Zamandk313 eg

Page 1

“SWETURK 2015 Başarı Ödülleri” sahiplerini buldu

ÖVERKE ÖLDÜRMN E

İsveç Türk İşadamları Federasyonu (Swedish Turkish Business Federation-SWETURK) bünyesinde faaliyet gösteren Profesyoneller Kulübü, Türkiye kökenli akademisyen, işadamı, siyasetçi, sanatçı ve profesyonel yöneticilere ödül verdi. • Haberi 6'da

www.zamaniskandinavya.dk

3 - 9 HAZİRAN 2015 • YIL : 7 • SAYI : 313 •  DANİMARKA 25 DKK • İSVEÇ 30 SEK • NORVEÇ 35 NKR • FİNLANDİYA 3,5 EURO

35

EKREM DUMANLI

KAMİL SUBAŞI

ALİ BULAÇ

ALİ ÜNAL

Zalimden beter olursun!

10'da 10 yapalım

İhvan ve Mursi'nin idamı

Sürecin bazı öğrettikleri

4

34

34

AVRUPALI SEÇMEN SIYASILERIN YOLSUZLUĞUNU AFFETMIYOR Avrupalı seçmenlerin yolsuzluğa sandıkta ne şekilde cevap verdiğini anlamak isteyenler için Yunanistan ve İspanya’da yapılan son seçimler önemli ipuçları veriyor. • Haberi 13'te

FUAT AVNI, SKANDAL TALIMATI DEŞIFRE ETTI:

BANK ASYA ESKI GENEL MÜDÜRÜ AHMET BEYAZ:

Amaç, bankayı zor durumda bırakmak, paranızı çekmeyin Bank Asya Eski Genel Müdürü Ahmet Beyaz: Amaç, bankayı zor durumda bırakmak, paranızı çekmeyin. • Haberi 14'te

Gazeteci, savcı, polis, 200 kişilik liste oluşturdular Fuat Avni, skandal talimatı deşifre etti: Gazeteci, savcı, polis, 200 kişilik liste oluşturdular. • Haberi 14'te

BAĞIMSIZLARIN SEÇİMİ [ 30 ]


3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

■ NORVEÇ

Erkek öğrenciler daha çok hile yapıyor Erkek öğrencilerin kızlara göre çok daha sıklıkla sınavlarda kopya çektikleri ortaya çıktı. Norveç Öğrenci Birliği’nin (NSO) bir öğrenci gazetesi olan Universitas ile birlikte gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, erkekler kızlara göre 5 kat daha fazla hile yapıyor. Kız öğrencilerin yüzde 2’si sınavlarda hile yapıyor. Bu rakam, erkek öğrenciler için yüzde 9. Öğrenciler arasında hile yapanların toplam bölümü ise yüzde 4. Araştırma sonuçlarındaki diğer bir bulguda ise, sınavlarda hile yapalanların en çok kullandıkları araç akıllı telefonlar olduğu vurgulanıyor. Konuya ilişkin yerel medyaya konuşan bir öğrenci, tüm eğitim hayatı boyunca hile yaptığını açıkladı. İsmini vermeyen öğrenci, şu ifadeleri kullandı: ‘’Sanırım (yalnızca) 3 defa hile yapmadan sınav verdim.’’

Futbol dediniz, niyetler böyleydi bizim. Ama oralar da birilerinin hâkimiyeti altında. Bizi kendi alanımızdan bile uzaklaştıran bir yapı var. Sanatçı için de bu geçerli. İyi bir dizide oynayabilmek için onlara ait yerlerle iyi münasebetler kurması lazım. Hakan Şükür İstanbul Bağımsız Milletvekili Adayı

Norveç Çocuk Esirgeme Kurumu meclis önünde protesto edildi

■ NORVEÇ

Enerji sektöründeki düşüş petrol mühendislerini vurdu Dünya genelinde petrol fiyatlarında yaşanan krizin Norveç’teki işsizliği gittikçe daha fazla etkilediği açıklandı. İşsizlik Kurumu’nun (NAV) yayımladığı yeni bir raporda, ülke genelinde şu anda 75 bin kişinin işsiz olduğu belirtildi. Bu rakamın, geçen senenin aynı dönemine göre 2 bin 500 daha yüksek olduğuna işaret edildi. Özellikle petrol ve enerji sektörüne ilişkin mesleklerde işsizliğin arttığı vurgulanan raporda, ülke genelinde petrol mühendisliği alanındaki işsizliğin yalnızca bir senede yüzde 143 arttığı bildirildi. Öte yandan, rapordaki diğer bulgularda, satış danışmanlığı ve ticarete ilişkin alanlarda işsizliğin düştüğü belirtildi. İşsizliğin en düşük olduğu meslekler ise öğretmenlik ve akademisyenlik. Bu alanlarda işsizlik oranı sırasıyla yüzde 0,7 ve yüzde 0,9. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Norveç Çalışma ve Refah Müdürlüğü Başkanı Kjersti Moland, petrol krizi nedeniyle artan işsizliğin özellikle enerji sektörünün oldukça çok sayıda kişiyi istihdam eden eyaletleri vurduğunun altını çizdi. Ancak işsizliğin ülkenin diğer bölgelerinde düştüğünü söyleyen Moland, bu sebeple toplam işsizlik oranının çok fazla artmadiğna işaret etti.

‘‘Parti olarak Meclis’e gittiğinde, grup kararı gereği sana dikte edilene uymak zorundasın ama bağımsız olarak gittiğinde, halkın sana verdiği özgür iradeyi Meclis’e taşıyabiliyorsun.” İlhan İşbilen İzmir Bağımsız Milletvekili Adayı

Kamil Subaşı k.subasi@zamaniskandinavya.dk

Banka bilgileri: Danske Bank: Reg nr. 3129 Kontonr. 16922552 IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKK

■ NORVEÇ

Sosyalist Sol Parti (SV) Başkanı Audun Lysbakken, partisinin genel toplantısında yaptığı konuşmada huzurevlerindeki eksikliklere dikkat çekti. Huzurevlerinde kalanlara yetersiz gıda ve yalnış ilaçların verildiği yanısıra yeterince vakit ayrılmadığına işaret eden Lysbakken, Meclis’te konuya ilişkin bir önerge sunacaklarını belirtti. Partisinin önümüzdeki günlerde Meclise sunacağı önergede, huzurevlerinin sistemli bir şekilde kontrol edileceği belirten Lysbakken, ayrıca benzer bir öneriden

Moving Media ApS Yönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive Officer Haber Merkezi Editorial Center Hasan Cücük, Emre Oğuz, Menaf Alıcı, İbrahim Kaya, Engin Tenekeci haber@zamaniskandinavya.dk

1

Sol Parti'den hükümete huzurev eleştirisi

Sahibi/Publisher:

Genel Yayın Müdürü Editor-in-Chief

tehlikeli boyutta psikolojik rahatsızlıklara maruz kaldı. Her 4 çocuktan sadece biri, sağlık personelinden yardım alıyor. Çocuklarda Birçok ailelerin çocuklarına yasadışı yol- görülen genel psikolojik rahatsızlıklar daha larla el koyduğu iddialarıyla suçlanan çok depresyon, tehklikeli boyutta davranış Norveç Çocuk Esirgeme Kurumu, bazı sivil bozuklukları ve sinir. Norveç Çocuk ve Eşitlik Bakanı Solveig toplum kuruluşları tarafından Oslo Meclisi önünde protesto edildi.Protestoya başta Nor- Horne ise rapor sonucunu, “Tahmin ettiveç Çocuk Esirgeme Kurumu’nun el koyduğu ğimden daha tehlikeli bir sonuç.’’ şeklinde Norveçli göçmen aileler ile, çok sayıda Nor- değerlendirdi. Raporun yayınlanmasının heveçli de katıldı. Program boyunca göstericiler, men ardından, başta Norveç Çocuk ve Eşitlik kurumu, “Norveç Çocuk Esirgeme Kurumu, Bakanlığı olmak üzere Norveç Sağlık Bakanlığı dur (yeter) artık!’’ şeklinde protesto etti. Canlı ile birlikte birçok ilgili kurum harekete geçti. muzik performansı anında birçok göçmen Ayrıca VG gazetesinin yayınladığı raporla kökenli gözyaşlarına hakim olamadı. Bazı ilgili haberde, daha önce Çek Cumhurbaşgöstericilerse baygınlık geçirdi. kanı Miloş Zeman’ın, Çek bir kadının iki Norveç Çocuk ve Gençlik Bölgesel çocuğuna el koyan Norveç Çocuk Esirgeme Bilgi Merkezi’nin, Norveç Sağlık ve Çocuk Kurumu’na gösterdiği sert tepkiye de yer Müdürlüğü ve Norveç Gençlik ve Aile İşleri vermesi dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Zeman, Müdürlüğü için hazırladığı rapora göre, ülke Norveç Esirgeme Kurumu’nun yaptıklarını, genelindeki Çocuk Esirgeme Kurumları’nda Nazi Almanyası’nda ari ırk üretmek için açılan kalan her 4 çocuktan 3’ünün son 3 ayda ‘Lebensborn’ programına benzetmişti.

ENGİN TENEKECİ OSLO

Benim Ailem Editörü Süleyman Uysal Grafik Tasarım Sebahattin Çelebi Reklam / Advertising +45 71 51 43 85

CVR-nr. 25065557

daha önce söz eden ancak bu konuda adım atmayan İlerleme Partisi’ni (FrP) eleştirdi. İlerleme Partisi’nin iktidar olduktan sonra huzurevlerine yönelik hiçbir değişiklikten bahsetmediğini belirten Lysbakken, İlerleme Partisi Başkanı Siv Jensen’in Başbakan Erna Solberg’i bu konuda ikna edemediğni savundu. Lysbakken şunları kaydetti: ‘’İlerleme Partisine meydan okuyorum. Kendi önergelerini Sosyalist Sol Parti’nin Meclis’te oylama sunduğunda bunu destekleyecekler mi?’’

ÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ • İsveç: Menaf Alıcı ..................................................................................................................................... • Norveç: Ömer Fevzi İpek .......................................................................................................................... • Finlandiya: Fahrettin Çalışkan ................................................................................................................. • Aarhus: Rasim Atakan .............................................................................................................................. • İstanbul: Salih Beşir..................................................................................................................................

+46 72 336 35 54 + 47 47 23 03 91 + 358 46 63 44 686 + 45 42 20 66 16 + 90 5332 83 89 86

Reklam .........................................................yildirim@bahar.dk .................................................... +45 71 51 43 85 Okur Hattı: ...........................................info@moving-media.dk Abone: ..................................................info@moving-media.dk............................................+45 70 20 69 70 Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberlerin yayın hakları Moving Media ApS’ye aittir. Yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.

Moving Media ApS • Sluseholmen 2, 1 • 2450 København SV • Tlf: + 45 70 20 69 70 İnternet: www.zamaniskandinavya.dk • Baskı: OTM AVISTRYK IKAST | ISSN: 1903 6892


3 İSKANDİNAVYA Yurtdışında oy kullanma bitti; işte rakamlar

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Yurt dışı seçim merkezlerinde oy kullanma işlemi 31 Mayıs Pazar günü saat 19:00 itibariyle sona erdi. Resmi olmayan sonuçlara göre, gümrükler de dahil olmak üzere toplamda 1 milyon 27 bin 241 seçmen sandık başına giderek oy kullandı. Oy verme işlemi, gümrüklerde 7 Haziran günü 17.00’ye kadar sürecek. ZAMAN KOPENHAG

1çimler kapsamında yurtdışındaki temsilciliklerde oy Türkiye’de 7 Haziran’da gerçekleştirilecek genel se-

kullanma işlemi dün (31 Mayıs) itibariyle sona erdi. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli seçmenler temsilciliklere yada temsilcilikler tarafından belirlenen oy verme merkezlerine giderek oylarını kullandı. Danimarka’da oy verme işleminin adresi Büyükelçilik binası oldu. Aşağı yukarı 31 bin seçmenin bulunduğu Danimarka’da oy verme işlemi 8 Mayıs’da başlamıştı. Danimarka’da düne kadar toplam 9 bin 561 kişinin oy kullandığı öğrenildi. Bu oran Cumhurbaşkanlığı seçimiyle kıyaslandığında çok yüksek olsa da toplam seçmene oranla oldukça düşük. Oy verme işlemi Almanya, Avusturya, Belçika, Dani-

marka, Fransa ve İsviçre’de 8 Mayıs, Norveç’te 22 Mayıs, Bulgaristan, Hollanda ve İtalya’da 29 Mayıs, Makedonya ve Yunanistan’da 30 Mayıs’ta başlamıştı. ABD’de 14 bin 572, Avusturya’da 34 bin 366, Avustralya’da 6 bin 650, Belçika’da 42 bin 157, Fransa’da 107 bin 055, İsviçre’de 36 bin 074, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 23 bin 061, Norveç’te ise bin 725 Türk seçmen sandığa gitti.

İsveç’te seçmen tepkili İsveç’te ise 36 bin kayıtlı seçmenden 8 bin 80 tanesi sandığa giderek oy kullandı. İsveç’te oy kullanma işlemi sadece 1 gün ve tek bir merkez ile sınırlandırılmıştı. Yüksek Seçim Kurulu verilerine göre 54 farklı ülkede toplam 2 milyon 867 bin 658

kayıtlı seçmen bulunuyor. Söz konusu seçmenlerin büyük bir bölümü başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın değişik ülkelerinde yaşıyor. Fransa’da kayıtlı 310 bin 740 seçmenden 116 bin 588’i sandığa giderek oy kullandı.

İLAN T.C. CİHANBEYLİ SULH HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2012/313 Esas MÜTEVEFFA : EMSAL KILINÇ - Merkez Mah. Kayabaşı Cad. No:39 İnsuyu Merkez Cihanbeyli/ KONYA İLANEN TEBLİĞİ İSTENİLEN : HAKAN KILINÇ - KOPENHAGV /DANİMARKA TcNo : 27452149408 İsmi : HAKAN KILINÇ Baba Adı : EMSAL Ana Adı : SEVİM Doğum Yılı : 08/07/1980 MİRASÇILARI : TÜLAYMEMİŞ VALBY/KOPENHAG/DANİMARKA ŞENAY KILINÇ - KOBENHAVN /DANİMARKA DÖNE KILINÇ - KOBENHAVN V/DANİMARKA DERYA ÇİVİ - KOBENHAVN V /DANİMARKA GÜNAY KILINÇ - KOPENHAG V/DANİMARKA SEVİM KILINÇ - KOPENHAG V /DANİMARKA DAVA : Vasiyetname Açılması Davacı tarafından aleyhinize açılan Vasiyetname Açılması davasının yapılan yargılamasında; Mahkemenizce dava dilekçesinde belirtilen adresinize duruşma gününü bildirir “Müteveffa tarafından düzenlettirilen ve zarf içerisinde gönderilen vasiyetnameyi kabul edip etmediğiniz hususlarında beyanda bulunmak üzere bizzat duruşmaya gelmeniz, duruşmaya gelip beyanda bulunmadığınız takdirde vasiyetnameyi kabul etmediğiniz ve vasiyetnameye karşı BİR AY içerisinde dava açıp mahkememize bildirmediğiniz takdirde vasiyetnameyi aynen kabul etmiş sayılacağınız hususu tebliğ ve ihtar olunur.” şerhli davetiye çıkarılmış olup, adresinizden ayrıldığınız gerekçesiyle tebligat yapılamamıştır. Adres araştırmasından da bir netice alınamadığından dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Duruşma Günü: 30/06/2015 günü saat: 09:55’da duruşmada bizzat hazır bulunmanız, veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, Aksi taktirde H.U.M.K.’nun 3156 sayılı yasa ile değişik 213/2 maddesi uyarınca yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı hususu, Dava Dilekçesi ve duruşma günü yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 6100 S. HMK.’nın 122. maddesi gereğince iki haftalık kesin süre içerisinde davaya ilişkin cevaplarınızı mahkememize ibraz etmeniz gerekmekte olup, aksi halde 6100 S. HMK.’nın 128. maddesi gereğince dava dilekçesinde belirtilen vakaların tamamını inkar etmiş sayılacağınız ihtar olunur.26/05/2015 B: 89139

Østerbro Østerbro I N T E R N AT I O N A L S C H O O L

I N T E R N AT I O N A L S C H O O L

As your child grows

We grow with them at Østerbro International School, where the individ- ual comes first.

Bygger bro til fremtiden Salix Skole • Høffdingsvej 18 • Valby • 2500 • 36176176

Our primary aim is to identify and appreciate the unique potential of each pupil and develop it to the full in a caring, comfortable and happy environment. Pupils receive an excellent, well-rounded educa- tion from dedicated and well-qualified teachers, developing qualities which will equip them to face life’s challenges with self-belief and optimism. Østerbro International School • Præstøgade 17 • 2100 Copenhagen Ø Tel.: +45 70 20 63 68 • Website: www.oeis.dk • E-mail: info@oeis.dk


4 İSKANDİNAVYA

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Kamil Subaşı

10'da 10 yapalım Geçen hafta Başbakan Helle Torning-Schmidt’in yaptığı açıklama ile Danimarka’da 18 Haziran’da erken seçim kararı alındı. 19 Haziran’da Danimarka’nın yeni hükümeti ve başbakanı belli olacak. Ya aynı hükümet (sol blok) devam edecek, ya da sağ blok seçimleri kazanarak tekrar hükümeti kuracak. Bunu hep birlikte göreceğiz. Danimarka’da seçim kararı alındıktan 3 hafta sonra seçimlerin yapılması gerekiyor. Yaz tatili öncesi adaylar hummalı bir çalışmaya girdiler. İzin verilen yerlere, kurallar çerçevesinde adayların reklamları asıldı. Gerçi erken seçim kararı çokta süpriz olmadı. Bekleniyordu. Tüm millevekili adayları hazırlıklarını yapmış, hatta seçim çalışmalarına başlamıştı. Sadece erken seçim kararının açıklanıp, seçim tarihinin netleşmesini bekliyorlardı. Şimdi herkes çalışmalarını hızlandırmış vaziyette. Adaylar kendilerine düşeni yapıyor. Seçilebilmek için imkanları ölçüsünde kendilerini tanıtmaya, seçmenlerini ikna etmeye calışıyorlar. Bize düşen ise demokratik hakkımız olan, sandığa gitmek ve oyumuzu kullanmak. Hangi adaya yada partiye oy vereceğiniz size kalmış ama önemli olan mutlaka oyunumuzu kullanmak, özellikle de Türkiye kökenli adayları meclise gönderebilmek. Bu seçimlerde Danimarka’da farklı partilerden 10 tane Türkiye kökenli milletvekili adayı var. Gönül ister ki hepsi de seçimlerde başarılı olsun ve seçmenlerini Danimarka Meclisi’nde temsil etsinler. Bunun için bizlere büyük iş düşüyor. Hem oylarımızı kullanmalıyız hem de eş, dost ve tanıdıklarımıza tavsiyede bulunmalıyız, 'neme lazım' dememeliyiz. Geçenlerde tanıştığım bir kişi ile muhabbet ederken, söz seçimlere geldi. "Kendi kafama uygun bir parti bulamadığım için oy kullanmayacağım. Kullanacağım 'oy'un da bir vebali var." dedi. Doğru, kullanacağımız oyların bize bir vebali var, bu yüzden oy kullanırken, kime, neye, neden oy vereceğimizi yada vermeyeceğimizi iyi düşünmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. Ama oy kullanmamak da bir çözüm değildir. Oy kullanmanın bir sorumluluğ olduğu gibi oy kulanmamanın yada boşa kullanmanın da en az onun kadar vebali ve sorumluluğu vardır. Malumunuz, son seçimlerde milletvekili adayı Yıldız Akdoğan çok az bir oy farkı ile meclise giremezken, Fatma Öktem de çok az bir farkla melise girmişti. Dolayısıyla kullanacağımız her bir 'oy'un milletvekili adaylarını meclise gönderme adına hayati ehemmiyeti var. Son yerel seçimlerde yabancı kökenlilerin oy kullanma oranı yüzde 37 civarında ve genel seçimlerde sağ ve sol blok arasındaki oy farkı 8 binlerde olunca oylarınızın önemi çok daha iyi anlaşılıyor, Her partinin yada adayların artılarını ve eksilerini iyice hesaplayıp, ona göre oy kullanmak önemli. Ama boşa kürek sallamamalı; seçilemeyecek aday yada partileri iyi tetkik etmeli, anketlere de çok ta fazla ehemmiyet vermemeli, sonuçta değişken bir durum arz ediyorlar. Seçimlerden bahsetmişken malumunuz 6 Haziran’da Türkiye’de de genel seçimler var. Partiler ve adaylar son sürat kampanyalarına devam ediyorlar. Bu seçimlerde ilk defa yurtdışındaki seçmenler bulundukları ülkelerde konsolosluklarda ve belirlenen diğer yerlerde oylarını kullandılar ve oy kullanma işlemi geçtiğimiz Pazar, 31 Mayıs’ta son buldu. Partiler özellikle başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkelerine çıkartma yaptılar. Beklentileri büyüktü. Sonuçta 2,5 milyon kadar seçmenin oyları söz konusuydu. Avrupa’nın değişik şehirlerinde kiralanan yerlerde, salonlarda mitingler yaptılar, seçmenleri ikna etmeye çalıştılar. Şahit olduğum veya duyduğum bir kaçına göre çok ta başarılı oldukları söylenemez zira, Avrupalı seçmenin kendine göre sorunları ve beklentileri var. Türkiye ağzı ile onları ikna etmek pek mümkün değil. Zaten bu durum oy kullanma oranlarına da yansımış durumda. Sandığa giden seçmen sayısı pek iç açıcı değil. Kimi ülkelerde 1 gün kimilerinde ise 3-4 hafta oy kullanma süresi vardı ama netice pek değişmedi. Avrupa genelinde ve Danimarka ve İsveç özelinde oy kullanma oranları düşük. Danimarka’da 8-31 Mayıs arasındaki oy kullanma süresinde, kayıtlı 31 bin seçmenden toplam 9 bin 561 kişi oy kullanımış. Bu toplam oyların üzde 31’ine tekabül ediyor. İsveç’te ise sadece bir gün (31 Mayıs) olan oy kullanma süresinde toplamda 8 bin 90 oy kullanılmış ki, bu yüzde 22'ye tekabül ediyor. Sadece bir günde kullanılan oy sayısı Danimarka’da toplamda 3 haftalık zaman diliminde kulanılan oylara yakın neredeyse. Umarım bu düşük katılım tablosu Danimarka’daki seçimlere de yansımaz. Daha bilinçli olur ve sandığa gidip oylarımızı kullanır, Türkiye kökenli 10 adayın da meclise girmesini sağlar, 10’da 10 yaparız… Son söz olarak: Bizim gazete olarak misyonumuz; herkese, her partiye eşit yakınlıkta olmak. Zaman zaman reklamlarını verenler olabilir, bu herkesin kullanabileceği doğal bir haktır. Seçimler ile alakalı derdimiz şudur ki; ne kadar çok yabancı kökenli yada Türkiye kökenli varsa bu bizler için ve de demokrasi için bir kazanımdır. Bunun olabilmesi için de olabildiğince sizleri teşvik etmeye, motive etmeye çalışıyoruz. Kimi kendinize yakın hissediyor, kimin derdinize derman olacağını ve sizi en iyi şekilde temsil edeceğini düşünüyorsanız oyunuzu ona kullanın ama, yeter ki kullanın.

Dört partinin gençlik kolları, çocuk yardımının gerçekten ihtiyacı olan ailelere verilmesi gerektiğini savunuyor. FOTOĞRAF:ZAMAN, ENGİN TENEKECİ

Norveç gençlik kolları, zengin ailelere verilen çocuk yardımına karşı

Norveç siyasi partilerin gençlik kolları, zengin ailelere çocuk yardımı yapılmamasını, daha çok düşük gelirli ailelere daha çok yardım edilmesi gerektiğini savundu. YASİR ÖZKAN OSLO

1mında değişiklikler yapılması gerektiğini savuBirçok siyasi parti, ailelere verilen çocuk yardı-

nuyor. Devlet Radyo-Televizyonu’nda yayımlanan bir haberde, İlerleme Partisi (FrP), Sağ Parti (H), Sol Parti (V) ve Hıristiyan Halk Partisi’nin (KrF) gençlik kolları, çocuk yardımının varlıklı ailelere verilmemesinden yana olduğu kaydedildi. Dört partinin gençlik kolları, çocuk yardımının gerçekten ihtiyacı olan ailelere verilmesi gerektiğine, zengin ailelere verilen çocuk yardımların daha çok amacının dışında değerlendirildiğine dikkat çekti. Yerel basına konuşan İlerleme Partisi Gençlik Kolları Sözcüsü Atle Simonsen, ailelerin hangi ölçüde çocuk yardımında ihtiyaç duyduklarının hesaplanarak yapılacak yardımın ailenin gelirine göre belirlenmesi gerektiğini söyledi. Toplam gelirinin yıllık 1 milyon kronu aşan ailelere çocuk yardımı yapılmaması gerektiğini düşündüklerini ifade eden Simonsen, düşük gelirli ailelere ise bugün ki sistemin sağladığından daha fazla çocuk yardımı yapılmasını önerdi.

Ipsos MMI isimli araştırma şirketinin geçtiğimiz yıllarda yaptığı bir araştırmada, çocuk yardımı alan ailelerin yarısından çoğunun aldıkları yardım miktarını bankalardaki birikim hesaplarına yatırdıkları ortaya çıkmıştı. Aldıkları çocuk yardımını bankaya yatıran aileler, biriktirilen paranın çocuklarının ileri ev ve sürücü belgesi almaları için biriktirildiğini savunmuştu. Ailelerin bu savunmasına tepki gösteren Simonsen, “Çocuk yardımı, zengin çocukların ev alabilmesi veya 18. yaş günü için güzel bir otomobil almaları için yapılan bir uygulama değildir.’’ dedi. Öte yandan, çocuk yardımına ilişkin diğer bir teklif Sağ Parti Eğitim Komitesi Başkanı Kristin Vinje tarafından gelmişti. Tüm çocuklara daha eşit olanaklar sağlanması için çocuk yardımının tamamen kaldırılmasını savunan Vinje, bunun yerine herkese ücretsiz kreş ve okul sonrası aktivite imkanı sunulması gerektiğini savundu. Ailelerin bu kurumlar için toplamda 10 milyar kron ödediğini belirten Vinje, çocuk yardımının kaldırılmasıyla bu hizmetlerin bedava sunulması için bütçenin oluşturulacağına dikkat çekti.


5 İSKANDİNAVYA

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Dil ve Kültür Festivali'ne yoğun ilgi Oslo’daki Latter Salonu’nda düzenlenen festivalde 17 farklı ülkeden katılımcı sahne aldı. ENGİN TENEKECİ OSLO

1Kültür Festivaline yoğun ilgi. Norveç

Başkent Oslo’da düzenlenen Dil ve

Dil ve Kültür Festivali Kurumu’nun düzenlediği Dil ve Kültür Festivalin’de başta Rusya olmak üzere Polonya, İspanya, Çin, ABD, Ukranya gibi 17 farklı ülkeden katılımcı sahne aldı. Latter Salonu’nda düzenlenen programa bazı belediye başkanı, sanatçlar, siyasetçiler, 17 farklı ülkeden büyükelçi ve birçok Norveçli de katıldı. Norveçli yetkiler ve büyükelçiler birliktelik mesajı vererek, bu tür festivallerin birçok farklı kültürleri kaynaştırdığı, insanlığın barışı adına katkıda bulunduğunu vurguladı. Program boyunca farklı ülke katılımcılarının sergilediği halk dansları, seslendirdiği

birbirinden güzel şiir ve şarkılar Oslolulara oldukça keyifli anlar yaşattı. Program öncesi canlı performans eşliğinde bir resepsiyon düzenledi. Şiir ve şarkı dalında dereceye girenlere büyükelçiler tarafındasn ödülleri takdim edildi.

ANADOLU’MUZUN MUTFAĞI İşyerlerine, düğünlere, doğum günlerine ve her türlü özel günlere...

Anadolu’muzun, sıcak ve soğuk yemeklerini servis yapmaktan mutluluk duyarız. Eksotiske Delikatesser A/S • Industrigrenen 21, 2635 Ishøj • Telefon: +45 7023 2808 www.delikate.dk • delikate@delikate.dk • Açılış saatleri: Pazartesi-Cuma 8-17 • Cumartesi 8-13

© Moving Media ApS

1250 m2’lik modern ve hijyenik mutfağımızla, 25.000 paket üretim kapasitemizle, ve 28 tecrübeli personelimizle...


6 İSKANDİNAVYA “SWETURK 2015 Başarı Ödülleri” sahiplerini buldu

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

MENAF ALICI STOCKHOLM

1(Swedish Turkish Business Federati-

İsveç Türk İşadamları Federasyonu

on-SWETURK) bünyesinde faaliyet gösteren Profesyoneller Kulübü, kendi alanlarında başarı elde etmiş Türkiye kökenli akademisyen, işadamı, siyasetçi, sanatçı ve profesyonel yöneticilere ödül verdi. SWETURK, bu yıl bir ülke büyükelçisine partner ve bir İsveçli organizasyona da juri özel ödülü sundu. SWETURK Profesyoneller Kulübü artık geleneksel hale gelen başarı ödülleri programında başarıyı ödüllendirdi. Geçtiğimiz Pazar günü Stockholm Hilton Slussen Oteli’nde dördüncüsü yapılan ve Cemal Yılmazer tarafından sunulan törende Genç Profesyonel Yönetici kategorisinde Resul Hamurcu, genç siyasetçi Şerife Gül Alci, Akademisyen Adem Ergül, İşadamı Deniz Yıldırım, Sanatçı Mehmet Sinan İkiz başarı ödülüne layık görüldü. Avrupa Birliği’nde küçük ve orta boy işletmelerin sesi; 12 milyon üyesi ile en güçlü organizasyonlardan biri olan UEAPME’in (The European Association of Craft, Small and Medium-sized Enterprises) Başkanı Gunilla Almgren’e de SWETURK yılın partneri ödülü takdim edildi. 2015 yılı içerisinde birlikte gerçekleştirdikleri programlar ve Nordic Business Life Dergisi Sırbistan Özel baskısına katkılarından ötürü Sırbistan İsveç Büyükelçisi Dr. Dušan Crnogorčević’e de jüri özel ödülü sunuldu. Program SWETURK Profesyoneller Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Poyraz’ın SWETURK’ün çalışmalarını anlatan konuşması ile başladı. Daha sonra ödüle layık görülenler teker teker sahneye çıkarak, başarı serüvenlerini anlattı. Program, son derece coşkulu geçen ödül töreninin ardından verilen resepsiyonla devam etti. Resepsiyonda davetliler birbirleri ile tanışma ve kaynaşma fırsatı buldu. aşarı ödülleri geçtiğimiz yıllarda, Avrupa Birliği Parlamenteri Anna Maria Corezza Bildt, İsveç eski Ankara Büyükelçisi Håkan Åkesson, Diplomat ve Akademisyen Ingmar

Karlsson, Genç Siyasetçi Sultan Kayhan, Boksör Anthony Yiğit, Dr. İhsan Şarman, Prof. Umut Özkırımlı, Dr. Harun Uzel, Dr. Birsel Karakoç, İşadamları Hürriyet Demirörs, Hobil Rhawi ve Mehmet Yavuz; Hakim Hediye Kurt, Sporadamı Saffet Eraybar, Belediye Başkanı Muharrem Demirok, Profesyonel Yönetici Metin Başberber, Rektör Astrid Söderbergh gibi çeşitli sektörlerde iş yapan başarılı kişilere verilmişti.

Ödül alanlar başarı serüvenlerini anlattı Ödüle layık görülenler teker teker sahneye çıkarak, başarı serüvenlerini anlattı. SWETURK 2015 yılı siyaset kategorisinde başarı ödülüne layık görülen Botkyrka Belediyesi’nin en genç meclis üyesi Şerife Gül Alci, 18 yaşından bu yana politikayla ilgilendiğini belirterek, haksızlıklara karşı sesini duyurmak için politikaya atıldığını ifade etti. Alci’ya ödülünü veren 1,6 milyon üyesi ile Avrupa Birliği’nin (AB) en büyük genç politikacı organizasyonu olan EPP Youth (The Youth of the European People’s Party) Derneği başkan yardımcısı Arba Kokalari de Alci’ya siyasi hayatında başarılar diledi. Konuşmasının devamında Türkiye’nin mutlaka AB’ye girmesi gerektiğini belirten Arba Kokalari, AB’nin Türkiye’ye neden ihtiyacı olduğunu her fırsatta muhataplarına anlatmaya çalıştığını belirtti. Kokalari, SWETURK’ün böylesi çalışmalarının kendilerinin Türkiye ilgili tezlerini güçlendirdiğini ifade ederek, “böylece Brüksel’deki muhataplarıma daha ikna edici argümanlar sunabileceğim” diye konuştu.

