yenicag 28012011

Page 1

LEKET BU MEM

! BÝZÝM

yeniçað

TARÝH: 28 OCAK 2011 CUMA

haftalýk siyasi gazete

YIL: 20

SAYI: 1027

FÝYATI: 2 TL

SINIRSIZ, SÝLAHSIZ, GARANTÖRSÜZ YENÝ BÝR KIBRIS MÜMKÜN!

SAHÝBÝ: YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

28 OCAK’TA, SOKAKTAYIZ! DÝRENECEÐÝZ! l YKP, 74'te yaðmanýn ve ganimetin paylaþýlmasý üzerine kurulan bu düzenin artýk sürdürülemez olduðunun altýný çizer. Bu nedenle mücadele koltuk kavgasý deðil, statükonun ortadan kaldýrýlmasý için olmalýdýr. Bunun da en önemli ayaðý Kýbrýs sorununun çözümü için mücadeledir l Ankara'nýn dayattýðý paketlere, onun memurlarýnýn yönetmesine ve gönderdiði paralara ihtiyacýmýz yoktur, Kýbrýslýlarýn kendi kendilerini yönetecek güçleri vardýr. Bu nedenle YKP "talimatla yönetilmeye hayýr, bu memleket bizim, biz yöneteceðiz" diyen bir yerden bu mücadelenin yükseltilmesi gerektiðinin altýný çizer

Uzun lafýn kýsasý...

l Mücadelenin sokakta kazanýlacaðýný vurgulayan YKP'nin yeri elbette 28 Ocak'ta sokakta olacaklarýn yanýdýr l Bu nedenle YKP tüm üye, sempatizan ve parti dostlarýný 28 Ocak, Cuma saat 10'da YKP Genel Merkezi önünde buluþmaya ve sendikalarýn kortejine katýlmak üzerine eski Peyak önüne yürümeye davet eder l YKP, tüm Kýbrýslýlarý geleceklerine, ülkelerine sahip çýkmak için saat 11:30'da Ýnönü Meydanýnda olmaya çaðýrýr…

3

Lefkoþa ara bölgede Kýbrýslý Ermeniler, Türk ve Rumlarýn katýlýmý ile Hrant Dink anmasý gerçekleþtirildi...

Seropyan: “Ýþte Hrant'ýn ruhu”

● Türkiyeli Ermeni gazeteci, Agos gazetesi editörü Hrant Dink, katlediliþinin 4.yýlýnda ara bölgedeki Ledra Palace Otel yanýndaki Goethe Enstitüsünde gerçekleþtirilen etkinlikte anýldý. S E R H A N

GAZÝOÐLU

2


2

28 OCAK 2011 CUMA

HABER

Lefkoþa ara bölgede Kýbrýslý Ermeniler, Türk ve Rumlarýn katýlýmý ile Hrant Dink anmasý gerçekleþtirildi...

Seropyan: “Ýþte Hrant'ýn ruhu” Türkiyeli Ermeni gazeteci, Agos gazetesi editörü Hrant Dink, katlediliþinin 4.yýlýnda ara bölgedeki Ledra Palace Otel yanýndaki Goethe Enstitüsünde gerçekleþtirilen etkinlikte anýldý. 23 Ocak akþamý Hrant'ýn arkadaþlarý imzasý ile bir grup Kýbrýslý Ermeni ve Kýbrýslý Türk'ün ortak düzenledikleri etkinliðe Agos gazetesi Ermenice bölümü editörü Sarkis Seropyan ve akademisyen Niyazi Kýzýlyürek konuþmacý olarak katýldý. Geceye Kýbrýslý Ermeniler'in, Kýbrýslý Türklerin ve Kýbrýslý Rumlarýn yoðun ilgisi vardý…Etkinliðin açýlýþýnda konuþan Murat Kanatlý, Hrant Dink için mütevazi bir etkinlik gerçekleþtirmek istediklerini ve bu geceyi organize ettikleri söyledi. Kanatlý, Hrant'ýn 4 yýldýr fiziki olarak aralarýnda olmadýðýný ama hala düþleri ve düþünceleri ile süreçlere yön verdiði söyledi. Kanatlý, Hrant'ýn hep diyalogdan yana olduðunu, tüm sorunlarýn diyalog ile çözülmesi gerektiðini söylediðini ve bunu için mücadele ettiðini hatýrlatarak, Kýbrýslý Türkler ve Kýbrýslý Ermeniler arasýnda uzun zamandýr iletiþim olmadýðýný, ilk kez bu iki toplum içinden gruplarýn bir etkinliðin düzenlediðini yani bir

diyaloðun baþladýðýný söyleyerek, bunun Hrant'ýn düþlediði bir þey olduðunu vurgulayarak, onun ruhunun hala kendilerine ve süreçlere yön vermeye devam ettiðini söyledi… Kanatlý daha sonra sözü Agos Gazetesi Ermenice bölümü editörü Sarkis Seopyan'a verdi…

Sarkis Seropyan: “O her zaman diyaloktan yanaydý” Seropyan konuþmasýnýn bir kýsmýný Türkçe, bir kýsmýný da Ermenice yaptý. Seropyan, Hrant

Dink'in güçlü bir ikna kabiliyetine sahip olduðunu belitti. Hrant'ýn her zaman diyaloktan yana olduðunu söyleyen Seropyan, "Eðer katilini görebilseydi onu ikna eder ve silahýný indirmesini saðlardý" þeklinde konuþtu.

Rumlar ve Kýbrýslý Ermeniler Hrant'ýn arkadaþlarý olarak burada, ara bölgede toplandýlar. Ýste Hrant'ýn ruhu budur. Hrant olsaydý koþa koþa gelirdi böyle bir etkinliðe" þeklinde konuþtu.

“Hrant olsaydý koþa koþa gelirdi”

Niyazi Kýzýlyürek: “Hrant'a yapýlan adeletsizlik ortadan kaldýrýlmalý”

Seropyan, gerçekleþtirilen etkinliðin önemine de dikkat çekerek "iþte Hrant'ýn ruhu budur" dedi. Seropyan, "Kýbrýslý Türkler, Kýbrýslý

Sarkis Seropyan'ýn konuþmasýnýn ardýndan Niyazi Kýzýlyürek konuþtu. Kýzýlyürek Dink'in öldürülmesinden sonra kaleme aldýðý yazýsýný okudu.

Makalesini bitirdikten sonra Türkçe ve Rumca kýsa bir konuþma yapan Kýzýlyürek Türkiye'nin ancak Hrant'ýn gerçek katillerinin yargýlandýðý gün demokratikleþmeye baþlayacaðýný söyledi. Kýzýlyürek Hrant'a yapýlan adaletsizliklere de dikkat çekerek sözlerini þöyle noktaladý: "Hrant'a yapýlan adaletsizlik ortadan kaldýrýlmadýkça Türkiye adaletli bir ülke olmayacaktýr." Konuklarýn soru ve katkýlarýna konuþmacýlarýn verdiði cevaplarýn ardýndan etkinlik sona erdi…

Kanatlý: ‘AKP kandýrýyor...' YKP Yürütme Kurulu Murat Kanatlý 12-13 Ocak'ta Diyarbakýr'da KCK davasýný izlemek için bulunduðu sýrada DÝHA ve Roj TV'nin de sorularý yanýtlamýþtý. DÝHA ile yapýlan röportaj þöyle: Kürt siyasetçilerinin yargýlandýðý 'Tarihi dava'yý izleyen Yeni Kýbrýs Partisi (YKP) Yürütme Kurulu Genel Sekreteri Murat Kanatlý, AKP Hükümeti'nin çözüm adýna Kýbrýslýlarý aldattýðý gibi Kürtleri de aldattýðýný belirtti. DÝYARBAKIR - Kürt siyasetçilerinin yargýlandýðý 'Tarihi dava'yý izleyen Yeni Kýbrýs Partisi (YKP) Yürütme Kurulu Genel Sekreteri Murat Kanatlý, AKP Hükümeti'nin çözüm adýna Kýbrýslýlarý aldattýðý gibi Kürtleri de aldattýðýný belirterek, Türkiye'de militarizmin ve eski statükonun devam ettiðini söyledi. "KCK" adý altýnda yapýlan operasyonlarý "sivil ve demokratik siyasete darbe" olarak deðerlendiren Kanatlý, Kürt siyasetinin tüm baskýlara raðmen demokratik siyasette ýsrar ederek, ortaya koyduðu 'Demokratik Özerklik' modelinin Türkiye'de yaþayan tüm halklar tarafýndan tartýþýlmasý gerektiðini dile getirdi. Kürt siyasetçilerin yargýlandýðý 'tarihi davayý' izlemek ve Kürt siyasetçilere destek için Diyarbakýr'a gelen YKP Yürütme Kurulu Genel Sekreteri Murat Kanatlý, Kürt siyasetçilerin yargýlanmasý ve Kürt sorununun çözüm yöntemlerini deðerlendirdi. Kanatlý, "Türkiye'nin Kürt siyasetçilerine yönelik tutuklamalarýna karþý dayanýþma ve KCK kapsamýnda tutuklanan Kürt siyasetçilerine destek olmak için buradayýz" dedi. Kanatlý, Kürt

siyasetçilere "KCK operasyonu" adý altýnda düzenlenen operasyonlarýn sivil ve demokratik siyasete bir darbe olduðunu ifade ederek, "Bu darbe karþýsýnda okunmasý gereken AKP'nin ne yapmaya çalýþtýðýdýr. AKP 2002 öncesi derin devletin ortaya koyduðu siyaseti biraz söylem deðiþikliði ile ayný þekilde devam ettirirken, kamuoyu üzerinde büyük bir manipülasyon yaratmaktadýr" dedi. 'Kürtçeye saygý gösterilmeli' Dava ile AKP Hükümeti'nin ne yapmaya çalýþtýðýnýn ortaya çýktýðýný belirten Kanatlý, "Eðer gerçekten çözüm istiyorsa söylemi bir kenara býrakýp, daha somut durumlar ortaya koymak durumundadýr" dedi. Kürtçe savunmaya izin verilmemesi ve Kürt dili üzerindeki baskýlara dikkat çeken Kanatlý, "Kürtçeye saygý gösterilmesi gerekiyor. Anadilde eðitimin kabul edilmesi gerekiyor. Bunlarý kabul etmeden çözümden yanaymýþ gibi gözükmek, aslýnda çözümü istememenin ama istiyormuþ gibi görünmekten kaçýnmamanýn çabasý görülmektedir" diye konuþtu. 'Türkiye'deki sol hareket ve sivil kurumlar süreci iyi deðerlendirmeli' "Kýbrýs'ta derin devletin yaptýklarýný burada da yaptýklarýný görüyoruz" diyen Kanatlý, þu deðerlendirmeyi yaptý: "Buraya ilk geldiðimizde fark ettik ki, asker radyosunun ismi burada ve Kýbrýs'ta da 'Güven Radyosu'dur. Benzer þekilde yayýnlar yapýyorlar. Siyasetleri iki tarafta da sürdürüyorlar. Bunlara karþý bizlerde Kýbrýs'ta mücadele ediyoruz ve bunu gördükten sonra Kürtlerle de dayanýþmamýzý sürdürüyoruz." Kürt siyasetçilerin çözüme iliþkin

ortaya koyduklara çabaya karþý siyasi operasyonlarla cevap verildiðini ifade eden Kanatlý, parti kapatmalara ve tüm baskýlara raðmen Kürt siyasetinin soðukkanlýlýðýný sürdürerek, Demokratik Özerklik modeli ile önemli bir noktaya geldiðini vurgu yaptý. "KCK davasý çatýþmaya davetiye çýkaran bir durum olmasýna raðmen PKK'nin ateþkes ile cevap vermesi çok önemli" diyen Kanatlý, "Türkiye'deki sivil unsurlarýn bu süreci iyi deðerlendirmesi gerekir. Yalnýzca bu konuyu Kürt siyasetçilere býrakmadan Türkiye'deki sol hareket ve kurumlarýn da bu sürece sahip çýkmasý gerekir. Biz süreci takip ederken þu anda izlenen politikalarýn deðerli olduðuna ve ileriye taþýnmasý için de sivil toplum örgütlerinin de devreye girerek, süreci ileriye taþýmasý gerektiðini düþünüyoruz" diye belirtti. 'Türkiye'deki tüm halklar Demokratik Özerkliði tartýþmalý' Demokratik Özerklik modelinin iyi tartýþýlmasý önerisinde bulunan Kanatlý, Türkiye'deki diðer halklarýn da bu tartýþmalarda yer almasý gerektiðini söyledi. Modele iliþkin devlet yetkililerinin tepkilerine dikkat çeken Kanatlý, "Hükümetin sorunun çözümüne dair bugüne kadar somut bir açýklamasý olmamasýna karþýn, Kürt siyasetçilerinin çözüm modeli neden bu kadar sert bir tepki ile karþýlandý? Demokratik Özerklik' veya yerellerin güçlü olmasý dünyada birçok örneði olan bir konudur. Günümüzde de sol ve sosyalist hareketlerin izlediði yerelden demokrasi, yerinden demokrasi örnekleri var. Tabana inebilmek için bu yerelden yönetimlerin daha fazla yetki almasý gerekmektedir. Eðitim,

saðlýk gibi temel unsurlarda birincil olabilmesi açýsýndan þimdi þu an solun tartýþtýðý bir model. BDP'nin hazýrladýðý ve internet sayfasýnda bulunan bir taslak var. Biz bunu Kýbrýs'ta haftalýk olarak yayýnladýðýmýz Yeniçað Gazetesi'nde yayýnladýk. Biz bu konudaki tepkilere anlam veremiyoruz. Nihayetinde üzerinde tartýþýlabilinir" diye konuþtu. 'Kýbrýs ve Kürt sorununda politikalar ayný' Kýbrýs ve Kürt sorununu karþýlaþtýran Kanatlý, "AKP'nin Kürt sorununa iliþkin yaklaþýmýný bizler Kýbrýs'ta yaþýyoruz. Kýbrýs'ta mesela eðer bir çözüm istiyorsa, bu savaþ halinin ortadan kaldýrýlmasý gerekiyor. En azýndan askersizleþtirmenin baþlamasý gerekiyor. Kýbrýs iradesine saygý gösterilmesi gerekiyor.

Kürt sorunu konusunda da ayný þeyleri söylemek mümkün, eðer çözüm isteniyorsa en azýndan Kürt kimliðine saygý gösterilmesi gerekiyor" deðerlendirmesini yaptý. "Kýbrýs ile Kürt sorunu birbiri ile çok paralel bir seyir izlemektedir" diyen Kanatlý, þunlarý söyledi: "AKP'nin gerçek yüzünü çok net ortaya koyan süreçlerdir. Kürt ve Kýbrýs sorunu yaþanan süreçlerle ve uluslararasý etkileri ile birbirleri ile benzeþen unsurlarý içinde barýndýrýyor. Kýbrýs konusu ile benzeþen en önemli taraflarýndan biri, Türkiye'deki militarist unsurlar ve Türkiye'deki askeri kanadýn buralara yönelik projeleridir. Bu projeler, çok bilinen hali ile bir asimilasyon politikasý olarak hem Kýbrýs'ta hem Kürt coðrafyasýnda devam ediyor." DÝHA

YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

PARTÝ MECLÝSÝ Olaðan toplantýsý 1 Þubat 2011, Salý günü saat 18:30'da Parti Genel Merkezinde aþaðýdaki gündemle yapýlacaktýr. Parti Meclisi üyelerine önemle duyurulur.

Parti Yürütme Kurulu Gündem: 1. Son politik geliþmeler 2. Parti Çalýþmalarý


HABER

3

28 OCAK 2011 CUMA

28 OCAK’TA, SOKAKTAYIZ! DÝRENECEÐÝZ! 28 Ocak’la ilgili YKP Yürütme Kurulu’nun açýklamasý þöyle: Kýbrýs kuzeyinde birden fazla krizi uzun zamandýr bir arada yaþamaktayýz ve gün geçtikçe tümü de birbirini tetikleyerek daha da büyümekteler… Çarpýk yapýlaþma, daha fazla maddi çýkar ve benzeri nedenlerle özellikle inþaat sektörünün yarattýðý tahribat bugün Kýbrýs'ýn kuzeyini ciddi bir ekolojik krizin içine sokmuþtur. Çarpýk yapýlaþma yanýnda, kitle turizm yapma dayatmasý, gerekli gereksiz hiçbir ÇED raporu hazýrlanmaksýzýn yapýlan yollar ve hýzla büyüyen, büyütülen nüfusun yol açtýðý sorunlar basit bir yaðmur yaðmasýný bile artýk çevre felaketine dönüþtürebilmekte… Bu ekolojik kriz daha büyük doða felaketlerinin kapýsýný çalmaktadýr… Militarizmin, onun dayattý militarist uygulamalarýn sorun yarattýðý bilinen bir gerçekken bugün bu uygulamalarýn çoðu kangrenleþmiþ ve çeþitli daha büyük sorunlara neden olmaktadýr. Baþta zorunlu askerlik sorunu birçok genç için artýk her zamankinden daha büyük sorundur… Geçmiþte de olduðu gibi beyin göçünü tetikleyen en önemli faktördür. Bunun karþýsýnda vicdani reddin tanýnmamasý gibi hak ve özgürlük ihlalleri de gittikçe daha büyük maðduriyetler yaratmaktadýr. Gerek þehrin planlanmasý gerekse kimi verimli alanlarýn kullanýlamamasýnýn en büyük sebebi olarak özellikle yerleþim yerlerindeki askeri birliklerdir… Kýbrýs sorununda atýlabilecek kimi güven artýrýcý önlemlerin önündeki en büyü engel yine militarist mentalitedir… Militarizm yarattýðý bu sorunlar, diðer sosyo-ekonomik sorunlarla birleþerek krizlerden kriz beðen koþullarý yaratmaktadýr. Toplumsal cinsiyet eþitliði mücadelesinde bir yerlere gelememiþ olmak þimdi içinden geçmekte olduðumuz krizin de faturasýnýn öncelikle kadýnlara çýkmasý ama buna direnecek ya da bunu deþifre edecek bir yapýlanmadan uzak olunmasý nedeniyle de "görünemeyen kriz" olarak önümüzde durmaktadýr. Bir önceki süreçte yeni sosyal güven(siz)lik yasasýnda kadýnlarýn yýpranma haklarýnýn budanmýþ olmasý, þimdi de emeklilik yaþlarýnda yapýlmaya çalýþacak olan deðiþiklerde kadýnýn maðduriyeti daha fazla artacak… Genel nüfus içinde yüzde elliye varan orana sahip kadýnlarýn gerek temsiliyet alanýnda gerekse sosyo-ekonomik alanda yaþadýðý maðduriyetler daha derin krizleri tetiklemeye devam ediyor… Tüm bunlarýn yanýnda sosyo-ekonomik krizlerimiz de derinleþerek sürmektedir. 74 sonrasý yaratýlan ganimet düzeni özellikle son 20 yýldýr çok ciddi krizdedir. Her defasýnda suni önlemlerle biraz daha itelenerek statüko ayakta kalmakta ama kýsa süreli suni önlemlerin sonuna gelince bir öncekinden daha büyük bir krizle karþý karþý kaldýðýmýzý hemen anlamaktayýz… 98'de deniz bittiðinde, gelen pakete var

gücümüzle karþý çýkarken, o gün koltukta oturanlar da oturduklarý yerin sýcaklýðýndan var güçleri ile statükoyu savunmak istediler… Krizin yarattýðý tepkiler 2004 yýlýna kadar bizi getirdi ve birçok kiþinin kabul ettiði "yeni" bir süreci tetikledi. Ancak bu statüko deðiþikliði deðildi, mevcut sisteme yeni suni bir kalp masajýydý. Bu sürecin 3-5 yýl sürdüðü ve yeni sýcak koltuklar yarattýðý için, kriz ortamý yeninden ortaya çýktýðýnda yine koltuklarda oturanlar oranýn sýcaklýðý ile statükoyu savunur pozisyona girdiler, bu bazý deðiþiklikleri önleyemedi ama bu deðiþiklik, sürecin "yenilenmesini" saðlayamadý… Girdiðimiz ekonomik krizin çift ayaðý vardýr, biri dünya ekonomik krizi, diðeri TC'nin dayattýðý yaptýrýmlar… Geçen dönemde kimi yeni sol yazarlar bizim kapalý bir ekonomi olduðumuzu ve tanýnmamýþ bir devlet olduðumuzu söyleyip, krizden etkilenmeyeceðimizi iddia etmiþti ama týpký Erdoðan'ýn 'kriz bizi teðet geçti' iddiasýnýn yanlýþlýðý gibi kriz Kýbrýs'ý da kriz teðet geçmedi. Bunun sonuçlarýný yaþamaktayýz... Bunun yanýnda 200 bin kiþiyi kapsayan bir bütçe planlamasý ile 500 bin kiþin kamusal

sorunlarýný çözmeye çalýþýyoruz. Birçok kamusal hizmet bu nedenlerle çökmüþtür. Bu fýrsat bilen bazý kesimler hizmetlerin özelleþtirilerek yaðmalanmasý için akbabalar gibi tepemizde dolanmaktadýr. Kamunun reform istediði gerçeði dururken eski yapý ile daha da katmerleþen sorunlarý çözmeye çalýþmanýn baþarýsýz olacaðýný herkes biliyor ama kamu kaynaklarýnýn yaðmalanmasý, rant elde edilmesi seçeneði dururken gerekli reformu yapmayý da kimse istemiyor… Sosyo-ekonomik alanda yaþanan krizlerden çýkýþ yolu olarak sunulan daha fazla neo-liberal politika ve daha fazla Türkiyelileþtirme dayatmasý gelinen aþamada birçok çalýþaný sokaða itmiþtir. Birçok kesim son krizin sorumlusunu doðru bir þekilde Ankara'nýn dayattýðý ekonomik paketler olarak görmektedir… Ancak buna raðmen krizin statükonun kendisinden kaynaklandýðý, yapýsal bir kriz ile karþý karþý olduðumuzu bazý çevreler ýsrarla saklamaya ve bugünkü hükümeti devirerek sorunu çözebileceðimiz izlenimi yaratmaya çalýþmaktadýr… YKP, 74'te yaðmanýn ve ganimetin paylaþýl-

masý üzerine kurulan bu düzenin artýk sürdürülemez olduðunun altýný çizer. Bu nedenle mücadele koltuk kavgasý deðil, statükonun ortadan kaldýrýlmasý için olmalýdýr. Bunun da en önemli ayaðý Kýbrýs sorununun çözümü için mücadeledir… Ankara'nýn dayattýðý paketlere, onun memurlarýnýn yönetmesine ve gönderdiði paralara ihtiyacýmýz yoktur, Kýbrýslýlarýn kendi kendilerini yönetecek güçleri vardýr. Bu nedenle YKP "talimatla yönetilmeye hayýr, bu memleket bizim, biz yöneteceðiz" diyen bir yerden bu mücadelenin yükseltilmesi gerektiðinin altýný çizer… Mücadelenin sokakta kazanýlacaðýný vurgulayan YKP'nin yeri elbette 28 Ocak'ta sokakta olacaklarýn yanýdýr… Bu nedenle YKP tüm üye, sempatizan ve parti dostlarýný 28 Ocak, Cuma saat 10'da YKP Genel Merkezi önünde buluþmaya ve sendikalarýn kortejine katýlmak üzerine eski Peyak önüne yürümeye davet eder… YKP, tüm Kýbrýslýlarý geleceklerine, ülkelerine sahip çýkmak için saat 11:30'da Ýnönü Meydanýnda olmaya çaðýrýr…

BM Türk önerilerine beþ para biçmedi

DAVUTOÐLU NUMARASI BOÞA ÇIKTI... n Eroðlu öneri diye burada sunduklarýný ortaya attý ama ilgi çekmedi Yeniçað: BM merkezi Cenevre'de görüþmecilerle cemaat liderleri bir araya getirildi. Bütün bir yýlý sadece 'yýlsonuna kadar çözmeye azimliyiz' demekle geçiren Türk tarafý ile sýkýþýk takvimler ve arabuluculuk olamaz demekle zamaný geçiren Türk tarafý uzlaþamayýnca ve ayak sürümeye baþlayýnca geçen kasým ayýnda merkeze davet edilmiþ ve uyarýlmýþlardý: "Sizin için daha fazla zaman ve para harcamak istemiyoruz. Aklýnýzý baþýnýza alýn ve çözüm olmadý diye ayrý devlet kabul edilecek gibi hayaller kurmayýn statüko kabul edilemez" denilmiþti. Buna raðmen Annan planýna evet dedi diye kendini sorumluluk taþýyan bir taraf olarak görmemek için çalýþan Türk tarafý tutumunu yumuþatýp uzlaþmak için adýmlar atmaya baþlamadý. Tam tersine iki ayrý egemenlik iddiasýnýn yen versiyonlarýný öneri diye ortaya koydu. Rum tarafý da yeni taviz verme sözü vererek varacak bir yeri olmadýðýna inandý ve Türk tarafýnýn istekleri yönünde adým atmadý. Bu tutumunu da açýkça gösterdi. Bu durumun açýkça görülmekte olduðu bir zamanda Eroðlu'nun kalbinden yeni ameliyat

geçirmiþ olmasýna raðmen tekrar Cenevre'ye hesap vermeye çaðrýldýlar. Rum tarafý yeni bir öneri getirmedi ve tutumunu izah ile yetindi. Türk tarafý ise bir öneri paketi ile gittiðini basýna sýzdýrdý ama içeriðini sýzdýrmayý Rum basýnýna býraktý. Nasýlsa adý sýzdýrýcýya çýkmýþtý. Nitekim oradan buradan Türk tarafýnýn tek egemenlik üzerinde yapýlan uzlaþmaya yeni biçimler vererek iki egemenliði içerecek hale getirme çabasýnýn görüldüðünü aslýnda yeni hiçbir þey içermediðini sýzdýrdýlar. Türk tarafý burada sýzdýrýlan önerilerinin Cenevre'ye taþýdý ama orada kulak veren olmadý. Nitekim görüþmeler bittikten sonra olay hakkýnda açýklama yalnýzca genel sekreterden geldi ve Türkler öneri yaptý deme ihtiyacýnýn ortaya çýkmadýðý görüldü. Výz geldi týrýs gitti. Halbuki BM hoþuna giden bir öneri yapsa ve Hristofias bunu reddetse idi zaten Annan planýný reddetti diye fýrsat arayan ve Papadopulos dönemine tahammül eden BM Rum tarafýný eleþtirip Kýbrýs'ý terk edecek ve

KKTC'yi kimse kabul etmeyecekse de fiilen kendi kendini idame ettirebileceði bir desteðe kavuþmasýna izin verecekti. Kýnama bile yapma gereði ortaya çýkmadýðýna göre Türk önerileri kayda geçecek önemde görülmedi. Nitekim Kýbrýs'ta herkes bir birine ne oldu diye sormakla meþgul. Olan sadece BM'nin Kýbrýs'ý terk edemediði ama KKTC'nin yaþamasýna da izin vermemeye kararlý olduklarýný göstermenin kalan tek yolunun görüþmeleri sürdürmek ve tahammül göstermek olduðunun tekrar ortaya çýkmasýdýr.

