Yildizlar - Sayi 4

Page 1

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ YAŞAM KÜLTÜRÜ DERGİSİ YIL:01

SAYI:4 / EKİM 2009

YTÜ Açılış Töreninde Geleceğe İlişkin Umutlar Tazelendi ISO BAŞKANI * TANIL KÜÇÜK İLE RÖPORTAJ:

YTÜ ile İşbirliğimizi Sürekli Artırmayı Ümit Ediyorum



PROF. DR. İSMAİL YÜKSEK

Merhaba,

[

[

rektörden

Yeni bir akademik yılın başlangıcında ve dergimizin yeni sayısında değerli Yıldızlıları sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Üniversitemizin tüm paydaşlarının gelecekle ilgili beklentileri olduğu kuşkusuzdur. 2009-2010 akademik yılının saygıdeğer personelimiz ve sevgili öğrencilerimizin beklentilerini karşılamasını temenni eder, herkese başarılar dilerim. Üniversiteler köklü değişime uğrarken, değişime uyum sağlama stratejilerimizi gerçekleştirmek için iç ve dış dinamiklerimizi iyi yönetme zorunluluğumuz bulunmaktadır. Üniversitemizdeki tüm birimlerimizin paralel işlemci gibi hareket etmesi ve gerçekleştirilen her eylemde kendi sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir. Hedefimiz, işbirlikli bir çalışma sistemi ile tüm birimlerimizin değişimin hızına uyum sağlama sürecinde arzulanan çıktılara ulaşmasını sağlamaktır. Bu süreçte, bütün ön yargıları öngörülere çevirme uğraşımız devam etmektedir. 100. yılımıza yaklaştığımız şu günlerde Üniversitemizin kapılarını dünyaya, dünyanın kapılarını da Üniversitemiz için ardına kadar açmak için çalışmalarımız devam etmektedir. Bulunduğumuz bölge ve Ülkemizdeki ilgili kurumlar ile bütün işbirliği köprülerini kurmak ve ortak çalışmalar yapmak tanınırlığımızı artıracak ve girişimci üniversite kimliğimizi oluşturmamıza katkı sağlayacaktır. Sosyal sorumluluk bilinci içerisinde çalışmalar yapma ve ülke yararı için daha büyük projeleri gerçekleştirmek için kaynak oluşturma arayışlarımız kesintisiz devam edecektir. Günümüz yükseköğretiminin en önemli özelliklerinden birisi hareketliliktir. Bu yüzden uluslararası düzeyde öğrenci ve öğretim üyesi değişimine büyük önem vermekteyiz. Akademisyenlerimiz için yüksek lisans, doktora ve doktora sonrası araştırma imkanlarını sağlamak için Amerika’da 6 üniversite ile çeşitli temaslarda bulunup anlaşmalar imzaladık. Çok yakın bir zamanda konu ile ilgili bilgilendirme toplantısı yapacağız. Çift diploma ve dönemlik yurtdışı eğitim fırsatlarından yararlandırma gibi öğrencilerimizin gelişimine katkıda bulunabilecek olanakları artıracak anlaşmaları yaparak, eğitim hareketliliğini hızlandırmaya gayret ediyoruz. Ayrıca, bu hareketliliğe katkı sağlamak amacıyla, yabancı dil programlarımızı oluşturarak hem yabancı öğrenci çekmeyi, hem de daha fazla sayıda öğrencimizin yurt dışına gitmesini hedefliyoruz. Bu amaca yönelik olarak başlatılmış olan çabaları bir merkezden yönetebilmek için Uluslararası Ofis kurma çabalarımız tamamlanmak üzeredir. Dergimizin bu yeni sayısında emeği geçen tüm çalışanlara teşekkür eder, değerli akademik ve idari personelimizi saygıyla selamlar ve sevgili öğrencilerimizi gözlerinden öperim.


EKİM 2009

içindekiler 12 1

REKTÖR’DEN Prof. Dr. İsmail Yüksek

4

SPOT

9

EDİTÖR’DEN Öğr. Gör. Hakan Karataş

10

SPOT

12

AÇILIŞ YTÜ 2009-2010 Akademik Yılı Açılış

Töreninde Geleceğe İlişkin Umutlar Tazelendi

18

RÖPORTAJ Yıldızımızın Teknik Üniversite

Olma Yolculuğunu Bir Yıldızlıdan Dinledik

22

Bütün Çalışmalarımız, Sizin Gönlünüzün Çektiği ile Bizim Gücümüzün Yettiğini Bir Yerde Buluşturma Çabasıdır

26

Marmara Depreminin 10. Yılında “Afet, Çocuk ve Okullar” Konulu Bir Etkinlik Düzenlendi

30

e-Eğitimde Dev Güçbirliği

34

Bir Emin Onat Tasarımı: “YTÜ Makine ve Elektrik Mühendisliği Laboratuvarı Binası”

38

YTÜ ve Alman Otto-Von-Guericke Magdeburg Üniversitesi Arasında Protokol İmzalandı

40

Üniversiteler Arası İşbirliğine Güzel Bir Örnek: Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları

44

RÖPORTAJ İSO Başkanı Tanıl Küçük:

YTÜ ile İşbirliğimizi Sürekli Artırmayı Ümit Ediyorum

50

YTÜ AB Ofisi LLP-Erasmus Yoğun Dil Kursu (EYDK)

58

Yıldızlılık Sevgi Bileşkesi

60

ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ Şehr-i Yar

62

ĞRENCİ KÜRSÜSÜ Bir Başarı Hikayesi Ö “Girişimcilik Ruhunu Üniversite Sıralarına Taşımak”

66

ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ Mücadele Ruhu

34 68

GDO Hakkında Herşey

76

Daha Güvenli Avrupa Okulları Ortaklığı Geliştirme

80

Yeni Spor Salonumuz Üniversitemizin Hizmetinde

82

Hidrojen Uygarlığının Destanı

88

Öğrencilerin Matematikteki Başarısında Etkili Olan Faktörler

90

Kalite ve Verimlilik Kulübü’nün Yükselen Yıldızı: “Seminer Eğitim Projesi”

94

SANAT GÜNDEMİ

95

KİTAP

96

DVD


50

yildizlar Ekim 2009 Yıl 1 Sayı 4 yldzlr@yildiz.edu.tr

Yıldız Teknik Üniversitesi Adına İmtiyaz Sahibi Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek Genel Yayın Koordinatörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz Yayın Yönetmeni Halkla İlişkiler Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Zehra Yumurtacı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Öğr. Gör. Hakan Karataş YAPIM / YAYIN YÖNETİMİ

38

Editör Özlem Şahin Ekinci

44

Yazı İşleri Mine Ulutaş Sare Kuş Görsel Yönetmen Bülent Erguvan Fotoğraf Mine Atacan Reklam Tuğçe Uzun Ajansfa İletişim Bilgileri: Gülbahar Mh. Esentepe Cd. No.6/6 (Bozkır İşhanı) Mecidiyeköy/İSTANBUL Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07 www.ajansfa.com info@ajansfa.com

60

Baskı: C&B Basımevi 2. Mat. Sit. No:ZA16 Topkapı/İSTANBUL Tel: 0 212 612 65 22 Ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.

EKİM / 09

Yıldızlar 3


SPOT

HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR

Bisiklet Parklarla Sağlıklı Yaşama Pedal Çevirin

BİSİKLET PARKLAR:

‘Küresel ısınma’ dünyanın ekolojik den-

gesini olumsuz etkilerken, çevre bilincine sahip birey ve topluluklar artık attıkları her adıma dikkat etmeyi görev sayıyor. Kuruluşundan bu yana, ciddi çevre sorunlarına yol açan ‘trafik’ konusunda özenli çalışmalar yürüten İSPARK, sosyal sorumluluk kapsamında gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede hayata merhaba demesine katkı sağlamayı hedefliyor. İstanbul’da bisiklet severlerin bisikletlerini güvenle park edebilecekleri parkların sayısı giderek artıyor. İSPARK, tüm dünyada düzenlenen ‘CAR FREE DAY - Otomobilsiz Gün’ etkinlikleri kapsamında; çevre bilincini geliştirmek, kent içi ulaşımda ekolojik, ekonomik, psikolojik ve doğal yaşama en uygun olan bisiklet kullanımını teşvik etmek amacıyla 5 otoparkta bisiklet park alanları açtı. Çalışmalarını devam ettiren İSPARK, kent genelinde 21 bisiklet parkını da İstanbulluların hizmetine sundu. Kentte halen 21 noktadaki 32 ünitede bisiklet parklar mev-

4 Yıldızlar

EKİM / 09

cut. İSPARK özellikle kısa mesafelerde otomobile binmek yerine, sağlıklı bir yaşam için İstanbulluları pedal çevirmeye teşvik ediyor. İSPARK Genel Müdürü Kadir Gurbetci ‘’Sürdürülebilir sosyal sorumluluk çalışmaları yaparak, daha yaşanılabilir bir kent için bisiklet parkları vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Hep birlikte, gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşamasına katkı sağlamak durumundayız ‘’ dedi. Kurumsal sosyal sorumluluk çerçevesinde insanları bisiklet kullanmaya özendirip, çevre kirliliği ve trafik keşmekeşinin önüne geçerek daha yaşanılır daha temiz bir çevre için İSPARK ‘ın hayata geçirdiği kent genelindeki Bisiklet Parklar... II

BOSTANCI İDO KARTAL İDO KADIKÖY AÇIK BOSTANCI AÇIK ÜSKÜDAR KAT OTOPARKI ÜSKÜDAR İSKELE KADIKÖY NİKAH DAİRESİ KADIKÖY YENİ SALI PAZARI KARTAL DRAGOS İBB TESİSİ ÖNÜ MERTER P+R YENİKAPI İDO EMİNÖNÜ İDO BEŞİKTAŞ İDO ORTAKÖY İDO G.SARAY ÜNİV. ÖNÜ KABATAŞ İDO İNÖNÜ STADI ÖNÜ KARAKÖY İDO İNCİRLİ METROBÜS FLORYA GÜNEŞLİ 1 K. ÇEKMECE BELEDİYE YANI


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 5


SPOT

HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR

Yıldız Teknik Üniversitesi ve University of East London İşbirliği East London Üniversitesi Bilgisayar, Bilgi Teknolojisi ve Mühendislik Fakültesi Dekan Yardımcısı Hamid Jakanhi resmi temasları başlatmak amacıyla Eğitim-Öğretim Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mesut Güner’in davetlisi olarak Üniversitemizi ziyaret etti. Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek ile görüşmede bulunan Jakanhi Üniversitemiz, fakültelerimiz ve enstitülerimizin genel yapısı ve işleyişi ile ilgili bilgi aldı. Görüşmenin devamında; Elektrik Mühendisliği, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği, Mimarlık ve İnşaat Mühendisliği Bölümlerini ziyaret ederek, ilgili bölümlerin hocalarıyla bilgi alışverişinde bulundu. Üniversitemizin Mühendislik bölümleriyle ortak programlar düzenlemeyi amaçladığını belirten Jakanhi, Kasım ayı içerisinde Üniversitemizin yetkilileriyle İngiltere’de kendi üniversitelerinde bir araya geleceklerini ve işbirliğinin detayları hakkında mutabakata vararak anlaşma imzalamayı hedeflediklerini belirtti. Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mesut Güner ise en önemli misyonlarından birinin Üniversitemizi yurtdışına açmak olduğunu ifade ederek, öğrencilerimiz ve akademisyenlerimize araştırma ve eğitim konularında farklı yurtdışı seçenekleri sunmak amacıyla yeni Uluslararası Ofisi kurduklarını ve yurtdışı temaslarının çeşitlenerek ve derinleşerek artacağını vurguladı. II

YTÜ 100. Y›l Kutlama Çal›şmalar›na Başlad› 1911 yılında kurulan asırlık çınarımız Üniversitemiz, tatlı bir telaş içerisinde yeni bir yüzyılı karşılama planlarını yapıyor. Üniversitemizin 100. yılının hak ettiği bir şekilde kutlanabilmesi için 100. Yıl kutlama komitesi oluşturuldu. Fakültelerimiz, Yüksekokullarımız, Enstitülerimiz ve idari personelimizden oluşan komisyon, Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek başkanlığında ilk toplantısını gerçekleştirdi. Kutlama programının içeriği ile ilgili karşılıklı görüş alışverişinin yapıldığı ilk toplantıda, ilginç fikirler ortaya atıldı. Bilimsel, kültürel ve sosyal sorumluluk projelerinin gündeme geldiği toplantıda ana fikir olarak, Üniversitemizin 100. yılı kutlamaları çerçevesinde yapılacak etkinliklerin planlanmasına ve bir sonraki toplantıda proje önerilerinin tartışılmasına karar verildi. Bundan sonra daha sık toplanacak olan komisyon, 100. yılımızda ulusal ve uluslararası olmak üzere en az 100 proje gerçekleştirme kararı aldı. II

6 Yıldızlar

EKİM / 09


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 7


SPOT

HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR

Şarj Artık Sorun Olmayacak Prize ihtiyaç duymadan, bir bantın üstünde hem mp3, hem dijital fotoğraf makinesi hem de cep telefonu şarj edebilmeniz artık mümkün. Üstelik elektrik kabloları gereksiz şekilde ayağınıza dolanmayacak. Ancak bunun için ödenecek maliyetler hâlâ yüksek sayılır. Powermat kablosuz şarj cihazı, üzerine bıraktığınız cihazları kendi alıcısı üzerinden şarj ediyor. Yani tabak gibi Mat’ın üstüne alıcı takılmış telefonu veya mp3 çaları bıraktığınızda rahatlıkla şarj oluyor. Sadece Mat’ı şarja takmak yeterli oluyor. Böylece her cihaz için ekstra şarj cihazı taşımaya gerek kalmıyor. Bu çok kullanışlı cihazın fiyatı 35 dolarla 99 dolar arasında değişiyor. II

En Güvenli Flash Disk USB sürücünün içindeki

önemli kişisel veya finansal verilerin kaybolması ya da çalınması kullanıcıların kabusu haline gelmişti. Verbatim’in yeni Executive Güvenli USB sürücü, premium 256-bit AES donanım şifreleme ve güvenli kontrol donanımı sayesinde yasal olmayan kullanıma karşı koruma sağlıyor. Entegre edilen şifre koruması ile birlikte kolaylıkla devreye giren emniyetli bellek USB sürücü, üstün veri güvenliği sunuyor. 20 kez başarısız şifre girişiminden sonra cihaz, sürücüdeki kayıtlı tüm verileri otomatik olarak siliyor ve şifreyi bilmeyen yabancı kişilerin verilere erişim yolunu engelleme garantisi sağlıyor. USB arabirimi de fiziksel sürgülü mekanizma ile ayrı bir kapak ihtiyacını engellemiş oluyor. Sürücünün çalıştığının ve bilgi transferi yaptığının anlaşılmasına yarayan dahili bir LED ışık mevcut. Okuma hızı 11 MB/sn’den yüksek, yazma hızı ise 8 MB/sn. 4 – 8 ve 16 GB kapasitelerindeki Executive Güvenli Sürücü, perakende satış mağazalarında satışa sunuluyor. II

Yeni Yol Arkadaşınıza Merhaba Deyin! Alman otomotiv devi Audi, son model otomobillerde artık standart hale gelen yol bilgisayarını daha da geliştirerek “Aida” isimli yol robotunu üretti. Torpidoya monte edilen bu sevimli robotun en büyük özelliği öğrenebiliyor olması. Günümüz otomobillerinde bulunan yol bilgisayarı ve GPS navigasyon sisteminden daha gelişmiş özelliklere sahip olan Aida, sürücünün günlük rutin hareketlerini hafızasına kaydedip, bir kaç gün sonra herhangi bir GPS navigasyonuna ihtiyaç duymadan sürücüyü iş yerine veya evine götürebiliyor. Sürücü mutluyken mutlu olan, üzgünken başını eğerek üzgün görünebilen sevimli yol arkadaşı Aida, sürücülerin en iyi dostu olacağa benziyor. II 8 Yıldızlar

EKİM / 09


ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

Sevgili Yıldızlılar,

[

[

editörden

Yıldızlar Yaşam Kültürü dergisi olarak 2009-2010 akademik yılının Üniversitemiz için hayırlı olmasını temenni eder, tüm akademik-idari personelimiz ve öğrencilerimize başarılar dileriz. Güzel haberlerle dolu dergimizin Ekim sayısını sizlerin ilgisine sunarken hem gözleri, hem gönülleri, hem de beklentileri tatmin edebilmek ve çok genç olan dergimizi farklı kılabilmek için büyük çaba sarf etmekteyiz. Dergimizi bu sayısında, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu’nun teşrifleriyle onurlandırdığı Açılış törenimiz; İstanbul Sanayi Odası Başkanı Sayın Tanıl Küçük ile yaptığımız röportaj; uluslararası üniversitelerle kurduğumuz yakın ilişkiler; Üniversitemizde düzenlenen seminer, sempozyum ve konferans haberleri; öğrenci kulüplerinin etkinlikleri ve öğrenci yazıları; İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi tarafından yürütülen “Hedef 2023” sosyal sorumluluk projesi; teknik üniversite olma yolculuğumuzun en yakın şahitlerinden meclisli bir Yıldız mezunu olan Sayın Turgut Tekin ile yaptığımız röportajı bulabilirsiniz. Günümüzde diğer bütün kurumsal yapılarda olduğu gibi eğitim kurumlarının da, gerçekleştirdikleri uygulamalarda toplam kaliteyi yakalamaları gerekmektedir. İster bilimsel, ister eğitim ya da kültürel olsun yapılan kaliteli çalışmalar kamuoyunun ilgisini çekmekte ve ilgili eğitim kurumlarını cazibe merkezleri haline getirmektedir. Sadece bir yönden ilerleme sağlayan üniversitelerin gelişimi, tatmin edici ve sürdürülebilir olamaz. Bilim, eğitim ve kültür kavramları birbirleriyle etkileşim içerisinde gelişimi ve ilerlemeyi tetiklemelidir. Kültür organı içerisinde yer alan bizim gibi dergilerin de, bu etkileşimi harekete geçirmek ve hizmet ettiği kurumdaki gelişmelerden toplumu haberdar etmek öncelikleri arasında olmalıdır. Bu nedenle, takip etmemizi istediğiniz tüm çalışmalarınız ve etkinlikleriniz için önceden dergimizi bilgilendirmeniz daha sistemli çalışmamızı sağlayacaktır. Özellikle öğrencilerimizle ilgili başarı haberlerini duyurmak ve düzenledikleri sosyal etkinliklerde onların yanında olmak bizi mutlu etmektedir. Biriminizle ilgili dergimizde yayınlanmasını istediğiniz etkinlikler, haberler, projeler ve duyurmak istediğiniz çalışmalarınız için yldzlr@yildiz.edu.tr adresinden bize ulaşmanızı bekliyoruz. 2010 Ocak ayında birinci yılını tamamlayacak olan dergimizin yeni sayısında sizlerle buluşmak dileğiyle sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.


SPOT

HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR

Vücut Direncinizi Maden Suyu ile Koruyun Halk arasında soda ve maden suyu eş anlamlı kullanılmasına rağmen ikisi birbirinden farklıdır. İçilebilir herhangi bir suya karbondioksit eklendiğinde soda yapılmış olur. Maden suyu ise yerin en derin katmanlarından çıkar ve çıkarken geçtiği katmanlardan mineralleri de beraberinde getirir. Yani maden suyu mineralce zengin iken soda mineral içermez. Maden suyu içinde bulundurduğu mineraller nedeniyle vücut sağlığımız için son derece doğal, faydalı bir içecek. Kış mevsimini yaşadığımız şu günlerde maden suyu tüketmek, içinde bulunan mineraller yardımıyla, vücudun direncinin artmasına ve bulaşıcı hastalıklarla mücadelesine yardımcı oluyor. Ayrıca cildin gerekli olan su ve mineral ihtiyacını da karşılayarak cilde gergin, pürüzsüz ve canlı bir görünüm sağlanmasına yardımcı oluyor. II

Japonlar’dan Mavi Gül! Japon bir firma,

genleriyle oynayarak ürettiği mavi gülleri gelecek ay piyasaya sürüyor. Suntory adlı firma 20 yıldır mavi gül üretmek üzerine çalışıyordu. Daha çok mora çalan bir rengi olan güllere hercai menekşelerde olan mavi pigment yerleştirilmiş. Lüks mallar kategorisine giren Applause (Alkış) adlı gülün özel günler için satılması bekleniyor. Güllerin tanesi 15 ila 20 sterlin arasında bir fiyata satılacak. Bu fiyat, Japonya’da satılan güllerin fiyatının 10 katına denk geliyor. II

U2 2010 Yılında İstanbul’da Dünyanın en büyük rock grubu U2, hayranlarının yıl-

lar süren bekleyişinden sonra 360° Tour kapsamında nihayet Türkiye’de. Live Nation tarafından Pozitif ve İKSV iş birliği ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında 6 Eylül 2010 tarihinde İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nda gerçekleştirilecek konserin biletleri satışta sunuldu. U2 360° Turnesinin Avrupa ayağı, 10 Ağustos 2010 tarihinde Almanya’nın Frankfurt şehrinde başlıyor. Turne, Hannover şehrindeki konserin ardından Danimarka, Finlandiya, Rusya ve Avusturya’daki, konserlerle devam edecek. U2, 3 Eylül 2010’da vereceği Atina konserinden sonra İstanbul’a gelecek. U2 360° Tour, İstanbul konserinin ardından Almanya, Fransa, İspanya ve Portekiz’deki konserlerle devam edecek. II

10 Yıldızlar

EKİM / 09



AÇILIŞ

YTÜ 2009-2010 AKADEMİK YILI AÇILIŞ TÖRENİNDE GELECEĞE İLİŞKİN UMUTLAR TAZELENDİ Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL: “2009-2010 akademik yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nin değerli öğretim üyeleri ve görevlileri ile sevgili öğrencilerine başarılar diliyor, selam ve sevgilerimi iletiyorum.” haber, MİNE ULUTAŞ

Ü

Üniversitemizin 2009 – 2010 Akademik Yılı Açılış Töreni, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın teşrifleriyle gerçekleştirildi. 07 Ekim 2009 tarihinde Beşiktaş Yerleşkesi Oditoryum Salonu’nda düzenlenen görkemli törende, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet ÇUBUKÇU, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Dr. Kadir TOPBAŞ, akademik ve idari personelimiz, öğrencilerimiz ve değerli konuklarımız bu mutlu ve coşku dolu günü Yıldızlılarla paylaştılar. Açılış töreninde söz alan Başbakan Erdoğan, Ülkemizin en köklü üniversitelerinden birinde bulunmaktan, değerli hocalar ve sevgili öğrencilerle bir arada olmaktan ve onlara hitap etmekten duyduğu memnuniyeti ifade ederek konuşmasına başladı. Başbakan Erdoğan “Yıldız Teknik Üniversitesi doğuşu itibariyle 1911 yılına varan bir geçmişe sahip ve bu durum köklü ve asırlık bir üniversite olmanın bir ifadesidir. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin

12 Yıldızlar

EKİM / 09

1911 yılında o zamanki adıyla Kondüktör Mektebi Alisi olarak kurulmasından günümüze kadar 98 yıl geçmiş. Bu süreçte Ülkemizin birçok üniversitelerinden birçok genç yetişti. Bu gençlerin bir bölümü mezun oldukları üniversitelere akademisyen olarak döndü ve oraya katkı sağlarken diğer taraftan Ülkemizin geleceğine katkı sağladılar. Ülkemizin kalkınması ve ilerlemesinde Yıldız Teknik Üniversitesi de sadece mühendis yetiştirmekle kalmadı; siyasette, ekonomide, ticarette, sanatta ve sosyal alanda çok sayıda başarılı ismi Ülkemize kazandırdı. Nitekim benim de mesai arkadaşlarım içerisinde Yıldız’dan mezun olmuş akademisyenler olduğu gibi birçok öğrenci de var. Bu üniversiteye emeği geçen herkese Ülkem ve milletim adına teşekkür ediyor ve aramızdan ayrılmış tüm emektarları da rahmetle anıyorum” dedi. Başbakan Erdoğan, görevde oldukları yedi yıllık süreçte en büyük hedefleri ve ideallerinin eğitimin kalitesini ve yaygınlığını artırmak, üniversitelerin dünya ile rekabet edebilecekleri zemini inşa etmek ve üniversiteleri özgün ve özgür düşüncenin merkezi haline getirmek olduğunu vurguladı.


>> Başbakan Recep Tayyip Erdoğan:

“Bu üniversiteye emeği geçen herkese Ülkem ve milletim adına teşekkür ediyor ve aramızdan ayrılmış tüm emektarları da rahmetle anıyorum.” EKİM / 09

Yıldızlar 13


Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU: “Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınmasına geçmişte olduğu gibi günümüzde de bilimsel araştırmalar ve teknolojik gelişmelerin yanı sıra nitelikli insan gücü yetiştirerek çok önemli katkılarda bulunuyor.”

14 Yıldızlar

EKİM / 09

Başbakan Erdoğan “Eminim ki Yıldız Teknik Üniversitesi’nde 81 vilayetimizin her birinden gelmiş öğrencilerimiz bulunuyor. Bu zenginliğin toplumla iletişim kurma ve toplumsal sorunlara karşılıklar üretme noktasında önemli bir fırsat olduğu düşüncesindeyim. Üniversitelerimizin toplumla, özellikle de iş dünyasıyla, ekonomiyle, ticaretle, sanayiyle iletişim kurması, işbirliği oluşturması karşılıklı bir etkileşimi doğuracaktır. Bu durumdan hem üniversitelerimiz hem de Ülkemiz istifade edecektir. İçine kapanan, etrafına duvarlar ören, surlar diken bir üniversite kendisine de öğrencilerine de ülkesine de hizmet edemez. Hükümet olarak biz üzerimize düşen neyse imkanlar ölçüsünde yerine getiriyoruz. Aynı şekilde üniversitelerimizin bu sürece katkı vermesini istiyoruz. Son dönemde üniversitelerin bu katkıyı veriyor olmalarından son derece memnunuz. Ben üniversitelerimiz adına umut doluyum. Uluslararası üniversitelerle rekabet edecek duruma geldiklerine ve büyük başarılar elde edebileceklerine inanıyorum” diyerek konuşmasını tamamladı.


Bütün gençlerimizin sorumluluklarının bilinciyle, inançla ve güvenle çalışarak ülkemizi her alanda yükselteceklerine inancım tamdır. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin 2009-2010 Akade-

mik Yılı açılış törenine davetiniz için teşekkür ediyorum.

Bilgi üreten, ülkenin ihtiyaç duyduğu donanımlı bireyleri yetiştiren, bilimsel çalışmalarıyla topluma

ve sektörlere rehberlik eden ve geleceğe ışık tutan üniversiteler, ülke kalkınmasının itici gücüdür. Bu

itibarla üniversiteler eğitim, sağlık, bilim, kültür, sanat ve spordaki gelişmelere yön verirler.

Üniversitelerin, bilgiye dayalı üretimin egemen ol-

duğu çağımızda, bir yandan bilimsel faaliyetlerini yoğunlaştırırken, diğer yandan da toplumsal haya-

tı şekillendirecek yeni adımların atılmasına, fikirlerin yeşermesine, tartışılmasına imkan sağlamaları büyük önem taşımaktadır.

Üniversiteler, ülkenin bilim ve teknoloji alanındaki potansiyelini harekete geçirecek, bilgi üretme kabiliyetini geliştirecek en önemli aktörlerden biri-

dir. Dolayısıyla üniversitelerin daha çok proje üret-

meleri, Ar-Ge çalışmalarına yoğunlaşarak, yeni buluşlarla Ülkemizin rekabet gücünün yükselmesine katkılarını artırmaları gerekmektedir. Rekabetçi ve bilgiye dayalı ekonominin şartlarını ancak bu şekilde karşılayabiliriz.

Bütün üniversitelerimizin iyi eğitim veren, modern

bir ilim ve irfan yuvası haline gelmesi, dünya ölçeğinde ses getiren bilimsel yayın ve çalışmalara

ğerlendiriyor ve her zamankinden daha çok gayret

lerin gelişmesinin önünü açmak gerek yükseköğre-

Türkiye’nin öngörülebilir, istikrarlı, modern, ge-

re fırsat eşitliği sunmak amacıyla ilgili tüm taraflar

munu pekiştirmesi konusunda üniversitelerimiz-

imza atması temel arzumuzdur. Gerek üniversite-

göstermelerini bekliyoruz.

tim imkanlarını artırmak gerekse eğitimde gençle-

lişmiş, müreffeh bir ülke olarak dünyadaki konu-

yoğun bir gayretin içindedir.

de eğitim gören gençlerimiz en önemli gücümüzü

Toplumdan kopuk, gelişmelerden uzak bir üniversitenin işlevlerini yerine getirmesi mümkün değildir. Bu nedenle üniversitelerin bulundukları şehirle bütünleşmeleri elzemdir.

Ülke meseleleri konusunda fikir ve çözüm üretme-

si, üniversitelerin görevleri arasında yer almaktadır. Ancak üniversitelerin bunu yaparken siyasallaşmamaları büyük önem taşımaktadır.

