yenicag 18032011

Page 1

LEKET BU MEM

! BÝZÝM

TARÝH: 18 MART 2011 CUMA

yeniçað haftalýk siyasi gazete

YIL: 20

SAYI: 1035

FÝYATI: 2 TL

SINIRSIZ, SÝLAHSIZ, GARANTÖRSÜZ YENÝ BÝR KIBRIS MÜMKÜN!

SAHÝBÝ: YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

Çözümsüzlüðün çözüm olmadýðý yeniden hatýrlandý

REJÝM, MARAÞ’TA OFSAYTA DÜÞTÜ n 12 Mart, Cumartesi günü Maraþ'ta gözaltýna alýnan 4 Avrupa Parlamenteri ayni gün; Loizos Afxentiou ile Yiannakis Matsis ise Pazartesi Lefkoþa Kaza Mahkemesinin kendilerine verdiði para cezasýný ödeyerek serbest kaldý

n Haberlerde yasak bölgeye bu kadar rahat bir þekilde girilmesine olanak verilmesinin gayrý ciddilik olmasýna iþaret eden olmadý. Anlaþýlan yasak bölgeye girmek için bir tel sökmek veya bir yerden sýçrayýp atlamak gerekmiyor. Sanýklarýn saðlýklarý ve yaþlarý da bunu kanýtlýyor!

n Konu ile ilgili Ýngilizce, Rumca ve Türkçe yapýlan haberler arasýnda ciddi farklar ve çeliþkiler göze çarptý

n YKP: “Maraþ gibi bir bölgeyi, böylesi tuhaf uygulamalarla býrakýn ziyarete, fotoðraf çekmeye bile yasaklayan zihniyetin hemen þimdi deðiþtirilmesi gerekmektedir. 37 senelik tuhaf uygulamalar son bulmalýdýr. YKP, daha önce de ortaya koyduðu gibi çözüme giden süreçte askerin çekilerek Maraþ'ýn hemen þimdi yasal sahiplerine iade edilmesi talebini de hatýrlatýr…”

n Türkiye'deki ve Kýbrýs'ýn kuzeyindeki birçok gazete kendini ilerici solcu diyen kuzeydeki gazeteler de içinde, konun “Rum tuzaðý”, “AB destekli Rum tezgahý” olduðu konusunda hem fikir oldu

3

Uzun lafýn kýsasý...

YKP, Kýbrýs Yeþil Partisi ve Türkiye Yeþiller Partisinden Akkuyu Nükleer santralýna karþý ortak eylem l Japonya'daki deprem sonrasý tüm dünyada nükleer santrallerin tartýþýlmaya baþladýðý bugünkü koþullarda Türkiye'de Mersin'e, Silifke yakýnlarýna kurulmasý için süreci baþlatýlan Akkuyu Nükleer Santralýna karþý YKP, Kýbrýs Yeþiller Partisi ve Türkiye Yeþiller Partisi bir kez daha seslerini birlikte yükseltmeye karar verdiklerini açýkladýlar l YKP ve Kýbrýs Yeþiller Partisi, 19 Mart Cumartesi saat 12'de Ledra Caddesi'nin güney tarafýnýn sonunda, geçiþ noktasýnýn yakýnýndaki Belediye Sergi Salonu önünde Kýbrýs'ý ve tüm Kýbrýslýlarý da ilgilendiren bu konuda 3 partinin imzaladýðý ortak bir açýklamayý kamuoyu ile paylaþacaklar l Yapýlan ortak çaðrýda eyleme destek olunmasý için duyarlý tüm kesimler iki toplumlu kitlesel basýn toplantýsýna katýlmaya davet edildi S E R H A N

GAZÝOÐLU

3


2

18 MART 2011 CUMA

BKP, KSP ve YKP, bir araya gelerek durum deðerlendirmesi yaptý Meclis dýþýndaki üç siyasi parti, ülkedeki son durumu deðerlendirmek ve yapýlabilecekler konusunda ortak tavýr belirlemek amacýyla 14 Mart, Pazartesi bir araya geldi. Birleþik Kýbrýs Partisi (BKP)'nin çaðrýsýyla BKP'de yapýlan toplantýya Kýbrýs Sosyalist Partisi (KSP) ile Yeni Kýbrýs Partisi (YKP) katýldý.

ÝZCAN BKP Genel Sekretere Ýzzet Ýzcan toplantý baþýndaki açýklamasýnda, toplantýnýn kendileri tarafýndan meclis dýþýndaki siyasi partilere yapýldýðýný anlatarak, hedefin durum deðerlendirmesi yaparak ortak hareket etme, ortak cephenin yaratýlmasýyla ilgili olduðunu söyledi. Ýzcan, BKP için ortak hareket etme, ortak cephenin yaratýlmasýnýn salt siyasi partilerle sýnýrlý olmadýðýný, sivil toplum örgütleri hatta bireylere kadar uzanan bir anlayýþý savunduklarýný ifade ederek, bugün tartýþýlan konunun asla Sendikal Platform'a alternatif olma anlamýna gelmediðini, gelmeyeceðini belirtti. Ýzcan, ortak hareket etmek istediklerini anlatarak, kendi anlayýþlarýna göre yapýlan mücadelenin seçimle sýnýrlý olmadýðýný, sorunun rejim ve barýþ sorunu olduðunu anlatarak, "Bize göre ana sorun Kýbrýs'taki çözümsüzlüktür" dedi. Ýzcan, Kýbrýs Türk toplumunu varoluþ için verdiði mücadelenin dayatma paketlerle veya "UBP gitsin baþkasý gelsin" ile sýnýrlandýrýlamayacaðýný vurgulayarak, hedeflerinin barýþ ve çözüm odaklý iþbirliði ve dayanýþma cephesi oluþturmak olduðunu kaydetti. Bu hareketin sadece eleþtiren deðil, öneri yapýp çözüm üreten, uluslararasý alanda da olayý götüren bir yapýlanma olmasý gerektiðini anlatan Ýzcan, görüþmeyi bu çerçevede deðerlendirdiklerini belirtti.

KANATLI YKP Yürütme Kurulu üyesi Murat Kanatlý da, partisinin Sendikal Platform'a ocak ayýnda dahil olarak 13 maddelik ilkeleri benimsediðini anlatarak, birilerinin 13 maddeyi aþýndýrma isteminin kabul edilemez olduðunu söyledi. Kanatlý, YKP için mücadelenin hükümet deðiþtirmeye endekslenemeyeceðini, hele "kendi paketimizi yapalým" söylemine eklem-

lenemeyeceðini anlatarak, yaþanan süreçte kendileri için kaygýnýn geçmiþte Bu Memleket Bizim Platformu (BMBP)'nin baþýna gelen "sokaðýn parlamentoya, hükümete hapsedilmesi" sürecinin yinelenmesi olduðunu belirtti. Kanatlý, herhangi bir siyasi hareket kazayla hükümet olsa bile sokaktaki eylemlerin devam etmesi gerektiðine iþaret ederek, "seçim konuþulmasý için seçim koþullarýnýn, derin devletin önemli bir bileþeni olan Sivil Savunma Teþkilatý'nýn þeffaflaþtýrýlmasý gerektiðini" söyledi. Kanatlý, YKP için seçim ve seçilme koþullarýnýn özel öneme sahip olduðunu belirterek, yapýlacak seçimde "Kýbrýs Cumhuriyeti kayýtlarýnýn dikkate alýnmasý" konusunda Kurultay kararlarý olduðunu hatýrlattý.

ONURER KSP Merkez Komite üyesi Mustafa Onurer ise, ülkede yaþanýn sürecin ekonomik pakete karþý mücadele olarak görülse de aslýnda siyasi olduðunu, bunun da Türkiye Baþbakaný

Recep Tayyip Erdoðan'ýn her açýklamasýyla kanýtlandýðýný söyledi. Onurer, "TC-KKTC arasýndaki iliþkinin para alan-veren düzeyinde yeniden yapýlandýrýlmasý gerektiðini söyleyenler ile bunun yetersiz olduðunu, iliþkinin siyasi, ekonomik, diplomatik kýsaca her boyutta ele alýnmasýný savunan iki farklý görüþ olduðunu" ifade etti. Onurer, Kýbrýs sorununun Türkiye'nin stratejik çýkarlarýyla ilgili olduðunu ifade ederek, bu konuda Türkiye yetkililerinin açýklamalarýnýn herkesçe bilindiðini anlattý. Mustafa Onurer, sorunlarýn çözümünde halkýn temel karar verici olmasý gerekliliði üzerinde durarak, bunun için yapýlmasý gerekenin düzenli ve sürekli referandumlar yapýlabilecek düzenlemeleri gerçekleþtirmek olduðunu söyledi. Onurer, sokaðýn öne çýkmasý, halkýn referandumlarla sürekli karar vermesi gerektiðini anlattý. Onurer, "baðýmsýzlýðý, demokrasiyi ve kendi kendini yönetmeyi talep etmeyen; ülkenin esir olmasýný, baþka bir yerlere baðlanmasýný isteyenlerin buralarda doðsa da halka dahil olmadýðýný" da iddialarýna ekledi.

HABER

YKP, Newroz kutlamalarýný izlemek için Diyarbakýr'a gidiyor DTK ve BDP tarafýndan bu yýl Newroz Diyarbakýr'da 20 Mart'ta "Ji bo jîyanek bi rumet an azadî an azadî (Onurlu bir yaþam için ya özgürlük ya özgürlük)" þiarýyla kutlanacak… Kutlamalarý izlemek için YKP Yürütme Kurulu üyeleri Murat Kanatlý ve Nevzat Hami ile YKP fem aktivisti ve YKP Parti Meclisi üyesi Faika Deniz Paþa da 1921 Mart tarihlerinde Diyarbakýr'da (Amed) olacak… YKP delegasyonu Cumartesi adadan ayrýlýp, Pazartesi günü adaya dönecek… 156 bin metrekarelik alan üzerinde kurulan Newroz Parký'nda gerçekleþtirilecek kutlamalar için DTK, BDP ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin de aralarýnda bulunduðu Newroz Tertip Komitesi organizasyon için çalýþýyor… Hazýrlýklara iliþkin bilgi veren Newroz Tertip Komitesi Baþkaný Nesip Gültekin, kutlamanýn saat 10.00 ile 17.00 arasýnda yapýlacaðýný belirterek, hazýrlýklarýn sürdüðünü söyledi. Newroz alanýnda iþ makinelerinin çalýþmalarýný sürdürdüðünü belirten Gültekin, Teknik, Saðlýk, Basýn, Araç, Örgütleme, Diplomasi ve Hukuk gibi komisyonlarýn kurulduðunu ve bu komisyonlarýn çalýþmalarýný aralýksýz sürdürdüðünü söyledi. Alana taþýmalarýn ücretsiz olacaðýný belirten Gültekin, araç kalkýþ noktalarýnýn her yýl olduðu gibi eski noktalardan olacaðýný ifade etti. Bu yýlki Newroz'un bir önceki Newroz'dan daha kitlesel olacaðýný ifade eden Gültekin, "Halkýmýz sloganlarý ile duruþu ile katký sunacaktýr ama ayný zamanda hem DTK ve BDP eþ baþkanlarý burada gerekli mesajlarý vererek, Newroz'un önemini anlamýný Kürt halkýnýn isteklerini taleplerini burada dillendirecektir" dedi. Gültekin, "Sayýn baþbakan Ortadoðu ülkeleri için halkýn ayaklanmasý, halkýn sokaklara çýkmasý nasýl bir anlam ve önem biçmiþse bölgede özellikle Diyarbakýr'da inanýyorum ve sanýyorum kulaklarýný halkýn taleplerine isteklerine de açacaktýr" dedi.

KARAMAN ANILDI... Yeni Kýbrýs Partisi 16 Mart, Çarþamba günü, saat 12'de düzenlediði bir törenle, üyelerinden Ahmet Karaman'ý Karaoðlanoðlu mezarlýðýndaki mezarý baþýnda andý. Anma törenine Karaman'ýn eþi Suzan Karama ve ailesi, arkadaþlarý ve YKP'li dostlarý katýldý. Anma töreninde YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý ve Ahmet Karaman'ýn eþi Suzan Karaman birer konuþma yaptý. Kanatlý'nýn anma töreninde yaptýðý konuþma þöyle: "Deðerli arkadaþlar çok sevgili deðerli dostumuz, yüreði insan sevgisi ile dolu Karaman arkadaþýmýz aramýzdan ayrýlalý 4 yýl oldu. Ahmet Karaman'ý anmak için toplandýðýmýz bu günde, onu anlatmak saatler sürer. Ancak birkaç cümle, birkaç paragraf da onu anlatmaya yeter. Ahmet Karaman arkadaþýmýz bu ülkede yaþamý Kýbrýslýlara zehir eden bu bozuk, yozlaþmýþ düzene karþý mücadelede hayatýný ortaya koydu. Ahmet Karaman, pek çok kiþinin sadece dilinde doladýðý ve teoriden

öteye gitmeyen söylemleri, sloganlarý birer birer yaþayarak gösterdi. En zor koþullar dahi onu bu düzene karþý mücadele etmekten alý koymadý. Çok sýkýntýlar içinde idi Ahmet Karaman. Ýþsizlikler yaþadý. Çalýþtýðý yerlerde baskýlar yaþadý. Ama o hep bildiði, inandýðý mücadeleye bedeni ile kalemi ile baþkaldýrdý. En zor þartlarda dahi o hep umutluydu. Herkese karþý hoþgörülüydü, kimseyi kýrmak istemezdi. Bu düzenin yarattýðý batak, onu aramýzdan erken alýp götürdü. Ama bu üç günlük ömürde, önemli

olan insanýn ne kadar erken veya geç göçüp gittiði deðildir. Önemli olan giderken iz býrakarak gitmesidir. Yoksa 100 sene de yaþamýþ, ot gibi yaþayarak gitmenin hiç bir önemi ve anlamý yoktur. Karaman, yaþamý boyunca Kýbrýs'ýn ve Kýbrýslýlarýn daha iyi günler görmesi için mücadele etti. O Kýbrýsta barýþ olsun, Kýbrýslýlar barýþ içinde yaþasýn diye mücadele etti. Ve mücadelesinde hiç tereddüt göstermemiþ, hiç bir dönemeçte kafasý bulanmamýþtýr.

Paranýn ve makamýn cazibesinin deðiþtirdiði, kýlýktan kýlýða soktuðu pek çok hýzlý solcu ve ilerici geçinenlerin bol olduðu ülkemizin kuzeyinde, Kýsacasý Karaman çok sýkýntýlar içinde olmuþ olmasýna raðmen hiç bir zaman rejime teslim olmamýþtýr. Onu hep hatýrlayacaðýz ve gelecek kuþaklara hatýrlatacaðýz." Daha sonra Karaman'ýn eþi de

kýsa bir konuþma yaparak katýlan herkese teþekkür etti. Konuþmalardan sonra tören sona erdi…


HABER

3

18 MART 2011 CUMA

REJÝM, MARAÞ'TA OFSAYITA DÜÞTÜ 12 Mart, Cumartesi günü, Maraþ'ta gözaltýna alýnan 4 Avrupa Parlamenteri ayni gün; Loizos Afxentiou ile Yiannakis Matsis ise Pazartesi Lefkoþa Kaza Mahkemesinin kendilerine verdiði para cezasý ödeyerek serbest kaldý…

dikkate alarak hareket etmiþtir. Avrupa Parlamentosu milletvekilleri de bu çerçevede muamele görmüþtür" görüþünü metinde birden fazla tekrarladý… Yani Kýbrýs'ýn kuzeyindeki rejim bu olayda fena halde ofsayta düþtü!

NASIL OLMUÞTU Maðusa'daki Maraþ yasak bölgesine giren dört Avrupalý parlamenter ile Kýbrýslý bir rahibin de aralarýnda bulunduðu 11 kiþi 12 Mart Cumartesi günü gözaltýna alýnmýþtý… Gözaltýna alýnanlar arasýnda 4 Avrupalý Parlamenteri; Polonyalý Jaroslaw Leszek Walesa ile Artur Zasada, Kýbrýslý Eleni Theocharous ve Bulgar Mariya Nedelcheva ile eski Avrupa Parlamenteri Kýbrýslý Yiannakis Matsis ve Loizos Afxentiou'nun bulunduðu basýna yansýdý. Daha sonraki haberlerde Bulgar Parlamenterin gözaltýna alýnmasý konusu ile ilgili kýsýmlar kayboldu. 2 vekilden bahsedildi çünkü taraf olan Türkçe basýn Kýbrýslý Avrupa Parlamenterlerin de statüsünün tanýnmadýðý iddiasý ile listeye Theocharous'u dâhil etmedi. Yabancý ve Rumca haber kaynaklarýnda Neapolis Piskoposu Porfyrios'un da gözaltýna alýndýðý bildirilmiþti ama Türkçe haberlerde bu da görünmedi. Bu nedenle Ýngilizce, Rumca ve Türkçe yapýlan haberler arasýnda ciddi farklar ve çeliþkiler ortaya çýktý.

BASINA YANSIMALAR, TEPKÝLER Türkiye ve Kýbrýs'ýn kuzeyindeki birçok gazete kendini ilerici solcu diyen kuzeydeki gazeteler de içinde konun "Rum tuzaðý", "AB destekli Rum tezgahý" olduðu konusunda hem fikir oldu. Ancak Matsis polisin ve hastanenin muamelesinden memnuniyet belirterek istismar için fazla malzeme saðlamaya çalýþmadý. YKP, 13 Mart, Pazar günü yaptýðý açýklama ile Maraþ'ýn bu halde kalmasýnýn asýl suç olduðunu belirterek gözaltýndakilerin serbest býrakýlmasýný talep etti. Avrupalý Parlamenterler Cumartesi gün içerisinde serbest býrakýldýlar, Loizos Afxentiou ile Yiannakis Matsis ise tutuklanmýþlardý. Saðlýk problemlerinden Maðusa Hastanesinde müþahide altýnda tutulmaktaydý. Gözaltýndakiler, 13 Mart, Pazar günü askeri mahkemeye çýkarýlarak yargýlanmak üzere Lefkoþa Kaza mahkemesine sevk edildi.

ÇELÝÞKÝLER GKK açýklamasýnda "Güney Kýbrýs Rum Yönetimi'nden (GKRY) KKTC'ye turist olarak gelen on bir kiþilik bir gruptan dört kiþinin, bugün, gayri yasal yollardan Kapalý Maraþ Bölgesi'ne girdiði tespit edildi" denilmekteydi. Bunlarýn kimler olduðu yönünde açýklama ise "Kapalý Maraþ Bölgesi'nde yakalanan dört kiþiden ikisinin GKRY, diðer ikisinin ise diplomatik pasaport hamili Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Polonya vatandaþý" ve devamýnda "Polonya uyruklu diplomatlar Arthur Jaroslav Zasada ve Jaroslaw Leszek Walesa hakkýnda, uluslararasý sözleþmelere göre KKTC Dýþiþleri Bakanlýðý ile koordineli olarak gerekli iþlemlerin yapýlmakta" denmekte… Buna raðmen Cumhurbaþkanlýðý açýklamasý ise "Dýþiþleri Bakanlýðýmýz kanalýyla Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin vatandaþý olduklarý Bulgaristan ve Polonya'nýn Güney Kýbrýs'ta bulunan temsilciliklerine de gerekli bilgi verilmiþtir" denmekte… Eðer Bulgar Parlamenter gözaltýna alýnmadýysa Bulgaristan'a niçin bilgi veriyorsunuz? Gözaltýna alýndýysa Maraþ'a girdi mi, girdiyse nasýl 4 kiþi yakalandý denmekte, girmediyse Maraþ'ýn dýþýnda da mý tutuklama oldu? Cumhurbaþkanlýðý GKK bildirisi ile bazý potlarýn kýrýldýðýnýn farkýnda olduðundan birkaç saat içinde hemen "düzeltme" açýklamasý yapýp ýsrarla "KKTC, baþka olaylarda olduðu gibi yaþanan bu son olayda da Diplomatik statüye sahip þahýslarýn yerleþmiþ uluslararasý hukuk kurallarý çerçevesinde tabi tutulmalarý gereken kurallarý

MAHKEME SÜRECÝ Lefkoþa Kaza Mahkemesi'nde Kýdemli Yargýç Fügen Ulutekin baþkanlýðýnda oturum yapan Askeri Mahkeme'de Ýddia Makamý adýna Savcý Mustafa Arsal hazýr bulunurken, Afxentiou ve Matsis'in savunma avukatlýðýný Öner Þerifoðlu yaptý. Mahkemeye Kýbrýs'ýn her iki yanýndaki basýn ve Türkiye basýný yoðun ilgi gösterdi. Davayý AP Kýbrýs Bürosu Baþkaný Tassos Georgiu ve diðer personel yanýnda Afxentiou ve Matsis'in yakýnlarý da izledi. Saat 14.15'te baþlayan davada Savcý Mustafa Arsal, önce Afxentiou ve Matsis'i 12 Mart tarihinde Birinci Derece'de Askeri Yasak Bölge'ye "izinsiz" ve "yetkili makamlardan izin almadan girmek" suçlarýndan itham etti. Sanýklar bu suçlara itiraz etmediler. Olayýn geliþimini anlatan Savcý Arsal, sanýklarýn gönüllü ifadelerini, yazýlý dava tebliðlerini, olay yerinin krokisini ve sanýklara ait doktor raporlarýný mahkemeye emare olarak takdim etti. Daha sonra söz alan Öner Þerifoðlu ise Afxentiou'nun Matsis'le birlikte yanlarýnda bulunan Polonya uyruklu 2 Avrupa Parlamentosu üyesine Maraþ'ta bulunan evlerini göstermek için bölgeye gittiðini söyledi. Evi telin gerisinde göstermelerine raðmen birlikte olduklarý 2 AP milletvekilinin "Biz AB milletvekiliyiz. Kýbrýs da AB üyesidir. Bizim giremeyeceðimiz yer yoktur" diyerek telden atlayýp bölgeye girdiklerini, Afxentiou ve Matsis'in söz konusu AP milletvekillerini geri dönmeleri konusunda uyardýklarýný anlatan Þerifoðlu, bu çaðrýya kulak vermeyip ilerleyen iki parlamenterin gözden kaybolmasý üzerine Afxentiou ve Matsis'nin ne olduklarýný merak ettikleri için bölgeye girerek suçu iþlemek zorunda kaldýklarýný anlattý. Þerifoðlu, suçun iþlenmesinde kötü niyet, askeri ve siyasi bir

amaç bulunmadýðýný belirterek takdiri yüce mahkemeye býraktý. Ýddia ve savunmanýn ardýndan Kýdemli Yargýç Fügen Ulutekin kararýný açýkladý. Sanýklarý itham edildikleri 1. ve 2. suçtan suçlu bularak mahkûm ettiðini açýklayan Ulutekin, buna karþýn suçun iþleniþ biçimi, ailevi durumlarý ve tüm hafifletici nedenleri dikkate alarak sanýklara hürriyetlerini kýsýtlayýcý bir ceza vermeyi uygun bulmadýðýný vurguladý. Ulutekin, her iki sanýðý da 200'er TL para cezasýna mahkûm etiðini, bu cezanýn derhal ödenmesi gerektiðini, ödenmemesi durumunda her iki sanýðýn da 1 ay hapis cezasýna çarptýrýlacaðýný belirtti. Kararýn ardýndan Askeri Mahkeme Mukayyitliði'ne giderek cezalarýný ödeyen Afxentiou ve Matsis serbest kaldýlar. YORUM Haberlerde yasak bölgeye bu kadar rahat bir þekilde girilmesine olanak verilmesinin gayrý ciddilik olmasýna iþaret eden olmadý. Anlaþýlan yasak bölgeye girmek için bir tel sökmek veya bir yerden sýçrayýp atlamak gerekmiyor. Sanýklarýn saðlýklarý ve yaþlarý da bunu kanýtlýyor. Yasak bölgenin ihlalinden korkanýn kalmadýðý anlaþýlýyor. Kýsacasý Maraþ sadece inada elde tutulan bir koca þehrin esas paçasýdýr. Türk yönetiminin bunu dert etmediði de anlaþýlmaktadýr. Mal sahiplerini ve oraya yerleþmek isteyenlere vermesinler de ne olursa olsun. YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ AÇIKLAMASI YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý, olayýn ertesi günü yaptýðý açýklamada 12 Mart'ta yaþanan olaylarý deðerlendirmiþ ve gözaltýndakilerin serbest býrakýlmasýný istemiþti. Konu ile ilgili 13 Mart tarihli açýklama þöyle: Dün (12 Mart) bir grup Avrupa Parlamenterinin, asistanlarýnýn, bazý eski Maraþ sakininin ve bir grup din adamýnýn Maraþ kapalý bölgesinde gözaltýna alýndýklarýný önce yabancý kaynaklý haber ajanslarýndan öðrendik. Sabah baþlayan süreç akþamüzeri GKK açýklamasý ile resmi olarak Kýbrýs'ýn kuzeyindeki medyaya yansýdý. Bu da Kýbrýs'ýn kuzeyindeki þeffaflýk ve habere ulaþmaktaki deðerlerimizin ne kadar zayýf olduðunu ortaya koyan bir olgudur. Avrupa Parlamenterleri gözaltýna alýnýyor ve dünya ayaða kalkmasýna raðmen resmi makamlar saatler sonra açýklama yapýyor, çünkü kamuoyunu bilgilendirme, kamuoyunun doðru bilgi almasýnýn kaygýsýný duyan bir yönetime sahip deðiliz… Onbinlerce insaný zorla evlerinden edildiði 1974 sonrasý Maraþ, yýkýlmýþ, harabe haliyle bugüne kadar geldi. Maraþ'ýn geçmiþteki durumu göz önüne alýndýðýnda bir ilgi merkezi olacaðý aþikardý. Dönemim en önemli turizm merkezi olan, hatta yabancý birçok otel sahibinin mülk sahibi olduðu Maraþ bu þekli ile yalnýz Kýbrýslýlarý deðil, yabancýlarý da ilgilendiren bir konu oldu, olmaya devam ediyor…

YKP, Kýbrýs Yeþil Partisi ve Türkiye Yeþiller Partisinden Akkuyu Nükleer santralýna karþý ortak eylem Japonya'daki deprem sonrasý tüm dünyada nükleer santrallerin tartýþýlmaya baþladýðý bugünkü koþullarda Türkiye'de Mersin'e, Silifke yakýnlarýna kurulmasý için süreci baþlatýlan Akkuyu Nükleer Santralýna karþý YKP, Kýbrýs Yeþiller Partisi ve Türkiye Yeþiller Partisi bir kez daha seslerini birlikte yükseltmeye karar verdiklerini açýkladýlar… YKP ve Kýbrýs Yeþiller Partisi, 19 Mart, Cumartesi saat 12'de Ledra Caddesi'nin güney tarafýnýn sonunda, geçiþ noktasýnýn yakýnýndaki Belediye Sergi Salonu önünde Kýbrýs'ý ve tüm Kýbrýslýlarý da ilgilendiren bu konuda 3 partinin imzaladýðý ortak bir açýklamayý kamuoyu ile paylaþacaklar… Yapýlan ortak çaðrýda eyleme destek olunmasý için duyarlý tüm kesimler iki toplumlu kitlesel basýn toplantýsýna katýlmaya davet edildi… YKP ve Yeþiller Baf'ta ortak etkinlik yaptý 12 Mart, Cumartesi günü Kýbrýs'ýn kuzeyin-

deki yaþanan son geliþmelerin ve YKP ile Yeþillerin özellikle Baf bölgesine yönelik ortak iþ ve güç birliðinin deðerlendirildiði bir toplantý gerçekleþtirildi. YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý, YKP Maðusa Ýlçe Sekreteri Mustafa Noyan, Maðusa Ýlçe üyeleri, Kýbrýs Yeþiller Partisi Genel Sekreteri Ioanna Panayiotou, Yeþiller Yürütme Kurulu Baf sorumlusu Andreas Evlavis ile üyeler ve duyarlý bir grup düzenlenen toplantýya katýldý… Toplantý öncesi basýna kýsa bir açýklamada da bulunuldu. Özellikle Baf bölgesinde yayýn yapan radyo, TV ve gazetelere açýklama yapan ve röportajlar veren iki parti temsilcileri daha sonra sohbet toplantýsýna geçti. Kanatlý konuþmasýnda Kýbrýs'ýn kuzeyinde son yaþanan eylemleri, geliþmeleri ve bundan sonra nelerin olabileceðini deðerlendirdi. Kanatlý ayrýca Karpaz ve Akamas bölgelerinin önemli bir ekolojik zenginlik olduðunun, iki

partinin de bu bölgelerin korunmasý için yýllardýr önemli mücadeleler verdiklerini bu nedenle Baf'ta iki parti arasýnda geliþtirilecek ortak hareketlerin bu mücadelelere güç katacaðýný da söyledi. Ýki parti yetkilileri ayrýca Baf bölgesinin uzak oluþundan iki toplumlu etkinliklerin çok zayýf olmasýný nedeni ile bu bölgeye yönelik özel bir çalýþmanýn yapýlmasý konusunda hem fikir oldular…

