Dinamik Gazete 16. Sayı

Page 1

Nisan 2015 Sayı: 78

dinamik@buik.net www.dinamikgazete.com

@DinamikGazete

gazete

Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü süreli yayınıdır. Ücretsizdir.

Kampüste

Tansiyon Yükseliyor

Boğaziçili Kadının Sesi: BÜKAK Son zamanların en önemli gündem maddelerinden biri olan kadın cinayetleri ve kadına şiddet konusunda farkındalık yaratmak amacıyla Türkiye’nin ilk kadın araştırmaları kulübü olan Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü'nü (BÜKAK) daha yakından tanıyalım. Sayfa 4’te

7 Haziran seçimlerine yaklaşırken ülkede artan tansiyonun bir adresi de üniversiteler. Boğaziçi’nin de etkilendiği bu gerginlik uzun süredir sosyal medyada sert atışmalara, kampüste ön görülemeyen krizlere hatta arbedelere neden oluyor. Fırat Çakıroğlu’nun vefatı ve Nevruz’la devam eden süreçte bütün öğrencilerin ortak kaygısı olan siyasi gerilimi ve güvenlik meselesini ele aldık. Sayfa 12’de

Otostopçunun Yüksek Lisans Rehberi

Amacımız ne olursa olsun hepimiz yüksek lisans yapmayı aklımızdan geçiriyoruz. Konuyla ilgili sorularınızı cevaplayan küçük bir rehberi sizler için derledik. Sayfa 8'de

ÖĞRENCİLER İÇİN KOLAY VE LEZZETLİ YEMEK TARİFLERİ

16

20

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ İŞLETME VE EKONOMİ KULÜBÜ


2

kampüs

Boğaziçi'nde herkes özgürdür, ama bazıları daha da özgürdür.

Genel Yayın Yönetmeni

Mehmet Evrim Saraç mehmetevrim.sarac@buik.net

Yalan yok okulumuz, üniversitemiz hiç bir yerde olmayan özgürlüğe, öğrencisine güvene ve hoşgörüye sahip. Peki bu güven, özgürlük ve hoşgörü herkese karşı aynı seviyede mi? Güven okul-öğrenci arasında daha kayıt esnasında kurulan en temel duygu. Boğaziçi’nde insanlara ve kedilere güvenebilirsiniz. Sizi yarı yolda bırakmazlar, elinizden tutar yardımınıza koşarlar. Ama siz siz olun yine de birine güvenmeden iki kez düşünün. Kim bilir belki de o ufacık kedi yüzünüze güler, arkanızı döner dönmez pençelerini size geçirir. Özgürlük; sadece eylemlerde atılan sloganlarda ve verilen demeçlerde kalmaz Boğaziçi’nde, hakikaten herkesin özgürlük alanı vardır. Tabii ki diğer insanların özgürlüklerini kısıtlamadığı miktarda. Ama bazı kişiler vardır, kendilerini en özgür görürler. Onlar; istediklerini yapabilir, konuşmasını istemediklerini susturabilir, üzerine vazife olmayan etkinlikler yaparak ortalığı karıştırabilir, kulüplerin var olduğu bir sistemde tabiri caizse onların işini baltalayarak çalışabilir. Bu dediklerimle bir güruhu suçlamıyorum, farklı zihniyetlerde olan ama özgürlük sınırları “daha geniş” olan bir kaç grubu suçluyorum. Hoş görmek büyüklük müdür yoksa eşitlik mi? Bir şeye hoşgörülü yaklaştığımızda; ‘büyüklük bende kalsın’ diye mi düşünürüz? Yoksa hoşgörülü yaklaşmak eşitliği, herkesin hakları olduğunu ve A grubu nasıl zıplayabiliyorsa onunla eşit B grubunun da zıplayabileceğini mi gösterir? Tabiki ikincisidir hoşgörü. Sonuçta güven ve özgürlüğün olduğu ortamda eşitlik de vardır ve insanlar birbirlerine karşı hoşgörülü olmalıdır. Sizin de dikkatinizi çekmiştir; bazen sistem böyle işlemiyor, insanlar kendilerini yükseklerde görüp hoşgörülerini lütuf gibi dağıtıyor. Herkes duymuştur “Bu seferlik öyle olsun” kalıbını, ‘küçük dağları sen yarattın ya’ derim ben içimden bu cümleyi her duyduğumda. Bu seferlik böyle olmasın

kardeşim, işin kitaba uygunu neyse hep öyle olsun. Sağından kalkınca böyle, solundan kalkınca şöyle olmasın. Benzer her olaya her zaman aynı prosedürleri uygulamak lazım, kökleşmiş kalıpları yıkmak buraya X hoşgörü, şuraya 3X hoşgörü göstermemek lazım.

Kampüste Neler Oluyor

Emin Çenberlitaş

emin.cenberlitas@boun.edu.tr BuAlert Atölye Binası

Toparlamak gerekirse; Boğaziçi iyi güzel hoş da kime o belli değil. Kökleşen yapılar, alanlara müdahaleler, sınırları aşmalar... Herkes işini, ama kendi işini, “doğru” ve “kitaba uygun” yaparsa güven, hoşgörü ve özgürlük ortamı tam anlamıyla sağlanmış olur. Bir Veda Havası Yazın başladığımızda güzel şeyler yapacağımızı biliyordum. Merkezinde kampüs olan çok yönlü haberler yapmak, okuldaki Dinamik algısını yerleştirmek ve Boğaziçi’nde olan güncel haberleri öğrencilere taşımak temel amaçlarımızdı. Ben kendi açımdan bunları başardığımızı düşünüyorum. Dinamik Gazete’nin bu seneki üç sayısında %80 oranla kampüs haberi varsa, Dinamik artık tam anlamıyla bir kampüs gazetesidir, burada mütevazı olursam Dinamik ‘15 ekibine haksızlık etmiş olurum. Bunlar bu seneki son cümlelerim, benim için bir veda havası ama yeni bir dönemin de başlayacağının işareti. Burası ilk günkü heyecanını zamanla kat be kat arttıranların, devraldığı bayrağı daha da ileriye taşıyanların, kolay bağlanıp ömür boyu hatırlayanların mekanı; burası bir gazeteden daha da fazlası. Yeni dönemin de aynı heyecanla devam etmesini dilerim. Bu seneyi benimler geçiren tüm Dinamik ekibine teşekkür ediyorum. Her birimizin ellerine sağlık. Hadi Eyvallah,

Makina Mühendisliği bünyesinde çalışan Boğaziçi Üniversitesi Alternatif Enerji Yarış Takımı(BuAlert) ’nın Atölye Binası inşaatında son aşamaya gelindi. Münih Teknik Üniversitesi’ne yapılan inceleme gezileri sonucunda ortaya çıkan proje; Rektörlük, Yapı-İşleri ve takım üyelerinin işbirliğiyle kısa sürede hayata geçirildi. Güney otoparkta, BuDans binasının yanındaki ağaçların arkasında kalan atölye için hazırlıklar 2014’ün yaz aylarında başlamıştı. Kuzey, Güney ve Hisar Kampüs’te takım üyelerinin yaptığı ayrıntılı arazi çalışmaları sonucunda yeri kararlaştırılan binanın yapımında etraftaki ağaçlara zarar gelmemesi hassasiyetle gözetildi. Rektör Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu ve BuAlert’in danışman hocası Makina Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Günay Anlaş’ın destekleriyle gerçekleşen proje, inşaat planının tamamen BuAlert üyesi makine mühendisliği öğrencileri tarafından çizilmesi yönüyle de dikkat çekici

?

Sinan Kırçova

sinan.kircova@boun.edu.tr bir özelliği sahip. 54 metrekarelik bir tabana kurulu, bir buçuk katlı binanın yapımı takımın yıllardır süregelen altyapısal ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılayacak. Üst katı ağırlıklı olarak elektronikle ilgili çalışmalara ayrılan atölyenin alt katında imalat işlemlerine yer verilmesi planlanıyor. İçindeki toplantı salonuyla takım içinde gerçekleştirilecek teknik eğitim programlarına da ev sahipliği yapacak atölyenin açılışı için sabırsızlanan BuAlert heyecanla gün sayıyor. Takımın Genel Sekreteri Doruk Aksoy’dan alınan bilgilere göre “Shell Eco Maraton Europe 2015” enerji verimliliği yarışmasının elektrik-prototip kategorisinde Türkiye’nin en verimli aracı olmak için yarışacak “Electrotype I” isimli aracın imalatı da bu atölyede yapılacak. Bu sene Hollanda’nın Rotterdam kentinde gerçekleşecek yarışmada BuAlert, 2011’de hidrojen-prototip kategorisinde Türkiye rekoru elde etmişti.


kampüs Psikoloji-Sosyoloji Binası Çevre Düzenlemesi Psikoloji-Sosyoloji Binasının çevre düzenlemesi tamamlandı. Rektörlük, Yapı İşleri, Bölüm Başkanları ve öğrencilerden alınan görüşler ışığında planlanan peyzaj çalışmasının bahar aylarında tamamlanması bekleniyor. Yaya geçişine açılan alanda bir dizi yenilik yapıldı. Psikoloji-Sosyoloji Binası önünden Güney meydana doğru çıkan rampa yüksek eğimiyle tehlike arz ettiği için kaldırıldı. Rampa yerine kullananları yormayan İspanyol merdiveni tercih edildi. Mevcut yeşil alanların olduğu gibi korunduğu çalışmada binanın ön kısmındaki alanın da canlandırılması planlanıyor. Bitkilendirme aşamasındaysa ağırlıklı olarak orman altı bitki örtüsüne yer verilecek. Projenin mimarlarından Hande Kalender, yapılan tüm çalışmaların hassas Boğaziçi kimliğine uygun, bütüncül bir bakış açısıyla gerçekleştirildiğinin altını çizdi.

hafta boyunca kampüs girişlerinde 24 saat kimlik kontrolü yapıldı. Olaylardan bir hafta sonra kimlik kontrolü sadece akşam yapılmaya başladı. 12 Mart günü de daha önceden kapalı olan C Kapı ve Kore Okulu Kapısı açıldı.

len çalışmalar sonucunda patent alma aşamasına gelinen projenin çıkış noktasının klavye üzerindeki harflerin ergonomik yerleşimini araştırmak olduğunu aktaran Doç. Dr. Mahmut Ekşioğlu, iyi bir klavye tasarımında en önemli ölçütün harflerin klavyedeki dağılımı olduğunu belirtti. Yapılan açıklamada E klavyenin, dünyada hem deneye ve hem de matematiğe dayanan ve aynı zamanda doğrulama testleri yapılmış ilk ve tek bilimsel klavye olduğu vurgulanırken, dünyaya da ergonomik ve optimal klavyeler geliştirmek için yeni bir yöntem kazandırıldığı ifade edildi.

Kuzey Yemekhane Kapısı Yenilendi

Boğaziçi Üniversitesi Kooperatifi Baraka Kantini 26 şubatta K-Park yolu üzerinde sağda Boğaziçi Üniversitesi Kooperatifi Baraka Kantini açıldı. Boğaziçi Öğrenci Kooperatifi Çalışma Grubu (BuKoop) hem yerel üreticiden aldığı ürünleri kentteki tüketiciyle buluşturmayı amaçlayan bir tüketim kooperatifi. Baraka’da her pazartesi toplantılar yapılırken, her perşembe de önceden açıklanan menüdeki yiyecek ve içecekler uygun fiyattan servis ediliyor.

Boğaziçi Üniversitesinin en kalabalık mekanlarından biri olan Kuzey Yemekhane’deki kapı bir süredir öğrencilerin şikayet ettiği bir konuydu. Öğrencilerin şikayeti temel olarak kapının oluşturduğu hava akımından kaynaklanıyordu. Öğrencilerin bu şikayetleri okula ÖTK aracılığıyla Ocak ortasında iletildi. Aradan geçen iki aylık sürede, Mart’ın ikinci haftasında, yeni döner kapı Yapı İşleri tarafından takıldı.

E Klavye

Bu son gelişmeler üzerine okul yönetimi; Kuzey Kampüs C Kapı’yı ve Kore Okulu’nun oradaki kapıyı tamamen kapatırken, iki

Doç. Dr. Mahmut Ekşioğlu liderliğindeki araştırma ekibi 10 parmak yazım ilkelerine göre tasarlanan Türk diline uygun “E klavye” sistemini geliştirdi. 3 yıldır sürdürü-

ikinci dönem öncesinde yarattığı büyük tepki, Şubat ayı başında Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası katlamalı harç uygulamasının gündemde olmadığına dair yaptığı açıklamayla yatıştı. Katlamalı harç bir dersi üçüncü kere alan öğrencinin dersin kredi başına öğrenim ücretinin %50’sini, dördüncü kere alan öğrencinin ücretin %100’ünü, beşinci defa alan öğrencinin ücretin %300’ünü ödemesini öngörüyordu.

Kilyos’ta Neler Oluyor? Okul yönetiminin hazırlık eğitiminin tamamını Kilyos’ta bulunan Sarıtepe Kampüsüne taşıma çabası dâhilinde yeni gelişmeler yaşanıyor. Ocak ayında çalışmaya başlayan Rüzgar Enerjisi Santrali ile beraber kendi elektriğini üreten dünyadaki ilk kampüs olma özelliğine kavuşan Sarıtepe Kampüsü’nde şimdi de yeni bir yurt ve spor tesisi açıldı. Yapımı uzun yıllardır devam eden ve bazı hukuki sorunlardan dolayı açılışı sürekli ertelenen yeni spor tesisinin yapımında son aşamaya gelindi. En geç bu dönem içerisinde açılması beklenen spor tesisi, kapalı bir spor alanına hasret kalan hazırlık öğrencilerini sevindirecek bir haber. Kampüsteki bir diğer yenilik de yeni açılan 3. Kilyos Yurdu. 2. Kilyos Yurdu’nun bitişiğinde bulunan ve uzun yıllardır bazı sebeplerden dolayı kullanılamayan bina restore edilerek yurt haline getirildi. Daire tipi odalardan oluşan ve karma düzene sahip olarak açılan yurt şimdilik geçiş aşamasında olduğundan dolayı öğrencilere internet gibi bazı servisleri sağlamakta yetersiz kalıyor. Wifi’ın ‘şimdilik’ bulunmadığı 3.Kilyos Yurdu’nun okulun gittikçe kalabalıklaşan nüfusuna çare olmasını umuyoruz.

Kimlik Kontrolü Ege Üniversitesi’nde 20 Şubat günü hayatını kaybeden Fırat Çakıroğlu için bir çok üniversitede anmalar düzenlendi. Bu anmalar kapsamında 23 Şubat günü Boğaziçi Üniversitesi’nde karşıt görüşlü öğrenciler arasında olaylar çıktı. Aynı akşam Güney Kampüs’e inen bir grupla güvenlikler arasında ufak çaplı tartışma yaşandı.