Üstlendikleri misyon bakımından üniversiteleri, Türkiye’yi yarınlara hazırlayan kurumlar olarak de-

oluşturmaktadır. Bütün gençlerimizin sorumluluklarının bilinciyle, inançla ve güvenle çalışarak ülkemizi her alanda yükselteceklerine inancım tamdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, 2009-2010 akademik yılında üniversitenizin değerli öğretim üyeleri ve görevlileri ile sevgili öğrencilerinize başarılar diliyor, selam ve sevgilerimi iletiyorum. Abdullah GÜL Cumhurbaşkanı

EKİM / 09

Yıldızlar 15


Açılış töreninde konuşma yapan Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU, Türkiye’nin önde gelen ve köklü üniversitelerinden biri olan Yıldız Teknik Üniversitesi’nin değerli akademisyenleri ve sevgili öğrencilerinin yeni akademik yılını kutlayarak söze başladı. Teknoloji ve bilim üreten, teknoloji geliştiren ve kullanan, insan gücünü yetiştirme görevini üstlenen üniversitelerin, bu görevi en etkin bir şekilde yerine getirmelerinin rekabet ve küreselleşme ortamında kaçınılmaz olduğunu ifade eden Bakan Çubukçu, köklü ve kurumsallaşmış üniversitelerimize bakıldığında her zaman toplumun önünde olduklarını ve değişen dünyaya uyum sağlayarak toplumun ihtiyaçlarını ve yararını gözeterek bilim ürettiklerine dikkat çekti. Bakan Çubukçu “Üniversitelerimiz, bilgi üretimi ve nitelikli işgücü yetiştirmesinin yanı sıra çeşitli alanlarda sundukları hizmetlerle yalnız bulundukları kente değil ülkeye, sağlığa, mutluluğa ve esenliğe de hizmet etmelidir. Bir ülkenin yüksek-

16 Yıldızlar

EKİM / 09

öğrenim düzeyinin o ülkenin her açıdan kalkınmışlığının göstergesi olarak kabul edilmesinin temelinde, az önce saydığım faktörleri başarıyla yerine getirmesi yatmaktadır” dedi. Bugün Avrupa’da yükseköğrenim ve teknoloji geliştirecek, rekabeti artıracak ve ülke kalkınmasının motoru olan Ar-Ge çalışmalarının devlet tarafından ciddi bir şekilde desteklendiğini belirten Bakan Çubukçu, üniversitelerin yaptıkları çalışmalar, ürettikleri patentler ve yetiştirdikleri öğrencilerle üstlenmiş oldukları görevi hakkıyla yerine getirdiklerini ve ülkenin ekonomik kalkınmasına ve refah düzeyinin artırılmasına ciddi katkıda bulunduklarını bildiklerini ifade etti. Bakan Çubukçu “Yıldız Teknik Üniversitesi’nin de Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınmasına geçmişte olduğu gibi günümüzde de bilimsel araştırmalar ve teknolojik gelişmelerin yanı sıra nitelikli insan gücü yetiştirerek çok önemli katkılarda bulunduğunu biliyoruz” diyerek duygularını dile getirdi. II


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 17


RÖPORTAJ

YILDIZIMIZIN TEKNİK ÜNİVERSİTE OLMA YOLCULUĞUNU BİR YILDIZLIDAN DİNLEDİK Başarılarımızı Yıldız Teknik Üniversitesi hesabına yazdık.

Ü

Üniversitemizin İstanbul Mühendislik ve Mimarlık Akademisi dönemi mezunlarından Turgut Tekin dergimizin konuğu oldu. Üniversitemizin bu değişim ve gelişim dönemine çok yakından şahitlik etmiş olan Tekin, bütün duygularını bizlerle içtenlikle paylaştı. Öncelikle Yıldız Teknik Üniversitesi’ne gelip, bizi onurlandırdığınız için teşekkür ederiz. Tekrar hoş geldiniz. Hoş bulduk. Sizler baş tacısınız. Teşekkür ederiz. Özgeçmişinizden biraz bahseder misiniz? 1939 yılında Adana’nın Karataş ilçesi Küçük Karataş köyünde dünyaya geldim. İlkokulu Karataş’ta bitirdim. Daha sonra Adana’ya geçtim, ortaokul ve liseyi Adana’da bitirdim. Adana’dan sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nden İnşaat Mühendisi olarak mezun oldum. Daha önce Işık Mühendislik ve Mimarlık’ta okudum. Buradan Yıldız’a geçtim. O meşhur sarmaşıklı binada 2 sene okudum ve mezun oldum. Onun için bahtiyarım. Mühendis olduktan sonra serbest mühendislik yaptım. Ondan sonra Fen İşleri’nde mimar müşavirliği yaptım. Burada başarılarımızı Yıldız Teknik hesabına yazdık. Çünkü Yıldız çok önemli bir okuldur. Yaptığımız her şey Yıldız’ındır. Yıldız bizim yuvamızdır. Fen İşleri Müdürlüğü’nden sonra tekrar serbest mühendis-

18 Yıldızlar

EKİM / 09

röportaj, ÖĞR. GÖR. NİHAL YURTSEVEN

liğe döndüm ve serbest çalışmalar yaptım. Daha sonra siyasete atıldım ve Adalet Partisi çatısı altında çalıştım. Daha sonra Doğru Yol Partisi 19.dönem milletvekilliği görevini yürüttüm. Sizinle buluşmamıza da bir vesile oldu. O dönemde yaptığınız çalışmalardan biri de Yıldız Üniversitesi’ne yeni bir profil kazandırmaktı. Biraz ondan bahsedelim isterseniz. Meclisin çalışma salonundaydım. Orada iken bir memur arkadaş geldi “Misafirleriniz var” dedi. Ben de çıktım, baktım. Fakat hiç birini tanıyamadım. 8 tane profesör, Yıldız’dan meclise gelmişler. Yıldız’ı teknik üniversite yapmak istiyorlarmış. Benim adımı da albümden almışlar. “Sen bizim öğrencimizsin, bu işi sana getirdik” dediler. Ben de bunu bir şeref kabul ettim ve “Bu böyle olmaz” dedim. “Ya nasıl olur?”dediler. Başlarında da rektör olarak Turgut Bey vardı. Hepsini aldım kuliste oturtturdum, çay ve kahve ikram ettim. Gittim basını getirdim. Basın bizim resimlerimizi çekti ve ertesi sabah gazetede “Yıldızlılar mecliste buluştu” diye bir haber çıktı. Bu da büyük bir şeref oldu bizim için. Biz Yıldız’ın bayrağını meclise dikenlerdeniz. Allah’a şükür biz Yıldız’ın mahsulüyüz. Yıldız bizim ışığımızdır. Ondan sonra işi ele aldık. Oradaki Yıldız’lı arkadaşlarla da görüştüm. O dönemde mecliste 21 tane Yıldız mezunu vardı. Biz kanunu çıkarttık. Komisyondan geçirdik. Ben bu işin takipçisi oldum. Arkadaşlarla is-


tişare yaptım. Sonunda Yıldız Teknik Üniversitesi oldu. Çok kısa bir sürede gerçekleşti ve 3 Temmuz 1992 tarihinde 3837 sayılı Yasa’yla üniversitenin adı Yıldız Teknik Üniversitesi olarak değişti. Sonra bazı arkadaşlarımıza da haber ettik ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde çok güzel bir açılış yaptık. O zaman rektör Turgut Bey’di. Açılışa, o dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geldi. Yıldız böylelikle Yıldız Teknik Üniversitesi oldu. Yıldız, Türkiye’ye ve dünyaya çok şey kazandırmıştır. Artık mezun olanlar ve olacaklarla beraber, el ele, omuz omuza verip Yıldız’ı daha yüksek yerlere taşıyacağız. Yıldız Teknik Üniversitesi pek çok konuda en iyi okullardan biridir. Bilhassa tatbikat mühendisliğini hepsinden daha iyi bilir. Mesela ben işe başladığımda staj yaptırmadılar bana. Sen zaten mühendis olmuşsun dediler. O bakımdan Yıldız çok önemlidir. Yıldız çok çile çekmiş bir okuldur. 1911’de dünyaya gelmiş. 1922-1937 yılarında Nafiye Mektebi olarak tanınır. Nafiye, şimdiki Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı demektir. Bir müddet tekniker okulu olarak çalışmış. Önceleri 2 senelik okulken sonra 3 sene-

>> Mezun olanlar ve

olacaklarla beraber, el ele, omuz omuza verip Yıldız’ı daha yüksek yerlere taşıyacağız. lik okula çıkmış. Ondan sonra yüksek okul olmuş, ondan sonra akademi ve akademiden sonra da fakülte olmuş. Gördüğümüz kadarıyla, Türkiye’nin en tarihi binalarına sahip ve ter dökerek meydana gelmiş okuludur. Yıldız Teknik Üniversitesi hiç şüphesiz sadece ismi değişen bir okul değil. Teknik üniversite olma sürecinde bir takım değişiklikler olmuştur. Biraz o süreçten bahsedebilir misiniz? Yıldız, teknik üniversite olduktan sonra birçok fakülte ilave edildi. Yeni bağlantıları oldu, binalar yapıldı. Daha da zenginleşti. Bilhassa fakülte baEKİM / 09

Yıldızlar 19


kımından pek çok gelişme oldu. Biz burada birçok açılış yaptık. Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye’nin en iyi 10 üniversitesi arasındadır. Teknik üniversite olmak Yıldız’ın hakkıydı. Peki, mecliste kabul edilmesi sürecinde herhangi bir itirazla karşılaşıldı mı? Olmadı, çünkü komisyona çıkarıldı. Önce komisyondan geçirildi ve daha sonra mecliste oylama yapıldı. Biz vardık arkasında. Yıldızlılar çok büyük bir kitleydi. Milli Eğitim Komisyonu’nda da arkadaşlarımız vardı. Bir önceki meclis başkanı, o zamanın Milli Eğitim Bakanıydı. Hakkımızı verdiler. Ama çalışmasak bu olmazdı. İtiraz eden hiç olmadı. Benim de o gelen 8 hocaya şükran borcum vardı. Biz de okulumuza böyle şerefli bir ismi vermeye vesile olduk. Ama bunun en büyük vesilesi oraya gelen hocalardır. Şu an gözlemlediğiniz kadarıyla Yıldız Teknik Üniversitesi sizin için ne ifade ediyor?

Yıldız Teknik Üniversitesi serbest piyasanın çok tutulmuş bir okuludur. Bilhassa tatbikat mühendisliğini hepsinden çok daha iyi meydana getirmiş bir okuldur. Bütün mezunları, mühendisliği çok iyi tatbik etmiş kişilerdir. Yıldız, tatbikat bakımından dünya çapında bir okuldur. İnşallah daha da iyi yerlere gelecektir. Ama bu, eski ve yeni mezunları buluşturmakla en iyi mümkün olacaktır. Çok önemli bir noktaya değindiniz aslında. Yıldız Teknik Üniversitesi çok yüksek mezun potansiyeline sahip bir üniversite. Bunu değerlendirebilirse farklı açılımlar yapabilir. Tabii. Bir defa Yıldız Teknik Üniversitesi’nin en azından büyük illerde temsilcilikler kurması lazımdır. Temsilcilik kurulması lazım ki; mezun olan arkadaşlar bir araya gelerek istişare yapabilsin. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin mezunlarıyla iletişim devam ettirebilmesi için en iyi yol hangisidir? Her vilayete şubeler açmasıdır. O vilayetlerde ya-

En azından büyük illerde temsilcilikler kurulmalı ve senede bir sefer mezunlar günü düzenlenmelidir.

20 Yıldızlar

EKİM / 09


şayan arkadaşları üye yapması lazımdır. Ben buraya gelmesem, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin bu kadar şaha kalktığını göremem. Hocasıyla, rektörüyle, öğrencisiyle hep el ele vermişler, çalışıyorlar. Bunlar mühim meselelerdir. Peki tekrar sizin Yıldız’da öğrenci olduğunuz dönemlere bakacak olursak, o dönemdeki öğrenci ve öğretim üyesi profili nasıldı? Bizim zamanımızda İstanbul 2,5 milyon nüfusu olan bir şehirdi. Yıldız’dan mezun olan arkadaşlarla tanışma imkanımız daha iyiydi, daha rahattık. Eski Yıldızlılar birbirlerini hep tanırlar. Yalnız teknoloji değiştikçe, bilim değişiyor. Ona bir şey yapamayız. Ama bizim zamanımızda fedakarlık vardı, ideoloji yoktu. İdeolojinin girdiği yere ilim giremiyor. O bakımdan şimdiki sıkıntımız, nüfusun çok fazla olması ve Türkiye’de ideolojinin olmasıdır. Bu zarar veriyor. Ama insanlık ve samimiyet eskiden çok daha güzeldi. Birbirimizi bir yerde görsek kucaklaşırdık. Aradaki fark bu yani. Peki, şu an Yıldız Teknik Üniversitesi çalışanları ve öğretim üyeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Yıldız Teknik Üniversitesi artık hiç kimseye ihtiyacı kalmamış ve ihtiyacı dağıtan bir üniversite haline gelmiş. Bu da benim için ayrı bir gurur kaynağıdır. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin son dönemlerde yurtdışına açılım konusunda farklı adımları var. Örneğin teknoloji alanında ve bilimsel çalışmalarda, birçok üniversiteyle proje ortaklıkları bulunuyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Mühendislik mesleği, üreten bir meslektir. Ben bir ağabey sıfatıyla şunu söyleyebilirim. Senede bir sefer hiç olmazsa mezunlar günü temin etmesi lazım. Başka okullar bunu yapıyor. Toplantı yapıp, konferanslar verilmesi gerekiyor. Her vilayete gidip, toplantılar yapılması gerekiyor. Örneğin, mezunu olan yerler için gazeteye ilan verip, deprem bölgesi olan muhitlerimizi aydınlatmak lazım. Bu mühendislerin tabii vazifesidir. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin öncülük yapması lazım. 1990 yılında mezun olan öğrenciler, Eskişehir’in filan yerinde buluşmaya davet edildi. Burada tanışma, konferans verme, yeni çıkan kitapları dağıtma gibi organizasyonları yapması lazım. Biz mutlaka her sene bir mezuniyet tarihi belirleyerek, belirli illerde toplantılar yapmalı ve her dalda konferanslar vermeliyiz. Konuşmacı arkadaşların çıkması lazım, bunun için uğraşmalıyız. Yani şunu demek istiyorsunuz herhalde. Yıldız, sadece bilimsel ve akademik çalışmalarla kendi kabuğu içinde kalmamalı ve dış dünyaya da kendisini tanıtmalı.

>> Yıldız Teknik

Üniversitesi, Türkiye’nin en iyi 10 üniversitesi arasındadır. Tabii. Çeşitli vilayetleri, belediyeleri ziyaret etmeli. Yani bu memlekette, millet bina bakımından mağdur olmuşsa, bunun sebebi mühendislerdir. Niye? Çünkü benim dediklerimi yapmıyorlar. Bir yerde bir bina yıkılmışsa, gidip kontrol etmek lazım. Bunu bir vazife addedeceksin. Mektep bitti? Mektep bitmez, mühendislik bitmez! Esas mektep bittikten sonra her şey başlıyor. Hep birbirlerini ziyaret etmeleri lazım. Şu anda üniversitemizin mühendislik bölümlerinde okuyan öğrencilerimize iletmek istediğiniz önemli bir mesajınız var mı? Bu soruya cevabım, yavrularımızın kulağına küpe olsun. Mühendis olan adam, okulunda hocasını iyi dinleyen adamdır. Gelecek sınıfına, masaya oturacak, notunu alacak. Gidecek eve temize çekecek ve onu ömrü billah atmayacak. Onu kitaplığına koyacak. Hocadan dinleyip, mühendisliği öyle yaparsan, daha faydalı olursun. Hâlihazırda mühendislik öğrencisi olanlara söylüyorum: Mutlaka derse girip hocayı dinlemek lazım. Çünkü defterden çalışarak geçmek başka, kitaptan çalışarak geçmek başka. Onun için ben buradan mühendis olacak arkadaşlara sesleniyorum. Devam şarttır. Not tutmak şarttır. Bilemediklerini hocaya sorup, onu bilir hale getirmek şarttır. Çünkü mühendis, mühendis olduktan sonra o notları hazır bulamaz. Başta rektörümüz, hocalarımız, iltifatıyla beni buraya çağırmanız ve düşüncelerimi kamuoyuna aktarmanız, beni fazlasıyla mutlu ediyor. Sizlere teşekkür ederim. Yavrularımızın başarı sağlamalarını temenni ederim. Rektörümüze, dekanlarımıza ve tüm bölüm başkanlarımızla hocalarımıza buradan selam ve saygılarımı söylerim. Biz de geldiğiniz ve bizi onurlandırdığınız için teşekkür ederiz. Ben her zaman bu çatının evladıyım. Bu çatının altında, gücüm yettiği ve elimden geldiği kadar her şeye hazırım. Buranın toprağını, suyunu içtim, buranın ekmeğini yedik. Halen de yemekteyiz. Burada okuyan arkadaşlara da başarılar dileriz. Allah onlara da yardım edecek. II EKİM / 09

Yıldızlar 21


BÜTÜN ÇALIŞMALARIMIZ, SİZİN GÖNLÜNÜZÜN ÇEKTİĞİ İLE BİZİM GÜCÜMÜZÜN YETTİĞİNİ BİR YERDE BULUŞTURMA ÇABASIDIR PROF. DR. İSMAİL YÜKSEK | REKTÖR

>> Önce kendimize güveneceğiz, güvendikçe

değişeceğiz, değiştikçe gelişeceğiz, geliştikçe herkes için, ülkemiz ve dünya için umut olacağız.

22 Yıldızlar

EKİM / 09


Ü

Üniversite tanımı ve anlayışının değişeceği günler yaklaşıyor. Eskiden sadece bilgi üretmesi beklenen üniversitelerden artık ürettiği bilgiyi etkin bir şekilde kullanması ve yeni üretimler için kaynak oluşturması beklenmektedir. Büyük ölçekli akademik araştırma yapmak isteyenler, farklı finansman seçeneklerini değerlendirmeye çalışmaktadır. Araştırma ve öğretim yuvası olarak görülen üniversiteler, artık bilim ve teknoloji temelli yeni ticari etkinliklerin kuluçka merkezi olarak görülmektedir. Son yıllarda endüstriyel ve diğer araştırma kuruluşlarıyla kaynaşan üniversitelerimiz, know-how merkezleri haline gelmeye başlamıştır. Bu gelişmeleri yakından takip eden ve 2011 yılında 100. yılını kutlayacak olan Türkiye’nin dev eğitim kurumu Yıldız Teknik Üniversitesi 25.000 öğrencisi, 3.000’e yakın akademik ve idari personeli, 10 fakültesi, 3 Yüksekokulu ve 2 enstitüsü ile uluslararası bilim sahnesinde oyuncu değil, yönetmen olma zorunluluğunun bilincindedir.

Mekan sorunlarına çözüm arayışlarımız Üniversite olarak tarihi mekanlarda eğitim-öğretim hizmetini sürdürmenin olumlu ve olumsuz yönlerini aynı anda yaşamaktayız. Böyle bir mekanda eğitim vererek öğrencilerimizi tarihi ve kültürel değerlerimiz konusunda bilinçlendirme fırsatı yakalarken, mekansal esneklik konusunda sıkıntı yaşamaktayız. Tarihi bir mekanda bulunan Yıldız Yerleşkesi’nde, yeni mekansal düzenlemeler yapılamadığından akademik ve idari birimlerimizin mekan sorunlarını çözme arayışı içerisindeyiz. Bu çerçevede, mevcut sorunumuza çözüm bulmak ve eğitim kalitemizi arttırmak amacıyla, bazı fakültelerimizin Üniversitemize tahsis edilen Davutpaşa Yerleşkesi’ne taşınması kararı alınmış ve bu plan uygulamaya koyulmuştur. Bu nedenle, kütüphaneden spor mekanlarına, teknoparktan laboratuarlara kadar öğrencilerimizin eğitim, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak bütün oluşumlar, devletimizin desteği ile Davutpaşa Yerleşkesi’nde inşa edilmektedir. Fen-Edebiyat Fakültemizin ek bina inşaatlarını tamamladık ve taşınma işlemini gerçekleştirdik. Geçtiğimiz ay Elektrik-Elektronik Fakültemiz, kütüphanemiz, ek binalarımız ve hidrolik laboratuarının inşaatlarına başlandı. Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından yapılacak olan 1.150 kişilik öğrenci yurdunun inşaatına başlandı ve 15 Haziran 2010 tarihinde, Davutpaşa Yerleşkesi’nde düzenlenecek olan Dünya Gençlik Kongresi’nden önce tamamlanacak. Davutpaşa Yerleşkesi’nde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen çevre düzenleme çalışmalarının 1. etabı tamamlanmak üzeredir. Yapılan bütün işlerin tek amacı, Davutpaşa Yerleşkesi’ni öğrencile-

>> Yıldız Yerleşkesi’nde

Üniversitemizin en çok iki fakülte ve araştırma enstitülerini muhafaza ederek; ulusal ve uluslararası kongre, seminer, sempozyumlar ile sanat etkinliklerinin düzenleneceği mekanlar oluşturmak ve böylelikle bu yerleşkeyi bir cazibe merkezine dönüştürmek istiyoruz. rimizin bütün ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yerleşke haline dönüştürmektir. Yaşamının son otuz yılını Yıldız Yerleşkesi’nde geçiren birisi olarak bu yerleşkenin benim için değerini ve ne anlam ifade ettiğini belirtmeme gerek yok. Dünyada marka haline gelmiş üniversitelerin büyüklüğü yıllardır aynı mekanda ya da merkezi bir konumda olmalarından değil, sağladıkları eğitim-öğretim kalitesi, mezunlarının uluslararası alanda tercih edilmeleri ve sahip oldukları kurum kültüründen gelmektedir. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin büyüklüğü de zaman ve mekanla sınırlı değildir. Amacımız, Üniversitemizi tamamen Davutpaşa Yerleşkesi’ne taşıyarak Yıldız Yerleşkesi’ni kaybetmek değil, aksine tarihi dokusunu koruyarak Yıldız Yerleşkesi’nin değerini arttırmaktır. Yıldız Yerleşkesi’nde Üniversitemizin en çok iki fakülte ve araştırma enstitülerini muhafaza ederek; ulusal ve uluslararası kongre, seminer, sempozyumlar ile sanat etkinliklerinin düzenleneceği mekanlar oluşturmak ve böylelikle cazibe merkezi olacak bir yerleşke oluşturmayı amaçlamaktayız.

Teknopark Devletimizin bize tahsis ettiği bütçenin dışında finansman kaynağı oluşturmak, büyük ölçekli projelere imza atmak, sanayi ile AR-GE faaliyetlerini yürütmek, bölgesel ve yerel ekonomiyi canlandırmak, akademisyenlerimize AR-GE fırsatları sunmak, öğrencilerimizi mezun olmadan sanayi ile tanıştırmak EKİM / 09

Yıldızlar 23


>> Teknopark projemiz gittikçe büyüyecek ve yeni üniversite anlayışımızın temel taşlarından birini oluşturacaktır. gibi birçok amaca hizmet edecek TEKNOPARK projemiz önümüzdeki ay hayata geçiyor. Teknoparkımız, Ülkemizdeki ilk ruhsatlı teknoparktır. Davutpaşa Yerleşkesi’nde 200.000m2 alan tahsis ettiğimiz Teknopark projemiz gittikçe büyüyecek ve yeni üniversite anlayışımızın temel taşlarından birini oluşturacaktır.

Dünyaya açılıyoruz Üniversitemizi her yönden dünyaya açma çabası içerisindeyiz. Amacımız; uluslararası bilgi, kültür ve vizyona sahip akademisyen ve öğrenci yetiştirmektir. Uluslararası üniversitelerle ilişkiler kurmak ve bu ilişkiler sonucunda akademisyenlerimiz ve öğrencilerimiz için yeni işbirliği fırsatları oluşturmak için bir eylem planı hazırladık. İlk olarak Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesi başta olmak üzere dört büyük üniversite ile öğrenci ve akademisyen değişimi, ortak proje, program ve konferans konularında görüşmeler yaparak protokoller imzaladık. Görüşmeler sonucu Braunschweig Teknik Üniversitesi tarafından Almanya’da kazanılan 25 milyon Euro’luk Avrupa Birliği projesinin ortağı olduk. İstanbul’da kurulması planlanan Türk-Alman Üniversitesi’nin kuruluş aşamasında oluşturulan komisyonda Üniversitemiz yer almaktadır. Yine Avrupa, Amerika ve Uzak doğu ülkelerindeki üniversiteler ile Lisans ve Lisansüstü programları ile değişik araştırma konularında işbirliği çalışmalarına başlanmıştır. Bir diğer hedefimiz ise beyin göçünü tersine çevirebilmek ve çok değerli akademisyenleri Üniversitemize ve Ülkemize kazandırabilmektir. AB Ofisimiz aracığıyla bu yıl 300 öğrencimiz değişik ülkelere eğitim için gönderilmiştir. Aynı şekilde yurt dışından Üniversitemize 200 civarında öğrenci gelmiştir. Kurulan yeni üniversitelerin desteklenmesi amacıyla öğretim üyesi yetiştirme ve FARABİ programlarına Üniversitemiz aktif olarak destek vermektedir. FARABİ programı kapsamında yurt içinde bulunan 35 üniversite ile yapılan ikili anlaşmalar gereği, öğretim üyesi ve öğrenci değişimine bu yıl başlanacaktır.

Her yıl bir okul, her yıl bir bölge Üniversite yönetimi olarak toplumsal bütünleşmeye ve topluma hizmet yarışına büyük önem vermekteyiz. “Her yıl bir okul, her yıl bir bölge” konulu sosyal so-

24 Yıldızlar

EKİM / 09

rumluluk projemiz, bu yıl Elazığ’ın Maden ilçesine bağlı Kavak-Hazar İlköğretim Okuluydu. Bu projenin amacı, tespit edilen yardıma muhtaç okulların fiziki şartlarını iyileştirmek, öğrencilerin giyim, kitap ve kırtasiye ihtiyaçlarını karşılamak ve üniversiteli öğrencilerle yöre halkını kaynaştıracak etkinlikler düzenlemekti. Bu proje aynı zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi’nin temel hedeflerinden biri olan “Ulusal ve uluslararası işbirliği ve dayanışma anlayışıyla toplumun kalkınmasına ve yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik çalışmalar düzenlemek” ilkesini de hayata geçirmiş oldu. 100. yılımızı kutlayacağımız 2011 yılında, Ülkemizin değişik yörelerinde tespit edeceğimiz 10 okula da aynı sosyal sorumluluk anlayışı ile yardımlar yapmayı planlıyoruz.

Bugünü iyi değerlendireceğiz Üniversitemize ve Ülkemize hizmet için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Görev yaparken üzdüğümüz üzüldüğümüz, sevindiğimiz sevindirdiğimiz, umutlandığımız umutlandırdığımız günler oluyor. Ancak, biz her zaman doğru ve akılcı çözümler üretmeye çalışıyoruz. Bütün çalışmalarımız, sizin gönlünüzün çektiği ile bizim gücümüzün yettiğini bir yerde kesiştirme çabasıdır. Yeni eğitim-öğretim yılına başlarken karmaşık duygular içerisindeyiz. Gelecekle ilgili endişelerimiz, tereddütlerimiz, heyecanlarımız, beklentilerimiz ve hedeflerimiz var. Üniversitemize ve Ülkemize hizmet yolculuğumuzda bütün bu duygularımıza ihtiyacımız olacak. Hepimizin sorumlulukları var. Sahip olmadıklarımızı hayal etmeden önce, sahip olduklarımızın kıymetini bileceğiz. Birey olarak, kurum olarak, ülke olarak bugünü iyi değerlendireceğiz. Dün yaşanmışlara üzülerek, yarın yaşanacaklardan korkarak bugünü mahvetme lüksümüz yok. Önce kendimize güveneceğiz, güvendikçe değişeceğiz, değiştikçe gelişeceğiz, geliştikçe herkes için, Ülkemiz ve Dünya için umut olacağız. Ülkemizin kurucusu Atamızın “Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.” sözü gereği; Ülkemizin birliği, bütünlüğü, beraberliği, huzuru ve gelişimi için uygulanacak her projeye Üniversite olarak tam destek vereceğiz, saygılarımı arz ederim. II


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 25


GÜNCEL

MARMARA DEPREMİNİN 10. YILINDA

“AFET, ÇOCUK VE OKULLAR”

KONULU BİR ETKİNLİK DÜZENLENDİ >> Kocaeli ve Düzce depremleri 18.000’e

yakın insanımızın ölmesine neden olmuş ve çocuklarımızın ne kadar güvensiz bölgelerde yaşadığını ortaya koymuştur.

M

haber, MİNE ULUTAŞ

Marmara Depreminin 10. yılı nedeniyle pek çok kuruluş çeşitli toplantılar düzenledi. Bu toplantılarda 1999 depreminden bu güne kadar yapılanlar, yapılamayanlar ve yapılması gerekenler sorgulandı. Bu toplantılardan biri vardı ki, sadece çocuklar üzerineydi. Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi öncülüğünde ve ev sahipliğinde Jeoloji Mühendisleri Odası İstan-

bul Şubesinin desteğiyle yapılan bu etkinliğe uzmanlar, devletin çeşitli kurumlarından, sivil toplum örgütlerinden, odalardan, sendikalardan ve basından çok sayıda konuşmacı katıldı. Bir gün süren konuşmalarda önce Dünya’da son yıllarda meydana gelen afetlerin artan sayılarının ve şiddetinin yarattığı can ve ekonomik kayıplar ile Türkiye ve Marmara’nın deprem gerçeği ortaya kondu. Ardından Okullar ve çocuklar afetlere hazır mı? Sorusu yanıtlanmaya çalışıldı. Son olarak sivil toplum örgütlerinin ve basının afetlerdeki rolü ele alındı.

