yenicag 21012011

Page 1

LEKET BU MEM

! BÝZÝM

yeniçað

TARÝH: 21 OCAK 2011 CUMA

haftalýk siyasi gazete

YIL: 20

SAYI: 1026

FÝYATI: 2 TL

SINIRSIZ, SÝLAHSIZ, GARANTÖRSÜZ YENÝ BÝR KIBRIS MÜMKÜN!

SAHÝBÝ: YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

Davutoðlu ve TC’nin politikasý anlaþýlmaya baþlandý, iþgalci diyenler gýrla, bizimkilerin çýrpýnýþý boþuna...

CÝLALARI DÜÞTÜ Uzun lafýn kýsasý...

l Türkiye'ye iþgalci demek son zamanlarda moda oldu çünkü çözüm en kýsa zamanda diye diye yarattýklarý hava sonuç vermedi. Bu kadar zamanda gereði için adým atmayýnca cilasý düþtü ve aslýnda dünyayý oyalamakta olduðunu anlamaya baþladýlar. Annan planýna hayýr derken dünyayý kandýrmýþ olan Rum yönetimine öfke hala dinmediyse de Davutoðlu politikasý oyalamadan baþka bir sonuç vermeyen kýsýr bir politika olarak görülmeye baþlandý. Zaman içinde cilasý düþtü ve çirkin oyalama göz önünde durmaya baþladý l Özgürgün'ün tarihi ve hukuki dediði þeylere verdiði gerçek sýfatý Kýbrýs'ta bir çözüme deðil de çözümsüzlüðe iþaret olmalý ki bol laf ama tek adým yok politikasý uygulandý ve dünya Türkiye'den umudunu kesti. Karabað hatýrlatmasý da orada çözüm yok burada da olmamalý iddiasý gibi bir çaðrýþým yaptý çünkü Karabað'da Ermenistan, Kýbrýs'ta da Türkiye iþgalci durumdadýr. Özgürgün iþgalci Ermenistan'ýn iþgalci Türkiye demesine iþaret etti ama keçi hangisi koyun hangisi belirtmedi. Biri diðerine güldü dedi amma keçi kim belli deðil! l Anlaþýlýyor ki tehlikelerden kaçýnmak için çözüm aranacaðýna tehlikeler gösterilerek hovardaca çözümsüzlüðe sarýlacaklardýr. Bu da çözüm hedefli bir Türk politikasýnýn olmadýðýna iþarettir. Her gün bir az daha içinin boþluðu görülmekte ve cilasý düþmektedir

2

Avrupa Sol Partisi’nin ilk Yürütme Kurulu toplantýsý gerçekleþti ● Yeni Kýbrýs Partisi'nin de gözlemci üye olduðu Avrupa Sol Partisi'nin (EL) 2011'deki ilk Yürütme Kurulu toplantýsý 15-16 Ocak tarihlerinde Brüksel'de gerçekleþti. YKP'yi temsilen Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý toplantýya katýldý…

S E R H A N

GAZÝOÐLU

● Bunun yanýnda YKP, 13 Ocak'ta yeniden görüþülmeye baþlayan KCK davasýný izlemek üzere de Diyarbakýr'a gitti. Davayý YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý izledi… Kanatlý dava ile ilgili gözlemlerini ayrýca 15 Ocak'taki EL Yürütme Kurulu toplantýsýnda da aktardý…

3


2

21 OCAK 2011 CUMA

HABER

CÝLALARI DÜÞTÜ Yeniçað: Ermenistan baþbakaný Kýbrýs'ý ziyaret etti ve güneydeki mecliste konuþma yaptý. Serj Sakisyan'ýn konuþmasýnda Türkiye'nin Kýbrýs'ýn kuzeyini iþgalinden bahsetmesini kuzeydeki yönetimin dýþiþleri görevlisi hoþ karþýlamadý. Türkiye'nin kuzeyi iþgal ettiðini zamanýn devlet baþkaný olan cuntanýn lideri Evren bile iftiharla ilan ettiði halde Türkiye kimsenin bahsetmemesini istediði için sözde baðýmsýz devlet olan KKTC'nin dýþiþleri bakaný malumu ilandan korkmaktadýr. Amma korkusu gene de mazeretler söylemekten kendisi alýkoymamaktadýr. Nitekim Serj'i eleþtirisinde Türkiye'nin iþgal diye addedilmemesini istediði olay hakkýnda bilgi derinliðinden yoksun olduðunu iddia etti. Bu arada da Ermenistan'ýn Karabað'ý istila ve iþgaline iþaret eti. Halbuki Serj Sarkisyan Ermenistan istila ettikten sonra iþgal ettiði için durumu en iyi anlayacak bir durumdadýr. Tarihi veya güncel bilgi yoksunluðu çekmez. Fakat Özgürgün Türkiye'nin iþgalini itiraf etmesini engelleyen Türkiye'nin maaþýný ödememesinden bile korkar. Türkiye'ye iþgalci demek son zamanlarda moda oldu çünkü çözüm en kýsa zamanda diye diye yarattýðý sonuç vermedi. Bu kadar zamanda gereði için adým atmayýnca cilasý düþtü ve aslýnda dünyayý oyalamakta olduðunu anlamaya baþladýlar. Annan planýna hayýr derken dünyayý kandýrmýþ olan Rum yönetimine öfke hala dinmediyse de Davutoðlu politikasý oyalamadan baþka bir sonuç vermeyen kýsýr bir politika olarak görülmeye baþlandý. Zaman içinde cilasý düþtü ve çirkin oyalama göz önünde durmaya baþladý. Dýþiþleri Bakaný Hüseyin Özgürgün, Ermenistan Cumhurbaþkaný Serj Sarkisyan'ýn, Rum meclisinde yaptýðý konuþmada, "Kuzey Kýbrýs`ýn Türkiye tarafýndan

iþgal edildiðini" söylemesine tepki göstererek, bunun tarihi ve hukuki gerçeklerle baðdaþmadýðýný vurguladý. Mamafih hangi tarih olduðunu merak eden hala varsa iþi zor çünkü sorunun çözümü deðil yaratýldýðý günlerin hatýrlanmasýndan baþka bir vaat ortada yok. Ýstilaya ne neden olmuþsa olmuþ çözüm için verilen vaatler ve görüþler bugünün konusudur ve haklý neden de olsa haksýz bir çözümü kimse desteklemez. Özgürgün'ün tarihi ve hukuki dediði þeylere

verdiði gerçek sýfatý Kýbrýs'ta bir çözüme deðil de çözümsüzlüðe iþaret olmalý ki bol laf ama tek adým yok politikasý uygulandý ve dünya Türkiye'den umudu kesti. Karabað hatýrlatmasý da orada çözüm yok burada da olmamalý iddiasý gibi bir çaðrýþým yaptý çünkü Karabað'da Ermenistan Kýbrýs'ta Türkiye iþgalci durumda. Özgürgün iþgalci Ermenistan'ýn iþgalci Türkiye demesine iþaret etti ama keçi hangisi koyun hangisi belirtmedi. Biri diðerine güldü dedi amma keçi kim!

Kýbrýs sorununu çözmemek için Ermenistan ile aþna fiþne bir Rum tarafý ile çözüm olmaz mazeretine de sýðýnýlacaðý anlaþýlmaktadýr. Anlaþýlýyor ki tehlikelerden kaçýnmak için çözüm aranacaðýna tehlikeler gösterilerek hovardaca çözümsüzlüðe sarýlacaklardýr. Bu da çözüm hedefli bir Türk politikasýnýn olmadýðýna iþarettir. Her gün bir az daha içinin boþluðu görülmekte ve cilasý düþmektedir.

Siyasi partiler rutin toplantýsý gerçekleþti Bazý Kýbrýslý Türk ve Kýbrýslý Rum siyasi parti temsilcilerinin 19 Ocak'ta ara bölgede toplantýsý gerçekleþti. Ledra Palace Otel'de Slovakya'nýn Kýbrýs Büyükelçiliði'nin organizasyonunda yapýlan toplantýya Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri'nin Kýbrýs Özel Temsilcisi ve Kýbrýs'taki Birleþmiþ Milletler Barýþ Gücü (UNFICYP) Misyon Þefi Lisa Buttenheim da katýlarak Kýbrýs sorunundaki son geliþmeler hakkýnda bilgi verdi. Toplantý sonunda Slovak Büyükelçisi Anna Turenicova toplantýya katýlan siyasi partiler tarafýndan benimsenen ortak açýklamayý okudu. Açýklamada, toplantýda, iki toplumun yakýnlaþtýrýlmasý amacýyla 2010'da bazý Kýbrýslý Türk ve Rum siyasi partilerin yaptýðý iki toplumlu çalýþmalarýnýn deðerlendirildiði belirtildi. Toplantýda, Buttenheim'in UNFICYP'in rolü ve Kýbrýs sorunun çözüm süreci ile ilgili son geliþmeler hakkýnda siyasi parti temsilcilerine bilgi verdiði de belirtilen açýklamada, siyasi parti temsilcilerinin UNFICYP'in

rolünden memnun olduðu, BM'nin adadaki misyonu ve iki toplum arasýndaki iliþkiler hakkýnda görüþ alýþ veriþinde bulunduðu

ifade edildi. Bir sonraki toplantýnýn 23 Þubat'ta yapýlmasýna karar verildiði de kaydedildi.

Sendikal Platform çalýþmalarý son noktada, YKP üye, sempatizan ve parti dostlarý çaðrý yaptý:

28 Ocak'ta sokaktayýz Ankara'nýn paketlerine Acentalarýn iþbirliðine hem ustasýna hem çýraklarýna Sendikal Platform 28 Ocak ile ilgili son çalýþmalarýný yapýyor. Sendikal Platform ve platform içinde yer almayan sendika ile siyasal partiler 17 ve 20 Ocak'ta iki toplantý daha yaptý, Pazartesi yeninden bir araya gelecekler… YKP kendi korteji ile eylemlere katýlma kararý aldý, saat ve toplanma yeri ile ilgili çalýþmalar ise sürüyor. Sendikalarýn benimsediði saat 11'de eski Peyak önünden tüm kortejlerin Ýnönü meydanýna yürümesi… Sendikal Platformunun benimsediði ilkeleri þöyle: 1- Sendikal platform, emek örgütlerinin demokratik, ekonomik, sosyal ve özlük haklarýný koruma ve geliþtirme amacýyla kurulmuþ bir birliktelik olup, bu amaçlara giden yolda siyasi iradenin temsiliyetinin yarattýðý sorunu ortadan kaldýrarak "toplumun kendi kendisini yönetme" hedeflemektedir. Platformun hükümet olma amacý yoktur. 2- Sendikal Platform'un mücadelesinde toplumsal yokoluþu hedefleyen uygulamalara

DÝRENECEÐÝZ

destek veren örgütlere ve siyasi partilere yer yoktur. Örneðin "Göç Yasasý"ný destekleyenler. 3- Kýbrýs sorununun kýsa sürede Birleþmiþ Milletler kararlarý temelinde çözümüne ve Kýbrýslý Türklerin uluslar arasý alanda yerini almasýna destek verir. 4- Kýbrýslý Türkler'in kendi kendilerini yönetmelerine saygý duyulmalýdýr. 5- Türkiye ile Kýbrýslý Türkler arasýndaki iliþki karþýlýklý saygýya dayalý, siyasi eþitler düzeyinde olmalýdýr. Buyuran-emir alan, mantýðýna dayalý iliþkiye son verilmelidir. 6- Kýbrýslý Türkler'in kendi kurumlarýný yönetebileceði bilgi, beceri ve potansiyel vardýr. Bu gerçekten hareketle Merkez Bankasý, Sivil Savunma Teþkilatý, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlýðý'nýn yönetimi Kýbrýslý Türkler'e devredilmeli, polis ve itfaiye sivil yönetime baðlanmalýdýr. 7- Ulusal Birlik Partisi hükümeti koltukta kalma uðruna AKP hükümetinin yaptýðý tüm dayatmalara boyun eðerek ve ahlaki sýnýrlarýn ötesinde milletvekili transferleri yaparak

Kýbrýslý Türkler'in siyasi iradesini AKP'ye teslim etmiþtir. UBP halka karþý uygulamalarý ile Kýbrýs Türk toplumunu yokoluþa sürüklemekte ve iþbirlikçilik ve halk düþmanlýðý yapmaktadýr. Tüm bu gerekçelerle UBP hükümeti siyaseten toplumu temsil etmemektedir. 8- Sendikal Platform T.C. hükümetlerine teslim edilen siyasi iradenin geri alýnmasý mücadelesinde, mecliste temsil edilen partilerin hükümetin atacaðý adýmlar konusunda etkili olabilmek için, sivil itaatsizlikle birlikte hükümetlerin baþka çare býrakmamasý halinde meclisten çekilme dahil, tüm eylemleri desteklemelerini beklemektedir. 9- Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri içiþlerimize müdahale etmekten vazgeçmeli, müþavir adý altýnda "gölge kabine" uygulamasýna son verilmeli, T.C. Yardým Heyeti'nin siyasi iradenin kararlarýna müdahalesi durdurulmalýdýr. Mali destek uygulamalarý proje bazýnda, Kýbrýslý Türk makamlar üzerinden yapýlmalý, ihaleler Kýbrýs'ta açýlmalýdýr. 10- T.C. ile imzalanan protokoller çerçevesinde Kýbrýslý Türkler'in ekonomik,

sosyal ve kültürel yapýlarýna uymayan ve tamamen siyasi amaç güden dayatma ekonomik paket derhal durdurulmalý, yapýlan düzenlemeler ortadan kaldýrýlmalýdýr. 11- Özelleþtirme adý altýnda Kýbrýslý Türkler'e ait kamusal alanlarýn peþkeþ çekilmesi uygulamalarýndan derhal vazgeçilmelidir. Kurumlarýn çalýþmalarý ve gelecekleri ile ilgili karar verme yetkisi Kýbrýslý Türkler'e aittir. 12- Ülkemizdeki sosyal, ekonomik ve kültürel dokuyu bozan, Kýbrýslý Türkler'in siyasal iradesini ortadan kaldýran vatandaþlýk daðýtma uygulamalarý derhal durdurulmalý, uluslar arasý gözlemciler gözetiminde nüfus sayýmý yapýlarak ülkedeki kaçak nüfusun geri dönüþü saðlanmalý, kimlikle giriþ uygulamasý kaldýrýlmalý, ülkeye giriþler kontrol altýna alýnmalýdýr. 13- Gayri insani koþullarda çalýþtýrýlan özel sektör çalýþanlarýnýn çalýþma koþullarý iyileþtirilmeli, ILO kurallarýnýn ülkemizde hem kamuda, hem de özel sektörde uygulanmasý saðlanmalýdýr.


HABER

3

21 OCAK 2011 CUMA

Avrupa Sol Partisi’nin ilk Yürütme Kurulu toplantýsý gerçekleþti Yeni Kýbrýs Partisi'nin de gözlemci üye olduðu Avrupa Sol Partisi'nin (EL) 2011'deki ilk Yürütme Kurulu toplantýsý 15-16 Ocak tarihlerinde Brüksel'de gerçekleþti. YKP'yi temsilen Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý toplantýya katýldý… Toplantýlarda Aralýk'ta yapýlan Kongre sonrasý karar verilen "Avrupa Sosyal Ajandasý" çerçevesinde 2011 yýlý içinde yapýlacak çalýþmalar, etkinler ele alýnýp planlandý, ayrýca 2010 bütçesi ile 2011'de öngörülen bütçe de deðerlendirildi. Toplantýlarýn ana gündemini 16 Aralýk'ta Avrupa Parlamentosundan geçen "Avrupa Vatandaþlarý Giriþimi" oluþturdu. Bilindiði gibi "Avrupa Vatandaþlarý Giriþimi" en az yedi AB üyesi ülkeden vatandaþlarýn oluþturduðu komite AB komisyonuna yasa teklifinde bulunabilecek. AB Komisyonu, bir yýl içinde 1 milyon imza toplanabilirse yasa teklifini deðerlendirmeye almak zorunda kalacak. EL Yürütme Kurulu "Avrupa Vatandaþlarý Giriþimi" çerçevesinde nelerin yapýlabileceðini deðerlendirdi, ilk kampanya "sosyal geliþme ve dayanýþma için fon oluþturulmasý" baþlýðý ile gerçekleþtirilecek… Ayrýca üye ve gözlemci üyelerin kendi ülkelerindeki olaylarla ilgili bilgi alýþ veriþi ve dayanýþma eylemleri ve nelerin yapýlacaðý da ele deðerlendirildi… Toplantýlarýn ilk gününde konuk olarak Bolivya Dekolonizasyon Bakan yardýmcýsý Felix Cardenas katýldý ve kýsa bir konuþma yaparak Latin Amerika'da yaþananlarla ilgili bilgi verdi… Ayrýca Kongre sonrasý oluþan organlar da görev bölümü yaptý. Buna göre yeni Sekreterya Antoni Barbara (EUiA), Fabio Amato (PRC), Natassa Theodorakopoulou (SYN), Kinga Kalocsai (Macaristan Ýþçileri Partisi 2006), Inger Johansen (RGA), Waltraud Fritz-Klackl (KPOE) ve koordinatör olarak da baþkan yardýmcýsý Maite Mola'dan oluþmasýna karar verildi… Baþkan ve Baþkan yardýmcýlarý da görev bölümü yaptý. Buna göre Fransýz Komünist Partisi Genel Sekreteri de olan ve EL Baþkaný Pierre Laurent, parti sözcüsü, ayni zamanda parti, dernek ve sendikalarla iliþkilerden sorumlu olacak… EL Baþkan yardýmcýlarýnýn sorumluluk alanlarý ise þöyle: Alexis Tsipras parti ve sendikalarla iliþkiler, ekonomik kriz ve alternatifler koordinatörlüðü; Marisa Matias, Avrupa Parlamentosu ile iliþkiler, toplumsal politikalar, çevre; Maite Mola, Uluslararasý Ýliþkiler, Sekreterya ve Yürütme Kurulu Koordinatörlüðü; Grigore Petrenco, AB dýþýndaki partilerle iliþkiler, EL'in geniþlemesi; Dieter Dehm, mali iþlerden sorumlu, tüm baþkanlýk ve yürütme kurulu iþleri… Pazar günü ise öðleden sonra Kongo muhalif liderlerinden Patrice Lumumba'nýn öldürülüþünün 50. yýlýnda bir anma etkinliði yapýldý, eski Koloniler Bakanlýðý yanýndan geçerek Adalet Sarayý önünde biten yürüyüþte, Lumumba'ya düzenlenen suikastta Belçika hükümetinin birinci derece sorumlu olduðunu gösteren birçok kanýtýn olduðu vurgulandý ve koloni arþivinin açýlarak suçlularýn yargýlanmasý ve adalet talep edildi. Eyleme Avrupa Sol Partisi'ni temsilen bir grup Yürütme Kurulu üyesi de katýldý, yürüyüþte YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý da vardý… Bir sonraki EL Yürütme Kurulu toplantýsý 1517 Nisan tarihlerinde Budapeþte'de gerçekleþecek…

Diyarbakýr Bunun yanýnda YKP, 13 Ocak'ta yeniden görüþülmeye baþlayan KCK davasýný izlemek üzere de Diyarbakýr'a gitti. Davayý YKP

Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý izledi… Kanatlý dava ile ilgili gözlemlerini ayrýca 15 Ocak'taki EL Yürütme Kurulu toplantýsýnda da aktardý… Kanatlý'nýn dava ile aktardýklarý þöyle: "12-13 Ocak tarihlerinde Diyarbakýr'da olan herkes net olarak þuna þahit oldu, hukukla, demokrasi ile, insan hak ve özgürlükleri ile dalga geçen bir iktidar var… Ýktidar kelimesi yalnýzca dar anlamý ile hükümeti kapsayacak þekilde deðil, derin devleti de kapsayacak þekilde, geniþ anlamý ile okunursa daha anlaþýlýr olacaðýna inanýyorum… AKP'ye, muhtelif demokratlýk, liberallik vs gibi ünvanlar veren her bir bireyin mutlaka Diyarbakýr'da olmasý ve yaþananlarý izlemesi gerekirdi… Bunu söylerken gene bu yargýya yalnýzca 3-5 marjinalin gözlemi olarak bakmadan orda olan çeþitli düzeylerde yabancý konuklarýn, Türkiye'nin çeþitli yerlerinden gelen çeþitli düzeylerde onlarca siyasi parti, sendika, dernek, demokratik kitle örgütü temsilcilerinin ortak kanýsý olduðunu bilerek, daha geniþ bir yerden herkesin paylaþtýðý bir görüþ olarak okunursa daha anlaþýlýr olacak… Yani bu gözlemler orda olan herkesin çýplak, yalýn, gözleri önünde yaþandý, BDP'li, DTK'lý veya Kürt siyasetçilerinin anlattýklarý, onlarýn siyasal çalýþmalarýndan etkilenerek yaþanan bir süreç deðildi yani… 250 avukat, mahkeme heyetini defalarca zor durumda býraktý, defalarca adil yargýlanma, savunma hakkýnýn nasýl ihlal edildiði onlarca örnekle ortaya koydular ama mahkeme heyeti adeta orda deðil, önüne konacak metni okuyacak bir kiþi gibi tüm bunlara kulaklarýný kapadý… Bir yandan TRT Kürtçe yayýn yaparken mahkeme heyeti daha önceki duruþmalarda bilinmeyen dil dediði sanýklarýn savunma yapmaya çalýþtýklarý dili, bu defa 'Kürtçe olduðu düþünülen dil' diye tutanaklara geçirdi. Bunu ilk söylediðinde salonda, izleyici yerinde olan herkes birbirine baktý, þaþkýnlýkla… 3-5 ay öncesine kadar bilinmeyen dil anide keþfedildi ve 'Kürtçe olduðuna inanýlan dil'e terfi etti. Ama sonrasý tam bir komedi idi… Sanýklar konuþmaya çalýþtýkça yargýç kimi zaman 3 cümleyi geçmelerine izin vermeksizin mikrofon kapatýyordu ve "Kürtçe olduðu düþünülen dilde konuþma yaptýðý" kayda düþülüyordu. Ýþte komedi tam burada baþladý… Sanýklar mikrofonsuz dert anlatmaya çalýþtý, Kürtçe… Yargýç "Kürtçe olduðu düþünülen dil"i bir anda anlayýp onlara Türkçe cevaplar vermeye baþladýðýnda bunca gerginliðin yaþandý salonda defalarca gülüþmeler oldu… Yargýç bu dilin ne olduðunu bilmiyordu, öyle yazdýrýyordu tutaða ama sanýklarla da diyalogu sürdürebiliyordu… Bu komedi saatlerce sürdü… Mahkemenin inadýný avukatlar ortaya koyduklarý usta bir hamle ile kýrdýlar… Sanýklar baþarýp söyleyebildikleri 3-5 cümleyi tek tek "müvekkilim Kürtçe konuþtu ve" diyerek

Türkçe'ye çevirisini tutanaklara geçirdiler. Sanýklarýn hemen hepsi savunmamýz hazýr, savunma yapmak istiyoruz demelerine raðmen, bir kez daha savunmalar tamamlanamadýðý(!) için davalar ertelenmeye devam etti… Ýþte tam da burada çok önemli insani bir sürece daha tanýk olduk… Sanýklarý yaklaþýk yarýsý 2 yýla yakýn diðer kýsmý da 1 yýldan fazladýr cezaevinde bulunuyorlar. Hükümlü olmamalarýna raðmen açýk görüþ haklarý da yok… Bu nedenle mahkeme salonu bir nevi açýk görüþ yeri, akrabalar, eþ dost orda içerdekilerle yüz yüze konuþabilme þansý bulabiliyor, ama þanslý olanlar! Evet, þanslý olanlar çünkü salon bu kadar kalabalýk sanýklý, 250 avukatlý bir dava için küçük geliyor ve kýsýtlý sayýda izleyici davayý takip edebiliyor. Tam da burada herkesi yeniden hayrete düþüren sahneler yaþanýyor… Herhangi bir koþulda akrabalarýn, eþ dost arkadaþýn kavga ederek salona girmesi gerekirken, aileler dýþarda boþ kalabilecek yeri sakince bekliyorlardý. Davayý dýþardan gelenlerin takip etmesi için kalabalýðý içinden geçip salona giriþleri sýrasýnda nasýl olurda da tek bir kiþi tek bir söz söylemez?! Öðlen arasýnda, davaya ara verildiðinde ve salon dýþýna çýktýðýmýzda, salondan çýkarken etrafa bu gözle bakýp birinin öfkelendiðini, tepki gösterdiðini aradýk ama boþunaydý, herkes devletin her türlü provokasyonuna karþý olmasý gerekenden çok daha fazla olgundu ve ortamda tek bir gerginlik yoktu… Sanýklar da bir baþka haldiler… Kimi 2 yýla yakýn içerde, dava henüz baþlamýþ ama hepsi inadýna umutluydular, yüzlerinde sürekli gülümseme ve pozitif bir enerji ile celselerde bulunuyorlardý… 100 kusur kiþi tek tek Kürtçe konuþmaya çalýþtý, söyleyebileceði çok çok 4-5 cümleyi geçmeyecekti, en azýndan belli bir saatten sonra motivasyonun düþmesini beklemek boþunaydý, en son kiþi mikrofonu eline alýncaya kadar her bir sanýk sanki uzun uzun konuþacakmýþ gibi baþladý sözüne, kimse usanmadý, inadýna haklarýný sonuna kadar zorladýlar ama her biri yalnýzca 3 cümleyi geçmeyen konuþmalar yapabildiler ancak bu kimsede yenilgi hissi uyandýrmadý,

tersine herkes için motivasyon oldu, sabýr ve motivasyona hayran kalmamak mümkün deðildi… Avukatlar ise usanmadan tekrarladýlar, 'savunma hakkýna izin vermiyorsunuz' diye, onlar da sabýrla mahkemeden adalet beklediler, zaten günün son konuþmalarýndan birinde mahkemeyi en azýndan bugüne özgü, deðiþik bir þey yapamaya çaðýrdýlar, vicdanlý olmaya çaðýrdýlar. Evlerinde bodrumlarýnda cesetler bulunanlarýn serbest býrakýldýklarý ama ceplerinden çaký dahi çýkmayanlarýn 2 yýldýr gözaltýnda olunduðunu hatýrlatýp, vicdan çaðrýsý yaptý Avukatlar, ama nafileydi… Sanýklarýn profilleri de aslýnda ilginçti. Kimi çok yüksek oyla seçilmiþ belediye baþkanlarý idi, kimi belediyede çalýþan görevliler… 7 avukat vardý aralarýnda, 3 te insan haklarý dernekleri yöneticileri… Bu son kategoridekiler asýlda diðer bir komedi. Eylemi gözlemlemek, rapor yazmak müvekkillerini savunmak için gerçekleþtirdikleri eylemlerden dolayý ordaydýlar ve orda kalmaya devam ediyorlar… Dýþarýsý ise baþka bir trajedi idi… Eylem yapan onbinlerce insan üzerine tonlarca biber gazý atarak adeta bir meydan savaþýna giren polis teþkilatýný gördük. Tam da ortaçað filmlerindeki gibi, polis, copu, gaz bombasý ve plastik mermiler ile resmi rakamlara göre 40 bin olan göstericilerin için daldý, (evet, tam da filmlerde gördüðünüz gibi!) göstericileri kapalý alanlara sürdü ve burada üzerlerine gaz bombasý attý, yani sokaðýn ortasýnda polis kendi yasasýný ve hukuðunu uygulayýp eyleme katýlan herkesi cezalandýrdý. Yalnýzca eylemciler deðil, gazeteciler, eylemi gözlemleyeler, orda olan herkes tonlarca gaz bombasýndan etkilendi… Dediðim gibi Türkiye'nin demokratikleþtiði, özgürleþtiðini, AKP'nin iyi iþler yaptýðýný söyleyen her bir kiþinin mutlaka bu davalardan birine katýlmasý gerek, eminim ki fikri hemen deðiþecektir…" Türkiye dýþýndan gelerek 13-14 Ocak'taki davayý izleyenler þöyleydi: Murat Kanatlý (Yeni Kýbrýs Partisi Yürütme Kurulu Genel Sekreteri), Soren Sondergaard (Avrupa Parlamenteri - GUE/NGL), Andrej Hunko (DieLinke parlamenteri ve AKPM parlamenteri), Joseph Ryan (Westminister Piskoposluk Bölgesi Barýþ ve Adalet Komisyonu Baþkaný), Nasser Butt (Liberal Demokrat Müslüman Forumu Baþkaný), Omar Moore (Ýnsan Haklarý Avukatý), Sanja Karakaþ (Ýnsan Haklarý Avukatý), Eugene Schoulgin (Norveçli yazar ve uluslararasý PEN sekreteri), Ann Margarethe Livh (Ýsveç Sol Partisi temsilcisi), Naile Aras (Ýsveç Sol Parti Temsilcisi), Antonello Pabis (Ýtalya Emekli Sendikasý temsilcisi). Danimarka, Ýsveç, Hollanda, Almanya Ýngiltere Elçilikleri de davaya çeþitli düzeylerde gözlemci gönderdiler… Sanýklarýn tutukluluk hallerinin devamýna karar veren mahkeme heyeti, duruþmayý önce 18 Ocak'a erteledi, 2 günlük mahkeme sürecinden sonra yeniden davalar 28 Ocak tarihine erteledi…