3

Katlamalı Harç Öğrenci katkı paylarında önemli değişiklikler yapacak olan bir düzenleme, 27 Eylül’de Resmi Gazete’de duyuruldu. Düzenlemeyle beraber bir dersi üç veya daha fazla defa alacak öğrencilerin ödeyeceği katkı payları katlamalı olarak arttırıldı. Düzenlemenin öğrenciler arasında, özellikle


04 4

ekonomi kampüs Editör

Seçime Beş Kala Kampüs Cem Aksoy cem.aksoy@buik.net

2013’ten beri sürekli artan gerginlik, baş döndürücü yurt içi ve dışı gelişmeler, ülke 7 Haziran seçimlerine doğru yol alırken ona yüklü bir bagajı da taşıtıyor. Siyaset, artık kahvede, berberde konuşulurken yanında çay içilen geyik malzememiz değil herkesi yay gibi geren, adeta bir varoluş sahası haline gelmiş bir ateş hattı. Çözüm Süreci, Gezi, 17-25 aralık, seçimler, Işid, Kobane vs. derken ülkede herkes öfkeli, herkes ateş püskürür hale gelmiş ve herkes yarın siyaseten silinme ihtimalini kılcallarına kadar hissediyor. İşte bu yüzden 7 Haziran seçimleri, şu gergin iki buçuk senenin sonunda, kimin neyi kazanıp kaybettiğinin belli olacağı bir “climax”. Üniversiteler öteden beri ülkemizin er meydanı olduğundan sebep, işte bu son dönemde yine kampüsler artarak kavga gürültüyle anılır oldu. Özel üniversitelere dahi sıçrayan olaylardan Boğaziçi de azade değil ne yazık ki. Boğaziçi’nde son zamanlarda geleneğinde olmayan bir şekilde karşıt görüşlüler arasında arbedeye varan, henüz kimseye ciddi bir zarar gelmese de karşılıklı gerginliği sürekli tırmandıran hadiseler yaşanıyor. Çözüm Süreci’nin hız kazanması ve Kürt Hareketi’nin ülkenin batısında görünürlüğünün artmasıyla beraber ülkede belli ölçüde büyüyen milliyetçi tepki Boğaziçi’ne de yansıdı bu son dönemde. İlginç bir şekilde de Boğaziçi’nin tarihinde çok fazla görmediğimiz Milliyetçi Sağ söylemin önce Buddy gibi platformlarda, ardından Fırat Çakıroğlu’nun vefatıyla kampüsün tam da içinde giderek kendini arttırdığına şahit olduk. Uzun bir süredir ilk defa Boğaziçi’nin kapılarında, göstermelik de olsa, kimlik soruldu. İki senedir Dinamik Gazete’deyim, bu sayede kampüsteki çoğu siyasi gösteri, protesto, yürüyüş, gerginlik, kavga gibi olayları yakından takip etme şansına sahip oldum. Bu güne kadar, benim gördüğüm, üniversite idaresi, giderek hassaslaşan dengeleri koruyup olayların büyümesini önlemede başarılıydı. Lakin izlenen bu -tabiri caizse- hassas denge siyaseti pek az kişiyi tatmin edebildi. Nitekim bugün öğrencilerin ezici çoğunluğu idarenin tarafsız olduğunu düşünmüyordur diyebiliriz. Artan gerginlik ve kampüste yeni boy gösteren milliyetçi cereyan, idarenin manevra sahasını giderek daraltacak, önlerine çözmeleri gereken yeni bir sınav

koyacak diye düşünüyorum. Tabii daha önemli bir imtihan da kampüste hali hazırda sesi gür çıkanları bekliyor. 5 Mart ADK 1915 etkinliği ve 23 Şubat afiş yırtılması hadisesiyle çok başarılı bir sınav vermedikleri malum. Son Newroz’da çıkan küçük çaplı arbede de, İÜ’deki halay videosunun etkisini arkasına alıp sosyal medyada kendilerine karşı güçlü ve sert tepki yükseltti. Seçime beş kala bu tarz olaylarla gündeme gelmenin mensup oldukları siyasi harekete çok bir faydası dokunmayacağı gibi, kampüste gerginliği arttırdığını görmeleri lazım. Bugüne kadar büyük çaplı şiddet olayları yaşamadık belki, ama diyalog kanallarını kapatıp kamusal alanımızı nasıl paylaşmamız gerektiğini öğrenmeye çalışmayarak yangına körükle gidiyor olabiliriz. Son bir söz de kampüsün bu yeni aktörlerine: siyaset biçiminiz ve platformlarınız şekillenmeye devam ettikçe üslubunuzu yontup diyalog mekanizmaları kurmazsanız bu yeni siyasetiniz sadece karşınızdakine yönelik nefretimizin zuhur ettiği tepki anlarından ibaret kalır. Bugün Facebook paylaşımlarının altına yapılan yorumlardan ibaret olabilir bunlar. Fakat dikkat edelim ki bu yorumlar önü alınmaz bir şiddet sarmalının ilk adımı olmasın. *Başta Evrim Saraç, Süveyda Çil, Alper Arslan, Selena Tezel, Ebrar Bahçivan, Candemir Yılmaz olmak üzere bu sene bana ikinci bir aile olan, kampüsün ortasında bana ev sıcaklığını sunan BUİK ailesi ve Dinamik Gazete’ye çok teşekkür ederim.

Boğaziçili K İlayda Çiloğlu

ilayda.ciloglu@boun.edu.tr Boğaziçi Üniversitesi’ni Boğaziçi yapan en önemli unsurlardan biri öğrenci kulüpleridir ve bünyesinde pek çok ilkleri barındırır. Bu yazı da son günlerin en önemli gündem maddelerinden biri olan kadın cinayetleri ve kadına şiddet konusunda farkındalık yaratmak amacıyla Türkiye’nin ilk kadın araştırmaları kulübü olan Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü (BÜKAK) üzerine. BÜKAK Neden Kuruldu? 15 yıl önce üniversitede toplumsal cinsiyet konulu birkaç dersten daha fazlasının –bu işin aktivizminin yürütülmesini- isteyen bir grup feminist kadın öğrenci ve kadın akademisyenlerin desteğiyle kadın araştırmalarına ilgi duyan öğrencilerin çalışmalarını yürütmeleri amacıyla kuruldu. İlerleyen zamanda Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde de kadın araştırmaları kulüpleri kurulmaya başlandı. BÜKAK bu kulüplerle de iletişim halinde farklı üniversitelerdeki çalışmaları yakından izliyor ve düzenlenen konferanslarda yer almaya çalışıyor. BÜKAK Neler Yapar? Her yıl güz döneminde temel feminist teorisi okuması yapılıyor. Metinler danışman hocalar ve mezunlar tarafından belirleniyor ve hem dünyada hem Türkiye’de temel tartışmalar açan bu metinler üzerinde tartışılıyor.

Yılın ikinci yarısındaysa hem kulüp üyelerinin ilgi ve ihtiyaçları hem de gündemin getirdiği konular üzerine okumalar ve tartışmalar devam ediyor. 25 Kasım ve 8 Mart Etkinlikleri Yılın bu iki önemli haftasında BÜ’de Kadın Gündemi adlı birer bülten çıkıyor. Bültenin içeriği kampüste, Türkiye’de ve dünyada kadın gündeminden oluşuyor. İçerisinde dönem içinde yapılan çalışmalar sonucu çıkarılan ürünlere, seminer notlarına, kitap tanıtımlarına ve öğrenci ödevlerine yer veriliyor. 25 Kasım ve 8 Mart haftalarında kampüste paneller ve söyleşiler düzenleniyor; 8 Mart’ta kadın yazarların eserlerinin görünür kılınması için Kadın Eserleri Kitap Sergisi düzenleniyor. Sergide eseri bulunan yazarlar ile söyleşiler yapılıyor, tiyatro, konser gibi etkinliklere yer veriliyor. Aynı zamanda sergide kulüp öğren-


kampüs ekonomi

Kadının Sesi:BÜKAK cileri BÜ’de Kadın Şenliği hazırlıkları için kadın kampı düzenleyip bu süreçte üzerinde kadın yazarların kitaplarından alıntılar olan bez çantalar, kitap ayraçları vb. ürünlere rastlayabilirsiniz. Birlikte geçirdikleri bu zamanın kadının yalnızlaşmasını önlediğine, iletişim ağlarını güçlendirdiğine ve deneyim aktarımını sağladığına inanıyorlar. Çeşitli yayın evlerinin indirimli satılan kitaplarının yanı sıra her yıl farklı bir amaç için satılan ürünler de var. Örneğin bu sene sergide satın alınan her kürtçe çocuk kitabı Suruç’taki kampa yollandı. Bu yıl Kasım ayı “Cinsel Tacize Karşı Farkındalık Ayı” olarak belirlenmişti. Kasım ayı boyunca panel, söyleşi, film gösterimleri ve forumlara katılım için çağrılar yapıldı ve tüm ay boyunca “Cinsel Tacize Hayır” rozetleri, sarı ve turuncu düdükler dağıtıldı. Bir Öğrenci Kulübü Olarak BÜKAK ve Erkek Öğrenciler BÜKAK ile ilgili merak edilen bir konu da erkek öğrencilerin dönem içindeki çalışmalara dahil olup olamadığı. Bir öğrenci kulübü olarak BÜKAK’ın kapıları herkese açık; ancak kulübün amaçları ve belirlenen programları çerçevesinde kadın ve transların toplumsal kimliklerinden ötürü maruz kaldıkları birtakım ortak sıkıntıların erkeklerin olmadığı bir ortamda daha rahat dile getirilip paylaşılması amacıyla kadın ve erkek öğrencilerin çalışma programları ayrılmış durumda. Dönem içinde kadın ve trans öğrencilerin feminist

teori okumaları yaptığı zamanlarda kulübe başvuran öğrenciler için de erkeklik okuması çalışmaları yürütülüyor. BÜKAK’ın Başarısının Eseri: Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu (CİTÖK) Aralık 2012 tarihinde resmi bir komisyon haline gelen Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu (CİTÖK), BÜKAK bünyesinde çalışmalarına başlamış. Daha önce bu konuda BÜKAK ile çalışan akademisyenlerin de yer aldığı bu komisyonun amacı cinsel tacize karşı farkındalık yaratmak ve süreç içinde meydana gelecek vakaların takipçisi olup kişilere psikolojik, yasal ve güvenlik konularında yol göstermek. Prof. Dr. Şemsa Özar ile BÜKAK Hakkında BÜKAK 15 yıl önce kurulduğunda kampüs içinde de dışında da kadınlara karşı ayrımcılık ve şiddet vardı tabii, ama bu denli kamuoyunun gündemine gelmemişti. Kadın örgütleri, karanlığa gömülmüş bu ayrımcılık ve şiddet vakalarını günyüzüne çıkarmak için tüm güçleri ile mücadele veriyordu. BÜKAK böyle bir ortamda, hatta bazı üniversite mensuplarının “Bizim üniversitemizde kadın-erkek ayrımcılığı, taciz olmaz.” dedikleri bir ortamda sözünü söylemek, eylemlerini görünür kılmak amacıyla azimli bir avuç kadın öğrenci tarafından kuruldu. O günden bugüne geçen 15 yılda da görüşlerini, hem eğlenerek, hem direnerek mücadeleden yılmadan türlü çeşitli etkinliklerle etkili bir biçimde duyur-

du. En sevdiğim de her yıl düzenledikleri BÜ’de Kadın Şenliği. Her yıl 8 Mart haftasında düzenlenen tiyatrodan yürüyüşe, kitap sergisinden panellere kadar çeşitli faaliyetlerin yer aldığı şenlik. Bu yıl, örneğin, etkinliklerden biri olan Eren Keskin ve Evren Balta’nın konuşmacı olarak katıldığı Güven(siz)lik paneli dünyada, Türkiye’de ve üniversitelerde “güvenliği” sağlama adına aslında nasıl güvensiz bir ortam yaratıldığını ve bu ortamın muhalif insanlara karşı ne denli şiddet ve cezalandırmaya dönüştüğünü açık biçimde ortaya koydu. BÜKAK’ın önemli faaliyetleri arasında sayabileceğimiz, örneğin, Türkiye üniversitelerinde bir ilk olarak üniversitemizin yayınladığı Tacizden Koruma ve Korunma Kılavuzu vardır. Bu Kılavuz’un hazırlanması ve üniversite yönetimine kabul etti-

05 5

rilmesi aşamasında en büyük çabayı BÜKAK ve bazı kadın öğretim üyeleri göstermiştir. Aynı şekilde, Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nun kuruluşu sırasında da BÜKAK çok önemli bir rol oynamıştır. Kampüs içinde ve çevresinde cinsel taciz ve şiddetin ortadan kalkması amacıyle Kasım ayında gerçekleştirdiğimiz Cinsel Taciz Farkındalık etkinliklerini de Komisyon ve BÜKAK ortaklaşa düzenlemiştir. Kadınlara karşı ayrımcılık, cinsel taciz ve tecavüz ülkemizde azalmak yerine artış göstermekte, görüyoruz ki kendi kendine ortadan kalkacağı da yok. O nedenle, ayrımcılığa ve şiddete karşı durmak, kadın mücadelesini, dayanışmasını, örgütlülüğünü güçlendirmek son derece önemli. Bana göre, BÜKAK tam da bunu yapıyor. Bu 15 yılda BÜKAK’a emeği geçen tüm öğrencileri en içten dileklerimle kutluyorum.


6

kampüs

Yeşil Enerji, Yeşil Üniversite Nadir Aktan nadir aktan@boun.edu.tr Emre Otay, “Sarıtepe Yeşil Kampüs” projesi kapsamında BÜRES’in, 2009 yılında yapılan ön fizibilite çalışmasıyla ilk adımı atıldıktan sonra 27 Aralık 2014’te tamamlanarak ilk elektriğini ürettiğini belirtti. 27 Aralık itibariyle Sarıtepe Kampüs’ün elektrik ihtiyacını karşılayan BÜRES’in, bir yılda 1,4 milyon kWh elektrik üretmesi planlanıyor. Santral, Sarıtepe Kampüsü’nün ihtiyacı olan 1 milyon kWh elektrik enerjisini fazlasıyla karşılıyor olacak. Bu şekilde bir yılda 400.000 TL bütçe tasarrufu sağlayacak olan BÜRES’in, tahmini olarak 8-9 yılda yatırım maliyetini karşılaması planlanıyor. Bunun yanında, bir yılda sağladığı 900 ton karbon tasarrufunun çok önemli olduğunu vurgulayan Emre Otay, BÜRES’in inşasının tamamlanmasıyla “Yeşil Kampüs”e giden yolda büyük aşama kaydedildiğini belirtti. Ayrıca, Sarıtepe Kampüsü’te inşası tamamlanmak üzere olan Makine Mühendisliği ArGe Laboratuarı yenilenebilir enerjinin dönüştürülmesi ve saklanması üzerine çalışmalar yürütecek. Bu çalışmalar doğrultusunda, rüzgarlı havalarda üretilen elektrik enerjisinin, üretime elverişli olmayan hava koşullarında da kampüs enerji ihtiyacını karşılayacak biçimde depolanabilmesi hedefleniyor.