79'daki doruk antlaþmasýndaki 10 maddeden biri olan güven artýrýcý önlem çerçevesinde Maraþ'ýn iadesi önerisi Denktaþ'tan gelmiþ, bu tarihten itibaren da daha da fazla ilgili odaðý olmuþtur. Güven arttýrýcý önlem özelliði 1991 Ghali Fikirler Dizisine paralel ortaya konan Güven Artýrýcý Önlem paketi içinde kapsamlý þekilde yer almasý nedeni ile perçinlendi. En son AÝHM kararlarýnda da Kýbrýs Türk liderliðinin tanzim komisyonuna raðmen Maraþ konusunda Türkiye mahkûm olmuþtu. Çünkü Kýbrýs Türk liderliðinin savunmasýnýn temelini oluþturan 74 sonra oluþan defakto durum içinde birilerinin yerinden edilmesi ve yerlerine baþkalarýnýn yerleþtirilmesi görüþme süresinin parçasý olduðu yönündeydi. Maraþ ise bunun dýþýnda olduðunu çünkü kapalý bölge olduðunu, yer deðiþtirecek biri olmadýðýný AÝHM aldýðý en son karar ile Kýbrýs Türk liderliðine hatýrlatmýþtý. Tüm bu nedenlerle böylesi bir bölgenin býrakýn ziyaret edilmesini, fotoðrafýnýn çekilmesini bile yasaklayan zihniyeti anlamak mümkün deðildir. Askeri anlamda stratejik yerlerin fotoðraflanmasýnýn yasaklanmasýnýn bir mantýðý olurdu, bugünkü internet ortamýnda uydu görüntülerine ulaþmak bu kadar kolay olmasa ama özellikle Maraþ'ýn her milimine bugün internetten, uydu görüntülerinden ulaþmak mümkün! Daha önce de Avrupalý Parlamenterler, AP'de direk bu konu görüþülürken izin isteyip Maraþ'a ziyaret gerçekleþtirmek istemiþlerdi ama izin verilmemiþti. Böylesi bir ortamda bir grup Avrupa Parlamenteri ve yanýndakiler belki biraz sorumsuzca ama medya ile olmadýðý için bunun eylem olmadýðýný söyleyebileceðimiz bir halde askeri yasak bölge iddia edildiði yere girmiþlerdir. Giriþ nedeni bir ev sahibinin eskiden yaþadýðý evini göstermesi ve bölgedeki dini yerlerin durumunun gösterilmesi olduðu medyaya yaptýklarý açýklamalardan anlaþýlmaktadýr. Böylesi insani bir konuda yapýlan hareketi ülke güvenliðini tehlikeye atacak bir hareket gibi sunmak yalnýz bizim gibi militarist düþünce ile yönetilen ülkelerde mümkündür. Sorun bununla bitmemiþtir. GKK'nýn bildirisi ülkemizdeki saçma sapan düzenin de yansýmalarýný içermekteydi. Bildiri askeri bölgede yakalandýklarýný söylüyor, geçmiþte de olduðu gibi askeri mahkemeye çýkarýlacaklar, iþlemlerini askeri makamlar yapacak ancak buna raðmen 'soruþturmayý Maðusa Polisi yapýyor' gibi bir açýklama göz boyamaya çalýþmaktan baþka bir þey deðildir, kendilerini gülünç duruma düþürmektedirler. Arkasýndan gelen Cumhurbaþkanlýðý Basýn Bürosu açýklamasý, suçluluðun, þaþkýnlýðýn, ne yapýlacaðýnýn bilinmemesinin tüm izlerini taþýmaktadýr. Acemice kaleme alýnan bu açýklamada GKK açýklamasýný düzeltme gayreti her satýrýnda göze çarpmamaktadýr… GKK açýklamasýnda dýþiþleri ile koordineli derken, cumhurbaþkanlýðý açýklamasýnda Özel Temsilcisi kanalýyla gerekli tüm giriþimleri yapýldýðý belirtildi. Kimin ne giriþimini yaptýðýný bile açýklamakta bunca çeliþki gösterenlerin diðer açýklamalarýna da güvenmek mümkün deðildir. Cumhurbaþkanlýðýnýn "KKTC, baþka olaylarda olduðu gibi yaþanan bu son olayda da Diplomatik statüye sahip þahýslarýn yerleþmiþ uluslararasý hukuk kurallarý çerçevesinde tabi tutulmalarý gereken kurallarý dikkate alarak hareket etmiþtir. Avrupa Parlamentosu milletvekilleri de bu çerçevede muamele görmüþtür" açýklamasýndaki bölüm ise Avrupa Parlamenteri olduðu dönemde tutuklanan ve bir süre gözaltýnda kalan Matsakis olayý hatýrlandýðýnda gözaltý rezilliðinden ve GKK açýklamasýndan kendilerince kurtulma çabasý olarak okunmasý gerekir… Tüm bu yaþananlar kabul edilemez. Gözaltýnda tutulan 2 kiþinin saðlýk problemleri de olduðu bilinmektedir. Bu nedenle hemen serbest býrakmalarýný talep etmekteyiz. Maraþ gibi bir bölgeyi, böylesi tuhaf uygulamalarla býrakýn ziyarete, fotoðraf çekmeye bile yasaklayan zihniyetin hemen þimdi deðiþtirilmesi gerekmektedir. 37 senelik tuhaf uygulamalar son bulmalýdýr. YKP, daha önce de ortaya koyduðu gibi çözüme giden süreçte askerin çekilerek Maraþ'ýn hemen þimdi yasal sahiplerine iade edilmesi talebini de hatýrlatýr…


4

18 MART 2011 CUMA

HABER

DAÜ-SEN Genel Kurulu gerçekleþtirildi, yeni yönetim organlarý belirlendi DAÜ-SEN 28. Olaðan Genel Kurulunu 9 Mart tarihinde gerçekleþtirdi. Genel Kurulu'nda alýnan kararlar ve yeni seçilen organlar þöyle: 1984 yýlýndan beridir bilimsel ve demokratik eðitim, özerk ve demokratik üniversite için mücadele eden Doðu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikasý DAÜ-SEN 28. Olaðan Genel Kurulunu 9 Mart 2011 tarihinde gerçekleþtirdi. DAÜ-SEN Genel Kurulunda kamuoyumuzu yakýndan ilgilendiren þu kararlar alýnmýþtýr; 1. DAÜ Rektörlüðü, Senato'nun ve Üniversite Yönetim Kurulunun iradesini bir çok kez yok sayan, bu kurullarýnýn aldýðý kararlarý göz ardý da eden, ve hatta genel etik deðerleri de hiçe sayarak alýnmamýþ kararlarý alýnmýþ gibi gösteren uygulamalar gerçekleþtirmiþ, hiç

rahatsýzlýk duymadan Toplu Ýþ Sözleþmesini, Anayasayý, Yasalarý, Tüzükleri ihlal eden, demokratik teamüllere uymayan, kiþilerin özlük haklarýný geriletip adaletsizlikler yaratan baþ vurmuþtur. Bununla da kalmayan Rektörlük hukuk yoluyla hak arayan personele baský yapmýþ ve onlarý tehdit etmiþtir. DAÜSEN, bu yönetim anlayýþýndan dolayý DAÜ Rektörlüðü'nü esefle kýnar ve kendilerini ya söz konusu yönetim anlayýþýndan hemen vazgeçmeye ya da istifa etmeye davet eder. 2. DAÜ-SEN Genel Kurulu, ülkemizde emeðe ve örgütlü yaþama yönelen ciddi saldýrýlarý dikkate alan tüm örgütsüz emekçilerini kendi iþ kollarýnda sendikalarýmýza katýlýp emek mücadelesinde yer almaya çaðýrýr. 3. DAÜ-SEN Genel Kurulu, ülkemiz eðitim-bilim iþkolunda,

Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasý ile Kýbrýs Türk Orta Eðitim Öðretmenler Sendikasý ile birlikte Kýbrýs Türk Eðitim Sendikalarý Federasyonu adý altýnda sendikal birliktelik kurulmasý için Sendika Yönetim ve Yürütme Kurullarýný en erken zamanda faaliyet baþlatmakla görevlendirir". Gerçekleþen DAÜ-SEN Genel Kurulu, Sendika yetkili kurullarda yer alan üyelerini seçti. Yönetim Kurulu 1-Doç.Dr. Sami Fethi 2-Yrd.Doç.Dr. Tarýk Timur 3-Prof. Dr. Hüseyin Özkaramanlý 4-Cantaþ Özerek 5-Doç.Dr. Hamit Caner 6-Gamze Tekiner 7-Esen Uygaroðlu 8-Necati Özkan 9-Yrd.Doç.Dr. Ercan Hoþkara 10- Yrd.Doç.Dr. Banu Tevfikler-

Çavuþoðlu 11- Yrd.Doç.Dr. Hatice N. Hasipoðlu 12-Emine Oðuz 13-Doç.Dr. Eralp Bektaþ 14-Yrd.Doç.Dr. Fatih Bayraktar 15-Hüseyin Demirel 16-Prof. Dr. Omar Mustafa 17-Noyan Erdenizci 18-Doç.Dr. Hasan Demirel 19-Doç.Dr. Zalihe NalbantoðluSezai 20-Ulaþ Gökçe 21-Cemaliye Özgünen-Soðancý Denetleme Kurulu 1-Doç.Dr. Mustafa Besim 2- Yrd.Doç.Dr. Tufan Erhurman 3-Doç.Dr. Cem Tanova 4-Prof. Dr. Necdet Osam 5-Prof. Dr. Hasan Amca Disiplin Kurulu 1-Yrd.Doç.Dr. Mustafa Ýlkan

DAÜ'de öðrenci eylemi Doðu Akdeniz Üniversitesi'nde (DAÜ) öðrenciler bir dizi taleple 14 Mart, Pazartesi günü eylem yaptý. Kýbrýslý öðrencilere parasýz eðitim ve yaz okuluna ek bütünleme sýnavý hakký gibi taleplerde bulunan eylemciler, Rektörlük önünde kitap yaktý, oturma eyleminde bulunarak Rektörlük aleyhine slogan attý. DAÜ Atatürk Meydaný'nda toplanan öðrenciler "Müþteri Deðil, Öðrenciyiz", "Bütünleme Sýnavý Ýstiyoruz", "DAÜ Alýþveriþ Merkezine Hoþ Geldiniz", "Hukuk Fakültesi'nde 35 Barajý Kaldýrýlsýn", "Kýbrýslýlara Parasýz Eðitim" yazýlý pankartlar açarak taleplerini dile getirdiler. "Öðrencinin Birliði Sermayeyi Yenecek", "Rektörlük Evine Dön", "Sermaye Defol, Üniversiteler Bizimdir", "polisler dýþarý üniversiteler bizimdir" sloganlarý atan öðrenciler, Rektörlük binasý önüne yürüdüler. Burada kitap yakan eylemciler, düdüklü ve alkýþlý protestolarda bulunarak oturma eylemi yaptýlar. Basýn bildirisi okunurken eylem yerine gelen Rektör Prof. Dr. Abdullah Öztoprak, protestolarýn devam etmesi üzerine makamýna geri döndü. Öðrencilerin oturma eylemi sürerken Rektör Prof. Dr. Abdullah Öztoprak, eylemcileri temsilen 4 öðrenciyi makamýnda kabul ederek bir süre görüþtü. Görüþme sonrasý resmi açýklama yapýlmadý ama alýnan bilgeye göre görüþmeden bir sonuç çýkmadý. Öðrenciler bundan sonraki adýmlarýný deðerlendireceklerini söylediler… GENCALP Eylemciler adýna basýn bildirisi okuyan Özgür Gencalp, öðrencilerin demokratik ve haklý taleplerinin dikkate alýnmadýðýný belirterek, "ticarethane zihniyetiyle öðrencilerin mali açýklarý kapatmaya yarayan günah keçisi olarak görüldüðünü" savundu. Üniversite yönetimin öðrencilerin sorunlarýndan habersiz olduðunu kaydeden Gencalp, taleplerini sýralarken, yaz okuluna ek olarak bütünleme sýnavý hakký ve yaz okulu fiyatlarýnýn makul seviyeye çekilmesini talep ettiklerini ifade etti. Kantin fiyatlarýnda de iyileþtirme istediklerini belirten Gencalp, Hukuk Fakültesi'ndeki 35 barajýnýn kaldýrýlmasýný, Türkiye'deki üniversitelerde yaz okuluna katýlma hakkýnýn tüm fakültelere saðlanmasýný, ayrýca Kýbrýslý öðrencilere parasýz eðitim hakký verilmesini talep ettiklerini ekledi. AÇIKLAMA TAM METNÝ Okunan açýklamamýn tamamý þöyle: Deðerli öðrenci arkadaþlarýmýz ve saygý

deðer basýn emekçileri; Bugün burada gerçekleþtirdiðimiz eylem hiçbir þekilde Doðu Akdeniz Üniversitesi'nin itibarýna ve saygýnlýðýna yönelik olmamakla beraber, öðrencilerin demokratik ve haklý taleplerini dikkate almayan, adeta ticarethane yönetimi zihniyetiyle bizleri mali açýklarý kapatmaya yarayan günah keçileri olarak gören, çaðdaþ, akýlcý ve çoðulcu eðitim anlayýþýndan, vakýf yönetim kurulunun talimatlarýyla günden güne uzaklaþýp, koltuk sevdasýyla makam odalarýnda sýkýþýp kalan kampüs yaþamýnýn adaletsiz gerçekliðinden, öðrencilerin sorunlarýndan ve sistemin bizlere yüklediði külfetlerden bihaber olan, biz öðrencileri birer müþteri olarak gören, Doðu Akdeniz Üniversitesi yönetimine karþý öðrencilerin genel iradesini yansýtan

bir tepkidir. Tüm bu gerekçelere dayanarak biz Doðu Akdeniz Üniversitesi öðrencilerinin, okul yönetiminden taleplerimiz þunlardýr: 1. Yaz okuluna ek olarak bütünleme sýnav hakký tanýnmasý 2. Yaz okulu ders kredi fahiþ fiyatta makul bir seviyeye çekilmesi 3. kantinlerdeki fiyat listelerinde bir iyileþtirmeye gidilmesi 4. hukuk fakültesinde bariz adaletsizliklere yol açan final sýnavýndan en az 35 alma þartýnýn kaldýrýlarak oluþan maðduriyetlerin önüne geçilmesi 5. Türkiye'deki üniversitelerde yaz okuluna katýlma hakkýnýn tüm fakültelerde uygulanmasý 6.kýbrýslýlara parasýz eðitim hakký tanýnmasý

2-Canan P. Zeki 3-Hamit Aygün 4-Yeþim Dede 5-Yrd.Doç.Dr. Hasan Hacýþevki Genel Kurul ardýndan toplanan DAÜ-SEN Yönetim Kurulu, Sendikanýn Yürütme Kurulu üyelerini seçti. Seçilen Yürütme Kurulu üyeleri þöyle: Prof. Dr. Hüseyin Özkaramanlý Baþkan Ulaþ Gökçe- Genel Sekreter Cantaþ Özerek- Mali Ýþler Sekreteri Yrd.Doç.Dr. Ercan Hoþkara-Dýþ Ýliþkiler Sekreteri Doç.Dr. Sami Fethi Doç.Dr. Hamit Caner- Örgütlenme Sekreteri Yrd.Doç.Dr. Tarýk Timur -Özlük Haklarý Sekreteri Doç.Dr. Sami Fethi Örgüt ve Sosyal Ýþler Sekreteri

KTOEÖS YÖNETÝM KURULU’NA ÖÐRETMEN HAREKETÝ ADAYLARI SEÇÝLDÝ Kýbrýs Türk Orta Eðitim Öðretmenler Sendikasý'nýn (KTOEÖS) 12 Mart, Cumartesi gerçekleþtirilen 42'inci olaðan genel kurulunda yapýlan seçimde, yönetim kurulu üyeliklerinin tümünü de Öðretmen Hareketi adaylarý kazandý. KTOEÖS'ten alýnan bilgiye göre genel kurulda 1487'si geçerli, 38'i de geçersiz olmak üzere toplam 1525 oy kullanýldý. Oylamada Öðretmen Hareketi 545, Demokrat Öðretmen Hareketi ise 319 blok oy aldý. 614 üye ise karma oy kullandý. Yapýlan sayým sonucunda Öðretmen Hareketi'nden yönetim kuruluna aday olan 21 kiþinin tümü seçimi kazandý. Öðretmen Hareketi'nden KTOEÖS Yönetim Kurulu'na girmeye hak kazanan 21 kiþinin isimleri þöyle: "Tahir Gökçebel, Selma Eylem, Hüseyin Tezbaþar, Pelin Üretici, Deniz Özalp, Arseven Sermet, Ahmet Billuroðlu, Ahmet Dümenci, Fikret Civisilli, Vedat Tek, Faik Arçay, Kutay Bektaþoðlu, Mehmet Þanlýtürk, Ozan Çoli, Zühre Özkaraman, Aziz Selengin, Cumali Avcý, Salih Narýnçlý, Hasan Çek, Mehmet Taþker, Ýbrahim Ermihan."

KTOEÖS yeni yürütme belirlendi KTOEÖS Baþkaný Tahir Gökçebel 16 Mart, Çarþamba günü düzenlediði basýn toplantýsýnda, yeni yürütme kurulu üyeleri tanýttý. Gökçebel basýn toplantýsýnda yaptýðý konuþmada, KTOEÖS'ün 42. Olaðan Genel Kurulu'nun 12 Mart Cumartesi günü öðretmenlerin büyük katýlýmýyla yapýldýðýný belirterek, öðretmenlerin olaðanüstü koþullardan geçilmekte olduðunu dikkate alarak, kendilerine güvendiklerini gösterdiklerini kaydetti. Son zamanlarda sendikal mücadelede bazý temel taþlarýn yerinden oynadýðý görüþünü dile getiren Tahir Gökçebel, son zamanlarda kriz bahane edilerek, haklarýn "budandýðýný", sendikalarýn güçsüzleþtirilmeye çalýþýldýðýný belirtti. Sendikal mücadelenin geliþtirilmesi gerektiðine dikkat çeken Gökçebel, kendilerinin bu amaçla yola çýktýklarýný, öðretmenlerin de daha aktif mücadele için sendikanýn önünü açtýðýný söyledi. Geçmiþ yönetimlerde görev yapan herkese teþekkür eden Gökçebel, geçmiþ yönetimin gözünün arkada kalmamasýný, sendikal mücadelenin yeni bir yaklaþým ve anlayýþla yoluna devam edeceðini kaydetti. Gökçebel'den sonra söz alan KTOEÖS Genel Sekreteri Mehmet Taþker de, kendilerine güvenip yönetime taþýdýklarý için öðretmenlere teþekkür etti. Yeni süreçte alýnacak tüm kararlarda öðretmenlerin fikirlerinin sorulacaðýný belirten Taþker, öðretmenlerin yeni yönetimin farkýný göreceðini kaydetti. 15 Mart, Salý günü yapýlan toplantýda sendikanýn yürütme kurulu üyelerinin belirlendiðini söyleyen Taþker, buna göre; Baþkanlýða Tahir Gökçebel, Genel Sekreterliðe Mehmet Taþker, Mali Sekreterliðe Vedat Tek, Örgütlenme Sekreterliðine Aziz Selengin, Eðitim Sekreterliðine Ozan Çoli, Disiplin Kurulu Baþkanlýðýna Ali Küçük, Denetleme Kurulu Baþkanlýðýna da Ergün Ýlseven'in seçildiðini ifade etti.


HABER

5

18 MART 2011 CUMA

TEVAZU

Alpay Durduran

YEÞÝL KARTTAN ÇIKARILACAK DERSLER

AKP'nin Türkiye'de yeþil kart uygulamasý baþlatacaðý ve bundan halkýn saðlýk masrafý bakýmýndan kar saðlayacaðý haberleri muhalefet tarafýndan büyük bir tepki ile karþýlaþmýþtý. Onlara göre bu seçim propagandasý idi ve halka bir þey verecek deðildi. Nitekim yýllarca yeþil kartýn hiçbir þeye yaramadýðýný kanýtlamak için delil kovaladýlardý. Ancak þimdilerde yeþil kart uygulamasýndan çýkmamak için insanlarýn nelerden vazgeçtiði haberleri makalelere konu olmaya baþladý. Ýþin ilginç yaný yeþil kartýn bir iþe yaramamasý deðil yolsuzlukla yeþil kart elde etmeye çalýþýldýðý haber oluyordu. Yeþil kartý kaybetmemek için meslek eðitim kursuna katýlmak istemeyenlerin çýktýðý çünkü kursa girene geçici olarak sigorta yapýlýyor diye iþçi yeþil kart hakkýný otomatik kaybediyordu. Yani yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk ile mücadele için kurulduðu söylenen AKIP yeþil kart ile muhalefeti utandýracak kadar baþarý kazandý lakin yeþil kart yolsuzluklarý ile mücadelede baþarýlý olduðu ve hele yasaklarý azalttýðýný söylemenin zor olduðu da muhalefetin diline düþtü. Muhalefet yeþil kart hakkýnda bu kadar atýp tuttuktan sonra inandýrýcý olur mu bilinmez ama halkýn AKP'ye neden hala teveccüh gösterdiði anlaþýlmak istenirse bunlara bakýlmalýdýr. Çünkü ayni haberlerde yeþil kartýn saðladýðý menfaatten bahsedilirken sosyal adaletsizliðin artmakta olduðuna da deðinildi. Lakin bir ay önce ayni gazetelerin haberlerinde de sosyal adaleti gösteren Florens eðrilerinin artýk çýkarýlýp yayýmlanmasý övülmekte ve AKP zamanýnda 2010 yýlýna kadar sosyal adaletin artýþ gösterdiði tablolar halinde verilmekte idi. Þimdi ise dünya krizi dolayýsýyla 2010 yýlýnda bozulma görülmesini anlatarak yeþil karta teveccühün önemi azaltýlmak istenmektedir. Böyle muhalefet tarihin sayfalarýna gömülmesini umduðumuz dincileri iktidar yaptý, bilim ve aydýn kesimlerinde estirilen terörün AKP terörü halinde devamýna kapý açtý. Hala halkýn AKP'nin gerici anlayýþýnýn görmesine inandýrýcýlýðýný yitirdiði için sebep oldu. Madem sandýk var halkýn bir ölçüde de olsa denetimi

olur. Seçim suçlarýna bakýlýrsa esas baþarý devlet gücü ile halkýn beyninin yýkanmasýný saðlamalarýdýr. Devlet yani halkýn parasý rüþvet haline dönüp seçmeni yönlendirir, oylar ona göre kullanýlýr. Bu demek deðildir ki tek tek seçmene para verilir. Hayýr. Esas yapýlan seçmen simsarlarýna para verilir gerisini modern kamu oyu oluþturma olanaklarýna kalýr. Bazý baþka olanaklar da örneðin dincilere dini vakýflarýn saðladýðý büyük paralar ve mülkünü kullanarak açýlan öðrenci yurtlarý vardýr. Gene de muhalefetin yardýmlarý küçümsenemez. Burada da tüm siyasi partileri suçlayýp kýsa yoldan partilerini destekleyenlere parti yayýn organlarýnýn yalancýlýklarý en büyük katkýdýr. UBP gibi yalanlarýyla ün yapmýþ bir parti CTP yalanlarý sonunda iktidar oldu. Rauf Denktaþ yanlýþ bile olsa fikrinden caymayan lider diye konuþulur oldu. Bir gün federasyon ertesi gün konfederasyon daha sonra ilhak diye konuþan sanki baþkasýymýþ gibi! Þimdi dört Avrupalý parlamenter veya eski parlamenter Maraþ'ta yakalanmýþ ya CTP'nin yayýn organý hemen teþhis etti: Büyük komplo. Avrupalý parlamenterleri sýrf Türkiye zarar görsün diye düzenlenmiþ olay dedi. DÝSÝ kendi seçimleri için bu tezgahý düzmüþ. Böylece AKEL'e karþý milliyetçiliði seçimlerde ileri götürecekmiþ, yorumlarýna kapý açtý. Mahkeme ise en hafif ceza için duruþmayý sonuçlandýrdý ve Matsis halinden memnun olduðunu duyurarak bu iþen çýkar saðlamaya çalýþtýðýný yalanlamaya çalýþtý. Ancak Yenidüzen tezgahý kokusundan olsun anladý. Böyle muhaliflerle kim destek kazanýr? Elbette bu tür muhalefet þimdi baþlamadýðýna göre bu güne kadar kazananlardýr. Yani þahit ispat istemez. Þimdi sendikalarý dolaþýp kendi paketini satmaya çalýþan CTP eski pakete hem Talat eliyle hem de Soyer eliyle imza attýktan sonra þimdiki muhalefetini her izah ettiðinde UBP'yi mazlum yapmakta ve muhalif siyasetin rezil olmasýna hizmet etmektedir. Dün dündür bugün bu gündür siyasetini sürdüren baþtakiler deðildir. Bu tabandan böyle gelmektedir yoksa eskiler hala baþta durmazdý. Bu ülkenin insanlarý kendilerine yalan söylemediðini sandýklarý yalancýlara sýrt çevirmez. Kendi partisini korumak için yalan söyleyen baþtakileri de affeder deðil alkýþlar. Afferim len bizimkine öyle bir yalan salladý afallayýp kaldýlar der. Onun için siyaset yalandan beslenir. Sendikalar bu kez yalan söylenmesine engel olamayacaklarýný bildikleri için sözlerin tutulacaðýný garanti etme arayýþý içine girdiler ama DAÝMA BORÇLU BIRAK KÝ YALANCI ZARAR VEREMESÝN ilkesini uyguylayamýyorlar.

DOSTÇA

Rasýh Keskiner

NÜFUS SAYIMI YAPILSIN AMA NASIL?

Kýbrýs'ýn kuzeyinde her geçen gün aratan nüfus sorun üzerine sorunlar yaratmaktadýr, Pek çok sorunun kaynaðý haline gelen bu nüfusla ilgili ne yapýlmasý gerektiði hususunda herkes birþeyler söylüyor, Köklü çözümün ne olacaðýný herkes biliyor ama popülizm uðruna net konuþmuyor, habire kývýrýyor. Sonunda söleyeceðimi yazýmýn baþýnda söyleyim: Bir Kýbrýslý ile evlenenlerin dýþýnda herkes geri gönderilmeli. Bu kolay mý diyeceksiniz, veya insan haklarýna aykýrý deðil mi diyeceksiniz, Elbette ki kolay deðil, ama insan haklarý gözetilerek durum kolaylaþtýrýlabilir, Bir de hiç akýldan çýkarýlmamasý gereken birþey daha vardýr, o da insan haklarý bir baþkalarýnýn insan haklarý ihlal edilerek kurulamaz, Yani Kýbrýslýlarýn insan haklarý çiðnenerek, TC'den buraya taþýnan herkese yurttaþlýk verilerek insanlýk haklarýndan bahsetmek mümkün deðildir. Kaldý ki, uluslararasý hukuk, cenevre konvansiyonlarý da, hehangi bir toprak parçasýný iþgal eden Ülkeye, iþgal ettiði ülke topraklarýna nüfus taþýmayý yasaklamaktadýr. Bu gerçekler ýþýðýnda, son zamanlarda gündeme getirilen nüfus sayýmý ne getirecek ne götürecek,

yenicag@yenicag.com.cy

Öðrenciler, Kýbrýs'ta çözümde kararlý Kýbrýslý Öðrenciler Koordinasyon Komitesi (PSEM) Lefkoþa'da dün gerçekleþtirdiði 16'ncý konferansýnda öðrenci iþleri ve önemli siyasi konularý ele aldý. PSEM Kýbrýs sorununa çözümde, Kýbrýs halkýnýn iþleyebilir ve yaþayabilir bir çözüm için kararlýlýðý olduðuna deðindi. Konferansta gençlerin Kýbrýs'ta ve yurtdýþýnda barýþçý anti-iþgal gösterilerinde çok önemli rol oynamaya devam ettiði, özgürlük ve adalet isteklerini ilan ettiði belirtildi. Konferansta alýnan kararda, adadaki iki toplum lideri arasýnda devam etmekte olan müzakere sürecinde Cumhurbaþkaný Dimitris Hristofyas'ýn çözüm bulma çabalarýnýn desteklendiði ifade edildi, üçüncü taraflardan arabulucu ve zaman sýnýrlamasý dýþtan dayatýlmadan iki tarafýn da kabul edebileceði bir çözümün bulunmasý umudu kaydedildi. PSEM, Birleþmiþ Milletlerin ilgili kararlarýnda tarif edildiði þekilde, siyasi eþitlik temelinde, tek egemenlik, tek vatandaþlýk ve tek uluslararasý kimlikle, iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon çerçevesinde Kýbrýs sorununun çözümü için mücadeleye devam edeceðini bildirdi. PSEM'in aldýðý bir baþka kararda da Kýbrýs Türk gençliðine deðinilerek, iki toplumdaki ultra milliyetçilik ve þövenist unsurlardan soyutlanmak için ortak mücadele, yakýnlaþma için çalýþma çaðrýsý yapýldý; Kýbrýslý Türklerin toplumlarýnýn kurtuluþunun arayýþýyla yaptýklarý son gösterilerde Ankara'nýn politikalarýna karþý koymalarýndan duyulan memnuniyet ifade edildi. Öðrenciler ortak birliði ayrýca, Kýbrýs'ýn baþýna gelen trajedilerden sorumlu bir teþkilat olan NATO'nun "Barýþ için Ortaklýk" (PfP) programýna katýlma çabalarýný kýnayan bir karar tasarýsýný da kabul etti. PSEM, Kýbrýs'ýn PfP veya herhangi baþka bir NATO programýna katýlmasý giriþiminin, adanýn açýklanan askersizleþtirilme hedeflerine açýkça karþý olacaðýný duyurdu. Kýbrýslý Öðrenciler Koordinasyon Komitesi (PSEM) ayrýca, "yenidünya düzeni" lehindeki ülkeler tarafýndan empoze edilen politikalarýn sonuçlarýna deðinilen bir kararý da onayladý. Kararda bütün insanlarýn küresel mali krizin neden olduðu bu politikalara karþý direniþinin artmasý gerektiði daha iyi ve daha huzurlu bir dünya arzulamasý gerektiði vurgulandý. Kýbrýs, Türk askerlerinin adanýn kuzeyini istila ve iþgali sonucu 1974'ten bu yana bölünmüþ bulunuyor. (KHA)

