Ağustos #2

Page 1

SayÄą 2 Ekim 2019

Melika


LA VE NDE R

Lavender Kimdir? Bizler, üniversiteli LGBTİQ+’lar olarak, maruz bırakıldığımız ayrımcılık ve şiddeti gündemleştirmek, maruz bırakıldığımız sosyal izolasyonu bir arada kırmak için ihtiyacımız olan güvenli alanı yaratmak, yaşadıklarımıza ilişkin çözüm yolları üretmek amacıyla Ege Üniversitesi’nde örgütlenen LGBTİQ+ öğrenci topluluğuyuz. Hep birlikte toplumsal cinsiyet perspektifinde hak temelli çalışmalar yürütüyor, farkındalık temelli etkinlikler düzenliyor, kampüslerde ve şehrin her yerinde var olan LGBTİQ+’lar olduğumuzu ve bulunduğumuz alanların tümünün yönetiminde söz sahibi olduğumuzu haykırıyoruz! Ege Üniversitesi öğrencisi olan veya olmayan, toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı mücadelesini bizimle beraber sürdürmek isteyen herkese açığız. Sen de gel, bize katıl. Bütün renklerinle gel; siyahlarınla, pembelerinle, kimliklerinle, kimliksizliğinle gel. Biz hep beraber dünyanın bütün renklerini görüyor ve gökkuşağına inanmayı seçiyoruz!

Neden Lavender? Lavender LGBTİQ+’ya isim arama sürecinde çok heyecanlı ve endişeliydik. Ne yapacağımızdan, yapmayı umduğumuz faaliyetleri başarıp başaramayacağımız konusunda tedirgindik. Seçilen ismin LGBTİQ+ tarihinden gelmesini istiyor ve aynı zamanda pozitif çağrışımlarda bulunması gerektiğini düşünüyorduk. Hem anlamlı, hem de modern; hem tarihimizden izler içeren, hem de yeni bir gelecek vaad eden… Mor renginin LGBTİQ+ tarihindeki yeri ve Lavender Menace örgütünün varlığı bize ilham verdi diyebiliriz. Bir destekçimizin umut ve tarih dolu önerisiyle kendimiz için en uygun ismi bulmuş olduk. Hiç pişman olmadığımız gibi hep çok sevdik ismimizi, ailemiz gibi, koşuyoruz o günden beri lavantalara, lavantalara doğru…

Değerlerimiz Lavender, karar alma süreçlerinin tamamını konsensus ile sürdürmektedir. Lavender vegandır, hayvansal ürün üreten hiçbir kurum ile işbirliği yapmaz, etkinliklerinde ve toplantılarında hayvansal ürün tüketimine izin vermez. Lavender, şiddet karşıtıdır. Toplantılarda ve etkinliklerde sağlıklı ve pozitif bir ortam istediğimiz için yüksek sesle konuşmayı, ofansif tanımlar kullanmayı, hiyerarşi içeren tavırlarda bulunmayı, birine duygusal, fiziksel yada psikolojik şiddet uygulanmasını kabul etmez ve şiddet içeren durumlarla karşılaştığında kurum içinde bu şiddetle mücadele eder.


İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ Hayatın en güzel yanı sürekli mutluluğu aramaktır. Ama mutluluğu aramak için çıktığımız yolda başımıza gelenler bizi hep hayal kırıklığına uğratır. Tüm gerçekliğiyle yüzümüze tokat gibi çarpan bu olayları bazen biz yaşarız bazense arkadaşımız, ailemiz, komşumuz bazen de bakkal Osman Amcamız.

SEYYAR

4

MELİKA

5

EMRE ADANIR

6

GAMZE

6

BURÇAK

7

GAMZE

8

Barışın, sevginin hayalini kurarız ama yeri gelir biz bile sesimizi çıkaramayız. Çünkü yaşananlara ve yaşatılanlara söyleyecek söz bulamayız.

MELİKA

9

POSTER

10

“Sanatımızla ses çıkaralım, kendimizi böyle anlatalım” der, bir yola daha çıkarız. Söyler, çizer ve yazarız. Ama biz artık “susamayız”!

B.A.

12

KAVICKIVAC

13

KAVICKIVAC

14

MERYEM ULUS

15

MERYEM ULUS

16

SEYYAR

18

Biz mutluluğu ararken süregelen bu acılar, bizi öyle bir ana getirir ki artık “bunlarla nasıl başa çıkarız”ı düşünmeye başlarız. Bazen kendi çevremizi değiştirmeye çalışır bazen de sürekli hayıflanırız.