Üniversite Senatomuz, 2010 yılında "Sürdürülebilirliği olan 'yeşil' bir kampüs olmayı" 7 stratejik hedeften biri olarak belirledi. 2014 yılında Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı'nın Türkiye ayağı seçilen üniversitemiz, geçtiğimiz Aralık ayında Sarıtepe Kampüs'te Boğaziçi Üniversitesi Rüzgar Enerji Santrali'nin (BÜRES) yapımını tamamladı. "Yeşil Kampüs" olma yolunda yapılan çalışmaları, İnşaat Mühendisliği Bölümü'nden, BÜRES Proje Koordinatörü Emre Otay ve Ekonomi Bölümü'nden Rektör Danışmanı Fikret Adaman'la görüştük. “Hedefimiz sadece enerji değil, bilgi de üretmek” Rüzgar Enerji Santrali’nin gövdesine ve temeline yerleştirilen sensörler rüzgar, deprem gibi sebeplerle gerçekleşen farklı hareket ile titreşimleri ölçüyor. Bunun haricinde, santralin yakınına inşa edilen 80 m uzunluktaki ölçüm direğinin üzerinde bulunan sensörler ise rüzgarı, havayı, titreşimi ve gürültüyü ölçerek tüm çevreyi, üretimi ve tüketimi inceliyor. Elde edilen veriler ağ üzerinden gerçek zamanlı olarak laboratuara gönderiliyor ve 3 boyutlu bilgisayar modellemesi yapılarak araştırmalarda kullanılabiliyor. Üniversitemiz, yenilenebilir enerji üretimini çeşitlendirmek ve ideal üretim/tüketim dengesini yakalamak hedefiyle başlattığı çalışmalara devam ediyor. Sarıtepe Kampüsü’nü yaşayan bir kent laboratuarı haline getirmeyi hedeflediklerini belirten Emre Otay, bu kapsamda “enerjiyi aynı kampüs içerisinde yenilenebilir kaynaklardan üretmek, ölçmek, modellemek ve üretimi anlamak; tüketimi ölçmek ve nasıl tükettiğimizi anla-

mak, ve bu bilgiler ışığında üretim ile tüketimi optimize etmek” üzerine araştırmalar yapıldığını söyledi. “Sıfır-Net-Enerji” Kampüs oluşturmayı hedeflediklerini belirten Emre Otay, “Doğaya enerji açısından bir kayıp vermeyeceğiz, hatta tükettiğimizden fazlasını üreteceğiz. Şu anda bunu elektrik için yapabiliyoruz, fakat ısıtma için doğalgaz kullanıyoruz.” dedi. Bir sonraki aşamada ısınmanın iklimlendirme sistemleri üzerinden elektrikle sağlanması amaçlanıyor. Fikret Adaman, yeşil üniversite olma yolunda alternatif enerji kaynaklarını kullanmanın önemini vurgularken, kampüslerimizde bulunan güneş enerji panellerinin sayısının arttırılmasının hedeflendiğini ve yüksek teknolojili mikro ölçekli rüzgar gülleri için bir ön hazırlık yapıldığını belirtti. Kampüslerimizde yeni yapıların inşasında enerji verimliliği standartlarına göre hareket edildiğini söyleyen Adaman, bazı mevcut binalarda ise bu standartlar doğrultusunda yeniden yapılandır-

ma çalışmaları yapıldığını belirtti. Bunun yanında dolaylı olarak enerji tüketimini azaltmak gerektiğini, geri dönüşüm (recycling) ve yeniden kullanım (re-use) ile bunun desteklenmesi gerektiğine değindi. Fikret Adaman, “Geri dönüşüm mekanizmalarıyla dolaylı olarak enerji tüketiminin azaltılmasına yönelik çalışmalarımız var. Bu çalışmaları arttırmak ve başlanmış olan programları daha derinleştirmek, yaygınlaştırmak istiyoruz.” dedi. Adaman, “Diğer enerji kaynaklarından yararlanarak yaptığımız etkinliklerimizi, elektrik enerjisinden yapmak gibi bir projemiz var. Örneğin, ring yapan shuttle araçlarını elektrikli yapabiliriz.” dedi. Üniversitemiz, “öğrenci ve çalışanlar için insanlığa örnek olacak sürdürülebilir bir yaşam alanı yaratmak” hedefiyle çalışmalarına devam ediyor.


Altıncı Kampüs " Güney, Kuzey, Hisarüstü, Uçaksavar, Kilyos... Altıncısı neydi abi ya? " Pek çoğumuz Boğaziçi Üniversitesinin altı kampüsü olduğundan haberdarız ama hangimiz Kandilli Kampüsü hakkında bir şeyler biliyoruz?

Emin Çenberlitaş emn.çenberlitaş@boun.edu.tr Kandilli okulumuzun Anadolu yakasındaki tek kampüsü. Üsküdar’da yer alan kampüse İlk etapta ulaşım yorucu gözükse de hafta içi her gün Kuzey-Kandilli arası 5 shuttle seferi yapılıyor. Servisler önce Kuzey Kampüs’ten Bebek İskele’ye hareket ediyor. Buradan şehir hatları vapuruyla kısa bir yolculuktan sonra Kandilli İskelesi’ne çıkıp oradan servisle Kandilli Kampüsü’ne geçebiliyorsunuz. Yolculuk yaklaşık 4045 dakika sürüyor. Kampüs aslında ev sahipliğini yaptığı Kandilli Rasathanesi’yle meşhur. 1999 Depremi sonrası popüler olan Ahmet Mete Işıkara’nın (ki 10 sene başkanlık yapmıştır Rasathane’ye) da etkisiyle insanlarımızın her deprem sonrası Kandilli’den gelecek açıklamayı beklemesi bir refleks haline geldi. Öyle ki Kandilli Semti sadece rasathaneyle eşleştirilir oldu. Rasathane köklü bir tarihe sahip. Osmanlı Dönemine, 1868 yılına kadar uzanıyor tarihi. 1982’de de Boğaziçi Üniversitesine bağlanıyor

ve jeofizik, jeodezi, deprem mühendisliği bölümleri kuruluyor. Rasathane halen Türkiye’nin deprem ve jeofizik araştırmalarında en itibarlı kurumlarının başında geliyor. Kampüsün görmeyedeğer bir dokusu var. Her tarafı ağaçlarla kaplı ve yemyeşil bahçelere sahip. Belki de İstanbul’un en güzel görüntülerinden biri rasathanenin kulesinden baktığınızda ayaklarınıza seriliyor. Neredeyse tüm İstanbul’u seyredebileceğiniz bir manzaraya sahip. Rasathane’nin içindeki dev teleskoptan gökyüzünü inceleme imkanını sunuyor. Kampüsün ayrıca 2006 yılında kurulan bir deprem müzesi ve oldukça kapsamlı bir kütüphanesi var. Genelde yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin öğrenim gördüğü ve sadece 3 bölüm bulundurduğu için kampüs diğer Boğaziçililer tarafından pek bilinmiyor. Ama bahar havasının etkisini göstermeye başladığı şu günlerde temiz hava almak ve doğanın içinde güzel vakit geçirmek isterseniz Kandilli Kampüsü İstanbul’daki en uygun yerlerden biri.

kampüs

Sıradan Bir Sistem Eleştirisi Daha

7

Editör

Candemir Yılmaz candemir.yilmaz@buik.net

İnsanoğlunun bugüne kadar sahip olduğu ve olacağı, bir ırkın zaferi olarak kabul edilen hiçbir başarıya saygı duymuyorum. Ne bu güne kadar ayakta kalmış yapıtlarına, ne uzaya gönderdikleri uydulara ne de yazmış, çizmiş, bestelemiş oldukları hiçbir sanat eserine saygı duymuyorum. Yazıma bu kadar sert bir başlangıç yaptım çünkü insanın kendi kibriyle yarattığı ve yaşadığı bu yapay doğaya ancak bu sertlikle cevap verileceğini düşünüyorum. Dediğim gibi insan yapımı olan bir şeye saygı duymuyorum. Bizler içinde yaşadığımız doğayı yüzyıllar boyunca kendi egemenliğimiz altına almaya çalıştık, onu taklit ederek kendimize yeni yapay bir doğa yarattık. Ancak bizim yarattığımız taklit aslından çok daha kusurlu, çok daha acımasız ve çok daha adaletsiz. Doğanın ev sahipliği yaptığı hayatta kalma mücadelesi temel ihtiyaçları gidermek içindir, doğal seçilimi oluşturan da budur. Ancak bizim yarattığımız “sahte” doğada doğal seçilimden anladığımız şey kendi “yapay” gereksinimlerimizi gidermek için başka insanları aşağıya çekmek, o “aşağı” insanları kendi saçma egomuzu tatmin etmek için sömürmekten başka bir şey değil. İlk çağlarda bunları firavunlar, imparatorlar, krallar yaparken zaman geçtikçe ‘demokrasi’ bayrağı altında özgürlük adıyla yapılmaya başlandı. Başka bir kıtadan olan insanları zorla zincire vurup, yaşadıkları topraklardan ‘Yeni Dünya’ya götüren; orada kendi çıkarları için o insanları öldürmekten beter hale getiren insan ırkına saygı duymak zor. Bugün geldiğimiz noktada bahsettiğim bu “sömürü” düzeninin devletler eliyle sürdürüldüğünü söylemek güç. Belki bayat bir sistem eleştirisi olacak ancak yaşadığımız dünyada bu düzeni iyilik maskesi altında sürdürüyoruz. Herkes dünya barışından, adil çalışma ve yaşama koşullarından bahsediyor, ancak gel-

diğimiz nokta belli. Tabi ki istikrarlı ve sorunsuz bir dünya düzeni ülkelerin ekonomik gelişmeleri yolunda büyük bir öneme sahip fakat önceliğimiz ekonomik gelişmeden çok gerçek anlamda “insanca yaşama” olmadıkça buna ulaşmamız pek de kolay olmayacak. Son noktada kendi adıma bir özeleştiri yapacak olursam; ben işletme 2.sınıf öğrencisiyim ve 2-3 sene içerisinde bu dünyaya girmiş olacağım. Beni bunu yapmaya zorlayan da çevrenin baskısı olduğu kadar kendi egom ve hayatta kalma içgüdüm. Biliyorum ki bu hayata adapte olamazsam yapay seçilimin altında yok olup gideceğim, hayatta kalmak içinse adapte olmam lazım. Kısacası, doğanın yarattığı evrimi kendi elimize aldık kendi evrimimizi yaratıyoruz. Ancak bizim yarattığımız evrim hiçbir zaman doğanın evrimi kadar kusursuz ve mükemmel olmayacak. ”Kısa bir veda “ Bir gelenek olarak ben de Dinamik’in bu seneki 3. sayısında köşemin bir kısmını veda yazısına ayırmak istiyorum. Bir sene boyunca beraber çalıştığımız, sabahlayıp gazete çıkardığımız arkadaşlarım Ebrar Bahçivan, Mehmet Evrim Saraç, Cem Aksoy, Süveyda Ece Çil, Selena Tezel ve Alper Çağan Arslan’a ve tüm Dinamik ’15 ekibine teşekkür etmek istiyorum. Yaptığımız işlerle sizlerin beklentilerini karşıladığımızı umarak önümüzdeki senenin Dinamik ekibine başarılar diliyorum. Görüşmek üzere.


8

kampüs

Boğaziçi'nin Yeni Topluluğu: BUPSYCH

Okulumuzun yeni kurulan topluluğu BUPSYCH’ı tanımak ve tanıtmak amacıyla 24 Şubat’ta gerçekleşen BUPSYCH tanışma çayına sizler için katıldık. Tanışma çayı öncesi topluluğun kurucu üyesi olan Oya Masaracı ile topluluk hakkında konuştuk.

Simge Taşçıoğlu simge.tascioglu@boun.edu.tr Oya Masaracı, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü 2. Sınıf öğrencisi ve Bupsych kurucu üyelerinden. Bupsych yani Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Topluluğu geçtiğimiz kasım ayında kuruldu. İşe iki kişi başlandı ve şu anda farklı bölümlerden, aktif olarak çalışan otuzdan fazla kişiyle devam ediliyor etkinliklere. Dört alt kurul şeklinde çalışılıyor: Seminer alt kurulu, film okumaları alt kurulu, sosyal medya ekibi ve okuma grubu. Daha çok yeni kurulduğu için tüzük çalışmalarına yeni başlanmış. “Psikoloji bilimi gerçekten herkesin ilgi duyduğu bir alan. Bunu da zaten etkinliklerimize farklı bölümlerden ve okul dışından gelen arkadaşlar sayesinde anlayabiliyoruz. Bu yüzden psikolojiyi tanıtmak yani psikolojinin farklı ve bizlere okulda öğretilmeyen alanlarını okulda tanıtabilmek, insanların bu konularda daha çok bilgiye sahip olmasını sağlamak, film okumaları gibi başka alanlarla psikolojinin buluştuğu alanları insanlara tanıtmak amaçlarımız arasında.” diyen Masaracı yaptıkları etkinliklerin ortak amacına değiniyor. Etkinliklerinden biri olan film okumalarında, önce film gösterimini yapıyorlar ardından hocalarla analize geçiliyor. Bu okumalara psikoloji dışındaki bölümlerden de katılımın çok yüksek olduğuna

dikkat çekiyorlar. Katılmak için bir bilgi birikimine ihtiyaç yok, çünkü hocalar gerekli bilgilendirmeyi analiz sırasında yapıyor. Alanında uzman kişileri davet ettikleri ve çeşitli konularda düzenledikleri seminerle de mevcut. Daha çok akademisyenlerle çalışıyorlar. Bu şekilde kendi üniversitemizdeki hocalar da derslerinde anlatmadıkları konuları bu tarz seminerlerde anlatma şansı buluyor. Herkesin eşit haklara sahip olması ve iş bölümünün düzgün bir şekilde yapılmış olmasına oldukça önem veren topluluk herkesin aktif olabileceği bir sistem oluşturmaya çalışıyor. Şu anda bir topluluk şeklinde işledikleri için bir başkanları yok, ancak kulüp olduklarında bir başkanları olmasını planlıyorlar. Tanıtım videosuyla yapılan açılış sonrasında, katılımcı yorumları eşliğinde gerçekleşen ve şekillenen konuşmalar topluluğun eşitlik prensibine bağlılığının da göstergesi olmuş oldu. Oldukça kalabalık olan tanışma çayına üniversite dışından da katılım çoktu. Topluluğa olan ilginin bu kadar büyük olması böyle bir platforma ne kadar ihtiyaç duyulduğunu kanıtlıyor aslında. Yeni kurulan bu topluluğun biz öğrencilere psikoloji alanı açısından yeni perspektifler kazandıracağına şimdiden kesin gibi.

