MAYIS 2014

Page 1

G Ü N C E L BİYOLOJİ D E R G İ S İ YIL 3 MAYIS 2014

19

BİYOMEDİKAL MÜHENDİSLİĞİ

ROBERT KOCH

ÇİTLEŞME UĞRUNA YİTİP GİDEN HAYATLAR

IŞILDAYAN CANLILAR BİYOLÜMİNESANS


Editörden Değerli Kapsul Plus Okuyucuları; Bütünüyle yenilenmiş, tazelenmiş, dopdolu, farklı bir misyon ve yepyeni bir vizyon ile sizleri karşılamaktan bir kez daha kıvanç duymaktayız. Kadromuzun sağlamlığına güvendiğimiz gibi konularımızın kalitesinin de sonuna kadar destekçisiyiz. Sahip olduğumuz salt bilim aşkı bizi dergimizi hazırlarken ayrı teşvik eden bir adım olmuştur. Bugünü dünden ayıran sadece zaman dilimiyle sınırlı kalmaz bizlerin öğrendikleriyle adını 'yarın'a taşır ki bir farkımız olsun! Farkınıza destek olacak bir Kapsul yudumlamak üzeresiniz. İçeriğimizden bahsedecek olursak; Her canlı üremeye ihtiyaç duyar ve neslini devam ettirir fakat bazı canlılar üredikten sonra farklı bir mekanizma geliştirmiştir, bunu inceleyen 'Çiftleşme Uğruna Yitip Giden Hayatlar' yazımızda ayrıntılarını bulabilirsiniz. Bir diğer size ilginç gelecek olan 'Işıldayan Canlılar Biyolüminesans' yazımızda aslında hem büyüleyici hem yararlı hem göz alıcı hemde şaşırtıcı yerlerde çeşitli amaçlarla kullanılan canlılar ve bunlar etrafına enteresan bir şekilde ışık saçarak insanların dikkatlerini çekmektedir. Şimdi diyeceksiniz ki insan sağlığını hiç mi düşünmediniz? Elbette düşündük 'Probiyotikler ve sağlıklı yaşam' yazımızda probiyotik nedir? Hangi gıdalardan almak mümkündür? Bizim için vücudumuza yararları nelerdir? gibi soruların cevabını bulabileceksiniz. Aklımıza bazen bir örümcek gördüğümüzde kendi ağlarında rahatça dolaştıkları fakat beslenme ihtiyaçlarını bu ağa yakalanan diğer canlılardan giderdiği tezatlığı düşmüştür.'Örümcekler kendi ağlarına neden yakalanmaz?'yazısı bütün bu tezatlığın çözümüne bizleri ulaştıracaktır. Bir canlının yarısı dişi yarısı erkek olsaydı acaba nasıl yaşarlardı? İşte aslında çevremizde böyle hayvanlar yaşamakta ve bunu sadece görünüş bakımından bize yansıtmaktalar 'Bilateral Jinandiromorflar' adlı yazıda bunun ayrıntılı araştırmasını okuyabilirsiniz. Peki bu araştırmalara tanıklık eden biyologların, geleceğin biyolog adayları nerelerde çalışabilir? Merak edenlere gelsin 'Biyologların Çalışma Alanları'. Türkiye'de o kadar çok araştırılacak,incelecek bölüm var ki bunlardan geleceğin mesleği olmaya aday 'Biyomedikal Mühendisliği'yer alır.Ne olduğu, ne incelediği, neyi amaçladığına dair bilgiler sayfalarımız arasında mevcuttur.Halen doğada var olan canlılar dışında nesli yitip giden,azalan canlılar var 'Nesli tükenmekte olan Çift Toynaklılar' hakkında birazda bilinçlenmek amaçlı yazımızda göz zevkiniz de tazelenecektir.Ünlü bilim adamlarından Nobel Ödüllü Alman hekim Robert Koch, kimdir? Bir elektron mikroskobunda bir nesne, eşya, canlı nasıl görülebilir? 10-16 Mayıs Engelliler haftası ve önemi, en güncel bilimsel haberler,tabii ki olmazsa olmazımız Canlılar Dünyasında tanıtılan Çarkıfelek bitkisi ile ilginç meyvesi , diğer balıklardan özellikleriyle fark edilen Betta balığı… Sözün özü sizleri dopdolu, bol bilgi yüklü, okurken keyif alacağınız bir sayı daha bekliyor sizler için bizler araştırdık tadını çıkarmak size kalıyor. Keyifle okumanız dileğiyle…

Kapsül Plus Ailesi


DANIŞMAN Doç.Dr.Fulya Dilek Gökalp MURANLI

ozge_mgmgma@hotmail.com

GRAFİK TASARIM/BASKI

mos.com.tr 0212 274 8948

İLETİŞİM BİLGİLERİ kapsulplus2013@gmail.com kapsulplus2013@outlook.com.tr https://www.facebook.com/KapsulPlus2013 https://twitter.com/kapsulplus http://issuu.com/kapsulplus2013 http://kapsulplus.blogspot.com/

BİYOMEDİKAL MÜHENDİSLİĞİ

ÖRÜMCEKLER NEDEN KENDİ AĞINA YAKALANMAZ

PROBİYOTİKLER VE SAĞLIKLI YAŞAM

NESLİ TÜKENMEKTE OLAN ÇİFT TOYNAKLILAR

HABERLER

ELEKTRON MİKROSKOBU GÖRÜNTÜLERİ

18>19

10-16 MAYIS ENGELLİLER HAFTASI

BİYOLOGLARIN ÖZEL SEKTÖRDE ÇALIŞMA ALANLARI

içn i deklier

Özge BİÇEROĞLU

BETTA

BİYOLOGLARIN ÖZEL SEKTÖRDE ÇALIŞMA ALANLARI

32

dkmn.aslihan@gmail.com

ÇİTLEŞME UĞRUNA YİTİP GİDEN HAYATLAR

CANLILAR DÜNYASI

29

Aslıhan DİKMEN

10

EDİTÖRLER

26>27>28

emcey_16@gmail.com

BİYOLÜMİNESANS

8>9

Emine Ceyda SÖZÜER

ROBERT KOCH

24>25

tayfungozler@yandex.com

DOĞANIN NADİR YÜZÜ

22>23 6>7

Tayfun GÖZLER

20>21 4>5

metearslankonak@gmail.com

30>31 14>15

IŞILDAYAN CANLILAR

Mete Arslan KONAK

GENEL YAYIN KOORDİNATÖRLERİ

11>12>13

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

16>17

fulyadilek@trakya.edu.tr


YARI ERKEK YARI DİŞİ HAYVANLAR

“Gynandromorph” un Latince kelime

Kuşkanatlı kelebek (Lepidoptera: Papilionidae):

kökeni; yarı dişi “gyn-“ ve yarı erkek

Dişi mi? Yoksa erkek mi?

Doğal bir anomali olan

anlamına gelen “andro-“ dan gelir… Mitolojide isimleri bolca geçer; insan başlı at gövdeli sentorlar, yılan saçlı medusa, yarı insan yarı boğa minotor ve diğerleri… Günümüzde farklı hayvan grupları arasında tam olarak bu tarz bir karmaşa olmasa bile, bir ergin bireyde farklı iki cinsiyet karakterlerinin bir arada var olduğu eşeysel mozaik örnekleri doğada karşımıza çıkabiliyor.

Bu durum nadir olmasına rağmen yalnızca kelebeklerde görülmez. Tüm dünyada böceklerde, kuşlarda ve kabuklularda görülebilmektedir. İnsanlarda gözlemlenmemiştir ve saydığımız bu diğer gruplarda da farklı şekillerde gerçekleşmektedir. Böceklerde bu mekanizma oldukça anlaşılmış durumdadır. Örneğin XX kromozomuna sahip bir sinek, dişi olacaktır. Bununla birlikte, Y kromozomunu kaybeden bir embriyo ergin bir erkek görüntüsünde gelişir fakat kısır olur. Bilateral jinandromorfların, iki spermin bir yumurtaya girişiyle oluştuğu düşünülmektedir. Bu spermlerin biri yumurtanın nükleusuyla birleşerek dişi böceği oluşturur. Diğer sperm ise aynı yumurta içerisinde ikinci bir kromozom seti olmadan gelişir. Donald R. Davis'in 1994 yılında yayımladığı makalesinde Harmaclona tephrantha (Meyrick) güvesinde görülen bilateral jinandromorfizme dayalı morfoloji incelenmiştir. Buna göre, güvenin türüne dair hem dişi hem de erkek eşeysel karakterlerin (kanat, abdomen ve genital yapıların) vücudunun sağ ve sol yarısı boyunca bölündüğünü ve her iki eşeyden de özellikler taşıdığı görülmüştür. Bu makaleden alınmış, bilateral jinandromorfizm görülen güvenin genital

Bu olayın diğer hayvanlarda, mesela kuşlarda, nasıl olabileceğine dair çeşitli teoriler bulunmaktadır. Kimi hipotezde, bilateral jinandromorfların, gelişimin erken safhasında iki ayrı embriyonun kaynaşması ile oluşan kimeralar (chimeras) olduğu ortaya atılmıştır ki bu durum temel olarak tek bir embriyonun ikiye ayrılarak oluşturduğu tek yumurta ikizlerine zıt bir durumdur. Diğer bir hipotezde ise, jinandromorfizmin kuşlarda eşey kromozomlarının döllenmeden sonraki ilk hücre bölünmesinde ayrılamamasıyla oluştuğudur. Bir diğeri de, yumurtanın kendi oluşumundaki hatadan dolayı meydana geldiğidir. Şöyle ki, yumurtanın tek kromozoma sahip olması gerekirken, bu durumda kazayla her bir cinsiyetten iki kromozomu taşır. Eğer bu şekildeki bir yumurta iki sperm tarafından döllenirse, oluşan embriyo biraz ZZ biraz da ZW hücreleri içerir (kuşların dişileri ZW, erkekleri ZZ kromozomlarını içerir). Jinandromorfizm her zaman mükemmel görünmez. Asıl olarak bu anomalinin farklı tipleri bulunmaktadır. En yaygın olanlardan biri yukarıda da fotoğraflarla örneklendirdiğimiz ü z e r e b i l a t e r a l jinandromorfizmdir. Burada organizma vücudun ortasına yayılmış bir halde ½ erkek ve ½ dişi oranlarıyla bir eşeysel farklılık göstermektedi r. K i m i jinandrom orflarda ¾ b i r cinsiyetten ve ¼ diğerinden olacak şekilde bir d a ğ ı l ı m v a r d ı r. K o m p l e k s jinandromorflar ise erkek ve dişi karakterler bakımından vücutta bölge bölge değişen, karışım halinde bir patern bulundurur ve mozaik jinandromorf olarak adlandırılır. Bu karışımdaki farklılık bölünme sırasında hücrelerin belirlediği paternden kaynaklanır. Patern olayını insan ve böcekler açısından temel kavramlar olarak karşılaştıracak olursak; insanlarda hücre bölünmesi belirsiz (indeterminate) bir şekilde olur, yani gelişim yolu tüm hücreler için esnektir. Mesela insanda hücre bölünmesinin başlangıç safhalarında ilk hücrelerden biri yok