“İSVEÇ’İN MÜZİĞE VERDİĞİ DESTEĞİN BAŞARILI OLMAMDA ETKİSİ BÜYÜK” 50’yi aşkın ülkede 1500 kadar konserde sahne alan ve İsveç’teki toplam 109 devlet sanatçısından biri olan caz davulcusu/ perküsyon Mehmet Sinan İkiz’de konuşmasında SWETURK’ün İsveç ile Türkiye arasında önemli bir köprü vazifesi gördüğünü belirterek, “Türkiye de doğan ve İsveç’te

büyüyen biri olarak bu kurduğunuz ağ beni etkiliyor” dedi. Müziğe küçük yaşlarda ilgi duyduğunu kaydeden İkiz, bu konuda başarı yakalamasında İsveç’in kültür ve müziğe verdiği önemin ve desteğinin büyük etkisi olduğunu kaydetti. Sosyal konulara ilgili olduğunu da ifade eden ikiz, dünya turneleri sırasında bazı konserlerin gelirlerini Afrika’da faaliyet gösteren Sınır Tanımayan Doktorlar Derneği’ne bağışladığını vurguladı. İkiz, sadece İphonelarla yetişen bir nesil değil aynı zamanda sanata kültüre değer veren ve kaliteli müziği bilen bir neslin yetişmesini desteklediğini de sözlerine ekledi.

“SWETURK’LE YAPACAĞIMIZ İSVEÇ- LİTVANYA- TÜRKİYE LOJİSTİK KONFERANSI ÇALIŞMALARI...” Mehmet Sinan İkiz’e ödülünü takdim eden Litvanya’nın Stockholm Büyükelçisi Eitvydas Bajarūnas da SWETURK ile iki yıldır ortak çalışma alanları oluşturduklarını ifade etti. Büyükelçi Eitvydas Bajarūnas, “SWETURK’ün çalışmalarını Litvanya’ya da taşımak istiyoruz. Buradan SWETURK’ün değerli yatırımcılarını davet ediyorum. Önümüzdeki sonbahar SWETURK’le birlikte gerçekleştirmeyi düşündüğümüz İsveçLitvanya- Türkiye lojistik konferansı için de çalışmalarımızda sona geldiğimizi de anons etmek isterim” dedi.

BAYBURT’TAN NASA’YA BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ Akademisyen dalında ödül verilen Dr. Adem Ergül de kendisini ödüle layık gördüğü için SWETURK’e teşekkür etti. Üniversiteyi Türkiye’de tamamladıktan sonra İsveç’e geldiğini belirten Dr. Ergül, “Bayburt’un bir köyünde dünyaya geldim. Üniversiteyi Türkiye’de okudum. Stockholm KTH Üniversitesi’nde kuantum fiziği üzerine master ve doktora yaptım. Doktoramı bitirdikten sonra uzay üzerine çalışma kararı aldım. NASA’ya bu çerçevede bir başvuru yaptım. İlginçtir ki bir kaç saat için de cevap aldım.! Cevapta ‘evet sizinle çalışmaktan mutluluk duyarız’ diyordu profesör. NASA’ya en hızlı kabul almış Türk olabilirim.! Geçtiğimiz aylarda Los Angels’a gittim ve önümüzdeki üç sene NASA’da derin uzay iletişimi konulu bir projede çalışacağım” şeklinde konuştu.

“İSVEÇ’İN BU KADAR ADİL VE STABİL BİR ÜLKE OLDUĞUNDAN HABERSİZDİM” Yılın İşadamı kategorisinde ödüle layık

görülen Deniz Yıldırım da 12 sene önce başlayan İsveç serüveninde, sıfırdan başlayıp çok sayıda İsveçli çalışanı olan bir IT şirketinin CEO’luğuna yükselişinin öyküsünü anlattı. İsveç’e ilk geldiğinde büyük endişelerinin olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Deniz Yıldırım, “Çünkü İsveç’in bu kadar adil ve stabil bir ülke olduğundan; benim hayallerime ve emellerime ulaşmam için bana bütün imkanları sunacağından habersizdim. İsveç gerçekten bir fırsatlar ülkesi; burada istedikten sonra her şeyi yapabilmek mümkün. İmkanlar değerlendirilip hem Türk hem İsveç toplumuna çok yararlı işler yapılabilir” diye konuştu. Nuri özel ödülü alan UEAPME Başkanı Gunilla Almgren’in ödülünü Moderate Parti Milletvekili Göran Pettersson verdi.

“SWETURK’ÜN BRÜKSEL’DEKİ PARTNERİ UNITEE YAKIN ÇALIŞIYORUZ” Juri özel ödülü alan, Avrupa Birliği’nde 12 milyon üyesi ile küçük ve orta boy işletmelerin en büyük temsilcisi olan UEAPME Başkanı Gunilla Almgren ise konuşmasında küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonomideki önemine dikkat çekti. Avrupa’da istihdamın yüzde 98’ini küçük ve orta ölçekli işletmeleri oluşturduğunu vurgulayan Gunilla Almgren, SWETURK’e gibi organizasyonların başarılı örgütlenme ve politik temaslarla üyelerinin hakları için çok başarılı lobi faaliyetleri gerçekleştirebileceklerini söyledi. SWETURK’ün Brüksel’deki partneri olan Avrupa Türk İş Dünyası Konfederasyonu (UNITEE) ile yakın çalıştıklarını da sözlerine ekleyen Almgren, kendisinin bu birliktelik inisiyatifini destekleyip ödül takdim ettiği için SWETURK’e teşekkür etti. Almgren’e ödülünü takdim eden Moderate Parti Milletvekili Göran Pettersson, SWETURK’ün lobi ve kültür faaliyetlerini harmanlayabilmesini alkışladığını ifade ederek, “Türkiye’nin hem İsveç’te hem de Avrupa’da olumlu imaj oluşturmasında sizlerin büyük bir rolü oluyor” dedi.

“ÜLKEMİZ YATIRIM İÇİN ÇOK CAZİP” Ödüle layık görüldüğü için hem şahsı hem de diplomatik müessesi adına SWETURK’e teşekkürlerini ileten Sırbistan’ın Stockholm Büyükelçisi Dr. Dušan Crnogorčević, ülkesinin sunduğu yatırım imkanlarını anlatarak işadamlarını ülkesine yatırım yapmaya davet etti. Dünyanın en büyük denetim firması KPMG’de Yeminli Mali Müşavir olarak çalışan Resul Hamurcu da başarı öyküsünü katılımcılarla paylaştı.


7 İSKANDİNAVYA

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Gullvivaskolan ve Dialogskolan’dan çok renkli yılsonu programı... ZAMAN STOCKHOLM

1Stockholm’de açılan Gullvivaskolan Türkiye kökenli girişimciler tarafından

(Gullviva okulu) ve Dialogskolan, geçtiğimiz Cuma günü düzenledikleri yılsonu kapanış programı ile 2014-15 öğretim yılı sezonu bitirdi. Tumbascenen’de gerçekleşen ve öğrenci yakınlarının büyük ilgi göstererek salonu doldurduğu programda, okul müdürleri birer konuşma yaptı. Geçtiğimiz yıl İsveç’in tanınmış vakıflarından Emerich’ın düzenlediği ve 100 okulun katıldığı yarışmada birinci gelerek barış ödülüne layık görüldüklerini hatırlatan Dialogskolan Müdürü Helen Ljungstedt, bu ödül kapsamında Polonya’ya yaptıkları

ırkçılığın zararları temalı geziden söz etti. Helen Ljungstedt, Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük toplama ve imha kampı Auschwitz –Birkenau’nın da aralarında bulunduğu gezdikleri mekanları görsellerle anlattı.

Gullvivaskolan Müdürü Nicklas Ridström de okulunun eğitim kalitesinin her geçen gün daha iyiye gittiğini vurgulayarak, öğrenci sayılarının da her geçen yıl arttığını kaydetti. Programda bir konuşma yapan Gullvivan Gymnasium (Gullvivan Lisesi) Müdürü Adem Müslim Şahin ise fen matematik ağırlıklı olan Gulvivan Lisesi’nde bu yıl sözel bölümü de açtıklarını söyledi. Bu yıl dördüncü kez mezun veren okulun başarısının İsveç okullarının ortalaması üzerinde olduğunu kaydeden Adem Müslim Şahin, üniversiteye giren öğrenci oranın yüzde 90’nın üstünde olduğunu ifade etti. Gulvivan Lisesi Müdür yardımcısı İsmail Dökümcü de Avrupa genelinde yapılan ve yaklaşık 500 bin öğrencinin katıldığı Pangea

Matematik Yarışması’nı İsveç’te Gullviva Lisesi’nin organize ettiğini belirterek, bu yarışmaya olan ilgiden söz etti. Pangea yarışmasına geçtiğimiz yıl İsveç’te 700 bu yıl ise 4 binin üzerinde öğrencinin katıldığını bildiren Dökümcü, önümüzdeki yıllarda bu sayının katlanarak büyüyeceğini söyledi. Program’da İsveç genelinde yapılan “Big Challenge İngilizce Yarışması”nda 15 bin öğrenci arasından ikinci olma başarısı gösteren Dialogskolan 9. sınıf öğrencilerinden Homam İsmail’e de ödülü takdim edildi. Çeşitli dillerde şarkıların söylendiği, şiirlerin okunduğu son derece renkli geçen etkinlikte Gullvivanskolan ve Dialogskolan öğrencilerinin iki ekip şeklinde sergiledikleri Türkiye’nin çeşitli yörelerine ait folklor oyunları gösterisi beğeniyle izlenildi.

Med din stemme, vil jeg gøre en forskel for Danmark. » Større fokus på vigtigheden af uddannelse » Eğitimin önemine daha fazla odaklanmak » Bekæmpe fordomme, diskriminering og radikalisering » Toplumda radikalleşme, ayrımcılık ve önyargılarla mücadele etmek » Tandlægeregningen skal afskaffes, så alle får råd til at gå til tandlægen » Diş hekimi faturalarına son vererek herkesin diş hekimine ücretsiz gidebilmesini sağlamak.

» CO2 udslippet skal reduceres, så danskerne kan indånde renere luft » Daha temiz bir hava solumak için karbondioksit (CO2) salınımını azaltmak

» Minimum 3 mio. danskere skal være i arbejde » En az 3 milyon Danimarkalının iş sahibi olması için çalışmak.

Özkan Ekiz


8 İSKANDİNAVYA İsveç’te seçmenin sadece yüzde 22’si oy kullandı

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

MENAF ALICI STOCKHOLM

1Dönem Milletvekili Genel Seçimleri

İsveç’te yaşayan Türk vatandaşları, 25.

için geçtiğimiz Pazar günü sandık başına gitti. Sabah saat 10.00’da Stockholm’de bulunan Kista Fuar Merkezi’nde başlayan oy verme işlemi akşam saat 19.00’da son buldu. 36 bin seçmenin bulunduğu İsveç’te 8 bin 80 kişinin oy kullandığı bildirildi. Bu rakam toplam seçmenin yüzde 22’sine tekabül ediyor. Sabah saatlerinde ülkenin çeşitli kentlerinden çok sayıda seçmen, siyasi parti temsilcilerin kiraladığı otobüslerle ve özel araçlarıyla seçim bölgesine geldi. Bu kalabalığa bakılarak katılımın yüzde 40’ı aşacağı tahminleri yapılıyordu, ancak saatler ilerledikçe oy vermeye gelenlerin sayısı da azaldı. Günün sonunda rakam 8 bin 80 kişi de kaldı.

Çünkü bir taraftan konsolosluk hizmetini devam ettirmemiz gerekiyor. Diğer taraftan, sadece bir gün için bile sandık görevlisi bulmada zorlandık. 24 gün için bu daha çok zor olacaktı” diye konuştu. Taylan Tokmak, Kista Fuar Merkezi’nde en azından iki güne yayılmaz mıydı? sorusuna ise “Bu Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kararıydı” şeklinde cevap verdi. Stockholm’deki sivil toplum kuruluşları ve parti temsilcilerinin ortak kararıyla Stockholm Türk Büyükelçiliği vasıtasıyla YSK’ya iletilen ‘İsveç’te seçim süresinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi en az iki güne çıkarılması ve Göteborg, Malmö ve Gävle kentlerinde de sandık kurulması’ talebi de kabul görmemişti.

SEÇMENLER, SEÇİMİN TEK GÜN VE ŞEHİRLE SINIRLANDIRILMASINA TEPKİLİ Ülkede yaşayan 36 bin seçmen, oy kullanma işleminin tek bir gün ve sadece Stockholm ile sınırlandırılmasına büyük tepki gösterdi. Avusturya, Belçika ve Almanya’daki 24 gün, ABD’de 16, Norveç’te 9, Bulgaristan’da 3, Azerbaycan’da 2, Bosna-Hersek’te 2 gün oy verme işlemi yapılırken İsveç’teki seçmenler için süre bir günle sınırlandırıldı. Konuyla ilgili gazetemize konuşan seçmen Ali Çağan, dünyanın en demokratik ülkesinde demokratik olmayan bir yöntemle oy kullanılmasının üzücü olduğunu söyledi. Ülkede 36 bin seçmenin varlığına dikkat çeken Çağan, “Bugün buraya 20 -25 bin kişi gelse 10 bini oy kullanamayacak. Bunun sorumlusu Yüksek Seçim Kurumu’dur. Ama buna rağmen buradaki vatandaşlarımızın çok ilgili olduğunu görüyorum. Vatandaşlarımız Türkiye’deki anti-demokratik gidişata, diktatörlüğe giden sürece dur demek için burada” dedi. Stockholm’e 250 km mesafede bulunan Falun kentinden oy vermeye gelen Hamit Koyuncu ise eskiden yurtdışında yaşayanların sadece gümrük kapılarında oy kullanabildiğini, yurt dışı seçmenine bulundukları ülkede oy kullanma hakkının verilmesinin güzel bir şey olduğunu söyledi. Koyuncu, “Ama keşke daha çok şehirde sandık kurulabilseydi. Biz 250 km mesafeden gelebildik; uzak şehirlerdeki insanlar nasıl gelebilsin. Oy verme işleminin bir güne sıkıştırılması da problem. Bugün çalışan insanlar oy kullanamayacak. İnsanımızın büyük kısmı restoranlarda çalışıyor, Pazar günleri onların en yoğun günlerden biri” dedi. Demokratik hakkını kullanmaya geldiğini ifade eden Abdullah Bozan da mesafe uzak olduğu için, oy kullanma hakkı olmasına rağmen eşinin gelemediğini söyledi. Bozan, “Kundakta bebeğimiz var. Yolda perişan olacaktı. Bence seçmenin yüzde 50’sinin fazlası sadece mesafeden ve tek günden dolayı oy kullanmayacak” diye konuştu.

BİN 300 KİLOMETRELİK OY ÇİLESİNE İSYAN İsveç’in en güneyindeki Malmö şehrinde yaşayan seçmenler de bu duruma isyan etti. Oy kullanabilmek için toplamda bin 300 kilometre yol katetmeleri gerektiğini vurgulayan seçmenler, yetkililere tepki gösterdi. Malmö’de faaliyet gösteren İsveçli Genç Türkler Derneği’nin (MUST) Başkanı Bilal Karabudak, durumu büyük bir talihsizlik olarak değerlendirdi. Malmö’de sandık kurulmamasının yanı sıra oy verme işleminin

BÜYÜKELÇİ TÜRKMEN: “İKİ GÜN ÇOK MALİYETLİ OLUR” Günün sonunda gazetemize bir değerlendirmede bulunan Türkiye’nin Stockholm Büyükelçisi Kaya Türkmen ise seçimin olaysız geçmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “herkes büyük bir olgunluk içerisinde ve rahat bir şekilde oyunu kullandı. Bundan da ayrıca mutluluk duyuyorum. Geçen yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçilerinde katılım oranı çok düşük kamıştı. Yüzde 4 civarındaydı. Onu bir çok vatandaşımız randevu sistemine bağladılar. Randevu sistemini vatandaşımız çok fazla benimsemedi. Bu sene randevu sistemi yoktu. Herkes dilediği sandıkta oy kullandı; bu da büyük bir kolaylık sağladı” dedi. Büyükelçi Türkmen, seçimin bir günde yapılmasına yönelik yapılan şikayetlere de büyükelçilik binasının bu iş için uygun olmadığını belirterek, “burayı tutmak zorundayız. Buranın da kirası oldukça yüksek. İki gün çok maliyetli olur” şeklinde cevap verdi. Türkmen, oy pusulalarının elçilik binasında oluşturulan özel odada koruma altına alınacağını ve salı günü parti temsilcilerinin eşliğinde, diplomatik kuryeler tarafından THY ait bir uçakla Türkiye’ye gönderileceğini de sözlerine ekledi.

HDP’DEN OY ÇALMA TEDBİRİ

sadece 1 gün ile sınırlandırılmasının da ayrı bir yanlış olduğunu belirten Karabudak, ‘‘Komşu Danimarka’da insanlar 20 gün boyunca oy kullanabildi. Keşke bize Kopenhag’da oy kullanma hakkı verselerdi. Orası çok daha yakın’’ diye konuştu. Adını vermek istemeyen bir gurbetçi ise, ‘‘Burada bize yapılan apaçık bir haksızlık var. Birçok insan yaşadığı şehirde oy kullanma hakkına sahipken ben neden oy kullanmak için 1300 kilometre gitmek zorunda kalıyorum. Bu hak mı, adalet mi?’’ diye sordu.

Bir başka seçmen ise söz konusu durumu protesto etmek için oy kullanmayacağını açıkladı.

YAPILAN İTİRAZ KABUL EDİLMEDİ Konuyla ilgili konuştuğumuz Büyükelçilik Müsteşarı Taylan Tokmak ise iki seçeneklerinin olduğunu belirterek, “Oy verme işlemini ya çok sandıkla bir günde yapacaktık. Ya da bir sandıkla 24 gün elçilik binasında yapacaktık. Elçilik binasının kapasitesi böyle bir etkinlik için müsait değil.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) enformasyon standında gönüllü olarak çalışan Ayşe Didar Göktepe, “İki ayrı standımız var. HDP’ye oy verecek seçmenler bize geliyorlar ve isim yazdırıyorlar çünkü oylarının çalınmasını istemiyorlar. Bu şekilde biz bir önlem aldık, yüzde 100 yansıtmasa da yine bir şekilde burada HDP’ye ne kadar oy verildiğini anlamış olacağız. Ve oylarımızın çalınmasını bu şekilde önlemiş olacağız. Türkiye’de sayım yapıldıktan ve HDP’ye İsveç’ten ne kadar oy çıktığını ilan ettiklerinde biz de elimizdeki rakamlarla karşılaştırabileceğiz. İlgi çok iyi ama bir gün olması çok kötü. Herkes bu konuda huzursuz.” diye konuştu. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), Türkiye’de 7 Haziran’da yapılacak 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi için 54 ülkedeki 112 temsilcilikte sandık kurduğu da bildirildi.


9 İSKANDİNAVYA

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

'İsrafın sebebi zenginlik' Norveç’in en büyük gazetesi Aftenposten, çöpe giden yüzbinlerce tonluk yenilebilir gıdanın nedenini, 'zenginlik ve refaha' bağladı. ZAMAN OSLO

1rine göre, ülke genelinde yılda 350 bin Norveç Mattvett Kurumu’nun verile-

Ulusal Parti’nin seçimde 7 tane bağımsız aday göstereceği öğrenildi. Parti Başkanı Kashif Ahmed, Kopenhag bölgesinden aday olacak.

Ulusal Parti seçime bağımsız adaylarla katılacak Danimarka’da bir süre önce Pakistan asıllı göçmenler tarafından kurulan Ulusal Parti (NationalPartiet) 18 Haziran’da gerçekleştirilecek genel seçimlere bağımsız adaylarla katılacak ZAMAN KOPENHAG

1asıllı göçmenler tarafından kurulan

Danimarka’da bir süre önce Pakistan

Ulusal Parti (NationalPartiet) 18 Haziran’da gerçekleştirilecek genel seçimlere parti olarak katılabilmek için gerekli olan 20 bin 260 imzayı toplayamadı. Ulusal Parti seçime bağımsız adaylarla katılacak. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Ulusal Parti Başkanı Kashif Ahmad, “B planı üzerinde çalışıyoruz. Seçime bağımsız

adaylarla katılacağız.” dedi. Ulusal Parti’nin seçimde 7 tane bağımsız aday göstereceği öğrenildi. Parti Başkanı Kashif Ahmed, Kopenhag bölgesinden aday olacak. Diğer yandan Danimarka’da son dönemde en çok adından söz ettiren göçmen kökenlilerden biri olan Şair Yahya Hassan Doğu Jyyland bölgesinden aday olacak. Bu arada Ulusal Parti şu ana kadar 14 bin imza topladı.Seçime parti olarak katılabilmek için ise 6 bin imzaya daha ihtiyacı vardı.

ton yenilebilir malzeme çöpe gidiyor. İsraf edilen yiyeceklerin Norveç Kronu karşlığı ise 18 milyar. Bu oran, Norveç’in yılda diğer ülkelere yaptığı 30 milyar kronluk yardımın yarısından fazla. Araştırma raporunda göze çarpan detay, normal vatandaşın çöpe attığı yenilebilir gıdanın oranı. Buna göre Norveç

vatandaşı, yıl içerisinde toplam 231 bin ton yenilebilir gıdayı çöpe atıyor. Bu rakamı, 200 bin tonla yiyecek-içecek ticareti yapan toptancılar takip ediyor. Bunların ardından 68 bin tonla orta ölçekli marketler ve 60 bin tonla ise yiyecek endüstrisi geliyor. Günlük çöpe giden ekmes sayısı ise, 190 bin olarak gösterildi. Ülkenin en büyük gazetesi Aftenposten haberi, "Bütün bunlar, 2015’te, dünyanın en zengin ülkesi Norveç’te mi oluyor?" şeklinde duyurdu.


10 İSKANDİNAVYA Norveçlilerin yarıdan fazlası, Müslümanlara karşı şüpheli

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Norveç, 208 ülke arasında İslamın değerleriyle uyuşan en iyi altı ülke arasında gösterilmesine rağmen, halk, Norveç'teki Müslümanlardan kuşkulu. ENGİN TENEKECİ OSLO

1versitesi’nden İslam araştırmacılarının Daha önce George Washington Üni-

yaptığı bir araştırmaya göre, Norveç 208 ülke arasında İslamın değerleriyle uyuşan en iyi altı ülke arasında gösterilmişti. Ancak Norveç içinde yapılan bir başka araştırmaya göre, Norveç nüfusunun yüzde 60'ı Norveç'teki Müslümanlar konusunda oldukça şüpheli. Integreringsbarometeret araştırma kurumunun Norveç Entegrasyon ve Çeşitlilik Müdürlüğü için yaptığı bir araştırmaya göre, Norveçlilerin yarısı, Norveçli Müslümanlar konusunda şüpheli. Diğer taraftan her 6 Norveçliden 10'u, Müslüman kökenli ailelere mensup çocuklara koruyucu aile olmak istemiyor. Araştırmada dikkat çeken bir başka veriye göre, sadece etnik Norveçliler değil, diğer farklı din ve kültüre mensup halk da İslam hakkında şüpheli. Norveçli Pakistanlıların ise neredeyse yarısı Hindu ya da Budist inanca sahip çocuklara koruyucu aile olmak istemiyor. Yine Norveç'te yaşayan her 10 Pakistanlıdan 4'ü, Yahudilik veya Hıristiyanlık inancı ve kültürüne sahip çocuklara koruyucu aile olmak istemiyor. Araştırma, açık bir şekilde, ülkedeki farklı din ve kültüre sahip ailelerin sadece kendi milletlerine sahip çocuklara koruyucu aile olmak istediklerini gözler önüne seriyor.

Her 10 Norveçliden 6’sı, Norveçli Müslüman çocuklara koruyucu aileyi reddediyor. FOTOĞRAF: ZAMAN, ENGİN TENEKECİ

Ayrıca Norveç genelinde ayrımcılığa maruz kalan kitlenin daha çok göçmen kökenliler olduğu belirtildi. Oran ise yüzde 60 olarak gösterildi. Ayrımcılığa en çok maruz kalan ülkeler ise, her 4 kişeden 3 kişi ile Somali ve Irak. Norveç Eşitlik ve Ayrımcılık Soruşturma Kurumu, konuyla ilgili endişelerini dile getirdi. Oranın oldukça yüksek olduğunu söyledi. Kuruma göre Norveç'te ayrımcılık meseleleri pek dile getirilmiyor. Norveç toplumunun, ayrımcılığa maruz kalanların daha çok problemli kesim olarak bildiği açıklandı. Ancak kuruma göre bu bilgi yanlış. Norveç'te 30 yıldan fazla yaşayan göçmen kökenliler, 10 yıldan daha az yaşayanlara oranla daha az dindar. Yüksek eğitim alan Norveçli göçmen kökenliler ise, yüksek eğitim görmeyenlere oranla daha az dindar. Norveç'te yaşayan Şili, Bosna Hersek, Pakistan, Irak ve Somalili vatandaşların daha çok dindar olduğu belirtildi. Ancak Norveçli göçmenlerin yüzde 84 ila 99'u demokratik, eşitlik ve çocuk hakları konusunda oldukça iyi. Norveç Minotenk Düşünce Kurumu ise, özellikle Müslümanlara ilişkin ortaya çıkan yoğun şüphecilik rakamlarını korkutucu boyutta olduğunu kaydetti. Bu meselede 'şerli bir kısır döngü'nün olduğunu, Müslümanlara karşı şüpheciliğin büyük olasılıkla küresel terör olaylarıyla bağlantılı olduğunu savundu.

Mehmet Toy Aile Uzmanı

Çocuk eğitiminde doğrular ve yanlışlar - 3 Çocuk eğitiminde bilerek ya da farkında olmadan yapılan bir yığın yanlış uygulamalar vardır. Bu uygulamalar çocuğun yanlış ve kötü yetişmesine neden olmaktadır. Önemli olan yanlış yapıp sonra onu düzeltmek değil, önemli olan baştan itibaren doğru yapmaktır. İşte size iyi bir çocuk yetiştirmek için tavsiyeler: Anne baba arasında, çocukla alakalı görüş farklılıkları olabilir bu gayet normaldir, bu görüş farklılıkları çocuğun yanında katiyen dile getirilmemeli. Çocuk hakkında verilecek kararlarda, anne baba kararını vermezden önce aralarında fikir birliğine varmalıdırlar. Çocuğun yanında, çocukla ilgili düşünceler anne baba tarafından karşılıklı olarak desteklenmelidir. Örneğin çocuğun istekleri karşısında anne “evet” diyorsa, baba da “evet” demeli; anne “hayır” diyorsa, baba da “hayır” demelidir. Aksi halde anne babanın çocuğa farklı cevaplar vermesi çocukta kişilik bozukluğuna yani çocuğun ikiyüzlü ve yalancı olarak yetişmesine neden olmaktadır. Anne veya babası fark etmez, birisinden yüz bulan çocuk “nasıl olsa dediğimi birisi yapacak” düşüncesiyle hareket eder ve istediğini yap(tır)maya çalışır. Olumsuz davranışlar, güven duyusunu zedeler, “Ben nasıl olsa yapamam” düşüncesine sevk eder. Çocuklara karşı takınılan

olumsuz davranışlar onların özgüvenlerinin sarsılmasına neden olur. Anne babalar çocuklarında gördükleri olumsuz durumlar karşısında genelleme yaparak: “Sen adam olmazsın”, “Sen tembelin tekisin”, “Sen başarılı olamazsın”, “Sen anlamazsın” tabirlerini yer yer kullanmaktadırlar. Bu tür hitaplar çocukta var olan kabiliyetlerin inkişafını engellemektedir. Diğer taraftan “Bu ne biçim davranış!”, “Sen ne yapmaya çalışıyorsun!” gibi olumsuz ifadeler de, çocuğu anne babadan uzaklaştırır. Bunun yerine “Sen yapabilirsin”, “Sen başarabilirsin”, “Sen adam olacaksın”,” Gayretli bir çocuksun”, “Çalışmana hayranım” tarzında hitaplar kullanmak gerekir. Zira bu tür hitaplar çocukta var olan kabiliyetlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çocuklara nezaket kurallarını öğretirken onlara, “Neleri yapmamalarını” değil de, “Neleri yapmaları” gerektiği üzerinde durmak gerekir. Çocukların kaba davranışlarını görüp dile getirmek yerine, güzel davranışlarını görüp takdir etmek onları daha çok motive eder. İş yapmasını sevmeyen veya yapmak istemeyen çocuğa, “Sen hiçbir iş yapmazsın!” yerine “Sen iş yapmayı seversin.” gibi ifadeler, çocuğu severek iş yapmaya yönlendirir. “Bu ne biçim davranış! Ne yapmaya çalışıyorsun?” şeklindeki genel cümlelerden de kaçınmak, genelleme

yapmamaya dikkat etmek gerekir. Yüklemi olumsuz kelimeler konuşmamak gerekir. Aynı anlama gelen: “Oğlum namazını geciktirme”, “Oğlum namazını vaktinde kıl!” şeklindeki iki cümleden, daha etkili olanı ikinci cümledir. Çünkü ilk cümlenin yüklemi olan ‘geciktirme’ kelimesindeki ‘me’ olumsuzluk ekinde vurgu yoktur, bu sebeple ses daha kısık çıkar. Emir kipinde çekimlenmiş bu yüklemin ‘geciktir’ kısmı vurgulanarak öne çıkmış olur ve bilinçaltına bu kısım yerleşir. Mesela; “Akşam geç kalma” yerine, “Akşam erken gel” cümlelerinin yüklemlerinde de durum aynıdır. ‘kalma’ yükleminde vurgu ‘kal’ kökünde olduğu için algılanan kelime odur, eylemin de öyle şekillenmesi ağırlıklı ihtimaldir. “Sıcak havada dışarı çıkma.” yerine “Hava serinleyince dışarı çık.” hatta “Eve erken gel olmaz mı” yerine “Eve erken gel olur mu” şeklindeki olumlu ifade daha doğrudur ve daha tesirlidir. Bazı çocuklar, anne babalarından gelen tepkileri duymazlar veya duydukları halde duyarsız kalmak isterler. Çocuğun duyarsız kalabileceği anlarda sesin yükseltilmemesi ve defalarca tekrarların yapılmaması gerekir. Eğer ses yükseltilir ve sürekli tekrarlar yapılırsa çocuk “Nasıl olsa-anne babam-bir kez daha seslenir. Gerçekten dediğini yapmam gerekiyorsa zaten birazdan bağırarak söyler!

İstediğim zaman cevap vermeyebilirim.” düşüncesiyle hareket eder. Böyle bir durumda çocukla diyaloğa geçilecekse, onun bir işle meşgul olup olmadığına bakmak gerekir. Eğer çocuğun size hiçbir şekilde tepki vermeyeceğini düşünüyorsanız ona baştan hiç seslenmemek gerekir. Anne babalar; çocuklarının kendileri gibi düşünmesini, kendileri gibi hissetmesini isteyerek onların duygularını kontrol etmeye çalışırlar. Bir olay karşısında “Bu kadar üzülecek ne var?”, “Biraz fazla gülmedin mi?”, “Ağlamamalısın!”, “Sakın heyecanlanma!” gibi cümlelerle çocuklara hissettikleri duyguları dolu dolu yaşama fırsatı vermezler. Bu tarz yaklaşımlar çocukta “Anlaşılamıyorum duygusunu” ortaya koyar. Bu olumsuz diyaloglar, anne baba ile çocuk arasında iletişim kopukluğuna neden olur. İletişim kopukluğu bazı çocuklarda anlaşılamamanın neticesi olarak hırçınlıklara yol açar. Çünkü çocuk “Ben bu şekilde hissediyorum, ama onlar bana inanmıyorlar, inansalardı beni anlayabilirlerdi” diye düşünür. Çocuğa karşı bu tür yanlış yaklaşımlar, anne babaya olan güveni zedeler. Çocuğun içerisinden geldiği gibi davranmasına müsaade etmek, çocuk sağlığı açısından önemlidir. Aksi durumda gerginliğe neden olur. Gergin tepkiler de zamanla davranış bozukluklarına yol açar.


11 İSKANDİNAVYA Danimarka’da ekonomik kriz dönemi sona erdi

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Danimarka’da ekonomik veriler ve uzmanlar tarafından yapılan açıklamalar geçtiğimiz yıllarda ülkeyi olumsuz etkileyen ekonomik krizin artık tamamıyla geride kaldığını gösteriyor. ZAMAN KOPENHAG

1ülkesini derinden etkileyen ekonomik

Geçtiğimiz yıllarda Avrupa’nın birçok

bazı ülkelerde etkisini kaybetti. O ülkelerden biri Danimarka. Krizin etkili olduğu 2011 yılından sonra çok sayıda tasarruf paketini hayata geçiren Danimarka’da son yayımlanan ekonomik veriler işlerin yolunda gittiğini gösteriyor. Danimarka ekonomisinin 2015 yılında yüzde 1,9 büyümesi bekleniyor. Avrupa’da ekonomik krizin bütünüyle geride kaldığını söylemek çok zor. Başta Yunanistan olmak üzere bazı ülkeler hala düze çıkabilmiş değil. Bununla birlikte geçmişte hayata geçirdikleri tasarruf paketleri sayesinde ekonomisini düze çıkarmayı başarabilmiş ülkeler de yok değil. Danimarka İstatistik Kurumu verilerine göre 2013’ün son çeyreği ile 2014 yılının son çeyreği arasında özel sektörde istihdam 38 bin kişi artmış durumda. Bu doğal olarak işsizliğin düşmesi anlamına geliyor. Öte yandan Danimarka ekonomisinde 2015 yılında büyüme bekleniyor. Danimarka Ekonomi Konseyi tarafından yapılan açıklamada yıl sonunda yüzde 1,9’luk büyüme beklendiği ifade edildi. Konsey, gelecek yıl için yüzde 2,3, 2020 yılı için ise yüzde 2,8 oranında büyüme öngördüğünü açıkladı. Söz konusu

Danimarka Ekonomi Konseyi tarafından yapılan açıklamada yıl sonunda yüzde 1,9’luk büyüme beklendiği ifade edildi.

açıklamalar piyasalarda olumlu etki yaptı.