4

21 OCAK 2011 CUMA

HABER

ÝKÝ TOPLUMLU BÝRLEÞÝK KIBRIS BARIÞ ÝNÝSÝYATÝFÝ “KIBRIS’TA ANLAÞMANIN ACÝL BÝR GEREKLÝLÝK OLDUÐUNU” VURGULADI Ýki Toplumlu Birleþik Kýbrýs Barýþ Ýnisiyatifi, Kýbrýs'ta sadece siyasi deðil ayný zamanda insan haklarý nedeniyle de anlaþmanýn acil bir gereklilik olduðunu vurgulayarak, 2011 yýlý içerisinde kapsamlý bir anlaþmaya ulaþýlabilmesi için gerçekçi bir zaman çerçevesi belirlenip görüþmelerin hýzýnýn artýrýlmasýný istedi. Süregelen ekonomik krizin üstesinden gelmenin tek yolunun adanýn yeniden birleþtirilmesi olduðunun giderek daha da belirginleþtiðini belirten Ýki Toplumlu Birleþik Kýbrýs Barýþ Ýnisiyatifi, "toplum liderlerine ve siyasi partilere", "daha yapýcý bir yaklaþýmla potansiyel bir anlaþmaya katkýda bulunmalarý" çaðrýsý yaptý. Ýki Toplumlu Birleþik Kýbrýs Barýþ Ýnisiyatifi, bugün bir basýn toplantýsý düzenleyerek, 2010 yýlýyla ilgili deðerlendirmelerde bulundu ve 2011'le ilgili beklentilerini ortaya koydu. Lefkoþa'da, ara bölgedeki Alman Kültür Merkezi'nde düzenlenen basýn toplantýsýnda, hazýrlanan ortak açýklamanýn Türkçesini Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasý (KTÖS) Genel Sekreteri Þener Elçil; Rumcasýný ise Sosyoekonomik Çalýþmalar Enstitüsü'nün Baþkaný Takis Hadjidemetriou okudu.

2011 ÝLE ÝLGÝLÝ BEKLENTÝLER Ýki Toplumlu Birleþik Kýbrýs Barýþ Ýnisiyatifi'nin 2011 ile ilgili beklentileri de özetle þöyle sýralandý: "Askeri bütçenin yarýya düþürülmesi konusunda görüþmelerin baþlamasý, birliklerin azaltýlmasý ve akabinde tamamen askersizleþtirilme; ilave geçiþ kapýlarýnýn açýlmasý ve ara bölgenin, karþýlýklý saygý ve iþbirliði bölgesine dönüþtürülmesi için harekete geçilmesi; Maðusa'daki yerleþime kapalý bölgenin, yerleþimcilere geri verilerek þehrin yeniden inþa edilmesi ve Maðusa Limanýnýn açýlarak BM yönetiminde gerçekleþtirilecek kapsamlý bir anlaþma ile çalýþýr hale getirilmesi; toplumda her sektörde iletiþim ve iþbirliði programlarýnýn gerçekleþeceði çerçevede bir anlaþmaya varýlmasý ve özellikle gençler ve eðitim yanýnda, iþ, kültür vs.. alanlara da geniþleyen bir að kurulmasý". Açýklamada, Ýki Toplumlu Birleþik Kýbrýs Barýþ Ýnisiyatifi'nin, Kýbrýs Türk sendikal hareketi ve 28 Ocak'ta gerçekleþtirecekleri genel grev ile eylemleri desteklediði de vurgulandý.

TAM METÝN 2011'de Kýbrýs Görüþmeleri ile ilgili, Birleþik Kýbrýs Barýþ Ýnisiyatifi'nin Görüþleri Ýki toplumlu "Birleþik Kýbrýs" Barýþ Ýnisiyatifi'nin dikkat çekmek istediði noktalar, aþaðýdaki gibidir: 1. Kýbrýs sorununa iliþkin herhangi bir çözüme ulaþýlamadan bir yýl daha geçmiþ bulunmaktadýr. 40 yýlý aþkýn bir süredir, Kýbrýslýlar kendilerine söz verilen bir ilerleme ve çözümü beklemektedirler fakat, þimdiye kadar henüz bir sonuç alýnmamýþtýr. Bu noktada, çözümün aciliyeti bir abartma olarak görülemez: Ýlerlemenin durmasýný Birleþmiþ Milletler Genel Sekreterinin de onaylamasý, liderlere olan güvenlerini giderek daha fazla kaybeden ve hayal kýrýklýðýna uðrayan Kýbrýslýlar tarafýndan þimdi daha da açýk þekilde görülmektedir. Eðer yakýn gelecekte herhangi bir dönüm noktasý yaþanmazsa, karamsarlýk ve olumsuzluk daha da büyüyen bir hale gelecektir. Bizim görüþümüze göre, çözüme iliþkin ihtiyaç, her zaman olduðundan daha da acildir. 2. 2010da çözüm üretilmemesine raðmen, yine de önemli olumlu sonuçlarý da beraberinde getirmiþtir, ve bunlar anlaþýlýr ve geliþtirilebilir sonuçlar olmuþtur. 2010 Yýlýnýn Ocak ayý, Kýbrýs sorununun esasý olan yönetim konusunda gözle görülür bir ilerlemenin gerçekleþtirildiði ay olmuþtur: Ýki toplumun

liderleri Hristofias ve Talat, ilk kez iki toplumlu, iki bölgeli federasyon idaresindeki paylaþýmlarý konusunda ilk kez bir uzlaþmaya vardýlar. Bu, ileriye atýlmýþ çok önemli bir adýmdýr ve kesinlikle azýmsanamayacak kadar deðerlidir. Sn Eroðlu'nun seçim öncesinde vermiþ olduðu vaatlere raðmen, daha evvel verilen kararlara baðlý kalmasý zorunluluðunun belirtilmesi de bir tesadüf deðildir. Ýki lider olarak yaptýklarý son görüþmede, Eroðlu'nun yönetim konusundaki geri adým atýþýný, görüþmelerde önemli bir hamle olarak görüyor ve onu, anlaþma yapýlan çerçeveye geri dönmesi için çaðýrýyoruz. Bu önemli ilerlemeyi takiben, daha sonra da Ekonomi ve AB iliþkileri ile ilgili konularda da geliþmeler olmuþtur. Bu uyum, halen iki taraf arasýnda taahhüt edilmektedir ve þu anda bir çözüm anlaþmasýnýn köþe taþýnýn yerli yerine oturtulmasý da yeniden doðrulanmaktadýr. 3. 2010'un ilk çeyreðindeki hýz kaybý, 18 Kasým 2010'da yoðun bir görüþme serisi programýna ve BM karargâhýndan çýkan olumlu sonuca doðru yönlendirilmiþti. Toplumlararasý görüþmeler ise içinde bulunduðumuz zaman içerisinde ilerleme kaydediyor. Ocak ayý sonuna kadar Cenevre'de yapýlacak olan Yüksek Temas toplantýsý yine olumlu sonuçlarý da doðuracak ve 2011 yýlýnýn ikinci yarýsýnda yapýlmasý umut edilen Uluslararasý Konferansýn gerçekleþtirilmesine de vesile olabilecek görüþmeler yapýlacaktýr. Yine de, görüþmelerin bu kadar uzatýlmasý ve ilerlemenin birkaç aydýr durmasý, iki tarafta da insanlarýn karamsarlýða kapýlmasýna sebep olmuþtur. Ekonomik krizle beraber bu gerçek, iki tarafý da etkilemiþ ve iþsizliðin artmasýyla birlikte milliyetçi ve ýrkçý gruplarýn kendilerini daha da göstermesi için bir atmosfer de yaratmýþtýr. Özellikle dikkat çekmek istiyoruz ki, ülkemizin kuzeyinde þu anda oldukça zorlaþan sosyo-ekonomik durum, Ankara'nýn empoze ettiði sert dayatmalardan kaynaklanmaktadýr. 4. Süregelen siyasý çýkmaz ve boþluk, aþýrý sað ve Neo-nazi gruplarýn ýrkçýlýk, nefret, xenofobi ve hoþgörüsüzlük tohumlarýný ekmeleri için de bir fýrsat olmuþtur. Bir kýsým sorumsuz polpülist siyasetçinin de desteði ile, þimdiki ekonomik krizin yarattýðý güvensizlik ve korkuyu da kullanarak, faþizm 60larýn sonu ve 70lerin baþýnda da olduðu gibi yine çirkin yüzünü göstermeye baþladý. Kýbrýslý Türkler'in yanýnda, göçmenlerin de hedef alýndýðý Kýbrýs toplumu, sorunun kaynaðý gibi gösterilmeye çalýþýlmaktadýr. Negative ve xenofobik hava, birçok siyasetçinin de yükselen aþýrý saðcýlýða karþý sesini yükseltmesini

de engellemeye baþlamýþtýr ve bu durum, yaklaþan milletvekili seçimlerini kaybetme korkusu yüzünden de yaþanmaktadýr. 5. Kýbrýslý Türk müzisyen Sertunç Akdoðu'nun geçen yýlýn Kasým ayýnda Finikoudes'te düzenlenen Rainbow Festivali'nde býçaklanmasý, ýrkçý þiddetin, ýrkçý ve miliyetçi þövenist gruplarýn daha da cesaretlendiðini gösteren öneml bir týrmanýþ noktasýydý. Bu þiddetli eylemi kýnýyor ve otoritelerin bu konuda ve ýrkçý þiddete karþý harekete geçmelerini ve ýrkçý nefreti tetikleyen örgütleri yasaklamalarý için önlemler almalarýný talep ediyoruz. Ayný zamanda, Sertunç Akdoðu'ya tam destek vereceðimizi ve sempatimizi ifade ediyor, ýrkçýlýða, milliyetçiliðe karþý savaþýmýzý daha da yoðunlaþtýracaðýmýzý ve adamýzýn yeniden birleþtirilmesi için mücadele edeceðimizin altýný çiziyoruz. Irkçýlarýn, milliyetçilerin ve neoNazilerin eylemlerini devam ettirmelerine izin vermemeye söz veriyoruz. 6. Türk takým Pýnar Karþýyaka'nýn Lefkoþa'da APOEL ile yapmýþ olduðu basketbol karþýlaþmasýnda Kýbrýslý Rum fanatikler tarafýndan saldýrýya maruz býrakýlmasý bir diðer kabul edilemez ve iðrenç saldýrýdýr. Bu eylem, son 5 yýlda Kýbrýs'ta kendini gösteren sosyal ve siyasi fenomenin bir birleþimidir. Ör: (a) Genellikle sporla, örneðin futbolla alakalý fanatizme dayalý þiddet, (b) etnikýrkçý ideolojiler, nerfet ve þiddet. Ýkiside, yukarýda belirtilen saldýrýda gerçekleþmiþtir. 7. Ayný zamanda, din hizmetleri de dahil her türlü insan hakkýnýn ihlal edilmesini de kýnýyoruz: Dinsel törenler ve ibadetlere saygý duyulmasý gerekmektedir. Dipkarpaz (Rizokarpao) ve Sipahi'de (Ayia Tria) "Noel" dini kutlama veya ibadetlerin engellenmesini de kýnýyoruz. Kaydý ihtirazý ile belirtmek istiyoruz ki, Eroðlu'nun seçilmesinin ardýndan, Kýbrýs Türk toplumunda nefret, ýrkçýlýk ve milli þövenizm, genel aþýrý saðcý kurumlar ve medyada deðil, okullarda yeniden verilen tarih kitaplarýnda da dikkat çekilmeye baþlanmýþtýr. Eðitim sistemlerinin tüm bu þiddet, nefret, ýrkçýlýk ve milli þövenizmi içeren kavramlardan kendilerini arýndýrmlarýný, uzak tutmalarýný talep ediyoruz: Eðitim, barýþý, anlaþmayý, uzlaþmayý, iþbirliðini ve karþýlýklý saygýyý teþvik etmelidir. 8. Kýbrýslý Türk ve Kýbrýslý Rumlar içerisindeki negatif fenomenin yayýlmasýna, geciktirilen görüþmelere ve yavaþlamaya raðmen, BM Genel Sekreterinin de hemen dahil edilmesiyle birlikte, süregelen durum, yeni fýrsat pencerelerinin açýldýðýný ve önemli bir ilerleme kaydedildiðini göstermektedir. Ayný zamanda, her iki toplumda da daha geniþ kitleler, iki-toplumlu, iki-bölgeli federasyon ve

yeniden birleþtirilmiþ bir ada ile ilgili desteklerini sürdürmeye devam etmektedirler.

Birleþik Kýbrýs Barýþ Ýnisiyatifi, iki tarafa da þu çaðrýyý yapmaktadýr: 1. 2011 yýl içerisinde kapsamlý bir anlaþmaya ulaþýlabilmesi için, gerçekçi bir zaman çerçevesi belirleyip görüþmelerin hýzýný arttýrmak. Sadece siyasi deðil ayný zamanda insan haklarý nedeniyle, anlaþma acil bir gerekliliktir. Hem Kýbrýslý Rumlar hem de Kýbrýslý Türkler için; süregelen ekonomik krizin üstesinden gelmenin tek yolunun adamýzýn yeniden birleþtirilmesinin olacaðý, giderek daha da belirginleþmektedir. Bu þekilde, ekonomik geliþim, yeni iþ olanaklarý, yatýrýmlar ve ilerlemenin de yolu açýlacaktýr. 2. Bu baðlamda, iki toplumun liderlerine ve tüm siyasi partilere, daha yapýcý bir yaklaþýmla potansiyel bir anlaþmaya katkýda bulunmalarý için çaðrý yapýyoruz. 3. Askeri bütçenin yarýya düþürülmesi konusunda görüþmelerin baþlamasýný ve birliklerin azaltýlmasýný ve akabinde tamamen askersizleþtirilmesini talep ediyoruz: bu, hem barýþ için önemli bir adým hem de ekonomik açýdan mantýklý bir hareket olacaktýr. 4. Ýlave geçiþ kapýlarýnýn açýlmasý ve ara bölgenin, karþýlýklý saygý ve iþbirliði bölgesine dönüþtürülmesi için harekete geçilmelidir. 5. Maðusa'daki yerleþime kapalý bölgenin, yerleþimcilere geri verilerek þehrin yeniden inþaa edilmesi ve Maðusa Limanýnýn açýlarak BM yönetiminde gerçekleþtirilecek kapsamlý bir anlaþma ile çalýþýr hale getirilmesi. Bu, her iki toplum için de önemli kazançlar saðlayacak ve tüm alanlarda iþbirliði yapýlabilmesini de beraberinde getirecektir. 6. Toplumda her sektörde iletiþim ve iþbirliði programlarýnýn gerçekleþeceði çerçevede bir anlaþmaya varmak. Özellikle gençler ve eðitim yanýnda, iþ, kültür vs.. alanlara da geniþleyen bir að kurulmalýdýr. Ýki Toplumlu Birleþik Kýbrýs Barýþ Ýnsiyatifi, bir kez daha Kýbrýslý Rum ve Kýbrýslý Türkleri mobilize ederek, ortak amacýmýz olan adamýzýn yeniden birleþtirilmesi için liderleri olumlu adýmlar atmaya ve Kýbrýs sorununu önümüzdeki aylar içerisinde çözüme kavuþturmaya teþvik etmek istediði yönündeki kararlýlýðýný vurgular. Bu baðlamda, Kýbrýs Türk Sendikal hareketi ve 28 Ocak'ta gerçekleþtirecekleri genel grev ve eylemleri tam anlamýyla desteklediðimizi ve dayanýþma içerisinde olduðumuzu bildiririz. Çözüm bulunana kadar, mücadelemizi yoðunlaþtýracaðýmýzýn ve kitleleri hareketlendirmeye devam edeceðimizin altýný çizeriz.


HABER

5

21 OCAK 2011 CUMA

TEVAZU

Alpay Durduran

da Türkiye'ye karþý bir tutumdu. Çünkü Türkiye'nin adýnýn geçtiði haberleri hazýrlayanlar Rum basýn yayýn mensuplarý ve ola ki yorum þeklinde veren diplomasi idi. Onun için hatalý tercüme demek onlarý kollamaktý, Türkiye kastedilmedi dememekle Türkiye'nin kastedildiði onaylanmýþ ve teyit edilmiþ oldu. Türkiye diplomasisi kendi kalesine de gol atmýþ oldu. Batý zaten Türkiye'nin Osmanlý hayalleri gördüðünü düþünüyor, bu hoyrat açýklamalar da bu düþünceleri destekliyor. Davutoðlu istediði kadar bunun iþ birliðini kastettiðini söylesin. Batýlý Türkiye'nin yeni yönetimin Osmanlý rüyasý gördüðünü ve yolunu þaþýrmasýnýn an meselesi olduðuna her geçen gün bir az daha inanýyor. Merkel açýklamalarla Türkiye'nin AB yolunun devamýndan yana olduðunu vurgulamakla diplomasinin Avrupa'da nasýl iþlediðinin örneðini de verdi. Ýsterse Türkiyeliler ilerleme yolunda çaðdaþ ilkelere baðlý kalmanýn üstünlüðünü tadarlar, isterlerse sallanýp bir de Osmanlý deðerleri deðerleri denemesi yapar. Kendileri bilir. Ancak dünya nimetlerinin bu kadar tadýný alan varken Türkiyeliyi susturup oturmak Erdoðan'ýn da baþaracaðý iþ deðildir. Mollalar her kaleye sýzmýþlar. Ellerinde kayýt aygýtlarý insanlarý fiþleyip emirler altýna almayý beceriyorlarmýþ ama Abdülhamit'i geçebilirler mi? O da jurnallerle fiþleyip insanlarý baský altýna almýþtý ama ansýzdan hayatý hep fiþlenmiþ olan askerleri gelip devirince fiþliler kalmýþ o gitmiþti. O kadar ki baþ fiþlilerden olan Namýk kemal'e Paris'te yaþayacaðý kadar bile maaþ baðladýðýný hala bilemiyoruz. Onun için mollalara güvenerek ümmet numaralarýyla dýþ kazanýmlar elde edebileceklerini sanmakla hata ederler. Tabii ki komþu devletlerle adam gibi dostluk kurma çabalarý olumludur. Ancak dostluk deyip de mahallenin kabadayýlýðýna soyunurlarsa yandýlar demektir.

MERKEL DOÐRUYU SÖYLEDÝ

Ferdi dahil memnun olmadýlar ama neresi yalan? Baþarýsýzlýk ortada. Hristofiyas'ýn yaptýklarýný muhalifleri anlatýyor. Onlara göre Türklere karþýlýk beklemeden ve sonunda bir þey alamadan tavizler verilmiþ. Türkiye'nin Güney'e de hakim olmasýna kapý açan dönüþümlü baþkanlýk, çapraz oylama gibi þeyler meyanýnda ayrý uluslar arasý antlaþma yapma hakký ve garantiler kabul edilmiþmiþ. Hoþ kabul edildiðinde bir þey deðiþmiyor ta ki kapsamlý bir antlaþma yapýlsýn. Ancak Merkel de bunu öðrenmiþ ve deðerlendirmiþ. "Antlaþmaya kendimizi adadýk. Yýl sonuna kadar çözüm istiyoruz" diyen Türkiye ciddi bir karþýlýk vermemiþ ve kendini çözüme de hazýrladýðýný gösteren tek bir adým atmamýþ. Onun için Merkel haklý olarak Hristofias'ýn karþýlýk görmediðini söylemiþ. Bu söz Rum tarafýnda bayram havasý estirdi ve Merkel'in kendi demek istediðinin daha da kuvvetlisi dile getirildi. Basýn abarttý ve siyasiler kendi kafalarýna göre beyanatlar verdi. Tam Kýbrýs usulü tepkiler orada da durmadý. Türk tarafýnýn þakþakçýsý gene kendisi oldu. Partiler Merkel'e saldýrdý. Türkiye'de terbiye sýnýrlarý da aþýldý. Nerede o diplomasi ustasý Davutoðlu takýmý? Onlar þahsi sataþmalar da yaptý. Sanki Merkel'e sövseler dýþ iliþkilerde bir adým ileri mi götürecekler Türkiye'yi? Boþu boþuna Türkiye'yi gene boþ konuþan kafadan atan hoyrat bir ülke olarak sundular. Almanya dýþiþleri Merkel'in açýklamasýnda suçlama olmadýðýný ve Türkiye'nin adýnýn geçmediðini ima eden yanlýþ tercümeden bahsedildi. Bu

DOSTÇA

Rasýh Keskiner

NE PAKETLER GELÝP GEÇTÝ BURADAN!