Otostopçunun Ferhat Melih Dal

melih.dal@boun.edu.tr Özelleşmenin giderek arttığı çağımızda daha iyi bir iş sahibi olmak, akademik hayata devam etmek, öğrencilik hayatından vazgeçmek istememek ya da belki de askerliği ertelemek… Amacımız ne olursa olsun hepimiz yüksek lisans yapmayı aklımızdan geçiriyoruz ve makro-ekonomi dersindeki ünlü “fırsat maliyeti” hesabıyla bu düşüncenin karlı mı yoksa zararlı mı olduğunu tartıp duruyoruz.

Yüksek lisans yapmak her bölüm için farklı getirileri olan bir tercih, mezunların yüksek lisansı tercih etme oranlarına bakıldığında da bu fark anlaşılabiliyor.

dis olunan ülkemizde YGS ile yüksek mühendis olunabiliyor. Yurt içinde yüksek lisans yapmayı tercih eden Boğaziçi’lilerin büyük çoğunluğu yine Boğaziçi’de kalıyor.

Grafiklerde görüldüğü üzere İnşaat Mühendisliği gibi özelleşmenin çok katı olmadığı bölümlerde doğrudan iş hayatına atılma oranı diğer bölümlerin çok üstünde; yeni mezunların %62’si doğrudan çalışmaya başlıyor. Endüstri Mühendisliğinde bu oran %30 civarında. Türkiye’de başvurular nasıl olur? Türkiye’de Yüksek lisans alımlarında ALES puanı, en az %50 olmak kaydıyla, bölümlerin kendi belirledikleri oranda önemsedikleri bir sınavdır. Ayrıca bölümlerin yaptığı mülakatlarda değerlendirmenin önemli bir parçası. ALES, Say 1-2, Söz 1-2 gibi her biri 50’şer sorudan oluşan 4 bölümden meydana gelen YGS tadında bir sınav. Yani LYS ile mühen-

*Times Higher Education mühendislik alanındaki en iyi üniversteler listesinden alınmıştır. Times Higher Education’ın Mühendislik alanında yaptığı sıralamaya göre ilk 10’da yer alan okulların büyük çoğunluğu ABD’de bulunuyor.


kampüs

9

n Yüksek Lisans Rehberi* Kıta Avrupası’ndan ilk 10 girebilen tek üniversite, Einstein’ın da mezunu olduğu ETH Zürich. Yurtdışına Nasıl Başvuru Yapılır? Amerika’da lisansüstü eğitimine başvurmak için ALES’in karşılığı denebilecek GRE sınavına girmek gerekiyor. Bunun yanında dil yeterliliği için TOEFL sınavına da girilmeli. Üniversiteden üniversiteye değişen başvuru süreçlerinde genel olarak bir referans mektubu isteniyor. Ayrıca Türkiye’dekinin aksine Amerikan üniversiteleri GNO’yu oldukça önemsiyor. MIT’ye nasıl kabul alınır? Bu soruyu, şu anda MIT’de yüksek lisans yapan EE’14 mezunu Eren Can

Kızıldağ’a sorduk. Öğrendiğimize göre ilk 10’daki okullara girmek isteyen birinin ortalamasının genellikle 3.85’in üzerinde olması gerekiyor. Fakat başvurduğunuz bölüme göre bu durum biraz değişebiliyor. Okullar kız/erkek dengesini korumak istediklerinden mühendislik başvurusu yapan bir kız, bir erkeğe göre daha şanslı olabiliyor. İyi bir okula girebilmek için iyi referans olmazsa

olmaz bir şart. Sizi iyi tanıdığını düşündüğünüz, derslerini yüksek notla geçtiğiniz bir hocadan referans almanız tavsiye edilebilir. Akademik düşünenler için üniversitelerde staj yapmak, bir araştırma projesine dâhil olmaya çalışmak doğru bir hareket olacaktır. Eren Kızıldağ, lisanstayken araştırmalara katılamayacağını düşünmenin yanlış olduğunu vurguluyor. Ciddi bir katkıda bulunulmasa bile o ortamda bulunmak kişiye çok şey öğretebiliyor. Avrupa’daki, ETH gibi iyi okullar ortalamayı ABD’dekiler kadar önemsemiyor. 3.60 üstü bir ortalamayla en iyi Avrupa üniversitelerine kabul almak mümkün. Hatta genel olarak Boğaziçi’den 3.20- 3.30 ile mezun olan biri iyi bir okula kabul alıyor.

*The Hitchhiker’s Guide to Graduate School Applications Abroad Otostopçunun Yurtdışı Lisansüstü Başvuru Rehberi 2011-12 mezunlarının hazırladığı, yurtdışında lisansüstü eğitimi yapmayı düşünenlerin aklına gelebilecek her türlü sorunun on kişilik bu konuda tecrübe sahibi mezunlar tarafından cevaplandığı harika bir kılavuz. Bu on mezunun kabul aldığı okulların Carnegie Mellon, MIT, Harvard, Maryland gibi okullar olduğunu da eklemek gerek. GRE sınavından, yaz stajlarına, araştırma projelerine ve başvuru maliyetlerine kadar her detay kitapçıkta yer alıyor. Dinamik Gazetenin Twitter hesabından bu kitapçığın linkine erişebilir, ya da ismini internet üzerinden arayarak rehbere ulaşabilirsiniz.


10

kampüs

BÜYAP

Design & Construct

Boğaziçi Üniversitesi Yapı Kulübü (BÜYAP)’nün dokuzuncusunu gerçekleştirdiği Design&Construct Çelik Köprü Yarışması 15 - 16 - 17 Nisan tarihlerinde Güney Meydan’ı birbirinden ilginç ve yaratıcı köprü tasarımlarıyla süsleyecek. Pek çok mimarlık ve inşaat mühendisliği bölümü öğrencisinin katıldığı yarışmanın kazananları, sektörün tanınmış isimlerinden ve akademisyenlerden oluşan bir jüri tarafından belirlenecek.

Kulüp Etkinlikleri SK

SportsFest 2015 8-11 Mayıs tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs’ü bir şenlik alanına çevirecek SportsFest, bir çok farklı branşta uluslararası öğrenci takımlarını ağrlayacak.

BÜMK

BUİK

ADventure 2015 2002 yılından beri genç reklamcıları bir araya getiren ADventure Reklamcılık Yarışması, bu sene de Türk Hava Yolları’nın sponsorluğunda gerçekleşecek. Yarışmaya 3 kişilik bir ekip kurup dünyanın daha büyük olduğunu ispatlayan maksimum 30 saniyelik bir video çekerek katılmak mümkün. En yaratıcı 10 fikir, 8-9-10 Mayıs’ta gerçekleşecek final etabına katılma şansını yakalayacak. Üç gün sürecek final etabında jüriyi etkilemeyi başaran fikirler, Haziran ayında gerçekleşecek olan Cannes Lions Yaratıcılık Festivali’ne uçuyor.

BÜYAK

Endüstri Mühendisleri Toplulukları Birliği Yılda 3 kez genel kurul düzenleyen Endüstri Mühendisleri Toplulukları Birliği (EMT), 10. yılını bu sene BÜYAK tarafından düzenlenecek olan 30. Genel Kurul’da Boğaziçi’nde kutlayacak. 15 üniversiteden gelecek olan endüstri mühendisleri toplulukları, 12-16 Haziran 2015 tarihlerinde düzenlenecek olan kurulda buluşacaklar. Katılımcılar 5 gün boyunca farklı oturumlarla EMT projelerine hazırlık yapıp kendilerini geliştirecek, bir yandan da çeşitli aktivitelerle İstanbul’un tadını çıkaracaklar.

New York Jazz Workshop

BÜDANS

Boğaziçi Üniversitesi 16. Dans Festivali BUDans tarafından 7-8-9 Mayıs tarihlerinde GKM’de düzenlenecek festivalde; salsa, latin, bachata ve tango gibi gösteri grupları sahneye çıkacak. Bunun yanında solo gösteriler ve diğer üniversitelerin dans grupları da gösterilerini sergileyecek.

New York Jazz Workshop, birbirinden deneyimli 7 caz müzisyeniyle yeniden Boğaziçi Üniversitesi’nde! 23-27 Nisan tarihlerinde tüm gün sürecek eğitimlerin ardından 27 Nisan günü eğitmenler ve öğrenciler ortam bir konser verecekler. Ayrıntılı bilgiye www.bumk.boun. edu.tr ve bumkmail@gmail.com adreslerinden ulaşabilirsiniz.

ENSO

Investimate Sanal Yatırım Yarışması Türkiye’ deki tüm üniversite öğrencilerine açık yepyeni bir sanal yatırım yarışması olan Investimate 9 Mart’ ta başladı. Hala devam eden 8 haftalık yarışmaya katılan öğrenciler hem kendilerini geliştirme hem de içinde New York gezisinin bulunduğu birçok ödülün sahibi olma fırsatı buluyor.

ICAMES 2015 Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Kulübü tarafından 2-9 Mayıs arasında düzenlenecek proje yarışması ICAMES, farklı ülkelerden gelecek katılımcılara hem bir yarışma hem de kültürel bir deneyim fırsatı sunuyor.

Enterprize 2015 Finali

Taşoda Festivali

BUO

Her sene olduğu gibi bu dönemde BUO yeni oyunlarıyla karşımızda. Nisan başından itibaren Osmanlı son dönemi Ermeni yazarlarından Hagop Baronyan ve Yervant Odyan’ın oyunlarından hazırladıkları kolaj oyunla perdelerini açacak

Boğaziçi Taşoda Festivali 1, 2, 3 Mayıs tarihlerinde 23. kez sizlerle! Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü’ne bağlı Taşoda’da sene içinde çalışmış grupların yanı sıra eski Taşodacıların da sahne aldığı festival yine dinleyicileri sabahtan akşama kadar sürecek bir müzik ziyafetine bekliyor.

İşletme ve Ekonomi Kulübü’nün düzenlediği Enterprize Girişimcilik Yarışması’nın son etabı 4 Mayıs’ta. Finalistlerinin projeleri Öner Burhanoğlu, Prof. Metin Ercan gibi isimlerinde yer aldığı jüri tarafından son defa değerlendirilecek. Ardından Silikon Vadisi gezisinin de yer aldığı ödülleri kazanan ekipler belli olacak. Final Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek.

RADYO BOĞAZİÇİ

Battle of DJs Battle of the DJs: Sesini büyük kitlelere duyurmak isteyen amatör DJ’lerin elektronik müzik dünyasına girmek için profesyonel jüriler karşısına çıktığı yarışmanın bu sene 11.si düzenleniyor. Başvurular 8 Nisan’a kadar sürecek. Müzik Ödülleri Bu sene Müzik Ödülleri’nin 20.si 7 Mayıs’ta BÜMED Üst Bahçe’de düzenlenecek. 1 Nisan’dan itibaren Radyo Boğaziçi Facebook sayfası üstünden oylarınızı kullanabilirsiniz.


kampüs

Yeni Sinema Salonu Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübünün çiçeği burnunda sinema salonu SineBU uzun soluklu bir serüvenin ürünü.

Elif Buse Doyuran buse.doyuran@boun.edu.tr Yıllar öncesinde kullanılan Murat Dikmen Salonu’nun yıkılmasıyla öğrencilere ilk söz veriliyor. Fakat bu sözün gerçekleşmesi bir binanın daha yıkılmasını gerektiriyor. Bahsi geçen bina Turgut Noyan ve yenilenmesi sırasında ortaya çıkan çok amaçlı salon fikrine Can Candan’ın dahil olmasıyla işler BÜSK’ün lehine gelişmeye başlıyor. Kulübün danışmanı da olan Can Hoca’nın “Çok amaçlı salondan bir sinema salonu çıkmaz, ama iyi bir projeyle bir sinema salonu çok amaçlı kullanılabilir.” sözüyle salonun amacı tekilleşirken BÜSK akustiği, ekipmanı ve perdesi film gösterimleri için uygun bir salona sahip olmanın mutluluğuna erişiyor. Her yeni doğan gibi sinema salonu da bir isme ihtiyaç duyuyor. Teklifler sunuluyor, seçenekler belirleniyor. Öğrencilerin oyuna sunulan üç isim SineBU, Sinema Boğaziçi ve Hisar Sineması arasından galip gelen SineBU. Ankette Nuri Bilge Ceylan gibi Boğaziçi Üniversitesi mezunu bir yönetmenin isminin önerilmemiş olmasını ise BÜSK başkanı Tarık Ozan Erkovan şöyle açıklıyor: “Salonun alacağı ismin sınırlayıcı değil kapsayıcı olmasını istedik ve şahıs ismi vermekten kaçındık.”

Salonun sıfırdan yapılacak olması sebebiyle okulun kadrolu mimarları yerine Moda Sahnesi’nin mimari projesini yapmış genç bir ekip olan Hâlükâr mimarlıkta karar kılınıyor. “Bu ekibin genç oluşu da BÜSK’ün enerjisi ve yapısıyla örtüşüyordu.” diyor Can Hoca. Profesyonel uzmanlık akustiği, dijital gösterim makinası bir yana salonun engelli dostu olmasına büyük önem veriliyor. Ayda bir filmin sesli betimleme ve ayrıntılı altyazı tekniği gösterilmesi planlanıyor ve 50 adet ayrıntılı kulaklık siparişi verilmiş. Salonun erişebilirlik özelliği başlangıç itibariyle işleyiş ve bütçe kaynaklı kısıtlanmış olsa da hedef ileride gösterimlerin tamamına taşıyabilmek. Haftada 17 seans vizyon filmine ev sahipliği yapacak olan salon aynı zamanda BÜSK’ün atölyelerinin devamını da bünyesinde sağlayacak. Vizyon filmleri kampüs dışına da açık, kulüp üyelerine 2 TL, öğrenciler 3 TL, indirimli (okul personeli dahil) 8 TL ve tam 12 TL bilet fiyatları. Ana dağıtımcı olarak Başka Sinema ile çalışılmasına karşın programın hazırlanmasında öğrenci görüşleri de ön planda. Ayrıca gösterim şansı bulamamış arthouse filmlerinin gösterimi, davet edebildikleri yönetmenlerin filmleriyle ağırlanması gibi projeler de söz konusu.