olduğunda bunun gelişim üzerinde bir etkisi olmaz. Diğer bir yandan, böceklerde zigottan sonraki her hücre bölünmesi tamamen belirli (determinate) olur ki bunun anlamı da her bir hücrenin ne olacağının kararı her hücre bölünmesi sırasında belirlenir. Mesela zigottan sonraki ilk bölünme sağ ve sol kısımları belirler; ikinci bölünme ön ve arka kısımları; üçüncü bölünme de alt ve üst kısımları belirler ve eğer üçüncü bölünmeden sonra böceğin bir hücresinde zarar meydana gelirse vücut kısımlarında -örneğin abdomenin bir parçasındaeksiklik olabilir. Jinandromorf bireylerde de bu olay eşey kromozomlarında meydana geldiğinde değişik mozaik örnekleri karşımıza çıkar. Bu durum Lepidoptera (kelebekler ve güveler) takımında şu şekilde açıklanabilir. Lepidoptera'da cinsiyet WZ/ZZ (dişi/erkek) sistemine göre belirlenir. İnsanlarda XX dişi ve XY erkek bireyleri oluştururken kelebeklerde bu durum tam ters olarak heterogametik eşey kromozomuna sahip bireyler dişi olur. Z'nin sayısı cinsiyeti belirleyen önemli faktördür. Mesela bir birey eksik W'ye sahip olsa bile tek Z eşey kromozumu ile dişi olabilir ve bir ya da birden fazla Z içerirse de erkek olur. Hücre mitotik olarak bölündüğünde aynı olan DNA kopyaları, oluşan yavru hücrelere aktarılır. Zaman zaman ise ayrılmama olayı (non-disjunction) olduğunda, yani duplike olmuş kromozomlar birbirinden doğru bir şekilde ayrılmadığında, bir yavru hücrenin kromozomu eksik olur. ZZ kromozomuna sahip bir erkekte bir Z kromozomunda ayrılamama durumu olduğunda ise jinandromorfizm gerçekleşir. Bu durumda, duplike olmuş Z kromozomlarının doğru şekilde ayrılmasında başarısızlık olur ve yavru hücrelerin biri tek bir Z'ye sahip olurken (dişi) diğeri üç Z taşır (erkek). Burada, tüm dişi hücrelerin yavruları dişi, tüm erkek hücrelerin de erkek olacaktır. Bunun bir sonucu olarak da bireyin bir kısmı erkek, diğer kısmı ise dişi özellikleri taşıyacaktır. Sonuçta, fotoğraflarda gördüğümüz vücudun iki yarısı arasındaki bu mükemmel ayrıma ad verilen bilateral jinandromorfizm oluşur. Diğer bir durum olarak, eğer ki Z kromozomundaki ayrılmama olayı daha sonraki bir bölünme safhasında olursa, kelebek ufak bir bölümünde bir cinsiyeti, kalan kısmında da karşı cinsiyeti taşıyacaktır. Ayrıca, ayrılmama gelişim sırasında defalarca gerçekleşebilir ve mozaik olarak bilinen parçalı bir etki oluşturabilir. Ayrılmama, jinandromorfizmi oluşturan bir hücredeki Z kromozomu kaybına tek neden değildir. İlk hücre bölünmeleri sırasında oluşabilecek diğer genetik olaylar da aynı etkiyi yaratabilir. Seda Emel Tek/Biyolog sedaemeltek@gmail.com Kaynaklar: A Bilateral Gynandromorphic Harmaclona tephrantha From Indonesia (Lepidoptera: Tineidae). Donald R. Davis, Tropical Lepidoptera, 5(2):, 117-122 (1994) (erişim: http://www.troplep.org/TLR/5-2/pdf014.pdf) http://www.rationalskepticism.org/biology/bilateral-gynandromorphs-t38299.html http://staff.jccc.net/PDECELL/lkosmiski/gynandomorphism.doc http://www.daltonstate.edu/galeps/Gynandromorphs.htm https://blog.hmns.org/tag/gynandromorph/ http://en.wikipedia.org/wiki/Gynandromorph

4>5

DOĞANIN NADİR YÜZÜ

yapısını gösteren bu diyagram doğanın şaşırtıcı yüzünü bir kez daha göstermektedir. Dişi olan sol taraf, erkek olan da sağ taraftır.


Koch bir madencinin oğlu olarak dünyaya geldi. Dağ köyünde çocuklar genellikle gruplar meydana getirip oyun oynarken Koch daha çok çiçeklerle böceklerle ilgilenirdi. Hayvanların nasıl hareket ettiklerini araştırdı. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra tıp fakültesine yazıldı. Çalışkanlığıyla ve ciddiliğe dikkatleri üzerine çekiyordu. Eğlenceye hiç zaman ayırmadan devamlı okuyor, araştırıyor ve sistemli bir şekilde de çalışıyordu. 1862'de tıp fakültesini bitirdi ve Hamburg Hastanesi'ne doktor yardımcısı olarak atandı. İnsanlar onu seviyor, sayıyor ve değer veriyorlardı. Koch da bu güveni kötüye kullanmıyordu. İnsanların hastalıkların pençesine düşmelerine hayret ediyor ve bunun nedenini merak ediyordu. Robert Koch 1866 yılında Göttingen Üniversitesinden mezun olarak tıp doktorasını aldı. 1870′li yıllardaki savaş döneminde orduda hekimlik yapmış olup 1872 yılında Wollstein bölgesine hekim olarak atanmıştır. Laboratuvar biçimine dönüştürdüğü evinin bir bölümünde çevre bölgelerde koyun ve sığır sürülerini kırıp geçiren şarbon hastalığı üzerine çalışmaya başladı. 1876 yılında şarbona neden olan spor-üretici özel tür bir bakteriyi çalışmaları sonucu ortaya çıkardı. Bakteri uzmanı Ferdinand Cohn'un yardımıyla bir hekim kurulu önünde şarbonu tanımladıktan sonra ünü tüm ülkeye yayıldı. Daha sonraki yıllarda çalışmalarını cerrahi enfeksiyon ve bakteri tanımlamaları alanına yöneltti. 1880′de Berlin Kraliyet Kurulu üyeliğine getirildi.

Her ne kadar öğrencileri onun metodlarıyla difteri, tifo, pnömoni (zatürre), gonore (belsoğukluğu), serebrospinal menenjit, lepra (cüzzam), tetanoz ve frengi hastalıklarından sorumlu organizmaları bulmuş olsalar da, özellikle de tüberkülozu iyileştireceğini düşündüğü etkisiz "tüberkülin" fiyaskosuyla, Koch'un araştırmalarının kalitesi düşmüştür. Kendi dalında Louise Pasteur'den sonraki en büyük bilim adamı olarak kabul edilir. Koch , Almanya'da 27 Mayıs 1910'da ölmüştür.

Bakteri kültürünü üretmede önce jelatini daha sonra da yosun jelatini maddesini bularak tıbbın kullanımına sundu. 1882 yılında ise vereme neden olan “mycobacterium tuberculosis” bakterisini bulduğunu açıkladı. 1883′de kolera hastalığını araştırmak için gittiği Mısır ve Hindistan'da bulaşık içme sularından kaynaklanan virgül biçimindeki kolera bakterisini çalışmaları sonunda saptamayı başarmıştır. 1885′de Berlin Üniversitesi Sağlık Profesörlüğüne ve Berlin Sağlık Enstitüsü Müdürlüğü görevlerine getirildi.

Heinrich Hermann Robert Koch (d. 11 Aralık 1843 - ö. 27 Mayıs 1910), Alman hekim. Antraks basili (1877), tüberküloz Tüberküloz konusundaki keşifleri basili (1882 ve kolera nedeniyle 1905 yılında Nobel Tıp basili'nin (1883) keşfi ve veya Fizyoloji Ödülünü almıştır. K o c h p o s t ü l a t l a r ı n ı Bakteriyolojinin kurucularından biri geliştirmesiyle ünlenmiştir. olarak görülür.İlk verem aşısını bulan kişidir.

Ona Nobel Ödülü kazandıran tüberküloz çalışmaları kadar önemli olan bir buluşu da Koch postülatlarıdır. Bu postülatlar bir organizmanın bir hastalığın nedeni olup olmadığı konusundadır. Postülatlara göre bir organizma bir hastalığın nedeni ise; >Hastalığın bilinen tüm vakalarında bulunur, >Hastalıklı konukçudan organizmayı ayırıp saf kültürünü büyütmek mümkündür, >Sağlıklı bir konukçuya verildiğinde, kültürde büyütülmüş bu organizmalar konukçuda hastalığın oluşmasına neden olmalıdır, >Deneysel olarak hastalığın bulaştırıldığı konukçudan organizma tekrar ayrıştırılıp kültürde büyütülebilmelidir.

Kaynaklar http://tr.wikipedia.org/wiki/Robert_Koch http://saat.bbs.tr/Kimdir/R/36-Robert%20Koch.html http://www.cicicee.com/robert-koch-kimdir--57298 http://www.nkfu.com/robert-koch-hayati/

6>7

ROBERT KOCH

1890 yılında verem basilinin gelişimini durduran “tüberkülin” ilacını bulduğunu tüm dünyaya açıkladı. Yeni kurulan verem enstitüsünde kolera, dizanteri, tifo, veba ve verem gibi tehlikeli hastalıklar üzerinde çalışmalarını devam ettirdi. 1900lü senelerde ise araştırmalarını cüzzam, sığır vebası, Teksas sığır humması, Afrika uyku hastalığı gibi tropikal hastalıklara yöneltti. 1904 senesinde emekliğe ayrıldı. 1905 yılında tıp-fizyoloji alanında Nobel ödülünü almaya hak kazandı.


CANLILAR DÜNYASI Çarkıfelek Çiçeği (Passiflora Caerulea) Passiflora caerulea, çarkıfelekgiller (Passifloraceae) familyasından çarkıfelek cinsinin Güney Amerika'da yetişen türüdür. Çarkıfelek adıyla bilinen meyveleri insanlarca tüketildiği için Dünya çapında ziraati yapılır. Bitki, asma sülüğü gibi helezonik tutmaçlarla tutunarak hızlı büyür. 15-20 m yüksekliğe kadar boylanabilmektedir. Yaprakları beş (bazen üç ya da yedi) lopludur. Çiçek tacı mavi ya da menekşe rengi filamanlarla çevrilmiştir. Tropikal iklimlerde bütün yıl boyunca çiçek açabilir. Bu da Passiflora incarnata türü gibi soğuğa daha dayanıklı türlerden olup -10 dereceye kadar dayanabilir. Hem bu yüzden hem de çiçekleri ve aromatik kokusunda dolayı bahçecilikte tercih edilen çarkıfelek türlerindendir. Avrupa'da da gözde bahçe bitkileri arasındadır. Çiçekleri, Paraguay'in millî çiçeğidir. Meyveleri çiğ olarak yendiğinde lezzetsiz olduğu için daha çok kek ve pasta yapımında kullanılır. Güney Amerika'da meyve suyu Passiflora Mousse gibi tatlıların yapımında da kullanılır. Yapraklarından yapılan çayın stresi ve endişeyi azaltıcı etkisi olduğu iddia edilmektedir. Bununla birlikte yapraklarında bulunan "siyanid glukosid" maddesinin toksit etkisi bulunmakla, kaynatılmakla büyük bir kısmı yok edilebilse de; bu sebeple fazla tüketilmesi tavsiye edilmez. Bitkinin dünya çapında,üretilip yayılmış çeşitli kültür türleri de bulunmaktadır. Bu türler bitkinin hibrit türlerinin üretilmesinde de kullanılmaktadır.