Neden çocuklar? Neden çocuklar sorusunu Düzenleme Kurulu Başkanı ve Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy şu sözlerle açıkladı. “Çocuklar, yaradılışları gereği afetlerde en kırılgan, en duyarlı en fazla zarar gören kesimdir. Kendileri koruma ve savunma mekanizmaları fazlaca gelişmediği için korunmaya ve savunulmaya gereksinimleri bulunmaktadır. Bu görev ebeveynlerine ve devlete düşmektedir. Neslimizi geleceğe sağlıklı biçimde aktarmanın yolu çocukları iyi yetiştirmekten ve onları korumaktan geçmektedir. Dünya Bankası 2004 yılı verilerine göre, okul öncesi çocuklar da dâhil olmak üzere toplam okul çağı öğrenci sayısı kabaca 4 milyardır. Gelişmekte olan ülke ölçütlerine göre bile (okul başına düşen çocuk sayısı 500 olduğunda) 2015 yılına kadar 26.800 adet yeni okulun yapılması gerekir. Dünya’daki mevcut okulların 2/3’ü güvensizdir. Kabaca toplam 2 milyon okulun güvenli hale getirilmeye gereksinimi vardır. Yaklaşık 10 yıldan beri Endonezya, El Salvador, Venezuela, İtalya, Kamboçya, ABD, Hindistan, Pakistan, Çin ve Türki-

26 Yıldızlar

EKİM / 09


ye gibi ülkelerde özellikle çocuk ölümlerinin artmasına neden olan afetler meydana gelmektedir. Bu güvensiz okullarda yaklaşık 28.000 öğrenci ve öğretmen hayatını yitirmiştir. Örneğin sadece Hindistan’da 4.500 okul tamamen yıkılmış ve 37.000 okul da ağır hasar görmüştür. Her yıl meydana gelen sel, su baskını gibi afetlerde, yaklaşık yarım milyon çocuk okullarından uzaklaşmak zorunda kalmaktadır. UNICEF verilerine göre 2005 Kashmir depreminde yaklaşık 7.000 okul yıkılmış ve 18.000 okul çocuğu binaların çökmesi sonucu hayatını kaybetmiştir. 2008 yılında Çin’in Sichuan bölgesinde meydana gelen depremde ise 7.000 okul yıkılmış, 19.000 çocuk hayatını kaybetmiştir.

>> 1999 depreminde

Kocaeli’nde 43 okul onarılamayacak derecede çökerken, 381 tanesi de az ya da orta derecede hasar görmüştür.

Türkiye en üst sıralarda Türkiye bu durumda, dünya ortalamasına altında değil en üst sıralarında yer almaktadır. UNICEF’in 2007 verilerine göre 18 yaş altı çocuklarımızın sayısı 24,623 milyon iken, 5 yaş altı çocuklarımız sayısı ise 6,646 milyondur. 2007-2008 yılında okul öncesi ile fakülte ve yüksek okul dışındaki yaklaşık 14 milyon öğrencinin okuduğu okul sayısı (ilköğretim, lise, teknik lise) 46.292’dür. İstanbul Valiliği Web sayfasındaki sayılara göre, Türkiye’deki toplam okul sayısı 45.973’dür. Buna okul öncesi eğitim kurumları da dâhildir. Ortalama 330 öğrenciye bir okul düşmektedir. Bu sayı birkaç bin öğrencinin okuduğu okullar düşünüldüğünde iyi gibi görünmektedir. Fakat bu durum aldatıcıdır. Çünkü pek çok köy okulunda (özellikle ilköğretim) çocuk sayısının 50-100 dolayında düşünülürse, bu durumun or-

talamayı nasıl değiştirdiği kolayca anlaşılabilir. Dünya Bankası verilerine göre 10 milyondan fazla okul çocuğu sağlam olmayan, güvensiz binalarda doğa afetlere karşı risk içinde eğitim görmektedir. 1999 yılında ardı ardına meydana gelen Kocaeli ve Düzce depremleri 18.000’e yakın insanımızın ölmesine neden olmuş ve çocuklarımızın ne kadar güvensiz bölgelerde yaşadığını ortaya koymuştur. Her iki büyük depremin okul saatleri dışında meydana gelmesi, belki de ölü bilançosunun daha da büyümesini engellemiştir. 1999 depreminde Kocaeli’nde 43 okul onarılamayacak derecede çökerken, 381 tanesi de az ya da orta derecede hasar görmüştür. 4 ay boyunca kapalı kalan okullar depremden 80 km uzakta olan İstanbul’da bile 1.500 den fazla okulun yüzde ellisinin hasar görmesine neden olEKİM / 09

Yıldızlar 27


>>Milli Eğitim Bakanlığı “Eğitime Yüzde Yüz Destek Projesi” çerçevesinde okul yapan hayırseverlerin bunu vergiden düşebileceğini ve vergi indiriminin % 5’den % 100’e çıkarıldığını açıklamıştır.

Güçlendirilmesine karar verilen kamu binasının sayısı ise 1.000’e yakındır. Güçlendirmelere 2006 yılında başlanmıştır. İstanbul İl Özel İdaresi bütçesinden 84 okulun güçlendirilmesi ve depreme dayanıklı olmayan 175 okul binasının yıkılarak yeniden yapımı tamamlanmıştır. İSMEP projesi çerçevesinde ise 315 okul binasının güçlendirilmesi yapılmış ve 45 okul da yeniden inşa edilmiştir. 2010 yılına kadar güçlendirilmesi planlanan okul sayısı 505’dir. Kamu binalarının güçlendirmesinde ve yeniden yapımında dış destekli en büyük pay 144 milyon ABD Doları ile okullara ayrılmıştır. Geriye kalan okulların hızla ele alınması için başka desteklere gereksinim vardır. Dış destekli güçlendirme ile yapılacaklar yeterli görünmemektedir. Mutlaka Ulusal iradeye sahip seferberlikler gerekmektedir. Ülkemizdeki iç dinamikler harekete geçirilmelidir. Aksi takdirde her birinde yüzlerle, hatta binlerle ifade edilebilecek okul çocuğunun okuduğu binalarda, doğa olaylarının birer afete dönüşmesi kaçınılmaz olur.

muştur. Bunların bir kısmı (yaklaşık 35 tanesi) depremden veya yüksek onarım maliyetleri nedeniyle yıkılmıştır. Bir kısmı güçlendirilmiştir. Birkaç yüz okul da güçlendirmeyi beklemektedir. Bu afetleri takip eden 2002 Çay (Afyon) ile 2003 Bingöl depremleri, bu tehlikenin büyüklüğünü bize bir kez daha hatırlatmıştır.

Binaların güçlendirilmesi İstanbul Valiliği’ne göre özel ve resmi olmak üzere okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim okullarının toplam sayısı 2.707’dir. Öğrenci sayıları ise 2.323.628’dir. Öğretmen sayısı 84 binden fazladır. Derslik başına düşen öğrenci sayısı 45’dir. İstanbul’da İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) çerçevesinde depreme dayanıklılığı konusunda gözden geçirilen kamu binası sayısı 2.473’dür.

28 Yıldızlar

EKİM / 09

Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye geneli okulların deprem güvenliğini test ettirmek için 7 triyon TL ayırmıştır. Birinci derece deprem kuşağında yer alan iller öncelikli olmak üzere, depreme karşı inceleme çalışmalarına ilişkin 56 il valiliği emrine son olarak 50 milyar lira ile 400 milyar arasında değişen miktarlarda ödenek gönderilmiştir. Depremsellik derecelerine göre belirlenen söz konusu 56 ilin isimleri şöyle: Adana, Adıyaman, Ağrı, Amasya, Antalya, Ardahan, Aydın, Balıkesir, Bartın, Batman, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Hakkâri, Hatay, Isparta, İzmir, Kahramanmaraş, Karabük, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Muğla, Muş, Ordu, Osmaniye, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Tekirdağ, Tokat, Uşak, Van, Zonguldak. İnşaat Mühendisleri Odası’nın okulların güçlendirmesi konusunda verdiği bilgiye göre, 1 metrekarelik alanın güçlendirilmesi için 200 TL gerekmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı “Eğitime Yüzde Yüz Destek Projesi” çerçevesinde okul yapan hayırseverlerin bunu vergiden düşebileceğini ve vergi indiriminin % 5’den % 100’e çıkarıldığını açıklamıştır. Deprem okul güçlendirilmelerini beklemeyebilir. Ailelerinden uzakta güvensiz yapılarda okuyan öğrenciler afetler ne kadar hazırdır? Unutmayalım Güçlü Okullar, Güçlü Beyinler demektir. Geleceğimizi depremlere kurban etmeyelim. II


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 29


e-EĞİTİMDE DEV GÜÇBİRLİĞİ >> Türkiye’nin önde

gelen üniversitelerinden Yıldız Teknik Üniversitesi, yazılım devi Microsoft ve Ülkemizin Uzaktan Eğitim Teknolojilerini en etkin şekilde kullanan kurumu Element Eğitim Teknolojileri, güçlerini ve sinerjilerini tek çatı altında birleştirdiler.

M

haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

Microsoft, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Element Eğitim Teknolojileri; Ülkemizde ilk kez e-Eğitim metodolojisi ile dünya standartlarında verilecek “Sistem ve Ağ Uzmanlığı”, “Yazılım ve Veritabanı Uzmanlığı” ile “Microsoft Office” eğitimlerini, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin akademik kontrolünde, Microsoft IT Academy çatısı altında ve Element Eğitim Teknolojileri’nin internet üzerinden canlı olarak ders işlemeye imkan veren e-Eğitim sistemleri ile hayata geçiriyor.

Sadece bilgi sahibi değil, meslek sahibi olacaksınız... Kısa sürede iş hayatının her alanında kullanılan dünyadaki en yaygın program haline gelen Microsoft Office Eğitimi ve bilişim teknolojileri alanında nitelikli uzmanlar yetiştiren, sektör çalışanlarının kendilerini geliştirmelerine aracı olan Sistem Ağ Uzmanlığı Eğitimleri, güçlü akademik altyapı, uygulanacak teknoloji ve eğitim kalitesiyle Türkiye’de alanında benzersiz ve çok başarılı bir

30 Yıldızlar

EKİM / 09

program olacak. Yazılım ve Veritabanı Uzmanlığı Eğitimi ile de ülkemizde ihtiyaç duyulan farklı yetenek ve becerilere sahip çok yönlü uzmanların yetiştirilmesi hedefleniyor. Temel amacı ülkemizin bilişim sektöründeki nitelikli iş gücüne katkı sağlamak olan bu eğitimler sayesinde halen sektörde aktif olarak çalışan personel, üst seviyede bilişim altyapısı kurabilen, bu yapıyı yönetebilen ve sorunlarını çözebilen sektör profesyonelleri haline gelecek. Microsoft IT Academy çatısı altında uluslararası standartlarda tasarlanan eğitim, hızla gelişen bilişim ve internet teknolojileri ile yazılım sektöründe faaliyet gösteren uzmanların uluslararası trendler ve sektörel ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, büyük ölçekli yazılım projelerinde görev alabilecek bireyler yetiştirmek hedefi ile tasarlanmıştır.

Eğitim evinize geliyor Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail


>>İnsan Kaynaklarını

Geliştirme Merkezi tarafından yürütülen projenin koordinatörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz, Hedef 2023” projesi kapsamında; 100 lise birincisine yüzde 100, 2023 öğrenciye ise yüzde 50 karşılıksız eğitim bursu verileceğini açıkladı.

Yüksek: “Yıldız Teknik Üniversitesi, İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi aracılığıyla Bilgi Teknolojileri Eğitiminde bir ilki gerçekleştiriyor. Üniversitemiz, alanlarının en iyilerinden oluşan eğitmen kadrosuyla ve titizlikle hazırlanmış eğitim içerikleriyle, üniversitedeki sınıf ortamını bilgisayarınıza taşıyarak canlı e-sınıf sistemi ile Bilgi Teknolojileri eğitimleri vermeye başlıyor. Sistem ve Ağ Uzmanlığı, Yazılım ve Veritabanı Uzmanlığı ve Bilgi Teknolojileri ve Ofis Eğitimlerine bilgisayarınızın başından katılacak, sorularınızı canlı olarak soracak, yapılan dersleri daha sonra tekrar kayıtlardan izleyebileceksiniz. Tüm öğrencilerin birebir ilgi göreceği, hiçbir dersin kaçırılmayacağı eğitimler Element Eğitim Teknolojileri A.Ş.’nin teknik altyapısı, Microsoft IT Academy güvencesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi kalitesi ile sunulacaktır“ dedi. Element Eğitim Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Eşkinat: ”Yıldız Teknik Üniversitesi ve Microsoft IT Academy işbirliğinde gerçekleştirece-

ğimiz bu eğitim programları, bilgi sahibi olmanın önemine inanan ancak zaman ve mekan unsurları nedeni ile geleneksel eğitimden faydalanamayan sektör çalışanlarına evlerinden ayrılmadan eğitim alma şansı ile büyük kolaylık sunuyor. Bu nedenle Microsoft ve Yıldız Teknik Üniversitesi ile gerçekleştirdiğimiz bu önemli proje ile sektöre pek çok başarılı profesyonel kazandırma mutluluğunu yaşıyoruz” diye konuştu.

Hedef 2023 Projesi ve karşılıksız eğitim bursu İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi tarafından yürütülen projenin koordinatörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz, proje kapsamında Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi ve Element Eğitim Teknolojileri’nden bilişim sektörüne “Hedef 2023” projesi sunarak 100 lise birincisine yüzde 100, 2023 öğrenciye ise yüzde 50 karşılıksız eğitim bursu vermeyi planladıklarını ifade etti. Yılmaz, Türkiye’de internet üzerinden canlı olaEKİM / 09

Yıldızlar 31


rak ve interaktif katılıma imkan veren e-sınıf sistemi ile uzaktan eğitim anlayışını değiştiren Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi ve Element Eğitim Teknolojileri; yeni başlattıkları bir eğitim programı kapsamında üniversiteye giremeyen gençlere iş imkanı yaratacak bir karşılıksız burs programını hayata geçirdiklerini belirtti. Yılmaz “Yıldız Teknik Üniversitesi, Element Akademi ve Microsoft işbirliği ile Microsoft IT Academy Program eğitimleri Türkiye’de ilk kez internet üzerinden e-sınıflarda canlı olarak işlenecek derslerle veriliyor. Yıldız Teknik Üniversitesi ve Element Eğitim Teknolojileri ilk kez senkron ve asenkron e-eğitim metodolojileri ile gerçekleştirilecek bu eğitim projesini “Hedef 2023” adını verdikleri bir sosyal sorumluluk projesi ile pekiştirerek, Türkiye’deki bilişim sektöründe bulunan nitelikli insan kaynağı eksiğini gidermeyi amaçlıyorlar” dedi.

>> Proje Koordinatörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz: 100 lise birincisine yüzde 100, 2023 öğrenciye ise yüzde 50 karşılıksız eğitim bursu vermeyi planlıyoruz.

Yıldız Teknik Üniversitesi ve Element Akademinin bu kapsamda üniversite sınavına giren ancak bir bölüme yerleştirilemeyen 100 lise birincisi öğrenciye yüzde 100 karşılıksız burs vereceğini ifade eden Yılmaz, bu kapsamda 100 öğrencinin Türkiye’nin herhangi bir yerinden şehir değişikliğine ihtiyaç duymadan Yıldız Teknik Üniversitesi - Microsoft IT Academy Program eğitimlerinden birine katılabilme şansını elde edeceğini ve Microsoft IT Academy Program eğitimlerinden Sistem ve Ağ Uzmanlığı ile Yazılım ve Veritabanı Uzmanlığı Eğitimlerinin üniversiteye yerleştirilemeyen lise birincilerinin meslek sahibi olmalarına imkan verme açısından büyük önem arz ettiğini vurguladı. Hedef 2023 projesi kapsamında ayrıca yine ÖSS sonrası herhangi bir üniversiteye yerleştirilememiş 2023 öğrenciye de yüzde 50 karşılıksız eğitim bursu verilerek, aydınlık Türkiye’nin gençlerine eğitim verilmesi ve bu eğitimleri alan kişilerin 21.Yüzyılın yükselen değeri bilişim sektöründe istihdam fırsatı yakalamalarına ve meslek sahibi olmalarına imkan verilmesi hedeflenmektedir. Burs almak isteyen 2023 öğrencinin Element Akademi ya da YTÜ İnsan Kaynaklarını Geliştirme Merkezi’ne 31 Aralık 2009 tarihine kadar internet üzerinden (www.elementakademi.com / www. ikgm.yildiz.edu.tr) online başvurması gerekmektedir. Burs alacak öğrenciler, programlara müracaat sırasına göre burs imkanından yararlanacaktır. II

32 Yıldızlar

EKİM / 09


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 33


BİR EMİN ONAT TASARIMI: “YTÜ MAKİNE VE ELEKTRİK MÜHENDİSLİĞİ LABORATUVARI BİNASI” >> Emin Onat günümüze, üniversite yapıları, konut, kamu yapıları, işhanları gibi farklı yapı türlerinde eserler bırakmıştır. yazı, DOÇ. DR. CENGİZ CAN / MİLLİ SARAYLAR VE TARİHİ YAPILAR MESLEK YÜKSEKOKULU MÜDÜRÜ ÖĞR. GÖR. BURCU SERBES / MİLLİ SARAYLAR VE TARİHİ YAPILAR MESLEK YÜKSEKOKULU

Bilindiği gibi Ord. Prof. Emin Halid Onat, Türkiye’de mimarlık alanında özel bir yeri olan, ulusal ve uluslararası boyutta tanınmış bir mimardır. 1908’de İstanbul’da doğan Onat, Vefa Sultaniyesi’ni tamamladıktan sonra 1926’da Yüksek Mühendis Mektebi’ne girmiş, 1930’da henüz üçüncü sınıf öğrencisiyken gösterdiği başarılar nedeniyle “Öğretim Üyesi” payesi ile İsviçre’de bulunan Zürih Teknik

Üniversitesi’ne gönderilmiştir. 1934’de bu okulun mimarlık bölümünden birincilikle mezun olup yurda dönen Emin Onat, 1935’de Yüksek Mühendis Okulu Mimarlık Şubesi’nde “Doçent”, 1938’de de “Profesör” ünvanını alarak Mimarlık Şubesi Şefliği’ne getirilmiştir. 1943’te Yüksek Mühendis Okulu İTÜ’ye dönüştürülünce yeni kurulan Mimarlık Fakültesi’nin ilk dekanlığına getirilmiş ve bu görevi iki dönem sürdürmüştür. 1950-1953 yılları arasında İTÜ’nün rektörlüğünü yapan Onat, 1954-1957 yılları arasında İstanbul Milletvekili seçilmiştir. Milletvekilliği sonrası üniversitedeki görevine dönmüş, ancak 1961’de erken yaşta yaşamını yitirmiştir. Emin Onat günümüze, üniversite yapıları, konut, kamu yapıları, işhanları gibi farklı yapı türlerinde eserler bırakmıştır. Ancak şüphesiz bu yapılar içinde en çok bilineni, 1942’de Doç. Orhan Arda ile birlikte hazırladığı Anıtkabir Projesi’dir. Hazırlanan bu proje düzenlenmiş olan uluslararası mimari proje yarışmasında 49 proje arasında birinci seçilen üç projeden biri olmuş ve 1944-1953 yılları arasında uygulanmıştır. Prof. Dr. Emin Onat, Anıtkabir projesindeki bu başarısı nedeniyle “Ordinaryüs” unvanını almıştır. Onat’ın diğer yapıları arasında Ankara’da Emniyet Sarayı (1956), Cenab And Evi (1952); İ stanbul’da Darüşşafaka Kız Enstitüsü (1953), İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültele-

34 Yıldızlar

EKİM / 09


ri (1944), Adalet Sarayı (1951-1955), Devres İşhanı (1961), Hazik Zigal Villası (1939), Sporel Apartmanı (1956-1957), Moda Deniz Kulübü Tesisleri (19561957) ve Zonguldak’ta İl Özel İdaresi Binası (1941) gelmektedir. İşte Türkiye’de mimarlık alanında bu kadar özel bir öneme sahip olan Emin Onat’ın Yıldız Teknik Üniversitesi yapılar topluluğunda da bilinen iki mimarlık uygulaması bulunmaktadır. Bunlar, Yıldız Sarayı İkinci Harem Avlusu’nda aynı yıllarda gerçekleştirilmiş ve 1942-1943 ders yılında kullanılmaya başlanmıştır. Dönemin mimari anlayışını yansıtan yapılardan günümüzde Mimarlık Fakültesi olarak kullanılanı, gerçekte 19. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş Damatlar Dairesi binasının bir eğitim yapısına dönüştürülmesi ile elde edilmiştir. İkinci yapı Makine ve Elektrik Mühendisliği Laboratuvarı olarak inşa edilmiştir.

Makine ve Elektrik Mühendisliği Laboratuvarı Binası Günümüzde Yıldız Teknik Üniversitesi Makine ve Elektrik Mühendisliği Laboratuvarları olarak kullanılan yapı ilk kuruluşundaki işlevini sürdürmektedir. İkinci Harem Avlusu’nu doğusundaki Şale Köşkü bahçesinden ayıran yüksek duvara paralel, duvarla arasında iki metre gibi sınırlı bir mesafe bırakacak biçimde konumlanmıştır. Bu yerleşimi ile yapı, saray ara duvarı üzerindeki kapıyı da görünmez ve kullanım dışı bırakmıştır. Günümüzde yaklaşık 90x19 metre ölçülerinde uzun dikdörtgen bir tabana oturur, İkinci Harem Avlusu’nun diğer yapılarında olduğu gibi kuzey-güney yönünde konumlanmıştır. Prizmatik kütle, güney yönünde on metrelik bir ek yapılarak 1960’lı yıllarda uzatılmıştır. Sözü edilen ek, Emin Onat tasarımının özgün mimarisinin kütle etkisinde rahatsız edici bir değişiklik oluşturmaması-

EKİM / 09

Yıldızlar 35


in Onat, m E . r D . f o r P > > jesindeki o r p ir b a k ıt n A niyle başarısı nede vanını ün “Ordinaryüs” almıştır.

na rağmen, güney cephesinde özgün yapının kompozisyonuna uyum sağlamayı hedeflememiş, açığa çıkan bodrumla birlikte üç katlı olarak izlenen sıradan geniş pencereler ana yapı ile olduğu kadar güneyindeki tarihi bahçe ile de uyumsuzluk yaratmıştır. Yapının içinde de zaman içinde ihtiyaca cevap verebilmek amacıyla müdahaleler yapılmış, öğretim üyesi ofisleri eklenmiş, ancak özgün plan özellikleri ve laboratuvar mekanları olabildiğince korunmuş, cephe mimarisi ve üslup özellikleri günümüze ulaşmıştır. Yapı kısmi bodrum kat, zemin kat ve galeri katından oluşmaktadır. Ancak tasarımın asıl kurgusu

36 Yıldızlar

EKİM / 09

iki kat yüksekliğindeki büyük ölçülerdeki boşluklardan oluşan iki laboratuvar mekanıdır. Güneyde zaman içinde büyütülmüş ve güney cephesinde ofisler eklenmiş Elektrik Laboratuvarı, kuzeyde ise Makine Laboratuvarı yer alır. Galeri katları öğretim üyeleri odalarını içerir. Laboratuvar binasının iki giriş kapısının bulunduğu ön avluya bakan batı cephesi ana cepheyi oluşturur. Cephenin güneye yakın giriş kapısı ana giriş olarak düşünülmüştür. Burada rüzgarlık niteliğindeki bir mekandan ulaşılan merkezi mekan her iki yandan camekanlı çift kanatlı kapılarla iki laboratuvara giriş imkanı vermekte, karşıda ise geniş merdiven holü yer almaktadır. Merkezi mekanı üst kat galerisine ve bodrum katına bağlayan merdiven tasarımı, iki kollu, geniş sahanlıklı ve ortasında galeri boşluğu ile güçlü bir mekansal komposizyon sunmakta, yapının yatay ve düşey bağlantılarının rahatlıkla algılanmasını ve yönlenmeyi başarı ile sağlamaktadır. Yapının ikinci girişi ise yine batı cephesinde kuzeye yakındır. Buradan girilen sınırlı ölçülerdeki mekan, Makine Laboratuvarı ve üst kata bağlantıyı sağlamaktadır. Yapının ana görünüşünü oluşturan batı cephesi, dönemin Emin Onat mimarisinin yaklaşımını yansıtır. Ahşap bir saçakla taçlandırılmış cephe iki giriş kapısının düz atkılı taş kemerli ve yalın profilli sövelerle vurgulanmış mimarisi ile bezenmiş, iki kapı arasında yer alan iki kat yüksekliğindeki Makine Laboratuvarı cepheye büyük ölçülerde yüksek pencere sırası ile yansıtılmıştır. Söz edilen tasarım iç mekan organizasyonu ve cephe mimarisi ile Yıldız Sarayı İkinci Harem Avlusu’nda Cumhuriyet Dönemi’nin korunması için gerekli özelliklere sahip bir eğitim ve laboratuvar yapısı örneğini oluşturmaktadır. II Kaynaklar: M. Emin Onat Yapıları Rehberi, TMMOB Mimarlar Odası Yayını, İstanbul, 2009. Yıldız Teknik Üniversitesi, İnsan Kaynakları Geliştirme Merkezi Arşivi. Yıldız Teknik Üniversitesi, Yapı İşleri Daire Başkanlığı Arşivi.


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 37


YTÜ VE ALMAN OTTO-VONGUERICKE MAGDEBURG ÜNİVERSİTESİ ARASINDA PROTOKOL İMZALANDI >> Protokol, iki üniversite arasındaki kültür, eğitim ve araştırma alanlarında işbirliğini kapsıyor. haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

38 Yıldızlar

EKİM / 09


2009 Mart ayında Rektörümüzün Almanya üniversite gezileri kapsamında temaslar başlatılan Otto-vonGuericke Magdeburg Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Klaus Erich Pollmann ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Jens Strackeljan, Üniversitemizi ziyaret ederek iki üniversite arasındaki işbirliğine resmiyet kazandırmışlardır.

Protokolün ayrıntıları İmzalanan protokol, iki üniversite arasındaki kültür, eğitim ve araştırma alanlarında işbirliğini kapsamaktadır. Anlaşma; öğrenci değişimini, akademisyen ve araştırmacı değişimini, eğitim alanında ortak projeler gerçekleştirmeyi, bilimsel ve teknolojik araştırma alanlarında her iki üniversitede de yürütülen araştırmalara katkıda bulunmayı içermektedir. Eğitim ve araştırma alanlarında kurumsal ve kişisel olarak kalıcı bağlantılar oluşturmak; yenilikçi eğitim etkinliklerinin geliştirilmesinde işbirliğinde bulunmak; eğitim, araştırma etkinlikleri ve çoklu ortam materyallerinin paylaşımını sağlamak, karşılıklı olarak sempozyum ve benzeri faaliyetlere katılmak ve düzenlemek, her iki üniversitenin de ilgilendiği alanlarda ortak yayın yapmak ya da bilimsel dergi çıkarmak, ders kredi ve değerlendirme sistemlerine ilişkin fikir alışverişinde bulunmak protokolün diğer önemli noktalarıdır.

Toplantılar ve sunumlar Rektör ve Rektör Yardımcısı ziyaret kapsamında, Elektrik-Elektronik Fakültesi Dekanlığı ve bölüm başkanlıklarıyla toplantılar yapmış ve kendilerine fakülte ve bölümlerin eğitim ve araştırma faaliyetlerine ilişkin bilgilendirme sunumları yapılmıştır. Daha sonra Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü ziyaret edilmiş ve aktif

>> Üniversitemiz Makine

ve Elektrik-Elektronik Fakültelerinden bir heyet, ortak araştırma konuları bulmak ve projeler geliştirmek üzere Otto-vonGuericke Magdeburg Üniversitesi’ni ziyaret edecek.

durumda olan yüksek lisans ve doktora programlarına ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Son olarak, Makine Fakültesi Dekanlığı ve ilgili fakültenin bölümleriyle ayrı ayrı toplantılar yapıldıktan sonra Davutpaşa Yerleşkesi gezilmiştir. Özellikle, Üniversitemizin 100. yıl kutlamaları kapsamında Otto-von-Guericke Magdeburg Üniversitesi ile ortak seminer, sempozyum ve konferans düzenlenmesi konusunda anlaşmaya varılmıştır. Yakın bir zaman içierisinde protokol kapsamında, ortak araştırma konuları bulmak ve projeler geliştirmek üzere Üniversitemiz Makine ve Elektrik-Elektronik Fakültelerinden bir heyet Otto-von-Guericke Magdeburg Üniversitesi’ni ziyaret edecektir. II EKİM / 09

Yıldızlar 39


ÜNİVERSİTELER ARASI İŞBİRLİĞİNE GÜZEL BİR ÖRNEK:

ESKİ TÜRK EDEBİYATI ÇALIŞMALARI >> YTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı

Bölümü ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyeleri, her yıl, Osmanlı dönemi Türk Edebiyatının bir konusunun ele alınmasını amaçlayan toplantı dizisi başlattı. PROF DR. HATİCE AYNUR YTÜ / FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ EDEBİYATI BÖLÜMÜ

2005’ten bu yana kesintisiz olarak Nisan ayının son Cuma günü yapılan Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları üstbaşlıklı toplantı dizisinin Şiirin İnşâsı: Düzyazıda Dil, Üslûp ve Türler altbaşlığını taşıyan beşincisi, 24 Nisan 2009 Cuma günü Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda başarıyla gerçekleştirildi. Bu yılki toplantıyı ve konusunu anlatmadan önce, bu çalıştay dizisinin çıkış noktasından, amacından ve önceki yıllarda yapılan toplantılardan söz etmek yerinde olacaktır. Akademik kurumlarda ve çalışmalarda genellikle Eski Türk Edebiyatı olarak adlandırılan Osman-

40 Yıldızlar

EKİM / 09

lı dönemi Türk edebiyatı çalışmalarında nicelik ve nitelik olarak 1980’lerden itibaren gözle görülür bir artış olmuş ve kültürel mirasımızın önemli bir parçası olan Osmanlı edebiyatının bugüne kadar üzerinde çeşitli nedenlerle durulamayan konuları gün ışığına çıkmaya başlamış ya da üzerine çalışma yapılmış konular, yeni bilgilerin ve bakış açılarının eşliğinde yeniden ele alınmıştır. Bununla birlikte, Osmanlı dönemi Türk edebiyatına odaklanmış kesintisiz süren bilimsel toplantıların yok denecek kadar az olduğu dikkat çekmektedir. Sadece Osmanlı dönemi Türk edebiyatını ele alan ilk ve tek toplantıyı, Osmanlı Dünyasında Şiir: Uluslararası Sempozyumu, 1999 Kasım ayında Yapı Kredi Bankası düzenlemiştir. Şiir odaklı bu toplantıda sunulan bildirilerin basılması gündemde olmakla birlikte, aradan geçen bu zamana rağmen henüz basılamamıştır.

Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları toplantı dizisi 2005 yılında, alandaki toplantı, dolayısıyla da akademik güncel bilgi alışverişi ve meslekî da-


>> Toplantı dizimizin

“Nazımdan Nesire Edebî Türler” altbaşlıklı dördüncüsü, uluslararası katılımlı olup TUBİTAK desteği de almıştır.

yanışmanın eksikliğini hisseden Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hatice Aynur ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Hanife Koncu ve Yrd. Doç. Dr. Müjgân Çakır, her yıl, Osmanlı dönemi Türk Edebiyatının bir konusunu nesnel ve bilimsel bir bakış açısıyla ayrıntılı bir şekilde ele alınmasını ve aynı zamanda toplantıda sunulan bildirilerin en kısa zamanda kitap olarak basılmasını amaçlayan bir toplantı dizisini başlatmaya karar verdi. Her iki üniversitede dönüşümlü olarak yapılması planlanan toplantının ilki Yıldız Teknik Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Bu arada, toplantı dizimizin ardından Osmanlı dönemi Türk edebiyatı alanı çalışmaları bir ivme kazandığı ve farklı üniversitelerin toplantı dizileri başlatmış olduğunu haber vermekten memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek isterim. İkinci yıl düzenleyiciler arasına Washington Üniversitesi Yakın Doğu Dilleri ve Uygarlığı Bölümü, Türklük Çalışmaları yöneticisi Doç. Dr. Se-

Bugüne kadar toplantı dizisinin çıkan kitapları 1. Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları 1: Sözde ve Anlamda Farklılaşma: Sebk-i Hindî, 29 Nisan 2005, bildiriler. Hazl. Hatice Aynur, Müjgân Çakır, Hanife Koncu. İstanbul: Turkuaz Kitabevi, 2006. 242 s. 2. Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları 2: Eski Türk Edebiyatına Modern Yaklaşımlar I, 24 Nisan 2006, bildiriler. Hazl. Hatice Aynur, Müjgân Çakır, Hanife Koncu, Selim S. Kuru. İstanbul: Turkuaz Kitabevi, 2007. 254 s. 3. Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları 3: Eski Türk Edebiyatına Modern Yaklaşımlar II, 27 Nisan 2007, bildiriler. Hazl. Hatice Aynur, Müjgân Çakır, Hanife Koncu, Selim S. Kuru, Ali Emre Özyıldırım. İstanbul: Turkuaz Kitabevi, 2008. 307 s. 4. Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları 4: Nazımdan Nesire Edebî Türler, 25 Nisan 2007, bildiriler. Hazl. Hatice Aynur, Müjgân Çakır, Hanife Koncu, Selim S. Kuru, Ali Emre Özyıldırım. İstanbul: Turkuaz, 2009. 230 s.

EKİM / 09

Yıldızlar 41


düncüsü Nazımdan Nesire Edebî Türler başlıkları altında düzenlenmiştir. Toplantı dizimizin Nazımdan Nesire Edebî Türler altbaşlıklı dördüncüsü uluslararası katılımlı olup TUBİTAK desteği de almış bulunmaktadır. Bu toplantımıza, Leiden Üniversitesi’nden Dr. Jan Schmidt, Viyana Üniversitesi’nden Doç. Dr. Edith Gülçin Ambros ile Hülya Hancı ve Londra, School of Oriental and African Studies’ten Dr. Yorgo Dedes bir bildiri ile katılmışlardır. Her toplantıda sunulan bildirilerin hemen hepsi makale haline getirilerek bir sonraki toplantı günü davetli ve okuyucuların ilgisine sunulmaktadır. Kitapların düzgün, kaliteli ve düzenli olarak basılmasında Turkuaz Kitabevi’nin ve sahiplerinden Sayın Nedret İşli’nin önemli katkısı bulunduğunu burada eklemek gerekir.

“Nesrin inşâsı: Düzyazıda Dil, Üslûp ve Türler” toplantısı

>> “Nesrin inşâsı:

Düzyazıda Dil, Üslûp ve Türler” başlıklı toplantının iki oturumunda, değişik üniversitelerden değerli meslektaşlarımız tarafından dokuz bildiri sunulmuştur. lim S. Kuru, dördüncü yıl ise Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ali Emre Özyıldırım da katılmış ve toplantı dizimizin her anlamda başarıyla yürütülmesine katkıda bulunmuşlardır.

Toplantıların detayları Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları toplantı dizisinin ilki, Sözde ve Anlamda Farklılaşma Sebk-i Hindî; ikincisi, Eski Türk Edebiyatına Modern Yaklaşımlar I; üçüncüsü, ikinci toplantının devamı niteliğinde olan Eski Türk Edebiyatına Modern Yaklaşımlar: Cumhuriyet Dönemi II ve dör-

42 Yıldızlar

EKİM / 09

Bu toplantı, 24 Nisan 2009’da YTÜ Oditoryumu’nda gerçekleştirilmiştir. “Nesrin inşâsı: Düzyazıda Dil, Üslûp ve Türler” başlığını taşıyan toplantımızın iki oturumunda, değişik üniversitelerden değerli meslektaşlarımız tarafından dokuz bildiri sunulmuştur. Bildiri sunanlar, Osmanlı nesri /düzyazısı konusunda çok önemli çalışmalara imza atmış, teknik ve tematik değerlendirme ve yorumlarıyla nesir konusunun ayrıntılı bir çalışma alanı haline getirilmesine katkıda bulunmuş uzmanlar olup nesir konusuna yaklaşırken yöntembilimsel sorgulamalardan çok bugüne kadar yapılmış çalışmalara getirilen yorumları ve bu kazanımların bir değerlendirilmesini ön plana çıkarmışlardır. Bu bildirilerin nesir konusunda daha kuramsal çalışmalara bir zemin hazırlayacağına kuşku yoktur. Kapanış oturumu ve değerlendirmesini yapan Doç. Dr. Selim S. Kuru, toplantının bundan sonra Osmanlı nesri üzerine yapılacak çalışmalara önemli bir zemin hazırladığını vurguladı. Önümüzdeki yıl 30 Nisan 2010 günü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde yapılacak 6. toplantıda da, her zaman olduğu gibi eski Türk edebiyat çalışmalarının eksik kalmış yönlerinden birinin konu edilmesi kararlaştırıldı. II


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 43


RÖPORTAJ

44 Yıldızlar

EKİM / 09


İSO BAŞKANI TANIL KÜÇÜK:

YTÜ İLE İŞBİRLİĞİMİZİ SÜREKLİ ARTIRMAYI ÜMİT EDİYORUM haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

>> Yıldız Teknik Üniversitesi ile bugüne kadar

yaptığımız çalışmalar, hem nitel hem de nicel olarak etki uyandırıcı olmuştur. İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Tanıl Küçük ile Odanın faaliyet alanları ve projeleri hakkında konuştuk.

verebilir misiniz?

Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

radan katılan ülkelerden biri olmuş-

Türkiye, bazı tarihsel nedenlerin sonucu olarak, sanayi devrimi yaşayamamış ve sanayileşme sürecine sontur. Genç Cumhuriyetimiz, sanayileş-

1956 yılında Zonguldak’ta doğdum. Orta ve Lise öğrenimimi Saint-Benoit Fransız Erkek Lisesi’nde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. İlk defa 1981 yılında İstanbul Sanayi Odası Meclis üyeliğine seçildim. 1993 yılında Yönetim Kurulu üyesi oldum. 19972001 yılları arasında iki dönem Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği görevinde bulundum. İlk kez 2001 yılında Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildim ve bu görevi 2001 yılından bu yana aralıksız olarak sürdürmekteyim. 2009 Mayıs ayından itibaren TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini de yürütmekteyim. Sanayiciliğe adım attığım tarihten beri faaliyet alanım, değişmeksizin, çikolata ve şekerleme sektörü olmuştur.

meyi kalkınma yolundaki en önem-

İstanbul Sanayi Odası’nın kuruluş amacı ve geldiği nokta ile ilgili bilgi

rilen görevleri yerine getirmektir. Bu-

li hedef olarak tespit etmiştir. Ne var ki, devir alınan mirasta, sanayi adına

pek fazla bir şey yoktur. Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de, sanayileşmeye başlangıçta devlet öncülük etmiştir. Ancak kısa süre sonra,

1950’lerle birlikte, başta İstanbul Sanayi Odası olmak üzere, sanayi odalarının kurulması, sanayide özel sektörün varlığını hissettirmeye başladığının en önemli işaretidir. İstanbul Sa-

nayi Odası, 1952 yılında 750’ye yakın sanayicinin yazılı isteği ile kurulmuştur. Odamızın amacı, üyelerinin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki

faaliyetlerini kolaylaştırmak ve geliştirmek, mesleki disiplin, ahlak ve dayanışmayı korumak ve kanunda yazılı hizmetler ile mevzuatla odalara vegün, İstanbul Sanayi Odası, 14.700

üyesi ile Türkiye’nin en köklü ve en büyük sanayi odasıdır. Türk sanayinin en önemli temsil kurumlarından biridir. İSO üyesi sanayi kuruluşları, toplam sanayi katma değerinin yaklaşık %40’ını, GSMH’nın %9’unu yaratmaktadırlar. Türkiye ihracatının %35’i İSO üyelerince yapılmaktadır. Toplam sanayi istihdamının %17’si İSO üyesi kuruluşlarca sağlanmaktadır. Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun 209’u İSO üyesidir. Tüm bu rakamlar, İSO’nun temsil ettiği ekonomik ağırlığı ortaya koymaktadır. Ancak, kanaatimizce, İstanbul Sanayi Odası kamuoyu nezdinde, temsil ettiği ekonomik gücü aşan, bir saygınlık ve itibara sahiptir. Bunda en büyük etken, Türk sanayini kuran, sanayici büyüklerimizin bizlere miras bıraktığı, kurum kültürüdür; yazılı olmayan kurallarımız, geleneklerimiz, teamüllerimizdir. İstanbul Sanayi Odası, 57 yıllık tarihi boyunca, her zaman aktif siyasete mesafeli bir çizgi izleme çabası içinde olmuştur. Ülke menfaatine aykırı gelişmeler, yanlışlar, yapılan hatalar her zaman dile getirilmiştir. İstanbul Sanayi Odası’nın meclis topEKİM / 09

Yıldızlar 45


>> İstanbul Sanayi Odası, 14.700

üyesi ile Türkiye’nin en köklü ve en büyük sanayi odasıdır. lantılarında, yalnızca sanayinin değil, Türkiye’nin tüm meseleleri objektif ve çok boyutlu bir şekilde ortaya konmakta, tartışılmaktadır. İSO’nun en temel faaliyet alanları ve verdiği hizmetler nelerdir? İstanbul Sanayi Odası, faaliyet alanlarını ve hizmetlerini rekabet gücünün geliştirilmesi misyonu çerçevesinde düzenlemektedir. Bu hedef doğrultusunda, üye kuruluşlarımıza yönelik destek ve bilgilendirme çalışmaları yapmaktayız. Üyelerimizin, verimliliğinin yükseltilmesine, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşma kapasitesinin geliştirilmesine yönelik çalışmalarımız da bulunmaktadır. Enerji, çevre, finansman, yazılım ve bilişim gibi konuları kapsayan seminerler, teknoloji odaklı toplantılar gerçekleştirmekteyiz. Eğitimlerle ve raporlarla üyelerimizin ihracat faaliyetlerine yol göstermekteyiz. Diğer taraftan, üyelerimizin nitelikli eleman ihtiyacına cevap vermekte, mesleki eğitimin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesine çalışmaktayız. Bu faaliyetimiz çerçevesinde, sanayicilerimiz ile üniversitelerimizi bir araya getirecek projeler gerçekleştirmekteyiz. Çevreye yönelik çalışmalar bir diğer önceliğimizdir. Öte yandan üyelerimizin finansman sıkıntılarını hafifletmek amacıyla, uzun vadeli ve uygun koşullarda kredi sağlamaya yönelik işbirliklerimiz de bulunmaktadır. Odamızın üyelerimize yönelik olarak yürütmekte olduğu diğer hizmetler de şunlardır: kayıt ve tescil faaliyetleri, kapasite raporları, ekspertiz raporları, teşvik belgeleri, çıraklık, kalfalık ve ustalık sözleşmeleri. İSO’nun sosyal sorumluluk alanında yaptığı çalışmalar nelerdir? İstanbul Sanayi Odası, sosyal sorumluluğuna daima önem veren bir kuruluş olmuştur. Sosyal sorumluluk pro-

46 Yıldızlar

EKİM / 09

jelerimizi hayata geçirmek üzere İstanbul Sanayi Odası Vakfı kurulmuştur. Sosyal sorumluluk anlayışımızın merkezinde, eğitim, özellikle de mesleki eğitim yer almaktadır. Odamız çok uzun yıllardır, ihtiyacı olan öğrencilere burs desteği sağlamaktadır. Ayrıca, bütçe imkanlarımız doğrultusunda, sanat ve kültüre de destek verilmektedir. İSO, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV), İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) olmak üzere birçok dernek ve vakfın kurulmasında öncü rol oynamıştır. İSO’nun eğitim alanında yaptığı çalışmalar ve yürüttüğü projeler nelerdir? İstanbul Sanayi Odası, kurulduğu yıllardan itibaren sanayinin temel ihtiyaçlarından biri olan eğitimli işgücünün geliştirilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirmektedir. İstanbul Sanayi Odası Vakfı (İSOV) ise çalışmalarında mesleki eğitime özel bir önem vermektedir. Bu doğrultuda, Vakfımızın hayata geçirdiği en önemli projelerden biri, İstanbul Akatlar’da “İSOV Akatlar Mesleki Eğitim Kompleksi”dir. Türkiye’deki endüstri meslek liselerine örnek teşkil edecek niteliklere sahip olan meslek lisesinin de bulunduğu bu kompleksde, öğrencilere sanayide kullanılan son teknolojileri içeren eğitimlerle birlikte bilgisayar ve iletişim alanında dersler verilmektedir. Akatlar’daki okul ve merkezimizin dışında, pilot okul olarak seçilen İSOV Zincirlikuyu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Şişli Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi ve Şehit Büyükelçi Galip Balkar Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde rehabilitasyona ve teknolojik yenilemeye yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bunların haricinde, Odamız sürekli eğitim ve gelişim mantığı çerçevesinde seminer ve eğitim programlarıyla, üyelerine kesintisiz

ve güncel hizmet sunmaktadır. Yılda ortalama olarak 60 seminerin düzenlendiği Odamızda, yıl bazında ulaşılan katılımcı sayısı 5000’i geçmektedir. Her yıl sonbahar döneminde yapılan eğitim ihtiyacı analizi ile de üyelerimizin güncel olarak hangi konularda ihtiyaçları olduğu tespit edilmektedir. Bu vesileyle, Odamız hem ihtiyaçların tespit edilmesinde hem de hizmetlerin sunulmasında güncel noktayı yakalamayı başarabilmektedir. İSO’nun üniversitelerle ilişkilerinin kapsamı nedir? Gerçekleştirilen ortak projeler var mı? İSO, üniversite sanayi işbirliğine, üniversite ve sanayini gündeminin buluşturulmasına büyük önem vermektedir. Türk sanayi için hedefimiz, Ar-Ge ve teknoloji geliştirme yeteneği yüksek, yüksek katma değerli bir üretim yapısına geçiştir. Üniversitelerdeki araştırma ve bilgi birikiminin ticari ürün ve ülke için katma değere dönüşmesi, ancak üniversite sanayi işbirliği ile mümkündür. Odamız,


>> Odamız, 1996 yılında kurulan İSO Sanayi-Üniversite

İşbirliği Çalışma Grubu ile sanayinin teknolojiye yönelik ihtiyaçları ile üniversitelerin bilgi kaynaklarını ve potansiyelini bir araya getirmeyi amaçlıyor. 1996 yılında kurulan İSO Sanayi- Üni-

fiyle, bizler de bu mücadelenin içinde-

nı ve potansiyelini bir araya getirme-

dız Teknik Üniversitesi Yıldızlı Projeler Yarışması” ve “YÖK ile Endüstri Deneyimini Artırma Projesi”, “YÖK ile İstanbul Sanayi Odası Kontenjanları Listesi Çalışması”

versite işbirliği çalışmaları kapsamın-

Teknopark oluşumları ile ilgili görüşleriniz nelerdir?

zorlamaktadır. Teknopark olarak ad-

versite İşbirliği Çalışma Grubu ile sanayinin teknolojiye yönelik ihtiyaçları ile üniversitelerin bilgi kaynaklarıyi amaçlamaktadır. İSO, sanayi- ünida yürütülen çalışmalarımız şunlar-

dır: “İSO-İTÜ Doktora / Yüksek Lisans Tezlerine Sanayi Desteği Projesi”,

“İSO-İTÜ KOBİ’ler için Endüstriyel Tasarım Projesi”, “İSO-İTÜ Endüstri Mü-

hendisliği Bitirme Ödevleri İşbirliği Projesi”, “İSO-Yıldız Teknik Üniversitesi Bitirme Tezleri İşbirliği Projesi”, “Yıl-

Günümüzde rekabet gücünün, bilim ve teknolojide yetkinlik ile sağlandığı tartışmasız bir gerçektir. Ar-Ge’de, teknoloji geliştirmede, inovasyonda başarı sağlayan firmalar, ülkeler, küresel rekabet yarışında öne geçmektedir. Türk sanayi olarak, küresel rekabet koşullarında başarılı olma hede-

yiz. Ancak Ar-Ge ve teknoloji geliştirmenin, zahmetli, uzun vadeli ve yüksek miktarlarda kaynak gerektiren bir

çalışma alanı olması, işletmelerimizi landırdığımız teknoloji geliştirme bölgeleri, bu bölgelerde faaliyet gösterecek firmalara, karşılaşacakları zorluklarla mücadele etme anlamında kolaylık sağlamakta, çeşitli alanlarda vergi muafiyeti tanımaktadır. Teknoloji geliştirme bölgelerinin, yeni ve yaratıcı fikirleri ürüne dönüştürmek isteyen girişimcilere iş kurma olanağı EKİM / 09

Yıldızlar 47


>> Türkiye ihracatının %35’i İSO üyelerince yapılıyor.

pılacaktır. Ana teması “Sürdürülebilir Rekabet Gücü: Kriz Sonrası Yeni Yön”

olarak belirlenen “İSO 8. Sanayi Kong-

resi ve İnovasyon Sergisi” ile firma ve kurumların, yenilikçi ve teknoloji öncelikli ürün veya sonuçlanmış projelerini tanıtmaları ve işbirlikleri oluşturabilmeleri amaçlanmaktadır. Firmalar ve kurumlar, sergiye konu ürün veya

sonuçlanmış projelerini “Bilgi”, “Fikir ve Proje” ve “İnovasyon” tematik

alanlarında yer alacak standlarda sergileyebileceklerdir. Kongere’ye, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşların

üst düzey temsilcileri konuşmacı olarak katılacaktır.

Ayrıca, nitelikli eleman ihtiyacının givermesi ve ülkemizin rekabet gücüne büyük katkı sağlaması nedeniyle Odamız, daha önce, İTÜ Teknopark’a kurucu üye, Kadir Has Üniversitesi Teknopark’a kurucu ortak ve Marmara Teknokent’e şirketi ortağı olmuştur. Son olarak, İstanbul Üniversitesi bünyesinde yer alan İstanbul Teknopark’a Odamız ortak olmuştur.

si sayesinde Odamız, sadece İstanbul’a

İSO olarak üzerinde çalıştığınız ulusal ya da uluslararası projeler hakkında bilgi verebilir misiniz? Üyesi olduğunuz uluslararası kuruluşlar var mıdır?

zın sektörlerindeki AB mevzuatı hak-

Öncelikle, Odamızın bugüne kadar kazandığı en yüksek miktarlı ve en uzun süreli AB projesine değinmek istiyorum. Avrupa Birliği, Rekabet Edebilirlik ve Yenilikçilik Programı (CIP) kapsamında “Avrupa İşletmeler Ağı” adında yeni bir oluşum hayata geçirmiştir. Bu çerçevede faaliyet göstermek üzere Odamız tarafından tasarlanan ve Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilen proje teklifimiz, Odamız bünyesinde faaliyet gösteren “Avrupa İşletmeler Ağı –İSTANBUL” Merkezi tarafından yürütülmektedir. 2008-2013 yıllarında faaliyet gösterecek bu yeni yapılanma ile KOBİ düzeyinde, Avrupa Birliği ile ilgili bilgilendirme hizmetlerinin yanı sıra, firmaların teknoloji alanındaki işbirliklerinin artırılması, özel sektörün Ar-Ge çalışmalarının yaygınlaştırılması yönünde daha kapsamlı destek faaliyetleri hayata geçirilecektir. Bu proje-

48 Yıldızlar

EKİM / 09

değil, tüm Trakya Bölgesi’ne de hizmet götürecektir.

Öte yandan, AB müktesebatına uyum

konusunda firmalarımızı bilgilendirmek amacıyla, Avrupa İşletmeler Ağı-İSTANBUL Merkezi aracılığıyla “Firmam AB’ye ne Kadar Uyumlu?”

çalışması başlatılmıştır. Firmalarımıkındaki bilgi seviyelerini ve uyum du-

derilmesi yönündeki çalışmalarımızın

son halkası olan ve 2008 yılının son

döneminde hayata geçen “Özgeçmiş

Bankası” projemiz ile mesleki eğitim almış işgücünü internet ortamında üyelerimizle buluşturmaktayız.

Üyesi olduğumuz uluslararası kuruluş bulunmamaktadır. Bununla birlikte, yukarda da ifade ettiğim gibi çeşitli uluslararası kuruluşlarla işbirlikleri gerçekleştirmekteyiz.

rumlarını ölçen çalışma, firmalar ye-

Yıldız Teknik Üniversitesi ve dergi-

tadır. Bu çalışma sonucunda, ihtiyaç

Öncelikle belirtmek isteriz ki, sanayi-

rinde ziyaret edilerek uygulanmakduyulan sektörlere, uygun eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin yanı sıra danışmanlık hizmeti de verilmesi amaçlanmaktadır.

Üyelerimizi AB çevre mevzuatı konusunda bilgilendirmek amacıyla başlattığımız “How green is my firm”

projesini de çok önemli bulmaktayız ve bu proje kapsamında kimya sektörümüzün AB ve Türk Çevre

Mevzuatı’na uyumunun değerlendirilmesi hedeflenmektedir.

mizle ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

üniversite işbirliği Odamız açısından çok önem atfedilen ve kritik olarak

değerlendirilen bir konudur. Bu bağlamda konuyla ilgili proje ve çalışmalarımızı artırma gayreti içindeyiz. Kabul edilmelidir ki, bu tip işbirliklerinde

Odamız kadar üniversitelerin de faal olması gerekmektedir. İşte bu noktada sevinerek paylaşmak isterim ki Yıldız Teknik Üniversitesi ile bugüne kadar yaptığımız ve yukarıda geçen çalışmalar hem nitel hem de nicel ola-

kurumsallaşma,

rak etki uyandırıcı çalışmalar olmuş-

sine katkı yapmayı amaçlayan Sa-

rübelerle, işbirliğimizin yaygınlığını ve

de farklı bir boyut getirilmiştir. Aralık

mekteyim. Diğer taraftan, Yıldızlı Ya-

Kongremiz’de yeni bir anlayış ile İno-

manın ürünüdür ve konunun ilgilileri-

İşletmelerimizde

yaratıcılık ve yenilikçiliğin gelişme-

tur. İşbirliğimiz sırasında edinilen tec-

nayi Kongrelerimize, yeni dönem-

derinliğini sürekli artırmayı ümit et-

2009’da gerçekleştirilecek 8. Sanayi

şam Kültürü Derginiz de titiz bir çalış-

vasyon Sergisi’ne de ev sahipliği ya-

ne yol gösterici olmaktadır.. II


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar49


YTÜ AB OFİSİ LLP-ERASMUS YOĞUN DİL KURSU (EYDK) >> Türkiye’ye gelecek ERASMUS öğrencilerine temel

ve/veya orta düzeyde Türkçe öğreterek daha kolay bir ERASMUS değişimi dönemi yaşatmak, Türk dilini yaygınlaştırmak ve Türk kültürünü tanıtmak ERASMUS Yoğun Dil (Türkçe) Kursları’nın temel amaçlarıdır. haber, YRD.DOÇ.DR. AYLA ŞAYLI / AB OFİSİ KOORDİNATÖR YARDIMCISI

50 Yıldızlar

EKİM / 09


LLP-ERASMUS Yoğun Dil Kursları (EYDK), yaygın sayılamayacak kadar az kullanılan dillerin konuşulduğu ERASMUS programına katılan ülkelerde, gelen öğrencileri ERASMUS dönemine hazırlamak amacıyla düzenlenen kısa süreli yoğun dil kurslarıdır. Bu kurslar sayesinde öğrenciler, akademik çalışmalarına veya stajlarına başlamadan önce gittikleri ülkenin yerel dilini ve kültürünü öğrenmektedirler. ERASMUS Yoğun Dil Kursları, Belçika (Flemenk Topluluğu), Bulgaristan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İtalya, Letonya, Litvanya, Malta, Hollanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, İsveç ve Türkiye olmak üzere yirmi üç ülke tarafından düzenlenmektedir. Kurs, en az üç, en çok altı hafta sürmekte ve en az altmış ders saati olarak programlanmaktadır. Kurslara yalnızca ERASMUS Öğrenci Öğrenim veya Staj Hareketliliği için seçilmiş öğrenciler katılabilmektedir. Türkiye’ye gelecek ERASMUS öğrencilerine temel ve/veya orta düzeyde Türkçe öğreterek, daha kolay bir ERASMUS değişimi dönemi yaşatmak, Türk dilini yaygınlaştırmak ve Türk kültürünü tanıtmak ERASMUS Yoğun Dil (Türkçe) Kursları’nın temel amaçlarıdır.

Yıldız Teknik Üniversitesi 2009/2010 ERASMUS Türkçe Yoğun Dil Kursu Yıldız Teknik Üniversitesi AB Ofisi tarafından düzenlenen Erasmus Yoğun Dil Kursları, 10 Ağustos 2009 – 4 Eylül 2009 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Dört hafta süren kursta haftada 5 gün, 09.00 – 13.00 saatleri arasında olmak üzere toplam 80 saat eğitim yapılmıştır. Kurslarda 15’er kişilik dört sınıftaki toplam 60 öğrenciye Türkçe dil eğitimi verilmiştir. Kursu tamamlayan öğrencilere, kurs bilgilerini, başarı derecelerini ve 10 ECTS aldıklarını gösteren sertifika verilmiştir.

>> Yıldız Teknik

Üniversitesi 2009/2010 akademik yılı yaz döneminde ERASMUS Yoğun Dil Kursu düzenleyen on üniversite arasında yer almıştır. ERASMUS Yoğun Dil Kursu’nun düzenlenmesi amacıyla, 2009 yılının Ocak ayından itibaren hazırlık çalışmaları başlatılmıştır. 6 Şubat 2009 tarihinde yapılan başvurunun 3 Nisan 2009 tarihinde kabulü ile Yıldız Teknik Üniversitesi 2009/2010 akademik yılı yaz döneminde ERASMUS Yoğun Dil Kursu düzen-

EKİM / 09

Yıldızlar 51


Havaalanı Karşılama...

Havaalanı Karşılama...

leyen on üniversite arasında yer almıştır. ERASMUS Yoğun Dil Kursu başvurusu Ulusal Ajans tarafından kabul edilen üniversiteler, öğrenci sayıları vb. bilgiler Tablo-1’de sunulmuştur. ERASMUS Yoğun Dil Kursu başvurusunun kabul edilmesinden sonra AB Ofisi, “YTÜ EYDK Web sayfası” hazırlamış http://www.eu.yildiz.edu.tr/doc/ EILC/EILC2009_intro.htm adresinden duyurusunu yapmıştır.