KTÝHV daha önceki eylemlerdeki hak ihlalleri hatýrlattý, Cuma konusuna dikkat çekti Kýbrýslý Türk Ýnsan Haklarý Vakfý Baþkaný Emine Çolak, cuma günü yapýlmasý planlanan büyük eyleme yönelik hazýrlýklarýn devam ettiðine dikkat çekerek, devletin 23 Kasým 2009'da yapýlan eylemindeki "insan hakký ihlalleri" konusunda kamuoyunu aydýnlatmadýðýný, bu yapýlmýþ olsa cuma günkü eylem için gerekli hassasiyete ýþýk tutulmuþ olacaðýný kaydetti. Çolak, 23 Kasým 2009'da, meclis önündeki eylemde insan hakký ihlalleri yapýldýðýný tespit ettiklerini, bu olay üzerinden bir yýlý aþkýn bir süre geçmiþ olmasýna raðmen devletin, KTÝHV'in tespit etmiþ olduðu insan haklarý ihlalleri hakkýnda kamuoyunu aydýnlatmadýðýný iddia etti. Çolak, "Halbuki bu yapýlmýþ olsaydý, daha büyük ve yýðýnsal olarak tasarlanan 28 Ocak 2011 tarihli eylem öncesi, tüm taraflarýn insan haklarý konusunda göstermesi gereken hassasiyete ýþýk tutmuþ olacaktý" dedi. Söz konusu tarihli eyleme iliþkin KTÝHV'nýn raporunu yeniden özetleyen Çolak, cuma günü

planlanan eylemde, tüm göstericilerin yasalara uygun, can ve mala zarar vermeyecek þekilde davranmakla yükümlü olduklarýný; devletin ise, güvenlik saðlamakla görevlendirdiði gücü kullanýrken, insan haklarýna tam saygý göstermek ve gösterinin insan haklarý hukuku çerçevesinde yapýlmasý için tüm önlemleri almak zorunda olduðunu belirtti. Açýklamanýn tamamý þöyle: 28 Ocak 2011 tarihinde yapýlmasý planlanan büyük eylem hazýrlýðý devam etmektedir. 23 Kasým 2009 tarihli gösteri sonrasý Kýbrýslý Türk Ýnsan Haklarý Vakfýnýn yayýnladýðý raporda, bu eylem esnasýnda insan haklarýnýn devlet tarafýndan ihlal edildiðine dair ciddi bulgulara varýlmýþtýr. Bu gibi durumlarda, çaðdaþ insan haklarý hukukuna göre, devlet bu iddialarý soruþturmak, ihlal tespit edilmesi halinde gereðini yapmak ve tespitler hakkýnda kamuoyunu aydýnlatmakla yükümlüdür. Bu olay üzerinden 1 yýlý aþkýn bir süre geçmiþ olmasýna raðmen devlet, KTÝHV'in tespit etmiþ olduðu

insan haklarý ihlalleri hakkýnda kamuoyunu aydýnlatmýþ deðildir. Halbuki bu yapýlmýþ olsaydý, daha büyük ve yýðýnsal olarak tasarlanan 28 Ocak 2011 tarihli eylem öncesi, tüm taraflarýn insan haklarý konusunda göstermesi gereken hassasiyete ýþýk tutmuþ olacaktý. Hatýrlanacaðý üzere, KTÝHV'nýn raporuna göre, 23 Kasým 2009 tarihinde Meclis önündeki gösteri esnasýnda ihlal edildiði tespit edilen insan haklarý özetle þöyle olmuþtur: Gösterinin barýþçýl amaçlý olduðunun açýklanmasý ve bunun aksine bir hazýrlýk veya kanýt olmamasýna raðmen, sivillerin karþýsýna yüksek sayýda ve aralarýnda öldürücü silahlarla donanmýþ güvenlik mensuplarý çýkarýlmýþ, görevli güvenlik mensuplarýnýn yaka numarasý ve ismi sökülerek göreve gönderilmelesi ürkütücü bir art niyeti çaðrýþtýrmýþtýr. Gösterinin barýþçýl amacý ve seyrine raðmen güvenlik güçleri gösteriyi hukuk dýþý bir þekilde kýrmaya yönelik ve olaylarýn hak etmediði oranda zor kullanmýþtýr. Böylece gösteri ve de ifade

özgürlüðü ihlal edilmiþtir. Ayrýca, arbede esnasýnda ve sonrasýnda rastgele tutuklamalar yapýlmasý, güvenlik güçlerinin göstericileri yerde sürüklemesi, taþýrken ve tutukluyken yaralamasýyla da temel insan hakký olan iþkenceye ve insan onuru ile baðdaþmayan muameleye tabii tutulmama hakký ihlal edilmiþtir. Cuma günü planlanan eylemde, tüm göstericiler, yasalara uygun, ve can ve mala zarar vermeyecek þekilde davranmakla yükümlüdür. Devlet ise, güvenlik saðlamakla görevlendirdiði gücü kullanýrken, insan haklarýna tam bir saygý göstermek ve gösterinin insan haklarý hukuku çerçevesinde yapýlmasý için tüm önlemleri almak zorundadýr. Geçmiþte meydana gelen ciddi olaylarda devlet gerekli soruþturmayý yapmýþ olmasa dahi, bu gibi olaylarda vakfýmýz gerekli gözlemlemeleri yapmaya ve, eðer varsa, ihlaller hakkýnda rapor yayýnlamaya devam edecektir.


4

28 OCAK 2011 CUMA

HABER

28 Ocak’taki grev saatleri açýklandý Sendikal Platform'un "Dayatma Paket" olarak nitelendirdiði hükümetin aldýðý önlemlere karþý 7 iþ yerinde uygulamakta olduðu süresiz grevler 2. Haftasýný doldurdu. Sendikal Platformun "Toplumsal Varoluþ Mitingi" ise 28 Ocak, Cuma günü Ýnönü Meydaný'nda yapýlacak. Sendikalar yanýnda bir çok sivil toplum örgütü ve bazý siyasi partilerin de destek verdiði miting saat 11.30'da baþlayacak. GREVLER DEVAM EDÝYOR Sendikal Platform'un, aldýðý karar çerçevesinde Lefkoþa Tapu Dairesi, Mahkemeler, Atatürk ve Arabahmet Ýlkokullarý, Demokrasi Ortaokulu ile Atatürk Öðretmen Akademisi'nde (AÖA) 11 Ocak'ta baþlatýlan süresiz grevler devam ediyor. Platform, süresiz greve hafta baþýnda dahil ettiði Nüfus Kayýt Dairesi'ndeki süresiz grev de devam ediyor. Gümrük Çalýþanlarý Sendikasý'nýn (Güç-Sen) tüm gümrük birimlerinde 17 Ocak'tan beri ek çalýþma yapmama eylemi ile Kýbrýs Türk Amme Memurlarý Sendikasý (KTAMS) ile Kýbrýs Türk Kamu Görevlileri Sendikasý'nýn (Kamu-Sen) birlikte 24 Ocak'tan beri sürdürdükleri Girne Baþkýlavuzluk Liman Baþkanlýðý'nda mesai saatleri dýþýnda hizmet vermeme eylemi de devam ediyor… CUMA GÜNÜ HEMEN HEMEN HER YERDE GREV VAR Sendikal Platformun yarýn Ýnönü Meydaný'nda yapacaðý "Toplumsal Varoluþ Mitingi"ne destek veren sendikalar örgütlü bulunduklarý kamuya baðlý bir çok iþyerinde, hastanelerde, yerel yönetimlerinde ve KÝT'lerde grev uygulamasýna gidecek. Bazý siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin de destek verdiði mitinge yoðun katýlým olmasý bekleniyor. DAÜ - SEN ve DAÜ Bir - Sen: "Saldýrý büyükse kavga da büyük olacak" DAÜ - SEN ve DAÜ Bir - Sen, yaptýklarý ortak açýklama ile 28 Ocak mitingine aktif katýlým saðlayacaklarýný açýkladý. Ýki sendikanýn ortak açýklamasýnýn tam metni þöyle: "Geçirdikleri her yasayla, yaptýklarý her uygulamayla hemen hergün toplumuzun her kesimini infial içine sürükleyen UBP hükümeti, bütün haklý tepkilere kulaðýný týkayarak, anlaþma arayýþlarýný elinin tersiyle itip yoluna devam etme kararý vermiþ görünüyor. Ýþ baþýna geldiðinden beri bu hükümet, kamusal zenginliklerimizi peþkeþ çekmiþ, ülkemizin köklü kurumlarýný batma noktasýna getirmiþ, ülkemizde yüksek öðrenimi yok edecek uygulamalara imza atmýþ, göç yasasýný geçirmiþ, kazanýlmýþ haklara saldýrmýþ, emekli, dul ve yetimlerin maaþlarýndan vergi almýþ, eþel mobili ortadan kaldýrmýþ ve kendi maaþlarýna dokunmazken sürekli yapýlan vergi düzenlemeleri ve zamlarla halkýmýzý daha da yoksullaþtýrmýþtýr. Görünen odur ki UBP hükümeti benzer uygulamalara devam edecek ve koltuk uðruna her emri yerine getirecektir. Bu topraklarda onurumuzla varolmamýza yönelik saldýrý büyüktür. Kendi kendimizi yönetmemize olan saldýrý büyüktür. Kendi vatanýmýzda sömürülmeden, alnýmýzýn teriyle onurlu bir yaþama hakkýmýza yönelik saldýrý büyüktür. Esnafa, iþçiye, çiftçiye, akademisyene, öðretmene, emekliye, memura, zanaatkara, sanayiciye saldýrý büyüktür. Saldýrý büyükse kavga da büyük olacaktýr! Bu gidiþe haklý ve sert tepkimizi ortaya koymak için meydanlara inmek zamanýdýr artýk. DAÜ çalýþanlarý iþbirlikçi, emek ve akýl düþmaný UBP Hükümetine "Yeter! Ya paketini çek, ya da kendin çek git" demek için DAÜ-SEN ve DAÜ BÝR-SEN 28 Ocak 2011 Cuma günü saat 08:00'dan itibaren grevdedir. Saat 10:00'da ise Sabancý Yurtlarý önünden kalkacak otobüslerle Lefkoþa'ya hareket edilecek çalýþanlarýmýz Ýnönü Meydanýnda gerçekleþecek mitingde tüm ülkeden gelecek kardeþlerimizle birlikte olacaklardýr. Bugünü ve geleceðimizi kurtarmak için!

Koltuk sevdalýlarýnýn riyakarlýklarýný yüzlerine vurmak için! Sokaklar da meclis de oturduðunuz koltuklar da bizimdir demek için! Dayatmalara direnmek için! Bu ülkenin gerçek sahiplerinin bu coðrafyada yaþayan halklar olduðunu göstermek için! 'Gemide güverte yolcusu, trende 3. mevki, þosede yayan' olmayacaðýmýzý söylemek için! 'Iþýk yener karanlýðý, umudu kesme yurdundan' diyerek yürümek için! 28 Ocak 2011 Cuma günü iþçi, memur, akademisyen grevdeyiz. Birlik, mücadele, dayanýþma! Kurtulmak yok tek baþýna; ya hep beraber ya hiç birimiz! BASIN-SEN BASIN-SEN Baþkaný Kemal Darbaz imalý açýklama þöyle: Hükümete geldikleri günden baþlayarak, halkýn çok küçük bir bölümüyle birlikte hareket edip, çoðunluðun sesini duymayanlar, sonun baþlangýcýný da kendi elleriyle hazýrladýlar. Tarih yeniden tekerrür mü ediyor dedirten bu süreç, seçilmiþlerin seçenlere karþý giriþtiði bir yoksullaþtýrma hareketi olarak tarihe geçecektir. Yaðmurdan kaçarken toluya tutulan Kýbrýs Türk Halký, kendi oylarýyla hükümete getirdiði insanlara, iki yýldýr, derdini anlatmaya çalýþmaktadýr. Bir toplumu ileriye taþýyacak olan sivil toplum örgütleri, sendikalar, ekonomik örgütler, muhalefet partileri ve benzer örgütlenmeler aracýlýðýyla giriþilen bu derdini anlatma çabasý, ne yazýk ki tüm iyi niyetli giriþimlere raðmen sonuçsuz kalmýþtýr. Bugün için oluþan ve her geçen gün büyümekte olan bu birliktelik, bir günde oluþmamýþtýr. Dünyanýn bir baþka coðrafyasýnda ilgili hükümetler, oran olarak bundan çok daha düþük toplumsal hareketler karþýsýnda bile, kendi kendini ciddi sorgulamalardan geçirirken, bizim ülkemizde yönetenler, inanýlmaz bir körlük ve saðýrlýk yaþamaktadýrlar. Toplumsal örgütlenmelerin ortaya koyduðu ortak tepkiler bir yana, tüm eksiklerine ve zaaflarýna raðmen, yargýnýn ürettiði sonuçlardan bile, dersler çýkarmakta zorlanan hükümet temsilcileri, kendilerine gelmek için neyi beklemektedirler? Yoksa beklenen, tarihte örneklerini yaþadýðýmýz, çok daha radikal eylemlilikler mi? Beklenen bu ise, rahatlýkla söyleyebiliriz ki, gidiþ o yöndedir. Ancak bilinmesi gerekir ki, þu aþamadan sonra yaþanacak her türlü radikal eylem ve sonuçlarýnýn sorumluluðu, hükümet edenlerin sýrtýnda kalacak ve tarihe bu þekilde kayýt düþülecektir. Bir kez daha altýný çiziyoruz, tutulan yol yanlýþ ve tehlikelidir. Ve bilinmelidir ki, kendi halkýnýn sesini duymak geri adým atmak deðil, geleceði planlamada doðru kýlavuzu seçmek anlamý taþýyacaktýr. Deðerli Kýbrýs Türk Halký bireyleri, sendikamýz, birlikte hareket ettiðimiz Sendikal Platformda alýnan karar doðrultusunda, 28/1/2011 tarihinde ve saat 11.30'da, Ýnönü Meydaný'nda yapýlacak olan "Toplumsal Varoluþ Mitingine" katýlacaktýr. BRTK ve TAK'ta 11.00-14.00 saatleri arasýnda grev yapacak olan sendikamýz, Tüm basýn emekçilerini ve geleceðini bu topraklar üzerinde gören herkesi, toplumsal mücadelenin önemli köþe taþlarýndan birisi olacaðýna inandýðýmýz, "Toplumsal Varoluþ Mitingine" katýlmaya davet eder. KTÖS KTÖS, 28 Ocak günü örgütlü olduðu tüm anaokul, ilkokul, özel eðitim okullarýnda, Eðitim Bakanlýðý ve AÖA'da saat 10:00-12:40 arasý grevde olacaktýr. KTAMS ve KAMU-SEN KTAMS ve KAMU-SEN, yaptýðý ortak açýklamada, "Sendikal Platform"un baþlattýðý "Toplumsal Varoluþ Mücadelesi"nin kararlýlýkla sürdüðünü belirterek, bu çerçevede Cuma günü Ercan Hava Limaný'nda sabah 04.00'dan

13.00'e kadar, Lefkoþa ve Girne'de iki sendikanýn örgütlü olduðu tüm iþyerlerinde sabah saat 09.00-13.00 arasý, Maðusa ve Güzelyurt'taki iþ yerlerinde ise 08.30-15.30 arasý grev yapýlacaðý kaydedildi. Ortak açýklamada, miting meydanýna ulaþýlmak üzere tüm bölgelerden otobüsler kaldýrýlacaðý ifade edilerek, "28 Ocak'ta bizi anlamak isteyenlere tek yürek olarak sesimizi duyurmak için tüm üyelerimizi ve halkýmýzý saat 11.30'da Ýnönü Meydaný'na bekliyoruz" denildi. LEFKOÞA VE MAÐUSA DEVLET HASTANELERÝNDE ACÝL SERVÝS DAHÝL 24 SAAT HÝZMET VERÝLMEYECEK KTAMS, KAMU-SEN VE K.T. Hemþireler ve Ebeler Sendikasý, cuma günü gerçekleþtirilecek "Toplumsal Varoluþ Mitingi" çerçevesinde, hastanelerde yapýlacak grev saatlerini açýkladý. Üç sendikanýn ortak açýklamasýnda, Lefkoþa Dr. Burhan Nalbantoðlu Devlet Hastanesi ve Maðusa Devlet Hastanesi'nin, 28 Ocak sabah 08:00'den, 29 Ocak 08:00'e kadar, 24 saat, acil servisler dahil, tüm birimlerde grev yapacaðý belirtildi. Açýklamada her iki hastanede de aciller dahil 24 saat grev uygulanmasýnýn nedeninin, bu hastanelerin 2 dakika yakýnýnda alternatif hizmet satýn alýnabilecek hastaneler bulunmasý olduðu belirtildi. Ancak acil servislerde Doktor uyarýsý ile olasý acil durumlara müdahale için hazýr timler oluþturulacaðý kaydedildi. Açýklamada, Saðlýk Bakanlýðýna baðlý, Dr. Burhan Nalbantoðlu ve Maðusa Devlet Hastanesi dýþýndaki tüm kurum ve kuruluþlarda (Cengiz Topel Hastanesi, Girne Akçiçek Hastanesi, Barýþ Ruh ve Sinir Hastanesi, tüm saðlýk ocaklarý), 3 sendikanýn üyelerinin, 08:0014:00 saatleri arasýnda, acil servisler dýþýndaki tüm birimlerde hizmet vermeyeceði kaydedildi. Týp - Ýþ, hastanelerde acil servis hariç 4 saatlik grev yapacak Hekimlerin örgütlü bulunduðu Týp-Ýþ, Lefkoþa'da cuma günü yapýlacak Toplumsal Varoluþ Mitingi'ne katýlým amacýyla tüm hastaneler ve saðlýk merkezlerinde 09.00-13.00 saatleri arasýnda 4 saatlik uyarý grevi yapacaklarýný ve acil servislerin grev dýþýnda olduðunu açýkladý. TIP-ÝÞ ayný yazýda, cuma günü, hükümetin uygulamalarýna ve pakete karþý tüm hastaneler ve saðlýk merkezlerinde 09.00-13.00 saatleri arasýnda acil hizmetler hariç 4 saatlik uyarý grevi ve Toplumsal Varoluþ Mitingine katýlma kararý aldýðýný açýkladý. TIP-ÝÞ Baþkaný Erol Þeherlioðlu imzalý açýklamada, hükümetin uygulamaya koyduðu paketle çalýþanlarýn emeðinin ucuzlatýldýðýný, bugüne kadar kazanýlan yasal ve anayasal haklarýn gasp edildiðini öne sürdü. Yeni çýkarýlan ''Kamu Görevlileri Deðiþiklik Yasasý'' ile ''Eþit Ýþe Eþit Ücret'' ilkesinin, ortadan kaldýrýlarak, kamuda ayný iþi yapýp da farklý ücret alacak iki hekim sýnýfý yaratýldýðýný belirten Þeherlioðlu, mesai saatleri dýþýnda yaptýrýlan görevlerde ödenen ücretlerin, tüm itirazlarýna ve ÝLO sözleþmelerine raðmen neredeyse gündelik mesai saatlerine yakýn ya da onun da altýna kadar indirildiðini kaydetti. Þeherlioðlu, þöyle devam etti: "Sendikamýzýn siz ve Baþbakan'la teþkilat yasalarýnda boþ olan kadrolarýn münhal ilan edilmesine yönelik yaptýðý uzlaþý, ne yazýk ki hekimlerle alay edilircesine geciktirilmektedir. Öte yandan 'hizmet alýmý' adý altýnda bir grup hekime ödenmekte olan ücretler ile kamuda halen ayni iþi yapmakta olan kadrolu veya sözleþmeli hekimlere ödenen ücretler arasýnda derin uçurum yaratýlmýþtýr. Baþhekimlerin, ihtiyaç olduðundan uzmanlýk alanlarýnda da hizmet verdikleri bilinmesine raðmen, ek mesai süreleri yüzde 25'le sýnýrlandýrýlmýþtý. Son oluþturulan teknik kurulda çoðunluk kararý bulunmasýna raðmen yasal süreç durdurularak sorun giderilmemiþtir. Kamu Saðlýk Çalýþanlarý Yasasý'nda yer alan ve hekimlerin ikinci iþ yapmasýna yönelik ortaya konan yasal haklar, Anayasa Mahkemesi'nde sürüncemede býrakýlarak yok edilmeye çalýþýlmaktadýr. Sendikamýzýn bu Dayatma Paketi kabul etmesi mümkün deðildir..." Hastanelerde çalýþan memur ve hemþirelerin örgütlü olduðu KTAMS, Kamu-Sen ile Hemþireler ve Ebeler Sendikasý ise, cuma günü sabah 08.00'den

itibaren Lefkoþa ve Maðusa hastanelerinde acil servisler dahil 24 saat grev yapacaklarýný açýklamýþlardý. Tel - Sen, greve ve 28 Ocak mitingine katýlým saðlayacaðýný açýkladý Kýbrýs Türk Telekomünikasyon Çalýþanlarý Sendikasý, Tel-Sen, Sendikal Platform çatýsý altýnda baþlatýlan "Toplumsal Varoluþ Mücadelesi" kapsamýnda cuma günü gerçekleþecek grev ve mitingde yerlerini Telekomünikasyon Çalýþanlarýna yakýþýr bir þekilde alacaklarýný açýkladý. Tel-Sen, tüm Telekomünikasyon Dairesi þubelerinde cuma günü 09:00 ile 13:00 saatleri arasýnda grev yapýlacaðýný belirtti. Açýklamada Tel-Sen, çalýþanlarýn Cuma günü saat 10:00'da Lefkoþa Telekomünikasyon Dairesi önünde toplanacaðýný ve sendikal platformun etkinliðine buradan hareket edilerek gidileceðini duyurdu. ÇAÐ-SEN: "MÝTÝNGE BÜTÜN GÜCÜMÜZLE KATILACAÐIZ" Kýbrýs Türk Devlet Çalýþanlarý Sendikasý (ÇaðSen), kurucu üyesi olduklarý Sendikal Platform'un cuma güne yapacaðý Toplumsal Varoluþ Mitingi'ne bütün gücüyle katýlacaðýný açýkladý. Konuyla ilgili yazýlý açýklama yapan Çað-Sen Baþkaný Ayþe Davulcu, üyelerinin yürüyüþ ve mitinge katýlýmýna olanak saðlamak amacýyla Lefkoþa'da saat 09.00'dan saat 13.00'e; Maðusa, Girne ve Güzelyut'ta ise saat 08.30'da 13.30'a kadar grev ilan ettiklerini bildirdi. Davulcu, greve katýlacak üyelerin sendika merkezinde toplanýp saat 10.00'da pankart açacaklarýný ve BELÇA merkez maðazasý önündeki toplanma yerine hareket edeceklerini belirtti. Davulcu, mitingin "Kýbrýslý Türklerin zorla içine itildiði yok olma sürecine karþý bir baþkaldýrý ve varlýðýný koruma kararlýlýðýnýn" ifadesi olduðunu kaydetti. DEV-ÝÞ VE BAÐLI SENDÝKALAR DEV-ÝÞ de, kendisine baðlý Devrimci Genel-Ýþ, Emek-Ýþ, Petrol-Ýþ ve "kardeþ sendika" Maðusa Türk Genel-Ýþ, 28 Ocak'ta, örgütlü olduklarý iþ yerlerinde grev yaparak üyelerinin Lefkoþa'daki Toplumsal Varoluþ Mitingi'ne katýlýmýnýn saðlanacaðýný açýkladý. Açýklamada, DEV-ÝÞ üyelerinin sabah saat 08.00'den itibaren greve baþlayacaðý kaydedildi. Bu çerçevede cuma günü DEV-ÝÞ'in grev yapacaðý iþyerleri þöyle açýklandý: "Maðusa Belediyesi, Girne Belediyesi, Gönyeli Belediyesi, Dikmen Belediyesi, Yeni Boðaziçi Belediyesi, Kýbrýs Türk Petrolleri, Boðaz Endüstri Madencilik, Taþel Ýçki Sanayi, Dörtrenk Matbaacýlýk, K.T. Eðitim Vakfý Çalýþanlarý, Okul Kantinleri çalýþanlarý, Kamu iþyerlerinde çeþitli dairelerde çalýþan üyelerimiz, bazý bankalardaki üyelerimiz." Açýklamada "DEV-ÝÞ üyeleri, sempatizanlarý ve dostlarýnýn" saat 09.30'da Lefkoþa'da Eski Peyak yanýnda toplanýp diðer örgütlere dahil olarak "Toplumsal Varoluþ" kavgasýna tüm varlýklarýyla katký koyacaklarý kaydedildi. Açýklamada þöyle denildi: "DEV-ÝÞ, emekçilerin haklarýnýn geriletilmesine ve Kýbrýslý Türklerin iradesinin gaspýna karþý olup, ülkemizin, çocuklarýmýz ve gelecek nesillerimiz için refah ve barýþ içinde yaþanabilir bir ülke olmasýndan yana toplumsal varlýðýmýzýn korunmasý ve kendi kendimizi yönetmemizden yana bir yapýlanma içerisinde siyasi irademizi kullanabileceðimiz bir düzen için hep vardýk, varýz, var olacaðýz." MECLÝS'TE DE GREV VAR Meclis'te de grev var. Meclis'te örgütlü sendika Meclis Çalýþanlarý Sendikasý (Mec-Sen)'in grevi 09.00-13.00 saatleri arasýnda olacak. KOOP-SEN'ÝN GREVÝ 1 GÜNLÜK Kooperatif Görevlileri Sendikasý (Koop-Sen) de, mitinge katýlacaðýný açýklayýp Cuma günü bir günlük greve gideceðini duyurdu.


HABER

5

28 OCAK 2011 CUMA

TEVAZU

Alpay Durduran

Daha da tehlikelisi limited olsun olmasýn bir þirket veya ortaklýk (bizde ikisi farklýdýr; atalarýmýz Ýngiliz yasalarýný tercüme ederken öyle münasip görüp þirket limited ve anonim olur, ortaklýk komandit veya kolektif olur diye karar vermiþler) ayrý bir kiþilik (tüzel kiþilik) kazanýr ve kesesi ayrý olmak zorundadýr. Devlet bunu saðlamak mecburiyetindedir. Baþka türlü þirket veya ortaklýk olmaz. Þirket yönetimi devletin denetimine tabidir ve bunu kabul ederek þirket kurar veya þirkete girenlerden olur. Devletin denetimine olanak verecek önlemler tam olmalý ve þirket yönetimini ortaklarýný çýkarýna olacak þekilde þirket menfaatine çalýþmak zorunda býrakmalý ve ortaklardan az sermayeye sahip olanlarýn da haklarýna riayet etmelidir. Bunlara neden katlanalým, bize ne, isteyen þirket kursun. Demek olmaz. Devletler kalkýnma için sermaye birikimini özendirmek ve oyunun kuralýna göre oynamasýna yardýmcý olmakla ekonominin ileri gitmesine yardýmcý olmalýdýr. Onun için þirketler mukayyitliði diye bir daire kurup denetlemek ve küçük ortaklarýn haklarý dahil kuralýna göre iþ olmasýný saðlamak zorundadýr. Yani devlet þirketleri denetlemez ve þirket batarak alacaklýlarýný ortada býrakýrsa suç iþlemiþ olur. Bu suç sadece para batýrýrken cep dolduruldu diye deðildir. Bu suç ekonomik kalkýnmayý saðlamada en önemli unsur olmasý beklenen sermaye birikimini saðlamaya yardým etmesi için halkýn parasýyla kurulan dairenin halka ait olan parayý boþuna harcamaktýr. Batan þirkette parasý olanlarýn zararlarý ve alacaklýlarýnýn paralarýný alamamasý da ayrý suçtur. Borçlularýnýn peþine düþmemek de haksýz rekabet gibi halkýn parasýný yedirmedir ve genelde yedirenin de yolsuzluðu söz konusudur. Sermayenin terakümü denilen moda deyimin anlattýðý yerine gelmemekte ve geri kalmýþlýk sürmektedir. Ýlerleme tarihi incelenirse geri ülkelerin sermaye biriktirmek için umutsuzca çabaladýklarýný baþaramadýk-

LÝMÝTED ÞÝRKET KURMA ÝZNÝ VERÝLMEMELÝ

Þirket kurmak yani birkaç kiþiyle ortak iþ yapmak isterseniz sorun sermaye ile baþlar. Ödenmiþ sermaye mi, kýsmen veya hiç ödenmemiþ yani söz verilmiþ (taahhüt edilmiþ) sermayesi mi olacak sorusuna yanýt bulacaksýnýz. Lakin ondan sonrasý daha anlamlýdýr. Ortaklar sermayesi kadar mý sorumlu olacak veya yatýrdýklarý kadar mý sorumlu olacak sorusu hep olacak da komandit þirketlerdeki gibi (kolektif adýyla da olabilir) her ortak donuna kadar mý sorumlu olacak? Büyük sermayedarlarýmýzdan birisi, örneðin Kutlay Erk bir limited þirkete ortak olsun veya devlet ortak olsun insan sanýr ki onlar þirketin borçlarýný yüklenecek amma yüklenmezler insana bu þirketin borcudur dertler, ben bu alacaðýn altýna imza attým ama þirket adýna attým derler ve sývýþabilirler. Devlet bugün numaraya yattý ve KTHY'nin borçlarýný þirket battý diye umursamamaya çalýþýyor. Bu sýnýrlý sorumluluk hakký ile ilgilidir. Bildiðimiz ortak isen yatýrdýðýn ve söz verdiðin kadar sorumlusun ve þirket adýna ne varsa ona ilave olarak ortaklarýn ödemeye söz verdiklerinden baþka verecekleri yoktur. Mamafih bizde iþler kitabýna göre yürümüyor. Ýþ para olunca baþka ülkelerde de kitap her zaman geçerli olmaz. Onun için devlete limited þirket kurma hakkýný denetleme görevi verilir. Bu denetleme olmazsa limited þirket çok tehlikelidir. Örneðin Poly Peck battýðýnda önceden harekete geçmediði için Ýngiliz idaresi çok eleþtirilmiþ ve soruþturma açýlarak ondan fazla memur yanmýþtý, bazý siyasiler de ortadan kaybolmuþlardý.

