýn o güne kadar canlandýrdýðý tiplemelerinin karþý cenahýnda dur-

Hokkabaz

masýyla bir ilkti, hem de biraz abartýlsa elden avuçtan kayýp gidecek kadar da riskli bir adamdý. (“Þimdi kafanýzda iki tane soru iþareti var: 1) Dayak nedir? 2) Neden atýlýr?”) Çeþitli yarýþmalardaki jüri üyeleri de bu ince urgan üzerinde yürüyen performansý fark etmiþ olmalýlar ki, o yýl Müslüm Duralmaz En Ýyi Yardýmcý Erkek Oyuncu dalýnda kimi adaylýklar getirdi Yýlmaz’a. Akabinde 2006’da sinemada kendisini bir üst mertebeye çekebilmek adýna, senaryosunu yazdýðý “Hokkabaz”ý yönetmeye de cesaret etti. Gerçi kendi deyimiyle ‘iþin teknik meselelerini halleden’ yönetmen ortaðý Ali Taner Baltacý’yla birlikte icra etti bunu ama þurasý kesin ki ikili o güne kadar çekilmiþ ‘en iyi

Cem Yýlmaz’lý filme’ imza atmýþlardý. Bir sahne adamý olarak, bir sahne adamýnýn korkularýný, endiþelerini, düþlerini, hayal kýrýklýklarýný yansýtmak istemiþti. Tam bir zavallý olan illüzyonist Ýskender Tünaydýn ve ortaðý Maradona’nýn hikayesi bunun için biçilmiþ kaftandý. Ýskender, her Cem Yýlmaz tiplemesi gibi, uzun yollara düþüyor, kallavi badirelerden geçiyor ve nihayetinde yaþama dair küçük dersler alýyordu. Yýlmaz “G.O.R.A”nýn Arif’ini bir kez daha baþýmýza musallat ediyor. Adam Yontma Taþ Çaðý’na gidip ne kadar kabile, mamut, dinozor varsa örgütlüyor ve Türk’ün pratik zekasýný binlerce yýl öncesinde dahi mimliyor. Ýnsan sormadan edemiyor: Arif olan anlar da, acaba bizim Arif anlar mý?


SPOR

ZAMAN

28 HOLLANDA Foto: Nurullah Kaya

20 ARALIK 2008

Dört kardeþin yedikleri-attýklarý ayrý gitmiyor

Bu uþaklar ayný kuþak Beytullah, Burak, Buket ve Büþra Eski. Dört kardeþin dördü de siyah kuþak sahibi tekvandocu. Katýldýklarý müsabakalarda madalyalarý toplayan dört kardeþin aile hayatý spor üzerine kurulu. Dünya ve Avrupa þampiyonlarýnda madalyalar kazanan Eski ailesi, milli takýma büyükler, gençler ve minikler kategorisinde sporcu yetiþtiriyor.

NURULLAH KAYA

K

aradeniz’den Ýstanbul’a göç eden ailelerden birisidir Eski ailesi.

Trabzon’dan kalkýp 1992 yýlýnda Güngören’e gelen Eski ailesinin zaman içinde afacan mý afacan dört tane çocuðu dünyaya gelir. Baba Recep Eski, o yýllarda evlatlarýný büyük þehrin zorluklarý içinde en iyi þekilde yetiþtirme telaþýna girmiþti. Gençlik yýllarýnda amatör takýmlarda futbol oynayan baba Eski, çocuklarýnýn kötü alýþkanlýklardan ancak spor sayesinde kurtulacaðý düþüncesindeydi. Kýsa bir araþtýrmanýn akabinde Güngören’in en iyi antrenörlerinden biri olan Mithat Aytan’ýn spor salonunu buldu. Milli tekvandocular yetiþtiren, þampiyonlar çýkartan bu salon, baba Eski’nin kafasýna yatmýþtý. Ýlk önce