Barış ve sevginin hâkim olduğu bir dünya var olana kadar biz hep bunu konuşacağız. Çünkü biz, direndikçe varız! Emre Adanır

Kolaj

Karşı Evin Köpeği - September Fısıldadım Ütopyanı Fotoğraf

Otostopçunun Galaksi Rehberi Fotoğraf

o-la-sı-lık-lar denizi Anxelique Stencil #SARILBANA #BENDE Kolaj

Aslı Alpar Röportajı Vegan Sigara Böreği Tarifi


Seyyar

4


Melika

karşı evin köpeği karşı evin köpeğinden nefret ediyorum. bütün gün oyun oynuyor. karşı evin köpeğinden nefret ediyorum, benimki kulübesinden dışarı çıkmıyor. karşı evin bahçesi yeşil çimlerle dolu ve benimki verimsiz bir toprak. karşı evin büyük bir mandalina ağacı var, benim evimdeki kaktüsler bile kurudu. karşı evin köpeğinden nefret ediyorum, her zaman mutlu ve sokaktan geçen herkesle oyun oynuyor, karşı evin köpeğinden nefret ediyorum, mutlu köpek suratı beni tiksindiriyor. karşı evden müzik sesi yayılır sokağa, benim evimden sızlanmalar. karşı evin çokça ziyaretçisi var bana 20 yıldır dokunan olmadı. karşı evin müziğinden nefret ediyorum. karşı evden nefret ediyorum, beni neden sevmiyor?

September A light burns inside my chest And I find it hard to breath When a little voice inside my head screams That you did not miss me today Not yesterday Not ever

5


Emre Adanır

FISILDADIM ÜTOPYANI Daha önce hiç rastlamadığım bir doğa olayını izler gibi izledim parmak uçlarını. Bir yavru ördeğin, annesinin peşinden gittiği anı, yağmur damlalarının, asma yapraklarının üstünde yaptığı müstesna dansı izler gibi, yer ile göğün birleşip tüm kainat düzenine meydan okumasına dalar gibi...

Bir kez olsun anlamış oluyorum isyan etmekten, yetinememekten kaçmanın kural sayıldığı, yalnızca güzellikler ve masumiyetle bezenmiş hayatına beni de aldığını.

Gözlerini düşündüm günaşırı. Gülerken kızaran yanaklarını ve iyilik, eşitlik hatta merhamet için adanmış hayatını.

Hiç şüphem yoktu ki bütün şarkıları kulağıma fısıldayan nadide, kadife, şahane sesin, tanrının en büyük gururunu yaşamasına sebep oluyordu. Bense bu sesin bana ithafen söylediği kelimeleri duymanın onurunu duyuyordum ve seni dinlemek öyle güzeldi ki, bir kez konuşma hakkım olsa haykıracağım tanrıya umutsuz ve kirli zamanı seninleyken durdurmasını!

Nihayet sonlandırdım bugüne değin süregelmiş çıkmazlığımı ve farkındasızlığımı. Haykırmak istiyorum artık sana duyduğum bağlılığı ve hatta hayranlığı... Gamze

6

Ve ben, nefes alma yetimi uhrevi bir elin, elimden aldığı ana kadar yaşamak istiyorum ütopyanı.


Otostopçunun Galaksi Rehberi “Eskiden beri ileri sürüldüğü gibi, Evren tedirgin edici büyüklükte bir yerdir ve pek çok kişi sakin bir hayat uğruna bu gerçeği görmezden gelmeye meyillidir.” Otostopçunun Galaksi Rehberi alışa gelinmiş sert bilim kurgu anlayışının dışında komedi bilim kurgu diyebileceğimiz kategoride bir kitap. İlk başta radyo şovu olarak planlanan seri, ününe kitapla ulaşıyor. Kitap hem üslubu hem espri anlayışı ve alışılmadık bilim kurgu anlayışıyla fark yaratıyor. Son zamanlarda da oldukça popüler bir hal almış durumda. Hikayede evini kestirme yol yapmak isteyenlere yıktırmamak için direnen Arthur Dent ve ona dünyanın galaksiler arası hiperuzay kestirme yol inşaatı için yok olacağını haber verip son anda otostop çekerek kurtulmasını sağlayan Ford Prefect’in başından geçenleri anlatıyor. İkilinin serüvenleri, ihtimalsizliklerle dolup taşıyor. Bunun yanı sıra kitapta sık sık insanların evrendeki önemini küçümsendiğini hatta önemsizliğinin sık sık vurgulandığını görüyoruz. Yazar bunu satirik bir tarzda profesyonelce yapmış diyebiliriz. İlk satırından son satırına bir çok tiye almayı, taşlamayı fark etmek mümkün. Bu taşlamalara biraz daha odaklanacak olursak aslında insanlık hallerini ve günümüzde onları var ettiğimizi sandığımız ama onlar tarafından var edildiğimiz mülkiyet problemi ve ontolojik problemleri görebiliriz. Bu problemler bürokrasiden, MCDonalds “sevgisine” kadar uzanıyor. “Galaksinin Batı Sarmal Kolu’nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş vardır. Bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve maviyeşil renkli, küçük bir gezegen döner. Gezegenin maymun soyundan gelen canlıları öyle ilkeldir ki dijital kol saatinin hala çok etkileyici bir buluş olduğunu düşünürler. Bu gezegenin şöyle bir sorunu vardı, daha doğrusu eskiden vardı: Üzerinde yaşayan halkın büyük bölümü çoğu zaman mutsuzdu.”