DOSTÇA

Rasýh Keskiner

SOKAÐIN SESÝ

Bugün yedi-sekiz yýl aradan sonra sokaklar yine þenleniyor, Umarým sokaðýn sesi doðru mesajý verir, ve sokaðýn sesi duyulur, Ve yine umarým bazýlarý sokaðýn sesini kendi politik koltuk hesaplarýna yazmaya kalkýþmaz, Þurasý açýk ve nettir ki, birtakým örgütler, bugün bu ülkede yaþananlarýn UBP'nin beceriksizliðinden kaynaklandýðýný söylemektedirler. Bu anlayýþa kendileri inanýr mý diye sorarsanýz, kendilerinin de inanmadýðýný görürsünüz, O zaman neden bu þekilde davranýyorlar diye sorarsanýz, tamamen kendi politik menfaatleri için bunu yapýyorlar. Oysa bugün sokaktaki çocuklar bile, bu ülkede yaþanan sýkýntýlarýn baþ sorumlusunun TC Yönetimleri olduðunu bilmektedir. Bu memleketin kuzeyini yaþanmaz kýlan, parti kuran, parti bozan gelmiþ geçmiþ tüm TC hükümetleri olmadý mý? Milletvekili transfer pazarlýlarýný Ankarada planlayýp uygulayanlar onlar olmadý mý? 1981 de seçimler sonrasý muhalefet çoðunluðu elde ettiði halde, hükümet kurdurmayan onlar olmadý mý? Özalýn zamanýnda dayatýlan paketler sonrasý koalisyonun yýkýlmasýný hatýrlamýyor musunuz? 1990 da DMP- UBP seçimlerinde yaþananlarý unuttunuz mu?

larýný ve borçlanýp geri kalmýþlýk bataðýndan çýkmaya çalýþtýklarýný ama yerli kaynaklardan sermaye biriktiremeyenlerin baþarýlý olmadýklarýný görürüz. Yani konu kalkýnma sorunudur da… Devlet þirketler mukayyitliðine büyük önem vermeli ve ortaklarýn çýkarlarýný koruyacak önlemleri almalýdýr. Yetmez tabii. Þirketlerin batmamasý ve batarsa biriken sermayenin satýn aldýðý ekonomik deðerlerin ortadan yok olmamasýný saðlamalýdýr. KTHY örneðinde olduðu gibi ve arkasýndan gelecek olan süt fabrikasýnda olduðu gibi ekonomik deðeri olan her þeyin elde kalmasý saðlanmalýdýr. KKHY kurmakla bu iþ sona ermez. Örneðin KTHY'nin emekçileri örgüt içinde piþmiþ olanlar ve partizanca oraya atanan tufeyliler demektir. Tufeylilerden kurtulmak iyi bir þey ama piþmiþleri israf etmek ekonomik kayýptýr. Ýflas eden idaredir. O gitmeli ama tezgah orada kalmalýdýr. Tezgahlar kolay elde edilemez. KTHY'nin borçlarý vardýr. Emekçinin parasý kesilmiþ veya emekçi son çalýþtýðý güne kadar haklar elde etmiþtir. Bunlarýn geç ödenmesi faiz gibi ekler yaratýr. Bunlarý ödemeden hesaplar kapatýlamayacaðý gibi öncelikli alacaklar arasýndadýrlar. Derhal ödenmemeleri halinde sosyal yaralar açýlacaktýr. Þimdi atanmýþ olan kayyumlar vardýr ve görevleri bunlarý izlemek, ortaya çýkarmak ve ödemek ve ödeme planý yapmaktýr. Basýndan izliyoruz. Baro baþkaný elinde dosyalar ilgili arýyor. Neden dava açmaz, bilemem. Amma biliyorum ki sorumlular sorumluluklarýný idrak etmemektedirler. YKP bunlarý izliyor ve hesabýnýn sorulmasýný istiyor. Bu þartlarda limited þirket kurulmasýný düþünmek yeni vurgunlara kapý açmak demektir. Kimse azýnlýk haklarýnýn korunmadýðý bir ortamda sermaye yatýrýp da þirket kurmaya kalkmaz. Kurulanlar hep hileli olur. Sorumluluktan kaçmak isteyenler ödenmiþ sermayenin veya ödenmiþ sermayenin çok üstünde yükümlülük almak ve kendi için riskleri azaltmak amacýyla limited þirket kurar. Bu ise limited þirket kuramýna terstir. Artýk kurdurmamak daha iyi olacaktýr.

yenicag@yenicag.com.cy

Dolayýsý ile, bu iþin UBP'nin beceriksizliði olarak görmek, teþhisi yanlýþ koymak demektir, Bu ise sokaðýn verdiði mesajýn tam hedefine ulaþmamasý demektir, Açýk ve nettir ki, bugün yaþananlar rastgele bu son yýllarda meydana gelmiþ durumlar deðildir. Yýllar önce planlanmýþ, programlaþmýþ bir operasyonun son halkalarýdýr, Bugün AKP'nin yönetimde bulunmasý, bu son halkanýn ona rastgelmesidir. Tabii bunlar dinci takýmý olduklarý için, daha çok kinli, acýmasýz ve saldýrgan olurlar, Kendisinden daha çaðdaþ bir toplumun varlýðýný hazmedemezler, Bundan dolayý da daha acýmasýz çöktüler üzerimize, Durum bu noktada olunca, sokaðýn sesi'nin doðru algýlanmasý için, bu ilerin sorumlusu kimse ona ulaþmasý gerekmektedir. Ýzliyorum da, bazý siyasi parti yetkilileri " UBP'yi devirip biz hükümet olacaðýz" diyorlar. Ya bu insanlar ayda yaþýyorlar, ya da bilerek bu topluma yalan söylüyorlar, Anladýk bugün UBP yetkililerini halkýmýz yalancý olarak tanýdý. Verdikleri hiçbir sözü tutmamaktadýrlar, Yazýlý belgelerini dahi inkar etmektedirler, Ne maliye bakanýna, ne baþbakanýna, ne de dolaþmadýðý parti kalmayýp tekrar UBP'ye dönen genel sekreterlerinin söylediklerine kimse inanmamaktadýr, Durum bu noktaya gelmiþken, bazý siyasi parti yetkililerinin, UBP'yi devirip biz iktidar olacayýk demeleri gülünç olmaktadýr. Allah aþkýna siz kimsiniz de hükümet devirip, yeni hükümet kuracaksýnýz, Bugüne kadar oluþturulan tüm hükümetlerin yolunun Ankara'dan geçtiðini bilmeyen mi kaldý, Veya bugün hükümette UBP deðil de bunlardan birisi

Futbolda þiddet semineri Lefkoþa'da yapýldý (KHA) - 'Futbolda Þiddetin Durdurulmasý: Pratik Çözümler' konulu bir seminer Salý günü Lefkoþa'da yapýldý. Seminerde konuþan Adalet ve Kamu Düzeni Bakanlýðý Müsteþarý Petros Kareklas, seminerin sadece Kýbrýs'taki futbol sahalarýndaki deðil, toplumdaki büyük sorun üzerinde yoðunlaþacaðýný söyledi. Stadyum dýþýnda gruplar arasýnda ve futbol sezonu olmayan zamanlarda þiddet eylemlerine deðinen Kareklas, takýmlarýn taraftarlarýnýn þiddet eylemlerine neden olan gerçek faktörlerle ilgili çok çeþitli görüþler olduðunun þüphe götürmediðini belirtti. Petros Kareklas, "Konu daha fazla gençlik suçu ve kurallara uymama genel artýþ baðlamýnda, bizim kabul ettiðimiz gibi hem boyutu hem de çeþitli tarihi, sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel faktörlerden etkilenen futbolun doðasýyla ilgili þiddet dikkate alýnarak düþünülmelidir." "Medyanýn etkisi, ýrkçýlýk ve yabancý düþmanlýðý, alkol tüketimi ve uyuþturucu kullanýmý gibi parametreler de futbolda þiddetin kaynaklarýnýn çok önemli unsurlarýdýr" þeklinde konuþan Kareklas, þu ana kadar tüm ilgili çevrelerin çabalarýna raðmen, futbolla ilgili þiddetin Kýbrýs için de çoðunlukla etkili olmaya devam ettiðini anlattý. Adalet ve Kamu Düzeni Bakanlýðý Müsteþarý Petros Kareklas þöyle devam etti: "Hepimiz için holiganlýða karþý mücadelede verebileceklerimizi hepimizin artýrmamýz gereklidir. Açýk bir politika belirleyerek denetleme ve izleme teknikleri, taraftarlar arasýndaki farklarý gözeterek, memurlar koyarak, alkol kullanýmý sýnýrlamalarýyla bu sorunla mücadele yollarýný bulmamýz gerekiyor. Bize bu ciddi sorunlarýn azaltýlmasýnda yardýmcý olacak baþka yerlerde uygulanan iyi yöntemleri kullanmalýyýz. Bu baðlamda futbol kulüplerinin iþbirliði de kesinlikle gereklidir."

olsa, daha farklý uygulamalar içine mi girecekti, Bunlarý hep birlikte yaþamadýk mý, CTP'nin hükümette olduðu dönemde bu ülkenin kuzeyinde nelerin yaþandýðýný görmedik mi? TKP, DP ve diðerlerinin hükümet ettiði dönemlerde neler yaþandýðýný bilmiyor muyuz, Ortada bu gerçekler varken, hedef doðru konmalýdýr, Ve bu hedef doðrultusunda sokakta mesaj verilmelidir, Unutmayalým ki, bugünkü toplantýyý uluslararasý kuruluþlar da izleyecektir, TC Yönetimlerine ve AKP'ye karþý verilecek mesajlar bizleri uluslararasý alanda da güçlü kýlacaktýr, Sokak eylemleri önemlidir, Ýktidarlarýn korkulu rüyasýdýr, Halklarýna eziyet eden bütün yönetimler genelde sokak eylemleri sonrasýnda gitmiþlerdir, Ülkemizin kuzeyinde bunu baþarabilir miyiz, Hedef doðru konur, sokaðýn mesajlarý adrese gönderilebilirse bir þansýmýz olabilir, Yok eðer UBP gitsin diðeri gelsin diyorsak, TC yönetimlerinin dayatmalarý devam edecektir. Çünkü onlar, Kýbrýslýyý yok etmek için karar vermiþlerdir. Ondan dolayýdýr ki, bilinçli olarak tüm üretim sektörleri kurutulmuþ, halkýmýz üretimden koparýlmýþtýr, Ondan dolayýdýr ki, bilimum casino, kumasrhana, karapara ve kerhanellerin burada var olmasýna, ama turizmin batýrýlmasýna çalýþmaktadýrlar, Ondan dolayýdýr ki, buranýn sorma gir haný olmasý, bilimum hýrsýzlýk, katillik, tecavüz ve bunun gibi Kýbrýslýnýn alýþmadýðý olaylarla Kýbrýslýyý bezdirip göç ettirmeye uðraþmaktadýrlar, Ve ondan dolayýdýr ki, nufusu 1 milyona çýkatrýp, bu derya içinde kaybolmamýz için gayret sarfedeiyorlar. Bugün önemli bir gün. Sokaðýn sesinin doðru adrese ulaþmasý gerek.

yenicag@yenicag.com.cy


6

28 OCAK 2011 CUMA

gibi , Hrisi Avgi M A L E e d n yi e Kýbrýs'ýn gün ele eden karþý mücad re e tl ü rg ö faþist Nationalism outh Against tü)ü ile anti-faþist Y ençlik Örgü G ý rþ a K e ið ý konuþtu: (Milliyetçil Hasan Yýkýc n e d n si te Havadis Gaze Geçtiðimiz aylarda Kýbrýs'ýn güneyinde ardý ardýna gerçekleþen ýrkçý ve faþist eylemler gerek Güney'de gerekse de Kuzey'de geniþ yanký uyandýrmýþtý. Olaylarýn baþrolünde Ulusal Halk Cephesi (ELAM) ve diðer faþist örgütler vardý. Hal böyle olunca medyanýn da etkisiyle toplumun hemen her kesimi ilgisini bu örgütler üzerine odakladý. Sürekli olarak faþist örgüt ELAM'ýn konu olduðu haberler bültenlere yansýrken bu örgütlere karþý mücade eden anti-faþistlerin, bir nevi "ötekilerin" sesi Kuzey'den duyulmadý. Havadis Gazetesi Kýbrýs'ýn güneyinde ELAM, Hrisi Avgi gibi örgütlere karþý; ada halklarýnýn barýþý ve kardeþliði için mücadele eden anti-faþist ve anti-kapitalist, Milliyetçiliðe Karþý Gençlik - Youth Against Nationalism (YAN) Örgütü'nü buldu ve konuþtu.

"Kýbrýs'ta daha fazla faþizm istemiyoruz!" Milliyetçiliðe Karþý Gençlik Örgütü'nün 2004 yýlýnda Annan Planý sonrasýnda kurulduðunu öðreniyoruz Kariati Athina'dan. Athina, Milliyetçiliðe Karþý Gençlik aktivisitlerinden. Örgütün bilindik bir sivil toplum kuruluþu olmadýðýný, faþizme karþý aktif mücadele eden politik bir örgüt olduðunu ifade eden Athina, "Milliyetçilik Kýbrýs'ýn bütününde görülen bir problemdir ve hayatýn her alanýnda karþýmýza çýkabiliyor. Ýnsanlar kendilerini milliyetçi düþüncelerden dolayý kendi içine kapatýyor. Bunun üzerinden ötekileþtirme ve tek tipleþmeler yaratýlýyor" þeklinde konuþtu. Milliyetçiliðe ve kapitalizme karþý mücadele ettiklerini belirten Athina, "Ana sloganýmýz 'Kýbrýs'ta daha fazla faþizm istemiyoruzdur'. Çünkü biz faþizmin EOKA'nýn, EOKA B'nin Kýbrýs'ta ne yaptýðýný biliyoruz ve bu yüzden Kýbrýs'ta daha fazla faþist istemiyoruz" diye konuþtu.

"Geçmiþle hesaplaþýlmadý" Kýbrýs'ýn güneyindeki faþist hareketlerin, özellikle de ELAM'ýn kendilerini EOKA-B'nin devamý olarak tanýmladýklarýný ifade eden Athina, bu örgütlerin geliþmesini Kýbrýslý Rumlarýn tarihle olan iliþkisine ve Yunan darbesiyle hesaplaþýlamamasýna baðlýyor ve ekliyor: "Bunlarýn bu kadar zaman içinde güçlenmesinin nedeni 74'deki Yunan darbesinden sonra buradaki darbecilerin yargýlanmamasýdýr. Kimse bunun üzerine gitmedi. Bunlar da bu sessizliðin içerisinde büyüme fýrsatý buldu. Kimse bunlarý suçlamadý, yasal olarak hiçbir þey yapmadý." Yunanistan'da darbe ile hesaplaþýldýðýný ve darbeci generallerin yargýlandýðýna dikkat çeken Athina, ayný durumun Kýbrýslý Rumlar için geçerli olmadýðýný belirterek þöyle konuþtu: "Yunanistan'da yapýldý bu. Hala cezalý olan ve hapislik cezasý devam eden darbeciler var. Darbeci generallerin hepsi de yargýlandý. Fakat Kýbrýs'ta bu olmadý. Kimse yargýlanmadý. 74'den sonra Kýbrýs'ta böyle bir þey yapýlmadýðý gibi yargýlanmasý gereken insanlar siyasi yaþamda önemli yerlerde bulundular ve güçlü pozisyonlara geldiler."

"Resmi tarih milliyetçiliðe çanak tutuyor" Athina Kýbrýslý Rumlarýn tarihle olan iliþkisine de dikkat çekerek þöyle konuþtu: "Okullarda özellikle bir slogan vardýr 'don't forget' 'sakýn unutmayýn' diye. O sloganý 20 Temmuz'dan sonrasý için kullanýyorlar. Fakat o süreçten öncesi de var. 15 Temmuz var! Bunun öncesinde yaþanan süreçler var. Ne yaþanýldý, neler yapýldý hiç söylemiyorlar, yazmýyorlar. Türkiye'nin neden buraya müdahale ettiði gerçekten bilinmez. Bir sabah kafasýna esti

HABER

“Kýbrýs'ta daha fazla Örneðin etkinliklerine gitmeme veya onlarý herhangi bir etkinliðe çaðýrmama, davet etmeme noktasýnda insanlarý ikna etmeye çalýþýyoruz. Sokaktaki insanlara bunlarý anlatýyoruz. Özellikle sendikalarla ve partilerle iyi bir iletiþimimiz var. Onlar da milliyetçiliðe karþý ayný görüþte. Havadis: Mesela? n Athina: Birçok partiyle, AKEL, DÝSÝ ile iliþkilerimiz var. Bizim faþizme karþý yürüttüðümüz kampanyalarý desteklediler. Tabii yazýlý bir anlaþma yok ama onlar da bizimle ayný noktadalar.

n

kalktý geldi diye düþünülüyor. Ama Rumlarýn Kýbrýslý Türklere yaptýklarý yazýlmýyor." Athina resmi tarihin milliyetçiliðe çanak tuttuðunu ifade ederek milliyetçi hareketlerin bundan faydalandýðýna dikkat çekti.

"Anti- faþist cephe için çalýþýyoruz" Faþist örgütlerin büyümesine ve geliþmesine izin verilmemesi gerektiðini kaydeden Milliyetçiliðe Karþý Gençlik aktivisti Athina, bunun yasalarla veya polis ile baþarýlacak bir durum olmadýðýný savunuyor. Athina'ya göre faþistlerle mücadele toplumu ikna ederek, insanlarýn mücadele süreçlerine katarak baþarýlý olabilir: "Milliyetçiliðin ve faþizmin toplum içinde geliþmemesi lazým. Gençler arasýnda geliþmesinin engellenmesi lazým. Ama bunu yasalarla, yasaklarla ve polisle yapamazsýnýz. Bu tamamen toplumun içinden, tabandan, insanlardan gelmesi ve geliþmesi lazým. Bu noktada insanlarý bu faþist ve milliyetçi örgütleri kabul etmemeleri konusunda ikna etmek lazým. Örneðin etkinliklerine gitmeme veya onlarý herhangi bir etkinliðe çaðýrmama, davet etmeme noktasýnda insanlarý ikna etmeye çalýþýyoruz. Sokaktaki insanlara bunlarý anlatýyoruz" ifadelerini kullanan aktivist, Milliyetçiliðe Karþý Gençlik'in hedefleri arasýnda anti-faþist bir cephe oluþturulmasý olduðunu da söyledi. 2008'den beri her yýl Kýbrýslý Türklerin de katýldýðý anti-faþist bir festival düzenlediklerini ifade eden Atina, Lefkoþa Üniversitesi'nde de Kýbrýslý Rumlar ile Kýbrýslý Türkler'in ortak oluþturacaðý yeni bir gençlik örgütü için uðraþtýklarýný ifade etti. Kýbrýslý Türkler ile Kýbrýslý Rumlarýn ortak mücadelesinin önemli olduðunu vurgulayan Athina, oluþturulacak olan anti-faþizm cephede Kýbrýslý Türklerin örgütlerinin de olmasý gerektiðini savunuyor.

Röportajýn tam metnini yayýnlýyoruz... "Milliyetçilik kapitalizmin bir aracýdýr"

n

Havadis: Dilerseniz ne tür bir örgüt olduðunuzdan baþlayalým. Youth Against Nationalism - YAN (Milliyetçiliðe Karþý Gençlik) ne zaman, hangi hedeflerle kuruldu? n Athina: 2004'de Annan Planý'nýn ardýndan anti-faþist bir hareket olarak kurulduk. Rumlar içerisinde mültecilere, göçmenlere ve Kýbrýslý Türklere yönelik kurulan faþist, ýrkçý oluþumlara karþý mücadele ediyoruz. Havadis: Örgütünüzün isminde gençliðe dair bir vurgu var. Hangi toplumsal kesimler içerisinde örgütleniyorsunuz? Örgütlenme konusunda gençler önceliðiniz mi? n Athina: Evet. Öðrenciler arasýnda örgütleniyoruz. Çünkü onlar yeni bir cenerasyondur ve ülkenin geleceði hakkýnda fikirleri olabilecek insanlardýr. Bu nedenden dolayý öncelikli olarak onlarýn arasýnda

n

örgütleniyoruz ve onlarla birlikte hareket ediyoruz. Anti-faþist, milliyetçilik karþýtý eylem ve faaliyetlerimizin dýþýnda öðrencilerin haklarý konusunda da çalýþmalarýmýz var. Disiplin yönetmenlikleri, öðrencilerin maddi sorunlarý ve kendi fikirlerini özgürce ifade edebilmeleri için de uðraþýyoruz. Havadis: 'Milliyetçiliðe Karþý Gençlik' nasýl bir örgüt? Biraz daha açabilir misiniz? n Athina: Biz bir sivil toplum örügütü olarak deðil politik bir örgüt olarak hareket ediyoruz. Bugün milliyetçilik hayatýn her alanýnda görülüyor. Milliyetçilik Kýbrýs'ýn bütününde görülen bir problemdir ve hayatýn her alanýnda karþýmýza çýkabiliyor. Ýnsanlar milliyetçi düþüncelerden dolayý kendini içine kapatýyor. Bunun üzerinden ötekileþtirme ve tek tipleþmeler yaratýlýyor. Milliyetçilik kapitalizmin bir aracýdýr. Ýnsanlarý bastýrmak için, sistemin sürdürülmesi için kullanýlan kapitalimzin bir aracýdýr milliyetçilik. Biz bunlara karþý mücadele ediyoruz. Ve biz de tüm bunlarý yýkmak için mücadele eden politik bir örgütüz.

n

"Faþizmle yasalarla, yasaklarla, polisle mücadele edemezsiniz"

n

Havadis: Peki milliyetçiliðe, faþizme karþý nasýl mücadele edilmeli sizce? n Athina: Öncelikle þunu belirtmek gerekir ki burada milliyetçilik sadece Kýbrýslý Türklere veya göçmen, mültecilere karþý yapýlmýyor. Kendi içlerinde de Rumlar birbirlerine karþý milliyetçi olabiliyor. Milliyetçiliðin ve faþizmin toplum içinde geliþmemesi lazým. Gençler arasýnda geliþmesinin engellenmesi lazým. Ama bunu yasalarla, yasaklarla ve polisle yapamazsýz. Bu tamamen toplumun içinden, tabandan, insanlardan gelmesi ve geliþmesi lazým. Bu noktada insanlarý bu faþist ve milliyetçi örgütleri kabul etmemeleri konusunda ikna etmek lazým.

"Bu örgütler adanýn geleceði için tehlike oluþturuyor" n Havadis: Hrisi Avgi (Altýn Þafak) ve ELAM (Ulusal Halk Cephesi) gibi örgütleri nasýl deðerlendiriyorsunuz? n Athina: Hrisi Avgi 2003'de ortaya çýkan bir örgüttü. Ancak ELAM daha yenidir. Her ikisi de aslýnda kapitalizmin krizinden faydalanan, krizin yarattýðý sorunlarý kullanarak milliyetçiliði körüklemeye çalýþýyor. Hrisi Avgi "Kýbrýs bir Yunan adasýdýr ve Türkler Yunan topraðýnda, hepiniz öleceksiniz" þeklinde bir ana slogan geliþtirdirler. Hrisi Avgi son zamanlarda sadece duvarlara yazý yazýyor. ELAM ile birklikte hareket ediyorlar. Onlara katýlmadýlar ama paralel hareket ediyorlar. Hrisi Avgi'den bir kaç defa tehdit telefonlarý da aldýk. ELAM ise politik bir partidir. Seçimlere katýlmak için baþvurdular. Avrupa Parlementosu milletvekili seçimlerinde 664 oy aldýlar. Buradaki seçimlere katýlmak için de baþvurdular. Parlamentodaki iki siyasi parti DÝKO ve EDEK bunlar göçmenlere yönelik anti bir söylemle Meclis'in dýþýna çýktýlar ve ýrkçý bir örgüt olan "Kýbrýs'ýn Özgürleþmesi Hareketi''ni oluþturdular. Ve bunlarýn ana söylemi de Kýbrýs'a gelen göçmenlerin demokrafik yapýyý deðiþtirdiði, iþlerimizi elimizden aldýðý yönünde. Fakat çok büyük örgütler deðil bunlar. Havadis: Çok büyük deðil ama çok ses getiriyorlar... n Athina: Çünkü medyayla iliþkiler iyi. Çok önemli iliþkileri var. Belki ciddi anlamda bir þey baþaramadýlar ama bu konunun tartýþýlmasýný ve gündemde olmasýný saðladýlar. Mesela toplum içerisinde sözü dinlenen üyeleri var. Avukatlar, doktorlar gibi. Ve insanlar da bunlarý dinliyor ne yazýk ki. Havadis: Bu örgütler Kýbrýs'ýn geleceðine dair tehlike oluþturuyorlar mý? n Athina: Kesinlikle bunlar adanýn geleceði için bir tehlikedir. Özellikle ELAM eski politikalarý sürdürüyor. Kendilerini de EOKA-B'nin

n


HABER

7

28 OCAK 2011 CUMA

faþizm istemiyoruz” devamý olarak tanýmlýyorlar.