15 Nisan 2009 – 01 Haziran 2009 tarihleri arasında YTÜ AB Ofisi öğrenci başvurularını almıştır. EYDK’ya Avrupa Birliği üniversitelerinde okuyan ERASMUS öğrencilerinden toplam 121 başvuru yapılmıştır. Bu başvurular değerlendirilmek üzere Ulusal Ajans’a gönderilmiştir. Ulusal Ajans’ın kurs açan diğer üniversiteler arasında yaptığı değerlendirme ve dağıtım sonucunda 60 öğrenci seçilerek YTÜ AB Ofisi’ne bildirilmiştir. YTÜ ERASMUS Yoğun Dil Kursu’na katılan ve on iki ülkeden gelen altmış öğrencinin 38’i kız, 22’si erkektir. Öğrencilerin ülkelere göre dağılımına bakıldığında, Almanya’dan 19, Hollanda’dan 10, Fransa’dan 7, İtalya’dan 6, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nden 4’er, Avusturya, İspanya ve Portekiz’den 2’şer, Belçika, İngiltere, İsveç ve Litvanya’dan 1’er öğrencinin kurslara katıldığı görülmektedir. Öğrencilerin geldikleri ülkelere göre dağılımı Grafik-1’de verilmiştir. ERASMUS Yoğun Dil Kursu öğrencilerinin yaklaşık yarısı, sosyal bilimler alanındaki farklı dallarda eğitim görmektedir. Bunun yanı sıra, mühendislik bilimlerinde 9, mimarlık alanında 8, zirai bilimler alanında 3, coğrafya, insan bilimleri, edebiyat ve filoloji, iletişim ve enformasyon bilimleri alanlarında 2, sanat ve tasarım, hukuk ve matematikenformatik alanlarında 1 öğrenci öğrenimini sürdürmek üzere ülkemize gelmiştir. ERASMUS Yoğun Dil Kursu’na katılan öğrencilere, YTÜ Maslak Öğrenci Yurdu’nda konaklama imkanı sağlanmıştır. Yurtta kalma talebinde bulunan 25 kız ve 16 erkek, toplam 41 öğrenci için geÖğrenciler Beşiktaş Meydanı’nda...

Grafik 1: 2009-2010 YTÜ EYDK Öğrencilerinin Geldikleri Ülkeler

Öğrenciler YTÜ Maslak Öğrenci Yurdu’na götürülüyor.

52 Yıldızlar

EKİM / 09


>> 15’er kişilik dört

Dersane Hazırlık...

sınıftaki toplam 60 öğrenciye Türkçe dil eğitimi verilmiştir. rekli olan tüm düzenlemeler, 2009 Temmuz ayında yapılmıştır. Ayrıca, kursun yapılacağı YTÜ Merkez Yerleşkesi’ndeki derslikler belirlenmiş ve derslerin yürütülmesine ilişkin kitap, not vb. araç gereçler hazırlanmıştır. Türkiye’ye 7 Ağustos 2009 tarihinde Atatürk Havalimanı’ndan giriş yapan öğrenciler, havalimanında karşılanmış ve üniversitemize ait araçlarla YTÜ Maslak Öğrenci Yurdu’na götürülmüştür.

Dersler Başladı...

Kurslar yürütülürken öğrencilere, Türkçe derslerinin yanı sıra, Türk kültürünü ve sosyal yaşamını tanıtmak ve uyumlarını sağlamak için çeşitli sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlenmiştir. Etkinlikler, 8 Ağustos 2009 Cumartesi günü Beşiktaş’ta yapılan kahvaltı ile başlamıştır. Kahvaltının ardından öğrencilerin çeşitli acil ihtiyaçları karşılanmıştır. Daha sonra üniversitemize ve öğrenci yurduna yakın bölgeler ve bu bölgelerdeki postane, İETT, vb. ihtiyaç duyulabilecek merkezler tanıtılmıştır. 10 Ağustos 2009’da YTÜ Merkez Yerleşkesi Çukursaray Binası’nda bulunan dersliklerde derslere başlanmıştır. Öğrenciler Taksim Meydanı’nda...

Çatı Restaurant’ta Akşam Yemeği

12 Ağustos 2009 saat 19.30’da Yıldız Çatı Restaurant ’ta öğrenciler için bir akşam yemeği düzenlenmiştir. 13 Ağustos 2009 Perşembe günü öğleden sonra YTÜ Davutpaşa Yerleşkesi’ndeki yüzme havuzuna gidilmiştir. EKİM / 09

Yıldızlar 53


>> YTÜ ERASMUS

Çatı Restaurant’ta Akşam Yemeği

Yoğun Dil Kursu’na katılan ve on iki ülkeden gelen altmış öğrencinin 38’i kız, 22’si erkektir. ERASMUS Yoğun Dil Kursu, 4 Eylül 2009 tarihinde YTÜ Rektörlük Binası Hünkar Dairesi Salonu’nda düzenlenen sertifika töreni ile sona ermiştir. ERASMUS Yoğun Dil Kursu sertifikalarını almış olan 60 öğrenciden 10’u halen üniversitemizin değişik bölümlerinde öğrenim görmektedir. Diğerleri ise İstanbul, Ankara ve İzmir’de yer alan toplam 18 farklı üniversitede eğitimlerini sürdürmek üzere aramızdan ayrılmışlardır. II Kaynaklar: 1)http://www.ua.gov.tr/index.cfm?action=detay &yayinid=51263477A1789344FDCF2FCC7EFB2CAC C59EA&CFID=1515888&CFTOKEN=66961732

Çatı Restaurant’ta Akşam Yemeği

AB Ofisi Koordinatörlüğü İletişim Bilgileri: Adres: Yıldız Teknik Üniversitesi, Rektörlük Binası, 34349, Barbaros Bulvarı, Yıldız, Beşiktaş/İstanbul Telefon: 0212 383 20 69 - Faks: 0212 236 71 92 E-mail: erasmus@yildiz.edu.tr Web: www.eu.yildiz.edu.tr

Davutpaşa Yerleşkesi’ndeki yüzme havuzuna gidilmiştir.

15 Ağustos 2009 Cumartesi günü Tarihi Yarımada’nın Sultanahmet bölgesine gezi düzenlenmiş, Ayasofya Müzesi, Topkapı Sarayı gibi tarihi yapılar tanıtılmıştır. 22 Ağustos 2009 Cumartesi günü Çekmeköy’de piknik düzenlenmiştir.

54 Yıldızlar

Çekmeköy’de Piknik... EKİM / 09


Sertifika Töreni...

Ayasofya...

Sertifika Töreni...

>> Kurslar yürütülürken

öğrencilere, Türkçe derslerinin yanı sıra, Türk kültürünü ve sosyal yaşamını tanıtmak ve uyumlarını sağlamak için çeşitli sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlenmiştir.

Sertifika Töreni... EKİM / 09

Yıldızlar 55


56 Y覺ld覺zlar

EK襤M / 09


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 57


YILDIZLILIK SEVGİ BİLEŞKESİ >> Rektör Sayın Prof. Dr. İsmail Yüksek; ülke içinde 35 üniversite ile öğretim üyesi mübadele anlaşması yapılarak, özellikle yeni kurulan üniversitelere katkıda bulunduklarını, Almanya’da birkaç üniversite ile işbirliği yaptıklarını, yakında Amerika’da bir Üniversite ile de işbirliği anlaşması yapacaklarını açıkladı. haber, BİLGE OK

Üniversitemiz Vakfı Ankara Şubesi’nin geleneksel olarak düzenlediği Yıldızlılar iftar yemeği, 4 Eylül günü Ankara’da

Vakıf sosyal tesisinin yeni hizmete giren bölümünde gerçekleştirildi.

Yemekli toplantıya Rektörümüz Sn. Prof. Dr. İsmail Yüksek, Sanayi ve Ticaret eski Bakanı Sn. Ali Coşkun, Yıldızlı Milletvekilleri; Abdurahman Kurt ve Metin Arif Ağaoğulları, Va-

kıf Başkanı Süleyman Caner, Savunma Sanayi Müsteşar Yardımcısı Faruk Özlü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Ar-Ge

Genel Müdürü Ziya Karabulut, Vakıf 1. Başkan Yardımcısı ve Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Bektaş, diğer

üst kademe bürokratlar, Yıldızlı iş adamları ve Vakıf Ankara Şube yönetim kurulu üyeleri ile mezunlar Derneği Ankara Şubesi yöneticileri katıldılar.

Vakıf 2. Başkan Yardımcısı ve Ankara Şubesi Başkan Yar-

dımcısı Ahmet Sarıgül açılış konuşmasında; şubenin 1995 yılında kurulduğunu, vakıf sosyal tesisinin Vakıf Başkanı

Süleyman Caner’ in başkan olduğu 2001 yılında satın aldıklarını ifade etti. Süleyman Caner, Ankara sosyal tesisinin alınması ve vakıf çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Rektör Sayın Prof. Dr. İsmail Yüksek; ülke içinde 35 üniversite ile öğretim üyesi mübadele anlaşması yapılarak, özellikle yeni kurulan üniversitelere katkıda bulunduklarını,

Almanya’da birkaç üniversite ile işbirliği yaptıklarını, yakında Amerika’da bir Üniversite ile de işbirliği anlaşma-

58 Yıldızlar

EKİM / 09


sı yapacaklarını açıkladı. Rektör Yüksek ayrıca, Davutpaşa Yerleşkesi’ndeki çalışmalar hakkında bilgi verdi. Teknopark Projesi konuşuldu Sanayi ve Ticaret Eski Bakanı ve vakıf kurucusu Ali Coşkun, bakanlığı döneminde Teknopark için 2 trilyon TL ayırdıklarını, fakat sorunlar nedeniyle kullandıramamaktan üzüntü duyduklarını, Ar-Ge Genel Müdürü Ziya Karabulut’un Teknopark sorununun çözümü için büyük çabalar sarf ettiğini ve gelinen noktanın sevindirici olduğunu ifade etti. Teknoparkın son durumu ile ilgili, Vakıf 1. Başkan Yardımcısı ve Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Bektaş özet broşür sundu. Ayrıca, son durumla ilgili açıklamalar yapıldı. Öğrenci bursları gündeme getirildi Ankara Şubesi Başkan Yardımcısı Ahmet Sarıgül, yemeğe katılan Yıldızlı iş adamlarına öğrenci burslarının durumu hakkında yaptığı açıklamada; Vakıf ve şubenin öğrencilere sağladığı miktarın Üniversitemizde okuyan öğrenci sayısının %1’ni bile bulmadığını ve katkı beklediğini ifade etti.

>> Sanayi ve Ticaret Eski

Bakanı ve vakıf kurucusu Ali Coşkun, Teknopark sorununun çözümü için büyük çabalar sarf edildiğini ve gelinen noktanın sevindirici olduğunu ifade etti. Söz alan Yıldızlı işadamları, toplam 34 öğrenciye burs ve-

receklerini belirttiler. Sarıgül, yıldızların altında, Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı’nın Yıldız Restoranı’nda buluşan Yıldızlılar olarak, Yıldızlılık sevgi bileşkesi oluşturduklarını, bir

sonraki toplantıda buluşma umudunu taşıdıklarını ifade etti. Gece, Yıldızlılar Marşı’nın okunmasıyla son buldu. II EKİM / 09

Yıldızlar 59


ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ

“ŞEHR-İ YAR” ASLIGÜL TOPUZ / İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ 3. SINIF ÖĞRENCİSİ

Bu güzel şehir her defasında yüzlerce kişiye kollarını açar, bağrına basar, kimseye yabancılık çektirmez, kurum-kapris yapmaz, iş verir, aş verir, yuva verir, eğitim imkânı sağlar. 60Yıldızlar

EKİM / 09


Bir kara topraktır, buraların insanının sadık yâri, bir anası, bir de İstanbul. İnsanoğlu kedi misali nankördür biraz. En nankörü de evlâtlardır belki, bayramlarda tatile gidip ana babalarının ellerini öpmeyi “Eskimiş” bir âdet saymalarına rağmen, tüm gün yollarını gözleyen annelerinin yanında… Ama ne derler dertli anneler, içleri yanarken; “Zaman değişti, evlâdım da değişti ama ben o ne desem, ne ah etsem de tutmaz. Sütümü verdim ona, emeğim var üzerinde.” İstanbul… Bugüne kadar sayısız ismi taşımış, yedi cihanın göz bebeği, kurtların üzerine üşüşmek için her an uygun zamanı kolladıkları, sahiplerinin de ne bu kurtlardan ne de diğer sinsi mahluklardan haberdar olduğu bu güzel şehir…

Bu güzel şehirde yalılar ve gecekondular omuz omuza dizilir, altı yüz yıllık Osmanlı mirası çeşmelerin taşları kaldırımın orta yerine “Aman başkası gelip de arabasını koymasın!” diye apartman sakinlerince olağan bir şekilde yerleştirilir. İki kıtaya yayılıp, dünyada ortasından deniz geçen tek şehir olma özelli-

ğini taşıyan İstanbul Boğazı’nın en güzide sahillerine her gün defalarca lâğım suları salıverilir. İstanbul’umun nadide boğazında “doğal ebru” desenleri… Türkiye’de siyaset hariç sanayi, ekonomi, kültür… vb. her alanın kalbi Marmara’da İstanbul’da atar. Her yıl yüzlerce kişi türlü imkânsızlıklar yüzünden kalkar memleketinden buralara gelir ve bu güzel şehir her defasında yüzlerce kişiye kollarını açar, bağrına basar, kimseye yabancılık çektirmez, kurum-kapris yapmaz. İş verir, aş verir, yuva verir, eğitim imkânı sağlar. Ve umutla buraya gelen insanların bir kara toprak vardır sadık yâri, bir anası, bir İstanbul. Çünkü O Anadolu, Trakya ayırt etmeden herkese kepçe ile dağıtır bereketinden, nimetinden. Öyle ki yaşama mücadelesi uğruna gurbete gelenler, holding sahibi olup başka başka ülkelere “Gurbete” giderler. Zamanında az mı kavga edilmiş, az mı kan dökülmüş bu şehir uğruna? Elden çıkamaması için surlarla mı çevrilmemiş, zincirlerle mi kapatılamamış, hutbeler mi okutulmamış… Ve bugün her sabah iş trafiğinde “Hay canına yan-

dığım İstanbul, burada yaşanır mı be!” diye söylenip, tüm suçu üzerimizden atıp, işin içinden sıyrılmıyor muyuz? Bir tartışma esnasında bir taraf sesi çıktığınca bağırırken, diğer taraf inadına sakin, hiçbir şey olmamışçasına dinleyip tepki vermiyorsa, hararetli taraf iyice kızar, ortalık daha bir darmaduman olur ya, işte bu güzel şehir ve bu güzel şehrin insanları yani bizler, aynı böyle bir tartışma içerisinde değil miyiz şimdi? Biz bağırıp, vurup kırdıkça, nankörlük ettikçe şehrimiz İstanbul sabrediyor ve farkında olmasak da gözümüzde bir kat daha büyüyor. Eminim kızamıyor bize, kızsa da bizim yaptığımız gibi beddua etmiyor çünkü biliyor etse de tutmaz bedduası. Süt vermese de anamız kadar emeği var üzerimizde, hakkı var. Evet; Bir kara topraktır, buraların insanının sadık yâri, bir anası, bir de İstanbul. Burası benim İstanbul’um. II EKİM / 09

Yıldızlar 61


ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ

BİR BAŞARI HİKAYESİ “GİRİŞİMCİLİK RUHUNU ÜNİVERSİTE SIRALARINA TAŞIMAK” CEMİL EROL - UĞUR AKKUŞ / YTÜ BİLGİSAYAR VE ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ BÖLÜMÜ

Üniversiteden içeri adım attığımızda her şey tozpembe değildi. Hayat asıl şimdi başlıyordu bizim için. Hayat gerçek yüzünü göstermeye başlamış, maddi olarak zor dönemler geçirmeye başlamıştık. Okurken de çalışma fikri o zamana kadar ilgilenmediğimiz bir durumdu. İlgilenmek için bir nedenimiz de yoktu aslında. Part-time olarak nerde çalışabilirdik? “Ne yapabilirdik?” derken başladık part-time iş aramaya. Ama gördük ki mağazaların vitrinlerine asılan ilanlar dışında üniversite öğrencilerinin kolay ulaşabileceği part-time işler yoktu. İş bulmakta zorlanıyorduk. Sonra neden part-time ilanları bir çatı altında toplayıp, sadece üniversite öğrencilerinin faydalanabileceği bir platform yapmayalım ki dedik? Biz kapı kapı gezip part-time iş aradık. “Neden başkaları da bizim gibi aynı çileyi çeksin, aynı zorlukları yaşasın” düşüncesiyle temellerini 1 Mayıs 2008 tarihinde attığımız, part-time işleri tek çatı altında toplayan unisbul.com’u kurduk.

Pilot bölgemiz İstanbul’du İlk kayıtlarımız İstanbul’dan gelmeye başlamıştı Kısa sürede baktık ki unisbul.com, dalga dalga yayılmaya başlıyordu tüm üniversitelerde. Ciddi reklam yatırımları yapmamıştık, ama birden üye alımlarında patlamalar yaşamaya başlamıştık. Nedeni ne olabilirdi? Anadolu’dan biri nasıl olmuştu da sitemizi duyabilmişti? O zamanlar çok önemliydi bu bölgeler bizim için. Sonradan farkına vardık ki, aslında biz en iyi

62 Yıldızlar

EKİM / 09


reklamı yapmıştık. İyi hizmet sunmuş, kaliteli part-time ilanlar yayınlayarak üniversite öğrencileri gözünde güvenilir bir platform haline gelmiştik, hizmetimiz karşılığını bulmuştu. Şu anda ise bu hizmetimizi 42.000 öğrenciye sunmaya devam ediyor, yeni kayıtlarla gücümüze güç katarak büyüyoruz. Unisbul.com olarak çekirdek bir ekipten oluşuyoruz. Ayrıca üniversitelerde temsilciliklerimiz de mevcut. “Ben de unisbul.com‘da bir şeyler yapmak istiyorum” diyen arkadaşlarımız için fikirlerini paylaşabilecekleri “Söz Üniversiteli Yazarlarda” bölümü oluşturduk. 01.05.2008 tarihinden bugüne kadar 3.000 kadar öğrenciye staj ve part time iş imkanı sağladık. Sitemizin üniversite öğrencileri arasında bu kadar hızlı yayılmasının nedeni, bize başvuranların büyük bir çoğunluğunun kısa süre içersinde olumlu sonuç almalarıdır. YTÜ Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü öğrencilerinden Cemil EROL ve Uğur AKKUŞ unisbul.com’un kurucu ortaklarıdır. Kurucuları olarak YTÜ öğrencisi olmamıza rağmen, Platfor-

mumuz sadece Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri ile sınırlı olmayıp, Türkiye’de bulunan tüm devlet ve özel üniversitelerden gençler sitemizin iş ve staj imkanlarından faydalanabiliyor. Hatta şöyle ki; Almanya’da üniversite okuyan ve ikamet eden 2 Türk asıllı öğrenci ana dillerini geliştirmek için Türkiye’de staj yapmak istediler ve bize başvurdular. Bunun gibi Avrupa’nın değişik ülkelerinden Türk öğrenciler, Türkiye’de hem okuyup hem de part-time işlerde çalışmak için bize başvuruyorlar. Amerika’ya Work and Travel programıyla giden Türk öğrenciler, dönüşte de çalışmaya devam edebilmek için sitemiz üzerinden iş aramaya devam ediyorlar.

Türkiye’de part-time çalışma alanı genişliyor

1.000’e yakın firmayla iletişim içindeyiz. Bu firmaları birebir ziyaret ederek, facebook’u etkin bir şekilde kullanarak, çevremizi de katarak unisbul.com’dan haberdar ettik. Zaten kaliteli hizmet sunduktan sonra duyuluyorsunuz ve firmalar sizden eleman temin etmek istiyorlar. Biliyorsunuz ki Amerika’da part time iş oldukça gelişmiş bir alan. Türkiye’de ise yeni yeni revaç-

EKİM / 09

Yıldızlar 63


ta olmaya başladı. Bu açıdan, firmaların üniversite öğrencisine çok kolay bir şekilde ulaşmasını sağlamak unisbul’u ön plana çıkarıyor.

sayısının oldukça fazla olması, bizi bu pazarda etkin kılıyor. Sektörün önde gelen kariyer sitelerinden bizi öne çıkaran ise genç, dinamik ve nitelikli bir kitleye hitap etmemizdir.

Hedef kitlesi öğrenci olan bir topluluk oluşturduğumuz için platformumuzun değeri çok yüksek. Bunu değerlendirmek isteyen reklam şirketleri olduğu takdirde reklam alanlarımız mevcut. Reklamlar sitenin gelir kaynağını oluşturuyor.

Gelişen Dünya ve piyasayla birlikte firmalar için nitelikli, kültürel ve sanatsal etkinliklerle yoğrulmuş kişiler bulmak önem arz etmektedir. Unisbul.com olarak bunun bilincindeyiz ve çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor.

Hedef kitlemiz öğrenciler

İş bulmak dışında üniversite hocalarıyla, iş dünyasıyla röportaj yapıp üniversite öğrencilerini hem röportaj yaptığımız kişiler hakkında bilgilendirmek, hem de öğrencilerin kişisel gelişimlerine faydalı olabilmek için çalışıyoruz. Şu ana kadar birçok değerli insanla röportajlarımız oldu. Röportaj yaparken dikkate aldığımız öncelik, üniversite öğrencilerinin okuduğu, izlediği bu röportajdan fayda sağlıyor olabilmeleri. İleriki günlerde, firmalarla üniversite öğrencilerini buluşturma, proje ışığında üniversite öğrencilerini bir araya getirme gibi hedeflerimiz var. Teknik geziler yaparak üniversite - iş dünyası bağlantısını da devam ettirmeyi düşünüyoruz. Part time iş imkanı sağladığımız öğrencilerin

64 Yıldızlar

EKİM / 09

Bugünün üniversiteli gençliğinin, geleceğin Türkiye’ye ve Dünyaya yön veren önemli insanları olacağının farkındayız. Bu yüzden, üniversiteli gençlerin üniversite yıllarında zorlanmamaları için çalışmalarımızı büyük bir titizlikle sürdürüyoruz.

Kariyer hedeflerimiz Kariyer hedeflerimiz arasında öncelik olarak bölümümüzü bitirdikten sonra, kariyer sitemiz unisbul.com‘u daha profesyonel bir şekilde devam ettirmek istiyoruz. Bununla birlikte kişisel gelişimimiz olarak, İngilizce yanında bir dil daha öğrenmeyi ve yüksek lisansla birlikte eğitimimizi devam ettirmeyi hedefliyoruz. Üniversitemize bize vermiş olduğu destek için çok teşekkür ediyoruz. II


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 65


ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ

MÜCADELE RUHU NEVZAT DEMİR / ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ 4. SINIF ÖĞRENCİSİ

66 Yıldızlar

EKİM / 09


Ben size bir şey söyleyeyim, mücadele ruhu ile ilgili; hangi okulda, hangi master hangi doktora yaptığınızın hiçbir önemi yoktur. Gidin dünyanın en iyi üniversitesinde profesör olun gelin, o alanda dünyanın en iyilerinden biri olun gelin, mücadele ruhunuz yoksa yarın en ufak sıkıntıda bavulunuzu toplar gidersiniz köyünüze. Fakat ilkokul mezunu olun mücadele ruhunuz olsun, ülkeyi yerinden oynatırsınız. Ahmet Nazif Zorlu ilkokul mezunudur ya da Zeki Triko’nun sahibi Zeki Başeskioğlu ilkokul mezunudur, ama hala sabahları erkenden uyanır, müthiş bir hırsla mücadele ederler. Mücadele ruhunuz yoksa, üniversiteyi bitirdiğinizde her şeyden korkun, iş bulamıyorum, şu olmuyor, bu olmuyor her şeyden korkun. Ama mücadele ruhunuz varsa hiçbir şeyden korkmayın. Benim peder esnaf, Mardin’in Nusaybin ilçesindeyiz, ortaokulu bitirdim, diplomada iyi, hafif bir ukalalıkla çıktım pederin makamına “Dükkana”, -Baba üç günlük dünya, bu gün varız yarın yokuz, hala bir bilgisayarım yok benim. -Oğlum bilgisayar mı istiyorsun? -Evet baba. -Neden daha önce söylemedin, lafı mı olur, gel bakalım, dedi tuttu elimden gidiyoruz. İlçe küçük, hafifte yaramaz bir çocuktum o zaman, bütün esnafı tanıyorum, soruyorlar yolda nereye diye? -Pedere söyledim bilgisayar alacak, diyorum gururla. Biraz sonra fark ettim ki benim bildiğim bilgisayarcıyı geride bıraktık, sebze haline doğru gidiyoruz. Dedem de halde köyden getirdiği karpuzları satıyor, dedim herhalde oraya gideceğiz, peder diyecek ki; dedesi bak torunu iyi dereceyle okulu bitir-

di ben ona bilgisayar alacağım, sen de bilgisayar oyunu alırsın. Neyse geldik sebze haline ben bir koşu dedemin elini öptüm, diyorum nasıl olsa bilgisayar oyunu alacak peşin peşin öpeyim elini. Peder dedi ki; dedesi torunun bilgisayar istiyor, yanında çalışsın karpuz satsın para kazansın ona bilgisayar alacağız! Ben bir kızardım, gözlerim doldu neredeyse ağlayacaktım. Ben karpuzları satmaya başladım, ama pederi defterden silmişim. 18 yaşına gelince, ben bilirim yapacağımı diyorum içimden. Neyse öğrendim işi satıyorum karpuzları, bağırıyorum “Karpuza gel” diye. Bir gün sınıftan hoşlandığım kız bir çıktı karşıma! -Nevzat, dedi ne yapıyorsun? - Para kazanıp fakir bir komşumuz var ona yardım edeceğim, dedim. Fakat ben bittim, yerlerdeyim karizma sıfır… Neyse ben bir ay çalıştım, parayı biriktirdim, katladım düzelttim, pederin makama ”Dükkana” bir çıktım, peder gözlükleri takmış gazete okuyor. Parayı masaya koydum! - Bana bilgisayar al! dedim Peder, günün şartlarında iyi sayılacak, oyun oynayabileceğim toplama bir bilgisayar aldı bana. Yıllar sonra öğrendim ki benim o para bilgisayara oyun CD’si almaya ancak yetermiş. Ama bana o gün şunu öğretti peder, “Bir şeyi istiyorsan çaba göstereceksin”. Üniversiteyi kazandım geleceğim, babam bana banka hesabı açtırmış, hesap cüzdanını uzattı içinde yüklü bir para var meğer bir arabası vardı, onu satıp daha düşük bir model almış. O gün bana bilgisayar almayan baba, çok sevdiği arabasını benim için satmış. II

EKİM / 09

Yıldızlar 67


GDO HAKKINDA HERŞEY >> Ülke ekolojisi ve canlı sağlığı tehdit altındadır. PROF DR. R. ŞEMİNUR TOPAL / FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ-BİYOLOJİ BÖLÜMÜ

T

Transgenik (gd) ürünler nedir?

likler (mutasyonlar) söz konusudur:

Bir canlıya, genellikle farklı türlerden olmak üzere; “transgen/ler” olarak adlandırılan bir veya daha çok genin aktarımı veya eklenmesiyle elde edilen yeni canlı, -Genetik olarak Değiştirilmiş Organizma(GDO) - (genetiği modifiye edilmiş organizma ve ürünler GMO/GMÜ) veya transgenik canlı olarak tanımlanır. Değiştirilen veya eklenen farklı genetik materyalin kaynağına bağlı olmak üzere, çeşitli genetik modifikasyon tipleri geliştirilebilmektedir. FAO’nun (Gıda Tarım Organizasyonu) açıklamalarına göre; temelde 3 farklı grupta değerlendirilen kalıcı değişik-

Geniş aktarımlar: Bir canlı âleminden bir başkasına (örne-

68 Yıldızlar

EKİM / 09

ğin, bir bakteriden - bir bitkiye) yapılan aktarımlar,

Kapalı aktarımlar: Aynı canlı alemi içinde, bir türden diğerine (örneğin, bir bitki türünden diğerine) yapılan aktarımlar,

Dönüştürme: Esasen söz konusu türde hedef gen mevcut olmasına karşın, doğal dizilimlerinin değiştirilerek belirli bir modele dönüştürülmesi çalışmaları. (örneğin, E.coli

bakterisinden bu tarz modifikasyonla geliştirilen artırılmış / yavaşlatılmış fonksiyonlar)


Yaklaşık 10 bin yıl önce, yabani hayvan ve bitkiler gıda olarak kullanılabilmek üzere, ürün veya çiftlik hayvanı şeklinde evcilleştirilmeye ve üretim amaçlı kullanılmaya başlanmıştır. Evcilleştirme işlemi ise çeşitli bitki ve hayvan türleri için, bölgesel alanlarda ve belirli çeşitler için yoğunlaşmıştır. Son yıllarda genetik değiştirme ile oluşan yayılım da aynen böyle gerçekleşerek, günümüzde biyoçeşitliliği ciddi biçimde etkileyecek boyutlara gelmiştir. Evcilleştirilen canlılar, belirli tohumlar, orman ağaçları, hayvan türleri (balık dahil) gibi tür ve çeşitler olarak nasıl yabani türlerinden farklılaşarak yayılım gösterdiyse, GD-türler ve çeşitler de günümüzde aynı durumdadır. Ancak bu kez doğal değil, yapay olarak geliştirilen karakter özelliklerinin çevreye salınımı ve kontrolsüz yayılımı da söz konusudur. Uygulamada bazen bir bakterinin (Bacillus thuringiensis - Bt) toksik karakterli bir geni; örneğin mısır bitkisine, o bitkiyi böceklere karşı dirençli hale getirilmek üzere eklenmektedir. Bazen de, okyanusta yaşayan soğuğa dayanıklı bir balıktan alınan antifriz geni, bu kez aynı özelliği kazandırmak üzere bitkiye eklenmektedir. Bu ve benzeri değişimlerle çok çeşitli türevler halinde uygulama yaygınlaştırılmaktadır.