Bilinen bazı kültür çeşitleri:

Kaynaklar http://www.biyolojionline.com/bahce-sus-bikileri/115-passiflora-caerulea-carkfelek-cicegi http://tr.wikipedia.org/wiki/Passiflora_caerulea http://www.tarimziraat.com/peyzaj_bitkileri/carkifelek_mavi_carkifelek_passiflora_caerulea/carkifelek_mavi_carkifelek/

8-9

'Chinensis' : Solgun mavi korona filamentleri bulunur. 'Constance Elliott' : Kucombe and Exeter Prensi (Büyük Britanya) tarafından yayılmıştır. Beyaz kokulu çiçekleri vardır. 'Grandiflora' : 20 cm çapında çiçekleri vardır. 'Hartwiesiana' : Beyaz Çiçeklidir. 'Regnellii' : Uzun korona filamentleri bulunur.


Betta, doğal yaşam alanı Asya (Tayland, Malezya, Kamboçya ve Vietnam) olan, yaklaşık 4-6 cm boyunda bir balık türüdür. Özellikle erkeklerin, yüzgeçlerinin görkem ve güzelliği ve asaletini yansıtan vakur duruşuyla dikkat çeken bir türdür. Balığın yaşam süresi genellikle 2-3 yıl, nadiren 4-5 yıl civarındadır. Erkek betalar birbiriyle geçinemezler. Dişilerin boyları erkeklere göre daha kısadır. Tek bir erkek ve dişi beta, barışçıl balıklarla karma akvaryumda beslenebilir. Ancak bu uyum da balıkların karakterlerine göre değişmektedir. En uygunu dişi ve erkek betaları ayrı akvaryumlara almaktır. Erkek beta, yumurtaları köpükten yaptığı yuvada korur. Hacmi en az 35 litre olan akvaryumlarda bakılmalıdır. Yavru betalarda 3. aydan sonra cinsiyet ayrımı yapılabilir. Erkekler daha geniş yüzgeçli ve parlak renklidirler. Dişilerin karınlarında ise toplu iğne başı büyüklüğünde beyaz bir nokta gözlenir.

CANLILAR DÜNYASI

BETTA

IŞILDAYAN CANLILAR

Betalar gençken (3 aydan önce) kuru yemlere alıştırılabilirler; fakat ileriki yaşlarda canlı yem verilen balıklarda kuru y e m e d ö n ü ş ç o k z o r d u r. D o ğ a l ortamlarında en çok sivrisinek larvalarıyla beslenirler. Beta akvaryumunun ısısı en az 23°C – 24°C olmalıdır. Akvaryumunuzda kesinlikle filtre kullanmayın. Beta balıkları hareketli suyu sevmedikleri için, filtreli bir akvaryumda kolayca stres altına girebilir ve ölümle sonuçlanabilir. Suyun değişimi ise her ay değiştirmek şart değildir. 2 – 3 ay gibi uzun bir süreden sonra su değişimi yapabilir ancak suyu tamamen değiştirmeyip sadece belli bir ( %20) miktar değiştirmeniz tavsiye edilir.

Biyolüminesans, biri ışık üreten madde olan lusiferin, diğeri ise reaksiyonu başlatan lusiferaz enzimlerinin ortak çalışması ve bu etkileşime oksijenin de eklenmesiyle ortaya çıkan kimyasal bir reaksiyondur.

Kaynaklar: http://www.akvaryum.com/betta_splendens_(beta)_tatlisur_6_279.asp http://betabaligibakimi.blogspot.com/2013/07/beta-baligi.html#.UrsFgtJdVrU

Dışarıdan UV ışık kaynağı ile uyarılmaya gerek duymadan, kendiliğinden ışık üretme ve yayma olayıdır. Derin su deniz canlılarının yaklaşık %90'ı biyolüminesans özelliğine sahiptir. Bu canlıların birçoğunun yaydığı ışık mavi ve yeşil ışık tayfına aittir. Yani deniz suyunda kolayca iletilebilen dalga boyları aralığında.

10-11

BİYOLÜMİNESANS


BİYOLÜMİNESANS VE TEKNOLOJİ Günümüzde bazı canlılar, pek çok şekilde ışık üretmeyi başarabilmektedirler. Bilim adamları da bu canlılar üzerinde uzun araştırmalar yaparak onların bu özelliklerinden teknolojik olarak yararlanmayı planlamaktadırlar. Biyolüminesans özelliğinin uyarlandığı bazı alanlar şunlardır: >Elektrik faturasından tasarruf etmek için otoyol kenarlarına konulan parlayan ağaçlar >Su ihtiyacı olduğunda parlayan ekinler ve yabani olmayan bitkiler >Yiyeceklerdeki bakterileri tespit etmeye yarayan metodlar >Biyolüminesans özelliği olmayan canlılara bu özellik verilerek kanser ve Alzheimer araştırmaları yapılmaktadır. Bu araştırmalarda çıkan sonuca göre biyolüminesanstan tıbbi alanda da yararlanılacaktır. >John Hopkins Üniversitesi'nde biyolüminesans özelliği olan bakteri araştırmaları yapılmaktadır. Bu araştırmaların amacı mayınların yerini bulacak bir teknoloji geliştirmektir. Bu bakteri mayının yaydığı kimyasal olan NO2 gazını bulmakta kullanılacaktır. >“Photobacterium phosphoreum” adı verilen bir bakteriyle mikrotoks testleri yapılarak suyun içindeki kirlenme oranı ölçülmektedir. Bu testte organizma toksin ile karşılaştığı zaman ışığında azalma meydana gelmektedir. >Biyolüminesans özelliği yoğun olarak süs eşyaları ve takılarda da kullanılmaktadır. >Havaalanlarında uçağa yol göstermede kullanılan ışık çubukları da canlılardaki biyolüminesansa oldukça benzer bir şekilde kimyasalları karıştırarak ışık üretmektedir. Kaynaklar: Bilim ve Teknik Ağustos,2012 http://bilimdunyasi.net/index.php?option=com_content&view=article&id=801:canllarn-vuecutlarnda-uerettikleri-ik-biyoluminesans-&catid=9:tarh-poltka-stratej http://en.wikipedia.org/wiki/Bioluminescence

''ABD'li bilim New York şehrinde bulunan Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nde biyolüminesans ile ilgili çok kapsamlı ve eğitici bir sergi açmıştır.“Creatures of Light: Nature's Bioluminescence” (Işığın Varlıkları: Doğa'nın Biyolüminesansı) isimli bu sergi yaklaşık 10 ay ziyaretçilerine kapılarını açmıştır.'’

Biyolüminesans özelliği karada yaşayan canlılarda deniz canlılarına göre daha ender görülüyor. En bilinen örnekler ateş böcekleri ve ışıldayan kurtçuklar. Bazı böcekler, böcek larvaları, halkalı solucanlar ve eklembacaklılar da ışık yayıyor. Bazı fungus cinslerinin sporları, bakteriler ve özellikle şapkalı mantarlar da ışıldıyor. Denizlerde yakamoz meydana getiren tek hücreli, çift kamçılı planktonlar (Dinoflagellates) özellikle bazı bölgelerde geceleri çok belirgin ışık saçıyor ve insanların ilgi odağı oluyor. Öyle ki bu ışığın karanlıkta deniz kıyısında oturup kitap okumaya yetecek düzeyde olduğu söyleniyor.

Bilim insanları canlıların bu özelliğinin ilk meydana geldiği zamandan itibaren en az 50 defa değişim geçirerek bugünkü şeklini aldığını düşünüyor. “Canlı ışık” birçok kültürde efsanelere, halk hikâyelerine ve çeşitli batıl inançlara konu olmuş. Örneğin eski zamanlarda gemiciler ışıldayan denize uyandıklarında deniz tanrısı Poseidon'un elinin denize değdiğini düşünürmüş. Ormanlarda ışıldayan mantarların da periler ya da kayıp ruhlar olduğu sanılırmış.

Canlılar Neden Işık Yayarlar? İletişim: Ateşböcekleri aralarında iletişim kurmak ve kendilerine eş bulmak amacıyla parlarlar. Yiyecek bulma: Okyanustaki alacakaranlık kuşaklarında, bazı hayvanlar ışık yayma yeteneklerini yiyecek bulmak için kullanı. Avlanma: Olta balığı, çevredeki diğer balıkları kandırıp avının dikkatini çekmek için ışığını kullanır. Kamuflaj: Okyanusun karanlık kısımlarında, daha derin kesimleri görmek çok zordur. Fakat üst seviyedeki silüetleri görmek kolaydır. Bu nedenle bazı türler bedenlerinin alt kısmından parlak bir ışık yayarlar. Bu ışık balığın yukarıdan bakan biri

için görüntüsünü bulanıklaştırır ve denizin içinde düşmanlarına kendisini sezdirmeden yüzmesini sağlar. Taklit: “Cookie-cutter” türü köpekbalığının gövdesinin altında ışık yayan bir bölüm vardır ve bu bölüm küçük bir balığı andırır. Balık, böylece küçük bir balık görüntüsüne bürünür ve onu yemeye gelen büyük balıkları avlayabilir. Savunma: Bazı hayvanlar yanlarına bir tehlike yaklaştığında mürekkep benzeri yoğun ve parlak bir sıvı çıkarır ve bu şekilde onu avlamaya gelen balığın görüş açısını kapatır ve oradan hızla kaçarlar. Kimi ışık saçan canlılar ise kendilerini

savunmak için saldırganları kör edebilecek seviyede parlak bir ışık yayarlar. Üreme: Bazı mantarlar ise sporlarının yayılmasını sağlayan sineklerin dikkatini çekmek için parlarlar. Yol bulma: Bazı canlılar bu yeteneklerini karanlık sularda yön bulmak için kullanırlar. Yardım Çağırma: Bazı tek hücreli planktonlar ise rahatsız edildikleri zaman parlarlar. Örneğin; küçük bir balık planktonları yemeye başladığı zaman, rahatsız edilen plankton parlar. Böylece bu ışık kendine av arayan ve planktonu rahatsız eden balığı avlamak isteyecek daha büyük bir balığın dikkatini bu yöne çeker.

Kuzey Amerika yerlilerinin inancına göre de ateşböcekleri kayıp çocukları aramak için cennetten düşüp gelen yıldızlarmış. Japonlar ise ateşböceklerinin Ay prensesinin gözyaşları olduğuna inanıyor. Ateşböceklerinin 17. Yüzyılda tarihin gidişatını değiştirdiği de söyleniyor. İngilizler denizde keşif yolculuğu yaparken Küba'yı uzaktan görür, ancak adada yanıp sönen titrek ışıkları fark edince İspanyolların orada kamp ateşi yaktığını zannedip Küba'ya uğramadan geçerler. Çünkü yanıp sönen o ışıkların, havada uçuşan ateşböcekleri olduğu akıllarına gelmez. ‘'Yunan filozoflarından Aristoteles deniz canlılarının yaydığı ışıkları detaylı bir şekilde inceleyen ilk kişi olarak biliniyor. Aristoteles notlarında bu ışığın mum alevinin ışığının tersine soğuk ışık olduğunu da belirtiyor.'' Işıldayan canlıların ilginç dünyasının bilim insanlarının yanı sıra film yapımcılarını da meraklandırdığını ve onlara ilham verdiğini görüyoruz. Bazılarınız Avatar adlı bilim kurgu filmini sinemada dev ekranda seyretmişsinizdir. Bir gaz devinin yörüngesinde dönen Pandora isimli bir uyduda yaşayan, mavi renkli insanların ve ışıldayan canlıların ekrandaki görüntüleri gerçekten büyüleyiciydi. Aynı şekilde Kayıp Balık Nemo filminde de denizin bilinmeyen derinliklerinde ışıldayan deniz analarını ve kocaman kafasındaki ışıldayan tuzak feneri sayesinde avını yakalayan korkunç, iri dişli fener balığını görmüştük.