Evet, ne paketler gelip geçti buradan, Her gelen paket varlýðýmýzdan birþeyler koparýp gitti, Her gelen paket ülkede çalkantýlara neden oldu, Hükümetler bozuldu paketler yüzünden, Vekil pazarlarý kuruldu paketler yüzünden, Hükümetler kurduruldu paketler yüzünden, Grevler, protestolar, mitinler yapýldý, Ama gel gör ki bu paketlerin gelmesi bitmedi, Bugünleri biz yýllar önce gördük ve uyardýk, YKP'nin doðuþu bu paketleri dayatýp toplumu yok etmek isteyenlere karþý bir mücadeleyi içerir, YKP, bu memleket bizim, talimatla yönetilmeye hayýr diyerek kurulurken, bu ve benzeri paketlerin artýk dayatýlmamasý içindi, Ve bu ve bunun gibi paketlerin artýk dayatýlmamasý için olmazsa olmazý da Kýbrýs sorununun çözümünün þart olduðunu vurgulamaktaydý, Bugün hala ayný þeyleri vurgulamaktadýr, Kýbrýs Türk toplumunun varlýðýna kast edenleri buradan püskürtmenin yolu Kýbrýs'ta bir çözümden geçmektedir,

Yandýlar dedim çünkü bizi yaktýlar daha fazla yanacak yerimiz kalmadý. Yanmýþ olmasak bu kadar pýsýrýklýk olur muydu? Merkel doðruyu söyledi ama Tüm siyasilerden sadece YKP'den teyit gördü. Ferdi bile usta diplomat aðzýyla "soruna yardýmcý olmadý" gibi sözlerle milli çýkarlara destek oldu. Amma diplomasi esas yetilinin yerine de konuþabilen birisi anlamýndadýr. Söylediði boþsa veya yararý yoksa bu aðýzlarýn kimseye faydasý olmaz. Nitekim ayni Ferdi sendikalarla eylemdedir ve Türkiye'nin Kýbrýs politikasýna ters düþmektedir. Gerçeði konuþmayarak Merkel kadar bile geliþmeleri deðerlendirememiþ bir saf durumuna düþmekle ana muhalefet partisi olmuþ ama derin devletten kokusundan konuþamayan biri arasýnda sýkýþýp kalmýþtýr. Biri daha bu gerçeði görürü gibi konuþur ama ondan da tepki görmedik. Durum derin devletin kelle götürdüðü 1980'lerin ortasýndan bile daha kötüye gitti ki muhalefet de yabancýlara karþý birlik berberlik içinde görünmeye meraklý oldu. Güya Annan planýna evet demekle üstüne düþeni yaptý ve hala bozdurup bozdurup onu harcamak olanaklý imiþ gibi hareket ediyorlar. Referandum onlarýn mazeretleri oldu. Sanki Rumlarýn hayýr diyeceðinden emin olduðu için Türkiye'nin desteðinde evet çýktýðýný bilmeyen kaldý. Amma uyanýk batýlý hayýr diyen Rumlarýn liderliðinin onlarý aldattýðýný da unutmadý. Yani Türkiye hayýr diyecek diye onlara evet dedirten olsaydý Türkler onlarý hala hoþ görürler mi idi? Sonuç hiç mi önemsiz? Ne dediyse dedi þimdi de ayni iyi niyetle hareket etmek beklenir yoksa evet uçar gider. Uçtu gitti de zaten. Sen tek egemenliði Papadopulos'u masaya getirmek sonra da Hristofias'ý oturtmak için kabul edeceksin ama sonra tek uluslararasý kimlik tamam ama iki egemenlik diyeceksen Annan planýna evet demiþ olsan ne yazar? Görüþmelerden baþarý bekleyenler kabul edilenlere saygý bekler. Sözünü inkar edenlere kimse olumlu bakmaz.

yenicag@yenicag.com.cy

Bir çözüme ulaþmadan, herþeyleri ile bizleri abluka altýna alýp boðmaya, yoketmeye çalýþanlardan kurtulmak zor görünüyor, Bu bakýmdan sürdürülmekte olan mücadelenin " Kýbrýsta çözüm ve barýþ" ana hedefi ile birleþtirilmesi zorunludur, Sendikal platforumun baþlattýðý eylemler olmasý gereken eylemlerdir, Çünkü TC Yönetiminin þu an önde görünen temsilcisi AKP, acýmasýzca saldýrmaktadýr, Kýbrýs Türk toplumunun yaþam seviyesini Anadoludaki bir kasabanýn yaþam seviyesine çekmek için, kazanýlmýþ ne kadar hak varsa elden almak için saldýrmaktadýr, Onun için " paket geri çekilsin" ile bu iþ bitmez. Her þeyden önce bu paketin çekilmesi için kim yetkili? Kimden istendiði bilinmelidir, Ne deniyor, " UBP paketi geri çeksin". Allah aþkýna UBP'nin paketi geri çekmek için yetkisi, iradesi var mý? Adamlara televizyon karþýsýnda hakaret etmektedirler, umurlarýnda olmuyor, UBP'nin acenta olduðu bilinmemekte midir, O azaman hedef þaþýrtmaca yapýlmamalý, esas hedef gözden kaçýrýlmamalý, Bu ve bunun gibi paketlerden kurtulmanýn yolu Kýbrýs sorununun çözümünden geçer, O zaman pakete karþý mücadele Kýbrýs sorununun çözümü ile birleþtirilmelidir, Kýbrýs sorununun çözümü pek çok sýkýntýyý giderecektir, En bnaþýnda TC Yönetimlerinin bu denli müdahale etme fýrsatlarý ortadan kalkacak, Nerede ise bir milyonu bulan nüfus burada kalamayacak, Konu nüfus meselesinden açýlmýþken, biz nüfusun bu denli arttýðýný söylerken, abarttýðýmýzý söyleyenler,

Sendikal Platform, ÖRP'yi protesto edip kapýsýna siyah çelenk býraktý Alýnan ekonomik tedbirlerin geri çekilmesi için mücadele veren Sendikal Platform, Özgürlük ve Reform Partisi'nin (ÖRP) Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasýný (KTÖS) eleþtiren açýklamasýný protesto etti. Platform üyeleri ÖRP'ye karþý tepkilerini belirtmek maksadýyla ÖRP'nin Genel Merkezinin kapýsýna "Adalet ve Kalkýnma Partisinin Memuru Turgay Avcý" yazýlý siyah bir çelenk astý. ÖRP Genel Baþkaný Turgay Avcý, TC Baþbakaný Recep Tayyip Erdoðan'ýn politikalarýný eleþtiren KTÖS Genel Sekreteri Þener Elcil'i istifaya davet eden bir açýklama yapmýþtý. Kamu Çalýþanlarý Sendikasý (Kamu-Sen) Genel Baþkaný Mehmet Özkardaþ, ÖRP önündeki eylemde, Platform adýna yaptýðý açýklamada, Sendikal Platformun 2011'i "Toplumsal Varoluþ" yýlý olarak ilan ettiðini anýmsattý ve "Toplumsal varoluþ mücadelesinde kararlý ve azimliyiz. Bu baðlamda Sendikal Platform içerisinde olan herhangi bir sendika baþkanýmýza karþý nereden gelirse gelsin yapýlacak saldýrýlar Platforma yapýlmýþ bir saldýrý olarak kabul edilecektir" dedi. ÖRP Genel Baþkaný'nýn KTÖS Genel Sekreteri Þener Elcil'e yönelik tepkisini kýnadýklarýný ifade eden Özkardaþ, Platformda yer alan sendikalarýn mensuplarýna yöneltilecek tepkilere karþý duracaklarýný da kaydetti.

VAROÐLU KTÖS Genel Baþkaný Güven Varoðlu da, ÖRP Genel Baþkaný Turgay Avcý'nýn uzun zamandýr KTÖS'ü hedef aldýðýný savundu ve "yakýþýksýz saldýrýlara karþý birlikte olmayý görev bileceðiz" dedi.

Küçük'ün geçtiðimiz günlerde söylediklerine baksýnlar, Ne dedi Küçük, nüfusumuz 600 bin civarýndadýr. Eh Küçük nüfusumuz 600 bin demiþse, rahat burada bir milyon civarýnda nüfus vardýr, Dolayýsý ile sürdürülmekte olan mücadelede " nüfus" konusu de hedeflerimiz arasýndaki ilklerden olmalýdýr, Bu ülkenin kuzey parçasýnda, yaþayabilecek kadar nüfus olmuþ olsa, biz kendi kendimize yeteriz. Ne paralarýna ne pullarýna ihtiyaç dyulmaz, Bu nüfus deryasý içinde kaç kiþi kaldý Kýbrýslýlar ki! Olsa olsa en fazla 80 bin. Neyse þimdi önümüzde sendikalarýn baþýný çektiði bir mücadele var, Pakete karþý olduðu görünen, ve ekonomik hususlarý içerdiði sanýlan bu mücadele içinde pek çok siyasi hususlar da vardýr. Bu paketin içerdeði pek çok husus Kýbrýslýnýn varlýðýný yok etmeye yöneliktir, Buna karþý çýkmak siyasi bir tavýrdýr da ayný zamanda, Onun için bazýlarýnýn sunmaya çalýþtýðý gibi bunun siyasi bir tavýr olmadýðý hikayesini geçelim ve açýk açýk bunun Rejime karþý bir baþkaldýrý olduðunun altýný çizmeliyiz, Öyle veya böyle, uzun yýllaerdan sonra sokak yine canlanmaya baþladý, Cezayirde, Tunusta, Fransada, Yunanistanda ve daha pek çok ülkede sokak eylemleri ses getirmekte, iþbirlikçileri geriletmektedir, Bizde de sokak eylemlerine destek verilmeli ve esas hedefin Kýbrýsýn ve Kýbrýslýlarýn yeniden bütünleþtirilmesi olduðu öne çýkarýlmalýdýr.

yenicag@yenicag.com.cy


6

21 OCAK 2011 CUMA

Güç-Sen, Maðusa limanýndaki kirliliðe karþý eylem gerçekleþtirdi... 19 Ocak, Çarþamba günü 10.00-12.00 saatleri arasýnda gerçekleþtirilen GÜÇ-SEN greve KTOEÖS, KTÖS, KTAMS, Kamu-Sen, YKP, Yeþil Barýþ Hareketi, Kýbrýs Türk Tabipleri Birliði ve Maðusa Ýnisiyatifi yetkilileri de katýlarak destek verdi. Grev sýrasýnda limanda yürüyüþ gerçekleþtiren grevciler, "Ölüm Solumak Ýstemiyoruz", "Ülkemiz Çöplük Deðildir", "Hiç Bir Faaliyet Saðlýktan Önemli Olamaz" yazýlý pankartlar açtýlar. ÇETO GÜÇ-SEN Baþkaný Memduh Çeto grevde yaptýðý konuþmada, Sendikal Platform tarafýndan 2011'in "toplumsal varoluþ için mücadele yýlý" ilan edildiðini belirterek, bu mücadele yýlýnýn sadece maddi unsurlarý içermediðini, kültürü, çevreyi, tüm verileri ortaya koyarak mücadele ettiklerini ifade etti. Çeto, Mahkemeler ve Tapu Dairesi'nde baþlatýlan eylemleri destekleyen Gümrük Dairesi çalýþanlarý olarak ilkin ek mesaiye gitmeme eylemi baþlattýklarýný, bugün de 2 saatlik grevle çevreye olan duyarlýlýklarýný göstermek istediklerini söyledi. Çeto, Maðusa Limaný'nýn Akdeniz'de gezen bütün gemilere açýk olduðunu, gemilerin keyfiyetle limana gelip bir þeyler indirdiðini, bu gemilerle ilgili tahlil veya kontrol yapýlmadýðýný belirtti. KKTC'nin kanserde 5'inci sýrada olduðunu söyleyen Çeto, devletin, ülkede yaþayan insanlarla bir deðeri olduðunu kaydederek, "Hepimiz hasta olacaksak; yakýnýmýzda bir ilkokul var bu insanlarýn 18-20 yaþlarýna geldiklerinde kanserden ölmelerini bekleyeceksek bu iþi yapmayalým. Ýktidar olanlar bunlarý ortaya koymak zorundadýrlar" dedi. ÖZKALP Sendikal Platform adýna konuþan Kýbrýs Türk Orta Eðitim Öðretmenler Sendikasý (KTOEÖS) Genel Sekreteri Emin Özkalp de, ülkeyi yönetenlerin, Sendikal Platformun para için mücadele yaptýðýný sandýklarýný belirterek "Demek ki hala daha Kýbrýs Türk'ünün esas mücadelesinin ne olduðunu bizi yönettiðini iddia edenler anlamamýþ; onlar adýna utanç duyduk" diye konuþtu. Özkalp, Kuzey Kýbrýs havayollarýnýn isminin dahi Kýbrýs Türkünün varlýðýný inkar ettiði için toplumumuza hakaret anlamý

taþýdýðýný ve sadece coðrafyanýn adýný yazarak üzerinde yaþayanlarý yok sayan bir anlayýþý yansýttýðýný da konuþmasýnda belirtti… Platformun eylemlerinin "toplumsal varoluþa götürecek birer ateþ" olduðunu söyleyen Özkalp, Kýbrýs Türkü'nün "sadece siyasi kararlarla tüketilmemekte olduðunu" söyledi, hastalýklarýn, kanserin çoðaldýðýný de çoðaldýðýný belirterek, Kýbrýs Türkü'ne maddi, manevi, siyasi, ekonomik zararý olan her þeyin karþýsýnda olduklarýný kaydetti. MAÐUSA ÝNÝSÝYATÝFÝ Maðusa Ýnisiyatifi adýna basýn bildirisi okuyan Dr. Okan Daðlý da, Maðusa Limaný'nýn uzun yýllardýr bölge için ciddi bir saðlýk sorunu haline geldiðini, limanýn büyük bir kýsmý ve denizlerin dökme yüklerle kirletildiðini, kentin bu yüklerin tozlarýyla hastalýklarýn tehdidi altýna sokulduðunu kaydetti. Daðlý, bölgede akciðer hastalýklarý, alerjik hastalýklarýn ve kanser türlerinin hýzla arttýðýný kaydederek, Maðusa'nýn bazý kanser türlerinde adada birinci sýrada olduðunu, bunun bir rastlantý olmadýðýný belirtti. Daðlý, kapalý Maraþ bölgesinin atýl ve terk edilmiþ halinin de birçok bulaþýcý hastalýðýn yayýlmasýna olanak saðladýðýný da ileri sürdü. Daðlý, Maðusa limanýnýn içinde bulunduðu durumu þiddetle protesto ettiklerini, yetkili mercileri acilen duruma müdahale etmeye çaðýrdýklarýný kaydetti. SAHÝR Yeþil Barýþ Hareketi Baþkaný Doðan Sahir de konuþmasýnda, GÜÇ-SEN'in çok haklý bir kavga verdiðini söyledi. Sahir, ihmaller ve istismarlar nedeniyle çevrenin büyük zarar gördüðünü, yaþam kalitesinin olumsuz etkilendiðini kaydetti. Sahir, ülkede ithal çevre sorunlarýyla da karþý karþýya olunduðunu belirterek, baþkalarýnýn pislikleriyle yaþamak istemediklerini dile getirdi. Sahir, temiz bir çevre için GÜÇ-SEN'in mücadelesine destek verdiklerini de sözlerine ekledi.

TABÝPLER BÝRLÝÐÝ Grevde, Kýbrýs Türk Tabipleri Birliði'nin basýn bildirisi de okundu. Bildiride, Kýbrýs'ýn kuzeyinde önemli çevre sorunlarý nedeniyle hava, toprak ve su kirliliði yaþandýðý ifade edildi. Maðusa Limaný'ndaki çevre kirliliðinin hem ülkeyi kirlettiði, hem de diðer atýklar için davetiye çýkardýðý kaydedilen bildiride, çevre kirliliðinin, insan saðlýðýnda giderilemez bozulmalara sebep olduðu hatýrlatýlarak, yetkililer göreve davet edildi, GÜÇ-SEN'in eylemine destek belirtildi. Kýbrýs Türk Tabipleri Birliði Baþkaný Dr. Suphi Hüdaoðlu imzalý açýklamanýn tamamý þöyle: Kuzey Kýbrýs'ta önemli çevre sorunlarý nedeniyle; hava kirliliði, toprak kirliliði ve su kirliliði yaþanmaktadýr. Bu kirlilikleri azaltmasý gereken yetkililer: Özelde Maðusa limaný ve genelde tüm Kuzey Kýbrýs'ýn daha da kirlenmesine sebep olmaktadýrlar. Gemilerin asbestlerinin sökülerek tadilat yapýlmasý, çimento fabrikasýnýn o bölgede çalýþtýrýlmasý, yanýk unlarýn ülkeye sokulmasýnýn ardýndan en son Mýsýr'dan yola çýkan ve su aldýðý için yükünü gideceði ülkeye götüremeyen geminin silikozlu olduðu söylenen yükünün yetkililer tarafýndan limana kabul edilmesi; hem yurdumuzu kirletmekte, hem de diðer atýklar için adeta davetiye çýkarmaktadýr. Kýbrýs Türk Tabipleri Birliði çevre kirliliðinin, insan saðlýðýnda giderilemez bozulmalara sebep olduðunu hatýrlatýr, bu sorunlarýn tekrar yaþanmamasý için yetkilileri göreve davet ederiz. Liman çalýþanlarýnýn saðlýklý bir ortamda çalýþma haklarý, Kuzey Kýbrýs'ta yaþayan her bireyin de temiz bir çevrede yaþama hakký olduðunu hatýrlatýr, Güç-Sen'in yapmýþ olduðu eylemi destekleriz.

DAÜ-SEN: “Aklýn ve vicdanýn düþmaný olan anlayýþ ve bu anlayýþýn tüm uzantýlarýyla sonuna kadar mücadele etmekte kararlýyýz” DAÜ - SEN, yaptýðý açýklama ile DAÜ Rektörlüðü ve Vakýf Yönetim Kurulu'nun uzlaþýya varýlan konularda taahhüt ettiklerini yerine getirmemekle suçladý. Açýklama þöyle: "DAÜ-SEN daha önce iþveren temsilcisi olan DAÜ Rektörlüðü ile yürüttüðü görüþmelerde birçok kez uzlaþý noktasýna varmýþtýr, fakat VYK ile görüþeceðim diye zaman isteyen Rektörlük varýlan uzlaþý noktasýndan hep vazgeçmiþtir. Ardýndan ise VYK ve Rektörlük hukuk dýþý uygulamalarý hayata geçirmiþtir. Herkesin hatýrlayacaðý gibi, geçtiðimiz Aralýk ayýnda DAÜ-SEN Baþkaný Sayýn Hasan Altýok, DAÜ VYK'nin yetkili temsilcisi olarak Sayýn Abdullah Öztoprak ve Eðitim Bakanýmýz Sayýn Nazým Çavuþoðlu, DAÜ Üniversite Öncesi Eðitim Kurumlarýnýn sorunlarýnýn çözümü için uzlaþýya varýldýðýný BRT ekranlarýndan ortak bir açýklamayla kamuoyuna müjdelemiþlerdi. Daha sonra ise VYK varýlan anlaþmayý benimsemediðini söylemiþ ve uzlaþý zeminini bozmuþtu. Bu anlayýþla, DAÜ'nün sorunlarý çözümsüz olarak bugüne kadar taþýnmýþ, hatta üzerlerine yenileri eklenmiþ oldu. Gelinen noktada, geçtiðimiz Pazartesi, DAÜSEN süresiz grevin eþiðinde olduðunu duyurarak son uyarý grevini gerçekleþtirdi. Pazartesi gerçekleþen grevin ardýndan Salý günü saat 11:00'de Ýþveren temsilcisi olarak DAÜ Rektörlüðü, çalýþanlarýn temsilcisi olarak DAÜSEN Yürütme Kurulu, Üniversite Yönetim Kurulu (ÜYK) tarafýndan iyi niyet misyonu ile görevlendirilmiþ Mühendislik, Eðitim ile Ýþletme ve Ekonomi Fakülteleri dekanlarýnýn arabuluculuðunda görüþme masasýna oturdular.

11 maddelik gündemin mevcut Toplu Ýþ Sözleþmesi (TÝS) ihlalleri ile ilgili olan 9 maddesi toplantýda görüþüldü ve 7 madde üzerinde uzlaþýya varýldý. Geriye kalan 2 maddenin ise TÝS görüþmelerinde yeniden ele alýnmasýna karar verildi. Rektörlük ile Sendikamýz arasýndaki uzlaþýlan ve VYK onayý gerektiren 3 madde, Rektörlüðün baþkanlýðýný yaptýðý ÜYK tarafýndan 11 Ocak 2011 tarihinde oybirliði ile karara baðlandý. Grev sebebi olarak görülen esas sorunlarda VYK'nýn yetkilendirdiði Rektörlük ve sendikamýzýn uzlaþýya varmasý hem üniversitemizde hem de ülke kamuoyunda pozitif bir hava yaratmýþtý. Sendikamýzýn da onayý olan ve ÜYK'nýn onayladýðý uzlaþý belgesi 12 Ocak tarihinde Rektörlük önergesi olarak VYK'ya sunulmuþtu. Maalesef, süresiz grevin eþiðinde bulunan DAÜ'de varýlan uzlaþýnýn onaylanmasý için VYK olaðan toplantý günü olan Perþembe günü (13 Ocak 2011) nisap sorununu gerekçe göstererek toplanmamýþtýr. VYK Baþkaný Sayýn Eþber Serakýncý ise varýlan uzlaþýdan haberdar olmadýðýný iddia ederek, bu uzlaþý metnini benimsemediðini ve deðiþtirilmesi gerektiðini DAÜSEN'e bildirmiþtir. Bu geliþmelerin ardýndan 17 Ocak 2011 tarihinde ilk kez DAÜ-SEN, VYK ve Rektörlük bir araya gelmiþtir. Bu toplantýda VYK,

Rektörlük ile Sendikanýn antlaþtýðý konularla hemfikir olmadýðýný ortaya koymuþtur. Ne kadar ilginçtir ki Rektörlük ise Sendikayla uzlaþtýðý konularda þerhi olduðunu ifade etmiþtir. Açýkca belli olmaktadýr ki Rektörlük ve VYK, Sendikamýz ile anlaþmamak üzere anlaþmýþ, çalýþanlarýmýzla adeta alay etmekte ve DAÜ ile adeta oyun oynamaktadýrlar. DAÜ-SEN sorunlarýn çözümü noktasýnda aciz kalan, birbiri ile diyaloðu kopmuþ, sözlerinin arkasýnda durmayan, dün evet dediklerini bugün kabul etmeyen DAÜ Rektörlüðü ile VYK'yý, bu gayri ciddi tutumlarýndan dolayý þiddetle kýnamaktadýr. DAÜ-SEN görüþme masasýnda uzlaþýya varýlan konularýn arkasýndadýr ve ÜYK'nýn konu ile ilgili oybirliðiyle aldýðý ve Üniversitenin genel iradesini temsil eden kararý desteklemektedir. DAÜ-SEN'e ve Üniversitemize yakýþan da budur. Ancak Üniversitemize yakýþmayan, verdikleri sözlerin ve attýklarý imzalarýn arkasýnda durmaktan aciz yöneticilere sahip olmaktýr. Açýkça belli olmaktadýr ki verdikleri sözlerin arkasýnda durmayan Hükümetin uzantýsý olarak DAÜ Yönetimi emir aldýklarý makamlarýn izinden gitmektedirler. Kamuoyumuz þunu açýkça görmelidir ki bundan sonra DAÜ'de yaþanacaklardan sorumlu olacak olan DAÜ VYK ve Rektörlüktür. Çalýþanlarýmýz, Üniversitesine sahip çýktýðýný bir kez daha gösterecektir. Sendikamýz, iþçi, memur, akademisyen, öðretmen, taksici, çiftçi, esnaf, tüm emekçi kardeþlerimizle birlikte, aklýn ve vicdanýn düþmaný olan anlayýþ ve bu anlayýþýn tüm uzantýlarýyla sonuna kadar mücadele etmekte kararlýdýr"

HABER

KTÖS: Özür dileyecek olan biri varsa o da Erdoðan'dýr KTÖS Genel Sekreteri Þener Elcil, Erdoðan'ýn yaptýðý açýklamalarýn; Kýbrýs'ta yaþanan gerçekleri ve Türkiye'nin Kýbrýs'la ilgili gerçek niyetini ortaya koyduðu görüþünü ifade ederek, Erdoðan hükümetinin; "Kýbrýs Cumhuriyeti'nin siyasi eþit ortaðý olan Kýbrýs Türk toplumunu hiçe saydýðýný, siyasi iradesini yok etmek için adaya nüfus yýðdýðýný, asimilasyon politikalarýný ileriye götürdüðünü, ekonomik paket adý altýndaki siyasi dayatmalarla Kýbrýslý Türkleri toplumsal yok oluþa sürükleyip göçe zorladýðýný" söyledi. "Merkel'in bu yaþanan gerçekleri ortaya koymasý ile baþlayan tartýþmada Erdoðan'ýn özür talep etmesi ve kendilerini barýþ isteyen taraf olarak ortaya koymasýnýn tam bir siyasi çarpýtma olduðunu" belirten Elcil, "bu konuda Erdoðan'a Türkiye'nin Kýbrýs'ta bulunmasýnýn, 1974 yýlýnda Kýbrýs Cumhuriyeti'nin bozulan anayasal nizamýný tekrardan tesis etmek ve Kýbrýs Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüðünü korumak için garantörlük sorumluluðu çerçevesinde olduðunu hatýrlatmak istediðini" dile getirdi. Konu ile ilgili açýklama þöyle: Almanya Baþbakaný Sn. Angela Merkel'in adamýzý ziyareti sýrasýnda yaptýðý açýklamalar ve sonrasýnda TC Baþbakaný Sn. Recep Tayyip Erdoðan'ýn yaptýðý deðerlendirmeleri ilgiyle izlemekteyiz. Sn.Erdoðan'ýn yaptýðý açýklamalar, Kýbrýs'ta yaþanan gerçekleri ve Türkiye'nin Kýbrýs'la ilgili gerçek niyetini ortaya koymaktadýr. Sn. Erdoðan, Kýbrýs Cumhuriyeti'nin siyasi eþit ortaðý olan Kýbrýs Türk toplumunu hiçe sayan, siyasi irademizi yoketmek için adamýza nüfus yýðan, asimilasyon politikalarýný ileriye götürüp her köþeye cami ve külliye diken, "ekonomik paket" adý altýndaki siyasi dayatmalarla Kýbrýslý Türkleri toplumsal yokoluþa sürükleyip göçe zorlayan TC devleti ve AKP hükümeti deðilmiþ gibi davranmaktadýr. Sn. Merkel'in bu yaþanan gerçekleri ortaya koymasý ile baþlayan tartýþmada Sn. Erdoðan'ýn özür talep etmesi ve kendilerini barýþ isteyen taraf olarak ortaya koymasý ise tam bir siyasi çarpýtmadýr. Bu anlamý ile TC Baþbakaný Sn. Recep Tayyip Erdoðan'a Kýbrýslý Türkler olarak bazý gerçekleri hatýrlatmakta yarar görmekteyiz: Türkiye, 1960 Kýbrýs Cumhuriyeti kuruluþ antlaþmalarýna göre Yunanistan ve Ýngiltere ile birlikte Kýbrýs Cumhuriyeti'nin garantörüdür. Bu amaçla 1974 yýlýnda Kýbrýs Cumhuriyeti'nin bozulan anayasal nizamýný tekrardan tesis etmek ve Kýbrýs Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüðünü korumak için garantörlük sorumluluðu çerçevesinde Kýbrýs'ta bulunmaktadýr. Sn. Erdoðan bilmelidir ki Kýbrýs'a nüfus aktarmak, adayý bölüp ayrýlýkçý yapý kurmak, Rum mülklerini TC vatandaþlarýna paylaþtýrmak baþta olmak üzere uluslararasý hukuða aykýrý olarak Kýbrýs'ta gerçekleþtirdikleriniz garantörlük görevleri arasýnda yoktur. Bunlarý size hatýrlattý diye Sn. Merkel'e kýzmanýz, onu bilgisizlikle suçlamanýz Kýbrýs'ta yaþanan gerçekleri gizleyemez. 2004 yýlýnda Annan Planý'na adanýn kuzeyinden çýkan yüzde altmýþ beþ evet oyunun üzerine yatýp hiçbir adým atmayan "bir çakýl taþý vermedik bir asker çekmedik" diyenin kendiniz olduðunu ne çabuk unuttunuz. Çözüm ister görünüp, çözümsüzlüðe oynayan politikalarýnýza Kýbrýslý Türkler kanmadý kanmayacaktýr. Kýbrýs'ýn sahibinin bu adada yaþayan tüm Kýbrýslýlar olduðunu unutarak "Kýbrýs'tan bir gram bile vermeyiz" diyerek gerçek niyetinizi bir kez daha ortaya koymaktasýnýz. Hangi hakla bizim topraðýmýzýn pazarlýðýný yapýyorsunuz? Kýbrýs sizin babanýzýn malý deðildir. Bilinmelidir ki, çözüm isteyip çözümsüzlüðe oynayan politikalarýnýzla Kýbrýslý Türkleri asimile etmek ve göç ettirmeye dönük dayatmalarýnýzla siyasi irademizi yok eden icraatlarýnýzdan dolayý özür dileyecek biri varsa o da sizsiniz.