büyük oðlu Beytullah’ý, daha sonra sýrasýyla Burak’ý, Büþra’yý ve Buket’i tekvandoya gönderme kararý aldý. Böylece dört kardeþin dördü de tekvandocu olup çýkmýþtý. Milli formayý sýrtlarýna geçiren bu çocuklar, dünya ve Avrupa þampiyonalarýnda birçok derece elde etmeyi baþarmýþtý. Eski kardeþlerin hikâyesini onlarýn diliyle anlatmaya devam edelim. Kötü alýþkanlýklardan uzak durmasý için babasý tarafýndan spora yönlendirildiðini belirten ailenin en büyük ismi Beytullah Eski, “Çocuk olmama raðmen çok iyi hatýrlýyorum; hocaya, ‘Eti senin kemiði benim’ demiþti. Ancak ben, ilk etapta spora pek olumlu baka-

madým. Üzerimde bir çekingenlik vardý. Hatta antrenmanlara gidiyorum diyerek salona uðramýyor, mahallede dolaþýyordum. Daha sonra bunu öðrenen babam, antrenmanlara gelmeye karar verdi. Ben de böylece düzenli bir þekilde spora devam etmiþ oldum.” þeklinde tekvandoya adým attýðý ilk yýllarý anlatýyor. Daha sarý kuþakta girdiði ilk turnuvada madalya kazanmayý baþaran Beytullah, minikler kategorisinde 36 kiloda müsabakalara katýlýr. Yetenekli sporcu, “Babamýn gayretleri ve hocamýn disipliniyle kýsa sürede tekvandoya adapte oldum. 2000 yýlýnda ilk Türkiye þampiyonluðumu elde ettim.” diyor.


ZAMAN Spor sayesinde düzgün bir ahlaka kavuþan Beytullah’ýn elde etti dereceler, kardeþi Burak’ý da etkiler. Daha küçücük yaþta abisiyle tekvando salonuna koþan Burak, spor yapmaktan mutluluk duyar. Milli takýma seçilen Beytullah, artýk ailenin ve kardeþlerinin övünç kaynaðýdýr. 2003 yýlýnda Ýsveç’te 1. olan Beytullah, 2003’te Avrupa þampiyonu akabinde dünya þampiyonu olur. Malatya’da spor akademisine

29 HOLLANDA

SPOR

20 ARALIK 2008

devam eden milli sporcunun kardeþi Burak, bu arada milli takýma girmeyi baþarýr. Aðabey-kardeþ gece gündüz antrenman yaparlar. Onlarýn bu baþarýsý karþýnda baba Eski, iki kýzýný da tekvandoya gönderme kararý alýr. Ýki þampiyon kardeþin elinden tutan Büþra ve Buket, güle oynaya Aytan Spor Salonu’nun yolunu tutar. Böylece dört kardeþin dördü de bembeyaz elbiseleri, havada uçuþan tekmeleriyle turnuvalarýn tozunu atmaya baþlar.

Tekvandocu dört kardeþe rakip dayanmýyor

Ý

talya’daki 2005 Avrupa Þampiyonasý’nda kürsüye çýkan Burak, abisi gibi dünya þampiyonasýnda 3. olmayý baþarýr. Genç þampiyon Burak, “Sporda elde ettiðim derecelerle Bahçelievler Elit Gençler Koleji’nde yüzde yüz burslu okuma fýrsatý yakaladým. Þu an lise üçüncü sýnýftayým. Kardeþlerimle kazandýðýmýz bu baþarýlar neticesinde Bahçelievler Belediyesi’nden büyük destek gördüm. Ailece elde ettiðimiz dereceler her geçen gün artmaya baþladý. Hepimizin gayesi milli formayla bayraðýmýzý yurt dýþýnda dalgalandýrmaktý. Çok çalýþtýk. Allah da emeklerimizin karþýlýðýný veriyor. Önümüzdeki yýl Ýsveç’te Avrupa þampiyonasý var. Orada zirveye çýkmayý hedefliyorum. Hedefim 2012 olimpiyatlarýna katýlmak.” þeklinde konuþuyor. Her iki aða-