Sonra nüfus sayýmýna ne gerek var, sokaklar konuþmuyor mu? Ýrsen Küçük daha geçen gün nüfusumuzun 600 bin civarýnda olduðunu söylemedi mi? Býrakýn Cemil Çiçeðin ' siz nüfusunuzu bilmiyorsunuz' dediðine, Evet nüfusumuz her gün, hatta her saat deðiþmektedir, onun için nüfusumuzu bilmiyebiliriz, Ama þurasý bir gerçek ki, Ýrsen Küçük nüfusun 600 bin olduðunu söylüyorsa, kesin olarak nüfusumuz 800 bin olmuþtur. Kaldý ki Cemil Çiçek de nüfusumuzun ne kadar olduðunu bal gibi biliyor, çünkü her þey onun kontrolu, kaydý altýndadýr. Ortada bu durum varken nüfus sayýmý nasýl yapýlacak? Kim kimi nasýl sayacak? Sayýlsa da açýklanacak mý? BM gözetiminde olsa ne olacak? Kýaçaklar da sayýlacak mý? Þantiyelerde olanlar yazýlacak mý? Yoksa sadece yurttaþ durumunda olanlar sayýlýp, bize yine nüfus þu kadar defacto, þu kadar dejur denilip ' iþte size nüfus' sayýmý mý diyecekler? O da 270 bin falan olacak deðil mi? Sorun nüfus sayýmý ile bitmez, çözülmez. Dolayýsý ile nüfus sayýmý yapýlsýn yerine, Kýbrýslýlarla evlilik yapanlarýn dýþýndakiler, insan haklarý da gözetilerek, adaya taþýnan tarafýndan tazmin edilerek, geri gönderilmelidir talebi daha gerçekçi olacaktýr. Avrupa Parlamentosu son kararýnda, Türkiyeye, Kýbrýsta demografik yapýnýn deðiþmesine neden olan, Adaya nüfus taþýmaktan vazgeçmesi çaðrýsýný yapmaktadýr. Bu çaðrýya kulak verilmeli, ve uluslararasý platforumun desteði talep edilmelidir. Yoksa nüfus sayýmý yapýlsa da hiçbir sonuç alýnmasý mümkün olmayacaktýr. 60-70 bin civarýnda yerel bir nüfus kalmýþtýr, bilemediðiniz 90 bin taþ patlasa. Buna Kýbrýslýlarla evlenenleri de eklerseniz ki yüzde 17

olarak açýklanmýþtýr, onlarýn çocuklarý ile birlikte 130 bin kiþi olur ki bu topraklarda kendi kendimize yeterli oluruz. Yoksa þu anda yurttaþlýk bekleyen 220 bin kiþiye de yurttaþlýk verilerek olursa, bu iþin içinden çýkýlmasý mümkün olmaz. Her hanede 4-5 ailenin insanca yaþam koþullarýndan uzak, ikamet etmesine göz yumulacak olursa da bu iþin içinden çýklýmasý mümkün olmaz. Bordro mahkumlarýndan ve bir kýsým serbest çalýþandan ve iþ sahibinden kesilen vergilerle 800 bin kiþinin insanca yaþamýnýný saðlamak mümkün olmaz. Olmamaktadýr da. Açýk açýk görülmektedir. Kýbrýsýn yüzde 38 lik topraðý, ki önemli bir kýsmý da askeri bölgedir, bu kadar nüfusu taþýyamaz. Alt yapý çökmüþtür. Normal bir nüfus yapýsýnda, eðitim için 100 öðretmen gerekiyorsa, aþýrý bir nüfus için 300 öðretmene ihtiyaç vardýr, Normal bir nüfusun saðlýk bakýmý için 100 doktor gerekiyorsa, aþýrý bir nüfus içi 300 doktora ihtiyaç vardýr, Normal bir nüfusun asayiþi için 100 polis gerekiyorsa, aþýrý bir nüfus için 300 polise ihtiyaç duyulmaktadýr, Benzer örnekleri çoðaltabiliriz, Dolayýsý ile kendi kendimizi yönetmek istiyorsak birinci olarak bu aþýrý nüfustan kurtulmalýyýz, Aþýrý nüfustan kurtulmamamýz kendi irademizin yansýmasýný getirecek, Aþýrý nüfustan kurtulmamýz, kendi ürettiklerimizle kendimize yeterli duruma gelmemizi saðlayacak, ve TC yetkililerinin ikide bir bizleri aþaðýlamalarý Bu çerçevede sorunu deðerlendirirsek talebimiz de: Nüfus kontrol altýna alýnsýn deðil, Bu toprak parçasýnýn taþýyabileceði miktarda olsun, ki o da Kýbrýslýlar ve Kýbrýslýlarla evlenenler asýl nüfusu oluþtursun. Yoksa, þu anda nerede ise 6 da 1, 7de 1 oranýna düþen Kýbrýslýyý yakýn gelecekte mumla arayýp bulamayacaðýz.

yenicag@yenicag.com.cy


6

18 MART 2011 CUMA

HABER

Japonya'daki nükleer felaket gözleri Kýbrýs'ýn dibindeki 'Akkuyu Nükleer Santrali'ne çevirdi Japonya'da yaþanan çifte felaketin ardýndan ülkedeki iki nükleer santralde yaþanan patlamalar ve ortaya çýkan sýzýntý riski, gözleri 1976'ten bu yana gündemde olan nükleer santral projelerinde son aþamaya gelen Türkiye'ye çevirdi. Elektrik Mühendisleri Odasý, Akkuyu santrali için Rusya ile yapýlan anlaþmanýn bir an önce iptal edilmesi ve Japonya ile Sinop için yapýlmakta olan görüþmelere de son verilmesi çaðrýsýnda bulundu.

gelen tsunami, tahayyül sýnýrlarýnýn ötesinde, ancak korku filmi kurgusunu oluþturabilirdi" dedi. "Akkuyu'da nükleer, turizmi, üretimi baltalar" Mersin Akkuyu'ya teknik olarak kesinlikle santral yapýlamayacaðýný vurgulayan Yarman, "10 yýl önce söylediðim gibi, yine tekrarlýyorum, Akkuyu'da bugünkü koþullar zemininde nükleer santral kurulamaz. Bugünkü kadar bilgi ve donaným eksikliðine hiç tanýk olmadým" dedi. Yarman, þubat ayýnda 2.baskýsý çýkan "Geçmiþte ve Bugün Nükleer Tartýþmasý" kitabýna atýfta bulunarak, "Bugün Akkuyu'ya nükleer santral kurmak; turizmi, oradaki sebze meyve üretimini, son toplamda, ciddi olarak baltalamak demektir" dedi.

AKKUYU SANTRALÝ FAY HATTININ YANINA YAPILACAK Akkuyu Santrali projesinin ihaleye dahi çýkýlmadan 5 Rus þirketinin ortak olduðu konsorsiyuma verildiðini belirten Elektrik Mühendisleri Odasý, "Akkuyu'da kurulmak istenen nükleer santral Ecemiþ Fay Hattý'na 25-30 kilometre uzaklýkta yer almakta. Deprem kuþaðýnda olan bu bölgeye nükleer santral kurulamayacaðýna iliþkin bugüne kadar yapýlan uyarýlar dinlenmedi. Ancak Japonya'da yaþanan 9.0 büyüklüðündeki depremin ardýndan yaþanmakta olan nükleer felaket, Akkuyu inadýndan vazgeçilmesi konusunda bir uyarýdýr" diyerek tehlikeye iþaret etti. PROJE 35 YILLIK BÝLGÝLERE DAYANIYOR Akkuyu'da kurulacak olan santralin 35 yýl önce 1976 yýlýnda verilmiþ olan yer lisansýna dayandýðýný belirten Elektrik Mühendisleri Odasý, "Bu lisans kapsamýnda deðerlendirilecek olan konularýn baþýnda, 'bölgenin topografik, jeolojik, jeoteknik, hidrolojik, sismolojik ve meteorolojik özelliklerine iliþkin bilgi ve incelemelerin, seçilen yerin deprem, sel baskýný, fýrtýna gibi doðal olaylar ve bu olaylarýn ikincil etkileri yönünden deðerlendirilmesine iliþkin bilgiler' yer almaktadýr. Oysa Akkuyu için bundan 35 yýl önce alýnmýþ olan yer lisansýnýn güncellenmesi söz konusu deðil. 35 yýl içindeki deðiþimleri hesaba katmayan bir yer lisansý kabul edilemez" sözlerine yer verildi. FRANSA'DA NÜKLEER ENERJÝ TARTIÞMASI BÜYÜYOR Japonya'da Fukuþima nükleer santralinde meydana gelen hidrojen patlamasý, Fransa'da nükleer enerji tartýþmasýnýn tekrar açýlmasýna neden oldu. Japonya'daki kaza, enerji santrallerinin inþasýna karþý çýkan siyasetçilerin eleþtirilerini artýrmalarýna yol açarken, "Ekoloji ve Yeþil Hareketi", gelecek yýl düzenlenecek cumhurbaþkanlýðý seçimleri için yürütülecek kampanyada, bu konuyu ön plana çýkartacaðý sözünü verdi. "Ekoloji ve Yeþil Hareketi"nin, seçimlerde adayý olmasý beklenen Avrupa Parlamentosu üyesi Eva Joly, bir televizyon kanalýna yaptýðý açýklamada, "nükleer enerji santrali inþasý konusu, kampanyamýzýn en önemli unsuru olacak" dedi. Fransa'daki Yeþil Parti'nin önemli isimlerinden Daniel Cohn-Bendit, nükleer enerji santrallerinin inþasý konusunda ülkede referandum düzenlenmesini istedi. Baþbakan Francois Fillon, bu eleþtiriler karþýsýnda yaptýðý açýklamada, ülkedeki nükleer enerji santrallerin güvenli olduðunu ve bu alandaki yatýrýmlarýn durdurulmayacaðýný açýkladý. Fransa, nükleer enerji santrali üretiminde dünyada ikinci sýrada yar alýyor. 58 nükleer enerji santralinin bulunduðu Fransa, toplam enerji ihtiyacýný yüzde 80'ini bu santrallerden karþýlýyor. Nükleer santrale sahip ülkeler: ABD, Almanya, Arjantin, Belçika, Ýngiltere, Brezilya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Çin Ermenistan, Fransa, Finlandiya, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, Hollanda, Ýsrail, Ýsveç, Ýsviçre, Ýspanya, Kanada, Litvanya, Macaristan, Meksika, Japonya, Pakistan, Romanya, Rusya, Slovakya, Slovenya, Ukrayna. Nükleer santral kurmanýn gündemde olduðu ülkeler: Azerbaycan, Birleþik Arap Emirlikleri, Cezayir, Fas, Endonezya, Ýsrail, Kazakistan, Libya, Mýsýr, Polonya, Suudi Arabistan, Þili, Türkiye, Umman, Vietnam. Daha önce nükleer santrali olan fakat þu an devre dýþý olan ülkeler: Avusturya, Danimarka,

Filipinler, Ýtalya, Kazakistan. Mersin Nükleer Karþýtý Platformu: Akkuyu Nükleer Santrali Ýptal Edilmeli Mersin Nükleer Karþýtý Platformu, Akkuyu'da yapýlmasý planlanan nükleer santralinin iptal edilmesi için basýn açýklamasý yaptý. Mersin Gazeteciler Cemiyeti'nde 15 Mart, Salý günü yapýlan açýklamayý okuyan platform sözcüsü Sabahat Aslan, Ecemiþ Fay Hattý'na yakýn bir bölgede kurulmak istenen Akkuyu Nükleer Santrali'nin büyük bir felaket kaynaðý olabileceðini söyledi. Açýklamada, Japonya'daki felaketten ders alýnýp, Türkiye'de yapýlmasý planlanan nükleer santrallerinin iptal edilmesi istendi. Aslan, nükleer santrallerin hepsinin güvensiz kirli teknolojiler olduðuna dikkat çekerek, "Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna yatýrým yapýlmalý" dedi. Açýklamanýn tamamý þöyle: Japonya halkýna geçmiþ olsun dileyerek basýn açýklamamýzý okuyoruz. Japonya'da meydana gelen deprem ve tsunami felaketi, en son teknolojinin kullanýldýðý nükleer santraller dahil, hepsinin güvensiz, insan ve doða yaþamýný tehdit eden, kirli teknolojiler olduðunu bir kez daha kanýtlamýþtýr. Japonya'da deprem sonrasýnda nükleer santrallerdeki tehdit, ciddi boyutlarda olmuþtur, nükleer santraller de meydana gelen radyasyon sýzýntýlarý ve radyoaktif kirlenme nedeniyle, nükleer santrallere yakýn 200.000 kiþi yerleþim bölgelerinden tahliye edilmiþ, ve ülke tarihinde ilk defa bir nükleer acil durum ilan edilmiþtir. Nükleer santrallerde yangýnlar çýkmýþ, radyasyon sýzýntýlarý meydana gelmiþ, Ülke çapýnda 20 reaktör devre dýþý býrakýlmýþtýr. Nükleer santrallerde en son teknolojiyi kullanan Japonya bile doða felaketleri karþýsýnda çaresiz kalmýþtýr. Nükleer Santrallerin dünyada 50 yýldýr kullanýlmasýna raðmen, Nükleer santrallerden ve nükleer atýklardan yayýlan radyasyonunun etkilerini yok edecek bilimsel bir metot bulunamamýþtýr. Nükleer santrallerde meydana gelen sýzýntýlarýn ve kazalarýn sonucunda yayýlan radyasyonun Çernobil kazasýnda ve en son Japonya da olduðu gibi can kaybý ve geniþ çevrenin etkilenmesi söz konusudur. Doðada milyonlarca yýl yok edilemeyen ve sürekli radyasyon yayan Nükleer santrallerin atýklarý için dünyada hala sürekli depolama alanlarý kurulamamaktadýr, nükleer santrallerin bakým ve güvenlik maliyetleri kuruluþ maliyetlerini aþmaktadýr, Ayrýca Nükleer enerjinin; sonlu, finansman, yatýrým, iþletim, söküm maliyetleri açýsýndan en pahalý, yakýt ve teknoloji olarak dýþa baðýmlý oluþu, ekolojik dengeyi bozmasý nedeniyle ve üretim güvenirliði, kaza ve risk açýsýndan da en tehlikeli enerji üretim teknolo-

jisi olduðu yaþanmýþ ve bilimsel olarak kabul edilmiþtir. Deprem kuþaðýnda olan Ülkemizde, þiddetli ve yerleþim bölgelerini yerle bir eden deprem ve tsunamilerin meydana geldiðinin bilimsel kanýtlarýný tarih yazmýþtýr. Ruslarýn tamamen sahip olacaðý ve onlarýn denetiminde olacak, dünyada denenmemiþ olan VV1200 modeli ile, hareketli Ecemiþ fay hattýna yakýn kurulumu planlanan Akkuyu Nükleer santrali, taþýyacaðý riskler açýsýndan, Ülkemiz ve dünya için ilerde büyük bir felaket kaynaðý olacaktýr. Japonya'daki nükleer tehdit, Çernobil faciasýnda olduðu gibi ülkemizde nükleer lobilere yakýn olan medya tarafýndan gizlenmiþtir. Dünya ülkeleri nükleer programlarýný yeniden gözden geçirir iken, örneðin Ýsviçre nükleer programýný askýya aldýðýný duyur iken, insan ve doða yaþamýný hiçe sayan nükleer lobilerin temsilcileri olan hükümet yetkililerinden nükleer santral projelerine devam kararýnýn verilmesini doðru bulmuyoruz. Japonya'da yaþanan nükleer felaketlerden hükümetin ders almasýný, Ülkemiz için bir teknik zorunluluk olmayan, siyasi bir tercih olan nükleer santral projelerinin derhal iptal edilmesini, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarýna yatýrým yapýlmasýný, enerjinin etkin ve verimli kullanýlmasý yönünde kararlarýn alýnmasýný ve uygulanmasýný talep ediyoruz. Mücadelemiz bundan sonrada etkin bir þekilde devam edecektir. Herkesi mücadelemize destek vermeye davet ediyoruz. Prof. Yarman: Akkuyu'ya Bu Koþullarda Nükleer Santral Yapýlamaz (BÝA-NET haberi) Mersin Akkuyu'daki santral yapýmý için geçen yýl Rusya ile anlaþma yapýlmýþtý. Sinop'taki santral için bugünlerde Japonya ile görüþülüyor. Japonya'da bunlar yaþanýrken, Enerji Bakaný Taner Yýldýz, Mersin Akkuyu'ya yapýlmasý planlanan santraller için, geçtiðimiz gün, "Japonya'daki santraller, 1.nesil, bizdekiler 3.nesil" dedi. Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan, bugün "Riski olmayan hiçbir yatýrým yoktur. Yani evinize Aygaz tüpü de koymamak gerekir" diyerek nükleer santral yapýmýnýn askýya alýnmayacaðýný söyledi. "Nesil farketmez..." bianet'e konuþan Okan Üniversitesi'nden Nükleer Mühendisi Prof. Dr.Tolga Yarman, "Hayatýmda bu kadar nükleer cehaleti görmedim" diyerek teknik olarak Akkuyu'ya nükleer santral yapýlamayacaðýný söyledi. Japonya'daki nükleer patlamalarýn teknolojik bir zaaf nedeniyle meydana gelmediðine dikkat çeken Yarman, " 1. nesil, 3. nesil, 5. nesil farketmez. Japonya'daki deprem ve ardýndan

"Ecevit koalisyonu nükleer sevdasýndan vazgeçmiþti" Yarman, kitabýnda 12 yýl önce Türkiye'nin Akkuyu'ya nükleer santral yapmaktan neden vazgeçtiðini þöyle yazmýþtý: " 3 Aralýk 1999'da, Baþbakan Bülent Ecevit'in çaðrýsýyla, Enerji Zirvesi yapýldý. Ancak koalisyon hükümeti Akkuyu'ya kurulmasý öngörülen, nükleer santral sevdalanmasýndan, hep birlikte vazgeçti. Çünkü, yol boyu koþullar çok deðiþmiþti. 1970'lerin ortalarýnda Akkuyu mevkii gündeme ilk geldiðinde, turizm etki deðerlendirmesi, diye bir ölçüt, yoktu. 1970'lerin ortalarýnda, her þey bir tarafa, ne Three Mile Island Kazasý (1979), ne de Çernobil Kazasý (1986), gündeme düþmüþ, deðildi. deðildi. Oysa bilhassa Akdeniz bölgemiz, epeydir, misafir odamýz gibiydi. Akdeniz suyu ayrýca, sýcaktý. Bu olgu, santralin termodinamik verimini olumsuz etkileyecekti. 1970'lerin ortalarýnda, Genelkurmay, Trakya'nýn Karadeniz sahiline nükleer santral kurulmasýna; buranýn, o vakit, Bulgaristan itibariyle, Doðu Bloku'nun dibinde bulunmasý dolayýsýyla, yeþil ýþýk yakmýyordu. 1999'da, Doðu Bloku göçeli, on yýla geliyordu. Fazla olarak, nükleer enerji, artan enerji talebini karþýlamada, yegâne seçenek olarak görülmekten, çoktan çýkmýþtý... Bir defa, talebin evvelce öngörüldüðü kadar hýzlý yükselmeyeceði idrak edilmiþti. Bütün bu olgular, nükleer santral mevkii olarak Akkuyu'da israrcý olunmasýný, mazur olmaktan, çýkartmýþtý. Ecevit Koalisyonu, geri durdu; nükleer ihale, sonuç vermedi" Türkiye EMO: JAPONYA'DAKÝ FELAKET ZÝNCÝRÝNDEN NÜKLEER UYARILAR Elektrik Mühendisleri Odasý Yönetim Kurulu 13 Mart tarihli açýklamasý þöyle: Japonya'da meydana gelen 8.9 büyüklüðünde þiddetli depremin ardýndan bölgede nükleer santrallar konusunda alarm verilmiþtir. Miyagi Bölgesi'nde yer alan Onagawa Nükleer Tesisi zarar görmüþ, santralýn bir türbininde yangýn çýkmýþtýr. Buradaki yangýn söndürülürken, bazý santrallarda soðutma sistemi çalýþmadýðý bildirilmiþtir. Ardýndan gelen haberler ise ne yazýk ki endiþelerin gerçeðe dönüþtüðünü göstermektedir. Fukuþima 1 santralýnda patlama olduðu ve nükleer sýzýntý meydana geldiði açýklanmýþtýr. Yaþananlarýn ardýndan santralýn bulunduðu alandan 80 bin kiþinin tahliye edildiði açýklandý. Japonya tarihinde hükümet ilk kez nükleer acil durum ilan etti ve bu durum halen devam ediyor. Aslýnda 1986 yýlýnda yaþanan Çernobil Faciasý'ndan bu yana depremlerin tetiklediði ya da farklý teknik hatalarla meydana gelen onlarca kazanýn gizlendiði ve sonuçlarý hakkýnda güvenlik, teknolojik sýr vb. gerekçeler gösterilerek, gerçeklerin açýklanmadýðý, nükleer güvenlik konusunda sicili bozuk bir ülkede yaþanan son olay, çok önemli bir dönüm noktasýna gelindiðini göstermektedir. Tüm bu geliþmeler, Türkiye'nin Akkuyu'da kurmaya çalýþtýðý nükleer santral için çok önemli bir uyarý niteliði taþýmaktadýr. Bugün AKP Hükümeti, çeþitli pazarlýklarýn da dahil olduðu bir süreçle, ihale dahi yapýlmaksýzýn Rusya'nýn Akkuyu'da nükleer santral


HABER

7

18 MART 2011 CUMA

sahibi olmasýna yönelik bir devletlerarasý anlaþmayý yürürlüðe koymuþtur. Akkuyu'da kurulmak istenen nükleer santral, Ecemiþ Fay Hattý'na 2530 kilometre uzaklýkta yer almaktadýr. Deprem kuþaðýnda olan bu bölgeye nükleer santral kurulamayacaðýna iliþkin bugüne kadar yapýlan uyarýlar dinlenmemiþtir. Ancak Japonya'da yaþanan 8.9 büyüklüðündeki depremin ardýndan yaþanmakta olan nükleer felaket, Akkuyu'da kurulmak istenen nükleer santral inadýndan vazgeçilmesi konusunda bir uyarýdýr. Japonya'da yaþanan bu felaket, nükleer santral savunucularýnýn güvenlik kriterlerine iliþkin bugüne kadar dile getirdikleri savlarýn gerçek bir doðal felaket karþýsýnda geçersiz kaldýðýný gözler önüne sermektedir. Saðlam bir inþaat ve güvenlik kriterlerine uyulmasý durumunda nükleer santrallarýn güvenli olduðu iddialarýnýn gerçekleri yansýtmadýðý ne yazýk ki bu acý olayla bir kez daha gözler önüne serilmiþtir. Görüldüðü gibi güvenlik kültürünün geliþmiþliði ve çalýþma disiplini sorgulamasý bile böylesine büyük bir felaket karþýsýnda anlamýný yitirmektedir. Rusya, Akkuyu'da nükleer santral kurulmasýna yönelik þirket kurma çalýþmalarýný tamamlamýþ; 5 Rus þirketinin ortak olduðu Akkuyu Nükleer Güç Santralý Elektrik Üretim Anonim Þirketi'nin kuruluþunu 14 Aralýk 2010 tarihi itibarýyla resmi olarak gerçekleþtirmiþtir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun 1983 yýlýndan beri yürürlükte olan Nükleer Tesislere Lisans Verilmesine Ýliþkin Tüzüðü'ne göre kurulacak santral için 3 lisans alýnmasý gerekmektedir. Bunlardan birincisi yer lisansýdýr. Akkuyu'da kurulacak olan santral, 35 yýl önce 1976 yýlýnda verilmiþ olan yer lisansýna dayanmaktadýr. Bu lisans kapsamýnda deðerlendirilecek olan konularýn baþýnda, "bölgenin topografik, jeolojik, jeoteknik, hidrolojik, sismolojik ve meteorolojik özelliklerine iliþkin bilgi ve incelemelerin, seçilen yerin deprem, sel baskýný, fýrtýna gibi doðal olaylar ve bu olaylarýn ikincil etkileri yönünden deðerlendirilmesine iliþkin bilgiler" yer almaktadýr. Oysa Akkuyu için bundan 35 yýl önce alýnmýþ olan yer lisansýnýn güncellenmesi söz konusu deðildir. 35 yýl içindeki deðiþimleri hesaba katmayan bir yer lisansýnýn kabulü mümkün deðildir. Þirketin ikinci olarak almasý gereken lisans inþaat lisansýdýr. Ýnþaat lisansý kapsamýnda ise santralda yapýlacak yapýlarýn ve sistemlerin sismik, güvenlik ve kalite sýnýflarý ön güvenlik analizi raporu kapsamýnda incelemeye alýnacaktýr. Akkuyu'da kurulacak santral için ihale yapýlmadýðý için bu konuya iliþkin karþýlaþtýrma yapmak dahi mümkün deðildir. Oysa 1980'li yýllarda yapýlan ihalede ise firmalarýn tek tek teklifleri deðerlendirilirken, Akkuyu'nun deprem koþullarý ve firmalarýn buna iliþkin verileri de ihale kapsamýnda deðerlendirmeye alýnmýþtý. Bugün ise önce anlaþma yapýlmakta, ardýndan deprem koþullarýna iliþkin olarak deðerlendirme yapýlacaðý anlaþýlmaktadýr. Böyle bir sürecin kabul edilmesi mümkün deðildir. Bir çok bilim insaný tarafýndan Ecemiþ Fayý'nýn sismik karakteri konusunda yapýlan araþtýrmalarda; Ecemiþ Fayý'nýn 300 km uzunluðunda olduðu, Akkuyu'nun 20-25 km yakýnýndan geçerek denizde devam ettiði, aktif bir fay özelliðine sahip olduðu, 6-7 büyüklüðünde bir deprem için tehlikeli bir enerji birikimi oluþturacak suskun tarihsel bir sürece sahip olduðu belirtilmektedir. Nükleer santral konusunda 4 sayfalýk yasayla yola çýkan AKP Hükümeti, TMMOB'un açtýðý davayý kazanmasý üzerine tek katýlýmcýlý olan ihalesini iptal etmek zorunda kalmýþ, ancak bu kez de devletlerarasý anlaþma yoluyla hukuk sistemini yok saymýþtýr. Böyle bir anlayýþla hareket eden hükümet, deprem gibi insanlarýn can ve mal güvenliðini ilgilendiren bir kriteri de içeren yer lisansýný yenilemeyi düþünmediði gibi inþaat lisansý kapsamýnda yapýlara iliþkin sismik deðerlendirmeyi de daha sonraki aþamalara býrakmakta sakýnca görmemektedir. Japonya'da yaþanan kaygý verici geliþmelerin hükümet tarafýndan da ciddiye alýnarak, Akkuyu Nükleer Santral macerasýndan

Özgür Gürbüz: “Nükleer rönesans masalýnýn sonu” Röportaj:Savaþ Çömlek-Yeþil Gazete

vazgeçmeye çaðýrýyoruz. Yalnýzca Akkuyu deðil, Sinop'ta kurulmasý öngörülen nükleer santral konusunda Japonya ile yürütülen görüþmelerden de vazgeçilmelidir. Deprem, tsunami ve nükleer patlama ile yaþanmakta olan felaketler zinciri nedeniyle baþta Japonya olmak üzere tüm insanlýða geçmiþ olsun diyor, daha büyük felaketler yaþanmamasý için gereken derslerin çýkarýlacaðýný umut ediyoruz. Türkiye Jeoloji Mühendisleri Odasý: Akkuyu doðru adres deðil Jeoloji Mühendisleri Odasý yetkilileri ise, Japonya'da nükleer santralle ilgili geliþmelerin ardýndan Akkuyu Nükleer Santrali'ne iliþkin daha önce yaptýklarý açýklamayý hatýrlattýlar. Odanýn internet sitesinde de bulunan Akkuyu uyarýlarýnda þu tehlikelere dikkat çekiliyor. Jeoloji Mühendisleri Odasý olarak, öncelikle santralin yeri ile Ýlgili bilimsel (jeolojik, jeoteknik, jeofizik) verilerin nükleer reaktör kurulmasýna elverecek olumluluk ve netlikte olmadýðýný vurgulamak isteriz. Santralin kurulacaðý yerin yakýnýndan geçen Ecemiþ Fayý'nýn sismik karakteri konusunda ciddi kaygýlar yaratacak bilimsel araþtýrmalar var. Ecemiþ Fayý, 300 km uzunluðunda olup, Akkuyu'nun 20-25 km yakýnýndan geçerek denizde devam etmektedir. Yýlda 3 mm sol yönlü doðrultu atýmlý harekete sahip, aktif bir fay olduðu anlaþýlmýþtýr. 500 yýldýr 6-7 büyüklüðünde bir depremin olmamasý bu fay boyunca tehlikeli bir enerji birikiminin olduðuna iþaret etmektedir. Ecemiþ Fayýna oldukça benzer bir örnek, pasif olarak bilinen Yunanistan'ýn Kuzeybatýsýndaki Grevana Kenti yakýnlarýnda 13 Mayýs 1995'teki 6.6 büyüklüðündeki depremdir. Hiç deprem riski yokmuþ gibi barajlar inþaa edilen ve nükleer bir santral kurulmasý için uygun yer olarak gösterilen Grevana felaketi bizlere ders olmalýdýr. Akkuyu'yu 20 milyar dolara Ruslar inþa edecek Geçtiðimiz Aralýk ayýnda Japonya'ya resmi bir gezi düzenleyen Enerji Bakaný Taner Yýldýz ve kurmaylarý burada bir dizi temasta bulunmuþ ve burada nükleer santralin inþasý konusunda bir mutabakat zaptý imzalanmýþtý. 5600 MGW kapasiteli nükleer santralle ilgili resmi anlaþmanýn Mart ayý içinde imzalanmasý bekleniyordu. Nükleer santral projesinde nihai karar 2010 yýlýnda alýndý. Türkiye, Mersin Akkuyu'da kurulacak ilk nükleer santrali Rus þirketi Rosatom inþa edecek. 4800 MGW kurulu güce sahip olacak nükleer santralin toplam maliyeti ise 20 milyar dolarý bulacak. Bu paranýn tamamý Rusya tarafýndan karþýlanýrken, Türk hükümeti üretilen elektriði kilowatt baþýna KDV hariç 12,35 centten satýn almayý taahhüt ediyor. Santralin inþasý ve iþletmesi için Türkiye sýnýrlarý içinde faaliyet gösteren bir proje þirket kuruldu. Akkuyu Nükleer Güç Santrali Elektrik Üretim A,Þ adýný taþýyan þirket mühendislik çalýþmalarýna bu ay baþladý. Santralin zemin etüdü ve diðer incelemelerin ardýndan inþaatýna en erken 2011 sonunda baþlanabileceði ifade ediliyor. Enerji bakanlýðý kaynaklarý Türkiye'nin ilk nükleer santralinin 2018 yýlýnda faaliyete geçeceðini ifade ediyor. Türkiye'nin ikinci nükleer santral için düþündüðü yer ise Sinop. Sinop'ta ikinci bir santral kurmak için yabancý yatýrýmcýlarla bir araya gelen Enerji Bakaný Taner Yýldýz ve ekibinin ilk görüþtüðü ülke ise Güney Kore oldu. Ancak G.Koreli yetkililer ile yapýlan görüþmelerde istenilen uzlaþý saðlanamadý. Bunun üzerine rota bu alanda ciddi bir bilgi birikimi olan Japonya'ya çevrildi.