Bu uygulamaların dünyadaki yayılımı nasıldır? Transgenik ürünlerin kültüre alındığı alanların, genel bir değerlendirmeyle 1996-2001 arasındaki dönemde 1.7 ‘den, 52.6 milyon hektara kadar genişlediği, ancak 2003 yılı verilerine göre 67.7 milyon hektarı aştığı ve buna göre 1996’dan bu yana 40 kat artış göstererek yayılım sağladığı bildirilmektedir. Halen 125 milyon hektarda (dünyadaki toplam tarım alanının yaklaşık %3,6’sında) transgenik tarım yapılmaktadır. Ancak bu dağılım ülkelere göre belli oransal düzeni izlememektedir; örneğin Brezilya’da 2003 yılı içinde 1 yıllık süreçte %10’luk bir artışla 3 milyon hektara ulaşmıştır. Yine açıklamalara göre, toplam 17 ülkede yaklaşık 10 milyon çiftçi transgenik ürün tarımı yapmaktadır. Son 8 yıllık süreçte, mevcut transgenik ürünlerin özellikle %30’u (20 milyon hektar), gelişmekte olan ülkelerde yetiştirilmektedir. Ancak bu ülkelerin güney kesimdeki ekim alanlarının yayılımı, kuzeydekilerin (%11), iki katı (%28) dolayındadır. Tüm transgenik ürünlerin, üretimini hemen hemen tamamıyla (toplam %99 oranında) elinde bulunduran başlıca 6 ülkenin (2002 ‘de 4 ülke egemen durumdaydı) sıralaması şöyledir: Birleşik Amerika (%63), Arjantin (%21), Kanada (%6), Brezilya (%4) ve Çin (%3). Çin (Bt pamuk) ve Güney Afrika ‘da 2003 ‘deki transgenik ürün üretim artış hızı %33’le doruğa tırmanmıştır. Transgenik çeşitlerin ise 2003 yılı itibariyle ağırlıklı olarak; soya (%55), pamuk (%21), kanola (%13) ve mısır (%11) olmak üzere başlıca 4 temel üründe dağılımı yoğunlaşmıştır. Ancak, ilerleyen süreçte yeni ürünlerin de eklenmesiyle, 4 ürün için bu toplam değer %73’lere çekilmiştir. Transgenik tarım değişim değerlerine bakıldığında; İspanya’da (Bt mısır) %3’lük, Hindistan’da (Bt pamuk) %100’lük üretim artışı gerçekleşmiştir. Yine Uruguay ve

>> Ticari kaygılar,

bilimsel gerçeklerin önüne geçiyor. Romanya’da GD üründe 50 bin hektarlık ilk üretim başlarken, Kolombiya ve Honduras’da daha ılımlı bir gelişim gözlenmiştir. Brezilya ve Filipinler’de ilk kez bu yıl GD mısır ve Brezilya’da herbisit toleransı yüksek soya tarımı ilk kez başlamıştır. GD tarım ürünlerinin 11 gelişmekte olan ve 7 endüstrileşmiş ülkede ekimi yapılmaktadır. Bu uygulamaların yaygın olduğu alanların 40,6 milyonu (%77’si) herbiside (yabani otla mücadele için kullanılan kimyasallara) dayanıklı, 7,8 milyon hektarı (%15’i) böceklere dayanıklı hale getirilen ve 4,2 milyon hektarı (%8’i) da her iki dayanıklılık özelliğini taşımak üzere değiştirilmiş bitki üretimine dayanmaktadır. Bütün bunlara ek olarak; GD ürünlerle yapılmakta olan binlerce tarla denemesi, geniş alanda ve çeşitli türlerle sürdürülmektedir. ABD ‘de yapılan bu çalışmalar daha çok mısır, patates ve soyayı, AB ülkelerindeki çalışmalar ise çok sınırlı ve kontrollü olmak koşuluyla daha çok mısır, şeker pancarı ve kanolayı kapsamaktadır. Halen

EKİM / 09

Yıldızlar69


>> Tarımda tuzluluğa,

soğuğa, kuraklığa, böceklere dayanıklı, raf ömrü uzatılmış türler yetiştirilmesi, GD üretim çalışmalarının başlıca örneklerini oluşturuyor. Venezüella ve Macaristan bu tarımı başından beri reddederken, 11 Avrupa ülkesi de (Fransa, İsviçre, Yunanistan, Ro-

manya, vb.) bu tarım ürünlerini tüketmekten vazgeçerek, yasaklamaya gitmişlerdir.

Türkiye ‘de yaygın üretilip tüketilen transgenik ürünler var mıdır? Halen bu konunun Türkiye’deki kayıtları resmen açıklan-

mamakta veya yanıltıcı açıklamalar yapılmaktadır. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, bu konuda sadece kontrollü alan

denemeleri yapıldığını ifade etmektedir. Oysa yapılmış bu

denemeler açık alan denemelerdir ve doğal gen kaçışlarına karşı ciddi önlemler alınmamış durumdadır. Ayrıca bugüne kadar tamamen ithalatçı beyanına dayanan bir uygulamayla, tonlarca GD ürün ülkeye hiç bir kontrol yapılmadan ithal edilmiştir. Yine bazı şirketler tarafından, çiftçiye kontrolsüz ve ücretsiz tohumluk dağıtımı yapılabilmektedir. Bu konuda günümüze kadar ciddi bir denetim ve izleme mekanizması kurulmamıştır. Ancak firmaların beyanına bağımlı kalınarak hammadde ve tohumluk ithal edilmesi bugüne kadar ilgili makamlarca inkar edilmesine karşın, çıkarılan yeni yönetmeliğe verilen tepkilere cevaben mevcut uygulama hataları açığa çıkmaya başlamıştır. Yapılan bu ithalatların boyutları da çok büyüktür. Hammadde olarak alınan bu ürünler ise doğrudan işlenerek birçok türev ürünle halen tüketiciye doğrudan ulaşmaktadır. Türkiye ‘ye ithal edilen ürünler; özellikle mısır, soya, kolza (kanola) patates ve pamuk ile bunların türevleridir. Tohumlukların getirildikleri ülkeler ise genellikle esas üretici ülke konumundaki ABD, Arjantin, Kanada ve Çin’dir. Bu ürünler genellikle yemlik, yağlık ve mısır gibi nişasta bazlı şekerlerin üretiminde kullanılmak üzere ithal edilmektedir ve GDO’lu olma olasılıkları çok yüksektir. Bunların ithalat miktarları yılda yüz binlerce ton düzeyindedir; hiçbir nitelik sınırlaması, gümrüklerde herhangi bir kontrol ve analiz yapılmadan ülkemize girmektedir. Üstelik bu konuda tüketiciye yanıltıcı bilgiler de verilerek, ithalat yapıldığı reddedilmektedir. Oysa bu ürünler pek çok gıda maddesi ve türevi olarak üretilip pazardaki yerini almakta ve tüketiciye sunulmaktadır.

Bu ürünlerin ve teknolojinin fayda ve zararları nelerdir? Giderek kısıtlanan doğal kaynaklar karşısında yeni kaynak alternatifleri arayan araştırmacılar, gelişen teknolojik yapı doğrultusunda her geçen gün başka olanakları değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Bu bağlamda, biyoteknolojik gelişmeler doğrultusunda son 20 yıldır özellikle yeni kaynak üretiminde ilk başvurulan bu teknikler ön plana geçmiştir. Canlı organizmalar üzerindeki ilk aktif genetik değiştirme araştırmaları 1980’lerde başlamış, halen son yıllarda hızla artan bir ivme ile endüstriyel boyutlarda devam etmektedir. Bununla birlikte; tarımda GDO çalışmalarının büyük ölçekli uygulamalara dönüşmesiyle, 1996’dan beri de transgenik ürünler teknolojisi her gün daha da yaygınlaşarak, doğal kaynaklara istenilen karakter özellikleri kazandırmak üzere, tarımsal ve ticari yaşamda endüstriyel boyutlu üretimlerle gündeme yerleşmiştir. Bütün bunlara ek olarak; insanlara ve hayvanlara yönelik bireye özgü ilaç, aşı, tanı kitleri üretimi gibi amaçlarla tıbbi alanda üretimlerinde de GD’li bitki ve hayvanlardan yararlanılmaktadır. (Kolera aşılarında patatesin, aşının kolay tüketimi için ilgili genin transferi yapılmış muzların, kistik fibrosis tedavisinde koyunlardan üretilen proteinlerin kullanımında olduğu gibi) Bu özellikler yanında tarımda tuzluluğa, soğuğa, kuraklığa, böceklere dayanıklı, raf ömrü uzatılmış türler ye-

70 Yıldızlar

EKİM / 09


>> Tohumlukların getirildikleri ülkeler genellikle esas üretici ülke konumundaki ABD, Arjantin, Kanada ve Çin’dir. tiştirilmesi, GD üretim çalışmalarının başlıca örneklerini oluşturmaktadır. 2001 yılı için yapılan değerlendirmelere göre; GD ürünlerin %77’si herbisitlere toleransı artırmak üzere değişime uğratılmıştır. Bunlara ek olarak; %15’i bir toprak bakterisi olan Bacillus thuringiensis (Bt)’in ürettiği toksin üretme gücündeki geni içermektedir. Hem böceklere dayanıklılık özelliği, hem de herbisit toleransına bir arada sahip olanlar ise, %8 oranında olarak bildirilmektedir. Orman alanları için uygulanan çalışmalarda ise; daha çok zararlı otlara ve böceklere dayanıklı, ağaçlarda tozlaşma olmadan kağıt endüstrisi için hasat edilebilecek geç çiçeklenen ürünler veya lignin miktarı azaltılmış ağaçların eldesi hedeflenmektedir. Böylece de kağıt endüstrisinde ve çevresel kirlenmede maliyetin azaltılacağı hesaplanmaktadır. GD ağaç teknolojisindeki çalışmaların temel amacı, pulp ve kağıt endüstrisine yönelik zorlukları ve maliyeti azaltmaya yönelik önlemler geliştirebilmektir. Balıklar

için yapılan uygulamalar ise, deneysel boyutlarda kalan ve büyüme artışının sağlanması biçimindeki genetik modifikasyonları kapsayan gen aktarımlarıyla, yaklaşık 20 transgenik türde balık (sazan, kedi balığı, somon, kiremit balığı gibi türler başta olmak üzere) çeşitli amaçlarla üretilmektedir. ABD ‘de somon ve Küba ‘da kiremit balığı olmak üzere, iki transgenik balık türü için yasal izin hala karar aşamasındadır. Somon balığında büyümeyi hızlandırmak için büyüme hormonu genini ve özellikle de okyanus tipi yetiştiricilik için soğuk koşullara dayanıklılığını artırmak üzere antifriz işlevini üstlenen genin, hızlandırıcı olarak aktarımını esas almaktadır. Ancak bu durum; hibrit karakterli GD olan türlerden, olmayan türlere doğru gen kaçışını ve büyük balıkların küçük doğal balıkları yemeleri sorununu da gündeme getirmektedir. Bunlar kısmen fayda sağlanan uygulamalar olarak sıralanabilirse de, bu gen aktarımlarının doğadaki yayılışları sırasında hedef bitki ile sıEKİM / 09

Yıldızlar 71


>> Bugüne kadar

tamamen ithalatçı beyanına dayanan bir uygulamayla, tonlarca GD ürün Türkiye’ye hiç bir kontrol yapılmadan ithal edilmiştir. nırlı olmadığı, ancak bunun zaman içinde bir negatif ekolojik etkileşime neden olacak şekilde gerçekleştiği bildirilmektedir. Böylece doğal biyoçeşitliliği ortadan kaldırabilmeye yönelik çevresel riskleri de ortaya çıkarmaktadır.

Transgenik ürünlerin tarımsal uygulamalarının yaratabileceği riskler nelerdir? Gen aktarımı tekniği çok yeni olup, hızla yaygınlaştığı için henüz kesinleşmemekle birlikte, ileriye yönelik çeşitli risk olasılıkları ve bunların henüz tam bilinmeyen olası diğer

yansımaları tartışılmaktadır. Bu riskler; sağlık riskleri, çevresel (ekolojik) riskler, ekonomik ve ticari riskler, sosyal ve

hukuksal riskler, etik açıdan gelişebilecek sosyo-ekonomik riskler olarak sıralanabilmektedir. Gen aktarımlarıyla genlerin dizilimlerinde veya yapılarında yapay olarak yaratılan

değişimler, tüketicinin sağlık sorunları yaşabileceği öngö-

rülen yaygın yaklaşımlardır. Özellikle alerjik reaksiyonlar, metabolizmaya zarar verici enzimatik hasarlanma etkileri,

tetikleyici kanserojenik riskler, yabancı proteinden kaynak-

lanabilecek Alzheimer, deli dana gibi hastalıklardaki artışlar, vitamin sentezleme yetisindeki kısıtlayıcı etkileşimler, antibiyotiklere direnç, bağışıklık sistemindeki değişimler, istenmeyen hücresel başkalaşımlar gibi olası sağlık riskleri arasında sayılmaktadır. Bitkiler için bir popülasyondan diğerine polenlerin yayılımı ile doğal gen kaçışı gerçekleşmektedir. Polenler genellikle rüzgar, su veya hayvanlar gibi çeşitli taşıyıcılarla çevreye yayılabilirler. Böylece polenler veya tohumlarla genlerin çeşitler arası kaçışı yaygınlaşmaktadır. GD olan veya olmayan topluluklar arasında gerçekleşen dış çapraz bulaşılarla fertil (döllenmiş) hibritler oluşmaktadır. Dış çapraz bulaşıların oluşumu bazen varyeteler arası da gerçekleşebilmektedir. Örneğin ‘mısır ile darı’ arasında veya ‘pirinç, buğday ve arpa’ arasında da kendiliğinden çapraz bulaşma gerçekleşebilmektedir. Böylece genlerin tohum veya polenlerle yayılımı ve dağılımı ile geri dönüşü mümkün ve kolay olmayan ciddi değişimler yaşanmaktadır. Bunun sonucunda da doğal yerel veya endemik (ülkelere has) çeşitlerin yitirilmesi, ya da karakter değiştirmesi riski yaşanabilmektedir. Hayvanlar ve balıklar arasındaki gen aktarımlarının kontrolsüz yayılışını sağlayan doğal kaçışlar, GD olmayan üyelerle diğerleri arasındaki bireysel temaslarla veya döllenmiş yavruların ileri nesillerdeki karışımı ile gerçekleşebilmektedir. Bunun sonucunda doğal çeşitlerde kayıp, dolayısıyla biyoçeşitlilikte kayıplar veya değişimler ile sürdürülebilirlik açısından ciddi riskler doğabilmektedir.

Ticari kaygı bilimsel gerçeklerin önüne geçerse… Biyolojik kirlenmeye ve genetik olarak müdahale edilmiş ürünlerin toplum sağlığına ve çevreye etkileri ile ilgili olarak Genetik Endüstri Devleri durumunda olan firmalardan birinin üst düzey yöneticisinin görüşleri şu sözlerinde özetleniyor: “Bizim işimiz genetik olarak müdahale edilmiş ürünlerin güvenliğini sağlamak değil, bunların satılmasıdır. Bu ürünlerin güvenliği halk sağlığı birimlerinin görevidir”. Bu durumda kaynak sahibinin yorumu çok anlamlı bulunmalıdır. Ticari kaygıların bilimsel gerçeklerin nasıl önüne geçtiğinin de göstergesi niteliğindedir. Gen kaçışlarının insanlar üzerindeki etkileşimi, henüz çok iyi ve net olarak bilinmemektedir. Genellikle GD’li ürünlerin ticari ilişkiler veya yardım desteği için gönderimleri, ya da tohum stoklarından transferlerle istem dışı kullanımlarının; GD olmayan türlere doğru, çiftçiler aracılığı ile istem dışı ve illegal olarak dağılımı söz konusu olabilmektedir. Eğer bir kez gen kaçışı başlamışsa, transgenik materyalin GD olmayan popülasyonlara bulaşması, ileriki jenerasyonlara da aktarılacağından önlenemez hale gelmektedir. Bu sonuç, GD olan ve olmayan canlı toplulukları arasında da gelişecek ve ileriki nesillerde devam edecek olan çapraz bulaşı sonucu -döllenmelerle verimlilik de yüksek olduğundan-, daha da hızla yaygınlaşacaktır. Böylece ha-

72 Yıldızlar

EKİM / 09


sarlı olan türevler de dahil olmak üzere aynı şekilde yayılarak, yerel çeşitler zaman içinde tamamen yitirilecektir. Bu durum özellikle gelişmekte olan ülkelerde en çok dikkat edilmesi gereken noktaların başında gelmektedir. Potansiyel gen kaçışlarıyla yerel çeşit ve türlerdeki gen kayıplarının boyutları genetik kirlenme olarak nitelendirilmekte olan bir duruma gelmiştir. Diğer ifade ile bir zamanların yeşil devrim nitelemeleri, günümüzde genetik kirlenme olgusuna dönüşmesi endişesini getirmektedir. Özgün tür ve çeşitlerin kaybedilmesi ve doğal coğrafik çeşitlilik dağılımının etkilenmesi ve doğal yapının değişmesi, birçok türlerin (kuşlar, kelebekler ve diğer tozlayıcılar) silinmesi gibi yansımaları da (günümüzde arılarda yaşanan sağlık sorunları ve ölümlerde olduğu gibi) sergilemektedir. GDO’lardaki gen değişimleri; çapraz kirlenme ve buna bağlı gelecek ve doğal rekabet kaygısı, geri dönüşümsüz değişimler, bunlara bağlı potansiyel riskler, gen kaçışları ve polen yayılımının önlenmesi, orijinal türler ve biyoçeşitlilik karmaşası üzerinde oluşmuştur. Ayrıca; GD olmayan popülasyonu geri dönüşümsüz ve baskın etkileme güçleri, diğer bir ifade ile genetik kirlenme durumu ele alınarak tüm dünyada tartışılmaktadır. Bunun yanında konunun sağlık boyutuyla ilgili uzantında yapılan pek çok araştırmada, hayvan denemeleriyle saptanan olumsuzluklar da artık sonuçlanmaya ve yayınlanmaya başlamıştır. Bunlara göre GD’li ürünle besleme çalışmalarında, artan allerjik hassasiyetler, azalan vücut ağırlıkları, organ külmeleri, ileriki nesillerde gözlenen kısırlıklar saptanmış ve rapor edilmiştir. Öte yandan eğer çeşitler çiftçiler tarafından kültüre alınma durumunda ise, bu kez GD’li bitki veya hayvan varyeteleri ihmal edilme durumunda kalarak, doğal döllenme ile genetik olarak çeşitliliğini büyük oranda kaybedebildiğine ilişkin veriler de elde edilmektedir. Bu doğrultuda geleneksel yayılımla pek çok çeşit, sonunda homojen etkileşim ürünü haline gelebilecektir. Böylece doğal mutasyonların yayılımı yaşanarak, biyoçeşitliliğin sınırlanması ve sürdürülebilirliğin engellenmesi riski ile de karşılaşılabilecektir. Bunun da tarımsal çiftlikler aracılığıyla gelişebilecek, ekosistem ve tarımsal karakterlerin değişimlerine gidebilecek ve sonuç olarak bağımlılık, doğal kıtlık veya çevresel felaketlere varabilen sonuçlar doğurabileceği ileri sürülmektedir. Bu konudaki tartışmalar henüz tam açıklık kazanmamıştır. Bunun evrensel boyutta ne kadar süre kontrolsüz genetik değişim açısından tehlike sınırında olabileceği konusunda da kesin bilgiler verilememektedir. Bunun daha çok zararlı olabilecek genin etkileşim gücüne göre değişebileceği bilinmektedir. Tersine, evcilleştirilmiş ve tarımı yapılan türlerin, doğal seleksiyonla hastalıklara dayanıklılık değerleri yüksekse, bu kez lokal çeşitlerin canlılığını garanti etmek gibi bir fayda da sağlayabileceği ileri sürülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde, küçük çiftliklerin yaygınlığı, gen kaçışlarında önleyiciliği engellemekte ve bir seri ekonomik önemdeki hukuksal sorunlar yaşanmaktadır. Bu da gelişmiş ülkele-

rin önemli şirketleriyle kavgaların yaşanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. GD bitki polenlerinin yayılımı ile ciddi kayıplar oluşmaktadır.

Sosyal, etik ve ekolojik açıdan tartışılan sorunlar nelerdir? Bunun dışında Terminatör gen olarak da adlandırılan kısır tohumların yaygınlaşması, çiftçilerin ürünlerinden kendi tohumluklarını alamamasına neden olmakta ve uluslararası tekellere sürekli bağımlılığı artırmaktadır. Bu ise pek çok ticari sorunları da birlikte getirmektedir. Ayrıca gen aktarılmış çeşitlerin patentlenmesi doğrultusunda da çeşitli hukuksal, sosyal ve etik sorunlar şekillenmektedir. Bütün bunlara bir de uluslararası baskılarla yaşanan yönetsel ve politik zafiyetler de eklenince, sorunlar ülkesel ve evrensel boyutlarda devleşecektir. Terminator bitki uygulaması; biyolojik kalıtımın bir meta haline getirilerek, doğal yaşama el konulması sürecinin ulaştığı son nokta olarak tanımlanmıştır. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin genellikle birkaç tarım ürününe dayalı dış satımlarında, gen kaçışlarına bağlı olarak ortaya çıkabilecek pazar kayıplarını tolere edebilecek güçte olmadıkları ve GD olmayan ürünlere karşı mevcut tercihlerinin bu yüzden yoğun olduğuna ilişkin savunmalar yapılmaktadır. Bu bakımdan bölgesel girişlerinde genetik evolüsyona uğramamış ürünleri tercih etmeleri ve açık alan denemelerinden kaçınmaları önerilmektedir. Böyle bir stratejinin izlenmesi sonucunda da, seçilmiş pazarlara ulaşılabilmesi avantajı bakımından da ciddi sorunlar yaşanacaktır. Böylece ulusal tarım stratejilerini ve doğal zenginlikleri kaybetme riski de ortaya çıkaEKİM / 09

Yıldızlar 73


>> 11 Avrupa ülkesi, GDO’lu tarım ürünlerini tüketmekten vazgeçerek, yasakladılar.

cü (insektisit) toksik genin, transgenik bir bitkinin dokularında üretilme riskiyle yaşıyoruz. Bu kaygı gerçekleşirse, seleksiyonda baskı yaparak hedef böceklerin duyarsızlaşması sonucunu beraberinde getirebileceğinden de söz edilmektedir. Oysa bu transgenik ürün tohumlarını alan çiftçilerin, ürünlerinin verdiği yeni tohumları tarlalarına ekme hakları yok. Bu bir nevi sözleşmeli kısırlık olarak tanımlanabilir. Komşusundan tohum alan çiftçinin önünde ise, türün patent ile korunuyor olmasından dolayı bir de hukuki kısırlık vardır. Bunun yanında üretici firmalar ayrıca tarımsal mücadele ilaçlarını da kendileri üretmekte ve tohum alan çiftçiye başka bir ilaç kullanımını yasaklamaktadırlar. Bunlarla da belirli başka bir bağımlılık yaratılmaktadır.

Toplumsal sorumluluk anlayışı ve yaklaşımları açısından durum nedir?

bilmektedir. Bütün bunların yanında kontrol sistemleri ve yasal yapılanmaların da bulunmayışı veya yetersizliği ile ithalatta sadece ticareti gerçekleştiren kuruluşların egemen kılınması, olası riskleri ileriye yönelik geri dönüşümsüz hale getirecektir.

Gen aktarımı işlemi sonucunda, yeni türler baskın karakterler haline geleceğinden ve bitki polenlerinin doğal ortamda kontrol dışı ve kilometrelerce uzaklara taşınabilme özelliği bulunduğundan, bu kontrolsüz yayılımın gi-

derek yaygınlaşan istem dışı türler haline gelmesine ve ekofloranın önemli ölçüde değişmesine neden olacaktır. Trakya’daki yerel ayçiçeği çeşitlerinin kaybı, buğdayımızdaki yerel çeşit kayıpları, yerli mısırımız ve domatesimizin

kayıpları, bu risklerin yansımalarına ilişkin örnekler olarak gösterilebilir.

Günümüzde biyolojik tarımın önemli dayanağı olan Bacillus thuringiensis’den (Bt) elde edilen bir böcek öldürü-

74 Yıldızlar

EKİM / 09

Biyoteknolojik işlem ve ürün bazında; virüsler, bakteriler ve diğer her türlü canlı organizmalar kullanılarak yapılan geniş aralıklı genetik çalışmaların gen kaçışlarıyla olan sonuçlarının, tarımı büyük ölçüde ve güçlü bir şekilde etkileyeceği ileri sürülmektedir. Ayrıca gen kaçışlarının negatif sonuçlarına bağlı olarak gelişebilecek bir ekonomik veya sosyal zararlanmalar söz konusu olduğunda, birinin bu sorumluluğu mutlaka üstlenmesi gerektiği, bunun da mal sahibi olması gereği ifade edilmektedir. Bu, mülkiyetin riski durumu olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte; çevresel olaylarda “Kirleten öder” ilkesi benimsenmelidir. Her ne kadar tarımda, genellikle saf ürünlerin üretildiği tarlaların, diğerlerinden yeterince ayrılarak korunması (sığınak zonu uygulaması) sorumluğu üreticiye aitse de, yine gen kaçışları nedeniyle geleneksel ve organik tarım alanlarının dahil olduğu tarlalar bakımından Meksika, ABD ve Kanada’da ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bu durumda da gen aktarımlı ürün tedarikçileri, sorumluluğu kabul etmekte isteksiz davranmaktadırlar. GDO ve GD ürünlere karşı Amerikan Gıda İlaç İdaresi (FDA) ise, AB’den daha hoşgörülü davranmaktadır. Bu konu internet ortamında da çeşitli kuruluşlarca tartışılmakta ve sorgulanmaktadır.

FAO-Biyoteknoloji Komisyonu’nun 7. Forum’unda tartışılan konular FAO- Biyoteknoloji Komisyonu’nun 31 Mayıs–5 Temmuz 2002 tarihleri arasındaki 7. Forum ‘unda; GD tohumlar, orman ağaçları, balık veya diğer hayvanlar da dahil olmak üzere çeşitli canlı gruplarının potansiyel önemleri, GD olmayan türler üzerindeki olası etkileşimleri ve bu üretimlerin gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkileri ele alınarak tartışılmıştır. Bu bağlamda “Saflıkla – kirlenme arasın-


daki bir açılımla, çeşitliliği genetik olarak etkileyen gen kaçışları sonucunda, geleneksel ve doğal florayı kayıp boyutlu ve derinden etkileyerek tarımsal çeşitliliğe yol açacaktır” sonucuna varılmıştır. Bu bakımdan GD bitki ve hayvanlardan ekosisteme gen kaçışları potansiyelinin etkileşim gücünün genetik açıdan biyoçeşitliliğe etkileri; türler içi, türler arası ve bunların toplumsal ve toplumlar arası boyutları olmak üzere 3 temel açıdan ele alınmalıdır. Söz konusu risklerin ortadan kaldırılması açısından, bu tehlikelerin sınırlandırılması yönünde çalışılmalıdır. GD’lerden, GD olmayan canlılara doğru gen kaçış transferlerindeki sorunlar; ekolojik, politik, ekonomik, sosyal ve patojenik (hastalık yapma özelliğindeki) yansımalarıyla ele alınarak, çevre açısından risk yönetimi yaklaşımıyla ilgili diğer etkileşim problemleri incelenmelidir. Temel elementler 8 ana alt tema halinde özetlenmiş, kapsamlı boyutlarla tartışılmıştır. Tartışmaların odak noktası olan tohum sektörü ile ilgili gen kaçışları ile orman ağaçlarından hayvanlara kadar uzanan etkileşim zinciri; politikaları üretenler, tüketiciler ve araştırıcılar boyutlarıyla irdelenmelidir.

Yaşanabilecek sorunların felakete dönüşmemesi için yapılması gerekenler Ayrıca tüketici bilinçlendirme çalışmaları ile toplumsal katılım ve duyarlılık, tüketici tepkisi canlı tutulmalıdır. Bilimsel, sosyo-kültürel konuların iç içe bir karışımı niteliğindeki bu değerler, doğal genetik kaynakların ileriki dönemlerde kayba uğramamasını ve korunmasını sağlamak üzere, birbiri içinde yok edilecek şekilde karmaşa yaratılmamalı ve bu konuda daima uyanık davranılmalıdır. Buna göre; özellikle GD uygulamalarına ilişkin baskıların yoğunlaştığı bölgelerde çiftçiler, yerel çeşitleri kullanmaya özendirilmelidir. Gelişmekte olan ülkeler için çok önemlidir ve doğal genetik kaynakların korunmasına öncelik verilmelidir. Bazı görüşlere göre; “GDO’lar doğrudan zarar vermeyebilir, fakat çevreyi işgal ederek çevresel yıkıma yol açar.” Bu ise, konuya yönelik hassasiyeti gerektirmektedir. Organik tarım açısından en hassas konu olan gen kaçışı, verebileceği zararlar nedeniyle bu alanlarda GDO’ların kullanımına izin verilmez. Bu bakımdan en kapsamlı belirleyici taramalar bu bölgeler için planlanmalıdır. Bu konuda Avrupa Birliği bünyesinde ciddi yasal ve kontrol boyutlu yapılanma ve yasal güncelleme gelişimleri, etiketleme zorunluluğu getirilmiştir. Yine çeşitli uluslararası organizasyonlar tarafından konu hassasiyetle ele alınmakta ve ileriye yönelik yaşanabilecek olumsuzlukların bir felakete dönüşmemesi açısından stratejik ve sistematik önlemler geliştirilmesine ve uygulanmasına yönelik çalışılmaktadır. Bir diğer önemli etkileşim, akıllıca geliştirilmiş yasal yapılanmalarla patent sahiplerinin zorlanmaları şeklinde olmalıdır. Bu bakımdan Risk Yönetimi anlayışı ile olaylara yaklaşılmaktadır; son ürünü, tarlaya kadarki geçmişinde sorgulayabilen bir izleme sistemi kurulmuştur. Ayrıca yasal yapılanmada tüm bileşenlerin (tarım yapanlar, akademisyenler, yasa koyucular, sağlık otoriteleri, sivil toplum örgütle-

>> GD tarım ürünleri, 11 gelişmekte olan ve 7 endüstrileşmiş ülkede ekilmektedir.

ri, medya mensupları, vb.) katılımcılığı ve etkinliği sağlanmakta ve tüketiciyi bilgilendirmede şeffaflık ilkesine çok

büyük bir özen gösterilmektedir. Riski sorgulayan bir yaklaşımla karar verilmektedir.