HABER

7

21 OCAK 2011 CUMA

Downer: "Eski politikalar baþarýsýz oldu, yenilenmelerine gerek yok" BM Genel Sekreteri'nin Kýbrýs Özel Danýþmaný Alexander Downer, Kýbrýs müzakerelerinin on yýllardýr sürdüðünü, bunun bir sonuca getirilmek durumunda olduðunu söyledi. BM diplomatý, geçmiþteki hatalarý tekrarlamanýn, geçmiþi etkili konuþmalarla tekrarlamanýn bir anlamý olmadýðýný ifade ederek, gelecekte bir anlaþma olmasý için bazý politikalarýn deðiþmesi gerektiðini vurguladý. Downer, "Eski politikalar baþarýsýz oldu, yani baþarýsýzlýklarý tekrarlamanýn da bir anlamý yok" dedi. Downer, eðer bir anlaþmaya varýlabilirse, bunun tüm dünyada yanký yaratacaðýný kaydederek, bir anlaþmaya varýlmasýnýn muazzam bir baþarý olacaðýný kaydetti. Kýbrýs'ta bir çözüme ulaþýlmasýnýn sadece Kýbrýslýlarýn deðil uluslararasý toplumun da çýkarýna olduðunu kaydeden Downer, Kýbrýs'ýn küçük bir ada olabileceðini, nüfusunun dünya standartlarýna göre az olabileceðini ancak anlaþmaya ulaþýlabilirse yaratacaðý etkinin büyük olacaðýný söyledi. Downer, BM Genel Sekreteri'nin, Cenevre'de gelecek hafta gerçekleþecek zirvenin bir prosedürden ibaret kalmamasýný ve özlü bir görüþme olmasýný arzuladýðýný belirtti. Eroðlu, 19 Ocak, Çarþamba günü , BM Genel Sekreteri'nin Kýbrýs Özel Danýþmaný Alexander

Downer'ý kabul etti. Görüþmeden sadece görüntü alýnmasýna imkan saðlanýrken, çýkýþta basýn mensuplarýnýn sorularýný yanýtlayan Downer, þu anda iki konuya hazýrlýk yaptýklarýný, bunlardan birinin Cuma günkü liderler görüþmesi, diðerinin ise gelecek hafta Cenevre'de BM Genel Sekreteri'nin de katýlacaðý üçlü zirve olduðunu söyledi. BM Genel Sekreteri Ban ki Moon'un Cenevre'deki görüþmenin sadece bir prosedürden ibaret kalmasýný istemediðini ve özlü bir görüþme arzuladýðýný kaydeden Downer, "Müzakerelerde ivmenin ileriye doðru gitmesine katký yapmak istiyor" dedi. Ban'ýn Cenevre görüþmesini beklediðini kaydeden Downer, üçlü zirvenin "çok önemli ve yararlý bir görüþme olmasý potansiyeli bulunduðunu" söyledi. Downer, son bir kaç haftada görüþmelerde ilerleme olduðunu, iki tarafýn da öneriler arasýnda köprü kurmak ve aradaki mesafeyi kapamak için çaba gösterdiðini ifade ederek, yakýnlaþma olan ve boþluklarýn daraldýðý birçok konu bulunduðunu belirtti. Taraflarýn çok iyi bilinen ve geçmiþe dayanan "geleneksel" pozisyonlarý bulunduðunu söyleyen Downer, iki tarafýn da bugünlerde gerçek bir çaba içinde bulunduðunu ve BM'nin

buna saygý gösterip memnuniyet duyduðunu, Genel Sekreter ile görüþmeye kadar yapacaklarýnýn en iyisini baþarmalarýný istediklerini ifade etti. Ýki tarafýn gösterdiði çabayý görmemenin, kabul etmemenin, deðerini vermemenin haksýzlýk olacaðýný kaydeden Downer, görüþmelere bir zaman limiti konulup konulmayacaðýna iliþkin bir soru üzerine, Cenevre'de liderlerin söyleyeceklerine bakmak gerektiðini ifade ederek, bugün Eroðlu ile görüþtüðünü, Rum Yönetimi Baþkaný Hristofyas ile de bu akþam görüþeceðini belirtti. CENEVRE DOWNER'IN SUNACAÐI RAPORA GÖRE ÞEKÝLLENECEK... Downer, yapýlan bu görüþmeler temelinde Ban'a rapor sunacaðýný kaydederek, Genel Sekreter'in bu çerçevede gelecek haftaki görüþmeyi þekillendireceðini ifade etti. BM'nin Kýbrýs konusundaki rolünü deðiþtirmediðini kaydeden Alexander Downer, ancak, Kýbrýs müzakerelerinin on yýllardýr sürdüðünü, bunun bir sonuca getirilmek durumunda olduðunu söyledi. Downer, eðer bir anlaþmaya varýlabilirse, bunun tüm dünyada yanký yaratacaðýný kaydederek, bir anlaþmaya varýlmasýnýn muazzam bir baþarý olacaðýný kaydetti.

Kýbrýs'ta bir çözüme ulaþýlmasýnýn sadece Kýbrýslýlarýn deðil uluslararasý toplumun da çýkarýna olduðunu kaydeden Downer, Kýbrýs'ýn küçük bir ada olabileceðini, nüfusunun dünya standartlarýna göre az olabileceðini ancak anlaþmaya ulaþýlabilirse yaratacaðý etkinin büyük olacaðýný söyledi. Downer, "Yakýn gelecekte bir çözüm için gerçekten umutlu musunuz" þeklindeki soru üzerine, bunun umuttan öte insanlarýn üzerinde çalýþtýðý bir þey, ulaþmak için liderlik ve kararlýlýk gösterdikleri bir þey olduðunu ve bunun kolay olmadýðýný kaydetti. Alexander Downer, "En zoru da þu; bunun yapýlamayacaðýna inanan bir kamuoyu var, Kýbrýs müzakereleri konusundaki tartýþmalarý, çözümleri, çözümsüzlükleri duymaktan yorulmuþ... Liderliðin insanlara bir çözüme varýlabileceði yönünde ilham vermesi ve bunu yapmak için her türlü çabayý göstermesi gerekiyor" dedi. BM diplomatý, geçmiþteki hatalarý tekrarlamanýn, geçmiþi etkili konuþmalarla tekrarlamanýn bir anlamý olmadýðýný da ifade ederek, gelecekte bir anlaþma olmasý için bazý politikalarýn deðiþmesi gerektiðini söyledi. Downer, "Eski politikalar baþarýsýz oldu, yani baþarýsýzlýklarý tekrarlamanýn da bir anlamý yok" dedi.

KCK davasýný anlamak için tek celse yeter Binler Hrant için adalet istedi... Dilek Kurban - Radikal Bu saatten sonra KCK davasýný olumlayan, meþrulaþtýran, savunan herhangi bir sözün hükmü olamaz. Hele ki, davanýn görüldüðü Diyarbakýr Özel Yetkili 6. Aðýr Ceza Mahkemesi'nde sergilenen tiyatroyu yerinde gözlemlememiþ, yargý eliyle 'gözümüzün önünde' gerçekleþen bu adaletsizliðe tanýklýk etmemiþlerin sözünün. Ne BDP'yi özgürleþtirmekten dem vuranlarýn sözünün deðeri olabilir ne KCK sanýklarýnýn PKK ile iliþkili olduklarýnýn. Ülkelerin tarihlerine geçen siyasi davalar vardýr. Ceza yargýsýnýn rayýndan çýktýðý, adaletin ne usul ne esas açýsýndan tecelli ettiðinin ve bunun zaten beklenmemesi gerektiðinin bilindiði, davanýn sonunda verilecek kararýn baþtan belli olduðu, iddianamenin yerini bulmasý gereken bir âdetten ibaret olduðu, adil yargýlanma ilkesini gözetmek zorunda hissetmeyen mahkemenin yasalarý ve anayasayý açýkça çiðnediði davalardýr bunlar. ABD'deki Sacco ve Vanzetti ile Ethel ve Julius Rosenberg davalarý gibi. KCK davasý, ABD toplumu ve yargýsýnýn bugün utançla andýðý -ancak sanýklar 'terör þüphelisi' Müslümanlar olduðunda aynýsýný yapmaktan çekinmediði- bu davalarýn Türkiye'deki örneði. Yargýmýzýn uluslararasý utanç davalarý literatürüne güzide katkýsý. Diyarbakýr mahkemesinde bir gün KCK davasý hakkýnda ne kadar okumuþ, sanýk avukatlarýyla ne kadar konuþmuþ olsam ve davanýn siyasi olduðuna dair ne denli güçlü bir hissiyatým ve kanaatim oluþmuþ olsa da o salonda yaþananlara tanýklýk etmek, meselenin benim için geri dönülmez biçimde netleþmesini saðladý. Ben, bu davayý 'anladým.' O duruþma salonunda aslýnda neyin/kimin, neden yargýlandýðýný, bu davanýn ne menem bir 'dava' olduðunu gördüm, belledim. Bütün bir gün boyunca, mahkeme baþkanýnýn sinirleri alýnmýþçasýna sakin, güler yüzlü ancak günün sonunda umursamaz ve uzlaþmaz tavrýný, Kürtçe savunma meselesi üzerinden cereyan eden absürt diyaloglarý, kendilerini anadillerinde savunmak isteyen sanýklarýn ikinci cümlelerinde mikrofonlarýnýn susturulmasý karþýsýnda sergiledikleri vakarý, mahkeme heyetinin davadaki usulsüzlüklere yýlmadan iþaret ederek adeta 'ceza yargýlama usulüne giriþ dersi' veren avukatlarýn talepleri ile birbiri ardýna yaptýklarý

olaðanüstü savunmalar karþýsýnda içine düþtüðü aczi izledim. Türkiye'nin ceza yargýsýnýn ne denli adaletsiz olduðunu, bu adaletsizliðin, avukatlarýn, adliyelerde soðuk odalarda bekletilen sanýklara elektrikli ýsýtýcý verilmesi ve CMUK'un amir emri uyarýnca duruþma tutanaklarýnýn sanýk avukatlarýna teblið edilmesi gibi en makul taleplerinin dahi reddedilerek veya görmezden gelinerek anbean yeniden üretildiðini gördüm. 'Bu ülke için yeni bir þey yapýn' Emin Aktar, duruþmanýn sonunda mahkeme heyetine böyle seslendi. 21 aya varan süre boyunca tutuklu olan 104 sanýðýn tahliyesini talep ederken bütün dünyanýn gözünün üzerinde olduðu bu tarihi davada taþýdýklarý sorumluluðu hatýrlatarak Türkiye'nin AHÝM'de adil yargýlanma hakký ihlali 'þampiyonu', bu davanýn bu haliyle Strasbourg'dan dönmesinin kesin olduðuna iþaret ederek Mahkeme heyetine Hizbullah sanýklarýný hatýrlattý avukatlar. Herhangi bir þiddet olayýna bulaþmamýþ, suç iþlememiþ, 'üzerlerinden bir çaký dahi çýkmamýþ' insanlarýn, sadece siyasi faaliyetlerinden dolayý tutukluluklarýnýn devamýnýn toplumun vicdanýný yaraladýðýný, adalete güvenini sarstýðýný belirttiler. Hâkime, tutukluluklarýn devamýnýn Yargýtay'ýn açýk içtihadýný ihlal ettiðini hatýrlattýlar. "Artýk salýverirler" diye geçirirken içimden, "Talebin deðerlendirilmesine gerek görülmedi" dedi hâkim. Yani, özel yetkili aðýr ceza mahkemesinde sanýksanýz, hele ki Kürtseniz, siyaset yapýyorsanýz ve konjonktür uygunsa, oradan çýkýþ yok. Veya insan haklarý avukatýysanýz ve müvekkilleriniz sonucu baþtan belli siyasi davalarýn sanýklarýysa, ne denli nitelikli ve zeki olursanýz olun, karþýnýzdaki hâkimin nezdinde yaptýðýnýz savunmalarýn zerre kadar deðeri, etkisi olmayacaktýr. Ta ki, 'birileri' adaletin artýk tecelli edebileceðine hüküm verene kadar.

Uðradýðý silahlý saldýrý sonucu 4 yýl önce Genel Yayýn Yönetmeni olduðu Agos'un önünde hayatýný kaybeden ve dava aþamalarýndan, soruþturmaya kadar bütün süreci devletin örtmesi sonucu olay olan Hrant Dink için, binlerce kiþi vurulduðu yerde buluþtu. Slogan aynýydý: Hepemiz Hrant'ýz hepemiz Ermeniyiz… Hrant için adalet… Türkiye'deki karanlýk cinayetlerin son kurbaný Ermeni Gazeteci Hrand Dink'in ölüm yýldönümünde yine binlerce kiþi Agos Gazetesi Önünde buluþtu. Sessiz bir isyana dönüþen eylemde duygulu anlar yaþanýrken, cinayetin devlet dairelerinde örülmesinden dava aþamalarýna kadar uygulanan bütün sürece tepki gösteren 'Hrant'ýn Arkadaþlarý' alkýþ ve sessizlikle devlete, "Asýl sorumlularý bul" çaðrýsýný yineledi. Hrant Dink resimleri "Unutmayacaðýz affetmeyeceðiz" yazýlý pankart ile, "4 yýldýr Hrant yok", "4 yýldýr yüzleri yürekleri yok", "4 yýldýr meclis yok, yargý yok Hrant yok" yazýlý lolipop ve dövizler taþýyarak, "Hepimiz Hrant'ýz hepimiz Ermeniyiz", "Yaþasýn Halklarýn kardeþliði" ve "Faþizme inat kardeþimsin Hrant", "Faþistler vuruyor AKP koruyor" sloganlarý atan binlerce kiþi Taksim, Þiþli, Kurtuluþ ve diðer tüm yönlerden Agos gazetesi önüne aktý. Aralarýnda yazar Vedat Türkali, gazeteciler Oral Çalýþlar, Cengiz Çandar ve Uður Mumcu'nun oðlu Özgür mumcu, BDP'li milletvekilleri Akýn Birdal ile Sebahat Tuncel, Ufuk Uras, Sýrrý Süreyay Önder, Zeynep Tanbay, Ferhat Tunç, Haluk Levent, Süleyman Çelebi, yüzlerce sanatçý, akademisyen ve binlerce vatandaþýn katýldýðý eylemde, Hrant'ýn vurulduðu yere karanfiller býrakýldý. Ermenice ve diðer birçok dilde þarkýlarýn Agos camýndan çalýndýðý eylemde, daha önce faili meçhul cinayetlerde hayatýný kaybeden onlarca aydýnýn aileleri de hazýr bulundu. Hrant'ýn eþi Rakel ve diðer akrabalarýnýn da katýldýðý eylemde yapýlan konuþmalarda Türkiye'nin içinde bulunduðu kaotik durum ile aydýnlatýlmayan cinayetlerin sorumlusunun devlet olduðu vurgulanarak, asýl suçlularýn bulunup yargýlanmasý istendi. Bülent Aydýn'ýn yaptýðý sunumla baþlayan eylemde hazýrlanan metni seslendiren Abdi

Ýpekçi'nin kýzý Nüket Ýpekçi adalet kurumlarýna seslenerek, "4 yýldýr sorduðumuz sorular mahkeme salonundan içeri girmiyor. Her þey sözde kalýyor. Artýk kalmasýn" dedi. Eylem sýrasýnda kartondan yapýlmýþ tabutlar meydanda elden ele dolaþtýrýlýrken, faili meçhullerle hayatýný kaybeden Abdi Ýpekçi'den, Ahmet Taner Kýþlalý'ya, Ugur Mumcu'dan Musa Anter'e kadar onlarca kiþinin isimleri alkýþ seli arasýnda okundu. MAHKEMELERE VE MEZARLIKLARA GÝDÝYORUZ Öldürülen Milliyet Gazetesinin genel Yayýn Yönetmeni Abdi Ýpekçi'nin kýzý Nükhet Ýpekçi konuþmasýnda, Rakel Dink'in geçtiðimiz yýl yaptýðý konuþmaya atfen, "Biz 4. Kez buradayýz. Artýk akraba olduk. Biz bu cinayetin insanlýða karþý iþlenmiþ suçlar arasýnda olduðunu biliyoruz. Hrant için adalet için büyük bir aile olarak buradayýz. Artýk akraba olduk. Ancak bütün sorularýmýz havada kalýyor. Biz bu cinayetlerin insanlýk suçu olduðunu söylüyoruz. Ancak hiçbir sorumuz mahkeme kapýsýndan salona girmiyor" dedi. "Bu dünyanýn camýný çerçevesini daðýtmak istiyoruz" ifadelerini hatýrlatan Ýpekçi, "Bizim yerimizde olsanýz ne yapardýnýz. Biz yýllardýr bir tek mahkemeler ve mezarlýklara gidiyoruz. Davada ismi geçenlere soruyoruz" diyerek konuþmasýný tamamladý. Hrant Dink Cinayeti davasý avukatlarý ise iki gün önce 31 kiþinin soruþturulmasý için yeniden dilekçe verdiklerini hatýrlattýlar. Alkýþ ve sloganlarla sona eren eylem sýrasýnda yazar Vedat Türkali de Hrant'ýn vurulduðu noktaya tekerlekli sandalyesiyle geldi. Türkali burada dakikalarca sessiz durarak, cinayet planýný ve dava süreçlerini protesto etti. Eylemde Hrant'ýn avukatlarý da hazýr bulundu.


8

21 OCAK 2011 CUMA

HABER

Hrant'a Merhaba! Masis Kürkçügil - Agos Hadise aðýr olduðu kadar derindir. Bir cinayetin anatomisine meraklý olmaktansa, on binlerin mazlum ve madunluklarýný böylesine dile getiriliþlerine bir anlam verilmelidir. Hadisenin tarihselliði cinayetin þekli þemailinde deðil Hrant'ýn insanlarda yarattýðý umuttadýr. Ölümü ona asla yakýþtýrmadýk, hüznü on binlerin sessizliðinde taþýdýk. Artýk dünya alem biliyor, bu dünyadan bir Hrant geçti... Hrant yoksa bizim hayatýmýzda artýk olmayan ne? Yetiþme yýllarýndaki en yakýn dostuyla ayný kaderi paylaþsa hiçlikten herþeyliðe giden yolda ayný yerde mi olurdu? Malatya'dan çýkmýþ yola, bir garip delikanlý, onca yoksulluðun içinden aslýnda kuþaðýna göre oldukça normal bir hayat kurmuþken (bu normalliðin içinde birçok arkadaþý gibi boylu boyunca girdiði siyaset de olacaktýr), yani yaþ neredeyse kemale ermiþken-erecekken pek de hazýrlýklý olmadýðý -zaten bu iþin mektebi de yoktur- bir alana tam da kiþiliðine uygun bir biçimde döt nala dalar. Arada özetlenen neredeyse yirmi yýllýk bir ömürdür... Bu yirmi yýla yalnýzca bir aile baðý ve bir sevda veya kardeþlerle birlikte bir ekmek teknesi macerasý sýðmaz. Silahlarýn konuþtuðu kalemlerin sustuðu günlerde okula gider, ancak ilerde onu þekillendirecek olan ne Zooloji ne Felsefe eðitimidir, abur cubur gibi gözüken, her telden okumalardýr bunlar. Bir iki çýraklýk denemesini saymazsak bugün konuþtuðumuz Hrant, Agos'un Hrantý'dýr. Muhakak ki bir baþýna tasarlamamýþtý Agos'u, ama zamanla onunla özdeþleþti; önce Agos vardý, Agos kendine emek veren Hrant'ý yoðurdu ve yeniden þekillendirdi. Ama Hýrant olmadan da Agos olmazdý. Hrant garip bir alet çalýyordu, kendine has, hüzünlü bir sesi vardý týpký çok sevdiði duduk gibi... Alet

garipti ama kitabýna uygun olmasa da erbabýnýn ruhuna sesleniyordu. Hem daralmýþ bir cemaatin kabuðunu kýrmak için cemaatin muhafazakârlýðýný sarsýyor hem de cemaati daraltan tarihin temeline sesleniyordu. Özgürlükçü bir tarih bilinci muhakkak ki nesnel gerçeklikten hareketle oluþuturlabilir, ancak bunun için gereken bellek de önemlidir. Bu belleði inþa etmek konusunda temenniler veya giydirmelerin ötesinde, insanlarý sarsacak ve yeniden yoðuracak felaketleri göðüsleme iradesi olmadan o tarih bilinci hýzla kaybolabilir. Tarihin felaketler yumaðý olduðunu kimileri çok küçük yaþta devraldýklarý acýlardan öðrenmek zorunda kalýrlar. Orada kalýnca bir bilinç oluþmaz, hatta tepkiyle olmadýk yerlere de savrulunabilir, yine de zoru baþaranlar sýçrayabilirler, farklý bir ufuk edinebilirler. Azýnlýk olmanýn ender avantajlarýndan biri, yaþadýðýn dünyayý algýlama konusunda radikal yönelimlere, yani meseleleri kökünden ele almaya olan yatkýnlýk olabilir. Hrant'ý uzun bir zaman diliminden sonra, üstelik de bir çoðuna göre hali vakti yerinde bir konumda iken, toplumun süfli kesimlerin hedef tahtasý haline gelmesine neden olan bir mücadeleye girmesinin itici gücünü anlamak için onun arayýþýný anlamak gerekir.

Hýrant nasýl Hýrant oldu? Onu uðurlayan onbinler muhakkak ki kimsenin hesap etmediði bir biçimde hadiseyi tarihselleþtirmenin yollarýnda yürüdüler. Aslýnda Hýrant böyle birþeye aday olmamýþtý. Agos ile birlikte çýktýðý yolda daha önce herhangi bir deneyimi yoktu. Çok basit bir iki ihtiyacýn dile getirilmesinin mantýki sonuçlarý onu adým adým farklý pozisiyonlara sokuyor ve hesapta olmayan ama cahili olmadýðý baþka meselelerle birlikte yoðruluyordu. Cemaat ile yaþanan toplum arasýnda küçük bir pencere açmak gibisine çok mütevazý birþey

yapmak için yola koyulmuþken açýlacak pencerenin duvarýnýn tarihselliði, meydan okuduðu zihniyetin dokusunun katýlýðý daha derinlemesine bir çalýþmayý gerekli kýlýyordu. Bunda korkacaðý birþey yoktu, ilk gençlik ve yetiþme dönemindeki en sevgili dostunun akibetinden direncin ne olduðunu çok iyi biliyordu. Ama yaptýðý sýnýrlý iþin neredeyse devletin dibine dinamit koymak ve hatta kimi zaman ondan beter görülmesini kabullenemiyordu. Ayný þeyleri söyler gibi gözüktüðü insanlardan onu farklýlaþtýran hususlardan biri tarzýydý. Tahlil yapýp kollarýný kavuþturmuyordu, mutlaka meselenin üzerine üzerine gidip bir çözüm yolu arýyordu. Týpký siyasetle iliþkisinde olduðu gibi... Tarz, aslýnda özneye de gönderme yapýyordu. Telefon defterinde meslektaþlarý, arkadaþlarý, diplomatlar bulunuyordu, ama nasýl Ermeni soykýrýmý meselesinde meclislerin karar almasýna karþý çýkarak, burada yaþayan insanlarýn karþýlýklý olarak bu meseleyi idrak etmelerini amaçlýyorduysa, siyasette de aþaðýdan bir deðiþimin ancak mümkün ve kalýcý olacaðýný biliyordu. Çýktýðý alan özü itabarýyla çoðulcu, eþitlikçi, demokratik ve özgürlükçü olmak durumundaydý. Bu köhne dünyanýn felaketlerine maruz kalanlarýn kendi dertleri üzerine kapanmak yerine birbirlerinin dertlerine açýlmalarýnýn özgürlüþtireceðinin bilincindeydi. Rakel'in "sevgiliye mektub"unda insanlarý sarsan, kucaklayan "sevgi" de bundan ibaretti. Hu çekerek siyaset yaptýklarýný veya dertlerine derman aradýklarýný sananlarýn haddi hesabý yokken, o sýrtýndaki aðýrlýðý baþkalarýnýn sýrtýndaki aðýrlýklarý paylaþmakla hafifletmeye çalýþýyordu. Çoklu bir köprüydü kurduðu meseleler arasýnda ve buradan o büyük hikâyeye rahatlýkla geçebilirdiniz. Ama büyük hikâyeye geçmek için meselelerin açýklýða kavuþmasý, her birinin yalnýzca dile getirilmesi deðil uðruna mücadele

edilmesi, deneyimler birikmesi gerekiyordu...

Hrant'ý nasýl bilir miydik, nasýl bilecek miyiz? Profesyonel bir siyasetçi, bir yazardan söz etmiyoruz, doðru. Ama ardýndan on binler yürüdüðüne göre onun da insanlarýn zihin dünyasýnda, haleti ruhiyesinde azýmsanmayacak bir karþýlýðý vardý/oldu demektir. Hrant "Çarents'in Hikmet'i" adlý yazýsýnda (7 Kasým 1977) içi boþ anmalarý eleþtirir. "Türkiye'de Türkeþ MHP kongresinde Nazým'dan ulusalcý dizeler okurken, Ermenilerin saðcýlarý da yine Çarents'in ulusalcý söylemlerini kendilerine yorumlayarak, onu anma yardakçýlýðýna ve ikiyüzlülüðüne soyunuyorlar," der. Çarents için onun satýrlarýyla devam edelim: "Çarents için þu günlerde Ermenistan'da ve Diaspora'da yapýlan 10. yýl anma toplantýlarý ikiyüzlülüklerin sergilenmesi açýsýndan çok canlý bir örnek. Sovyet Devrimi'nin komünist þairi Çarents'i de bugün kýrpa kýrpa nasýl soðana çevirdiler ve onu artýk sadece cücük kalmýþ bir yanýyla, ulusalcý yanýyla anmaya çalýþýyorlar. Garip ama gerçek iþte... Yanlýþ adamlar, doðru adamý sahipleniyorlar... Oysa yaþamý boyunca hep devrimci kalmýþ, sadece devrim sýrasýnda deðil, devrim sonrasý sosyalist sistemin çökmesine sebep olmuþ "bürokratik yozlaþmanýn" karþýsýnda, Stalinist diktatörlüðe karþý da bayrak açmýþ olan bu devrimcinin ulusalcý

yaný da devrimci bir öze sahip deðil miydi?... bu evrensel, enternasyonlist ozaný bugün sadece bu ulusalcý yönüyle, kendi þoven ulusalcý söylemlerine malzeme yapanlarýn kurnazlýðýna ne denir?" Þimdi Hrant'ýn anýsýna da bulaþtýrýlmak istenen "vatanseverlik-yurtseverlik" edebiyatý ile kurnazca onu ehlileþtirmeye çalýþýyorlar, Nazým Hikmet'in iki mýsrasýna tahamül edemeyen, tahrif eden solcular da dahil olmak üzere ondan kendi zihniyetlerinin bir doðruluyacýsýný üretmek niyetindeler. Kimisi tapusunu nereden aldýðý belli olmamakla birlikte oraya gelen on binlerin sözde ermeni soykýrýmýna kesinlikle karþý olduðu güvencesini vererek kendini rahatlatýyor. Aydýn Engin ve Oral Çalýþlar'ýn hatýrlatmasýna raðmen birþeyi anlamak bile istemiyorlar. Beðenirsiniz beðenmezsiniz, o bir devrimciydi, o bir sosyalistti, o bir ermeniydi. Elbette bir insandý, i nsanlýðý da bunlarýn bir bileþimiydi. Ne iyi ki doðru adamý doðru insanlar da sahipleniyorlar... Onu yalnýzca sistemin onu köþeye sýkýþtýra sýkýþtýra hedef tahtasý haline getirmesi, bir kurban olarak sunmasýyla deðil tarih bilincimize yaptýðý katkýlar ve artýk kim ne derse desin binlere ve on binlere en azýndan ulusal önyargýlardan arýnmýþ bir dünyada yaþama umudunu gösterme imkanýný saðlayan söylemiyle, tarzýyla daha iyi anlýyorlar. (18 Ocak 2008 tarihli Agos gazetesinde yayýnlanmýþtýr.)