Burçak Dünya üzerinde gündelik hayatın içinde oldukça önemli sandığımız şeylerin bir hiperuzay kestirme yolu inşaatı kadar değeri olduğunu vurgulayan yazar, bu gündelik telaşlarla da sık sık alay ediyor. İktidar ilişkilerinin önemini, mikro iktidar unsurlarını açık ederek küçümsüyor. Hatta belki de gezegenin en büyük problemi haline gelmiş olan insanlığın kendini dünya üzerindeki en zeki varlık olarak görmesini de eleştiriyor. Çünkü kitapta insan dünyanın en zeki varlık değil, en zeki üçüncü varlık. Hatta burada tatlı bir heyecan veren bir şüpheyi de okuyucuya aktarıyor. Çünkü kitapta dünyanın en zeki canlıları insanlarla yıllarca alay etmiş, insanlar onları kendi çıkarları için kullandıklarını zannederken, onlar insanları denek olarak kullanmışlar. Her şeyi bildiğini sanan insanın en zeki canlı olduğu fikrine iyiden iyiye kapılması yine mizah yoluyla eleştirilmiş oluyor. “Adamın birinin, değişiklik olsun diye bundan böyle halka nazik davranmanın ne kadar iyi olacağını dile getirdiği için bir ağaca çivilenmesinden yaklaşık iki bin yıl sonra, bir perşembe günü, Rickmanswort’de küçük bir kafede tek başına oturan bir kız, bunca zamandır ters giden şeyin ne olduğunu birden fark edip en sonunda dünyanın nasıl iyileştirilebileceğini ve mutluluğun hüküm sürdüğü bir yere dönüştürülebileceğini anlamıştı. Bu sefer doğru olanı bulmuştu, işe yarayacak ve hiç kimsenin bir yerlere çivilenmesi gerekmeyecekti.” Yazar sık sık dünya tarihinden alıntıları isim vermeden örnek veriyor ve dünya üzerindeki mutsuzluğa değiniyor. Bu mutsuzluk bazen vicdansızlığın üzüntüsü olurken bazen yakından tanıdığımız, her gün üretmeye devam ettiğimiz gündelik yaşantımızın değersiz pürüzleri oluyor. Dünya insanlık tarihi boyunca, insanların inşa ettikleri problemlerin temelinin ne kadar benzer olduğunu çocuksu bir sadelikle gösteriyor. Bugün bunu sosyal kaoslar olarak anlamaya çalışıyoruz. Belki de anlamak için ihtiyacımız ihtiyacımız olan, sade bir bakış açısı biraz akıl ve biraz da vicdandır.

