PassatempoXP Sayı 35

Page 1

-N0:35-Mar t/Mar ch2014

No: 3 5

Al abi l i r s i ni z/YourCompl i ment ar yCopy Mar t/Mar ch











Karaoğlanoğlu Cad., Paşaoğlu İş Merkezi, No:4 Karaoğlanoğlu, Girne








İÇİNDEKİLER / CONTENTS

17. Passatempo’dan / From Passatempo YÖNETİM / MANAGEMENT:

18. Portre / Portrait 26. Tarih / History

CYXP Aviation Ltd. Genel Müdürü v e Pegasus Havayolları Kıbrıs Temsilcisi CYXP Aviation Ltd. General Manager and Pegasus Airlines Cyprus Representative M. Zeki Ziya z.ziya@cyprusxp.com Pegasus Havayolları Kıbrıs Merkez Ofisi Pegasus Airlines Cyprus Main Office Hasane Ilgaz Sokak, 11 B, Köşklüçiftlik / Lefkoşa Tel.: (+90) 392 228 73 11 Fax: (+90) 392 227 22 90 YAYIN YÖNETİM / PUBLICATION MANAGEMENT Genel Yayın Yönetmeni / Publishing Director Can Sarvan cansarvan@isvic.com

32. Kıbrıs Enstantaneleri / Cyprus in Photographs

İsviç İletişim Hizmetleri Ltd. Güzeltepe Sokak, 18, Edremit / Girne Tel: (+90) 0548 888 00 09 www.isvic.com info@isvic.com YAPIM / PRODUCTION

44. Hayvanlar Alemi / Animal Life 54. Sanat / Art 62. Spor / Sport

Röportaj / Interview Hakan Çakmak Sanat Yönetmeni / Art Director Laden Uyguroğlu Kapak fotoğrafı / Cover Photography Laden Uyguroğlu Fotoğraf / Photography Hakan Çakmak Çeviri / Translation Mehmet Ratip Düzelti / Proof Reading Mehmet Ratip

68. Yol Notları / Road Notes 82. Gündüz & Gece / Day & Night

Muhasebe / Accounting Fırat Özbolayır firatozbolayir@isvic.com Website www.passatempoXP.com Reklamlarınız İçin / For Advertising reklam@isvic.com isviciletisim@gmail.com

92. 108.

BASKI-CİLT / PRINTING-BINDING

Gurme / Gourmet Bulmaca / Puzzle

Görsel Dizayn Ofset Matbaacılık Atatürk Bulvarı, Deposite İş Merkezi, A5 Blok Kat:4, No: 405 İkitelli OSB, Başakşehir, İstanbul Tel.: 0212 671 91 00 Fax: 0212 671 91 90 www.gdofset.com

Tüm hakları saklıdır. Yazılı izin olmadan içeriğin bir bölümünün ya da tümünün yeniden yayınlanması kesinlikle yasaktır. All right reserved. Reproduction in part or in whole without written permission is strictly prohibited.

16


PASSATEMPO’DAN / FROM PASSATEMPO

Kıbrıs’ta çözüm yakın The settlement of the Cyprus problem is imminent

Can Sarvan

K

ıbrıs Adası’nın tekrar birleşmesi için iki toplumun liderlerinin imzaladığı ortak metnin ardından Kıbrıs sorunu çözüm müzakereleri tekrar başladı.

İki toplumun referandumlarla Kıbrıs’ın birleşmesini onaylaması durumunda, Ada’nın bir barış adası olması ve petrol, doğal gaz gibi yeraltı zenginliklerinin Türkiye, İsrail gibi çevredeki ülkelerin işbirliği ile Kıbrıs’taki refahı artırması bekleniyor. Çözüm şartlarının, iki toplumun özel sektörde kuracağı yeni işbirlikleriyle verimli bir ekonomik atmosfer yaratacağı öngörülürken Kıbrıs’ın turizm, bankacılık, denizcilik, eğitim, ihracat, tarım, inşaat ve emlak sektörlerinde ciddi bir atılım yapması bekleniyor. Adil bir çözüm dinamiğinin dış yatırımları artıracağı, yurtdışından gelen nakit akışını hızlandıracağı, gençler arasında işsizliği azaltacağı, yeni pazarlara ulaşan bir ekonomiyle Kıbrıs pazarını atağa kaldıracak bir ortam oluşturacağı kaydediliyor. Sözün özü, Kıbrıs bu aralar heyecanlı bir bekleyiş içerisinde…

N

egotiations for the settlement of the Cyprus problem started again, after the leaders of the two communities agreed on a joint declaration for the reunification of the island of Cyprus.

If the two island communities say yes to the unification of Cyprus in prospective referendums, Cyprus is expected to become an island of peace where underground resources like oil and natural gas will contribute to increased prosperity in cooperation with neighbouring countries like Turkey and Israel. Furthermore, the conditions of a settlement are expected to create a fruitful economic atmosphere leading to new bicommunal joint ventures in the private sector. In such a scenario, major breakthroughs in the tourism, banking, maritime, education, export, agriculture, construction and real estate sectors of Cyprus are likely to unfold. A fair process of settlement will most likely result in an increase in foreign investment, a massive cash flow from other countries, a fall in youth unemployment and the creation of conditions where an economy with direct access to new markets will help the Cypriot market to leap forward. In a word, nowadays there is an exciting wait in Cyprus...

17


PORTRE / PORTRAIT

Tarih, gelenek ve hayalleriyle geleceği kurgulayan bir modacı A fashion designer combines history and tradition with his dreams and creates a futuremes

abdullah öztoprak Hakan Çakmak

. I

nsan bedeni kumaşla yapılan sanata bir zemindir” diyen Kıbrıslı modacı Abdullah Öztoprak’ın çizgilerindeki amaç, bedeni kullanarak aslında ruhu giydirmektir.

Giyimde insanları özgür bırakmayı hedefleyen Öztoprak için kimin, neyi, nerede, ne koşullarda ve hangi konumda giyeceği çok önemlidir. Kendine özgü tasarımları ve yaratıcı fikirleriyle ortaya koyduğu dünya çapında başarılı çalışmalar ve aldığı ödüllerle adını duyuran Abdullah Öztoprak, ailesinin narenciye alanındaki tarımsal faaliyetlerini daha üst düzeye taşımak amacıyla, modacı olmadan önce, kimya fakültesinde eğitim aldı. Doktora aşamasına kadar getirdiği akademik kariyerini sonlandırma cesareti gösterdikten sonra bir süre turizm alanında çalışmalar yaptıktan sonra kendini daha iyi ifade edebileceğini düşündüğü moda dünyasına adım attı. Bu durum onun adına içindeki büyük tutku ve vazgeçilmez heyecanı yansıtıyordu. Kendini bir moda tasarımcısı olmaktan çok bir kurgucu olarak tanımlayan ve fikirleri pazarladığını ifade eden Öztoprak’ın tasarımlarında ön planda olan, düşünsel açılımlardır.

18


H

uman body is the ground on which an art form created with clothes is performed”. These are the words of Abdullah Öztoprak, a Cypriot fashion designer. The purpose of his drawings is to dress the soul by using human body.

Öztoprak aims to free people in their choice of clothing. He assigns great importance to the question of who wears what, where, under what conditions and in which position. His worldfamous works reflecting his original designs and creative ideas won him many awards. Before he became a fashion designer, Abdullah Öztoprak studied chemistry at university in order to contribute to the agricultural family business in citrus trees. He even pursued doctoral studies in the discipline of chemistry but eventually found the courage to end his academic career. After briefly working in tourism, he ultimately entered the world of fashion, where he thought he would be able to better express himself. This decision was the outcome of a great passion that nurtured an insatiable inner excitement. Öztoprak considers himself less a fashion designer than an editor. He claims that he markets ideas. His designs are first and foremost about reflective insight. 19


Öztoprak’a hayallerini ve hayallerinin ürünü olan çalışmalarını soruyoruz.

He talks about his dreams and the products of his dreams, that is, his works:

“Ben her zaman hayaller kurarım ve hayallerimin peşinden giderim. Eminim bir gün sinema da yapacağım. Hayallerimden biri de budur. Almayı becerebildiğimiz takdirde, hayallerimiz bizlere büyük ürünler olarak geri dönerler. Bu yüzden kimse hayal kurmaktan kaçınmasın. Düşüncelerimi ve tasarımlarımı oluştururken denizde özgür yüzdüğümü düşünüyorum ve beni sadece fiziksel engeller durdurabiliyor.”

“I always dream and I always follow my dreams. I am confident that I will also make movies someday. This is one of my dreams. If we have the capacity to receive them, our dreams bring us great products. This is why I encourage everyone to dream on. I consider myself swimming freely out in the sea, only stopped by physical limitations, when I work with ideas and create my designs.”

Sadece giyim alanında değil, kostüm alanındaki çalışmalarıyla da başarılı bir çizgi yakalayan Abdullah Öztoprak’ın Türkiye’de Posta Telgraf Teşkilatı (PTT) için hazırlanan büyük müzenin bütün kostümlerinde imzası var. Tarihi fütürizmle birleştiren çalışmalarını Akdeniz Olimpiyatları için hazırlanan gösteride de somutlaştıran Öztoprak, Mağusa’da sunduğu “Tek Şahidi Cümbezdi” adlı son çalışmasında da genel anlamda tüm çalışmalarında olduğu gibi tarihin yarındaki algısını ortaya koyuyor.

20

Abdullah Öztoprak’s success is not confined to clothing. He has also made a name for himself in costume design. His signature is on every costume produced for the museum of Turkey’s Post andTelegraph Organization (PTT). Öztoprak’s way of combining history with futurism is also visible in the show he created for the Mediterranean Games. His most recent work was a fashion show called “Tek Şahidi Cümbezdi” (The Only Witness Was the Sycamore Tree), performed in Mağusa. The theme of this fashion show, also explored in his other works, was a futuristic perception of history.


21


“İç içe girmiş etekler, olmadık yerlerden çıkan kollar... Neden olmasın!...” diyen Abdullah Öztoprak Mağusa’daki son defilesinde camdan kostüm bile yapmıştı. Dünyada özgün müzikler ve tasarımcı Öztoprak’ın kendi yazdığı şiirlerle sunulan ilk defile olma özelliğini taşıyan bu gösteride, Lala Mustafa Paşa Camii avlusundaki 715 yıllık cümbez ağacının şahitliğini yaptığı tarihî dönemlerin yanı sıra son Kıbrıs Kraliçesi Catherina Cornaro, St. Barnabas, Lala Mustafa Paşa ve Canbulat Paşa gibi güçlü tarihsel karakterler canlandırılmıştı. Bugüne kadar hiçbir markayla çalışmamış olan Abdullah Öztoprak, zamansızlık algısından dolayı, seri üretim açısından zorluklar içeren çalışmalarını güncel boyutta değerlendirecek birisinin bir gün ortaya çıkacağı umudunu taşıyor. Kendisinin sadece tasarlayacağı, halkla ilişkiler süreçlerini yürütüp fikirlerini pazarlayacağı ürünlerini üretecek bir fabrika ve bir iş insanı... Öztoprak’la Kıbrıslı kadınların giyimi üzerine de konuşuyoruz. Adanın iklim koşulları ile sosyal ve kültürel dokusunu göz önünde bulundurarak kadınlarımıza önerdiklerine kulak veriyoruz.

“Intertwined skirts, arms protruding from unexpected places... Why not!...” says Öztoprak. A costume made of glass exhibited in his recent show in Mağusa attests his daring originality. This show was the first of its kind, in terms of being accompanied by the designer’s original compositions and poems. It recreated the historical era witnessed by the 715-year-old sycamore tree living in the garden of Lala Mustafa Pasha Mosque and gave life to powerful characters in history like Catherina Cornaro who was the last queen of the island of Cyprus, Saint Barnabas, Lala Mustafa Pasha and Canbulat Pasha. Abdullah Öztoprak has so far not designed clothes for other brands. He hopes that someday, someone will approach his works, which are difficult to incorporate into mass production due to their timeless character, from a contemporary perspective. In this way, he will able to focus solely on the design, public relations aspect and marketing of his ideas, whereas a factory and a businessperson will be occupied with the production process. Öztoprak also comments on the clothing style of Cypriot women. Here is what he recommends to them in view of the climatic conditions and social and cultural texture of the island.

22


23


“Küba’yı düşündüğümüzde üst büstiyeri, daracık mini etekleri olan kadınlar gelir aklımıza. Çünkü anatomileri ona uygundur. Kıbrıs’ta inançlar ve düşünceler açısından o denli bir dekolteye uygun bir yapı olmamakla birlikte, özellikle yazın ince askılı tiril tiril uçuşan şile bezinden, ketenden bluzlar ve elbiseler giyilebilir. İpek şifonlar üst üste konulabilir. Tüm bunları da kocaman şapkalar ve gözlük gibi aksesuarlarla tamamlayabilirler. Erkekler de kapri tarzı kıyafetlerle daha hoş bir hava yaratabilirler. Toplu taşımacılığın geliştirildiği, doğaya zarar vermeyen motosikletler ve bisikletlerle seyahat edilecek olan adada daha hoş bir hava yaratılabilir. Bunu da ancak komplekslerimizden ve lüks tüketim sevdasından vazgeçtiğimiz zaman yakalayabileceğiz.” Gündemi doğru bir şekilde yakalayıp sahne üstünde doğru ifadeyle kurgulamaya çalışan Abdullah Öztoprak, “tüketici” kelimesi yerine “kullanıcı” kelimesini kullanmayı tercih ediyor ve kullanabildiğimizi almamızı öneriyor. Tüketmek sıfırlamaktır ve tüketirken aslında kendimizi tüketmeye başladığımızın bilincini taşımalıyız.

24

“Take Cuba, for example. There, you see women with basques and narrow miniskirts. Their physical features fit such clothing items. In Cyprus, however, beliefs and norms do not allow for that type of low necklines exposing cleavage. Still, floaty blouses and clothes made of gauze or linen with thin shoulder straps can be worn, especially during summer. Silk chiffons can be placed on top of each other. These can be complemented with accessories like big hats and sunglasses. Men, on the other hand, can have a much cooler look if they opt for capri-style outfits. On an island where public transportation is well-developed and nature-friendly motorcycles and bicycles are preferred, we can create a much more pleasant ambiance. But we can achieve this only if we free ourselves from our whims and capricious desires for luxurious consumption.” Öztoprak tries hard to capture the existing reality and give it the most genuine expression on stage. He prefers to use the term “user” instead of “consumer”. He recommends everyone to purchase those products that they can actually use. According to him, consuming means being reduced to zero and as we keep consuming, we must be aware of the way we consume ourselves, too.



TARİH / HISTORY

26

İllüstrasyon / illustration: Laden Uyguroğlu


S. Mehmet

Ü

zerinde güneş batmayan imparatorluk olarak bilinen ve yüzyıllar boyunca dünyanın en önemli süpergücü olan Birleşik Krallık, 1800’lü yılların ortalarından sonra ticaretin, 1900’lü yıllara yaklaşıldığında ise petrolün kontrolü açısından çok önemli bir coğrafyada bulunan Kıbrıs’a büyük önem vermiştir. Çeşitli tarihi kaynaklar, Osmanlı İmparatorluğu’nun Rusya tehdidine karşı İngilizlerden destek istediğini, İngilizlerin ise bu destek karşılığında Kıbrıs’ı talep ettiğini yazar. 4 Haziran 1878’de İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Kıbrıs Sözleşmesi gereğince Kıbrıs adası geçici olarak ve bir miktar kira bedeli karşılığında İngiliz Devleti’ne kiralanır. Ardından İngiltere’nin ısrarlı talepleri sonucunda Osmanlı Padişahı Sultan Abdülhamid anlaşmanın içeriğine ilişkin bir ferman yayınlar.

K

nown as the “empire on which the sun never sets” and famous for its superpower status in the world for many centuries, the United Kingdom began to show interest in Cyprus due to its critical geographical location in terms of controlling trade routes from the middle of the 19th century onwards as well as controlling petrol resources at the turn of the century. ManysourcesagreeonthecircumstancesinwhichtheOttomanEmpire asked for Britain’s help against the Russian threat and the British in turn asked for the control of the island ofCyprus in exchange for their help. In accordance with the Cyprus Convention signed between Britain and the Ottoman state on 4 June 1878, Cyprus was brought under the temporary occupation and administration of the British state in exchange for an amount to be paid by Britain to the Ottomans.Then, Sultan Abdulhamid of the Ottoman Empire issued an imperial order concerning the contents of the convention upon the insistent demands of Britain. 27


Böylelikle, son iki yüzyılda petrol kaynakları ve dünya ticaret yollarının kesişme noktasında olması nedeniyle stratejik değeri daha da artan, ancak tarihin her döneminde zaten önemli olan Kıbrıs, 1878 yılında Osmanlılar tarafından Birleşik Krallık İmparatorluğu’na, giderler çıktıktan sonra kalan gelirden verilmek şartıyla, yılda 22.936 altın kesesine, yani yaklaşık 92.799 İngiliz sterlinine kiralanır.

In this way, the island ofCyprus, which retained its geopolitical importance across the ages yet saw its strategic value dramatically increase in the last couple of centuries due to its location at the intersection point of world trade routes and petrol resources, was occupied by Britain in 1878 under the condition that it would pay 22,936 purses of gold, that is, 92,799 pounds to theOttoman state, an amount determined to be the excess of revenues over expenditure in the island.

Anlaşmaya göre, mülk Osmanlılara, yönetim İngilizlere ait olacak ve Birleşik Krallık İmparatorluğu adayı Osmanlı Padişahı adına yönetecektir. General Garnet Joseph Wolseley, İngilizlerin adadaki ilk yüksek komiseridir.

According to theCyprusConvention, the property of the island was to still remain in the hands of theOttomans, whereas administration was under British control, that is, to be exercised by theUnited Kingdom on behalf of the Ottoman Sultan. General Garnet Joseph Wolseley became the first British high commissioner on the island.