12-13

Deniz yüzeyinin sanki üzerinde bir süt katmanı varmış gibi, beyazı andıran bir ışıkla ışıldaması, uzaydan çekilen uydu fotoğraflarında bile belirgin bir şekilde, özellikle de Hint Okyanusu'nda, görülüyor. Bu tür yoğun, beyazımsı ışıldamanın biyolüminesans özelliğe sahip deniz bakterileri (Vibrio harveyi) tarafından oluşturulduğu söyleniyor. Bu tür bakteriler özellikle popülasyon belli bir yoğunluğa ulaştığında dışarıdan bir uyarana gerek kalmadan sürekli ışıldıyorlar ve bu olay uydu fotoğraflarıyla görüntülenebiliyor. Özellikle Noctiluca cinsi fitoplanktonlar gündüzleri denizde kırmızı adacıklar oluştururken, gece olduğunda parlak mavi ışık yaymaya başlıyor. Bu göz alıcı mavilik sadece suda herhangi bir hareket meydana geldiğinde ortaya çıkıyor ve bu etki de en fazla kıyıya vuran dalgalarda görülüyor. Bu fitoplanktonların insanlar için sağlık açısından bir tehdit yaratmadığı söyleniyor, yani mavi ışık saçan denizler ve göllerde suya girmek ve ışıkla oynamak mümkün.

BİYOLÜMİNESANS EFSANELERİ


ENGELLİLER HAFTASI

içmesi doğan çocuğun sakat olmasına neden olur. c- Aşıların zamanında yapılmaması: Doğumdan sonraki ilk yılda verem, çocuk felci aşılarının zamanında yaptırılması gerekir. Aşılar zamanında yaptırılmazsa türlü sakatlıklar ortaya çıkar. d- Kazalar: İş kazaları, tarım kazaları, trafik kazaları, yangınlar, ateşli silahlar belli başlı sakatlık nedenleridir. Farklı nedenlere bağlı olarak oluşan engellilik temel olarak beş başlıkta incelenir:  Zihinsel engelli  Görme engelli  İşitme ve konuşma engelli  Ortopedik engelli  Süreğen engelli Günlük yaşantımızda cadde ve

      

10 Mayıs Engelliler Haftasının açılışı 11 Mayıs Görmeyenler günü 12 Mayıs işitme ve Konuşma Kusurluları günü 13 Mayıs Ortopedik Engelliler günü 14 Mayıs Zeka ve Ruhsal Engelliler günü 15 Mayıs Güçsüz Yaşlılar ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar günü 16 Mayıs Engelliler Haftasına genel bakış.

‘’Birleşmiş Milletlerin rakamlarına göre dünyada 500 milyon kadar engelli insan bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından, dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin hayatlarında bir çeşit engelle doğrudan ya da dolaylı olarak karşı karşıya olduğu belirtilmektedir. Türkiye nüfusunun ise yüzde 12.29'unun engelli olduğu bilinmektedir.’’ Kaynaklar http://www.istanbulhalksagligi.gov.tr/haber/10-16-mayis-engelliler-haftasi http://www.belirligunlervehaftalar.com/Belirli_Haftalar/Engelliler_Haftasi http://www.dersimiz.com/belirligunler-54-Engelliler-Haftasi.html

26>27 14>15

Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi engelli olarak tanımlanmaktadır.

Engeller doğuştan olabilir, sonradan geçirilen hastalıklar veya kazalar sonucu ortaya çıkabilir. Engellilerle, sakatlıklarla ilgili çeşitli sorunlar vardır.Sakatlığın Nedenleri: Sakatlıklar akraba evliliği, gebelik öncesi tedbirsizlik, aşıların zamanında yapılmaması, kazalar gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. a- Akraba evliliği: Doğuştan sakatlıkların önemli bir bölümü akraba evliliklerinden ortaya çıkar. Yakın akrabaların teyze, hala, amca, dayı çocuklarının evliliği sonunda çok sayıda kör, sağır, dilsiz ve geri zekâlı çocuk doğmaktadır. b- Gebelik öncesi tedbirsizlikler: Bebek bekleyen annelerin sık sık röntgen filmi çektirmesi, doktora gitmeden ilaç alması çok sık sigara ve alkollü içki

sokaklarda çok sayıda engelli kişi ile karşılaşmamamızın nedeni engelli kişilerin mevcut olmaması değil, bu kişilerin dış mekân kullanımlarında yaşadıkları güçlüklerdir. Engelliler de herkes kadar toplumun yararlandığı tüm olanaklardan bağımsızca yararlanabilmelidir. Bunun gerçekleşebilmesi için düzenlemeler yapılırken engelli kişilerin de gereksinimleri göz önünde bulundurulmalıdır. Engelli insanların ve bütün toplumun faydalanması adına; engelleri ortadan kaldıracak koşulları oluşturmak, rehabilitasyon ve destek hizmetlerini geliştirmek, yeterli sosyal koruma sağlamak, kapsayıcı programlar oluşturmak gerekmektedir. Engelliler Haftası, 10 Mayıs ile 16 Mayıs arasında, Birleşmiş Milletler'e üye 156 ülkede aynı tarihlerde kutlanan özel haftadır.Engellileri Koruma Millî Koordinasyonu Kurulu haftanın değerlendirilmesi için aşağıdaki programın uygulanmasını kararlaştırmıştır.


ÖZEL SEKTÖRDE ÇALIŞMA ALANLARI 1) 27.04.2013 tarih ve 28630 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan) “BEŞERİ TIBBİ ÜRÜNLERİN İMALATHANELERİ HAKKINDA YÖNETMELİK” kapsamında biyoteknolojik ürün imalat yerlerinde, ürün sorumlusu olarak çalışabilirsiniz. 2) 30.12.2012 tarih ve 28513 sayılı (2.mükerrer) Re s m i G a z e t e ' d e y a y ı m l a n a n ( E k o n o m i Bakanlığından) “İHRACATTA TİCARİ KALİTE DENETİMLERİNİN RİSK ESASLI YAPILMASI AMACIYLA FİRMALARIN SINIFLANDIRILMASINA İLİŞKİN TEBLİĞ” e göre laboratuvarda biyolog olarak çalışabilirsiniz. Ayrıca sorumlu denetçi olarak da görev yapabilirsiniz. 3) 29.12.2011 tarih ve 281571 sayılı (3.mükerrer) Resmi Gazete'de yayımlanan (Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından) "GIDA KONTROL LABORATUVARLARININ KURULUŞ, GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI İLE ÇALIŞMA USUL

VE ESASLARININ BELİRLENMESİNE DAİR YÖNETMELİK" gereği gıda kontrol laboratuvarlarında Biyologlar çalışabilmektedir. 4) 13.12.2011 tarih ve 28141 sayılı Resmi Gazete'de y a y ı m l a n a n ( G ı d a , Ta r ı m v e H a y v a n c ı l ı k Bakanlığından) "DENEYSEL VE DİĞER BİLİMSEL AMAÇLAR İÇİN KULLANILAN HAYVANLARIN REFAH VE KORUNMASINA DAİR YÖNETMELİK" gereği Biyolog olarak çalışabilirsiniz (a. Bir şekilde genetik yapıları değiştirilmiş gen aktarımlı, nakavt gibi hayvanların bulunduğu araştırmaya yetkili, üretici ve kullanıcı kuruluşlarda,b. Genetik yapıları değiştirilmiş balıklar söz konusu olduğunda,c. Mikrobiyolojik özelliklerinden dolayı özel bakım gerektiren germfree, patojen ari, spesifik patojen free ve benzeri hayvanların bulunduğu üretici ve kullanıcı kuruluşlarda). 5) 11.12.2011 tarih ve 28139 sayılı Resmi Gazete'de

16>17

BİYOLOGLARIN

yayımlanan (Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından) “VETERİNER TEŞHİS VE ANALİZ LABORATUVARLARI YÖNETMELİĞİ” ne göre hayvan hastalık ve hayvanın yapısıyla ilgili teşhis ve analizlerini yapacak laboratuvarlarda teknik hizmet kadrosunda Biyologlarda çalışabilmektedir. 6) 25.08.2011 tarih ve 28036 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan (Sağlık Bakanlığı –Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı'ndan) “TIBBİ LABORATUVARLAR YÖNETMELİĞİ” ne göre kamu ve özel sağlık kurum/kuruluşlarındaki tıbbi laboratuvarlarda Biyologlarda çalışabilmektedir. 7) 24.08.2011 tarih ve 28035 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan (Çevre ve Şehircilik Bakanlığından) “AMBALAJ ATIKLARININ KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ” ne göre toplama-ayırma tesislerinin sağlaması gereken kriterler arasında tam zamanlı olarak en az bir çevre görevlisi istihdam etmesi zorunluluğu getirilmiştir. Çevre görevlisi belgesini alan Biyologlarda toplamaayırma tesislerde çalışabilmektedir. 8) 17.06.2011 tarih ve 27967 sayılı Resmi Bakanlıkça yetkilendirilmiş özel laboratuvarlarda da Gazete' de yayımlanan (Çevre ve yapılabilmektedir. Bu yönetmeliğe göre Biyologlarda OrmanBakanlığından) "TOPRAK yetkilendirilmiş özel laboratuvarlarda çalışabilmektedir. K İ R L İ L İ Ğ İ N İ N KO N T R O L Ü V E 12) 12.11.2010 tarih ve 27757 sayılı Resmi Gazete' de NOKTASAL KAYNAKLI KİRLENMİŞ yayımlanan (Çevre ve Orman Bakanlığından) “ÇEVRE S A H A L A R A DA İ R Y Ö N E T M E L İ K GÖREVLİSİ VE ÇEVRE DANIŞMANLIK FİRMALARI YETERLİLİK BELGESİ TEBLİĞİ” ne göre HAKKINDA YÖNETMELİK” doğrultusunda ; a) Çevreye kirletici yeterlilik belgesi alınması için, gerekli etkisi olan faaliyet ve tesislerde, b) Belediyeler, il özel idareleri ve meslek grupları arasında Biyologlarda yer mahalli idare birlikleri veya bunların iştiraklerinin çevreye almaktadır. kirletici etkisi olan tesis ve faaliyetlerinde, c) Organize sanayi 9) 21.05.2011 tarih ve 27940 sayılı Resmi bölgeleri yönetimleri bünyesinde, d) Sağlık kuruluşları ve Gazete' de yayımlanan (Sağlık hastanelerden, yatak kapasitesi 20 ve üzerinde olanlarda ve e) Bakanlığından) “BİYOSİDAL Çevre danışmanlık firmalarında çevre görevlisi olarak ÜRÜNLERİN KULLANIM USUL VE çalışabilirsiniz (Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan sınav sonucunda başarılı olanlara Çevre Görevlisi Belgesi ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİĞİ” verilmektedir). ne göre mesul müdür olarak 13) 12.11.2010 tarih ve 27757 sayılı Resmi Gazete' de çalışabilirsiniz (Sağlık Bakanlığı yayımlanarak (Ulaştırma Bakanlığı ile Çevre ve Orman tarafından açılan eğitimlere katılıp Bakanlığından) yürürlüğe giren “DENİZ ÇEVRESİNİN PETROL yapılan sınavda başarılı olanlara mesul VE DİĞER ZARARLI MADDELERLE KİRLENMESİNDE ACİL müdürlük diploması verilmektedir, mesul DURUMLARDA MÜDAHALE GÖREVİ VEREBİLECEK ŞİRKET / müdürlük eğitimi için bulunduğunuz İl KURUM / KURULUŞLARIN SEÇİMİNE İLİŞKİN TEBLİĞDE Sağlık Müdürlüğü'ne başvurularınızı her DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ” kapsamında, zaman yapabilirsiniz). petrol ve diğer zararlı madde kirliliğine müdahale yetki belgesi 10) 26.04.2011 tarih ve 27916 sayılı almak isteyen şirket/kurum/kuruluşlarında Biyolog olarak Resmi Gazete'de yayımlanan (Çevre ve çalışabilirsiniz. Orman Bakanlığından) “ATIK ARA 14) 27.10.2010 tarih ve 27742 sayılı Resmi Gazete' de DEPOLAMA TESİSLERİ TEBLİĞİ” ne yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “İNSAN DOKU VE göre tehlikeli atıkların dışındaki ara HÜCRELERİ İLE BUNLARLA İLGİLİ MERKEZLERİN KALİTE VE depolama tesislerinde çevre görevlisi GÜVENLİĞİ HAKKINDA YÖNETMELİĞİ” ne göre kapsama olarak Biyologlarda çalışabilmektedir. giren merkezlerde, merkezin faaliyeti ile ilgili alanda doktora 11) 06.03.2011 tarih ve 27886 sayılı düzeyinde eğitimini tamamlamış olan Biyolog merkezde tam Resmi Gazete 'de yayımlanan (Sağlık gün görev yapmak kaydıyla merkez sorumlusu olarak Bakanlığından) “ YÜZME çalışabilmektedir. HAVUZLARININ TABİ OLACAĞI 15) 04.08.2010 tarih ve 27662 sayılı Resmi Gazete' de SAĞLIK ESASLARI VE ŞARTLARI yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “HAVUZ SUYUNDA HAKKINDA YÖNETMELİK” gereği KULLANILAN YARDIMCI KİMYASAL MADDELERİN yüzme havuz sularının analizleri