Krizden korkmaya gerek kalmadı Konuyla ilgili bir açıklama yapan Ekonomi ve İçişleri Bakanı Morten Östergaad, “Danimarkalılar için daha fazla iş fırsatı var

ve Danimarkalı şirketler giderek büyüyor, dolayısıyla artık krizde olmadığımız ve bir düzelme sürecinden geçtiğimiz sonucuna varabiliriz.” dedi. Bakan Östergaard’ın açıklamalarına Danske Bank Baş Ekonomisti Steen Bocian

2015 YAZ OKULU Çocuklarımızın eğlenerek dini bilgilerini öğrenebilmeleri için büyük fırsat! Son kayıt tarihi 15 Haziran

da destek veriyor. Bocian artık krizden konuşmaya gerek kalmadığını şu sözlerle ifade etti: “İstihdam konusunda iki yıldır düzenli büyüme sağladık ve ev fiyatları arttı ve tüketici güven endeksi yüksek, bu durumda krizin geçtiğini söyleyebiliriz.”

Derslerimiz: Elif-Ba Kur‛an-ı Kerim Ezber İlmihal Siyer (Peygamber efendimizin hayatı) Kursumuz 27/6-2015 günü başlayıp 12/7-2015 günü sona erecektir. Katılım ücreti kr. 500,-

Ders saati: 10.00-14.00 Kızlar için ilk ders günü 27/6 Erkekler için ilk ders günü 28/6

Yer: Ishøj Ungvej Ishøj, Vejlebrovej 42 stuen Albertslund Ungvej Albertslund, Holsbjergvej 41B

ACELE EDİN. KONTENJANIMIZ SINIRLIDIR 1 ve 7. sınıflar arası öğrencileri içindir.

İRTİBAT BİLGİLERİ: Albertslund: Ali Ihsan Akkaymak - 42 20 94 40 Ishøj & Taastrup: Engin Gülmez - 51 17 14 53

I samarbejde med


12 İSKANDİNAVYA

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

TÜRKİYE KÖKENLİ ADAYLAR DESTEK BEKLIYOR 18 Haziran'da Danimarka'da yapılacak genel seçimlerde adaylar, seçmenlerden sandığa gitmelerini istediler.

Yıldız Akdoğan: Yabancıların haklarını savundum, desteklerini bekliyorum Bence seçim zamanlaması çok iyi. Ekonomik rakamlar iyi gösteriyor. Danimarka krizden çıkmak üzere. Bu daha iyi refah demek. Yazdan önce olması en doğrusuydu. yazdan sonrası olmasından korkuyordu. Bu seçim dönüm noktası Danimarka için. Hükümet zor reformları noktaladı. Dün 39 milyarlık bir bütçe ayrıldı. İnsanlarımıza sesleniyorum. Gerçekten refah toplumun devam etmesini ve azınlıkların haklarının korunmasını çifte vatandaşlığın gerçekleşmesi ve yabancı olduğu için insanların daha az yardım almasını istemiyorlarsa hükümeti desteklemeliler. Muhalefet zaten yabancılar konusunda kanunları zorlaştıracaklarını açıkça söylüyorlar. Umarım çok duyarlı olurlar. Bir de şunu rica ediyorum. İlk kez 2007 yılında seçildim ve birçok konuda yabancıların haklarını savundum. Umarım vatandaşlar bu mücadelemde bana destek olmaya devam ederler.

Özlem Çekiç: Herkesten isteğim gidip oylarını kullanmaları Benim Türkiye kökenli seçmenlere en önemli mesajım elbette oy kullanmaları olacak. Bu seçim çok önemli bir seçim. Sağ yada solun hükümette olması yabancılar için büyük farklar oluşturuyor. Sağlık politikalarında, uyum politikalarında, eğitim politikalarında önemli farklılıklar var. Herkesten isteğim oylarını kullansınlar. Türkiye kökenli insanlar Danimarka vatandaşlığına sahip. 2 hafta sonra sandığa gidiyoruz. Oylarını kullanmalarını ve bana oy vermelerini istiyoru.m Son 7 yıldır çok çalıştığımı düşünüyorum. Yaz tatilinden önce olması iyi oldu. İNsanlar rahatça tatillerini yaparlar.

Fatma Öktem: Siyaset hayatımızı etkiliyor, uzak kalmayalım Bence çok güzel bir tarih. Yaz tatilinden önce olması sevindirdi. 18 benim kulağıma çok hoş geliyor. Hazırız. Uzun zamandır hazırız zaten. Siyasetimizi gördüğümüz sorunların çözümünü sunarak yapacağız. Arhus’a seçim bölgeme dönüyorum. Artık seçmenlerin gözüne bakıp konuşacağız. Bu, bir anlamda iş görüşmesi gibi. Seçime kadar işverenlerle görüşeceğim. Türkiye kökenli seçmenlerin siyaseti takip etmelerini istiyorum. Siyaset hayatımızı her yönde etkiliyor. Kendilerini ilgilendiren alanları takip etsinler. Şu an siyasiler kadar dinlemeye açık kimse yoktur. Çok rahatça ulaşabilirler diledikleri siyasetçiye. Görüşsünler, sorularını sorsunlar ve aktif olsunlar bir şekilde. Alınan kararlar onların hayatını yakından ilgilendiren kararlar. Herkesi daha duyarlı olmaya davet ediyorum.

Özkan Ekiz: Çok güzel bir ilgi görüyorum Bence tarih çok iyi olmadı. Seçmen grubumun çoğu yabancılar izne gidenler olacaktır. O yüzden bir oy kaybı yaşanabilir. Hangi adaya vereceklerse versinler ama gidip oylarını kullansınlar. Oy kullanmasalar da aslında kullanmış oluyorlar. Böylece karşı taraf kazanacak. Biz de kaşrı tarafın kazanmasına sessiz kalmış oluyoruz. Şu ana kadar müthiş bir ilgi var. Her taraftan insanlar mesajlar gönderiyoruz. Muhalefet illa ki olacak. Ancak hem Danimarkalılar hem de göçmen kökenliler büyük bir ilgi gösteriyor. Her gün bir toplantı yapıyoruz. İnsanlarımız da birşeyler olsun diye gayret gösteriyorlar. Bir temsilcileri olsun istiyorlar.


13 İSKANDİNAVYA

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Avrupalı seçmen yolsuzluğu affetmiyor

Avrupalı seçmenlerin yolsuzluğa sandıkta ne şekilde cevap verdiğini anlamak isteyenler için Yunanistan ve İspanya’da yapılan son seçimler önemli ipuçları veriyor.

Madrid Complutense Üniversitesinde siyaset bilimi öğretim görevlisi olan 36 yaşındaki Pablo Manuel Iglesias Turrión liderliğindeki Podemos Partisi temelde radikal sol bir çizgiye sahip. Yolsuzluklar ve işsizliklerle mücadele parolasıyla yola çıkan Pablo Iglesias, Fort Apache ve La Tuerka isimli televizyon programlarıyla adını duyurmuştu. Iglesias, geleneksel siyaset anlayışının ve merkez partilerin İspanya’yı çöküşün eşiğine getirdiğini savunuyor.

1deki yaklaşık 35 milyon seçmen, geçİspanya’daki 17 özerk bölgeden 13’ün-

tiğimiz hafta yerel ve bölgesel yöneticilerini belirlemek için, sandık başına gitti. Son yıllarda sık sık yolsuzluk operasyonlarıyla gündeme gelen ülkede, seçmenlerin aşağı yukarı kırk yıldır İspanya’nın yönetimini elinde tutan merkez partilere tepkisi çok sert oldu. Halihazırda iktidarda bulunan Muhafazakar Halk Partisi (PP) 2011 seçimlerine oranla yüzde 10’un üzerinde oy kaybederek yüzde 27 seviyelerine geriledi. Bazı büyük şehirler dahil birçok yerde tek başına yönetimde bulunma hakkını kaybettiler. Ülkenin en büyük ikinci partisi durumunda olan Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ise 2011 seçimlerine oranla yüzde 3’e yakın oy kaybetti. Bu iki parti 1982 yılından bu yana değişmeli olarak İspanya’da iktidarda bulunuyordu ve genel ve yerel seçimlerde oyların yüzde 70-80 kadarını alıyordu. Geçtiğimiz haftaki yerel seçimlerde bu oran yüzde 52’de kaldı. Seçimlerin en büyük kazananı ise hiç şüphesiz Podemos ve Ciudadanos partileri oldu. Daha geçen yıl kurulan Ciudadanos Partisi yüzde 6,6 oy alarak ülkenin en büyük 3. partisi konumuna geldi. ‘Vatandaşlar’ anlamına gelen Ciudadanos liberal bir çiz-

Not

Defteri EMRE OĞUZ

giye sahip. Öte yandan seçime parti olarak girmeyen ancak sol ittifak adaylarına destek veren Podemos (Yapabiliriz) başkent Madrid ve Barcelona başta olmak üzere birçok şehrin yönetimde hatırı sayılır bir ağırlık elde etti. Podemos ve Ciuadadanos’un elde ettiği bu başarının arkasında yatan nedenleri anlayabilmek için İspanya’da son dönemde yaşananlara yakından bakmakta fayda var. 47 milyon nüfusuyla Avrupa’nın en büyük dördüncü ekonomisi durumunda olan İspanya 2008 yılında patlak veren ekonomik krizin olumsuz etkilerini hala tümüyle giderebilmiş değil. İşsizlik hala çok yüksek. Ancak seçmenleri ekonomik kriz kadar rahatsız eden bir diğer konu yolsuzluklar. Eski Başbakan Jose Socrates başta olmak üzere çok sayıda bakan, belediye başkanı ve üst düzey yöneticilerin adının karıştığı yolsuzluk skandalları İspanya’da bir türlü gündemden düşmüyor. İktidardaki Muhafazakar Halk Partisi’nin (PP) merkez

ofisine geçtiğimiz yıl yapılan yolsuzluk baskını henüz hafızalardan silinmiş değil. Çok sayıda kişi gözaltına alınmıştı. Öte yandan yolsuzluk sadece tek bir siyasi parti ile de sınırlı değil. Yerel ve ulusal yönetimin değişik kademelerinde yer alan önemli kişilerin adı bu operasyonlarla kirlenmiş durumda. Bu durum ister istemez İspanyol seçmenleri farklı alternatifler aramaya yöneltiyor. Podemos ve Ciudadanos’un yükselişinin arkasında yatan temel etken bu. Madrid Complutense Üniversitesinde siyaset bilimi öğretim görevlisi olan 36 yaşındaki Pablo Manuel Iglesias Turrión liderliğindeki Podemos Partisi temelde radikal sol bir çizgiye sahip. Yolsuzluklar ve işsizliklerle mücadele parolasıyla yola çıkan Pablo Iglesias, Fort Apache ve La Tuerka isimli televizyon programlarıyla adını duyurmuştu. Iglesias, geleneksel siyaset anlayışının ve merkez partilerin İspanya’yı çöküşün eşiğine getirdiğini savunuyor. Bununla birlikte Podemos’un elde ettiği başarının arkasında çok güçlü bir parti programına yada ülkeyi ekonomik krizden tümüyle çıkaracak etkili bir ekonomi politikasına sahip olmasının yattığını söylemek çok zor. Nitekim yapılan kamuoyu yoklamaları da İspanyol seçmenlerin önemli

bir kesiminin Podemos’un parti programından dahi haberi olmadığını gösteriyor. Ancak yolsuzluklarla itibarı zedelenmemiş kişilerden oluşan yeni bir parti olmaları onlar için büyük bir avantaj. İspanya gibi Avrupa’da yolsuzluklardan muzdarip bir diğer ülke Yunanistan. Şimdilerde tarihinin en derin ekonomik krizden çıkışın yolunu arayan Yunanistan son 5 yıl içerisinde yolsuzluk algısı bakımından Avrupa’da zirvede bulunuyor. AP tarafından yapılan bir araştırmaya göre Yunanlıların yüzde 99’u ülkede yolsuzluk olduğuna inanıyor. Syriza gibi, Yunanistan’ı AB’den ayrılmanın sınırına getirebilecek kadar ‘radikal’ bir partinin bugün iktidarda olmasında, halkın yolsuzluklara karşı duyduğu derin nefretin payı büyük. Birçok kişi güçlü bir ekonomi yada eğitim politikasına sahip olmasalar da eski politikacılar gibi yolsuzluğa bulaşmadıkları için Syriza’ya destek verdiğini söylüyor. Gelinen noktada Avrupalı seçmenin en temel konulardaki politikalarından bile emin olmadıkları yeni siyasi oluşumlara destek verip yaşadıkları ülkeyi bir bilinmeze sürüklemek pahasına da olsa yolsuzluğa müsamaha göstermediğini söylemek mümkün.


14 GÜNDEM

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

F U AT AV N I , S K A N DA L TA L I M AT I D E Ş I F R E E T T I :

Gazeteci, savcı, polis, 200 kişilik liste oluşturdular

Fuat Avni, skandal talimatı deşifre etti: Gazeteci, savcı, polis, 200 kişilik liste oluşturdular ZAMAN ISTANBUL

1ceden deşifre eden Twitter fenomeni Verdiği haberlerle birçok kumpası ön-

Fuat Avni, yeni ve büyük bir kumpasın haberini verdi. İddiaya göre, aralarında gazeteci, savcı, polislerin de olduğu 200 kişilik gözaltı listesi oluşturuldu. Fuat Avni hesabı, Saray'ın, 'IŞİD'e gönderilen silahların gündeme gelmesi nedeniyle Lahey korkusu ve 7 Haziran'daki seçimlerden koalisyon ihtimali, seçim öncesi bütün dosyaların operasyona dönüştürülmesi emri verildi' diye yazdı. Hazırlanan kumpasların bir torbada toplandığını belirten Fuat Avni; Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, H.Dink, Devrimci Karargah, Selam-Tevhid, Tahşiye, Şike davası nedeniyle aralarında medya, emniyet, Adli Tıp Kurumu ve yargı mensuplarının da olduğu 200 kişinin gözaltına alınacağı bilgisini verdi.

GAZETECİLERDEN ÖNEMLİ İSİMLER… Fuat Avni'nin verdiği isimler arasında önemli gazeteciler bulunuyor. Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'nın yanı sıra, Faruk Mercan, Bülent Keneş, Kerim Balcı, Celil Sağır, Adem Yavuz Arslan, Nazlı Ilıcak, Emre Uslu, Yasemin Çongar, Ahmet Altan, Can Dündar, operasyonda adı

geçen isimler. Ayrıca operasyon listesinde Samanyolu Grubu, Zaman Gazetesi ve Taraf Gazetesi’nin tüzel kişilikleri de var.

50'YE YAKIN POLİS VE SAVCILAR Yapılan operasyonda, tutuklu olan polislerin önemli bir kısmı da dahil, 50 yakın emniyet mensubuyla Yargı'dan Zekeriya Öz, Nuri Ahmet Saraç, Cihan Kansız, Muammer Akkaş, Ercan Şafak, Süleyman Pehlivan, Bilal Bayraktar, Ömer Solmaz, Mehmet Berk, Fuat Avni'nin verdiği isimler. Ayrıca, Adli Tıp'tan da, Lokman Başer, Bülent Ünal, Mehmet Akın, Eyüp Kandemir, Gürol Berber, Bülent Özata, İsmail Çakır, Burak Akoğuz, Erdem Alpaslan, Orhan Pamuk isimleri, yine listede.

ŞİKAYETÇİLER, ERGENEKON SANIKLARI Haberi verilen büyük kumpasın şikayetçileri tanıdık isimler. Fuat Avni'nin açıkladığı kişiler, Çetin Doğan, İlker Başbuğ, Dursun Çiçek, Sinan Aygün, Kemal Alemdaroğlu, Kemal Kerinçsiz. İşte Fuat Avni'nin kumpası deşifre eden o paylaşımları: 1. Y...... ve avaneleri, büyük bir istilaya hazırlanıyor. Seçim öncesi ellerinde kalan son kozları oynamaya karar verdiler. 2. IŞİD’e gönderilen silahların gündeme gelmesi Y...’i fena halde sarstı. Lahey’den

korktuğu kadar Allah’tan korkmuyor. 3. 'Savcısıyım' dediği ne kadar dava varsa 'avukatı' oldu. Artık değiştireceği gömlek de kalmadı. 4. Oluşan sandık duyarlılığından dolayı oy hırsızlığından beklediğini alamamaktan endişe eden Y..., koalisyon ihtimalinden korkuyor. 5. Koalisyon durumunda operasyon yaptıramayacağı endişesiyle seçim öncesi bütün dosyaları operasyona dönüştürme emri verdi. 6. Hazırlanan kumpaslar bir torbada toplandı. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, H.Dink, Devrimci Karargah, Selam-Tevhid, Tahşiye, Şike davası. 7. Aralarında medya, emniyet, adli tıp kurumu ve yargı mensuplarının da olduğu yaklaşık 200 kişi gözaltına alınacak. 8. Öğrenebildiğim isimler. Gazeteciler: E. Dumanlı, Faruk Mercan, Bülent Keneş, Kerim Balcı, Celil Sağır, Adem Yavuz Arslan. 9. Gazeteciler: Nazlı Ilıcak, Emre Uslu, Yasemin Çongar, Ahmet Altan, Can Dündar 10. Tutuklu olan polislerin onemli bir kismı da dahil 50'ye yakın polisle birlikte yargı’dan; Zekeriya Öz, Nuri Ahmet Saraç, Cihan Kansız, 11. Yargı'dan:

Muammer Akkaş, Ercan Şafak, Süleyman Pehlivan, Bilal Bayraktar, Ömer Solmaz, Mehmet Berk 12. Adli Tıp’tan: Lokman Başer, Bülent Ünal, Mehmet Akın, Eyüp Kandemir, Gürol Berber, Bülent Özata, İsmail Çakır. 13. Adli Tıp'tan: Burak Akoğuz, Erdem Alpaslan, Orhan Pamuk 14. Operasyon listesinde Samanyolu Grubu, Zaman Gazetesi ve Taraf Gazetesi’nin tüzel kişilikleri de var. 15. Operasyon dosyalarının şikayetçileri de Çetin Doğan, İlker Başbuğ, Dursun Çiçek, Sinan Aygün, Kemal Alemdaroğlu, Kemal Kerinçsiz 16. Operasyon önündeki tek engel şimdilik Davutoğlu. Operasyonun seçim öncesi başına dert olacağını düşünüyor. 17. Y......, kendisinin yargılanacağından artık emin. Bunu iyi bildiğinden, gitmeden önce son darbeyi indirme derdinde. Hangi tuzağı kurarsan kur. Geri dönüşü yok. Yolun sonu görünüyor, tuzakların başını yiyecek. Korkma, titre. Hangi tuzağı kurarsan kur. Geri dönüşü yok. Yolun sonu görünüyor, tuzakların başını yiyecek. Korkma, titre.

B A N K A S YA E S K I G E N E L M Ü D Ü R Ü A H M E T B E YA Z :

Amaç, bankayı zor durumda bırakmak, paranızı çekmeyin Bank Asya Eski Genel Müdürü Ahmet Beyaz: Amaç, bankayı zor durumda bırakmak, paranızı çekmeyin ZAMAN İSTANBUL

1hukuksuz şekilde müdahalesinden

Bank Asya’nın, BDDK’nın 3 Şubat’ta

sonra görevden alınan genel müdürü Ahmet Beyaz, müşterilerin paniğe kapılmamasını istedi. Ahmet Beyaz, “Kimse parasını çekmesin. Bank Asya ortaklarının yalnızca yönetim ve denetimi TMSF’ye geçti, hisseler değil. Yanlışlar hukuktan dönecek.” dedi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK), kanunları hiçe sayarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devrettiği Bank Asya’nın eski genel müdürü Ahmet Beyaz, BDDK’nın usulsüz kararına karşı müşterilerin paniğe kapılmamaları gerektiğini söyledi. Beyaz, “Kimsenin tedirgin olmasına gerek yok. Bank Asya, cuma günü faaliyetine nasıl devam ettiyse pazartesi de aynen devam edecektir. Allah’ın izniyle bu günler geçecek. Bank Asya’dan ‘mevduat çekilsin’ oyununa gelinmesin.” dedi. Bank Asya’nın, BDDK’nın 3 Şubat’ta yönetimine kanuna aykırı şekilde el koyduktan sonra görevden alınan genel müdürü Ahmet Beyaz, Samanyolu Televizyonu’nda bankaya yapılan operasyona ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ahmet Beyaz, yapılan operasyonla müşterilerin tedirgin edilmek istendiğine işaret etti. Beyaz, “Belki yine insanların panik yapmasını amaçladılar. Bankayı zor durumda bırakmayı hedeflediler. Bank Asya’nın vefakâr müşterisine mesajım şudur: Sağduyumuzu yine koruyalım. Panik yapmayalım. Bizim hukuki süreçte hakkımızı sağlıklı arayabilmemiz için bankanın mali açıdan zafiyet yaşamaması çok önemli.

Milletin helal parası kimseye yâr olmaz. Vefa, fedakârlık gasba galip gelecek. Allah’ın izniyle bu günler geçecek. Bank Asya’dan ‘mevduat çekilsin’ oyununa gelinmesin. Bunlar geçer ama buna sebep olanlar hesap verir.” şeklinde konuştu. Banka müşterilerine seslenen Ahmet Beyaz, yapılan hukuksuz operasyonla bankanın batırılmak istendiğini aktardı. Beyaz, şunları söyledi: “Kimse parasını çekmesin, amaçları bankayı batırmak. Bank Asya müşterileri panik yapmayıp bankasına sahip çıksın. Sadece yönetim ve denetim TMSF’de.

Bank Asya ortaklarının yalnızca yönetim ve denetimi TMSF’ye geçti, hisseler değil. 1,7 milyar liralık sermayeleri değil. Bank Asya’da 3 Şubat öncesine göre bir fark yok. Dimdik ayakta. Yanlışlar hukuktan dönecek. Sakin ve suhulete ihtiyaç var.”

Bankacılık faaliyetlerimiz devam edecek BDDK’nın hukuksuz bir şekilde TMSF’ye devrettiği Bank Asya, devir işleminin bankanın faaliyetlerine herhangi bir etkisi bulunmayacağını açıkladı. Bankanın internet

sitesinde yer alan açıklamada, “Bankamız, siz değerli müşterilerimize dün olduğu gibi bundan sonra da katılım bankacılığı prensiplerine uygun ve kaliteli hizmet sunmaya devam edecektir.” denildi. TMSF’nin atadığı yönetimin yaptığı bu açıklama, bankanın işleyişinde fiilen herhangi bir değişlik olmayacağı anlamına geliyor. Bank Asya’da mudiler ve müşterilerin yatırımları herhangi bir risk taşımıyor. Bugünden itibaren EFT, havale, çek ödemesi, fatura ve kredi kartı tahsilatı gibi bankacılık faaliyetleri aksatılmadan yürütülecek.


ÖVERKEN ÖLDÜRME


3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Överken öldürme!

Karşımızdaki kişiyi abartılı ifadelerle överken onu manen öldürüyor olabilir miyiz? cek şekilde abartıya kaçarak yapılan övgüler samimi de olmuyor. Bu ise gerek psikolojik olarak, gerek davranış yönünden ölçüsüz hareket etmeye sebep olabiliyor. Ayrıca, itikat açısından da kişi Cenabı Hakk’a olan ölçüsünü kaybedebiliyor.

SABRA ATAY

1yorsun’, ‘Ağzınızdan bal damlıyor ho"Çok başarılısın, tuttuğunu koparı-

cam.’, ‘Yine çok güzel olmuşsun, üzerindeki sana çok yakışmış.’, ‘Sizin hayranınızım’... Günlük hayatta bu gibi sözleri çok duyuyor ve kullanıyoruz. Peki, birbirimizi överken söylediğimiz bu sözlerde abartıya kaçtığımızın hatta kimi zaman yalan söylediğimizin farkında mıyız? Oysaki kişinin yüzüne karşı övülmesi o kimse için manen ölüm anlamına geliyor. Haddinden fazla övülme şahsın kendisini gerçekten öyle zannetmesine ve bu sebeple nefsini murakabe yetisini kaybetmesine sebep oluyor. Daha da tehlikelisi, muhasebeden uzaklaşmasına ve tövbeyi unutmasına yol açıyor. Bunun da o kimse için ölüm sayıldığını hadislerde geçen ‘boynunu kopardın’ yahut ‘bel kemiğini kırdın’ tabirlerinden anlıyoruz. Zira kişinin övülmesi konusunda Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) birden çok uyarısı bulunmakta. Ebû Mûsâ el–Eş’arî’den (radıyallahu anh) rivayetle Kutlu Nebî, sahabelerden birinin bir diğerini övdüğünü ve övmede çok ileri gittiğini işitti. Bunun üzerine Efendimiz “Adamı mahvettiniz (veya adamın bel kemiğini kırdınız)” buyurdu. Yine başka bir hadisi Ebû Bekre (radıyallahu anh) rivayet ediyor. Allah Resûlü’nün yanında birinden bahsedilmiş ve orada bulunan bir kişi onu aşırı şekilde övmüştü. Bunun üzerine Efendimiz, “Yazık sana! Arkadaşının boynunu kopardın.” buyurdu ve bu sözünü defalarca tekrarladı. Sonra da, “Şayet biriniz mutlaka arkadaşını methedecekse, eğer söylediği gibi olduğuna da gerçekten inanıyorsa, ‘Zannederim o şöyle iyidir, böyle iyidir’ desin. Esasen onu hesaba çekecek olan Allah’tır ve Allah’a karşı hiç kimse kesin olarak temize çıkarılamaz.” buyurdu. Buradan da kişiyi Allah’tan başka kimse daha iyi bilmediği için hakkında kesin olarak konuşulmaması gerektiğini anlıyoruz. Bunun yerine o kimseyi olmadığı bir ortamda üçüncü şahıslara ‘sanırım, zannederim’ gibi muğlak ifadelerle övmek Kutlu Elçi tarafın-

Övgü olmalı, ama koşulsuz ve gelişigüzel değil!

dan daha uygun bulunuyor.

“Mübalağa zımni yalandır” Kimi zaman yapılan övgülerde aşırıya kaçılabiliyor. Burada söylenen sözlerin yalan olmaması meselesi oldukça önemli. Çünkü Bediüzzaman Said Nursi’nin “Mübalağa zımni (gizli) yalandır” sözüyle de ifade ettiği gibi iltifatta abartıya kaçıldığı zaman büyük günahlardan biri olan yalana kapı aralanıyor. Bu konuda Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “Meddahların yüzüne toprak saçın” hadis-i şerifi akla geliyor. Kişiyi yüzüne karşı övmenin o kişiye iyilik olmadığını hatırlatan hadiste ‘meddah’ tabiriyle herkesi öven, yağcı kimseler kastediliyor. Bu kimselerin sözüne de itibar edilmiyor.

Övgüde ölçü ne olmalı? “Kişinin methinde, öveninde övülenin de ölçüyü koruyamaması halinde kibir ve gururun tehlikeli alanına girilmiş oluyor.” diyor ilahiyatçı KADIR PAKSOY Doç. Dr. Kadir Paksoy. Kimi zaman birilerine yaranılacak ve maddi menfaat temin edile-

Elbette aklımıza “Güzel olanı hiç mi dillendirmeyeceğiz?” sorusu da geliyor. Psikolog Cihad Kaya meseleye bu açıdan bakıyor. Kişilerin övülmesinde bir yere kadar teşvik edici bir unsur bulunduğunu söylüyor. Toplum tarafından kabullenilmeye ve yapılan işin daha iyi yapılmasına vesile olan övgünün olumlu olduğunu söylüyor. “Şahıslar övülmelidir ama koşulsuz ve gelişigüzel değil.” diyen Kaya, aşırı övgünün ise o kimsede uzun vadede gizliden gizliye yetersizlik duygusu ve başarısızlık hissi oluşturduğunu söylüyor. İltifat ve övgü sınırı kişiden kişiye değişirken günlük hayatta eşe, arkadaşa yahut çocuklara yapılan iltifat ve tebriklerin neticesinde davranışlarda artış ya da süreklilik sağlanıyorsa övgü yerinde sayılıyor.

Sürekli övgü, kişide narsist kişilik bozukluğu meydana getiriyor Övgünün yararlı bulunmasının sebebi, kişilerde değerlilik duygusu hissettirmesi. Fakat sürekli övülen şahıslar bir yerden sonra övgü alamadıklarında işin rengi değişiyor. Cihad Kaya, bu durumu şu şekilde tanımlıyor: “Davranışlarını karşılık olmadan sürdüremez hale gelir, iş ya da ilişkilerindeki samimiyet duyguları zedelenir ve övgü alışkanlığına ket vurulduğunda, takdir edilmediği zamanlarda öfkelenmeye, çevresini suçlamaya başlar.” Yani bu kimseler hayatlarını normal devam ettirmekte zorlanıyor. Takdir alma fetişistliği beraberinde narsistik kişilik bozukluğunu da getiriyor. Kaya bu durumu, “Narsist kişi kendisine dair atfettiği mükemmellik ve eşsizlik hislerini alt üst edecek her şeye karşı bir öfke ve mücadele halinde bulunur. Dolayısıyla sosyal yaşantısı doğallıktan uzak bir vitrin yaşamına döner. Uzun süreli ilişki ya da iş

yaşantısı kuramama, anksiyete bozuklukları ya da uyum bozuklukları gibi sosyal yaşantısını zedeleyecek problemlerle baş etmek zorunda kalabilir.” şeklinde tanımlıyor. Sürekli birilerini öven kişiler ise meselenin başka bir boyutunu oluşturuyor. Bu şahısların sürekli övgüleri bir süre sonra çevresindeki insanlara samimi gelmezken verdiği “Haydi şimdi övme sırası sen de.” mesajıyla da itici hale geliyor.

İltifat furyası sosyal medyaya taştı Sosyal medyanın hayatımıza girmesi iltifat furyasını başka bir mecraya taşıdı. Bir fotoğrafın güzel olup olmadığı fotoğrafın altındaki beğeni sayısıyla ölçülür, yarıştırılır oldu. Fotoğraf altına yapılan abartılı beğeni yorumları da üzerine eklenince sosyal medyada birbirine sürekli iltifat eden bir kesim ortaya çıktı. Kişilerin fotoğraf paylaşımı yapma amacı ise bir süre sonra tamamen beğenilmeye ve iltifat almaya bağlı hale geldi. Kaya, özellikle ergenlik döneminin hemen öncesi yaş gruplarında fotoğraf beğenilerinin itibar kaynağı olduğunu söylüyor. Bunun ileri yaşlardaki bireylerde de benzer olduğunu dile getiren Kaya, yüzlerce farklı açıdan çekilmiş fotoğraflarla dolu sosyal medya hesaplarının bunun örneği olduğunu belirtiyor. Bunun sebebi ise kendini gösterme ve beğendirme arzusu. Kişinin kendisini aynada beğenmesi yetmiyor ve bunu binlerle paylaşma isteği duyuyor. Paylaşımın beğeniyle, yorumlarla desteklenmesini beklemenin basitçe açıklaması ise; görsel açıdan eksiklik hissetme ve ilgi açlığı… Hayatımızda kapladığı yere bakarsak meselenin bir de sosyolojik boyutu olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Fatih Üniversitesi’nden Sosyolog Müleyke Barutçu ise bu durumu gerçek hayatta toplum ile iletişime geçememiş bireylerin kendine yer arayışı içinde olmasına bağlıyor. Hayatında alamadığı övgü ve beğenileri sosyal medya üzerinden almaya çalışmasıyla da birey, gerçek hayatta varlığına verilmeyen tepkiyi, bu mecradan alıyor. Barutçu bunu, “Sosyal medyada sergilediğimiz her sevgi hareketini gerçek dünyadan çalıyoruz.” diyor.


3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

‘Ona da sadaka verilir mi?’ deme

Allah rızası için yaptığın yardımların önemi çok büyük. Belki de her bir kuruşu o kişilerin hayatlarına tesir edecek. MELEK ÖZDEN

1edecek kimseleri olmayan çocuk, Annesi hasta, kendilerine yardım

bir gün restorandan yiyecek çalmaya niyetlenir. Tam bu haramı işleyecekken restoran sahibi tarafından yakalanır. Etrafta toplanan kalabalığın içinde adam çocuğu dövecekken kızı buna engel olur. Ve ardından da çocuğun eline bir şeyler vererek gönderir. Yıllar geçer.. O gün tam dövülecekken eline yiyecekler verilerek gönderilen çocuk, pişman olup canla başla çalışmış ve doktor olmuştur. Restoran sahibi de haliyle yaşlanmış ve hastalıklarla baş etmeye çalışmaktadır. Bir gün durumu ağırlaşır hastaneye kaldırılır adam. Gittikleri hastanede ona yardımcı olacak doktor iş yerinden yiyecek çalacakken yakalanan ve dövmek istediği çocuğun ta kendisidir. Bir zamanlar ihtiyacı olduğu için hırsızlık yapan çocuk şimdi bir doktor olmuştur. Ve kendisini dövmek isteyen adama ilk müdahaleyi yapmak için kolları sıvamıştır. Yaşanmış olan bu hadise yaptığımız iyiliklerin ne zaman, nerede ve ne şekilde karşımıza çıkacağının belli olmadığını gösteriyor bizlere. Zira bazen “Bu insana mı sadaka vereceğim! Onun parası benden

daha çok. Adam benim iş yerimden bir şeyler çalıyor ben ona yardım mı edeceğim bir de?” diyebiliyoruz. Ve karşımızdaki insanı küçük görüp yardım etmeyi istemiyoruz. Ancak çoğu zaman şunu gözden kaçırabiliyoruz: Bazen yardım etmek istemediğimiz kişilere yaptığımız en küçük bir iyilik onlara

daha çok tesir eder ve bu kişilerin ibret alıp düzelmelerine vesile olabilir. Bu yönüyle, yardımlarımızı Allah katında daha makbul hale getirme imkanı var. Ebû Hureyre’den (radıyallahu anh) rivayet edilen, Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabına anlattığı şu kıssa da bizler için bir yol çiziyor.