Ada İngilizler tarafından yönetilerek kalkındırılması gereken bir yerden çok askeri ve ticari üs olarak kullanılacaktır. 1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti ile İngiltere’nin karşı cephelerde yer almaları sonucunda İngiltere Kıbrıs’ı ilhak edecek, 1923 yılındaki Lozan Anlaşması’yla da Ada’nın mülkünün resmî sahibi olacaktır.

28

Cyprus was seen and used by the British not as a place to be administered and developed, but mainly as a military and commercial base. Britain annexed the island in 1914, as a result of the outbreak of the First World War in which the Ottoman state and the United Kingdom stood opposed. With the signing of the Lausanne Agreement in 1923, Britain became the official proprietor ofCyprus.


1878’de kirayla, 1914’te ilhakla ve 1923’ten itibaren mülk sahibi olarak 1960 yılına kadar Kıbrıs’ta egemen olan Birleşik Krallık İmparatorluğu, yakın tarihimizdeki birçok sosyal ve siyasi olayın sürekli merkezindedir. Birleşik Krallık, 1960’ta Ada’dan ayrılıp Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasına “öncülük” ederken de kendine yüzde 10 kadar toprak bırakmayı ve burada çok değerli iki askeri üs inşa etmeyi ihmal etmemiştir. Günümüzde de İngiltere,Türkiye veYunanistan ile birlikte, Kıbrıs’ın üç garantör ülkesinden biridir. Kıbrıs, dünyanın en stratejik noktalarından birinde yer alır. Bu gerçek, diplomasi tarihinin en önemli saptamalarından biridir. İngiltere, adadaki üslerinin varlığı bakımından Kıbrıs üzerinde hâlâ ciddi bir nüfuza sahiptir.

British rule in Cyprus, which began with a temporary occupation in 1878, continued with the annexation in 1914 and was consolidated from 1923, the year of official takeover, until 1960, attests to how theUnitedKingdom played a central role in many social and political developments of our modern history. The United Kingdom ended its rule over the island by leading the process that created the Republic of Cyprus in 1960, yet it did also guarantee its rule over around 10 % of Cypriot territory on which it built two important military bases. As of today, Britain remains one of the three guarantor powers in Cyprus, together with Turkey and Greece. Cyprus is located in one of the most strategic spots in the world. This remains one of the most important facts of the history of diplomacy. Britain, on the other hand, continues to play an influential role in Cyprus through its ownership of two military bases.

29




KIBRIS ENSTANTANELERİ / CYPRUS IN PHOTOGRAPHS

Başar Taşlı’dan Uzun Pozlama Kıbrıs Deniz Manzaraları

Long-exposure Photographs of the Cyprus Sea By Başar Taşlı

D

oğanın bahşettiği güzelliklerin gözlerinizin önünde durduğu ve sadece bakmanızın ve doyasıya seyretmenizin ruhlarınıza her daim iyi geldiği Kıbrıs adası, fotoğraf sanatçıları için de zengin bir malzeme kaynağıdır. Özellikle son yıllarda Kıbrıs’ta fotoğrafçılığın yaygınlaşması ve bu alanda dernek ya da kulüplerin çatısı altında bir araya gelen fotoğrafçıların sürdürdüğü fotoğraf gezileri, pek çoğumuzun gözünden kaçan güzellikleri bizlerle buluşturuyor.

32


N

ature’s beauty always lies before your eyes in Cyprus. Just looking at it is enough to nurture one’s soul. This is, of course, a rich resource for photographers. Given the rising interest in photography as attested by the frequent organization of photography tours by photographers who come together in photography associations or clubs which have been established in Cyprus in increasing numbers in recent years, beauties that escape our attention are being often captured for our viewing pleasure.

33


Hayal gücünü geliştiren, bakış açılarını zenginleştiren fotoğraf teknolojisinin sunduğu, gün geçtikçe artan olanaklar sayesinde, fotoğrafçılar da farklı tekniklerle yaratının sınırsızlıklarında dolaşıyorlar. Kıbrıslı doğa fotoğrafçısı Başar Taşlı’nın uzun pozlama tekniğiyle çektiği ada manzaraları, gözün görebildiklerinin ötesinde kameranın objektifi ve ağırlaştırılmış hız algısıyla yaşanabilecek görsel tatları yansıtıyor.

The technological capacities of photography in enhancing our imagination and enriching our points of view have become more and more effective. Photographers, therefore, enjoy the potential limitlessness of creativity offered by various techniques. Başar Taşlı, a nature photographer from Cyprus, captures views of the island by using a long-exposure technique. These photographs reflect visual tastes beyond what the eyes can see by using a long-duration shutter speed.

34


35


Kıbrıs’a adını vermiş olan bakırın kızılına kesmiş Gemikonağı’nın çakıllı sahilleri ile maden şirketlerinin kullanmış olduğu eski iskele, Sadrazamköy’ün kayalık kıyıları, Çatalköy’deki Hz. Ömer Türbesi ve Tatlısu’daki eski harup ambarı, ağırlaştırılmış zaman algısından objektiflere yansıyan görüntüleriyle, adanın artık düşlerde yaşayan geçmişine taşıyor bizleri.

36

The gravelled shores and the old pier used by mining companies in Gemikonağı bearing the colour of copper, that is, the element after which the island was named; the rocky shores of Sadrazamköy; the Hazreti Ömer tomb in Çatalköy; and the old carrob warehouse inTatlısu all carry us into a dreamy past reflected in photographs which appear to slow time’s passage.


37


38


39


EL SANATLARI / CYPRIOT HANDICRAFT

Çanak Çömlek Üretimi Earthenware Pottery Making

40


G

öçebe kavimlerin yerleşikliğe geçmesiyle birlikte başlayan ve binyıllar öncesinden beri süregelen bir uğraş, bir gelenektir çömlekçilik. Plastik üretiminin ve metallerin bilinmediği dönemlerde insan ihtiyacına yanıt verebilecek tabak, çanak, vesaire gibi gündelik ihtiyaçlar yanında süs amaçlı ve inanç eksenli üretilen seramik ürünleri hayatın önemli parçaları arasında yer almıştı. Toprağın,özellikledekilliolanınınateştepiştiğizamansertlikkazandığını keşfeden insan, yaklaşık 9.000 yıldan beri bu toprağı işlemeye ve hayatın içinde dönüştürerek çeşitli eşyalar halinde kullanmaya devam ediyor. 5.000 yıl önce çömlekçi çarkının keşfedilmesiyle birlikte, bu çark üzerinde şekillendirmeler başlamış ve hayatın kaynağı olan suyla birlikte killi toprağın karışımı olan çamur, hayatın her alanına sirayet eden eşya ve süsler olarak hayatlarımızın anlamını dillendirir olagelmiştir.

E

arthenware pottery making is a craft and even a tradition that has been going on for millenia, especially since nomadic tribes became increasingly sedentary. In ancient times when knowledge of plastic and metals was lacking, ceramic wares like plates and pots made for everyday practical, ornamental or spiritual use became an important part of human life. After human beings discovered that soil, especially clayed soil, became harder when heated with fire, they began to process the soil and turn it into various utensils used in life. They have been doing so since the last 9,000 years. Moreover, with the invention of the potter’s wheel 5,000 years ago, the craft of giving shape to ceramic wares on this wheel began to develop and the muddy mixture of water, the source of life, and clayed soil began to express the ordinary meaning of our lives as utensils and ornaments made on the wheel and utilized in every aspect of human life.

41


Uygarlıkların kesişme noktasındaki Kıbrıs adası da eski çağlardan itibaren volkanik dağların küllerinden meydana gelen killer bakımından zenginlikler içerdiği için, adadaki seramik üretiminin eski çağlardan beri süregeldiğini söyleyebiliriz. Nitekim Kıbrıs’ta özellikle dere yataklarına yakın yamaçlarda bulunan killi toprağın kaynağının, çok eski zamanlardaki volkanik oluşumlarla bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Kıbrıs adasında bulunan kilin en önemli özelliği demir oksit oranının yüksek olmasıdır. Bu da ortaya çıkan seramik ürünlerinin daha çok kahverengi tonlarda olmasına neden olmaktadır. Killi toprak öğütülüp yoğrulduktan sonra üretilecek olan seramik ürününün büyüklüğü ölçüsünde seramik tezgâhına yerleştirilir ve merkezlendikten sonra, biri içte diğeri dışta olan iki elin parmakları yardımıyla silindirik olarak istenilen şekle getirilir. Kulp takılacaksa takılır ve birkaç gün süreyle yoğrulma suyunun uçması için bekletilir. Bu işlemin ardından ürün, özelliğine göre, ilk pişirim ya da bisküvi pişirimi adı verilen yaklaşık 700-800 derecelik fırınlama yöntemine tabi tutulur. Motif işleme ya da renklendirme yapılır ve camın ham maddesini oluşturan maddelerden oluşan sır sıvısının içine batırılan seramik ürünleri yaklaşık 7-8 saat süreyle 1.000 derecelik ikinci bir fırınlama işlemine daha tabi tutulur. Ardından, ürün kullanıma hazır hale gelir. Sırlanmış seramikler parlaklık ve sağlamlık kazanır, su sızdırmaz hale gelir. Bu aşamada, insan sağlığı için, düşük kurşun değeri olan sırların tercih edilmesi önem arz etmektedir.

The island of Cyprus, located at the intersection point of many ancient civilizations, had been rich in clay due to the ashes of volcanic mountains in the region. This led to ongoing earthenware pottery making from ancient eras onwards. As a result, the source of clayed soil found especially in slopes close to stream beds in Cyprus is thought to be linked to prehistoric volcanic formations. One of the most significant aspects of clay found in Cyprus is that it is rich in iron oxide. This causes a more assertive brown colouration in the ceramic wares made in Cyprus. After grinding and kneading the clayed soil, the correct amount of soil required for the size of the ceramic ware to be made is placed on the potter’s wheel. Aligned to a central position and helped by the fingers of two hands, one placed inside, the other outside the soil, the material is given any desired cylindrical shape. A handle is also made, if preferred, and then, a couple of days needs to pass so that the water used in kneading evaporates. Then, an initial firing called “biscuit firing” at 700-800 degrees centigrade is applied to the ware. After this, motifs and colours are placed and the ceramic ware coated with glaze, which includes the raw materials composing glass, undergoes a second stage of firing, this time at 1,000 degrees centigrade, for 7-8 hours. Only then, the ware is ready for use. Glazed ceramic ware is not only brighter and stronger, but also waterproof. At the stage of glazing, it is important to prefer glaze that is low in lead in consideration of human health. 42



HAYVANLAR ALEM襤 / ANIMAL KINGDOM

Kar覺nca Aslan覺 Antlions

44


K

ıbrıslı çocukların “Değirmenci Baba” olarak adlandırdıkları ve ince bir dal parçasıyla tekerleme söyleyerek yuvasından çıkarıp yakalamaya çalıştıkları küçücük bir böcek olan karınca aslanının larvaları, aslında doğanın en iyi avcılarından biridir. Yumurtadan çıkan kurtçuğun ağzı emicidir. Kumda huni biçiminde bir çukur açar ve bu tuzağa düşen karınca ve yaprak biti gibi böceklerin vücut sıvılarını emerek beslenir.

Fotoğraflar / Photographs: Hasan Bağlar

C

hildren in Cyprus call ant lion the “Miller Father” and try to catch it by forcing it outside its pit with a thin piece of wood and a nursery rhyme. Ant lion is a very small insect whose larval form is actually one of the best hunters in nature. The projections in the jaws of an ant lion larva help it suck the fluids out of its victims. The ant lion larva digs a cone-shaped hole in the ground and feeds on the bodily fluids of insects like ants and plant lice which fall into the sand pit trap.

45


Hayvanlar alemindeki en ilginç tuzaklardan birini kurarak avlanan bu hayvanlar öncelikle kumda kazdıkları çukurun içine gömülürler ve iyice kamufle edilmiş başlarıyla çenelerini dışarıda bırakırlar. Larvanın yakınından geçen bir karıncanın bir kum taneciğini düşürmesi ya da bir örümceğin kumdan çukura kaymasıyla larvanın kapanı harekete geçer. Bu olur olmaz çenesiyle kum alarak bunu kafasının üstüne koyan karınca aslanı, başını öne ve yukarı doğru sallayarak şaşmaz bir nişancılıkla kurbanını kum yağmuruna tutar. Kurban, çöken kumlarla birlikte larvanın çeneleriyle yakalayabileceği bir yere kadar kayar. Sinirkanatlılar takımından bir böcek olarak bilinen ve Latince adı Myrmeleon formicarius olan bu böceğin ergeni 18-30 milimetre boyundadır. Duyargaları kısa ve tokmak biçiminde, kanatları büyük ve çok damarlı olan ve görünümü yusufçuk böceğini andıran karınca aslanı, yumurtalarını kum ya da yumuşak toprak içine bırakır. Olgunlaşan kurtçuk bir koza içinde krizalitleşir.

46

Ant lion larvae prepare one of the most interesting traps in animal kingdom. First, they bury themselves inside the pit they dig. After hiding themselves completely, they leave their heads and jaws outside, above the surface. Whenever a single ant moves a single grain of sand or a spider slides into the hole, the larvae’s trap is triggered. As soon as this happens, the ant lion begins to throw loose sand to its victim with an incredible sense of marksmanship. The victim slides through the loose sand down the pit until it reaches the jaws of the ant lion. Ant lion is an insect that belongs to the order of Neuroptera and has the scientific name of Myrmeleon formicarius. An adolescent ant lion has a size of 1833 milimetres. It has short and apically clubbed antennae and very long and multi-veined wings, similar to the looks of a dragonfly. Ant lions lay their eggs in the sand. Ant lion larvae eventually take chrysalis form.



DOĞA / NATURE

Enginar

Sağlığın ve gençliğin sırrı

Artich ke

The secret of health and youth

H

er derde deva olduğu, özellikle de karaciğer hastalıklarına karşı bire bir etkisi olduğu bilinen doğanın sihirli bitkilerinden enginarın anavatanı kesin olarak bilinmemekle birlikte, pek çok otorite Akdeniz havzası ve özellikle Kıbrıs Adası’nın bu bitkinin ilk çıkış noktası olduğu noktasında birleşmektedir. İlk Çağ’da EskiYunanlar ve Romalılar tarafından da bilinen ve Cynara olarak adlandırılan bu bitkinin ovalık bölgelerinde yetişen türlerinin, Avrupa ve Ön Asya kökenli bütün eski uygarlıkların uğrak yerlerinden biri olan Kıbrıs Adası’nda yaşayanlar tarafından halen aynı adla anılır olması da bu saptamayı destekleyecek niteliktedir.

48

A

rtichoke is considered one of the magic plants of nature, known for having many benefits for health, especially in working against liver diseases. The origin of artichoke is not exactly known. However, there is general consensus among experts that the Mediterranean basin and particularly the island of Cyprus is the place of origin of this plant. Ancient Greeks and Romans knew artichoke and called it Cynara. Given that artichoke varieties which are cultivated in bottomlands are still known by a similar name by the inhabitants of Cyprus, an island which had been under the influence of every ancient civilization originating from Europe and Asia Minor, the consensus about the plant’s origins is most probably accurate.


49


Yağlı bitkiler haricinde hiçbir meyva ve sebzenin mineral zenginliği bakımından yarışamayacağı enginar bol miktarda potasyum, kalsiyum ve manganez dışında A, B1 ve C vitaminlerini içermektedir. İçerdiği mineraller ve vitaminlerden dolayı karaciğerin temizlenmesi ve safranın kolay akışını sağlarken, unlu yiyeceklerin sindirimini kolaylaştırıcı ve idrar söktürücü özelliklere de sahiptir. Atardamarların kireçlenmesini önleyen enginarı bolca yiyenlerin içerdiği vitaminlerden dolayı genç bir görünüme sahip oldukları söylenmektedir. Tüm bu özelliklerin dışında cinsel gücü ve isteği artırıcı, ateş düşürücü, vücudu kuvvetlendirici ve iştah açıcı olduğu da bilinen enginar romatizma, ishal, sarılık hastalıklarına ve sinirlere de iyi gelir. Kısacası mevsiminde enaz altmış adet yenilen enginarın vücudu tüm hastalıklara karşı tam bir savunma haline geçirdiğine inanılır.

Artichoke’s richness in minerals is next to no other fruit or vegetable, except for oily plants. Artichoke is rich in potassium, calcium and manganese as well as vitamins A, B1 and C. Thanks to these minerals and vitamins, artichoke aids in cleaning the liver and ensuring proper flow of bile. It also aids in the digestion of food containing flour, acts as a diuretic and may reverse arterial calcification. Due to the vitamins it contains, those who regularly consume artichoke is said to look younger. Additionally, artichoke is known to increase sex drive, boost appetite, have antifebrile effects, increase bodily strength, be good for nerves and help with rheumatism, diarrhea and hepatitis. Eating at least sixty artichokes during the artichoke season is believed to immunize the body against every disease.

Kuzey Kıbrıs’ın hemen her yerinde ve özellikle Mormenekşe ile İskele bölgesinde yetiştirilen ve bilimsel adı “Cynara scyolimus” olan enginar, papatyagiller familyasından mavi ve mor renkli çiçekler açan, 50 cm’den 1,5 m’ye kadar büyüme kapasitesi olan ve birçok yıl boyunca ürün verebilen bir bitkidir. Özellikle içinde bulunduğumuz mevsimde marketlerin sebze reyonunda bolca bulunan enginarın hem gövdesi hem de etli olan yaprakları limon sosuyla çiğ olarak yenildiği gibi, haşlama tarzındaki çeşitli yemelerin de damak lezzetini ve vitamin özelliklerini artırıcı ek besin öğesi olarak değerlendirilmektedir. İçki masalarının vazgeçilmez mezelerinden olan limonlu enginarların içindeki tüyleri ayıklandıktan sonra, Ada’nın en sevilen yemeklerinden olan etli dolmanın da lezzet kaynağı olduğunu unutmamak gerekiyor. Bir yandan dolmanın içindeki etli ve pirinçli karışımı yerken, diğer yandan kenarlardaki yaprakları teker teker ayıklayarak etli diplerinin lezzetine varmamak mümkün değil, ta ki dipteki en etli kısma varıncaya kadar!.