beyinin önderliðinde spora baþlayan Buket, son derece güçlü ve dayanýklý bir tekvandocu olmayý baþarýyor. Ýstanbul’da yaptýðý baþarýlý maçlarla aðabeyleri gibi yurt dýþýnda maçlara gitmeyi arzulayan Buket, “Ben ve kýz kardeþim bayan olmamýza raðmen tekvandoya müthiþ bir uyum saðladýk. Girdiðimiz maçlarda daima baþarýmýzý artýrýyoruz. Babam, sürekli maçlarýmýza geliyor. O bizim için daima itici bir kuvvet. Babam sayesinde daha hýrslý çalýþýyoruz. Hatta bizi þampiyonalara kendi arabasýyla götürüyor. Ben de

özveriyle çalýþtým. Ancak geçirdiðim apandis ameliyatý sonucu tekvandoya ara vermek zorunda kaldým. Ameliyatý geride býrakalý 2 yýl oldu. Þu an Endüstri Teknik Meslek Lisesi’nde son sýnýftayým. Ýnþallah seneye spor akademisine gireceðim. En kýsa sürede kendimi toplayýp inþallah eski formuma ulaþacaðým.” diyor. Ailenin en küçük sporcusu olan Büþra’nýn diðer kardeþlerden ayrýlan yaný ise doðuþtan aþýrý esnekliðe sahip olmasý. Tekvandoda esnekliðin çok önemli olmasý

hasebiyle Büþra, þimdiden üst düzey teknik kapasitesiyle rakiplerini alt etmeyi baþarýyor. Küçük yaþýna raðmen defalarca þampiyonluklar kazandýðýný belirten minik Büþra, “Ýlerleyen yýllarda aðabeylerim ve ablam gibi çok iyi bir sporcu olacaðým.” diyor. Ýncirli Bahçe Ýlköðretim Okulu’nda 6. sýnýfta okuyan Büþra’nýn, minikler sýnýfýnda birçok derecesi bunuyor. Dört kardeþin yaþadýðý müzmin sakatlýklara yüreði dayanmasa da anne Fatma Eski, evlatlarýnýn iyi bir ahlakla yetiþtiðini ve onlarla gurur duyduðunu dile getiriyor.


SPOR

ZAMAN

30 HOLLANDA Foto: AP

20 ARALIK 2008

Boksun yenilgisiz efsanesi:

JOE CALZAGHE ERAY SEPETÇÝ

35

yaþýnda... Ringe çýktýðý 50’ye yakýn karþýlaþmada hiç yenilgi yüzü görmedi... Neslinin en iyi sporcularýndan biri... 76 kilogramda dünyanýn gelmiþ geçmiþ tek “tartýþýlmaz þampiyonu”... Aralarýnda WBO dünya þampiyonluklarýnýn yaný sýra ve dünyanýn en önde gelen boks mecmualarýndan The Ring Magazine þampiyonluðu gibi sayýsýz unvanýn sahibi... Karþýnýzda Joe Calzaghe... 3 milyonluk bu ülkenin ring sporlarýnda en büyük övünç kaynaðý olan Joseph William Calzaghe için genç yaþlarda ona yakýþtýrýlan lakaba ilham kaynaðý oldu. Dilerseniz, þu ana kadar

yenilgi yüzü görmemiþ, hiçbir rakibinin karþýsýna çýkarken geri adým atmamýþ ve her daim kendini geliþtirmiþ Sicilyalý babanýn kanýný taþýyan Galler’in gururunu yakýndan tanýyalým. Þampiyonun sürprizlerle dolu hikâyesi, kendisinin babasý Sicilyalý genç Enzo’nun, 60’larda vatani görevini tamamlamasýnýn ardýndan Ýngiltere’deki akrabalarýnýn yanýna göçmesiyle baþlar. Maceraperest bir sokak müzisyeni olan Enzo, burada teyzesinin restoranýnda çalýþýp para kazanarak seyahat planlarý kurar. Derken hayatýnýn kadýný Jakie’yle tanýþýr. Ýkili, alevlenen aþklarýný dünyaevine girerek taçlandýrýrlar. 1972 Mart’ýnda, Batý Londra’ya baðlý Hammersmith’in, Thames Nehri’ne yakýn kýsmýnda þampiyon dünyaya gelir. Ýngiltere’de sadece iki yýl kalan ailesinin, anne