Vaktiyle adamın biri “Bugün sadaka vermeden eve dönmeyeceğim.” diye ahdeder. Gece vakti sadakasını alır ve onu bilmeden bir hırsızın eline tutuşturur. Ertesi gün bütün halk hayretler içinde “Bu gece bir hırsıza sadaka verilmiş!” diye konuşmaya başlar. Bunu duyan adam, Cenab-ı Hakk’a hamd eder. Ertesi gün aynı kişi tekrar, sadaka vermeden eve dönmeyeceğini söyleyerek evden ayrılır. Ve yine sadakasını alarak evinden çıkar bu sefer onu zina yapan bir kadınına verir. Ertesi gün halk yine şaşırmış şekilde “Olur şey değil! Bu gece zina yapan bir kadına para verilmiş!” diye dedikoduya başlar. Adam, “Allah’ım, böyle birine verdiğim için sana hamdolsun.” diye geçirir içinden. En sonunda tekrar infak için evinden çıkar. Bu defa onu bir zenginin eline tutuşturur. Ertesi gün halk olup bitenlere anlam veremez bir halde “Bu ne iştir! Bu gece de bir zengine sadaka verilmiş.” di­ye söylenmeye başlar. Adam etraftan duyduklarına hiç aldırış etmeden, “Allah’ım! Hırsıza, zina yapan kadına ve zengin olan birine yardım ettiğim için sana hamdolsun.” demekle yetinir. İhlasla süslediği bu amelinin ne manaya geldiğini rüyasında görür bir gece. Şöyle seslenilir ona: “Hırsıza verdiğin sadaka, belki onu yaptığı hırsızlık­tan utandırıp vazgeçirecektir. Zina yapan kadına verdiğin belki de onu yaptığından vazgeçirip iffetli bir kadın olacaktır. Zengin de belki ibret alıp Allah’ın kendisine verdiği maldan muhtaçlara dağı­tacaktır.”

KOPENHAG

İmsak Gün. Öğl.

İkindi Akşam Yatsı

GÖTEBORG

İmsak Gün. Öğl.

İkindi Akşam Yatsı

OSLO

İmsak Gün. Öğl.

İkindi Akşam Yatsı

03.06.2015 04.06.2015 05.06.2015 06.06.2015 07.06.2015 08.06.2015 09.06.2015

03:05 04:27 13:15 03:04 04:27 13:15 03:04 04:26 13:15 03:03 04:25 13:15 03:03 04:24 13:15 03:03 04:23 13:16 03:02 04:23 13:16

17:40 17:41 17:41 17:42 17:42 17:43 17:43

03.06.2015 04.06.2015 05.06.2015 06.06.2015 07.06.2015 08.06.2015 09.06.2015

02:55 04:15 13:17 02:54 04:14 13:17 02:54 04:13 13:17 02:53 04:12 13:18 02:53 04:11 13:18 02:52 04:10 13:18 02:52 04:09

17:47 17:47 17:48 17:48 17:49 17:49 13:18

03.06.2015 04.06.2015 05.06.2015 06.06.2015 07.06.2015 08.06.2015 09.06.2015

02:52 04:00 13:22 02:51 03:59 13:22 02:50 03:57 13:22 02:49 03:56 13:23 02:49 03:55 13:23 02:48 03:54 13:23 02:48 03:53 13:23

17:56 17:57 17:58 17:58 17:59 17:59 18:00

ODENSE

İmsak Gün. Öğl.

İkindi Akşam Yatsı

STOCKHOLM

İmsak Gün. Öğl.

İkindi Akşam Yatsı

HELSİNKİ

İmsak Gün. Öğl.

İkindi Akşam Yatsı

03.06.2015 04.06.2015 05.06.2015 06.06.2015 07.06.2015 08.06.2015 09.06.2015

03:15 04:38 13:24 03:14 04:37 13:24 03:14 04:36 13:24 03:13 04:36 13:24 03:13 04:35 13:24 03:13 04:34 13:24 03:12 04:34 13:25

17:48 17:49 17:49 17:50 17:50 17:51 17:51

03.06.2015 04.06.2015 05.06.2015 06.06.2015 07.06.2015 08.06.2015 09.06.2015

02:55 04:15 13:17 02:54 04:14 13:17 02:54 04:13 13:17 02:53 04:12 13:18 02:53 04:11 13:18 02:52 04:10 13:18 02:52 04:09

17:47 17:47 17:48 17:48 17:49 17:49 13:18

03.06.2015 04.06.2015 05.06.2015 06.06.2015 07.06.2015 08.06.2015 09.06.2015

02:51 04:01 13:25 02:50 03:59 13:25 02:49 03:58 13:26 02:48 03:57 13:26 02:48 03:56 13:26 02:47 03:55 13:26 02:47 03:54 13:26

18:00 18:01 18:01 18:02 18:03 18:03 18:04

AARHUS

İmsak Gün. Öğl.

İkindi Akşam Yatsı

DRAMMEN

İmsak Gün. Öğl.

İkindi Akşam Yatsı

TAMPERE

İmsak Gün. Öğl.

İkindi Akşam Yatsı

03.06.2015 04.06.2015 05.06.2015 06.06.2015 07.06.2015 08.06.2015 09.06.2015

03:15 04:38 13:24 03:14 04:37 13:24 03:14 04:36 13:24 03:13 04:36 13:24 03:13 04:35 13:24 03:13 04:34 13:24 03:12 04:34 13:25

17:48 17:49 17:49 17:50 17:50 17:51 17:51

03.06.2015 04.06.2015 05.06.2015 06.06.2015 07.06.2015 08.06.2015 09.06.2015

02:21 03:37 12:53 02:20 03:35 12:53 02:19 03:34 12:53 02:19 03:33 12:53 02:18 03:32 12:54 02:18 03:31 12:54 02:17 03:30 12:54

17:26 17:27 17:27 17:28 17:28 17:29 17:29

03.06.2015 04.06.2015 05.06.2015 06.06.2015 07.06.2015 08.06.2015 09.06.2015

02:44 03:51 13:30 02:43 03:49 13:30 02:42 03:48 13:30 02:41 03:46 13:31 02:40 03:45 13:31 02:40 03:44 13:31 02:39 03:42 13:31

18:08 18:09 18:09 18:10 18:11 18:11 18:12

21:50 23:03 21:51 23:03 21:52 23:04 21:53 23:05 21:55 23:06 21:56 23:06 21:57 23:07

21:57 23:10 21:58 23:11 21:59 23:12 22:00 23:12 22:01 23:13 22:02 23:14 22:03 23:15

21:57 23:10 21:58 23:11 21:59 23:12 22:00 23:12 22:01 23:13 22:02 23:14 22:03 23:15

22:07 23:17 22:09 23:18 22:10 23:19 22:11 23:20 22:13 23:20 22:14 23:21 17:50 22:15

22:07 23:17 22:09 23:18 22:10 23:19 22:11 23:20 22:13 23:20 22:14 23:21 17:50 22:15

21:57 23:03 21:59 23:04 22:00 23:05 22:02 23:06 22:03 23:07 22:04 23:08 22:06 23:09

22:32 23:30 22:33 23:31 22:35 23:32 22:36 23:33 22:38 23:34 22:39 23:35 22:41 23:36

22:38 23:38 22:39 23:39 22:41 23:40 22:42 23:41 22:44 23:42 22:45 23:43 22:47 23:44

22:57 23:54 22:59 23:55 23:01 23:56 23:03 23:57 23:04 23:59 23:06 00:00 23:07 00:01


3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Erdoğan sokaktan geçerken kurt işareti yapan MHP’li kadına gözaltı.

Doğu Perinçek’e tutuklama kararı veren hâkim, Perinçek’in yattığı hücreye kondu.

Dershaneler kapatıldı fakat merkezî sınavlar duruyor.

Sulh Ceza Mahkemesi’nden MHP afişlerine toplama kararı.

Davutoğlu, işadamlarıyla bir araya gelerek asgari ücret vaatlerini eleştirmelerini istedi.

Gazetecilik yapanlara terörist muamelesi...

Yandaş yazarlar “daha yandaş”lara karşı isyanda!

Demirtaş saz çaldı, Erdoğan “pop star” ilân etti.


3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

ARA SICAK

VOLKAN NARTA


kur­su@za­man.com.tr

İkindi Sohbetleri

BU SAY­FA, M. FET­HUL­LAH GÜ­LEN HO­CA­EFEN­DI’NIN SOH­BET VE YA­ZI­LA­RI ESAS ALI­NA­RAK HAZIRLANMAKTADIR.

İkindi Sohbetleri

Mukaddes Çile K

imi insan vardır, kendi bedeninin, beşerî yapısının, çoluk çocuğunun, ailevî hayatının veya akraba çevresinin başına gelen bela ve musibetlerden dolayı endişe ve sıkıntı duyar. Kimi insan da vardır, çevresiyle alâkadarlığının genişliği ölçüsünde derece derece kendi köy, nahiye, kasaba ve ülkesinde meydana gelen hâdiselerden dolayı müteessir olur. Ama kimi insan da vardır ki, nazarları her an bütün dünyaya müteveccihtir, herkesle alâkadardır ve yeryüzünde olup biten hâdiseleri, ateş nereye düşerse düşsün kendi üzerine düşmüş gibi içten içe vicdanında duyar, hisseder ve yaşar. Elbette bu seviyedeki bir endişe ve ızdırap, takdir ve tebcil edilecek mukaddes bir ızdırap ve endişedir. Ancak insan, ifrata girmemeli, kendine zarar verecek, azap edecek bir duruma düşmemelidir. Ayrıca, çekilen o sıkıntı ve ızdırap, asla iradeyi felç edecek, insanı ümitsizliğe sevk edecek, onu çaresizlik psikolojisine sürükleyecek bir noktaya gelmemelidir. Bildiğiniz üzere âlemlere rahmet olarak gönderilen, kalbi bütün insanlık için tir tir titreyen Nebiler Serveri’nin (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu mevzudaki tebcil ve takdir edilecek hassasiyeti, vahy-i ilâhî tarafından tadil buyrulmuştur. Meselâ Kehf sûre-i celilesindeki bir âyet-i kerimede; “Neredeyse sen, onlar bu söze (Kur’ân’a) inanmıyorlar diye üzüntünden kendini helâk edeceksin.” (Kehf Sûresi, 18/6) buyurulmak suretiyle, iltifat ve takdir edalı böyle bir tadilin yapıldığı ve İnsanlığın İftihar Tablosu’nun zatında ümmete ikazda bulunulduğu söylenebilir.

İNSANLIĞIN BITIŞI

Bu açıdan O’nun ümmetinden olan her fert, peygamberâne bir azim, kararlılık ve kucaklayıcılık içinde başta kendi çevresi ve yakınları, ülke ve milleti olmak üzere topyekûn Müslümanları, hatta himmeti daha da âliyse, bütün insanlığı kucaklamalı ve onların ızdırap ve sıkıntılarını kendi vicdanında duyup hissetmeye çalışmalıdır. Zira günümüz dünyasında, bir baştan bir başa bütün yeryüzünde adaletsizlik, hukuksuzluk ve eşitsizlik –halk ifadesiyle– gırla

gitmektedir. Açlık ve sefaletten ölüp giden, çeşit çeşit zulüm ve baskıya maruz kalan insanların hâl-i pürmelâli yürekleri parçalamaktadır. İşte bu hazin manzara karşısında olup bitenleri sinema seyrediyor gibi seyretmeme, onlar karşısında heyecan ve ızdırap duyma, insan olmanın gereğidir. Aksi ise, insanlığın bitişi, onun kaybedilmesi demektir. Şefkat Peygamberi Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Müslümanların dertlerini paylaşmayan onlardan değildir.” (Taberani) buyuruyor ki, konumuz açısından derinlemesine üzerinde düşünülmesi gereken bir nurlu beyandır. Dolayısıyla dünyada olup biten hâdiseler, vicdanı bütün bütün körelmemiş her bir ferdin gönlünde endişe ve sıkıntı hâsıl edebilir. Fakat inanan bir insan, başta da söylediğimiz gibi, bu sıkıntıları duyup hissettiğinde, ümitsizliğe düşmemeli, çaresizlik duygusuna kapılmamalıdır. Bilakis Hz. Müsebbibü’l-Esbâb’a teveccüh etmeli, içini dökmeli, duaya sarılmalı, O’na yalvarıp yakarmalı ve sebepler dairesinde iradenin hakkını verme adına ne yapılması gerekiyorsa, yapabileceği her ne var ise onu yapmaya çalışmalıdır. Siz sizi bildiğiniz, ben de kendimi bildiğim günden beri, bizim dünyamız, hep bu tür ızdırap ve sıkıntılar içinde kıvranıp durmaktadır.

‘KEŞKE!’ LER KUŞAĞI

Evet, bütün bunlar karşısında

“Keşke olmasaydı!”

deyip ızdırapla iki büklüm olduk. “Keşke, kendi insanımıza karşı bu ölçüde bir temerrüt, bir inat gösterilmeseydi. Keşke bu ölçüde bir bağnazlık ve taassup yaşanmasaydı. Keşke, düşmanlığa kilitli bazı insanlar, Anadolu insanına ve bu ülkenin evladına insafla ve önyargısız bir şekilde, bir kerecik olsun bakabilselerdi. Evet, keşke, asırlarca hak ve adaletin temsilcisi olmuş insanımız, bugün de, şanlı geçmişinde olduğu gibi, yeryüzünde, devletler muvazenesinde söz sahibi olabilseydi. Bütün mazlum ve mağdurlara kol kanat gerebilecek bir konumu bulunsaydı. Sözüne itibar edilir, gözünün içine bakılır bir merci olsaydı. Neden benim ülkem de, devletler muvazenesinde, bir Amerika, Çin veya Hindistan’ın yerinde olmasın? Neden dünya ekonomisini belirleyen, siyaset ve idarede söz sahibi olan, gözünün içine bakılan bir ülke konumunda bulunmasın? İşte, bu güzel hedeflerin gerçekleşmesi istikametinde koşturup dururken, yolların tıkalı olması ve engellemelerle yüz yüze gelinmesi karşısında insanın yapması gereken, nur-u tevhid içinde sırr-ı ehadiyeti vicdanında duyması, ellerini açıp ızdırar hâliyle: “Ey her şeyi var eden hayat sahibi Hayy ve ey her şeyin varlık ve bekâsını kudret elinde tutan Kayyum! Senin sonsuz rahmetine itimat edip inayetine sığınıyorum; bütün ahvâlimi ıslah eyle ve göz açıp kapayıncaya kadar olsun, beni nefsimle baş başa bırakma.” (Nesâî) demek suretiyle gerçek havl ve kuvvet sahibine hâlini arz etmesidir. Bunu yapabildiği takdirde insan, bela ve musibetler karşısında sarsıntı yaşamaz, ye’se düşmez, yapacağı işlerden dûr olmaz ve hep Cenâb-ı Hakk’a iltica ederek, inayeti hep O’ndan bekleyerek işlerini ikmal ve itmam etmeye çalışır.

F


HAFTANIN DUASI

SÖZÜN ÖZÜ

Allah’ım! Senden bizim, inanan kardeşlerimizin ve topyekûn insanların kalplerini, imana, İslam’a, Kur’an’a, ihsan duygusuna ve Peygamberimiz vasıtasıyla bize gönderdiğin bütün hakikatlere tastamam açmanı diliyoruz. Kalplerimizi topyekûn islerden, paslardan, küçük-büyük bütün virüs ve mikroplardan arındır. Kabirlerimizi Cennet bahçeleri gibi pür-nur eyle. Bilerek ya da bilmeyerek içine düştüğümüz hatalarımızı, günahlarımızı mağfiret buyur ve tekrar onlara bulaşmak suretiyle içimizin kirlenmesine müsaade etme!

İnsan, cismaniyetine bağlı kaldığı, hayvaniyetinin güdümünde yaşadığı; yani yiyip-içip yan gelip kulağı üzerine yattığı sürece, mülk âleminin dar çerçevesi içinde sıkışır kalır; kalır da ahsen-i takvîm sırrına mazhar bir varlıkken hayvanlardan da aşağı bir duruma düşer. Fakat o, hayvaniyetten çıkıp cismaniyeti bırakırsa yani nefsanî, hayvanî ve cismanî kâzurattan temizlenerek Cenâb-ı Hakk’ın esmâ-i ilâhiye, evsaf-ı sübhaniye ve şuun-u rabbaniyesinin nurlarıyla tenevvür ederse farklı bir mahiyete erer, farklı bir mahiyet kazanır.

fasıldan fasıla

İstiğfar için önemli vakitler arz namazların arkasından üç kere af talebinde bulunmak sünnettir. (Müslim) İnsanın, Allah’a en yakın bir konuma ulaştıktan ve O’nun en sevdiği bir ibadeti icra ettikten sonra istiğfar etmesi şu iki hususla açıklanabilir: Birincisi, insanın kendisini namaza verememesi, ilâhî huzurun atmosferine giremeyerek hâlâ kendi dünyasında dolaşması, kendi hesaplarının arkasından koşması ki, miraç sayılan bir ibadette ortaya konulan bu tür tavırlar Allah’a karşı bir saygısızlıktır. İkinci olarak, namaz, Cenâb-ı Hakk’a yapılan tazarru ve niyazların hora geçtiği bir mevki olduğundan, onun ardından yapılan duaların ayrı bir kıymet ve makbuliyeti vardır. Dolayısıyla böyle bir makamda Cenâb-ı Hakk’a teveccüh edilip günahlardan arınma ihtiyacının O’na arz edilmesi adına üç defa “Estağfirullah” denilmesi Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından tavsiye edilmiştir. Bu yönüyle beş vakit namaz, istiğfar için önemli bir zemin ve fırsattır. Kur’ân-ı Kerim’de beyan buyrulan: “Onlar geceleri az uyurlar ve seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.” (Zâriyât, 51/17-18) âyet-i kerimesi, istiğfar için çok önemli ayrı bir zaman dilimine dikkat çekmektedir. Öyleyse insanların uykuda olduğu seher vakitlerinde hiç olmazsa iki rekât teheccüt namazıyla Rabb-i Kerim’e karşı kulluğunu arz

etme, hiç kimsenin haberdar olmadığı o dakikalarda kalkıp istiğfar etme çok önemlidir. Öte yandan insanın kalbinin yumuşadığı, günahlarının ağırlığını içinde hissettiği ve heyecanlarının köpürdüğü zamanlar da istiğfar adına çok iyi değerlendirilmelidir. Çünkü bu anlarda kurbet esintileri var demektir. Hata ve günahların arkasından hiç zaman kaybetmeksizin hemen Cenâb-ı Hakk’a yönelmek de istiğfar için önemli vakitlerden biri olan “hata ve günaha adım atıldığının fark edildiği ilk an”ı değerlendirmek olacaktır. Zira günah bir girdap gibidir ve aynı zamanda o, insanda bağımlılık meydana getirir. Dolayısıyla günaha dalan bir insanın ondan kurtulması kolay olmaz. Birkaç adım sonra ben de geriye dönülemeyecek bir noktaya savrulabilirim, deyip hiç vakit kaybetmeksizin içine düşülen hata ve günahtan geriye dönmek çok önemlidir. Son bir husus olarak şunu ifade edeyim ki, mağfiret talebi adına yukarıda belirtilen zaman dilimleri önemli bir fırsat aralığı oluştursa da, istiğfar için ille de hususî bir zaman tahsis etmek şart değildir. İstiğfarı bu vakitlerle sınırlandırmak ise kesinlikle doğru değildir. Zira insan sabah akşam, gece gündüz her zaman af talebinde bulunabilir, ömrünün her anını istiğfar adına bir fırsat olarak değerlendirebilir.

his dünyası

Münâcât Yâreli dilim zahmine bir çâre İlâhi!. Aç kapını lütfet bu günahkâre İlâhi! Yüzler süreyim eşiğine kovma ne olur! Yeter artık dolaştığım âvâre İlâhi! Yıllarca bâb-ı kereminde inleyip durdum; Âh u efgânım hicrâna emâre İlâhi! Gerçi isyanla âlûde yaşadım her zaman, Kıl kerem ne olur bu nâçâre İlâhi! Yakma nâr-ı ağyâre yanayım ocağında, Püryân-ı aşk olup erem şikâre İlâhi! Dağlar kadar isyanla dayanmış eşiğine, Arza ne hâcet, bak tam bir bîçâre İlâhi! Kıtmîre lûtfeyle ki dursun efgân u zârı; Ersin her cilvesi bin şevk gülzâre İlâhi!.. M. Fethullah Gülen

Abdullah Aymaz

Gurbete cemre düştü Kaynak Yayınları, Metin Topkaraoğlu’nun, yurtdışı hatıraları olarak derleyip yazdığı “Hizmet Yolunda Şehid Düşen Esnaflar /Gurbete Cemre Düştü” isimli kitabı neşretmiş bulunuyor. “Altın Nesil” Mefkûresini Altınla Yoğuran İş Adamı Ömer Halaç” başlığı altındaki bölümü özetleyerek, sizlere kitap hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Ömer Halaç, Afyon Emirdağlı Fazıl Halaç’ın oğludur. Fazıl Bey, Üstad Hazretleri 1944-1948 yılları arasında Emirdağ’da sürekli gözetim altında iken, cuma günleri onun elini öpmek için camiye gidiyordu. Bir defasında elini öptükten sonra Üstad Hazretleri 25 kuruş vermişti. Fazıl Bey, kazançlarının bu paranın bereketi ile olduğunu söylüyordu. Ömer Halaç’ın anneannesi de Üstad Hazretleri’ni yakından takip eden mübarek bir hanımefendiydi. Küçük yaşlarda iken Ömer Bey’in annesi ile Üstad Hazretleri’ne yoğurt gönderirdi. Ömer Bey ilköğrenimini, doğum yeri olan Afyon’un Emirdağ ilçesinde, lise eğitimini İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nde tamamladı. Anadolu Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü’nde uluslararası işletmecilik alanında yüksek lisansını tamamladı. Ankara’da vatanî hizmetini yaptıktan sonra Belçika’nın Anvers Son yolculuğunu yaptığı Orta Afrika kentinde HRD Enstitüsü’nde kıymetli Cumhuriyeti’nde Cordia-Kamines adlı taşlar üzerine yani gemeloji dalında iki yıl eğitim aldı. bir şirket kurdu. Altın madeninin ilk 2007 yılında Orta Afrika Cumhuriüretimini yerinde görmek üzere 16 yeti’ne gitmiş; okullarımızı ve fedakâr Nisan 2008’de başkent Bangui’de üç öğretmenleri görmüş, en iyi bildiği iş gün kaldığı şantiyede “anofel” adı olan altın madeni işine girmişti. Kazanverilen bir sinek tarafından ısırıldığını cını yine o ülkeye yatırıyordu: Sağlık, eğitim, gıda ve teknik eksikliğini giderfark etmemişti. meye çalışıyordu. Maden sahasındaki her köye sağlık ocağı, okul, içme suyu kuyusu ve elektrik sağlamak için kısa ve orta vadede gerçekleştirilecek projeler hazırladı. Altın, pırlanta ve uranyum gibi kaynaklara sahip olan ülkede anestezisiz ameliyat yapılıyordu. Bırakın cerrâhî sarf malzemelerini, pamuk bulmak bile zordu. Açlık ve sefaletten dolayı insanlar birçok hastalığın pençesinde kıvranıyordu. En sık görülen hastalıklardan biri de sıtmaydı. Onun için sağlık ocağı tadilatı yapıldı, jeneratör kuruldu. Doktorlara maaş bağladı. Her köye bir su kuyusu hedefledi. Eğitime büyük pay ayırdı. Halk; cömert, ciddî ve samîmî, farklı bir beyazla karşılaşmıştı. Karşılık gözetmeksizin uzanan yardım ellerine hasret kalmışlardı. Son yolculuğunu yaptığı Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Cordia-Kamines adlı bir şirket kurdu. Altın madeninin ilk üretimini yerinde görmek üzere 16 Nisan 2008’de başkent Bangui’de üç gün kaldığı şantiyede “anofel” adı verilen bir sinek tarafından ısırıldığını fark etmemişti. Türkiye’ye döndükten sonra Kırgızistan’da rakımı yüksek bir tepede eksi 20’leri bulan soğuk sebebiyle soğuk soğuk terlemesini grip olabileceğine bağladı. Dört gün sonra sıtma teşhisi konuldu ama geç kalınmıştı. Sıtmanın hem de ölümcül bir türüne yakalanmıştı. 12 Mayıs 2008’de vefat etti… Defin işlemi ile ilgili olarak arkadaşımız Salih Öz şunları söylüyor: “Kabristanda insanların gelmesi için defin biraz geciktirildi. O sırada bir hanımefendinin rüya gördüğü söylendi. Hanımefendi, üç gün üst üste aynı rüyayı gördüğünü, rüyada bir damat ve gelinin nikâhlarının kıyılacağı ve nikâh merasiminde sahabe-i kiramın da hazır bulunduğunu gördüğünü ve defin günü sabah gazeteyi eline aldığında Ömer Bey’in vefat haberini görünce rüyada gördüğü damadın Ömer Bey olduğunu anlatıyordu. Hemen hazırlanarak ‘Sahabe-i kiramın iştirak ettiği/edeceği bu cenaze namazında benim de bulunmam lâzım!’ diyerek Eyüp Camii’ne gelmişti.” Hicret kahramanı sahabe efendilerimizin (ra) ruhâniyetlerinin hicret şehitlerinin defnedileceği yerlerde hazır olduğunda şüphemiz yok…


3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

40

BULMACA BU Hazrlayan: Ali Topdağ a.topdag@zaman.com.tr

L

İ

L

T

İ

M

C

R

R

T

İ

M

U

S

R

U

N

T

R

E

M

Ö

Y

E

İ

İ

B

N S

A İ

T I

S

L

Ü L

N

E

A

Y

M V

S

1

10

16

10

9

17

2

6

2

21

15

11

3

7

12

9

13

21

15

3

15

3

6

21

5

12

22

8

21

9

23

9

7

12

22

24

9

24

14

20

11

18

2

5

3

5

16

3

1

1

2

18

22

3

25

23

5

18

23

9

21

22

21

5

15

21

5

16

23

11

23

9

1

21

15

2

9

1

3

8

3

4

12

22

21

5

21

15

15

21

22

8

21

8

23

4

23

18

2

8

3

9

2

1

2

5

6

2

15

2

9

1

3

8

3

4

3

8

10

11

26

2

18

8

21

9

21

1

21

1

2

19

3

16

18

3

5

8

2

8

3

4

3

11

21

19

22

21

5

E

L

17 Ö 16 D

18 P

19 Z

20 S

21 U

22 M

23 Ü

24 Y

25 V

26 F

27 Ş

28

29

15 H 3 A

4 K

5 O

6 C

7 N

8 I

9 E

10 Ğ

11 L

12 T

13 G

14 R

Z N F

E B

İ R

E N

E Ş

İ L

İ S

A H

İ D

N U

A H

N

L

A N

O Y

U L

R İ

O Y

B N

A R

E D

N O

E M

S N

A V

E

İ D N E L N İ D K I C I Z

İ

A N

N E

I C

L E

A Ğ

G L

A R

Ö G

İ B

A D

M İ

N I

L

K

İ K A D A Y N Ü D M İ N E

N

R İ L İ B

İ Y N D

2 B

29

1 İ

28

R

27

U

26

E

25

C

24

E

23

T

22

D

21

K

20

A

19

P

18

T

17 C

A

16 Ş

15 K

L

14

H

13

B

12

İ

11

A

E

10

L

L

9 N

O

A

8

M

Ü

7

A

M

6

K

İ N

5

L

4

E

3

A

2

5

A

E

PARAGRAF TAMAMLAMA

B

1 D

R

Ü

Kutulardaki her say bir harfin karşlğdr. Verilen ipuçlarn kullanarak diğer kutular doldurun ve hayatmza yön verecek prlanta tavsiyeyi tamamlayn.

Kabe'deki mübarek taş

E

PARAGRAF TAMAMLAMA A

D

E

U

A

L

A

L

Z

P

R

L

E

A

U

İ

E

N

Cud, sehavet

E

Kur'an' okuyup bitirme

M

H

I

A

C

İ

B

K

E

E

U

B

N

Tevrat gönderilen peygamber

C

H

Allah'n ordusu

K

H

T

H

U

A

H

A

E

çok hadis Arş taşyan En rivayet eden melekler sahabi

T

H

A

A

İ

M

A

K

R

C

K

Hz. İsmail'in kardeşi olan peygamber

M

H

A

A

T

A

E

M

T

T

C

U

D

B

İmann şartlaendan biri

Ş

R

R

T

A

U

L

H

E

A

A

R

İlk ayetin geldiği dağ

Müslümanlarn ilk savaş

E

İ

R

L

Z

K

E

A

D

U

Ç

L

L

R

L

A

İ

Huy, seciye

B

Y

İ

Ğ

E

A

Kur'an! ezberleyen

V

H

E

S

İ

T

S

Ü

S

R

Bir hac çeşidi

T

A

R

L

U

ZİNCİR BULMACA

İ

A

Yabanc, masiva

U

V

B

T

A

F

H

Gençlik kahramanlk

Allah'n sevgilisi

E

H

F

A

İ

İ

T

İ

E

M

A

İslam'n şartlarndan Dinden çkan biri

H

O

R

E

Y

H

E

E

Z

S

15 günde İbranice öğrenen sahabi

İ

Ü

Kur'an'da ad geçen tek sahabe

T

Z

Ü

I

Kur'an' tefsie eden

F

M

T

Ü

E

A

R

Z

MekkelilNamazn erle yaplan ilk antlaşma şartlarndan

R

İ

D

Y

A

N

D

H

B

A

D

R

H

Z

Hayvanlarla konuşan peygamber

E

Z

N

A

T

E

A

R

H

Y

A

H

N

E

H

İ

B

S

Y

A

İ

A

B

E

D

D

Y

T

E

Dördüncü halife

T

D

T

H

E

A

S

H

A

E

C

C

E

İ

U

Efendimiz'in sakal- şerifi

D

T

E

GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ

S

Kutular doldurulmuş bulmaca aşağdaki gibidir. Sizden istediğimiz soru kutusundan çkp sadece yatay ve düşey ilerleyerek bütün kutular kullanp çözümü işaretlemek. Her harfi sadece bir kere kullanabilirsiniz.

Hadis evi

ZİNCİR BULMACA

Benim dünya ile ne alakam olabilir ki! Benim dünyadaki hâlim, bir ağacn altnda gölgelenip azck dilendikten sonra yoluna devam eden bir yolcunun hâline benzer. (Hadis-i Şerif)


Geçen haftanŌn çözümü

Dijital rakamlarla yapŌlan bu çŌkarma iljleminde rakamlarŌn bazŌ parçalarŌ silinmilj. Yanda verilen rakamlarŌn tamamŌnŌ kullanmak zorunda olmadŌŮŌnŌz gibi, bir rakamŌ çŌkarma iljleminde birden fazla kez de kullanabilirsiniz. Acaba bu çŌkarma iljlemini bulabilir misiniz?

Verilen iki resim birbirinin aynŌsŌydŌ. Ama kopyalama esnasŌnda çizer bazŌ ljeyleri farklŌ çizdi. Acaba bu 10 farkŌ bulabilir misiniz?

19 MAYIS 2015 SALI

Dijital çŌkarma

Fark Bulmaca bulmaca

08-09 Bulmacalar

Verilen parçalarŌn yerlerini resimde iljaretleyebilir misiniz?

Yeni Bahar Çocuk

Eksik parça

19 MAYIS 2015 SALI

1’den baljlayarak tüm noktalarŌ sŌrayla birleljtirin.

NoktalarŌ birleljtir

M. resimli çengel D B AS L AN V V K U BUL UT L L K L E L MA S

NoktalarŌ birleljtir

Y E O NÜ Ç L B Ý N Z Y L Ý S K E Ý N E I D Y S K I R K Ý K Ý E E Ý K Y D O K U Z Y Ü Z Ü Ç Ý Ý Ç Z Z

~ljlem çengeli

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

ÇÖZMECE


26 MART - 1 NİSAN 2014 Yeni Bahar Çocuk

Ölmüşlerimize hediyelerini gönderiyor muyuz?