SINIFLANDIRICILARIN LİSANS ALMA, FAALİYET VE DENETİMİ HAKKINDA YÖNETMELİĞİ” ne göre yetkili sınıflandırıcı personel olarak çalışabilirsiniz. 23) 23.05.2005 tarih ve 25823 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “KOZMETİK YÖNETMELİĞİ” doğrultusunda kozmetik ürünler üreten imalathane ve fabrikalarda Sorumlu Teknik Eleman olarak çalışabilirsiniz. 24) 21.04.2005 tarih ve 25793 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “PELOİDLERİN ÜRETİMİ VE SATIŞI HAKKINDA TEBLİĞ” e göre peloid üretim tesislerinde biyologlar mesul müdür olarak çalışabilirsiniz. İmalatçı-ihracatçılar kimyasal ve fiziksel analiz gerektiren ürünler için firmaların, laboratuvar elemanı olarak ürünün özelliğine göre Biyolog olarak da çalışabilirsiniz. Ayrıca bu laboratuvar elemanı şartları uygun olması halinde sorumlu denetçi olarak da görev yapabilmektedir. 25) 17.02.2005 tarih ve 25730 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “İNSANİ TÜKETİM AMAÇLI SULAR HAKKINDA YÖNETMELİĞİ” ne göre içme suyu işleme fabrikalarında mesul müdür olarak çalışabilirsiniz.

BİYOLOGLARIN DİĞER ÇALIŞMA ALANLARI 1) 29.05.2013 tarih ve 28661 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan (Milli Eğitim Bakanlığından) “MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖZEL MOTORLU TAŞIT SÜRÜCÜLERİ KURSU YÖNETMELİĞİ”ne göre özel motorlu taşıt sürücüleri kurslarında ilk yardım dersini verebilmek için; en az yüksekokul mezunu olmak ve İlk Yardım Yönetmeliği kapsamında alınmış “İlk Yardım Eğitmeni Sertifikası” sahibi olmak şartı getirilmiştir. Yeni yönetmeliğe göre İlk Yardım Eğitmeni Sertifikası almış Biyologlarda özel motorlu taşıt sürücüleri kurslarında ilk yardım dersi verebileceklerdir. 2) 15.12.2011 tarih ve 28143 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “ YÜZME HAVUZLARININ TABİ OLACAĞI SAĞLIK ESASLARI VE ŞARTLARI HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK” gereği yüzme havuzlarında teknik işler ve havuzun uygun şekilde işletilmesinden sorumlu kimya veya sağlık eğitimi almış, en az lise mezunu mesul müdür bulundurulması zorunludur. Ayrıca yüzme havuzlarında kullanılan suyu kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik yönden kullanıma hazırlayan, bu konuda eğitim almış ve en az lise mezunu kişiler havuz suyu operatörü olarak çalışabilmektedir. 3) 20.03.2010 tarih ve 27527 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “KUVVETLİ ASİT VEYA

BAZ İÇEREN TEMİZLİK ÜRÜNLERİNİN ÜRETİMİNE, İTHALATINA VE BİLDİRİM ESASLARINA DAİR TEBLİĞ” ine göre üretim yerinde kimya veya sağlık alanında en az lisans/yüksek lisans eğitimi almış olanlar mesul müdür olarak çalışabilmektedir. 4) 15.12.2009 tarih ve 27433 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “HAVA AROMATİZE EDİCİ ÜRÜNLERİN ÜRETİMİNE, İTHALATINA, PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİNE VE BİLDİRİM ESASLARINA DAİR TEBLİĞ” ine göre üretim yerinde kimya veya sağlık alanında en az lisans/yüksek lisans eğitimi almış olanlar mesul müdür olarak çalışabilmektedir. 5) 05.07.2005 tarih ve 25866 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “KORDON KANI BANKACILIĞI YÖNETMELİĞİ” gereğince Banka ekibi: Banka ekibi, kök hücre işleme, ayrıştırma, dondurulması konularında eğitim görmüş sertifikalı bir hekim ile ikinci bir eleman olarak yine sertifikalı bir laboratuar teknisyeninden oluşur. 6) 09.12.2004 tarih ve 25665 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “KAPLICA YÖNETMELİĞİ” gereğince kaplıca tesislerinde işletmecinin devamlı olarak işinin devamlı surette bulunmasına imkan olmayan hallerde mesul müdür olarak işin yürütülmesi mümkündür. Mesul Müdür; sağlık eğitimi görmüş yüksekokul mezunundan olur. 7) 22.05. 2002 tarih ve 24762 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “İLKYARDIM YÖNETMELİĞİ” ne göre İl Sağlık Müdürlüklerinden ilkyardım eğitmeni sertifikası alabilirsiniz. Bu sertifika ile, a) İlkyardım Eğitim Merkezinde mesul müdür olarak çalışabilirsiniz. b) Eğitim Merkezlerinde İlkyardım Eğitmenliği yapabilirsiniz. 8) 10.06.1998 tarih ve 23368 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “ G E N E T İ K H A S TA L I K L A R TA N I MERKEZLERİYÖNETMELİĞİ” gereğince a) Mesul Müdür: Genetik Uzmanı veya pratisyen hekim) Genetik Tanı Merkezi Sorumlusu: Klinik Genetik, Tıbbi Genetik, Tıbbi Biyoloji ve Genetik dallarında uzman veya bilim doktoru unvanını almış bir tabib olması gerekir. Bu konularda uzmanlık veya bilim doktoru ünvanı olmayan, ancak bu Yönetmeliğin yayımlandığı tarihte yurtiçi ve yurtdışında bu konularda çalışmaların yapıldığı bir merkezde beş yıl veya daha fazla bir süre çalışan ve yaptıkları çalışmaları ve yayınlarını belgeleyen ve belgeleri Komisyonca onaylanmış kişiler Genetik Tanı Merkezi sorumlusu olarak görevlendirilebilir. c) Moleküler çalışmalar yapılacaksa, yurtiçi veya yurtdışında Moleküler Genetik konusunda çalışmaların yapıldığı bir merkezde bu konularda en az altı aylık uygulamalı bir eğitim programını tamamlamış ve bu çalışmalara dair uygulama ve müfredat programını da ihtiva eden belgeyi haiz tıbbi biyoloji ve genetik uzman veya genetik uzmanı veya doktorasıolan bu belgeleri Komisyonca onaylanmış bir eleman, d) Biyokimya laboratuvarı olacak ise yurtiçi ve yurtdışında Biyokimyasal Genetik konusunda çalışmaların yapıldığı bir merkezde bu konularda en az 6 aylık uygulamalı bir eğitim programını tamamlamış ve bu çalışmalara dair uygulama ve müfredat programını da ihtiva eden belgeyi haiz Biyokimya ve Klinik Biyokimya uzmanı veya doktorası olan ve bu belgeleri Komisyonca onaylanmış bir eleman bulunur. Yalçın Dedeoğlu / Biyolog

18>19

ÜRETİMİNE, İTHALATINA VE BİLDİRİM ESASLARINA DAİR TEBLİĞ” e göre üretim yerinde mesul müdür olarak çalışabilirsiniz. 16) 17.06.2010 tarih ve 27614 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “TAMPON, HİJYENİK PED, GÖĞÜS PEDİ, ÇOCUK BEZİ VE BENZERİ ÜRÜNLERİN ÜRETİMİ, İTHALATI VE BİLDİRİM ESASLARINA DAİRTEBLİĞ” kapsamında mesul müdür olarak çalışabilirsiniz. 17) 13.06.2010 tarih ve 27610 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan 5996 nolu Kanun “VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA VE YEM KANUNU” kapsamında gıda ve yem işletmelerinde çalışabilirsiniz. 18) 10.03.2010 tarih ve 27517 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “TERAPÖTİK AFEREZ MERKEZLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK” kapsamında terapötik aferez merkezlerinde teknik sorumlu veya diğer sağlık personeli olarak çalışabilirsiniz. 19) 06.03.2010 tarih ve 27513 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “ÜREMEYE YARDIMCI TEDAVİ UYGULAMALARI VE ÜREMEYE YARDIMCI TEDAVİ MERKEZLERİ HAKKINDA YÖNETMELİĞİ” ne göre tüp bebek merkezlerinde laboratuvar sorumlusu ve diğer personel statüsünde çalışabilirsiniz. 20) 18.12.2009 tarih ve 27436 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan (Çevre ve Orman Bakanlığından) “YETERLİK BELGESİ TEBLİĞİ” ne göre 26) 01.12.2004 tarih ve 25657 sayılı Resmi Gazete' de Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu ve Proje yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “DOĞAL MİNERALLİ Tanıtım Dosyası hazırlayan şirketlerde SULAR HAKKINDA YÖNETMELİK” kapsamında doğal çalışabilirsiniz. mineralli su tesislerinde mesul müdür olarak çalışabilirsiniz. 21) 15.05.2009 tarih ve 27229 sayılı Resmi 27) 20.05.2002 tarih 24760 sayılı Resmi Gazete'de Gazete' de yayımlanan (Tarım ve Köyişleri yayımlanan (Sağlık Bakanlığından) “KAN ÜRÜNLERİNİN Bakanlığından) “TOHUMCULUK RUHSATLANDIRILMASINA DAİR YÖNETMELİĞİ” ne göre SEKTÖRÜNDE YETKİLENDİRME VE mesul müdür olarak çalışabilirsiniz. DENETLEME YÖNETMELİĞİ” doğrultusunda 28) 30.12.2011 tarih 52388 sayılı Makam oluruyla Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel yayımlanan “DOKU TİPLEME LABORATUVARLARI Müdürlüğü'nden doku kültürü ile tohumluk YÖNERGESİ” ne göre Tetkik ve Analiz Sorumlusu ve üretici belgesi alarak doku kültürü ile Laboratuvar Teknisyeni olarak çalışabilirsiniz. tohumluk üreticisi iş yeri açabilirsiniz. 29) “TÜRKİYE KÖK HÜCRE KOORDİNASYON MERKEZİ 22) 08.10.2005 tarih ve 25960 sayılı Resmi ÇALIŞMA ESASLARI YÖNERGESİ” ne göre Tarama ve Gazete' de yayımlanan (Sanayi ve Ticaret Eşleştirme Birimi Personeli olarak çalışabilirsiniz. B a k a n l ı ğ ı n d a n ) “ Y E T K İ L İ


Peygamber devesi cok sabırlı bir böcektir. Saatlerce gözlerini diktiği avının ona yaklaşması için hareketsiz bir şekilde durur. Avı yaklaştığında ise silahı olan ön bacaklarıyla ani bir hamle yaparak onu ağzına götürür.