Japonya'da yaþanan depremin ardýndan ortaya çýkan nükleer santrallerdeki kazalar tüm gezegeni etkileyen bir nükleer felakete de dönüþüyor. Tarihin en büyük beþinci depremiyle sarsýlan Japonya'da elektrik enerjisi üretiminin %28'ini karþýlayan 55 nükleer reaktör var. Bu reaktörlerden en az üçünün, Fukuþima 1 ve 2 ile Oganawa'nýn depremde zarar gördüðü bildiriliyor. Ayrýca iki santral daha devre dýþý kaldý. Bir yandan da Japonya hükümetinin güvenlik çemberini artýrýp tüm dünyadan yardým talebinde bulunduðu haberleri geliyor. Böyle büyük bir nükleer felaketin orta yerinde, bir yandan Dünya Nükleer Enerji Birliði, bir yandan da Türkiye'nin kerameti kendinden menkul nükleerci profesörleri ortaya çýkýp Japonya'da yaþanan kazayý küçümsemeye, bizi endiþe verici bir þey olmadýðýna inandýrmaya, geleceði kalmayan nükleer enerjiyi bir kez daha aklamaya çalýþýyorlar. Yeþil Gazete okurlarý için, konuyu yakýndan takip eden, enerji, çevre, ekonomi alanýnda baðýmsýz çalýþmalarý olan, hem gazeteci hem de aktivist olarak tanýdýðýmýz Özgür Gürbüz'le bir söyleþi yaptýk. Enerji Bakaný Taner Yýldýz'ýn, tüm bu olan bitene raðmen, "Japonya depreminden çýkarýlacak sonuçlar var" demekle yetinmesini eleþtiren Özgür Gürbüz, bu vahim olaydan çýkarýlacak tek sonucun, ''bu nükleer sevdadan derhal vazgeçilmesi'' olduðunu ifade etti. Bakanýn da Türkiye'deki milyonlarca insanýn hayatýný hiçe sayan bir plana önderlik ettiði için özür dileyip görevini býrakmasý gerektiðini söyleyen Gürbüz "sorumlu ve onurlu bir davranýþ kanýmca bunu gerektirir'' dedi. Nükleer santral kazasý nasýl bir þey? Çekirdek erimesi nedir? Neden bu kadar korkuyoruz? Nükleer santrallerde gerçekleþen kazalarýn tek bir çeþidi yok ancak en çok korkulan 25 yýl önce Çernobil'de olduðu gibi reaktör kalbinin erimesine kadar varan kazalar. Reaktörün kalbi, adý üstünde nükleer yakýttan, kontrol çubuklarýna kadar tüm hayati donanýmýn olduðu yer. Kalbin erimesi dediðimiz þey ise, bu merkezin aþýrý ýsýnma dolayýsýyla da kullanýlamaz hale gelmesi. Teoride, yakýt çubuklarýyla kalbe indirilen yakýtta (zenginleþtirilmiþ uranyum) baþlatýlan nükleer reaksiyon sonucu ýsý elde edilir ve su buharlaþtýrýlarak türbinler çalýþtýrýlýr ve elektrik üretilir. Bu reaksiyon kontrol edilemezse aþýrý ýsýnma ve radyoaktif yakýt kaynaklý radyasyon sýzýntýsý kaçýnýlmazdýr. Acil durumlarda reaksiyonu kontrol etmek için açýða çýkan nötronlarý emen (absorbe eden) kontrol çubuklarý kullanýlýr. Santrallerde farklý yavaþlatýcýlar kullanýlsa da Japonya'daki kaynar su reaktöründe olduðu gibi su da bunlardan biridir. Soðutma sistemleri iþte bu nedenle çok önemlidir. Reaksiyonun ve ýsýnýn kontrol altýna alýnmasýnda büyük önem arz ederler. Eðer reaksiyon kontrolden çýkarsa, adeta, bir çelik fanus içinde birden fazla atom bombasý patlatmýþ olursunuz. Bu miktardaki bir radyasyonun doðaya yayýlmasý da ayný Çernobil'de olduðu gibi korkunç sonuçlar doðurur. Nükleer kazalardan çok korkulmasý da doðaldýr. Japonya'da petrol rafinerisinde de yangýn çýktý ama yangýn durduðunda tehlike büyük ölçüde geçti. Nükleerde ise durum çok farklý. Doðaya yayýlan radyoaktif maddeler yüzyýllarca etkisini yitirmiyor. Radyasyon gözle görülür deðil, tutulamýyor, kontrol edilemiyor. Adeta bir hayalet gibi sizi yakalýyor ve ölümcül sonuçlar doðuruyor. Japonya'da kýsmi bir çekirdek erimesi yaþandýðýna dair bilgiler geliyor. Bu da þu anda tek güvence olarak görülen reaktörü kalbini çevreleyen çelik kabýn içinde çok ciddi miktarda radyasyon depolandýðýna iþaret ediyor. Daha önce ABD'deki Üç Mil Adasý ve Çernobil'de meydana gelen kazalar çekirdek erimesi dediðimiz kazalar iyi birer örnek. Japonya da ki nükleer santralde neler oluyor? Nükleer santraller tehlike aninda kapattýk denince kapanýyor mu? Japonya da geçmiþte de kaza olmuþ muydu? Japonya'daki Fukuþima'daki santralin 1 numaralý reaktörü depremden sonra hemen

otomatik olarak kapatýlmaya çalýþýldý. Yalnýz bir nükleer santrali kapatmak, doðalgaz santralini kapatmaya benzemez. Reaksiyon hemen durdurulamaz, bu nedenle de yakýt çubuklarýnýn kontrol altýnda tutulmasý, soðutulmasý gerekiyor. Kapattýk denince kapatýlmýyor yani, ayný nükleer atýklarýn 10-15 yýl soðutma havuzlarýnda kontrol altýnda tutulmasý gibi. Öðrendiðimiz kadarýyla deprem sonrasý her santralde acil durumlarda devreye giren dizel jeneratörlerle çalýþan soðutma sistemi bir saat sonra devre dýþý kalmýþ. Japon yetkililer çareyi reaktörde giderek artan ýsý ve basýncý azaltmak için doðaya radyasyon býrakmakta buldu ancak bu da anlaþýlan yeterli olmadý. Þu anda gelen bilgiler deniz suyuyla reaktörün kalbinin doldurularak reaksiyonun yavaþlatýlmasýna çalýþýldýðý yönünde. Umarým baþarýrlar yoksa tarihi bir felaketle karþý karþýyayýz demektir. Japonya benim yýlladýr dikkatle izlediðim bir ülke. Çok sýk kaza meydana geliyordu. Bundan önce de deprem sonrasý bir kaza olmuþtu örneðin. 16 Temmuz 2007 yýlýnda Japonya'da meydana gelen 6,8 büyüklüðündeki deprem sonucunda, Kashiwazaki-Kariwa nükleer santralinde hasar meydana geldi. Japonya'nýn en büyük nükleer reaktörü olan Kashiwazaki-Kariwa'da depremden sonra 63 farklý problem ortaya çýktýðý, Fukuþima'nýn da iþletmecisi olan TEPCO (Tokyo Electric Power Company) firmasý yetkilileri tarafýndan açýklanmýþtý. Santralde deprem sonrasý çýkan yangýn dört saatte söndürülmüþ, denize de radyasyon sýzmýþtý. Sadece Japonya deðil, yine 2007 yýlýnda dünyanýn en iyi güvenlik kayýtlarýna sahip Ýsveç'in Forsmark santralinde de Çernobil tipi bir kazanýn kýyýsýndan dönüldü. Türkiye'de medya nükleer ihaleyle o kadar iç içe ki, bu kazayý da diðerlerini de hep "es" geçtiler. Japonya'da olan biteni bile halka tam olarak anlatmýyorlar. Akkuyu'da kurulmasý düþünülen santral fay hattýnýn burnunun dibinde! Deprem ve santral kazalarý arasýnda nasýl bir iliþki var? Yani yüksek teknoloji kullanýlmasý nükleer santral kazalarýný önler mi? Bu son deprem gösterdi ki, doðal afetlerin sýnýrý, ölçeði yok. Þimdi onlarca mühendis televizyonlarda açýklama yapacak, diyecekler ki, 9 þiddetinde bir depreme karþý duracak santralde yaparýz. Uçak düþer bir þey olmaz. Bunun bir garantisi olmadýðý ortaya çýktý. Böyle bir felakette olasýlýklar sýnýrsýz. Kimse bu depremlere Japonya kadar hazýrlýklý deðil dünyada ama onlar bile devasa bir faciayla karþý karþýya. Kaldý ki, siz daha fazla çelik, çimento koyarsanýz maliyet de o kadar artar. Nükleer santraller zaten ateþ pahasý! Sonuçta rüzgar da, güneþ de, doðalgaz da elektrik üretiyor. Kim ayný elektriði iki-üç katýna ve bunca riske raðmen nükleerden üretmek ister ki? Aklý baþýnda olan ya da bu iþten çýkarý olmayan herkes bu olaydan sonra nükleerden vazgeçecektir. Japonya'dan olup biten nükleer rönesans masalýnýn sonu olmuþtur. Ülkemizde yapýmý planlanan nükleer santrallerin fay hatlarý üzerinde olduðunu biliyoruz?- Özelikle Ecemis fay hattý. Bu konuda bize bilgi verir misin? Türkiye neredeyse baþtan aþaðýya ciddi deprem riski altýnda. Mersin Akkuyu'da yapýlmasý planlanan nükleer santralin de Ecemis Fay Hattý'na çok yakýn olduðu yönünde araþtýrmalar var ancak hükümet bu araþtýrmalarý býrakýn deðerlendirmeye almayý, gündeme bile getirmek istemiyor. Zaten santralin fay hattýna uzak olmasý tehlikenin geçtiði anlamýna da gelmiyor. Deprem olduðunda santralde baþlayacak bir yangýna personelin vereceði yanlýþ bir tepkiden, inþaatta ihmal edilebilecek ufak bir hatanýn depremde ortaya çýkmasýna kadar onlarca olasýlýk bu iþin riskini arttýrýyor. Burada hayret edilecek olan aslýnda Enerji Bakaný Taner Yýldýz'ýn, tüm bu olan bitene raðmen, "Japonya depreminden çýkarýlacak sonuçlar var" demekle yetinmesi. Bu vahim olaydan çýkarýlacak bir tek sonuç var Sayýn Bakan. Bu nükleer sevdadan derhal vazgeçilmesi. Bakanýn da Türkiye'deki milyonlarca insanýn hayatýný hiçe sayan bir plana önderlik ettiði için özür dileyip görevini býrakmasý gerekir. Sorumlu ve onurlu bir davranýþ kanýmca bunu gerektirir.


8

18 MART 2011 CUMA

HABER

EL FEM: Eþitlik için mücadeleye devam! Avrupa Sol Partisi, EL FEM, yayýnladýðý 8 Mart Çaðrýsýnda Avrupalý kadýnlarýn eþitlik mücadelesinin 100 yýlýný özetledi: 'Biz, baskýsýz ve ayrýmsýz, þiddet içermeyen insancýl bir dünya için, gezegenimizin yok edilmesine karþý ön saflarda mücadele ediyoruz...' Açýklamanýn tamamý þöyle:

'EKMEK VE GÜL, EÞÝTLÝK, ONUR, ÖZ BELÝRLEME, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ'NÜN 100 YILI' "Kadýnlar 100 yýldýr, 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü'nde kadýn-erkek eþitliði için hareket halindedir. Kadýnlar; kapitalist sömürü ve patriyarkadan kurtuluþu isteyenlerin göz ardý edemeyecekleri gerçek bir gücü temsil etmektedir. Geçtiðimiz yüzyýlda Avrupalý kadýnlar, seçme ve politik mevkilere seçilebilme haklarýný elde ettiler. Giderek, yasal deðiþiklikleri gerçekleþtirerek, çeþitli Avrupa hükümetlerinde yer almaya baþladýlar. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kadýn kotasý þartý, kadýnlarýn tüm vatandaþlýk haklarýna sahip olmalarýný temin etmek için kesinlikle gereklidir. Avrupa ülkelerini vuran toplumsal, iktisadi ve siyasi bunalýmlar, AB ve hükümetlerin sosyal yardýmlarý ortadan kaldýran kemer sýkma politikalarýný dayatmalarý baðlamýnda kadýnlarýn durumu özellikle kaygý vericidir. Bütün eþitsizliklerin kurbanlarý, birçok adaletsizliðin ve ayrýmcýlýðýn durdurulmasý ve tersine çevrilmesi için temel hareketli güçlerdir. Biz, EL FEM'in kadýnlarý olarak, saygý ve dayanýþmanýn insan iliþkilerini biçimlendireceði, bütün cinsiyetlerin eþit hak ve fýrsatlarýnýn olacaðý, bir kadýn olarak doðmanýn aleyhte bir durum olmadýðý bir toplumun hem bugünden hem de yarýn yaratýlmasý için

uðraþýyoruz. Bizler; içinde insanýn ve demokratik bir üretim, tüketim ve daðýtýmýn olduðu bir dünyanýn mümkün olduðunu biliyoruz.

KADINLAR, ÝÞTE VE SOSYAL YARDIMDA CÝNSÝYET EÞÝTLÝÐÝ Bütün Avrupa'da kadýn haklarý, kadýnlarýn gerçek gereksinimlerini göz ardý eden kemer sýkma politikalarýnýn tehdidi altýndadýr. Kesintiler kamu sektörünü özellikler sosyal yardýmlarý vurduðunda kadýnlar, iþlerini kaybederek, kamunun yürüttüðü çocuk bakýmý ve yaþlý bakýmýný üstlenerek etkilendiler. Özelleþtirmeler kadýnlarý erkeklerden daha fazla etkiledi. Çünkü kadýnlar; çalýþma ve aileyi birlikte sürdürebilmek için, eriþilebilir ve ortalama fiyatlý hizmetlere gereksinim duymaktadýr. Yoksulluðun feminizasyonu ile harçlarýn uygulamaya konulmasý ve arttýrýlmasý kadýnlarý orantýsýz biçimde etkilemektedir. Bütün Avrupa'da kadýn haklarý, kadýnlarýn gerçek gereksinimlerini göz ardý eden kemer sýkma politikalarýnýn tehdidi altýndadýr. Feministler ve sosyalistler olarak, bütün çalýþmalarýmýzda ve savaþýmlarýmýzda "cansýz sermayenin, canlý emeði yönetemeyeceði" (K. Marx) emeðin kurtuluþuna ulaþmak için oluþturacaðýmýz seçeneklerimize yoðunlaþýyoruz. Bu yoðunluk üretim, teknoloji ve insanlarla

birlikte çalýþmayý, bakým, sosyal yardým, boþ zaman ve kültürü içerdiði kadar ücretli ve ücretsiz iþleri, ürün ve hizmetlerin üretimin ve insanýn yeniden üretimini de kapsýyor. Kamu ve özel sektörde, cinsiyetçiliðin ve eþitsizliðin teþvik edilmesine karþý yaptýrým uygulanmasý yasasýnýn her devlette kabul edilmesi þarttýr.

KADINLARA YÖNELÝK ÞÝDDET Biz, kadýnlarýn savaþta, evde, iþ yaþamýnda sünnet edilmesi, tecavüze uðramasý ve gündelik cinsiyetçilik biçiminde karþýlaþtýklarý yaygýn þiddete karþý herkesi uyarmak istiyoruz. Çok çeþitli biçimleri ile þiddet, kadýnlar üzerinde en yüksek hâkimiyeti temsil etmektedir. Bu nedenle yasalar, programlar ve politikalar yeniden ele alýnmalý ve bu patriyarka geri çekilmelidir. Birçok ülkede, bir kadýn hakký olarak kürtaj kýsýtlanmýþ ya da yasaklanmýþtýr. Yýllardan beri Avrupalý feministler, tüm kadýnlarýn vazgeçilmez haklarý olan kendi vücutlarý hakkýnda kendilerinin karar vermelerinin, bilgi edinme haklarýnýn, gebelikten korunma ve kürtaj haklarýnýn tüm ülkeler tarafýndan tanýnmasýný talep etmektedir. Biz, kürtaj hakkýný ortadan kaldýran Avrupa Konseyi'nin 1763/2010 nolu kararýnýn geri çekilmesini talep ediyoruz.

LAÝK TOPLUM VE CÝNSÝYET Biz, din kýlýðýna büründürülmüþ kadýn düþmanlýðýnýn yaygýnlaþtýrýlmasýna karþý çýkýyoruz. Kadýnlar, din adýna hapsediliyorlar, zorla evlendiriliyorlar hatta taþlanarak öldürülüyorlar. Biz, EL FEM'in kadýnlarý, kendi ülkelerimizde laik yasalarýn uygulanmasýnýn devam ettirilmesi ve garanti altýna alýnmasý için

çabalarýmýzý katlayarak sürdürüyoruz. Laik toplum modelleri, demokratik ve sivil haklarýnýn alanlarýnýn açýlmasý ve geniþletilmesine hizmet etmelidir. Bütün tahakküm modellerinin özellikle patriyarkal ve kurumsal kontrol modellerinin yapýsal çözümünü talep ediyoruz. Özellikle eþitlik ve haklar, dinler tarihi ve laik toplum modeli derslerinde eleþtirel ruhunun geliþtirilmesi için ulusal eðitimin rolü yeniden deðerlendirilmelidir. Ýnsanlar, patriyarkal ilahi yasalardan arýndýrýlmalýdýr. Ayný þekilde, Avrupa'da faþizmin týrmanmasý ile birlikte aþýrý saðcý eðilimi kýnadýðýmýzýn ve karþý olduðumuzun altýný çizmekteyiz. Bizler, kendimiz için daha iyi yaþam koþullarý oluþturmaya çalýþanlar deðil, uluslararasý eylemcileriz. Dünya üzerindeki bütün insanlarýn yaþam koþullarýnýn farkýndayýz ve baþkalarý pahasýna kendimizi özgürleþtirmeye çalýþmýyoruz. Ortak olan her þeyi paylaþmaya hazýrýz. 100 yýl önce savaþým verenler; oy hakkýna, kadýnlarýn örgütlenme, eðitim, iþ ve analýk haklarýnýn korunmasýna, kadýnýn kurtuluþuna odaklandýlar. Buna dayanarak bu gün, egemen politikalara biat etmeyi reddederek, güçsüzlüðümüzün üstesinden geliyoruz. Biz, baskýsýz ve ayrýmsýz, þiddet içermeyen insancýl bir dünya için, gezegenimizin yok edilmesine karþý ön saflarda savaþýyoruz. Erkek ve kadýnlarda ortaya çýkan öz-dönüþüm ve deðiþimi kýþkýrtan deðerlerin kökten deðiþimine biz sosyalist ve feminist kadýnlar özgür ve eþit bir toplumun kurulmasý için yol göstereceðiz. " Orjinali: http://www.european-left.org/nc/english/home/news_archive/news_archive/zuruec k/latest-news-home/artikel/el-fem-appeal-forthe-8th-march-bread-and-roses-equality-dignity-and-self-determination-100-year-1/

Kadýn ve Vicdani Ret üzerine... HÝLAL DEMÝR Son zamanlarda Türkiye'deki antimilitaristler tarafýndan tekrar tartýþýlmaya baþlanan kadýnlarýn vicdani ret kavramýyla iliþkileri, duruþlarý, niye açýklama yaptýklarý üzerine yazmak istiyorum. Vicdani red kavramý dar anlamýyla zorunlu askerliði red olarak tanýmlanýr ve bir sivil itaatsizlik eylemidir. Zorunlu askerliðin hala uygulamada olduðu ülkelerde çoðunlukla bu hizmet erkeklere yöneliktir. Kadýnlarýn zorunlu askerliðe tabii olduðu ülkeler de vardýr lakin sayýca azdýr. Türkiye'de ise kadýnlar zorunlu askerliðe tabii olmadýklarý halde vicdani retlerini açýklamaktadýrlar. Vicdani reddin bir sivil itaatsizlik eylemi olmasý unsurundan dolayý ret deklerasyonlarýn sonucunda - Türkiye örneðinde olduðu gibi - zorunlu askerlik yükümlülüðü bulunan vicdani retçi erkekler hayatlarýnýn huzurla devamýna dair ciddi bir risk almýþ olurlar. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi'nin Osman Murat Ülke davasýnda verdiði vicdani ret konusunda yasal bir düzenlemeye gidilmesi kararýný hala hayata geçirmemiþ olmasýndan dolayý da süren durum erkek retçilerin açýklamalarýndan sonra askere çaðrýldýklarýnda ve gitmediklerinde kaçak pozisyonuna düþürülmeleridir. Bu durum hayatlarýnýn sonuna kadar belirsiz bir þekilde sürer, seyahat etme özgürlüðünden mahrum kalýrlar, yasal herhangi bir bürokratik prosedür iþlemlerini yapamaz hale gelirler, mahkemenin tabiriyle sivil bir ölüm yaþarlar. Gerek insan kaynaðý gerek maddi kaynak bakýmýndan cezaevi süreci yaþayan vicdani retçilerle dayanýþma gösterilmeye çalýþýlýr. Türkiye'de vicdani redde iliþkin resim böyleyken kadýn açýklamalarý bu resmin neresinde oturuyor biraz bakmaya çalýþacaðým. Ýlk kadýn açýklamasý (Ýnci Aðlagül) geldiðinde zorunlu askerliðe maruz deðilken hepimiz bu ne

demek oluyor þimdi olmuþtuk. Sonra oturduk, tartýþtýk ve evet biz vicdani red hareketindeki kadýnlar olarak farkettik ki harekette kaymaya baþlayan bir çizgi vardý ve bunu sezinliyorduk. Kadýnlar olarak yaptýðýmýz açýklamalarla; hareket içinde çalýþan kadýnlarýn sadece bir destekçi olmadýklarý, vicdani reddin bir militarizm eleþtrisi olduðu ve bunun feminist bir algýdan baðýmsýz yapýlamayacaðýna dair bir anlayýþý geliþtireceðini, getireceðini umuyorduk çünkü hareket gittikçe erkek egemen olmaya baþlamýþ ve dahasý bir kahramanlaþtýrma eðilimi yavaþ yavaþ kendini göstermiþti. Prof. Cynthia Enloe Türkiye'deki kadýn vicdani retçiler üzerine yazdýðý bir yazýsýnda bunu güzel açýklamýþ:" Bu riski alan erkeklerin hareketin kahramanlarý olarak görülme ihtimali yüksek. Herhangi bir devlet politikasýnýn yanlýþlarýný veya adaletsizliðini düzeltmede en büyük çýkarý olanlarýn o politikaya meydan okuyan bir hareketin doðal lideri olarak görülmesi çok da þaþýrtýcý deðil. Ama zorunlu askerlik hizmetinin meþrulaþtýrýlmasýnýn kökeninde yatan kaynak olan militarizm de erkekliðe ayrýcalýk tanýyor ve toplumun patriyarkal düzenini normal ve doðruymuþ gibi gösteriyor. Bu yüzden, erkekliðe ayrýcalýk tanýmayý ve patriyarkayý normalleþtirmeyi mümkün kýlan herhangi bir vicdani red hareketindeki aktivistler, militarizmin kültürel dayanaklarýna meydan okumak þöyle dursun, onlarý pekiþtirme riskiyle karþý karþýyalar. Türkiye'deki vicdani red hareketinde destekleyici olarak etkin olmuþ olan bir grup feminist kadýn, vicdani reddi erkekliðe ayrýcalýk veren biçiminden nasýl ayýrabileceklerini araþtýrmaya baþlamýþlar ve devletin zorunlu askerlik hizmetine tabi olmayan bir kadýnýn kiþisel olarak kendini bir vicdani redci olarak tanýmlamasýna izin veren bir red deklarasyonu oluþturmuþlar. Devlet askerlik yapmaya çaðýrmadýðý halde kendisinin bir vicdani redci olduðunu beyan etmek siyasi bir yeniliktir."?? Enloe'nun "siyasi yenilik" olarak tanýmladýðý

kadýn açýklamalarý gerçekten bir vicdani red eylemi midir, hareketi zayýflatýr mý, stratejik midir gibi birçok soru üzerine tartýþmaya yol açtý ve bu tartýþmalar son zamanlarda yapýlan yeni bir toplu kadýn açýklamalarý çaðrýsý nedeniyle yeniden alevlendi. Sýrf bu tartýþmalara yol açmasý bakýmýndan bile ilk kadýn açýklamalarýnýn amacýna ulaþtýðýný varsayabilirim çünkü bu tartýþmalar sayesinde kadýn aktivistlerin hareketteki duruþlarý, ihtiyaçlarý, sözleri görünür hale gelmiþtir. Peki hareketin geleceði bakýmýndan harekete ne katmýþ ne azaltmýþtýr kadýn açýklamalarý? Ýstediði feminist çerçeveyi saðlayabilmiþtir? Kadýn açýklamalarýnýn en önemli ve tartýþýlmaz katkýsý, vicdani red eyleminin sýrf bir askerlik kurumunu reddediþ olarak algýlamaktan çýkartýp, asýl konunun militarizm eleþtrisi olduðunu öne çýkarmasýdýr. Zorunlu askerlik eðitimi militarizmin pratik olarak vücut bulduðu yerdir lakin militarizm, bu kurumdan çok daha öte, sosyal iliþkilerimize kadar belirlenmiþ ve askerlik kurumundaki eðitimle pekiþtirilmiþ bir seksist sistemdir. Vicdani reddini açýklayanlar erkeklerse bu nedenlerden dolayý bu kurumun vereceði eðitimi almayý reddederler, Türkiye'deki açýklama yapan kadýnlar ise bu kurumun dayattýðý seksist sistemi ve iliþkiler biçimini reddeder. Her ikisinin açýklamalarýnda da ayný derecede suç unsuru bulunduran öðeler vardýr çünkü bir sistem eleþtirsi yapýlmaktadýr ve bu sistemle iþbirliði yapýlmayacaðý beyan edilir. Nitekim erkekler bu sözleriyle dar anlamda askerlik kurumunu kastederken kadýnlarsa açýklamalarýyla konuyu geniþ perspektiften kaçýrmamayý saðlar. Peki devlet beni askere çaðýrmadýðý halde yani yasal bir zorlama yokken durup dururken bunu niye yapýyorum diye sorduðumuzda aklýma þu soru geliyor: Bu devletin ve sistemin eleþtirisini yapmak için yasal bir zorlamayý beklemek gerekli midir? Gerekli diyen bir merci var mýdýr? Kadýn açýklamalarý, vicdani ret kavramýný zayýflattýðý yönünde eleþtiriler almýþtý. Çünkü

baþka araçlar kullanabilirdi ama niye vicdani red kavramýný seçti? Bu zayýflatmanýn neden kaynaklandýðýný düþündüðümde yine ayný noktaya takýldým: sivil itaatslizlik eylemi olarak dayatýlan yasalara karþý gelmekti vicdani red ve bu böyleyse ve bir kadýna bir yasal dayatma olmamasý söz söyleyemeyeceði anlamýna mý geliyor ve bu da bir eril sistemin sonucu deðil midir? Yani askerlik, erkekliðin yüceltildiði bir yerdir ve kadýnlarý buraya katýlmaya zorlamaz çünkü orada erkekliði yüceltmek için kadýna ihtiyaç yoktur bu durumda bu kuruma laf söylemesi gereken bence ilk kiþiler kadýnlar olmalýdýr, yasal dayatým olsun olmasýn... Böylece vicdani red mücadelesine de kavramýn kendisini kullanarak ciddi bir katký saðlamýþ oluyor. Ve sanýrým militarizmin toplumsal cinsiyet eleþtrisi ilk defa bu kadar açýk olarak ortaya konuyor... Türk vicdani red hareketi Türkiye'deki alternetif hareketler içinde varlýðýný uzun süre sürdüren nadir hareketlerden biridir, bunun en önemli sebebini ise vicdani retçilerin cezaevi süreçlerinde minumum bir örgütlü dayanýþmayý göstermemizin zorunlu olmasý olarak yorumluyorum. Lakin bir hareket olma hali uzun zamandýr unsurlarýndan yoksun bir þekilde sürüyor, yine de farklý çevrelerin vicdani reddi tartýþmasý, toplu açýklamalar, medyanýn konuyu artýk sansürlememesi harekete son zamanlarda bir ivme kazandýrdý. Bu ivme canlýyken yapýlabilecek bir toplu kadýn açýklamalarý etkinliði vicdani reddin militarizm eleþtrisini öne çýkarabilir mi ve bunun için doðru zaman mý gibi hareket açýsýndan stratejik önem taþýyan tartýþmalarý yapabileceðimiz bir gövde bulunmamasýndan dolayý biraz atýlan adýmlar dene-yanýl gibi bir yöntemle ilerliyor. Lakin görebildiðim kadarýyla kadýn açýklamalarý her zaman militarizm eleþtrisine dair bizleri uyanýk tutmaktadýrlar ve konunun salt bir askerlikten kaçýþ olmadýðýný vurgulamaktadýrlar. * Bu yazý Aþitî/Barýþ gazetesinin ikinci sayýsýnda (Aralýk 2010) yayýnlanmýþtýr.