11

Süveyda Ece Çil süveydaece.cil@buik.net

Çözülemeyen Sorunumuz: Kapalı Alan Sıkıntısı

Okulda yaşamın kolaylaştığı mevsimlere geldik sonunda. Arkadaşlarımızla oturacak yer bulamayıp “Nereye gitsek?” diye kafa patlattığımız soğuk kış günleri geride kaldı. Böylece okulda bu kışı da bir şekilde atlattık. Ama artık yorulmadık mı bu kapalı alan sıkıntısından? Boğaziçi’ne başlayalı çok uzun olmadı aslında, yaklaşık 2 senedir üniversiteliyim. Fakat yurtta kaldığım için kampüsün tozunu az da olsa yutmuş sayıyorum kendimi. Gerçi, okuldaki kapalı alan sıkıntısının farkında olmak için bir dönem – özellikle kış dönemi- Boğaziçi’nde okumak yetiyor. Okul ilk açıldığında ve kapanırken ortada hiç problem yok aslında. Eylül, ekim, nisan, mayıs… Cillop gibi aylar. Çimlerdeyiz, Manzaradayız derken Boğaziçili Boğaziçili olmanın tadını çıkarıyor. Ne zaman ki kasım geliyor, İstanbul’da sıcaklıklar düşüyor işte o zaman asıl çile başlıyor. Çoğu zaman soğukta çok yürümemek için hangi kampüsteysem oradan çıkmayı tercih etmiyorum. Bu da beni – ve tahminimce daha birçok öğrenciyi- kampüs içerisinde sığınabileceğim, arkadaşlarımla iki çift laf edebileceğim bir yer arayışında bırakıyor. Teker teker kampüslere bakacak olursak eğer, önümüzde maalesef çok da seçenek yok. Kuzey Kampüs Kuzey Kampüs’te tek kaçış noktası New Hall Çatı. Gerek yemekleriyle gerek çalışanlarıyla çoğu öğrencinin kalbinde taht kurmuş bir yer; lakin binanın kapatılması gerektiğinden akşam 8’de Çatı’nın da hizmeti kesiyor olması uzun kütüphane gecelerinde öğrencileri Kuzey Kantin’e mahkûm bırakıyor. Kaçımız memnunuz Kuzey Kantin’in tasarımından, düzenlenişinden gerçekten bilmiyorum. Ama çok az olduğuna bahse girebilirim.

Güney Kampüs Kampüsün büyüklüğü düşünülünce Güney’deki kapalı alanlar da yeterli olmuyor. Orta Kantin, Teras Kantin, Wonderland ve Çarşı Kantin öğrencilerin vakit geçirebileceği hoş yerler olmalarına rağmen hepsinin kapasitesi çok az. Kuzey Kampüs’e yeni yapılan, kesinlikle neye benzediğini ve işlevini anlayamadığım Öğrenci İşgal Mekânı bu soruna çözüm olarak yapılmış bir yer. Fakat sorun yanlış anlaşılmış olacak ki, mekân ne kapalı ne de öğrencilerin oturabileceği rahat yerler var. Geçtiğimiz günlerde mekandaki değişik cisimleri kaldırmalarıyla beraber, oranın da geleceğini sorgulamaya başladım. Güney’deki kapatılan Starbucks alanı ise geleceğinin merakla beklendiği bir yer. Dinamik olarak yaptığımız ankette öğrencilerin çoğunlukla alternatif yemek mekanı istiyor olması, adeta kapalı alan sorunun varlığının bir kanıtı ve bir çözüm çağrısı. Bu sorun hızlı ve kolay bir şekilde çözülecek bir sorun değil. Ancak çözmek adına atılacak tek bir adımın bile değerli olacağını düşünüyorum. Yeter ki öğrencilerin istekleri ve önerileri dinlensin. **Bu sene beraber çalıştığım arkadaşlarım Evrim Saraç, Selena Tezel, Alper Arslan, Cem Aksoy, Ebrar Bahçivan ve Candemir Yılmaz’a ve Dinamik 2014-1015 Haber Ekibi’ne sonsuz teşekkürler.


12

kampüs-siyaset

Kampüste Tansi Merve Dumanlı merve.dumanlı@boun.edu.tr 7 Haziran seçimlerine yaklaşırken ülkede artan tansiyonun bir adresi de üniversiteler. Boğaziçi’nin de etkilendiği bu gerginlik uzun süredir sosyal medyada sert atışmalara, kampüste ön görülemeyen krizlere hatta arbedelere neden oluyor. Fırat Çakıroğlu’nun vefatı ve Nevruz’la devam eden süreçte bütün öğrencilerin ortak kaygısı olan siyasi gerilimi ve güvenlik meselesini ele aldık. Ege Üniversitesi’nde karşıt görüşlü gruplar arasında çıkan bir çatışmada hayatını yitiren Fırat Çakıroğlu, üniversitelerdeki güvenlik önlemlerinin ne derecede yeterli olduğuna dair şüpheleri doğurdu. Boğaziçi’nde de alışık olmadığımız görüntülere sebep olan güvenlik önlemlerinin alınmasıyla sonuçlanan bir gerginlik yaşandı. 23 Şubat Pazartesi tarihinde Kuzey Kampüs’te meydana gelen gerginlik, kendilerini Boğaziçili Milliyetçiler olarak tanımlayan grubun Çakıroğlu’nu anmak için astıkları afişlerin sol görüşlü öğrenciler tarafından kaldırılmak istenmesiyle ortaya çıktı. Olay günü yaşananları ve olayın akabinde gece saatlerinde Güney Kampüs’te meydana gelen protestoyu Boğaziçili Milliyetçiler üyesi Emre Ergüven şu sözlerle aktardı: ‘’22 Şubat Pazar gecesi 3 arkadaşımla beraber, Fırat Çakıroğlu’nu anmak için afişlerimizi astık, daha sonra da çay içmeye gittik. Döndüğümüzde afişlerimizi yırtık olarak bulduk. Bu olaydan sonra afişleri asıp başında beklemeye karar verdik. Gün içinde afişlerimizi astık. 1 saat sonra 2 kişi gelip afişleri yırtma girişiminde bulundu. Sebebini sorduğumuzda ‘Bize hakaret edemezsiniz’ dediler. Yüksek sesle konuştukları için o 2 kişinin etrafına bir anda 20 kişi geldi. Biz

orada görüş tartışması bile yapmadan sadece afişlerimizi neden yırtmak istediklerini öğrenmeye çalıştık ama bir türlü o sebebi öğrenemedik. Bize sadece ‘Bu afişleri asamazsınız, siz faşistsiniz.’ diyerek hakaret etmeye ve bizi tehdit etmeye başladılar. Gelen güvenlik görevlilerine de saygısızca davrandılar. Onlara sebep sordukça şiddete ve hakarete maruz kaldık. Sayın rektör yardımcısının çağrısıyla tartışmanın içinden ayrıldık.O gece olayı duyan Hisarüstü halkı, milliyetçilik damarları kabardığı için Güney’e inmeye çalışmışlar, içlerinde bir tanesi bile bizim okul öğrencisi değil. Varsa da bizim topluluğumuz ve ilkelerimizle alakası olmayan insanlar. Geceki olaylardan dolayı okul da dışarıdan kimseyi almama kararı aldı ki bizce de çok mantıklı, çünkü okulda bizim varlığımızı istemeyen topluluklar okula dışarıdan ne olduğu belirsiz insanları getirebiliyorlar. Kimlik kontrolü olayı liberal ortama zarar verebilir deniliyor ama bence güvenlik her

zaman daha öncelikli olmalıdır.’’ Yönetimin ve güvenlik ekiplerinin de dahil olduğu olayın ardından kampüsün içinde ve dışında pek de alışık olmadığımız güvenlik önlemleri alınmaya başlandı. Sadece kampüse giriş ve çıkışlarda uygulanan kimlik kontrolleri ve hepimizin hayatını kolaylaştıran bazı kampüs girişlerinin kapatılması değil, Hisarüstü metro istasyonunda konumlandırılmış bir grup polisle de ani gelişecek bir çatışmaya karşı önlem alınmak istendi. Açık kampüs olması ve özgürlükçü ortamıyla adını duyuran Boğaziçi’nde değişen dinamikler, alınan önlemlerin ne kadar ileri gidebileceğini ve uzun süreli olup olmayacağı sorularına konu oldu. Rektör Yardımcısı Fikret Adaman ile yaptığımız görüşmede tüm bu güvenlik önlemleri ve çıkan gerginliğin bir sebebi olarak gösterilen kamusal alanın asimetrik paylaşımına dair iddialar ile ilgili görüşlerini öğrendik. Kampüs içindeki fikir özgürlüğünün hiçbir

grup tarafından kısıtlanmaması ve okuldaki siyasetin dar siyaset olmaması gerektiğini Adaman şu sözlerle belirtti: ‘’Nefret söylemi içermeyecek, ırkçı heteroseksist, homofobik, ayrımcı ve nefret söyleminde olmayan her görüşün burada kendini ifade edebilmesi lazım. Dolayısıyla farklı pozisyonlarda olan arkadaşların da buna saygı göstermesi lazım. Biz de bu ortamın temini için buradayız. Bunu birinin ihlal etmesi halinde burada yine bu arkadaşları bu konuda ikna edecek olan ve söylemlerini değiştirmeleri konusunda gerektiğinde yaptırım uygulayacak olan da yine yönetimdir. Dolayısıyla burada herhangi bir grup bana karşı nefret söylemi var ve ben bunun hesabını sorarım diye ortaya çıktığı zaman bu sadece ortamın gerilmesine neden olur. Bunun olmaması lazım. Yine baktığımız zaman, Boğaziçi Türkiye ortalamasının çok ötesinde ama yine de ara sıra tatsızlıklar olabiliyor. Bizler de elimizden geldiğince taraflarla konuşarak, tarafları ikna ederek bu sıkıntıları


kampüs-siyaset

13

iyon Yükseliyor çözmeye çalışıyoruz. Biz burada bugüne kadar bu görüş uygun değildir deyip kimseyi reddetmedik. Biz her şeye açığız, herkes gelsin, illa kulüp olması da gerekmiyor. Bir fikrin varsa yapacakları bir etkinlik varsa bunlara imkan sağlıyoruz. Bunu tehdit olarak algılayıp gidip basıp yaptırmamak üzerinden bir şey olmaması lazım. Çözüm bunu kısıtlamakta değil, sen özgürlükleri kısıtladığın an olay oluyor. Sen özgürlükleri açtığın an, insanların da birbirlerinin görüşlerini öğrendikleri noktada olay olmuyor. Gider karşı görüşünü söylersin. Yani dar siyaset yapmak ve derin siyaset yapmak arasındaki fark bu. Dar siyaset yapmak bunun slogan yarışına dönmesi, sen afişini astın ben afişimi astıma indirgenmesi. Okuldaki siyaseti daha da derinleştirmek gerekiyor. ‘’ Kampüsün Güvenliği: Polis ve Güvenlik Görevlileri Dönem dönem ülke çapında da gündeme gelen üniversitelerin güvenliğinin polis eliyle sağlanması konusu, Ege Üniversitesi’nde başlayan ve birçok üniversitede farklı görüşlü grupları karşı karşıya getiren gerginlikler nedeniyle tekrar su yüzüne çıktı. Boğaziçi Üniversitesi tarihi boyunca çok nadir rastlanan kampüs içine polis girmesi durumu, gerginliğin olduğu dönem boyunca Güney Kampüs kapısında nöbette olan polisler nedeniyle akıllara geldi. Adaman’ın bu konudaki görüşü kampüs içinde can güvenliğini tehdit eden, büyük ölçekli, yaralanmaya sebebiyet verebilecek bir çatışma hali dışında kampüs içine polisin girmemesi gerektiği yönünde. ‘’ Polisin girmesine hacet kalacak bir durum olmaması lazım. Ortam gerildiğinde, kavga çıktığında biz yetersiz kalırsak yaralanmayı ve can kaybını engellemek için bizim yapabileceğimiz tek şey polis çağırmak olur. O zaman buranın kamusal alanın vasfı iyice yiter. Dolayısıyla da aralarındaki gerginliği kavga üzerinden çözmeye niyetliler varsa

bunun okula çok ciddi bir maliyeti olacağını bilmeleri lazım. Evet, çıkan gerginlikler sonucu dışarıdan bir müdahale oldu okula. Dışarıdaki polis de orada, bizim alanımız dışında kendince önlemini aldı. Biz de kendi önlemimizi kimlik uygulamasıyla aldık. Gerginliğin azalmasına koşut olarak eski uygulamamıza geri dönüyoruz. Bizim kampüse polisi davet etmemiz gibi bir şey söz konusu değil. Biz öğrencimize inanıyoruz, personelimize, hocamıza inanıyoruz ki kamusal alan da birlikte yaşanılacak bir alan... ‘’ sözleriyle Boğaziçi öğrencisinin bilinçli davranarak, karşılıklı müsamaha ile kampüse polisin girmesine sebebiyet verecek olaylardan uzak durması gerektiğinin altını çiziyor. Kampüsteki güvenlik personelinin görev ve yetkileri ile bu personelin nitelikleri ve kalifikasyonu da artan gerginlik ve özellikle de başka üniversitelerde güvenliklerle öğrencilerin karşı karşıya geldiği olaylar sonucunda gündeme geldi.