Evet, ölmüşlerimizle irtibatımızı kesmemeli, her türlü iyilik ve ibadetleri yaparak, hayır hasenatlar işleyerek sevaplarından onlara da bağışta bulunmayı önemli bir görevimiz olarak görmeliyiz. Hayatında hizmet edemediğimiz için üzüntü duyduğumuz ölmüşlerimize tam hizmet etme devresinde olduğumuzu da unutmamalıyız. Çünkü onların bizim bağışlayacağımız sevaplara ihtiyaçları çok fazla. İsterseniz bu önemli konuda meşhur Ebu’l Leys-i Semerkandi’nin Şeyhi Zahid Mürgi Hazretleri’nin anlattıklarını ‘Bir Oku, Bin Düşün’ kitabından birlikte okuyalım da, görelim ölmüşlerimizin kabir hayatına nasıl aksediyor, gönderdiğimiz sevaplar bir düşünelim. Zahid Mürgi Hazretleri şöyle anlatıyor mezardakilerin sevap bağışlarıyla yaşadıkları hayatlarını. ********** Bizim zamanımızda (337) bir şehirden diğer şehre gidenler, erkenden o şehre varmaları gerekirdi. Geç kalırlarsa şehre girmeleri zor olurdu. Çünkü şehrin kale kapıları akşam kapanır, tanımadıklarını içeri almazlardı. Ben de Belh’e misafir gittiğim günü geç kaldığım için şehrin kenarındaki mezarlıkta gecelemek zorunda kaldım. Mezarların arasında boş olan bir yere yattığımda ise ibretli bir rü’ya gördüm. Sanki mezardan kalkanlar bölük bölük cemaatler halinde mezarlığın yeşil ağaçları altına oturup sohbete daldılar. Bunlara gökyüzünden nurdan tabaklar içinde leziz yemekler geliyor, akıllarına gelen her istekleri başları üzerinden hemen önlerine iniyordu. Bu yüzden kabristan ahalisi fevkalade neşe içindeydiler. Ancak birini görüyordum ki, cemaatin içine karışmıyor, kıyıda iki elini yanaklarına yapıştırmış halde mahzun bekliyordu. Yaklaşıp sordum: - Sen neden böyle hüzün ve kederli bekliyorsun burada? Bunların içine karışıp yediklerinden yesen, giydiklerinden de giysen olmaz mı? Hüzünlü genç şöyle cevap verdi: - Onlara inen bu leziz yemekleri, güzel elbiseleri, çeşitli hediyeleri gönderenleri var. Her birinin yaşayan ya oğlu, ya kızı, ya anası, ya babası yahut da akraba ve dostları var. Bu yakınları kendileri namına hayırlar yapıyor, iyiliklerde bulunuyor, yoksullara ikram ve ihsandan geri kalmıyorlar. Böylece kazandıkları sevapları bunlara gönderiyorlar. O bağışlar da gördüğünüz şekilde ikramlar olarak intikal ediyor, sevinip eğleniyorlar. Benim ise böyle sevap gönderen yakınım yok ki, onlara inen hediyelerden bana da insin. Ben de onlarla birlikte sevinip mutlu olayım. - Hiç mi kimsen yok senin, dedim? - Bir annem var dedi. O da namazını kılmıyor, sevap kazanıp bana hediye etmeyi bilmiyor. Eğer Belh’e gider de annemi bulursan banim mâruz kaldığım bu mahrumiyetimi anlat, namazını kılsın. Çünkü namazın her iki rekatında ölmüşler için dualar vardır. Ben namazdaki duadan da mahrumum, başka sevap, bağışlarından da! Şeyh Zahid, sabahın erken saatinde bulunduğu mezarlıktan hareketle doğruca şehre gidip bildirilen adreste kadını bulur. Namaz-niyaz nedir bilmeyen kadına oğlunun kabir hayatında gördüğü hüzünlü halini anlatır. Kendini tutamayan anne, ağlamaya başlar. Şeyh ise ona, ağlamanın bir çare olmayacağını, namaza başlayıp ölmüşleri için dualar edip yoksullara yardımda bulunarak sevaplarını bağışlaması icap ettiğini anlatarak ayrılır. Bir müddet sonra şeyh Mürgi, merak ettiği gencin halini tekrar rüyasında görür. Bu defa topluluğun sevinç ve huzuruna ortak olmuş, o da indirilen tüm nimetlerden istifade ediyor, kabir hayatı mutlu ve huzurlu. Genç, der ki: - Annemi ikaz edip namaza başlattıktan sonra okuduğu dualardan, yaptığı hayır hasenatlardan hediyeler yağmaya başladı bana. Mahrumiyetten kurtuldum. Dirilere söyle, ölüler tümüyle yaşayanların sevap, bağışlarına muhtaç halde bekliyorlar. Yaşayanlar ölülerin sevap bağışına olan ihtiyaçlarını unutmasınlar, bizleri mahrum halde bırakmasınlar... - Ne dersiniz bu olaya? Ölmüşlerimize sevap hediyelerimizi gönderiyor muyuz? Yoksa ilgisizliğimize kırgınlıkla bakıyor, vefasızlıkla mı suçluyorlar bizi? Düşünmeli miyiz bu önemli imkân ve ihmalimizi?

Malzemeler:

6

Ahmet Şahin

15

Yapştrc 2 Yuvarlak siyah fon kâğd 3 2 adet çubuk şeklinde kesilmiş siyah fon kâğd 4 2 adet oynayan göz 5 20 adet siyah daire fon kâğd 6 2 adet büyük krmz fon kâğd 1

KÂĞIT HELVA 5

4

3

2

1

Kâğt Helva artk görüntülü :)

M

erhaba canm arkadaşlarm. Bu hafta sizlere çok güzel bir haberim var. Artk faaliyetlerimizin yaplşn video.zaman.com.tr adresinden izleyebilirsiniz. Bundan sonra cannz ne zaman faaliyet yapmak isterse sizlerle birlikte olacağz. Hoşça kaln.

İlk olarak siyah kâğdn alt ksmna krmz fon kâğdn yapştrn. Küçük siyah fon kâğtlarn krmz fon kâğdnn üzerine yapştrn.

HAZIRLAYAN: SEÇİL İLGÜN ANGÜN s.angun@zaman.com.tr

Oynayan gözleri siyah fon kâğdnn üzerine yapştrn. Çubuk şeklindeki fon kâğtlarnn üzerine daireleri yapştrn.

Baş ksmna hazrladğnz, antenleri alttan yapştrn. Diğer krmz fon kâğdn ikiye katlayp, siyah daireleri iç ve dş ksmlarna yapştrn. Sonrasnda diğer dairenin üzerine kat yerinden yapştrn, kolay gelsin. 19 MAYIS 2015 SALI

Sigara kemik kanserine yol açıyor YASİN KILIÇ ANKARA

1çoğunluğunu genç nüfusun oluşturduğu 20

31 Mayıs Dünya Sigarasız Günü. Türkiye’de

milyon insan sigara kullanıcısı. Bir adet sigarada 2 mg civarında kadmiyum bulunduğunu kaydeden uzmanlar, bunun kemik dokularında yenilenme sürecini yavaşlattığını ve acil önlem alınmadığında kemik kanserine yol açabileceğini belirtiyor. Sigara bağımlılığı, tüm dünyada en büyük sağlık sorunu olarak kabul ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre her yıl 5 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiğini kaydeden Biyokimya Uzmanı Dr. Kemal Nazaroğlu, Türkiye’nin Sigara tüketiminde Avrupa ülkeleri arasında üçüncü, dünyada ise yedinci sırada yer aldığını belirtiyor. Türkiye’de çoğunluğunu genç nüfusun oluşturduğu yaklaşık 20 milyon insanın sigara kullandığını vurgulayan Kemal Nazaroğlu, sigara içmedikleri halde sigara dumanına maruz kalan pasif içicilerin sayısının da hafife alınmayacak düzeyde olduğunu kaydediyor. Özellikle, hamilelik dönemlerinde anne karnındaki bebeklerin sigara dumanından etkilendiğine dikkat çeken Nazaroğlu, şunları aktarıyor: “Çocukların gelişme dönemlerinde de akciğer ve beyin gibi organları

ciddi anlamda zarar görebiliyor. İnsan sağlığı üzerinde çok ciddi etkileri bulunan sigaranın içerisinde yer alan 4 binden fazla kimyasal madde ile kalp ve kan dolaşımı hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, hem kadın hem de erkekte kısırlık, mide rahatsızlıkları, böbrek hastalıkları ve en önemlisi de kanser gibi birçok hastalığa sebebiyet veriyor. Sigaraya bağlı en sık rastlanan kanser türü ise akciğer kanseri olarak biliniyor.”

30 SİGARA 300 RÖNTGENE EŞİT Sigarada bulunan ve alfa radyasyonu yayan polonyum 210 adlı kimyasal maddenin solunum yoluyla akciğer kanserine sebep olabileceğini ifade eden Nazaroğlu, günde 30 sigara içmenin yılda 300 akciğer röntgeni çektirmekle eşdeğer olduğunu vurguluyor. Sigaranın bir adedinde 2 mg civarında bulunan kadmiyum elementinin akciğer kanserine sebep olmasının yanı sıra D vitamini sentezini de bozarak kemik dokularında yenilenme sürecini yavaşlattığına vurgu yapan Biyokimya Uzmanı Nazaroğlu, “Kadmiyum bağırsaklarda kalsiyum pompalarından emilerek zaman içinde kemiklerde kalsiyum yerine birikiyor. Uzun süreli sigara kullanımı sonrasında kemik kanserine yol açabilir.” diyor.


3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Bir gazeteci olarak Bediüzzaman

Üstad’ın eski Said döneminde gazetelerde köşe yazarlığı yaptığını biliyor muydunuz? The Times’a röportaj da veren Bediüzzaman, toplumsal konuları köşesine taşıyordu. SEVIM ŞENTÜRK

1tinde Bediüzzaman Said Nursî Nur camiasının kahir ekseriye-

Hazretleri’nin gazete okumadığı, radyo dinlemediği görüşü hâkimdir. Bu hale, Şualar’da geçen “...Ve Risale-i Nur ise; şakirdlerini o derece men’etmiş ki, benim yakın dostlarım biliyorlar ki; yirmibeş senedir değil gazeteleri okumak, belki sormasını ve merak etmesini ve düşünmesini bana terk ettirmiş.” ifadeleri senet gösterilir. Ancak es geçilen husus şudur ki Üstad’ın mübarek hayatı, ‘Eski Said-Yeni Said-Üçüncü Said’ diye üç farklı evreye ayırmış olması. Dolayısıyla Bediüzzaman, ömrü boyunca gazetelere elini sürmemezlik yapmamış, tam tersi muhtelif yayın organlarında dönemin siyasî, içtimaî problemleri ile yakından ilgilenen makaleler kaleme almıştır. Bu arada şu şık bilgiyi de araya sıkıştıralım: Yeni Asya Gazetesi’nin başyazarı hâlâ Üstad Hazretleri’dir. Bediüzzaman Said Nursî’ye göre, gazeteler fikirlerin kılavuzu olmalı. Gazetecilerin de meslek-i aslî olarak bu mülahazada olmaları gerekir. Hatta Üstad şu ifadeleri kullanır: “Muvakkat naşir-i efkârı i’lâ-i kelimetullahı hedef-i maksad eden umum gazetelerdir.” Ve ‘Divan-ı Harbî Örfî’ eserinde şöyle seslenir: “Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı; hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddip olmalı. Ve onun sözleri kalb-i umumî-i müşterek-i milletten bîtarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnamesini, vicdanınızdaki hiss-i diyanet ve niyet-i halise tanzim etmeli.” Üstad Hazretleri, Yeni Said döneminde kendi deyimiyle sigarayla beraber gazeteleri de terk etmezden evvel Osmanlı’nın son döneminde sosyal hayatı saran birçok gazetede moda tabirle köşe yazarlığı yapar. Bu arada, Üçüncü Said devrinde Zübeyir Gündüzalp abiye gazeteler aldırır ve okutturur. Onun hayatı etraflıca tetkik edildiğinde başta gazeteler olmak üzere basın-yayın organlarının sergüzeşt-i ömründe hep var olduğu görülecektir. Tek Parti iktidarında aleyhinde yapılan haberler, tezviratın çokluğu lehinde yazılan yazılardan kat be kat fazladır ki bu da günümüzde Fethullah Gülen Hocaefendi’ye hakaretamiz ifadelerle hücum eden sözde kalemlerin haletiyle akrabalık gösteriyor. Üstad, sadece iç kamuoyunun gündemini teşkil etmez. Bilhassa 14 Mayıs 1950 tarihinde Demokrat Parti iktidarı zamanında aktüel politikanın hep gündemindedir. Ve bu görünür olma durumu dış basının da gündem maddelerinden olur. Mahkemesi, sürgünleri, ikili görüşmeleri, talebeleriyle münasebeti hep didik didik edilir. Bediüzzaman, ruhunun ufkuna yürümeden iki ay önce 5 Ocak 1960’ta ‘The Times’ dergisi muhabirinin ısrarlı röportaj teklifine müspet cevap vererek İngiliz basınına konuşur. Bu mülakat, 12 Ocak 1960 tarihinde Times’ta yayımlanır. Yabancı basının Nurculara bakışı, DP iktidar olsa da, devlet gibi resmîdir ve yanlıdır. Mesela bir başka haberde şu ifadelere yer verilir: “Fanatik Nur tarikatının yaşlı öncüsü, tüm Türkiye’yi kapsayan bir geziye çıkıyor, Ankara ve İstanbul’a uğruyor. Tarikatın 600 bin üyesi

Üstad, köşesinde sosyal ve siyasî konulara yer veriyordu. Vefatından iki ay önce de The Times'a röportaj veriyor.

olduğu belirtiliyor ve muhalefet çekinmeden açıklıyor: Said Nursî Demokrat Parti’ye 600 bin oy muhafaza ediyor.”

‘Dağ meyvesi acı da olsa devadır’ Basın, Üstad Hazretleri’nin görüldüğü gibi hep hayatındadır aslında. Peki, Said Nursî hangi gazetelerde yazılar kaleme almıştır? Bediüzzaman’ın ilk yazısı 2-9 Ekim 1908 tarihleri arasında Misbah gazetesinde yayımlanır. ‘Dağ meyvesi acı da olsa devadır.’ başlığı altında kaleme aldığı yazısında, İstanbul ve Selanik’te yaptığı hürriyet nutuklarına yer verir. Malum Üstad, ‘istibdad’ dönemine muhalif aydınlar zümresindendir ve özgürlüğü sonuna kadar savunur. Mezkûr gazetede dört makalesi yayımlanan Üstad’ın bir sonraki durağı, İttihat ve Terakki Fırkası’nın sesi Şura-yı Ümmet olur. 1902’den 1929 yılına kadar 220 sayı çıkan bu Jöntürk dergisi, Kahire’de kurulur. Paris, İstanbul ve Selanik’te yayım hayatına d e v a m eder. Günlükten aylığa değin çeşitli formatlarda çıkan dergide Ali Kemal, Samipaşazade Sezai, Yusuf Akçura gibi isimler de yer alır. Devrin bütün kültürel so-

runlarının ele alındığı dergide, Üstad da Hamidiye Alaylarıyla alakalı makale yazar. Şura-yı Ümmet, Türkçü politika güden bir dergidir. Said Nursî’nin bir başka durağı Şark ve Kürdistan gazetesi ise Kürtçü fikriyata sahiptir. 1908’de yayım hayatına başlayan gazete, haftada iki kez dört sayfa olarak İstanbul’da neşredilir. Hersekli Ahmet Şerif’in önayak olduğu gazetenin başyazarı ise Malatyalı Bedri’dir. Gazetenin amacı Bediüzzaman’ın da tespitiyle geri kalmış Kürt halkının kalkınma, kültür, eğitim, ticaret ve sanayi alanlarında bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır. Bu arada Üstad, ‘Medresetü’z-Zehra’ projesiyle ilgili Sultan Hamid’e gazete sütunlarından seslenme imkânı bulur.

En çok yazısı Volkan gazetesinde çıktı Bediüzzaman Hazretleri’nin en çok yazı kaleme aldığı gazete on sekiz makale ile Derviş Vahdeti’nin Volkan gazetesi olur. Üstad, yazdığı gazetelerin yayın politikasını savunmuyor, sadece fikirlerini geniş kitlelere ulaştırmak adına köşe yazarlığını araç olarak görüyordu. Yoksa onu Derviş Vahdeti’yle aynı kefeye koymak en hafif tabiriyle tarih bilmemezlik olur. 1908-1909 yılları arasında İstanbul’da çıkan gazetede Üstad, hürriyetin elzem olduğunu ısrarla savunur. 31 Mart isyanını ise tasvip etmediğini dile getirir. Bediüzzaman, imparatorluğun keşmekeş zamanlarına tesadüf eden dönemlerinde gazete seyahatine devam eder. Türkiye’nin ilk basın şehidi addedilen Hasan Fehmi’nin Serbesti gazetesinde askere hitaben yazdığı üç makalesi yer alır. Mizancı Murad’ın 1896-1909 tarihleri arasında 348 sayı çıkardığı Mizan gazetesinde de üç yazısı yayımlanır. İstanbul, Kahire, Paris ve Cenevre’de yayımlanan gazete, II. Abdülhamid devrinde ‘muhafazakâr’ bir dil kullanmaya gayret eder. Ancak 31 Mart olayı sonrasın onun da kapısına kilit vurulur. Son sözü Üstad’a bırakalım. Diyor ki: “O elmas kılınca benzeyen lisân-ı matbuata itidal ile saykal (cila) vurun, ta ki ifrat ve tefrit ile pas tutmasın!”


3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Sabah namazına kalkmak için... Zamanında uyuyun Sabah namazına kalkabilmek için öncelikle yapmanız gereken, geç saatlere kalmadan zamanında uyumaktır. Her şeye rağmen uyku programınızı kontrol altına almalısınız. Belki ufak tefek aksamalar olabilir. Bazen de karşı koyamayacağınız engeller vardır. Her türlü şartta namaza kalkmak vazgeçilmez bir düsturunuz olmalıdır. Sabahın erken saatlerinde yapmanız gereken bir iş olduğunu düşünün. Nasıl zamanında uyuyup bir dizi tedbir alıyorsunuz. Dünya işleri için her gayreti gösteren insanların ebedî mutluluğu için daha fazla çırpınması gerekir. Bunun için çok iyi konsantre olmalısınız. Sabah namazına kalkmayı öyle bir önemsemelisiniz ki, sanki onu kaçırmak hayatınızın en önemli hazinesini kaybetmek kadar mühim olmalıdır.

İçten dua edin Sabah namazının zevk ve heyecanı daha yatarken başlamalıdır. Kalbimizden şöyle düşünebiliriz: “Allah’ım, Seni seviyorum, Sana ibadet etmek istiyorum. Ne olur, beni huzuruna kabul et! Beni Seninle buluşamama bedbahtlığına düşürme! Beni sabah namazına şevkle kaldır ve sabah namazımı kılmayı nasip et!” İnanıyorum ki, Rabb’imiz böylesi içten ve duygusal duâları kabul eder. Çünkü burada kulluğun çok ince bir sırrı vardır; Cenâb-ı Hak, huzuruna girmek için can atanı reddetmez! Sabah namazına kalkmak için saf ve samimî bir niyetle birlikte dua etmek ve bir kısım sûreleri okumak gerekir. Öncelikle içinizden nasıl geliyorsa öyle dua edin, yalvarın, isteyin. Bundan başka 7 Kevser Sûresi, üçer İhlâs, Felâk ve Nâs sûreleri, Fatiha ve Ayetelkürsî okuyabilirsiniz. Niyet, dua ve samimî bir istek, uyarıcı araçlarla birleşince namaza kalkmanızı hiçbir şey engellemez inşaallah.

Uyarıcı Araçlardan Yararlanın Sabah namazına uyanabilmek için yığınla formül vardır. Hiçbir zaman tek bir formüle bel bağlamayın. Namaza kalkabilmek için en bilinen çözüm, çalar saat kurmaktır. “Başında davul çalsan uyanmaz” denilen kimselerden iseniz mutlaka gür sesli ve uzun çalan bir saate sahip olmalısınız. Cep telefonlarının bu özelliğinden de yararlanabilirsiniz. Eğer her şeye rağmen saati duymuyorsanız, bir değil, birkaç saat kurun. Ebedî hayatınız için birkaç saniye saati ayarlamaya harcasanız hiçbir şey kaybetmezsiniz. Birçok insandan, “Saati duyar duymaz susturuyor, sonra uyuyorum” sözünü işitmişsinizdir. Oysa bunun çözümü çok basit. Saati başucunuza değil, uzağa koyun. Kalkmadan susturamayacağınız bir yere korsanız, susturup tekrar uyumazsınız.

Uyandırması için birisiyle sözleşin Sabah namazına daha kolay kalkan veya size göre kalkması daha güvenli olan birisine haber vermeniz klâsik, ama en çok uygulanan yöntemlerden birisidir. Bunu evlerde daha çok anneler üstlenir. Çocuklar da “Nasıl olsa annem kaldırır.” diye alabildiğine rahat, nazlı ve ilgisizdir. Gençlerin böyle

yapması, anne ve babaları canından bezdirir, çocuklarını namaza kaldırmak büyük bir yük olur. Sabah namazına kalkmak için üşengeç ve isteksiz davranmak, hem bizi kaldıran kimselerin hakkına tecavüzdür, hem de Rabb’imize karşı büyük bir günahtır. Onun huzuruna büyük bir şevkle ve zamanında koşmamız gerekir. Eğer sizi namaza kaldıracak kişi, anne ve babanızın dışında bir kişiyse, fazla nazlanamazsınız. Ancak bu durumda da kimi inatlaşmalar, kırgınlıklara dikkat etmek gerekir. Uyuyan insan, ışığın birden yanmasından, yüksek sesle bağırılmasından rahatsız olur. Bu durumda da nefsin rahatsızlığını, başkasına yıkmamak gerektiği unutulmamalıdır. Namaza kaldırmak için başkasına haber vermeniz, her zaman anlattığımız durumlardaki gibi düzenli olmaz. Bazen de bütün imkânlardan mahrum olursunuz. Bu durumda bir başka kişiye, sizi bizzat veya telefonla uyarması için haber vermeniz gerekir.Öyle olumsuz bir durumla karşı karşıya kalabilirsiniz ki, namaza kaldıracak her şeyden mahrum olabilirsiniz. Lisede öğrenciyken beş kişi aynı evde kalıyorduk. Evimizde telefonumuz yoktu. Saatimiz bozulmuştu. Tamamen çözümsüzdük. Bu durumda her birimiz birer saat uyanık kalarak nöbet tutmaya karar verdik. Herkes bir saat uyanık kalıyor, sıradaki kişiyi kaldırıp yatıyordu. En son kişi ise, hepimizi namaza kaldırırdı. Böylece namazımızı tehlikeye atmaktan kurtulmuş olduk. Biraz zahmet çekmiş, uykusuz kalmıştık. Ama sabah namazını zamanında kılmanın doyumsuz huzurunu tatmıştık. Cenab-ı Hak, hiç kimseye sabah namazına kalkamamak veya namazı kazaya bırakmak gibi bir acı yaşatmasın.

Sabah namazına nasıl kaldırılır? Sabah namazına kalkmak kadar kaldırmak da çok önemlidir ve beceri ister. Namaza kaldıracağınız kişiye uygun bir şekilde hareket etmelisiniz. Kimi kaldırıyor olursanız olun, tatlı, yumuşak, içten ve şefkatli bir dil kullanın. Uyuyan kişinin yattığı odanın kapısını sertçe açıp, hışımla içeri girip, hemen lâmbayı yakıp bağırmaya başlamak yanlıştır. Uyuyan insanın psikolojisini anlamak gerekir. Olumsuz davranışlar, sizin arzunuzun tam tersi bir sonuç almanıza sebep olabilir. Eğer namaza kaldıracağınız kişi eşiniz ise, biraz daha teşvikkâr olmalısınız. Çünkü eşlerin birbirine karşı hem nazları geçer, hem de karşılıklı yaptırımları vardır. Eğer sabah namazına kaldıracağınız kişiler çocuklarınız ise, küçükken aşırı teşvik edici ve özendirici, büyüdüklerinde biraz tatlı sert olun. Ama asla baskıcı ve cezalandırıcı olmayın. Sizin göreviniz, namazı sevdirmek, nefret ettirmek değil. Bazı anne ve babalar, çocuklarına güya şefkat ettikleri için namaza kaldırmıyorlar. Daha sonra da “Neden çocuğum namaz kılmıyor?” diye yakınıyorlar. Oysa namaz kılmamanın nasıl bir azaba yol açacağını düşünerek çocuğunuzu namaza kaldırmalısınız. Rabb’imizin şu anlamdaki emri, tüm anne babaları düşündürmelidir: “Ailene namazı emret; sen de namaza sabır ve sebatla devam et.” (Taha Sûresi, 132)


3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN S E Ç M E L E R

KARA KADIFE Necati Göksel Altın Kitaplar, 324 sayfa 2124463888

2. İSLAMI TÜRK EDEBIYATI SEMPOZYUMU Editör: Hasan Gökçe Kaynak Yayınları, 447 sayfa 2165221144

CADI AVI Erhan Başyurt Elhamra Yayınları, 240 sayfa 2164012062

DOĞU PERINÇEK’IN 50 YILI Özgür Erdem İleri Yayınları, 511 sayfa 2124819257

OSMANLI ERMENILERI Jeremy Salt Çeviren: Kadriye Göksel Tarih Kuram Yayınları, 215 sayfa 2124819257

San Andreas:

Kıyametini bekleyen şehir! Profesör sınıfta slayt eşliğinde ders anlatmaktadır. Konu deprem… Işıklar yanar ve ilk öğrenci soruyu yapıştırır: “Hocam burada da böyle bir deprem olacak mı?” Öğretmenin cevabı tanıdıktır: “Soru yanlış, olacak mı, değil; ne zaman olacak?” Tartışma da, soru ve cevap da hiç yabancı değil… 99 depremi ile başlayan ve o günden sonra tanımaya başladığımız pek çok deprem uzmanına sorulan soru ve alınan cevapla aynı… Felaket konusunda her ülkeden biraz daha şansız olan Amerika, felaket filmleri konusunda da rakipsiz. Son örnek ise önümüzde; San Andreas Fayı… 99 depremini yakın zamanda yaşamayan bir nesil olsak, belki de fay kelimesinin anlamından bile habersiz olacaktık. Popcorn filmler ve eğlencelik TV dizileri ile kendine müstesna bir kariyer oluşturan yönetmen Brad Payton, Amerikalıların kaslarına pek bayıldığı Dwayne Johnson’u yanına alarak epey gürültülü ama felaket çıtasını epeyce yukarılarda tutarak işe girişmiş. San Andreas Fayı, sade suya tirit giriş sekansından sonra büyük bir görsel gösteri ile başlıyor. Pek çok filme final olabilecek baraj yıkım sahnesiyle izleyiciyi nasıl bir gürültülü ve sarsıntılı filmin bekleyeceğini müjdeliyor. Filmin hikâyesi tipik Amerikan felaket temasından milim sapmıyor: Kurtarma helikopteri pilotu olan Ray, kendi çocuğunu kurtaramadığı için hayatı ciddi psikolojik defo almıştır. Eşi ve kızı kendisinden uzaktadır, üstelik karısı yeni bir evliliğin peşindedir. Evleneceği adam ise gökdelenler dikmekle meşhur bir müteahhittir. Gel gör ki hayat düz bir çizgide devam etmez ve 9 ve üzeri şiddetle seri deprem dalgası kahramanlarımızın yaşadığı Kaliforniya ve Los Angeles’i vurmaya başlar. Ray büyük resim için bir şey yapamaz belki ama karısı ve kızını kurtararak ailesini tekrar kurabilme şansı doğmuştur. Bu tür felaket filmlerini iki türlü okuma şansımız var. İlki bize gösterilen ve bilimsel gerçekler, görsel efektlerle desteklenen gürültülü bir macera filmi izliyormuş gibi izleyip salondan çıkmak. İkincisi ise biraz daha alt okuma yaparak, filmin hamaset ve görünür sığ yüzeyinden bir alt katmana inerek okuyabilmek. Birinci gözlük şahane bir Hollywood felaket filmi gösteriyor bize. Öyle ki belki milyon insan öldükten, binalar yerle bir olduktan sonra bile ‘Şimdi

ne olacak?’ sorusuna, Amerikan bayrağı dalgalandırıp, ‘Ne olacak, tekrar inşa edeceğiz!’ cevabıyla vatan millet edebiyatı… Ancak ikinci gözlük, filmin belki yönetmenin bile aklına gelmeyen, planlamadığı etkisi: Kendimize ait netice çıkarabilecek hakikat gözlüğü. Kutsi bir hadis vardır: “Ölmek için dünyaya gelirsiniz, harap olmak için binalar yaparsınız.” diye. Hadis, her sabah melaikenin bu cümleyi insanlığa haykırdığını belirtir. İnsanoğlunun tarihi, bina yapma tarihidir. Bitmek tükenmek bilmeyen bir hırs ve arzuyla inşa eder. İnsanın içindeki yukarı doğru inşa etme hırsı 5 bin yıl öncesine, Babil’e kadar dayanır. Kutsal metinler durumu insanın tanrılaşma eğilimi olarak anlatırlar. Ne ki zaman zaman fabrika ayarlarına döndürülür bir San Andreas Fayı şekilde. Felaketler Yönetmen: Brad bu yönüyle tam bir Peyton ibret tablosudur Oyuncular: John görenler için. Malkovich, Vilius San Andreas Tumalavicius, Fayı’nın kötü kahEleanor Tomlinson, ramanı böyle bir Peter Stormare adamdır ve tehlike Tür: Aksiyon , Macera, Gerilim Süre: anında sevdiklerini bırakıp kaçmaktan 1 saat 54 dakika çekinmez. Gerçi 2015, ABD film kötülere karşı yürek soğutan sonlar hazırlamış ama kimse bir Hollywood felaket filminden insanların kendi mezarlarını inşa etme şehveti konusunda alt mesaj beklemesin elbette! San Andreas, fedakâr ebeveyn, dirençli ve zeki genç kuşak şeklinde iki öyküyü paralel yürütmeye çabalarken, pek başarılı olamadığı bir bilim adamı/medya üçüncü öyküsünü de eklemleyerek ilerlemeye çalışan bir film. Senaryo finalde üç öyküyü birleştirmek gibi kaygı taşımadığı gibi, finale kadar büyük resimle ilgili epey cimri davranıyor. En çok ‘görün nasıl felaket filmi yapılır’ derdinde. Sıkıştığı anlarda da ‘Aynı Google Earth’ın insanlarıyız’ nevinden kestirip atıyor meseleyi. Üzerine bir tutam romantik aşk, bir miktar feragat ve sadakat da ekleyince oldu zannediyor. Ezcümle; San Andreas Fayı belki çok önemli bir film değil ama bizim gibi büyük deprem beklentisi içinde olan ülkeler için bir şekilde ders alınabilecek epey metaforik ayrıntıyı da barındırıyor. İzlenecekse bu yönüyle izlenmeli.

Türküler kardeşlik için Yedirenk Sanat Vakfı, bir kardeşlik etkinliğini daha sanatseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. 4 Haziran’da gerçekleşecek ‘Kardeşimin Türküsü’ konseri, Anadolu’nun kadim mirasını ve ortak ezgilerini sahneye taşıyor. Konserde yer alacak sanatçılar da bu mirası ve çeşitliliği yansıtıyor. Metin Özülkü’nün orkestrasıyla birlikte katılacağı konserde Emel Taşçıoğlu, Fuat Saka, Hüsnü Şenlendirici, Ömer Faruk Tekbilek, Rojin, Sabahat Akkiraz, Suzan Kardeş ve Destans Halk Dansları Topluluğu sahneye çıkacak. 4 Haziran Perşembe günü Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi Harbiye Auditorium Salonu’ndaki konser, saat 19.30’da başlayacak.