Artichoke is cultivated throughout Northern Cyprus and particularly in the Mormenekşe and İskele region. Its scientific name is Cynara scyolimus. Belonging to the Asteraceae family, it has blue and purple flowers. It can grow to 0.5-1.5 metres and yield produce for many years. Currently, it is artichoke season and you can find artichokes easily on the vegetable section of the markets. Both the heart and the buds of an artichoke are edible with lemon sauce, without cooking. Artichoke can also be boiled and used as a side dish or appetizer rich in vitamins. Artichoke with lemon sauce is one of the most favourite appetizers found in traditional restaurants called meyhane. After removing their thorns, artichokes can be cooked to make one of the best known traditional foods of the island, namely, stuffed artichoke or meat dolma. This food is enjoyed not only by eating the delicious filling made of meat and rice, but also by tasting the fleshy artichoke buds. börek, or fried with egg.

50




53


SANAT / ART

Hakan Çakmak

54

frekans


KIBRISLI TĂœRK pop rock grubu turkish cypriot pop rock band

55


F

F

5 yıllık müzik serüveninde her müzik grubunun yaşadığına benzer süreçleri yaşayan Frekans, ilk yola çıkışlarından itibaren başta solist Çetin Keskinel olmak üzere değişmeyen yüzler dışında zaman zaman farklı isimlerle çalışsa da, Türkiye’de ses getiren şarkılar yanında kendi özgün bestelerini de seslendirerek yollarına devam ediyorlar. Grup şu andaki yapısıyla vokalde Çetin Keskinel, gitar ve geri vokallerde Murat Güçlü, davulda Güner Özalp, bas gitarda Ozan Ezdaş ve klavye ile geri vokallerde Ecevit Gülseven’den oluşuyor. Adadaki hemen tüm müzik gruplarında olduğu gibi, müzikle ikinci iş olarak ve yarı profesyonel bir çizgide uğraş veren grup elamanları aynı zamanda öğretmen, memur ve bankacı.

Frekans has gone through certain phases similar to the ones experienced by every music band. For instance, some band members changed, although core members like Çetin Keskinel, the band’s lead vocalist, remained. Frekans continues to perform popular songs of Turkey as well as their own compositions. Current band members include Çetin Keskinel (lead vocal), Murat Güçlü (guitar, back vocal), Güner Özalp (drums), Ozan Ezdaş (bass guitar) and Ecevit Gülseven (keyboard, back vocal). Like most other bands in Northern Cyprus, they perform and compose music as part of a second career and in a semi-professional manner. The band is composed of teachers, public servants and bank employees.

Grup olarak hareket etmeyi ve eğlendirirken eğlenmeyi temel hedef olarak belirleyen Frekans elemanları, kalıcı işler de yapıyor. 2011 yılında yayımlanan çıkış albümleri “Piyasa”, 7 şarkıdan oluşan bir maxi-single özelliğini taşıyor. “Sever sevmezi oynar aşklar ve tıpkı papatyalar gibi kısa metrajlı hayatlara mahkûmdurlar” sözleriyle öne çıkan, hareketli ve aşkın halleri anlatan “Papatyalar” albümün açılış parçası. Albümdeki diğer şarkılar, “Değmez Mi?”, “Çilingir”, “Uçurtma”, albüme adını veren “Piyasa”, “Derme Çatma” ve “Haykırış”. Hareketli ve slow tarzında şarkılar içeren bu ilk albümdeki parçaların beşi, sözlerde Nazım Alagöz’ün, bestelerde ise grubun gitaristi Murat Güçlü’nün imzalarını taşıyor. Albümün ikinci parçası olan “Değmez Mi?”nin söz ve müziği Arif Dinçerler’e, kapanış parçası “Haykırış”ın söz ve müziği ise yine Murat Güçlü’ye ait.

Members act in coordination as a group and like to have fun as they entertain their guests. They have produced their music, too. In 2011, they released their debut album “Piyasa” (Market), a maxisingle release comprising 7 songs. The opening song of the album is “Papatyalar” (Daisies), an upbeat song with the lyrics “Lovers play ‘loves me, loves me not’ and like daisies, they are imprisoned to short lives”. Other songs are “Değmez Mi?” (Is It Not Worth It?), “Çilingir” (Locksmith), “Uçurtma” (Kite), the eponymous song of the album “Piyasa” (Market), “Derme Çatma” (Flimsy) and “Haykırış” (Scream). Five of the songs in this album with both lively and slow melodies were written by Nazım Alagöz and composed by Murat Güçlü, the band’s guitarist.The second song of the album “Is It NotWorth It?” was written and composed by Arif Dinçerler, whereas the final song “Scream” was written and composed by Murat Güçlü.

rekans, rock müziğin bir alt türü olan pop rock tarzında besteler yapan, gitar bazlı melodiler üzerine hafif, Türkçe şarkı sözleri yazan, adada son yıllarda çıkış yakalamış önemli müzik gruplarımızdan biri. Grup, Lefkoşa ve Gazimağusa’da cuma-cumartesi akşamları yaptıkları programlarla eğlence akşamlarına renk katıyor. Frekans, eğlence ile müzikaliteyi bir araya getirerek, ister pop ister arabesk ister halk müziği, hangi tarzda olursa olsun her parçalarını kendi “sound”larında sunabilen, özgün bir grup. İlk olarak 2008 yılını 2009’a bağlayan yılbaşı gecesinde Lefkoşa’nın seçkin barlarından birinde sahne almışlardı.

56

rekans is one of the most important music bands in our country, known for their work in pop rock music, a subgenre of rock music, comprising guitar-based compositions and soft lyrics in Turkish. The band continues to entertain music lovers on the island. They take stage on Fridays and Saturdays in Lefkoşa and Gazimağusa. With their ability to combine entertainment and musicality and present their own sound in all kinds of music, including pop, arabesque and folk music, Frekans is noted for their original approach. Their first stage appearance took place on the night of the New Year’s Eve in 2008 in one of the distinguished bars of Lefkoşa.


Frekans, “Aynı Frekans” adlı yeni bir maxi-single albümün stüdyo kayıtlarını kısa bir süre önce İstanbul’da tamamladı. 4 parçadan oluşacak olan yeni albümde, Ozan Ezdaş’ın “Unuturum Sanmıştım”, Murat Güçlü’nün “Aynı”, Buray Hoşsöz’ün “Bitti Bu Rüya”, ve Türk popunda 90’lı yıllara damgasını vurmuş olan Harun Kolçak’ın “Sensiz Olmam” adlı şarkıları yer alacak. Grup elemanları ikinci albümdeki “sound”larının ilk albüme göre daha sert olduğunu ifade ediyorlar. Bu çalışmalarının yanı sıra, müzik piyasasının daha çok internet ortamına kaymış olmasından dolayı “single” tarzında tek parçayı içeren şarkılar üretmeye devam ediyorlar. Eğlendirmek ve iyi müzik yapmak yanında kalıcı işlere imza atmaya devam eden Frekans’ın hedefi, bugüne kadar yaptıkları klip çalışmaları ve kaydettikleri parçalarıyla Türkiye müzik piyasasında kendilerine yer bulmak. Yakın zamanda ekranlarda dönmeye başlayacak olan son klipleri, “Aynı Frekans” adlı maxi-single’da yer alan “Sensiz Olmam” adlı şarkı üzerine çekildi.

Frekans has recently completed the recording of their upcoming maxisingle titled “Aynı Frekans” (The Same Frequency) in İstanbul. The new album will contain 4 songs, namely, “Unuturum Sanmıştım” (I Thought I Could Forget) by Ozan Erdaş, “Aynı” (Same) by Murat Güçlü, “Bitti Bu Rüya” (This Dream Is Over) by Buray Hoşsöz, and “Sensiz Olmam” (Won’t Be WithoutYou) by Harun Kolçak, a famous singer ofTurkish pop music in the 1990s. Band members say that their sound in the new album is harder compared to their debut album. In addition to this project, they continue to produce singles specifically made for the internet, given that this is the new venue for music consumption. Frekans wants to continue to entertain music lovers, make good music and produce their own work. They hope to enter the music market in Turkey with their music videos and recorded albums. Their latest music video, soon to be shown on television, was produced for the song “Won’t Be WithoutYou” from their new maxi-single “The Same Frequency”.

57


KIBRIS NOSTALJİLERİ / CYPRIOT NOSTALGIA

Otantik bir Kıbrıs enstrümanı

DİLLİDÜDÜK An authentic musical instrument of Cyprus

REED WHISTLE

58


K

ıbrıs köylüleri arasında “Bithgâvli / Bigâvli / Gaval / Düdüg / Dillidüdüg” gibi isimlerle bilinen enstrüman, kamıştan yapılmış olup üstte altı, altta bir deliği olan, dil bölümü “Ağı” (Zakkum) ağacından yapılan ve üfleyerek çalınan Kıbrıs’a ait otantik bir müzik aletidir. Dillidüdük başka müzik aletleriyle birlikte kullanılmaz. Arzu eden kendi düdüğünü kendisi yapabileceği gibi, ustaca yapanlardan da yardım alınabilir. Düdükte açılan delikler göz kararı ve yaklaşık olarak açıldığından, bu enstrüman başka aletlerin ses perdeleriyle tutarlı değildir. Bu sebeple, tek başına çalınır. Kıbrıs’ta genellikle çobanlar tarafından kullanılan dillidüdük, çalıcısının duygu ve becerilerilerine hitap ettiğinden ve diğer çalgıların ses perdelerine uymadığından, bilinen havaları tam anlamıyla seslendirebilme yeterliliğine sahip değildir. Genellikle çobanların dağarcıklarında (sırta asılan heybe) ekmek, zeytin, hellim, domates ve salatalıkla birlikte bir de dillidüdük bulunurdu. Başka bir deyişle, dillidüdükler, çobanların yalnızlıklarına gün boyu arkadaşlık ederlerdi. Dillidüdüğün, günümüzde okullarda kullanılan “Do Blokflüt” ile benzerlikleri ve farklılıkları vardır.

K

nown as “Bithgâvli / Bigâvli /Gaval / Düdüg / Dillidüdüg” among the villagers of Cyprus, this instrument is made of reed and has six finger holes and one thumb hole. The mouthpiece is made of willowherb. The reed whistle is a woodwind instrument authentic to Cyprus.

The reed whistle is not played with other instruments. While people can make their own whistles, there are whistle makers, too, who are masters of the craft. The holes of the instrument are bored according to rule of thumb which prevents it from becoming harmonious with the key of other instruments. This is why it is a solo instrument. Generally used by shepherds in Cyprus, the reed whistle reflects the emotions and talents of its player and, due to its lack of harmony with the keys of other instruments, it lacks the capacity to play popular pieces in an exact manner. The reed whistle is usually found inside the packsacks of shepherds, alongside bread, olives, halloumi, tomato and cucumber. In other words, the instrument is the shepherd’s companion throughout a lonely day. There are certain similarities and differences between a reed whistle and a block flute widely used in today’s schools.

59


Nefesli ve dilli olmaları her iki enstrümanı aynı gruba sokarken, dillidüdüğün altı üstte, bir altta olmak üzere yedi, Do Blokflüt’ün ise yedi üstte, bir altta olmak üzere sekiz deliği vardır. Dillidüdük çalıcıları tarafından yapıldığından öteki nefesliler ve çalgılarla ses perdeleri uyum göstermemekte, Do Blokflütler ise fabrikalarda seri üretim olarak ve belli kurallara göre yapıldığından öteki çalgıların ses perdeleriyle uyumlu olmaktadırlar. Dillidüdüğün alt deliği sağ elin başparmağıyla ve üstteki tiz ses veren ilk iki deliği yine sağ elin işaret ve orta parmaklarıyla, geriye kalan üstteki delikler ise sol elin dört parmağıyla kullanılırlar. Do Blokflütün alt deliği sol elin başparmağıyla ve üzerinde tiz ses veren ilk üç deliği yine sol elin işaret, orta ve yüzük parmaklarıyla, öteki dört deliği de sağ elin parmaklarıyla kullanılırlar. Kısa bir süre önce yitirdiğimiz, otantik çalgıcılarımızdan Enver Kavaz, zurna ve dillidüdük konusunda sadece çalgıcı değil, aynı zamanda her iki enstrümanı büyük bir bilgi birikimi ve el becerisiyle, tamamen ilkel aletlerle üretegelen bir ustaydı. Zurnasıyla birçok evlilik ve sünnet düğününde bulunan ve enstrümanlarıyla adanın dört bir yanını dolaşmış olan Enver Kavaz, kendi çaldığı çalgıları yapmakla kalmayıp, ürettiği dillidüdük ve zurnaları başkalarına da satardı. Enver Kavaz, Do Blokflütü de tanıma şansına eriştiğinden sekiz delikli düdük de yapmış ve çalmıştır.

Although they belong to the same group of whistle-like and woodwind instruments, the reed whistle has a total of seven holes made up of six finger holes and one thumb hole, whereas the block flute has a total of eight holes made up of seven finger holes and one thumb hole. As a self-made instrument, the reed whistle does not play in harmony with other whistle-like instruments. The block flute, on the contrary, is mass produced according to specific rules and is therefore in harmony with other musical instruments. The thumb hole of the reed whistle is played with the thumb of the right hand and the first two of the finger holes which give a high-pitched sound are played by the index finger and middle finger of the right hand. The rest of the finger holes are played by the four fingers of the left hand. The thumb hole of the block flute, on the other hand, is played by the thumb of the left hand and the first three of the finger holes which hive a high-pitched sound are played by the index, middle and ring fingers of the left hand. The remaining four finger holes are played by the fingers of the right hand. Enver Kavaz, one of our country’s authentic instrumentalists who has recently passed away, was not only a musician who played the traditional wind instrument zurna and the reed whistle, but also a producer of both instruments in light of a rich knowledge of authentic handcraft. He played the zurna in many wedding and circumcision ceremonies and travelled the whole island with his instruments. He not only produced his own instruments, but also sold handmade reed whistles and zurnas. Enver Kavaz was familar with the block flute as well. He even produced and played a whistle with eight holes.

Kaynak: Kıbrıs Havaları Derneği Başkanı Selçuk Garanti’yle görüşme Reference: Interview with Selçuk Garanti, Chair of Cyprus Songs Association

60


Enver Kavaz İllüstrasyon / illustration: Laden Uyguroğlu 61


SPOR / SPORT

2014

İki Kale Bir Manastır

Ultra Maratonu 2014

Two Castles And an Abbey Trail Ultra

2

4 Mayıs’ta, Kıbrıs’ın Girne dağlarında, 100’e yakın koşucunun ayak sesleri duyulacak. Aralarında dünyanın en hızlı dağ maratoncularının da bulunduğu koşucular, ‘İki Kale Bir Manastır Ultra Maratonu’nu meydana getiren üç etkinlikte yarışacak.

Birinci etkinlik olan 80 kilometrelik Aslanyürek koşusu, gün ağarmadan önce Kantara Kalesi’nden başlayıp muhteşem dağ manzaraları ve cip yolları arasından geçerek Buffavento Kalesi’ne kadar sürüyor. Buffavento Kalesi’ne varıldığında ise, koşucular, etkinlik içinde etkinlik niteliğindeki “Kalenin Kralı/Kraliçesi” yarışması kapsamında, dağlar boyunca neredeyse 70 kilometre mesafe koşmanın yorgunluğuna rağmen kalenin tepesine yöneliyorlar. 15 buçuk saatlik çetin mücadele, Bellapais Manastırı’nda sonlanıyor. İki Kale Bir Manastır Ultra Maratonu, patika koşucularının oluşturduğu Cyprus Trail Runners (Kıbrıs Patika Koşucuları) adlı grup tarafından tasarlandı ve Kıbrıslı deneyimli “çöl koşucusu” Devrim Celal ile 2008’de bir Türk takımının Everest Dağı seferini başarıyla yöneten ve dünyanın en yüksek zirvesine ulaşan koşucu çift Serhan Poçan ve Burçak Özoğlu tarafından geliştirildi.

O

n May 24 the Kyrenia mountain range in Cyprus will reverberate with the sound of pounding footsteps as an expected 100 or so trail runners —among them some of the world’s speediest mountain marathoners— tackle the three events making up the Two Castles and an Abbey Trail Ultra challenge. The main event —the 80 km “Lionheart” run— starts before dawn at Kantara Castle and follows the picturesque trails and jeep tracks that criss-cross the mountains across to Buffavento Castle. There, runners are obliged on legs weary from having already run almost 70 kilometres along mountain trails to get to the very top as part of the “King/Queen of the Castle” event-within-anevent, and then down to the finish at Bellapais Abbey, with a 15-and-a-half-hour cutoff. The Two Castles and an Abbey Trail Ultra event was conceived by trail running group Cyprus Trail Runners, and helped in its development by experienced Cypriot “desert runner” Devrim Celal and husband and wife team Serhan Poçan and Burçak Özoğlu, who steered a successful Mount Everest expedition by a Turkish team in 2008, during which both summitted the world’s highest peak.

62


63


64


Eylül 2012’de ilk kez düzenlendiğinde 17 koşucunun katıldığı bu zorlu yarışta 2013’te 70 koşucu yer aldı. Etkinliğin ününün artmasından ötürü, organizatörler bu yıl, güvenlik ve çevre kaygılarıyla belirledikleri 100 koşucu limitine kolayca ulaşacaklarını düşünüyorlar. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yılda 24 Mayıs’ta düzenlenecek olan organizasyonda koşucular, 80 kilometrelik “Aslanyürek” ultra parkurunun tamamı, Alevkayası’ndan Bellapais Manastırı’ndaki bitişe kadarki son 27 kilometrelik bölümü kapsayan “Cesuryürek” koşusu, veya Buffavento Kalesi’nden başlayıp son derece kayalık bir patikadan Bellapais Manastırı’na uzanan 9 kilometrelik “Dağ Keçisi” koşusundan oluşan üç alternatiften birini seçebilecekler. 80 kilometrelik Aslanyürek koşusunu 2013’te İngiltere’den David Simpson ve Türkiye’den Aykut Çelikbaş, 10 saat, 6 dakika, 5 saniye gibi rekor bir sürede eş zamanlı olarak tamamlamıştı. Üçüncü ise, 10 saat, 31 dakika, 48 saniyede yarışı bitiren ve koşuyu tamamlayan ilk kadın olan Rusya’dan Elena Polyakova’ydı. Şimdiye kadar “İki Kale Bir Manastır” koşularına Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Birleşik Krallık, Fransa, Güney Afrika, Hollanda, Kanada, Kıbrıs, Kuveyt, Lübnan, Norveç, Rusya, Slovakya ve Türkiye’den koşucular katıldı.