7


Gamze

8


Melika

o-la-sı-lık-lar denizi hangisi daha çok canımı yakıyor bilmiyorum; sürekli başımdan aşağıya yıkılan kurmaca gerçekliklerim mi yoksa yok elimden sıyrılan olasılıklar mı? belirli bir yaşa geldim ve çokta yaşadım sayılmaz aslında. daha çok fazla şey var, yaşamak istediğim şeyler var; çok fazla hissetmek istediğim şeyler var aslında. hissetmek için yaşıyorum ben, dağa tırmanmış olmak bir şey ifade etmiyor bana, dağın verdiği o huzur, o aidiyet hissi değerli benim için. çünkü bana bir şeyler katıyor, beni yoğuruyor. çok saçma şeyler yapmak istiyorum. saçma şeyler yapmaya hakkım olsun istiyorum. orta yolu bulan olmak istemiyorum, biraz da benim yoluma gelinsin istiyorum. boşuna mı dikiyorum ben bu çiçekleri yol kenarlarına? boşuna mı suluyorum onları her sabah kendi ciğerlerimden? bir dört yol ağzına geldim, ne tarafa gideceğimi bilmiyorum. kimi yanımda istediğimden de emin değilim. kimsenin bana değer verdiğine inanmıyorum, kimsenin gerçek beni gördüğüne de. gerçek ben olasılıklardan oluşmuş; bugün bir aptal, yarın bir dahi, bugün bir aşık, yarın riyakar. hakkım olsun istiyorum saçmalamaya. hakkım olsun istiyorum deli gibi aşık olmaya, sapıtmaya, mantıktan çıkmaya, kendimi kaybetmeye. ve hakkım olsun istiyorum yine kendimi bulan kişi olmaya. ne önemi var diye sorma ne olur. lütfen sorma; bilmiyorum çünkü, bilmiyorum. belki de daha çok nefes alabiliyorumdur o yerde, belki de daha acı o suyun tadı, ve acıyı seviyor bedenim, acı kutsaldır, güzel şiirdir aslında. güzel şiirdir yaşamak, ve seni sevmek. ve yazmak belki biraz biraz biraz susmadan, nefes almadan yazmak. yazıya dökülmek, paramparça olmak kağıda bir anlamı var bir anlamı olmalı.

9


10


11


B.A.

12


kavickivac

#SarılBana Hiç çekinmedim, girdim içeri. Önce, kapıyı açar açmaz, kendimle karşılaştım. Sağ elimin dört parmağı ile dokunup düzelttim saçlarımı. Gözlerime bakmamak için kıyafetimi düzeltmeye başladım istemlice. Olabildiğince uzattım beni karşılayan ayna ile olan diyaloğumu ama yorulmuş olmalı ki ayna, gözlerime baktım. Sonrası? Sonrasında kendimleydim. Sol gözümden akan yaşı silerken üzüntümün sebebini sorgulamaya başladım. Odama girdim beklemeden, yatağa uzanıp biraz daha gözyaşı sildikten sonra sigaramı yaktım, bilmeden dumanın gözyaşı ile dost olduğunu. Sigaramın bitmesini bekliyordu vücudum, yarın dinç başlamak için dinlenmesi gerekiyordu ki birden birkaç kelime döküldü onla ilgili, dudaklarımın arasından. “Bekle, sarıl bana, yoruldum rüyalarda kavuşmaktan.” Bir yerde mi okudum? Bilinçaltımda kalmış olabilir mi? Yoksa ben bu ruh halinde miyim? Bitti sigaram, gözlerimi kapatıp rüyalara dalmalıydım artık, yapamadım, yorulmuştum rüyalardan. Bir şarkı açtım kendime, hiç dinlemediğim, alışkındım bilmediğim yürekleri hissetmeye.

Tekrar tekrar dinlemeye başladım, artık yabancı olmadığım bu şarkıyı. Dinledikçe seviyor, dinledikçe daha çok bağlanıyordum. Onla da öyle olmuştu, hatırlar mısınız? O konuştukça, ben onu dinledikçe, sevmiştim. O mu sustu, ben mi dinlemiyorum artık? Daha çok sevemiyorum. Onun bir geçmişi vardı, asla silemediği. Sevdiği bir adam, ona yazdıkları, onda bıraktığı bir kalbi. Bana kalbini bir başkasında bırakarak gelmişti. Tüm organlarını sevmeyi bitirmiş olmalıyım ki sıra kalbe geldi ve ben olmayan bir kalbi sevemedim. Sevgim, ona olan hislerim yarım kaldı. Yapabilecek ne vardı ki? O gözlerinin ona bakmak için, ellerinin ona dokunmak, kalbinin onu sevmek için yaratıldığı düşüncesindeydi halen. Ben onu sevmeye çalışırken, o geçmişiyle kalmıştı. Şimdi bu şarkıyı hala dinliyor ve hala sevmeye devam edebiliyorken onu sevememek üzüyordu beni ve ben bir sigara daha yakıp dumanın gözyaşı ile dostluğunu bitirmiyordum. Belki diyorum, belki. Gelir sarılır ve düşman olmam rüyalara.

Önce müzik başladı, sonra sözler. Önce müziği sevdim, sonra sözleri.