Jakie’nin anavatanýna taþýnmasýyla birlikte o da kendini adayacaðý spor olan boksa baþlayacaðý Newbridge’i evi olarak kabullenir. Galler’e yapýlan bu ‘uzun’ yolculuðun sebebi ise, Jakie’nin kökeninden ziyade, Enzo’nun baþýna buyruk hareket ediþlerinden birinde seyahat etmek için Southampton treni yerine Cardiff trenini tercih etmesidir. Joe, bugün bulunduðu noktayý býrakýn uzaktan görmeyi, hayal etmeyi bile akla getiremeyecek kadar küçükken, sadece 8 yaþýnda bu spora adým atar. Kasabayla ayný adý taþýyan ve bir numaralý antrenman kulübü olan Newbridge GYM’den davet alan Enzo’nun yanýnda kulübe düzenli olarak gitmeye baþlar. Calzaghe büyüme çaðýna geldiðinde yaþýtlarýndan daha üstün tekniði, gücü ve deneyimiyle ön

plana çýkar. 4 kez miniklerde ve ardýndan ise 3 kez üst üste gençlerde Britanya þampiyonu olur. 1993 yýlýnda profesyonelliðe adým atan “Ýtalyan Ejderhasý” antrenörleri Lawless ve Duff eþliðinde çýktýðý karþýlaþmalarýn hepsinden galip ayrýlýr. 1996’da uzun yýllar boyunca çalýþacaðý Frank Warren’le çalýþmaya baþlar. Þampiyon ilk kayda deðer baþarýsýný 95’te Stephen Wilson’u 8. rauntta teknik nakavtla saf dýþý býrakýp Britanya (BBBofC) þampiyonu olarak elde eder. Daha sonra devrin formda eldivenlerinden Ýngiliz Mark Delaney’ye karþý üstünlük kurarak þampiyonluðunu pekiþtirir. Artýk hedef büyütmenin sýrasý gelmiþtir. 1997 yýlý, Calzaghe’nin fitilin ucunu tutuþturuðu yýl olacaktýr. Ekim ayýnda devrin Dünya Boks Organizasyonu