"Kýbrýslý Rumlar Yunan darbesiyle hesaplaþmadý" n Havadis: Bu örgütler küçük ama güçlü örgütler. Kendisine EOKA-B'nin devamcýsý diyen de var. Toplum içinde nasýl varolabiliyor bu örgütler? n Athina: Bunlarýn bu kadar zaman içinde güçlenmesinin nedeni 74'deki Yunan darbesinden sonra buradaki darbecilerin yargýlanmamasýdýr. Kimse bunun üzerine gitmedi. Bunlar da bu sessizliðin içerisinde büyüme fýrsatý buldu. Kimse bunlarý suçlamadý, yasal olarak hiçbir þey yapmadý. Örneðin 17 yaþýndaki ELAM sempatizaný bir çocuða EOKA-B'nin gerçekten ne olduðunu anlattýðýmýzda bunlarý nereden biliyorsun diye tepki veriyor. Mesela ELAM'ýn web sitesine baktýðýmýzda EOKA -B'nin darbeye katýlmadýðýný ve sadece tek amacýnýn Enosis olduðu yazýyor. Bu yalanlarla çocuklarý kandýrýyorlar. Ve o dönemden bugüne kadar süregelen sessizlikte bu örgütler büyüdü, geliþti. n Havadis: Yani Rumlar geçmiþe yönelik bir hesaplaþma, yüzleþme yaþamadý mý? n Athina: Evet. Ama Yunanistan'da yapýldý bu. Hala cezalý olan ve hapislik cezasý devam eden darbeciler var. Darbeci generallerin hepsi de yargýlandý. Fakat Kýbrýs'ta bu olmadý. Kimse yargýlanmadý. 74'den sonra Kýbrýs'ta böyle bir þey yapýlmadýðý gibi yargýlanmasý gereken insanlar siyasi yaþamda önemli yerlerde bulundular ve güçlü pozisyonlara geldiler. Okullarda özellikle bir slogan vardýr "don't forget" "sakýn unutmayýn" diye. O sloganý 20 Temmuz'dan sonrasý için kullanýyorlar. Fakat o süreçten öncesi de var. 15 Temmuz var! Bunun öncesinde yaþanan süreçler var. Ne yaþanýldý, neler yapýldý hiç söylemiyorlar, yazmýyorlar. Türkiye'nin neden buraya müdahale ettiði gerçekten bilinmez. Bir sabah kafasýna esti kalktý geldi diye düþünülüyor. Ama Rumlarýn Kýbrýslý Türklere yaptýklarý yazýlmýyor. n Havadis: Bu noktada resmi tarih bir nevi millliyetçiliðe ve faþizme çanak tutuyor, zemin hazýrlýyor diyebilir miyiz? n Athina: Kesinlikle bu doðru. Resmi tarih kesinlikle milliyetçiliðe katký koyuyor.

"Bence ELAM'ýn arkasýnda Baþpiskopos var!" n Havadis: ELAM, Hrisi Avgi ve Kýbrýs'ýn Özgürleþmesi Hareketi gibi ýrkçý örgütlere dönecek olursak; bu örgütlerin destekçileri var mýdýr? n Athina: Kýbrýs'ýn Özgürleþmesi Hareketi'ne ideolojik olarak destek DÝKO ve EDEK'dendir. ELAM'ý ise Baþpiskopos desteklemektedir. Baþpiskopos geçtiðimiz günlerde bir açýklama yaptý ve ELAM için mealen "bunlar tamamen temiz Hristiyan fikirlerle donatýlmýþ bizim gençlerimizdir" dedi. Ve onlarý desteklediðini söyledi. Tabii ardýndan bu söylediklerini baskýlardan dolayý geri almak zorunda kaldý. Ama ben sözlerini geri alsa da özünde ELAM'ý desteklediðini düþünüyorum. Bence ELAM'ýn arkadasýnda Baþpiskopos var. n Havadis: Klise açýk açýk destekliyor mu? n Athina: Bunu açýkça doðrudan destekliyorlar þeklinde söyleyemeyiz. Nasýl EDEK ve DÝKO'nun açýk açýk desteklediklerini söyleyemeyeceðimiz gibi. Fakat hatýrlarsýnýz ki geçmiþ yýllarda klise

bir broþür bastýrýp iki toplumlu iki bölgeli federasyonun Kýbrýs'ý mahfedeceðini söylemiþti. Ama açýkça þunu söyleyebiliriz ki kilise, EDEK ve DÝKO bire bir bunlarý desteklemediði gibi onlarýn bu görüþlerini yaymasý, fikirlerini geliþtirmesi için de zemin hazýrlýyor. En azýndan bunlara karþý çýkmýyorlar. Mesela, EDEK ve DÝKO içerisinde bire bir milletvekili olup da ýrkçý örgütlerin etkinliklerini destekleyenler var. Daha da ötesi, DÝSÝ'den de mesela Nikos Sampson'un oðlu Sotiris Sampson, ELAM'ýn bir etkinliðine davet edildi ve gitti. Orada da babasýnýn nasýl bir 'kahraman' olduðunu anlatmýþtý.

"Avrupa'daki neo-nazi dalgasý burayý da etkiliyor..." n Havadis: Kýta Avrupasý'nda da yükseliþte olan faþist ve neo-nazi hareketler var. Bu yükseliþin buradaki faþist hareketi de motivasyon anlamýnda etkiliyor mu? n Athina: ELAM'ýn Almanya'daki Milliyetçi Demokratik Parti (NPD) ve Ýtalya'daki Forza Nova gibi faþist partilerle iliþkisi var. NPD soykýrýmý tanýmayan ve baþkaný Meclis'te 'heil hitler' diye baðýran bir adamdýr Udo Voigt. Diðer yandan Ýtalya'daki Forza Nuova da Musollini'nin kýzýnýn olduðu partidir. Avrupa'daki Ýslam karþýtý hareketler de buradaki ýrkçý hareketleri etkiliyor. Mesela Larnaka'da Filistinlilere karþý bir eylem yapýlmýþtý ve sloganlarý da "Filistinliler bizi müslüman yapacak" þeklindeydi. Bu çýlgýnca bir durumdur. Anayasa'da Müslümanlýk yasal bir din olarak geçer. Bunlarýn yaptýðý eylemler Anayasa'ya da aykýrýdýr.

"Ýçinde Kýbrýslý Türklerin de olacaðý anti-faþist bir cephe için uðraþýyoruz" n Havadis: Peki siz tüm bu olanlarýn karþýsýnda nasýl eylemler yapýyorsunuz? Mesela ana sloganýnýz nedir? n Athina: Ana sloganýmýz "Kýbrýs'ta daha fazla faþizm istemiyoruz"dur. Çünkü biz faþizmin EOKA'nýn, EOKA B'nin Kýbrýs'ta ne yaptýðýný biliyoruz ve bu yüzden Kýbrýs'ta daha fazla faþist istemiyoruz. Tarihle olan iliþkimiz de çok önemlidir bu yüzden. Çünkü bunlar ya adayý bölmeye çalýþýyorlar ya da yeniden bir savaþ çýkartmaya. Kýbrýs'ta faþimzin artmasýndan dolayý sonrasýnda biz de buna karþý bir kampanya baþlattýk. 2008'de Avrupa'nýn çeþitli yerlerinden (Almanya, Yunanistan, Ýtalya gibi) buraya gelmek isteyen faþistlerin gelmesini engelledik. Bu önemli bir þeydi. Bizim için de önemli bir baþarýydý.

n Havadis: Anti-faþist cephe oluþturmak gibi bir giriþiminiz var mý? n Athina: Böyle bir giriþim vardýr. Geri kalan bütün örgütleri böyle bir cephe de buluþturmak için uðraþýyoruz. Bunun için hala çalýþmalarýmýzý sürdürüyoruz. Faþistler bir mahalleyi veya bir okuldaki öðrencileri çalýþmalarýyla terörize ederek onlarý örgütlüyor. Burada önemli olan aþaðýdan, tabandan insanlarýn içinden bir anti-faþist hareket yaratmaktýr. Biz faþistlerin güçlenmesine izin verebilecek bir pozisyonda deðiliz. Ýnsanlarýn içine inerek okulda, mahallede onlarý örgütlenmeye çalýþýyoruz. Faþistlere karþý bir duvar örmeye çalýþýyoruz. Göçmenlere karþý, Kýbrýslý Türklere karþý faaliyetlerinin önüne geçmek, onlarý durdurmak için toplum içinde bir duvar örgütlemeye çalýþýyoruz. Bu sadece Kýbrýslý Rumlarýn deðil ayný zaman da da Kýbrýslý Türklerin de problemidir. Biz bu mücadeleye Kýbrýslý Türkleri de dahil etmek istiyoruz. Sertunç'un býçaklanma olayýný Kuzey'deki faþistler alýp "Rumlar bize böyle yaptý" diye sundu. Bu da faþistlerin, milliyetçilerin kendi karþýtlarý üzerinden beslendiðini gösteriyor. Bunun için ortak verilecek bir mücadele çok önemlidir. n Havadis: Bunun için ne yapýyorsunuz? n Athina: Bu cepheyi oluþturmak için biz bir çaðrýda bulunduk. Kýbrýslý Türk örgüt ve sendikalarýn da bu cephede yer almasý gerektiðini söyledik. Anti-faþit bir festival düzenliyoruz 2008'den beridir. 4.yýl oldu. Çok da olumlu sonuçlar alýyoruz. Geçen senekine 1000 kiþi katýlmýþtý. Gelecek sene bu festival geniþletip Lefkoþa'nýn yaný sýra Baf'ta da gerçekleþtirmek istiyoruz. Bunu devam ettirebilirsek çok daha iyi sonuçlar alacaðýz. Bunun dýþýnda Lefkoþa Üniversitesi'nde okuyan Kýbrýslý Türk ve Kýbrýslý Rum öðrencilerden oluþacak ortak bir örgütlenme için çalýþýyoruz. n Havadis: Son olarak ne söylemek istersiniz? n Athina: Geçmiþten ders alarak birlikte hareket etmemiz ve bu tehlikeye karþý birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Milliyetçilik ve faþizm insanlarý hiç bir yere götürmez, huzur getirmez. Bizi barýþa ve huzura götürebilecek tek yöntem ortak mücadeledir. Barýþ da ancak böyle gerçekleþebilir. Bu yüzden Kýbrýslý Türkler içerisindeki tüm örgütler ortak mücadelede yer almalý. n Havadis: Zaman ayýrdýðýnýz için çok teþekkürler. n Athina: Ben teþekkür ederim. (Not: Ýngilizce-Türkçe çevirideki deðerli yardýmlarýndan dolayý Aral Moral'a teþekkürler.)

BM Kýbrýs'ta mayýn temizleme faaliyetlerini durduracak... (KHA) - Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri'nin Kýbrýs Özel Temsilcisi ve UNFICYP Þefi Lisa M. Buttenheim, Birleþmiþ Milletlerin Kýbrýs'taki mayýn temizleme faaliyetlerini Þubat ayýnda durduracaðýný söyledi. Buttenheim, Perþembe sabahý Kýbrýs'ta 6 yýldan beri devam eden mayýn temizleme çalýþmalarýnýn durdurulmasý dolayýsýyla Lefkoþa Havaalaný bölgesindeki ara bölgede düzenlenen özel bir etkinlikte konuþtu. Lisa M. Buttenheim, "Avrupa Komisyonu'nun desteði olmasaydý bugün burada olamazdýk. Kýbrýs'taki Birleþmiþ Milletler Mayýn Faaliyet Merkezi'nin ana baðýþçýsý olarak bu faaliyetleri desteklemek için 11 milyon Avro'nun üzerinde katkýda bulunulduðunu, Avrupa Birliði'nin bu mayýn temizleme programýnda itici ana güç olduðunu anlattý. Buttenheim, "Kýbrýs'taki Mayýn Temizleme Merkezi altý yýl önce faaliyetlerine baþladýðýnda, ara bölgede mümkün olduðunca fazla mayýn temizlemek için iþe koyulmuþtu. Avrupa Birliði, diðer baðýþ fonlarý, BM Güvenlik Konseyi kararlarý ve UNFICYP'in desteðiyle BM mayýn temizleme programý Kýbrýs'ý mayýnlardan temizlemede büyük ilerleme saðladý" dedi. Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri'nin Kýbrýs'taki Özel Temsilcisi ve UNFICYP Þefi Lisa M. Buttenheim þöyle devam etti: "BM mayýn temizleme programýnýn baþladýðý Kasým 2004'ten bu yana 27,000 adet kara mayýný BM tarafýndan temizlendi ve tahrip edildi. Ara bölgedeki 9.7 kilometrelik bir alanda toplam 74 mayýn tarlasý temizlendi. Bu alanlar þimdi ürün alabilecek ve sürdürülebilir kullaným saðlanabilecek durumda bulunuyor." "BM mayýn temizleme faaliyetleri ada genelinde, Lefkoþa'daki Ledra Sokaðý boyunca ve son olarak kuzey batýdaki Limnidi/Yeþilýrmak gibi geçiþ noktalarýnýn açýlmasýna da olanak saðladý." "Adayý bu öldürücü engellerden kurtarmakla iki toplumlun daha özgür seyahat etmeleri imkâný, ticaret ve alýþveriþ için çeþitli temaslar yapýlmasý fýrsatý elde edildi. Kýsacasý her mayýnýn temizlenmesi normale dönme yolunda bir adým oldu." "Çok iþ yapýlýrken büyük adýmlar atýldý. Belirtilmiþ hedeflere ulaþmak istiyorsak daha çok þeylerin yapýlmasý gerekiyor - ki bu mayýndan arýndýrýlmýþ bir ara bölge ve sonunda mayýndan arýnmýþ bir Kýbrýs'týr." "Þüphesiz kara mayýnlarýnýn hiçbir medeni toplumun içerisinde yeri olamaz. Çatýþmalar sona erdikten çok sonra yerleþtirildiler. Bir kara mayýný sadece yarattýðý korkuyla bütün bir toplumu rehin alabilir." "Mayýn Temizleme Faaliyetleri Merkezi'nin tahminine göre adada, iki milyon metrekarelik bir alanda hala 15.000 mayýn bulunuyor." "Türk Ordusunun ve Milli Muhafýz Ordusu'nun desteðiyle BM mayýn temizleme faaliyetleri yapýldý ancak ara bölgede dört, ara bölge dýþýnda da hala temizlenmemiþ bazý mayýn tarlalarý bulunuyor. Þimdi kritik bir aþamaya gelindi. Birleþmiþ Milletler mayýn temizleme faaliyetlerinin Kýbrýs'ta tamamlanmasý noktasýna geldik." "Ara bölgede girilemeyen mayýn tarlalarý ve iki tarafla mayýn temizleme operasyonlarýný ara bölgenin dýþýna taþýrma anlaþmasý bulunmamasý nedeniyle BM mayýn temizleme faaliyetlerine gelecek Þubat ayýnda son verecek." "Bunu fýrsat bilerek Genel Sekreter Ban Ki-moon'un iki tarafa yaptýðý kalan dört mayýn tarlasýnýn býrakýlmasý, böylelikle mayýnlardan temizlenmiþ bir ara bölgenin tüm Kýbrýslýlarýn faydasýna olmasý çaðrýsýný tekrarlamak isterim. Avrupa Komisyonu'nun Kýbrýs'taki Temsilciliði'nin Baþkaný Androulla Kaminara ise etkinlikte yaptýðý konuþmada, kara mayýnlarýnýn ne kadar tehlikeli olduklarýna dikkati çekti, mayýnlarýn ayýrým yapmadan yaraladýðýný ve öldürdüðünü söyledi. Kaminara, "Avrupa Komisyonu 2000 yýlýndan bu yana birçok ülkede mayýnsýz bir dünya için ve mayýnlarýn artýk insanlýk için tehdit oluþturmamasý için birçok ülkede mali ponjelerle somut çalýþmalar yapýyor" dedi. Kaminara þöyle devam etti: "Avrupa Komisyonu bu baðlamda Kýbrýs'ta da altý yýldan bu yana Birleþmiþ Milletlerin sürdürdüðü mayýn temizleme çalýþmalarýyla ilgili projeye katkýda bulunmaktan gurur ve onur duyuyor." Perþembe günkü etkinlik Birleþmiþ Milletler Kýbrýs'taki Mayýn Faaliyetleri merkezinde yer aldý.


8

28 OCAK 2011 CUMA

HABER

Demokratik özerkliði ‘google’da aramak! SELAMÝ ÝNCE/BÝRGÜN Son tartýþma birçok kiþinin "google bilgisi"yle tartýþma yürüttüðünü gösterdi. Türkiye neyi tartýþtýðýný bilmiyor, konu araþtýrýlmadan, incelenmeden tartýþma yürütülüyor. Bu metne kesinleþmiþ bir metin muamelesi yapýlmasý her þeyden önce etik deðildir. BDP metniyle, bu taslaðý karþý karþýya getirmeye çalýþmak da doðru deðildir. Demokratik Özerklik projesini, DTP ve BDP, bütün Türkiye'de uygulanabilir ve yasal parti formatýna uygun karar haline getirmiþtir. Çalýþtayda tartýþýlan taslak ise bu projenin, Kürt bölgesinde nasýl uygulayacaðýný ifade etmeye dönük bir metin olarak hazýrlanmýþtýr. Bu taslak Kürtlerin kendi kendilerini yönetme modeli arayýþýdýr. Hakan Tahmaz hem gazeteci - yazar hem de Türkiye Barýþ Meclisi sözcüsü-üyesi olarak Kürt Sorunu'nun çözümü için yýllardýr çaba veren aydýnlardan biri. Tahmaz'ýn önemli bir özelliði de Demokratik Toplum Kongresi çalýþmalarýnýn hemen hepsinde yer almýþ olmasý ve demokratik özerklik sürecini baþýndan beri hem metinlerden hem de tartýþmalardan izlemiþ olmasý. Þemdinli´den Ankara´ya Kürt Sorunu isimli bir de kitabý bulunan Tahmaz'ýn çeþitli dergi ve gazetelerde konuyla ilgili yayýnlanmýþ çok sayýda çalýþmasý var. Tahmaz demokratik toplum taslaðýnýn oluþum sürecini ve süreci ve metinlerin özünü anlattý. Demokratik Özerklik projesi yeni deðil. Siz baþýndan beri bu tartýþmalarýn içindesiniz. Bazý aydýnlarýn iddia ettiði gibi, Demokratik Özerklik projesinin ilk metniyle son metni arasýnda ciddi bir fark var mý? Ýlk neler söyleniyordu þimdi neler söyleniyor? Demokratik Özerklik tartýþmasýnda deðerlendirme kapsamýna girebilecek birçok belge var. Üç yýldýr süren bir tartýþma söz konusu. Tartýþýlan belgelerin baþýnda þunlar geliyor: Demokratik Toplum Kongresi'nin toplantý sonuç bildirileri, DTP ve BDP'nin demokratik özerklik projesinin ifade edildiði "Türkiye'nin Demokratikleþmesi ve Kürt Sorununda Çözüme Dair Siyasi Tutum Belgesi" ve Abdullah Öcalan'ýn görüþme notlarý. Bunlara son günlerde yoðun olarak tartýþýlan DTK çalýþtayýna sunulan Demokratik Özerk Kürdistan Modeli Taslaðý metni eklendi. Ancak bu taslaðýn baðlayýcýlý ve aðýrlýðý isminden de anlaþýlacaðý gibi öncekilerle ayný deðil. Tabi ki, Kürtlerin üç yýldýr tartýþtýklarý özerklik konusuyla ilgili ortaya çýkan bu metinlerin bir birinden çok farklý yanlarý var. Ancak bu metinler sistematik olarak takip edildiðinde, farklýlýktan daha çok, bir fikri takibin olduðunu görmek mümkündür. Demokratik Özerklik projesini, DTP ve BDP, bütün Türkiye'de uygulanabilir ve yasal parti formatýna uygun karar haline getirmiþtir. Çalýþtayda tartýþýlan taslak ise bu projenin, Kürt bölgesinde nasýl uygulayacaðýný ifade etmeye dönük bir metin olarak hazýrlanmýþtýr. Kürtlerin kendi kendilerini yönetme modeli arayýþýdýr. Her taslak metin gibi birçok yeri tartýþmaya muhtaçtýr. Bu metne kesinleþmiþ bir metin muamelesi yapýlmasý her þeyden önce etik deðildir. Ayný zamanda BDP metniyle, bu taslaðý karþý karþýya getirmeye çalýþmak da doðru deðildir. DTK, 26-28 Ekim 2007 tarihleri arasýnda yaptýðý ilk toplantýda, Kürt Sorunu'na silahsýz yolda çözüm modeli olarak Demokratik Özerklik modelini ortaya atýðýnda, bugün çok tartýþýlan "komünal toplum modeli", ekonomik model, öz savunma gibi konular çok öne çýkmýyordu ve bu konulardaki vurgular çok belirgin deðildi. Daha çok Türkiye'nin yönetim modelinde reformlar öne çýkýyordu. Yerel yönetimlerin güçlendirmesi, merkezi idarenin yetkilerinin yerel yönetime devredilmesi, yerel yönetim baðlamýnda Avrupa özerklik þartý öne çýkýyordu. Ancak bu tartýþýlan konularýn neredeyse tamamýnýn ipuçlarý vardý. Bunlar Kürt hareketinin ana metinlerinde zaman zaman öne çýkan arayýþ ve yaklaþýmlardýr. Mesele ilk DTK kararýnda da iç güvenliðin özerk bölgelere devri, bölge gelirlerin özerk bölgede kalmasý ve bölgesel Meclis'ler gibi

çok açýk önerililer var. Yine bayrak yerine bölgesel simgelerin bayrakla birlikte kullanýlmasý gibi öneriler var. Özellikle son bir yýldýr Kürt hareketinin geliþtirdiði pratikler ve kimi örgütlenmelerle çözümsüzlük sürecinin uzayýp gitmesi 7-8 Aðustos 2010 tarihinde yapýlan DTK 4.toplantýsýnda demokratik özerkliðin yasal statüye kavuþturulmasý mücadelesiyle ve inþa etme kararýnýn bir sonucu olarak çalýþtaydaki taslaðýnýn ortaya çýkmýþ olduðu söylemek mümkün. Bir baþka ifadeyle taslak, bir anlamda bir yýldýr pratikleþen özerlik çalýþmasýnýn metne yansýmasýdýr. Bu bakýmdan içerik olarak bu metinlerin bir biriyle çeliþen metinler olduðunu söylemek yanýltýcýdýr. Demokratik Özerklik projesinin, Öcalan'ýn "demokratik konfedaralizm" teziyle ilgisi ne? Öcalan'ýn tezleri nasýl yansýdý taslaða? Kaba hatlarýyla Öcalan'ýn tezleri neler? Bu metinleri ve demokratik özerklik projesini, Abdullah Öcalan'ýn 1999 yýlýndan bu yana geliþtirdiði Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Konfedaralizm önermeleriyle birlikte ele almak gerekiyor. Bir anlamda Öcalan'ýn 1999 sonrasý geliþtirmeye çalýþtýðý ideolojik, politik çizgiyi kavramadan demokratik özerkliði anlamak mümkün deðildir. Taslakta bu perspektiften kaynaklanan problemlerin ve açýkla kavuþturulmasý gereken yönlerin olduðunu kabul etmek gerek. Keza taslak Kürtelerin ulusal bir önerisi olmasý kaygýsýný fazlasýyla taþýdýðý için din, ahlak gibi motiflerle eklektik hale getirmiþtir. Demokratik Özerklik projesi "demokratik konfedaralizm" tezinin bir parçasý olarak ortaya atýlmýþtýr. Son taslakta bu çok açýk bir biçimde görülüyor. Belki de bu yönü bu kadar yoðun tartýþmaya yol açtý. Kürtlerin kendi kendilerini devletsiz bir biçimde demokrasi içinde yönetme modeli arayýþý sadece Türkiye sýnýrlarý içindeki Kürtlerle sýnýrlý deðil. Taslak metinde "Demokratik özerklik; ... Kürdistan ülkesinin diðer parçalarýndaki Kürt siyasi sistemleri ve bölge halklarýyla da demokratik ve özgür iliþki geliþtirecektir....K ürdistan parçalarý arasýndaki demokratik konfederalizm bu temelde daha iþlevsel hale gelecektir" cümleleri bunu gösteriyor. Yani bizim "demokratik özerklik" diye tartýþtýðýmýz, Ýran, Irak, Suriye ve Türkiye Kürtlerinin kendi aralarýndaki birliði ve dayanýþmayý "devletsiz demokrasi" ile kurma arayýþýdýr. Görüldüðü gibi, burada ayrý devlet kurma ve sýnýrlarýn deðiþtirme arayýþý dýþýnda bir yaklaþým göze çarpýyor. Bu yaklaþým ise Öcalan'ýn "klasik ulus devlet dönemi bitmiþtir, ben Marks'ý, Lenin'i aþtým" gibi yaklaþýmlarýnýn bir ürünüdür. Kürt hareketi, Türkiye için demokratik cumhuriyet, Türkiye Kürtleri için demokratik özerklik, bölge Kürtlerinin tamamý için ise "demokratik konfedaralizm" öneriyor. Tartýþmalarý bu baðlamda yürütmek bizi doðru sonuçlara ulaþtýrýr. Öcalan'ýn demokratik konfedaralizm tezi iki ayak üzerine oturuyor. Birincisi "çok hukukluluk" diðeri ise, "devlet aygýtý yerine toplumsal örgütlenme aðlarý". Taslaða bu gözle bakýldýðýnda daha sahici bir tartýþma yapabiliriz. Bir baþka iddia da tartýþmaya sunulan metinden Abdullah Öcalan'ýn pek hoþlanmadýðý yönünde. Bu konuda Öcalan'ýn açýklamalarý, tartýþma metni ve liberal aydýnlarýn yorumlarýný nasýl deðerlendirmek mümkün? Öcalan tartýþmaya sunulan metinden hoþlanmadýðý iddiasý Öcalan'ýn üç hafta önceki görüþme notlarýnda yer alan "Kongre de, Parti de demokratik özerkliði çok dar ve basit ele almýþlar. Onlardan beklenen bir taslak veya kýrmýzý bir kitap ortaya koymalarý deðildir. Bu projeyi daha iyi sunabilirlerdi" cümlelerinden çýkarýlmýþ bir sonuçtur. Ya da çýkarýlmak istenen bir sonuçtur. Ancak görüþme notlarýnýn tamamý okunduðunda böyle bir sonuç çýkar-

mak mümkün deðil. Örneðin ayný görüþme notlarýndaki þu vurguya ne demeli? "Bu projeyi daha iyi sunabilirlerdi. Mesela demokratik özerkliðin tüm Türkiye'nin projesi olduðunu yeterince açýklayabilirlerdi. Öncelikle Türklerle nasýl bir demokratik bütünleþme saðlayabileceðini açýklayabilirlerdi. Türkiye'deki milliyetçi kesimin ne kadar güçlü olduðunu, dirençli olduðunu bilmeleri gerekirdi." Bu cümleler bir uyarý yapýldýðýnýn açýk göstergesidir. Beklenen bir þeydir. Öcalan, bu türden uyarýyý çok sýk yapýyor. Bir anlamda herkes kendi rolünü oynuyor. Medyada çýkan, "Öcalan, özerklik talebinden vazgeçiyor " yorumu, sadece bu yorumu yapanlarýn kendi arzularýný ifade edebilir. Bizim aydýnlarýmýz gerçeði dillendirme yerine, kendi arzularýný dille getirmeyi çok severler. Çoðu kez de gerçeklerin yerine arzularýný geçirirler. Özellikle sað taraftaki ve liberal aydýnlarýn taslaðý bu kadar eleþtirmelerini nasýl açýklýyorsunuz? DTK çalýþtayýna veya medyadaki tartýþmalara katýlan aydýnlarýn tutumlarý onlarýn dünya görüþlerinden azade bir þey deðil. Taslak metinin bu derece saldýrýya uðramasýnýn üç önemli nedeni var. Taslakta ve sunumunda çok fazla sol jargon kullanýlmasý ve sol çaðrýþýmlar yapmasý tartýþmayý hararetlendirdi. Bu, aydýnlarýmýzýn Kürt hareketini yeterince tanýmadýðýnýn bir göstergesidir. Yine çalýþtayda Kürtlerin demokratik özerklikten kasýtlarýnýn, yerel yönetim reformunun, AB müktesebatýnýn çok ötesinde, "siyasi özerklik ve anayasal statü" istemleri olduðunun ortaya çýkmasý bazý aydýnlarda þok etkisi yarattý. Keza antikapitalist bir içerikle hazýrlanmýþ olmasý da ayný etkiyi yarattý. Üçüncüsü ise "aydýn kibri ve elitizmi" tartýþmayý kýsýrlaþtýrdý. Biçim tartýþmasý, içerik tartýþmasýnýn önüne geçti. Bunlar taslaða farklý gerekçelerle saðdan yapýlan eleþtirilerdir. Þu kadarýný belirteyim ki, son tartýþma birçok kiþinin "google bilgisi"yle tartýþma yürüttüðünü gösterdi. Türkiye neyi tartýþtýðýný bilmiyor. Konu araþtýrýlmadan, incelenmeden tartýþma yürütülüyor. Klasik sözlerle söyleyecek olursak, insanlar bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyorlar. Düne kadar "silahlar sussun her þeyi konuþuruz" diyenler, hemen kýrmýzýçizgilerini ilan ettiler. Polis kolejlerinde kamuoyundan gizli konuþanlar, aleni ve demokratik zeminlerde yapýlan tartýþmaya tahammülsüzlüklerini milliyetçi ve ötekileþtirici dilleriyle sergilediler. Kanaatimce taslaðýn ve demokratik özerklik projesinin, soldan katkýya çok fazla ihtiyacý var. Ancak bu derece azgýnlaþmýþ milliyetçi, sosyal -þoven eleþtirilerin ve saldýrýlarýn yapýldýðý koþullarda bu tartýþma hakkýyla yapýlamýyor. Mutlaka kapitalizm altýnda, "kapitalist olmayan bir ekonomik sistem" ve merkezi devlet yapýsýna baðlý bir "devletsiz demokrasi modeli", reel sosyalizm deneyimleri ýþýðýnda, tartýþýlarak gerçekleþebilir, bir demokratik modele dönüþebilir.