Staged for the first time in September 2012 when it attracted a total of 17 runners, the second staging of the challenging ultra in 2013 was contested by 70 runners and with its reputation growing, organisers are confident that they will this year easily reach the 100-runner limit they have imposed for safety and environmental considerations. As with last year, on May 24, runners will have the choice of tackling the full 80 km “Lionheart” ultra, the “Braveheart” run covering the last 27 km of the course from Alevkayası herbarium to the finish at Bellapais, and a 9 km “Mountain Goat” run starting at Buffavento Castle over a very rocky trail down to Bellapais. The 2013 Lionheart 80 km run was won jointly by Britain’s David Simpson and Aykut Çelikbaş of Turkey in a record time of 10 hours, 6 minutes and 5 seconds. First woman home —and third overall— was Russia’s Elena Polyakova in 10.31:48. Runners from the following countries have so far entered the various races: Australia, Britain, Canada, Cyprus, France, Finland, Kuwait, Lebanon, Netherlands, Norway, Russia, Slovakia, South Africa, Turkey, and USA.

65


Koşucuların aşmak zorunda oldukları dik yamaçlar ve derin vadilerin sebep olduğu büyük irtifa değişikliklerinden dolayı, “İki Kale Bir Manastır” maratonu Ultra-Trail du Mont-Blanc (UTMB) organizasyonunca iki puanla ödüllendirildi. Etkinlikle ilgili tüm ayrıntılara ve katılımla ilgili detaylı bilgilere www.castlesultra.com adresinden ve “Two Castles and an Abbey Trail Ultra Cyprus” Facebook sayfasından ulaşılabilir.

Due to the steep climbs and deep valleys runners will have to traverse, which result in enormous elevation changes, the ultra has been awarded two points by the Ultra-Trail du Mont-Blanc (UTMB) organisation. Full details of the event, and particulars on how to enter, are to be found at www.castlesultra.com and on the Facebook page Two Castles and an Abbey Trail Ultra Cyprus.

66


China Bazaar ve Jumbo Bazaar Kalitenin Adresi China Bazaar & Jumbo Bazaar address of quality

China Bazaar Lefkoşa Tel: 0392 227 75 00 Adres: Özker Özgür Cad. No:42 Kaymaklı China Bazaar Girne Çatalköy yolu, Karakum Çıkışı Girne Tel: 0533 826 15 50

China Bazaar Gazimağusa Tel: 0392 366 79 40 - 41 Adres: Ayluka Bölgesi Şht. İbrahim Hasan Sokak

China Bazaar Lefkoşa Merkez Tel: 0392 223 81 32 Fax: 0392 223 37 29 Adres: Gzt. Hasan Tahsin Cad. No:70

www.chinabazaarcyprus.com

67 e-mail: info@chinabazaarcyprus.com


YOL NOTLARI / ROAD NOTES Yazı ve Fotoğraflar / Writing & Photography by Cem Sarvan cem.sarvan@gmail.com

68


.Sakin g端nlerin 端lkesi:

Nikaragua Nicaragua

THE COUNTRY OF HALCYON DAYS:

69


N

ikaragua’ya gelmek, orada dolaşmak, sokaklarında kaybolmak, şehirleri arasında yolculuk etmek bundan birkaç sene önce hayalimde bile olmayan bir plandı. Hatta yolumun bu yemyeşil ülkeyle bu kadar hızlı kesişeceğini de düşünmemiştim.

Bu yazı, beş gün boyunca, olabilecek en az uykuyla Nikaragua’da dolaşılan üç şehrin öyküsü. Yapılan hızlı bir plan sonunda işte Managua sokaklarındayım. İlk izlenimim alabildiğince uzanan bir yeşillik, caddelerinde giderken bile bina görülemeyen bir şehir yapısı. Tabii ki bunun nedeninin deprem riskinden dolayı fazla katlaşmamış bir yapılaşma olduğunu hemen öğreniyorum.

70

A

rriving in Nicaragua, wandering on its streets and getting lost, travelling in between its cities... A few years ago, this was something I could not have imagined. I never thought that I would be able to come to this green country in the near future.

I will now tell you the story of three cities in Nicaragua which I had the privilege to see in five days, on as little sleep as possible. After a quickly drawn plan, I am on the streets of Managua. My first impression is formed by the endless lushness of the city. You cannot see buildings even on the avenues of Managua. The reason behind this urban form is a conscious preference for low-rise buildings due to risk of earthquakes.


Başkent Managua rüzgara kapılmış bir karmaşayla karşılıyor beni. Sanki bütün şehir uçacak, bu ne rüzgar böyle! Adeta bulutları önüne katmış da gökyüzünde sihirli fırçalarla resimler yapıyor Managua’nın çehresine. Sokaklar dolu. Sabah saatlerinin trafiğinde araç bekleyenler, duraklara yaklaşan otobüsler, işlerine gitmek için sabırsızca koşturanların arasında süslü bir meydan çıkıyor karşıma. Venezuela Başkanı Chavez’in ölümü sonrasında düzenlenen, adeta onu anma meydanına dönüşmüş bir alan burası. Bu meydanın gerisinde Nikaragua’nın politikalarını destekleyen dokuz ülkenin bayraklarının bulunduğu bir başka merkez var. Rüzgarda dalgalanan bayrakların etkileyici sesi kulağımda kalıyor uzun bir sure. Managua gölünün kenarında soluklanıyoruz. Bulutlardan alamıyorum gözümü. Havalanıp aralarına karışasım var, gölün üstüne serilmiş bir örtü gibi dalgalanıyorlar. Managua Gölü çevresi, Nikaragualıların dinlence yeri haline gelmiş. Birçok tesisin yanı sıra insanın alıp başını gideceği sessiz yerler de var.

The capital city of Managua greets me with a chaos driven by the wind.The wind blows so strong that it feels like the city is going to fly! It is like a painter inspired by clouds, painting the face of the city with its magic brush.Streets are full. Among the people waiting in their cars in the rush hour, buses approaching their stations and pedestrians hurrying to their work suddenly appears a colourful square. Designed after the death of Chavez, the late president of Venezuela, the square has almost become a commemorative site for his legacy. Behind this square is another center with the flags of nine countries supporting the policies of Nicaragua.The impressive sound of flags waving in the wind stays in my ears for a long time. We take a rest near Lake Managua. I cannot take my eyes away from clouds.They tempt you to fly and dive into them.They are flowing like a cloak above the lake.The environs of Lake Managua has become a recreational area for Nicaraguans. In addition to many facilities, there are quiet places where one can enjoy solitude.

71


Momotombo ve Momotombito yanardağları hemen şehrin çıkışında gölün ortasındalar. Genellikle pek görmediğimiz türden bir manzarayla başbaşa kalıyorum. Managua’nın tarihine tanıklık etmiş olan Momotombo’ya soruyorum binlerce yıl öncesini… Hafifçe duman çıkartıyor kraterinden, belli ki sıkıntılı, o da istememiş olanları. “Leon eski başkentti. İlk patlamalarımdan birinde lavların altında kaldı, sonra da benden uzağa yeni yerine taşındı zaten” diyor ve kısa bir duraksamadan sonra sürdürüyor sakin anlatışını. Kendimi Leon’da buluyorum sözcüklerin arasında. Leon, Nikaragua’nın kolonyal şehri. Bu şehirdeki bütün kiliseler neredeyse ülke genelindeki tüm kiliselere eşit. Leon’da lavlardan kendisini bu kez koruyabilmiş olan harika evlerin arasında tek başına yürüyorum. Yağmur çiseliyor, gecenin koyuluğu, sakinliği, ıssızlığı, tek başınalığı, hesapsızlığı bedenime yansıyor. Evler pastel resimlerini yollara yayıyor, bir halı misali ayaklarımın altına... Saatler sonra gün ışımak üzereyken sırılsıklam dönüyorum kaldığım şirin otele. Kısa bir uyku, güzel bir kahve beni yeniden kendime getiriyor ve yine sokaklardayım. Bu kez tek bir farkla, artık tek başıma değilim. Sabahın uyanışına harıl harıl bır pazar hazırlığı katılmış. Pazarcılar tezgahlarını düzenliyor, her yerde olduğu gibi pazarın ilk sakinleri en taze sebze meyve peşinde erkenden soluğu alanlar oluyor. Merkez kilise tüm ihtişamıyla yükselmekte olan güneşin parıltılı makyajı altında daha da görkemli duruyor. Momotombo soluklanırken sıranın kendisine gelmesinden mutlu olan Momotombito başlıyor anlatmaya:

72

Momotombo and Momotombito, two volcanic mountains, are just outside the city, near Lake Managua. I am confronted with a very unfamiliar view. I ask Momotombo who witnessed the history of Managua about what happened thousands of years ago... It slowly puffs up smoke from its crater. Apparently, it is under stress, troubled by what happened regardless of its will. “Leon was the old capital city. One of my first eruptions completely left it under lava. Then, it moved far away from me, to its new location”, says Momotombo and continues to tell its story calmly after a brief pause. Then, I find myself in Leon, amidst words. Leon is the colonial city of Nicaragua. Churches in this city almost equal churches in the rest of the country. I walk alone in the middle of beautiful houses which have now been able to protect themselves from the volcano. Rain softly pours down and the darkness, calmness, loneliness, solitude and inestimability of the night reflect on my body. Houses project their pastel colours on to the roads, unfolding under my feet like a carpet... Many hours later, as the dawn is about to break, I return to my adorable hotel, soaking wet. A short sleep and a cup of delicious coffee help me to compose myself and turn back to the streets. But this time, it is different; I am no longer alone. The morning brings an assiduous preparation for the bazaar. Stallholders prepare their stalls and, as in every other place, the first visitors of the bazaar are those who are up early to seek fresh fruits and vegetables. The church at the center looks even more grandiose than before under the majestic shine of the rising sun. As Momotombo tries to catch its breath, Momotombito, pleased that it is now its turn, begins to speak:


“Yüzyıllar yüzyılları kovaladıkça Leon başkent önemini yitirse de insanların sığındığı, karnavallarını yaptıkları neşeli şehir karakteri her geçen gün daha da perçinlendi. Zaman zaman Managua Leon’un gölgesinde kalmanın hırçınlığı içinde oldu, işte böyle günlerde o sıkıntı bizlere de yansıdı ve daha çok püskürür, duman çıkarır olduk. Depremler arttı, her elli altmış senede bir yeraltı bizleri kaosun içine sürükledi. Bilmez çoğu insan biz yanardağların neler çektiğini. Çok uzun seneler sonra ülke turizmin etkisinde kalmaya başlayınca ve geçmişteki kadar yanardağ patlamaları olmayınca o zaman insanlar biz dağların ululuğunun etkisindeki korumacılığımızı anlayıp kalktılar, bizi bayraklarına bile koydular. O nedenle bugün Nikaragua bayrağında sıra sıra yanardağların sembolü vardır.” Küçük Momotombito saygıyla sustu, Momotombo’nun paylayan bakışının etkisiyle. Çok mu konuşmuştu yine… “Centuries after centuries, although the capital city of Leon lost its prior significance, its joyful urban character where people find shelter and take part in carnivals grew stronger. At times, Managua would be bitter as it became overshadowed by Leon. These were the times when the bitterness affected us, too. We began to erupt more frequently and puff up smoke more often. There were more earthquakes back then; once in every fifty or sixty years, the underground pushed us into chaos. Most people do not know what we, volcanic mountains, feel. It took long years for people to appreciate our protective role inspired by our, that is, the mountains’ sublimity. So they eventually placed us as symbols in their flag, as the country came under the influence of tourism and volcanic eruptions became less frequent.This is why the volcanic mountain range is the current symbol of the Nicaraguan flag.” When Momotombo gave a scolding glance, the little Momotombito stood in silence. Did it talk a lot again? 73


Managua depremlerin de etkisiyle başkent olduğu halde hala bazı yerlerinde taşra yaşantısını sürdüren pastoral bir kent. Yol boyunca atıyla, sabanıyla, hayvan sürüleriyle dolaşan insanlarla göz göze geliyorum. Gülümsüyorlar, sakince hayatlarına devam ediyorlar. Bu kadar deprem, yanardağ arasında nasıl bir hayat şekillenmiş, bu ne sakinlik ki ruhuma bile yansıdı şimdiden. Saatlerce yollarda gittiğimde bile yüzüme yerleşen huzur değişmiyor. Leon-Chontales arası bir başka pastoral geçiş. Harika bir yeşil örtü kaplamış her yeri. Gözümün bu kadar dinlendiği, yeşile doyduğu başka bir ülke olmamıştı. Öküz arabaları, at üstünde hayvan güdenler, yol kenarındaki çiftlik evleri harika. Ve sonra sıra Chontales’e geliyor. Bir şehre giderken o şehrin içini merak etmemek olmaz. Ben de Chontales’e girerken benzer duygular içerisindeydim ve her zaman yaptığım gibi otele yerleşip hemen kendimi şehir merkezine atacaktım. Odaya bavulları bırakıp da terasa çıkınca orada kaldım. Sanki yüzyıllar beni mitolojinin içinde bir yerlere taşıdı. Görüntünün manyetik çekiminden çıkamayarak, gün kızıllaşıp kararıncaya kadar gözümün önünde alabildiğine uzanan yeşile baktım. Güneşin, bulutların renkli gölge oyunlarını seyretmek beni adeta beklenmedik, plansız bir bienalin doğaçlama görüntüsüne sokmuştu. Ve gün çıglık çığlığa gitti. Aradan 9 saat geçtikten sonra bu kez doğmaktaydı gün ve ben yine aynı terasta aynı şekilde izliyordum bu muhteşem görüntüyü. Sadece güneş yer değiştirmişti. Diğer oyuncular aynı yerde aynı repliklerle devam ediyorlardı tirada. Kaldığım yüzlerce otel manzarası arasındaki en iyi görüntüyle vedalaştım; bir gün oraya yine gidip günlerce o manzaraya bakma hayali kurarak ayrıldım. Managua is a pastoral city with ongoing rural life in certain parts of it, though it has become a capital city as a result of earthquakes. Along the road, I see people with their horses, ploughs and herds. They smile and continue their tranquil lives. It is incredible to see such calm take shape in the midst of so many earthquakes and volcanic eruptions. My soul is enraptured by this serenity.The peace reflected on my face does not fade away even though I am on the road for hours. Here is another pastoral passage between the cities of Leon and Chontales. An amazing greenery is all over the place.There has not been any other place like Nicaragua where my eyes were so refreshed by green. Oxcarts, people herding their animals on horseback and farmhouses near the road all look marvelous.Then, we arrive in Chontales. When visiting a new city, one cannot help but wonder what the inner parts of a city look like. I shared a similar sense of wonder as I was about to enter Chontales. Like before, I planned to check in to a hotel and immediately go to the city center. However, when I left my luggage and went up to the terrace, I was dumbstruck. It was as if past centuries carried me to a place worthy of mythology. I was unable to free myself from the magnetic attraction of the view. I kept looking at the endless lushness before my eyes until the sky was crimson and then dark. Watching the colourful shadow plays of the sun and clouds put me in the middle of the improvised views of an unexpected and unscheduled biennale. And the day ended, with shouts and screams. Nine hours later, the day was born again and I was watching the same magnificent view on the same terrace.The only thing that changed was the position of the sun. Other actors continued to act the same tirade and speak the same lines.Then, I waved goodbye to the best hotel view I have ever witnessed among the hundreds of hotel views I have seen so far. I dreamt that I would come back to look at that view again, for days. 74


Chontales’in içindeki festival, yemek satıcılarını, elma şekeri tezgahlarını, oyuncak satanları, türlü türlü tatlı yapıp tezgahlarında sergileyenleri bir araya getirmiş. Tezgahın birinden, kağıt içindeki tatlıyı uzatan satıcının elinden aldığım o cazibeli tatlı unutamayacağım görüntüye karışarak benimle beraber Managua’ya kadar geliyor. Yol boyunca, özellikle de Managua’ya girerken, otobüslerin, kamyonların, kamyonetlerin üstünde ayakta giden yolcular var. Bu şekilde seyahat edişlerinin keyfi yüzlerine yansımış. Yüklü bir kamyonun en tepesinde ayakta gitmek nasıl bir alışkanlıktır diye düşünürken bile eğer orada olursam nasıl bir heyecanla ve çocuksu bir mutlulukla saatlerimi geçireceğimi hissedebiliyorum. Benim için sürprizler ülkesi haline gelen Nikaragua hakkında anlatacak, görülecek, paylaşılacak çok şey var. Yanardağların birçoğunun dumanlarının tütüyor olması, yanardağlardan yüzlerce, binlerce yıl önce çıkan lavların çevreyi kaplaması ama bununla uyumlu gelişen yemyeşil bir doğa ve her yerde yeraltı sıcak sularının olması, adeta bir bulut ülkesindeymişiz gibi bütün gün bulutların gökyüzüne, boyaların bir tuvale sığınışı gibi yayılması, gördüğüm en çok bıyıklı erkeğin Orta Doğu’dan sonra orada bulunması, bankamatiklerin önünde bazen yüz kişiye yakın bekleyenin görülebilmesi gerçekten de diğer birçok ülkede rastlamadığım detaylardı. Festival inside Chontales brought together food carts, candy apple sellers, toy vendors and many varieties of dessert stalls. A charming dessert with a glamorous look inside a paper that I bought from one of the stalls travels with me until we reach Managua.Throughout the trip, I see people standing up on buses, lorries and trucks. Travelling in this way brings a joy to their faces. As I think about how the habit of standing up at the top of a loaded truck might feel like, I can imagine the childish excitement of being there and happily spending long hours. There are many things to say and share about Nicaragua. For me, it is a country full of surprises. The slow rise of the smokes of volcanic mountains, the lava erupting through the volcanoes and covering the environment hundreds, thousands of years ago yet a lush, green nature having the capacity to adapt such adverse conditions, finding hot underground water everywhere, seeing clouds spread over the sky as if paint on a canvas throughout the day which makes you feel like you are in a place inside the clouds, observing the highest number of moustached men here after the Middle East, and around a hundred people forming a queue in front of cashpoints are some of the details that I have not seen in any other country.