28 GÜNDEM

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Yelkenimi açtım rüzgârı milletten bekliyorum

Hakan Şükür, İstanbul 3. Bölge’den bağımsız milletvekili adayı. “İşin kolay tarafı düzene ayak uydurmak. Makam isteseydim alırdım. Ama mücadele yolunu seçtim. Kendim için mi? Hayır.” diyor. BEHRAM KILIÇ

1hâli yaşıyor. Konuşana belli değerleri

Türkiye, son bir buçuk yıldır bir cinnet

savunana bedel ödettirildiği günlerdeyiz. Hukuksuz, delilsiz iddialarla tutuklananlananlar, twit attığı için yargılananlar, müfettiş ve maliyeci baskınlarıyla sindirilmeye çalışılanlar... Liste böyle uzayıp gidiyor. Hakan Şükür bu dönemin öne çıkan isimlerinden. Türk futbol tarihinin ve Galatasaray’ın efsane oyuncusu, 2011 seçimlerinde AK Parti’den Meclis’e girmiş, 16 Aralık 2013 tarihinde de partisinden istifa etmişti. İstifa öncesi kendisine Spor Bakanlığı önerilen, bu makamı elinin tersiyle iten Şükür, 7 Haziran’da İstanbul 3. Bölge’den bağımsız

milletvekili adayı. -2011’den farklı olarak seçim çalışmalarınız nasıl gidiyor? Çok yoğun. Büyük teveccüh var. Farkı, 2011’de İstanbul’da çalışmadım. Daha çok ismimden dolayı diğer illerde başka adaylara destek olduk. -Bağımsız adaylığa nasıl karar verdiniz? Biliyorsunuz 2011’de bile siyaset hiç düşünmediğim bir şeydi. Ama şimdi içine iyi ki girmişim diyorum. Girmesem Meclis’te millet için bir şeyler yapılıyor zannedecektim. Özellikle 3. dönem AKP’nin böyle bir hâle geleceğini hiç beklemiyordum. İnanılmaz yasalar çıktı; MİT yasası, belediyeler yasası, kamu ihale yasası, enerji kanunu... İşleyen sistem millet için değil bana göre. Yüzde 50’yi

bulan bu tek adam sistemi tehlikeli bir şey. Ona göre şekillenmek zorunda vekiller. Ses çıkartamıyorlar. Bağımsız adaylığa bundan dolayı karar verdim. Bugün ülkede her fert özgürlük ve bağımsızlık istiyor. Anayasa ve kanunların ayaklar altına alındığı bir ortam var. Özgürlüklerin kısıtlandığı, düşünceye izin verilmediği bir ortamda bağımsız bir vekil olarak bu yapılan hukuksuzlukları anlatabileceğime inandım ve aday oldum. -Sokaklarda bir partinin adayı olarak mı yoksa bağımsız aday olarak mı dolaşmak daha etkili? Şimdi güç bir partinin elinde görünüyor. Ellerindeki bu güçle her türlü itibarsızlaştırmayı yapıyorlar. İnsanları karalıyorlar. Bize de bunu yaptılar. Ama bir ismimiz var. Çok

işlemedi. Daha önce hiç görüşemediğimiz kesimlerin bu dönemdeki duruşumuzdan dolayı büyük bir sempatisi doğdu bize karşı. -CHP’liler, MHP’lilerden de mi? Sadece onlar değil, diğer partilerden, çok farklı düşünenlerden de. Birçok CHP’li, MHP’li arkadaşım benim için o partiye oy vermişti. Şimdi ‘Biz sana o gün söylemiştik’ diyenler var. Biz o gün aynı duygu ve düşüncede bulunduğumuz insanların bunları yapamayacağını düşünüyorduk. Ayrıldık. Şimdi bağımsızız. Bağımsız olmak, milletin temsilcisi olmayı kolay kılıyor. -Tek başınıza seçim çalışması yapmak zor mu? Tek başıma değilim. Hiçbir zaman tek başıma da olmadım. Beni benden çok seven, bana çok değer veren, dua eden


29GÜNDEM

insanlar var. -Bazıları ‘550 vekil içinde bağımsız aday neyi değiştirebilir?’ diyor. Bir milletvekili milletin temsilcisidir. Devletin görevi milletin hakkını gözetmek. Milletin istediği bir şeyi milletten aldığı vergilerle yapmak. Milletin isteklerini Meclis’te anlatacağım. -Ama vatandaş tek başına ne yapacak diye soruyor. O vatandaşlarımız tek başına olmayanların ne yaptığını da sormalı bence. Bugün ülkenin hâlini görüyoruz. Birileri ellerindeki medyayla ülkeyi istedikleri gibi gösterebiliyor. Olduğu gibi değil, istedikleri gibi. Ama vatandaşlarımıza bu soruyu sorduran bir sistem var. Sanki mecbursunuz bir partiye bağlı olmaya. Sistem bunu dayatıyor. -Ne işi var Hakan’ın siyasette, sizin için çok temiz, futbolun içinde olsun diyenler de var. Futbol dediniz, niyetler böyleydi bizim. Ama oralar da birilerinin hâkimiyeti altında. Bizi kendi alanımızdan bile uzaklaştıran bir yapı var. Sanatçı için de bu geçerli. İyi bir dizide oynayabilmek için onlara ait yerlerle iyi münasebetler kurması lazım. Liyakat aranmıyor, izlenme oranı aranmıyor. Ya bu düzene ayak uyduracağız ya da tersi. Ben de bunu yapabilirdim, işin kolay tarafı düzene

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN Nerede konuşacağım? Meclis’te. Bu yüzden bağımsız adayım. Meclis’i kapatamıyorlar. -İstanbul 3. Bölge’de kaç yere seçim bürosu açtınız? 4 yere. Avcılar, Şirinevler, Başakşehir ve Beylikdüzü. -Sabahtan akşama kadar bir gününüz nasıl geçiyor? Sabah 6’da çıkıyoruz. Çeşitli işadamlarıyla, derneklerle kahvaltılar yapıyoruz. Ardından fabrikalara gidiyoruz. İşçilerle beraber oluyoruz. Sonra salon toplantılarına katılıyoruz. Gün içinde yaklaşık 4-5 konuşma yapıyorum. Merak edenlerin sorularına cevap veriyorum. Sıkışmış bir adamın ülkeyi yönettiğini anlatıyorum insanlara. Bir milletvekilinin bunları anlatmak için çok önemli olduğunu söylüyorum. ‘Her zafer bir kişiye inanarak başlar’ sloganıyla çıktık yola. -Futbol adamı kimliğiniz var. Galatasaray ve diğer takım taraftarlarından oy bekliyor musunuz? Bana duyulan sevginin karşılığında oy istemiyorum. İnsanlar beni çok seviyor, başarılarımı biliyor. Ama siyasete bakış açılarının değişmesini istiyorum. ‘Siyaset sana yakışmıyor’ diyenler var. ‘Sana uymuyor, sen çok temizsin’ diyenler var. Bu bir alışmışlık, bir dayatmışlık ifadesi. Aslında sistemin ne kadar pis olduğunu da anlatan bir ifade. O zaman seni yönetmeleri için neden onlara oy veriyorsun, diye soruyorum. -Haklı değiller mi? Çok temiz kalıyorsunuz. Sorun zihin köklerimize yerleştirilmiş mecburiyette. Biz bir partiye oy vermek zorundaymışız gibi hissediyoruz. Oysa o makamlar milletin makamları. Milletten alınanı millete eşit şekilde verme makamları. Bize keyif bağışlama makamları değil. Bu algının olduğu yerde halk böyle sorar. -“Bana duyulan sevginin karşılığında oy istemiyorum.” dediniz. Biraz açar mısınız? İnsanlar beni tanıyor, başarılarımdan dolayı da seviliyor, güven duyuluyorum. Aslında bu sevgiye, bu güvene oy vermeleri lazım. Ama ben oy isterken utanıyorum. İşte bak, geldim, fotoğraf çektirelim, sarılalım, sonra bak fotoğraf çektirdik, bana oy ver gibi oluyor. Sanki onun sevgisinden dolayı hissettiği bir duyguyu kullanıyor gibi olmak, bunu çok kendimde oturtamıyorum. Eşim bazen diyor, ‘Sen siyaset yapıyorsun, işte insanlara söyle, bu kadar teveccüh gösteriyorlar, seviyorlar.’ Söyleyemiyorum. Başka biri ‘Hakan’a oy verin’ derse desin diyorum. -Çok ince düşünüyorsunuz… Hayır. Kendim için istediğim şeyi onlar için de istiyorum. Bağımsız olmak, rahat olmak, özgür olmak istiyorum. Mütedeyyin bir insanı en tepeye getirdiler, onun üzerinden bütün muhafazakârları birbirine kırdırıyorlar. Gariban, fakir, fukara, hayırsever içeri atılıyor.

-Eşiniz nasıl karşıladı bağımsız aday olmanızı?

7’den 77’ye herkesle kucaklaşan Hakan Şükür, “Allah’ın izniyle kazanacağıma inanıyorum.” diyor. ayak uydurmak. Kime göre hareket etmesi gerektiğini bilebilecek kadar da akıllıyım. Makam isteseydim alırdım. Ama mücadele yolunu seçiyorum. Kendim için mi? Soma’da maden çöktüğü zaman o madenin çöküşünden birilerinin sorumlu olması lazım. Bunu haykırmak için. -Sokaklarda neler yaşıyorsunuz? İnsanların şikâyetleri, istekleri neler? Bireysel çözüm isteyenler var. Atacağı oyun sandıkta karşılığını alamayacağını düşünenler var. Daha önce bu iktidara oy verdiğini, bugün oy kullanmayacağını söyleyenler var. Sokakta çok rahatım. Güç sahipleri benim kadar rahat değil. Onlar dışarıda haklarındaki iddialardan dolayı

kolay gezemiyor. Hukuktan kaçtıkları için. Şu anki duruşumdan dolayı bana karşı bir teveccüh var. Böyle bir özgürlük yaşıyorum. Bunun dışında ülkenin bu hâlinden şikâyet edenlerin sayısı az değil. Attığı bir tweet için ağır cezada yargılananlar var. Kendileri ile ilgili eleştiriyi kabul etmeyen bu anlayış halkın tepkisini çekiyor. Herkes adına konuşan bir insan olmak için bağımsız aday oldum. Yoksa milletvekili olmak gibi bir hevesim yok. Saklanan bazı gerçekleri kamuoyuna bir medya organı gibi duyurmak amacım. -Tanınan birisiniz ama sizi adaylığınız sürecinde birkaç televizyon dışında ekranlarda göremedik. Baskıdan dolayı kanallara çıkamıyorum.

Hiç beklemiyordu. 2011’de de istemiyordu zaten. -Yakın çevreniz, eski futbolcu arkadaşlarınız bağımsız aday olmanıza ne tepki verdi? Takdir ediyor, destek veriyor ama birlikte görünmekten çekiniyorlar. Bu da doğal bir şey. O arkadaşlarımızın hiçbirinden bu buhran dolu ortamda kendilerini feda etmelerini isteyemem. -7 Haziran’da nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? Bir intikam duygusu ile hareket etmiyorum. Ama Seni biz adam ettik. Bizim sayemizde milletvekili oldun deyip geçmişte yaptıkları övgülerin şimdi tam tersini konuşan, partiye verdiğimiz katkıları unutanlara, bana oy vererek milletimizin bir cevap vermesini istiyorum. 25 senedir ailesiyle, çevresiyle, yaşantısıyla halkın gözü önünde olan biriyim. Devletleşen parti politikalarının esiri olmayarak bağımsız bir şekilde irademi ortaya koydum. Yelkenimi açtım, rüzgârımı da milletten bekliyorum. İnşallah dualarıyla, oylarıyla desteklerler. Allah’ın izniyle kazanacağıma da inanıyorum.


30GÜNDEM

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

BAĞIMSIZLARIN SEÇİMİ

7 Haziran’da 182 aday bağımsız yarışacak. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının aktörleri Yakub Saygılı, Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Nazmi Ardıç gibi isimlerin Meclis’e girip girmeyecekleri merak konusu. BEHRAM KILIÇ

1önemli seçimlerinden birini yaşayacak.

Türkiye, 7 Haziran’da tarihinin en

Her parti gibi bağımsız adaylar için de bu seçim çok önemli. 44 ilden 182 kişi bağımsız aday. 18’i kadın olan adaylar arasında özellikle Silivri’de rehin tutulan polis müdürleri dikkat çekiyor. Bunun yanında Meclis sıralarına oturmuş İlhan İşbilen, Hakan Şükür, Cemal Kaya gibi isimlerin yanı sıra sanatçı Metin Şentürk, Antalya’nın eski belediye başkanı Hasan Subaşı da adaylar arasında. Sizler için seçilme şansı yüksek bazı bağımsızların çalışmalarına göz attık. ALI FUAT YILMAZER: 22 Temmuz’daki sahur operasyonuyla tutuklanan eski İstanbul Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer, İstanbul 1. Bölge’den aday. Yılmazer’in seçim çalışmalarını hukuk fakültesinde okuyan 23 yaşındaki kızı Fatma Saadet yürütüyor. Fatma Yılmazer, seçim bölgesinde ve davet edildiği televizyon programlarında babasını halka anlatıyor. Karşılaştığı insanların çoğunun “İyi ki Ali Fuat Bey aday oldu. Yoksa biz oy kullanmayı düşünmüyorduk.” dediklerini aktarıyor. Ali Fuat Yılmazer’in aday olmasının sebebi ise konuşabilmek. Fatma Yılmazer, babasının gerçekleri haykırmasın diye hakkında tahliye kararı olmasına rağmen tutsak edildiğini söylüyor. 22 yıl kesintisiz istihbaratta görev yapan Ali Fuat Yılmazer; Ergenekon, sol örgütler, PKK, El Kaide gibi terör örgütlerine yönelik sayısız operasyonu yöneten kişiydi. YAKUB SAYGILI: 1 Eylül 2014’te gözaltına alınan ve tutuklanan Yakub Saygılı ise İstanbul 2. Bölge’den aday. 17 Aralık ope-

rasyonunun kahramanlarından olan o günün İstanbul Mali Şube Müdürü Saygılı’nın seçim çalışmalarını ise eşi Esra Saygılı ve meslekteki eski mesai arkadaşları Yasin Topçu, Mehmet Akif Üner gibi isimler yürütüyor. Esra Saygılı, eşinin ve diğer polislerin her türlü bedeli ödemeyi göze alarak operasyonlara imza attığını belirtiyor. Yakub Saygılı, seçim bildirgesinde halka, “En masum insanların bile makul şüpheli yapıldığı despotik yönetim anlayışından yeniden AB standartlarında bir demokrasiye dönülmesi için çalışacağım.” sözünü veriyor. YURT ATAYÜN: 22 Temmuz operasyonundan sonra tutuklanıp cezaevine gönderilen bir isim de eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün. PKK-KCK şehir yapılanmasına darbe vuran, Selam Tevhid örgütüne operasyon başlatan Atayün, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını da yönetmişti. Atayün, Ankara 2. Bölge’deki vatandaşlardan oy bekliyor. Atayün’ün seçim çalışmalarını ailesi ve eski çalışma arkadaşları yürütüyor. Seçim çalışmalarına katkıda bulunan kardeşi eski Emniyet Müdürü Anadolu Atayün de geçen günlerde Konya’daki bir operasyon sonucu tutuklanmıştı. 22 yaşındaki kızı Elif Atayün ise sokak sokak babası için oy topluyor. NAZMI ARDIÇ: 17 Aralık soruşturmasında görev alan, 25 Aralık soruşturmasını yürüten Nazmi Ardıç da Ankara 1. Bölge’den aday. Kurduğu Çağın Mağdurları Derneği’nin açılışının yapılacağı 14 Nisan 2015 günü tutuklanan Ardıç’ın seçim çalışmalarını eşi Nuray Ardıç sürdürüyor. Ulaşabildiği herkese eşinin meslek hayatındaki hassasiyetlerini ve yaptıklarını anlatan Nuray Hanım: “Ben bugüne

kadar Nuray Ardıç’tım. Bugünden sonra 17- 25 Aralık operasyonunu gerçekleştiren ve Silivri zindanına kapatılarak susturulmaya çalışılan Nazmi Ardıç’ın sesiyim. Ankara, İzmir, İstanbul gibi 3 büyük ilde organize suçlarla mücadele eden şube müdürlüğünde yönetici olarak çalışmış ülkemizin tek ismidir. Halkın malını hortumlayan güç ve iktidar sahiplerinin korkulu rüyasıdır.” diyor. İLHAN İŞBILEN: İzmir’den bağımsız aday olan İlhan İşbilen’e de vatandaşların ilgisi büyük. Önceki dönem de Meclis’te bulunan İşbilen, hukukun bağımsız, hoşgörünün hakim olduğu, vicdanların sesinin yükseldiği bir Türkiye için yola çıktığını söylüyor. “Allah’a şükür ki kimseye diyet borcumuz yok.” diyen İşbilen, yeniden aday olma sebebini, son dönemde yapılan haksızlıklara ve zulme dur demek, bağımsız yargı, insan hakları, özgürlük, demokrasi, toplumsal barış ve insanların refahını üst sıralara taşımak olarak açıklıyor. ‘‘Parti olarak Meclis’e gittiğinde, grup kararı gereği sana dikte edilene uymak zorundasın ama bağımsız olarak gittiğinde, halkın sana verdiği özgür iradeyi Meclis’e taşıyabiliyorsun.” açıklamasını yapan İşbilen, İzmir’e uğrayan değil, her zaman İzmirli ile iç içe olan bir vekillik vaat ediyor. İstanbul 3. Bölge’den aday olan Hakan Şükür ve Ağrı’dan işadamı eski milletvekili Cemal Kaya’nın da Meclis’te girme ihtimali yüksek. İstanbul 3. Bölge’den aday olan emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu, yine İstanbul’dan aday olan sanatçı Metin Şentürk’ün çalışmaları da renkli geçiyor. ‘Jet’ lakaplı Fadıl Akgündüz de Siirt’ten bağımsız aday. Şanlıurfa’dan aday olan Fatih Mehmet Bucak’ın da yüksek oy alması bekleniyor.


3 - 9 HAZİRAN 2015

MİT’İN DİNLEME KARARLARI TEK ELDEN ÇIKACAK

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ni müstakil olarak Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) önleme (istihbari) dinlemelerine gerekli izni vermekle görevlendirdi. Talep, daha önce de bazı ayrıcalıklar tanınan MİT’ten geliyor. Kurum, hâlihazırda yurt içi ve dışında sınırsız operasyon yetkisini haiz. Kanunsuz emri uygulasa dahi personelinin cezai sorumluluğu yok. Örneğin adam öldürdüğünde, ‘emri uyguladım’ diyerek işin içinden sıyrılabilecek. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, MİT’e özel mahkeme tahsisi için “Çok tehlikeli bir şey, hafiye devleti anlayışı.” diyor.

HÂKİM ÖZÇELİK’İ TUTUKLATAN TALİMAT! Hidayet Karaca ve 62 polisin redd-i hâkim talebini kabul ettiği için hedef tahtasına konulan Hâkim Metin Özçelik hakkındaki 30 Nisan 2015 tarihli tutuklama kararı Bakırköy Adliyesi’nde 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değil, 4’üncü Sulh Ceza Hakimliği’nce yazılmış. Hâkimin doktor eşi Hatice Özçelik’in kendisine bir yargı mensubunun ilettiği belgeden öğreniyoruz bunu. Yani 4’üncü Sulh Ceza’nın bitirdiği metin, 2’nci Ağır’ın karar Özçelik’in yüzüne okunmadan iki saat önce (21.03’te) hâkimlerin WhatsApp grubuyla paylaşılmış.

ALİ BULAÇ: TÜRKİYE’NİN FİLİSTİN POLİTİKASI İKİYÜZLÜ VE İÇ POLİTİKAYA DÖNÜK Gazeteci-yazar Ali Bulaç, “İsrail’e yok, Filistinlilere var! Neden?” başlıklı (25 Mayıs 2015, Zaman) yazısında soruyor: “Dünya Bankası açıkladı, Gazze’ye 200 milyon dolar yardım vaat eden Türkiye bugüne kadar ancak 520 bin dolar göndermiş bulunuyor. Bunun açıklaması nedir?” Filistinli yöneticilerin ve aydınların her şeyin farkında olduğunu söylüyor Bulaç: “Türkiye’nin, kendi lehinde gösteri yapmaları için Filistin sokaklarında kaç para dağıttığını biliyorlar.” Türkiye’nin Filistin politikası için, “İkiyüzlü ve iç politikaya malzeme toplamaya dönük.” diyor ve verdiği şu örneğin buna ispata kifayet arz ettiğini belirtiyor: “Türkiye İsrail’e vize uygulamıyor, İsrailliler istedikleri anda birkaç saat içinde Türkiye’ye gelebiliyorlar. Bence de doğru bir şey bu. Fakat Türkiye neden Filistinlilere aynı vize muafiyetini tanımıyor? Öyle bir uygulama ki sıradan bir Filistinlinin vize alması neredeyse imkânsız.” Nasıl yani diyorsanız, şu dile getirdiklerini de okumalısınız: “ Mesela bankada 3 ila 5 bin dolar hesabının olması; sağlık raporu; güvenlik belgesi getirmesi isteniyor. İsrail yönetimi bir şekilde ismi taş atma eylemine karışmış veya İsrail askerine yan bakmış birini, ‘terörist’ ilan ettiğinde bir Filistinlinin güvenlik belgesi alması mümkün değil. Öğrenciler içinse Türkiye’den kabul kâğıdı’ şartı konuyor.” Bulaç’tan (kendi ifadesi) partizan yazarlara 10 puanlık bir sual daha: “En üst seviyede İsrail’le ticaret, savunma işbirliği, ekonomik ilişkiler sürer ve zavallı Filistinlilerin Türkiye’ye gelişleri engellenirken, her gün Filistin için ağlamaya ne demeli?”

“Devlette öyle israf, öylesine masraflar var ki… Anam, anam, anam, anam, anam, anammm!”

MİT TIR’LARINDAKİ SİLAH GÖRÜNTÜLERİNİ YAYIMLAYAN CUMHURİYET’E TERÖR SORUŞTURMASI 1

PROF. DR. BURHAN KUZU AKP İstanbul Milletvekili

“27 Mayıs’ı AKP’nin siyasi hesaplarından dolayı sahiplenmesinden son derece rahatsızım.”

MEHMET DÜLGER 27 Mayıs’çıların idama mahkûm ettiği DP Milletvekili Bahadır Dülger’in oğlu, AKP’nin eski vekili

“Bu akşamki (Türkçe Olimpiyatları şarkı finali) manzara, beni Eurovision’dan çok daha fazla etkiledi. Muhteşem bir program oldu.”

DOMİNİK GEREA Romanya Enerji Bakanı

“Çocuklarım harama tenezzül etseydi servetleri olurdu. Şimdi iki tane Yusuf’un annesi oldum.”

AYSEL ATAYÜN Tutuklu polis müdürlerinden Anadolu ve Yurt Atayün’ün annesi

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, 19 Ocak 2014 tarihinde bir ihbar üzerine Adana Ceyhan Sirkeci gişelerinde durdurulan ve Cumhuriyet Savcısı Aziz Takçı’nın izniyle aranan TIR’larda silah ve mühimmat bulunduğunu gösteren kamera kayıtlarını özel hazırladıkları birinci sayfayla 29 Mayıs 2015 Cuma günü okurlarına duyurdu. Aynı gün gazetesi ve hakkında savcılıkça terör soruşturması başlatıldı. O TIR’ları MİT sahiplenmiş, MİT’çiler ve çevik kuvvet polisleri ile operasyonu gerçekleştiren jandarmalar arasında ciddi boyutta gerginlik yaşanmıştı. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, “Paralel yapının savcısı, iznim olmadan MİT’e müdahale edemezsin. Bu ne cesarettir. Bu millet, bunu affetmez. Bu ihanetin, ajanlık faaliyetinin hesabını hepsinden soracağız.” diye konuşmuştu. Müsteşarlıktan İçişleri Bakanlığına terfi eden Efkan Ala ise şunları dile getirmişti: “Orada Türkmenler var. Onlara götürülen yardım. Herkes işini bilecek. MİT TIR’larını durdurarak Türkiye’yi dünyaya terörist ilan etmeye çalıştılar.”

Türkmenler yardım bilgisini doğrulamadı Başta Erdoğan konu hakkında görüş bildiren bütün hükümet ve AKP yetkilileri TIR’ların güney sınırımızdan geçerek Türkmenlere gittiğini ifade ediyordu. Ama Türkmenler bu sözleri doğrulamamıştı. Savcı Takçı mahkemede aynen şunları kaydetmişti: “Gidip malzemelere baktım. Ağzına kadar çakılı silah ve mühimmatı ben de gördüm.” Zamanın Adana Valisi Avni Coş o sıcak anlarda kendisine, “TIR’ların MİT’e ait olduğunu, bırakılmaları için ölümüne her şeyi yapacağını.” söylemiş. Takçı, Cumhuriyet’ten Ahmet Şık’a da, “MİT, Türkiye içi nakil olduğunu söyledi. Erdoğan ise Türkmenlere gidiyor diyerek MİT’i yalanladı.” demişti. Sonunda Erdoğan’ın dediği oldu ve

(Adana’nın o dönemki Başsavcısı) Süley-

man Bağrıyanık ile (savcılar) Takçı, Özcan Şişman, Ahmet Karaca ve (yine o sıradaki Adana Jandarma Alay Komutanı) Kurmay Albay Özcan Çokay, Mayıs 2015’te Tarsus 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce tutuklandı. 10 Nisan’da da TIR’ları durduran ekipte yer alan 17 jandarma subayı (Selam Tevhid soruşturması kapsamında) tutuklanmıştı. Bölge 11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bomba yüklü iki aracının patlatılması olayından beri diken üstündeydi. Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör eyleminde 52 kişi ölmüştü. Adana’dakinden 18 gün önce de (1 Ocak 2014) Hatay Kırıkhan’da TIR durdurma vakıasının arka planındaki hakikat buydu. Yeni Reyhanlı’lar engellenmeye çabalanıyordu. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Siirt adayı Yasin Aktay’ın geçen günlerde, “Onlar (TIR’lar) Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu.” dediğini de ekleyelim.

DİYANET ARAÇ POLEMİĞİ UÇUŞA GEÇTİ!

RİSALE-İ NUR TEKELİNE AYM’DEN İPTAL Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz, -içeriden doğrulattığını belirterek- Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Risale-i Nur’un basımını devlet tekeline alan torba kanundaki ilgili maddeyi iptal ettiğini duyurdu: “Gerekçeli kararın açıklanmasını seçimden önce bekliyoruz. Bu iptalle beraber bir boşluk doğmuş olacak. Ne şekilde giderileceğini düşünmek de işi bu noktaya getiren iradenin görevi.” Kararın, “Her şeye rağmen hukuk varmış.” dedirttiğini de söylüyor Güleçyüz.

Diyanet İşleri Başkanı’na lüks (1 milyon liralık) makam aracı tartışması sürekli boyut değiştiriyor. Başkan Mehmet Görmez’in iade kararını beğenmeyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan filosundan hediyeyle inisiyatifi ele almakla yetinmeyip Papa’yı örnek göstererek olayı uçak tahsisine vardırdı. Seçim polemiğine Basın Sözcü Yardımcısı Peder Ciro Benedettini aracılığıyla artık Vatikan devleti de dahil: “Vatikan’ın, yani Papa’nın ne özel uçağı ne de helikopteri var. Geçmişte de hiç olmadı.

SİİRT YENİDEN O HALLERDE… Siirt Valiliği açıkladı: 16 Mart 2015 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla bağlı ilçelerden Pervari’deki Yazlıca Dağı ve Eruh’taki Yassıdağı mahalleri, 31 Aralık 2015’e dek ‘geçici askerî güvenlik bölgesi’; dolayısıyla buralara sivillerin girişi yasak. Söz konusu alanlar 21 yıl aynı uygulamaya maruz kalmış; çözüm sürecinin başlamasıyla 3 yıl önce durum sona erdirilmişti. Yaylaya çıkamayan vatandaşlar tepkili. İHD Şube Temsilcisi Zana Aksu talebin valilikten gittiğini ileri sürüyor.


32 GÜNDEM

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

BAŞÖRTÜ PROBLEMİ ÇÖZÜLDÜ SANIYORUZ

28 Şubat’ın en büyük mağdurlarından Hüda Kaya, HDP’den İstanbul 1. Bölge adayı. “AKP başörtüsü sorununu çözmedi, sadece yönetmelik çıkardı. Bu yönetmelikte, 'Başörtüller hakim, savcı, asker, polis olamaz' dendi" diyor. TUBA KABACAOĞLU

1biyle 28 Şubat sürecinin en çok akılda Yaşadığı peşi sıra mağduriyetler sebe-

kalan ismi o. Yıllardır aynı yerde duruyor, kimseye minnet etmiyor, siyasi iktidarlar önünde eğilip bükülmeden ulusal ve uluslararası platformlarda mücadelesine devam ediyor. Bu ülkede yaşanan mağduriyetlerin öyle ya da böyle bir parçasını kendi hayatında yaşadığı için de bugün “özgürlük, adalet, eşitlik” gibi kavramları hararetle savunurken yapmacık durmuyor kürsüde. “Herkesin demokratik ve özgür yaşam hakkını” siyasi anlamda da savunmak için HDP’den milletvekili adayı Hüda Kaya. Kaya, başörtüsüne özgürlüğü savunmak için katıldığı eylemler kadar, “Ulusal Bir Heyecan Gecesi ve Başörtüsü” başlıklı yazısına açılan dava yüzünden tutuklanmasıyla da tanındı. 13 yaşındaki oğlu, 16, 17 ve 18 yaşlarındaki kızları da anneleri gibi dönem dönem cezaevine konulmuştu. Dolayısıyla çocuklar da bu zulme alet edilmişti o günlerde… Muhafazakâr camianın yakından tanıdığı, başörtüsü mücadelesine ömrünü adamış Hüda Kaya, seçimlere günler kala “AKP başörtüsü meselesi için hiçbir şey yapmadı”, “AKP’li milletvekillerinin tek görevi, örtülü olarak Meclis’e girip boy göstermekti” gibi açıklamalarda bulunuyor… -HDP ile yolunuz nasıl kesişti? Geçmişteki ailecek mücadelemizi biliyorsunuz. Bunların neticesinde yıllarca devam eden hapisler, idam kararları, yasaklamalarla karşı karşıya gelişimiz. Bütün bu süreci yaşarken ezilenlerin sadece bizimle sınırlı olmadığını gördüm. Bu sistemin zulmetmediği kesim yok gibi. Sadece bir

BUGÜN DEVLETİN KAYMAĞINI YİYENLER, O GÜN BİZE SELAM VERMEYE BİLE KORKUYORDU! “Sizi o günlerde yalnız bırakmayanları nasıl desteklemez, HDP’ye gidersiniz?” diyenlere bir çift sözüm var aslında: Kendi inancım, başörtüm, özgürlükler için mücadele ederken bunları Tayyip Erdoğan için yapmadım. Benim bir liderim yoktu. Hiç kimse de yanımda bulunmadı, olmasını da istemedim. Hatta bana bunları söyleyenlerin gerçek yüzü şuydu o günlerde: Biz “Hapse gireceğiz. Bari çocuklarımız güvenli bir ortamda kalsın.” diyerek kiralık ev tutmak istediğimizde yaşadıkları yerde güvenlik sorunu oluşur diye bizi engellediler. Bugün devletin kaymağını yiyenler bize selam vermekten, bizimle aynı sitede oturmaktan korkuyorlardı. Kimse kimseyi aldatmasın, yalanlarına alet etmesin.

avuç elit azınlık sistemin kaymağını yemiş hep ve yemeye de devam ediyor. İnançlar, renkler, diller ve etnik kimlikler üzerinden bu topraklardaki insanlar çok acı yaşadı. 28 Şubat’ı yaşamamız bize ötekini anlama, onlarla temas etme, birbirimizi yakından tanıma imkânı verdi. Acılarımızın ne kadar ortak olduğunu gördüm. -Sizin muhafazakâr bir partinin yanında olacağınızı düşünenler var mıydı? Bir önceki genel seçimleri ve vaatleri hatırlayın. Darbecilerden hesap sorulacak, yeni anayasa yapılacak, özgür, demokratik ve herkesin eşit olduğu bir ülkede yaşayacaktık. Peki, ne oldu? Darbecilerin hiçbiri hapiste değil. Bizim kırılmamızı, ayrışmamızı sağ-

layan bunun gibi yüzlerce olay var. Üzerine yaşanan hırsızlıklar, yolsuzluklar, ülkenin antidemokratik bir yere sürüklenmesi, vatandaşın aptal yerine konması… Dindarlığın sözle, davranışla olamayacağını, adaleti sağlayamayanların İslam’ı temsil etmediğini yaşayarak gördük, yüzleştik. Mazluma dini sorulmaz. Zalime karşı kim olursa olsun mazlumdan yana olmamız bizim İslami, vicdani, insani sorumluluğumuzdur. HDP’den bana teklif geldiğinde onların da ilkelerini araştırdım. Evrensel değerler onlar için önemliydi ve asgari müşterekler noktasında bir arada olabileceğimiz kanaatine vardım. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş’a oy veren vatandaşların yüzde 80’i muhafazakâr ve dindar insanlardı. -AKP başörtüsü problemini seçim meydanlarında söylediği gibi çözebildi mi? Üç dönemdir iktidardaydı. Yüz binlerce kadın bir özgürlük adımı atılacak diye bekledi. Her seçimde bir sonrakine ertelediler bilerek. Sonra kadınlar başörtüsüyle okullara girmeye, bazı yerlerde çalışmaya başladı. Bir gecede 4 kadın vekil örtülü şekilde Meclis’e girdi. Bu psikolojik konjonktür oluşturdu ülkede. Bu kişiler hâlâ vekil. Ama bugüne kadar kadın hakları, özgürlükler için tek bir soru önergesi vermediler, bir konuşma dahi yapmadılar. AKP’de var olma sebepleri buydu sadece. Biz bu 4 kişi başlarını örtüp Meclis’e girebilsinler diye mi oy verdik AKP’ye? -Yasal zemine oturtulmuş gibi anlatılıyor ama… Vatandaşlar bu sorunun çözüldüğünü sanıyor evet. Sadece yönetmelik çıkardılar ve başka bir iktidar geldiğinde birkaç saat içinde bunu değiştirebilir. Üstelik mevcut yönetmelikte (daha önce kayıt altına alın-

mamıştı) başörtülü kişiler hâkim, savcı, asker, polis olamaz dendi. Aslında Türkiye’deki hiçbir problemi kökten çözmediler, anayasal düzleme oturtmadılar. -Başörtüsü mağduru olarak sizden destek almak istedi mi AKP? Ben kendi ayakları üzerinde duran, kendi duruşunu muhafaza etmeye çalışan biriyim. Oy verdiğim zaman bile körü körüne destekleyen, haksızlıklar karşısında susan, yanlışları görmezden gelen biri olmadım. Yeri geldiğinde eleştirimizi sunduk. Bizim liderimizdir diye bir aidiyet içine de hiçbir zaman girmedim, biat etmedim istendiği gibi. Dindarlar da ülke yönetebilmeli. İslâm’ın emrettiği adaleti herkes için getirebilirler umuduyla desteklemiştik. Bu çerçevenin dışına her çıktıklarında da tepkimi dile getirdim. Dolayısıyla bu tutumlarımdan kaynaklı olarak benden herhangi bir talepte bulunmadılar. Hatta eleştirdiğimiz için sakıncalı olduk hep. -Samimiyet testinden sınıfta kalmış bir iktidardan bahsediyorsunuz sanki. Peki, 28 Şubat davası söz konusu olduğunda durum nedir? 28 Şubat davasının açılacağını duyunca umutlandık. Suçlular belki de ilk kez cezalarını çekecekler diye düşündük. Biz de davaya müşteki olma talebinde bulunduk. Ve ilk mahkemede de bulundum ve hemen kanaatimi bildirdim zaten. Bu davanın sonuçsuz kalacağını, bir şovdan, rolden, maskelemeden ibaret olduğunu söyledim, yazdım. Hâkimlerle darbeci dediğimiz kişilerin ilişkileri, mahkeme heyetinin lakayt tavırları görülmeye değerdi. Bırakın askerlere soru sormayı, onların gölgesi altında nasıl ezim ezim ezildiklerine şahitlik ettim. Bugün bakıyorum; bir asker, darbeci mahkûm değil. Müdahil olma talebimiz de reddedildi. Ortada bir suçlu yok yani!