ZAMAN (WBO) þampiyonu Chris Eubank’ý Sheffield’de puanla yenerek þampiyonluk kemerini beline baðlar! 2006 yýlýnda kendi isteðiyle kemeri býrakýncaya kadar unvanýný aralarýnda Rick Thornbery, Omar Sheika, Marco Veit, Miguel Angel Jimenez gibi üst düzey sporcularýn da bulunduðu tam 19 rakibe karþý 20 kez savunur. Bu baþarý, daha önce Bernard Hopkins ve Larry Holmes’e ait olan orta sýklette en uzun süre unvan korumaya dair rekorlarý tarihe gömecektir. Calzaghe, ayný yýl içinde bir kez mutabýk kalýnan ancak el tarak kemiðindeki sakatlýk nedeniyle ertelenen ‘unvan birleþtirme’ maçýnda, Amerikalý boks yazarlarý ve bahisçilerce mutlak favori olarak görülen namaðlup Jeff Lacy’ye karþý tüm rauntlarý kazanýp puanla üstünlük saðlayarak Uluslararasý Boks Federasyonu’nun (IBF) da þampiyonluk kemerini eline geçirir. Bu sayede Ring Magazine de onu resmen tanýyacaktýr. O artýk dünyanýn en önde gelen boksörlerinden biridir ve dünyanýn her yerinden maç teklifleri yaðmaktadýr. 2007 yýlýnda, kendinden tam 8 yaþ küçük ve sansasyonel hayatýyla adýndan söz ettiren Peter Manfredo Jr. ile kozlarýný paylaþýr ve 3. rauntta gelen flaþ nakavtla WBO kemerini bir kez daha korumayý bilir. 7 ay sonra ise o zamana kadar çýktýðý 39 karþýlaþmada bir kere dahi yere düþmeyen Danimarkalý Mikkel ‘Savaþçý Viking’ Kessler’e onu üçüncü rauntta yere indirerek ilk yenilgisini tattýrýr. Bu bir ‘unvan birleþtirme’ maçýdýr ve ortaya konulan üç kemeri birden kazandýðý için Calzaghe çok az sporcunun elde ettiði ‘tartýþmasýz þampiyon’ unvanýnýn sahibi olur! Peki, köþeye sýkýþtýrdýðý rakiplerine bir atakta 20’ye yakýn yumruk atabilen, unvanlarýný defalarca savunmuþ, formda bir þampiyonu dahi eleþtirebilmek mümkün müydü? Evet! Çünkü þampiyon henüz yeni kýtaya ayak basmamýþtý. Ve artýk yeni bir çað açmanýn vakti gelmiþti. 2008, þampiyonun belki de kariyerindeki

en önemli yýl olacaktý. Sadece 7 ay arayla sýkletlerinin güçlü temsilcilerinden Bernard Hopkins ve Roy Jones Jr.’ý maðlup ederek Ring Magazine Hafif Aðýr Sýklet Dünya Þampiyonu olma onurunu yakalar ve korur. Kendine güveni ve disiplini o kadar yerinde, formu ve kuvveti o kadar yüksek seviyededir ki, Las Vegas’ta ‘Gezegenin Savaþý’ olarak tanýtýlan karþýlaþmada mutlak favori olarak gösterilen Hopkins’i,

31

HOLLANDA

kariyerinde maç baþýna aldýðý en fazla isabetli yumruða maruz býrakarak geride býrakýr. Yakýnda aktif boksu býrakacaðý öngörülerine inat, her karþýlaþmasýna kariyerinin ilk maçýymýþ gibi hazýrlanan, kendinden daha aðýr sýklet sporcularýyla dahi kora kor mücadele eden, çalýþkan kiþiliðiyle örnek bir sportmen olan Calzaghe, umarýz daha uzun yýllar boyunca ring sporlarýnýn güçlü temsilcilerinden biri olmaya devam eder.