75


Her Orta Amerika ülkesinin üretiminde olan romun en iyilerinden biri olan Flor De Caña ile Toña birası da bu ülkenin sakin görüntüsü içindeki insanların eğlencelerinin değişmez ikilisi. Sakin geçen günler tıpkı Momotombo’nun anlattığı eski güzel günler gibi geçmişteki yerlerini almak üzere… Bir gün mutlaka yine bu yollarda, Chontales’in dinginliğinde, Managua gölü bulutlarının dansı eşliğinde, Leon’un mistik sakinliğinde dolaşacağımdan kuşkum olmaksızın şimdilik vedalaşıyorum Nikaragua ile.

Flor De Caña, one of the best rums in Central America where every country produces rum, and the beer called Toña are two indispensable features of entertainment in this country of tranquility. Calm days are about to take their place in history, just like Momotombo says. Never doubting that one day, I will be wandering again immersed in the quietness of Chontales and mystic serenity of Leon, accompanied by the dancing clouds of Lake Managua, I say goodbye to Nicaragua for the time being.

76


77


SAĞLIK / HEALTH

Plastik Cerrahi İle Kalıcı Estetik Çözümler Permanent Aesthetic Solutions with Plastic Surgery Kolan British Hospital Başhekimi, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı, Op. Dr. Harun Gülmez Surgeon Dr. Harun Gülmez, Chief Physician and Specialist in Cardiovascular Surgery at Kolan British Hospital

T

T

ıptaki son gelişmeler sayesinde insan ömrünün uzaması, bireylerin daha güzel ve daha kaliteli yaşamaya ilişkin taleplerini yükseltmiştir. Hastaların merak ettikleri konularda bilgileye rahat ulaşabilmeleri de estetik operasyonların niceliğini ve çeşitliliğini artırmıştır. İnsanların sosyokültürel düzeylerinin artması ve özellikle kadınların ekonomik olarak rahatlaması estetiğe ilgiyi artıran diğer nedenlerin başında gelmektedir.

hanks to recent advances in medicine, the demands for prolongation of human life, more beautiful individuals and better quality of life have increased. Any issues that patients are curious about are not provided with convenient access to information and due to this the quantity of aesthetic operations and the diversity has increased. The increase in socio-cultural levels of individuals and the economic relief of women in particular are among the other causes of the increase interest in aesthetics.

Ülkemizde de giderek hem kadınlar hem de erkekler tarafından estetik operasyonlarına ilgi gösterilmektedir. Bunun en başında gelen sebepleri arasında kişinin kendini daha iyi hissetmesi, özgüveninin artması, iş kariyerinde değişiklik gibi nedenler sayabilir.

Increasingly in our country an interest in aesthetic operations are shown from both men as well as women. Among many the main reasons for this could be for individuals to feel better about themselves, the increase in self-confidence and the changes in business careers.

78


Ülkemizde tüm dünyada yapılan estetik operasyonlar yapılsa da Ada’da daha çok göğüs küçültme ve büyütme, burun estetiği ve yüz germe operasyonları tercih etmektedir. Bu estetik operasyonların yanı sıra minimal invazif operasyonlar da tercih edilmektedir. Botox, kimyasal peeling, PRP ve dolgu en çok başvurulan yöntemler olarak sıralanmaktadır. Plastik cerrahi dendiği zaman akla ilk olarak estetik operasyonlar gelmekte olsa da aslında estetik operasyonlar plastik cerrahi operasyonlarının sadece küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Plastik cerrahinin ayrıca rekonstrüksiyon bölümü de bulunmaktadır. Rekonstrüksiyon, insanların yedek parçaları olmayacağı için eksik olan dokuların yerine uyacak şekilde kişinin kendi dokusunun şekillendirilerek yeni yerine konulması operasyonlarında başarıyla yapılabilmesini sağlamıştır. Özellikle cilt hastalıklarının tedavisinde plastik cerrahi bu yönüyle de birçok soruna kalıcı çözümler üretmektedir. Plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi sadece kadınların değil aynı zamanda erkeklerinde estetik ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir. Son zamanlarda saç ekiminde çıkan yeni yöntemler ile saç ekimi operasyonları yaygın yapılan operasyonların başında gelmektedir. Farklı bir bağlamda genital bölge rahatsızlıklarda uygulanan plastik cerrahiyle son derece olumlu sonuçlar alınmaktadır.

Even if the aesthetic surgery done all over world was also done in our country, on our island the preferred areas are breast reduction and enlargement, rhinoplasty and face lift operations. In addition to aesthetic surgery, minimally invasive surgery is also preferred. Botox, invasive peeling, PRP and fillers are listed as the most common methods. When we say plastic surgery, aesthetic surgery is what first comes to mind but actually aesthetic operations constitute only a small part of plastic surgery. There is also a reconstruction section in plastic surgery. Due to people not having any spare parts, when replacing missing tissue reconstruction is successfully enabled shaping individuals own tissue and placed in the new area via operation. With this aspect of plastic surgery there are many are permanent solutions especially in the treatment of skin diseases. It is not only women but also men can meet the aesthetic needs of plastic reconstructive and aesthetic surgery. With the new method of hair transplantation in recent times, hair transplantation surgery is one of the commonly performed operations. In a different context, plastic surgery applied to discomfort in the genital area produces extremely positive results are obtained. The operations that are done in our country compared to the operations that are done in other parts of Europe are more cost effective.Patients being treated should be pleased to know that treatment is up to the European standards and that they are able to contact the doctor 24 hours of the day along with mutual trust.

Ülkemizde de yapılabilen bu operasyonlar Avrupa ülkelerinde yapılan operasyonlardan daha uygun maliyettedir. Avrupa standartlarını hastalarımızın ayaklarına getirilirken hastalar 24 saat ulaşabilecekleri doktorlarıyla tedavilerini karşılıklı güven içerisinde yürümesinden memnuniyet duymaktadır.

79


KIBRIS MUTFAĞI / CYPRUS CUISINE

YOĞURT TATLISI Malzemeler (4 kişilik) 6 yumurta 6 bardak şeker 2 bardak irmik 2 bardak sıvı yağ 2 bardak yoğurt 2 bardak un Vanilya Kabartma tozu 5 bardak su Hindistan cevizi rendesi

Özen Solakay

YOGHURT DESSERT (SEMOLINA CAKE) Ingredients (for 4 people) 6 eggs 6 glasses of sugar 2 glasses of semolina 2 glasses of vegetable oil 2 glasses of yoghurt 2 glasses of flour Vanilla Baking powder 5 glasses of water Grated coconut

Hazırlanışı Yumurtalar kırılarak çırpılır. Bu işlem sürerken sırasıyla 2 bardak şeker, irmik, sıvı yağ, yoğurt ve un ilave edilerek çırpma işlemi devam ettirilir. Karışım kıvamını bulunca içi yağlanmış fırın tepsisine dökülerek 180 derece ısıtılmış fırına verilir. Yaklaşık 45-50 dakika süreyle üstü kızarıncaya kadar pişirilir. 5 bardak suya 4 bardak şekerle önceden hazırlanan ve soğutulan ince kıvamlı şerbet, fırından çıkartılan tatlının üzerine dökülerek soğumaya bırakılır. Soğuyan ve şerbeti emen tatlı, kare ya da baklava biçimlerinde kesilerek her bir parçanın üstüne bir tutam hindistan rendesi serpilir. Osmanlı mutfağının tatlı kültüründen gelen revani tatlısının, geleneksel Kıbrıs mutfağında üretilen değişik bir versiyonu olan yoğurt tatlısı artık servise hazırdır.

Afiyet olsun. 80

Yemek Tarifi / Recipe by

Directions Crack the eggs, place them in a bowl and whip them. Add, in the mentioned order, 2 glasses of sugar, semolina, vegetable oil, yoghurt and flour to the eggs and continue whipping. When the mixture has a fine texture, place it in a baking pan greased with oil.Then, place the baking pan inside an oven preheated to 180 degrees Celsius. Cook the mixture for 45-50 minutes until the top is golden brown. Prepare a finely textured syrup by adding 4 glasses of sugar to 5 glasses of water and leave the syrup to cool.Then, pour this syrup on the cooked cake and leave the cake to cool. The cake eventually absorbs the syrup as it cools down. Cut the cake in square or diamond shapes and place on each piece a handful of grated coconut. Semolina cake or yoghurt dessert is ready to be served. Semolina cake is an important dessert of the Ottoman cuisine. The slightly different version described above is known as yoghurt dessert in theTurkish Cypriot cuisine.

Bon appétit.


81


GECE & GÜNDÜZ / DAY & NIGHT

Erkan Güleryüz ile eğlenceli bir gece

An entertaining night with Erkan Güleryüz Girne Merit Park Hotel’de sahne alan Erkan Güleryüz, repertuvarındaki parçalar kadar sempatik tavırlarıyla da konuklarına eğlenceli bir gece yaşattı. Erkan Güleryüz took stage at Girne Merit Park Hotel. The songs Güleryüz performed as well as his sympathetic approach to his fans led to a night full of entertainment.

S

E

Konuklarını bir an olsun yerlerine oturtmayan ve danslarıyla kendisine eşlik etmelerini sağlayan Erkan Güleryüz, davullu, zurnalı, horonlu ve halaylı bir konserle tam anlamıyla geceye renk kattı.

Erkan Güleryüz gave a colourful concert accompanied by his guests’ non-stop dancing to drum and zurna performances and traditional dances of horon and halay.

mokinle sahneye çıkan Erkan Güleryüz, gecenin ilerleyen saatlerinde ise rahat kıyafetleri ile konuklarının karşısındaydı. Sevilen Türkçe parçaları kendine özgü yorumu ile seslendiren Erkan Güleryüz, birçok parçayı konuklarıyla birlikte seslendirdi.

Genç sanatçı, seslendirdiği rock şarkıları ile de büyük beğeni topladı. 80’lerin popüler şarkılarını seslendirmesiyle misafirlerini geçmişte kısa bir yolculuğa çıkardı.

82

rkan Güleryüz wore a tuxedo at the beginning of his performance and eventually changed into a more casual dress. Known for his distinctive style of performing popular Turkish songs, Güleryüz’s singing was accompanied by his fans throughout

the night.

Young artist also performed rock songs and received great applause. His performance of popular songs from 1980s offered the audience a brief nostalgic travel to the past.


t

t

EMRE ALTUĞ SEVGİLİLER İÇİN SÖYLEDİ MERİT PARK HOTEL’DE ROMANTİK KONSER

EMRE ALTUĞ SANG FOR THE LOVERS A ROMANTIC CONCERT AT MERIT PARK HOTEL

irne Merit Park Hotel’de 14 Şubat’ta sahne alan Emre Altuğ,konuklarınaromantikbirgeceyaşattı.14Şubat’ı bir bayram olarak kutlayacaklarını belirten Altuğ, “Bu güzel Sevgililer Günü’ne hepiniz hoş geldiniz. Sevene ve sevilene her gün bayram... Bugünü bir bayram kabul edelim. Hepinizin bayramını kutluyorum” dedi.

G

E

“Hangimiz Tertemiz” isimli parçasının Türkiye’de çok dinlendiğini belirten Altuğ, Kuzey Kıbrıs’ta ne kadar sevildiğini öğrenmek için şarkısını tüm Merit Park Hotel misafirleri ile birlikte seslendirdi. “Erkeklerin yanması için şarkı yapılmış. Ama nedense erkekler bu şarkıyı yara almış duygusu ile söylerken, hanımlar bu şarkıyı göbek havası duygusu ile söylüyorlar” diyerek şarkı ile ilgili tespitini dile getiren Altuğ, Nazan Öncel’in ‘’Erkekler De Yanar’’ isimli parçasını kadın konuklarıyla birlikte seslendirdi.

Altuğ told his guests that his song “HangimizTertemiz?” (Who is Stainless?) was a hit inTurkey and asked them to accompany him in his performance in order to determine how much the song was loved in Northern Cyprus. He also shared his thoughts about the song: “There are songs about men burning. However, while men sing this song and feel hurt, women sing it and feel like dancing.” Altuğ then performed Nazan Öncel’s “Erkekler De Yanar” (Men Burn,Too) together with his woman guests.

Sevgililer Günü’ne özel seçtiği şarkılarının neredeyse tamamını konuklarıyla birlikte seslendiren Altuğ, “Programın anormal bölümü” diyerek başladığı ikinci bölümde, hem hareketli hem de Türk sanat müziğinden eserler seslendirdi. Söylediği hareketli parçalarla kendisini dinlemeye gelen konuklarını dans ettirdi.

Altuğ sang almost every song on his Valentine’s Day special repertoire in accompaniment with his audience.The second part of the concert, named by the singer as “the abnormal part of the programme”, included lively songs as well as songs of Turkish classical music. His fans danced to his upbeat songs.

Emre Altuğ’a, Merit Park Hotel & Casino Genel Koordinatörü Aydoğan Turay, Merit Park Casino Genel Müdürü Kemal Sağındık, Merit Park Hotel Genel Müdürü Aybars Kutluba ve tüm Merit çalışanları adına çiçek verildi.

Emre Altuğ was given flowers on behalf of Aydoğan Turay, General Coordinator at Merit Park Hotel & Casino, Kemal Sağındık, General Manager at Merit Park Casino, Aybars Kutluba, General Manager at Merit Park Hotel and all Merit personnel.

mre Altuğ took stage at Girne Merit Park Hotel on Valentine’s Day. His guests enjoyed a great night full of romantic music. Altuğ said that Valentine’s Day deserved to be celebrated as a holiday and greeted his audience as follow: “Welcome to this beautiful Valentine’s Day. Every single day is a festive day for those who love and are loved... Consider this day a holiday. I wish you all a happy holiday.”

83


Volkan Konak, Merit Crystal Cove Hotel konuklarını coşturdu Merit Crystal Cove Hotel guests had a great night with Volkan Konak

G

irne’de Merit Crystal Cove Hotel’de sahne alan Volkan Konak, okuduğu şiirler ve söylediği parçalarla konuklarına unutamayacakları bir gece yaşattı.

V

olkan Konak took stage at Merit Crystal Cove Hotel in Girne. Konak read poems and sang songs, making it an unforgettable night for the guests.

Konserine, Dadaloğlu’ndan Dağlar Bizimdir parçası ile başlayan Konak, “Bu akşam karşı karşıya geldiğimiz insanlar sıradan insanlar değil, hiçbirimiz aynı değiliz. Ama bizi dinlemeye gelenlerin de biraz farkı var. Ateşe dokunmuştur, insana dokunmuştur, sanata dokunmuştur, minnet etmiştir. O yüzden buradaki herkes sanat kadar masum ve asildir. Biz de buna layık olmaya çalışacağız. Babanızın evinde gibi rahat olun” diyerek konuklarını selamladı.

Konak’s concert began with the song Dağlar Bizimdir (Mountains Belong to Us). Then he greeted his guests and said: “Tonight we are not together with ordinary people. None of us is the same. Still, those who come to listen to us are a bit different. They are the ones who touched the fire, human beings and art and are grateful for that.Therefore, everyone here is as innocent and noble as art itself.We will try our best to be worthy of that. Please make yourselves at home.”

Nazım Hikmet’in Hoş Geldin Kadınım ve Tahir ile Zühre şiirlerini seslendirerek büyük alkış alan Konak, Yarim Yarim, Sevenler Ağlarmış, Ben Seni Sevdiğimi ve Sigaramın Dumanına Sarsam isimli şarkıları seyircilerle birlikte seslendirdi.

Konak received great applause for his performance of Hoş Geldin Kadınım (Welcome, My Woman) andTahir ile Zühre (Tahir and Zühre), two poems by Nazım Hikmet. His audience accompanied him as he sangYarimYarim (My Love), Sevenler Ağlarmış (Lovers Cry), Ben Seni Sevdiğimi (That I LoveYou) andSigaramın DumanınaSarsam (WrapYou in theSmoke of MyCigarette).

Siyasetin olmadığı bir dünyada herkesin daha mutlu yaşayacağına inandığını söyleyen Konak, bu gece için özel olarak hazırladığı slayt gösterisini izleterek perdede eskilerden günümüze büyük sanatçıların fotoğraflarını gösterdi. Her bir slayt misafirlerden büyük alkış aldı. Slayt gösterisi yapılırken Konak, Yiğidim Aslanım Burada Yatıyor parçasını seslendirdi.

Konak shared with his audience his belief that a world without politics will be a much happier place. He also shared a slide show, projecting the photographs of great artists of the past and the present on a big screen. Each slide received great applause. During the slide show, Konak performed Yiğidim Aslanım BuradaYatıyor (My Hero, My Lion Rests Here).

84


Merit Park’ta Soner Olgun fırtınası esmeye devam ediyor Soner Olgun continues to rock Merit Park

Olgun’dan flüt şov A great flute performance from Olgun

S

oner Olgun, Kuzey Kıbrıs’ta Merit Park Hotel’de sevenleriyle birlikte keyifli bir geceye daha imza attı. Konserin ilk dakikalarından itibaren kendisini dinlemeye gelen konuklar Olgun’a eşlik

etti.

Soner Olgun, konserinde Bob Marley, Düş Sokağı Sakinleri, Neşet Ertaş, Ferdi Özbeğen, Aşık Veysel, Hümeyra, Ahmet Kaya, ve Ezgi’nin Günlüğü’nden şarkılar seslendirmenin yanı sıra türkülerle de konuklarını coşturdu. “En küçük Olgun” dediği kızı ile dans ederek söyledikleri “Sevda Diye Bir Kuş” şarkısı büyük beğeni topladı. Soner Olgun’un seslendirdiği türküler eşliğinde Merit Park Hotel misafirleri halay çektiler. Olgun, ayrıca, üç flütü aynı anda çalarak inanılmaz bir şova imza attı.