Üniversitenin Koruma ve Güvenlik Şube Müdürü Ejder Karahan’dan aldığımız bilgilere göre Boğaziçi Üniversite’si bünyesinde, kampüslerin 11 kapısında görev yapan 73 adet 5188 sayılı Özel Güvenlik Kanunu’nun kapsadığı memur statüsünde sertifikalı personel bulunmakta. Bütün güvenlik personeli, düzenli olarak 5188 sayılı Özel Güvenlik Kanunu’yla düzenlenen 90 saatlik kurslardan ve sınavdan geçerek göreve başlayabiliyor. Adaman ise güvenliğin yeterli olup olmadığı yönündeki sorularımızı: ‘’Bizim ilkemiz gerginliğin çözülmesi üzerinden değil gerginlik oluşmaması üzerinde yapılanır. Önlem arttırarak bir yere ulaşılmaz, bir kere önlem arttırdığın zaman kampüsün her yerini havaalanı gibi güvenli hale getirmek, metal dedektörlerle aramak gerekir. Bu şekilde de giriş çıkış saatler sürer. Sonuçta hayatınız burada, kampüs içinde. Zaten burası askeri önlemlerle idare edilmesi gereken bir yer de değil.’’ diyerek özgür üniversite kavramını

oluşturmak için bu özgürlüğe uygun hal ve tavır içinde olup birbirimizi uyarmak durumunda olduğumuzu belirterek yanıtlıyor. Nevruz(Newroz) Kutlamaları 23 Mart Pazartesi günü Güney Kampüs’de düzenlenen Nevruz kutlamalarında, Deniz Köylüoğlu isimli karşıt görüşlü bir öğrencinin tepkisi gerginlik yarattı. Güvenlik amiri ve panel katılımcılarının çabalarıyla arbede büyümeden önlenildi ve akabinde Güney Kapı’da kimlik kontrolleri başlatıldı. Fakat dışarıdan Nevruz kutlamaları için gelenler, güvenlik tarafından kapıda bekleyen organizasyon ekibine mensup öğrencilere yönlendirilerek içeri alındı. Öğrencilerin tepkisini çeken bu durum, Mert Can Yılmaz’ın, Atatürkçü Düşünce Kulübü (ADK) adına başlattığı change.org kampanyasına konu oldu. Sosyal medyada kısa sürede yayılan ve büyük bir katılımla (1712) imza toplayan kampanya üniversite yönetimine yöneltilen sorulardan


14

kampüs-siyaset

oluşuyor. ADK olarak gösterdikleri bu tepkinin nedenini açıklayan Yılmaz ‘’Bizleri rahatsız eden iki temel nokta var. İlki elbette bir yasa dışı terör örgütünün propagandasının yapılması ve örgütün liderinin resimlerinin açık olarak üniversite kamuoyunun vicdanını yaralar bir biçimde, tüm ölümler, yaşananlar göz ardı edilerek pankartlarda yer alması. Daha da vahimi okul yönetimimizin bu duruma göz yumması. Açık bir biçimde üniversitemiz yönetimi verdiği izinle PKK terörünü meşrulaştırma doğrultusunda bir yönelim içerisine girmiştir. İkinci temel nokta şiddetin kutsanması. Şiddetin kutsandığı böylesi bir ortamın yaratılmasında üniversitemizin tavrı akıl almazdır. Bu ortamın yaratılmasında bizatihi üniversitemiz yönetimi gerekli güvenlik önlemlerini de almayarak sorumludur. Güvenlik zafiyeti somut olarak bir öğrencinin darp edilmesinde kendisini göstermiştir ki böylesine bir durum kesinlikle kabul edilemez. Daha kötüsü de olabilirdi. Kapıda herhangi bir kontrole tabii tutulmayan ve ‘kutlamaya’ gelen insanların nasıl bir ortam yaratabileceğinin sinyalleri başta da bahsettiğim gibi yaptıkları önceki eylemlerde, etkinliklerde aranmalı.’’ sözleriyle üniversite yönetimini öz eleştiriye ve üniversite kamuoyuna yaşananlara ilişkin resmi bir açıklama yapmaya davet ettiklerini belirtiyor. Sözlerine ek olarak karşı çıktıkları noktanın Nevruz kutlaması olmadığını belirten Yılmaz: ‘’Nevruz bu coğrafyanın

bayramıdır, baharın yeniden doğuşudur bin yıllardan beri. Biz bir terör örgütünün aleni bir biçimde propagandasının yapılmasının, şiddet söyleminin ve üniversitemizde huzur ortamını yok etmeye yönelik girişilen tüm eylemlerin karşısındayız. Nevruz hepimizin bayramıdır. Ancak Nevruz adı altında siyasi bir program görüp buradan kendilerine bir mevzi yaratmaya girişenlerle, bu girişimde şiddete başvuranlarla sıkıntımız var.’’ diyerek sözlerini noktalıyor. Öğrenci İşleri Dekanı Biray Kolluoğlu, Dinamik Gazete’ye yaptığı açıklamada Nevruz kutlamalarına yönelik eleştirileri ve change.org’da başlayan imza kampanyasını dikkate aldığını belirtti ve ekledi: “Etkinliğin sahibine diyoruz ki kapıya 3-4 kişi bırak, gelen kişilere, dışarıdan geliyor olsalar da, bu etkinlik boyunca içeride referans ol. Diyelim ki sen folklor kulübündensin, sen ve kulüpten arkadaşların dışarıdan gelen kişileri en azından tanıyorsunuz. İçeriden biri gelsin, referans olsun. Kapıda tutuyoruz bu yüzden öğrencileri. Tutulmasını rica ediyoruz, ve genellikle de bu yöntem iyi işliyor. Hem güvenlik görevlileri, hem de etkinlik sahipleri kapıda duruyor. Ev sahipliği yapıyor. Etkinlikleri böyle kontrol etmeye çalışıyoruz. Aşırı bir kalabalık da yoktu o gün. Yapmaya çalıştığımız şeyin uygulamada düzeltilmesi gereken yönleri olabilir. Burada kamu üniversiteyiz, böyle bir şey olduğunda buraya

*Boğaziçili Öğrencier tarafından açılan kampanyanın ekran görüntüsü

gelen kişilerin sizlerin referansıyla olmasını istiyoruz. Biz öğrencimize güveniyoruz, dışarıdan getireceği kişiye de güveniyoruz. Dolayısıyla buradaki ruha uygun davranmasını bekliyoruz ve buna inanıyoruz. Aynı süreci mesela Taşoda’da da yapıyoruz. Kimse Taşoda’da ‘niye böyle bir şey uygulanıyor’ demiyor. Onu da düşünmek lazım. Eğri oturup doğru konuşalım. Uygulamaların farklılığı yok. Güvenilir bir uygulama olduğunu düşünüyoruz. Sınırsız bir güvenlik sağlamak diye bir şey olamaz. Ancak birbirimize olan güvenle ve buradaki davranma biçimini benimsememizle olur. Sonuç olarak uygulamamız aynıydı.” Makina Mühendisi ikinci sınıf öğrencisi Çağdaş Muratoğlu ise son günlerde olan olayları iç güvenlik paketine bağlayarak ekliyor: “AKP,

bugüne kadar hukuka aykırı olarak gerçekleştirdiği uygulamalara hukuksal bir kılıf bulmayı amaçlıyor. Kendisine karşı yükselen her tepkiyi makul şüphe olarak değerlendiren iktidar, toplumun geniş kesimlerini ikna edemedikçe faşizan yöntemlere sarılıyor. Buna rağmen, hem Meclis’te hem de sokakta ciddi bir tepkiyle karşılaşıyor. İktidar, yaşadığı meşruiyet sorununu toplumun muhafazakar ve milliyetçi reflekslerini harekete geçirerek aşmayı hedefliyor.Ülkemizin tarihi boyunca öğrenci muhalefetini sindirmek için kullanılan ülkücü yapılanmaların üniversitelerdeki saldırıları da, kendisine “Boğaziçili Milliyetçiler” diyen ve provokasyon atmosferini Boğaziçi Üniversitesi’ne taşımaya çalışan grup da bu tablodan bağımsız değerlendirilemez.”


www.vw.com.tr

İyi fikir için yola çıkanla, inandığı yolda ilerleyenle, fark yaratmak için her yolu deneyenle aynı yoldayız.

Volkswagen, Brandmarker International Marketing Challenge Ana Sponsoru.

facebook.com/vwturkiye

instagram.com/vwturkiye


16

kültür-sanat

'te müzik

Bu sene 14.sü gerçekleşen !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali sinemaseverleri bu yıl da dünyanın çeşitli yerlerinden filmlerle buluşturdu. !f’te bu yıl Keş!f, !f music, !f Kült, Aziz(e)ler, Şairler ve Meczuplar başta olmak üzere toplam 13 kategoriden filmler gösterildi.

Başak Şıklar basak.siklar@boun.edu.tr 12-22 Şubat tarihleri arasında İstanbul, 26 Şubat-1 Mart tarihlerinde ise Ankara ve İzmir’de gerçekleşen festivalin açılışı Tim Burton’ın filmi Big Eyes ile yapıldı. Festivalin en çok ilgi çeken kategorilerinden biri olan “!f music”, müzikseverleri Bayaka müziğinden etkilenerek Afrika’ya yerleşen Louis Sarno’dan, rock müziğin temel taşlarından Alice Cooper’a pek çok sanatçıyla buluşturdu.

Pulp Hayat, Ölüm ve Süpermarketler Üzerine Bir Film: Britpop deyince akla gelen ilk şarkılardan olan “Common People” ve “Disco 2000” ile 90’lı yıllarda dünya çapında üne kavuşan Pulp, 25 yıl sonra son konserlerini vermek üzere evlerine, Sheffield’a dönüyor. Pulp üyelerinin yaşam, aşk ve şöhret başta olmak üzere pek çok konuda açıkça konuştukları film, her yaştan Pulp dinleyicisini ve Sheffield sakinlerinin grupla ilgili anılarını da içinde barındırıyor. Grubun son konserinden görüntüler, özellikle grubun beyni Jarvis Cocker’la yapılan röportajlar ve Pulp ile yaşamı değişen genç müzisyenler filmin sadece grubun dinleyicilerine değil, müzikle ilgilenen herkese hitap ettiğinin işareti. Bu filmi seven bunları da sever: Shut Up and Play The Hits (2012), I Am Trying To Break Your Heart (2002), The Devil and Daniel Johnston (2005), It Might Get Loud (2008)

God Help The Girl Film, intihar girişiminin ardından tedavi gördüğü hastaneyi terk edip Glasgow’a giden genç ve yetenekli müzisyen Eve’in hikayesini anlatıyor. Yolu bir şekilde müziğe aynı derecede bağlı James ve Cass ile kesişen Eve, bu ikiliyle birlikte müzik yapmaya başlıyor. Belle & Sebastian grubunun kurucusu Stuart Murdoch tarafından yönetilen ve kurgulanan müzikal türündeki filmde Emily Browning, Olly Alexander ve Hannah Murray başrollerde. İskoçyalı grup Belle & Sebastian’a bir süre ara vererek filme yoğunlaşan Stuart Murdoch, aklına gelen bir şarkıdan yola çıkarak önce filmin müziklerini hazırlamış, daha sonra da projeyi yönetmeye karar vermiş. Bu filmi seven bunları da sever: Across The Universe (2007), Inside Llewyn Davis (2013), Begin Again (2013), Once (2006)

Pink Floyd London ’66-’67 Bu kısa Pink Floyd belgeseli, aslında yönetmen Peter Whitehead’in filmi Tonight Let’s All Make Love in London için yapılan fakat filmde kullanılmayan iki Pink Floyd şarkısı “Interstellar Overdive” ve “Nick’s Boogie” eşliğinde grubun Syd Barrett dönemini anlatıyor. Filmde ayrıca henüz tanışmayan John Lennon ve Yoko Ono’nun performansları ve daha birçok keşfedilmemiş performansı görmek mümkün. Bu filmleri seven bunları da sever: Don’t Look Back (1967), Gimme Shelter (1970), Monterey Pop (1968), Woodstock (1970), What’s Happening! The Beatles in the U.S.A. (1964)

Arkadaşların Şöleni The Doors üyeleri tarafından tek bir kamerayla çekilen film, grubun 1968 yazında çıktıkları turne sırasında yaşadıklarını belgeliyor. Konserlerden görüntülerin yanı sıra grup içi ilişkilerle ilgili pek çok şey de anlatan film, 1968’de birkaç festival hariç hiçbir yerde gösterilmemiş.


kültür-sanat

17

!f'te Müzik Taşoda Grupları Batı Dibek ve arkadaşları yönetimini devraldıklarında, Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü (BÜMK), 40 yaşını doldurmuştu. Kendilerinden önceki yönetimlerin başarılarını takdir etseler de yapılan yanlışlıkları düzetlmeye çalışan ekip kulüpte bazı yeniliklere girişti. Attıkları ilk adım ise kulübün kalbi Taşoda’ya hak ettiği muameleyi göstermek oldu.

Elif Buse Doyuran buse.doyuran@boun.edu.tr BÜMK’ün babası kimdir sorusu, doğuran mı büyüten mi tartışmalarının ortasına düşecek türden. Kuruluşunda Semih Fırıncıoğlu etkili olsa da -ki ismi Taşoda’nın restorasyon sonrası adına eklendi- iki sene sonra gelen Deniz Şener bugünkü üç koronun (Klasik Müzik, Caz, Rock) kurulması, çalıştırılması ve stüdyonun yapılmasında büyük emeğe sahip. Biraz daha tanıdık isimlere geçersek, BÜMK’ün yetiştirdikleri listesi hiç de mütevazı değil. Badem, Teoman, Nil Karaibrahimgil, Harun Tekin, Cengiz Baysal, Aylin Aslım, Vera listenin göze çarpanlarından. Nil Karaibrahimgil’in bu sene Boğaziçi Marka Zirvesi kapsamında verdiği söyleşide bahsini geçirdiği Köpük isimli grubunun dağıldığı yer de BÜMK’ün ta kendisi. BÜMK’ün yaklaşık 600 üyesi ve korolardan orkestralara hepsi kendi içinde özelleşmiş oluşumlarıyla uzunca bir anlatımı hak etmesini kabul ederek yalnızca

Taşoda’ya odaklanıyoruz. Taşoda BÜMK’ün stüdyosu; kulübe üyeliği olan herkesin bireysel veya grup olarak kullanımına açık. Mezunların ekonomik desteğinden ziyade üye başvuruları, gruplardan alınan ücretler ve konser gelirleri bütçelerini oluşturuyor. Bu seneki yenilik rüzgarından iki şekilde payını almış. Birincisi fiziksel olanaklarının artması: artık bünyesinde bir kayıt sistemi barındırıyor. İlk kayıtlarını Dalga grubuyla alan BÜMK, festivalde soundcheck sırasında bile kendi müziği çalınsın istiyor. İkincisiyse nispeten tartışmalı puan sistemi. Sözü, konunun en yetkili kişisi, Taşoda Sorumlusu Batı Dibek’e bırakıyoruz. Batı, Taşoda ve grupları arasındaki ilişkinin sorumlusu olarak parayı gösteriyor. “Para verince insanlar orayı kulüp değil de stüdyo gibi hissediyor.” Politikaları bu hissiyatı kırmak yönünde. Puan sistemiyse odanın kullanımını düzenlemede devreye giriyor. Amaçları yeterli sayıda olmayan kullanım saatlerini grupların çakışan isteklerine göre dağıtabilmek ve

bunu objektif bir sistemle yapabilmek. Üyelerin oluşumlara katılımı, kaç kere konser verdikleri, prova aldıkları hep bir puana karşılık. Taşodanın bir başka gözbebeği ise festivalleri. Senede iki kere olan konserlerden, Aralık konserlerinin pek ilgi çekici geçmediğini itiraf ediyor Batı: “Kapalı alanda sandalyeler üstünde rock konseri olmuyor tabi.” Yine de yeni gruplara sahne tecrübesi yaşatmak amacıyla devam ediliyor. Bahar Şenlikleri kapsamında yapılan Taşoda Festivali ise öğrencilerin en sevdiği etkinliklerden. Taşoda Gruplarına geçelim diyoruz, Batı alıyor eline programı baştan başlıyor: “Pazartesi 8 -10…” Ozan Yıldız, akustik gitarıyla kendi bestesi dışında şarkı söylemiyor, Bir Kuş Değil O hitinin sahibi. Başka bir hit sahibi ise Davulla Bavulun Kafir Hikayesi’nin annesi Şenceylik. Kaşıntı, pop rock şarkılarını çelloyla coverlayadursun, Kemik bir caz grubu olmanın

asaletini yaşıyor. Alternatif müziğin bayrağını taşıyan gruplar Jukeband, Hayalet, Ginger, Mat. Dem ismini yaraşır slow poptan Sezen Aksu, Bülent Ortaçgil gibi ustalara selam çakmakta. Tilki hard rock metal grubu, ilk dönem yaylılar ve üflemeliler ile bir projeleri olmuş. Oya Project caz ve latin esintileriyle 70li Ajda Pekkan şarkıları söylüyor. Bir başka beste grubuysa Agency, indie müzik yapıyor ve Hard Rock Cafe uluslararası yarışmasının Türkiye finallerine kalmış. Magenta, yeşilçam şarkılarına gönül vermiş. Fifth Hole gediklilerden yabancı indie beste grubu. Dağcılık kulübünün grubu olmasın mı, Büdak The Band. Ravenswood Boğaziçi’nin Muse’u. Gelelim Batı’nın Kırk’iki’sine, tam bir taşoda grubu, elemanları Bümk’te tanışmış. Pop ve Rock türünde müzik yapıyor. Rock’n coke, Jolly Joker, Bronx’ta sahne almış, kendi şarkılarını yazıyor. Adıysa Otostopçunun Galaksi Rehberi’nde hayat, evren ve her şeye dair nihai sorunun cevabı olan 42’den geliyor.



mekan

19

Hisar'ın Yeni Renkleri Yeliz Arda yeliz.arda@boun.edu.tr

Tatilin bitmesiyle okula dönen Boğaziçi öğrencileri kendilerini Hisarüstü'nde yeni açılan mekanların kapılarında buldu. Belki şimdiden müdavimi olduğunuz belki de önünden geçip bir gün uğrasak dediğiniz bu yeni yerleri sizin için derledik.