33 DÜNYA Türkiye Veziristan girdabına doğru

3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Suriye-Irak enleminde varlığını pekiştiren IŞİD, geçişken Türkiye-Suriye sınırını Afganistan-Pakistan örneğindeki Veziristan’a çevirdi. Sınırdaki çift yönlü savaşçı ve silah geçişleri ile Selefî Türklerin artışı, Türkiye’yi bir girdaba sürüklüyor. MESUT ÇEVİKALP

1den 2013 yılında mezun olan Ankaralı Ocak 2015… ODTÜ Fizik Bölümü’n-

R.T. (25), yüksek lisans eğitimi için Finlandiya’ya gitti, Jyvaskyla Üniversitesi’ne kaydoldu. Aralık 2014’te Ankara’ya dönüp ailesine Türkiye’de yaşamak istediğini söyledi. Bir ay sonra ortadan kayboldu. 10 Ocak’ta babasına gönderdiği mesajla ‘Hicret ettiğini, IŞİD’e katıldığını’ bildirdi. Baba S.T., dinî hassasiyetleri olan oğlunun internet üzerinden Selefîler ile tanıştıktan sonra ‘İslâm devleti olmayan Türkiye’de yaşamanın günah olduğuna’ inanmaya başladığını vurguladı. Mart 2015… Hacettepe Üniversitesi öğrencisi S.İ. (19), 16 yaşındaki ikiz erkek kardeşlerini de yanına alarak IŞİD’e katıldı. Üç kardeş önce Suriye’ye, ardından da örgütün Irak’taki kamplarına geçti. Akademisyen baba M.İ., Suriye’ye savaşmaya giden çocuklarının geri getirilmesi için MİT ve Emniyet’ten yardım istedi. Oğlunun kendi hâlinde başarılı bir öğrenciyken Ankara’da gittiği dernek ve bir kitapevinde tanıştığı kişilerin telkinleriyle çizgisinin değiştiğini ifade etti. Mayıs 2015… Konya’da fırın işçisi Y.B. (18), IŞİD’in Karatay’da düzenlediği akşam sohbetlerinden etkilenip Suriye’ye geçti. Annesi F.H., oğlunun 8 ay önce eşi ve 2 çocuğuyla örgüte katılan dayısından etkilenerek IŞİD’e katıldığını söyledi. Suriye’den bir yakın arkadaşını arayan Y.B., Konya’dan otobüsle Gaziantep’e, oradan da buluştuğu örgüt üyeleriyle birlikte Rakka’ya geçtiğini, Allah için Irak’ta savaşmaya hazırlandığını anlattı. F.H., IŞİD’in Konya’da çok etkili olduğunu, kimi gençleri para, kimilerini de çarptırılmış ayetlerle savaşa götürdüklerini belirtti. Vakalar bu yıl basına yansıyan IŞİD haberlerinden bir kesit. Küçük bir kesit… Her gün yenileri ekleniyor arşivlere. Bağımsız kaynaklar, geçen üç yılda Türkiye’den Suriye’deki radikal örgütlere 2 bin 307 Türk vatandaşının katıldığını kaydediyor. Bunlardan 1500 kadarı IŞİD safında savaşıyor. Türkiye’de son 15 ayda 680 aile IŞİD’e katılan çocukları için kayıp-arama başvurusunda bulundu. Güvenlik birimleri kayıp şahısların çoğunun sınırdan Suriye’ye geçtiğini, IŞİD kamplarında eğitim aldığını tespit etti. 2011’den bu yana 90 Türk vatandaşının radikal örgütlerin safında çarpışırken hayatını kaybettiği kayıtlara geçti.

Paravan STK’lar üzerinden çalışıyor Ülkede son dönemde hızla güçlenen radikal Selefîliği il il gezerek sahada çalışan bir akademisyen, Türkiye’den IŞİD’e katılan kişilerin çoğunun paravan dernek, vakıf veya sosyal medya hesapları üzerinden devşirildiğini anlatıyor. Paravan hücrelerin telkinlerine kapılan dindar/ heyecanlı gençleri kendi kurdukları kaçakçılık ağı üzerinden, yasa dışı yollarla Suriye ve Irak’a götürdüklerini söylüyor. IŞİD beyin yıkama tekniklerini çok iyi kullanıyor. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Afgan El Kaide’sinden farklı olarak örgüte katılmak isteyenlere herhangi bir şart koşmuyor. Hatta adayların Müslüman olması bile gerekmiyor. ‘İslam Devleti’ ve ‘Cihad’a inandığını sözle beyan etmek kabul için yetiyor. Bundan dolayı örgüt hızla büyüdü. Tüm dünyadan gelen 12 bin yabancı savaşçısı var. IŞİD savaşçılarının Suriye/Irak’ta bulunmasını da şart koşmuyor. Fransa, Avustralya, Nijerya saldırılarında olduğu gibi IŞİD’e gönül veren radikaller sınır ötesinde

düzenledikleri eylemlerini uzaktan IŞİD’e ‘armağan’ edebiliyor. Bunun için eylemcinin internetten indirdiği IŞİD bayrağı önünde çekilmiş videosunu örgüt namına internette paylaşması yetiyor! IŞİD açısından Türkiye salt adam devşirme alanı değil. Türkiye’den hatırı sayılır meblağda para da topluyor. Aynı akademisyen örgütün sırf para toplamak üzere İstanbul, Ankara, Gaziantep, Konya gibi birkaç ilde paravan STK/yardım derneği kurduğuna değiniyor. Örgütün eğitimsiz, muhafazakâr işadamlarını dinî hassasiyetlerinden hareketle istismar ettiğini belirtiyor. Türkiye aynı zamanda IŞİD’in hayati lojistik koridorlarından biri. IŞİD’in Avrupa-Suriye hattında eleman ve para sevkiyatının büyük kısmını sınırlarını kolayca aşabildiği Türkiye üzerinden yaptığı ifade ediliyor. Batı medyası örgütün Türkiye’yi silah ve mühimmat temininde de kullandığını ileri sürüyor. İngiliz haber ajansı Reuters, Türkiye’den Suriye’de radikallerin kontrolündeki bölgelere TIR’larla roket parçaları, mühimmat ve yarı işlenmiş havan toplarının taşındığını iddia etti. IŞİD/El Nusra sadece Türkiye’den değil, aynı taktiklerle tüm dünyadan savaşçı devşiriyor. Avrupa kıtasından Suriye/Irak’a geçen radikallerin sayısının 10 bini aştığı belirtiliyor. BM Güvenlik Konseyi, geçen hafta küresel krize dönüşen yabancı savaşçılar sorununu özel bir forumla masaya yatırdı. Konsey, Suriye/Irak özelindeki çatışmalara dışarıdan dâhil olan yabancı savaşçıların tüm dünya için büyük tehdit oluşturacağını ifade etti. Sürecin sonunda kendi ülkelerine dönen radikallerin kanlı eylemlerini de beraberlerinde getirdikleri vurgulandı. BM yabancı savaşçıları araştırdığı yeni raporunda, bugün itibarıyla 100 ülkeden 25 bin radikalin Suriye, Irak, Libya ve Afganistan’da faaliyet gösteren IŞİD, El Nusra gibi El Kaideci örgütlere katıldığını kaydediyor. Terör örgütlerinin zamanı geldiğinde yabancı savaşçıları kendi ülkelerine karşı kullanmayı deneyeceğine, onlar üzerinden küresel bir cihada girişebileceğine işaret ediyor. IŞİD’in son dönemde planlı saldırılarla Suriye ile Irak’ın neredeyse yarısını ele geçirmesi, rotasını Bağdat ile Şam’a kırması küresel sistemi harekete geçirdi. Batı başkentleri IŞİD’e karşı ‘çözümsüzlük çözümü’ duruşundan çark etti. Batı başkentlerinde pişirilen ‘vur ve yok et’ vizyonu Antalya’da

düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda (13-14 Mayıs) masaya yatırıldı, son şekli verildi. Türk hükümeti de ilk kez bu denli yüksek perdeden IŞİD’i tehdit olarak gördüğünü ilan etti. El Kaideci örgütler karşısında NATO’dan koruma talep etti. Patlama aşamasına gelen IŞİD tehdidinin en çok Türkiye’yi vuracağı söylenebilir. Türk militanların ülkeye geri dönüşünün yanında, güney sınırında yükselen ve bir çırpıda bertaraf edilmesi öngörülemeyen ‘Selefî devletin’ radyasyonuna maruz kalacak. Geçen hafta itibarıyla eğit-donat programı çerçevesinde sınırları içinde Suriyeli muhalifleri eğitip silahlandırmaya başlayan Ankara, örgütün açık hedefine dönüştü. IŞİD eğit-donata daha önce başlayan ABD ile Ürdün’ü açıktan tehdit etmişti. Türk El Kaide’sinin geçmişte ülke içinde giriştiği 6 kanlı saldırı göz önüne getirildiğinde, iç savaşın en başında Türk hükümetini ‘tekfir’ eden IŞİD’in Türkiye’ye karşı her türlü çılgınlığa girişebileceği görülüyor.

Ortadoğu’da ‘Veziristan’ sendromu 2004-2007 arasında Afganistan ISAF Psikolojik Harekât Komutanlığı bünyesinde El Kaide’ye karşı savaşan eski Binbaşı Esedullah Oğuz, Türkiye-Suriye sınırının mevcut durumunu Afganistan-Pakistan arasındaki, Taliban/radikal grupların kontrolünde bulunan Veziristan’a (Waziristan) benzetiyor. Şam’ın kontrolünden çıkan Kuzey Suriye’yi IŞİD ile silahlı Kürt grupların ele geçirdiğine, iktidar boşluğunun sürmesi durumunda bölgenin Ortadoğu’nun Veziristan’ına döneceğine işaret ediyor. Afganistan tecrübesinden hareketle, radikalleri zapt ettikleri bölgelerden çıkarmanın kolay olmadığını söylüyor. ABD ile NATO’nun 14 yılık askerî-siyasi çabasına rağmen ülkeye 1980’lerde gelen El Kaide’yi söküp atamadığını, aksine radikal Selefîliğin bölge ülkelerine yayıldığını hatırlatıyor. Oğuz, Afganistan deneyiminden hareketle Suriye’de beliren IŞİD /El Kaideci yapının uzun soluklu olacağını iddia ediyor: “Terörden beslenen, asimetrik savaşan bu tür örgütleri bir çırpıda bertaraf etmek mümkün değil. Afgan hükümeti ile uluslararası toplumun onca mücadeleden sonra bugünlerde Taliban ile barış masasına oturmasının ardında, sorunu kaba kuvvetle çözememe durumu yatıyor. Taliban örneğindeki gibi, Suriye’de yeni rejim kurulsa bile IŞİD/El

Kaideci gruplar şekil değiştirip varlığını devam ettirecektir. Çünkü terör bataklığını bir çırpıda kurutmak mümkün değildir.” Peki, Türkiye nasıl etkilenir? Suriye krizine en başında gerektiğinden fazla müdahil olan Ankara sınır ötesindeki ateşi kendi eliyle Türkiye’ye bulaştırdı. Esed rejimini hedefe koyup muhalifleri açıktan desteklediği için 2 milyon mülteciyi sahiplenmek zorunda kaldı. Ortadoğu’da yükselişe geçen radikal Selefîliği doğru ve zamanında analiz edemediği için sınır kapılarını kaptırdı. Esed’i devirme uğruna radikallerin kısmen görmezden gelinmesi Ankara’yı dış dünyada itibarsızlaştırdı, kendi içinde istikrarsızlaştırdı. Savaş uçağı vuruldu, sınır illeri bombalandı, 80’den fazla vatandaşını kaybetti. Dahası uyuyan Türk El Kaide hücreleri hareketlendi. Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle ‘Suriye iç meselemiz’ oldu! Yeni dönemde, küresel ittifak IŞİD’i hedefe alıp askerî operasyonlarına hız verirse örgütün hıncını İncirlik Üssü’nü Batı’ya açan Türkiye’ye yansıtması kuvvetle muhtemel. Aksi senaryo, yani IŞİD’in Suriye/Irak enleminde gücünü konsolide etmesi durumunda ise elde ettiği özgüven ile ‘Hilafet Devleti’ni Ortadoğu’ya yayma hedefini sınır komşusu Türkiye’den başlatması kaçınılmaz. Asimetrik savaşta ustalaşan IŞİD’in Suriye’de kemikleşmesi hâlinde, Türki-ye’nin 1300 kilometrelik güney sınırını uzun vadede koruyabilmesi mümkün değil. Türkiye sınır ticaretini kaybetmenin yanında yeni mülteci dalgalarına maruz kalacak. Sınır bölgesinin sosyolojik dengesi bozulacak, bünyesindeki radikal gruplar güçlenecek. Bir bakıma Türkiye Suriyeleşmeye başlayacak. Psikolojik harp uzmanı Oğuz, Türkiye’yi bu kıskaca hükümetin hatalarının soktuğunu söylüyor. Dört asırlık devlet geleneğinin aksine sahada aceleci ve amatörce davranan Ankara’nın kibirli söylemleriyle geri dönülmez yollara girdiğini vurguluyor: “Fiyaskonun mimarı Ahmet Davutoğlu’na kalsa birkaç hafta içinde Esad’ı devirip Şam Emevi Camii’nde namaz kılacaktık. Ama yanlış hesap Bağdat’a bile ulaşmadan Kobani’den döndü! Ankara’nın Suriye’deki radikal gruplara gereğinden fazla yaklaşması, sempati duyması, el altından yardım etmesi de hataydı. Bu hata öyle büyüdü ki Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eder hâle geldi.”


YORUM 34EKONOMÝ

EKİM 2010 MAN 3 - 96–12 HAZİRAN 2015 ZA­ ZAMAN

Ali Bulaç

Ali Ünal

Sürecin bazı öğrettikleri

İhvan ve Mursi’nin idamı

17-25 Aralık süreci, ortaya serdiği pek de fena işleyip durdukları bu şey! Bari mürçok gerçekler ve ibretlerle tarihe geçecek. şidleri ve fakihleri onları büyük günah olan Bu süreçte gördük ki, bilhassa kardeşler sözler sarf etmekten ve haram yemekten arası kıskançlık ve hazımsızlık imanın alıkoysalardı! (Ama heyhat!) Bunların da önüne geçebiliyor. yapıp durdukları gerçekten ne kötü!” (6:62Kabil, peygamber oğluydu; fakat amel- 63) âyetlerinin apaçık tecellisini sergiliyor. Diğer yandan, Hz. Bediüzzaman (r.a.), lerine duyduğu gurur, yani ihlâssızlığı onu Allah’a kardeşinden daha yakın olduğunu “Mürtedin vicdanı tamam bozulduğundan, iddiasına sürüklemiş, fakat mahviyet ve içtimaî hayata zehir olur.” der. Gerçekten, tevazu âbidesi kardeşinin Allah’a daha bir din, dünya görüşü, cemaat veya yoldan kopanın, tavrının güya doğyakın olduğu ortaya çıkınca onu öldürebilmişti. ruluğunu ispat ve vicdanını İhlâs yoksunu amellerinin rahatlatmak için o din, 17-25 Aralık sürecinde yol açtığı gururla birlikte dünya görüşü, cemaat veya aklına ve kabiliyetlerine Hizmet’in “kardeşleri”nden yola düşmanlığı, başkalarımeftuniyeti, kendisini bir gördüğü eza, cefa, maruz nın düşmanlığından daha karganın aklına muhtaç şiddetli ve daha âdîce olur. kaldığı tarihte emsali hale de getirmişti. Yine, Süreç, bu gerçeği de bütün görülmemiş yoğunluk ve gerçekliğiyle ispatlıyor. HizHz. Yakup (a.s.) gibi bir nitelikteki iftira, yalan ve met’ten kopan bazılarının rasûlün on evlâdı da, güçhücumlar, “kardeşler”in bu süreçte Hizmet’e karşı lerine ve maddî potansiyel ve muvaffakiyetlerine suçüstü yakalanmışlığı ile tavır ve düşmanlıklarının meftuniyet sebebiyle birlikte, Hizmet’e Allah’ın nasıl hiçbir ahlâkî sınır ve vicdanların babalarından bekledikleri bahşettiği muvaffakiyetin tanımadığını nasıl zehirlemekten zevk daha yakın sevgi ve yakınlığı göremeyince, bu sevgi karşısında vicdanların dehşetli alan yılanlar, çiyanlar, akve yakınlığın kendisine rahatsızlık ve hazımsızlığını repler yuvasına döndüğünü daha çok aktığı küçük acı acı müşahede ediyoruz. dışa vuruyor. kardeşleri, çocuk Yusuf’u Ve bu gerçek, Bediüzzaölsün gitsin diye kuyuya man’ın ifade buyurduğu şu atabilmişlerdi. gerçeklerle birleştiğinde bir 17-25 Aralık sürecinde Hizmet’in yandan kokuşmuşluk daha dayanılmaz “kardeşleri”nden gördüğü eza, cefa, maruz hal alırken, diğer yandan, yaşadığımız ve kaldığı tarihte emsali görülmemiş yoğunluk bir kısmını arz etmeye çalıştığımız diğer ve nitelikteki iftira, yalan ve hücumlar, gerçekler gibi, Hizmet’in istikametini ispat “kardeşler”in suçüstü yakalanmışlığı ile ediyor: “Mesleğimiz ‘Halîliye’ olduğu için, birlikte, Hizmet’e Allah’ın bahşettiği mu- meşrebimiz ‘hıllet’tir. Hıllet ise, en yakın vaffakiyetin karşısında vicdanların dehşetli dost, en fedakâr arkadaş, en güzel takdir rahatsızlık ve hazımsızlığını dışa vuruyor. edici yoldaş ve en civanmerd kardeş olmayı Evet, ağızlardan taşan ve kalemlerden gerektirir. Bu hılletin temeli, esası, samimî damlayanlar, “Size olan buğzları ağızla- ihlâstır. Samimî ihlâsı kıran adam, bu rından taşıyor; içlerinde gizledikleri ise hılletin gayet yüksek kulesinin başından daha da öte!” (3:118) âyetini okuyor. Ve bu düşer. (Kulenin yüksekliğine nisbetle de) rahatsızlık ve hazımsızlığın yılların birikimi gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var. ve daha önceki “kardeşçe” tavırların da Ortada tutunacak yer bulamaz. Evet, yol aslında, Mâide 61’inci âyetinin tatbikî iki görünüyor. En büyük, en geniş Kur’ânî tefsiriyle, “Size geldiklerinde sizden gibi cadde olan şu yolumuzdan şimdi ayrılantavır sergilerler. Fakat yanınıza girerken lar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine de, yanınızdan ayrılırken de sizi ret ve bilmeyerek yardım etmek ihtimali var.” inkâr içindedirler.” manâsında olduğu Bediüzzaman, müjdeyi ve düşmemenin anlaşılıyor. Yine, süreç, “Onların pek çoğu- çaresini de veriyor: “İnşâallah, Risale-i nun, bizatihî büyük günah olan sözler sarf Nur yoluyla Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın etmede, düşmanlıkta ve haram yemede kudsî dairesine girenler, daima nura, ihlâsa, yarışırcasına ve birbirlerine destek içinde imana kuvvet verecekler ve öyle çukurlara koşuşturduklarını görürsün. Gerçekten ne düşmeyeceklerdir.”

Yaklaşık 90 yıllık geçmişi ve tecrübesi olan Müslüman Kardeşler, bugün tarihlerinin en sıkıntılı dönemini yaşıyorlar. Benzer bir sıkıntıyı 60’larda Cemal Abdunnasır zamanında yaşadılar. O zaman da başta Seyyid Kutup ve Abdulkadir Udeh olmak üzere 6 üyesi idam edildi. Seyyid Kutup ve arkadaşlarının idamı, İhvan’ın İslam dünyasında dikkatleri üzerine çekti, yazdıkları kitaplar Türkiye’den Endonezya’ya bütün dillere çevrildi. Bugün İran’ın Velayet-i Fakih’i konumunda olan Ayetullah Ali Hameney, rahmetli Seyyid Kutup’un “İslam Kapitalizm Çatışması” kitabını Farsçaya çevirmişti. Şair’in “Daru’z zamanu ala Dara” dediği gibi zaman İhvan’ın aleyhine dönmüş bulunuyor. Binlerce evladı hapishanelerde, yüzlercesi meydanlarda katledildi, yüzlercesi de idam cezasına çarptırılmış durumda. Hepimiz biliyoruz ki, İslami teenniyi üzerinde kaşıyan şehid Hasan el Benna’nın temellerini attığı bu hareket hiçbir zaman şiddet ve teröre bulaşmadı. Kim teröre yönelmek istediyse onunla arasına mesafe koydu. 2011’den sonra başlayan toplumsal patlamalar İhvan’ı bir bakıma zorunlu olarak aktif siyasetin içine itti, belki “bekle gör, sonra karar ver” diyen kanadını dinleselerdi gelişmeler başka mecralarda seyrederdi. Şu veya bu, sonuç itibarıyla Mursi, seçimle iş başına gelen ilk cumhurbaşkanıydı, Batı dünyasının dolaylı onayı, Suud ve Körfez monarşilerinin aktif desteğiyle askeri darbeyle devrildi. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı hakkında verilen idam kararının dünyayı ayağa kaldırması lazımdı. Bir Batılı gazeteci bir haksızlığa maruz kaldığında dünya ayağa kalkıyor. Amerika ve Avrupa “usulen” idam kararıyla ilgili açıklamalar yapıyorlar. Amerika’nın hiç kimseye vefası olmadığını biliyoruz, bir kere daha bu tescilleniyor. O sadece stratejik çıkarlarını düşünür. Seçim, demokrasi, hukuk devleti umurunda olmaz. Diktatörlerle de çalışır, monarşilerle de. İsteklerini yerine getirdiğinizde darbenize de ses çıkarmaz; 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerine ses çıkarmadığı, hatta belli bir mesafeden onay verdiği gibi. Bugün için İhvan’ın liderleri çaresiz

DAĞISTAN ÇETİNKAYA

görünüyorlar. Duyarlı Müslümanlar, dünyanın her yerinde bu cinayet kararlarına tepki gösteriyorlar ama biliyoruz ki darbecilerin sivil tepkilere aldırdığı yok, hatta bazen zulümlerinin daha da artırılmasına sebep olmaktadır. Türkiye’de idam kararlarına karşı büyük bir infial var. Bu elbette gerekli ve haklı bir infialdir. Ama netice alıcı olmadığı da açık. Hükümet çevreleri, özellikle Sayın Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan da her fırsatta tepkisini dile getiriyor. İlk günden Türkiye tepkili. Ancak bu resmi tepkiler de idam kararlarının geri alınmasına yetmiyor. Yetmiyor, çünkü Türkiye artık bölge ülkeleri, hatta müttefikleri ve dostları üzerinde etkili değil. Neredeyse hiçbir ülkeyle doğru dürüst ilişkisi kalmamış. Oysa Mursi’yi ipten kurtarmanın yolu var. Geçenlerde Doğan Ertuğrul’a röportaj veren İslam İşbirliği Teşkilatı eski Başkanı Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu, Türkiye’nin nasıl Nevaz Şerif’i ipten kurtardığını anlattı. Darbe yapan General Müşerref’i arayan Süleyman Demirel, bir başbakanı idam etmenin ne büyük yanlışlara yol açtığını anlatmış, Meşerref’i idamdan vazgeçirmiş (Zaman, 25 Mayıs 2015). Mevcut durumda Mursi ve İhvan liderlerini idamdan kurtarabilecek üç ülke var: ABD, Rusya ve Suudi Arabistan. Bu üç ülke bir anda veya tek başlarına Mısır yönetimi üzerinde baskı yapacak olurlarsa idam kararı geri alınır. Türkiye’nin söz konusu üç ülke ile ilişkileri iyi olsaydı diplomatik baskı kurar, Mursi ve arkadaşlarını kurtarabilirdi, maalesef son üç senede içine girilen yanlışlıklar sisteminde Türkiye’nin bu konuda şansı yok. İslam dünyasında gerçek İslami gruplara karşı genel ve sistemli bir tasfiye yaşanıyor. Bangladeş’te 40 yıl öncesine ait suçlar ihdas edilip Müslüman liderler tek tek idam ediliyor. En son Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreteri Yardımcısı Muhammed Kamaruzzaman’ın idamına karar verildi. Mısır mahkemesi alim Yusuf Kardavi’nin de idamına karar vermiş bulunuyor. İhvan tasfiye olursa diğer grupların despot iktidarlara mukavemet göstermesi mümkün olmaz. İslami gruplar ya ulufe alıp susacaklar veya yok olmayı göze alacaklar. İhvan’la ilgili gelişme belirleyici olacak.

KRAL VE SOYTARI


35 YORUM EKONOMÝ

EKİM 2010 ZA­MAN 3 - 9 6–12 HAZİRAN 2015 ZAMAN

Ekrem Dumanlı

Zalimden beter olursun! Ey bu ülkenin güzel insanları! Elinizi vicdanınıza koyarak şu soruya cevap verin: Bu ülkede zulüm var mı, yok mu? Siyasi pozisyonumuz vicdanımıza baskı yapmasın, ön kabullerimizi bir kenara bırakalım, önyargılarımızı ayaklarımızın altına alalım ve cevap arayalım. Somut hadiseleri tek tek sıralayalım. Olayların acı çehresine bir bir bakarken mazlûmlarla empati yapalım. Kendimizi “ezilenler” arasında hissedelim; çünkü hiçbir zalim, zulmettiğini kabul etmez. “Ama, fakat, lâkin” gibi bağlaçların kıvrak dönüşlerine ruhumuzu esir etmeden bu ülkenin geldiği son noktaya cesaretle bakalım. Her bir kareye bakarken “Nereden nereye!” deyip daha dün denecek kadar kısa bir süre önce mazlum durumda olanların şimdi nasıl mağrur olduğuna şahit oluyoruz. Ve kim tarafından y a p ı l ı r s a yapılsın, hangi maksada matuf devreye konursa konsun zulme boyun eğmeyelim; zira “Zulme rıza

zulümdür!” Bank Asya’ya el konuldu. Niçin? Görünen o ki şahsi intikam uğruna anayasa da paspas ediliyor, yasalar da. Kendine yanlış yapıldığını düşünen biri varsa; o “yanlış”ın hesabını sorumlu kişilerle bağımsız yargı huzurunda hesaplaşmalı. “Ben falana kızdım, filandan intikam alacağım; yakıp yıkacağım” diyen her kimse, işte o, zâlimdir. “Suçun şahsiliği” hem İslam hukukunun esasıdır hem evrensel hukukun. Bank Asya’ya yönelik intikam operasyonu ile işadamlarına, mûdilere, “faizden kaçınarak ticaret yapmak isteyen” kişilere zulmedilmiştir. Bu zulme râzı olan zalimden beter bir pozisyon seçmiş oluyor kendine. Sadece kurum ya da kuruluşlara; ya da ‘bir kesime’ yapılmıyor ki zulüm. Sene boyunca emek verip yetiştirdiği çayını, Rize Belediye binasının önüne döküp feryâd eden Arif amca, titreyen sesi, tükenmiş nefesiyle kendisine yapılan ayrımcılığı protesto ediyordu. İki defa oy verdiğini söylüyor, bir daha verirse ellerinin kırılmasını diliyordu. Düşündünüz mü bu isyan neden? Seçim gezileri sırasında AK Partili milletvekilinin elini sıkmayan esnafı tekme tokat dövdüler. Yüzü gözü kan içinde kalan kuaförün bir köşeye sıkıştırılıp darp edilmesi senin de yüreğini burkmadı mı güzel vatandaş! O iğrenç görüntüye baktığında Soma faciasından sonra bir işçiyi yerde tekmeleyen o genç bürokratı hatırlamadın mı? Hâkim kocası tutuklandı diye doktor eşini işten, çocuğunu kreşten atan zihniyet aklına gelmedi mi! “Mustafazafîn” edebiyatı yapanların artık “müstekbirîn” haline geldiğini, vatandaşa ne denli eziyeti reva gördüğünü anlıyor musun? Uçak dolusu altınlar, bilmem kaç yüz bin dolarlık saatler, ayakkabı kutularında yakalanan sonra faiziyle beraber bavullarla geri alınan dolarlar vs. söz konusu olduğunda “suçun şahsiliği” prensibiyle hareket eden, en somut delillere rağmen takipsizlik kararı çıkartan hükümetin, yolsuzlukla mücadele eden polislere, savcılara, hâkimlere karşı haşin ve baskıcı tutumu hangi eşitlik anlayışı ile bağdaşabilir? Halk, sokaklarda

“Hırsızlar baş tacı edilirken polisler hapse atılıyor” diyor. İzahı var mı bu çifte standardın? Manisa, Konya, Malatya gibi yerlerde insanlar “makul şüphe” ile derdest ediliyor. Hayır işlerindeki fedakârlıkları suç sayılan bu insanlar, her türlü eziyete maruz bırakılıyor. O kadar ki Başbakan Yardımcısı bile “Ayıptır, günahtır.” demek zorunda kalıyor. Bu kadar “ayıp-günah” pervasızca sergilenirken bir tane delikanlı çıkıp “Yahu ne yapıyorsunuz! Vaktiyle bize yapılan zulmün bir çeşidini biz şimdi masum insanlara yapıyoruz” diyemiyor! 301 madenci, tedbirsizlik sonucu hayatını kaybetti; hani adalet, hani hesap verme? Ermenek’te 18 madenci kömür madeninde suyun altında kaldı. Ayşe Teyze, gözyaşları içinde, “Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” diyordu. Onun gözyaşları dindi mi? Bir ihtiras ve intikam uğruna dershaneler kapatılıyor; ne var ki sınav devam ediyor. Zengin, bir çaresini bulacak elbet; peki ya fakir ve orta halli aileler? Binlerce emniyet görevlisi sürgün edildi, emekliliğe sevk edildi, hapse atıldı; hırsız soytarılara tanınan savunma hakkından, şerefli-onurlu insanlar neden mahrum edildi? Bu insanların çocukları, eşleri, yüreğinizi hiç mi sızlatmadı? Polis Koleji ve Akademi öğrencileri muhtemel bir şüphe uğruna okuldan topluca atıldı. Felç geçiren öğrenciler, onların ana-babaları, rüyaları… Hayatında karıncaya basmamış insanlara “terör örgütü” suçlaması yapıp bu aşağılık ithamı gazete manşetlerine taşırken Manisalı hayırsever Ümran Teyze’nin “Yelek örüyorum, patik örüyorum, bulaşık bezi örüyorum, hayır derneklerine yardım ediyorum. Bunlar terör örgütü üyesi olmaksa gelsin beni de alsınlar.” demesi, taşlaşmış kalplere rahmet yağmuru gibi damlamadı mı hiç? Sözü uzatmaya gerek yok… Ey sevgili vatandaş! Zulüm, ancak Firavunların, Nemrutların, Yezidlerin yapacağı bir iştir. Ve inan ki zulme razı olan, zalimden geri değildir…

Bütün gazeteciler terörist mi? Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar hakkında terör örgütü suçlaması yapıldı. Neden? Çünkü Cumhuriyet, MİT TIR’ları ile ilgili görüntüleri yayınladı. Dehşet verici görüntüler uluslararası suç işlendiğine dair kanaat oluşturuyor. Silahların ve mühimmatın çıktığı TIR’ların Suriye’ye gönderildiği iddia ediliyor. Şimdi herkes, haklı olarak, şu soruyu yöneltiyor: O TIR’lar insani yardım taşıyor denmişti; bu beyanlar yalan mı çıktı? Hukuki bir denetim olmadan bir ülkeye silah sevkiyatı yapmak mı suç; yoksa bunu yayınlamak mı? Şimdi savcılık vasıtasıyla “Gizli kalması gereken bilgi” denerek Cumhuriyet ve Genel Yayın Yönetmeni cendereden geçiriliyor. İyi de “gizli kalması gereken”i kim belirliyor, kim sınırını çiziyor? Gazeteciler, elde ettiği bilgiyi soyut kavramlarla tasnif etmeye kalkarsa işin sonu nereye varır?.. Gazetelerin “terör örgütü” ile suçlaması rutin hale geldi artık. Daha kısa bir süre önce aynı suçlama Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin için de yapılmıştı. İnternette yer alan bir haberden dolayı bir adam savcılığa dilekçe vererek Ergin’in tutuklanmasını talep etmişti. Seçim meydanlarında Cumhurbaşkanı ve Başbakan da aynı haberden dolayı Hürriyet’e yüklenmişti. Zaten çoktandır yandaş medyanın tetikçileri fotoşopla Aydın Doğan’a terör örgütü şapkası ve üniforması giydirerek yeterince terör havası estiriyordu… Sadece geçen hafta terör örgütü propagandası yapmakla suçlanan gazeteciler şunlar: Mirgün Cabas,

Koray Çalışkan, Banu Güven, Pelin Batu, Nazlı Ilıcak, Ceyda Karan, Arzu Yıldız, Asım Yıldırım, Ferhat Tunç, Barış Atay, Önder Aytaç, Emre Uslu… Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı ile başlatılan “terör örgütü” suçlaması dalga dalga yayılıyor, bütün medyayı kuşatıyor. Korkarım yakında “terör” suçlamasıyla yüz yüze gelmemiş bir gazete/TV yöneticisi kalmayacak. Bu korkunç gerçeğe rağmen Türkiye’yi dünyanın en özgür ve çoğulcu medyasına sahip ülke diye tanımlamak, bazı kişileri komik duruma düşürmüyor mu? Utanmıyorsa yandaşlar “Bütün gazeteler teröristtir” deyip kurtulsun bari. Ve rezil etsinler bu güzelim ülkeyi…

İnandığı gibi yaşayamayanlar… İktidar sahiplerinin dünyaya bakışlarında korkunç bir hata var. Zannediyorlar ki devlet görevi yapmalarından dolayı mal mülk edinme, şan şeref kazanma, debdebe içinde yaşama hakkına sahipler.