Bütün metinlerin özü ayný Hakan Tahmaz'ýn sözünü ettiði ve "geliþtirildiðini" söylediði, ancak bazý yazarlarýn son taslaða tersmiþ gibi göstermeye çalýþtýðý metinlerle son taslaðý karþýlaþtýrdýðýmýzda gerçekten de ilk metinle son metin arsýnda bir fark olmadýðý görülüyor. Hatta ilk metindeki demokratik özerklik maddesi, sonraki birçok metine olduðu gibi eklenmiþ. Demokratik Toplum Partisi'nin 8 Kasým 2007 tarihli ikinci Olaðanüstü Kongresi'nde kabul ettiði "Türkiye'nin Demokratikleþmesi Ve Kürt Sorununda Çözüme Dair Siyasi Tutum Belgesi"ndeki "demokratik özerklik" maddeleriyle 26-28 Ekim 2007 tarihleri arasýnda Diyarbakýr'da yapýlan ilk Demokratik Toplum Kongresi sonuç metnindeki bölüm tamamen ayný. Yani DTP, bir hafta önceki taslaðý olduðu

gibi kabul etmiþ. Her iki metindeki ortak maddeler þöyle sýralanýyor: Demokratik Özerklik; * Türkiye siyasi ve idari yapýsýnda demokratikleþmeyi saðlamak amacýyla köklü bir reformu ön görür * Sorunlarýn çözümünde geliþtirilecek yöntemler için, yereli güçlendirme, halký söz ve karar sahibi kýlma felsefesinden hareket eder, * Halkýn karar süreçlerine dâhil olmasý için demokratik katýlýmcýlýðý savunur ve tüm yerel birimlerde meclis sistemini esas alýr, * Salt "Etnik" ve "Toprak" temelli özerklik anlayýþý yerine kültürel farklýlýklarýn özgürce ifade edildiði bölgesel ve yerel bir yapýlanmayý savunur, * "Bayrak" ve "Resmi Dil" tüm "Türkiye Ulusu" için geçerli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini oluþturmasýný öngörür, * Sorunlarýn çözümünü sadece devlet sistemini deðiþtirmede aramaz, toplumun öz yeterliliðini esas alýr. Ýlk metin 26-28 Ekim 2007 tarihleri arasýnda Diyarbakýr'da yapýlan kongre sonrasýnda oluþturulan Demokratik Toplum Kongresi Çalýþma Grubu üyelerinin imzasýyla yayýnlanmýþtý. Ýmzacýlar þunlar: Nurettin Demirtaþ, Leyla Zana, Selim Sadak, Ayla Aakat Ata, Sebahat Tuncel, Abdullah Akengin, Kamuran Yüksek, Mensur Iþýk, Ýzzet Belge, Cesim Soylu, Þamil Altan, Çerkez Korkmaz, Þiran Eminoðlu, Mazlum Tekdað, Ahmet Çelen, Mustafa Rollas, Hamit Dýlbahar, Nimet Epözdemir, Kutbettin Yazbaþ, Kenan Büyüktaþ, Mehmet Ayhan. Hatta diðer çalýþmalarda da bu maddelerin hiç deðiþmediði, DTK'nin de bu fikrin takipçisi olduðu, fikri adým adým geliþtirdiði görülmekte. Örneðin 24 Þubat 2008 tarihinde Diyarbakýr'da toplanan Demokratik Toplum Kongresi 1. Olaðanüstü Kongresi'nde alýnan 3 önemli karardan ilki þöyle: "Genel kurulda, Kürt sorunun en çaðdaþ ve halklar adýna en gerçekçi çözüm yolunun Demokratik Özerk Kürdistan olduðunu ilen eden kongremiz, bu toplantýmýzda çözümü hayata geçirecek ve kendi toplumsal sistemimizin inþasýnda önemli rol oynayacak Demokratik Toplum Kongresi'nin misyonu konusunda ortak bir anlayýþ birliðine varmýþtýr. Kuruluþ aþamasýnda olan Kongremizin, Kürt halkýnýn temel yasama organý niteliðinde, tüm bileþenleri kapsayacak tarzda bir yýllýk süreç içinde yapýlandýrýlmasýný kararlaþtýrmýþtýr…"

AZ DEVLET ÇOK TOPLUM Bütün metinlerde olayýn özü þöyle anlatýlýyor: "Toplumun kendi öz ve sivil örgütlenmeleri ile birlikte ele alýnmasý gereken "Demokratik Özerklik" uygulamasý, özünde "az devlet" "çok toplum", baþka bir ifadeyle "az yasak" "çok özgürlük" anlayýþýnýn sistematize edilmiþ modelidir. Bunun içindir ki, toplumun tüm sorunlarýnýn çözümünün devletten beklenmediði, sivil ve baðýmsýz kurumlar aracýlýðý ile toplumun kendi sorunlarýna çözümler geliþtirdiði daha pratik, daha demokratik ve daha katýlýmcý bir sistemdir. Ekonomiden çevre sorunlarýna, saðlýktan eðitime, kültür ve sanattan kadýn özgürlüðüne kadar toplumsal yaþamýn her alanýnda öz yeterliliði esas alan özerk birimler oluþmalýdýr. Bunun anlamý toplumun, kendi demokratik özerklik sistemini, kendi iradesi ile inþa etmesidir. Kongremiz, bir yandan devlet yapýlanmasýnda reformu öngörürken öte yandan beklemeksizin toplumun kendi örgütlenme sistemini kurmasýný kararlaþtýrmýþtýr…" Görüldüðü gibi bugünkü taslakta detaylý bir biçimde tartýþmaya açýlan "Ekonomiden çevre sorunlarýna, saðlýktan eðitime, kültür ve sanattan kadýn özgürlüðüne kadar toplumsal yaþamýn her alanýnda öz yeterliliði esas alan özerk birimler" oluþturulacaðý 3 yýldýr söyleniyor. Hakan Tahmaz'ýn dediði gibi, aydýnlarýn eðer Kürtleri tanýmýyorlarsa, ya google bilgisiyle yetinmemeyi öðrenmeleri ya da kibirden arýnmýþ olmalarý gerekiyor.


ÖZEL

9

28 OCAK 2011 CUMA

HAFTANIN GETÝRDÝKLERÝ...

Serhan Gazioðlu


10

28 OCAK 2011 CUMA

me-ye-cek-sin! Tamam mý çocuðum? Bir yanda Ýslam'ýn ayak sesleri, bir yanda milliyetçiliðin ayak sesleri, MHP lideri Bahçeli'nin Erdoðan'ýn Yunanistan ve Almanya'ya gösterdiði tepkilere destek belirtip olumlu bulmasý, AKP'nin çizgisinin nasýl sapýp Türkiye halký için hangi çanlarýn çaldýðýný da göstermektedir! Ýslami milliyetçiliðin en tehlikeli yaný halka sürekli yalan söylenmesidir. Erdoðan'ýn bir de "Biz Ýslam ülkeleri olarak birbirimize yeteriz" açýklamasý ve "Þamgen" teorisi ise Türkiye için gidilecek köyün minarelerini göstermiþtir!

ÇUVALDIZ...

Yýlmaz Parlan

AKP VE TÜRKÝYE!

Bilmem farkýnda mýsýnýz? Türkiye'de hýzla eskiye bir dönüþ var. AB rotasýndan uzaklaþýlmýþ, iktidar partisi AKP milliyetçilik söylemine sýký sýkýya sarýlmýþ, gazeteler sindirilmiþ. Protestoculara Polisin göstere göstere meydan dayaðý atmalarý, öðrencilerin polis tarafýndan karga tulumba götürülmeleri, polisin üniversitelere müdahaleleri, gazetecilere arka arkaya dava açmalar, geliþigüzel hapse atmalar, þark kurnazlýðýyla salýverilen katil kanara þeriatçý mahkûmlar ayyuka çýkmýþ. Hak arama mücadelesinde eylemcilerin daha kent ya da cadde giriþlerinde polis tarafýndan organize engellenmeleri de yeni bir polis taktiði olarak göze çarpýyor. Komþularla "sýfýr sorun" politikasý aðýzlarda sakýz olup sorunlara yeni sorunlar eklenirken Papandreu'nun Türkiye'ye yaptýðý bir ziyarette ordunun ayný gün Hava Kuvvetleri vasýtasý ile Yunanistan'ý tacizi, Ýsrail'le sistematik politik gerilim, ona buna tafra atmalar ve son olarak Merkel'in güney Kýbrýs'a yaptýðý ziyaret sonrasý sorunun çözümüne atýfta bulunan Þansölyenin Türkiye'nin sert tepkisine maruz kalýp Almanya'dan özür talep etmesi tüm bunlar AB ile iplerin koparýlacaðýnýn birer göstergeleridir.

Bir yanda Ýslam'ýn, öte yanda milliyetçiliðin ayak sesleri Tüm bunlar 2004'te Annan Planý'na "sözde evet" diyen Türk tarafýnýn artýk dünyayý daha fazla kandýramayacaðýnýn bir yansýmasýdýr. AB'nin Türkiye'ye verdiði kredi dolmuþ, yolun sonuna gelinmiþtir. Düþünsenize; 33 baþlýktan hiçbirisi baþarýlamamýþ, ama AB suçlanmýþtýr. Sanýrým AB'ye üye veya aday olan ülkeler arasýnda kimse girmemek için bu kadar çaba sarf etmemiþtir; her ne kadar tersi söylenip iddia edilse de... 1963'te Ankara Antlaþmasý'nýn üzerinden 47 yýl geçmesine raðmen ne yazýk ki bir Siyasi Partiler Kanunu bile deðiþtirilememiþ ve % 10 barajý düþürülememiþ! AB yolunda sürekli ayak sürümüþ, "bize haksýzlýk yapýlýyor" edebiyatý altýnda koca bir ülke uyutulmuþtur. Dahasý var; Haziranda yapýlacak seçimler öncesi Ýslam'ýn ayak seslerini yansýtan provalar, AB projesi masalý altýnda sigaraya derken aslýnda içkiye getirilmek istenen ülke çapýnda yasaklar. Ateþli silah taþýma yaþý 18'e düþürülmek istenirken, içkiye 24 yaþ sýnýrý getirmek istenmesi þunun ifadesidir: Oy kullanabilirsin, çifte silah taþýyabilirsin, askerlik kahramanlar gibi yapabilirsin ama içki iç-

Kamera kayýtlarýnýn tek tek inceleneceðinin açýklanmasý, demokrasinin bittiði andýr Bu bir yol ayrýmýdýr ve Erdoðan son virajda kendisini güvenceye almak için Kýbrýs'ta "para yok" ayaklarýna yatarken TC'deki memur kesime % 13 gibi büyük bir zam artýþýný müjdelemiþ, kazýðý saðlam temellere oturtmuþtur… Her þey adým adým, planlý þekilde yolunda cereyan ederken, Türk Telekom Arena Stadý'nýn açýlýþýnda GS'li futbolseverlerin Baþbakaný protestosu bir dönüm noktasý olmuþ, geleceðe yönelik bir umut ýþýðýnýn doðmasýna yol açmýþtýr. Ajax kulübünün baþkaný "Baþbakan neden stadý ter ketti ki?" diye sorarken, aldýðý yanýt karþýsýnda þoke olmuþ ama bir gün sonra GS Baþkaný Polat'ýn "Bu olaya karýþanlarý stada bir daha almayacaðýz" açýklamasýný duyamamýþtýr. Ýyi ki de duymamýþtýr! Yaþananlar faþizmin ne boyutlara geldiðini, hoþgörüsüzlüðün nerelere vardýðýný çok iyi özetliyordu. Protesto olmuþsa ne olmuþ yani? Demokrasi isteyenin istediðini söyleyebildiði birazcýk da nankörlük içeren bir rejim deðil midir? Kamera kayýtlarýnýn tek tek inceleneceðinin açýklanmasý, demokrasinin bittiði andýr. Stadyumdaki seyircilerin güvenliðini saðladýðý sanýlan kameralar meðerse herkesi tek tek fiþlemek içinmiþ. AB yolunda Türkiye görsün gözünüz. Bu noktada AKP yetkililerine bir hatýrlatma yapmak lazým: 80'li yýllarýn ANAP'ý demokratik deðerleri seslendirirken zirvedeyken, Özal sonrasý Mesut Yýlmaz'ýn ise milliyetçilik rüzgârlarýna sarýlýp kapýlmasý zirvede olan bir partinin nasýl sýfýrlandýðýnýn en canlý kanýtý olarak durmaktadýr. Keza DYP de öyle... Geçen yýl oynanan Bursa-Diyarbakýr maçýný da unutmamak lazým: Maçta 1500 Türk bayraðý ve 200 metre boyunda "Ne Mutlu Türküm Diyene" pankartý açýlmasý ve geçenlerde Bursa'daki 187 sivil toplum örgütünün oluþturduðu "Hepimiz Mehmediz Güç Birliði Platformu"nun "iki dil, iki bayrak" açýklamalarýna büyük tepki göstererek sözcüleri Selçuk Türkoðlu vasýtasý ile "Dünyanýn kalbi konumundaki bu topraklarlar üzerinde ya tek dil, tek millet, tek bayrak, tek devlet var olur. Ya da, dünya yangýn yeri olur" demesi milliyetçilikte varýlan son noktayý çok da güzel göstermektedir! Bunlara sivil toplum örgütü demek mümkün müdür?

unsurlarýyla iþbaþýndadýr. Erdoðan sanýldýðý gibi ordu ile kavga etmemiþ, bilakis uzlaþmýþtýr. Bu konuda en somut örnek, referandumda 12 Eylül Anayasasýný yargýya taþýyacaðýný söyleyip %58 oy almasýna raðmen Sayýþtay Yasasý'nda askerle anlaþýp orduyu halkýn denetimi dýþýnda býrakmasýdýr. Kürt meselesinde "devletin dilini" kullanýrken, bütün büyük meselelerde çözümleri dondurup, heykel, dizi gibi entipüften kavgalarla muhafazakâr kesimin gözünü boyarken, AKP'nin yükselen yýldýzý Dýþiþleri Bakaný Davutoðlu'nun da "Sarýkamýþ'ta gerekirse doksan bin kiþiyi daha feda edebileceklerini " ifade edip gazeteciler önünde ant içmesi manidardýr. AKP böylece Sayýþtay Yasasý'nýn hazýrlanýþý sýrasýnda Genelkurmay'la gizli anlaþmalar yapýp ordunun denetimini gözlerden saklarken, askeri yargýya dokunmamýþ, Yunan Baþbakaný buradayken savaþ uçaklarýnýn Yunan adalarýnýn üstünde uçurulmasý karþýsýnda da sessiz kalmýþtýr. En önemlisi daha fazla özgürlükten bahsederek yüksek düzeyde oy alýrken, kendisini askere karþý en çok savunan TARAF gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Ahmet Altan'a 50 bin TL'lik dava açmasý özgürlükler konusunda ne kadar samimi olduðunun da göstergesidir! Militarizm karþýtý gözükürken ordunun kendi denetiminde olursa silahlanmasýna ve güçlü olmasýna bir itirazý yoktur; Takke düþmüþ keller görünmüþtür…

Gelinen nokta mahkeme kapýsýnda biten bir cici balayý görünümündedir Halbuki daha iki yýl önce, 1 Þubat 2009'da Aya Ýrini'de 2008 Yýlý Kültür Sanat Büyük Ödülü kendisi gibi yazar olan babasý Çetin Altan'a verilmiþti. Törende konuþan Baþbakan Erdoðan, Çetin Altan'a ve düþünce dünyasýna müjdeler vermiþti: "Türkiye artýk ne Çetin Altan'ý 300 kez mahkeme kapýlarýna çaðýran ve düþünceyi mahkum eden bir Türkiye'dir, ne de Nazým Hikmeti 12 yýl boyunca hapislerde tutan bir Türkiye'dir. O alýngan, o vehimler üreten Türkiye artýk yerini özgüvene býrakmýþtýr." Bu sözlere þapka çýkarýlýr. Þimdi þu sözlere de dikkat. Erdoðan: "Demokrasinin temeli tahammül duygusudur, her türlü düþünceye saygý gösterilmesidir." Bugün ise gelinen nokta mahkeme kapýsýnda biten bir cici balayý görünümündedir. Burasý Türkiye'dir; sözlerin buhar olduðu, insan öneminin bir hiç olduðu, konuþmalarýn mikrofonlarda ve kâðýt üzerinde kaldýðý bir yerdir. Kýbrýs'a dönersek, Rumlarýn Annan Planý'na "Hayýr" diyeceðini bildiðinden topluma "Evet" dedirtmiþ, üstelik bunu dönemin Dýþiþleri Bakaný Abdullah Gül de itiraf etmiþ, "Evet"iyle dünyayý bir süreliðine kandýrýrken, halka da "Tek bir asker çekmedik, bir gram da toprak vermedik" edebiyatý yaparak Evet'inde samimi

YORUM

olmadýðýný açýkça göstermiþtir. Dahasý görev süresinde adaya Türkiye'den nüfus taþýma rekoru kýrarak Cenevre Anlaþmalarý'ný ihlal þampiyonu olmuþ, adayý hýzla kolonileþtirerek tarihe geçmiþtir! Özetleyecek olursak; milliyetçilik rüzgârlarý doruða çýkarken, diðer taraftan da Ýslam'ýn ayak sesleri kulaklarý paralarken, her þey sanki de bir kamera þakasýndan ibaret gibi sunulmaktadýr! Ama tüm bunlar bizim hayatýmýzýn acý gerçekleridir. AB ile incelen iplerin kopmasý için son hamleler yapýlmýþtýr: Merkel ya özür dileyecek, ya da özür dileyecektir! Yeni Baþbuðumuz öyle buyurmuþtur! Bu, 'olmayacak duaya amin demek' deðil de nedir? Milliyetçilik rüzgarlarý fýrtýnaya dönüþürken Allahuekber sesleri de ona eþlik ediyor…

GÖZDEN KAÇMAYANLAR! Önce hiç kimsenin kabul etmediði, Afrikalýlarýn bile reddettiði saðlýksýz etleri bize yedirdiler. Ardýndan hiç bir ülkenin kabul etmediði, Türkiye'den yola çýkan yanýk unlarý adaya sokup Dikmen çöplüðüne boþalttýlar. Yetmedi, Ýtalya'ya sipariþli Silikozis adlý kimyasal maddeyi gemide yangýn çýkýp Ýtalya kabul etmeyince 50.000 $ karþýlýðý Maðusa Limaný'na boþalttýlar. Yetmedi, içinde radyoaktif madde bulunan TC'den getirilen devasa hurdalarý Serbest Liman'a boþalttýlar; hem de çocuklarýn gittiði Karakol Îlkokulu'nun 50 metre arkasýna bir yere! Ülke resmen TC'nin her türlü çöplüðü haline getirilmiþ. Ýnsan sormadan edemiyor: Ýnsana zerre kadar deðer vermeyen bir yapý ne iþe yarar? Devlet, insaný korumak için mi, yoksa yok etmek için mi kullanýlýr? Mademki herkes çöpünü, atýðýný geliþigüzel KKTC'ye býrakýyor, oldu olacak devleti de binalarýyla Dikmen çöplüðüne taþýyalým, olsun bitsin. Ne þiþ yansýn, ne kebap!

BUNLARI BÝLÝYOR MUSUNUZ? TC Çevre ve Orman Bakanlýðý aðaçlara orman yangýnlarýndan beþ kat daha fazla zarar veren böcekleri yok etmek için laboratuarda terminatör böcek üretti. Doðadaki zararlý böcekleri yiyerek aðaçlarý koruyan terminatör böcekler, devleti her yýl 10 milyon harcama yapmaktan kurtaracak. Bilindiði üzere kuþlar ormanlarda zarar yapan böceklerin yumurtalarý, larva ve erginleriyle beslenirler. Bu nedenle bir aðaçkakan kendi aðýrlýðý kadar günlük zararlý böcek tüketir, ormandaki biyolojik dengenin korunmasýna faydalý olur. Bir karýnca yuvasýnda yaklaþýk 300 bin karýnca yaþar. Bir hektarlýk ormanlýk alanda zararlý böceklerin larva, yumurta ve erginlerini yiyerek doðal dengenin saðlanmasýnda faydalý olurlar. AK Partinin bu kadar çevreci olduðunu bilmiyorduk doðrusu. Kuzey Kýbrýs'ta orman arazilerini peþkeþ çektiðini biliyorduk ama demek ki Türkiye söz konusu olunca koruduklarý da varmýþ!

Takke düþmüþ keller görünmüþtür Kýsacasý görüldüðü üzere Ergenokon diye tabir ettikleri Elm Sokaðýnýn kahramaný Freddy, herkesin sandýðý gibi tasfiye edilmemiþ sadece yenilenmiþtir. Eskisi hükümsüz kýlýnýrken, yenisi daha da etkinleþtirilmiþ olup tüm

yenicag@yenicag.com.cy


YORUM

11

28 OCAK 2011 CUMA

Ulus Irkad

OLAYLAR KIBRISTÜRK HALKININ ALEYHÝNE DÖNÜÞEBÝLÝR

Güney'e pek alýþveriþ için de gidemiyorum. Benim Güney'e gidiþim sadece oradaki uluslar arasý konferanslar ve bir de iki toplumlu etkinlikler içindi 2003 öncesi. Ama þimdilerde giden yakýn arkadaþlardan duyuyorum. Orada maðazalarda ve çarþýlarda artýk Türkiye'de üretilmiþ oyuncaklar ve çeþitli mallar þu anda þimdilerde daha da ucuz satýlmakta. Hatta Kuzey'den oralara gidenler maðazalarda, Kuzey'den de daha ucuz olduðu için, Türkiye'den Güney'e giden mallarý almaya baþlamýþlar. Bana alýnan mallarý da gösteriyorlar. Yani ambargo veya kýsýtlama dinlemeyen Türkiyeli iþletmeler, direk olarak temasa ve alýþveriþe baþlamýþlar. 1974 yýlýndan beri Kýbrýs'a Türkiye mallarý ithal edenler ise sadece Kuzey'in pazarýna sahip çýkmaya çalýþýyorlar. Ve Maliye Bakaný da barikatlarda tuzaklar kurarak Güney'den mal alanlarý cezalandýrmaya çalýþýyor. Ekonomik anlayýþlarý da bu kadar gariplerimin. 1974 öncesinde de sadece enklavlarýn içindeki insanlarý titreterek,enklavlarýn içindeki pazara sahip çýkýp, Kýbrýsrum burjuvazisinin acentalýðýný yapmaya çalýþýyorlardý ama 1968 yýlýndan sonra Kýbrýstürk halký kapalýlýðý yararak Kýbrýsrum kesimlerindeki ve çarþýsýndaki mallarý alýp kullanmaya ve alýþveriþ yapmaya baþlamýþtý. Bizimkilerin iþgüzarlýðý daha fazla 2003 yýlýna kadar sürdü. O dönemden önce de sanayi ürünlerini gene iç piyasada Türkiye'li firmalara kaptýrmýþlardý. Þu anda da hem Kuzey'de hem de Güney'de kaptýrdýlar. Bizimkiler sadece Kuzey piyasasýna hakim olmaya çalýþýyorlar ama belli ki bu da olamayacak. Türkiye firmalarý, serbest piyasa ve oradaki devletin

Özkan Yýkýcý

DÜNYADA OLANLAR VE NASIL BÝR ADADA YAÞIYORUZ?