AYI Kış uykusundan erken çıkan “Ayı” Boğaziçi öğrencilerine çabuk adapte olmuş gibi görünüyor. Anadolu yakasında birçok şubesi olan ve bira çeşitliliğiyle ünlü Ayı, Avrupa yakasındaki ilk şubesini Hisarüstü’nde açtı. Küçük bir alana sahip olmasına rağmen müşterilerine sıcak bir ortam sunan mekan, zengin içki menüsüyle de bunu pekiştiriyor. Menüsünde içkinin yanı sıra atıştırmalıklar da yer almakta. Fiyatları, Boğaziçi öğrencisinin civar mekanlardan alışık olduğu düzeyde. Kısaca Ayı, farklı tatlar ve yeni mekanlar arayan Boğaziçililer için ideal. Nispetiye Caddesi No:67A Hisarüstü, İstanbul

ESPUMOSO KAHVE Gün içirisindeki yoğunluğundan dolayı ‘’Hisarüstü’nün gerçekten böyle bir mekana ihtiyacı varmış’’ dedirten Espumoso Kahve bu başarısını uygun fiyatlarına mı, kahvelerinin ve tatlılarının tadına mı yoksa oturup rahat rahat sohbet edilecek bir mekan olmasına mı borçlu tartışılır. Kesin olan bir şey var ki; Espumoso açılışından bu yana öğrencilerin uğrak mekanı haline geldi. Menüsünde kahve ve çay çeşitleri, tatlıları ve küçük atıştırmalıkları mevcut. Fiyatlarıysa popüler kahvecilere kıyasla oldukça uygun. En çok tercih edileni de şimdilik Espumoso Tatlısı gibi görünüyor. Kısacası Espumoso, alan sıkışıklığı sebebiyle neredeyse dip dibe oturduğunuz masalardaki gizli dinleyicilere de dikkat etmeniz gereken, küçük ama tatlı yeni bir Hisarüstü kahvecisi. Rumelihisarı Mahallesi, Cami Sokak, No 16/4, Sarıyer, İstanbul

KEÇİ Kendilerinin de dediği gibi “lezzeti Çek muhabbeti gerçek” olan mekan Keçi, Hisarüstü’nün en hareketli mekanı olmaya aday. Öncelikli hedef kitlesi Boğaziçi öğrencileri olan Keçi, öğrencileri çekmek için düzenlediği partilerle güzel bir giriş yapmışa benziyor. Merkezi konumu, öğrencilere göre düzenlediği menüsü ve farklı konseptiyle öğrenciler için bir cazibe merkezi haline geldiğini söylemek mümkün. Fiyatlarının da uygun oluşu ve öğrenciyi şaşırtmaması bunda bir etken. Oldukça geniş olan mekan büyük organizasyonlara da açık, gerektiğinde maç izletiyor gerektiğinde partileriyle eğlendiriyor. Anlaşılan o ki Keçi için Hisar’ın eğlence açığını yavaş yavaş kapatmaya başladığını söylersek çok da haksız olmayız. Rumelihisarı Mahallesi, Hisarüstü Nispetiye Caddesi, Akaygen Sokak, No 1, Sarıyer, İstanbul

PICCOLO Belki de bu mekanlardan en az duyduğunuz veya henüz keşfedemediğiniz, yepyeni, farklı mı farklı bir yer Piccolo. Konumu açısından çok göze çarpmasa da gidenlerin tavsiyeleriyle bir ay gibi kısa bir sürede gidilmeye değer bir mekan halini almış. Kahvaltısından, hamburgerine; kırmızı etinden, makarnasına kadar özenle hazırlanmış menüsü, mekanın hem kahvaltıda hem de akşam yemeğinde tercih edilmesine olanak sağlıyor. Küçük bir mekan olmasına karşın sahip olduğu modern ve farklı iç dekorasyonu, güler yüzlü çalışanları sizi bir daha gelmeniz için ikna etmeye yetiyor. Artık arkadaş tavsiyesine de gerek kalmadığına göre Piccolo, keşfedilmeyi bekliyor. Etiler Mahallesi, Cengiz Topel Caddesi, Beşiktaş, İstanbul


20

yemek

Gerçek Dünya Parodisi

PİLİÇ KİEVSKİ

Ebrar Bahçivan ebrar.bahcivan@buik.net

Son günlerde çok fazla duymaya başladığım bir şey var: "Gerçek dünyaya hoş geldin!" Bunu takip eden acıyan gülümsemeler ve devrilen gözler ne kadar saf olduğumu ifade edip dinlemeyi bırakıyorlar genelde. Hayalperestlik durumum hep vardı. Fazla iyimser, fazla saf, fazla aklı havada, fazla düşünen, fazla umutlu... Hep bir fazlaymışım bahsedilen gerçek dünyaya. Felsefe okumaya başlamam sanırım pek çok insanın gözünde bu konumlandırmayı desteklemiş ki bu seferde zaten felsefe okuyorsun demeye başladılar. Bu da kırmaya çalıştığım başka bir ön yargı. Peki ne bu ısrarla tanıtılmaya çalışılan gerçek dünya dedikleri şey? Kimin gerçekliğinden, hangi gerçeklikten bahsediyoruz öncelikle? Aynılaştırmaya çalışıp herkesi inandırmaya çabaladıkları şu gerçek dünya ne tam olarak? Deneyimli bir iyimser ve hayalperest olarak gelin size anlatmayı deneyeyim her seferinde karşıma çıkan şu gerçek dünyayı: Öncelikle bilin ki büyüdüğümüzde hepimiz bu dünyanın ortasında bulacakmışız kendimizi. Kaçış yolu aramaya, bulup da açıklamaya çalışmayın. Bir kaçış yolu yokmuş çünkü. Eğer farklıysanız, aynılaştırılırsınız; çünkü bu gerçek dünya dedikleri şey farklı renklerden pek hoşlanan bir yer değil. Siyah, beyaz ve bazen grilerin bulunduğu, genelde de evrak kokan bu yer, her türlü çıkıntılığa karşı olup sizin diğerlerinden çok da farklı olmanızı istemez. Belli kategoriler vardır ve bu kategorilerde yarışmalısınız. Çünkü aslında gerçek dünya dediğimiz yer bir yarış alanıdır ve bu yüzden ilk kural, daima hırslı olmalısınız. Yarış demişken sakın adaletli bir yer gelmesin aklınıza. Kayırma, açığını kollama, sahtecilik, iltimas, zaman zaman yalan bu dünyada olan şeyler çünkü. Bunların varlığını kabul edip karşı çıkmaya falan da çalışmayın sakın, çünkü kimse değişsin istemiyor. Herkes var olan düzenden oldukça memnun, bunun nasıl bir parçası olacağını öğrenmeye çalı-

şıyor. Arada itiraz edenler çıkıyor, ama çok göze batmadığı sürece genelde kimse sesini çıkarmıyor. Karşı çıkmakta ısrarcıysanız size de öğretmeye çabalıyorlar, merak etmeyin. Etik değerlerin olmadığı bir yerden bahsediyoruz. Etik sadece bizim bölümde üstüne düşünülen bir şey gerçek dünyada. Onun dışında pek bir işlevi yok maalesef.

Malzemeler: 250 gr tavuk fileto Mantar Domates 100 gr Kaşar Dereotu 2 Diş sarımsak Baharat (Karabiber, Kekik, Tuz) Üzeri için: 1 Yumurta Sarısı 1 Çay Bardağı Galeta unu Kızartmak için: Sıvıyağ Yapılışı: İnce fileto haline getirdiğimiz tavuk göğüslerinin içine doğranmış mantar ve domates, bir parmak kalınlığında kesilmiş kaşar, kıyılmış dereotunu ve sarımsağı koyup üzerine baharatlar dökelim. Rulo haline getirdiğimiz filetoyu kürdan yardımıyla tutturup önce yumurta sarısına sonra galeta ununa bulayıp yağda kızartıp sıcak sıcak servis edebilirsiniz.

Gelecek için umutlu olmak gerçek dünya için oldukça saçma bir şey. Dünya asla iyi bir yere gitmeyecek çünkü. Bununla birlikte ilginç bir şekilde bizi bekleyen daha iyi günlerimiz de gelecekte. Dünya’da iyi şeyler olmasa da eğer siz var olan düzene ayak uyduran biriyseniz, yaşayacağınız iyi günler için çalışıyorsunuzdur ve bu günler gelecekte sizi bekliyordur. Geçmişiniz ve şu anınız asla yeterince iyi değildir. Amacınız daha çok para kazanmak olmalı. Parası olan insan mutludur ve siz mutlu olacağınız miktardaki o paraya da ancak çok çok büyüdüğünüzde sahip olacaksınızdır. Sakın harcayacak vaktiniz olup olamayacağını sorgulamayın, amaç parayı kazanmak harcamak değil. Bunlar ve büyük ihtimal atladığım daha pek çok şey gerçek dünyanın bana anlatılan bir fragmanı. Eğer gerçek dünya dedikleri buysa, ben kendi sözde hayali dünyamda mutluyum. Gerçek dünyayı da bu şekilde tanımlayarak kabul edip ayak uydurmayı reddediyorum. **Veda etme vakti gelmiş, inanılır gibi değil. Alper Arslan, Candemir Yılmaz, Cem Aksoy, Evrim Saraç, Selena Tezel, Süveyda Çil ve birlikte çalıştığım Dinamik’15 ekibinin tümüne iyi ki varsınız demeden geçmek olmaz. Tüm yıl boyunca her türlü delice fikrimi dinleyip desteklediğiniz için çok teşekkür ederim.

KIZARMIŞ SEBZELİ MAKARNA Dürüst olalım; hepimiz makarnasız bir öğrenci tarifleri listesi olamayacağını biliyoruz. Malzemeler: 1 Kabak 1 Patlıcan 1 Havuç 1 Domates Yarım Paket Makarna Tuz, Karabiber Zeytinyağı Yapılışı: Küp şeklinde doğranan sebzeler az zeytinyağı ile kızgın bir tavada kızartalım. Tuz ve karabiber ekleyelim. Bir yandan makarna haşlanır ve hazır olduğunda sebzelerin olduğu tavaya alınıp iyice karıştırıp servis edilir.

KOLAY BEYAZ PEYNİRLİ DİP Olur da menemenden daha basit bir şeyler yapmak isterseniz bu tarif en basitlerinden. Malzemeler: 4 dal yeşil soğan 3 adet domates Sarımsak Fesleğen Beyaz peynir Kekik, tuz, kırmızı biber Zeytinyağı Taze ekmek Yapılışı: Yeşil soğan, domates, sarımsak ve fesleğeni doğrayıp üzerine beyaz peyniri parçalayıp karıştırın. Kekik, tuz ve kırmızı biberi ilave ettikten sonra zeytinyağı döküp karıştırın. Taze ekmek ile birlikte bu kolay öğünün tadını çıkarın.


yemek

Öğrenciler İçin Kolay ve Lezzetli Yemek Tarifleri İlayda Çiloğlu ilayda.ciloglu@boun.edu.tr

21

MANTARLI BULGUR PİLAVI Malzemeler: 1 adet soğan 2 adet biber 1 yemek kaşığı tereyağı 250 gr mantar ½ yemek kaşığı salça veya domates püresi 1 bardak iri bulgur 2 bardak su Tuz, karabiber Yapılışı: Soğanları yemeklik şekilde doğrayıp tereyağında pembeleşinceye kadar kavuralım. İkiye böldüğümüz mantarları soğanların yanına atıp salçayı ekledikten sonra suyunu salıp çekmesini bekleyelim. Biberleri ince ince kıyıp karışımın içine atalım. Ardından bulguru ekleyip üzerine suyunu ekleyelim. Tuz ve karabiberi isteğinize göre ekledikten sonra tencerenin kapağını kapatıp suyunu çekene kadar bekleyelim. Demlendikten sonra servis edebilirsiniz.

LAVAŞ PİZZA Eğer siz de eve pizza söylemekten bıktıysanız çok daha ucuza mal edebileceğiniz bu pizzayı mutlaka denemelisiniz!

KIZARMIŞ BALLI MUZ Malzemeler: 1 dilimlenmiş muz 1 yemek kaşığı bal Tarçın Zeytinyağı

Malzemeler: 1 adet lavaş 1 Kase Rendelenmiş Kaşar Peyniri Domates Sosu (İsteğe göre ketçap veya acısos kullanılabilir) Üzeri için ekstra malzemeler: Cebiniz doluysa sucuk ya da sos; ay sonuysa domates ve biber Yapılışı: Pizzayı yapacağımız tavada üzeri için tercih ettiğimiz malzemeleri yağda soteliyoruz. Sotelenen malzemeleri başka bir kaba alalım. Önceden ısnmış tavaya lavaşı yerleştirip üzerine domates sosunu dökelim. Önce rendelenen kaşarın yarısı ve üstüne de sotelediğimiz malzemeleri alıp kalan kaşarı da dökelim.

Yapılışı: Dilimlenmiş muzları kızmış yağda 1-2 dakika süreyle çevirerek pişirin. 1 yemek kaşığı balı 1 yemek kaşığı su ile iyice karıştırın. Ocağın altını kapatıp ballı karışımı muzların üzerine dökün. Üzerine tarçın döktükten sonra kolay tatlınız hazır!