Fransýz Devrimi uzmaný: Tunus’ta zaman 1789 (ANF) Fransýz Devrimi ve genel olarak devrimler uzmaný Jean Tulard, Tunus'ta 23 yýllýk Bin Ali iktidarýnýn yýkýlmasýna yol açan isyanýn geleceðinin ordunun tavrýna baðlý olduðunu söyledi. Tunus'un kendi "Fransýz Devrimi'ni yaþamakta olduðunu kaydeden Tulard, bu hareketin basit bir ayaklanmadan bir devrime dönüþmekte olduðunu vurguladý. Fransýz Le Monde gazetesine mülakat veren Fransýz Devrimi uzmaný Jean Tulard, Tunus'ta yaþananlar ile Fransýz Devrimi'ni karþýlaþtýrarak, mevcut durumu daha iyi anlamak açýsýndan önemli deðerlendirmelerde bulundu. Tulard, "Þu anda Tunus baþkaldýrýsýnda dönüm noktasý aþamasýndayýz. Bu hareket basit isyandan bir devrim olmak üzere" dedi. 17 Aralýk'ta genç bir diplomalýnýn bedenini ateþe vermesiyle alevlenen Tunus'taki isyan, 14 Ocak günü Zeynel Abidin Bin Ali'nin ülkesinden kaçarak 23 yýllýk iktidarýnýn düþmesiyle sonuçlandý. TUNUS ÝSYANININ LÝDERÝ VE ÝDEOLOJÝK TEMELÝ YOK Tulard, "Bir isyan, memnuniyetsizlik, öfke ve umutsuzluk nöbetinden doðan spontane bir eylemdir. Genel olarak anarþik, þefiz, yönergesizdir ve lokal olarak sýnýrlýdýr" diyerek bu

karakteristik özelliklerin en azýndan baþlangýcýnda tamamen Tunus örneðine uyduðunu ifade etti. Fransýz Devrimi Uzmaný, devrimi ise þöyle tanýmladý: "Devrim, insan, kurum ve düþünce biçiminde radikal bir deðiþimi öðütlüyor. Fransýz Devrimi'ni örnek alýrsak, baþkaldýrý görünürdü ve hedefleri biliniyordu: eþitlik, ayrýcalýklarýn ortadan kaldýrýlmasý ýþýðýnda, köylüler üzerinde aðýrlýðý olan feodal haklarýn kaldýrýlmasý, mutlak monarþinin sona erdirilmesi. Tunus modeli bu þemaya uymuyor çünkü lidersiz ve ideolojik temeli olmadan baþladý ve sürdü." BÝR ÝSYAN BÝR DEVRÝMÝ DOÐURABÝLÝR Ancak Fransýz Devrimi'ne paralel bir yol izlediðine dikkat çekerek bunun da her iki olayý yeteri kadar birbiriyle karþýlaþtýrýlabilir kýldýðýný ifade eden Tulard, "Devrim de, 14 Temmuz 1789 veya 10 Aðustos 1792'de olduðu gibi halkýn en önemli kesiminin ruhlarýna sýzmadan önce bir ayaklanma aþamasýndan geçti. Tunus'taki gibi açlýk ve iþsizlik ayaklanmasý" diye belirtti. "O halde bir isyan devrimi doðurabilir" diyen Tulard, "Bunun için de baþlangýçtaki aþýrý öfkenin sýnýrlý bir bölgeyle deðil ülkenin tümünü ilgilendiren daha derin isteklerle eko

bulmasý gerekiyor. 1789 yazýnda Fransýz köylüler, Paris'te neler olduðunu anlamadan, silahlanýp asillerin þatolarýna hücum ettiklerinde yaþanan buydu. Tunus'ta da yaþanan budur, isyan tüm ülkeye yayýlmadan önce baþkentten uzak Sidi Bouzid'de baþladý" ifadelerini kullandý. ÝSYANIN GELECEÐÝ ORDUNUN TAVRINA BAÐLI Fransýz yöneticilerin tepkisizliðini de isyan ve devrim arasýndaki bu ayrýma baðlayan Tulard, "Ocak ortasýna kadar halen basit açlýk isyanlarý, sýnýrlý bir isyan iþi olduðu düþünülüyordu. Oysa, bir ayaklanmaya son vermek kolaydýr: ya iktidar bastýrýr ya da talepleri karþýlar. Bir devrimi durdurmak ise baþka bir iþtir…" þeklinde konuþtu. "Kuþkusuz Tunus, kendi 1789 devrimini yaþamakta" diyerek bunun Fransa için o dönemde halen asillerin hakimiyetinin olduðu Kurucu Ulusal Meclis'in yürürlüðe konulmasý durumuna uyduðuna iþaret eden Tulard, "Zaman, Tunus'ta bugün 1789 gibidir" vurgusunu yaptý. Tunus'taki isyanýn geleceðinin ordunun tavrýna baðlý olduðunu söyleyen Tulard, "Devrimler tarihinde deðiþmeyen tek þey ordunun çok önemli rolüdür. Ýngiltere'de (Oliver) Cromwell olayýndan sonra, General Monk II. Charles'a

taç giydirdi. Ve zaten gerçek anlamda Bonapart Devlet darbesiyle biten Fransýz Devrimi'nden bahsettim. Tunus ordusunun ne yapacaðýný dikkatle izlemek gerekiyor" diye belirtti. FRANSIZ DEVRÝMÝ VE ÝNGÝLÝZ CROMWELLE OLAYINDA ORDUNUN ROLÜ 1789'daki Fransýz Devrimi, Bonapart darbesiyle sona ermiþti. 1799'da konsüllük idaresi kurulmuþ, bu idarede beþ direktuvarýn yetkileri üç konsüle devredilmiþ ve tüm yetkiler birinci konsülde toplanmýþtý. Birinci konsülün General Napolyon Bonapart olduðu bu idare 1804 yýlýna kadar devam etmiþti. Bundan sonra imparatorluk idaresi baþlamýþtý. 1599-1658 arsýnda yaþayan Ýngiliz siyaset adamý, asker ve devlet yöneticici Oliver Cromwell Ýngiltere'nin yönetim biçimini krallýktan Cumhuriyet'e çevirmiþ ama 1650'den ölünceye kadar Devlet Koruyucu Lord unvaný ile ülkeyi tek baþýna idare etmiþti. General Monck ise monarþiyi tekrar geri getirme kararý ile Ýskoçya'dan ordusuyla gelip Þubat 1660'da Parlamento'yu feshedip Oliver Cromwell'in oðlu Richrad Cromwell'i görevinden feragat ettirmiþti. Bunun üzerine Stuart Hanedaný'ndan II. Charles Londra'ya 23 Nisan 1661'de gelip taç giymiþti.


ÖZEL

9

21 OCAK 2011 CUMA

HAFTANIN GETÝRDÝKLERÝ...

Serhan Gazioðlu


10

21 OCAK 2011 CUMA

YORUM

ÇUVALDIZ...

Yýlmaz Parlan

indirime gidiyoruz, polis devleti deðiliz, cezalarý düzenliyoruz" diyen bakan, aðýr cezalar getirmenin toplumun tamamýna potansiyel suçlu muamelesi yapmak olduðunu da belirtmiþti. Aysu Basri'nin "Hükümete gelir gelmez neden bu yasalarý deðiþtirme ihtiyacý duydunuz, yoksa UBP diyet borcunu mu ödüyor?" hatýrlatmasýna ise yorum yapmaktan kaçýnmýþtý.

CASÝNOLAR VE BÝR BAKAN!

Türkiye'de RefahYol hükümeti döneminde casinolar kontrol edilemez bir noktaya gelip çeteler oluk gibi kan akýtýnca, her þeyde olduðu gibi TC hükümetleri casinolarý Kýbrýs'ýn kuzeyine taþýmaya karar verirler. Ayný zamanda bu kontrollü kaosun bir parçasýdýr da. Casinolar Türkiye'de sürdürdükleri savaþý Kýbrýs'ýn kuzeyinde de sürdürüp birçok kanlý çatýþmaya imza atarken toplumun yüreðine de korku salarlar. Marifetleri bununla da kalmaz tabii; turizmde en güzel yerleri parselledikleri gibi kuzey Kýbrýs'ý kara para aklama listesine de sokarlar. Ayný zamanda ciddi organize bir denetim olmadýðý için de toplumun kanayan yarasý haline gelip ciddi travmalara sebebiyet verirler. Güney Kýbrýs'ta ise Hristofyas'a casinolarla ilgili sorulan bir soruda yanýtý þu olur: "Ahlaksýzlýðýn ifadesi". Bizde ise casinolar gücün ifadesidir. Bazý siyasi partilerinse vazgeçilmezidir. ÖRP-CTP-BG hükümeti uluslararasý tepkiler üzerine casinolara bir takým yasaklar getirir ve yeterli olmamakla birlikte bu düzenleme bir adým olarak kabul edilir.

"Polis devleti deðilmiþ"! Ülkede devasa ekonomik sýkýntýlar yaþanýrken ve hükümet aylýk maaþlarý bile ödemekte sorun yaþarken diðer taraftan casino iþletme sahibinden 5000 Euro yerine 350 Euro ceza alýnmasýný istiyor. Emeklilerin maaþlarýna göz diken, ikramiyelerini kýrpan, vatandaþa, esnafa her alanda okkalý cezalar ve vergiler koyan hükümet iþ casinolara gelince çark edip süt kuzusuna dönüyor. Vatandaþa elektrikte geciktiði için aylýk inanýlmaz fahiþ faiz uygulamasý. Esnafa da ödeyemediði her kalem için aylýk % 4 tefeci faizi koyanlar, milyonlarca dolarýn döndüðü casinolara çerezine cezalar getirmeye kalkýyor. Canlarým benim, be prens dediðin böyle olur iþte: Prensim benim! "Polis devleti deðilmiþ"! Akdeniz havzasýnýn en etkili polis devleti Kýbrýs'ýn kuzeyinde ama o göremiyor! Aysu Basri sormadý biz soralým: O zaman niye polisiniz sivil otoriteye baðlý deðil? Ve hak arama mücadelesinde emekçilerin karþýsýna çýkardýðýnýz binlerce

polis neyin nesi? Cezalarla deðil denetimle böyle bir bilinç getirilirse sorun kendiliðinden aþýlýr diyorsunuz. Pekala soralým o zaman: Diðer konularda ve trafikte vatandaþ okkalý cezalar altýnda inim inim inletilirken niye bu metodu, toleransý ya da kýyaðý onlara deðil de casino babalarýna geçiyorsunuz? Siz kime çalýþýyorsunuz? Kimin adamýsýnýz? Kamuoyunda ikibuçuk arþýnlýk unvaný olan adam diye bilinen adamýn oðlu Halbuki casinolara yerli vatandaþýn girmemesi ve denetlenmesi konusunda yapýlmasý gereken çok basittir: Nasýl ki trafikte sürücünün ehliyetini bir iki basit suçtan sonra iptal ediyorsunuz, casinolarda da suç ilk kez iþlendiðinde iþletme sahibine yüklü bir ceza kesersiniz, yine yaparsa bir süreliðine iznini iptal edersiniz, yine yaparsa da o zaman lisansýný iptal edersiniz. Bugüne kadar bir türlü denetlenemeyen casinolarýn denetlenmesi bu kadar basittir iþte. Ama seçim dönemlerinde onlar tarafýndan finanse edilirseniz

"Biz sadece çok astronomik cezalarda indirime gidiyoruz, polis devleti deðiliz, cezalarý düzenliyoruz" Kýbrýs'ýn kuzeyinde casinolar ayný zamanda bazý hükümetlerin sponsoru olarak da bilinir. Son seçimlerde sermaye ve casinolarýn açýk desteðini alan UBP bugünlerde diyet borcunu ödemeye hazýrlanýyor. 13 Aralýk 2009'da Aysu Basri'nin yaptýðý röportajda UBP'nin toy prenslerinden olan ilgili Bakan, seçimin hemen akabinde Bankalar Birliði'nin deðiþikliðe "Deðiþiklikler tehlikeli, kara para aklamaya yol açar" sebebiyle þiddetle itiraz etmesine raðmen hükümetin Þans Oyunlarý Yasasý'nda yapacaðý deðiþikliklerin yasallaþmasýný desteklediklerini açýklamýþtý. "Biz sadece çok astronomik cezalarda

GÖZDEN KAÇMAYANLAR! Politikada kuraldýr: Size herhangi bir konuda siyasi olarak yaklaþýyorlarsa sizin de konuya siyasi olarak yaklaþmanýz elzemdir. Yok, siyasi deðil de muhataplarýnýza ekonomik olarak yaklaþýrsanýz, doðal olarak kaybedersiniz; geçmiþte de kaybettiðimiz gibi! Siyasilerin yaklaþýmýna karþý ilk doðru politikayý KTÖS ortaya koymuþ, siyasi yaklaþýma siyasi yanýtlar vermiþtir. Þimdilerde ise farklý sendikalar da, bir bir doðru adresi bulmaya baþlamýþlardýr. Yani politikalar Ankara'dan geliyorsa, yüzünüzü politikalarýn geldiði adrese döndürmek zorundasýnýz. Yoksa meclisin önüne gidip bugün Sn. Küçük'e, ya da yarýn Sn. Sabit'e baðýrmanýz zaman ve enerji kaybýndan baþka bir þey deðildir. Sendikalar Cemil Çicek'in ziyaretinde ilk kez bir araya gelmiþ, TC Yardým Heyeti binasýna yapýlan yürüyüþte ise cepheyi büyütüp, doðru adresi bulma konusunda bir kez daha doðru adýmlar atmýþlardýr...

yenicag@yenicag.com.cy ZAP

Necmettin Çapa

yapamazsýnýz tabii… Ekonomi konularýna gelince toplumun yanýnda olmasý gereken Sayýn Bakan burada da sermayenin yanýnda. Kendisi ekonomi okumuþtur ama her nedense ekonominin 3 temel öðesi olan antidamping, antitekel ve tam rekabet yasalarýndan pek bahsetmez. Çünkü sömürü düzeninin devamýný ister. Reis-i Cumhurun gözde prenslerindendir ve sýký bir emir eridir. Armatör bir ailedendir, KÝT'lerin zarar eden unsurlarýna talip olup, "Söz konusu gemileri bize verin, borçlarýný biz ödeyelim" diyen bu ailenin de biricik prensidir. KIBTEK'te ýsrarla 'özelleþtirme olmayacak' demesine raðmen, Maliye Bakaný tarafýndan yalanlanmýþtýr. Kimdir, kimin oðludur derseniz kamuoyunda ikibuçuk arþýnlýk unvaný olan adam diye bilinen adamcýðýn ufacýk oðludur!

Kim susturabilir bizim türkümüzü...?

Evet bizim türkümüz devam ediyor. Ezilen halklarý çembere almýþ bu sýrtlan sürüsüne karþý, bütün halklarýn türkülerini söyleyeceðiz. Yem etmeyeceðiz onuru bu leþ yiyicilere. Onurlu ve Barýþ içerisinde özgür halklarýn yaþam mücadelesini, bedeli ne olursa olsun vereceðiz. Beni sürgün etmeleri hiçbirþeyi deðiþtirmez. Kýbrýs halkýnýn onurlu yaþam ve Barýþ mücadelesinin her zaman yanýnda deðil, tam içinde ola-

caðým, bu sýrtlan sürüsü bunu böyle bilsin. Kýrmýzý Kitab'ý eleþtirmem, tekleþtirme zihniyetinin faþistlerin rüyasý olduðunu söylemem onlarý öyle bir kýzdýrdý ki; aðýzlarýndan salyalar akarak üzerime çullandýlar. Beni bir vebalý gibi, alel acele yük gemisine bindirmeleri, benden ne denli korktuklarýnýn bir göstergesi idi aslýnda. Yanlýþ anlamayýn; öyle iri yarý, heybetli bir cüssem yok, fiziksel olarak ufak tefek biriyim ama o sýrtlan sürüsünü düþüncelerim ile paniye kaptýrdým. Ne yapacaklarýnýn þaþkýnlýðý ve korkusu beni gemiye bindirdikleri zamana kadar gözlerinden okunuyordu. Bu öyle bir korkuydu ki; gemide bile tepeme polis dikmeyi ihmal etmediler. Ama nafile dostum, korkunun ecele faydasý yok. Ben iþte yine buradayým ve bu halkýn türküsünü söylemeye devam ediyorum. Yine bu Sýrtlan sürüsünün azrail'iyim ve uykularýný kabuslar ile bölmeye devam ediyorum. Onurlu Özgür Yaþam için her onurlu bireyin verdiði mücadele gibi ben de bu mücadeleyi vermeye devam edeceðim. Kýbrýs Türk halkýný esir alýp, onursuzlaþtýrma politikalarýný sürdüren Ankara'nýn her zaman karþýsýnda

durmaya devam edeceðim. Beni Colemêrg'den "Hakkari"den süremeyeceklerine göre, ancak imha ederler, baþka þanslarý kalmadý çünkü. Bu barbarlýðý geçmiþte çok yaptýlar. Düþüncelerinden korkup, bir sürü aydýnýn kanýný içtiler. Bu vampirlikleri günümüzde de devam ediyor. Bunca aydýný katleden zihniyet, aslýnda þu anda ölüm ile pençeleþiyor. Çýrpýndýkça, hýrçýnlaþýyor ama nafile, ölmeye mahkumdur. Ne Kýbrýslý Türkler'in onurlu özgür yaþam mücadelesi karþýsýnda, ne de Kürt Halký'nýn onurlu özgür yaþam mücadelesi karþýsýnda durabilir Ankara. Artýk onlar da rüyadan uyandýklarýnýn farkýndalar. Kýbrýs Türk Halký'ný yoksulluða sürüklemesi, Kürtler ile yeni bir savaþa hazýrlanmasý, bütün bunlarýn göstergesidir. Ezilen Halklara onursuzca yaþam deðil, onurlu bir ölüm yakýþýr. Tüm ezilen halklarýn onurlu mücadelelerini saygý ile selamlýyorum.

yenicag@yenicag.com.cy


YORUM

11

21 OCAK 2011 CUMA

Ulus Irkad

MUTLULUK ÝÇÝNDE BÝR ÜLKE ÝSTÝYORUZ

Þu anda ülke gene 2000'li yýllarda olduðu gibi büyük bir keþmekeþin içinde. Hükümet mevcut en büyük güvensizliklerin örneðini sunarken halký her saniye için yýkmakta. Gelecek korkusu gene insanlarý sarmýþ. Sosyal patlamalar ise diz boyu. Gazetelerde ilk sayfa haberleri, soygun, hýrsýzlýk, tecavüz davalarý… Mesela daha bir kýrk sene öncesinde gazetelerde görmeye alýþmadýðýmýz tecavüz ve cinayet haberleri maþallah birkaç sayfalýk haberler arasýnda. Ha, þimdi daha önce yok muydu böyle haberler, diyeceksiniz, elbette vardý ama tek tüktü. Mesela ne Maðusa'da ne de Lefkoþa'da böyle haberler görmek pek de alýþýlmýþ deðildi. Býrakýn onu, þu soygun da pek olmazdý ülkede. Þimdi soyulmadýk suparmarket veya dükkan kalmadý memlekette. Tabi ki insanlar hep ahlaksýz mý doðar? Elbette hayýr. Ýnanýn geldikleri ülkede de þartlar onlarýn böyle olmalarýný getirmiþtir ve ayný davranýþlarý burada da devam ettirmektedirler. Memlekette de böyle olaylarýn devamý demek ki memleket þartlarýnýn da ayný olduðunu göstermektedir. Baþkasýnýn evine girip hýrsýzlýk yapmak pek de alýþýlmýþ bir olay mýydý Kýbrýs'ta? Hele hele küçük çocuklara tecavüz olaylarý insanýn midesini bulandýracak cinsten olaylar. Herneyse, memleket açýsýndan da bu olaylarýn olmasý pek de hayýrýn deðil. Burada da bir bozukluðun

Özkan Yýkýcý

yoksulluk ve iþsizlikleri ele almýyordu.Böyle bir Tunus resmi vardý. Nitekim bu anlayýþla 1 ay önce baþlayan ve üniversite mezunu iþborta yapan birinin kendini yakmasýyla tetiklenen olaylar, en baþta medyalar haber dahi yapmadý: "Nasýl olsa bastýrýlýr" anlayýþý, konuyu hafifletip duyurtmama duruþunu sergiliyordu. Oysa baskýsýyla ünlü Tunusun devleti bu kez toplumsal sokaðý durduramadý. Bir ayý aþan olaylar sonuçta yönetimi tehdit edip artýk durduramayacak noktaya gelince, haber olmaya baþladý. Hemen bildik siyasal oyunlar da baþladý. Önce bakanlarýn keleleri gitti: Olmadý; Sonra reforum falan sözleri duyuldu. Yine olmadý; Seçimler ve yeni parlemento hükümet dendi: Sokaklar daha da sertleþti: Oysa baþlangýçta sýkýlan kurþunlarla onlarca kiþi öldürüldü. Derken sokakýn tepkisi devletin baskýsýný geriye çektirdikçe kaçýnýlmaz önemli hamle yapýltýrýldý: Dokunulmaz baþkan ülkeden kaçtý: Eski elit doslarý adýný "geçici hükümet" koyarak devletin devamý ve makyajlý oyuna giriþtiler. Buda sarsýntýlarla tehlikede. Þimdi merak edilen Tunus sokaklarý nereye dek ortak paydada zorlama yapacaktýr? Yazýyý birkaç gün önce yazma nedeniyle elbet heran deðiþme yaþanma olacak Tunusta okunma sürecinde baþka geliþmelerde olacaktýr. Sorunun temeli ise deðiþmeyecek kadar net oluyor: Tunusta diktatörün gitmesi ama ayný devletin kalýp makyajla devam mý? Yoksa toplumsal hareket giderek ülkede siyasal devrim yaparak üst anlayýþta deðiþim yaratacak mý? Bu 2 aþama Tunusun gelecek rotasýný beliryecektir. Sokaktaki tepkinin siyasal anlayýþý ve ortak paydasý þimdilik daha belirleyici olsada, siyasal manevra ve ortak duruþ ikilemi oldukça kartlarýný oynayacak koþullara sahiptir. Þunu unutmayalým; Tunusta þu anda devrim olmadý: Ancak devrim için siyasal koþullar derinleþiyor. Bunu belirleycek güçler dengesi ve onu yönlendirecek poletik idolojik eksenler olacaktýr. Bunu sakýn ola karýþtýrmayalým.