YİTİP GİDEN HAYATLAR

gösteren renkleri , genellikle çevrelerinde bulunan Son olarak erkeğe biraz serzenişte bulunmak otların , yaprakların , dalların renkleriyle uyum istiyorum. Dişilerin karınları tok olduğu içerisindedir. Bulundukları ortama uygun zamanlarda erkeklerini yemedikleri bilinmektedir. renklerde olmaları hem düşmanlarından Bundan dolayı çiftleşmeden önce dişiye 2 sinek , 1 gizlenmelerine hem de avlarını kolaylıkla böcek götürmesi onun yararına olacaktır. Böylece yakalamalarına yardımcı olur. dişinin karnı doyacağı için erkeğin kafası çiftleşmenin ortasında yenmemiş olacaktır. Hayatı Ön bacakları çok sayıda diş ve diken taşır. boyunca bir kere çiftleştikten sonra dişisi Genellikle böceklerle beslenir fakat protein tarafından yenilmek kötü bir durum olsa gerek. Bu ihtiyaçlarını karşılayamadıkları durumlarda duruma düşmemek için önceden birkaç yiyecek memeli sınıfında olan cüce fare ve sinek kuşu yediklerine de rastlanmıştır. götür işte. Her şeyi de sana ben mi öğreteceğim. . . Zafer Şakacı zafer54gs@gmail.com

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Peygamberdevesi

20>21

ÇİFTLEŞME UĞRUNA

Bu bilgilerden sonra Peygamber Develerinin en ilginç yanı olan çiftleşmelerini anlatmaya başlayabiliriz. Erkek dişisinden daha zayıf ve ufaktır. Üreme döneminde erkek dişiyi görünce gözlerini ona dikerek yavaş yavaş yaklaşır. Bir böcek boyu kadar mesafe kaldığı zaman dişinin üzerine sıçrar. Bu sıçrama sonunda ya başı dişinin Sizlere bu yazımda halk arasında peygamber başına ya da başı dişinin kuyruğuna gelecek devesi adıyla anılan bir böcek türünden şekilde hedefe ulaşır. Eğer başı dişinin kuyruk bahsedeceğim. Böceğimize bu ismin veriliş kısmına denk geldiyse döner ve dişinin antenlerini hikayesi, ön bacaklarının dua edercesine okşayarak çiftleşme gerçekleşir. Cinsel birleşme sergilediği duruş şeklinden dolayı peygamber süresinde dişi oldukça pasiftir ve çiftleşme sıfatının yakıştırılmasından ibarettir. Sık sık sırasında erkeğe aniden vurarak onun başını çekirgeyle karıştırılır ama eşsiz üçgen kafa yapısı yemeye başlar. Erkeğin başı vücuttan ayrılınca geri onun en belirgin ayırt edici özelliğidir. Ayrıca kalan vücut bölümünün cinsel hareketleri hızlanır. kafasını bırakın 180 ve 360 derece döndürmeyi, Eğer bu anda başsız vücut dişiden çekilip ayırılırsa , başını çevirebilen tek böcek türüdür. vücut döner ve yeniden dişiye tırmanıp cinsel birleşmeye devam eder. Bu ilginç özelliğin nedeni Başlığı okuduğunuzda erkeğin beyninin yutak beyninizde şimşekler çaktıran bölümüne yakın bir peygamber develerinin uzantısının yenerek ortadan çiftleşme hadisesine kaldırılması ile izah gelmeden önce kendimi edilmiştir. Bu bölgede beynin böceğimizi biraz daha üreme dürtüsünü kısıtlayıcı tanıtmak zorunda bir merkez bulunduğundan, hissediyorum. Çünkü bir bu merkezin ortadan böceğin sadece çiftleşmesiyle kaldırılması cinsel coşkuyu tanınması minik dostumuz arttırıcı etki yapmaktadır. açısından çok da hoş Kafasız bir Peygamber Devesi olmayacaktır. Yaklaşık 1800 sadece özgüvenini yitirmiş ve cinselliğinden hiçbir farklı türü bulunan Peygamber Devesinin boyu 1 şey kaybetmemiştir ve hatta bu durum onun santimetreden 25 santimetreye kadar değişim cinselliğini pozitif yönde etkilemiştir. O artık gösterebilmektedir. soyunu sürdürecek tohumları ekmiş ve soyunun devam edebilmesi için kendini feda etmiş ölü bir Kutuplar dışında , Dünya'nın hemen hemen her erkektir. Buna benzer bir durum Karadul bölgesinde yaşayan böceğin en yaygın olarak Örümceklerinde de gerçekleşmektedir. Bu görüldüğü yerler tropikal ve güneşli iklimin örümcek türü de çiftleşmeden sonra partnerini yaşandığı bölgelerdir. Türlerine göre açık yemektedir. kahverengiden , parlak yeşile kadar değişim


Mühendisliği tıp ve biyoloji gibi yaşayan organizmalarla ilgilenen bilimlerle, mühendislik, matematik, fizik gibi fen alanındaki bilimlerin birleşiminden oluşan, disiplinlerarası bir çalışma alanıdır.

BİYOMEDİKAL MÜHENDİSLİĞİ Son yıllarda, mühendislik ve tıbbi bilimler arasındaki kopukluğu ortadan kaldıran bu disiplinlerarası yaklaşım sayesinde mühendislik ve sağlık bilimleri uzmanlarından oluşan gruplar birlikte araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütmektedir. Mühendislik ve tıp bilimlerinin birlikteliği, bilimde ve sağlık sektöründe büyük başarıyla uygulanmaktadır.

Kaynaklar http://www.turkiyeburslari.gov.tr/index.php/tr/turkiyede-egitim-2/one-cikan-bolumler/475-biyomedikal-muhendisligi http://teknoloji.sdu.edu.tr/biyomedikal/tr/is-imkanlari/is-imkanlari-2405s.html http://forum.donanimhaber.com/m_59646123/tm.htm http://www.sinavonline.net/meslekler/biyomedikal_muhendisi.asp http://www.yeditepe.edu.tr/bolumler/biyomedikal-muhendisligi

Bilimsel ve teknolojik gelişmeler, özellikleri yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, yarıiletken elektroniğinin keşfi ile başlayan elektronik ve bilgisayar mühendisliğindeki hızlı yükselişin sağladığı teknik olanaklar tıp alanında yaygın şekilde uygulanır hale gelmiştir.

Biyomedikal mühendisleri kendi disiplinlerarası bilgilerini, yeni tıbbi cihazlar ve aletleri tasarlamakta, insan vücudunu anlama ve onarmada mühendisliğin ilkelerini uygulamakta, karar vermekte ve mühendislik araçlarının kullanım maliyetini azaltmakta kullanmaktadır. Biyomedikal Mühendislerinin çalışma koşulları nelerdir? Biyomedikal Mühendislerinin iş sahalarına göre çalışma koşulları değişmektedir. Her mühendislik alanında olduğu gibi araştırma geliştirme birimlerinde bilgisayarlarla, teknolojik test ekipmanlarıyla, laboratuarlarda ya da ofislerde çalışabilirler. Sağlık kuruluşlarında çalışan olabilecekleri gibi bu kuruluşlarla ikili ilişkiler kuran kişi konumunda da bulunabilirler. Gelir durumu göz önüne alındığında ve yeni mezun mühendislerle karşılaştırıldığında ise görece daha kolay ve yüksek ücretli iş bulabilmektedirler. Biyomedikal Mühendisliği için yüksek öğrenim olanakları nelerdir? Biyomedikal Mühendisliği öğrencileri lisans eğitimlerini tamamladıktan sonra Türkiye'de ve yurt dışında saygın okullarda lisans üstü eğitimlerine devam edebilirler. Günümüzde yetişmiş elaman ihtiyacının en yüksek olduğu alanlardan biri biyomedikal mühendisliğidir. Bunun yanında üst ihtisası elektrik elektronik mühendisliğinde, makine mühendisliğinde, bilgisayar mühendisliğinde, kimya mühendisliğinde ve malzeme mühendisliğinde yapabilirler. Biyomedikal alanı, ülkemizde lisans üstü eğitim öncelikli konular arasında bulunmaktadır, bu nedenle yurt içi ve yurt dışı eğitim bursu olanakları oldukça fazladır. Biyomedikal mühendisi olmak isteyenlerin, >Üstün bir akademik yeteneğe >Şekil ilişkilerini görebilme yeteneğine sahip, >Fen alanına ilgi duyan, >Tasarım gücü kuvvetli, yaratıcı, >Ayrıntıları görebilen, >Dikkatli ve sorumluluk sahibi kimseler olmaları gerekmektedir. Biyomedikal Mühendisliği başlıca araştırma alanları nelerdir? Biyomedikal mühendisliği, yeni teknolojiler geliştirerek insan sağlığına katkıda bulunan dinamik ve çok hızlı gelişen bir mühendislik dalıdır. Başlıca çalışma konuları, biyoalgılayıcılar, biyoelektronik sinyal işleme, b i y o m a l z e m e l e r, b i y o m e k a n i k , b i y o m e d i k a l görüntüleme, biyomoleküler makineler, biyoteknoloji, ilaç taşınımı, nanotıp ve protein tasarımı olarak sıralanabilir.

Biyomedikal mühendisleri hastanelerde; >Tanı ve tedavi amacıyla kullanılan mekanik, elektronik cihaz ve sistemlerin teknik işletme ve bakımonarımından, >Gelişen teknolojinin hastane ortamına aktarılmasında, cihaz seçimi, teknik şartname, kullanıcı eğitimi v.b görevlerden, >Cihazların performans kontrolü ve kalibrasyonu ile ilgili yöntemler geliştirmeden ve uygulamadan, >Kullanılan otomasyon sisteminden, >Kalp pilleri, yapay organlar, diyaliz makinesi gibi tıbbi cihazların tasarımı ve üretilmesi, >Hastaların durumunu ameliyat ve yoğun bakım sırasında izleyecek elektronik ve bilgisayar sistemlerinin tasarlanması ve kurulması, >Emniyet ve sterilizasyon standartlarını belirleme ve uygulamadan sorumlu olarak görev almaktadırlar. >Kan analizi için gereken sensörlerin tasarlanması ve üretilmesi, >Klinik çalışmalarda alınacak kararlara destek sağlayacak uzman sistemler ve yapay zeka sistemlerinin tasarlanması ve gerçekleştirilmesi, >Ultrason, manyetik rezonans, röntgen, anjiyo vb. tıbbi görüntüleme sistemlerinin tasarlanması ve üretimi, >Dolaşım, sindirim, solunum, sinir vb. fizyolojik sistemlerin sayısal olarak incelenmesi için matematik ve bilgisayar modellerin gerçekleştirilmesi, >Çeşitli tedavilerde kullanılacak yeni biyomalzemeler tasarlanması ve malzemelerin kullanılabilirliğinin test edilmesi, >Yaralanma, incinme vb. tedavileri incelemek için bilgisayar modelleri geliştirilmesi gibi çok zengin bir yelpazede istihdam edilebilmektedirler.