ÖZEL

9

18 MART 2011 CUMA

HAFTANIN GETÝRDÝKLERÝ...

Serhan Gazioðlu


10

18 MART 2011 CUMA

Yýlmaz Parlan

MÝTÝNGLER VE ERDOÐAN! (2) Çiçek Efendi'nin, "KKTC Ekim'de Batacak" söylemi buram buram Santaj…

Kýbrýs'ta kontrolun kaybedileceðini hisseden Türkiye'deki egemen çevreler, "Ortada dönen bir oyun var" masalýný devreye koyup, "Rum yanlýsý unsurlar Türkiye ile KKTC'nin arasýný açmak için devreye girdi; bu tuzaða düþmemek lazým" diye eskimiþ metodlarý devereye soktular, fakat bu masallara herkesin karný tok. Kýbrýslýlarla Türkiye'nin arasýný açmak için birilerinin bir þey yapmasýna gerek yok. TC'li yetkililer uluorta yaptýklarý aþaðýlamalarla zaten nifak tohumlarýný atýyorlar. Basýn önünde bir Baþbakana maaþý sorulduðu nerede görülmüþ? Veya Bir Baþbakanýn bir baþka ülkenin insanlarýna "Hepiniz Beslemesiniz" yakýþtýrmasý yapmasý nerede duyulmuþ? Ercan'da kendisini protesto edenlere üstü kapalý da olsa "Rum Tohumu" dediðini unutmadýk. Bir baþka konu da denk bütçe masallarýdýr. Çiçek Efendi'nin bize sürekli bütçe edebiyatý yapmasýnýn hiçbir kýymeti harbiyesi olmadýðý gibi ciddiye alýnacak bir yaný da yok. Þöyle ki Türkiye'nin cari bütçe açýðý bir yýlda % 247 artýþla tam tamýna 48 milyar $. Kendi bütçesinde hedefi böylesine þaþýran adamlardan alacak nasýl bir ders olabilir? Ama Çiçek Efendi'nin "KKTC Ekim'de Batacak" söylemi buram buram santaj kokan bir tehdittir. "Siz bu iþleri bilmezsiniz" Nüfusu bilinmeyen ve bilinmemesi için herþeyin yapýldýðý bir ülkede, tabii ki ekonominizi planlayamaz önünüzü göremezsiniz. CTP-BG döneminde güya bir nüfus sayýmý yapýldý ama tamamen göstermelikti. Þöyle ki; sayýmý yapan Kýbrýslý memurlardý ama ertesi günün sabahýnda toplamlar daha alýnmadan TC elçiligi vasýtasý ile sandýklar Ankara'ya ulaþmak üzere çoktan yola çýkmýþtý. Bize de "Siz tasnif edemezsiniz, biz tasnif edip size sonucu bildirecegiz" demiþlerdi. Sonuçlar 6 ay sonra gelebildi. Tabii çarpýtýlmýþ ve de saptýrýlmýþ bir þekilde! Dönemin Baþbakaný maskeli beþlerin baþkomutaný Ferdi Sabit Soyer, Kýbrýs'ta ilk kez bir nüfus sayýmýný kendilerinin gerçekleþtirdiðini söyleyip böbürleniyordu. Ama Meclisin renkli simalarýndan DP Baþkaný Serdar Denktaþ, kendisini yalanlayýp durumu ifþa ediyordu. Bu coðrafyada iþler böyle dönüyor iþte! Kendileri gerçek nüfusu bildiklerinden ve para brimleri olan TL'yi bize zoraki kullandýrttýklarýndan dolayý gönderilen miktarýn yetmeyeceðini çok iyi biliyorlar. 9'uncu aydan baþlayarak ciddi para krizine

gireceðimizi bildiklerinden, "Siz bu iþleri bilmezsiniz" diyerekten hemen önümüze özelleþtirme yaftasý dikip gazel okuyup masal üstüne masal anlatýyorlar. Özelleþtirme ile ilgili bir örnek verelim ve o masalý çürütüp yüzlerine vuralým: KTHY batýnca daha doðrusu batýrýlýnca meydan doðal olarak özel þirketlere kalmadý mý? Pekala, bilet fiyatlarý 2'ye 3'e katlanmadý mý babacýk? Ha babacýk? Bu yüzden özelleþtirme sevdalýsý olanlar iki kez deðil dört kez düþünsünler. Burada yapýlmak istenen, Kýbrýs'ýn kuzeyindeki bütün özdeðerleri yeþil sermayeye peþkeþ çekmektir. KTHY'nin rezervasyonlu 100 bin biletli yolcusunun Atlas Jet'e nasýl peþkeþ çekildiðini hatýrlayýn lütfen. Ortadoðu'da bölgesel halk hareketlerinin baþladýðý gözlenirse, sýranýn Türkiye'ye gelmeyeceðini kim garanti edebilir? Bir baþka konu da AKP'li Bakanlarýn, Baþbakan Erdoðan'dan aldýklarý talimatlar doðrultusunda organize bir þekilde Kýbrýs Türk Toplumuna saldýrmalarý ve asaðýlamalarýdýr.Büyük bir devletin küçük bir topluma bu þekilde terbiyesizce saldýrmasý korkunun bir baþka ifadesidir! Ortadoðu'da bölgesel halk hareketlerinin baþladýðý gözlenirse, sýranýn Türkiye'ye gelmeyeceðini kim garanti edebilir? Özetlersek, Baþbakan Erdoðan'ýn "Besleme" çýkýþý ve "Bu Paket mutlaka uygulanacak" mesajý Kýbrýslý Türkleri yýllarca içinde bulunduklarý derin dondurucudan uyandýrýp Sendikal Platforumu kamçýlamýþ ve 2 Martta Toplumsal Varoluþ mitingi yapýlmýþtýr. Takdir-i Ýlahi de bugünlerde ayaklananlardan yana! 28 Ocak mitinginden 2 Mart mitingine kadar olan sürede toplum inanýlmaz bir þekilde baský altýna alýnmýþ, tehdit edilmiþ, Ankara'dan özel tim geleceði söylentileri ortaya atýlmýþ, TC karþýtý pankartlarýn ve Kýbrýs Cumhuriyeti bayraklarýnýn toplatýlacaðý Ada'nýn dört bir tarafýna duyurularak provokasyon söylentileri ile gergin bir süreç baþltýlmýþtý. Fakat artýk macun tüp'ten çýkmýþ ve geri dönüþu yoktu. Herkes bu paketin Kýbrýs Türk Toplumunu eriteceðini biliyordu ve saðcýsý solcusu bir araya gelip, miting günü saðanak yaðmur sonrasý yataðýndan taþmýþ sular gibi Lefkoþa'ya akmýþtý. Hava açýk ve güneþli adeta halký selamlýyordu. Mitingin baþarýlý olmamasý için yaðmur duasýna çýkanlarýn dualarý tutmamýþ, Allah onlara bir tokat daha atmýþtý. E bu iþler öyle her yere cami dikmeynan olmuyor be beyler. Takdir-i Ýlahi de bugünlerde ayaklananlardan yana! Korku çemberi yarýlmýþ ve bir önceki miting ikiye katlanmýþtý. Ahali pankartýný açmýþ, her zamankinden daha coþkulu ve arzuluydu. Meydan dar gelmiþ, isyan rüzgarlarý esiyordu. Katýlýmýn boyutunu anlatmak gerekirse, yaþayan nüfus oranýna göre düþünürseniz bu ayný zamanda bir dünya rekoru idi. Düþünün ki yerli halkýn dörtte üçü miting alanýnda idi. Daha geçenlerde, 1 milyar nüfusu olan Hindistan'da 100 bin kiþi toplanmýþ ve bu büyük bir kalabalýk olarak addetilmiþti, Yasaklar ve yer yer müdahalelere raðmen,

HABER

Erdoðan'ýn büyük tepkisine neden olan Kýbrýs Cumhuriyeti Bayraklarý da açýlmýþ ama Polisce sertliðe de baþvurularak toplatýlmýþtý. Aslýnda bunun hiçbir yasal dayanaðý yoktu ama Mandýrada yasa mý vardý yasaklardan baþka? Bayraklarý zorunan alsalar da insanlarýn yüreðindeki Kýbrýs Cumhuriyeti sevgisini nasýl söküp alacaklardý? Mitinge birinci cumhurbaþkaný Rauf Denktaþ'ýn eþi Aydn Haným'ýn katýlmasý dikkat çekerken, son secimlerde % 43 oy alýp havluyu atan Mehmet Ali Talat, siyaseten muhalif konumuna düþmesine raðmen mitinge gelmeyerek, AKP ile nasýl kan kardeþ olduðunu bir kez daha ispatlýyordu. Kýbrýslý Türkler Göç ettirilip yerleri yeni taþýnan nüfusla doldurulacak! Daha geçenlerde toplam 89.000 Kýbrýslý Türk'un Kýbrýs Cumhuriyeti kimlik kartý ve pasaportunu aldýðý Hristofyas tarafýndan açýklanmasýna, Erdoðan yine tepkiyle karþýlýk vermiþti. Nedense baþka ülkelerin halklarýna özgürlük isteyen Sn. Erdoðan, bunu Kýbrýslý Türklere reva görmüyor, onlarý "Nankörler" diye suçluyordu. Vatandaþlar ise, Erdoðan'a tepkilerini göstermek için demokratik haklarýný kullanýyor, açýk ve net mesaj veriyordu: "Kýbrýs Türk Toplumu Özgürlük Ýstiyor". 36 yýldýr bulunduðu Mandýrada debelenen, belirsizliðin kucaðýnda oturan toplum artýk yok olmak istemiyor, Federal Cumhuriyet'te yer alýp, AB'nin tam üyesi olmak istiyordu. Da TC'nin öyle bir niyeti yoktu! Rehin tutma politikasýna devam… Kýbrýslýlar orantýsýz bir güçle karþý karþýya. Bu durumda Sendikal Platforum'un AB'den bu yokoluþu durdurmak icin yardým istemesi kaçýnýlmaz. Kimse iki miting ve benzer protesto gösterileri yapýldý diye Erdoðan'ýn geri adým atacaðýný düþünmesin sakýn. Çünkü Paket Ana politikanýn bir parçasý: Kýbrýslý Türkler Göç ettirilip yerleri yeni taþýnan nüfusla doldurulacak! Bu bir insanlýk suçudur ve modern tarihte Nasyonal Sosyalizm'de yapýlanlardan sonra en büyük asimilasyonlardan bir tanesi olarak tarihteki yerini alacak. Miting alanýnda dikkat çeken bir baþka nokta, sahne üzerinde bulunan pankartlar ve insanlarýn taþýdýðý yaftalardý. Bazýlarýný sayalým: "Talimatla Yönetilmeye Hayýr" "Bu Memleket Bizim, Biz Yönetecegiz" "1960'ta Kurulan Cumhuriyette bizim de Hakkýmýz Var" "Kýbrýslý Türk ve Türk Kardeþ, Ankara Galleþ" "Fetihçi Zihniyeti Terk Et" "Ankara Elini Yakamýzdan Çek". 1990 yýlýnda kurulanYeni Kýbrýs Partisi'nden, Alpay Durduran öncülüðündeki bir avuç insanýn, o günlerde konuþulmaya bile cesaret edilmediði günlerde, cesaretle söylediði sloganlar artýk toplumun tüm kesimleri tarafýndan benimsenip kabul görüyor. O nedenle Durduran'a ve yol arkadaþlarýna buradan þapka çýkarýyor ve diyorum ki "Asla vazgeçme Yurdundan".

yenicag@yenicag.com.cy

AB Komisyonu Kýbrýs'a ulusal sivil havacýlýk güvenlik programýný kabule çaðýrdý... (KHA) Avrupa Komisyonu Hava Ulaþýmý, Kýbrýs'tan ulusal sivil havacýlýk güvenlik programýný kabul etmesi talebinde bulundu ve gelecek iki ay içinde yetkililerin AB hukuku uyumda baþarýsýz olmalarý halinde Komisyon'un konuyu Avrupa Birliði Adalet Mahkemesi'ne götüreceðini belirtti. Komisyon'dan yapýlan basýn açýklamada, Avrupa Komisyonu'nun Pazartesi günü Kýbrýs'tan, Avrupa Birliði hukukuna yeni deðiþiklikler getirilmesine raðmen 2004'ten beri deðiþmemiþ olan ulusal sivil havacýlýk güvenlik programýnýn güncelleþtirilmiþ modelini kabul etmesi talebinde bulunduðu ifade edildi. Basýn açýklamasýna göre "Komisyon, Kýbrýs'ýn güncelleþtirilmiþ ve havaalanlarý, uçaklar ve hava güvenliðiyle ilgili diðer kuruluþlar için gerekli tedbirleri tanýmlayan ulusal sivil havacýlýk güvenlik programýný henüz kabul etmemesinden duyduðu kaygý duyuyor. Açýklamada, "Kýbrýs güncelleþtirilmiþ ulusal kalite kontrol programýný da kabul etmedi. Dolayýsýyla Kýbrýs, güvenlikte sorumluluklarýnýn farkýnda olan bütün havaalanlarý, uçaklar ve diðer kuruluþlara garanti veremiyor ve yürütülmekte olan etkin ulusal izleme

faaliyetlerini koruyamýyor" denildi. Avrupa Komisyonu'na göre, sivil havacýlýk güvenliðiyle ilgili Avrupa hukuku (Kural 300/2008), havacýlýk güvenliði üzerinde, askeri amaçlý kullanýlanlar da dahil bütün AB havaalanlarý için ortak temel standartlarý oluþturuyor. Amaçlarý insanlarý ve menkulü, havaalanlarýnda ve uçuþlar sýrasýnda güvenliði tehlikeye atabilecek yasadýþý faaliyetlerden korumaktýr. Yasa, diðer þeyler yanýnda, havaalanlarýna giriþin kontrolünü, yolcularýn ve bagajlarýn ekrandan incelenmesini, kargo ve postanýn güvenlik kontrolleriyle ilgili kararlarý belirliyor. Üye ülkeler bu standartlarýn doðru uygulanacaðýnýn güvencesini vermekten sorumlu oluyorlar. Bunu yapmak için üye ülkelerin, havaalanlarýnda, uçaklarda ve havacýlýk güvenliðiyle ilgili diðer kuruluþlarda gerekli tedbirleri tarif eden bir ulusal sivil havacýlýk güvenlik programý hazýrlamasý ve devamlýlýðýný saðlamasý gerekiyor. Üye ülkelerin, ülkedeki sivil havacýlýk güvenliðinin kalitesini kontrol etmek için bir ulusal kalite kontrol programý geliþtirmesi de gerekiyor. Kýbrýs'ta, adanýn ulusal kalite kontrol programýný da içeren ulusal sivil havacýlýk

güvenlik programý kurulduðu 2004'ten bu yana güncelleþtirilmedi ve dolayýsýyla Avrupa Birliði hukukunun o zamandan beri getirdiði önemli deðiþiklikleri yansýtmýyor. Kýbrýslý yetkililer Komisyona yeni bir programýnýn hazýrlanmakta olduðunu bildirmekle

birlikte bu program henüz resmen kabul edilmesi ve sonuç olarak uygulanmadý. Uygulanmamanýn pratik etkisi, þimdiki koþullar altýnda Kýbrýs'ýn bütün havaalanlarýnda, uçaklarda ve güvenliði garanti edemeyeceði anlamýna geliyor.

2010 ihracat ithalat istatistiði açýklandý... (KHA) Ocak-Aralýk 2010 (üçüncü ülkelerden toplam ithalatý ve diðer üye ülkelerden giriþleri kapsayan) toplam ithalat toplam ithalat/giriþ 6.460,9 milyon Avro oldu. Bu rakam Ocak-Aralýk 2009'da 5.691 milyon Avro idi. Devlet Ýstatistik Dairesi'ne göre, OcakAralýk 2009'da 970,4 milyon Avro olan (üçüncü ülkelerden toplam ihracatla diðer üye ülkelerden sevki kapsayan) toplam ihracat/sevk, Ocak-Aralýk 2010'da 1.144,3 milyon Avro oldu. Aralýk 2010'da (üçüncü ülkelerden

toplam ithalatý ve diðer üye ülkelerden giriþleri kapsayan) toplam ithalat/giriþ 541,3 milyon Avro deðerinde gerçekleþti. (Üçüncü ülkelerden toplam ihracatla diðer üye ülkelerden sevki kapsayan) depolama ve tedarikler de dahil toplam ihracat/sevk Aralýk 2010'da 103,3 milyon Avro olarak hesaplandý. Depolama ve tedarikler de dahil yerel ürünlerin ihracat/sevk miktarý 47,4 milyon Avro olurken depolama ve tedarikler dahil yabancý ürünlerin ithalat/giriþi 55,9 milyon Avro oldu.


YORUM

Ulus Irkad

11

18 MART 2011 CUMA

KIBRIS'TAKÝ 2000’LÝ YILLARIN BAÞLARINDAKÝ BAÞKALDIRININ EKONOMÝK-SOSYAL VE POLÝTÝK ETKÝLERÝ -3-

24 Ocak, 1980 kararlarýndan sonra Türk Lirasý dalgalanmaya býrakýlýnca, yalnýz yüksek enflasyonun deðil, yüksek faiz politikasýnýn da kýskacýna girdi. Bir yandan enflasyon, öte yandan faizler sürekli yükselirken, toplumca çok aðýr bedeller ödenmiþti. Tam "Enflasyonla yaþamaya alýþtýk" diye sevinildiði ve enflasyonla mücadele etmeyi akýldan bile geçirmeyenler, Türkiye'nin 10 Aralýk Helsinki zirvesinde, AB'ye aday ülke kabul edilmesi ile beraber, düzenleri yeniden altüst oldu. Türkiye IMF'le imzaladýðý Standby andlaþmasý uyarýnca, gerek Bankalar sisteminde, gerekse enflasyonla mücadele çerçevesinde ataða kalkýnca, ayný para birimini kullanan Kuzey Kýbrýs'ta deprem olmuþtu. Bankalar bir bir teslim bayraðýný çekerken, Maliye Bakaný ile Merkez Bankasý hiçbir ciddi tedbir almayý düþünmedi. Tam tersine, yangýnýn üstüne körükle gitti ve tutarsýz demeçlerle paniði büyüttü. Mesele þuydu: Kuzey Kýbrýs ekonomisi Türkiye'ye entegre edilmiþti ve Türkiye'deki sorunlar Kuzey Kýbrýs'ý vurmaktaydý. Türkiye ekonomisinin yükünü, Kýbrýs Türk'ünün cýlýz omuzlarýnýn kaldýrmasýnýn mümkün olmadýðýný "Entegrasyoncular olarak" hesaplamalarý gerekiyordu. Tabi yalnýz bankalar deðil, ekonominin kurtulmasýnýn yolu, süratle TL'den kurtulup, daha istikrarlý bir para birimine geçmekle mümkündü(12). Bu kriz sýrasýnda ekonomistler faizleri %9'a çekip, bankalar sayýsýný azaltmak ve kambiyo yasasýnda yapýlacak deðiþikliklerle, paranýn yurt dýþýna kaçýþýný önleme önerileri de yapýyorlardý ama atý alan Üsküdarý çoktan geçmiþti. Bu arada mali sýkýntý içerisinde bulunan bankalara devlet 6 milyon dolar yardým yapmaya karar veriyordu ama bu da boþunaydý(13). Banka iflaslarý son hýzla devam edecekti. "Kriz" esnasýnda ve sonrasýnda trilyonlarca lira küçük yerel bankalardan Ýþ Bankasý, Ziraat Bankasý ve Halk Bankasý gibi Türkiye Bankalarýna kaymýþtý. Binlerce insan faizden feragat etmiþ, Türkiye'de 60'lý yýllarýn baþlarýndan beri sýk sýk baþvurulan bildik bir operasyonun uygulanmasýndan baþka bir kurbaný olmamýþtý. Zaten bunca yýldýr normal þartlara geçmeyen ayaklarý üzerinde duramayan "KKTC"de para ve güç odaklarý ve karar merkezleri, þimdi herzamankinden daha da çok TC'deydi. Öyle görünüyordu ki, Federal Kýbrýs Cumhuriyeti'nde ortaklýk Kýbrýslýrumlar ile Kýbrýslýtürkler arasýnda deðil, K. Rumlarla Türkiye arasýnda olacaktý(Nitekim öyle de oldu zaten)(14). Her geçiþ sancýlý ve sarsýntýlý olur ve her geçiþ sürecinde bu tür sancýlar yaþanýr. Sermaye birikimi onu gerektirir. Kapitalist sistemde sermaye birikimi, esas itibarýyle, emeðin sömürülmesinden kaynaklansa da, bu meyanda, küçük esnaf, zanaatkar ve köylülerin mülklerini(ve bu arada tasarruflarýný) týrpanlamak da sermaye birikiminin 'olmazsa olmaz' þartýdýr. Bu kadar baský ve ekonomik sorunla baþedemeyen halkta Güney Kýbrýs'a kaçýp iltica etme isteði da aðýr basmakta ve o sýralarda bu eylemin Türkiye ve Kýbrýstürk egemenlerinin menfaatlerine uygun düþmediði de ortadaydý(15). Ülkedeki banka

krizinin boyutlarýnýn nereye kadar dayandýðý henüz kesin olarak bilinmemekle birlikte, bunun Kýbrýstürk halkýna karþý bir komplo olup olmadýðý da tartýþýlmaktaydý(16).Banka krizinden bu yana ülkedeki TC bankalarýna son bir ayda 50 trilyonun üstünde bir mevduat yatýrýldýðý bildiriliyordu. Yerli bankalara güveni kalmayan yurttaþlar, mevduatlarýný hýzla TC bankalarýna kanalize ediyorlardý.Türkiye'ye giden 50 trilyona karþýlýk ise, Türkiye'den KKTC'ye "yardým" adý altýnda aktarýlan para 15 trilyon bile deðildi.Bu arada bankalarda yitirilen paralarýn yekün miktarý 70 trilyona çýkmýþtý.Saðcý hükümet bu arada bankalarý birleþtirmeye çalýþýyordu. Ama artýk siyasiler de kabul ediyordu: Ekonomi dibe vurmuþtu...Esasýnda þu da gerçekti o günkü banka krizlerinin arkasýnda statükonun yani Türkiye'nin Kuzey Kýbrýs'taki kurduðu rejimin büyük bir etkisi vardý. Ve bu sýrada kapanan bankalardaki personelin iþsiz kalmasý dolayýsýyla bu bankalarda da grevler baþlamýþtý. Bankalarda yapýlmasý gereken iþlemler tamamýyle durmuþtu. KKTC'nin " Korsan Ada" kimliðinin en son örneði, Türkiye'de devletin el koyduðu beþ bankanýn adadaki uzantýlarýnýn bulunmasýydý. Orada þube açan ve bir yýlda 20 trilyon toplayan bir bankanýn aslýnda "sanal" olduðu anlaþýldý. Uluslararasý hukukun denetiminden uzak yaþayan bir mikro devletin bankacýlýk konusundaki hali diðer tüm alanlardaki durumunun da bir göstergesiydi(17). Tüm bu ekonomik sorunlar olurken Türkiye'nin raký ve süt ürünlerine de gümrüklerde ambargo uyguladýðý ortaya çýkýyordu(18). Özelleþtirme temayüllerine karþý sendikalardan eylemler ortaya çýkarken toplum içerisinde tepkinin KKTC hükümetine deðil ama doðrudan doðruya Türkiye'ye karþý olmasýný isteyen talepler de yükselmekteydi(19).Bankalarda paralarýný yitiren bankazadelerin hemen hemen her gün yürüyüþ ve eylem düzenledikleri bu insanlarýn sayýsýnýn yaklaþýk olarak altmýþbin olduðu söyleniyordu(20). Türkiye'nin özelleþtirme paketine karþý ise örgütlerden gün geçtikçe tepkiler daha da yükselmekteydi. Pakete karþý eylemler siyasi bir boyut kazanmaya baþlamýþtý. Çoðunluðu federasyon ve Avrupa birliði üyeliði talep eden yurttaþlarýn özgür iradesinin yansýmadýðý dolaylý Kýbrýs görüþmeleri Cenevre'de sürerken, Kýbrýs'ta da Ankara'nýn dayattýðý yýkým paketine karþý tepki ve eylemler giderek farklý bir boyut kazanýyordu...41 örgüt temsilcileri Lefkoþa'nýn 4 ayrý bölgesinde düzenledikleri protesto eylemlerinde "Bu memleket bizim" pankartýný öne çýkardýlar(21). Aþaðýda Avrupa Gazetesinde çýkan yazý Kuzey Kýbrýs'ýn ekonomik yapýsýný da yansýtmaktadýr(22): "...KKTC'nin Cumhurbaþkaný,baþbakaný, parlamentosu bile var. Ama Emniyet teþkilatý Baþbakanlýða baðlý deðil. Bütçesini kendisi deðil, Türk elçiliði hazýrlýyor. Kýbrýs Türkünün levantenliðine yatýrým yapan Ankara kendisine baðýmlý hale getirdiði Kuzey Kýbrýs'ta "parayý veren düdüðü çalar" politikasýný artýk meþrulaþtýrmýþ durumda. Kýbrýslý Türk politikacýlar cami önünde dilenciler gibi ikide bir Ankara'nýn yollarýna düþüyorlar. Peki ekonomi nasýl iþliyor Kuzey Kýbrýs'ta?" POLÝTÝK ETKÝLER Bu arada Kýkbrýs'taki despotizm de halka karþý baskýsýný göstermek için daha fazla muhalif unsurlara karþý bir yýldýrma harekatýna giriþmiþti. 1974 yýlýnda Kýbrýs Türk halkýný kurtarma amacý güderek Kýbrýs'a müdahalede bulunanlar artýk topuz olarak ayný halkýn kafasýna inmeye çalýþmaktaydýlar. Daha fazla yeni yeni çýkmaya baþlayan ve gerçekten keskin bir sol politika uygulayarak tabularýn üzerine giden Avrupa gazetesi önce Kýbrýs Türk liderliði yani Denktaþ daha sonra da bilhassa Kýbrýs'taki esas güç tarafýndan yýldýrýlmaya çalýþýlacaktý. Gazeteye açýlan davalarýn haddi hesabý bilinmiyordu. Avrupa Gazetesi 10 Aralýk 1999 tarihli sayýsýnda þunlarý yazmaktaydý: "Avrupa" Askeri Mahkemede Yargýlanacak: 1 Günde 69

Dava "Aslýnda "Esir kamplarýnýn" olaðan durumunu hepimiz biliyoruz. "Avrupa"ya bir günde tam 69 dava bu olaðan durumda teblið edildi. Dünyada ilk kez, bir gazeteye bir günde tam 69 ceza davasý teblið ediliyor. Bu davalar, askeri mahkemede görülecek davalar...Ve "Avrupa"nýn suçu büyük...Sade bir vatandaþýn konut dokunulmazlýðý hakkýný, komutana raðmen savunmak az suç mu?"(23) Bu arada egemenler iþi oldukça azýtmýþlar ve ýsrarla Kuzey Kýbrýs'ta acil olaðanüstü hal ilan edip özgürlüklerin askýya alýnmasýný talep etmekteydiler. Bu harekat Kýbrýs'ta devam ederken Ýngiltere'nin en büyük sendikal federasyonlarýndan "UNISON" gazeteye destek belirtmekteydi(24). Esasýnda Kuzey Kýbrýs'taki muhalif otoriteler bu olanlarý Türkiye'nin Denktaþ'a verdiði misyondan kaynaklandýðýný düþünmekteydi. Yýllarca , Kýbrýs kartýný, Denktaþ'ýn gerilim politikasý sonucu, baþarýyla kullanan Türk Dýþ Politikasý, bu arada Denktaþ'a da bilerek ya da bilmeyerek, Türkiye kamuoyunda büyük bir itibar ve güç de kazandýrmýþtýr. Avrupa Gazetesi'nin bazý davalarýndan ötürü mahkeme tarafýndan 125 milyar TL cezaya çarptýrýlmasý da halkta ve muhalif partilerde de büyük bir tepkiye neden oluyordu(25). Cumhuriyetçi Türk Partisi(CTP) Baþkaný Mehmet Ali Talat Mahkeme kararýnýn basýn özgürlüðünü tehdit ettiðini vurgulayarak, "Avrupa gazetesine açýlan dava milyarlarca para cezasýna ulaþmýþ olan tazminat kararýnýn, basýn özgürlüðünün üzerinde büyük bir aðýrlýk oluþturduðunu herkes görmelidir" diyordu(26).Polis ve savcýlýk daha sonraki günlerde Avrupa gazetesinin bilgisayarlarýna el koyarken bu defa da matbaasýna el koyma hazýrlýklarý içerisine girmiþti(27). Bu arada belirtmekte yarar vardýr, UBP-TKP (Ulusal Birlik Partisi-Toplumcu Kurtuluþ Partisi) Koalisyonu sýrasýnda Baþbakan yardýmcýsý Mustafa akýncý Ýle Türkiye Ordusu'nun Kýbrýs'ta görevlendirdiði Güvenlik Kuvvetleri Komutaný(GKK) arasýnda devletin sivilleþmesi konusunda tartýþmalar baþlamýþtý.Polisin hükümete baðlanmasýný isteyen Mustafa akýncý'ya TC'li Tuðgeneral Özeyranlý "Demokrasiyi abur cuburla karýþtýrýp yerseniz gaz yapar" demekteydi(28). Bu olaylar tartýþma ve atýþmalarla devam ederken on sendika Özeyranlý'nýn yaptýðý açýklamalarý "demokratik teamüllere ve barýþa darbe" olarak nitelemekteydi(29). Bu geliþmelerden sonra Güvenlik Kuvvetleri Komutanlýðý Avrupa Gazetesi ve yazarlarýna karþý harekatýný baþlatmýþ ve onlarý tutuklayarak casus olduklarý yönünde suçlamalarda bulunmuþtu. Gazetenin yazdýðýna göre Avrupa Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Þener Levent, öðle saatlerinde gazete idarehanesindeki odasýndan, "biraz sonra gelirim" diyerek ayrýlmýþ ve bir daha geri dönmemiþti(30). Tutuklama emri toplumun tümüyle bu olaya tepkisini çekmiþti. Aralarýnda Cumhuriyetçi Türk Partisi ve Yurtsever Birlik Hareketi'nin de bulunduðu 19 örgüt, Tuðgeneral Ali Nihat Özeyranlý'nýn görevden alýnmasýný talep ederk Türkiye'ye þunlarý bildiriyordu: "Genaralini Geri Al..." Kýbrýs Türk toplumu bu tutuklamalara o kadar tepki duyacaktý ki 20 temmuz gecesi yaklaþýk 20,000 kiþi Lefkoþa'da toplanarak olayý protesto ederken Radikal Gazetesi, 'Þener Levent'in tutuksuz yargýlanmak üzere serbest býrakýldýðý casusluk komedisi ve sivilleþme tartýþmalarýnýn ardýndan binlerce kiþinin katýlýmýyla önceki gece düzenlenen "Bu memleket bizim" mitinginin yankýsý, "resmi kutlamalarý gölgede býraktý"' diye yazýyordu. Yine o günlerde Türkiye Genel Kurmay Baþkaný Kývrýkoðlu'nun TC Baþbakaný Ecevit'e "Tuðgeneral Özeyranlý bireysel hareket etmiþtir. Gazeteciler hakkýnda kanýt yok" diyordu(31). -Devam Edecek-

yenicag@yenicag.com.cy

PEO ve DEV-ÝÞ'in ortak açýklamasý... (KHA) Kýbrýs Rum PEO ve Kýbrýs Türk DEVÝÞ Sendikalarý temsilcileri, Cuma günü Lefkoþa'da, PEO merkezinde görüþtüler. Görüþmeden sonra okunan PEO ve DEV-ÝÞ'in ortak açýklamasýnda "PEO ve DEV-ÝÞ arasýndaki düzenli temaslar çerçevesinde 11 Mart 2011 tarihinde PEO Merkezinde PEO Yürütme Kurulu ile DEV-ÝÞ Yürütme Kurulu arasýnda bir görüþme gerçekleþtirilmiþtir. Görüþmede Kýbrýs sorununda bugünkü durumla ilgili görüþ alýþ veriþi yapýldý ve ayrýca iki örgütün geçen yýl üzerinde anlaþtýklarý ortak faaliyet programýnýn yaþama geçiriliþ süreci deðerlendirildi. Ayný zamanda, 2011 yýlý ortak faaliyet programýnýn çerçevesi birlikte kararlaþtýrýldý". Açýklamada, "PEO ve DEV-ÝÞ olarak bir ve tek hedef için ülkemizi ve halkýmýzý yeniden birleþtirme, ayrýlýðý ve bölünmeyi aþma, karanlýða götüren ve hedef þaþýrtan etnik ve milliyetçi çatýþmalarý bir kenara itme ve ortak vatanýmýzda yasal olarak yaþayan ve çalýþan tüm emek insanlarýnýn daha iyi bir geleceðe sahip olmalarý için çalýþanlarýn ortak sýnýf mücadelelerine yoðunlaþma taahhüdümüzü ülkemiz çalýþanlarý karþýsýnda tekrarlýyoruz" belirtildi.