ÝSTÝKRARDAN PATLAMAYA TUNUS

Son günlerde Kuzey Afrikanýn Tunusu adeta Akdenizin ýsýnan sularýna gelen Okyanus fýrtýnasýnýn vurmasý çalkantýsýný yaþýyor. Biz eðer sisteme kalsaydýk düne kadar Tunusu banbaþka görüp aldanacaktýk: Oluþan sosyal patlama ise nerde duracaðý hala belli deðil: Oysa sistem düne kadar bize banbaþka bir Tunus çiziyordu. Brakalým gördüðümüz Tunusu, sistemin anlatýsýyla anlasaydýk, þaþýrýp kalýrdýk: Ama kaynayan kazanýn suyu dýþarý atarcasýna sonunda toplumsal patlama oldu. Neoliberal anlayýþtan tutun devam eden sömürge devlet tipinin aynasý bu ülkede yeniden ortaya serildi. Þimdi dünya dün istikrar ve örnek olarak konuþtuðu Tunusu, gelecek beklentileriyle toplumsal patlamalarýn kýsgacýnda izliyor. Sistem devam için makyajlarla yapýyý koruma çabasýndayken, deðiþik kesimlerden oluþan toplumsal hareketler sokakta nasýl Tunusa noktasýnda sýnav veriyor. Belli olan istikrarlý Tunus tam aksini yansýtarak sokaklarla dünyaya mesajýný veriyor. Tunus bize emperyalist ile normal yaklaþýmlarýn nasýl keskin ayrýþtýðýnýn yeni belgesi oldu. Düne kadar eðer uluslar arasý sermaye veya diðer sistem belgelerine bakacak olursanýz; Tunus Kuzey Afrikada en istikrarlý ülke olmaktaydý: Turizm sayesinde iyi büyüyen ve yabancý sermaye akýþýyla refahýn arttýðý canlý bir görünüm ortaya koymaktaydý. Sistemin Arap ülkeleri arasýnda örnek gösterilecek piyasalaþma modeli ve dýþa açýlma yeri oluyordu. Arada bir Ýslami tehdit olsada diðer ülkelrden daha iyi konumdaydý. Bunlarý Uluslar arasý belgelerde sýk sýk bulmak kolaydý. Tunus diðer Kuzey Afrika ülkelerine göre daha az rahatsýzlýk verirken, yabancý sermaye akýþýna da kolaycýlýk yapýyordu. Kimse oradaki artan

olduðunu göstermekte. Hele hele bu ülkenin devlet adamlarýnýn veya politikacýlarýnýn bile medya karþýsýnda burasýnýn nüfusunu bilememeleri ve afallamalarý da hayra niye yorumlansýn ki? Ýnsan kendi nüfusunu bilemez mi? Bilemez herhalde ki bizimkiler hemen afallamakta. Veya orada yani medya önünde kendisine fýrça atan TC'li politikacýya yanýt niye veremiyor? Ona "Buradaki kötü þartlarýn oluþmasýnda sizin de sorumluluðunuz var" diye niye söyleyemiyor? Söyleyemiyor iþte… Mesela kýrk veya elli sene önce böyle olaylar oldu mu gazeteler ya yer vermezler veya herhalde Kýbrýs sarsýlýrdý bu durumda. Tabi ki cinayet ve vurma olaylarý oluyordu. Hele hele bizim Baf köylerinden bazýlarýnda her sene olmaktaydý bu gibi olaylar. Ama ne oluyordu? Toplum da bu gibi olaylarý onaylamazdý ve polisin suçlularý yakalamasý bayaðý beðenilir toplumdan dýþlanmamak için insanlar birbiriyle aradaki sorunlarý barýþ ve uzlaþma içinde halletmeye çalýþýrdý. Muhakkak mahkemeler de vardý. Ama çok enteresandýr, olaylarýn, çatýþmalarýn en fazla olduðu bu Kýbrýs'ta bu gibi þiddet olaylarýnýn olmamasý da takdire þayandý. Yani insanlar aralarýndaki sorunlarý þiddetle halletmezdi. Silah olarak da insanlar ancak ava giderken silah kullanýrlardý. 1963 sonrasýnda elbette olaylar oldu. Elbette namus cinayetleri oldu ama o zamanlar toplum da oldukça küçüktü. Yüz bin kiþilik bir toplumduk. Gene göçler oluyordu. Belki de 1974 olaylarýndan önceki göçlerde 1963 olaylarýnýn da büyük bir etkisi vardý da ekonomik sebepler de oldukça fazlaydý. Mücahitlik yaparak insanlar birden fazla çocuklarýna bakamazlardý. Bunun yanýnda yeþil hattýn öte tarafýnda Kýbrýsrum kesimlerinde yapýcýlýk ve iþçilik yapanlar da çoðunluktaydý. Yani iki iþi birden döndürmeye çalýþýyorlardý. 1974 sonrasýnda olanlar da normal deðildi. Elde edilen birikimler cevizci çuvalýndaki gibi harcandý. Bunca politikacý hava yollarýný kullandý. Herkesin özel koltuk kontenjaný bulunuyordu. Politikacýlar burayý da darma duman ettiler. Erken yaþta emeklilik yasalarý geçirerek 30 yaþýn-

daki insanlarý emekliye ayýranlar da onlardý. Þu anda her þey tükendi. Pasta küçüldü. Türkiye yaptýðý katkýlarý azalttý ya, gene bunun ceremesini halktan soruyorlar. Emeklilere saldýrýyorlar. Emeklilik ikramiyelerini didiklemeye çalýþýyorlar. Bunu kim yapýyor þimdilerde? Elbette UBP yapýyor ama daha önceki de kalsaydý bana göre pek farklý davranmayacaktý. O da gene halkla ve sendikalarla karþý karþýya kalacaktý. Önemli olan baþtan itibaren bugünkü koþullarý görüp hareket etmekti ama olmadý. 36 yýldýr bu konularda büyük sorunlar yaþanmakta. 36 yýldýr önceleri Bedelsiz Ýthalat rejimleriyle baþlayan sorunlar þimdilerde artýk küçük esnafýn da iflasýný getirmiþ. Hele hele sýnýrlarýn da açýlmasýyla artýk Kýbrýsrum ticaret ve sanayi sektörüyle rekabet edemeyecek duruma gelen Kýbrýstürk tarafý yalpalamaya ve fire vermeye baþladý. Hatalar þimdi belli olmaya baþladý. Halk tabi ki kendisine bunca yýldýr yapýlanlarýn intikamýný þimdi almaya hazýrlandý. Fakat açýkça söyleyeyim þimdiki olumsuzluklarý ayný þekilde devam ettirmek veya seçimle bu iþlerin gideceðini sanmak en büyük yanýlgýdýr ve açýkça konuþalým, bundan sonra da baþa kim isterse gelsin statüko burada durduk sonra her þey kabus olacak bizim için. Bunu öncelikle bilelim. Kuzey Kýbrýs'ta tam demokratik, kaderine ve iradesine hakim bir sistem kurulmadan sorunlar devam edeceðe benziyor. Kýbrýstürk demokrasi ve emek güçleri artýk bu durumlara bir alternatif ve bir çözüm bulmak mecburiyetinde. Son zamanlarda halka verilen zorluklarla bir kez daha anlýyoruz ki þimdiki durum gelip gelip Kýbrýslýtürk'ün aleyhine çalýþmakta. Bunun üzerinde de düþünmek gerekiyor. Çözüm de acil olarak bulunacak bir çözümde ve ekonomimizi hemen düzenlemekte bulunuyor. Tüm bunlarý yerine getirirsek halkýn acýlarýna da son vereceðiz. Buna eminim…

Tunustaki toplumsal patlamalar elbet bazý baþarýlar yakalamasý en azýndan çevre arap ülkelerini þimdiden etkiledi. Ordaki toplumsal muhalefet ve insan tepkisi aynen olacaðýný göstermiyor. Bunu da ikili ele almak gerekir. Ayný yakmalar Mýsýrdan Cezaire denenmeye baþlandý. Bakalým Tunus sonucu neleri týrmandýracaktýr. Belli olan þimdiden arap ülkesinde halk hareketiyle bir diktatör kaçma noktasýna geldi. Bunun yanýnda Tunusla baze genel olgularda konuþulmalýdýr. Birincisi; Tunus gibi ülkeler yeni sömürge kuralalrla ve piyasa modeli açýlýmla yönetildikleri için hep batýnýn imajýna ve onlarýn görüþlerine oynuyorlar. Kendi halklarýnýn feryatýna veya ezilmesine hiç önem vermiyor. Bir yanda sisteme þirin görülürken, öte tarafta kendi halkýna en acýmasýz baskýlarý yoksulluklarý da yaþatýyor. Diðer olgu ise, Orta doðudan Kuzey Afrikaya oluþan yapýlarýn Sömürgesel devamlýlýk kurumsalaþmasý olduðudur. Emperyalist klasik dönem çizilen sýnýrlar ve oluþturulan devlet yapýlarý adý "baðýmsýz" konulsada aslýnda yeni sömürgeci adýyla ayný kurumsal yapýlarla devam etmek oluyordu. Onun için Tunusta oluþan toplumsal patlama eðer var olan devlet yapýsýný deðþtirmedikçe devamlýlýk sürecektir. Ayný anayasa, polis militaris anlayýþla yapýlacak seçimler sadece devlet içi ayar olacaktýr. Nitekim ilk adýmlarda yönetim önemli yerleri tutarak bazý muhalif kesimlerden isimler alarak Ulusal birlik adýna devam etme hamlesi en son uygulanan çaba oluyor. Partiden istifa veya devamlýlýk için baþka isimlerle makyajlar çok denenecektir. Tunus yeni yýla patlamalarla girdi: Bana yýllar öncesi Ýraný hatýrlatýyor. Ýran daha ileri gidip devrimin siyasal ayaðýný da yaptý: Ancak devrimci Örgüt Halkýn Fedayileri en can alýcý aþamada ortak davranamayýp parçalanmasý sonucu da bu siyasal devrim dini yönetemlere doðru kaydý. Bu ders bana hep en önemli aþamalarda aklýma geliyor. Þimdi Tunusta çok ayaklý muhalefet ve ufak deðiþimlerle devam ettirme egemen elit arasýnda kaldý. Bakalým tarih bize Tunusu nasýl yazdýracaktýr?

yenicag@yenicag.com.cy

yenicag@yenicag.com.cy

Bin Ali 1,5 ton altýnla kaçtý! (ANF) Fransýz Cumhurbaþkalýðý, Tunus'da dört haftayý aþkýn süren isyan karþýsýnda 23 yýllýk iktidarý devrilen Devlet Baþkaný Zeynel Abidin Bin Ali'nin 1,5 ton altýnla kaçtýðýndan þüpheleniyor. Fransýz Le Monde gazetesine göre Elysee Sarayý, Bin Ali'nin ailesinin Tunus'tan 1,5 ton altýnla kaçtýðýndan þüphe ediyor. Gazete Cumhurbaþkanlýðýnýn bu þüphelerinin, Bin Ali ve ailesinin kaçýþý ve iktidarýnýn devriliþinin gerçekleþtiðiþ 14 Ocak gününün nasýl yaþandýðýný araþtýran Fransýz istihbarat servislerine dayandýðý kaydedildi. Fransýz gizli servislerine göre Bin Ali'nin eþi Leyla Trabelsi Tunus Merkez Bankasý'na altýnlarý almak için gitti, burada valinin reddiyle karþýlaþtý, andak Bin Ali'nin baskýsý sonucu kabul etti. Tunus Merkez Bankasý resmi olarak reddetse de Le Monde'a konuþan Fransýz siyasi bir yetkili, "Öyle görünüyor ki Bin Ali'nin eþi altýnlarla kaçtý" diyerek bunun 45 milyon euro deðerindeki 1,5 ton altýn olduðunu kaydetti. Elysee danýþmanlarýndan biri de "göreceli olarak doðrulanan bu bilginin Tunuslu kaynaklardan" geldiðini belirtti. Zeynel Abidin Bin Ali, Aralýk ayý ortalarýnda kötü yaþam koþullarýna karþý baþlayan isyaný kanlý bir þekilde bastýramayýnca 14 Ocak Cuma günü ülkesinden kaçarak Suudi Arabistan'a sýðýndý. Böylece 23 yýllýk iktidarý dört haftalýk bir isyan sonucunda düþtü. Bin Ali'nin ikinci eþi Leyla Trabelsi ve ailesi devlet mekanizmasýný kullanarak ülke zenginliklerini, kurduklarý ittifaklar, yolsuzluklar, tehdit ve baskýlarla paylaþýyorlardý.


12

21 OCAK 2011 CUMA

HABER

Çýkmazýndaki Lübnan Robert Fisk - The Independent Askerler, her yerde askerler. Vadilerde, daðlarda, Beyrut sokaklarýnda. Hiç bu kadar askeri bir arada görmedim. Bunlar, Kudüs'ü mü "özgürlüðüne kavuþturacak"? Yoksa tüm Arap diktatörlüklerini mi yýkacaklar? Bu askerlerin görevi, herhalde, Lübnan ülkesinin bir iç savaþa doðru kaymasýný durdurmak olmalýydý. Bize söylenene göre hükümeti parçalayan Hizbullah'tý; ki bir dereceye kadar doðrudur. Çünkü, pazar günü, bize; Birleþmiþ Milletler'in Lahey mahkemesi kararýna göre, eski baþbakan Refik Hariri'yi vuranlarýn, Hizbullah üyeleri olduðu söylendi. ABD, Lahey mahkemesinin, suçlu kiþilerin listesini vermesi talebinde bulunuyor. Fransa da ayný þeyi istiyor. Ve tabiî ki Ýngiltere de. Bu biraz garip bir istek çünkü, 2005'te, Beyrut daðlarýnýn üzerinden giden yolda, benden 366 metre uzaklýkta bulunan Bay Hariri öldürüldüðünde, hepimiz, bu olayý Suriyelilerin gerçekleþtirdiðine inanmýþtýk. Bu arada, Suriye Baþkaný deðil tabiî. Beþar Esad deðil, Suriye Baas Partisi'nin güvenlik birimlerinin gerçekleþtirdiðine. O zamanlar buna inanmýþtým ve hâlâ da ayný þeye inanýyorum. Þimdi ise, bize, Suriye'nin dostu olan ve Ýran'ýn (Lübnanlý olmalarýna raðmen) Lübnan'da bulunan milisleri olan Hizbullah'ýn bu olayý gerçekleþtirdiði söyleniyor. Ve þimdi de ABD ve Ýngiltere, mahkeme kararýný sürekli tekrarlayarak, bir þeyleri akýllara sokmak istiyorlar. Hizbullah suçlanacaktýr tabii ki. Bu karar üzerine, Baþbakan'ýn, yani eski baþbakan Refik Hariri'nin oðlu Saad Hariri'nin baþbakanlýk görevi elinden alýndý. Lübnan'da 1976-1980 arasýnda hüküm süren ve kardeþin kardeþi vurduðu ayný çatýþma dönemine þimdi geri dönüleceðine inanan pek çok kimse var. Ben bu konuda kuþkuluyum. Þimdi Lübnan'da; Paris'te, Londra'da, ABD'de eðitim görerek ülkesine dönmüþ ve babalarýnýn ve dedelerinin kanýnýn dökülmesine izin vermeyecek yeni bir Lübnanlý nesil var. Teorik olarak Lübnan'ýn artýk bir hükümeti yok

Salih Batak

ve adil bir þekilde gerçekleþtirilen seçimlerin iþbaþýna getirdiði Saad Hariri kabinesi de yok. Devlet Baþkaný Miþel Süleyman, yeni bir hükümet kurmak üzere resmî görüþmelere pazartesi günü baþlayacak. Hizbullah'ýn istediði nedir? Lahey mahkemesinden bu kadar mý korkuyor ki, hükümetten çekilerek hükümeti yýkma gereksinimi duydu? Batýlý güçler görmezlikten gelmek istese de, Lübnan sorununun çözümü çok basittir. Lübnan, Birinci Dünya Savaþý sonunda Fransa tarafýndan, bir Fransýz sömürgesi olarak kuruldu. Lübnan'ýn modern bir ülke olabilmesi için Lübnan'ýn bunu itiraf etmesi gerekiyor. Ancak Lübnan bunu yapamaz. Lübnan, mezhepçilikten oluþmuþ bir kimliðe sahiptir ve onun trajedisini oluþturan da tam bu mezhepçiliktir. Ve Baþkan Sarkozy lütfen kulak verin, bu mezhepçiliði Lübnan'da baþlatan da Fransa'dýr. Hizbullah'ýn baþýný çektiði Lübnanlý Þii'ler, toplam nüfusun yüzde 40 kadarýný oluþturuyor. Hýristiyanlar azýnlýkta. Eðer Lübnan'ýn bir geleceði olacaksa, bu, Þii-Müslüman bir ülke olmak durumunda. Biz bundan hoþlanmayabiliriz, Batý bundan hoþlanmayabilir. Ama gerçek bu. Buna raðmen Hizbullah, Lübnan'ý yönetmek istemiyor. Ýslâmcý bir cumhuriyet kurulmasýný istemediðini tekrar tekrar belirtmiþtir. Ve Lübnanlýlarýn çoðu da bunu kabul ediyor. Ancak, Hizbullah pek çok hata yapmýþtýr. Lideri Hasan Nasrallah, televizyonda, Lübnan Baþkaný'ymýþ gibi konuþmuþtur. Hizbullah, Ýsrail'le, 2006'da, "ilâhî zafer"le biteceðini iddia ettiði son bir savaþ daha yapmak istiyor. Ýsrail'in de bir savaþ daha yapmak isteyebileceðinden korkarýz. Lübnanlýlar savaþ olmasýný hiç istemiyorlar. Fakat Lübnan'ýn Batý'lý sözde dostlarý istediðinden, Lübnanlýlar, adým adým bir savaþýn daha içine çekiliyorlar gibi görünüyor. Amerikalýlar ve Ýngilizler Ýran'a zarar vermek istiyorlar. Bu yüzden, Bay Hariri'nin katili olarak Hizbullah'ý suçluyorlar ve bu yolla Lübnan hükümetinin düþmesinde de çýkarlarý var. Ve, Hizbullah'ýn, bu hükümetin düþmesini istediði yönündeki iddia da tamamen doðru. Bu

KIBRIS'TA FEMÝNÝZM TARTIÞMALARI

Son günlerde sadece ben mi fark ettim bilmiyorum… Hemen hemen her yerde… Radyolarda, televizyonlarda veya birebir sohbetler de feminizm tartýþmalarý aldý baþýný gidiyor… En azýndan eski günlere nazaran daha çok gündemde diyebiliriz. Bu konudaki tartýþmalarda toplum yetersiz ya da cevapsýz kalabilir. Normaldir… Yani (bence) þuan toplumda kadýn ve erkek eþitliði konusunda herhangi bir beklenti yok… Ama kadýnlar açýsýndan öyle mi pek incelediðim bir konu deðilse bile ancak öyle olmasý gerektiðini belirtmekte fayda var… Ki bende feminizm tartýþmalarýnýn içeriði konusunda rahatsýzlýk yaratan bir konu üzerinde durmak istiyorum… Genellikle yapýlan tartýþmalar; erkek egemen toplumlarda kullanýlan sözlerin, feminist bakýþ açýsýndan reddediliþine iliþkin olarak sürüyor... Bu bende, kliþeleþmiþ gereksiz tartýþma olarak görülüyor dersem, ne hisseder feminist arkadaþlar, bilmiyorum ama herhalde ukala derlerdi… Sebebini açýklamak gerekirse, þuan bir kiþiye yanlýþ kullandýðý bir kelime için feminist açýdan yanlýþ olduðunu söylüyorsak, muhtemelen alacaðýmýz yanýt: Sen ne kadar öyle demek istemediðini bildiðin/ bildirdiðin halde, kelimenin yanlýþ bir anlam içerdiði konusunda dursan da; kiþi ýsrarla "böyle demek istemediðini" belirtip, baþka bir þey söyle(ye)meyecektir. Ve neden bu þekilde düþünüldüðü üzerine kendini yetersiz hissetmesinden çok, bu bakýþ açýsýný yanlýþ anlayacaktýr ki; yanlýþ olduðunu düþünecektir.

hükümeti ve onun kabinesini bertaraf etmekle, Hizbullah, hükümetle yapmýþ olduðu ve hükümete ve hükümet güvenlik güçlerine zarar vermeme ilkesine dayanan Doha Anlaþmasý'ný da yok etmiþ oldu. Bu hükümetin düþmesi, Lübnan sekter (mezhep esasýna dayalý bölünmüþlük temelli; Sendika.Org'nin notu) devlet bilmecesine Arap ülkeleri tarafýndan getirilen "çözüm"ü tamamen bir tarafa itti ve Lübnan'ýn Hýristiyan müttefiklerinin de yardýmýyla, "Lübnan'ý korku içinde bir ülke þekline dönüþtürme" yolunda adým adým ilerlenmesini saðlýyor. Dün yollarda hiçbir araba görmediðimize þaþýrmamak gerek. Lübnanlýlarýn, Akdeniz güneþinin tadýný çýkarmak üzere dýþarýya adým atmaktan korkmalarýna da þaþýrmamak gerek. Hepimiz korku içindeyiz. Fakat bana öyle geliyor ki Lübnan devleti artýk büyüdü. Dün, Lübnan askeri Güçleri'nin Hýristiyan milislerden birinin Hýristiyan lideri Samir Geagea'nýn, bir dað kasabasýndaki parti bürosunun önüne deðiþik bir resim astýðý dikkatimi çekti. Ancak, üzerinde sivil giysiler vardý. Takým elbise giymiþ ve kravat takmýþtý. Eskiden olduðu gibi milis kýyafeti giymemiþti. Bu iyiye iþaret. Lübnan'da iç savaþ yok. Bir aile meselesi: Saad Hariri Saad Hariri, web sitesindeki neþeli bir ankette, "esnekliði", en üst düzey doðruluk olarak gördüðünü açýklamaktadýr. Lübnan politikasýnýn en çapraþýk sýnýrlamalarý dahilinde esneklik en genel doðrudur ve yaþamý sürdürmek için gereklidir. Bay Hariri, 11 Kasým 2009'daki seçimlerde yürüttüðü iki baþarýlý kampanya ile ve babasýnýn ölümünden dört yýl sonra Baþbakan oldu. Bu olay onun liderliðini kesinleþtirdi ve ülkenin politikasýný belirledi. Ýstikbal (Gelecek) adlý ve bu hedef etrafýnda toplanan grubunun kazandýðý 2005 seçimlerinde yürüttüðü kampanya sýrasýnda, Saad Hariri, "Bunun olduðuna inanamýyorum; babamýn burada olmadýðýna hâlâ inanamýyorum. Kendime yalan söyleyemem. Bugün,

Ben bu yüzden ukalalýða baþvurup bu konuda birkaç þey söylemek isterim... Hemfikir veya deðilsiniz, feminizmin; toplumun beynine iþlemiþ, erkek egemen ideolojinin mirasý birkaç kelimelerin düzeltilmesi ile gerçekleþecek hareket olmadýðý gibi, bu mirasý yok etmek için seçilen yöntem sadece gereksiz tartýþmalardan ibarettir. En azýndan benim bu güne kadar ki tartýþmalarýmýn sonucu bu þekilde bitti… Feminizmin ne olduðu ile ilgili bilinç düzeyi yapýlan tartýþmalarýn içeriðinden rahatça anlaþýlabilir. Yani feminizmin örgütlü bir hareket olarak, geçmiþteki mücadele süreçleri veya günümüzdeki feminist hareketlerin konumu nerede olduðunu tartýþmak; bu yukarýda da belirtildiði gibi erkek egemen geçmiþin kalýntýsý YANLIÞ cümleleri tartýþmaktan daha önemlidir… Gibi geliyor bana… *** Ne zaman kendimi feminist biriyle tartýþýrken bulsam, sadece yanlýþ kullandýðým bir kelimenin üzerinde duruyoruz… Zaten tartýþmanýn da asýl sebebi bu oluyor… Fakat benim önemli surette üzerinde durmak istediðim birkaç olgu vardýr ki, bu da yanlýþ kullanýlan kelimelerin ataerkil bir geçmiþe sahip olduðumuzdan dolayý, bilinçaltýmýza yerleþen ve bilerek veya bilmeyerek telaffuz ettiðimiz safsatalardýr… Kesinlikle bu telaffuzlarýn yanlýþ olduðunu söylemekte yarar var ki yanlýþ anlaþýlmaya sebep olmasýn. Bu yanlýþlýklarý kesinlikle kabul ettiðimden dolayý deðil yani. Sadece rahatsýz olduðum konu, toplumda feminizm köklenmiþ deðil, halen daha tohumdan ibaret… Biz bu tohumlarýn filizlenmesini istiyorsak, ancak toplumla beraber mücadele þekilleri belirleyebilmemiz gerekir.* Eðer sadece erkek egemen sýnýf üzerindeki eleþtiriler ile yetinirsek bunun sonuçlarýný göremeyiz… Hareketin ancak topluma nasýl yansýdýðýný gördüðümüz zaman sonuçlarý üzerinde deðerlendirmeler yapýlabiliriz… *** Örnek üzerinden hareket edersek daha anlaþýlýr olacak: "Adam gibi iþ/ adam/ mücadele vesaire…" cümlesinde elbette karþý durmamýz gereken bir taraf mevcuttur. Ki bu tarafý biraz açarsak, "adamlýðýn temsil ettiði iþ ile kadýn temsil

burada herkes babama oy verecek" þeklinde itirafta bulunuyordu. Bay Hariri 40 yaþýnda, evli ve üç çocuk babasý. Geçmiþinde iþadamý olarak çalýþmýþ. 1992'de, Washington D.C.'deki Georgetown Üniversitesi'ni derece ile bitirmiþ ve babasýnýn ölümüne kadar, yedi yýl boyunca, 35 bin iþçisi olan bir inþaat þirketinin yöneticiliðini yapmýþtýr. Saad Hairi, babasýnýn ölümünden Suriye'yi sorumlu tutmuþtu. Bu görüþ, Lübnan üzerinde on yýllardýr sürmüþ olan Suriye hakimiyetini bitiren ve Refik Hariri'nin ölümü üzerine düzenlenen muazzam Suriye-karþýtý protesto gösterilerinde bir araya gelen Lübnanlýlarýn çoðu tarafýndan da paylaþýlýyordu. Bölünmüþ bir Lübnan'ýn Sünnî bloðunun lideri olarak, Bay Hariri, kýnamýþ olduðu Suriye'yi, savunduðu "esneklik" politikasý gereðince, daha sonra aklamýþ, bu ülkeyi suçlamakla hata ettiðini söylemiþ ve Suriye Devlet Baþkaný ile barýþ yapmýþtýr. 14 Ocak 2011, The Independent [Information Clearing House'daki Ýngilizce orijinalinden Hatice Aksoy tarafýndan Sendika.Org için çevrilmiþtir]

ettiði iþ arasýndaki kalite açýsýndan kadýn emeðinin yere vurulmasý" elbette reddedilmesi gerekir. Fakat bunun üzerine çýkýlmasý ve bunu toplumunda görebileceði bir ortama sunmak gerekir… Bu da medyada kadýnýn bir meta, erkeðin gözünü doyurmak için kullanýlan cinsel obje olarak yer almasý... "Þehit, mücahit, gazi" annelerinin, duygusal olarak sömürülüp ekranlarda kullanýlmasý… Gece kulüplerindeki kadýnlarýn, seks makinesi olarak satýlmasý… Genellikle orta ve alt sýnýflarý oluþturan kesimde görülen kadýna yönelik þiddet… Çocukluk ve gençlik döneminde, evde yetiþtirilirken kýz ve erkek çocuklarý arasýndaki sosyal ve psikolojik ayrýmlar… Bu ayrýmlar sonucunda kadýnýn kendi üzerine yerleþen ikinci sýnýf muameleler sonucundaki kabulü… Bu gibi örnekleri daha da çoðaltabiliriz elbette… Yukarýdaki örnekler, þuan toplumdaki anormalliklere karþý sessiz olan hatta daha da kötüsü gittikçe yerleþen þeyler... Toplumdaki kadýnlarýn bu yerleþmiþ erkek egemen ideolojiyi reddetmeleri ancak; feminizmin toplumda kabul görmesi, tartýþýlmasý ile kabul görür… Zaten bunlar üzerinde durulurken, kadýnlarda gittikçe sertleþecektir… Not: Eðer; - "Çok konuþtun be efendi, bir çözümcük söyle da görelim… Fazla zýrvalama" derseniz ki demeniz gerekir… Gece kulüplerine karþý yapýlan eylemleri çoðaltýp ve güzergâhý çemberlerden, kulüp önlerine taþýrsak iyi/ sesli bir baþlangýç olur diye düþünüyorum… Yukarýda belirtilmek istenen mücadele þekli, bugüne kadar yaþadýðým/ tanýk olduklarýmýn aksine, örgütlü bir yapýnýn içerisinde topluma ulaþabilecek her türlü mecrayý kullanarak, deðerlendirilmelidir. Yani toplumun her bireyini rahatsýz edebilecek tüm araçlarý kullanmalý… Gerek medya da, gerek basýnda, gerekse bildiriler ve sanatsal ve kültürel faaliyetleri aðýrlýklý olmasý ile… Bertolt Brecht'in deðiþiyle "Tiyatro benim için devrimin ön çalýþmasýdýr"… Yani bu cümleyi kullanýlabilecek çok fazla alan var…

yenicag@yenicag.com.cy


HABER

13

21 OCAK 2011 CUMA

Galatasaray Taraftar: Özür dilemiyoruz Galatasaray'ýn yeni stadýnýn açýlýþýnda TC Baþbakaný Erdoðan ve TOKÝ Baþkaný'na yönelik protestolar gündemden düþmüyor. Galatasaraylý yöneticiler özür üstüne özür dilerken taraftar özür dilemeyeceðini açýkladý. TC Baþbakan'ýn "organize", Galatasaray Kulübü Baþkaný Adnan Polat'ýn özür dileyerek, "bu insanlarý bir daha bu statlara sokmayacaðýz" dediði olayý açýlýþýn yankýlarý sürüyor. Galatasaray taraftar grubu Tekyumruk, "Özür dilemiyoruz! Özür dilemeye ve istifaya çaðýrýyoruz" dedi.