Ekolojik ve geleneksel tarım yöntemleri ile kıyaslandığında durum nedir? Türkiye ekolojik koşulların uygunluğu ve zengin doğal gen

kaynaklarının varlığı nedeniyle tarımsal sürdürülebilirliği

sağlayabilmek açısından şanslı konumdadır. Bu şansını da yitirmemesi açısından geleneksel ve organik tarıma ağırlık vermeli, bu kulvarlarda ve pazarlar da etkin hale gelebilmeyi başarmalıdır. Tarımsal verimliliği artırmaya yönelik gelişmiş tarımla, geleneksel tarım uygulamalarını güçlendirmeli ve bu alandaki uzmanların birikimlerinden yararlanmaya özen göstermelidir. Tarımsal alandaki araştır-

malar desteklenmeli ve dış güdümlerle yönlendirilen bir tarım politikası uygulamaktan vazgeçilmelidir. Ekolojik tarım ürünlerinin iç ve dış pazarlarda gördüğü itibardan yararlanmak üzere, bu alandaki teşvikleri artırarak, genelsel

uygulamaları geliştirmeye ve güçlendirmeye yönelik stratejileri gerçekleştirmeye yönelmelidir. Ekolojik ürünlerin

geliştirilmesi ve fiyatlarının erişilebilir hale getirilmesini sağlayacak ulusal stratejiler geliştirilmelidir. Böylece ülke ekonomisi, ekolojisi ve tüketici sağlığı açısından da olum-

lu gelişmelere hizmet sağlanmış olacaktır. Bunun yanında gelecek nesillere karşı da sorumluluklar yerine getirilecektir. Bütün bu yaklaşımlar teknolojik gelişimleri objektif olarak izleyebilme ve bilimsel gelişimlerden yararlanabilme erdeminde olarak katılımcılığın özünü oluşturmaktadır.

Ulusal tarım politika ve stratejisi oluşturulup – korunmadan, yeterli kontrol, güvenlik önlemi, yasaklayıcı ya

da kısıtlayıcı önlemler alınmadan ve gerçekçi bir ya-

sal yapılanma kurulup tam olarak işlerliği sağlanmadan, bu ürün ve hammaddeler Türkiye’ye girmeye de-

vam ederse, tüketici sağlığı ve çevre güvenliği korunmamış olacaktır. Olay çok uluslu şirketlerin daha fazla

para kazanma hırsından kaynaklanmaktadır. Sonuç ola-

rak tüm ülke ekolojisi ve canlı sağlığı tehdit ve risk altına girmektedir. II

*Bu çalışma ‘Topal R.Ş. Tüketici Çevre ve Tarım Güvenliği Açısından Transgenik Ürünler. Gıda Bilimi ve Teknolojisi Dijital Dergisi. 6, (29), 4-21, Ekim-Kasım 2005. www.puntoyayin.com yayınından güncellenerek hazırlanmıştır.

EKİM / 09

Yıldızlar 75


European Safer Schools Partnership Development (ESSPD)

DAHA GÜVENLİ AVRUPA OKULLARI ORTAKLIĞI GELİŞTİRME (Comenius Ağ Projesi Avrupa Komisyonunun Ref: 230211-CP-1-2006-1-UK numaralı ödeneği ile yürütülmektedir)

>> 25 Avrupa ülkesinden öğrenci ve öğretmenlerin

katılımıyla “Şiddetin Olmadığı Demokratik Okullar için Avrupa Sözleşmesi” kaleme alınmış ve yine Avrupa çapında 82 okul öğrencisi tarafından elektronik referandum ile oylanıp kabul edilmiştir. haber, BURCU POLAT

Avrupa Komisyonuna bağlı olarak yütürülen ve kısa adı ESSPD olan “Daha Güvenli Avrupa Okulları Ortaklığı Geliştirme” Comenius 3 Ağ projesinin amacı; Demokratik Yurttaşlık Eğitimi ve şiddeti engelleme üzerine çalışan, belirli bir bilgi ve uygulama becerisine sahip kuruluşlardan, öğretmen yetiştiren üniversite ve dengi kurumlardan ve okullardan oluşan gruplar aracılığıyla “Şiddetin Olmadığı Demokratik Okullar için Avrupa Sözleşmesi”nin (European Charter for Democratic Schools without Violence) proje ortağı olan ülkelerde hayata geçirilmesidir. Avrupa Komisyonu, 2002 yılından itibaren Avrupa okullarında şiddetin azaltılarak demokrasinin yerleştirilmesine yardımcı olmak için yeni oluşumlara destek vermeye başlamıştır. Bu kapsamda 25 Avrupa ülkesinden öğrenci ve öğretmenlerin katılımıyla “Şiddetin Olmadığı Demokratik Okullar için Avrupa Sözleşmesi” kaleme alınmış ve yine Avrupa çapında 82 okul öğrencisi tarafından elektronik referandum ile oylanıp kabul edilmiştir. Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi tarafından resmen kabul edilip okullarda uygulanması tavsiye edilen sözleşme, aşağıdaki posterde yer alan 7 maddeden oluşmaktadır. Sözleşmenin yerleştirilmesi ile okullarda şiddetin olmadığı, demokratik yaşam biçiminin benimsendiği bir kültür oluşturulması hedeflenmektedir.

76 Yıldızlar

EKİM / 09


Ekim 2006-Ekim 2009 arasındaki üç yıllık dönemi kapsayan projenin hedef grubu; öğrenciler, okulu destekleyen temel aktörler, veliler, okul çalışanları ve öğretmen yetiştirenler, okul paydaşları, şiddet, suç önleme temel görevi olan başta polis olmak üzere diğer kuruluşlardır.

Proje ortakları Uluslararası koordinatörlüğünü Londra Metropolitan Police kurumunun yaptığı projenin ortakları İrlanda, Finlandiya, İsveç, Bulgaristan, Fransa, İtalya, Romanya, Polonya ve Türkiye’dir. Projenin Türkiye resmi ortağı Yıldız Teknik Üniversitesi’dir. Projede Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri öğretim elemanlarından Prof. Dr. Ali İlker Gümüşeli, Yrd. Doç. Dr. Erkan Tabancalı, Yrd. Doç Dr. Nermin Çiftçi Arıdağ ve Arş. Gör. Zuhal Zeybekoğlu Çalışkan görev almaktadır. Projeye ilişkin detaylı bilgi www.esspd.org adresinden alınabilir.

>> Okullarda şiddetin

olmadığı, demokratik yaşam biçiminin benimsendiği bir kültür oluşturulması hedeflenmektedir. det konusunda bilgilendirici seminerler, demokrasi temalı öğrenci yarışmaları (şiir, resim ve kısa öykü), ders planları ve materyallerine demokrasi kavramının entegre edilmesidir. Uygulamada okullara destek vermek amacıyla, okullarla belirli aralıklarla toplantılar düzenlenmektedir.

Seminerler ve toplantılar

Proje’nin yerel ortakları, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Bölümü, İstanbul’dan beş okul ve YÖRET Vakfı’dır. Ayrıca başta Üsküdar Çocuk Şube Müdürlüğü olmak üzere Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Adile Sadullah Mermerci Polis Meslek Yüksek Okulu ile bağlantılar kurulmuştur. Proje okullarındaki çalışmaların devamı ve sözleşmenin daha fazla okula ulaşması için Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Şube Müdürü Sayın Güner Ergenç ile yapılan çalışmalar devam etmektedir.

Şiddetin azaltılması ve demokrasinin yerleştirilmesi Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi (Beşiktaş), Halil Vedat Fıratlı İlköğretim Okulu (Yeşilköy), İbni Sina İlköğretim Okulu (Bakırköy), Mecidiyeköy Lisesi (Mecidiyeköy) ve TEB Ataşehir İlköğretim Okulu (Ataşehir) olmak üzere beş okulda, proje çerçevesinde sözleşmenin yerleştirilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Öncelikle beş okulda ihtiyaç analizi çalışması yapılarak, okullarda sözleşmenin yerleştirilmesinde temel teşkil eden şiddetin azaltılması ve demokrasinin yerleştirilmesi için yapılması gerekenler belirlenmiştir. Sonrasında ise her okul için eylem planları hazırlanmıştır. Eylem planlarında yer alan çalışmalardan bazıları şunlardır: Okul el kitapçıklarının hazırlanması, okulda faaliyet gösteren kurulların işlerliğinin arttırılması, çocuk hakları, çocuk istismarını önleme gibi konularda okul meclisi çalışmaları, veli ve öğretmenler için demokrasi ve şid-

Proje kapsamında, Eylül 2007 ile Mart 2009 arasındaki dönemi kapsayan süreçte altı uluslararası seminer düzenlenmiştir. Bu toplantılardan ilki 27-30 Eylül 2007 tarihleri arasında Wojkowice (Polonya) şehrinde gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda proje süreci tartışılmış, Polonya’da okullarda şiddet konusunda faaliyet gösteren kurumlardan bilgi alınmış ve okul ziyaretleri yapılmıştır. Projenin ikinci toplantısı ise 1-6 Aralık 2007 tarihleri arasında Rousse (Bulgaristan) şehrinde yapılmıştır. Her ülke, ihtiyaç analizi çalışmalarının sonuçlarını sunmuştur. Ayrıca yine aynı toplantıda şiddet konusunda seminerler verilmiş ve okul ziyaretlerinde bulunulmuştur. Aralık 2007 ve Ocak 2008 dönemlerinde, projede yer alan okullara Comenius Çok Taraflı Okul Ortaklığı Projeleri Geliştirme eğitimi verilmiştir. Bu eğitimlerde okullara, proje geliştirme sürecine ilişkin detaylı bilgi verilmiştir. Sonrasında ESSPD Ağ Projesinin bir çıktısı olarak, her okulun projenin temel konuları olan şiddetin azaltılması ve demokrasinin yerleştirilmesi konularıyla ilişkili Comenius Çok Taraflı Okul Ortaklığı projeleri geliştirmeleri sağlanmıştır. Projenin Timisiora (Romanya) şehrinde 28-31 Ocak tarihlerinde yapılan üçüncü uluslararası toplantısına proje ortağı her ülke, yerel ortamda çalıştığı okulları davet etmiştir. On ülkeden okulun katılımıyla Comenius projelerine son hallerini verilmiştir. Geliştirilen projeler Ulusal Ajans tarafından başarılı bulunmuştur ve Eylül 2008’de okullar proje çalışmalarına başlamıştır. Projenin uluslararası dördüncü toplantısı, 10 ülkeden 55 kişinin katılımı ile 25-27 Mart tarihleri arasında İstanbul’da yapılmıştır. Eğiticinin eğitimi semiEKİM / 09

Yıldızlar 77


>> Proje çerçevesinde

geliştirilen eylem planlarının uygulama ve izleme çalışmaları okullarda devam ediyor. nerleri, bu toplantıda da devam etmiştir. Katılımcılar farklı ülkelerden gelen eğitmenler eşliğinde, şiddetin önlenmesi ve azaltılması konularında grup çalışmaları yapmıştır. Benzer çalışmalar, projenin 5-7 Mayıs tarihleri arasında Corato (İtalya) şehrinde yapılan altıncı toplantısında da devam etmiştir. Bu toplantıda ayrıca, her ülkede hazırlanan eylem planları sunulmuş ve değerlendirilmiştir. Kasım ayında

78 Yıldızlar

EKİM / 09

Bordeaux (Fransa) şehrinde yapılan toplantıda da, proje süreci değerlendirilmiştir. Bu toplantıda, ortak ülkelerde demokratik yurttaşlık eğitimi konusunda yapılan çalışmalar sunulmuş ve okullarda demokratik bir yaşam biçiminin benimsenmesi için yapılması gerekenler tartışılmıştır. Proje çerçevesinde geliştirilen eylem planlarının uygulama ve izleme çalışmaları okullarda devam etmektedir. Ayrıca ilk yıl beş okul için yapılan Comenius Çok Taraflı Okul Ortaklığı Projeleri Geliştirme çalışmaları, 2009 dönemi için de tekrarlanmıştır. Projeye yeni beş okul (Fatih Akşemsettin İlköğretim Okulu, Gaziosmanpaşa Yildız Tabya İlköğretim Okulu, Küçükçekmece Nasreddin Hoca İlköğretim Okulu, Kağıthane Anadolu Lisesi ve Şişli Mehmet Pisak Lisesi) daha dahil edilerek ESSPD Comenius Ağ Projesi çerçevesinde proje geliştiren okulların sayısı 10’a yükseltilmiştir. II


EK襤M / 09

Y覺ld覺zlar 79


YENİ SPOR SALONUMUZ

ÜNİVERSİTEMİZİN HİZMETİNDE >> Sporcu öğrencilerimize, Yıldız Teknik Üniversitesi

Vakfı tarafından 2009-2010 öğretim yılında başarı bursu verilecektir. YRD. DOÇ. DR. M. ÜMİT GÜMÜŞAY SPOR ETKİNLİKLERİ KOORDİNATÖRÜ

Davutpaşa Yerleşkesi’nde yeni yapılan kapalı spor salonu Rektör Prof. Dr. İsmail YÜKSEK tarafından 2009 yılı Nisan ayında hizmete açılmıştır. Spor salonumuz 2500 m2 alana oturmakta ve içerisinde basketbol, voleybol, hentbol, korfbol ve futsal maçlarının yapıldığı ana salon ile

80 Yıldızlar

EKİM / 09

çeşitli amaçlara uygun çalışma yapılmasına olanak veren üç ayrı salon bulunmaktadır. Bu salonların biri dans ve bale gibi çalışmaların yapılmasına uygun aynalı salon, ikincisi ise masa tenisi çalışmalarının ve müsabakalarının yapılmasına imkan verecek özellikte, üçüncü salon ise güreş


ve uzak doğu sporlarının yapılmasına imkan verecek şekilde düzenlenmiştir. 3 antrenman salonu, 10 ayrı soyunma odası ve bir hakem odası bulunmaktadır. Ayrıca, salonumuzda ses sistemi ve kablolu/kablosuz internet bağlantısı bulunmaktadır.

Spor Etkinlikleri Koordinatörlüğü kuruldu YTÜ Spor Etkinlikleri Koordinatörlüğü, Beden Eğitimi Bölümü ve Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı ile Birlikte YTÜ Öğrencilerinin beden ve ruh sağlığının korunmasına yönelik spor etkinliklerinin düzenlenmesi, yönetilmesi, Üniversitemize ait spor alanlarının verimli kullanılmasının sağlanması ve Üniversitemizde çalışan personelimizin spor tesislerimizden yararlanabilmesi, spor tesislerimizin bakımı, yönetimi ve yeni tesislerin yapılması için araştırmaların koordine edilmesi için kurulmuştur. Koordinatör olarak İnşaat Fakültesi öğretim üyelerimizden Yrd. Doç. Dr. Ümit Gümüşay görevlendirilmiştir. Spor etkinliklerinin daha iyi duyurulmasını sağlamak için http://www.ytuspor.yildiz.edu.tr web sitesi yapılmıştır. Web sitesinde spor salonunun fotoğrafları ve salon hakkında daha fazla bilgiyi bulmak mümkündür. Spor salonunun 3 boyut-

lu modelinin oluşturulması ve coğrafi bilgi sisteminin yapılması için Harita Mühendisliği Bölümü öğrencilerine bitirme çalışmaları hazırlatılmıştır. Yrd. Doç. Dr. Ümit GÜMÜŞAY’ın yönettiği lisans bitirme çalışması yapan Gözde ÇELEBİ 3DMax programı ile Yeni Kapalı Spor Salonu’nun 3 boyutlu modelini oluşturmuştur. Bu çalışmanın web’den yayınlanma süreci devam etmektedir. Kapalı spor salonunda Beden Eğitimi Bölümü okutmanları Okutman Erşan EKMEKÇİ ve Selim AKBIYIK’ın desteği ile üniversite personeli arasında futsal, basketbol ve voleybol turnuvaları düzenlenmektedir.

Lisanslı Sporculara Burs Spor Etkinlikleri Koordinatörlüğü’nün başvurusu ile Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı tarafından sporcu öğrencilerimize 2009-2010 öğretim yılında başarı bursu verilecektir. Branşında milli sporcu olan, milli takım kampına çağrılmış olan ya da takım sporlarında yıldız-genç seviyesinde 4 yıl oynamış olan ve halen spora devam öğrencilere on ay süreyle burs imkanı sağlanacaktır. Öğrencilerin ilgili branşta Yıldız Teknik Üniversitesi’nde faaliyete katılma zorunluluğu vardır. Başvurular Spor Ekinlikleri Koordinatörlüğü’ne yapılacaktır. II EKİM / 09

Yıldızlar 81


HİDROJEN UYGARLIĞININ DESTANI >> Yenilenebilir enerji kaynakları, güneş var olduğu sürece – beş milyar yıl daha – var olacaktır.

T. NEJAT VEZİROĞLU / BAŞKAN, ULUSLARARASI HİDROJEN ENERJİSİ KURUMU TEMİZ ENERJİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ, MİAMİ ÜNİVERSİTESİ

1960’larda şehirlerdeki hava kirliliği insan sağlığını tehdit eden önemli bir konu haline gelmişti. Ben genel olarak çevresel konularla, özellikle de hava kirliliği konusuyla ilgileniyordum. Çevreyi hiç ya da neredeyse hiç kirletmeyecek olan bir yakıt bulmak umuduyla, olası araç yakıtları üzerinde çalışmaya başladım. Gazohollerin yanı sıra (benzin ve metanol ve/veya etanol karışımları), özellikle metanol, etanol, amonya ve hidrojeni inceledim. Ulaşımda kullanılacak yakıt araştırmam 5 yıl sürdü. Elde ettiğim sonuca göre, hidrojen en temiz, aynı zamanda da en etkili yakıttı. CO, CO2, SOx, hidrokarbonlar, is veya parçacıklar oluşmasına sebep olmuyordu. Oksijenle yanma olduğunda, hidrojen NOx oluşumuna da sebep olmuyordu. Havada yanacak olduğunda, ancak o zaman biraz NOx ortaya çıkıyordu.

Enerji krizi 1973’lerin başında, enerji krizi patlak verdi. Ortadoğu’da petrol üreten ülkeler petrol ihracatını durdurdular. Dünya ekonomisi neredeyse durma noktasına geldi. Bazı fabrikalar durdu ve/veya yarı zamanlı olarak çalışmaya başladı. Ulaşım da bu durumdan olumsuz etkilenmişti. Benzin istasyonlarının önünde uzun kuyruklar, caddelerde çok az sayıda araba vardı. Hava trafiği de azaltılmıştı.

Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü Her zaman mühendisler ve bilim insanlarının insanlığı ve dünyayı etkileyen sorunlara çözüm üretmeleri gerektiğini savunduğumdan, 1973’te, Miami Üniversitesi’nde Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nü (CERI) kurdum. Bu enstitünün amacı, enerji sorununa çözüm ya da çözümler üretmekti. Böylelikle dünya ekonomisi işlerliğini sürdürecek ve insanoğluna yüksek yaşam standartları sunacaktı. Enstitünün bir diğer amacı da kirliliğe yol açmayan, bitkiler, hayvanlar ve insan-

82 Yıldızlar

EKİM / 09


ların yaşam alanlarına ve dünya adlı gezegenin çevresine zarar vermeyecek temiz enerji yöntemleri bulmaktı. CERI ciddi olarak çalışmalarına başladı. Hızlıca bütün olası temel enerji kaynaklarına baktık: Güneş ve rüzgar enerjisi; akıntılar, dalgalar, gelgitlerin ürettiği enerji; jeotermal enerji, nükleer üreticiler ve termonükleer enerji. Hepsi de fosil yakıtlarından çok daha temizdi ve daha uzun süreliydi. Fosil yakıtlarını 1860’larda, Sanayi Devrimi’nin ilk zamanlarında kullanmaya başlamıştık. Önce kömür kullandık, sonra petrol ve daha sonra da doğalgaz kullanmaya başladık. Petrol şirketleri sıvı haldeki fosil yakıtlarının birçoğunun 2060’a kadar tüketilmiş olacağını tahmin ediyorlar. CO2 salınımına bir çözüm getirildiği takdirde, kömür, katran kumu ve killi şist petrolü 100 yıl daha var olabilir. Ancak, yenilenebilir enerji kaynakları, güneş var olduğu sürece – beş milyar yıl kadar daha – var olacaktır.

Hidrojen Enerjisi Sistemi Her ne kadar bu temel enerji kaynakları fosil yakıtlardan daha uzun süreli ve daha temiz olsa da hiç kullanışlı değildi. Nükleer enerji dışındaki diğer kaynaklar saklanabilir ya da taşınabilir de değildi. Yine deniz ulaşımında kullanılan nükleer enerji dışında hiçbir kaynak, ulaşımda yakıt olarak kullanılamazdı. Belli ki bu sorunu çözmek için, bu temel enerji kaynaklarını kullanarak sentetik bir yakıt üretmemiz gerekmekteydi. 10 yıllık (1962 – 1972 yılları arasındaki) çalışmamın ve araştırmamın sonucu olarak hidrojenin en iyi sentetik yakıt

>> Bizi “Hidrojen

Romantikleri” adıyla etiketleyerek, olmayacak şeylerin hayalini kurduğumuzu söylediler. olabileceğini biliyordum. Hidrojen en hafif, en verimli, en temiz ve ulaşım için en iyi yakıttı. Ortaya çıkan enerji sistemine “Hidrojen Enerjisi Sistemi” ya da “Hidrojen Ekonomisi” adını verdim, çünkü enerji ekonominin lokomotifidir. Bunun fosil yakıtlarındaki azalmaya ve bu yakıtların küresel çapta yol açtığı küresel ısınma, iklim değişimi, ozon tabakasında seyrekleşme, asit yağmurları, hava kirliliği, petrol sızıntıları v.b. gibi çevresel sorunlara karşı en iyi çözüm olacağından emindim. Emin olduğum bir şey daha vardı: Er ya da geç, Hidrojen Enerji Sistemi’nin günümüzde kullanılan fosil yakıt sisteminin yerini alması kaçınılmazdı.

Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı Bu çözümle ilgili bilimsel camiayı bilgilendirmek ve onlardan dönüş almak amacıyla, Hidrojen Ekonomisi Miami Enerji Konferansı (THEME) adlı uluslararası bir konferans düzenlemeye karar verdim. Washington’a gittim ve Ulusal Bilim Kurulu’nda fikrimi açıkladım.

EKİM / 09

Yıldızlar 83


Onlar da Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’ne konferansı düzenlemesi için 70.000$ verdiler. Enerjiye dair ve genel olarak çevresel sorunları çözmekle ilgilenen ve ilgilenebilecek olan ne kadar bilim insanı varsa hepsine broşürler ve mektuplar gönderdik. Konferansı en kısa zamanda, yaklaşık sekiz ayda düzenleyebilmek için gece gündüz çalıştık. Bilim adına bir dönüm noktası olacak THEME konferansı, 18 Mart 1974’te Miami Beach’teki Playboy Plaza Oteli’nde seksene yakın ülkeden gelen 700 kişinin katılımıyla başladı. Açılış konuşmamda Hidrojen Enerji Sistemi’ni fosil yakıtların tükenmesi ve bu yakıtların kullanımının küresel çevre sorunlarına yol açmasının tek kalıcı çözümü olarak tanıttım. Açılış konuşmamdan sonra farklı ülkelerden ona yakın bilim insanı yanıma gelip şöyle diyordu: “Sayın Veziroğlu, size katılıyoruz, gerçekten de Hidrojen Enerji Sistemi fosil yakıtların yerini alabilecek en iyi olası sistem.” Aynı günün akşamında, bu kişilerle otelin çatı katında toplandık. Adları daha sonra “Hidrojen Romantikleri” olarak anılan bu

84 Yıldızlar

EKİM / 09

on bir bilim insanı, dünyanın hemen her bölgesini temsil ediyorlardı. Bu temsilciler, Mısır ve Arabistan’dan Hussein K. Abdel-Al, İngiltere ve Avustralya’dan John O’M Bockris, Amerika’dan William J. D. Escher ve William D.Van Vorst, İtalya ve Avusturya’dan Cesare Marchetti, Venezuela’dan Anibal R. Martinez, Japonya’dan Tokio Ohta, İsviçre’den Walter Seifritz, Türkiye ve Amerika’dan T. Nejat Veziroğlu, Almanya ve Amerika’dan Kurt H. Weil ve Amerika’dan Robert M. Zweig’di. Otelin çatı katında hararetli, ama bir o kadar da ölçülü bir tartışma vardı. Hidrojen Enerji Sistemi fikrinin artık zamanının geldiği konusunda herkes hemfikirdi. Bu, kullanılmakta olan yakıtların tükenmesinin kalıcı çözümüydü. Daha sonra resmi bir kuruluşa gereksinim olup olmadığı tartışması başladı. Önceleri sadece bu topluluğun konu ettiği, daha sonra ise kaçınılmaz ve evrensel hale gelen Hidrojen Enerji Sistemi’nin savaşını sürecek bir kurum kurulması konusunda en çok ısrarcı olan kişi Venezuela’dan Anibal Martinez’di, ki kendisi petrol karteli OPEC’in de kurucularından bi-


riydi. Bu da ironik bir durumdu; çünkü Martinez OPEC’i çürüten bir örgütün kurulmasını teklif ediyordu.

Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi Çatı katı toplantısının bir sonucu olarak, 1974’ün sonlarında Uluslararası Hidrojen Enerjisi Kurumu (IAHE) kuruldu. Ben (Nejat Veziroğlu) IAHE’nin başkanı olarak seçildim, William J.D. Escher genel sekreter seçildi ve Hidrojen Romantiklerinin birçoğu da Yönetim Kurulunu oluşturuyordu. IAHE büyük bir istekle işe koyuldu. 1975’te iki tane bülten yayımladık. Hidrojen Enerjisiyle ilgili bilimsel bir dergi çıkarmak için bazı görüşmeler yaptık ve Pergamon Press yayıncımız olmayı kabul etti. Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi’nin ilk sayısı Ocak 1976’da yayımlandı. İlk üç yıl dergimiz üç ayda bir çıkıyordu. 1979’da iki ayda bir, 1982’de ise ayda bir çıkarılmaya başlandı. Bu yıl, dergi 18 sayı çıkarılacak. Ocak 2008’den beri dergi, önemi gittikçe artan Hidrojen Ekonomisi’nde gündemi yakalayabilmek için iki haftada bir çıkarılıyor.

Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansları Bienali Hidrojen Enerjisi için dünya çapında bir platform oluşturmak amacıyla Dünya Hidrojen Enerjisi Konferansları Bienali (WHECs) düzenlemeye karar verdik. İlki Mİami Beach’te olmak üzere, Zürih, Tokyo, Pasadena, Toronto, Viyana, Moskova, Honolulu, Paris, Cocoa Adası, Stutgart, Buenos Aires, Pekin, Montreal, Yokohama, Lyon ve Brisbane’de bienaller düzenledik. Gelecek WHEC konferansları 2010’da Almanya Essen’de ve 2012’de Kanada Calgary’de düzenlenecek. Elbette ki hiçbir teknoloji, standartlar olmadan kök salamaz ve evrensel olan hiçbir teknoloji uluslararası standartlar olmadan kurulamaz. İsviçre’den Gustav Grob, merkezi Cenevre’de olan ISO’ya başvurarak Hidrojen Enerjisi Teknolojileri için uluslararası standartlar getirmeleri talebinde bulundu. Oluşturulan bir komite standart hazırlamakla görevlendirildi. Altı yıl önce dokuz tane Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri standardı belirlendi ve halen bu konu üzerinde çalışmalarımız devam ediyor.

>> Hidrojen Enerji

Sistemi’nin, günümüzde kullanılan fosil yakıt sisteminin yerini alması kaçınılmazdı.

UNIDO ICHET’in kuruluşu Hidrojen Enerji Sisteminin kaçınılmaz olduğu ortadaydı. Dünya çapında yapılan araştırmalar, WHEC konferansları ve Uluslararası Hidrojen Enerjisi Dergisi’nde yayınlanan makaleler sayesinde Hidrojen Enerji Sistemi kuruluşları oluşturuluyordu. Artık uygulamaya geçmenin zamanı gelmişti. Birleşmiş Milletlere ait bir merkezin Hidrojen Enerji Sistemini dünya çapında kurabilmek için en iyi kurum olacağına karar verdik. Bu sebeple 1988’de Birleşmiş Milletler Sanayi Gelişim Örgütü’ne (UNIDO) teklifte bulunduk. UNIDO görevlileri bu fikre sıcak bakıyordu, ancak UNIDO genel kurulundan da onay çıkması gerekiyordu. UNIDO temsilcileriyle birlikEKİM / 09

Yıldızlar 85


te birçok ülke gezdik (ABD, Japonya, Çin, Hindistan ve Avrupa Birliği üye ülkeleri) ve böyle bir merkezin kurulması için onların onayını almak istedik. Sonuç olumluydu.

>> Büyük-küçük tüm

petrol şirketleri Hidrojen kafilesine katıldılar.