13


kavickivac

#BenDe Ne hissettiğimi biliyor musunuz? Ya gözyaşımın yüzümü nasıl yaktığını? Ya yüreğimdeki acının büyüklüğünü? Yalnızlığımı? Yalnızlığımı biliyor musunuz? Siz kimsesiz bir yüreğin verdiği yalnızlığı biliyor musunuz? Sorabiliyor musunuz? Siz bu soruları sorabiliyor musunuz? Ben sorabiliyorum. Her gözyaşımın yüzümü yakması gibi yazdığım her bir harf parmağımı yakıyor. Susmam isteniyor, konuşmamam. Ben ise konuşmak istiyorum. Onlar dinlesin, ben anlatayım istiyorum. Peki, neden beni dinleyecek (anlayacak) kimsem yok? Neden bu kadar acizim? Daha önce söylemiştim ya “Hayatımda birinin olmamasından yakınmıyorum, bir hayatım olmaması korkutuyor beni. “ diye. Yakınıyorum galiba, artık hayatımda birinin olmamasından yakınıyorum. Ben değil, daha çok yüreğim yakınıyor. Nedendir bilmem, belki de çok yoruldu. Bütün vücuda tek başına kan pompalamak ağır gelmiş olsa gerek. Haksız diyemem. Ben yürümeyi annem ile öğrendim, koşmayı, konuşmayı… Ya yüreğim? Hep tekti o, hep yalnız başına. Şimdi ise birini istiyor yanına. O da haklı dedim ya. İste diyorum. İste istemesine de söylediğim bir seni seviyorum’a ben de diyecek birini bulabilecek miyiz? Peki, bulduk. Elimizde tutabilecek miyiz? Ya gitmek isterse? Yüreğimin yalnızlığını bitirmiş bir yürek bulmuşum gibi sonrasını düşünmeye başladım bile. Ne zamandır plan yapıyorum ki ben? Peki, aşk? Aşk plan kabul eder mi? Bırak be yüreğim, bırak. Hiç mi yürümeyi, koşmayı, konuşmayı yalnız öğrenen bir çocuk olmadı? Bak bana, ben sevmeyi yalnız öğrendim. Onlar ise hiç sevmedi. Bırak yüreğim, bırak.

14


Meryem Ulus

15


Meryem Ulus

A S L I

A L P A R

SENI TANIMAYAN ARKADAŞLARIMIZ IÇIN ILK ÖNCE KISACA BIZE SERÜVENINDEN BAHSEDEBILIR MISIN? Kısaca sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya için çiziyorumi çok kediliyim ve biseksüelim diye tanıtıyorum kendimi. Bir tanışıklık için yeterli olmasa da söyleşimiz için bence yeterli. SENI TAKIP EDIYORUZ. HAYATIN HER ALANIYLA ILGILI ÇIZIM YAPIYORSUN. MEMLEKET GÜNDEMI, LGBTI, VEGANLIK, DOĞA SÖMÜRÜSÜ, YASAKLAR, DIRENIŞLER. BURADA GÜNDEME BAKIŞ AÇIN VE ÇIZIMLERINLE OLAN ILIŞKISI ÇIZIM AŞAMASINDA SENI NASIL ETKILIYOR? İLHAM PERISI DIYE BIR ŞEY VAR MI SENIN IÇIN? Teşekkür ederim. Karikatürist için ilham çelişkinin olduğu yerde oluyor. Mizah çelişkilerden komiklik çıkaran bir iş çünkü. Çağımızda tam bir çelişkiler çağı, sınıfsız bir dünyanın tüm temelleri varken, gelir dağılımının iyice eşitsiz olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Ya da queer bir cinsellikten bahsedebilecekken, heteroseksizmin içinde boğuluyoruz. Özetle benim ilham aldığım yerler, muhtemelen tüm karikatüristlerde olduğu gibi çelişkinin yoğunlaştığı alanlar. Belki bir farkım bunu sadece insan merkezli yapmıyor oluşumdur. Yani insanların, insan dışı hayvanların ve doğanın içindeki çelişki ve eşitsizliklerde benim merakımı cezbediyor. ÜNIVERSITE FANZINI OLDUĞUMUZ IÇIN ORADAN DA SORMAK ISTIYORUM. ÜNIVERSITE ÖĞRENCILERI OLARAK GÜNDEMDEN, YASAKLARDAN, KAYYUMLARDAN AYRI BIR DÜNYADA