PEO ve DEV-ÝÞ'in ortak açýklamasýnda "Kýbrýs sorunuyla ilgili olarak, PEO ve DEV-ÝÞ Kýbrýs sorununun çözümünün ülkenin ve halkýn yeniden birleþmesinin doruktaki öncelik ve acil bir gereksimin olduðu görüþündedirler. PEO ve DEV-ÝÞ BM'nin ilgili kararlarýnda yer aldýðý þekilde siyasi eþitlik, iki bölgeli, iki toplumlu federal çözüm çabasýna istikrarlý bir biçimde baðlý kalmaya devam etmektedirler. Birleþmiþ Milletlerin ilgili kararlarýna uygun ve iki toplum arasýndaki üst düzey anlaþmalarý çerçevesinde olacak, Avrupa ilke ve deðerleri ile insan haklarýna saygýlý çözüm çabasýna istikrarlý bir biçimde baðlý kalmaya devam etmektedirler. Kýbrýs sorununun çözümü ve ülkemizin yeniden birleþmesiyle Kýbrýs halký birlikte, birleþik bir ekonomi çerçevesinde Kýbrýslý Rum ve Kýbrýslý Türk, tüm çalýþanlar için birleþik çalýþma koþullarý ve birleþik bir çalýþma iliþkileri sistemiyle barýþ koþullarýnda genel ilerleme için çalýþabilecektir. Ýki örgüt, liderler arasýndaki görüþmeler sürecini desteklemekte ve onlarý Kýbrýslý Rumlar ve Kýbrýslý Türkler tarafýndan karþýlýklý olarak kabul edilir ve adil bir çözüme ulaþmalarý için, þu ana kadar üzerinde anlaþ-

maya varýlmýþ olanlar temelinde, iyi niyetle çalýþmaya çaðýrmaktadýrlar. Bu sürecin en kýsa sürede tamamlanmasýný ve Kýbrýs'ý yeniden birleþtirecek ve Kýbrýslýlarýn tümünün özgür, baðýmsýz ve ortak vataný kýlacak, üzerinde anlaþmaya varýlan bir çözüme götürmesini ummaktadýrlar. Ayrýca, PEO ve DEV-ÝÞ uluslararasý düzeyde tüm ilgili taraflardan sorunun çözümüne katkýda bulunmalarýný istemektedirler. Zamanýn geçmesi çözüm hedefine yardýmcý olmamakta, tam tersine var olan durumun kalýcýlaþmasýna yardým etmektedir" dendi. Açýklamada, "2010 yýlýnda yaþama geçirilen ortak faaliyetler programýyla ilgili olarak, iki örgüt memnuniyetini dile getirdiler. Birçok etkinlikle zengin ve çok boyutlu bir programýn geliþtirildiði ortak deðerlendirmemizdir. Ýki toplumlu Barýþ Ýnisiyatifi ile birlikte 1 Eylül'de gerçekleþtirilen iki toplumlu büyük etkinlik, Ahmet Sadi'nin onuruna düzenlenen etkinlik, iki günlük Kadýn Semineri, Kýbrýslý Türk sanatçýlarýn sanat eserlerini baðýþladýklarý Lefkoþa Genel Hastanesi'nde düzenlenen etkinlik özel bir yere sahiptir. Her iki tarafta da yaþama geçirilecek olan

2011 faaliyet programý þunlarý içermektedir: Dünya Kadýnlar Günü ve 1 Mayýs Ýþçi Bayramý vesilesiyle çalýþanlarýn iþ yerlerindeki toplantýlarýna Kýbrýslý Rum ve Kýbrýslý Türk sendikacýlarýn katýlýmý. Kültürel, sportif etkinlikler ve çalýþanlarýn sosyal buluþma etkinlikleri. 1 Eylül Dünya Barýþ günü vesilesiyle etkinlik organizasyonu. Ýþ iliþkileri ve yeniden birleþmiþ bir Kýbrýs'ta iþ koþullarý konularýnda etkinliklerin düzenlenmesi. Mücadele eden halklarla enternasyonalist dayanýþmayý ifade eden etkinlikler. Ýki örgütün Gençlik, Kadýn, Emekliler bölümlerinin özel alanlarýnda faaliyetler. Kavazoðlu ve Miþaulis'in anýsýna gerçekleþtirilecek etkinliklere birlikte katýlma. Kýbrýs Cumhuriyeti'nin kontrol ettiði bölgelerde Kýbrýslý Türklerin istihdamý ile ilgili olarak, iki örgüt Kýbrýslý Türk çalýþanlarýn bilgilendirilmesi, örgütlenmesi ve haklarýnýn korunmasý hedefiyle ortak çalýþmalarýný devam edeceklerdir. Son olarak da, iki örgüt Kýbrýs'ýn yeniden birleþmesi temel hedefiyle yeniden yakýnlaþma, dostluk ve iþbirliði atmosferinin güçlendirilmesi çabasýna katkýda bulunmaya devam edecekleri taahhütlerini teyit ettiler".


12

18 MART 2011 CUMA

HABER

BU ADADAN ÝHSAN ALÝ GEÇTÝ -2Halil Paþa Geçen haftadan devam... KENAN COYGUN: "O, GERÇEK BÝR YURTSEVERDÝ." Bundan 15 yýl kadar önceydi. Þimdiki gibi bir bahar gününün öðleden sonrasýydý. Hamitköy'deki YAYSAT binasýna emektar Vosvosunda eþi ile birlikte uðramýþlardý. Kuponlarýný yatýrdýktan sonra dükkanýn raflarýnda sýralanmýþ kitaplara bir göz attý. O günlerde (1996 yýlý olmalýydý) "Yorgacis'in Casuslarý" kitabý yeni piyasaya çýkmýþtý. Raftan kitabý aldý. Sayfalarýný çevirdi. Aradan 30 küsur yýl geçmiþti ve eðer kendini tanýtmasaydý onu tanýmayacaktým. Odama götürüp kahve aðýrladýðýmý hatýrlýyorum. Kar beyazý kesilmiþ saçlarý ve býyýklarýna raðmen, yaþýna göre yine de hareketli sayýlýrdý. Ancak bir zamanlar enklavlardaki askeri örgütlenmenin en tepesinde bulunan ve gettolarýmýzdaki sivil hayatýn zapt-u rapt altýna alýnmasýndan sorumlu sert mizaçlý otoriter olduðunu tahmin ettiðim kiþi gitmiþ, onun yerine, yaþlýbaþlý, babacan, munis, sivil-emekli birisi karþýmdaydý. Onun bu görünümü, adanýn o en çalkantýlý geçen 1962-67 arasý beþ yýlý hakkýnda en küçük bir ipucu vermekten uzaktý. O günlerde ara-sýra yollarý Hamitköy'e taraf düþtükçe beni ziyaret etmeyi bir alýþkanlýk haline getiren emektar gazeteci Özer Hatay ile Mete Tümerkan da kapýda belirince, sohbetimize ister istemez onlar da katýlmýþlardý. Kimden mi bahsediyorum. 1962-67 yýllarý arasýnda TMT Komutanlýðý yapmýþ Kenan Coygun'dan elbette. ………………………………………………… Bir ara o elindeki kitabýn sayfalarýný karýþtýrýrken; "Paþam, size göre gerçekten de avukatlar ve Ýhsan Ali "Yorgacis'in Casuslarý" mýydý?" sorusuna karþýlýk, o, iki elini dua eder gibi iki yana açýp baþýný da yukarýya kaldýrarak; "Yukarda Allah var be oðlum… Yazýktýr günahtýr…" Kime yazýk ve günah olduðunu ise konuþmasýnýn devamýnda anlayabildik. "Ne Yorgacis'i, ne casusu be!" "O gerçek bir yurtseverdi." Kenan Coygun o gün net bir dille Lefkoþa ile diðer Türk kantonlarý arasýndaki yollarda kurulan barikatlarda (herhalde 1964-67 yýllarý arasýndahp) Kýbrýs Rum polisinin, Türklere ve seyahat ettikleri araçlarýna karþý yoklamalarýný sýklaþtýrdýðý günlerde, sadece sivil Türklerin deðil ama askeri yöneticilerin arasýnda da büyük bir sýkýntý yaþandýðýndan bahsetmiþti. Askeri olarak en büyük sorunlarýndan birisinin de Türkiyeli subaylarýn Kýbrýs Türk enklavlarýndaki görev yerlerine nakillerinde ortaya çýktýðýný, bu nedenle söz konusu nakillerin güvenle yapýlmasý için birkaç kez Dr. Ýhsan Ali'den de yardým istendiðini, nitekim onun bildirmiþ olduðu güzergahlar üzerinde gerçekleþtirilen birkaç seyahatte yakalanma veya ihbarla karþýlaþýlmadýðýný ifade etmiþti. Coygun, Dr. Ýhsan Ali'nin sadece bu subay nakillerinin kazasýz belasýz gerçekleþmesinde yapmýþ olduðu yardýmýn bile onun vatanseverliðinin bir kanýtý olduðunu anlatmýþtý. ÝHSAN ALÝ'NÝN SÝYASÝ HATASI: Burada hemen akla "madem casus deðildi, neden Ýhsan Ali TMT tarafýndan "kara liste"ye alýnmýþtý?" diye bir soru gelebilir. Ýhsan Ali'nin kara listeye alýnmasý bir önceki yazýmda bizzat Denktaþ bey'in kendisinin Kýbrýs TV'de anlatmýþ olduðu gibi Rýza Vuruþkan'ýn TMT baþkaný olduðu dönemindedir ve "vur emri", Denktaþ bey' göre bizzat kendisinin Vuruþkaný ikna etmesiyle engellenmiþtir. Bana kalýrsa Ýhsan Ali için aleyhine olacak en kritik siyasal kararý, 1970 sonrasýnda Makarios'un "Saðlýk Bakanlýðý veya Siyasi danýþmanlýk" tekliflerinden birisini (Kýbrýs Cumhurbaþkanlýðý siyasal danýþmanlýðý görevini) kabul etmesi olmuþtur. Ancak siyasi bakýmdan yakýn olduðu Makarios'u, sürekli olarak Grivas ve Yorgacis'ten uzak durmasý için ikaz ettiði, ayrýca olasý bir

Yunan Cuntasý darbesinden bahsederek Makarios'a öneriler sunduðu da Ýhsan Ali'nin "Hatýralarým" isimli kitabýndan öðrendiðimiz diðer bir siyasi gerçekliktir. Ancak Cumhurbaþkanýna yaptýðý önerilerin ne yazýk ki Makarios tarafýndan pek dikkate alýnmadýðýný da yine Ýhsan Ali'nin ayný kitabýndan öðreniyoruz. Aslýnda Ýhsan Ali, Makarios'un EOKA ve fanatik Elenlerin baskýsý altýnda siyaset yaptýðýný fark ettiði anda istifa etmek istemiþti. Ancak her nedense bu durumda Makarios'un onlar karþýsýnda zorda kalacaðýný düþünerek birkaç kez istifa etmekten vazgeçmiþ. Ama istifa etmemekle de Kýbrýslý Türkler arasýnda ne kadar büyük bir yara aldýðýný belli ki gör(e)memiþ ya da görmek istememiþtir… NE RUM VE NE DE TÜRK CASUSU!.. O BÝR KIBRIS SEVDALISIYDI. Ýhsan Ali hakkýnda kiþisel düþüncelerini, dönemin TMT istihbaratýnda çalýþmýþ bir Kýbrýs'lý Türk subaya (A.O.) sorduðumda bana: "Ýhsan Ali'ye casus denecekse eðer, özellikle askeri konularda bizim teþkilata daha çok fayda saðlamýþtý. Dolayýsýyla Ýhsan Ali olsa olsa, ancak bir "Türk casusu" olurdu..." diye cevap vermiþti. Bana bunlarý söylerken o gün yanýnda daha önce milletvekili seçilmiþ (O.P.) da vardý. Ne ilginçtir ki onu "Türk dostu" göstermek isteyenler için Ýhsan Ali illa ki bir "Türk casusu" olmak zorundaydý. Makarios ve Rumlarýn imgeleminde ise, Ýhsan Ali'nin illa ki "dost" olmasý için de bir "Rum casusu" olmasý gerektiði yönünde bir siyasi algý var mýydý? Sanýrým… Çünkü o yýllarda Makarios kendisi de dahil tüm siyasal çevresi, Grivas ve Yorgacis kadar radikal olmasalar da Elen Milliyetçiliðine gönül vermiþ siyasal kadrolarla çevriliydi. Ancak kesin olarak belirtmekte yarar var, Ýhsan Ali'nin öyle "büyük maddi menfaatler" karþýlýðýnda ne "Türk casusu", ne de "Rum casusu" olduðunu ispat edecek herhangi bir delile rastlanmýþ da deðildir. Sanýrým Kýbrýs'ýn o yýllarý (1963-74) çok zor yýllardý. Ve iki toplumun birlikte yaþayacaðýný ýsrar ve inatla savunmak, bugün için artýk kanýksanmýþ olsa da, o yýllarda bunu dillendirmek, kiþiyi "Kýbrýs sevdalýsý" yapmazdý ama, mutlaka "hain", "casus" yapmaya ve Teþkilatýn "kara listesine" dahil etmeye yeter de artardý bile… Bu nedenle Ýhsan Ali'nin, gerçekten de döneminin "yalnýz ama cesur bir Kýbrýs Cumhuriyetçisi" olduðunu vurgulamakta yarar vardýr. "KENAN ÝNATÇI"NIN GÖZÜYLE ÝHSAN ALÝ: Kenan Ýnatçý, Baf''ta polisti. Asýl görevi TMT'de istihbarat ve tahkikat soruþturmasý yapmaktý. Ýnatçý, Dr. Ýhsan Ali'yi yakýndan tanýrdý. Belirtmiþ olayým, Kenen Ýnatçý, Afrika gazetesinde yazýlarý çýkan Kuzey Kýbrýs'ýn entelektüel sanatçýlarýndan Ümit Ýnatçý'nýn da babasýdýr. 1996 yýlýydý. "Bir Ýhanetin Belgeseli" adlý kitap yeni piyasaya sürülmüþ, söz konusu kitapta Dr. Ýhsan Ali "Vatan Haini" olarak nitelendirilmiþti. Bunun üzerine Kenan Ýnatçý, Ýhsan Ali'yi yakýndan tanýyan bir kiþi olarak konuyla ilgili bildiklerini aktarmak ihtiyacýný duyar. On beþ yýl önce yayýnlanmakta olan "Kýbrýslý" dergisinde kendini 1960'lý yýllarýn canlý bir tanýðý olarak nitelediði yazýsýnda, þöyle yazar: "… Ama, doðrular içinde bir doðru daha vardýr. O doðru da, Ne Dr. Ýhsan Ali, Rauf Raif Denktaþ'tan daha az hain, ne de Rauf Raif Denktaþ, Dr. Ýhsan Ali'den daha çok milliyetçidir. Pek tabiidir ki; insan herhangi bir konuda bir görüþ ortaya koyarken bir bilgi birikimine ihtiyaç vardýr. Benim bilgi birikimim hayat hikayemde. Dr. Ýhsan Ali'yi, görevimin verdiði fýrsatlarda da Rauf Raif Denktaþ'ý tanýma olanaklarýndan kaynaklanmaktadýr. Bu bakýmdan nesli tükenmekte olan bir kuþaðýn canlý belgeseli olarak Dr. Ýhsan Ali tartýþmasýna katýlmayý kendime bir görev sayarým." (*) KIBRISLI GÝBÝ DAVRANMAYI AMAÇLADI AMA BAÞARAMADI. Öyle anlaþýlýyor ki Ýhsan Ali, Ýngiliz Sömürge

Yönetimine karþý heyecanlý bir Atatürkçü ve Türk Milliyetçisi olarak baþladýðý siyasi serüveninde, yýllar geçtikçe ve özellikle Kýbrýs Cumhuriyet'inin kurulmasýndan sonra, Kýbrýslýlýk kimliðini daha çok öne çýkarmaya baþlar. Ona göre Kýbrýslý Türk ve Kýbrýslý Rum liderlerin ve önde gelen siyasilerin eylem ve söylemleri, yeni kurulan ortaklýðýn, yani Kýbrýs Cumhuriyeti devletinin yaþamasýný belirleyecekti. Bu nedenle, iki toplumun liderliðinin kýþkýrtýcýlýktan, ýrkçýlýktan ve ayýrýmcýlýktan uzak durarak, tüm Kýbrýslýlarýn, Rumlarýn, Türklerin barýþ içerisinde bir arada yaþayabileceklerini açýkça dillendirip istemelerine, bu yönde çaba harcamalarýna baðlýydý. Bunun için de Türkiye ve Yunanistan'ýn, her iki toplumda Kýbrýs Cumhuriyeti Anayasasý tarafýndan yasaklanan bölünmeyi (Taksim) ve ilhaký (Enosis) savunan liderleri deðil, ama Kýbrýs Cumhuriyetinin devamý için çalýþacak siyasi kiþi ve örgütleri teþvik edip desteklemesi gerekirdi. Ýhsan Ali bu düþüncesi nedeniyle gerek Taksim arzusundan vazgeçmeyen TMT yönetimi, gerekse Kýbrýs Türk Liderliði ile siyasal antlaþmazlýða düþtü. Görüþlerinden taviz vermediði için de yaþamý boyunca kronik bir muhalif olarak bilindi. Baf kasabasýnda sayýlan ve sevilen bir kiþi olmasýna raðmen Kýbrýs Türk Liderliði ve Teþkilat tarafýndan sürekli olarak rahatsýz edildi ve bazen ölüm tehditleri aldýðý bile oldu. Ýhsan Ali'nin, Kýbrýs Türk Liderliði ile yollarýný tamamen ayýrýp köprüleri atmasý, 1963 yýlýnda patlak veren olaylarýn da öncesine rastlar aslýnda. 1959 yýlýnda ilan edilen Kýbrýs Cumhuriyeti devletinden sonra Türkiye'de 1960 yýlýnda gerçekleþen 27 Mayýs Ýhtilali'ni büyük bir coþkuyla karþýlamýþ olan Dr. Ýhsan Ali, Dr. Turan Korun'un anlatýsýnda o dönemde Baf'ta "27 Mayýs Fikir ve Ýnkýlap Kulübü"nün de kurulmasýna öncülük etmiþti. Kulüp özellikle sabýk Menderes hükümetiyle çok derin iliþkler içerisinde bulunan Kýbrýs Türk Liderliði'ne karþý daha açýk bir siyaset gütmüþtü. Dr. Ýhsan Ali 27 Mayýs Askeri Darbesini takiben: "Muhalefetsiz demokrasi olmaz. Muhalefet olmayan yerde ancak diktatörlük hüküm sürer" (**) þiarýyla, 27 Eylül 1960 tarihinde siyasal cinayete kurban gidecek olan avukatlarla birlikte "Kýbrýs Türk Halk Partisi"nin de kurucu üyeleri arasýnda yerini almýþtý. "27 Mayýs Ýhtilali" sonrasýnda adaya gönderilen ve Kýbrýs Türk Liderliði ile ters düþen Kýbrýs kökenli Türkiye Büyükelçisi Emin Dýrvana ile yakýn iliþkilerde bulunan ancak daha sonra Teþkilatýn silahþorlarý tarafýndan siyasal cinayete kurban gidecek avukatlarýn çýkardýðý Cumhuriyet gazetesinde Kýbrýs Türk Liderliði ve TMT'ne muhalif yazýlar kaleme alýr. Dr. Ýhsan Ali, 1963 yýlýnda patlak veren toplumsal olaylarda TMT'nin zorlamasý olmasa aslýnda Kýbrýslý Türklerin gettolara çekilmeyeceðini, Kýbrýs Cumhuriyeti çatýsý altýnda iki toplumun birarada yaþayabileceðini düþündüðünü açýkça ifade eder. Nitekim olaylar patlak verdiðinde evini terk ederek, TMT'cilerin denetiminde oluþturulan Kýbrýs Türk gettosuna taþýnmaz. Bu tavrý karþýsýnda, Teþkilat, kapýsýný çalar. Güzellikle ya da zorla!.. Onu TMT'ye katýlmaya ikna etmek için, gerek Nalbantoðlu gerekse diðer teþkilat üyeleri epeyce uðraþýrlar. Ama ne Taksim politikalarýný desteklemeye, ne de Türk gettosunda yaþamak üzere evini terk etmeye ikna edemezler Ýhsan Ali'yi. Güzellikle olmayýnca onu taciz de ederler, korkutmaya da çalýþýrlar. Böylece Dr. Ýhsan Ali ile Kýbrýs Türk Liderliði arasýndaki ipler tamamen kopar. Sonuçta Ýhsan Ali kendi doðru bildiði siyasi yolda, Kýbrýs Cumhuriyetinin yaþatýlmasý yolunda ýsrar ve devam eder. Israrýný Makarios'un siyasi danýþmanlýðýný kabule etmeye kadar götürünce, hem ailesini hem de yakýnlarýný tehlikeye atar. Çünkü onun bu son siyasi tavrý, Kýbrýs Türk Liderliði ile Teþkilatýn kendisini yeniden ve çok da zorlanmadan yaygýn bir þekilde Kýbrýslý Türkler arasýnda "hain" olarak

damgalayýp kolayca teþhir ve tecrit etmesine yol açar. Ýlginçtir Rum fanatikler de Makarios'u, Ýhsan Ali'ye verdiði siyasi danýþmanlýk görevi nedeniyle epeyce eleþtirirler. Çünkü Elen Milliyetçiliðinden etkilenmiþ geniþ bir kesim Ýhsan Ali'ye kendi toplumlarýnýn dýþýnda bir "yabancý" olarak ve dost olmayan bir gözle bakarlar. Sonuçta Ýhsan Ali Kýbrýs Cumhuriyetini savunmakla, "Ne Ýsa'ya, Ne de Musa'ya" yaranmakla kýlmaz. Kendi toplumundan, Kýbrýslý Türkler arasýndan da adeta dýþlanýr. KIBRIS CUMHURÝYETÝNÝN DEVAMI ÝÇÝN DENGELERE OYNADI: Öyle sanýyorum ki Ýhsan Ali Kýbrýs Cumhuriyeti ilan edildikten sonra siyasi olarak sonuna kadar bir Kýbrýslý gibi kalýp yaþamakta ýsrarcý ve inatçý oldu. Özellikle iki toplum arasýnda kan dökülmemesi amacýyla adadaki siyasi ve askeri dengelere oynadý. Bu þekilde arayý bulacaðýný, bunun sonuçta adada iki toplum arasýnda barýþý getirebileceðini sandý ve yanýldý. Teþkilatýn tehditlerine aldýrmaksýzýn Kýbrýs Rum kesiminde kalan evini terk etmeyiþi, öte yandan 9 Mart 1964 tarihindeki Baf olaylarý sýrasýnda aðýr silahlarla saldýrýya geçen Rum para-militer güçlerini durdurmak için kiþisel olarak çaba harcamasý… Özellikle Baftaki Teþkilat içerisinde çalýþmýþ ve aradan geçen bunca yýldan sonra bile kendisini hala birçok sayan ve seveninin bulunmasý… 1974 öncesinde, Makarios'un önerilerini uygulayamayacak durumda olduðunu anladýktan sonra ve de görevi kabul ettiðine piþman olmasýna raðmen yine de belki "EOKA B"ye karþýve olasý bir Yunan Cuntasý darbesine karþý faydasý olabilir ümidiyle siyasi danýþmanlýðýný sürdürmeye devam etmesi… Denktaþ, Ýhsan Ali'nin BM Komutaný General Thimoi'ya "þu Baf Türklerini 15-20 TMT teröristi zorla bu hale soktu.. Bu 15-20 kiþiyi temizleyin Baf Türkleri kurtulsun" dediðini aktarmaktadýr… Buna karþýn TMT bölge komutanlarýnýn güvenle bölgelerine gidiþinde Dr. Ýhsan Ali'nin birkaç kez istihbarat yardýmýnda bulunmuþ olmasý da baþka bir ilginç konudur. Bu ve benzeri olaylar onun niyetinin Kýbrýslýlýk adýna kendince dengelere oynamaya çalýþtýðýnýn bir nevi ispatýdýr sanki… Dr. Ýhsan Ali'nin yaþamý boyunca evrilen siyasi düþüncesine bakýldýðýnda ve onun "Hatýralarým" isimli kitabý okunduðunda ve de dönemin gazetelerinde çýkan makaleleri incelendiðinde, Kýbrýs sorununun arkasýnda, Ýngiliz, Amerikan ve anavatanlardan kaynaklý dýþ karýþmalardan þikayetçi olduðu görülür. Çünkü belirtmiþ olduðumuz gibi o Kýbrýslýlarýn birada yaþayabileceðine inanmaktadýr. Aksi halde adada iki tarafýn da büyük acýlar yaþayacaðý çatýþmalar ve bölünme kaçýnýlmaz olacaktýr. Ýþte bütün bunlardan dolayýdýr ki, Dr. Ýhsan Ali ismi, "Kýbrýs Cumhuriyeti'nin devamýndaki ýsrarcýlýðý ve inatçýlýðý nedeniyle, kendisini, ailesini ve yakýnlarýný acýlar ve bedeller ödemek zorunda dahi býrakan siyasal kiþiliði olarak hatýrlanacaktýr" diye düþünüyorum. O YILLARDA ADADA BARIÞI SAVUNANLARIN KADERÝYDÝ YALNIZLIK Ne siyasi dengelere oynayabildi, ne de siyasi eylem ve söylemleri benimsendi çevresinde Ýhsan Ali'nin. Dahasý ne kendi toplumunda ne de Kýbrýslý Rumlar arasýnda yeterince taraftar bulabildi siyasi görüþ ve düþüncelerine. Sanýrým o dönemde Kýbrýslý Rumlar arasýnda da eðer Ýhsan Ali gibi düþünen kiþiler varsaydý bunlar örneðin Plutis Servas gibi bir elin parmaklarýný geçmeyecek kadar sayýca az ama cesur insanlardý. Ýhsan Ali Kýbrýslýlarýn bir Kýbrýslý gibi düþünüp davranmasý için çok uðraþtý. Bedel ödedi. Ancak yaþamý boyunca siyasal düþünceleri, Baf dýþýnda az sayýda Kýbrýslý arasýnda taraftar bulabildi. O Kýbrýs ve Kýbrýslýlar için uðraþtý. Ama Kýbrýslýlar ona destek olmadý. Bana göre Ýhsan Ali, sýrf adada kan dökülmemesi için gerek Kýbrýslý Türklere, gerekse Kýbrýslý Rumlara, her iki tarafa da, kendince "naif" ve direk þiddete yol açmayacak


HABER

yardýmlarda bulunmuþsa eðer, bütün bunlarý ne Türk casusu, ne de Rum casusu olduðu için yapmýþtýr. Onun hayat hikayesinin bütününe baktýðýmýzda öyle anlaþýlýyor ki, Dr. Ýhsan Ali adada barýþýn ve bir arada yaþamanýn gerçekleþmesi için doðru olduðuna inandýðý ve siyasi olarak da ahlaki bulduðu, her türlü eylem, söylem ve yazma iþini, özgürce ve mümkün olduðunca korkusuzca yapmýþtýr. Sonuçta ölümüne kadar hayal kýrýklýklarýyla karþýlaþmýþ olsa bile. Tabii ne yazýk ki o yýllarda adada barýþ için ahlakçý siyaset üretmenin taraftar bul(a)mayacaðý "demokrasi ve özgürlük" gibi kavramlarýn geçerli akçe olmadýðý zor günlerden geçilmekteydi. Bugün Kýbrýs'ta artýk nüfusun önemli bir bölümünün reddettiði ve Dünyadan yasaklanmýþ olan ýrkçýlýk, ayýrýmcýlýk, anakronik milliyetçilik, kimlik üzerinden nefret söylemi ve zorla ekonomik içe kapanma, günümüzde artýk ilkel bir yaþam biçimini ifade ediyor olsalar da, o günlerde her iki liderlik söyleminde tek geçerli olan þeylerdi. Bunlarýn tersini, Kýbrýslýlarýn bir arada ve barýþ içerisinde yaþayabileceðini söylemek, milliyetçiliði deðil de insaný merkezine alan siyasetleri savunmayý gerektiriyordu. Bu ise o günün koþullarýnda gerek Kýbrýslý Türk, gerekse Kýbrýslý Rum toplumlarýnda ancak ölümü göze almýþ kiþilerin harcýydý. Nitekim milli kimliklere dayalý nefret politikalarýnýn peþinden savrulmak yerine, merkezine insaný alan siyasi duruþu Ýhsan Ali'nin taraftar bulmasý bir yana, onun kendi toplumundan dahi "tecrit" olmasýna yol açtý. Dünyanýn birçok ülkesinde aydýnlarýn baþýna gelen yalnýzlýk, ne yazýk ki bu küçük adada onun da baþýna geldi. Siyasi düþüncesinde ne kadar insani ve dolayýsýyla ahlaki olsa da, kendini açýkça destekleyecek siyasi taraftarý bulmakta baþarýlý olamadý Ýhsan Ali. Baf'ta sadece Kýbrýslý Türkler deðil, Kýbrýslý Rumlar arasýnda da çok sevildi sevilmesine de… Ama cesur olmak kadar, korkmak da insanlýk hallerindendir ve doðal bir þeydir. Kýbrýs insanýnýn adalý çekingenliðinden mi ne; bir yandan "güçlüden yana olmak" diðer yandan da iki örgütün þiddeti ve propagandasý altýnda kendi milliyetine "ihanet" etmiþ bir iç düþman ilan edilebilme ihtimalini göz önüne alarak, Rum ve Türk hastalarý ve çok sevenleri dahi bir dönem uzak durdular ondan.