Eðer iþler yolunda giderse, gazete yayýnlandýðý gün ülkemizde Miting yapýlmakta olacaktýr. Ayný çeliþki yeniden ortada sýrýtacaktýr: Hem yazý yazýlýrken olacak dönemi olurken, makale okunurken de büyük aksilik olmazsa ilgili gösteri de yapýlýyor durumda olacaktýr. Bir baþka çeliþki daha þimdiden sýrýttý: Konu her ne kadar siyasal ve sosyal olsada þu noktada yine takýlýndý: Deðiþim genel sistemsel deðiþim açýlýmýna dek olacakmý? Yoksa yine salt suç iþbrlikci kesimin deðiþim makyajýnda sýnýrlanýp sadece koltuk sahibi deðiþimle kalýnacaktýr? Ýþte daha baþtan özelikle parlementer partiler koltuk hesabý nedeniyle konu sadece acentacýlarla sýnýrlanýp dayatan temel kesime dokunulmama istencide duruyorlar. Bu yeniden Kuzey Kýbrýstaki resmi siyasal kurumsal gerçeklerin ve yaþanýlanlarýn öteleþtirme ikileminde ayakta durmanýn resmi olarak karþýmýzda duruyor. Kuzey Kýbrýsta artýk herkes son ekonomik geliþmelerin Türkiye dayatmalý paketler olduðunu kabul ediyor. Yalnýz çok önemli bir eksik hala giderilmedi: Türkiyenin de dahayatýðý paketlerin de kendsinin deðil genel sistemin reçetesi olduðu hala pek söylenmez. Konu Türkiyede takýlýyor. Burda dahi önemli gelinen nokta ile siyasal duruþun eski çeliþkisi hala devam ediyor. Özelikle sistemden hala pay bekleyenler ve algýlamalarý hep alma kayýrmacýlýðýna dayalý kesimler söylenen ve kendilerininde tekarlamasýna karþýn da sloganda dahi Türkiye noktasýna karþý durmaktadýrlar. Zaten Kuzey Kýbrýsta hep özde bilinmesine raðmen hep tabusalaþtýrýlýp yok saydýrýlan resmi siyasetin yeniden tekrarý yaþanýyor. Ufak fark Türkiyedeki devlet içi egemenlik çatýþmasý nedeniyle orda taraf olan bazý içsel iþbilikciler AKP eleþtirisi yapma aþamasýnda durma konumuna geldiler. Þimdi Miting günü geldikçe özellikle "o deðil beni tercih et" beklentisindeki siyasiler, ikide bir uzatmalý kuruluþlarla "Türkiye eleþtirilmesin" uyarýlarýný medyadan dahi baðýra baðýra söylemektedir. Böylelikle þimdiden içsel boþaltýmla konu giderek koltuk oturma hesaplarý daraltýsýna gelinme

de kendilerine destekleriyle hem Kuzey'e hem de Güney'e hakim oluyorlar. Yani onlar da devletin gücüyle Kuzey'i bu þekilde bizimkilerin umarsýz bakýþlarýyla kontrol altýna alýyorlar. Paketler de gene bu umarsýz bakýþlar altýnda bizimkilerin uyumalarýyla hem halkýn aleyhine hem de daha sonralarý onlara da zarar verecek þekilde geçmekte. Hadi Kýbrýslýrum bu iþi kontrol etmekte ve Güney'de Kuzey'e göre daha ucuza Türk malý alýp yemektedir de, bizimkilere ne buyurulur? Hem çarþýyý devrettiler ayný firmalara, hem de Güney piyasasýný da kaybettiler. Yapýlan hesap neydi? Hiç olmazsa Türkiye þirketleri ve burjuvazisi bizimkileri aracý diye kullanacak ve bizimkiler de kar rantlarýný bu mallar üzerine koyup Güney'e satacaklardý. Bu olmadý... Türkiye burjuvazisi direk Güney'le Yunanistan üzerinde temasa geçti ve oradaki piyasalara da girdi. Ve üstelik Kýbrýslýrum müþteri buradakinden de daha ucuza alýyor veya yiyor ayný mallarý. Peki son zamanlarda Kýbrýsrum (Kýbrýs Cumhuriyeti) Yönetimi ve Türkiye arasýndaki perde arkasýndaki görüþmelerin anlamý ne? Gazeteleri veya haberleri yakýndan izleyenler bizdeki iþadamý, tüccar veya iþveren kesimlerinin ne kadar çeliþkide olduklarýný görecek. Önceleri UBP Hükümeti ve hempalarýnýn halký hedef alarak yaptýklarýný hoþ görüyor ve bunu da destekliyorlardý. Hatta bunlarýn içinde öyle olanlar vardý ki memurdan kesilip de vergi alýnmasýný ve memurlarýn daha az maaþ almasýný istiyorlardý.Çiçek'in paketi için "Herkes parmaðýný taþýn altýna koysun" diyorlardý. Esasýnda bu sözcüðün anlamý da "Halkýn elindekileri alýn ve baðýrmalarýna da aldanmayýn" demekti. Bu sözü edenler esasýnda halký devirmeyi hedeflemiþlerdi ki þimdilerde bu da belli oldu. Bu moralle ataða kalkan UBP hükümeti, önceleri bu doðrultuda hareket erken son zamanlarda artýk paketin gereði, ithal mallara getirdiði "kdv" kolaylýklarýyla bunlarýn yerli üretimlerine vergi koymaya baþladý. Yani bunlarý bir oranda öyle bir darbeledi ki bunlarýn baðýrmalarý ayyuka çýkmakta. Durumu iyi deðerlendirmiyorlar. 1974 öncesi veya 2003 öncesi kafalarla hem siyaseti ve hem de ekonomiyi deðerlendirecek ve"Türkiye'deki firmalar bizim gibi düþünür ve bizim gibi hareket eder" derseniz çok yanýlýyorsunuz. Türkiye'deki fir-

malar ve Türkiye devleti ve hükümeti ulusçuluðu deðil de, ulusçuluktan önce kendi menfaatini düþünmekte. Ve Kýbrýsrum kesimiyle Kýbrýs Sorunu dýþýnda da görüþmeler yapýp kendi iþadamý, tüccar ve sanayicisine hem Kuzey'de hem de Güney'de yer açmakta, gelecek için pazarlar oluþturmakta. Doðu Akdeniz'deki petrol ve doðal gaz için yakýnda Türkiye ile Kýbrýslýrum egemenlerinin masaya oturduðunu duyarsanýz hiç telaþ etmeyin. Ben telaþ etmiyorum ve geliþen durumlarý gayet doðal karþýlýyorum. Çünkü bizdekiler olaya daha deðiþik ve arkaik diyeceðimiz bir kafa yapýsýyla bakmakta ve gittik sonra evdeki hesap da çarþýya uymamaktadýr. Belli ki Kýbrýsrum egemeni ve Türkiye burjuvazisi Kýbrýs sorunu'nu bile iþte bu liberal ekonomi ve görüþ çerçevesinde çözecek. Hatta bizimkiler bir sabah uyandýklarýnda þimdiki kafa yapýlarýný devam ettirirlerse meydana gelecek olan sonuçtan memnun da olmayacaklar. Ýçteki pazarý da kaybedebilirler, bu kültür ve kafa yapýlarýyla. Benden söylemesi. Biz, Kýbrýstürk halkýnýn menfaatlerini öne sürüp þimdiki Türkiye hükümetiyle gerçekçi bir þekilde masaya oturup konuþmazsak, Kýbrýstürk halkýnýn birçok hakkýnýn da bertaraf olduðunu göreceðiz. Bana göre durum pek de iç açýcý deðildir. Kýbrýslýtürk halkýnýn tümünün toparlanýp bir platforumda gerçek sol ve öncü bir komite kurup, ekonomik menfaatler için gerçekten Kýbrýstürk halkýnýn menfaatlerini görüþürken, öte taraftan meydana gelen yeni durumda, Kuzey Kýbrýs'ýn ekonomik durumdan nasýl çýkmasý gerekeceði konusunda, hem Güney Kýbrýs, hem Türkiye, hem AB ,hem de diðer uluslar arasý kuruluþlarla görüþmek de gerekecek. Durumlar seçim sathýna çekilse bile, eðer bu kýsýr döngü ortadan kaldýrýlmazsa, hiç kimse çözüm bulamayacak ve kýsýr döngü içerisinde yuvarlanýp cebelleþecek ve son nefesimizi vereceðiz. En önemlisi seçim deðil, Kýbrýstürk halkýnýn gerçek menfaatlerinin masada görüþülmesi ve her þeyin kontrol altýna alýnmasýdýr. 2004 yýlýnda yaratýlan heyula deðil, gerçekten Kýbrýstürk menfaatlerinin kazanýlmasýndan bahsediyorum. Sorunumuz da seçim deðil, bu ada üzerinde insanca yaþamaktýr. Benden uyarmasý…

tehlikesi oldu. Zaten genelde kitlesel siyasetci güvensizlikleri hep endiþelerle bekleniyordu. Böylelikle paket eleþtirisi giderek UBP eksenine sýkýþtýrýlma adýmlarý atýlma çabasýndadýr. Burda politik etken yeniden sýrýtýrken, içsel ne denli kýsýrlaþma olduðunu tekrar hatýrlatý. Hele paketi imzalayanlarýn þimdi koltukta olmadýklarý için de konuyu daha öfkeli söylemle UBP noktasýnda tutarak muhalefet öfkesi ve resmi koltuk alma siyasal daraltýyla oynama tiyatrosu da oldukça önemli yer alýyor. CTP düne kadar yaptýklarý ve imzaladýklarý bu paket nedeniyle sokaða çýkmazken, þimdi öfkeli seslerle içi boþ sologanlarla aslýnda Türkiye AKP çevrelerine "ben hazýrým ve sendikalarýn bir kýsmýný da denetim altýna alabilirim" mesajýný da veriyor. Son içsel bir uyarý; Toplumsal kesimlerde oldukça derin ötekileþmeler devam ediyor. Hatta alýnan bazý kararlar eðer kendine dokunmuyorsa "oh olsun" diyecek kadar da uzaklaþmalar vardýr. Sadece Yýlan kendine dokunulduðunda yanýt noktasýnda diðer kesimlere yaklaþýyor. Þimdilik yoðunlaþan çalýþan üzerindeki baský hak gasbý diðer kesimelre dokunulmadýkça destek verilmiyor. Hele güdük iþveren kesimleri gerçek el deðiþtirme siyasetine deðil de hala kendilerine verme kayýrma noktasýnda iliþkilerine yön vermektedir. Yani Ferdinin iþveren iþçi ortak payda hayali de aslýnda suda eriyen þeker gibi tatlýdýr. Diðer herkesimin göz ardý etiði genel noktaya gelelim: Kimse hala þunu tam anlayamadý: Uygulanan reçete genel ÝMF yeniden paylaþtýrma Pazar açýlýmý olmaktadýr. Türkiye de en önemli müþteri uygulatýcý olmaktadýr. Bunu Kuzey Kýbrýsa da taþýrken sistem içi rolünü hep göz ardý ediyoruz. Unutuyoruz ki ekonomik siyasetin genel bir piyasal parçasý uygulamasý olduðunu: Yine devamýnda genel AKP siyasetinin ister ýlýmlý Ýslam ister diðer etiketi Yeni Osmanlý idolojisi de Emperyalist siyasetin Orta Doðu eksenli ve genel kültürler çatýþmasý stratejisi adýmý geliþtirmesini hep bellekten siliyoruz. Oysa bunlarý birlikte ele alýrsak daha net sýnýfsal ve yeni Orta doðu siyasetlerle ekonomik çöken ama devamda direnen Neoliberalist kuramlarý kavrarýz. O zaman da Mücadele alanlarýný daha net belirleriz. Oysa bizde hala statik devamlýlýkla koltuk kapma, varolaný elde tutma, pay saðlama gibi duran ama adýna kiþisel faydacý yer alma deðiþimlerle takýlýp kaldýk. Hele de toplumsal olarak deðiþen nufustan tutun beklenti ve parçalanmýþlýklar hala sistemin devamýný saðlýyor. Onun için çoðu eylemler sanki yok gibi koltukcular þovlarla temaslar ve insanlarýn arasýnda gezip gayet normal sohbetler yapmaktadýrlar.

Dünyayý izleyenler acý tablolarý bu þekilde deðiþik biçimlerde görür: Tunus istisnasý ise yeni bir hatýrlatma gibi oldu. Hala siyasal önderlik net olmamasýna karþýn, yönetim kesiminin verdiði bakandan devlet baþkanýna kellelere raðmen ille de genel deðiþimde direniyorlar. Bu küçümsenen ve düne kadar sosyal muhalefeti dahi söylenmeyen Tunusta oluyor. Dünyadaki yankýsý zaten bu nedenle önemli oldu. Oysa Avrupa dahi bize acý bir ilaç içiriyordu. Yunanistan, Fransa, Ýngiltere ve Ýtalya gibi nice ülkelerde bu tip ekonomik kemer sýkmalar gündeme geldi. Sendikalar ve diðer kesimler konu parlementoya gelðince sokaða çýktýlar: Fransa ve Yunanistan oldjukça sert gösteriler ablukalar dahi yaptýlar. Ama yasalar parmak sayýsýyla geçince de yeniden sokaklar kendi haline geldiler. Yönetimler koltuklarýnda kaldýlar. Hatta Yunanistanda en sert gösterilerde Birleþik Sol partisinin kamu oyu desteði Yüzde 28 çýkarken, yumuþayan ortamda yapýlan yerel seçimde bu partinin adý dahi okunmayýp iktidar partisini daha güçlü þekilde ortaya çýkardý. Çünkü poletik önderlik ve toplumsal talep çizgisi bazen sert muhalefet olsada siyasal yönelim deðiþimi oldukça etkili rol almaktadýr. Tunusu Avrupadaki toplumsal sokak konumundan ayýran noktada budur. Gelen yasalarla kaybedileceklere karþý direnç olup orda kalýndý. Seçimlere dahi oy yansýmadý. Hatta bazý ülkekerde daha saða kayýþla sistem daha bir güçlendirildi. Oysa Tunusda verilen sözler, istifalar ve diðer sistemi koruma adýna yapýlanlarýn toplumsal sokaðý durdurmadý. Burda belirsizlik ise hala deðiþim diyenelerin politik önderlik hedefli sonucu belirsiz olmasýdýr. Böylelikle demokratik Avrupada sokaklar kemer sýkmayý durduramazken, küçümsenen Afrikadaki Tunus beklide baþka bir sokak dersi veriyor. Burda bize dönerek dersler ve örgütsel gerçeklerle siaysal hedefleri birlikte alma durumunu artýk çaðrýþtýrmasý gerekiyor. Ama ne sýnýfsal nede ulusal ortak paydasý olmayan siyasetimizin kolayca kandýrýlma tangosunda takýlýp kalma tehlikesinden çýkýp doðal hal alan davranýþ oldu. Bunu da egemen elit kullanýp kemer sýkmalarý dahi kendini dýþtalayarak ayrýcalýklarýný daha fazla artýrarak yapmaktadýr. Bunu dahi gerçekleþtirecek deðiþim söylenmez. Çünkü ne acýdýr ayný ayrýcalýklarý toplumsal muhalefet içinde bulunan bazý kesimler de istemektedir. Tüm bu anlatýklarýmdan sonra hala Derviþten Kýbrýs sorununu çözecek umuduyla konuþma anlamý varmý?

yenicag@yenicag.com.cy

yenicag@yenicag.com.cy


12

28 OCAK 2011 CUMA

HABER

Sosyalist Feministler TÜSÝAD ile Neden Görüþmüyor? TÜSÝAD'ýn Ýstanbul'da, Çýraðan Sarayý'nda 13 Ocak'ta düzenlediði "Çalýþma Hayatýnda Kadýn" konulu konferansýn giriþinde Sosyalist Feminist Kolektif'ten kadýnlarýn sessiz protestosunun ardýndan basýna açýklama yapan TÜSÝAD baþkaný Ümit Boyner, "kadýnlarýn yanýna giderek toplantýya katýlmalarýný önerdiðini ve davet ettiðini, kadýnlarýn kendi istekleriyle katýlmadýklarýný" belirtmiþ ve þu açýklamada bulunmuþtu: "Taþýdýklarý pankartlardan, özellikle kayýt dýþý ve esnek çalýþma biçimleri olduðunda kadýnýn sosyal güvenlik haklarýnýn korunmasý noktasýnda farklýlýk yaratma amacýyla geldiklerini anladým. Kendilerini TÜSÝAD'in Kadýn Erkek Eþitliði Çalýþma Grubu ile bir toplantý yapmalarý için davet ettim." dedi. Sosyalist Feminist Kolektif bugün yayýnladýðý bir duyuruyla, eylemlerinin hedefini ve TÜSÝAD'le neden görüþmeyeceklerini açýkladý:

na, özgürleþmelerine olanak tanýyacak istihdam biçimlerinden yanayýz. Bu doðrultuda geliþtirdiðimiz taleplerimiz ise TÜSÝAD'ýn halihazýrdaki talepleriyle tümüyle çeliþiyor. En basitinden, TÜSÝAD esnek çalýþmanýn kayýt altýna alýnmasýný saðlayarak, çalýþma saatleri konusunda tüm standartlarý ortadan kaldýrýrken, biz esnek çalýþma yerine kadýn ve erkek çalýþanlar için, ücret kaybý olmaksýzýn çalýþma saatlerinin düþürülmesini öneriyoruz.

Esnek çalýþmaya karþýyýz

TÜSÝAD'la taban tabana zýt politikalar TÜSÝAD eyleminin ertesi günü, SFK olarak ana akým yazýlý basýndaydýk. Çünkü bir gün önceki eylemde TÜSÝAD baþkaný Ümit Boyner yanýmýza gelerek bizi içerideki toplantýya davet etmiþ ve aramýzdan birinin TÜSÝAD'ýn kadýnerkek eþitliði komisyonuyla görüþebileceðini söylemiþti. Daha sonra toplantýyý açýþ konuþmasýna ise, kapýda Sosyalist Feminist Kolektif'ten kadýnlar olduðunu, bizi davet ettiðini ama içeride göremediðini belirterek baþlamýþtý. Bunlar bizim medyada yer almamýz için yetmiþti. O toplantýya katýlmak yerine eleþtirilerimizi ve farklý sözümüzü dýþarýda kalarak dövizlerimizle ifade etmeyi tercih etmiþtik. Ayný nedenlerle, TÜSÝAD'ýn kadýn-erkek eþitliði komisyonuyla görüþmeye gitmek ve politikalarýmýzý o kanaldan anlatmak da bize anlamlý gelmiyor. Erkeklerden, devletten, sermayeden baðýmsýz bir feminizmi ilerletme çabalarýna katkýda bulunmak üzere kurulmuþ bir SFK olarak, kadýn emeði ve istihdamý konularýnda TÜSÝAD'la taban tabana zýt politikalarý savunuyoruz. Her þeyden önce, TÜSÝAD kadýn istihdamýný artýrma hedefini, kadýnlarýn ev içinde harcadýklarý karþýlýksýz ev ve bakým emeðini varsayarak gerçekleþtirmeyi öngörüyor. 150'den fazla kadýn iþçi çalýþtýran iþyerlerinde kreþ zorunluluðunun, kadýn istihdamýný düþürücü bir rol oynadýðý gerekçesiyle kaldýrýlmasý ve dýþarýdan hizmet alma seçeneðinin getirilmesi bunun açýk itirafý. Öte yandan, yine TÜSÝAD'ýn savunduðu politikalarýn bu karþýlýksýz emeði

Salih Batak

görünmez kýldýðý ve bu emeðin herhangi bir biçimde tazminini önüne koymadýðý, kadýnlar için erken emekliliðin kaldýrýlmasýyla ayan beyan ortaya çýktý. Buna karþýlýk, SFK'nýn kadýn emeðine iliþkin politik çerçevesinin omurgasýný, kadýnlarýn yaþamlarýný ücretli emek/ücretsiz emek kýskacý içinde geçirdikleri gerçeði oluþturuyor. Ücretsiz ev emeðinin kadýnlarýn ücretli emek harcama biçimlerini belirlediði ve kadýnlarý erkeklerden alacaklý konuma getirdiði tespitiyle, ücretli çalýþan kadýnlara erken emeklilik hakkýnýn yaný sýra, ev kadýnlarýna 50 yaþýna geldiklerinde emeklilik maaþý baðlanmasýný savunuyoruz.

TÜSÝAD'ýn kadýn istihdamýnýn artmasýný isteme nedenleri baþka Bununla baðlantýlý olarak, TÜSÝAD'ýn kadýn istihdamýnýn artmasýný istemesinin ardýndaki nedenlerle bizim nedenlerimiz çok farklý. TÜSÝAD kadýn istihdamýnýn yükselmesini; sermayenin ihtiyacý olan esnek, güvencesiz, düþük ücretli kadýn iþgücü arzýnýn artmasýný istediði, AB'ye uyum süreci politikalarý ve Türkiye'nin imajý öyle gerektirdiði için savunuyor. Buna karþýlýk, bizim için kadýnlarýn istihdam edilmesinin anlamý, oranlarda, rakamlarda, ülkelerarasý karþýlaþtýrmalarda yatmýyor. Biz, kadýnlar ailelerinden, kocalarýndan baðýmsý-

TOPLUMSAL VAROLUÞ ÝÇÝN MÜCADELE MÝTÝNGÝ

Gazetenin haftalýk olduðu okuyucularý/ takipçileri tarafýndan bilinmektedir. Ve anlayacaðýnýz gazetenin haftanýn Cuma günleri piyasaya çýkmasýndan dolayý, yazmak istediðim konu (yani bugünkü miting) üzerinde geçmiþ günlere dayanan fikirler sunmak ya da bu fikirleri yorumlamak için geç kaldýk… Düþündüm ki þimdiden, gerçekleþtirilecek miting üzerine, yurttaþlarýn beklentilerini, fikirlerini veya devlet, kurum ve örgütlerin eleþtirilerini dikkate alarak yorumlamak yerine, mitingin kafada canlandýrýlýp, sonuçlarý üzerinde tartýþýlacak tahminlerde bulunmak daha faydalý gibi görünüyor. En azýndan bu yazýyý hangi ölçüde yazacaðým üzerinde düþünürken bu daha mantýklý ve daha heyecanlý gibi geldi… Elbette daha miting gerçekleþtirilmediði için yapacaðým yorumlar sadece tahminden ibaret olacaktýr. Bu yüzden yanlýþ/ eksik veya haksýzlýk yapýldýðýný düþünülecek yerde sadece önyargýlarýmýn gösterdiði hedefi deþifre etmekten baþka, herhangi bir eleþtiri yapýlýrken bunun göz önünde bulundurulmasý kanaatindeyim…

zlaþabilecek durumda olsunlar, ev içinde karþýlýksýz emek harcamak zorunda kalmasýnlar, þiddete, tacize, tecavüze mahkum olmasýnlar diye ücretli emeðe katýlým imkanlarý artsýn istiyoruz. Kadýn istihdamýnýn artmasýný hangi amaçla savunduðunuz, kadýnlarýn nasýl, hangi koþullarda istihdam edilmesini öngördüðünüzü de belirler. Nitekim TÜSÝAD için kadýn istihdamýný artýrmanýn öncelikli iki yolu var: Bunlardan birisi esnek çalýþma, diðeriyse mikro-kredilerle 'kadýn giriþimciliði'ni geliþtirme. Esnek çalýþmanýn güvencesiz ve düþük ücretli bir çalýþma biçimi olmasýnýn yaný sýra kadýnlar açýsýndan bir anlamý daha var: Kadýnlarýn evdeki ev ve bakým iþi yüklerinden esinlenilerek geliþtirilmiþ bu çalýþma biçimleri, birçok kadýn için 'zorunlu bir tercih'. Ne var ki, kadýnlar için kýsmi zamanlý, çaðrý üzerine, evden çalýþma gibi modeller tam da onlarý üreten nedeni, yani cinsiyetçi iþbölümünü yeniden-üreten, kadýnlarý bakým iþinden özgürleþtirmeyen çalýþma biçimleri. Güvencesi için, kendi yetersiz ücretinin eksiðini kapatmak için kocasýna baðýmlý kýlýnan kadýn, ayrýca ev ve bakým iþlerini de bir kez daha tek baþýna omuzluyor. Ayný biçimde mikro-krediler de kadýnlarýn yüklerini artýrýrken ve emeklerini sermaye birikim sürecine dahil ederken, onlarý bir yandan da zaman baskýsý altýnda sýnýrlandýrýyor, bezdiriyor. Biz, kadýnlarýn baðýmsýzlaþmalarý-

*** Ben daha çok mitingin ismi ve iþlevi üzerinde durmak istiyorum. Çünkü gerçekleþtirilecek olan kitlesel eylemin, günlerdir yapýlan propagandanýn içeriðini isminden anlamamýz gerekiyor mu? Bu soru özellikle mitinge katýlacak bir kiþi için gerekli ve önemli… Gerekliliðinin esasen dayanaðý, önceden tarihi belirlenen mitingin gün yaklaþtýkça içeriði ve iþlevi üzerinde yapýlan tartýþmalar ve bu tartýþmalarýn doðurduðu ayrýþmalara karþý, medya ve örgütlerin açýklamalarýnýn gösterdiði hedefler, çok çeliþkili… *** Çeliþkileri biraz açmak gerekirse, gerilere gitmek gerekecektir. Türkiye'nin Kýbrýs üzerindeki yükünü azaltmak için yýllardýr iþbirlikçileri aracýlýðý ile geçirmeye çalýþtýðý söz konusu ekonomik paketler vardýr. Bu paketleri faydalý gören kesim, Türkiye'nin çýkarlarýný kollayan elitler ve yýllardýr insanlarýn duygularýný "milli" çýkarlarýna alet etmek için dillerine doladýklarý nutuklardan etkilenen yurttaþlardýr. Bir diðer seçenek; yani Türkiye'nin Kýbrýs üzerindeki yükünü azaltmak için dayattýðý paketlerin aslýnda topluma dayatýlan imha paketi olduðunu vurgulayan kesimdir. Geçmiþ senelerden beri bu paketi hayata sürmeyi öngören Türkiye'ye karþý direniþ gösterildi. Ve bu gerçekleþecek olan eylem /miting de yine bir direniþ hareketidir. Kesinlikle isimden rahatsýzlýk deðil de, bilakis memnun olduðum mitinge; gün yaklaþtýkça ismine yakýþmayan

Daha önce de söylediðimiz gibi, esnek çalýþma, kadýnlarýn iþ yaþamýnda eþit koþullarda yer almasýný engeller ve 'güvenceli' bile olsa kadýnlarý düþük ücrete mahkum eder. Kaldý ki Torba Yasa tasarýsýnda açýkça ortaya konduðu gibi, esnek çalýþmanýn kayýt altýna alýnmasýyla birlikte, sözde 'güvencelilik' için teknik beceri ve meslek eðitimi kurslarý bir ön koþul haline geliyor. Bu da zamaný ve parasý olmayan kadýnlarýn bu kurslardan ve ardýndan da belli iþlerden dýþlanmasý anlamýna gelir. Bunun önüne geçmenin yolu, teknik beceri ve meslek eðitimi kurslarýnda ve 'erkek' iþlerinde kadýnlar için kotadýr. TÜSÝAD'ýn ufkunda bu tür kotalara yer olmamasý bir yana, iþkollarý sýnýflandýrmasýnda yapýlan düzenlemeyle kadýnlarýn yoðun çalýþtýðý Tekstil iþkolunda regl izni kaldýrýldý; çeþitli iþyerlerinde kadýn iþçilerin regl, hamilelik gibi özel halleri dikkate alýnmadan tuvalete gitmelerine sýnýr getiriliyor. Kýsacasý býrakalým pozitif ayýrýmcýlýða yer açmayý, TÜSÝAD'ýn kadýn istihdamý perspektifinde kadýnlarýn ne kadar cinsiyetli varlýklar olarak görüldüðü bile kuþkulu!

Sosyalist feministler lobicilik yoluyla politika yapmayacak TÜSÝAD'la birebir görüþ alýþveriþine girmeyi istemeyiþimizin ardýndaki nedenlerden biri de, seçmiþ olduðumuz feminist politika yapýþ biçimi. Son on yýldýr feminist politikayý lobicilik ve müzakereler yoluyla yapma eðilimi giderek baskýn hale geldi. SFK'yý kurarken hedeflerimizden birisi de, bu yönteme alternatif bir politika tarzýný geliþtirebilmekti. Bizim açýmýzdan feminist politika, kadýnlarý, 'üzerine' ya da 'adýna' politika yapýlan nesneler olmaktan çýkardýðý, onlarý kendi taleplerinin savunuculuðunu yapan politik özneler olarak aktifleþtirdiði ölçüde anlamlý. Kadýnlarýn kurtuluþu ancak kendi eserleri olabilir!