22>23

Biyomedikal

Örneğin; Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG), Bilgisayarlı Tomografi (BT), Sintigrafi gibi tıbbi görüntüleme teknikleri ve ultrason, lazer, kızılötesi ve elektro-uyarım tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Böylece, hekimlerin Subjektif yorumu yerine bilimsel ve objektif verilerle Hastalıklara tanı konulması ve hastaların tedavisi gerçekleşmektedir.


Eklembacaklıların bir grubunu oluşturan örümcekler, bazı özellikleri ile böceklerden ayrılırlar ve biyolojide böceklerden farklı bir grup olarak incelenirler. Dolayısıyla yakaladığı avının vücut sıvısını emerek besinini sağlar. Tropiklerde yaşayan bazı büyük örümcek türlerinin, bazen kurbağa ve küçük kuşları bile avladıkları bilinmektedir. Baş kısımlarında sayısı altı ya da sekiz adet olabilen gözleri bulunur. Örümcekler yumurta ile çoğalır, yumurta sayısı türden türe değişebilir.

K E C

R E L

Ğ A Dİ

A IN

M Ü EN R

Ö

K N E M D E N N A L

? Z A

A K A Y

Çoğu tür düzinelerce yumurta yapar, yüzlerce hatta birkaç bin yumurta yapan türler de bilinmektedir. Yumurtadan çıkan yavrular bir değişim geçirerek ergin hale gelir. Bazı türlerde yavrular anne ile beraber kalabilir ve besinleri paylaşırlar, hatta bazı türlerde yavrular anne tarafından ağızdan-ağıza beslenir. Besin paylaşımı yavrular büyüyüp anne ölünceye kadar devam edebilir, sonunda anne de yavrularına yem olur. Erkek örümcek testislerinde ürettiği, spermleri içeren semen sıvısını özel bir ağa bırakır ve dişiyi bulduktan sonra bu semeni “palp” denen birinci çift ayakları ile dişiye aktarır. Yani erkeğin çiftleşme organı yoktur. Erkek çiftleşme öncesi dişiye dikkatlice yaklaşmalıdır aksi takdirde dişi tarafından yenebilir. Çok genel olmasa da bazı türlerde, çiftleşme süresince erkek örümcek dişi tarafından yenir. Örümcekler, ipek ağlarını abdomen kısımlarında bulunan özel salgı organlarında üretirler. Ağ örme organları abdomenin uç kısmında bulunan tüpsü yapılardır. Örümcek, bu tüpleri etrafındaki sert bir bir cisme bastırarak ipeğin dışarı çıkmasını sağlar. İpek ağ, ilk salgılandığında sıvıdır fakat hava ile temas eder etmez katılaşır. Örümcekler sahip oldukları en az yedi farklı ağ salgı bezleri sayesinde değişik ağ ipeği üretirler ve bu farklı ağlar onlar için çeşitli amaçlarla kullanılabilir. Örümcekler için ağ üretimi oldukça enerji gerektiren bir iştir, çünkü ağ ipeği oldukça güçlü bir protein yapıdır. Eğer bu ağ yaklaşık 2.5cm kalınlıkta bir sicim gibi örülse, aynı kalınlıktaki çelik halattan üç kez daha sağlamdır ve yaklaşık 74tonluk bir ağırlığı kaldıracak güçtedir. Bir çalışmada örümceğin ürettiği ağ hesaplanmış ve yaklaşık 140m den uzun olduğu görülmüştür. Çoğu örümcek ağ üretir, ağ üretmeyen türler de vardır. Ağ yapan örümcekler avlarını ağlarına düşürerek yakalar. İpek ağ aynı zamanda yapışkandır, av ağa takıldığında bir daha kurtulma şansı yoktur. Ağda örümceğin ürettiği özel bir titreşim yapan ve avın yakalandığını bildiren sinyal ipliği vardır, sinyal geldiğinde örümceğin yemeği hazırdır. Örümcekler, kendi ağlarına kolay kolay yakalanmaz, bunu iki şekilde başarır. Birincisi, avı için ördüğü ağda ayrıca sadece kendisinin üzerinde hareket edebileceği yapışkan olmayan özel ulaşım iplikleri vardır, örümcek bunları tanır. İkincisi, ağız kısmındaki bir salgı bezinde ürettiği salgı ile sürekli ayaklarını yağlı tutar ve böylece yanlışlıkla tuzak ağına düştüğünde kendisini kurtarabilir. Fakat ürkütüldüğünde nadiren kendi ağına takılıp diğer örümceklere de yem olabilir. Örümceklerin insanı ısırdığı nadirdir, çünkü çoğunun zehir dikeni insanın derisini delecek kadar güçlü değildir. Ülkemizde ve Avrupa'da insanı öldürücü nitelikte zehiri olan örümcek bulunmaz, böylece örümceklerden korkulacak bir neden de yoktur. Sadece Amerika, Avustralya ve Afrika'da bulunan “karadul” olarak bilinen tür, insana öldürücü olabilir. Karadul'un zehiri bir çıngıraklı yılanınkinden 15 kat daha güçlü, hatta kobra ve mercan yılanı zehirlerinden bile çok daha güçlüdür. Dünya'da 35000 civarında farklı örümcek türü bilinmektedir. Bunların 500 kadarı acı verici şekilde ısırır fakat sadece 15 kadarı insana ciddi zarar verebilir. Yaşam süreleri oldukça farklılık gösterir. Tarantula örümceği 20 yıl yaşayabilir. Örümcekler birçok zararlı böceğin de düşmanı olduklarından oldukça yararlı hayvanlardır.

Prof.Dr. Selçuk Yurtsever / T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoteknoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı Başkanı s.yrts@trakya.edu.tr Kaynaklar http://www.vize.com.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=254&Itemid=14

24>25

Örneğin, örümceklerin vücudu ön (cephalothorax) ve arka (abdomen) olmak üzere iki kısımdan oluşurken, böceklerin vücudu üç kısımdan oluşur. Böcekler üç çift bacak ve bir ya da iki çift kanat (ya da kanatsızdırlar) içerirler. Böceklerin sahip oldukları antenler ö r ü m c e k l e r d e b u l u n m a z . Ö r ü m c e k l e r, cephalothoraxtan çıkan dört çift ayağa sahiptir ve kanatsızdırlar. Örümcekler avcı (predatör) ve etobur (karnivor) hayvanlardır, yani besinlerini diğer hayvanları avlayarak sağlarlar. Besinleri genelde böcekler ve diğer eklembacaklılar oluşturur. Örümceklerin öldürücü silahı, sahip oldukları bir çift “kelisera” denen bir çeşit zehir dikenidir. Avlarını yakalayınca genelde başın arka kısmından ısırarak zehirlerler. Örümcekler katı besin alamaz ve sıvı besinlerle beslenir.


Doğduğumuz zamana kadar mikroplardan tamamen arınmış durumdayızdır. Rahimden dışarı çıkmayla beraber ise vücudumuzdaki hücre sayısının 10 katı kadar fazla sayıda mikropla bombardımana uğrarız. Probiyotikler yani iyi mikroplar, vücudun immün sistemiyle beraber çalışarak kötü mikropları uzak tutmaya yardım etmektedir.

Arş.Gör.Deniz YÜKSEL / Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Öğretim Üyesi denizyuksel@trakya.edu.tr

Probiyotik' terimi 'yaşam için' anlamına gelen Yunanca bir sözcükten türetilmiştir. FAO (Gıda veTarım Orgaizasyonu) ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü)'nce probiyotikler 'yaşayan mikroorganizmalar' olarak tanımlanmaktadır. Çeşitli bakteri cinsleri probiyotik

olarak kullanılmaktadır. Bunların başında Lactobacillus, Bifidobacterium, Escherichia, Enterococcus, Bacillus ve Streptococcus gelmektedir. Bununla birlikte Saccharomyces' e dahil bazı fungal suşlar da probiyotik olarak kullanılmaktadır.

nemini ortaya koymaktadır. Bu iyi bakteriler veya probiyotikler 'arkadaş' bakteriler olarak da isimlendirilmektedir çünkü işleri, bağırsak popülasyonunu düzenlemektir ve vücuttaki birçok önemli biyolojik fonksiyondan sorumludurlar. Probiyotikler:

>Kötü bakteri popülasyonunu indirgemektedir >Patojenik organizmaların sindirim sistemini istila etmesini engellemektedir >Bağırsak duvar kaslarının kasılmasına ve gevşemesine yardım etmektedir >Bağırsak hareketlerini düzenlemektedir >İnflamasyonu azaltmaktadır >Besinlerin emilimini arttırmaktadır.

Probiyotikler ve Obezite Probiyotikler ve obezite arasındaki olası bir bağlantı araştırmalar için önemli bir başlık olarak ortaya çıkmaktadır. Probiyotiklerin ve bağırsak mikroflaorasının metabolizmaya önemli katkıları vardır. Yapılan bir çalışmada bağırsaktaki bakterilerin obezite ile savaşmaya yardım ettiği gösterilmiştir. Hamile kadınlar üzerinde yapılan bir çalışmada ise, hamileliğin ilk üç aylık döneminde probiyotik verilen kadınlarda daha az obezite gözlemlenmiştir. Aynı çalışmada, sıklıkla kullanılan probiyotikler olan Lactobacillus ve Bifidobacterium içeren kapsüllerden günlük olarak alan bireylerde en alt seviyede obezite ve en alt seviyede yağ yüzdesi gözlenlenmiştir.

Probiyotikler Antibiyotikler

ve

Vücudumuzda doğal olarak yaşayan bakteriler bulunmaktadır. Fakat yetersiz beslenme, çevresel toksinler, stres, antibiyotikler, immun baskılayıcı terapiler, ışın tedavisi ve diğer faktörler mide rahatsızlıklarına, sindirim problemlerine ve kolon kanseri gibi hastalıklar için önemli olan sindirim sistemi florasının kompozisyonunun değişmesine neden olmaktadır. Antibiyotikler vücutta infeksiyona neden olan bakterilerin gelişmesini inhibe etmektedir. Bununla birlikte iyi bakterilerin ölmesine yol açmaktadır. Michigan Sağlık Sistem Üniversitesi'nde probiyotikler ile çalışan araştırmacı Dr. Garry Huffnagle doğal bağırsak florasının antibiyotik kullanımından etkilendiğini açıklamıştır: Vücudumuzdan iyi mikropları uzaklaştırmanın immün sistemi daha zayıf hale g e t i r m e s i y l e