TEKYUMRUK: ÖZÜR DÝLEMÝYORUZ Galatasaray taraftar grubu Tekyumruk, internet sitesinden yapýlan açýklamada, "Galatasaray adý ile rant saðlamaya çalýþanlar, kulüp yönetiminden devlet yönetimine, büyük Galatasaray taraftarýnýn tepkisi ile hak ettikleri cevabý aldýlar" dedi.

'SÝYASÝ HESAP BALON GÝBÝ PATLADI' Açýklamada þu ifadelere yer verildi: "Deðeri yüksek olan Mecidiyeköy'deki araziyi alýp, kuþa döndürülmüþ bir proje ile yeni stat yapýlmýþ olmasýna raðmen baþbakan ve devlet erkaný Galatasaray Spor Kulübüne büyük bir lütufta bulunmuþ gibi davranarak kendi siyasi hesaplarýný hayata geçirmek istediler. Yapýlan propaganda, Adnan Polat'ýnda katkýsýna raðmen Cumartesi günü kulübün gerçek sahibi Galatasaray taraftarýnýn bilinçli tepkisi ile bir balon gibi patladý.

TEK BORCUMUZ STADI YAPARKEN ÖLEN EMEKÇÝLERE Bizlerin bu stat için, ne devlet erkânýna, ne de Adnan Polat'a bir borcumuz var. Bu stat kimsenin cebinden çýkan para ile yapýlmadý. Kendi yandaþlarýna peþkeþ çektiði Ali Sami Yen arazisi karþýlýðý yapýlan stat için bizim tek borcumuz, bu stadý yapan, üçünü çalýþmalar sýrasýnda yitirdiðimiz emekçileredir. Bizler bu stat için sadece evine ekmek götürmek derdinde olan, günlerini gecelerini þantiye alanýnda geçiren, kimi zaman maaþýný bile alamayan, iþ güvenliði olmadan çalýþtýrýlan emekçilere teþekkür ederiz." Baþkan Adnan Polat'ý Galatasaray taraftarýndan özür dilemeye ve istifa etmeye davet eden Tekyumruk, "Ayný þekilde Recep Tayyip Erdoðan ve TOKÝ'nin baþkaný olan þahsý da büyük Galatasaray taraftarýndan özür dilemeye davet ediyoruz" dedi.

"Sporseverler rüþvetle satýn alýnamaz" Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikasý Genel Baþkaný Metin Kurt, Baþbakan Tayyip Erdoðan ve Spordan Sorumlu Devlet Bakaný Faruk Özak'ýn spor geçmiþleri olduðu, her ikisinin de sporu sað siyasete yönlendirmekte derinleþtiklerini belirtildi. Metin Kurt þöyle dedi: "Baþbakan, Dolmabahçe'deki spor açýlýmý toplantýsýnda spor emekçileri tarafýndan, Basketbol Dünya Þampiyonasý ödül töreninde tüm sporseverler tarafýndan, Arena stadý açýlýþýnda Galatasaray taraftarlarý tarafýndan protesto edilmiþtir. Baþbakan bu etkinliklere spora sevdalý olduðundan deðil, siyasal rant için katýlmaktadýr. Bu niyet sporseverlerin gözünden kaçmamýþ, Baþbakan tüm bu etkinliklerde umduðunu bulamamýþtýr. Protestolar bu açýdan da deðerlendirilmelidir." Baþbakan'ýn protestolar sonrasýnda Arena stadýnýn yapýmý ile ilgili açýklamalarýnýn Galatasaray'ý adeta modern bir dilenci konumunda gösterme çabasý olduðunu dile getiren Kurt, "Galatasaray Baþkaný Adnan Polat'ýn bu gerçeði görmezlikten gelerek Baþbakan'ý savunma telaþýna düþmesi ve protestocu sporseverleri hedef göstermesi üzerinde uzun uzun düþünülmesi gereken kabul edilemez bir tutumdur. Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikasý,

Baþbakan ve heyetine dönük protestolarý, onurlu spor emekçilerinin ve sporseverlerin rüþvetle satýn alýnamayacaðýnýn kanýtý olarak deðerlendirmektedir."

Çekilen hiçbir þut emekçi kalesine girmeyecek Birgün Gazetesinden Kemal Ilýkkan'ýn Metin Kurt ile röportajý: Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikasý'nýn (Spor Emek-Sen) (16 Aralýk 2010 tarihinde) kurulduðunun ilan edilmesini üzerine, Metin Kurt ile bir söyleþi yapmazsak olmazdý. Sporun paraya tahvil edildiði, amatör ruhun giderek ortadan kaybolduðu þu günlerde, spordaki sömürü mekanizmasýyla nasýl mücadele edilmesi gerektiðini konuþtuk. "Futbol arsada oyun olarak güzel ve temizdir; borsada ise kirli ve çirkindir. Biz bu oyunun arsada oynananýný sevdik borsadakini deðil." Sözüyle hem solcu hem de futbolsever bireylerin kalbinde ayrý bir yeri olan Metin Kurt, spor emekçilerini yeniden bir araya getirmeyi ve bir mücadele hattý oluþturmayý önüne koymuþ. Sloganlarý ise hayli dikkat çekici: "Hiçbir þut emekçi kalesine girmeyecek. Önce, sporda ter dökenler kazanacak" Mücadeleniz, Spor Emek-Sen ile yeni bir sürece evrildi. Bu faaliyet içerisinde temel amaçlarýnýz nelerdir? Bizim esas mücadelemiz sistemledir. Bugün sporda þike yoktur, doping yoktur, mafya yoktur, þiddet yoktur, ýrkçýlýk yoktur diye iddia edebilir misiniz? Hepsi vardýr. Ýþte bunlar sistemin sorunudur. Biz bu sistemde ezilen kesimi bir araya getirip onlarýn özgürleþmesini saðlayacaðýz. Bu konuyu daha geniþ bir tabana yayabilmek için de devrimci spor emekçileri sendikasýný kurmak zorunda kaldýk. Anayasala haklarýmýzý, evrensel haklarýmýzý saðlama almak onlarý güvence altýna almak için örgütleniyoruz. Emekçinin en büyük silahý örgütlü olmaktýr. Bugün eðer Türkiye'de spor emekçileri bu doðal haklarýndan bile yoksun býrakýlmýþsa, yöneticilerin iki dudaðý arasýna býrakýlmýþsa bu örgütsüzlükten kaynaklanýyor. Yürüdüðümüz yol belli,12 Eylül öncesi de denedik ve baþarmýþtýk. Eser Özaltýndere Ýstanbul baþkanlýðý yaptý. Beþiktaþ sorumlusu Mehmet Ekþi, Trabzon sorumlumuz Þenol Güneþti. Peki, ne gibi somut adýmlar atýlacak? Öncelikle spor-iþ yasasýný çýkartmak için mücadele edeceðiz. Zengin ve son model otomobillere binen futbolcu/sporcu modeli yalnýzca tavandaki bir avuç azýnlýk. Esas olarak, sömürüye açýk, bugünleri ve yarýnlarý yöneticilerin/patronlarý iki dudaðý arasýnda olan geniþ bir kesim var. Ýþte biz, tabanda yer alan bu spor emekçilerini örgütleyeceðiz. Bunlar devasa spor sektörünün sesi çýkmayan emekçileridir. Bu kesime yönelik bir kanun yok. Ýþ kanunu bile sporculara uygulanmaz deniyor. Halbuki, sporcularda tam gün çalýþýyor. Öncelikle spor emekçileri bir araya gelmeli ve spor iþ yasasýný çýkartýlmasý için uðraþ vermelidir. Çünkü gerçek güvenceleri spor iþ yasasýdýr. Spor-iþ yasasýnýn çýkmasý ne gibi bir kazaným olacak? Kanun çýktýðý zaman sporcu parasýný alacak. Normalde nasýl iþçi ücretini alamadýðý zaman mahkemeye baþvurup alabiliyorsa ayný þekilde spor emekçileri de alacak. Bugün hukuk sisteminde bu konuyla ilgili yasal bir boþluk var. Futbol üzerinden gidelim. Baþkanlar ve yöneticiler kulüpleri kendilerine borçlandýrýyorlar ve bu sayede uzun yýllar orada yöneticilik yapýyorlar. Sporculara da istedikleri gibi davranabiliyorlar. Spor-iþ yasasýyla bu boþluk doldurulacak. Patron patronluðunu bilecek, iþçi emekçiliðini bilecek. Kulübün bütçesi bu kadar az ise neden hovardalýk yapýyorsun, neden kulübün geleceðini ipotek altýna alýyor-

sun? Ýþ kanununda bunlar belirtilecek. Çalýþmalarýmýzý baþlattýk. Bizim amacýmýz, bu hukukun yerine gelmesi. Sorunlarý biliyoruz, haklarýmýzý biliyoruz. Bunlarýn yasal güvence altýna alýnmasý için hukukçularýmýzla çalýþýyoruz. Tabaný örgütleyeceðiz, tabandan aldýðýmýz güçle üst düzey yöneticilere çýkýp, bunun kanunlaþmasýný isteyeceðiz. Yöneticiler/patronlar keyfi davranamayacak yani… Aynen öyle. Ýþ kanunu olmadýðý sürece bu düzen böyle sürecektir. Sporcu örgütsüz olduðu için mevcut duruma katlanmak zorunda. Örneðin, sporcunun sözleþmesinin son senesini girildiðinde kulüp diyor ki 'ya sözleþmenin bizim istediðimiz þar-

kavramýný, sporun bir iþ kolu olduðu kavramýný, bunun yasalaþtýrýlmasýný saðlamak sporda devrimin baþlangýç noktasýdýr. Sporcularýn sisteme sorgulamaya ihtiyacý var. Onlarý baþlatacak nokta bu faaliyetin kendisidir. Sporcu ve solcu olmak bir çok sporseverin görmek istediði bir þey aslýnda… Geçtiðimiz günlerde Bursasporlu Ivan Ergiç'le bir paneldeydik. Beni medyadan tanýyormuþ, sendikal faaliyetlerimiz biliyormuþ. Kendi ülkesinde felsefe eðitimi almýþ ve gerçekten derin bir bilgiye sahip olduðu belli oluyor. Sistem içerisinde þunu itiraf edecek kadar dürüst: Biz gereðinden fazla para alýyoruz. Doðru söylüyor. Onlara verilen trilyonlar sabah 6 da kalkýp iþine gitmek zorunda olan emekçilerin emeðini bir karþýlýðýdýr, aslýnda. Milyonlarla genç bugün , sporcu olmak umuduyla, sýnýf atlamak umuduyla yaþýyor. Bunlarý sevk eden þey sistem içerisindeki bu idollerdir. Zengin futbolcularýn geride kalan yoksul hayat hikayeleri efsanesi… Solcu sporcular, endüstriyel futbolun bu ayak oyunlarýný deþifre edecek kimselerdir bana göre.

SAKALLARIMI NEDEN UZATTIM? larda uzat ya da seni oynatmayýz'… Bu durum büyük bir sömürü örneðidir. Spor emekçiler birlikte hareket edecek. Biz bu devrimi gerçekleþtireceðimizi düþünüyoruz. Çünkü yeterli birikimimiz var, deneyimimiz var, geçmiþte yaptýðýmýz çalýþmalardan sonra bu alanýn nasýl dönüþtürülmesi gerektiðini, nasýl bir örgütlenme çalýþmasý yapabileceðimizi biliyoruz. Buna uygun kadrolarýmýzda var þu anda. Ama bütün isimleri þu aþamada açýklama durumumuz yok. Bir de amatör-profesyonel ayrýmý var… Amatör dedikleri sporcular bize göre sözleþmesiz güvencesiz spor emekçileridir. Profesyoneller ise sözleþmeli güvencesiz sporcudur. Ayný iþi yapýyorlar. Gelirleri farklý ama güvencesizlikleri ayný. Yani, düzenin sporu düzenin spor emekçileri var. Sporun amatörü diye bir þey yoktur. Bu düzen içerisinde spor iþ yasasý ile bunlarý sosyal güvenceye kavuþturmak esas amacýmýz. Milyonlar kazanan adamýn sendikada ne iþi var diyorlar. Biz onlar için kurmuyoruz ki zaten. Tabandaki spor emekçisin sorunlarýný çözmek için örgütlendik Bu örgütlenmeyi tamamladýðýmýzda bizde de Ýtalya'daki gibi sporcu grevleri olacaktýr. Peki bu mücadele her branþýn kendi sendikasýný kurmasýna evrilebilir mi? Daha sonra olabilir. Oraya giden bir kapý açýlacaktýr. Ama þimdi hep beraber hareket etmemiz gerekiyor. Spor iþ yasasý tüm spor emekçilerini ilgilendiriyor. Bütün branþlarda sendika kurulur ve bir konfederasyon örgütlenir. Spor iþ yasasýný çýkartmak için önce bir araya gelmemiz gerekiyor. Bunu baþardýktan sonra herkes kendi sendikasýný kuracaktýr. Güçleri bölmemek lazým. Spor iþ yasasý taslaðý hazýrlanacak, iþin uzmanlarýyla bunlar deðerlendirilecek, sempozyumlar vs. ile geniþ kitlelere ulaþtýrýlacak, diðer ülkelerdeki deneyimlere bakýlacak. Bugünkü hükümet bizim hazýrladýðýmýz taslaðý elbette ki hemen kabule etmeyebilir. Ama bu bir mücadele sürecidir. Toplumsal muhalefetin geliþmesine katkýda bulunacak mý peki? Ben inanýyorum ki, bizim spordaki örgütlenmemiz, eminim þu anda örgütlenme konusunda geriye düþmüþ devrimcileri, ilericileri, sosyalistleri yeniden ataða kaldýracaktýr. Bunun bir model olabileceðini düþünüyoruz. Spor emekçileri sendikasý olarak elimizden gelen gayreti göstereceðiz. Sporcularýn herhangi bir sorun karþýsýnda kapýsýný alabileceði bir adresi yaratýyoruz. Spor emekçisi

1970'li yýllarda ben Galatasaray formasý giyerken temdit uygulamasý vardý. Mukavelem bitmiþti ve kulübe gittim. 'Sana 110 bin lira vereceðiz' dediler. 'Peki dedim bana sormayacak mýsýnýz kaç para istiyorum diye?'. Bunu üzerine 'Niye soralým ki' dediler, 'senin mukaveleni yapar, maaþýný yatýrýr, sözleþmeni uzatýrýz.' O zaman beni niye çaðýrdýnýz dedim, ben kabul etmiyorum sizin teklifinizi ve bunu protesto etmeliyim dedim o an. Ýlk defada sakallarýmý bunun için uzattým.

TABAN ÖRGÜTLENECEK Tavandaki 3-5 sporcu deðil taban örgütlenecek. Atýlan hiçbir þut emekçilerin kalesine girmeyecek. Biz önce sporcularý örgütleyeceðiz sonra hukukçularýmýzla hazýrladýðýmýz taslaklardan sonra idarecilerin kapýsýný çalacaðýz. Biz sporda devrimi gerçekleþtireceðiz derken, tabaný örgütlemekten bahsediyoruz. Spor iþi yasasý sporda devrimin deðil baþlangýcýn bir ifadesi olacaktýr. Sonuç olarak BirGün mutlaka… Endüstriyele futbol futbolcularý birbirine düþmanca rekabet eder hale getirdi. Sen yöneticiye sesini çýkaramazsýn ama onlar senle istediði gibi oynarlar. Baþvuracaðýn, hakkýný arayacaðýn bir mecra yoktur. Örgütsüz olduðun için mecburen itaat edeceksin.

Baþka Metin Kurtlar var mý? Olmamasýnýn nedenini araþtýralým 68 kuþaðýndan aðabeylerimiz benimle iletiþim kurmasaydý, tartýþmayý, okumayý bana aþýlamasalardý, gerektiðinde benim Avrupa'dan getirdiðim kitaplarý çevirip tartýþmalasalardý, Metin Kurt Metin Kurt olmazdý; bende sýradan bir futbolcu olurdum. 12 eylül öncesinde spor arenalarýnda demokrat sporcular vardý. Faþist ve dinci gerici sporcular geri plandaydý. Spor bugün gericileþiyor. Gericilerin egemenliði söz konusu. Federasyonlarda ilerici insanlar, iþin ilmini bilen insanlar vardý. Sporda faþistleþme gericileþme süreci Refaattin Þahin'in Beden Terbiyesi Genel Müdürlüðü'ne getirilmesiyle baþlamýþtýr. 1979 yýlýnda 2. Milliyetçi Cephe hükümeti döneminde baþladý. Ýlk yaptýðý iþ, tüm devrimci ve ilerici diye tanýmlanan spor akademili öðrencileri yerlerinden uzaklaþtýrmak oldu. Yerlerini iþi bilmeyen ve daha az yetenekli olsa da kendi adamlarý olan kimseler geldi. Bütün su baþlarýný tuttuklarý için, bu arada darbe ile solda gücünü yitirdiði için meydan gericiler kaldý. Yeni Metin Kurtlar vereceðimiz mücadeleyle ortaya çýkacaktýr.


14

21 OCAK 2011 CUMA

Ali Sarýtepe

ÝSLAMÝ ÜLKELER VE TÜRKÝYE

Son yýllarda; ülke ekonomisinin gelmiþ olduðu yer ve gerekse de dünya kapitalizminin geliþmiþlik seyri içerisinde, ileri ekonomilerin bütünde üretimi dizayn etmeleri neticesi olarak, Türkiye ekonomi politiði de kendini yeniden düzenlemek zorundaydý. Ýthalata dayalý ekonomi politiðin Türkiye'de yaþamýný doldurmasý ve sistemin ihracat eksenli yapýlanmaya dönüþmesi neticesinde, Türkiye; yakýnýna ve uzaðýna yeni bir pencereden bakmak durumunda olduðu noktaya geldi. Özellikle AKP iktidarýný, dönemin ekonomik sýkýþmýþlýk halinin yaratmýþ olduðu sonuç olarak da okunmasý gerekir. Türkiye kapitalizminin ürettiklerini kendi iç pazarýnda tüketimi ile kendisini aþamayacaðý gerçekliðinin ortaya çýkmasý ile, Türkiye ekonomi politiðinin sonuçlarý olarak TC dýþ politikasý da kendisini yeni prensipler üzerinden tarif etme noktasýna gelmiþti. Komþularla sýfýr sorun ve Ýslami ülkelerle dinamik bir iliþki. Kendisinin sahip olduðu tarihi miras itibariyle tüm komþularý ile sorunlarý olan devlet; herkesi düþman görme politikasýndan, ekonominin mevcut durumundan dolayý vazgeçmek zorundaydý. Sorunlarý; masanýn karþý tarafýndaki tarzda olarak ele almanýn bir getiriye tekabül etmeyeceði, bunun yerine masanýn ayný hizasýnda/yanýnda ama problemlerinde olduðu farkýnda lýðý içerisinde politik tarzlar geliþtirilmesi, ekonominin yapýsýna daha bir uygunluk göstermekteydi. Son döneme kadar Ýslami ülkelerle olan iliþkileri alt seviyede olan Türkiye, ekonomisine esas olarak Avrupa pazarý üzerinden devamlýlýk saðlamayacaðý bilinciyle ikinci adým olarak da, bu tip ülkelerle iliþkilerini yeniden güncelleþtirdi. Ekonomideki geliþmiþliði ile Ýslami ülke ekonomileri içerisinde en güçlülerden olan Türkiye ekonomisi, dolayýsýyla yeni pazarlar alanýný da bulmuþ oluyordu. Bu ülkelerin ekonomik geliþmiþliðin geriliðine raðmen, özellikle petrol ve doðalgaz baþta olmak üzere baþka yer altý zenginliklerine sahip olmasý finansal güçlerinin yüksek olmasýna imkan saðlýyordu. Tam da bu noktada, Türkiye; ekonomik, teknolojik ve kalifiye iþ yapma gücüyle, yüksek finansal gücü olan bu ülkelerle yeni bir iliþki biçiminin gerekli olduðunu anlatan yeni bir iliþki düzenlemektedir. Kimi anlayýþlarca, eksen kaymasý olarak ifade edilen bu

yeni iliþki biçimi Türkiye geliþmiþliðinin bir sonucuydu. Dýþ politikaya yansýmasý da; sorunlarý olan devletler arasýnda sorun çözücü konumunda olmak, kimi devletlerdeki iç sorunlar karþýsýnda da soruna taraf olmak deðil, soruna karþý ortak payda yaratmak ve sorunu çözmek, o olmazsa sorunu yaþanabilir seviyede tutmak politika tarzýný kendine yol seçti. Özellikle, Filistin sorunu karþýsýnda takýnmýþ olduðu tavýr ile, Ýslami halklarda kazanmýþ olduðu sempati ile Türkiye politikasý; politikanýn ikili gücünde/ikili karakterinde kendisini tanýmlama zorunluluðu noktasýna gelmiþ bulunmaktadýr. Sýfýr sorun politikasýnýn dýþ politikada etkin olmasýnýn yolu, ülkenin iç yapýsýna da sýfýr sorun üzerinden yaklaþýlmasý gerekliliðidir. Sorunlarý çözmek, toplumu barýþýk tutmak ve yaþayanlarýnýn yönetime katýlmasýný saðlayabilmek için yerinde yönetim/ yerelde yönetim kanallarýný en geniþ biçimde tutarak,çözüm yaratýlmasý gerekmektedir. Dýþ politikada ki sýfýr sorun tarzýnýn iç politik yaþamda böyle bir karþýlýk bulmasý, en baþta halklarýn birbirine empati ile bakmasýna vesile olur ve Türkiye bu anlamýyla da çekim merkezi karakterine kavuþmuþ olur. Bunun ötesinde, iç politikadan güç almayan sadece devletten devlete politikayý esas aldýðýnda ise Türkiye politikasý kendini yeni açmazlar içerisinde bulacaktýr. Her ne kadar, Türkiye kapitalizmi konu ekseninde ki ülke ekonomilerinden ileride ise de, ekonomisinin yön verici karaktere sahip olmamasýndan dolayý oluþacak olan iliþkilerden kendisine iç yansýmalarýnda olmasý kaçýnýlmaz olacaktýr. Çünkü; Ýslam ülkelerine baktýðýmýz da bu ülkelerde kimi istisnalar hariç, devletlerin baskýcý karakterleri ön plandadýr. Toplumlar; demokratik hak ve özgürlükler anlamýnda en geri noktalarda tutulmuþlardýr. Ýslami din, iç ve dýþ politikada tamamen siyasete kullandýrýlmýþtýr. Kendi iç politikasýndan güç almayan bir dýþ politika/dýþ ekonomi politika bu durumda iliþkiye girdiði ekonominin egemen siyaset karakterinden etkilenmemesi mümkün olmayacaktýr. Hele ki; petrol, doðalgaz vb. kaynaklar üzerinden yükselen finansal güçlülükleri, bu tür ekonomilerin dýþ politikalarýnda kimi zamanda çok aðýrlýklý olacaktýr. Dolayýsýyla; Türkiye'nin son dönemlerde canlandýrmaya çalýþtýðý "Ýslami ülke ekonomileri birbirimize yeteriz" anlayýþý kendi içerisinde de demokrasiye teðet durma tehlikesini de barýndýrmaktadýr. Ýslami deðerler üzerinden yükselen dýþ politika karþýlýk olarak iç politikada tekçi anlayýþý ve Ýslami yaþam anlayýþýna tekabül edecektir. Türkiye; G 20 de olmasýnýn altýný demokrasi deðerleri ile döþemediði müddetçe ne kendi içerisinde yaþanabilirlik ölçütünü tutturacaktýr ne de dýþ politikasýnda orunlarý çözücü, sýfýr sorun noktasýnda olabilecektir.

yenicag@yenicag.com.cy

HABER

BM Hariri soruþturmasý Hizbullah'ý iþaret ediyor (ANF) Lübnan eski Baþbakaný Refik Hariri suikastine iliþkin hazýrlanan iddianame BM özel mahkemesine teslim edildi. Mühürlü halde teslim edildiði açýklanan iddianamede suikasten Lübnan Hizbullah örgütünün sorumlu tutulduðu ileri sürüldü. Lübnan'da geçtiðimiz hafta hükümetin düþmesine neden olan, 2005 yýlýnda suikaste kurban giden eski Baþbakan Refik Hariri cinayetini soruþturmasý sonuçlandý. Hollanda'nýn Den Haag kentinde kurulan BM Mahkemesi, savcýlýk makamýnýn cinayetle ilgili iddianamesini mühürlü halde teslim aldýklarýný açýkladý. ÝSÝMLER GÝZLÝ TUTULUYOR Suikaste karýþtýklarý ileri sürülen ilk isimlerin yer aldýðý iddianame þimdilik gizli tutuluyor. Ancak zanlýlar arasýnda Lübnan Hizbullah örgütüne baðlý kiþilerin yer aldýðý ileri sürülüyor. Mahkeme yetkilileri, zanlýlarýnýn kimliklerinin kamuya açýklanmasýnýn, iddianamenin Yargýç Daniel Fransen tarafýndan onaylanmasý ile tutuklama emirlerinin çýkarýlmasýnýn beklenmesi nedeniyle iki-üç ay daha zaman alabileceðini söyledi. SUÝKASTTAN ÝLK ETAPTA SURÝYE SORUMLU TUTULMUÞTU 2005 yýlýnda Refik Hariri'nin bulunduðu araba konvoyunu Beyrut'ta hedef alan bombalý saldýrý, Baþbakan Hariri yaný sýra 22 kiþinin ölümüne yol açmýþtý. Suikasttan hemen sonra, tüm gözler Suriye'ye çevrilmiþ, suikasttan Suriye istihbaratý sorumlu tutulmuþtu. Suriye ise iddialarý reddetmiþti. HÝZBULLAH SUÇLAMALARA HÜKÜMETÝ DÜÞÜRMEKLE YANIT VERDÝ Suikast konusunda baþlatýlan uluslararasý soruþturma ve mahkeme süreci ise, giderek daha fazla Hizbullah'ýn suikastta rol aldýðý iddialarý üzerinde durulmasý Lübnan'da büyük tartýþmalara neden oldu. Suikastta her hangi bir rolünün olmadýðýný söyleyen Hizbullah, mahkemenin Ýsrail ve ABD tarafýndan yönlendirildiðini söyleyerek yer aldýðý Lübnan Koalisyon hükümetinden mahkemeyi tanýmamasýný istedi. Ancak baþýnda Rafik Hariri'nin oðlu Saad Hariri'nin bulunduðu hükümet bunu reddedince Hizbullah hükümetten çekilme kararý aldý. Geçtiðimiz hafta Hizbullah yanlýsý 11 bakanýn istifa etmesi koalisyon hükümetinin düþmesine yol açmýþtý. NASRALLAH'IN ÞARTI Hükümetin düþmesi ardýndan yeni bir hükümet kurma görevi geçici Baþbakan Saad Hariri'ye verildi. Ancak yeni hükümet kurma çabalarýnda büyük sýkýntý yaþanýyor. BM mahkemesiyle her türlü iþbirliðine son verme çaðrýsýnda bulunan Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah, Saad Hariri'nin yeni hükümet kurma çabalarýna destek vermeyeceklerini açýkladý. Lübnan'ýn kýsa zaman içinde yeni bir hükümete kavuþup kavuþmayacaðýna iliþkin belirsizlik giderek derinleþirken, ülkede siyasi krizin çatýþmalara neden olmasýndan endiþe duyuluyor.