örgütlerin dahil edilmesi ve yine ismine yakýþmayan tartýþmalarýn sahne almasý beni çok etkiledi. Etkiledi ki düþündürdü… Özellikle adýna "Toplumsal Varoluþ Mitingi" dediðimiz bu baþkaldýrý hareketinde, tartýþýlacak konu kesinlikle hangi pankartlarýn taþýnacaðý deðildi. Veya CTP ve TDP'ye ne kadar alýþsak da, ÖRP ve DP gibi partilerin var olup, olmayacaðý söz konusu bile olmamalýydý. Bu partilerin ve hangi pankartlarýn taþýnacaðýný tartýþma konusu eden sendikalarýn bu platforma destek vermesi, hatta platform içerisinde bulunmasý çok yanlýþ… Çünkü bu tartýþmalar yanlýþ sonuçlara gebe... Yine tahminen yazdýðýmý belirterek, miting alanýnda açýlacak pankartlarýn ve bayraklarýn adýna varoluþ mücadelesi denilen bir baþkaldýrý hareketi içerisindeki çeliþkili duruþu ve miting sonrasýnda medyada ve basýn kuruluþlarýnda tartýþýlmasý mutlaka gündemde olacaktýr. Kimi "zarar"sýz sendika ve örgütler kabuklarýna çekilecek… (Çünkü amaçlarý bu var olan çarpýk düzene karþý dur demek deðil, sadece günübirlik yanlýþlýklarda çoðunluða uyarak destek vermektir.) Kimisi alanda açýlacak rahatsýz edici pankartlarý veya söylemleri, hatta sloganlarý eleþtirecektir bile… En kötüsü de, eðer attýklarým tutarsa; geçmiþte birçok örneði olduðu gibi, basýn bu mitingin önemi üzerinde durmaktan ziyade; sadece pankartlarýn getirdiði rahatsýzlýklar üzerinde durulmasý ile yetinecektir… Böyle olmamasý ümidi ile…

yenicag@yenicag.com.cy


HABER

13

28 OCAK 2011 CUMA

ÝRLANDA KRÝZÝ: KELT KAPLANI VE NEOLÝBERALÝZMÝN TOTAL ÇÖKÜÞÜ Eric Toussaint / Üçüncü Dünya'nýn Borçlarýnýn Sýfýrlanmasý için Komite'nin Baþkaný (http://www.cadtm.org) Ýrlanda, geçtiðimiz on yýl boyunca neoliberal kapitalizmin en coþkulu savunucularý tarafýndan, taklit edilmesi gereken bir örnek olarak gösteriliyordu. Kelt Kaplaný bu süreç içerisinde Avrupa ortalamasýndan daha yüksek bir büyüme oranýna sahipti. Þirketlerin üzerindeki vergiler yüzde 12.5'a indirilirken çokuluslu þirketlerinin ödediði vergilerse yüzde 3-4 seviyelerine çekilmiþti; tam bir CEO cenneti! 2007'de ülkedeki bütçe açýðý ve 2008'in iþsizlik oranlarý birer mükemmellik göstergesi olarak sýfýrdý. Bu cennet ülkede herkes mutluydu. Ýþçilerin (riskli de olsa) çalýþacak iþleri vardý, aileler ülkede hüküm süren zenginlik içerisinde neþeli bir þekilde tüketimle meþguldü. Yerli ve yabancý kapitalistler ise ellerine geçen aþýrý kârdan memnunlardý. Brüksel Borsasý Baþkaný ve ekonomi profesörü Bruno Colmant Ekim 2008'de, Belçika hükümeti Fortis ve Dexia gibi batan büyük bankalarý halkýn parasýyla kurtarmadan birkaç gün önce, Le Soir gazetesinde yazdýðý yazýda, Bekçika'nýn Ýrlanda'yý kendisine örnek alýp piyasa regülasyonlarýný azaltmak zorunda olduðunu iddia ediyordu. Colmant'a göre, Belçika yasal ve ve kurumsal çerçeveleri deðiþtirerek, aynen Ýrlanda gibi, uluslararasý sermayenin akacaðý bir cennet haline gelmeliydi. Bu yazýnýn yayýnlanmasýndan birkaç hafta sonra ise Ýrlanda aciz bir þekilde uluslararasý sermayeden merhamet diliyordu.

BALONLAR ÞÝÞERKEN... Ýrlanda'da, finansal piyasanýn regüle edilmemesi, konut kredileri baþta olmak üzere, kullanýlan kredilerde bir patlama yarattý (krizden hemen önce toplam tüketici kredileri GSYÝH'nin yüzde 190'ýna ulaþmýþtý) ve bu durum da baþta inþaat ve finans sektörleri olmak üzere, ülke ekonomisinin büyümesine yol açtý. Bankacýlýk

sektörü, yabancý sermayenin ve þirketlerin ülkeye akmasýyla üstel bir þekilde büyümeye; borsa ve emlâk balonlarý þiþmeye baþladý. Piyasadaki hisseler, tahviller ve banka aktiflerinin toplam büyüklüðü GSYÝH'nin tam 14 katýna çýkmýþtý. 2008'in Ekim-Kasým aylarýnda, bu peri masalýnda olamaz denen þey oldu; emlâk ve finans balonlarýnýn patlamasýyla kumdan kale yýkýldý. Þirketler kapandý veya ülkeyi terk etti, 2008'de sýfýr olan iþsizlik oraný 2010 baþýnda yüzde 14'e yükseldi. Doðal olarak, kredilerini ödeyemeyen aile sayýsý da patlama yaþadý. Bütün Ýrlanda bankacýlýk sistemi iflasýn kýyýsýndayken hükümet 480 milyar avro (Ýrlanda'nýn 168 milyar avro büyüklüðündeki GSYÝH'sinin 4 katý) büyüklüðündeki banka mevduatlarýný gözü kapalý garanti altýna aldý. Ülkedeki emlâk kredilerinin ana kaynaðý olan Allied Irish Bank'ý kamulaþtýran hükümet bu iþlem için ise ülkeninin GSYÝH'sinin yüzde 30'una denk gelen 48.5 milyar avro aktarýmda bulundu. Ýhracat yavaþlarken devlet gelirleri azaldý. 2009 yýlýnda GSYÝH'nin yüzde 14'ü olan bütçe açýðý 2010 yýlýnda yüzde 34'e yükseldi. Bu artýþýn yarýsýndan fazlasý bankalara verilen muazzam destekten kaynaklanýyordu: 46 milyar avroluk sermaye yardýmý ve 31 milyar avroluk tutarýndaki 'zehirli aktif'lerin satýn alýnmasý. 2010 sonunda Avrupa'nýn kurtarma planý, IMF'nin 22.5 milyarlýk katkýsýyla 85 milyar avroya ulaþtý, ancak bu rakamýn bile yeterli olmayacaðý açýkça belli oldu. Bunun sonucunda Kelt Kaplanýna radikal bir terapi uygulanmasýna karar verildi. Bu zorlayýcý terapi sonucunda hanelerin satýn alma gücü ve sosyal harcamalar önemli ölçüde azalýrken çalýþan kesim bir felaketle karþýlaþtý: "Ýrlanda'daki iþgücünün yüzde 8'ine denk gelen 24.750 kamu görevlisi iþten çýkartýldý. "Ýþe yeni girecek gençlerin maaþlarý yüzde 10 azaltýldý. "Ýþsizlik yardýmý, aile yardýmý, saðlýk bütçesi gibi sosyal harcamalar azaltýlýrken emeklilik

maaþlarý donduruldu. "Halkýn omzuna binen vergi yükü (baþta yüzde 21'den yüzde 24'e çýkartýlan KDV olmak üzere) artýrýldý, yeni emlâk vergisi çýkartýldý. "Asgari ücret saat baþý 8.65 avrodan 7.65 avroya (yüzde 11 oranýnda) indirildi.

MUHALEFET SESÝNÝ YÜKSELTÝYOR Sokakta da parlamentoda da muhalefet sesini yükseltmiþ durumda. 85 milyar avroluk kurtarma planý parlamentonun alt kanadýnda 81'e karþý 75 oyla zar zor geçti. IMF ise neoliberal politikalarýn ülkeye getirdiði felaketi görmekten çok uzakta. Yaptýklarý açýklamalarda Ýrlanda'nýn önceliðinin þirketlerin iþ yapmasýný kolaylaþtýracak ve rekabeti artýracak yapýsal reformlar olduðunu söylediler. 'Sosyalist' Dominique Strauss-Kahn, 2011 baþýnda yapýlacak seçimlerin ardýndan kurulacak hükümetten de pek bir umudu olmadýðýný söyledi: "Fine Gael ve Labour gibi iþçi partileri bile, hükümeti ve reform paketini eleþtirmelerine raðmen, bu paketi

uygulamaktan baþka çaremiz olmadýðýný düþünüyorlar." Kýsaca, yabancý yatýrýmý ve uluslararasý finans kuruluþlarýný çekmeyi hedefleyen ekonomik ve finansal liberalleþme politikalarý tamamýyla çökmüþ durumda. IMF ve Ýrlanda hükümeti 20 yýldýr sürdürdükleri neoliberal politikalardan geri dönmemesi, hatta uluslararasý finans kuruluþlarýndan gelen baskýyla, 30 yýl önce Üçüncü Dünya ülkelerine uygulanan yapýsal reform programlarýna benzer programlarý uygulamaya baþlamasý ise halkýn sefaletini ve utancýný daha da artýrýyor. Yine de, geçtiðimiz 20 yýlda uygulanan politikalar ve bunlarýn felaket sonuçlarý bize neoliberal politikalarýn neden uygulanmamasý gerektiðini gösteren mükemmel bir örnek oldu. Artýk, ekonomi politikalarýnýn mantýðýný radikal bir þekilde deðiþtirerek, özel sektör ve finans piyasasý çýkarlarýnýn yerine halkýn çýkarlarýný düþünmenin zamaný gelmiþtir. (Birgün Gazetesi)

Homojen toplum projesi... HAYRÝ ATEÞ - Radikal2 20. yüzyýl, çok farklý ülkelerde devletlerin ve toplumlarýn yaþadýðý köklü dönüþüm gerçeðiyle kapandý. Kapitalist moderniteyle birlikte açýða çýkan kurumlarýn yetersiz kalarak, geliþmelere cevap veremez duruma gelmesi, devletlerin niteliklerinde ve toplumsal yaþamda gerçekleþen deðiþimlerin temelini oluþturdu. Açýk ki bu kurumlarýn baþýnda, farklýlýklara kapalý katý merkeziyetçi üniter ve ulus devlet yapýlarý geliyor. Böylelikle aydýnlanma ve moderniteyle birlikte tarih sahnesinde yerini alan ulus-devlet yapýlarý da yaþanan deðiþim karþýsýnda her zamankinden çok sorgulanýr duruma gelerek deðiþime zorlandý.

Dayatýcý modernleþme Farklýlýklarý tek bir dil, kimlik, inanýþ ya da yaþayýþ biçimi içinde bütünleþtirmek isteyen ulus-devlet yapýsý, ilerleme ve yasa adýna herkese ayný kurallarý ve yaþama biçimini dayatan modernitenin eseridir. Bu anlayýþ, ülkemizde olduðu gibi birçok ülkede hedefine yukarýdan dayatýlan, zora dayalý homojenleþtirme projesiyle ulaþmaya çalýþtý. Böylelikle eskiye ait görülen, aykýrý ya da farklýlýklara ait olarak nitelenen ne varsa yasaklandý, engellendi, küçümsendi, hatta çok sert yöntemlerle bastýrýlmaya çalýþýldý. Ancak tüm yaþananlara karþýn gelinen aþamada ulus-devlet egemenliðinde homojen bir toplum yaratma projesi, büyük oranda geçerliliðini yitirdi. Bu projeyle özümsenmek istenen topluluklarýn dayatýlana rýza göstermeyerek zaman içinde farklý özneler olarak ortaya çýkmalarý, toplumlarýn bünyesinde yaþanan

deðiþimleri tetikledi. Bu deðiþimlerle birlikte homojen toplumlar, günümüz dünyasýnda neredeyse artýk bir istisna. Bu konuda çok katý ve tavizsiz olarak nitelenen ülkeler de toplumsal talepler karþýsýnda sorunlarla yüzleþmek zorunda kaldý. Yaþanan deðiþim konusunda dikkat çeken ülkelerden biri Fransa. Yine Ýtalya, Ýspanya ve Belçika'nýn yaþadýðý radikal dönüþümler, benzer sorunlar yaþayan ülkeler açýsýndan da dikkate deðer önemde. Fakat kanýmca katý ve tavizsiz tutumuyla bilinen Fransa, Türkiye açýsýndan daha bir önem taþýyor. Fransa sosyolojik farklýlýklarý adlandýrmada neredeyse Türkiye'den daha katý bir tutuma sahip olmasýna raðmen, dil ve kültürel farklýlýklarýn tanýnmasýnda ve korunmasýnda politika deðiþikliðine gitti. Geçmiþte izlenen asimilasyonist politikalar artýk terk ediliyor. "Fransa'nýn tarihsel birliði için Brötonca'nýn ortadan kaldýrýlmasý gerekir" diyen anlayýþýn yerine, 1951'den itibaren Baskça, Brötonca, Katalanca, Korsikaca ve Oksitan dilini tanýyan bir anlayýþ geliþmeye baþladý. Yine dil ve kültürel farklýlýklarýn korunmasýna yönelik reformlar yapýldý, daha çok bölge yönetimlerini güçlendirerek katý merkeziyetçilikten uzaklaþmaya çalýþan politikalar geliþtirildi. Bu geliþmelerin ülke ve toplum bütünlüðünü tehdit edeceðini savunanlara karþý dönemin Cumhurbaþkaný François Mitterrand'ýn tutumu, oldukça dikkat çekici. Mitterrand, "Fransa'nýn kurulabilmesi için geçmiþte güçlü ve merkeziyetçi bir yapýya gereksinme duyulmuþtur. Bugün ise daðýlmamasý için siyasal erkin aðýrlýklý olarak yerel yönetimlere býrakýlmasý zorunlu duruma gelmiþtir" diyerek, reformlarýn

gerekçesini çarpýcý bir þekilde açýklamýþtý.

Kürtler, Aleviler Gelinen aþamada Türkiye'nin de çok daha derinden hissederek yaþadýðý temel sorunlarýn baþýnda, homojenleþtirme projesinin çok faklý öznelerce geçersiz kýlýnmýþ olmasý geliyor. Etnik olarak Kürtler ve farklý bir inanç kesimini oluþturan Aleviler, öne çýkan ve talepleriyle kendini dayatan öznelerin baþýnda yer alýyor. Yine gerek inançlarýndan gerekse yaþamlarýndan dolayý olsun mütedeyyin kesimlerle birlikte farklý etnik, dilsel ve kültürel topluluklar da dikkate alýnmasý gereken kesimler. Ýþte demokratik yeniden yapýlanma tüm bu deðiþimlerin ve ortaya çýkan yeni öznelerin ihtiyaçlarýný karþýlayacak, farklýlýklarýyla barýþ içinde yaþayabilmelerine olanak saðlayacak yeni bir nitelik kazanmak zorunda. Yine, salt bireysel hak temelinde yasalarca belirlenmiþ klasik temsili demokrasi, toplumun deðiþen niteliklerine cevap veremez duruma geldi. Bireyin etnik ve kültürel kimliði, bu temsilin dýþýnda tutuldu. Oysa bugün karþý karþýya kaldýðýmýz ve mutlaka bir çözüme kavuþmasý gereken esas sorun da bu. Etnik ve kültürel farklýlýklarýn her zamankinden çok görünür hale gelmesiyle birlikte, ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý ve kendilerini temsil edebilmeleri de büyük oranda demokrasinin alacaðý biçimle þekillenecektir. Dolayýsýyla yaþanan deðiþimlerin sancýsýz bir þekilde yeni bir nitelik kazanmasý, salt seçmeseçilme eksenine oturmuþ klasik temsili demokrasinin yetersizliðini aþmayý zaruri hale getiriyor. Yaþanan deðiþimlere cevap veremeyen demokrasinin mevcut biçimiyle çok yoðun bir

þekilde tartýþmalara konu olmasý, kuþkusuz aþýldýðý ya da onun yerine baþka bir þey önermek için deðil. Açýk ki tüm arayýþ ve tartýþmalar onun günümüz gerçeklerine ve toplumlarýn deðiþen niteliklerine karþý daha yeterli hale gelmesini hedefliyor. Demokrasinin çok daha köklü bir dönüþüm yaþayamamasý halinde týkanýklýðýn aþýlmasý, toplumlarda yaþanan farklýlaþmanýn yarattýðý ihtiyaçlarýn ahenk içinde bir çözüme kavuþmasý da zor olacaktýr. Ýþte, idari yapýnýn demokratikleþtirilmesi için önerilen demokratik özerklik, yaþadýðýmýz sorunlarýn çözümü için bir seçenektir. Bu bir yanýyla farklýlýklara kapalý ulus-devletin yeni bir tanýma kavuþturularak demokratikleþtirilmesi, diðer yanýyla yerel ihtiyaçlara cevap veremeyen hantal, bürokratik ve aþýrý merkeziyetçi üniter yapýnýn demokratikleþmesi olacaktýr. Yine bölgelerin ihtiyaçlarýna göre farklýlýklara, topluluk düzeyinde temsil edilme ve katýlým olanaðý saðlayacaðýndan temsil ve katýlým krizinin aþýlmasýný, demokrasinin de toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilecek bir niteliðe kavuþmasýný saðlayacaktýr. Böylelikle farklýlýklarýn ihtiyaç ve beklentilerini yok sayarak tepeden belirlenmiþ olaný dayatmanýn tersine, her kesimin istem ve görüþlerini deðerlendirebilen, özgür olmasýný ve korunmasýný saðlayabilen bir yaklaþýmýn geliþtirilmesiyle yaþadýðýmýz sorunlarýn çözümü yönünde yol alýnabilir. Son zamanlarda Demokratik Toplum Kongresi ve BDP tarafýndan önerilen demokratik özerklik konusunu sadece "bölünme" ve "parçalanma" paranoyasý üzerinden ele alanlar, soruna biraz da Mitterrand'ýn baktýðý gibi bakabilseler, çözüme ulaþmak daha kolaylaþacaktýr.


14

28 OCAK 2011 CUMA

Ali Sarýtepe

fetin siyasi örgütlenmesinin, siyaset ve örgütsel yetersizliðini açýða çýkarmýþ bulunmaktadýr. Sendikalarýn ana karakteri olmasý gereken ekonomik-politik-ideolojik mücadele anlayýþlarý ve bu anlayýþýn kendi geçirgenlikleri yaþamýn içerisinde kendini gösterememektedir. Sýnýf baðlamýndaki siyasi mücadele toplum talebi karakterine yükselememiþtir. Ufukta gözükebilecek olan ise, geçmiþteki birikimleri ile siyasal-Ýslam durmaktadýr. Ayaklanma anýndaki bu gibi durumlarda mücadele, egemen sýnýf ittifaklarýnýn kendi aralarýndaki yarýlmalarýnýn yaratmýþ olduðu güç birikiminin kudreti tayin edecektir. Tunus, geleceði itibari ile bu sürece girmiþ bulunmaktadýr. Sürgüne çýkmýþ devlet baþkaný eksenli ekonomik ve siyasal güç örgütlenmesi ve bunlarýn zamanýný doldurmuþ olduðu noktasýnda ifadelerde ve tutum alýþlarda olan ekonomik ve siyasi güç arasýndaki mücadeleye sahne olacaktýr. Görünen odur ki, devlet baþkaný þürekasý bu sürecin yenilen tarafý olmaya en büyük adaydýr. Lokal ayaklanmalarýn genel ayaklanmalara tekabül etmesi önceki dönemlerde zaman alýrken, teknoloji kullanýmýnýn yaygýnlýðý zaman dilimi aralýðýný ortadan kaldýrmýþtýr. Dolayýsý ile, eskiden güçlerin çoðalmasý baþlý baþýna bir sorunken, þimdi böyle bir durum olmamaktadýr. Dakikalar içerisinde bilgiler ve durumlar en ücra noktalarla kadar ulaþabilmektedir. Gelinen noktada: Ýnternet; iletiþim, paylaþým vb alanlarda, toplumlarda bilgi edinme temelli öðrenme dayanýþmasýna dayanan ortak tavra potansiyel olma imkanlarýný yükseltti. Bunun yanýnda, örgütlenme; bilgi edinme imkanlarý ve söz söyleme/paylaþma imkanlarý yaratmasýndan dolayý, eskisi gibi kapalý devre örgütlenmelerinde bürokratik ve bilgi tekeli olma imkanlarýný ortadan kaldýrmýþtýr. Örgütsel yapýlanmanýn vazgeçilmezi olan liderlik/önderlik kavramýnda olmasý gereken birtakým donanýmlarý da daha belirtik bir þekilde açýða çýkarmýþtýr. Önderlik vasfý; bilgi, bilme yüksekliði ve bunun yorumlanmasý güç ve kalitesinin toplumsal kabulle uyuþmasý dayatýcý bir karakter haline gelmiþtir. Örgütlenmeler; kendilerini yeni duruma yönelik olarak yapýlandýrmadýklarý müddetçe, geçmiþte kalmýþ olan kimi biçimlenmelerle, iletiþim ayaklanmalarý ile aralarýnda bað kurma beceri eksiklikleri onlara hayat içerisinde maddi güç olma imkaný tanýmayacaktýr.

ÝLETÝÞÝM AYAKLANMALARI, TUNUS VE ÖRGÜTLENME

Kuzey Afrika'da ki son geliþmeler, bizi tekrar sýnýflar arasýndaki çatýþmanýn, uyuþmanýn/ uyuþturulmanýn ana sarkacý olan örgütlenmeye götürmektedir. Kendisini sürgüne çýkaran devlet baþkanýnýn uzun dönemli iktidarýnýn sonu ortaya çýkmýþtýr. Halkýn; demokrasi ve özgürlük yaþamýnýn dýþýnda tutulmasý, militer örgütlenmelerin topluma susturucu davranýþlarý, hukukun adalet ölçüsüyle karþýlaþtýrýlmamasý ve ekonominin saçayaklarýnýn devlet baþkanlýðý yakýnlýðýyla oluþmuþ olmasý, bu gün ortaya çýkan Tunus hallerinin yaratma koþullarýdýr. Aþaðý yukarý tüm Ýslami ülkelerde olan baský ve baskýlama politikalarý, uygulamalarý Akdeniz çanaklý ülkelerde de yaþam biçimi olarak egemen kýlýnmýþtýr. Toplumdaki örgütlenmelerin ve düþünmelerin açýk alanda yaþayabilmesinin ana þartý, bunlarýn egemenlik güçlerince kabul edilebilir sýnýrlar içerisinde olabilmeleri ile doðru orantýlý olmalarýydý. Bugün ortaya çýkmýþ olan baþkaldýrý, geçmiþ yaþamda ki yaþanýlmamasý gerekenlerin yoðun olarak yaþanýlmasýnýn sonucudur. Ýletiþimin yaygýnlaþmasý ve bunun sýnýrlanmasý imkanlarýnýn kýsýtlý olmasý iletiþim ayaklanmalarý olgusunu ortaya çýkarmýþ bulunmaktadýr. Ayaklanma bir anda toplumsal kabul görerek, mevcut yönetme biçiminin artýk yürüyemeyeceðini açýða çýkarmýþ haldedir. Zaten bunun bir sonucu olarak, devlet baþkaný kendisini sürgüne çýkarmýþ durumdadýr. Toplum ayaklanmasý bu getiriye neden olurken, ayný zamanda da kendi cenahýndaki eksiklikleri de ortaya çýkardý. Ortada yakýcý bir þekilde duran siyasi talepler bulunmamaktadýr. Eskiye muhalefet, yerine neyin konmasý gerektiði noktasýnda siyasi talep olarak belirginleþmemiþtir. Bu tür durumlarda iktidardaki siyasi güç, teyakkuz durumundaki toplumu dikkate alarak ve kendi gücünü azaltmayacak yeni yöneliþlere girerler. Bugün, Tunus'ta olanda budur. Ýktidardaki siyaset, birtakým erklerde nöbet deðiþikleri yaparak sorunu yumuþatarak halletmek yoluna gitmektedir. Ýletiþim kaynaklý bu ayaklanma, Tunus'ta muhale-

yenicag@yenicag.com.cy

HABER

Markulli yeni otobüs ulaþým sistemini anlattý (KHA) - Bayýndýrlýk ve Ulaþtýrma Bakaný Erato Kozaku Markulli dün Parlamento'nun ilgili komitesinde, geçen Haziran'dan bu yana uygulamada olan yeni ulaþým sistemi hakkýnda bilgi verdi. Bayýndýrlýk ve Ulaþtýrma Komitesi'nde konuþan Markulli, yeni otobüs ulaþým sisteminin ada genelinde 32 bin kilometrelik bir aðý kapsayan toplam 838 güzergâhý bulunduðunu, yeni otobüslerin öðrencilere de hizmet verdiðini söyledi. Bakan, yaklaþýk 125 yeni otobüsün Lefkoþa'da, 70'inin Limasol'da, 20'sinin Baf'ta ve

20'sinin Maðusa'da hizmet verdiðini, Larnaka bölgesinin yeni otobüslerinin de ihale süreci bittikten sonra saðlanacaðýný belirtti. Yeni sistemin 2011 için toplam bütçesi 46 milyon Avro'yu buluyor. Archangelos Caddesi'ndeki çalýþmalarla ilgili olarak da Markulli, çalýþmalarýn Nisan ayýnda biteceðini ve ülkede ilk kez otobanda bir otobüs þeridi olacaðýný vurguladý. Bakan, 2012'nin sonuna kadar da yeni otomatik bilet sisteminin uygulanmaya baþlanacaðýný bildirdi.

Lübnan'da hükümet Hizbullah'ýn eline geçti Lübnan'da Hizbullah'ýn baþbakan adayý Necip Mikati, dün mecliste yapýlan oylamada Baþbakanlýk için gerekli oyu kazandý. Lübnan'da, muhalefetin hükümet kurma ihtimalini protesto etmek için gösteri yapan Saad Hariri taraftarlarýnýn El Cezire kanalýna ait bir aracý ateþe verdiði bildirildi. Yaþanan siyasi çalkantý sokaklara da sýçradý. Hizbullah'ý darbe yapmakla suçlayan. Baþbakan Saad Hariri taraftarlarý yollara barikatlar kurdu ve lastik yaktý. Ülkenin kuzeyindeki Tripoli kentindeki gösteriler sýrasýnda El Cezire Televizyonu'na ait bir araç ateþe verildi. Yaþanan siyasi krizden rahatsýzlýðýný belirten ABD yönetimi Hizbullah'ýn yeni hükümette aðýrlýða sahip olma ihtimalini ''büyük kaygýyla'' karþýladýðýný açýkladý. Hizbullah'ýn ve Hýristiyan gruplarýn desteklediði, milyarder iþadamý Necib Mikati eðitimini ABD'de almýþ, telekomünikasyon

sektöründe faaliyet gösteren Sünni bir iþadamý. Lübnan anayasasýnýn ülkenin karmaþýk dini ve mezhep yapýsýnda denge kurmak amacý taþýyan düzenlemeleri çerçevesinde baþbakanýn Sünni olmasýný öngörüyor. Daha önce de geçici olarak baþbakanlýk görevini üstlenmiþti olan Mikati Financial Times'a verdiði mülakatta, ''Beni performansýmla deðerlendirin'' diyor ve tek taraflý deðil, bir uzlaþma hükümeti kurmayý amaçladýðýný, ama bunu saðlayamazsa o zaman teknokrat hükümeti kurmayý tercih edebileceðini söyledi. Mikati, krize neden olan Hariri suikastýna iliþkin BM soruþturmasý konusundaysa bu konunun Lübnan içinde tartýþýlmasý gerektiði görüþünde. Yeni hükümet kurulana kadar baþbakanlýk görevini sürdüren Hariri, Hizbullah ve destekçilerinin liderliðini yapacaðý bir hükümette yer almayacaðýný açýkladý.


HABER

15

28 OCAK 2011 CUMA

Her Ýþte Bir Hayýr Var mý? n

"Takke düþtü kel göründü" dedikleri gibi; gözaltý sonrasýnda bir de ne göreyim, SDP'li olmaktan da yaptýklarýmdan da yargýlayamayýnca beni, olmuþuz 'Devrimci Karargah', olmuþuz 'Ergenekoncu', olmuþuz 'Hanefi Avcý'nýn suç ortaklarý'...