Ak Saray tartışmalarına ve Diyanet İşleri Başkanlığı etrafında koparılan fırtınaya bu açıdan bakmakta fayda var. Devletin itibarı için görkemli saraylar inşa edilebilir mi? Bu soruya, ya modern devlet anlayışı içinde ya da İslamî açıdan cevap vermek zorundalar. Modern devletlerde itibar, devâsâ saraylar aracılığıyla gösterilmez. Kral değilsin ki, sarayın olsun. Üstelik seçimle gelmişsin, halka karşı sorumlusun ve vatandaş seni emaneten o göreve layık görmüş. Modern demokrasilerde devletin itibarı için harcama yapıp saray inşa edenlerin yakasına yapışılır. Kim yapar bunu? Tabii ki vergileriyle devleti ayakta tutan bireyler ve onların bir araya gelerek oluşturdukları sivil yapılar. Ayrıca devletin seçimle gelmiş yöneticilerini denetlemekle yükümlü kurumları vardır demokrasilerde. En başta da meclis… İstediğin gibi har vurup harman savuramazsın… İslami referanslarla yapılan lüksün dinin ruhuna aykırı olduğu çok açık! Lüksü, debdebeyi, israfı meşru gösteren tek bir ayet, tek bir hadis yoktur. Tam tersine; hasır üzerinde istirahat buyuran Hazreti Muhammed (sas), saraylar içinde yaşamayı, fakirden uzaklaşmayı, garipten ayrı düşmeyi şiddetle reddetmiştir. İslami kaynaklar, bununla ilgili yüzlerce örnek sunuyor bize… Osmanlı üzerine yapılan hayali güzellemeleri manipüle ederek ‘ecdad’ın görkemli saraylarda yaşadığını savunmak, ya bilgisizlikten kaynaklanıyor ya yanlışı doğru gösterme telaşından. Osmanlı sarayının sadelikten uzaklaşıp debdebeye yöneldiği periyot, “devlet-i âliye”nin çöküş dönemine denk gelmektedir. İslam, dereden abdest alırken bile insanın aşırı su kullanmasını haram sayıyor, israfı yerden yere vuruyor. Gecekondudan yola çıkıp gemi filolarında nefeslenen, garip gurebanın duasıyla başlayıp yatların katların altında ezilenlerin yaşadığı kibir dolu dönüşüm ve başkalaşım sadece lüks özentili insanlara zarar vermiyor; aynı zamanda İslam’ın sosyal adalet anlayışına da gölge düşürüyor. Yüreği olan “Ne yapayım; benim para-turaya zaafım var” deyip tevbe u istiğfar eder. İslam’dan ya da tarihten deliller getirmeye yeltenmez. Hani o muazzam cümle var ya; işte o hayat düsturu, gelinen noktayı tastamam özetliyor: İnandığınız gibi yaşamıyorsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız…


3 - 96–12 HAZİRAN 2015 ZAMAN EKİM 2010 ZA­MAN

36BULMACA EKONOMÝ

Bir erkek ismi Hem Asya hem Avrupa ülkesi

Bir ülke Para çekme makinesi

Taslak Einsehover’n lakab

Kuran’da bir sure Bir say

Ürün kaldrma

Ksaca mahalle Yer, arz, taban

İki yüzlülük Bir bağlaç

Bir harfin okunuşu Üst resimdeki oyuncu

Torunu olan kadn

Ege yiğidi Bir tür bez

Yank

Rey Kudret, iktidar

Galyumun remzi

Riayet edenler Üye

1

Dost, arkadaş Suçu bağşlama Yol, yöntem Bir kta

Hayvanda bineklik Bir bağlaç

6

5

1

7

4 3 2

6

1

3

8

8

6

5

9 4

3 1 2

9

7

DÜNKÜ SUDOKU ÇÖZÜMÜ 4 8 3 7 6 2 9 1 5 1 5 2 9 3 8 6 7 4 9 6 7 4 5 1 8 3 2 2 1 8 3 7 9 4 5 6 5 3 6 1 8 4 2 9 7 7 9 4 5 2 6 3 8 1

5

3 4 5 2 9 7 1 6 8 6 7 1 8 4 3 5 2 9 8 2 9 6 1 5 7 4 3

2

3

Bir şair

Ksaca takm

Faal, aktif Sağlam duvar

Japonya’nn başkenti

9

Avrupa’da bir nehir

9

6

7

SUDOKU BULMACA 6

7

2 1 1

8

7 6

4

3

7

9

1

Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3’e 3’lük karelere, 1’den 9’a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1’den 9’a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.

6

2

8

Bir deniz taşmaclğ

Doğrultu

Bozuk, eski

Alnyazs Erzincan ilçesi

4

Benzerini yapmaya çalşma

Bir Msr firavunu

Merhem İsimler

Ezmekten emir Tembih sözü Genişlik

Þ ÝF RE K E LÝ ME:

Aylk ödenti Baki klma

Toplumun çekirdeği Anlam

Geçmiş

Şarbon Dökme demir

Bir or- Erkek gan ad

4

Bir nota Teknik, endüstri

Ksaca osmiyum Havadan, sudan

Alt resimdeki futbolcu

Adaletle ilgili

İstenilen vasfta olan

Ermek işi

Derebeyi konağ

Yemek Bir kta Eşek sesi

Ksaca milattan sonra

Konya’da bir baraj

Sütün

Hurafe

Eksiksiz

İllet Türe, hukuka uygunluk

Zikreden

Bulgaristan paras

İplik

Yaramaz karşt

Bir ciğer hastalğ Güzel kokulu bir çiçek

Rutubet

Bir yazar (...Faik Abasyank)

Atn yavrusu

Sümsük kimse

Halinyumun remzi Renksiz bir gaz

Dolaşma

2

Karga sesi

Çanak

Çanakkale ilçesi

Lantann remzi

Namzet

Camekan

Bir bağlaç

Eleme aleti

Şehir

Yansma, yank

Ksaca metre

Adalardan oluşan bir Asya ülkesi

3

Bir soru eki

5

Rusçada evet

Eserler

Bir soru

Hurafe

Bir nota

Çay demleme kab

Haftann bir günü

Hesap

Gelecek

Bir peygamber

Sportif yürüyüş ayakkabs

BULMACALARIN CEVAPLARI 37'NCİ SAYFADA


ÜI

FE

Ö

Ç

A

A

R

D

DK E E M F A M N T G R EN AR D T S Ý Aİ N Ü TÝ Ç E T U S T A H N NM E M UR Ð Ü M Ý M MO MA D OU ÝT M L M M EL LS M T A L Z D F AÝ LZ Ç T T A AE M J C Z Ç Ç N NU R DV ZÝ E D Z Ý S M Ð NA N N M A CT ZR U Ý E Z Þ U Ý M U Z Ý Ý Þ AÝ OH V T Ü N A MO U V ĞH AÇ SO M U Z LÜ RA R M A S N A İ R D R T ÜR GR BO C Ö D Aİ AR NA Ğ UN SE U G B Ý

O

P

Þ

H

Z

N

N O

İE

E

Þ

K Z I Z R T Þ K T Ü R R A Þ Ü E AD A I Þ M I Ü E A R Z Y AA E Ö ÖE L Ü UZ Z B N RE Ý R Ö V ÞÝ A Þ K M H N T HH J D K N VJ Ý M İ A Z Ý A Y L ER N A E O S DG E V A O İ G Ý D K M P J E O B İ E YL A K Y

Ý

G A

L M

R

N

TN

ÐC

E

A

V RL Ü K I İ VR İ A T E İ Ü H RE Ü A L Þ A TA V O R B RV E L LÝ C S BE EŞ G O Ö Z Z T E ÝA K A Ý D E LG MG N A Ü Ç YN EP O R E E ÜN C Zİ V Ü T M Þ E U İ D İ T A Z YÞ ER L Ü E T NZ S Eİ Y E H

E

Þ N

R R

C E İ LT İ Yİ R M Ý S

A

Ü

B

J

T

A

1

H

ÝB

AJ

E

K N

E

AE

BJ K

S

S NY N E ÖA S A Ý S F R AE NA ÜR R Þ Z Ý MR T Ý E T PT Z A AE Ö E F L L N DÝ ER R O M NZ T Z A ÝE RA ÜA RD K F HR E Ü Þ L İ E HN RE AM H R AÞ VA M C S D G A KA Ý A Ý B E D AJ ÇR OB Ý K

E

OK

SÝ O

Z

P

UZ

KP

S

U

2

S O J M YM S D R A J M EE UJ Y Þ Ý HY P Ý Ü IP EA A E J NB B KO KK K CA İV V D T KP ÜP Ý P I NÝ K K L RK R DC ÞE R NA AT E J N Ü B KT Ö M Ý VN Þ TT ÇL Ö K

LS

AN

Ý V J NI A T M Ö Ö

Y

A ÜÖ Y E L N AF Ý Ü R U NA GÜ TU U Z L C ÖU Þ E O A YÞ Ý V VZ P Ý Ş U UF AT HN N Ý VÝ DK K T A A ZL PL NÝ R G NN L Ü E A T L Þ H TD ER Þ İ R NR M R E Z E B Y HR GÞ M A Ý E J S FZ CE G K

E

RA

D

A

K E L İ M ÞEÝF RE K EALÝ ME: V I

U

N

S

A

U

N

B

E

N

Ý

J

E

A

Y

Y

İ

Z

E

R

USKUMRU, ÜRETÝM, VİRMAN, YARBAY, ZENCEFİL.

E

B

A

T

V

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

A

G L

Þ

Aþaðýdaki tablonun içine içine serpiþtirdik. serpiþtirdik.Bunlarý Bunlarýbulabilir bulabilirmisiniz? misiniz? Aþaðýdaki kelimeleri kelimeleri tablonun ALİBEY, ARKADAŞ, BREZİLYA, CEZMÝ, ÇAMAÞIR, DEMİRCİ, ENSAR, FATURA, GAZEL, HERZE, ASTAR, BAÞLIK, CEVÝZ, ÇABUCAK, DÜNÜR, EMTÝA, FESLEĞEN, GEZEGEN, HAYTA, ÝNCÝL, ÝNZİVA, KORİNT, LİMAN, MERDİVEN, NEVRUZ, ORGAN, ÖZELLÝK, PELİKAN, REKAT, SEKBAN, KÜÇÜK, LAVABO,ÞAMAR, MAVNA,TERKÝP, NİHAL,ULAÞIM, OTUZ, ÖTEKİ, PİSLİK, REZALET, SÝYAH, ÞAKLABAN, TENKÝT, ÜRÜN, VEREM, YEVMİYE, ZAHMET.

R AN V K RÝ L K A Ý Aİ D E DF A D A E Ş ŞÇ C J J Z N İ İ E OE O N ÝZ Ý PC C P CE R C Ý Ý AÜ Ý N ÇE A Ğ R K Ç J L Ý G R A NÐ J Ü

A

Ü

F

P

kadn

6

8 8

7 7

6

5

5 8

4

4 73

3 62

2 51

1 4

31

2

1

3

2

1

2 2

�� ��

�� �� ��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

�� ��

��

�� ��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

�� ��

��

��

��

��

��

��

�� ��

�� ��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

�� ��

��

��

��

��

��

�� ��

��

��

�

��� ��

�� ��

��

�� ��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

�� ��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

��

�� �� �� �� �� �� ��

�� ��

��

�� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� ��

��

�� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� ��

�� ������������������������������������������������������������������������������������� �� �� �� �� ���������������������������� �� �� ���������������������� �� � �� �� �� �� ��

�����������������������������������������������������������������������������������������

ASLANTEPE, BEZGÝN, CELP, ÇANAK, DOÐAN, EVREN, FETRET, GAFLET, HANIM, ÝSTÝKRAR, KORKUNÇ, ��İ������������������İ������������������������İ��İ����������������������������������İ�������İ����

�� �� ���������������������������������������������������������������������������� �� ������������������������������������������������������������������������������ �� �� �� �� �� �� �� �� �� ��

�� �� �� �� �� �� �� �� � �� ����� �� �� ��� ���� ���� ���� ���� ���� ��� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �

��

�� �� �� �� �� �� �� �� ���� �� �� ���� ���� ���� ���� ���� �� �� ���� ����

��

�� �� �� �� �� �� �� �� �� �� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ��

�� �� �� ������ � ���� ������ ������������ � ������ ������ ������ ����� ������ ������ ������ �� ��

�� �� �� ������ ������ �������������������������� ������ ������ ������ ������ ������ ������ �� ��

��

�� �� �� � �� �� �� �� �� �� ���� �� �� �� � ���� ���� ���� ���� ���� ����

��

�� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� ���� ���� ���� ���� ��� ���� ���� ���� ��

�� �� �� �� ���� ������ ������ ������ �� ���������� �� ������ ������ ������ ������ ������ ������ �� ��

�� �� �� ������ ������ �� ���� ������ �� ���������� �������� ������ ������ ������ ������ ������ �� ��

�� �� �� ������ ������ ������ ������ �������������������� ������ ������ ������ ������ ������ �� ��

��

�� �� �� �� �� �� �� �� �� �� ���� ���� ���� ���� ���� ���� � �� ���� ���� ��

�� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� � �� �� �� �� �� �� ���� ���� �� �� ���� ���� �� �� ���� ���� ���� ����

�� �� �� ������ ������ ������������ �� ������������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ �� ��

�� �� �� ������ ������ �������������������������� ������ ������ ������ ������ ������ ����� �� ��

��

�� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ����

��

�� �� �� �� �� �� �� �� ���� ���� ���� ���� ���� �� �� ���� ���� ���� ��� ��

�� �� �� ���� ���� ���� ���� ���� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� ��

� � � İ � � � � � �

�� �� �� ���� ���� ���� �� �� ���� � �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �

�� �� ��

�� �� �� �� �� �� �� �� �� �� � �� � �� � �� İ ����� ��� � ��� �� � �� �

�� �� �� �� ��

�� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� �� ��

�� �� �� �� �� �

�� �� �

� � � İ � � � � � �

Dünkü bulmacalarn çözümleri

Dünkü bulmacalarn çözümleri

Dünkü bulmacalarn çözümleri

Bulmaca 3

Bulmaca

1

5

yerli kâğt. 3) Tren, tramvay vb. taşt- yank yaplmş kap. 7) İslami ilimlerden biri.– 3 larda tekerleklerin üzerinde hareket Helyumun sembolü. 8) Herkese kendine 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 ettiği demirden yol.– İslami stlahta uygun düşeni, kendi hakk olan verme, boşanmaya verilen ad.– Kalsiyumun doğruluk. Yatay amudi.– SOLDAN SAĞA 1) Ateşli silahlarla atş perdeli, alt9)teli olan,olmayan, telleri parmakla sembolü. 4) Rütbesiz asker.– Virüslerle suyun üstünde İçi boş, her yan kapal, r.ay din@za man.com.tr alştrmalar yaplan yer, atş yeri.– çekilerek veya pena ile vurularak Refik Aydýn ilgili.– Bir şeyden veya bir kimseden yüzen bir tür büyük şamandra. Bir kimsenin, herhangi bir ücretin çalnan bir telli çalg.– Sodyumun10) Bir yana olma. 5) Bir kimseyle karşgda maddesi.– bütününden veya bir bölümünden sembolü. 6) HzlYasann, bir trakdinin akmve kamu laşldğnda, birinin yanna gidildivicdannn doğru bulduğu, yasalara muafSOLDAN tutulduğunu belge. atş sağlamak amacyla çok parmakla şeritli, SAĞA 1)gösteren Ateşli silahlarla perdeli, alt teliyaplan, olan, telleri ğinde veya yanndan uzaklaşldğnda uygun, kanuni. 11) Kefenlenip tabuta r.ay din@za man.com.tr alştrmalar yaplan yer, atş yeri.– çekilerek veya pena ile vurularak Refik Aydýn 2) Lenf düğümleri iltihab.– Uzun ve çift yönlü geniş yol. 7) Belli yöntem, 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Bir kimsenin, ücretin çalnan bir telligöre çalg.– Sodyumun kendisine söz ve herhangi işaretle birbirnezaket konmuş, gömülmeye hazrlanmş insan tumturakl konuşma. 3) Kasmpatya ilke veya yasalara kurulmuş olan bütününden veya bir bölümünden sembolü. 6) Hzl bir tra k akm gösterisi yapma, esenleme.– Kentliölüsü. 12) Allah’n varlğ ve nitelikleriyle benzeyen çiçek.– Gemilerin alabidurum, düzen. amacyla 8) İngiltere’den ABD’ye muaf bir tutulduğunu gösteren belge. sağlamak çok şeritli, leşmiş, uygar. 6) Allahiltihab.– (cc)’a kalbî ilgiliçift konular ele alan biryaplan, bilim kolu. leceği belirtmekte kullanlan, birve gitmek üzere çkan, bir buzdağna 2) yükü Lenf düğümleri Uzun yönlüyola geniş yol. 7) Belli yöntem, 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 tona bağllk, kesin 4) inanma; iman.– Alayla tumturakl konuşma. 3) Yerinden Kasmpatya ilke veya yasalara göre kurulmuş eşit birim. Bir renk.– çarparak batan ünlü transatlantik. 9) olan tümen arasndaki askerî birlik. 7) İnsan, benzeyen bir çiçek.– Gemilerin alabi- Kimyasal durum, düzen. 8) İngiltere’den ABD’ye oynamayan, yerini değiştirmeyen, enerjiyi elektrik enerjisine 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 leceği yükü belirtmekte kullanlan, bir gitmek üzere yola çkan, bir buzdağna mal, eşya vb. için küçümseme yollu bir durağan.– Zehir, ağ. 5) Üeyerek çeviren araç, batarya.– Mektup. 10) 1 çarparak P O L İbatan G O ünlü N transatlantik. P A S O tona eşit birim. 4) Bir renk.– Yerinden 9) yerden yüksek olmasn söz.– Yatağn çalnan, perdesiz çalg, boru.– Doğu Anadolu’da bir nehir.– Ölüm 2 A D E N İ T T İ R A veya T oynamayan, yerini değiştirmeyen, Kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine sağlayan veya sandk olarak ‘Numara’nn ksa yazlş. 6)5)Dişi sğr.– bir3felaketten doğan acy durağan.– Zehir, ağ. Ükullaeyerek çeviren P A T araç, T batarya.– O ac N ve İ bu LMektup. A T O 10) nlan boş bölmesi. 8) Afyonkarahisar’da çalnan, perdesiz çalg, boru.–ölçü Anadolu’da Ölüm 4 Doğu Argoda ‘yok’. 7) Bir ay ad.– Belirli belirten 11)S Bir A Kdavranşlar, S A B matem. İbirTnehir.– E M veya ‘Numara’nn yazlş. 6)sknts. Dişi sğr.– kumaş felaketten doğan acy göl.– Yoksulluk, yoksulluk 5 bir L türü.– B Bir O Rnota. A Z12)Aac N ve bu N dört O vebir kurallara göre ksa yaplar yapma sanat, Motorlu, Argoda ‘yok’. 7) Bir ay ad.– Belirli ölçü belirten davranşlar, matem. 11)BBir 6 İ N E K N A N A Y YUKARIDAN AŞAĞIYA 1) Bedeli peşin değil, mimarlk. 8) Belli, açk, meydanda.– tekerlekli kara taşt. ve kurallara göre yaplar yapma sanat, 7 kumaş türü.– Bir nota. 12) Motorlu, dört N İ S A N M İ M A R İ sonradan alnmak üzere yaplan satş. Gevşeklik, tembellik. mimarlk. 8) Belli,YUKARIDAN açk, meydanda.– tekerlekli kara taşt. 1 2 3 4 5 6 7 8 8 A Ş İ K A R K 9E 10 S 11 E L12 2) Tutsaklk, esirlik. 3) Oy.– Parça. 4) AŞAĞIYA 1) Sardalye yavrusu. 2) Mihrak.– Gevşeklik, tembellik. YUKARIDAN 1 H A 1 Y 2 D 3 A 4 R 5 P 6 A 7 Ş 8A 9 10A 11 12 AŞAĞIYA Sardalyeoyuk. yavrusu. 2) Mihrak.– Duvar içinde1)braklan 3) Dövme, A 2 A 1 R H A A R Y DB AE R L P E AM Ş İ AR Duvar içinde braklan oyuk. 3) Dövme, 2 A R A R B E L E M İ R vurma.– Yaşatmak ve geliştirmek için 3 R A S A T Ş A H İ K A vurma.– Yaşatmak ve geliştirmek için 3 R A S A T Ş A H İ K A gereken besinleri yedirip içirme işi. işi. 4 A Z İ M E T B İ L E K gereken besinleri yedirip içirme 4 A Z İ M E T B İ L E K 5 K 5Ö K R Ö R K İ KB İ A B R A RB E B E 4) Yabani hayvan barnağ.– Yerleşim 4) Yabani hayvan barnağ.– Yerleşim 6 İ 6Z İ Z K İ K R İ İ R Ş İ ŞP A PS A S bölgelerinde, iki yannda bölgelerinde, iki yannda evlerevler olan,olan, caddeye oranla dar veya 7 R 7 R S E S R E İ RN İ NM A MN A İ N İ caddeye oranla dahadaha dar veya ksa ksa olabilen yol. 5) Genellikle ahşap gövdeli, 8 İ 8B İ İ B Ş İ Ş T A T R A İ RK İ A KT A T olabilen yol. 5) Genellikle ahşap gövdeli,

4

37 BULMACA EKONOMÝ 3 - 9 6–12 HAZİRAN 2015 ZAMAN EKİM 2010 ZA­MAN


SPOR 38 EKONOMÝ

3 - 96–12 HAZİRAN 2015 ZAMAN EKİM 2010 ZA­MAN

ÖZGÜR TAŞCIOĞLU ZÜRİH

Dyıllarda hep yolsuzluk ve rüşvetle anı-

ünya futbolunun patronu FIFA, son

lıyordu. Başta Dünya Kupası olmak üzere değişik organizasyonların seçimlerinde ülke oylarının satın alındığına yönelik birçok iddia gündeme geliyordu. FIFA’ya beklenen kırmızı kart Amerikan Adalet Bakanlığı’ndan geldi. ABD Adalet Bakanı Loretta Lynch’in çok ciddi suçlamalarla başlattığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda FIFA kongresi için Zürih’te bulunan yedi üst düzey FIFA üyesi gözaltına alındı. Beklenmedik operasyon sonrası tartışmalar altında seçime giden FIFA’ nın başkanlığını beşinci kez aday olan 79 yaşındaki İsviçreli Sepp Blatter kazandı. İlk turda Blatter’in tek rakibi olan Ürdün Prensi Ali bin Hüseyin 73, Blatter 133 üyenin oyunu aldı. İkinci tura kalan seçimde Ürdün Prensi çekilince Blatter’in galibiyeti tescillenmiş oldu. Dünya ekonomisinin hızlı gelişimiyle birlikte Blatter’in başını çektiği yöneticiler, futbolu küresel sermayenin en önemli yatırım aracı hâline dönüştürdü. Bugün FIFA’nın yıllık geliri 1,4 milyar dolara ulaşırken, Dünya Kupası organizasyonları için milyarlarca dolarlık bütçeler ayrılmaya başladı. Herkesin iştahını kabartan bu dev pastadan pay alabilmek veya oyunun bir parçası olabilmek için verilen mücadelede, özellikle 90’larda başlayan bir dizi rüşvet ve yolsuzluk ağı oluşturulduğu anlaşılıyor. FIFA kongresine sayılı günler kala operasyona start veren Amerikan Adalet Bakanlığı, özellikle merkezi Miami’de bulunan Kuzey ve Orta Amerika Futbol Federasyonları Birliği’ne (CONCACAF) yoğunlaşmış durumda. Aynı gün açıklama yapan ABD Adalet Bakanı Loretta Lynch, Zürih’te başlayan operasyonun başlangıç olduğunu belirttikten sonra 1991’den itibaren FIFA üyelerinin sistematik çalışan bir rüşvet ağı kurdukları suçlamasında bulundu. Açılan dosya özellikle Orta ve Güney Amerika kıtasındaki ülke federasyonlarını ilgilendiriyor bir konu gibi gözükse de konuyu FIFA’ya bağlayan durum, tutuklanan kişilerin aynı zamanda Blatter’e çok yakın çalışan FIFA üyeleri olması. Amerikalı savcılar, şu an için 150 milyon dolarlık bir rüşvet çarkının olduğu, bu ilişkiler için ABD ve İsviçre bankalarının kullanıldığı bilgisini verdiler. Zürih’teki gözaltılarda dikkat çeken isimlerin başında Jeffrey Webb geliyor. Kayman Adaları’dan olan Webb, aynı zaman FIFA Başkan Yardımcısı. Uruguay’dan Eugenio Figueredo da Blatter’e en yakın isimlerden. ABD tarafında soruşturmayı yürüten federal savcılar, FIFA üyelerinin para aklama ve rüşvet çarkını birçok farklı yöntemle idare ettiklerini anlattılar. Savcılar, üyeler arası karşılıklı oy satın almalara örnekler de verdi. Bunlar içerisinde en dikkat çekeni, Katarlı Muhammed bin Hammam’ın 2011 FIFA başkanlık seçimlerinde kendisine destek olması için dönemin CONCACAF başkanı Jack Warner’a 1,2 milyon dolar vermesi. Warner ise Hammam’ın bir konferansından sonra kendi üyelerine Hammam’ı desteklemeleri karşılığında içinde 40 bin dolar olan zarfları dağıtmış. Asya Futbol Federasyonları Başkanlığı ve FIFA Başkan Yardımcılığı da yapmış olan Hammam ismi önemli. Çünkü bir diğer soruşturma konusu olan ve İsviçre Federal Savcılığı’nın takip ettiği Rusya ve Katar’ın ev sahipliği yapacağı 2018 ve 2022 Dünya Kupası organizasyonlarının kazanılması ile ilgili de çok ciddi rüşvet iddiaları var. Kuşkusuz bu kadar geniş katılımlı ve uzun yıllara yayılan bir yolsuzluk çalışmasından hayatının yarısından fazlasını FIFA’da geçirmiş olan birinin haberdar olmaması mümkün değil. UEFA Başkanı Michel Platini de Zürih’te herkesin içinde bu tepkisini göstererek Blatter için “Artık çok fazla. İstifa etmesi lazım. Avrupa’da

FIFA’NIN KOLTUĞUNA YINE ŞAIBELERIN MERKEZINDEKI İSVIÇRELI SEPP BLATTER OTURDU.

ülke federasyonları Blatter’e destek vermeyecekler.” diyerek yaşananlara tepkisini dile getirdi. Kongrede nasıl bir konuşma yapacağı merakla beklenen Blatter ise FIFA’yı önümüzdeki günlerde zor günlerin beklediğini belirterek “Herkesi kontrol etme

şansım ve gücüm yok; fakat başkan olarak sorumluluk sahibi olmalıyım.” şeklinde yorumda bulunarak iddiaların ciddiyetini kabul etti. Zürih’te kongre ve başkanlık seçimlerine iki gün kala ‘zamanlaması manidar’

operasyon aslında hiç kimseyi şaşırtmadı. Yıllardır konuşulan, uluslararası medyada defalarca yer almış ve soruşturmalara konu olan bir dosya ciddi şekilde açılmış oldu. Bakalım, bu soruşturma, FIFA’nın ve Blatter’in geleceğini nasıl etkileyecek?


SPOR 39 EKONOMÝ

3 - 9 6–12 HAZİRAN 2015 ZAMAN EKİM 2010 ZA­MAN

ŞAMPİYONLUĞUN ŞİFRESİ ‘ÖZGÜRLÜK’

Galatasaray’ın şampiyonluğunda aslan payı Hamza Hamzaoğlu’nun. risk alarak takımın başına gelen genç teknik adam, futbolcuları özgür bıraktı. Oyuncular, özgürlüklerinin karşılığında ona şampiyonluk hediye etti. BEHRAM KILIÇ

1rahat bırakmak lazım. Futbolcu ken-

Taktik, fizik gerekli ama futbolcuyu

dini ifade edecek. Hamzaoğlu bunu yaptı. Futbolcular rahatladı. Yüzleri gülmeye başladı. Bu da her şeye yansıdı. Mütevazı davrandı. Futbolcular da mutluluklarına sebep olan hocaya güzel bir hediye verdi.” Bu sözler, Galatasaray Kaleci Antrenörü Claudio Taffarel’e ait. “Yaklaşımı bana Jose Mourinho’nunkini hatırlatıyor.” cümlesi Wesley Sneijder’e, “Onun gelişi kırılma anıydı.” sözleri de kaptan Selçuk İnan’a... Sezon öncesi Roberto Mancini ile yollarını ayıran, bir başka İtalyan teknik adam Cesare Prandelli’ye görevi veren, arada yönetim değişikliğine giden, Avrupa’ya veda eden ve ligde bir türlü istikrarı yakalayamadığı için Hamza Hamzaoğlu’nu takımın başına getiren Galatasaray, hocanın oyuncu grubunu özgür bırakması sayesinde Süper Lig’de 20. şampiyonluğa ulaşıp 4. yıldızı takan ilk kulüp oldu. O gelmeden önce takım âdeta bir boşlukta gibiydi. Şampiyonlar Ligi’nde karşılaştığı Borussia Dortmund ve Arsenal’den 4 gol yiyip elenmişti. Oyuncu grubunun morali bozuk, yerli yabancılar birbirine küs, taraftarın hedefindeki kaptan Selçuk içerideki maçlarda ıslıklanıyor, Burak eski günlerinden uzak, teklifler alan Sneijder’in kafası karışıktı. Futbol adına yokları oynayan, yedeklerin kadroya girmelerinin mümkün görünmediği, birliktelikten, ruhtan ve beklentiden uzak bu hava Belçika’da Anderlecht’e 2-0 kaybettikleri maç gecesine kadar sürdü. Bu yenilgi sonrası yeni yönetimin etkili isimlerinden Abdurrahim Albayrak ve Ali Dürüst, yeni hoca için düğmeye basmıştı.

26 Kasım gecesi aradıkları ilk isim Hamza Hamzaoğlu’ndan başkası değildi. Kadere bakın ki aynı gün Hamzaoğlu’nun 81 yaşındaki babası vefat etmişti. Yöneticilerin teklifi 1 Aralık günü imzaya döküldü. Hamzaoğlu 6 aylığına göreve geliyordu. Aslında büyük bir risk de almıştı. Daha takımla tanıştığı anda futbolcuların yüzleri gülmeye başladı. Pozitif enerjisiyle ortamı bir anda değiştirdi. Hamzaoğlu sayesinde Selçuk, Burak, Yasin gibi oyuncular performanslarının üzerine çıktı. Fıtık ameliyatı olan Melo bile bir an önce sahalara dönmek istedi. Son Galatasaray kongresinde yarışan 3 başkan adayının da seçim vaadi olmayı başardı. 6 aylığına geldi, risk aldı ama sonunda başardı. O geldiğinde sahaya kendi başına bir şeyler yapmak isteyen ancak takım olarak bir şeyler yapamayan bir kadro vardı. Bu ‘ben’li kadroyu ‘biz’e dönüştürdü. Devre arası Veysel Sarı, Umut Gündoğan, Gökhan Zan’la yolları ayırdı. 4-2-3-1 sistemini oturttu. Burak’ı geriden hücuma katmaya başladı. Selçuk’u biraz öne, Melo’yu biraz geriye çekti. O gelmeden takım uzun toplarla çıkıyordu. Hoca ise pas yaparak ileri çıkmayı tercih etti. “Araba aynı araba aslında baktığınızda, otobana çıkmış, gidecek ama el freni çekili unutulmuş. Biz ona müdahale ettik sadece.” diyordu mütevazılığı elden bırakmayarak. Lig yarışında takım kimi zaman 3. sıraya düştü, kimi zaman zirveye çıktı. Bazı maçlardan sonra kendini bile eleştirdi. Mesela, 2-2 sona eren Başakşehir maçından sonra yanlış oyuncu değişiklikleri yaptığını söyledi. İlk günlerde “Ben sadece onların burada mutlu olmaları için çalışacağım.” demişti. Futbolcular mutlu oldu ve bu mutluluk Galatasaray’a 20. şampiyonluğu getirdi.



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.