SPOR

20 ARALIK 2008

Temizlik hastalýðý

D

ünyada her yüz kiþiden ikisinin temizlik hastasý olduðu açýklandý yakýnlarda. Araþtýrmayý yapan Finlandiyalý bilim adamlarý bu sayýyý nasýl saptamýþlar tartýþmaya açýk, ama belli ki Türkiye’ye uðramamýþlar. Bir zahmet gelseler görürler ki temizlik hastalýðý hayli yaygýn bir durum. Zira bence bu oran Türkiye’de kat kat fazla. Her on kadýndan biri temizlik hastasý bizde. Anne olduktan sonra öðrenmeye mecbur hissettiðim ama ne kadar uðraþýrsam uðraþayým doðrusu hâlâ sýnýfta kaldýðým dersler var. Bakýyorum karnemdeki kýrýklara, sorunlu derslerin baþýnda “ev çekip çevirmek” geliyor. Hayatý boyunca evini sýrtýndaki çanta, elindeki bavuldan ibaret addeden ben, sabit bir mekan, daimi bir çatý altýnda barýnmayý istemeyen ben, ev çekip çevirmeyi öðreniyorum ya. Beceriksizlik beceriksizlik üstüne. Hele bayram öncesi iyice uzaylý gibi hissediyorum kendimi kadýnlýk dersinden pekiyilerle, takdirnameELÝF ÞAFAK lerle geçen kadýnlarýn arasýnda. Bayram geldi ya, hummalý bir faaliyet tüm evlerde. Kapý, baca, pencere, topyekûn bayram temizliðine tabi! Bir yanýyla ne güzel. Pýrýl pýrýl. Bir yanýyla düþünmeden edemiyorum. Evin dýþýndayken þehirlerin temizliðine zerrece itina göstermeyen bizler, ev içinde temizlik kaplanlarý kesiliveriyoruz ne hikmetse! Madem bu kadar titiziz, ne demeye atýveriyoruz o çerleri çöpleri ortalýða. Madem dýþarýda bu kadar özensiz davranýyoruz, nasýl oluyor böyle ince temizlik yapýyoruz evlerde? Kapý kilitlerini tornavidalarla söküp, vida yerlerini kulak pamuklarýyla silen kadýnlar tanýyorum. Bu kadar detaylý bir temizlik görmüþ mü acaba Finlandiyalý bilim adamlarý? Kamusal alanlarý temiz tutmak konusunda bu kadar isteksiz olduðu halde kendi evlerinde bizim kadar titiz ve temiz millet az bulunur herhalde. Öte yandan Finlandiyalý bilim adamlarýnýn araþtýrmasýnýn sonucu yürekten katýldýðým bir tespitle taçlanmýþ. Rapora göre aþýrý temizlik hastalýklardan korumuyor. Tam tersine, hastalýklara davet çýkarýyor. Her þeyi yasaklamak, evi ve yaþam alanýný pýrýl pýrýl vaziyete getirip tüm mikroplardan arýndýrmak, bireylerin, bilhassa çocuklarýn savunma sistemlerinin daha az ve daha geç geliþmesine sebep oluyor. O yüzden, kulaða tuhaf da gelse, az bir pislikten, bakteriden, mikroptan zeval gelmiyor kimseye. Tam tersine alerjilerden korunmanýn en iyi yolunun az biraz pislik olduðu söyleniyor. Hadi buyrun! Mikrobu, bakteriyi metafor gibi alalým bir an. Steril, korunaklý, her türlü farklýlýktan arýndýrýlmýþ, tekdüze hayatlar sürenlerin yaþamýn iniþ çýkýþlarýna karþý çok daha savunmasýz, daha hazýrlýksýz olduðu sonucu çýkmýyor mu o zaman? Ýþte bu kýsým her sanatçýyý yakýndan ilgilendiren bir nokta. Çünkü sanat ve edebiyat farklýlýklardan, çeliþkilerden, zýt gibi görünen unsurlar arasýndaki baðlardan, tabiri caizse bakterilerden beslenir. Steril hayatlardan deðil! “Ev çekip çevirmeme gerek yok. Mademki sanatçýyým, steril hayatlarý sevmiyorum, öyle habire temizlik yapmamaya karar verdim,” diyorum, vardýðým sonuçtan gayet memnun. “Tembelliðin teorisini de yaptýn ya helal olsun sana,” diyor Eyüp, yüzünde yaramaz bir tebessümle.


7h0 'h1<$ ú/( 621 '(5(&( 'hûh. )ú<$7/$5$ 7(/()21 *g5hû0(6ú <$3,1 +2//$1'$ údú 7(/()21 *g5hû0(/(5ú

7h5.ú<( údú1 7(/()21 *g5hû0(/(5ú DAKİKASI

0,18

Ą

DAKİKASI

NL 0,20

*

Ą

İTİBAREN

İTİBAREN

<857 údú 9( <857 ',û, 606 *g1'(50( h&5(7ú DAİMA

Ą

0,15

*

9,95 +$=,5.$57 6$'(&(

6$1ú<( %$=,1'$ *g5hû0( = 6$1ú<( %$=,1'$ g'(0(

Ą

€ 7,50 KONTÜR DAHİL

** FİYATA CEP TELEFONU DAHİL DEĞİLDİR

www.ortelmobile.nl

**

*


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.