1996’da UNIDO genel kurulunun oybirliğiyle aldığı kararla, İstanbul’da da bir merkezin açılmasına karar verildi; çünkü İstanbul gelişmekte olan ülkelerle endüstri ülkelerinin tam ortasında bulunuyordu. Ardından Türk hükümeti ile UNIDO arasında son müzakereler başladı. Yılmaz, Ecevit ve Erdoğan hükümetleri ve Milli Güvenlik Kurulu bunu onayladı. Ekim 2003’te Türkiye ve dünya için Hidrojen Enerjisinin çok önemli olduğuna inanan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Viyana’da UNIDO ile anlaşma imzaladı ve gerçek anlamda uluslararası bir merkez olan UNIDO ICHET kuruldu. Merkezde dünyanın pek çok ülkesinden, Türkiye, Amerika, Bulgaristan, Kırgızistan…v.b. bilim insanları ve personel yer almakta. Günümüzde bu merkez dünya çapında pilot projeler geliştirmekte, uluslararası konferanslar, eğitimler ve çalıştaylar düzenlemektedir.

Petrol endüstrisi Zaman zaman engellerle karşılaştığımız da oldu. On bir bilim insanı olarak IAHE’yi kurduğumuzda petrol firmalarının çıkarları tehlikeye girmiş oluyordu. Bizi “Hidrojen Romantikleri” adıyla etiketleyerek, olmayacak şeylerin hayalini kurduğumuzu söylediler. 1973’teki enerji krizinden sonra ABD Kongresinde elektrik, alkol ve hidrojen arabalarının kullanımını destekleyen bir yasa taslağı oluşturulması gündeme geldi. Petrol lobisi hidrojen arabalarının yasa taslağını kaldırdı, ardından da petrol şirketleri Hidrojen Enerjisiyle savaşmak için bir konsorsiyum kurdular. Konsorsiyumun amacı fosil yakıtlarının temiz olduğunu, hidrojen yakıtların ise kullanılamaz olduğunu ispatlamaktı. Bu amaçla, bu fikri destekleyen araştırmalara yüklü miktarda yatırım yaptılar. Bu araştırmacılar, şehirlerdeki hava kirliliğinin araba, otobüs ve kamyonlardan çıkan gazlardan değil de, uzaklarda patlayan volkanlardan ortaya çıkan koku ve tozdan kaynaklandığını iddia ediyordu. Küresel ısınmanın fosil yakıtların yanmasıyla ortaya çıkan CO2‘den değil de, ineklerin yediklerini geri çıkarmalarından kaynaklandığını savunuyorlardı. 1990’lara gelindiğinde birçok endüstri hidrojeni geleceğin yakıtı olarak görüyordu ve hidrojeni kullanabilmek için prototipler üretmeye başlamışlardı. En belirgin olanları hidrojen arabaları, hidrojen otobüsleri, hidrojen klimalar ve hidrojen araç gereçlerdi. Hava taşıtı şirketleri hidrojen yakıtlı uçaklar üzerinde çalışmaya başladılar. Ancak hiç çaba göstermeyen bir endüstri de vardı: petrol endüstrisi.

Anti-hidrojen konsorsiyumunun dağılması 1998 yılı Haziran ayında, Buenos Aires’te düzenlenen Dünya Hidrojen enerjisi Konferansı’ndan iki ay sonra

86 Yıldızlar

EKİM / 09


Shell Petrol Şirketi anti-hidrojen konsorsiyumundan ayrıldı ve petrol üretimi, taşınması ve rafinerisi dışında dördüncü bölüm olan Hidrojen bölümünü kurdu. Bunu British Petrol’ün konsorsiyumu terk etmesi takip etti ve anti-hidrojen konsorsiyumu dağıldı. Ardından da büyük-küçük tüm petrol şirketleri Hidrojen kafilesine katıldılar. Tabi ki ekonomi önemlidir ve ekonomiyi hareketlendirecek olan yakıtın maliyeti, mümkün olduğunca düşük olmalıdır. Diğer tüm faktörlerin yanı sıra maliyeti asıl belirleyen, yakıtın kullanıma uygunluğu ve yakıtın sebep olduğu çevresel zarardır. Temiz Enerji Araştırma Enstitüsünde yaptığımız araştırmalar gösteriyor ki, Hidrojen en verimli yakıttır. Fosil yakıtların küresel ısınma, iklim değişikliği, asit yağmurları, ozon tabakası seyrelmesi, hava kirliliği ve petrol sızıntıları yoluyla sebep olduğu çevre ve sağlık hasarı yılda altı trilyon dolara mal oluyor ve bu her geçen yıl artıyor. Hidrojenin yüksek verimliliği ve fosil yakıtların sebep olduğu hasarı hesaba katınca, hidrojen şüphesiz en verimli yakıttır. ABD’deki kongre komitesine katılarak Hidrojen Enerji Sisteminin gelecek için tek kalıcı yakıt çözümü olduğuna dair ifade vermem istendiğinde, açıklamalarımın sonunda California Komite Başkanı Brown, “Dr. Veziroğlu, ABD’de serbest bir ekonomik sistemimiz var. Eğer Hidrojen anlattığınız kadar iyi bir enerji taşıyıcısı ise bırakın piyasada yarışsın ve kazansın.” dedi. Benim cevabım da “Sayın Brown, ABD’de serbest ekonomi sistemi olabilir, ama bu adil bir ekonomi sistemi değil. Eğer bütün malların oluşturduğu çevre ve sağlık hasarından sorumlu tutan bir yasa çıkarırsanız artık herkes petrol değil hidrojen satar.” oldu. Diğer bir deyişle, petrol, kömür ve doğal gaz nispeten daha ucuzdur; çünkü sebep oldukları çevre ve sağlık hasarının bedelini öde-

mezler. Bu bedel –doğrudan ya da vergilerle dolaylı olarak- halk tarafından ödenir! …Ve bugün Hidrojen Enerji Sisteminin uygulamasını birçok şekilde görebiliyoruz. Bazı hidrojen yakıt pilleri piyasaya sürüldü bile. Bütün büyük otomobil şirketleri, çeşitli modellerde deneysel hidrojen arabaları ürettiler. Dünyanın belli başlı birçok şehrinde, hidrojen yakıtlı otobüsler deneme sürüşleri yapıyor. Airbus ve Boeing şirketleri hidrojen yakıtlı, ses hızını geçen, süpersonik ve hipersonik yolcu uçakları üretmek için programlar başlattı. Hidrojenle çalıştırılan ev eşyaları üretilerek test edildi. Hidrojen elektrik pilleri pazarlanıyor. Şimdi de 21.yüzyılın sonlarına doğru, yani Hidrojen Enerji Sisteminin mevcut fosil yakıtların yerini aldığı dünyamıza uzaktan bir bakalım. Kirleticiler yok, ozon tabakasına zarar verecek kimyasallar yok, asit yağmurları yok, petrol sızıntıları yok, dünyanın ısısı endüstri öncesinde olduğu seviyelere dönmüş, küresel ısınma son bulmuş ve dünyanın iklimi normale dönmüş. Bitki örtüsü, hayvanlara ve insanlara sunduğu yaşam alanı ile en yaşanılır gezegen haline gelecek. Her bir ülke, ekonomisi için ihtiyaç duyduğu hidrojen yakıtını üretmek için yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanıyor olacak. Sonuç olarak da ülkelerin gelişimi hızlanacak, nüfus artışı normal bir seviyeye ulaşacak, hatta duracak, insanlar daha yüksek yaşam standartlarına ulaşacak ve gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş sanayi ülkelerine doğru yasal olmayan göçler sona erecek. Petrol savaşları da, elbette ki tarihe karışacak. Dünya cennete dönüşecek. Ukraynalı Viktor Golstov’un da 2000’li yılların başında öngördüğü gibi dünya ve sakinleri için son noktaya varıldı: Hidrojen Uygarlığı! II EKİM / 09

Yıldızlar 87


ÖĞRENCİLERİN MATEMATİKTEKİ BAŞARISINDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER >> Ailenin sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyinin artmasıyla, öğrencinin başarısı da artıyor. haber, MİNE ULUTAŞ

88 Yıldızlar

EKİM / 09


Y

Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Demir, aynı bölüm Araştırma Görevlisi Serpil Kılıç ve Genar Araştırma Danışmanlık Şirketi analistlerinden Özer Depren tarafından Uluslararası 5. Balkan Eğitim ve Bilim Kongresinde sunulan bildiride ilginç sonuçlar gözlemlendi.

>> Öğrenciler, kendi ilgi

alanlarıyla bağlantılı okullar veya bölümlere yönlendirilmeli.

Kendine ait çalışma ortamı ve bilgisayar Öğrencilerin matematik başarısı üzerinde hangi faktörlerin etkili olduğunun belirlenmesi amacıyla, PISA 2006 Türkiye verileri kullanılarak anne veya babanın eğitim düzeyi, ailenin sosyo-ekonomik statüsü, öğrencinin okuduğu okul türü, matematiğin öğrenci için önemi gibi faktörlerin öğrencinin matematik performansı üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunun araştırıldığı çalışmadan elde edilen bulgulara göre; okul türü, öğrencinin erkek olması, kendine ait çalışma ortamının olması, bilgisayara sahip olmasının öğrencinin matematik başarısını arttıran önemli faktörler olduğu ve ayrıca ailenin sosyo-ekonomik ve kültürel statüsünün, ebeveyn eğitim düzeyinin artması ve öğrencinin matematiği önemli görmesinin de matematik başarısını önemli ölçüde arttıran etkenlerden olduğu görüldü. Yaklaşık 250.000’in üzerinde öğrenciye, matematik, fen bilimleri, okuma ve problem çözme becerilerini ortaya koyacak 2 saatlik bir test uygulanmış ve PISA 2003 projesinin test ve anketleri, ülkemizde 2003 yılının Mayıs ayında 7 coğrafi bölgeden seçilen 12 ilköğretim okulu ve 147 lisede okumakta olan 1987 doğumlu toplam 4.855 öğrenciyle yapılmıştır.

İmkânlar önemli Yapılan analiz sonucunda, Türkiye’de aslında bilinen okul türleri arasındaki başarı farklılığı bir kez daha görülmüştür. Düz Liselere göre en başarılı lise Fen Liseleri, daha sonra Anadolu Liseleri ve Anadolu Meslek Liseleridir. Öğrencinin çalışma masasına ve bilgisayara sahip olmasının da başarıyı arttıran önemli etkenler ol-

duğu için matematik başarısının yüksek olmasında mümkün olduğu kadar bu imkânların sağlanması gerektiği önerilmiştir. Fakat bilindiği gibi her ailenin sosyo-ekonomik durumu bu imkânları sağlayamayacağı için öğrencilerin evde olmasa da okullarında bu ortamları bulabilmelerinin oldukça önemli bir hal aldığı vurgulanmıştır. Bu olanakların yaratılmasında ise devletimizin coğrafi bölge ayırmaksızın her bölgeye yatırım yapmaya elverişli bütçe planları yapması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu bulgular, analiz sonucunda elde edilen, öğrencinin ailesinin sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyinin artmasıyla öğrencinin başarısının arttığı sonucuyla paralellik göstermektedir. Bu da ebeveyn eğitim düzeyinin artması sonucunda, öğrencinin matematik başarısının da arttığı sonucunu doğrulamaktadır. Ayrıca öğrencinin bilgisayarı sadece internet ve eğlence amaçlı kullanmasının, matematik başarısını düşürdüğü gözlemlenmiştir. Bu sorunun üstesinden gelebilmek adına, bilgisayarın eğitim ve araştırma için kullanımına ilişkin gerekli bilgilerin okullarda verilmesi, gerekirse araştırma ödevleri ve bu konular ile ilgili küçük seminer veya etütlerin yapılması önerilmektedir. Öğrencinin matematiğe olan ilgisinin artması doğal olarak matematikte başarılı olmasını sağladığı, ancak bu durumun her öğrenci için geçerli olmayabileceği belirtilmiştir. Bu sebeple, öğrencilerin kendi ilgi alanlarıyla bağlantılı okullar veya bölümlere yönlendirilmeleri gerektiği ve burada da doğru rehberlik hizmetinin profesyonellerce veya aile içinde iyi bir araştırma sonucunda sağlanması gerekliliği öne çıkmaktadır. II EKİM / 09

Yıldızlar89


ÖĞRENCİ KULÜBÜ

KALİTE VE VERİMLİLİK KULÜBÜ’NÜN YÜKSELEN YILDIZI:

“SEMİNER EĞİTİM PROJESİ” >> Etkinliklerimize katılan herkese çok teşekkür ediyoruz. SAMET ÇELEBİ / 2008-2009 KVK SEMİNER EĞİTİM PROJESİ LİDERİ

2008-2009 öğretim yılı tek kelimeyle Kalite ve Verimlilik Kulübü’nün yılıydı diyebiliriz. Ulusal, uluslararası ve üniversite içi birbirinden başarılı etkinliklere imza atan Kulüp, yaptığı 41 etkinlikle kendisine 41 kere maşallah dedirtti. Kalite ve Verimlilik Kulübü’nün bu başarıya ulaşmasında, önceki sayılarda bahsettiğimiz Kali-

90Yıldızlar

EKİM / 09

te Günleri, Lojistik Eğitim Kampı ve kulübün diğer 7 projesi dışında “Seminer Eğitim Projesi” çok önemli rol oynadı. Biz de bu sayımızda kendi kapsamı içerisinde 22 etkinlik yaparak, Kalite ve Verimlilik Kulübü’nün (KVK) dinamolarından biri haline gelen ve Kulübün Yükselen Yıldızı Seminer Eğitim Projesi’ne değineceğiz.


Seminer Eğitim Projesi (SEP) 2005 yılında kuruldu. Kurulmasındaki amaç, KVK’nın yapacağı etkinlik sayısını ve çesidini artırarak, kulübün yıl boyunca daha aktif olmasını sağlamak ve kendini iş ve kariyer anlamında geliştirmek isteyen yeni üyelere kapısını açmaktı. Bu düşüncelerle faaliyetlerine başlayan proje, 2008-2009 dönemi itibariyle çok iyi bir çıkış yakalayarak KVK’nın, okulun tüm kılcal damarlarına ulaşan bir kolu haline geldi. Yapılan etkinliklerde, ülke duyarlılığı, toplumdaki huzur ve refahın artırılması, bireylerin istedikleri işlerde çalışması gibi düşünceler ön plana alındı. Bu amaçlara yönelik seminerler, eğitimler, söyleşiler programlama yoluna gidildi.

Söyleşiler Söyleşilerle öğrencilerin keyifli zamanlar geçirmesi hedeflendi. Bu söyleşilere işlerini severek yapan, güler yüzlü, yaşadığı hayattan zevk alan, hayalleri olan ve bunları başaran kişiler davet edildi. Öğrencilere istek ve yeteneklerini keşfetme, sevdiği işi yapabilme ve geleceklerine yön verme konusunda bilgiler verildi. Ülke duyarlılığı, toplumun refah ve huzurunu artırmak konusunda çalışan kişilerden ilk bahsetmemiz gereken isim TEMA Vakfı Kurucusu ve EKİM / 09

Yıldızlar 91


Onursal Başkanı Hayrettin Karaca’dır. Karaca, “Toprağın Önemi ve Ülke Topraklarının Satılmasının Getirileri” konusunda gençlerin dikkate alması gereken çok önemli noktalara değindi. Büyük şehirlerde artık neredeyse bitmiş olan; fakat dünyada giderek daha fazla önem kazanan yardımsever, komşusu açken tok yatmayan Anadolu insanı ve kültüründen bahsetti. Aslında ne kadar güzel insanlara sahip olduğumuzu, verdiği örneklerle bir kez daha gösterdi.

>> Kalite ve Verimlilik

Kulübü’nün önümüzdeki senelerde rehavete kapılmadan, aynı şekilde sıkı çalışmasını ve kendini aşmasını bekliyoruz.

92 Yıldızlar

EKİM / 09

Eğitimler Yine aynı anlayışla; ülke için, ülkeye yön verecek gençler için çok önemli konular işlendi. Teknolojinin yakalanması ve Ar-Ge’nin önemi, kurumsallaşma, marka oluşturma, marka yönetimi, stratejik yönetim, ekonomik dengeler gibi konulara seminerlerde yer verildi. Proje kapsamında, 40-50 arası eğitim ve danışmanlık firması ile görüşmeler yapılarak, öğrencilere en uygun ve kaliteli eğitim imkanlarını sağlamak için çalışıldı. Bütün bu eğitimlerle, birbirinden farklı bölüm ve üniversite öğrencilerine, araştırma görevlilerine ve şirket çalışanlarına eğitim imkanı sağlanmış oldu.


Sosyal sorumluluk Tüm bunlar ‘Sosyal Sorumluluk’ duygusu içerisinde planlanarak ilgililerin isteğine sunuldu ve ne mutlu ki gerekli karşılığını da aldı. Bunun dışında Rektörlük kapsamında Üniversitemizde geleneksel hale gelen Sosyal Sorumluluk Projesi içinde, Erkan Oğur – İsmail Hakkı Demircioğlu Yardım Konseri organize edildi. Müzik Kulübü ile ortak yapılan bu etkinlikle, üniversite çapında gerçekleşen Sosyal Sorumluluk Projesi adına, Elazığ Maden İlçesi Kavak Köyü Hazar İlk Öğretim Okulu için maddi katkı sağlandı. Tüm bu etkinliklerde çok güzel arkadaşlıklar ve yeni sosyal çevreler oluştu. Günümüz dünyasında birçok genç zamanını boş işlerle geçirirken, yanlış işlerle uğraşırken, verilen bu uğraşlarla hem kendine hem de çevresine fayda sağlamaya çalışan bir kitle oluşturulmak istendi. Bu uğurda oluşturulan süper kitle, bir yıl boyunca zorlu derslerle mücadele ederken, gerçekten aşırı derecede bir çaba harcadı. Kalite ve Verimlilik Kulübü’nün önümüzdeki senelerde rehavete kapılmadan, aynı şekilde sıkı çalışmasını, kendini aşmasını bekliyor ve biz de kulübe, gösterdiği başarıdan ve gerçekleştirdiği 41 etkinlikten ötürü 41 kere Maşallah diyoruz.... II

KVK’NIN 2008-2009 YILINDA GERÇEKLEŞTİRDİĞİ AKTİVİLER 1)

27 Ekim

2)

21 Kasım Ekonomik Krizlerin Tarihi ve

Gençsen Geleceksin Mevcut Ekonomik Kriz

3)

26 Kasım Atölye Stajı Eğitimi

4)

4 Aralık

5)

17 Aralık Serkan ALTUNİĞNE söyleşi

6)

18 Aralık Gen Aktarım Teknolojileri ve

Haberin VAY mı ? (Vaka Analizi Eğitimi)

Yansımaları (Davutpaşa)

7)

20 Şubat Ali KIRCA söyleşi

8)

23 Şubat Visual Basic Eğitimi (Davutpaşa)

9)

24 Şubat Visual Basic Eğitimi (Davutpaşa)

10)

25 Şubat Visual Basic Eğitimi (Davutpaşa)

11)

5 Mart

Yönetim Setifika Programı (Kriz

Yönetimi,Yönetimde İlişki Yönetimi)

12)

Personel Seçme ve Mülakat Teknikleri

9 Mart

Eğitimi (Davutpaşa)

13)

Erkan OĞUR-İsmail Hakkı Demircioğlu

13 Mart

Konseri Sosyal Sorumluluk Projesi

14)

Google, 2020’de Teknoloji, Web’in

19 Mart

Geleceği ve E-Ticaret Semineri (Davutpaşa)

15)

20 Mart Girişimcilik Sertifika Programı

16)

26 Mart Değişim ve Proje Yönetimi Eğitimi

17)

10 Nisan Kurumsallaştır Markalaştır

18) 17 Nisan Stratejik Yönetim Eğitimi (Davutpaşa) 19) 21 Nisan Hayrettin Karaca Söyleşisi 20) 27 Nisan Levent Üzümcü Söyleşisi 21)

30 Nisan Bengü Söyleşisi

22) 30 Nisan Erdil Yaşaroğlu Söyleşisi

EKİM / 09

Yıldızlar 93


SANAT GÜNDEMİ İSTANBUL KONSER İstanbul Resitalleri 13.01.2010

CAZIN USTALARI 06.02.2010

JAMES’ FARM - JOSHUA REDMAN Saat: 20.00 Mekân: İş Sanat Kültür Merkezi Bilgi İçin: www.biletix.com

SAHNE SANATLARI 24.01.2010

30.12.2009

BİLMELİSİN Kİ! Saat: 15.00 Mekân: MKM Atilla İlhan Salonu Bilgi İçin: www.biletix.com

DEJAN LAZİÇ Saat: 20.00 Mekân: MKM Atilla İlhan Salonu Bilgi İçin: www.biletix.com

27.12.2009

07.02.2010 BABA ZULA FEATURING DR. DAS Saat: 21.30 Mekân: Babylon Bilgi İçin: www.biletix.com

25.01.2010

LOS VİVANCOS Saat: 20.00 Mekân: CRR Konser Salonu Bilgi İçin: www.biletix.com

PETER JABLONSKI Saat: 20.00 Mekân: MKM Atilla İlhan Salonu Bilgi İçin: www.biletix.com

BORUSAN YAYLI ÇALGILAR DÖRTLÜSÜ Saat: 20.00 Mekân: Kadıköy Süreyya Operası Bilgi İçin: www.biletix.com

94 Yıldızlar

EKİM / 09


KİTAP

Akışkanlar Mekaniği / Temelleri ve Uygulamaları Yunus A. Çengel, John M. Cımbala - Yayınevi: Güven Bilimsel - Sayfa: 938

Akışkanlar Mekaniği / Temelleri ve Uygulamaları kitabı mühendislik öğrencileriyle sade ve net bir üslupla doğrudan iletişim kurmaktadır. Kitap akışkanlar mekaniğinin temel ilkelerini ve denklemlerini, çok sayıda ve farklı gerçek mühendislik örnekleriyle açıklamaktadır. Kitabın içeriği, fiziksel esaslara yapılan vurgu ve bunu destekleyen ilgi çekici şekiller, çok sayıda fotoğraf ve görsel açıklamalarla öğrencilerin akışkanlar mekaniğini kolayca anlayabilmelerine yardımcı olmaktadır. II

Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları

Ay Hırsızı

Açlık Oyunları

Patasana

Sunay Akın

Atilla Dorsay

Yayınevi: İş

Ahmet Ümit

Suzanne Collins

Yayınevi: Remzi

Kültür YayınlarıSayfa: 235

Kitabevi

Yayınevi: Doğan

Yayınevi: Pegasus Yayınları

Sunay Akın yeni kitabı Ay Hırsızı’nda gözünü Ay’a dikiyor ve bir arkeologun sabrıyla kazıyor, insanlığın ortak birikiminin üzerine çöken tozu toprağı… Ortaya çıkardığı bilgiyi şair duyarlılığıyla ilmek ilmek dokuyor ve okurunu hayrete düşürecek öyküler bir bir diziliyor karşımıza. Cervantes ve Mimar Sinan hangi caminin inşaatında buluştu? Enver Paşa’nın uçağı kaç kez düştü? Piri Reis’in haritası Topkapı Sarayı’nda nasıl bulundu? İstanbul Boğazı’nı yürüyerek geçen Atilla Hülagü’nün sırrı neydi? 157 yıl yaşayan Zaro Ağa’nın Amerika seferi… Atatürk neden hiç uçağa binmedi? II

Sayfa: 231

Türk Sineması 1190-2004 Sinemamızın ´yakın takipçisi´ Atilla Dorsay, 1990´ların başlarındaki çöküşten bugünkü ´rönesansa´ kadar Türk sinemasının serüvenini mercek altına alıyor. Yılda 6-7 filmin çekilip onların bile sinemalara gelemediği dönemden, tüm zamanların rekorlarını kırması beklenen G.O.R.A filmi dönemine nasıl gelindi? Hangi filmler dönüm noktası oldu, hangi evrelerden geçildi, hangi başyapıtlar ya da fiyaskolar çekildi? Tüm önemli filmlerin eleştirileri ve genel çerçeve yazılarıyla, bu 15 yılın tüm aşamaları artık elinizin altında. İster bir film kılavuzu olarak, isterseniz bir sinemanın romanı diye okuyun... II

Kitapçılık

Sayfa: 385

Sayfa: 402

Bir coğrafyanın kanlı geleneği anlatılıyor Patasana’da. Anadolu’nun güneydoğusunda bugün yaşananlar ile üç bin yıl önce yaşananlar paralel bir biçimde gözler önüne seriliyor. Poe’nun öykülerindeki gizem, Christie’nin romanlarındaki klostrofobik ortam, Anadolu güneşinin parlak ışığı altında birleşerek etkileyici yeni bir biçime bürünüyor. Patasana trajik öykülerle dolu bir kitap, ama asla karamsar değil. Tüm iyi romanlarda olduğu gibi, Patasana’da da bilgelik, belirsizliğin üzerinde yükseliyor. II

Bir zamanlar Kuzey Amerika olarak bilinen bir yerin yıkıntıları içerisinde Panem ulusu yaşamaktadır. Başkent Capitol’ün etrafında 12 bölge bulunmaktadır. Capitol şiddetli ve acımasızdır ve bölgeler bir hat boyunca sıralanmıştır. Onların her biri her yıl yapılan Açlık oyunlarına katılmak zorundadır. Yarışma için her bir bölgeden yaşları 12 ila 18 arasında değişen birer erkek ve bir kız çocuğu göndermek durumundadır. Açlık oyunları TV’den canlı yayınlanan ölümüne bir kavgadır. On altı yaşındaki Katniss Everdeen annesi ve 12 yaşındaki kız kardeşi ile yaşamaktadır. Oyunlarda kız kardeşinin yerine geçerek ölüm cezasını üzerine alır. Ancak Katniss daha önce de ölüme çok yaklaşmıştır ve bu kez kız kardeşi için ikinci kez hayatta kalma mücadelesi verecektir. Gerçekten ne anlama geldiğini bilmeden bir yarışmacı olmuştur. Eğer bu mücadeleyi kazanırsa hayatta kalma seçeneğini başlatmış olacaktır. II EKİM / 09

Yıldızlar 95


DVD

Devlet Oyunları ***

yorum, ESRA DAGÜLOĞLU

Gazeteci filmleri, 1930’lu ve 1940’lı yıllarda ortaya çıktılar. Bu türün klasikleşen karakterlerini; umursamaz ve rahat gazeteci Cal McAffrey, iş hayatının başında olan Della Frye ve sinirli, otoriter ve işini çok önemseyen editör Cameron Lynne ile sunan film, bunların arasındaki bağı klasik örneklerine uygun bir biçimde kuruyor. Mesela editör Cameron’ın filmin başkarakteri konumunda bulunan gazeteci Cal’e karşı takındığı sinirli, argo dolu ve tahammülsüz tavırlar, bu filmlerin klasiği olan editör-gazeteci arasındaki sevgi ve nefreti bir arada barındıran ilişkiyi içtenlikle yansıtıyor. Yine aynı şekilde Cal ve çaylak muhabir Della’nın iş rekabeti, kadın-erkek çekişmesi ve karşılıklı sürtüşmeye dayalı ilişkileri de yine bu türün doğal yapısında bulunan komedi unsurunu filme katıyor. Kevin Macdonald yönetmenliğindeki film, 1930’lı yıllarla bugünün kadın-erkek ilişkilerini karşılaştırmanın yanı sıra, teknolojiyi kullanış biçimleri hem de çalışma disiplinleri açısından eski nesil-yeni nesil gazeteci farkını da vurgulamaya çalışıyor. Bunu da filmin başından itibaren eski kasa bir bilgisayar kullanan Cal ile LCD ekran yepyeni bir bilgisayara sahip olan Internet gazetecisi Della’nın farklılıklarını basit bir biçimde vurgulayarak yapıyor.

Yönetmen : Kevin Macdonald Senaryo : Paul Abbott , Matthew Michael Carna-

han , Tony Gilroy , Billy Ray

Oyuncular :Ben Affleck (Stephen Collins) , Russell

Crowe (Cal McCaffrey) , Rachel McAdams (Della Frye) , Jason Bateman (Dominic Foy) , Robin Wright Penn (Anne Collins) , Helen Mirren (Cameron Lynne) , Jeff Daniels (George Fergus) Tür : Gerilim / Dram / Suç Gösterim Tarihi : 17 Nisan 2009 Görüntü Yönetmeni : Rodrigo Prieto Müzik : Alex Heffes Yapım : 2009, ABD / İngiltere , 132 dk.

96 Yıldızlar

EKİM / 09

Cal ve Della, tehlikeli bir cinayet ve yolsuzluk olayı ile ürkünç bir siyasi savaşın içine yükselen bir heyecan ile giriyorlar. Gazeteci olan kahramanların savunmasızlığı, her fırsatta vurgulanıyor. Bir dedektif gibi çalışan Cal ve Della’nın; kiralık katillere ve profesyonel askerlere karşı verdikleri mücadelede, kendilerini savunmak için herhangi bir silahlarının bulunmadığını görüyoruz. Kevin Macdonald’ın filmi, her ne kadar önceden tahmin edilmesi son derece olası manevralarla süslü bir hikaye anlatıyor olsa da, karakterlerin gazeteci kimlikleri ve savunmasızlıkları üzerinden yaratılan heyecanla, sürükleyici olmayı başarıyor. Özellikle Cal karakterinin, anlatılan siyasi skandalın merkezinde yer alan Stephen Collins ile olan arkadaşlığını ve araştırdığı skandala olan duygusal yaklaşımını kullanarak izleyicilere birçok sürpriz hazırlayan “Devlet Oyunları,” en bilindik manevraları bile seyredenlerin heyecanını ayakta tutacak bir üslupla anlatmanın üstesinden geliyor. II




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.