207 sayı

Page 1

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

3-16 May›s 2014 • 1,25 TL

Y›l 9 • Say› 207

AKP KORKMAKTA HAKLI

YÜRÜYORUZ... ‹syan korkusu AKP'nin bafl›na bela... Taksim'de gerçekleflecek kitlesel bir gösteriyle iktidar› tehdit eden halk muhalefetinin kendini yeniden hat›rlataca¤›n› bilen AKP 1 May›s'ta ad› konmam›fl bir s›k›yönetim ilan etti Ulafl›m›n durdurulmas›, Taksim'in 40 bin polis, say›s›z z›rhl› araç ve bariyerlerle kuflat›lmas› on binlerce direniflçinin Taksim'in kap›lar›n› zorlamas›n› engelleyemedi. Ankaral› direniflçiler de K›z›lay'› 1 May›s alan›na dönüfltürdü Bir önceki 1 May›s'ta estirdi¤i terörle Haziran ‹syan›'na davetiye ç›karan AKP, bu 1 May›s'ta da çaresizce ayn› yolu izledi. AKP'nin fliddeti t›rmand›rmas› güçsüzlü¤ünün, Taksim ve K›z›lay direniflleri ise yeni Haziran'lar›n habercisiydi

Korkmay›n efendiler, korkunun ecele Sf. 3 faydas› yok

Direnen Halk›n Evi Genel Kurul'a gidiyor

Dünyan›n 1 May›s’› öfke, isyan, bayram 1 Mayıs bütün dünyada işçi sınıfının ve ezilenlerin taleplerini sokağa taşıdığı bir gün olarak kutlandı. Bangladeş'te iş cinayetlerine, Filistin'de İsrail ablukasına öfke, Küba ve Venezüella'da bayram, Kamboçya ve İtalya'da isyan vardı § S.5

Deniz olunmal› 6 Mayıs 1972'de asılarak katledilen THKO önderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ölümlerinin 42. yılında başta üniversite ve lise gençliği olmak üzere tüm Türkiye'de anılıyor. Öğrenci Kolektifleri “Deniz olmaya” çağırıyor: “Deniz Gezmişlerin emperyalizme ve yerli işbirlikçilere karşı 42 yıl önce başlattıkları mücadele hiç durmadan sürdü. Bugün ise hem emperyalistler hem de işbirlikçi AKP savaş politikalarını sürdürüyor. Bizler de tıpkı Denizler gibi özgürlük için emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Savaş ve yoksulluk politikalarına, özgürlük düşmanı yasakları ve baskılarına karşı ŞİMDİ DENİZ OLUNMALI diyoruz.”

Halkevleri 11 Mayıs'ta Ankara'da gerçekleşecek 23. Olağan Genel Kurulu'na sokakta var ettiği hak mücadelelerinin ve Haziran İsyanı ile 1 Mayıs direnişlerinin coşkusu ile hazırlanıyor. Hem geçmiş dönem mücadelesinin muhasebesinin yapılacağı hem de yeni döneme dair mücadele programının tartışılacağı Genel Kurulu, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy'la konuştuk. Ersoy, Halkevleri'nin isyandan öğrenerek ve direnişi örgütleyerek hedeflerini büyüttüğünü, direnen halkın evleri olarak Halkevleri'ni isyanın dinamiklerine uygun biçimde yenilecekleri bir döneme girdiklerini söyledi. Halkevleri isyanda, 1 Mayıs'ta sokaklarda omuz omuza direnişi örgütledikleri herkesi AKP'nin kabuslarını gerçeğe çevirecek yeni Haziran’ları ve iktidarı yıkacak gerçek bir hareketi örgütlemek için genel kurula çağırıyor. S.9

Fatsa “Fikri Sönmez” Fatsa’nın bir köyünde doğdu terzi Fikri Sönmez. 60’lı yılların ortasına sosyalist fikirlerle tanıştı. Yaşamının son anına kadar devrimci mücadelenin içinde yer aldı. TİP örgütlenmesinden Dev-Genç'e THKP-C'den Devrimci Yol'a... 1979 yerel seçimlerinde Devrimci Hareketin adayı olarak bağımsız girdiği yerel seçimlerde belediye başkanı oldu. Çözüm halkla birlikte… Seçimlerden sonra Fatsa’da ilk iş olarak Halk Komiteleri kuruldu. Fatsa, ‘Çamura son kampanyası’, faşizme, tefecilere karşı mücadeleyle, Halk Kültür Şenlikleri'yle halkın devrimcilerle birlikte yarattığı bir özyönetim deneyimi olarak bugüne taşındı. Fatsa’daki fikri yok etmek için devlet harekete geçti. “Nokta Operasyonu”yla başlayan saldırılarda Fikri Sönmez de işkenceye uğradı. Cezaevi direnişlerinin en önünde yer aldı. 4 Mayıs 1985 günü hayata veda etti. Anısı mücadelemize ışık tutmaya, yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