S

oner Olgun offered another joyful night to his fans at Merit Park Hotel in Northern Cyprus. From the first song of the concert onwards, Olgun’s singing was accompanied by Merit Park guests.

During this lively concert, Soner Olgun performed songs from Bob Marley, Düş Sokağı Sakinleri (The Dwellers of the Dream Street), Neşet Ertaş, Ferdi Özbeğen, Aşık Veysel, Hümeyra, Ahmet Kaya and Ezgi’nin Günlüğü (Diary of Melody). He also enraptured his guests with Turkish folk songs. Olgun performed and danced to the song “Sevda Diye Bir Kuş” (A Bird Called Love) together with his daughter whom he referred to as “the littlest Olgun”. Meanwhile, Merit Park Hotel guests danced the traditional dance called halay in accompaniment to Soner Olgun’s performance of Turkish folk songs. Olgun also surprised his audience with a great performance of playing three flutes at once.

85


Grand Pasha Girne’de Cenk Eren’le Romantik Gece A Romantic Night with Cenk Eren at Grand Pasha Girne

S

ahnelerin romantik aşk şarkılarıyla ünlü şarkıcısı Cenk Eren, Sevgililer Günü nedeniyle sahne aldığı Grand Pasha Girne’de sevenlerine duygu yüklü bir gece yaşattı.

Grand Pasha Girne Casino & SPA Otel’in 1.000 kişilik balo ve konser salonunda sahne alan Ankara’nın TRT kökenli sanatçılarından Cenk Eren, sahnede kaldığı 2 saat boyunca ağırlıklı olarak kendi albümlerinde yer alan nostaljik şarkılarıyla izleyenlerden bol bol alkış aldı. Sahne hayatına Nükhet Duru ile birlikte televizyonculuğu da ekleyen, 1966 doğumlu Eren için geçtiğimiz günlerde kutladığı yeni yaşının anısına pasta kesildi.

86

C

enk Eren, the famous singer known for his romantic love songs, took stage on Valentine’s Day at Grand Pasha Girne. He performed a heartfelt concert for his fans.

Cenk Eren, whose artistic background dates back to his days at the Turkish Radio Television in Ankara, gave his concert at the 1,000-capacity ballroom and concert hall of Grand Pasha Girne Casino & Spa Hotel. Eren received great applause for his performance of nostalgic songs from his own albums throughout the 2-hour long concert. In addition to his stage performance, Cenk Eren is known for his broadcasting career with another famous singer Nükhet Duru. Born in 1966, Eren also cut a cake for his birthday during the concert.


Rober Hatemo Golden Tulip Lefkoşa’da sahne aldı Rober Hatemo took stage at Golden Tulip Lefkoşa

T

ürk pop müziğinin ünlü ismi Rober Hatemo, Golden Tulip Lefkoşa & Pasha Casino’da ilk kez verdiği konserinde sevenlerine coşku dolu bir gece yaşattı.

Davullu, zurnalı, halaylı gecede izleyenlere oturma yasağı uygulayan sempatik şarkıcı Hatemo, Senden Çok Var ve son albümü Beyaz ve Siyah’tan aktardığı fantezi tarzındaki şarkılarıyla Pasha konuklarından bol bol alkış aldı. Müzik kariyerinde 16 yılını dolduran deneyimli şarkıcı ilk kez sahne aldığı Lefkoşa’ya yaz aylarında yeniden gelme sözü vererek sahneden ayrıldı.

R

ober Hatemo, a famous singer of Turkish pop music, offered a joyful night to his fans during his first concert in Northern Cyprus at the Golden Tulip Lefkoşa & Pasha Casino.

Hatemo’s energetic performance made the guests dance to the traditional dance halay all night long in accompaniment to traditional drum and zurna music. Hatemo sang Senden Çok Var (There is a Lot of You) as well as other Turkish extravaganza songs from his recent album White and Black and received great applause from the guests of Pasha. The famous singer who has left behind 16 years in his fruitful music career took stage in Lefkoşa for the first time and promised to return this summer.

87


D

üğün, konser, kokteyl ve şirket tanıtımı organizasyonları için son derece uygun, yaklaşık bin kişilik kapasiteye sahip “The House” Lounge Bar & Restaurant ve “The Garden”, prestijli The Colony Hotel’in yan kuruluşları… Her iki işletme de her yıl binlerce yerli ve yabancı ziyaretçi çekmeleri bakımından adamıza verilmiş değerli armağanlar… Restoranın şık, yeşil deri kaplı menüsünde, kahvaltı çeşitleri, atıştırmalıklar, salatalar, burger ve sandviç çeşitleri, risotto ve makarnalar, pizzalar, ana yemekler, kebap veya balık seçenekleriyle fiks menü ve tatlılar bulunuyor. En fazla tercih edilen yemekler arasında Türk ve İngiliz usulü kahvaltılar; Eggs Benedict; tatlı ekşi sosla birlikte şişte hindistan cevizli jumbo karides; karidesli ve parmesan peynirli enginar salatası; “The House” burger; Philly peynirli biftek sandviç; karidesli, parmesan peynirli ve domates soslu linguine; “The House” özel pizza; biftek Diane; kuru dinlendirilmiş kemikli (T-bone) biftek; kuşkonmaz ve beyaz şarap soslu ızgara somon; soğuk ya da sıcak meze, kebap ya da balık seçenekleri ve gayet makul fiyatıyla fiks menü ve kremalı (custard soslu) ve vanilyalı dondurmalı elmalı tart, New York cheesecake, tiramisu ve vanilyalı dondurmalı havuçlu kek yer alıyor.

88

T

he House Lounge Bar & Restaurant and The Garden (the capacity is around a thousand people, suitable for organizing weddings, concerts, cocktails and company launches) are both subsidiary companies of the most prestigious The Colony Hotel… These establishments are all precious gifts for our island, attracting thousands of locals and foreign visitors every year… The restaurant’s dark green exclusive leather menu offers breakfast, appetizers, salads, burgers and sandwiches, risotto and pasta, pizza, main course, fix menu kebab or fish and dessert. Some of the most popular dishes are Turkish and English breakfast; Eggs Benedict; tiger prawns, coconut and sesame seed paste on skewers with sweet and sour sauce; artichoke salad with shrimp and parmesan cheese; “The House” burger; Philly cheese steak sandwich; Linguine with shrimps, parmesan cheese and tomato sauce; “The House” special pizza; steak Diane; dry-aged T-bone steak; grilled salmon steak with asparagus and white wine cream sauce; reasonably priced fix menu including selection of cold and hot meze with a choice of kebab or fish and apple pie with custard sauce and vanilla ice cream, New York cheesecake, tiramisu and carrot cake with vanilla ice cream…


Elbette bu emsalsiz mekânda bunların dışında birçok lezzetli seçenek de mevcut. Yemek menüsü gibi profesyonel bir tasarıma sahip olan içecek menüsünde ise alkolsüz içecekler, çay ve kahve çeşitleri, bira, yerli ve yabancı şaraplar, viski, malt viski, konyak, grappa, likörler, rakı ve kokteyllerden oluşan alkollü içecekler bulunuyor. Adres: Ecevit Caddesi, The Colony Hotel karşısı, Girne Telefon: 0 392 816 10 10 Cep telefonu: 0 533 864 15 60 (Mevhibe Hanım) Fax: 0 212 299 79 85 E-posta: mevhibecangil@arkıngroup.com veya nazifsenturk@arkıngroup.com

The drinks menu is also professionally designed, containing soft drinks, varieties of tea and coffee as well as alcoholic beverages like beer, local and international wines, whiskey, malt whiskey, cognac, brandy, grappa, liquors, raki and cocktails. Address: Ecevit Avenue, opposite The Colony Hotel, Girne Telephone: 0 392 816 10 10 Mobile: 0 533 864 15 60 (Ms. Mevhibe) Fax: 0 212 299 79 85 E-mail: mevhibecangil@arkıngroup.com or nazifsenturk@arkıngroup.com

89




GURME / GOURMET

Kuzey Kıbrıs’ın en çok tercih edilen mutfağı The most preferred kitchen in Northern Cyprus

Etkileyici bir misafirperverlik, mükemmel yemekler, harika bir ambiyans ve makul fiyatlar Impressive hospitality, great food, beautiful ambiance and reasonable prices Ahmet Esenyel

E

ziç Restaurant, işletme zinciri yaratmada büyük başarı sağlamanın en iyi örneklerinden birini oluşturuyor. Eziç Restaurant’ın hikâyesinin, genç girişimcilerin hayatta nasıl risk alınması gerektiğine dair dersler çıkarmaları için ileride bir kitap olarak yayınlanması gerektiğini düşünüyorum. Hedeflerinize ulaşmak istiyorsanız, hayallerinizden asla vazgeçmemelisiniz. Başarıya giden yolun büyük risklerden geçtiği kanıtlanmış durumda. Yine de, bütün risklere rağmen, misafirperverliği, konforu, iyi yemeği, ziyafeti, dostluğu ve eğlenceyi tek çatı altında bir araya getirerek, insanlara bir restoranın sunabileceği en iyi deneyimi sunmanın yarattığı müthiş bir tatmin duygusu vardır. Şimdi gelin, Eziç ailesinin başarıyı nasıl yakaladığına bakalım. Mehmet Eziç, henüz 24 yaşındayken işsiz kalmıştı ama hayatının bu dönemi onun için bir dönüm noktası oldu. Uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkma riskini göze aldı. O esnada, girişiminin bu kadar büyüyeceğini hayal bile edemezdi. Piyasada bir niş sektör olduğunu fark ettiği anda, Girne şehir merkezinde 35 metrekarelik küçük bir dükkân açtı. Yıl 1990’dı ve bu dükkânda tek bir ürün satıyordu. Kıbrıs insanı dışarıdan bütün ızgara tavuk satın almayı çok seviyordu, fakat 1990 yılında Mehmet Bey’in dükkânını açtığı bölgede bu hizmeti sunan herhangi bir yer yoktu. Mehmet Bey bu boşluğun yarattığı fırsatı gördü ve değerlendirdi. Kısa sürede, işletme büyüdü ve menüye ızgara piliç şiş, goujons ve piliç burger eklendi. 1993 yılına gelindiğinde, Eziç Restaurant’ın paket servisi başladı. Eziç ailesi, yeni fikirler ve lezzetlerle sürekli kendini geliştirdi ve müşteri memnuniyetini hep ön planda tuttu.

92

E

ziç Restaurant is a true example of a huge success as a chain establishment and this incredible story, one day, should be published as a book for every young entrepreneur to read and learn about how to take risks in life. If you want to reach your goals, never give up on your dreams. It is proved that success comes with taking high risks. Still, despite all the risks, there is something enormously satisfying about providing people with the total experience a restaurant can offer, combining hospitality, comfort, sustenance, conviviality, companionship and entertainment under one roof. Let’s see what Eziç family did in order to be successful. Mr. Mehmet Eziç was unemployed when he was only 24. This period in his life happened to be a turning point. He took a risk to start a long and tough journey. At the time, he would not have imagined that this venture could grow so big. He realized a niche in the market and opened up a 35-square-meter of a small shop in Girne city center. This was in 1990 and he sold only one product. The people of Cyprus love the idea of buying grilled whole chicken on the spot. But in 1990, there was no such place in the area and considering this niche, Mr. Eziç took the opportunity to give it a go. After a while, the establishment got bigger and new products like chicken shish, chicken goujon, chicken burger were added to the menu. In 1993, Mr. Eziç began to offer take away services.The family continously improved themselves with new ideas, new tastes and strictly emphasized customer satisfaction.


93


Yiyecek sektörü günbegün gelişmekte, yeni fırsatlar sunmaktaydı ve Mehmet Bey işletmesinin düzenli büyümesini ve müşteri memnuniyetini sağlayabilmek adına bütün bu değişimlere uyum göstermesi gerektiğini biliyordu. Mehmet Bey’in en büyük destekçilerinden biri, müşterileri memnun edecek yerli ve yeni lezzetler yaratabilmek için büyük çaba sarf ederek gece gündüz çalışan eşi Ayşe Hanım’dı. Gerek yerli nüfusun gerekse turistlerin yeni lezzetler deneme şansına eriştikleri çok değerli bir yatırım olan Eziç Restaurant’ın büyümesi ülke çapında rekabeti tetikledi. Eziç ailesi, bir restoranı işletmenin yalnızca yiyecek ürünleri satmaktan ibaret olmadığının farkındaydı. Artan rekabet karşısında daha fazla çalışmaları gerektiğini biliyorlardı. Bu yüzden, yemek kalitesine, sunuma, tasarıma, hijyene ve standardizasyona odaklanmaya başladılar. Yeni teçhizat ve makinelere, endüstriyel malzemelere yatırım yaptılar. Sağlam bir altyapıya sahip olmak ve sürümü artırmak amacıyla teknolojideki yeni gelişmeleri düzenli takip ettiler. Bu tarz bir büyüme süreci, büyük zorluklara ve masraflara gebedir. Ne var ki, büyük bir işletme zinciri yaratmayı gerçekten istiyorsanız, bu yatırımı yapmak zorundasınız. İşletmeyi korumak adına, bütün bu çaba zorunludur. Eziç, 2002 yılında, standardizasyonu sağlamak ve daha verimli ve etkili çalışma koşulları oluşturmak amacıyla, 400 metrekarelik bir üretim merkezi açtı.

94

The food industry was improving day by day, with many opportunities and Mr. Eziç knew that he had to follow and adapt to all these changes in order to grow consistenly and realize customer satisfaction. His wife Mrs. Ayşe was a huge support. She helped day and night, trying so hard to create local as well as new tastes to carry on surprising their customers. The growth of Eziç triggered competition throughout the country which happens to be a valuable asset and a great opportunity both for the locals and for the tourists to try new tastes. The family realized that running a restaurant is not just about selling food products and because of the growing competition, they knew they had to work harder. Therefore, they started taking into account the food quality, presentation, design, hygiene and standardization. They kept on investing in new equipments and machinery, industrial materials and followed new technological developments in order to have a solid infrastracture as well as to maximize the business flow. Such growth can be very expensive and painful. However, if you really want to become a huge chain, this investment is a must. All this effort is required for the sake of protecting the business. In 2002, in order to provide standardization and create more efficient and effective working conditions, Eziç built a 400-squaremeter building for the production line.


Ardından, ikinci Eziç şubesi olan Eziç Peanuts, Girne’de, deniz kenarında, eski limana bakan muhteşem bir manzara ve ambiyansı içeren konseptiyle açıldı. 270 kişilik kapasitesi olan bu muhteşem işletme, müşterilerine oturdukları anda yer fıstığı ikram ediyor. Kısa süreliğine bir içki içebilir veya bir yemek sipariş edip saatlerce keyfinize bakabilirsiniz. Tercih size kalmış. Eziç Peanuts her yıl, yerli ve yabancı, binlerce müşteriyi ağırlıyor. Burası, benim de en sevdiğim mekânlardan biri. Bazen kahvaltı yapmak, bazen de yer fıstığıyla birlikte bir iki biranın tadını çıkarmak için sık sık ziyaret ediyorum. Eziç Peanuts’ın gerçekten harika bir atmosferi var. Eziç Restaurant, hem ISO9001-2000 hem de HACCP belgelerine sahip bir işletme. Bu belgeler, işletmenin yasal düzenlemelere, müşteri memnuniyetine ve gıda güvenliğine ne denli önem verdiğini gösteriyor. Böylece, ham madde üretimi, tedarik, nakliye, imalat, dağıtım ve nihai ürünün tüketimi aşamalarındaki olası biyolojik, kimyasal ve fiziksel risklerin tamamı analize tabi tutuluyor. Eziç Restaurant, aynı zamanda, Kuzey Kıbrıs’ta ISO22000:5000 belgesine sahip olan ilk işletme. Bu belge, gıda zincirinde yer alan bir işletmenin, gıdanın insanlar tarafından tüketildiği sırada güvenli olduğunu ve gıda güvenliği risklerini yönetebildiğini göstermesini zorunlu kılarak bir gıda güvenliği yönetim sistemi kurmanın koşullarını belirliyor.

The second branch Eziç Peanuts was launched by the seaside inGirne, overlooking the old harbour with one of the most spectacular views and ambiance. The 270 seat capacity of this amazing establishment offers customers the traditional peanuts as you are seated and it is up to you to have a drink and/or enjoy your meal for hours. Eziç Peanuts attracts thousands of visitors every year, both locals and tourists, and it is one of my favourite destinations. I often visit for breakfast or for one or two beers with peanuts. It feels like heaven. Eziç Restaurant has both ISO9001-2000 and HACCP certificates. This proves how much this establishment cares about regulatory requirements, customer satisfaction and food safety as the biological, chemical and physical hazards from raw material production, procurement, handling, manufacturing, distribution and consumption of the finished product are thoroughly analyzed. Eziç Restaurant is the first establishment in Northern Cyprus that has received the ISO22000:5000 certification which specifies requirements for food safety management system where an organization in the food chain needs to demonstrate its ability to control food safety hazards in order to ensure that food is safe at the time of human consumption.