22

sosyal

Bir Sosyal Girişimcilik: Dialogue in the Dark

Hakan Elbir dinamik@buik.net

Ne zaman bir üniversitede ya da bir şirkette konuşmaya davet edilsem hep aynı soruyla karşılaşıyorum; Neden Karanlıkta Diyalog’u İstanbul’da hayata geçirmeye karar verdiniz? O halde gelin bu sorunun cevabını ve bu yolculuğa başlama öykümü sosyal girişimcilik çerçevesinde sizlerle de paylaşayım. Hikayenin 2 boyutu var esasında; 1-Uzunca bir süredir toplumsal yatırım programları ve özellikle dezavantajlı bireylerin sosyal hayata dahil edilmelerine dair projeler üzerine çalışmalar yapıyordum. 2-Müze ve sergicilikte Türkiye’de bir tıkanmışlık ve izleyiciyle interaksiyon eksikliği gözlemliyordum. Dolayısıyla interaktif ve daha da önemlisi deneyimsel sergi ve müzeleri araştırmaya başlamıştım. Bu süre içinde İklim Değişikliği ve The Great Masters deneyimsel sergilerini İstanbul’da hayata geçirdim ve izleyicinin bu gibi projelere ne kadar açık olduğunu gözlemleme imkanım oldu. Dünyadaki networkümüz üzerinden deneyimsel sergileri ve dezavatantajlı grupların sosyal hayata dahil edilmelerine dair projeleri incelerken Karanlıkta Diyalog ile karşılaştım. Kanada’da yaşayan sergi tasarımcısı bir arkadaşım mutlaka Karanlıkta Diyalog sergisini ‘’görmem’’ gerektiğini söyledi. Bunu söylerken ortamın zifiri karanlık olduğunu, aslında hiçbir şey görmeyeceğimi ama inanılmaz bir deneyim olduğunu da ekledi. O kadar merak ettim ki soluğu Hamburg’da aldım. Hamburg’a gitmeden önce projenin 25 yıldır dünyada 135’den fazla şehirde 8 milyon insan tarafından deneyimlenmiş ve 7 binden

fazla engelli insana istihdam sağlamış oldukça prestijli bir proje olduğunu öğrenmiştim. Üstelik projenin işitme engelli ve yaşlı versiyonlarına da araştırmalarım esnasında rastlamıştım. Tahmin edebileceğiniz gibi Karanlıkta Diyalog deneyiminden gerek ben gerekse ortağım Kerem Okumuş inanılmaz etkilendik. Ardından projenin yaratıcısı Andreas Heinecke ile bir araya geldik. Andreas, dünyanın sayılı saygın sosyal girişimcilerinden. Ashoka’nın Avrupa’dan kabul ettiği ilk isim. Kendisiyle görüşmemiz bizim için o kadar ilham verici ve bir o kadar öğretici oldu ki kendimizi İstanbul’da sergi için yer ve sponsor ararken bulduk. Elbette sosyal girişimciliğin Türkiye’deki pratik uygulamalarını da deneyimleme olanağını bizzat içinde yaşayarak bulduk.

Düşünebiliyor musunuz; elimizde ne bir mekan (sadece bir kaç alternatif yer vardı) ne de işin finansmanını sağlayacak bir kaynak vardı. Üstelik Avrupa’daki uygulamalarda kamunun bu projeye verdiği finansmanla hayat bulduğunu ve sürdürülebilirliği bu sayede yakaladığını öğrenip Türkiye’de bu anlamda hiç destek bulamayınca ciddi manada iş başa düşmüş oldu. Daha sonrasında uluslararası Karanlıkta Diyalog toplantısında ‘’case study’’ konusu olacak şekilde sponsorluk mekanizmasını kullanarak sergiyi hayata geçirdik. Bu noktada hem bize bu mekanı sağlayan İBB Ulaşım AŞ yöneticilerine hem de projeye can suyu veren değerli sponsorlarımıza yürekten teşekkür ediyoruz. Bir yılı aşkın bir süredir Gayrettepe Metro istasyonundaki sergi alanında 65bin ziyaretçinin yaşamına dokunduk ve 20’nin üzerinde görme engelli bireye istihdam sağladık. Şu sıralar yarattığımız sosyal değişimi

ölçmek üzere hummalı bir çalışma yürütüyoruz. Ama sonuçları beklemeden özetle şunları söyleyebilirim; 1-Atıl kamusal alanda (Gayrettepe’deki metro alanının sergi alanına dönüşmeden önceki hali kullanılmayan ve bomboş bir alandı) üstelik kamuya ilave bir maddi yük yaratmadan sürdürülebilir bir sosyal değer yaratıldı. Dünyadaki prestijli kentler ile yarışan İstanbul, bu projeyle sosyal değer üretme ve bunu sürekli kılma anlamında sadece Türkiye’de değil dünyada da ciddi anlamda itibar elde etti. 2-Tamamına yakını evlerinde outran, iş ve sosyal hayatın dışında olan, kendi ifadeleri ile ailelerine yük olduklarını düşünen 20’den fazla görme engelli bireye sergide rehber olarak istihdam yaratıldı. Bu sayede rehberler hem ekonomik bağımsızlıklarını hem de daha önemlisi özgüvenlerini kazandılar. 3-Ziyaretçilerin ve ziyaretçiler üzerinden bu deneyimi dinleyen insanların gözündeki engelli algısı tamamen değişti. Artık acınarak

bakılan değil, saygı gören engelli algısının da mümkün olabileceği bu deneyimle ortaya çıktı. 4-Türkiye’deki diğer sosyal girişimcilere de ilham veren bir proje oldu. 5-Projenin devamı niteliğindeki işitme engelli ve yaşlı versiyonları da (Dialogue in Silence ve Dialogue with Time) Ekim 2015 ve Ekim 2016’da olmak üzere hayata geçirilecek. 6-Gayrettepe’deki alanın bir anlamda kuluçka merkezi olarak işlev yapabilmesi için de çalışmalar devam ediyor. 1 yılı aşkın bir süredir devam eden sosyal girişimcilik serüvenimizde görüyoruz ki sosyal girşimciliğin kurumsal bir statüye bürünme ihtiyacı söz konusu. Bir STK kurmadan üstelik kar da yaratabilen sosyal girişim modellerinin Türk Ticaret Kanununda tanınması çok elzem. Burada kritik konu yaratılan karın bireysel kazanç olarak kullanılmasının önüne geçebilecek kriterlerin belirlenmesi. Büyük sosyal dönüşümleri gerçekleştirecek modellerin üzerine odaklanabilinmesi ve toplumsal faydanın maksimize edilmesi için sistemin kar etmesi çok önemli. Bir takım regülasyonlarla sosyal girişimciliğin daha kurumsal bir yapıya bürünmesi ve kolaylaştırıcı teşviklerle önünün açılması gelecekte ülkemizde de sürdürülebilir sosyal girişim modellerinin önünü açacaktır.


spor

Hangi takım ne kadar antrenman yapıyor? Spor takımlarımızın kısa ve uzun vadeli hedefleri neler? Sporcularımızın ne gibi ihtiyaçları var? Sizler için kampüsteki takımların bir kısmını inceledik. Üniversitemizin akademik dünyada sahip olduğu itibarı, sporcu arkadaşlarımız da spor dünyasında elde ettikleri başarılarla destekliyor. Spor Kurulu’nun çatısı altında faaliyet gösteren okul takımlarımız yurtiçi ve yurtdışında yapılan müsabakalarda okulumuzu temsil ediyor. Geçmişte birçok başarıya imza atmış olan sporcular, yaklaşan turnuva ve yarışmalara da her hafta düzenli olarak yaptıkları antrenmanlarla hazırlıklarını sürdürmekte. KÜREK TAKIMI Kürek takımı haftada 6 antrenmanla oldukça yoğun bir programa sahip olmasına rağmen, çoğunlukla eksiksiz katılımla çalışmalarını sürdürüyor. Başarılar: Türkiye Kupası 1.liği Türkiye Şampiyonası 1.Etap 2.liği Antrenman sayısı (Haftalık): 6 Kısa vadede hedef: Türkiye Şampiyonası’nda şampiyon olmak. Uzun vadede hedef: Yurtdışı yarışlarına katılmak ve yabancı takımların katıldığı geleneksel yarışları Türkiye’de yapmak. İhtiyaçlar: Dört çiftte tekne ihtiyacı var. Network: Koç Üni., Kadir Has Üni. ODTÜ’yle iletişim halinde BADMİNTON TAKIMI 1.Lig’de iyi bir derece almayı hedefleyen badminton takımı antrenmanlarını ortalama 12 sporcunun katılımıyla gerçekleştiriyor. Başarılar: Türkiye Üniversiteler Arası 1.Lig Grup 4.lüğü

Antrenman sayısı: 2 Kısa vadede hedef: 1.Ligdeki konumunu koruma Uzun vadede hedef: 1.Lig derecesi İhtiyaçlar: Saha çizgileri, fileler ve direkler üzerinde düzenleme yapılması gerekiyor. Plastik top ihtiyacı var. YÜZME TAKIMI Geçtiğimiz yıl KoçFest’te 3.lük derecesi elde eden yüzme takımı, düzenli olarak yaptığı karşılaşmalarla antrenmanlarını destekliyor. Başarılar: 2014 yılı KoçFest 3.lüğü Antrenman sayısı: 3 Kısa vadede hedef: KoçFest’te yine derece yapmak. İhtiyaçlar: Antrenman saatleri dışında okul havuzundan yararlanabilmek, antrenman saatinde daha fazla kulvar kullanabilmek. Network: Resmi olmayan İstanbul Üniversiteleri Yüzme Birliği organizasyonu çerçevesinde sürekli olarak maç yapılıyor. PLAJ VOLEYBOLU Haziranda gerçekleşecek olan FIVB turnuvasına katılmayı planlayan plaj voleybolu takımı antrenmanlarını yüksek katılımla sürdürüyor. Antrenman sayısı: 2 Kısa vadede hedef: Ankara’da bir antrenman kampı düzenlemek. İhtiyaçlar: Saha ihtiyacı var. Antrenman kampına gidilmesi gerekiyor. Network: İTÜ ve Marmara Üni. ile iletişim halinde. Federasyon başkanıyla iletişim halinde olmakla beraber, takımın büyütülmesi ve tanıtılması için gerekli çalışmalar yapılıyor. KADIN FUTBOL TAKIMI Futsal olmayı planlayan kadın futbol takımı haftada 3 antrenman yapıyor. Antrenman sayısı: 3 Kısa vadede hedef: Takımın mevcut konumunu koruması. Bunun yanında Futsal olma planını gerçekleştirmek.

HENTBOL TAKIMI Daha önce Üniversiteler arası 1.Lig’de 3.olan hentbol takımı Süper Lig’e çıkmayı hedefliyor. Başarılar: Üniversiteler Arası Hentbol 1.Lig 3.lüğü Antrenman sayısı: 3 Kısa vadede hedef: Süper Lig’e çıkmak. İhtiyaçlar: Kalelerin bakıma ihtiyacı var. Yeni toplara ve 12 tane antrenman bipine ihtiyaç var. SNOWBOARD TAKIMI Çok yetenekli sporcularımızın bulunduğu snowboard takımı, geçtiğimiz yıl katıldığı yarışlardan da oldukça başarılı derecelerle döndü. Başarılar: Beyaz Kupa’da final turuna. Erciyes Campus Cup Freestyle’da kadınlarda 2.lik ve 3.lük. Erciyes Campus Cup Slalomda kadınlarda 3.lük 2014 sezonunda kadınlarda Snowisttakım 1.liği Snowist kadınlar bireyselde 2.lik. Türkiye Üniversiteler arası kadınlarda 3.lük Erkeklerde Bireyselde Snowist 3.lüğü. Big Air Şampiyonası’nda İTÜ ile beraber en çok gönüllü gönderen takım Antrenman sayısı: 2 gün kondisyon antrenmanı Uzun vadede hedef: Daha fazla ve daha kaliteli antrenmanlar yapıp daha fazla yarışa katılabilmek ve daha çok kürsü görmek. İhtiyaçlar: Antrenman yapacak

yarış kapılarına ve wax malzemelerine ihtiyaç var. Bunun haricinde yurtdışındaki yarışlara katılmak için desteğe ihtiyaç var. SUTOPU TAKIMI Antrenmanlarına Hisar Kampüs’teki kapalı havuzda devam eden sutopu takımı Haziran’da Hırvatistan’da gerçekleşecek olan Eurozagreb’e katılıp iyi bir sonuçla dönmek için çalışmalarını sürdürüyor. Başarılar: İstanbul Unilig 5.liği Antrenman sayısı: 3 Kısa vadede hedef: Eurozagreb’e katılıp iyi bir sonuçla dönmek. Network: Diğer sutopu takımlarıyla hazırlık maçları yapılıyor. BASKETBOL TAKIMI Haftada 4 antrenman yapan basketbol takımı Sportsfest’e hazırlanıyor. Başarılar: Unilig’de son 8’e kalma Bunun yanında grup 5.liği Antrenman sayısı: 4 Kısa vadede hedef: Sportsfest’te derece yapmak. Uzun vadede hedef: İstanbul Unilig’den iyi bir sonuç almak.

www.dinamikgazete.com

Nadir Aktan nadir.aktan@boun.edu.tr

TENİS Yaz aylarında daha yoğun antrenman yapan tenis takımı, Kadınlar Üniversiteler Arası Süper Lig’den grup 2.liğiyle döndü. Başarılar: Kadınlar Üniversiteler Arası Süper Lig’de Grup 2.liği. Antrenman sayısı: 2 (Yaz dönemi) Kısa vadede hedef: Üniversiteler arası turnuvada başarılı olmak. Uzun vadede hedef: Süper Lig’deki konumu korumak. İhtiyaçlar: Kışın antrenman yapılacak bir kort ihtiyacı.

Sahibi Sahibi: Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü adına Servet Ünal Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Evrim Saraç Editörler Cem Aksoy, Candemir Yılmaz Yazı ve Reklam İşleri Sorumluları Alper Çağan Arslan, Ebrar Bahçivan, Selena Tezel, Süveyda Ece Çil

www.buik.boun.edu.tr

Boğaziçi'nde Spor Takımları

23

Yazı Kurulu Başak Şıklar, Elif Buse Doyuran, Emin Çenberlitaş, Ferhat Melih Dal, İlayda Çiloğlu, Merve Dumanlı, Nadir Aktan, Simge Taşçıoğlu, Sinan Kırçova, Yeliz Arda Görsel Yönetmen Ebrar Bahçivan Matbaa

Park Baskı ve Reklam Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. Tel: 0212 613 72 74

*Gazetede yazılanlar tamamen yazarların kendi sorumluluğundadır.



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.