Sultan Seçik KUBÝLAY Uzun zaman oldu yazmayalý/yazamayalý. Þimdi yýllar sonra ve maalesef biraz tarihin zoru, biraz hayatýn size sormaya bile zahmet etmeksizin kapýnýza gelip dayadýðý zorunluluklarla yazýyorum. 'Her iþte bir hayýr vardýr' dedikleri de bu mu? Merak ediyorum... Ýsyan etmeyi, reddetmeyi, hayýr demeyi yeni yeni öðrendiðim 90'lý yýllarda bir sosyalist, bir Alevi kökenli, bir Kürt/Zaza, bir Dersim '38 sürgünü, bir kadýn ve bir genç olarak bütün 'günahlarý' sýrtlayýp sýrtýma henüz 22 yaþýnda iken çýkarýldým filistin askýsýna. Annemin dediði gibi 'Ah dili olsa o Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü Terörle Mücadele Þubesi'nin...' Dili olsa da söylese itile kakýla koca koca adamlarýn yumruk ve tekmeleri altýnda nasýl körüklediðini isyanýmý acýlarýmýn. Genç bir kadýn, genç bir beden ve genç bir akýl iken ben, öðrendim maaþlarýný halkýmýn ödediði vergilerden alanlarýn gerçekte kimin memurlarý olduðunu. Üstelik ironiye bakýn ki Emniyetten emekli bir bekçi babanýn kýzýydým ben. Ýþkencecilerimin saçlarýmdan sürürken dediklerine göre, 'Onlarýn ekmeðiyle büyümüþ, aslýný inkar eden bir haramzade' idim. Ýstanbul, Bursa, Ankara... Birçok emniyet

müdürlüðü, ilçe emniyeti ve semt karakolunda geçen bir dizi 'deneyim' sonrasýnda anlamýþtým ki, polis iktidarýn memuru, halkýn amiri idi. Ýþkence münferit deðil, yönetme biçimini güvencelemekte kullanýlan sistematik bir devlet politikasý idi. Gençtim. Kadýndým. Öðrenmekteydim daha hayatý. Hep dedim ki kendime, 'Alýþma sakýn!'... Alýþmamalý insan. Ýnsana yabancý olan ve insaný insan olmaktan çýkaran hiçbir baskýya. Alýþmamaktaki ýsrarým 40'ý aþkýn gözaltý, sayýsýz polis ve asker tekmesi ve copu, dökülen saçlarým, tutmayan kollarým, kýrýlan burnum, kaybettiðim diþlerim ve en sonunda gidebilecekleri en uç noktalardan olan þiddetli cinsel iþkenceyle tanýþtýrdý beni. Þimdilerde geriye baktýðýmda, yolun yarýsýný ardýnda býrakmýþ ve hâlâ sosyalist olan bir kadýn olarak diyebilirim ki hiç alýþmadým ve olaðan karþýlamadým yaþadýklarýmý. Devlet, 6 Eylül 2010 tarihinde AÝHM'de iþkence yapmak, soruþturmayý hukuksuz yürütmek, yargý sürecine müdahale etmekten suçlu bulunup, tarafýma tazminat ödemeye mahkum edildiðinde, sanýlanýn aksine mutlu deðil acýlýydým yüreðimde. Keþke dedim, keþke... Yaþamasaydým bu kadar acýyý. Keþke, hiç olmasaydý iþkence... Çok deðil, AÝHM kararýnýn Türk devletine iletildiðinin üzerinden daha iki hafta geçmemiþken basýldý evim sabah beþ buçukta. Sevgilim/eþim Günay Kubilay ve ben bu defa üyesi olduðumuz SDP'nin de dahil edildiði bir operasyon kapsamýnda gözaltýna alýndýk. Kar maskeli timler, kelepçe ve nezarethane yýllar öncesinde býraktýklarýmdý. Beklemediðim ancak pek de þaþýrmadýðým

BAÞSAÐLIÐI Nihal ve Ertan Kaþer'in babasý, Gizem ve Erman Kaþer'in dedesi

Ali Haksever’in Vefatý dolayýsý ile tüm ailenin acýsýný paylaþýr baþsaðlýðý dileriz.

YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

ISI METAL

bir durumdu yaþadýklarým. Deðiþmemiþtim çünkü. Hâlâ bir sosyalist, bir Alevi kökenli, bir Kürt/Zaza, bir Dersim '38 sürgünü, bir kadýndým. Bir tek gençliðim kalmýþtý geride. Ve hayat öðretti bana bir kez daha, 4 günlük gözaltý, sabaha kadar süren trajikomik bir mahkeme sahnesinde. Diyordu ki polisler sýk sýk, 'Bakýn Sultan Haným deðiþtik biz.', 'Bakýn Sultan Haným iþkence yapmýyoruz artýk.' Her sözlerinden sonra bana bakýp onaylamamý ister gibiydiler. Biliyorlardý, o duvarlar konuþamasa da ben konuþmaya devam edenlerdendim hâlâ. Bir tek þey söyledim: 'Siz deðiþmediniz, biz deðiþtirdik...' Yanýtý eþime verdiler. Yanýt manidardý... 'Kabul edersiniz ki Hocam, biz devletin memurlarýyýz. Bugün iktidarda kim varsa onu yapýyoruz. Yarýn siz baþa gelirseniz sizin dediklerinizi yaparýz...' Ben adý 'Devrimci Karargah operasyonu', kendi 'devrimci ve sosyalistleri komplolarla dize getirme senaryosu' olan bir tezgaha dahil edildim, birileri böyle buyurdu diye... 'Devrimci Karargah operasyonu' ile yargýlanmak þaþkýnlýðýnda iken, ikinci bir þoku yaþýyorum þu günlerde. Ýþkence suçlusu olduðunu itiraf etmiþ biri olan Hanefi Avcý ile yan yana getirilmek kabul edilemez benim için. Yýllarca gördüðü iþkencelerin izlerini bedeninde taþýyan ve ömrünü iþkence karþýtý bir mücadele ile ören bir kadýn olarak beni, asla yan yana gelemeyeceðim, asla affetmeyeceðim ve asla unutmayacaðým suçlarýn suçlusu Hanefi Avcý ile ayný sanýk sandalyesinde yargýlamak... Olaðanlaþtýrmak istedikleri, yan yana gelmezleri yakýn göstererek itibarsýzlaþtýrmaksa, tarih de yaþanmýþlýklarýmýz da tanýktýr ki, kirletmeye yetmez Avcý'nýn adý ile yan yana yazmalarý bizi. Biliyorum ki iþkence bir insanlýk suçu. Ne bireysel olarak affedilebilir ne de zaman aþýmýna uðrar, iþkence yaþamýþ olanýn gerçekliðinde. Þimdi, yýllar sonra aldým kalemi elime yazýyorum. Her iþte bir hayýr vardýr da diyemiyorum nedense...

Bir sosyalist, bir Alevi kökenli, bir Kürt/Zaza, bir Dersim '38 sürgünü, bir kadýn olarak bir kez daha not düþüyorum tarihe. Dün nasýl yapmadýklarýmý kabul ettirmek için iþkence ile suç yaratmasýný kabul etmediysem devletin, bugün de, bir kez daha kabul etmeyeceðim iþkencesiz metotlarla, kriminalize ederek oluþturulan ve kargalarýn bile gülmekten çenesinin aðrýdýðý yalanlarý. Anlýyorum ki deðiþmiþ yöntemi egemenlerin. Ýtirazlarýmýzla, ödedikleri tazminatlarla yeni metotlara yönelmiþler. Þimdi gerekmiyor onlara iþkence tezgahlarý. Ne de olsa var ellerinde 'Son Tezgah' diye adlandýrdýklarý yalan bombardýmanlarý. Oh ne ala... Önce suçu yarat. Sonra delilleri inþa et. Daha sonra suçlayacaðýn kiþileri seç. En sonunda da mahkum et. Kendimi bir masal kahramaný gibi görüyorum nedense. Hansel ve Gratel masalýndaki gibi, 4 gün boyunca Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü Terörle Mücadele Þubesi'nde; elimde Elif Þafak'ýn 'Baba ve Piç' romaný, uzanýp fiber kaplamalý nezarethane yataðýma, arada bir sigaramý tellendirdiðim, sorgusuz sualsiz bekletilirken anlamýþtým zaten, masalýn, pardon gözaltýnýn, sonunda kaynar kazanlara atýp piþirme hazýrlýðýnda olduklarýný. Takke düþtü kel göründü dedikleri gibi; gözaltý sonrasýnda bir de ne göreyim, SDP'li olmaktan da yaptýklarýmdan da yargýlayamayýnca beni, olmuþuz 'Devrimci Karargah', olmuþuz 'Ergenekoncu', olmuþuz 'Hanefi Avcý'nýn suç ortaklarý' ve bu da yetmemiþ ki, biraz PKK, biraz KCK, biraz da telefon tapesi ve malumunuz 'gizli sanýk' sosu koyunca kazana, ne diyeyim 'pes' demekten baþka. Tanýdýk geliyor deðil mi? Týpký bir zamanlar habire 'iþkence var' diye ortalýða çýkanlar gibi, þimdilerde de 'olmayan suçlarý varmýþ gibi yaratýyorlar' diyenleri duyuyoruz. Zaman deðiþti, yöntemler de deðiþti... Hatýrlatmakta fayda var yine de, yalanlara suskun kalmamaktaki inadým hâlâ deðiþmedi. Kadýným. Sosyalistim. Öðrenmekteyim daha hayatý. Ve soruyorum kendime, gerçekten her iþte bir hayýr var mý?

BM'den Demokratik Kongo Cumhuriyeti açýklamasý Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doðusunda bu ay yaklaþýk 67 kadýna tecavüz edildiði bildirildi. BM Ýnsan Haklarý Yüksek Komiserliðinin 26 Ocak'ta yayýmladýðý soruþturma sonuçlarýnda, güney ve kuzey Kivu bölgelerinde, bu ay baþýndan bu yana yaklaþýk 67 kadýna tecavüz edildiði, bu tecavüzlerin sorumlularýnýn Kongolu askerler olduðu belirtildi. BM sözcüsü Rupert Colville, Kongo'daki BM Misyonu (MONUSCO) ve BM Ýnsan Haklarý Yüksek Komiserliði bürosunun ayrý ayrý yaptýðý soruþturmalarda, bu bölgelerde bulunan köylerde Kongo ordusu (FARDC) askerlerinin tecavüzlerinin þiddetinin ortaya konduðunu kaydetti. Askerlerin, güney Kivu'daki Fizi'de 1 Ocak gecesi en az 35 kadýna tecavüz ettiði ve 32 kiþiyi yaraladýðýný söyleyen sözcü Colville, güney

Kivu'daki bu tecavüzlerin failleri olduðundan þüphelenilen 11 askerin tutuklandýðýný, bu askerlerin önümüzdeki günlerde askeri mahkemede yargýlanmalarýnýn beklendiðini kaydetti. Colville, kuzey Kivu'da yapýlan diðer bir soruþturmada da yine 1 Ocakta bu bölgedeki Bushani ve Kalmabairo'da askerlerin en az 32 kadýna tecavüz ettiðinin ortaya konduðunu, yapýlan iki soruþturmada ayrýca, bu askerlerin keyfi olarak 12 kiþiyi tutukladýklarý, en az 50 evi yaðmaladýklarý ve birçok köylüyü insanlýk dýþý ve küçültücü muamelelere tabi tuttuklarýnýn belirlendiðini ifade etti. BM Ýnsan Haklarý Yüksek Temsilcisi Navi Pillay, bu olaylarýn faillerinin en kýsa sürede adalet önüne çýkarýlmasý için Demokratik Kongolu yetkililere çaðrýda bulundu.


ATLA TALÝM MEYE

haftalýk siyasi gazete

ACENTALARA KARÞI SOSYALÝST SEÇENEK!

ÝL YÖNET

R! HAYI

Mutki'de Her Taþýn Altýndan Toplu Mezar Çýkýyor Bitlis'in Mutki ilçesinde 20 Ocak bulunan toplu mezardan sekiz kiþinin cesedi çýkarýldý. Cesetler, battaniyelere sarýlý vaziyette elbiseleriyle gömülmüþtü. Cenazelerin, savcýlýk ve belediyenin tutanaklarýyla gömüldüðü ortaya çýktý. Resmi tutanaða göre, burada toplam 15 ceset var. Kazýlar devam edecek. Toplu mezarýn yerini, 90'lý yýllarda Mutki Belediyesi'nde kepçe operatörlüðü yapan ve adýný vermek istemeyen bir iþçi gösterdi. Kayýp aileleri de yakýnlarýnýn bulunmasý için Ýnsan Haklarý Derneði (ÝHD) Bitlis Temsilciliði'ne baþvuru yapmýþtý. bianet'e konuþan ÝHD Bitlis Temsilcisi Hasan Ceylan, kendilerine 14 kayýp yakýnýnýn daha müracaat ettiðini söyledi. Ceylan, bölgede kazý yapýlan alanýn yakýnýnda, iki ayrý yerde daha toplu mezar ihbarý aldýklarýný da ifade etti. Kazýlarda, ikiþer kiþi birer battaniyeye, dört kiþi de ayrý battaniyeye sarýlmýþ vaziyette çýkarýldý. Cenazelerinin ikisinin kafasý yok. Ýkisi kadýn sekiz cesedin üzerinde kurþun izleri tespit edildi. Cenazelerden dördünün kemikleri tamamen bulundu ve kimlik tespiti için Adli Týp'a götürüldüler. Kazý alanýna giden Barýþ ve Demokrasi Partisi (BDP) Bitlis Milletvekili Nezir Karabaþ, bölgenin her yerinde toplu mezarlar olduðunu söyledi. Toplu mezarlarýn belgesi de çýktý Mutki Cumhuriyet Savcýlýðý'nýn 8 Eylül 1999 tarihli "Defin Ruhsatý" isimli belgesine göre, cesetler gömülmeleri için belediyeye teslim edilmiþti. Tutanaðýn altýnda, savcýnýn, bilirkiþinin ve Doðru Yol Partisi'nden Belediye Baþkaný M. Sait Birlik'in imzasý var. Tutanakta, "08.08.1999'da Mutki ilçesinde çatýþmada öldürülen 11 kiþinin cesetleri Kavakbaþý Yolu üzerinde bir yere gömüldü" deniyor. Baþka iki tutanakta da, 4 kiþinin ayný þekilde gömüldüðü yazýyor. Cenazelerin gömülmeden önce fotoðraflandýðý ifade ediliyor. Tutanakta, "Cesetlerin, bu halleriyle defnedilmeleri için belediye görevlisi O.G.'ye verilmesine karar verildi" yazýyor. Kararýn gerekçesi olarak CMUK'un 152/2'nci maddesi gösteriliyor. 4 Ocak'ta yapýlan kazýlarda da 12 kiþiye ait kemik parçalarý bulun-

muþtu. 4 Ocak'ta Mutki Jandarma Komutanlýðý çöplüðündeki kazýlarda çýkan cenazelerden birinin kafasý yoktu. Burada, 11 yýl önce PKK'ye katýlmak için Bitlis'in Güroymak ilçesinden Mutki'ye giderken öldürülen dokuz kiþi ile üç PKK'linin kemikleri bulunmuþtu. Ýlçe Jandarma Komutaný Arif Doðan'dý ÝHD Bitlis Temsilciliði, toplu mezarlardan çýkan kemiklerle ilgili suç duyurusunda bulunmaya hazýrlanýyor. Temsilcilik ayrýca, JÝTEM'in kurucusu Albay Arif Doðan'ýn 1994-1998 yýllarý arasýnda Mutki'de Ýlçe Jandarma Komutaný olarak görev yaptýðýný ortaya çýkardý. Mutki'de hakikat kepçesi Ertuðrul Mavioðlu'nun Radikal'deki 21 Ocak tarihli yazýsý þöyle: Mutki'de neredeyse 15 yýldýr 'kasabanýn sýrrý' olarak kalan toplu mezarlar tek tek ortaya çýkýyor. Ýki gündür yapýlan kazýlar sonucunda, dün 8 kiþinin daha toplu mezarýna ulaþýldý. Cenazelerden 4'ü çýkarýldý. Havanýn kararmasý nedeniyle ara verilen kazýlara bugün devam edilecek. Çýkan cenazelerden ikisinin kafatasýnýn olmadýðý görüldü. O yýllarda Mutki Belediyesi'nde kepçe operatörlüðü yapanlar, toplu mezarlarýn yerlerini gösterdikçe, Mutki ve çevresinden yüzlerce cenazeye ulaþýlmasý söz konusu. Bir dönem cenazeleri gömen kepçeler, þimdilerde hakikati sergilemekle meþgul. Bitlis'te Mutki - Kavakbaþý yolu birinci kilometrede 2. çöplük denilen mevkide 5 Ocak'ta yapýlan kazýlarda bulunan 12 kiþiye ait kemiklerin ardýndan önceki gün baþlayan kazýlarda da 8 kiþilik toplu mezara ulaþýldý. Çýkarýlan dört cenazeye ait kemiklerden 2'sinin kafatasý yok. Yeni kemikler, ilk toplu mezarýn 100 metre gerisindeki ikinci çöplüðün hemen yaný baþýnda. Mutki Savcýsý Çetin Küçet'in baþlattýðý soruþturma sonucunda

kazý yapýlan bölgede, Ýnsan Haklarý Derneði temsilcileri ile BDP Bitlis Milletvekili M. Nezir Karabaþ da hazýr bulundu. Ýnsan Haklarý Derneði Bitlis Temsilcisi Hasan Ceylan, bulunan yeni kemiklerle ilgili þöyle konuþtu: "Yeni kemiklerin bulunduðu yerde geçen hafta kazýlar baþlatýlmýþ ancak metan gazý patlamasý nedeniyle kazýlara ara verilmiþti. Üniversiteden tehlike arz etmeyeceði yönünde rapor geldikten sonra dün (önceki gün) kazýlar yeniden baþlatýldý. Görgü tanýklarý kazýlmasý gereken en doðru noktayý savcýlýða gösterdi. Bugün (dün) sabah baþlatýlan kazýlarda sekiz kiþiye ait toplu mezara ulaþýldý. Ýkinci çöplükteki 8 kiþi hakkýndaki bilgiyi kepçe operatörü vermiþti. Bana olayý anlatýrken, 'Gece 12'de askeriyeden çaðýrdýlar. Kepçenin mazotunu kendileri temin etti. Ben gittim gösterdikleri yeri kazdým. 8 kiþi getirdiler. 2'si bayandý. Büyük ihtimalle sivil olabilirler. Onlarý ikinci çöplüðün az yanýna gömdüm' dedi. Bugünkü kazýlarla 2 toplu mezardan çýkacak cenaze sayýsý 20'yi bulacak. Bunlardan 3'ünün kafatasý bulunamadý. Türkiye Cumhuriyeti daðýný taþýný bombardýman ediyor, kendi vatandaþlarýný rastgele topraða gömüyor, çöplüklere atýyor."

Mutki iþkence bölgesi Bitlis'te yaþananlarý en iyi bilen isimlerden Hüsamettin Zenderlioðlu, Mutki'de çok sayýda toplu mezar bulunmasýnýn nedenini, "Burasý sorgu ve iþkence bölgesiydi" diye açýklýyor. Zenderlioðlu, "Doðan Güreþ'in genelkurmay baþkaný, Tansu Çiller'in baþbakan olduðu dönemde bölgeye iliþkin devlet politikasý tamamen deðiþti. Köyleri yakma olaylarý baþladý. Binlerce insan batýya göç etti. Özel seçilmiþ görevliler geldiler. Tatvan'da Korkmaz Taðma tugay komutanýydý. Mete Sayar yine bu bölgenin yakýnýndaydý. Mutki'nin sorgu alaný olmasýnýn asýl nedeni Bitlis halkýnýn muhafazakâr ve JÝTEM tarafýndan örgütlenmesiyle yakýndan ilgilidir. Ne yaparlarsa yapsýnlar kimsenin sesini çýkarmayacaðýný ve yapýlanlarýn hesabýnýn sorulmayacaðýný biliyorlardý."

Mezar üzeri çöplük Cenazelerin gömüldüðü dönemde olaya tanýk olanlar, kimliklerinin gizli kalmasý kaydýyla yaþananlarý Radikal'e þu cümlelerle anlattý: "Þu an kemiklerin çýktýðý kazýlan bölge Mutki'nin ikinci çöplüðü olarak bilinen yerin hemen yanýnda. 1990'lý yýllarýn sonlarýndaydý. 2'si kadýn 8 ceset gömüldü buraya. Cesetler gömülürken orasý çöplük deðildi. Bir gün askeriyeden kepçe istediler. Askerin gösterdiði yerde yapýlan kazý sonucunda cenazeler elbiseleriyle birlikte, yýkanmadan, dualarý okunmadan gömüldüler."

Ýlçenin toplu mezar listesi Mutki'deki görgü tanýklarýna göre toplu mezar yerleri þöyle: * Mutki'de askeriyenin içindeki avludaký bir taþýn altýnda üç PKK'lý gömülü. * Duav Yaylasý'nda Deliklitaþ mevkiinde 17 kiþilik toplu mezar var. * Mutki'deki birinci çöplüðün üzerindeki taþýn altýnda bir ceset bulunuyor. Üç cenaze Mutki Deresi'ne kapýlarak sürüklendi. * Arsan Deresi'nin Kavakbaþý beldesine yakýn olan bölümünde yaþayanlar çok sayýda insan kemiði gördü.

Þimdi 27 yaþýnda olan bir kiþi de 10 yaþýndayken birinci çöplüðün üzerinde ceset görmüþ: "Cesedin üzerini toprakla örttüm. Kolu dýþarýdaydý, üzerine karga konmuþtu. Birinci çöplükte büyük taþ var, onun altý kazýlýrsa kemikleri bulurlar." Görgü tanýklarý, cenazeleri ikinci çöplüðün yanýndan çýkan 12 kiþinin gömülmeden bir gün önce askeriyenin avlusunda teþhir edildiðini anýmsýyor. Avluya serilen cesetleri gören bir kiþi, "9'unun yaþlarý çok küçüktü. Bitlis'in Güroymak ilçesinden geldiklerini ve Mutki kýrsalýnda öldürüldüklerini öðrendik" dedi.

“Mýsýr 25 Ocak'tan Sonra Asla Eskisi Gibi Olmayacak” "Kahrolsun Mübarek" diye haykýrýyordu binler 25 Ocak'ta Kahire'nin en iþlek meydanýnda. "Mübarek, Ben Ali'den sonra sýra sende" diye attýklarý sloganlarla 14 Ocak'ta Tunus'ta alaþaðý edilen Zeynel Abidin Ben Ali'nin sonunu hatýrlatýyorlardý. Yalnýzca baþkent Kahire'de deðil bir uçtan ötekine bütün Mýsýr'da gerçekleþen protestolara katýlanlar arasýnda fabrika iþçileri, üniversite profesörleri, siyasi eylemciler ve hatta kadýnlar ve genç kýzlar yer alýyordu. Çevik kuvvet polislerine cesaretle göðüs geriyor ve her yerde sokaklara çýkýyorlardý. Hemen hepsi yolsuzluk, iþsizlik ve 1981'den bu yana ülkeyi demir yumrukla yöneten 82 yaþýndaki Batý-destekli Cumhurbaþkaný Hüsnü Mübarek rejimine karþý sloganlar atýyorlardý. Protesto çaðrýlarý, 25 Ocak'ý Facebook ve Twitter sayfalarýnda "öfke günü" ilan eden genç internet meraklýsý eylemcilerden geldi. Ýçiþleri Bakaný Habib el-Adli baþta çaðrýlarýn bir etkisi olmadýðýndan dem vursa da, sokaða çýkanlarýn inanýlmaz sayýlara varmasý polisi sersemletti. Polisin kolayca ezebileceði her zamanki küçük çaplý gösterilerden bir olacaðý sanýlan hareket akþama doðru bu 85 milyon nüfuslu büyük Arap ülkenin bütün kentlerine LA LÝMAT

TA MEYE YÖNETÝL

! HAYIR

haftalýk siyasi gazete

sýçrayan kitlesel bir kabarýþa dönüþtü. Bir polis ve iki gösterici öldü. Çok sayýda yaralý olduðu haber verildi. Görgü tanýklarýndan Rabei Ahmed IPS'e polislerin Kahire'de plastik mermi kullandýðýný söyledi. Gösterilere kadýnlar da katýldýlar ve çevik kuvvet polislerini taþladýlar. Bundan cesaret alan erkekler de taþ atmaya baþladý. Protestocular Mübarek'in resimlerini yere indirdiler. Kahire'de farklý yerlerde baþ gösteren protestolar polisi iyice þaþýrttý. Kahire'nin merkezinde adliye sarayý civarýnda bir gösteri sürerken mutena semtlerden Mühendisin'de bir baþkasý patlak verdi. Üçüncü bir gösteri de iþçi mahallesi Þobra'da baþladý. Akþam üzeri kalabalýklar artmaya baþlayýnca gafil avlanan polis göz yaþartýcý gaz bombalarý atmaya ve basýnçlý su sýkmaya baþladý. Çevik kuvvet zýrhlý taþýyýcýlarla Kahire merkezine giden bütün giriþleri kapattý. Kontrol noktalarýnda arabalar durdurularak bazý sürücüler polis tarafýndan arabalarýndan çýkmaya zorlandý. Protestocular gece ayazýnda kentin en merkezi bölgesi Tahrir Meydanýnda -Kurtuluþ Meydaný- sabahladýlar. Ýçiþleri Bakanlýðý göstericilerin daðýlmalarý için kesin uyarýda bulundu. Yerel TV kanallarý Ýçiþleri Bakanlýðý bildirisi-

ni durmaksýzýn yayýnladý. Ülkedeki bütün iletiþimi denetim altýnda tutan hükümet, dün öðleden sonra olaylar kýzýþmaya baþlarken internete eriþimi önlemeye giriþti ve göstericilerin çoðunun haber ve bilgi alýþveriþi için interneti kullandýðý ortaya çýktý. Çoðunlukla rejim karþýtlarýnýn makalelerini yayýnlayan Aldostor.org gazetesinin internet sayfasýna erþim durduruldu. Günlük Alvafd gazetesinin internet sayfasý Alwafd.org da bir protestocunun öldüðü haberini vermesinin ardýndan yasaklandý. Twitter saatlerce yasaklý kaldý. Göstericiler de eylemlerini koordine etmek için cep telefonlarýndan yararlandýlar. Sanayi kenti Al Mahala'da en büyük gösterilerden biri gerçekleþti. Genç bir gösterici IPS'e telefonda "binlerce" insanýn gösterilere katýldýðýný söyledi. 30 yaþýndaki Dua Abdullah "Sanki bütün kent sokakta" dedi. "Kocamýn uyandýrdým ve onu da sokaða çýkmaya teþvik ettim. Her yerde koþturan pek çok insan vardý. Kocam düþüp yaralandý ama protestoya katýlmaya devam etmek istiyor." Dua Abdullah polisin ateþ açtýðýný duyunca evine geri döndüðünü söyledi. "Mermi sesi gibiydi. Sanýrým ateþ açma emri aldýlar," dedi

ADRES: Hüseyin Tahir Apt. No: 174/4 Tanzimat Sok. Lefkoþa www.yenicag.com.cy

TEL: 2 2 7 4 9 1 7 FAX: 2 2 8 8 9 3 1

telefonda. Adýnýn Mona olduðunu söyleyen 15 yaþýndaki bir baþka protestocu da "Protestolardan Facebook sayesinde haberdar olduk" dedi. Ýskenderiye, Tanta, Mahala, Süveyþ ve Mansura kentlerinde ve Sina'nýn bazý bölgelerinde ayaklanmalar olduðu bildirildi. Yerel özel TV kanalý Al-Mehvar'ýn bildirdiðine göre yalnýzca Lüksor, Asuvan ve çölün ortasýndaki El Vadi el Gadid gibi uzak kentlerde gösteri olmadý. Protestocularýn talepleri arasýnda asgari ücretin yükseltilmesi, iþsizlik ücreti, sýkýyönetim yasalarýnýn son bulmasý, siyasi hükümlülerin serbest býrakýlmasý, ve iktidarýn baþkanýn aile mensuplarýna devrini önleyecek anayasa deðiþikliklerinin gerçekleþtirilmesi var. Mübarek'in cumhurbaþkanlýðýný oðlu Gamal'e devredeceði halk arasýnda yaygýn olarak konuþuluyor. "Bugünden sonra siyasi önderliðin önündeki seçenekler çok azaldý" diyor baðýmsýz Elmesriyun gazetesi köþe yazarý Mahmud Sultan. "Ülke bugün bir çeyrek yüzyýlý aþan bir adaletsizlik, baský ve açlýk rejimini deðiþtirecek tarihsel bir dönüm noktasýndan geçmiþ görünüyor. Mýsýr 25 Ocak'tan sonra asla eskisi gibi olmayacak."

e-mail:

y e n i c a g @ y e n i c a g. c o m. c y


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.