Özkan Yýkýcý

13

18 MART 2011 CUMA

Kenan Coygun: "Ýhsan Ali gerçek bir yurtseverdi." Kýbrýs Türk Liderliði ise Ýhsan Ali Makarios'un siyasi danýþmanlýðýný kabul ettikten sonra, onun "katýksýz bir hain" olduðunu, radyo, gazete ve dedikodu araçlarýyla etrafa yaymaktan sanki önceden böyle bir siyasal fýrsat kolluyorlarmýþ gibi bir an için geri durmadýlar. Öte yandan Kýbrýslý Rumlarýn siyasi olduðu kadar ruhani lideri de olan Makarios tarafýndan Kýbrýs Cumhurbaþkanlýðý siyasi danýþmanlýðýna atanmýþ, öldüðünde kendisine resmi bir tören düzenlenmiþ olsa bile, Kýbrýs Rumlar arasýnda yaygýn olarak kabul gören Elen Milliyetçiliði düþüncesinde ve EOKA fanatikleri arasýnda hiçbir zaman kendileri kadar Kýbrýslý saymadýklarý bir "Turko" olmaktan kurtulamadý Ýhsan Ali. Sanýrým O, iyi bir Kemalist ve "Anti Sömürgeci" bir Türk Milliyetçisi olarak baþladýðý siyasi yolculuðunu bir Kýbrýslý yurtsever olarak taçlandýrabileceðini düþündü. O uðrunda kimsenin ölmeye hazýr olmadýðý Kýbrýs Bayraðýný savundu. O, yýkmak ve ortadan kaldýrmak için adalýlarýn birbirlerinin boðazýna sarýldýðý Kýbrýs Cumhuriyeti devletini yaþatmak uðruna inatla mücadele etti. Kýbrýs Cumhuriyeti devleti yaþatýlabilmiþ olsaydý eðer, büyük bir olasýlýkla o bu adada barýþ'ýn en fedakar, en cesur ve en kahraman siyasi sembolü olarak anýlýyor

JAPONYA’DAN BAHREÝN’E DÜNYADAN GÖRÜNÜM

Dünya tüm konularý adeta hasýr altý yapýp iki konuda odaklandý. Birisi Japonya'daki deprem ve sorasý, öteki ise kaynamakla meþgul olan Orta doðu olmaktadýr. Bunlar ise genelde sistem ölçekleri ile konuþturuluyor. Japon depremi sorasý alevlenen Nükleer santral ve Bahrein'deki direk dýþ askeri müdahale benim bu haftaki konum olacaktýr. Burada uzun uzun anlatma yerine bazý önemli olgulardan söz edeceðim. Unutmamak gereken her zamanki ki gibi emperyalist çaðdaki yaþadýðýmýz gerçektir. Genelde doðal afetler yeri geldikçe yaþanarak kendilerini insanlara hatýrlatýr. Depremlerde bunlardan en önemlilerinden biri oluyor. Her deprem yaratýðý etki yýkým kadar yanýnda insani hatalarý ve yapýlanmalardaki yanlýþlarý da istenmese de konuþturur. Her depremin kendine has mesajlar vardýr. Bir de doðal afet kadar yaratýlan yan etkiler ve çaktýrýlmadan siyasal faydacýlýklar da vardýr. Ancak son yýllarda inkar edilmez þekliyle doðal afetlerin sertleþip artýðý oluyor. Hatýrlayýn bir yýl öncesi Haiti'yi: Oradaki depremlerde yüz binler ölürken, arada bir yanlýþ yapýlardan ve sömürgeleþen hayatýn etkileri de anlatýldý. Hatta depremi ve yýkýmý kullanan Amerikanýn ülkeye yeniden yapýlandýrarak yerleþtirme geliþmelerde sýk sýk konuþuldu. Onun için Japonya'daki depremin çeþitli açýdan konuþulmamasý mümkün deðildir. Dünyanýn düne kadar 2 bu gün ise 3 sýraya gerileyen ekonomisiyle mutlaka depremle birlikte çok çeþitli geliþmeler olacaktý. Bunlardan bir kaçýný ufak

olacaktý bugün. Ama olmadý. Kýbrýslý Elenlerin Enosis saplantýsý, Kýbrýslý Türklerin hazýrda bekleyen Taksim planlarýný tetikleyince Kýbrýs Cumhuriyeti tek kanatlý kuþ olarak kaldý. Tek kanatlý kuþun uçamayacaðý gibi Kýbrýs Cumhuriyeti de, Kýbrýslý Türklerin ayrýlmasý ve Kýbrýslý Rumlarýn da onlarý dýþlamak için ellerinden gelen çabayý harcamalarý ile iki toplumu birlikte taþýyarak uçamadý. Dolayýsýyla her ülkede birçok demokrat ve yurtseverin baþýna gelen "aydýn yalnýzlýðý" onun da baþýna geldi. Çünkü o, gerek bir doktor, gerekse bir insan olarak her iki toplumda kendini tanýyanlar tarafýndan ne kadar çok sevilmiþ olsa da, ailesi ve ona yakýn kiþiler, Teþkilatýn denetimindeki Kýbrýs Türk gettolarýnda kendi ýrkýna ve soyuna ihanet etmiþ ve "Kara Listeye" alýnmýþ birer "Vatan Haini", "þüpheli þahýslar" muamelesi gördüler. 9 Mart 1964 Baf'ta iki toplum arasýnda patlak veren çatýþmalarýn daha da büyümeden önlenmesi için çaba gösterdi. Ama onun çatýþmalarý önlemek için gösterdiði bu çaba bile bugüne kadar adeta yok sayýldý. Elen Kýbrýslýlar arasýnda ise, Makarios'un danýþmanlýðýna yükselecek kadar ilerlemiþ de olsa "kendi ýrkýna ihanet etmiþ bir hain" ve "Elen ýrkýndan gelmeyen" bir yabancý olmasý hasebiyle, çok da büyük bir siyasi itibar görmedi. "Doktor Ýhsan Ali", "Ýnsan Ýhsan Ali", adanýn ve adalýlarýn ýrkçý hezeyanlarý arasýnda siyasette yalnýz kaldý. Ve zaten o yalnýzlýðýdýr ki hem doktor, hem insan, hem "casus ve hain" hem de "yurtsever" yanlarýný parlattý. Ümit Ýnatçý'dan öðrendiðim kadarýyla kimi akrabalarý Kuzeyde kimileri Güneyde ve buruk bir sessizlik içerisindeler. Kendisi gibi bir doktor olan çocuðu Savaþ ise, Kuzey Kýbrýs'ta tutunamadý. Üzülerek Baf'a geri döndü. Þimdi Baf hastanesinde doktorluk yapýyor. Bu adadan, adalýlarýn refahý, barýþ içerisinde bir arada yaþamý için bir ömür boyu çabalayýp duran, bu yolda sadece kendisini deðil, ailesi de periþan olan, bir yalnýz adam, Dr. Ýhsan Ali geldi geçti. ………………………………………… (*) Kýbrýslý dergisi, Aðustos 1996, Sayý 12. (**) aktaran A. An, Fýrtýnalý Yýllar, Galeri Kültür, 1. Baský, Sf 116

baþlýklarla yazalým. 1) Japonya'da olan deprem ve ardýndan Tsunami ile devam edip Nükleer santrallerle tetiklenen geliþmeler ülkeyi oldukça konuþturuyor. Pek söylenmek istenmeyen önemli kanýt ise þudur. Hatýrlarsýnýz bol bol eskiden dikkati çekilip ama resmi çevrelerce örtülen gerçekle yüzleþiyoruz. Deðiþen iklimler ve küresel ýsýnma sonucu yaþanmakta olan doðal afetler sertleþip artacaktý. Bunun artýk kanýtlarýný yaþamla yýkýmla ispatlarýný yaþýyoruz. Nitekim hem depremler artý hem de þiddetleri de büyüdü. Üstelik eskiden duymadýðýmýz ve arada bir olan Tsunamiler de artýk deniz kýyýsý ülkelerde deprem sorasý gelen yeni dalga oluyordu. 2) Japon depremiyle oluþan yapýlar ve insan eðitiminin etki durumu da ortaya çýktý. Doðal afetler ne kadar kaçýnýlmaz ise ayný þekilde de insanlarýn katkýlarýnýn da yýkýmda önemi ortaya çýktý. 3) Japon depremi sorasý artan nükleer santral tartýþmasý da oldu. Direk nükleer enerji riski ortaya çýktý. Bu konuda nerde ise depremin yýkýmý önüne geçildi. Burada 3 kesimi unutmamak gerekir. "Nükleer santrallerden güçlenen sermaye kesimi: iki Nükleer santrallere çevresel ve insani nedenlerle eleþtiri yapanlar: 3 Tartýþmalarda pek söyletilmek istenmeyen ama etkili olan diðer tekeler kesimi oluyor. Unutmamak gerekir ki enerji tekelerin rekabeti ve Pazar pastasý da konuya bakýþta etkili oluyor. Bundandýr ki nükleer enerji tartýþmasýnda tek veya iki deðil bir çok kesimin kendi çýkarlarý ve yaþanan gerçekler birlikte ele alýnmalýdýr. Bu konuda en iyi mesajý Erdoðan verdi. Onca nükleer santral ve Japon deneyimine karþýn, hemen sanki hiçbir þey olmamýþ gibi, Deprem fayýnýn dibinde kurulmakta olan Akkuyu santrali için "Tüp gazý da riskli oluyor" benzetmesiyle konuyu hafifletiyordu. 2) Japon depremi ve yankýlarý devam ederken, Orta doðu da kaynýyor. NATO ile B.M. birlikte Libya'ya nasýl müdahale ve gelecek durumunu tartýþýp gündeme oturturken, Basra körfezi ülkesi Bahrein'de dýþ askeri müdahale sessizce geliþiyor. Libya için müdahale ve halk tepkilerini demokrasi diye savunan sistem Bahrein'de kýralý koruma adýna baþta Suudilerin

Alexander Downer BM Güvenlik Konseyi'ni bilgilendirdi (KHA) Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri'nin Kýbrýs Özel Danýþmaný Alexander Downer, Salý akþamý New York'ta BM Güvenlik Konseyi üyelerini Kýbrýs sorunundaki son geliþmeler hakkýnda bilgilendirdi. Ele edilen bilgilere göre, BM Güvenlik Konseyi üyeleri, BM Genel Sekreteri ve BM Genel Sekreteriyle çalýþma arkadaþlarýnýn, Kýbrýs sorunuyla ilgili çalýþmalarýný desteklemeleri ve üyelerin Alexander Downer'i olumlu karþýlamalarý Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri'nin Kýbrýs Özel Danýþmanýný memnun ettiði belirtildi. Downer, BM Güvenlik Konseyi üyelerini bilgilendikten sonra basýn mensuplarýna açýklamalarda bulundu, onlarýn sorularýný yanýtladý. Downer, Cuma günü Cumhurbaþkaný Demetris Christofias ve Kýbrýs Türk Toplumu lideri Derviþ Eroðlu arasýnda yapýlacak görüþmenin, 100. görüþme olacaðýný belirt. Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri'nin Kýbrýs Özel Danýþmaný ve görüþmelerde Kýbrýs sorununa bir çözüm bulunmasý amacýyla gerekli momentumun yaratýlacaðý umudunu ifade etti. BM Genel Sekreteri'nin iki liderle gelecekte üçlü bir görüþme yapýp yapmayacaðý yolundaki bir soruya yanýt veren BM yetkilisi, BM Genel Sekreteri'nin Mart ayý sonunda iki lider ile temaslarda bulunacaðýný ancak üçlü bir görüþmenin yapýlmasýnýn görüþmelerde saðlanacak ilerlemeye baðlý olduðunu belirtti. Downer, gelecek görüþmelerde ne olacaðýný görmek için beklemek gerektiðini de söyledi. Ýþgal makamlarý tarafýndan Cumartesi günü Maðusa'nýn kapalý bölgesinde Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi parlamenterler ve Avrupa Halk Partisi üyeleri, eski AP üyesi Yannakis Matsis, din adamlarý ve Kýbrýslý vatandaþlarýn yasadýþý tutuklanmalarýyla ilgili bir soruya Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri'nin Kýbrýs Özel Danýþmaný Alexander Downer, böylesi eylemlerin Kýbrýs sorunundaki prosedür için yardýmcý olmadýðýný vurgulad. Downer, bundan dolayý Kýbrýs sorununun çözümlenmesi gerektiðini belirtti. Ýki tarafýn uzmanlarýnýn New York'ta BM uzmanlarý ile mülkiyet konusunu görüþtüklerini belirten BM yetkilisi, iki tarafýn temsilcileri BM uzmanlarýyla mülkiyet konusunda görüþ alýþ veriþinde bulunduklarýný ve bunu önemli olarak niteledi. Türkiye ve Kýbrýs Cumhuriyeti'nde gelecek ayýlarda parlamento seçimlerinin yer alacaðýný hatýrlatan baþka bir soruya yanýt veren Downer, Kýbrýs Rum tarafýnýn, müzakerelerin seçimlerden etkilenmeyeceðini açýkça vurguladýðýný söyledi. girmesine pek de tepki vermedi. Bahrein oldukça önemli geliþmeler sonuç ileride örnek olma gerçekleri sonucu birkaç söz edeceðim. 3) Bahrein Basra körfezi ülkesi olup petrol zengini ve krallýkla yönetiliyor. Amerikan Beþinci filosunun konak yeri olmaktadýr. Nüfusun Yüzde yetmiþi mezhepsel olarak Þii olup yönetimde hiç etkisi yoktur. Kral Sünni olup devleti bu kesimle doldurdu. Askeri ise baský daha iyi yapmak için dýþ Arap ülkelerinden getiriliyor. Petrol zengini olsa da halkýn çoðu memnun deðildir. Muhalefet bu olgulardan dolayý mezhepsel Þii aðýrlýklý ve sol partilerden oluþuyor. Amerika ise Þiilere karþý duyduðu paranoyak tepki ve ülkenin Bahrein'de olma sonucu ister istemez muhalefete pek iyi bakmýyor. Suudiler ise dibindeki bir ülkede demokrasinin geliþmesini kendine tehlike görmektedir. Bunlar bir anda bildik Bahrein'in neden böylesi konuma geldiðinin resmini ortaya koyuyor. 4) Bahrein herkes Libya'yý konuþurken halký sokaklarda özgürlük demokrasi istiyor. Bunun üzerine de Suudiler de ülkeye girdi. Bunun elbet tepkisi etkisi olmasý gerekiyordu, Ancak pek olmadý. Amerikan düþünürleri veya uluslar arasý hukuk dilendirenler sanki orda hiçbir þey yok gibi de hala Kaddafi için yol arýyorlar. Ne diyelim Orta doðu burasý. Yemende ahali kurþunlar yiyor, Bahrein resmen iþkal ediliyor ama hala tek odakta Libya'da takýnýp kalýnýyor. Bu da sistemin kendisi oluyor. 5) Kýsaca dünya görünümünde Japon depreminden nükleer santraller veya Bahrein iþkal ile ayarlamalarla sessizleþen gerçeklerin arasýnda yol alýp gidiyor. Unutmayalým ki emperyalist çaðda yaþanýyor. Bunun gerçeklerinden dýþlanarak kavramak zordur. Ama Amerikan eksenli düþünürler de her gün bize sistemin ne iyi olduðu ve bu güzelliklere ulaþma deðerler veriyor. Ýþte size Dünya görünümünden renkler. Ne yapalým ufak köþeden ancak bu kadar anlatým olur.

yenicag@yenicag.com.cy


14

18 MART 2011 CUMA

Ali Sarýtepe

ÝNÝSÝYATÝF BÝÇÝMLERÝ VE SORUNLARIN BUNLARLA ÝLÝÞKÝLERÝ

Her inisiyatif, bir olgunun çözülmesi ya da çözüm sürecine sokulmasý amaçlý oluþan þeylerdir/yapýlardýr. Bu yapýlar kurulu düzenden oluþturulabileceði gibi, bunlardan tamamen baðýmsýz ve olgunun bire bir yaþayaný olan özneler tarafýndan da meydana getirilebilirler. Sorun burada inisiyatif oluþturmak deðildir. Sorun; olgunun ana karakterini ortadan kaldýran, iþlevsizleþtiren yani baþ çeliþkiyi temel alan, baþ çeliþkinin çözümüne hizmet eden inisiyatif oluþum biçimleridir. Dolayýsýyla þunu ifade etmek durumunda olacaðýz. Sorundan, baþ çeliþkiden güç almayan yapýlarýn sorunu çözme becerileri olamaz. Çünkü, güç aldýklarý kaynaðý çözmeleri, ayný zamanda kendi varlýk nedenlerinin yok olmasýný, gereksizleþmesini de beraberinde getirecektir. Bundan dolayý bu tür yapýlarýn iþlevleri ya olmamaktadýr ya da sýnýrlý olmaktadýr. Direk sorunun sonucu olan yapýlar bu haldeyken; sorunun sonucu olmayýp da sorunun þu veya bu nedenden dolayý aktif oluþumcusu olan yapýlarda olgunun çözümünde ne kadar pozitif tutum almaya çalýþýrlarsa çalýþsýnlar, bunlarda sorun çözme noktasýnda sorunlu karakter olurlar. Sorun; sorunun maðdurlarý/yaþayanlarý tarafýndan ele alýndýðý zaman, çözüme baþtan kolaylaþtýrýcý bir noktadan baþlanmýþ olunmaktadýr. Kýbrýs toplumu; ortak karakterlerinin olmasýnýn yanýnda, bölüntüler karakterleri de olan, kendi içinde bu yanýyla farklýlýklarda barýndýran bir toplum halidir. Bölgede çýkarlarý olan ve bölgede ki devletlerinde tarihlerinde þu veya bu nedenden dolayý aldýklarý pozisyonlarla yaratýlan Kýbrýs Sorunu, yaklaþýk olarak 70-80 yýlýn yaþanmýþlýðýnýn toplamýdýr. Yaratýlan bu sorun, Kýbrýs toplum bölüntülerinin iç dinamiklerinden kaynaklanmayan ama bunlar üzerinden yükseltilen ve bunlara yedirilen bir sorun konumundadýr. Var edilen bu sorunun yýl büyüklüðü ve bu süreçteki yaþanmýþlýklardan dolayý toplum bölüntüleri biri birine yabancý konuma getirilmiþlerdir. Sonuç olarak; Kýbrýs toplum

Salih Batak

BAÞLIÐI BOÞVER FELAKETE BAK

Nitekim herkesin memleketi daha bir güzeldir kendisine göre… Sýrasý geldiðinde hiç usanmadan anlatýr da anlatýr ya hani: sanýrsýn, dünyanýn merkezinden bahsediyor… Güneþ oradan doðuyormuþ gibi parlar gözleri. Ve övünür ay ýþýðýnýn denize nasýl yansýdýðýndan bahsederken… "Ay deðil mübarek: elmas" dersin. O da ayýn büyüsündendir galiba… Sevgilisiyle geçirdiði vakitleri hayal ederken içi burkulur biraz ama þimdi baþkasý ile evli olduðu için deðil elbette! Geçmiþe karþý duyduðu özlemdir aslýnda her þeyi söyleten/ düþündüren… O an öyle bir an ki: kimse anlayamaz onu… Malum, kime nasip olmuþ; dünyanýn en muhteþem yerinde yaþama þansý… Dinlerken hiç bölmek istemez insan; belki bazen sýkýlýr ama bölmez… Onunla üzülüp, heyecanýný paylaþmaya çalýþýr… Sonra o heyecanýn büyüsüne kendisi de kapýlýr ve o da bir þeyler anlatmak ister; Nereden girsem diye düþünür ve o an karþýsýndakinin anlattýklarý üzerinde nasýl üstünlük kurabileceði düþüncesiyle bir duyguya kapýlýr… *** Evet. Herkesin yaþadýðý yer bir baþka güzeldir… Tartýþma kaldýrmaz! Hele de özlem duyan biri için bambaþkadýr… Fakat yaþadýðý süre zarfýnda; hele de kendi ülkesinde yaþýyorsa, ne acýdýr deðerini bilmez ne yaþadýðý coðrafyanýn ne de insanlarýnýn… Koskoca bir ömür çürütür: yine de düþünmez… Düþüneni de küçümser deðil mi? Hatta bazen alay da eder. Evet, böyledir insanoðlu: Arabada seyahat ederken yediði yemiþin kâðýdýný fýrlatýr atar camdan dýþarý, ya da otobüste

Temsilciler Meclisi Larnaka'ya parlamentoda bir sandalye verilmesini onayladý

bölüntüleri, bölüntü yabancýlaþtýrýlmasýna uðramýþ ve bölüntüler arasýndaki tarihsel birlik baðlantýlarý hiçleþtirilmiþ durumdadýr. Bugüne kadar yapýlan görüþmelerde, görüþmelerin yürütücüleri olan kurumlar soruna Kýbrýs toplumuna çözümcü noktasýnda olmamýþlardýr. Gerekçeler ne olursa olsun, sonuç olarak taraflar kendi pozisyonlarýnýn güçlendirilmesi noktasýnda olmuþlardýr. Onlarý bu noktada durmalarý ayný zamanda kendi varlýklarýnýn da devamý anlamýndadýr. Demek ki, sorun bunlarla çözülemeyecektir. Ne yapmalý! Kýbrýs toplum bölüntülerini, yaþanmýþlýklarýn yarattýðý biri birlerine yabancýlaþma konumundan çýkarýlmasýdýr. Yaþatýlan sorunlarýn asli yaþayanlarý olan bu bölüntülerin kendi aralarýnda kuracaklarý sivil inisiyatif yapýlarý ile öncelikli olarak yabancýlaþmalýðý ortadan kaldýracaklarý çalýþmalarý yapmalarý gerekmektedir. Bu inisiyatif yapýlarý tek tek bölüntülerden olabileceði gibi, Kýbrýs toplumu inisiyatifi þeklinde de olabilir. Bu tip inisiyatif gruplarýn sosyal ve kültürel faaliyetlerinin yaný sýra , en az bunlar kadar önemli siyasal çalýþma inisiyatifli çalýþma gruplarýnýn oluþturulmasýdýr da. Kurulan bu inisiyatif gruplarý ayný zamanda geleceði kurmada programý ve çalýþmayý toplumsallaþtýrmayý da saðlamýþ olacaktýr. Dolayýsýyla da, topluma yabancýlaþtýrýlan politika da yerini toplumun, toplumlarýn yaptýðý politikaya býrakmýþ olur. Çözüm daha sahici olur, daha ulaþýlýr olur. Toplum, toplum bölüntüleri kuracaklarý böyle inisiyatiflerle þu ana kadar yürütülen görüþmelerin, sorun çözücü karakterli olmadýklarýný daha çýplak hale getireceklerdir. Kapý arkalarýnda yapýlan ayak oyunlarýnýn da böylece sonunu getirmiþ olacaklardýr. Yöntemi böyle olan, hayatý yeniden ve yeni baþtan olan kurma tarzý, sorunu ve çözümü hakikileþtirecektir. Toplumun ve bölüntülerin sorunular manzumesini yakalayabilmelerini ve bunlara hitap eden çözümler yaratmalarý daha kolay olacaktýr. Bir yerden baþlamak gerek. Bu konuda tarihsel büyük bir imkan vardýr. 11 Nisan 1965'te Lefkoþa-Larnaka yolunda yolunda bile bile katledilen Derviþ Ali Kavazoðlu ve Kostos Miþaulis'in her iki bölüntüde görülebilen bir yerde ve büyüklükte anýt heykellerini yapmak. Bu ayný zamanda Kýbrýs toplumunun en iyi anlatýmý da olur. Unutmayalým ki bu, Kýbrýs toplumunun yaþanmýþlýðýnýn pozitif karakterde geleceðe taþýnmýþlýðý da olacaktýr. Baþlamak gerek.

yenicag@yenicag.com.cy giderken burnunu karýþtýrýr, kimse görmeden ve fakat çaktýrmadan etrafýna bakarak; bir öndeki koltuðun bir köþesine siler elini… Böyledir insanoðlu: Hep bir þeylere özlem duyar ama yinede deðiþeyim demez/ diyemez ki… Bir þeyler mani olur buna/ düþündürmez onu; ne kadar adaletsiz bir dünya olsa da her zaman yerine getirmesi gereken sorumluluklarý vardýr… Üzülür belki ama hep ayni bahanenin arkasýna saklanýr; "böyle gelmiþ böyle gidecek" demek daha çok iþine gelir… Hiçbir þey o sorumluluklarýn önüne geçemez. Alýþtýðý için ben monoton, siz düzenli deyin- bu hayata: Ne Afrika'daki pet þiþeden gemi yapýp hayvan pisliði içinde yüzdüren çocuklara üzülür; ne de Filistin'de akþam eve iki lokma ekmek getirmesini beklerken, babasýnýn ölümün haberini alan çocuðun hayatýný… Doðruya televizyon belasý var birde; insanlarý kendisine kilitleyen, dünyanýn pisliklerini saklayabilmek adýna olanca saçmalýklarý barýndýran pezevengin icadý! *** Üç-dört gün önce yine o kahrolasý makinelerden; birilerinin istediði þekilde izledik Japonya'daki Tsunami felaketini... Ýstisnasýz her kanal dizilerin arasýna sýkýþtýrmayý baþardý bu 'doðal afet'i... Birisi sayýsý bilinmeyen ölülerden bahsetti; öteki maya takviminden… Bu takvim-i maya konusu çok muhatabým olmadý bu kadar zaman; bundan sonra da olmaz herhalde… Bildiðim kesin bir þey varsa o; bu felaketlerin yaþanacaðýna dair onlarca defa yazýlýp/ söylendiðidir… Yine ekranlarda ya aþaðýlayýcý bir þekilde/ ya da marjinalleþtirilerek/ basitleþtirerek hedef gösterilen birileri vardý ve bir þeyler söylüyordu…(*) Her söylenene inanmayýn diyordu… Her gördüðünüze de inanmayýn diyordu… Fakat her zaman; aðýr demir kapýlar acýmasýzca kapandý bu insanlarýn suratýna… Ve sonrasý mapushane akþamlarý… Daraðacýnda/ iþkence hanelerde yitirilenlerin dýþýnda… *** Belki kimisi öldürüldü kimisi de hala içerdedir ama sonuç deðiþmedi… Hala bizi evcilleþtirmeye çalýþan bu vahþi kapitalistemperyalist güçler bir taraftan, kaynaklarý dengesiz bir þek-