26>27

PROBİYOTİKLER VE SAĞLIKLI YAŞAM

Probiyotik kavramının ortaya çıkışı 1908 yılına kadar uzanmaktadır. Nobel ödüllü araştırıcı Eli Metchnikoff Bulgar köylülerinin uzun yaşamının sırrının fermente süt ürünlerinin tüketimine bağlı o l d u ğ u n u ö n e s ü r m ü ş t ü r. 'Probiyotik' terimi ilk olarak 1965 yılında Lilly ve Stillwell tarafından bir organizma tarafından salgılanan ve diğer organizmaların üremesini engelleyen anlamında kullanılmıştır. Marteau ve ark. (2002) mikrobiyal hücrelerden oluşan komponentlerin sağlık üzerine yararlı etkilerinin olduğunu belirtmişlerdir. İnsan vücudu en az 500 türe ait tahmini olarak 100 trilyon bakteri h ü c r e s i t a r a f ı n d a n desteklenmektedir. Araştırıcılar 'iyi' bakterilerin sadece sağlıklı bir sindirim sisteminin değil ayrıca sağlıklı bir immun sistemin oluşmasını da sağladığını keşfetmişlerdir. Doğduğumuz zamana kadar mikroplardan tamamen arınmış durumdayızdır. Rahimden dışarı çıkmayla beraber ise vücudumuzdaki hücre sayısının 10 katı kadar fazla sayıda mikropla bombardımana uğrarız. Probiyotikler yani iyi mikroplar, vücudun immün sistemiyle beraber çalışarak kötü mikropları uzak tutmaya yardım etmektedir. İyi ve kötü mikroplar arasındaki bu simbiyotik birliktelik iyi mikropların


durdurulmasına veya tümörden korunmaya katkı sağlamaktadır. Ayrıca bağırsakta yaşayan ve prokarsinogenlerin karsinogenlere dönüşmesine neden olan bakterilerin üremesini baskılamaktadır. Lactobacillus cinsine ait bakteriler bağırsak mikroflorasını değiştirerek ve β-

Doktorunuzun önerdiği antibiyotikleri aldığınız zamanı takiben probiyotiklerin farklı formlarını alarak bağırsağınızdaki mikroflorayı olması gereken duruma geri çevirmelisiniz. Bu glukoronidaz ve diğer karsinojen durum sağlığınızı daha iyi hale seviyelerini düşürerek kansere yakalanma riskini azaltmaktadır. getirecektir. Yapılan çalışmalar, L. casei gibi probiyotiklerin kullanımının idrar Probiyotikler ve Kanser kesesi kanserinin tedavi sonrası B a ğ ı r s a k t ü m ö r l e r i n d e tekrar ortaya çıkma olasılığını Lactobacillus gibi probiyotik düşürdüğünü göstermiştir. Fakat bakteriler mutajenik bileşiklere bu bulguların yapılacak yeni bağlanarak tümör gelişiminin

gerekmektedir.

NESLİ TÜKENMEKTE OLAN ÇİFT TOYNAKLILAR

Probiyotik Gıdalar Probiyotikler, tükettiğimiz ve sağlığımız için iyi olan bakterilerdir. Süpermarketten satın alabileceğimiz çok sayıda gıdada bulunmaktadır ve bu gıdaların t a t l a r ı o l d u k ç a l e z z e t l i d i r. Probiyotikleri peynir, yoğurt gibi tükettiğimiz kültüre edilmiş mandıra ürünlerinden sağlamak mümkündür. Probiyotik gıdaların ilaç olmadıgı ve tüketimine baslandıgında ara verilmemesi gerektigi, aksi halde bağırsak florasının kısa süre içinde eski haline döneceği unutulmamalıdır.

i And Geyiğ

elus)

(Hippocam

Cervidae (Geyikgiller) familyasının Güney Amerika'da Andlar'da yaşayan bir cinsidir.

Dev Boğa Antilo bu (Taurotragus

Derbianus)

Bovidae (Boynuzlugiller) familyasından Orta Afrika'ya özgü büyük bir antilop türüdür.

Burma Boynuzlu K eçi (Capra Falconeri) Kuzeydoğu Afganistan, kuzey ve orta Pakistan,Hindistan'ın Cemmu ve Keşmir eyaletinin bazı kesimleri ile Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan'ın güneyinde yaşayan en iri yaban keçisi türüdür. s)

ensi on Liberi

Cüce

tod (Hexapro Suaygırı

Batı Afrika'nın bataklıklarına ve yağmur ormanlarına özgü iri bir hayvandır.

Nil Leçves i

(Kobus Meg aceros)

Bovidae (Boynuzlugiller) familyasından Afrika'da yaşayan antilop türüdür.

Oriksi Arabistan

oryx) (Oryx Leuc

Oryx cinsinden oriksi Arap Yarımadası'ndaki çöllerde yaşayan bir antilop türüdür.

Gaur (Bos

Gaurus)

Bovidae (Boynuzlugiller) familyasından bugün en büyük popülasyonu Hindistan'da olan bir sığır türüdür. Arş. Gör. Deniz Yüksel / Trakya Üniversitesi Biyoloji Bölümü denizyuksel@trakya.edu.tr Kaynaklar: ·Gupta V, Garg R. Probiotics. Indian J Med Microbiol 2009;27:202-9 ·Study in pregnant women suggests probiotics may help ward off obesity. The 17 th European Congress onobesity Amsterdam 69 May 2009. ·Aso Y, Akaza H, Kotake T, Tsukamoto T, Imai K, Naito S. Preventive effect of a Lactobacillus casei preparation on the recurrence of superficial bladder cancer in a double -blind trial. The BLP Study Group. Eur Urol 1995;27:104-9. http://www.naturalnews.com/019920_microbes_probiotic_health.html#ixzz2NKw0B72L

Amerika bizonundan daha küçük yapılıdır. Eskiden tüm orta ve doğu avrupada yaşamaktayken, günümüzde bazı hayvanat bahçelerinde ve ayrıca Rusya, Ukrayna, Belarus ve Polonya'daki milli parklarda yaşamaktadır. Kaynaklar http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ift_toynakl%C4%B1lar http://tr.wikipedia.org/wiki/Nesli_tehlikedeki_t%C3%BCrler

aus) ison Bon

izonu (B Avrupa B

28>29

sonuçlandığına ve astım gibi alerjik ve kronik hastalıkların görülme sıklığında artışa neden olduğuna inanmaktayız.


HABERLER

Antibiyotikler geleceği tehdit ediyor Antibiyotiklere karşı direnç kazanmış bakteriler tüm dünyaya yayıldı. Gelecekte basit enfeksiyonlar bile ölüme yol açabilir. Dünya Sağlık Örgütü'nün bu raporu 144 ülkeden veri alarak hazırlandı. İlk küresel rapor olma özelliği taşıyan çalışmada sık görülen hastalıklara neden olan koli basilinin birçok ülkede ilaçlara karşı direnç kazanmış olduğuna vurgu yapılıyor. Bu bakterinin neden olduğu hastalıkların neredeyse yarısında tedaviye yanıt alınamıyor. Haberin devamı ; http://www.ntvmsnbc.com/id/25513321/

Denizyıldızlarının Ölümü Geçtiğimiz yaz, gizemli bir hastalık Kuzey Amerika'nın batı kıyısında her zamankinden fazla daha denizyıldızlarını etkileyerek çarpıcı bir şekilde yayılmaya başladı. Şuan benzer bir şey de doğu kıyısında oluyor gibi görünüyor. Patojeni belirlemek için araştırmacılar, deney yapma ve genetik ipuçları arıyor. Onlar da bu üst yırtıcı kaybın ekolojik etkilerini bulmaya çalışıyor. Haberin devamı ; http://www.sciencemag.org/content/344/6183/464

Afrika Kuşları Yiyecek Çalmak İçin Kurt Çığlıkları Atıyor Çatal kuyruklu drongo, gözleri yakut rengi olup vücudu parlak siyahtır. Afrika ötücü kuşları aldatma krallığının ustasıdır. Hayvanları uzaktan korkutmak için diğer türlerin alarm çağrılarını taklit ederler. Drongosların farklı alarmlar sergilediklerini de görebilirsiniz. Bilim adamları Drongoların bu taklitlerini, yiyecek çalmak için yaptıklarını keşfetmişlerdir. Haberin devamı ; http://news.sciencemag.org/biology/2014/05/africanbird-cries-wolf-steal-food

Kuraklık daha da artacak İstanbul'da buluşan çeşitli ülkelerden bilim adamları, kuraklığı ve sonuçlarını tartıştı. Bilim adamlarına göre, İstanbul'un susuzluk tehlikesi daha da büyüyecek, barajlardaki doluluk oranı azalacak. Araştırmalara göre gelecek yıllarda dünya genelinde gıda fiyatları yüzde 85 artacak. Bu çarpıcı tahminler, 70 ülkeden yaklaşık 300 bilim adamının değerlendirmesiyle hazırlanan hükümetler arası iklim değişikli raporundan. Rapor, Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen bir toplantıyla açıklandı. Haberin devamı; http://www.ntvmsnbc.com/id/25509349

30-31

En Hızlı Kara Canlısı Bir Kene ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki Pomona Collega'da yürütülen bir araştırma, 3 milimetre büyüklüğündeki bir kene türünün en hızlı hareket eden kara canlısı olduğunu ortaya çıkardı. Çalışmada, canlıların boyutlarına göre aldıkları hız esas alındı. Paratarsotomus macropalpis olarak anılan 'hızlı kene', saniyede kendi boyunun 322 katı hıza ulaşıyor. Bir insanla kıyaslandığında kene, bir saatte 2 bin kilometre koşabiliyor. Daha önce en hızlı hara canlısı olarak belirlenen Avustralya'da yaşayan kaplan böceği, saniyede kendi boyunun 171 katı hıza çıkıyor. Çita ise 16 katına çıkabiliyor. Haberin devamı ; http://www.ntvmsnbc.com/id/25513359/

Nadir Fosilleşmiş Embriyolar 500 Milyon Yaşında Bulundu Kambriyen patlamasının fosilleşmiş kayıtları, evrimsel biyolojiye daha derinden bakışları sağladı. Araştırmacılar, bu tarih öncesine ait fosilin hangi organizmaların iskelet yapısını gösterdiğini bulabilir. Araştırmacılar önceden keşfedilmemiş nadir fosilleşmiş embriyolar buldular. Çalışma yöntemleri evrimsel tarihin gelecekteki yorumlanması için yardımcı olabilir. Haberin devamı ; http://www.sciencedaily.com/releases/2014/04/1404 10122205.htm


ELEKTRON MİKROSKOBU GÖRÜNTÜLERİ Elektron mikroskobu genel olarak cisimden saçılan elektronların görüntülenmesi üzerine kuruludur. Maddeyle etkileşen elektronların dalgaboyu bu görüntülemenin nanometre boyutlarında yapılmasına olanak sağlar. Bu tip mikroskoplar, elektron enerjisine ve ölçüm aletinin çalışma moduna göre,geçirimli elektron mikroskobu, taramalı elektron mikroskobu, düşük enerjili elektron mikroskobu gibi farklı sınıflara ayrılır. Kullanım alanları temel bilimlerden (başta katı hal fiziği olmak üzere jeoloji, biyoloji gibi birçok dalı içine alarak), tıbbi ve diğer teknolojik uygulamalara kadar geniş bir yelpazeyi kapsar.

ÖRÜMCEĞİN GÖZLERİ

POLEN

DİŞ ÇÜRÜMESİNE NEDEN OLAN BİR BAKTERİ

BİR BÖCEK GÖZÜ

TAT TOMURCUĞU

SOFRA TUZU

CD Kaynaklar http://legacy.mos.org/sln/sem/flyfoot.html http://twistedsifter.com/2013/03/microscopic-images-of-snow-crystals/ http://www.dartmouth.edu/~emlab/

KAR KRİSTALLERİ

http://www.plantcellbiology.com/wp-content/uploads/2012/02/Flour-Beetle-eye.jpg http://remf.dartmouth.edu/pollen2/pollen_images_1/images/07%203a_Mix-8.jpg http://bremlang.blogspot.com.tr/2010/04/emilys-thesis-presentation.html http://www.thenakedscientists.com/HTML/content/kitchenscience/wet/gasses/exp/colours-in-cds/ http://murry-gans.blogspot.com.tr/2012/11/a-jumping-spider.html

Bu dergi Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm öğrencileri tarafından aylık olarak hazırlanmaktadır.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.