HABER

15

21 OCAK 2011 CUMA

Avrupa Parlamentosu Kýbrýs’taki Noel ayinin engellenmesini kýnadý Avrupa Parlamentosundaki siyasi gruplar 25 Aralýk'ta Noel yortusu sebebiyle Dipkarpaz'daki kilisede yapýlmak istenen dini ayinin engellendiðini gerekçesiyle kýnama tasarýsý oy birliði ile geçti. AP Hýristiyan Demokrat ve Sosyalist grubu baþta olmak üzere geçen kararýn 6. Maddesinde Kýbrýs'ýn kuzeyinde Noel ayinin Türk otoritesi tarafýndan engellendiði belirtildi. Kararýn diðer kýsýmlarýnda ise benzer özgürlüðün dünyanýn diðer yerlerinde de kýsýtlanmasý konularý ele alýndý ve kýnandý… Kararýn tam metni: http://www.abhaber.com/haber.ph p?id=33200

YKP, Karpaz'daki ayinlerin engellenmesini deðerlendirmiþti YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý Karpaz'daki ayinlerin engellenmesini 6 Ocak'ta tarihinde yayýnladýðý bir bildiri ile deðerlendirmiþ ama Kýbrýs'ýn kuzeyindeki hiçbir yayýn organýnda yayýnlanmamýþtý. Bu bildiri yayýnlanmamasýna raðmen, spesifik bu bildiride konu edilen bazý konulara direk cevaplar Özgürgün açýklamasý olarak 7 Ocak'taki gazetelerde yer almýþtý. Konu ile ilgili açýklamayý yeniden yayýnlýyoruz: Kýbrýs'ýn kuzeyindeki hükümetçilik

oynayanlarýn yeni marifeti sorunlar karþýsýnda susmalarý ve sanki bir þey yokmuþ gibi davranmalarýdýr… Dipkarpaz ve Ayia Triada (Sipahi) köylerindeki Christmas Yortusu olan 25 Aralýk'taki dini ayinlerin polis tarafýndan basýldýðý ve ayinler durdurulduðu ile ilgili haberlerle ilgili Kudret Özersay'ýn ne demek istediði anlaþýlmayan açýklamasý dýþýnda kimse bir þey söylemedi ve herkes meþhur sessizliklerine büründü… Avrupa Parlamentosunun en büyük iki politik grubu Muhafazakârlar (EPP) ve Sosyalistler (PES) açýklama yaparak olayý kýnadý ama kuzeydeki medya için bu konu önemli bir haber deðeri görmedi. Haberi verenler de Rum basýnýndan alarak yorumlu olarak, "AB zaten bizi istemez", "APOEL maçýna ses çýkarmayanlar, Hristiyanlar olunca ses çýkarýrlar" türünden vatan, millet, Sakarya nutuklarý ile iç kamuoyuna nutuklar salladýlar… Olay aslýnda vahimdir… 1974 yýlýnda Viyana'da varýlan uzlaþý neticesinde Kýbrýs'ýn kuzeyinde kalan Kýbrýslý Rumlarýn ve Maronitlerin insan hak ve özgürlükleri garanti alýnacaðý taahhütlünde bulunulmuþtu. Buna dini özgürlükler de dâhildi. Bu antlaþma çerçevesinde Kýbrýs'ýn kuzeyinde iki köyde Dipkarpaz ve Ayia Triada (Sipahi) kalmaya baþlayan Rumlar doðal olarak da

kiliselerini de rutin çalýþtýrmaya devam edebilmeleri gerekirdi. Olaylarýn, bu iki köyün içindeki kiliselerde meydana geldiði anlaþýlmakta ama resmi açýklama olmayýnca emin olmak zor! Kilise yaptýðý açýklamada izin alýndýðýný söylemektedir ama bu iki köyde Rumlar yaþamaya devam ediyorsa zaten izne ne gerek vardýr? Tam da bu nedenle yasadýþý ayin ne demek oluyor? Kýbrýs'ýn kuzeyindeki insan haklarý ihlaline ciddi bir örnekle karþý

Belçika'da vatandaþlýða geçiþ zorlaþtýrýldý... (ANF) Belçika'da aþýrý sað partilerin baskýsý sonucu hükümet Belçika vatandaþlýðýna geçiþ þartlarý zorlaþtýrýldý. Belçika vatandaþý olabilmek için bundan böyle ülke dillerinden birini bilmek yeterli olmayacak. Vatandaþlýk talebinin reddedilmesine aðýr trafik cezasýna çarptýrýlmak da gerekçe olarak eklenirken, göçmenlerin yaþadýklarý topluma entegre olmak istediklerini de ispat etmeleri gerekiyor. Belçika´da 2000 yýlýnda kabul edilen ve kamuoyunda ´Hýzlý Belçikalý Yasasý´ olarak adlandýrýlan vatandaþlýk yasasýnýn deðiþtirilmesi yýllardýr ülke gündemini meþgul ediyor. Avrupa'nýn bir çok ülkesinde yabancýlara yönelik alýnan sert tedbirlerin ardýndan Belçika'da da bu yönlü tartýþmalar þiddetlendi. Söz konusu yasa ile Avrupa´da ülke vatandaþlýðýna geçmenin en gevþek olduðu ülkenin Belçika

olduðu eleþtirileri özellikle sað partiler tarafýndan dile getiriliyor. Önceki dönem Parlamento'nun gündemine gelen ve vatandaþlýk kriterlerinin aðýrlaþtýrýlmasý talebi Federal Meclis´in Vatandaþlýk Komisyonu'nda dün kabul edildi. Sert tartýþmalarýn yaþandýðý Komisyon´da Belçika vatandaþlýðýna kabul kriterleri zorlaþtýrýldý. Yeni kriterlere göre ülke dillerinden birisini bilme þartýnýn yanýna ikamet ettiði belediyenin dilini bilme ve içinde yaþadýðý sosyal yaþama adapte olma isteðinin ispatý edilmesi de isteniyor. Vatandaþlýðýn reddi için gerekçelerin sayýsý da arttý. Bundan böyle sahte evlilik yapan, beþ yýl geçmiþe bakýlarak aðýr trafik suçuna karýþmýþ olan, kaçak çalýþtýðý tespit edilen, iþlediði bir suçtan hüküm yemiþ olanlarýn vatandaþlýk baþvurularý kabul edilmeyecek.

ISI METAL

Bununla birlikte aile birleþimi yoluyla ülkeye gelenlerin üç yýldan daha kýsa eþiyle ayný adreste oturmalarý halinde evliliklerin sahte olup olmadýðý araþtýrmaya tabi tutulacak. Belçika vatandaþlýða geçmeyi zorlaþtýran yasa deðiþikliði talebin baþýný son seçimlerden en büyük parti olarak çýkan saðcý Yeni Flaman Ýttifaký (N-VA) partisi çekiyor. Flaman liberaller (Open-VLD) ile birlikte sunduklarý tasarýyý komisyondan geçirmeyi baþaran NVA partisi sonuçtan memnun görünüyor. Komisyon'daki oylamada 9 üye kabul yönünde 8 ise ret yönünde oy kullandý. Flaman bölgesinden Yeþiller (GROEN!) ve Vlaams Belang partisi hariç diðer tüm partiler N-VA, Open VLD, SP.A ve CD&V vatandaþlýk yasasýnýn aðýrlaþtýrýlmasýna 'evet' derken, Fransýzca konuþan Valon partiler ´hayýr´ oyu kullandý.

karþýyayýz. Ýnsan haklarý ihlalleri diþe diþ, göze göz siyasetlerine dayanan gerekçelerle hoþ gösterilmesi ise durumun diðer bir vahim halidir… Kýbrýs'ýn güneyinde dini konularda sorunlar varsa veya güneyde yükselen bir ýrkçýlýk varsa bu ayrýca konuþulmalýdýr ama bireylerin hak ve özgürlükleri ne olursa olsun dokunulmazdýr ve deðerlidir. Bu nedenle Karpaz'da yaþananlardan Yeni Kýbrýs Partisi ciddi kaygý duymakta ve yetkilileri hemen açýklama yapmaya, sorumlular hakkýnda da soruþturma baþlatmaya davet eder…

Özgürgün'ün açýklamasý Hüseyin Özgürgün'ün konu ile ilgili TAK'ta 6 Ocak'ta yayýnlanan açýklamasý ise þöyleydi: "Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti'nde yaþamakta olan çeþitli dinlere mensup tüm inanç sahipleri yasalarýmýz doðrultusunda dini vecibelerini serbestçe yerine getirmektedir. Keza, Kuzey Kýbrýs'ta yaþamakta olan Rum Ortodoks dini mensuplarý da yasalarýmýz ve ilgili mevzuat çerçevesinde dini ibadetlerini özgürce yerine getirebilmekte, yaþadýklarý yerlerde bulunan birçok kilisede pazar günleri hiçbir izne tabi olmaksýzýn rutin olarak dini ibadetlerini gerçekleþtirmektedirler. Bu çerçevede, Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti'nde yaþayan Rumlar, iddiaya konu Dipkarpaz köyünde bulunan Ayios Sinesios Kilisesinde pazar günleri herhangi bir kýsýtlama veya izne tabi olmadan dini veci-

belerini yerine getirmektedirler. KKTC'deki toplu faaliyetleri kapsayan ilgili mevzuat çerçevesinde ise Güney Kýbrýs Rum Yönetiminden gelen Rumlarýn da katýlýmýyla pazar günü dýþýndaki günlerde düzenlenmesi öngörülen toplu ayinler için gerekli güvenlik önlemlerinin alýnabilmesini teminen makul bir süre önce ilgili makamlara baþvuru yapýlmasý gerekmektedir. Bu yýllardýr süregelen uygulama KKTC'de yaþamakta olan Rumlar tarafýndan gayet iyi bilinmektedir ve bu çerçevede son Noel ayinine kadar tüm ayinler için zamanýnda gerekli baþvurular yapýlarak sorunsuz bir þekilde ayinlerini gerçekleþtirmeleri mümkün olmuþtur. Kaldý ki bölgedeki yerel makamlarýmýz tarafýndan burada yaþamakta olan Rumlara, her yýl olduðu gibi bu yýl da Noel için ayin düzenlemeyi öngörüyor iseler gerekli müracaatý zamanýnda yapmalarý yönünde Noel gününden yaklaþýk iki hafta önce hatýrlatma yapýlmýþtýr. Buna raðmen, Rumlar baþvurularýný ayinin düzenleneceði tarihten bir gün önce telefon aracýlýðýyla son anda yapmýþlar ve bu þekilde gerekli düzenlemelerin alýnmasýna imkan tanýmamýþlardýr. Yürürlükte olan uygulamayý atlamak ve makamlarýmýzý hiçe saymak þeklinde yorumlanabilecek bu giriþime raðmen ve Rum iddialarýnýn aksine, Dipkarpaz köyündeki kilisede Noel günü bireysel ibadetlerini yerine getirmek isteyen Rumlara kesinlikle engel olunmamýþ, sadece toplu ayinin düzenlenmesi mümkün olmamýþtýr."


ATLA TALÝM MEYE

haftalýk siyasi gazete

ACENTALARA KARÞI SOSYALÝST SEÇENEK!

ÝL YÖNET

R! HAYI

Sarkis'in anlatmadýðý göç ‘masal'ý Celal Baþlangýç'ýn 17 Mayýs 2004 tarihinde Radikal'de yayýnlanan yazýsý: Fazilet ve alçakgönüllülük anasý, üreme ve bereketli sular tanrýçasý Anahit'i anlatýyordu. Ardýndan Ermenilerin fýrtýna, yaðmur, bulut, ateþ, güç ve zafer tanrýsý Vahakn'a geçiyordu. Sýrada Ermenilerin en eski tanrýlarýndan Ara ile Asur Kraliçesi Flamiram'ýn yani Semiramis'in öyküsü vardý. Elçileriyle mektup göndermiþti Flamiram, "Sana hitap ediyorum ey yakýþýklý Ara. Sen benim eþim olup Ninova'ya ve benim dünyama hükmetmeyi reddettin, kalbin Ararat'ýn ebedi buzlarýndan daha sert" diyor ve "Geri dön" diye çaðýrýyordu Ara'yý. Elçilere "Ninova'ya dön ve dünyaya hükmeden güneþine buzlarýmýn ancak kabuðum olduðunu, bu kabuðun içinde ise iki aþkýn alevlerinin yükseldiðini anlat" diyordu Ara. Bu iki aþktan ilkinin vatanýna, ülkesinin daðlarýna, nehirlerine ve aðaçlarýna; ikincisinin ise eþi Nuart'a karþý olan sevgisi olduðunu anlattýktan sonra kesin bir tümceyle bitiriyordu mektubunu: "Ölümsüzlük önersen bile, ben Nuart'ýmý alçaltmam." Böylece uzayýp gidiyordu Sarkis Seropyan'ýn peþ peþe dizdiði masallar Beyoðlu'ndaki Tiyatro Seyr-i Mesel Sanat Atölyesi'nde.

Demokratik Türkiye Giriþimi 'halklarýn kardeþliðinin izlerini sürmek, bir halkýn varlýðýnýn nasýl diðerlerinin varlýðýyla iç içe olduðunu göstermek, farklýlýklarýn aynýlýðýný sergilemek için yola düþülecekse en iyi yol bütün bu halklarýn masallarýnýn izlerini sürmektir' diyerek 'Masallarýn Düðünü' adý altýnda bir dizi etkinlik düzenlemiþti. Ýlk etkinlik 'Kurmançi Masal'dý. Ýkinci etkinlik ise 'Ermeni Masalý'ydý ve anlatýcý Agos gazetesinden Sarkis Seropyan'dý. Bir yol hikâyesi "Bana masal anlatýlmadý" diye baþladý Seropyan, "Bana anlatýlan masal, tehcirde Karadeniz sahilinde baþlayan, Eðin'de süren ve Malatya'da bir yetimhanede noktalanan bir yol hikâyesiydi. Annemin, anneannemin, teyzelerimin ve dayýmýn geçtiði yoldan bahsediyorum. Hep bunu anlattýlar bana. Gece uyumam için ninni yerine bunu anlatýrdý annem, anneannem. Sonra baþka bir ülkede dayýmý buldum. O da ayný masalý anlattý bana. Bu masalý size anlatmak istemiyorum, sizi üzmek istemiyorum. Çünkü gerçekten aðýr bir masal." Seropyan'ýn o akþam anlatmadýðý

masal 1900'lü yýllarýn baþýnda Gümüþhane'de baþlýyordu. Anne dedesi Paranok Avadisyan askeri doktormuþ. Ýstanbul eþrafýndan bir adamýn Hasköylü kýzýymýþ anneannesi Zaruhi. Küçükken Rum okuluna gitmiþ. Bu yüzden Gümüþhane eþrafý geceleri doktor Avadisyan'ýn evinde toplandýklarýnda karýkoca aralarýnda Rumca konuþurlarmýþ; "Çayý demledin mi, kahve ikram ediyor musun" gibisinden. 1899'da evlenmiþ Paranok ile Zaruhi. 1900'de Sarkis'in dayýsý Baðdik doðmuþ. 1908'de de annesi Nuart-Roza. Sonra küçük teyzeleri... 1915'te 'tehcir'e baþlarken Mutasarrýfýn emriyle öldürülür doktor Paranok. Sarkis'in anneannesi Zaruhi, bir erkek, iki kýz çocuðu ile birlikte sürgüne gönderilir. Ermeni kafilesi Eðin üzerinden Suriye'ye doðru yola çýkarken Zaruhi en küçük kýzýný da komþularý 'baþefendi'ye býrakýr. Hayat kurtaran þaka Kafile Eðin'e geldiðinde karakolda görevli polisler Zaruhi'nin Rumca konuþtuðunu duyunca "Siz Rumsunuz. Bunu kanýtlayýn, sürgünden kurtulun" derler. Bir telgraf çekilir Gümüþhane'ye. "Doktor Paranok Avadisyan'ýn ailesinin Rum olduðunun iþarý" diye. Ancak cevap gelmez. Bu arada birlikte geldikleri kafile yola devam eder. Yalnýzca Avadisyan ailesi kalýr Eðin'de. Yani bugünkü Erzincan'ýn Kemaliyesinde, Bu kez iki katý para ödenerek 'cevaplý telgraf' çekilir. Cevap 'Evet Rum'dur' diye gelir. Aslýnda karýkoca aralarýnda Rumca konuþurken doktorun evinde toplanan Gümüþhane eþrafýnýn "Eþiniz Rum mu" sorusuna doktor Paranok'un þaka olsun diye verdiði 'Evet' yanýtý kurtarmýþtýr hayatlarýný. Bir yýl kadar Eðin'de aðaçlarýn arasýnda yaþarlar. Terk edilmiþ evlerde bulduklarý yiyeceklerle karýnlarýný doyururlar. Aile sonunda Malatya'daki Amerikan Yetimhanesi'ne yerleþtirilir. "Anneannem öðretmenlik yapmýþ orada. Annem daha küçük, yedi yaþýnda. Aile yetimhaneye yerleþince o sýralar 16 yaþýnda olan dayýsý Baðdik 'Beni almazlar' diye ayrýlmýþ yanlarýndan. Zaten

LA LÝMAT

TA MEYE YÖNETÝL

! HAYIR

haftalýk siyasi gazete

ADRES: Hüseyin Tahir Apt. No: 174/4 Tanzimat Sok. Lefkoþa www.yenicag.com.cy

annesinin ve kardeþlerinin de son görüþü bu olmuþ. Annem yetimhanede protestan eðitimi almýþ. Ölene kadar da bu nedenle hep gece gözlerini kapatarak dua etti. Kendi evlatlarý yetmezmiþ gibi Gürün tarafýndan gelen kafilede bütün ailesini yitiren bir kýz da gelip anneanneme 'Kimsem yok, ben senin kýzýn olayým. Çocuklarýna bakarým' demiþ. Yola çýkarken en küçük çocuðunu komþularý 'baþefendi'ye býrakan anneannem de kabul etmiþ bunu. Sonra Ýstanbul'a dönerlerken 1918'de Sivas'ta bir Ermeni usta ile evlendirmiþler 'sonradan olan' teyzemi. O teyzem bana gerçek teyzelik yapmýþtýr. O ve çocuklarý öz akrabalarým gibi kalmýþtýr. O teyzem birkaç yýl önce Fransa'da öldü. Anneannem ile annem Ýstanbul'a döndükten sonra Mahmutpaþa'da trikotaj atölyelerinde çalýþýyor anneannem." Öykünün burasýnda bir soluk alýyor Seropyan. "Anneannem hayatýnda kimseye beddua etmemiþtir" diyor, "Bir tek kocasýný ölüme gönderen mutasarrufa beddua etti. O adam da Cumhuriyet'in ilanýndan sonra Ýstiklal Mahkemesi'nde idama mahkûm edildi ve Beyazýt Meydaný'nda asýldý." Bulunamayan teyze Ýstanbul Radyosu'nun kurulmasýndan sonra çok aramýþlar, techcire giderken koþularý 'baþefendi'ye verdikleri küçük teyzelerini. 'Baþefendi'nin adýyla radyodan sürekli anons ettirmiþler ama bulamamýþlar. Malatya'da yetimhanede ailenin yanýndan ayrýlan dayýsý Baðdik'in öyküsüne gelince... "Dayým açýkgöz bir adam. Kaçak göçek, asker kýyafetleriyle Trabzon'a kadar gidiyor. Gemiye binip Ýstanbul'a kaçýyor. Zengin olan anneanesiyle dedesini bulacak. Ancak onlar bir süre önce ölmüþler. Köprü altýnda yatýyor. Sonra Ýstanbul'u iþgal eden Ýngilizin yanýnda iþ buluyor. Deniz motorunda çýmacýlýktan kaptanlýða kadar yükseliyor. Hatta Kurtuluþ Savaþý'na katýlmak isteyen Çerkez Ethem'i tekneyle Ýstanbul'dan Anadolu'ya kaçýrýyor. Ýþgal ordularý çekilirken 'Sen de bizimle gel, yoksa baþýn belaya girer' diyor Ýngilizler. O da Yunanistan'a gidiyor. Yani 25 yaþýndan sonra yeni bir hayat kuruyor kendisine Yunanistan'da. Hatta bu arada Yunanistan'a kaçan Çerkez Ethem gidip buluyor dayýmý. Oturup konuþuyorlar." Baðdik, önce Anadolu'da, sonra da Yunanistan'da kendine iki ayrý yaþam kurduktan sonra bir üçüncüsünü daha gerçekleþtirir. Yunanistan'da iþleri iyiymiþ Baðdik'in. Kamyonlarý falan var. 1946'da Ermenistan nüfusunu artýrmak için sýnýrlarýný açýnca satmýþ bütün

TEL: 2 2 7 4 9 1 7 FAX: 2 2 8 8 9 3 1

malýný mülkünü. Altýna çevirmiþ. O altýnlarý da bir borudan yaptýðý asasýnýn içine doldurmuþ. Ver elini Ermenistan... Açlýk, sefillik var Ermenistan'da. Her hafta bir altýn bozdurup üçüncü bir hayat kuruyor kendisine. Anneannesinin ve annesinin bir daha göremediði dayýsý Baðdik'i gidip buluyor Ermenistan'da Seropyan: "Gidip oturdum karþýsýna. Bana anlatmasýný istedim Eðin'de, Malatya'da yaþanýlanlarý. Anneannemin, annemin anlattýklarýný kelimesi kelimesine aynen tekrar etti bana sabaha kadar. Her þey aynen örtüþüyordu. Söz birbirliði yapacak halleri yok. Ama ayný þeyleri, neredeyse ayný kelimelerle anlatýyorlar yaþadýklarýna iliþkin. Bu yüzden þimdi bana kimse yaþananlarýn yalan olduðunu iddia etmesin." Yoksul bir ailenin çocuðu olarak Seropyan ortaokuldan sonra çalýþýyor. Anneannesi ve annesi ile tek göz bir evde yaþýyorlar. Evi hizmetçilik yaparak geçindiriyor anneannesi. Bir buzdolapçýnýn yanýnda baþlýyor iþe Seropyan. Ýþleri geliþtikçe Tarlabaþý'ndaki tek oda yoksul evi, iki odalý, daha derli toplu bir konuta dönüþüyor. Sonra kendi iþini açýyor Seropyan. Ama bu arada sürekli okuyor. Ermeni gazetelere yazýlar yazýyor. Çeviriler yapýyor. 1995'te yani tam 60 yaþýndan sonra da gazeteciliðe baþlýyor. Baþka öyküler de var Seropyan'ýn 'anlatmadýðý' daha çok öykü var. O geceki 'Ermeni Masalý'ný, ayný kaynaklardan beslenen farklý etnik kökendeki duyarlý insanlarýn ayný duygularý hissedeceðini örnekleriyle çoðaltýyor Seropyan. "Bin bir halkýn bin bir masalýyla Anadolu'yu, onun bereketini, cömertliðini, zenginliðini anlatalým istedik" diyerek 'Masallarýn Düðünü' etkinliklerini düzenliyor Demokratik Türkiye Giriþimi. Amaçlarý 'Nasýl bir demokrasi istiyoruz' sorusunun yanýtýný Anadolu ve Mezopotamya halklarýnýn sözlü tarihinin bir unsuru olan masallarda aramak, kültürel farklýlýklarý, bölen parçalayan deðil esasen bu topraklarýn her bir damarý olarak vazgeçilmezliðini ortaya koymak ve bütün halklarýn eþit-özgür birliðini 'birbirini anlama' çabasý etrafýnda yorumlama. Sýrada Yezidi, Çerkez, Arap, Laz, Türkmen, Zaza masallarý var. Bunlarýn sonrasýnda da Rum ve Yahudi masallarý da olacak. Masallar anlatýldýkça, herkes 'anlatýlmayan masallar'ý da öðreniyor. Aynen Sarkis Seropyan'ýn 'anlatmadýðý' ama çocukluðunda hep ninni yerine dinlediði 'masal', daha doðru 'yaþanmýþ acý bir gerçek' gibi. Demek ki masallar birbirlerine deðdikçe çoðalýyor!

e-mail:

y e n i c a g @ y e n i c a g. c o m. c y


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.