16

YAŞAMIYORUZ VE BIZLERE DE DOKUNAN, KUŞKUSUZ BUNLARIN DA HAYATIMIZIN IÇERISINDE OLDUĞU BIR YAŞAM SÜRÜYORUZ. SENCE ÜNIVERSITE ÖĞRENCILERININ MEMLEKET GÜNDEMINDEKI ETKISI NE? ÜNIVERSITE NEREDE KONUMLANIYOR? Bu soruyu sorduğunuz için teşekkür ederim. Ben politikleşmeye üniversitede, bir fanzin (Şişedeki Balık) çevresinde başlamıştım. 2004-2005 yılıydı. Bu yıl AKP’nin daha ilk yılları, özellikle Gezi’den sonra yaşadığımız ağır kayıpları, derin üzüntüleri tecrübe etmemiştik. Ama gidişatın da farkındaydık, kaygılıydık. Bizden önceki kuşak ve bizim kuşağımız, Sovyetlerin dağıldığını görmüş, Turgut Özal iktidarı yaşamış ve bu yıllar solun, sol hareketlerin, örgütlenmenin, politikleşmenin aksinin popüler olduğu bir dönemin etkilerini taşıyordu. Biz üniversitede bir şeyler yapmaya çalışan küçük bir grup gençtik. Aradan sadece on yıl geçtiğinde Gezi’yi yaşadık. Burada bizden sonraki kuşağın ilk adımlarını da izledik. Apolitik atmosfer hem AKP’nin gerici politikalarıyla hem dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin etkileriyle dağılıyor gibiydi. Bugüne gelecek olursak, kolektif acılar ve yaşamın giderek güçleşmesi insanalrı bir arada durmaya, dayanışmaya, örgütlenmeye itiyor. Ancak sistem bu bir aradalığı parçalamak için boş durmuyor elbette, sınıf farkları, cinsiyetçi, türcü, heteroseksist politikalar aslında yan yana mücadele edebilecek kişileri birbirinden ayrıştırıyor.


Fotoğraf: Seyyar Şal: Zana

Ne kadar engelleyebilirler ki? Bakın siz daha iyi bilirsiniz, Ege Üniversite’sinde neler oldu… Ama bugün Lavender çıktı. Yarın bir başka grup çıkar. Eksik değil mi? Bence eksikliği var üniversite hareketlerinin, kapitalizm karşıtlığı mesela unutuluyor çoğu zaman… Bu da Türkiye ve dünya genelinden bağımsız değildir herhalde. Yine de

akademilerin çöle çevrildiği günümüzde vaha bu hareketler. Ben çok umutluyum.

Çizim yapmak benim için her şey. Umudumu tazelemek istersem doğaya bakıyorum. Türkiye’de biseksüel olmak herkese dert anlatmak.

17


Seyyar

Mahallenizin Delikanlısı Seyyar Ablanızdan

Vegan Sigara Böreği Tarifi Çat kapı gullüme gelen misafirlerinize çabucak alıkabileceğiniz sigara böreği için gerekli olan malzemelerin sayısı oldukça azdır. Kürdanından elvanına herkesin sevdiği bu böreği vegan olarak sizlere sunuyorum. Parmaklara dikkat!

Önce Malzemeler: - Yufka Temel Reis Harcı İçin: - Ispanak - Baharatlar (Biliyorsunuz) Kızartmak İçin: - Sıvı Yağ

Önlüğünü Tak Bacım 1. Doğranmış ıspanağı azıcık yağ eklediğimiz tencereye alıyoruz. Ispanaklar ölünceye kadar ara sıra karıştırıyoruz. İçine baharatlarımızı (ACI) atıyoruz. 2. Yufkayı üçgen olacak şekilde 8 parçaya ayırıyoruz. 3. Her üçgen yufkanın alt ucuna bir kaşık dolusu kadar hazırladığımız “Temel Reis” harcını koyuyoruz. 4. Yufkanın kenarlarından harcımız dökülmesin diye içe doğru bükülür ve yufka rulo şeklinde sarılır. 5. Uç kısmı su ile hafifçe ıslatarak kapatırsanız börekleriniz açılmayacaktır. 6. Hazırlanan börekler kızgın yağda çevrilerek kızartılır.

18


Uf Olmasın Diye Püf Noktalar 1. Sigara böreğinizi saracağınız yufkaların taze olmasına dikkat edin. 2. Böreğinizi sardıktan sonra açılmaması için uç kısmını suya batırıp sarın.

19


Instagram lavenderlgbtiq Facebook lavenderlgbtiq Twitter lavenderlgbtiq Issuu lavenderlgbtiq Web lavenderlgbtiq.wordpress.com


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.