HABER

Temsilciler Meclisi Perþembe günkü oturumunda, Mayýs'ta yapýlacak parlamento seçimleri öncesinde Lefkoþa bölgesinden bir sandalyenin Larnaka bölgesine transfer edilmesini öngören karar tasarýsýný oybirliðiyle kabul etti. Bu geliþmeyle Parlamento'da Larnaka bölgesinin sandalye sayýsý 5'ten 6'ya çýkarken Lefkoþa bölgesinin sandalye sayýsý 21'den 20'ye düþtü. Parlamento'daki 56 sandalye için seçimler her beþ yýlda bir yapýlýyor. Mayýs ayýnda yapýlacak olan seçimler Kýbrýs Cumhuriyeti'nin kuruluþundan bu yana yapýlan 10'uncu seçim olacak. Seçim tarihi 22 Mayýs 2011 olarak saptandý. Yurtdýþýnda yaþayan Kýbrýs vatandaþlarý da seçimde oy kullanabilecek. 1960 Anayasasý'na göre Temsilciler Meclisi'ne 50 milletvekili seçildi. Haziran 1985'te Meclis'in oybirliðiyle aldýðý kararla sandalye sayýsý 80'e çýkarýldý (56 Kýbrýslý Rum ve 24 Kýbrýslý Türk). Anayasa, Kýbrýslý Rumlar, Latinler, Ermeniler ve Maronitlerden oluþan "Kýbrýs Rum Toplumu"nun Meclis'e kendi temsilcilerini seçmelerini öngörüyor. Kýbrýs Türk toplumu da kendi milletvekillerini % 70-% 30 oranýna göre seçebiliyor. Kýbrýslý Türkler, toplumlar arasý çatýþmalar ve hükümete karþý ayaklanmalarý sonucu 1964'te Meclis'ten çekildiler. Bugünkü Temsilciler Meclisi'nde altý siyasi parti yer alýyor. Sol görüþlü AKEL'in % 31.16 oyla 18, Demokratik Seferberlik Partisi'nin (DÝSÝ) % 30.33 oyla 18, Demokratik Parti'nin (DÝKO) % 17.91'le 11, Sosyal Demokratlar Hareketi EDEK'in % 8,91'le 5, Avrupa Partisi'nin (EVROKO) % 5.73 oyla 3 ve Ekolojistlerin % 1.95'le 1 sandalyesi bulunuyor. Temsilciler Meclisi'nde bugün yedi kadýn milletvekili (AKEL 3, DISI 2, DIKO 1 ve EDEK 1) yer alýyor. Bugünkü Temsilciler Meclisi'nde seçilmiþ 56 milletvekili görev yapýyor. Bunlarýn bölgelere göre daðýlýmý þöyle: Lefkoþa Bölgesi 21, Limasol Bölgesi 12, Maðusa Bölgesi 11, Larnaka Bölgesi 5, Baf Bölgesi 4 ve Girne Bölgesi 3. Kýbrýs Rum toplumuna baðlý olan Ermeniler, Latinler ve Maronitler, Temsilciler Meclisi'ne temsilci seçebiliyorlar ancak bu temsilcilerin oy kullanma hakký bulunmuyor. Temsilciler Meclisi'nde Vartkes Mahtesian Ermeni dini grubunun temsilcisi, Antonis Hatzirousos Maronit grubun ve Benito Natovani Latinlerin temsilcisi olarak görev yapýyor. (KHA)

ilde sömürürken; diðer taraftan silah üretiminde kullanýlacak kimyasal maddelerin okyanuslarýn dibinde tatbikatýný yaparak; doðayý alt-üst ettiðidir tek gerçek… Amaç ise güçlenerek dünyadaki hâkimiyetini saðlamak… Sonrasýný da þair ekledi zaten; "Peynir ekmek deðil ama acý su bedava Kelle fiyatýna hürriyet/ Esirlik bedava Bedava yaþýyoruz dostlar bedava" *** Bu kahrolasý televizyon yayýnlarýný bize izleten ayný güçler olduðundan dolayý, bu felaketlerin sonucunda kendilerinin de büyük payý olduðunu söylemezler doðal olarak! Ne ben yaptým derler aslýnda; ne de yapmadým… Felaket baþa çöreklendik ya; sonra her þey olup-bittiye getirilmiþti zaten... Ýzlerken, arkasýndan üzülmekten baþka bir þey yapamadýðýmýz cesetler ve tehlikede olan ülkelere yapýlan çaðrýlar kalýr geride… Ýleriye dönük bir þeyler söylemek gerekirse: "Ýnsanoðlunun artýk düþünmeye baþlamasý gerekiyor! Kurtuluþu kendi elindedir!" de demeyecektir… Sadece "ayvayý yediniz haberiniz olsun" deyip geçiþtirilecek… Ey zat-ý muhterem "Sorumluluk"larýndan birazcýk da olsa kafaný kaldýrýp etrafýna baksan ya; geleceðe miras býrakacaðýn güzel bir dünya hala mümkün… -------------------------------------------------------------------------------* Bir çok gazetede veya efendilerin demeçlerinde bir marjinal sýfatýdýr aldý baþýný gidiyor. Bu "Marjinal"leþtirilen grup zaten yýllardýr ne zaman hak aramaya kalksa, önceleri Moskova'ya gönderildi; þimdilerde ise ya provokatör olarak toplumda hedef gösterilmeye çalýþýlýyor ya da görmezden gelinerek yokmuþ gibi davranýlýyor. Bu konu zaten baþlý baþýna eyleme geçen bu kitlelerin þikayetleri ile baðlantýlýdýr… Çünkü demokratik bir ülkede; toplumun ister tek bir bireyi olarak; isterse de çoðunluðu bakýmdan dile getirdiði bir þey varsa görmezden gelinemez. Demokrasi zaten temelde insanlarýn haklarýna hitap eden bir yönetim þekli deðildir. Aksi takdirde basýnýn gündemini meþgul eden kimin neresinin açýldýðýndan ziyade; yiyecek ekmek bulamayan emekçi olurdu…

yenicag@yenicag.com.cy


HABER

15

18 MART 2011 CUMA

Türk mahallesinde büyüyen Ermeni çocuðu, göçüp gitti... Sevgül Uludað - Yenidüzen Hayat duruyor… Bir anlýðýna kalbim duruyor ve çevremdeki dünya sanki sarsýlýyor - sanki bana yeryüzünde en deðerli ve en anlamlý þeyin hayat olduðunu göstermek istiyor... Egemen çevrelerin tüm çarpýk oyunlarý, tüm düþmanlýklar ya da kýskançlýklar ve küçük insancýklarýn küçücük oyuncuklarý, tüm kaygýlar ve tartýþmalar bir anda tümüyle önemsizleþip buharlaþýyor çünkü arkadaþým Can'ýn ölüm haberini alýyorum, sonsuza dek yeryüzünden, bizlerden ayrýlýp gitmiþ... Þimdi ne yaparsam yapayým, asla ona ulaþamayacaðým. Hepsi bu... Ermeni bir Kýbrýslý olarak Puzant Nacaryan - biz ona "Can" diyorduk ya da "Jean" - Lefkoþa'nýn Köþklüçiftlik Mahallesi'nde 15 Ocak 1954'te

dünyaya gelmiþti, evi Gündüz Tezel Sokaðý 18 numaradaydý. Nuritza ve Vahan Nacaryan'ýn oðluydu... Puzant, Arabahmet Mahallesi'ndeki Viktorya Sokaðý'na kardeþi Levon'la birlikte yürüyerek gidip geliyor, Viktorya Sokaðý'ndaki Ermeni Kilisesi'nin avlusundaki okula gidiyordu... Kardeþi Levon, ondan üç yaþ büyüktü. Gündüz Tezel Sokaðý, karma bir sokaktý... Can, "Gündüz Tezel Sokaðý'nda yaþayanlarýn yüzde 80'i Ermeniler'di, geriye kalanlar Kýbrýslýtürkler'di" diye anlatmýþtý bana. Sokaðýn sonunda bir de Kýbrýslýrum fýrýncý bulunuyordu. 1963 yýlýndaki çatýþmalar, Kýbrýslýermeni toplumunu da etkileyecekti... Çarpýþanlar yalnýzca Kýbrýslýtürkler ve Kýbrýslýrumlar olmayacak, 1920'li yýllarda Anadolu'dan

BAÞSAÐLIÐI YKP üyesi ve dostumuz Engin Ekici'nin kardeþi

Erson Ekici’nin Vefatý dolayýsý ile tüm ailenin acýsýný paylaþýr baþsaðlýðý dileriz. YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

ISI METAL

atýlan Ermeniler de bu çatýþmadan etkilenecekti. Henüz 1920'li yýllarda Anadolu'dan Kýbrýs'a geldikleri zaman tek konuþtuklarý dil Türkçe olduðu için, Türkçe konuþulan mahallelere yerleþmiþlerdi. Yetenekli zanaatkarlardý, kuyumculardý, tatlýcýlardý, bazýlarý pek çok dili konuþabiliyordu - kimisi yayýncýlýktan geliyordu, kimisi tiyatroculuktan, kimisi müzisyendi... Kýbrýs'taki yaþama katacak çok þeyleri vardý ancak Kýbrýslýlar'ýn kendisi birbirleriyle kavgaya tutuþmuþ olduklarý için onlarý da bir noktada "bir tarafý seçmeye" zorlayacaklardý. Evlerinin kapýlarýnýn altýndan atýlan Türkçe tehdit mesajlarýnda, uyarýlýyorlar ve derhal "Türk tarafýný terketmeleri" isteniyordu. Yaþamlarýndan endiþe ettikleri için önce Viktorya Sokaðý'nda toparlanacaklar, daha sonra da "Rum tarafý"na geçecekler, Melkonyan Enstitüsü'ne gideceklerdi. (…) Kasým 2007'de yaptýðýmýz ve bu sayfalarda yayýmlanan röportajýnda, Can, þöyle demiþti: "Ancak Kýbrýslýrumlar'la yaþamaya baþladýktan sonra, dünyada baþka lisanlarýn da olduðunu anlamýþtým! 1963'te ben dokuz yaþýndaydým. O güne kadar evde anneannem Lusia'yla Türkçe konuþurduk, pek Ermenice konuþamazdý. Biz okulda Ermenice öðrenmeye baþladýktan sonra o da Ermenice öðrenmeye baþlamýþtý, angonilerinden! Babamla annemle evde Ermenice konuþurduk... Eðer Kýbrýslýrum bakkal Yannis'e gidecek olursak - ki bu okulun yanýndaydý

- ona "Ena gulliri" demezsek bize bir þey vermeyeceðini biliyorduk. Ona "Ena gulliri" diyorduk. ancak bu tarafa geldikten sonra dünyada baþka lisanlarýn da bulunduðunu farketmiþtim! Ve okulda Ýngilizce ile Rumca öðrenmeye baþlamýþtýk..." (…) Nuritza Haným þimdi ne yapacak? Telefonu kaldýrýp onu aramaktan korkuyorum... Korkuyorum çünkü oðlu Levon'dan sonra bu, kaybettiði ikinci evladý... Ýkinci bir evladý da kaybetmek onun için çok korkunç olacak... Eþi de hasta, Alzheimer olmuþ ve bir bakýmevinde yaþýyor. Geride bir tek kýzý kaldý... Bugün (10 Mart, Perþembe) arkadaþým Murat Kanatlý beni arayarak, önce bana herhangi bir yerden kötü bir haber alýp almadýðýmý, mesela bir ölüm haberi alýp almadýðýmý soruyor... Korkuyla, "Almadým, ne oldu?" dediðim zaman, "Bir sandalye bul da otur" diyor... Sonra da bana Can'ýn ölüm haberini veriyor... Cenazesi 12 Mart Cumartesi yapýlacakmýþ... Can, Murat'la çok iyi arkadaþ olmuþtu ve birlikte Lefkoþa'da, bir zamanlar Ermeniler'in yaþadýðý Arabahmet Mahallesi'ndeki Viktorya Sokaðý'nda etkinlik planlýyorlardý. Can, dün Murat'ý aramýþ fakat Murat meþgulmüþ - o nedenle Cuma gün buluþup Viktorya Sokaðý'nda yapacaklarý etkinlikleri konuþmayý kararlaþtýrmýþlar. Hiç gerçekleþmeyecek bir buluþma ayarlamýþlar... Bu yüzden Murat çok üzgün ... Can'ýn her zaman hem Kýbrýslýrum,

hem Kýbrýslýtürk arkadaþlarý vardý, tüm dünyadan arkadaþlarý vardý - bana Ermeni müzisyenlerden CD'ler verirdi, ben de ona Ermeni kökenli Türkiyeli gazetecilerin makalelerinin linkler'ini atardým, okusun diye. Annesi Nuritza Haným için Türkçe kitaplar alýr, bunlarý Can'la ona göndermeye çalýþýrdým. Hrant Dink öldürüldüðü zaman onun için Arabahmet Kültür Merkezi'nde bir anma töreni düzenlemiþtik ve Can da bize yardým etmiþ, Hrant Dink'in dev posterini kendi elleriyle hazýrlamýþtý. Arabahmet Kültür Merkezi, 1963 yýlýna kadar Ermeniler'in Kültür Merkezi idi. Can, nerede bir "action" varsa, derhal hareket etmeye hazýr bir insandý... Yapmaya deðer etkinlikler yapmayý severdi... Cenazesine katýlýp mezarýna çiçekler koyacaðým: O, hayatla dalga geçen, hayatý dolu dolu yaþayan, her zaman dobra konuþan, hiçbir zaman sözcüklerin arkasýna gizlenmeyen, oyuncuklara baþvurmayan, son derece dürüst bir insandý... Hayatý kucaklayýp kalbinin götürdüðü yere gitti, kalbinin söylediði gibi yaþadý - hiçbir zaman boyun eðmedi, küçük çýkarcýklar için eðilip bükülmedi, görüþü neyse, gerçek neyse, doðrudan bunu söyledi ve herhangi bir çýkarý için "uzlaþma"yý her zaman reddetti. Kendi yaðýyla kendi ciðerini kavurdu, kendi hayatýný kendisi kurdu... Kalplerimizde ve ruhlarýmýzda bir iz býraktý - huzur içinde yat sevgili Can... Keþke insanlar senin kadar özgün ve cesur olabilseydi...


ATLA TALÝM MEYE

haftalýk siyasi gazete

ACENTALARA KARÞI SOSYALÝST SEÇENEK!

ÝL YÖNET

R! HAYI

“Hamas'a oy veren halk da bize oy veren nedir?” BDP Eþ Genel Baþkaný Gültan Kýþanak, Erdoðan'ýn BDP'ye yönelik suçlamalarýna ve tehditle oy aldýklarýna iliþkin sözlerine "Baþbakan'ýn durumu yavuz hýrsýz misali. Hem hýrsýzlýk yapýp hem evsahibini suçlu çýkarýyor. Kim kimi tehdit ediyor sayýn Baþbakan" karþýlýðýný verdi. Partisinin grup toplantýsýnda konuþan BDP Eþ Genel Baþkaný Gülten Kýþanak, grup toplantýsýna katýlan slikozis hastalarýnýn durumuna dikkat çekerek, "Tarihe karýþmasý gereken bu hastalýðýn hala yaþanýyor olmasý Türkiye açýsýndan utanýlacak bir durumdur. Dünyada artýk geri kalmýþ finans kapitalin en son sömürü çarklarýnýn uyguladýðý bir kaç Asya ve Avrupa ülkesi dýþýnda hiçbir ülkede kotlara kumlama iþçiliði yapan ülke kalmadý. Bir tek Türkiye'de var. Ýktidarýn bu duruma karþý tutumu vahimdir. Baþbakan 8 yýldýr iktidarýz diyor; ama bu ülkede hala bu iþletmeleri kapatmayan bir iktidar anlayýþý var " dedi. Kýþanak, ayrýca Ýbrahim Tatlýses'e yönelik yapýlan saldýrýyý bir kez daha kýnayarak, Tatlýses'in kýsa zamanda iyileþmesini temenni ettiklerini belirtti. Japonya'da yaþanan deprem ve tsunami felaketine deðinen Kýþanak, Nükleer Santraller konusunda dünyanýn büyük bir felaketin eþiðinde olduðuna dikkat çekti. Kýþanak, ayrýca Türkiye'nin de Nükleer Enerji sevdasýndan vazgeçmesi gerektiðini belirterek, "Türkiye yenilenebilir enerji konusunda geniþ kaynaklara sahiptir. Artýk Nükleer Enerji peþinde koþmamalýdýr" dedi. Mart ayýnýn direniþ ayý olduðunu belirten Kýþanak, "Tarihe baktýðýmýzda Mart ayý ezilenlerin,

zulme baþ kaldýrdýðý bir ay olmuþtur. Her sene 8 Mart'ta baþlayan bu direniþ ruhu 21 Mart Newroz ile finalini yapan bir aydýr" dedi. BAÞBAKANIN AKLINDA SADECE ÝKTÝDAR VAR Türkiye'de dünyanýn birçok ülkesinden çok daha güçlü 8 Mart kutlamalarý yapýldýðýný kaydeden Kýþanak, "Kadýn katliamlarýna karþý örgütlü mücadelenin önemini vurguladýk. Ama ne yazýk ki; 3 gün içinde yine kadýn cinayetleri yaþandý. Baþbakan neredeyse bu kadýn cinayetlerine 'hükümete bir komplodur' diyecek kadar ileri gitti. Baþbakan insaf ölümün abartýsý olur mu? Baþbakan'ýn aklýnda sadece ve sadece iktidar var. Kadýn cinayetlerinin artmadýðýný söyleyen bir Kadýndan Sorumlu Bakan var bu ülkede. Sayýn Baþbakan, kadýn ve erkek farklýdýr; ama farklý olmak eþit olmamak anlamýna geliyorsa bu ayrýmcýlýktýr, ýrkçýlýktýr. Bundan feyz alan erkek anlayýþý da kadýnlarý katleder. Baþbakan'ýn bu sözünden feyz alan açakýlama yapan STK temsilcileri çýktý. Baþbakan bundan utanmalýdýr" diye konuþtu. Mart ayýnda yapýlan katliamlar ile Türkiye'nin hesaplaþamadýðýný belirten Kýþanak, katliamlarýn derin devlet eliyle yapýldýðýný ve ayný þekilde derin devlet eliyle kapatýldýðýný söyledi. Kýþanak, "16 Mart 1978'de Ýstanbul Üniversitesi önünde öðrencilerin üzerine bomba atýlarak 7 öðrenci katledildi. Derin devlet eliyle iþlenen bu cinayetler derin devlet eliyle hasýr edildi ve zaman aþýmýna uðradý. Bizler bu katliamlarý unut-

madýk unutmayacaðýz. Yine derin devletin karanlýk güçleri 12 Mart 1995'te Gazi Mahallesi'nde iþ baþýndaydý. 17 yurttaþýmýz yaþamýný yitirdi, onlarca insan yaralandý. Bu karanlýk olayda aydýnlatýlmadý" dedi. Kýþanak, katliamlarda yaþamýný yitirenleri saygýyla andýklarýn ve bu katliamlarý aydýnlatmanýn boyunlarýnýn borcu olduðunu söyledi. KOMÝSYON KURULMADAN DERÝN DEVLETLE HESAPLAÞMA SAFSATA AKP iktidarýnýn bu katliamlarýn açýða çýkarýlmasý için parmaðýný kýmýldatmadýðýný kaydeden Kýþanak, Hakikatleri Araþtýrma Komisyonu'nun kurulmasýný istedi. Kýþanak, verdikleri önergelerin AKP'nin oylarý ile reddedildiðini hatýrlatarak, "Baþbakan þunu çok iyi bilmeli; bir Hakikatleri Araþtýrma Komisyonu kurulmadan derin devlet ile hesaplaþma sözü bir safsata olarak kalmaktadýr. Bu komisyonun kurulmasýný engellediðiniz sürece, siz baþka hesaplar peþindesiniz demektir" dedi. Halepçe Katliamý'nýn Kürtlerin toplumsal tarihide silinmeyecek izler býraktýðýný kaydeden Kýþanak, "Binlerce insan bu süreçte Türkiye'ye geldi. Bu süreç Kürt sorunu açýsýndan bir kýrýlma oldu. Ama aradan yýllar geçti, Türkiye halký olarak bu sorunun çözümü noktasýnda iradesini ortaya koyan bir durumda deðiliz. Geçen yýl Hacettepe Üniversitesi'nde Halepçe Katliamý'ný protesto eden öðrencilere soruþturma açýldý ve orada katliama 'sözde' denildi. Hala bu yapýlýyorsa o katliamý yapanlar ile buna 'sözde' diyenlerin zihniyeti arasýna biz nasýl fark koyacaðýz. Bunun arkasýndaki zihniyet bu ülkenin Kürt vatandaþlarýna 'sözde' yurttaþ diyen zihniyettir" dedi. SURÝYE ÝLE NEYÝ ÇÖZECEKSÝNÝZ? Mart ayýnýn önemli bir diðer katliamýnýn da 12 Mart 2005 tarihinde Suriye'nin Qamýþlo kentinde Kürtlere yapýlan katliam olduðunun altýný çizen Kýþanak, Türkiye'nin Kürt sorunun çözümü noktasýnda Suriye ile iþbirliði yapmaya çalýþmasýný da eleþtirdi. Kýþanak, Suriye'nin hala Kürtleri vatandaþ olarak tanýmadýðýný belirterek, "Türkiye Kürt sorununu çözmek için iþbirliði yapýyor. Bu zihniyet ile neyi çözeceksiniz" dedi. Kýþanak, Baþbakan Erdoðan'ýn Ortadoðu devlet baþkanlarýný akýl verdiðini, ancak dönüp kendisine bakmadýðýný kaydetti. Baþbakan Erdoðan'ýn liderler toplantýsýnda söylediði, "Toplumun taleplerine duyarsýz kalan liderler er ya da geç yenilgiye uðrayacaktýr" sözlerini hatýrlatan Kýþanak, "Bu sözleri söyleyen Baþbakan aynaya baksa, Türkiye'ye baksa bu söylediði sözlerin tam da kendisine söylenmesi gereken sözler olduðunu görür. Bu

LA LÝMAT

TA MEYE YÖNETÝL

! HAYIR

haftalýk siyasi gazete

ADRES: Hüseyin Tahir Apt. No: 174/4 Tanzimat Sok. Lefkoþa www.yenicag.com.cy

Baþbakan Almanya'da anadilde eðitimi savunuyor. Gazze'de çocuklar için aðlýyor. Ýþ Türkiye'ye gelince bunlarýn tersini yapýyor. Kürtlerde anadilde eðitime 'bölücülük' diyor. Halkýn seçilmiþlerini tutukluyor. Kürt çocuklarýna yönelik katliamlara gözünü kulaðýný kapatýyor. Ondan sonra da baþkalarýna akýl veriyorsun" dedi. BAÞBAKAN ‘YAVUZ HIRSIZ' MÝSALÝ Baþbakan Erdoðan'ýn geçtiðimiz hafta yaptýðý grup toplantýsýnda BDP'ye yüklendiðini hatýrlatan Kýþanak, þunlarý söyledi: "Baþbakan konuþmalarýnda BDP'yi 'terörist' ilan ediyor. Ýsrail'e seçilmiþlere 'terörist' diyemezsin diyor. Orada Hamas'a oy veren halk da bize oy veren nedir. Sen bu kadar mý ýrkçýsýn? Bu halkýn karþýsýna nasýl çýkacaksýn" dedi. Baþbakan'ýn kendilerine hitaben "Ýþte sandýk geliyor kimseyi tehdit etme" dediðini hatýrlatan Kýþanak, 'Baþbakan'ýn durumu yavuz hýrsýz misali. Hem hýrsýzlýk yapýp hem ev sahibini suçlu çýkarýyor. Kim kimi tehdit ediyor sayýn Baþbakan'' dedi. Baþbakan'a, 29 Mart yerel seçimleri sonrasý BDP'ye yönelik gerçekleþtirilen operasyonlarýn tehdit olup olmadýðý sorusunu yönelten Kýþanak, "Öyle bedava boþ lafla tehdit olmaz. Çýk ortaya örnek ver. Kimi tehdit ettik. Referandum da korucularýn sandýk baþýnda nasýl terör estirdiðine hepimiz tanýk oldu. Bölgede 2 bin tane karakol var. Halkýn tepesinde binlerce asker var. Baþbakan bunlar ne yapýyorlar. Senin emir ve komutan altýnda deðiller mi? Baþbakan'ýn bu kadar açýkça yalan söylemesi kendisine de yakýþmýyor. Baþbakan yalanla oy alýnmýyor" dedi. BDP'li milletvekillileri hakkýnda 632 fezleke hazýrlandýðýný belirten Kýþanak, "Daha bir kaç gün önce Yüksekova'da 15 yöneticimiz tutuklandý, bunlar tehdit deðil mi? Bizi örgütsüz býrakarak, seçime hazýrlanmayacaðýmýzý mý zannediyorsun. Bu bir halk hareketi, hepimizi tutuklasan da gözaltýna alsan da bu halk oradan kendi iradesini çýkaracak. Sana teslim olmayacak" dedi. ‘ÖZEL HARP DAÝRESÝNÝN YAPTIÐINI ÞÝMDÝ AKP MEDYASI YAPIYOR' Baþbakan'a seçim barajýný indirme çaðrýsý yapan Kýþanak, þunlarý ifade etti: "Baþbakan çaðrýmýz var. Seçim

TEL: 2 2 7 4 9 1 7 FAX: 2 2 8 8 9 3 1

barajýný indir. Kenan Evren'in barajýna sýðýnma, tutuklanan siyasetçileri serbest býrak. Terörle mücadele yasasýný kaldýr. Ýkiyüzlü siyaseti ve kara propagandayý býrak, 90'lý yýllarda Özel Harp Dairesi'nin yürüttüðü psikolojik savaþý, þu anda AKP medyasý yapýyor." Türkiye'de uygulanan seçim sisteminin siyasi partiler için eþit koþullar içermediðinin altýný çizen Kýþanak, "Seçime demokratik ve eþit koþullarda gidelim, görelim o zaman sen kaç gramsýn. Bir taraftan baraja sýðýnacaksýn, bir taraftan 186 milyon TL hazineden para alacaksýn ondan sonrada bunun adýna adil seçim diyeceksin. Bu sadece resmi olarak aldýklarým. AKP, CHP, MHP hazine partisidir. Devlet partisidir. Hazineden palazlanan partilerdir. Dünyanýn hiçbir yerinde bu yok. Ya tüm partilere yardým yaparsýn ya da kendine ayrýmcýlýk yapmazsýn. Halkýn paralarýyla kendisine ayrýmcýlýk yapan bir Baþbakan'dan eþitlik ve adalet içinde bir seçim yarýþý beklenemez. Ama biz bunlara raðmen beþ parasýz da olsak halkýmýzýn fedakarlýðý ile o seçim barajýný anlamsýz kýlacaðýz. 12 Haziranda öyle güçlü bir sonuç alacaðýz ki; baþbakan kaç gram olduðunu görecek" dedi. Kýþanak, Demokrasinin olmadýðý bir Cumhuriyetin kendisini yaþatamayacaðýný belirterek, Cumhuriyet ile demokrasinin buluþma zamanýnýn geldiðinin söyledi. Kürt sorunun çözümünün Demokratik Cumhuriyet ile olacaðýnýn vurgulayan Kýþanak, "1911-1925 yýllarý arasýnda yaþananlarý bilirsek bu gün yeniden ayný yanlýþlarý yapmayýz. O süreçte yapýlan yanlýþlar 85 yýl kaybettirdi. Bunlarý bilerek bu güne bakmak ve Demokratik Cumhuriyeti oluþtururken, bu hatalarý yeniden yapmamak gerekir" dedi. ‘NEWROZ KENDÝ MÝSYONUNU OYNAMALI' Newroz hazýrlýklarýný 138 merkezde yaptýklarýný belirten Kýþanak, halka Newroz etkinliklerine katýlým çaðýrýsý yaparak þunlarý söyledi: "Newroz kutlamalarý sürece uygun þekilde görkemli kutlanacaktýr. Her yerde halkýmýz bu günden bu kutlamalara hazýrlanýyor. Herkes kendisine kýyafetler diktiriyor. Çünkü bu Newroz her bayram kadar önemli ama bir farký var. Tarihsel süreç nedeniyle Newroz kendi misyonunu oynamalýdýr. Kürt sorunun demokratik çözümü noktasýnda halkýn iradesi açýða çýkmalýdýr. Bu Newroz da temel sloganýmýz 'onurlu bir yaþam için ya özgürlük ya özgürlük' olacak. Newroz, Mazlum Doðan'ýn zalimlere karþý özgürlük ateþini yaktýðý gündür. 92'de Cizre'de Nusaybin'de üzerine ateþ açýlarak katledilen onlarca Kürt yurttaþý andýðýmýz bir gündür. Newroz þehitlerini saygýyla anýyoruz." Kýþanak, konuþmasýnýn sonunda Kürtçe, "Newroza me pîroz be" diyerek Newroz'u kutladý.

e-mail:

y e n i c a g @ y e n i c a g. c o m. c y


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.