95


Eziç Premier Restaurant Complex, işletme zincirinin üçüncü şubesini oluşturuyor. Bu, 2007 yılında açılan en büyük Eziç şubesi. Mehmet Eziç Bey, bu büyük yatırımından ötürü, yılın girişimcisi ödülüne aday gösterilmişti. 2650 metrekarelik müessesenin büyük bir otoparkı var. Burası, beş ayrı salondan oluşan eşsiz bir restoran kompleksi. Ana salon, 170 kişilik iç ve havuz kenarında 80 kişilik dış mekân kapasitesine sahip. Kompleks çok iyi tasarlanmış, güzel bahçesi ve muhteşem deniz manzaralarıyla dikkat çekiyor. İkinci salonun 125 kişilik iç mekân kapasitesi var. Burası müşterilere özel grup yemekleri organize etme imkânı sunuyor. İkinci salonda, aynı zamanda, 0-6 yaş arası çocuklar için bir oyun alanı var. Böylece, çocuklar oyun oynayıp eğlenirken aileler keyifle yemek yiyebiliyorlar. Üçüncü salon, 40 kişilik iç ve 65 kişilik dış mekân kapasitesi olan café bölümünden oluşuyor. Café’nin teras bölümü, müşterilere geniş deniz ve dağ manzaraları sunuyor. Burada kırk değişik türde kahve, çeşitli soğuk ve sıcak içecekler ve birçok lezzetli tatlının keyfine varabilirsiniz. 45 kişilik kapasitesiyle dördüncü salon, doğum günü partileri, nişan kokteylleri, iş toplantıları ve diğer özel organizasyonlar için ayrılmış. Eziç Platinum ise, dünya mutfağından farklı lezzetleri eşsiz bir hizmet anlayışıyla sunan özel bir à la carte restoran niteliğinde. Eziç, üçüncü şubesini, 2008 yılında, Kuzey Kıbrıs’ın başkenti Lefkoşa’nın Göçmenköy bölgesinde açtı. Lefkoşa’nın iş insanları, öğrenciler ve kamu görevlilerinden oluşan geniş müşteri profili düşünüldüğünde, başkentte bir şube açmak son derece akıllı bir hamleydi. Eziç Lefkoşa, 180 kişilik iç mekân kapasitesi, terası ve bahçesinin yanı sıra, 0-6 yaş arası çocuklar için 120 kişilik oyun alanı ve yaz mevsiminde hizmete açılan yüzme havuzuyla dikkat çekiyor.

96

Eziç Premier Restaurant Complex is the third branch and the largest establishment opened in 2007. With this incredible investment, Mr. Eziç has been nominated to the prize of the entreprenuer of the year. This 2650-square-meter indoor establishment has a massive parking area. It is composed of 5 different lounges and it is an incomparable restaurant complex. The main lounge has an indoor capacity of 170 people and an outdoor poolside capacity of 80 people. The place has a beautifully designed garden and great views of the sea. The second lounge has 125 seat indoor capacity. It gives the customers an alternative to organize special group meals. This lounge has also a closed playground for 0-6 year-old kids, which would give space to families to enjoy their meals as their children play. The third lounge is the café with a 40 seat indoor capacity and 65 seat outdoor capacity. The terrace area of the café has an unobstructed view of the sea and the mountains. You may enjoy forty different kinds of coffee, a rich variety of cold and hot drinks and many delicious desserts. The fourth lounge has a capacity of 45 people and it caters for birthdays, engagement cocktails, business gatherings and private parties. Eziç Platinum invites you to its special à la carte restaurant with various tastes of the world cuisine and a service beyond your expectations. The third branch, Eziç Lefkoşa, was opened in 2008 in Göçmenköy region in the capital city of Northern Cyprus. Opening a branch in the capital city was a very wise move as Lefkoşa has the highest population with a wide variety of business, student and government clientele. Eziç Lefkoşa has an indoor capacity of 180, a terrace and a garden area, a 0-6 year-old kids’ playground with a capacity of 120 and a swimming pool for the summer season.


Dördüncü Eziç şubesi ise, 2009 yılında, Gazimağusa’da, liman bölgesinde hizmete açıldı. Bölge ülkedeki en yüksek öğrenci nüfusuna sahip olması bakımından farklı bir müşteri profiline işaret ediyor. Özgün çağdaş mimarisiyle dikkat çeken Eziç Mağusa’nın 215 kişilik iç mekân kapasitesi ve özel organizasyonlar için 60 kişilik bir salonu var. Dolayısıyla, Eziç Restaurant artık Kıbrıs’ın en büyük işletme zincirlerinden biri konumunda. Eninde sonunda, uluslararası düzeyde tanınan bir restoran zinciri olacaklarından eminim. Eziç Restaurant, her şubesinde, sabah saat 10:00’dan başlayarak geceyarısına kadar oldukça etkili bir paket servis sunuyor. Yemekler, mutfaktan çıktıları andaki sıcaklıklarını, yumuşak ve gevrek dokularını, ve tazeliklerini koruyan özel paketlere konulup gönderiliyor. Eğer kokteyl, doğum günü partisi, nişan veya evlilik töreni, iş toplantısı, açılış veya seminer gibi özel organizasyonlar düzenleyecekseniz, Eziç Catering, eğitimli ve profesyonel ekibiyle organizasyonunuzun en kaliteli yemeği, en iyi hizmeti ve en güzel dekoru içeren unutulmaz bir deneyime dönüşmesini sağlayacaktır. Yapmanız gereken tek şey, yalnızca talebinizi belirtmek ve ihtiyaçlarınıza ve beklentilerinize göre sunulan alternatif menülerden birini seçmek. Mehmet Bey’in büyük kızı Hazal, Birmingham Üniversitesi’nin Ağırlama ve Gıda Yönetimi programından mezun oldu ve gerek akademik gerek pratik bilgisiyle Eziç ailesine katıldı. Büyük bir sorumluluk üstlenerek, yeni fikirler ve becerilerle ilgili birikimini devreye sokarak, babasının iş yoğunluğunu ciddi ölçüde hafifletmeyi başardı. Hazal’ın ilk başarısı, piyasadaki talebi ve niş sektörü tespit ederek, Girne şehir merkezinde yer alan yeni konsept Lavash’ı yaratmak oldu. 2012’de açılan Lavash, müşterilerine dürüm, odun ateşinde pizza, lahmacun, salata çeşitleri, yoğurtlu peynirli piliç dönerli testi kebabı, hamburger, Kıbrıs patatesi, tatlılar, meşrubat ve bira sunuyor. Eziç Lavash, 120 kişilik iç ve dış mekân kapasitesi, makul fiyatları ve her yaş grubuna hitap eden menüsüyle başarılı bir fast food restoranı. Lavash konsepti kısa sürede büyük başarı elde edince, Eziç ailesi 2013 yılında Lefkoşa şehir merkezinde de bir Eziç Lavash şubesi açmaya karar verdi. Yeni tasarlanan Lavash Lefkoşa binası 130 kişilik iç ve dış mekân kapasitesine sahip. Lavash, Eziç ailesi için ilginç ve oldukça başarılı bir deneyim oldu. Başarıya giden yol, çok çalışmaktan, sürekli kendini geliştirmekten, ekip çalışmasından, iyi eğitimli elemanlardan, motivasyondan ve müşterilerin ihtiyaç ve beklentilerini anlamaktan geçiyor. Yıllar süren yoğun çalışma, deneyim birikimi, büyüme ve yeterlilik kazanma süreci, Eziç ailesine, organizasyonel bütünlük, standart tarifler, temiz ve eğitimli elemanlar, iyi teçhizat ve makineler, yemek ve hizmet kalitesi, üretim merkezi, fiyatlandırma politikası, tasarım ve mefruşat, hijyen ve bütün diğer küçük ayrıntıları kapsayan kurumsal bir kimlik kazandırdı. Bu stresli ve rekabetçi iş sahası sürekli değişiyor, fakat Eziç ailesi düzenli takip ettiği yenilikleri yerel piyasaya uyarlamak için elinden gelenin en iyisini yapıyor.

The fourth branch was opened in 2009 in the Gazimağusa port region. This region has the highest student population and a different clientele perspective. Its unique contemporary architecture has an indoor capacity of 215 people and a lounge for special organizations with a capacity of around 60 people. Eziç Restaurant is now a huge local chain in Cyprus and I am positive that sooner or later they will be one of those internationally renowned succesful restaurant chains. Eziç Restaurant has a very effective take away service in every region from 10:00 am till midnight. The food is kept in special packages with the right temperature as if it is served at that moment of time, that is, hot, tender, crispy and fresh. Ifyoueverplancocktails,birthdays,engagementorweddingceremonies, private meetings, openings, seminars or special events, Eziç Catering with its trained professional team will turn your organization into an unforgettable experience with its food quality, service and decoration. All you have to do is name what you desire and you will be given various menu alternatives according to your needs and expectations. Hazal, Mr. Eziç’s elder daughter, has graduated from the program of Hospitality and Food Management at Birmingham University and joined the Eziç family with her academic and practical knowledge. She has eased her father’s pace of work, taking huge responsibility and authority with new ideas and skills.The first step she took was creating a new concept called Lavash in central Girne, realizing the demand and niche in the market. Lavash was opened in 2012. Its concept is based on wraps, Turkish pizzas, firewood pizzas, lahmacun, salads, yoghurt chicken döner with cheese in clay pot, soups, burger, Cyprus potatoes, a variety of desserts, soft drinks and beers. Eziç Lavash has an indoor and outdoor capacity of around 120 people and is a fast food gourmet restaurant with reasonable prices and suitable for every age group. The Lavash concept has become a great success within a short period of time and the Eziç family decided to open another branch in Lefkoşa city center in 2013. The newly designed Lavash Lefkoşa building has an indoor and outdoor capacity of around 130 people. This has been an interesting and really successful experience for the Eziç family. The success only comes with hard work, continuous improvement, team work, training the staff, motivation and understanding the needs and expectations of the customers. The Eziç family, after so many years of hard work, experience, growth and qualification, has an institutional identity as an establishment with organizational coherence, standard recipes, neat staff training and uniforms, equipments and machinery, food and service quality, production line, pricing policy, design and furnishing, hygiene and all the rest of the smallest details.This stressful and competitive area of work continuously changes, yet the Eziç family is following novelties and trying their best to adapt them to our local market.

97


Bir salı akşamı, altı kişiyle birlikte, 7:30 dolaylarında Eziç Premier’i ziyaret etmeye karar verdik. Devasa otoparkın neredeyse yarısı doluydu. Restorana girdiğim anda, güleryüzlü insanlarla, harika bir konukseverlikle, hafif müziğin eşlik ettiği mükemmel ve sıcak bir ambiyansla, oldukça temiz bir ortamla, iyi düzenlenmiş kat planları, ışıklandırma ve dekorasyonla karşılaştım. Yarım ay şeklindeki bir kanepe ve rahat sandalyelerin çevrelediği yuvarlak bir masaya oturduk. Çalışanlar, Eziç logolu yaka kartları ve modaya uygun siyah pantolonları, beyaz gömlekleri, ve V yaka kazaklarıyla son derece temiz ve şık görünüyorlardı. Su bardaklarımız dolduruldu ve yemeklerimizi seçmemiz için menüler getirildi. Bir kadeh beyaz şarap, iki kadeh kırmızı şarap, iki adet kola ve bir adet diyet kola sipariş ettik. Başlangıç olarak, taze, lezzetli ev yapımı zeytinler ve zeytinyağı ile balzamik sirke karışımına batırılmak üzere küçük yuvarlak ekmekler ikram edildi. Genelde, müşteriler yemeklerinin hazırlanmasını beklerken acıkırlar ve bu sırada masaya öncelikle içkiler gelir. Dolayısıyla, müşteri, bu bekleme süresinde, ana yemek gelmeden önce küçük bir şeyler atıştırma ihtiyacı duyar. Bu bakımdan, Eziç’in ikramı iyi düşünülmüş bir ayrıntı... Eziç’in menüsü ise, yerli ve yabancı birçok farklı lezzeti barındırıyor. Menüde 12 çeşit başlangıç, 5 çeşit salata, 9 çeşit makarna, 18 çeşit piliç yemeği, 9 çeşit diyet menü, 4 çeşit biftek, 6 çeşit kebap, 3 çeşit deniz ürünü ve balık, 3 çeşit pizza, duble peynirli burger, 12 çeşit ev yapımı tatlı, karışık meyve tabağı, soğuk ve sıcak içecekler, alkollü kokteyller, biralar, diğer alkollü içkiler ve çeşitli şarap ve şampanya seçenekleri yer alıyor. Sipariş verdiğimiz başlangıçlar arasında, özel yoğurt soslu, Eziç’e özel avcı böreği, kalamar, sarımsaklı supreme ekmek ve kremalı ve mantarlı tavuk çorbası vardı. Yoğurt soslu, Eziç’e özel avcı böreği, tam anlamıyla özgün bir yemek. Deniz ürünü sevenler için, çıtır çıtır, lezzetli, büyük kalamar porsiyonunu kesinlikle tavsiye ediyorum. 98

We decided to visit Eziç Premier on a Tuesday evening with six people around 7:30 pm. Almost half the area of the huge car park was full. As I walked into the restaurant, I could see smiling faces, great hospitality, cosy and wonderful ambiance accompanied by the sound of soft music, general cleanliness, good arrangement of different floors, lighting and decoration. We were seated at a round table with a half moon shaped settee and comfy chairs. The staff had their name badges on, with the Eziç logo, wearing black trousers, white shirt and V-shaped sweaters, looking very clean, smart and trendy. Our water glasses were filled and we were given menus to choose our food. We ordered a glass of white wine, two glasses of red wine, two cans of coke and a diet coke. We were served fresh and tasty homemade olive and plain bread rolls with olive oil and balsamic vinegar dip to start with. Mostly, customers are very hungry as they are waiting for the food to be served and yet, alcoholic drinks are the first thing that comes to the table. Therefore, during this waiting period, one always expects to have something small before the main order is served. Well thought... The Eziç menu has many alternatives with a wide variety of local and international tastes. It contains 12 kinds of starter, 5 kinds of salad, 9 kinds of pasta, 18 kinds of chicken, 9 kinds of low calorie menu, 4 kinds of steak, 6 kinds of kebab, 3 kinds of seafood and fish, 3 kinds of pizza, double cheeseburger, 12 kinds of homemade dessert, mixed fruit plate, soft and hot drinks, alcoholic cocktails, beers, spirits and a wide range of wines and champagnes. The starters we ordered were the Eziç style hunter pastry with special yoghurt sauce, calamari and garlic bread supreme to share and a creamy chicken and mushroom soup. The Eziç style special minced chicken pastry (hunter pastry) with yoghurt sauce is truly a signature dish. I would highly recommend the big portion of crispy and delicious calamari for seafood lovers.


Eziç’teki ürün seçenekleri arasında başlangıçlar, mezeler, piliç yemekleri, kırmızı et alternatifleri, balık çeşitleri, pizzalar, makarnalar, salatalar, fajita çeşitleri, Çin yemeği ve tatlılar bulunuyor. İstatistiksel olarak Eziç Restaurant’ın en fazla tercih edilen ürünleri ise, avcı böreği, kalamar, bulgur köftesi, Kıbrıs patatesi, ızgara somon, Akdeniz salata, deniz ürünlü salata, makarna marta, jambonlu strozzapreti, haluşka, tavuk dolma, karışık piliç, piliç marbella, piliç Florentine, külbastı, diyet menü, fajita, biftek çeşitleri, karışık kebap, Adana kebabı, şeftali kebabı, kalamar, ızgara somon, karışık pizza, duble peynirli burger, kızarmış dondurma ve sufle. Bu denli iştah açıcı ve geniş seçeneklerin olduğu bir menüden ana yemek seçmek kolay değil. Dolayısıyla, grubumuzdan bazıları garsonumuzun tavsiyesiyle seçimlerini yaptılar. Son kararımız, ızgara somon, külbastı, Adana kebabı, şehzade piliç, dana fajita ve kuzu şiş sipariş etmek oldu. Ana yemek büyük bir tabakta sunuluyor ve her ana yemeğe farklı garnitür ve soslar eşlik ediyor. Şefler garnitür olarak, tercihinize göre, sotelenmiş veya haşlanmış sebzeler, Kıbrıs patatesleri, kuskus pilavı, bulgur pilavı, patates püresi, makarna, salata, sebzeli pilav, ızgara sebzeler, patates kızartması ve çeşitli soslar sunuyorlar. Çoğu restoranda böylesi bir çeşitliliğe rastlayamazsınız, çünkü mutfağın bu kadar farklı alternatifi hazırlaması, pişirmesi, stoklaması ve tüketmesi, eğer söz konusu Eziç gibi çok yoğun çalışan veya bir işletme zincirinin parçası olan bir restoran değilse, oldukça zordur. Yediğimiz yemeklerin lezzeti ve baharatı harika bir dengeye, tam kararında bir sıcaklığa sahipti. Ana yemekler, yumuşak ve suluydu, dokuları gevrekti. Yemek yapımında kullanılan ürünlerin görüntüsü ve kokusu ne kadar taze olduklarını kanıtlar nitelikteydi. Porsiyonlar büyük ve tabakların sunumu genel olarak oldukça şıktı. Yemeğimizin son bölümünü kızarmış dondurmaya ve tiramisuya ayırdık ve en sonunda bu güzel yemeği kahveyle taçlandırırken sohbetin tadına vardık.

The range of products at Eziç include starters, appetizers, chicken, red meat, fish, pizza, pasta, salad, Mexican fajitas, Chinese food and desserts. Just to give you some statistical information, the best sellers at Eziç Restaurant are hunter pastry, calamari, wheat meatballs, Cyprus chips, grilled salmon, Mediterranean or seafood salads, pasta marta, handmade ham strozzapreti, haluşka, stuffed chicken, mix chicken, chicken marbella, chicken Florentine, marinated chicken, diet menu, fajitas, steaks, mix kebab, Adana kebab, şeftali kebab, calamari, chargrilled salmon, mixed pizza, double cheeseburger, fried ice-cream and soufflé. It is not easy to choose a main course when you have such a wide variety of very appetizing products in the menu. Therefore, some of my companions took the recommendation of our waiter and the final decisions were made on chargrilled salmon, marinated chicken, Adana kebab, chicken with yoghurt sauce, beef fajita and meat shish kebab. The main course comes in one huge plate and each plate has different garnitures and sauces according to the type of dish you choose. The chefs use sautéed or boiled vegetables, Cyprus chips, couscous rice, bulgur (cracked wheat) rice, mashed potato, pasta, salad, vegetable rice, grilled vegetables, chips and various dips according to your choice. You would not see this happening in most restaurants, because it is really hard work for the kitchen to prepare, cook, stock and consume many alternative products unless you are a very busy restaurant or a chain like Eziç. Flavors and spices were amicably balanced, the temperature of the food was on the spot, the main courses were tender, succulent and crispy in terms of texture, ingredients looked and smelled fresh, portions were huge and the plates in general looked very presentable. Fried ice-cream and tiramisu were the final delicious touches of our meal. We crowned our dining experience with coffee and enjoyed the rest of our conversation.

99


Sizlere genel bir fikir verebilmesi açısından, mekân değerlendirmeleri bir ila dört yıldız arasında yapılır. Buna göre: •Bir yıldız (kötü): ortalamanın altında restoran •İki yıldız (orta): fena değil ama tekrar ziyaret etmek için acele etmeyin •Üç yıldız (çok iyi): üstün, akılda kalıcı •Dört yıldız (olağanüstü): mükemmel, eşsiz deneyim Eleştirmenler olarak, Eziç Restaurant’ın dört yıldızlı bir restoran zinciri olduğunu düşünüyoruz. Mekânın genel temizliği, yemeklerin lezzeti, hizmet standartları ve elbette konseptin bütünlüğü eşsiz bir deneyim yaşanmasını sağlıyor. Tebrik ederim. Eziç ailesine gecemizi özel kıldıkları için teşekkür ediyor ve ilerideki yatırımlarında büyük başarılara imza atmalarını temenni ediyor, bol şans diliyorum.

Just to give you an overall idea, ratings vary from one star to four stars: •One star (poor): below-average restaurant •Two stars (fair): just ok, a place not worth rushing back •Three stars (excellent): superior, memorable •Four stars (extraordinary): transcendent, one of its kind As reviewers, we consider Eziç Restaurant a four star restaurant chain. The general cleanliness, the taste of the food, standards of service and, most certainly, the total concept is one of its kind. Congratulations. I would like to thank the Eziç family for making our evening very special. I wish them greater success and the best of luck in their upcoming investments. I would highly recommend this beautiful experience to everyone. Bon appétit.

Eziç Restaurant’taki bu güzel deneyimi herkese tavsiye ederim. Afiyet olsun. Eziç Restaurant’ta rezervasyon yaptırmak için, iletişim bilgileri: Websitesi: www.eziconline.com E-posta: info@eziconline.com

100

To book a table at Eziç Restaurant, contact details are: Website: www.eziconline.com E-mail: info@eziconline.com


101


PASSATEMPO DVD Filmin Adı: Walter Mitty’nin GizliYaşamı Yönetmen: Ben Stiller Oyuncular: Ben Stiller, Kristen Wiig, Jon Daly YapımYılı: 2013 Tür: Macera | Komedi | Dram

Movie: The Secret Life of Walter Mitty Director: Ben Stiller Stars: Ben Stiller, Kristen Wiig, Jon Daly Year: 2013 Genre: Adventure | Comedy | Drama

Filmin Konusu: Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı, sessiz sakin bir yaşam süren bir hayalperestin kahramanlık, romantizm ve aksiyonla dolu bir düşler dünyasına kaçışını konu alan James Thurber’in klasik hikâyesinden uyarlanmış bir film. Mitty, kendisinin ve çalışma arkadaşının işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaları üzerine, gerçek dünyada bir maceraya atılmak zorunda kalınca, hayal bile edemeyeceği büyüklükte, olağanüstü bir yolculuğa çıkar.

Plot: The Secret Life of Walter Mitty is James Thurber’s classic story of a day-dreamer who escapes his anonymous life by disappearing into a world of fantasies filled with heroism, romance and action.When his job along with that of his co-worker are threatened, he takes action in the real world embarking on a global journey that turns into an adventure more extraordinary than anything he could have ever imagined.

Bu filmi izlemeniz için 4 neden: 1- Başarılı olamamış bir hayalperestin nihayetinde dünyayı keşfetmesi, herkese hitap eden bir hikâye olduğu için. Walter Mitty, sıradan bir insanken, günün birinde gözünü karartıp fark yarattığı için. 2- Ben Stiller’i alışageldiğimiz rollerinden sıyrılıp kendini ifade etmekte güçlük çeken bir adamın duygularını yansıtırken görmek için. 3- Yönetmen koltuğundaki Stiller’in ağır bir tempoda pasif bir kahramanı aktif bir kahramana dönüştürmesini ve usulca Mitty’nin hayallerinden çok dahaheyecanvericibirgerçekliğisahnelemesiniizlemekiçin. 4- Filminmuhteşemsinematografisivekusursuzkarakterkurgusuiçin.

102

4 reasons to watch this movie: 1- The concept of an underachieving dreamer finally discovering the world is something most of us can relate to.Walter Mitty is your everyday guy, but one day, he takes a leap of faith that makes all the difference. 2- If you wantto see BenStiller breaking from his usual rolesandcapturing the emotions of a man that has a hard time expressing himself, you will love this movie. 3- Director Stiller plays it low-key while he gently shapes the passive hero into an active one.The director calmly moves into a reality more exciting than Mitty’s dreams. 4- The cinematography is perfect and character development is extraordinary.


PASSATEMPO MÜZİK / MUSIC

AFRİKA POP MÜZİĞİNİN KRALI TU-FACE IDIBIA THE KING OF AFRICAN POP MUSIC

I

nnocent Ujah Idibia veya daha çok bilinen sahne adıyla Tu-Face Idibia, Nijeryalı bir şarkıcı, söz yazarı ve müzik yapımcısı. Kendisi Afrika’nın en başarılı hip pop sanatçılarından biri olarak kabul ediliyor. Müzik çalışmaları için aldığı birçok ödül arasında bir MTV Avrupa Müzik Ödülü, bir Dünya Müzik Ödülü, beş Headies Ödülü (Hip-hop Ödülü), dört Channel O Klip Ödülü ve bir BET Ödülü var. Tu-Face Idibia’nın “African Queen” (Afrika Kraliçesi) adlı şarkısı, 2006 yapımı Phat Girlz adlı filmin müzikleri arasında yer almıştı. R. Kelly, Beenie Man, Reggie, Akon, Faze, Plantashun Boyz, BlackFace, Wyclef Jean, ve Mary J. Blige gibi uluslararası üne sahip birçok isimle de birlikte çalışmış olan 2face Idibia, son olarak Kuzey Kıbrıs’ta sahne aldı ve Girne’de Jasmine Court Otel’de muhteşem bir konser verdi.

I

nnocent Ujah Idibia, better known by his stage name Tu-Face Idibia, is a Nigerian singer, songwriter and record producer. He is one of the most decorated and successful hip pop artists in Africa. Among the many awards that Tu-Face has received for his musical work are one MTV Europe Music Award, one World Music Award, five Headies Awards (Hip-hop Award), four Channel O Music Video Awards and one BET Award. In 2006, his song “African Queen” was used in the soundtrack for the film Phat Girlz. He has had features with many internationally renowned names, such as, R. Kelly, Beenie Man, Reggie, Akon, Faze, Plantashun Boyz, BlackFace, Wyclef Jean, and Mary J. Blige. He recently took stage in Northern Cyprus and gave a very successful concert at the Jasmine Court Hotel in Girne.

103


AJANDA / AGENDA

TİYATRO

BİR KİBRİT KUTUSU BEYAZ PEYNİR Tek Perdelik Komedi Lefkoşa Belediye Tiyatrosu Yazan ve Yöneten: Nehir Demirel Her Cuma – Cumartesi, 20:00 LBT Sahnesi – Lefkoşa BABAANNEM YÜZ YAŞINDA İki Perdelik Komedi Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Yazan: Roberto Cossa Yöneten: Özlem Özkaram Her Cuma, 20:00 Atatürk Kültür Merkezi – Lefkoşa CIE LEX CAFE İki kişilik oyun K. T. Fransız Kültür Derneği 20 Mart Perşembe, 20:00 Atatürk Kültür Merkezi – Lefkoşa

SERGİ

GRAFİK TASARIM SERGİSİ Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Öğrencileri Lefkoşa – Atatürk Kültür Merkezi 3-7 Mart EMRE EKİNCİ – TEKAMÜL MODERN SANAT SERGİSİ Girne – Art Rooms at The House 5-19 Mart KADINCA ESİNTİLER Girne Akdeniz Lions Kulübü Dünya Kadınlar Günü Karma Sergisi Lefkoşa – Atatürk Kültür Merkezi 7-10 Mart ULUSLARARASI KADIN SERGİSİ Türk Cumhuriyetleri Lefkoşa – Atatürk Kültür Merkezi 11-14 Mart 6. ÖZTAN ÖZATAY FOTOĞRAF YARIŞMASI SERGİSİ Lefkoşa – Atatürk Kültür Merkezi 18-29 Mart GÜRKAN GÖKAŞAN – SELMA GÜRANİ MODERN SANAT SERGİSİ Girne – Art Rooms at The House 19 Mart – 6 Nisan

104


THEATER

A MATCHBOX-SIZE CHUNK OF WHITE CHEESE One-Act Comedy Play Lefkoşa Municipal Theater Written and Directed By: Nehir Demirel Fridays and Saturdays, 20:00 Lefkoşa Municipal Theater Stage – Lefkoşa GRANDMA IS A HUNDRED YEARS OLD Two-Act Comedy Play Cyprus Turkish State Theaters Written By: Roberto Cossa Directed By: Özlem Özkaram Fridays, 20:00 Atatürk Cultural Center – Lefkoşa CIE LEX CAFE Two-Act Play Cyprus Turkish French Cultural Association 20 March Thursday, 20:00 Atatürk Cultural Center – Lefkoşa

EXHIBITIONS

GRAPHIC DESIGN EXHIBITION Students of Cyprus International University Lefkoşa – Atatürk Cultural Center 3-7 March EMRE EKİNCİ – MATURATION MODERN ART EXHIBITION Girne – Art Rooms at The House 5-19 March WOMANLY INSPIRATIONS Girne Mediterranean Lions Club International Women’s Day Group Exhibition Lefkoşa – Atatürk Cultural Center 7-10 March INTERNATIONAL WOMEN’S EXHIBITION Turkic Republics Lefkoşa – Atatürk Cultural Center 11-14 March 6th ÖZTAN ÖZATAY PHOTOGRAPHY COMPETITION EXHIBITION Lefkoşa – Atatürk Cultural Center 18-29 March GÜRKAN GÖKAŞAN – SELMA GÜRANİ MODERN ART EXHIBITION Girne – Art Rooms at The House 19 March – 6 April

105


KONSER

HİP-HOP KONSERİ AUDIO PHARMACY ABD Lefkoşa Büyükelçiliği Organizasyonuyla Lefkoşa - Girne 21 Mart Cuma

50. SANAT YILINDA ŞAİR MEHMET KANSU Lirik Şiir Grubu Şiir ve Müzik Dinletisi Lefkoşa –Atatürk Kültür Merkezi 26 Mart Çarşamba, 19:30 TÜRK HALK MÜZİĞİ KONSERİ LTB Türk Halk Müziği Topluluğu Lefkoşa – Atatürk Kültür Merkezi 31 Mart Cumartesi, 20:30

SİNEMA

300: BİR İMPARATORLUĞUN YÜKSELİŞİ

Yönetmen: Noam Murro Oyuncular: Sullivan Stapleton, Eva Green, Rodrigo Santoro Tür: Aksiyon | Dram 7 Mart – Lemar Cineplex

SADECE SEN

Yönetmen: Hakan Yonat Oyuncular: Belçim Bilgin, Ibrahim Çelikkol Tür: Romantik | Dram 14 Mart – Lemar Cineplex

BAY PEABODY VE MERAKLI SHERMAN:ZAMANDA YOLCULUK

Yönetmen: Rob Minkoff Oyuncular: Ty Burrell, Max Charles, Stephen Colbert Tür: Animasyon | Macera | Komedi 14 Mart – Lemar Cineplex

AMMAR

Yönetmen: Özgür Bakar Oyuncular: Duygu Paracikoglu, Eylül Su Sapan, Dilsah Demir Tür:Korku| Gerilim 14 Mart – Lemar Cineplex

106


CONCERTS

HIP-HOP CONCERT AUDIO PHARMACY Organized By the Embassy of the United States in Nicosia Lefkoşa - Girne 21 March Friday

50th ANNIVERSARY OF THE ART OF POET MEHMET KANSU

Lyric Poetry Band, Poetry and Music Performance Lefkoşa –Atatürk Cultural Center 26 March Wednesday, 19:30 A CONCERT OF TURKISH FOLK MUSIC Turkish Folk Music Society of Lefkoşa Municipality Lefkoşa – Atatürk Cultural Center 31 March Saturday, 20:30

CINEMA

300:RISE OF AN EMPIRE

Directed By: Noam Furro Cast: Sullivan Stapleton, Eva Green, Rodrigo Santoro Genre:Action | Drama 7 March– Lemar Cineplex

JUST YOU

Directed By: Hakan Yonat Cast: Belçim Bilgin, Ibrahim Çelikkol Genre: Romantic| Dram 14 March – Lemar Cineplex

MR. PEABODY & SHERMAN

Directed By: Rob Minkoff Cast: Ty Burrell, Max Charles, Stephen Colbert Genre:Animation | Adventure | Comedy 14 March – Lemar Cineplex

AMMAR

Directed By: Özgür Bakar Cast: Duygu Paracikoglu, Eylül Su Sapan, Dilsah Demir Genre:Horror | Thriller 14 March– Lemar Cineplex

107


BULMACA / PUZZLE

LABIRENT / LABRINTH

Çözümü Solution 108


BULMACA / PUZZLE

NUMERICA

Çözümü Solution 109


BULMACA / PUZZLE

4

3

4 110

2

3

2

1

1

SUDOKU


ACİL NUMARALAR / EMERGENCY NUMBERS

KKTC’yi ziyaret edenler için önemli numaralar

Important telephone numbers for visitors to the TRNC

KKTC Ekonomi Bakanlığı:

0392-22-86838

TRNC Ministry of Economy:

0392-22-83594

KKTC Tarım ve Orman Bakanlığı:

0392-22-83594

TRNC Ministry of Agriculture and Forestry:

0392-22-83594

KKTC Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı:

0392-61-12000

TRNC Ministry of the Environment and Natural Resources:

0392-61-12000

Lefkoşa - Turizm Bakanlığı Danışma Bürosu:

0392-22-89629

Nicosia - Ministry of Tourism Information Office:

0392-22-89629

Lefkoşa Türk Belediyesi:

0392-22-85221

Nicosia Municipality:

0392-22-85221

Lefkoşa Derviş Paşa Müzesi:

0392-22-73569

Nicosia Dervish Pasha Museum:

0392-22-73569

Lefkoşa Kütüphane ve Taş Eserleri Müzesi:

0392-22-84349

Nicosia Library and Lapidary Museum:

0392-22-84349

Lefkoşa Lüzinyan Evi:

0392-22-71285

Nicosia Lusignan House:

0392-22-71285

Lefkoşa Mevlevi Tekke Müzesi:

0392-22-71283

Nicosia Mevlevi Dervish Lodge:

0392-22-71283

Lefkoşa Polis:

0392-22-83311

Lefkoşa Devlet Hastanesi:

0392-22-85441

0392-22-83311 Nicosia Police Station: 0392-22-85441 Nicosia State Hospital:

Lefkoşa Yakın Doğu Ünv. Hastanesi Acil Servis

0392-153

Nicosia Near East Univ. Hospital Emergency Service

0392-153

Lefkoşa Elektrik Arıza:

0392-22-75557

Nicosia Electricity Repairs:

0392-22-75557

Lefkoşa Galeria Cinema:

0392-22-77030

Galleria Cinema:

0392-22-77030

Lefkoşa Mısırlızade Sineması:

0392-22-89698

Nicosia Mısırlızade Cinema:

0392-22-89698

Lefkoşa Lemar Cineplex:

0392-22-35395

Nicosia Lemar Cineplex:

0392-22-35395

Gazimağusa Turizm Danışma Bürosu:

0392-36-62864

Famagusta Tourism Information Office:

0392-36-62864

Gazimağusa Belediyesi:

0392-36-64556

Gazimağusa Canbulat Müzesi:

0392-36-65498

0392-36-64556 Famagusta Municipality: 0392-36-65498 Famagusta Canbulat Museum:

Gazimağusa St. Barnabas Müzesi:

0392-36-48331

Famagusta St. Barnabas Museum:

0392-36-48331

Gazimağusa Yeni İskele İkon Müzesi:

0392-37-12933

Famagusta-İskele Icon Museum:

0392-37-12933

Gazimağusa Devlet Hastanesi:

0392-36-48986

Famagusta State Hospital:

0392-36-48986

Gazimağusa Elektrik Arıza:

0392-36-65514

Famagusta Electricity Repairs:

0392-36-65514

Gazimağusa Galeria Sinema:

0392-36-51270

Famagusta Galleria Cinema:

0392-36-51270

Girne Belediyesi:

0392-81-51884

Girne Akçiçek Hastanesi:

0392-81-52266

0392-81-51884 Kyrenia Municipality: 0392-81-52266 Kyrenia Akçiçek State Hospital:

Girne Barış ve Özgürlük Müzesi:

0392-82-18616

Kyrenia Peace and Freedom Museum:

0392-82-18616

Girne Bellapais Manastırı:

0392-81-57540

Kyrenia Bellapais Abbey:

0392-81-57540

Girne Güzel Sanatlar Müzesi:

0392-81-52287

Kyrenia Fine Arts Museum:

0392-81-52287

Girne Kalesi ve Müzeleri:

0392-81-52142

Kyrenia Castle and Museum:

0392-81-52142

Girne Halk Sanatları Müzesi:

0392-81-57688

Kyrenia Folk Art Museum:

0392-81-57688

Girne Galleria Sinema:

0392-81-59433

Kyrenia Galleria Cinema:

0392-81-59433

Girne Lemar Cineplex:

0392-82-23399

Kyrenia Lemar Cineplex:

0392-82-23399

Güzelyurt Belediyesi:

0392-71-42018

Güzelyurt Müzesi:

0392-71-42202

0392-71-42018 Omorphou Municipality: 0392-71-42202 Omorphou Museum:

Sağlık Sorunları:

0392- 112

Health Problems:

0392-112

Polis:

0392-155

Police:

0392-155

Yangın:

0392- 199

Orman Yangını:

0392- 177

0392-199 Fire: 0392-177 Forest Fires:

111


112




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.