‹flçi Filmleri Festivali direniflle perdesini açt› 'Her yer festival, her yer direniş’ sloganıyla direnişi perdeye taşıyan 9. İşçi Filmleri Festivali, İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve İzmir'de açılışlarını gerçekleştirdi. Açılış gecelerine Haziran İsyanı’ndan 2014 1 Mayıs’ına taşınan halk direnişi ile yıl boyunca gerçekleşen işçi direnişleri damgasını vurdu s.10


2

1 MAYIS 3 May›s 2014 / 16 May›s 2014

Halk›n Sesi

“ S A D E C E ‹ S T A N B U L V E A N K A R A ’ Y I D E ⁄ ‹ L A N A D O L U ’ Y U D A T E S L ‹ M A L A M AY A C A K S I N ! ”

Tüm Anadolu meydanlarda Ülke genelinde 70’i aşkın ilde düzenlenen 1 Mayıs eylemlerinde AKP’nin emek düşmanlığına, baskı ve zor siyasetine, yolsuzluğuna ve faşizmine karşı tepkiler öne çıktı. Haziran İsyanı’nın izleri alanlarda kendini gösterirken, isyanda hayatını kaybeden direnişçiler unutulmadı MEHTAP MET‹NO⁄LU

2

014 1 Mayıs’ında Türkiye’nin hemen hemen bütün illerinde sokaklara çıkıldı. Anadolu’nun dört yanından Taksim ve Kızılay direnişlerine selam gönderildi. Haziran İsyanı’ndan sonraki ilk 1 Mayıs’ta isyanın etkisi eylemlere farklı biçimde yansıdı. Kimi kentlerde 1 Mayıs içeriği ve biçimine isyan yön verirken kimi kentlerde ise geçmiş 1 Mayıs’ların devamı yaşandı. Birçok kentte katılım 2013 1 Mayıs’ına göre daha kitleseldi. Eylemlerde genel olarak AKP’nin emek düşmanlığına, baskı ve zor siyasetine, yolsuzluğuna ve faşizmine karşı tepkiler öne çıktı. Haziran İsyanı’nın izleri alanlarda kendini gösterirken, isyanda hayatını kaybeden direnişçiler unutulmadı. HALK MEYDAN VERMED‹ Ülkenin birçok kentinde iktidarın yasakladığı meydanlarla yürüyüş kolları, 1 Mayıs direnişleri ve Haziran İsyanı’yla özgürleştirilmişti. Direnişçiler 1 Mayıs’ta meydan-

TRABZON

larını AKP’ye vermedi. Kocaeli’nde yaklaşık 7 yıl boyunca eylemlere yasaklanan Cumhuriyet Parkı, isyanla birlikte kazanılmıştı. Kocaeli halkı bu yıl 1 Mayıs’ı isyandan sonraki eylemlerin baş adresi olan Cumhuriyet Parkı’nda kutladı. Antalya’da ise 17 yıl boyunca toplumsal muhalefete yasaklanan Cumhuriyet Meydanı, isyanla birlikte kazanılmış, halk meydana çadırlar kurarak günlerce işgal etmişti. Antalyalılar, özgürleştirdikleri meydanda 1 Mayıs’ı kutlamak için buluştu. Bursa’da yıllardır eylemlere kapalı olan Heykel Meydanı, isyanın direniş alanı haline gelmişti. Halkevleri, bu 1 Mayıs’ta ise geri adım atmayacaklarını söyleyerek Heykel’e çağrı yaptı. Bursalılar yasaklı Heykel Meydanı’nı isyandan sonra bir kez daha 1 Mayıs’ta özgürleştirdi. Mersin’de yasaklı Cumhuriyet Meydanı 2010 yılında 1 Mayıs kutlamalarına açılmıştı. Mersin halkı, bu yıl da Cumhuriyet Meydanı’ndaydı. Çanakkale’nin yasaklı güzergahı Valilik önü, Haziran İsyanı’yla birlikte eylemlere açılmıştı. Bu yıl Çanakkale halkı, 1 Mayıs güzergahını değiştirerek Valilik önünden Cumhuriyet Meyda-

nı’na yürüdü. Artvin’in yasaklı 1. Cadde’si, son yıllarda Halkevcilerin 1 Mayıs mitingine gidiş güzergahını oluşturuyordu. Bu yıl da Halkevciler eyleme 1. Cadde’den yürüyerek başladı. D‹REN‹fi K‹TLESELL‹⁄E YANSIDI Haziran İsyanı’nın, işçi direnişlerinin, çevre hareketlerinin ve üniversite muhalefetinin dinamiği birçok kentte kitleselliği tetikleyen unsurlar olarak öne çıktı. Eskişehir ve Kocaeli’nde 1 Mayıs’a binlerce kişi katılırken Edirne ve Karaman’da da üniversiteliler kitlesellikleriyle dikkat çekti. Antalya’da yaklaşık 20 bin kişinin katıldığı miting,12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra kentte gerçekleşen en kitlesel 1 Mayıs oldu. Muğla Yatağan’da özelleştirmeye karşı mücadele ve işçi direnişlerinin ön plana çıktığı 1 Mayıs kutlamaları geçen yıla oranla oldukça kitleseldi. Trabzon’da Halkevleri’yle HES, taş ocakları ve çimento fabrikasına karşı çevre mücadelesi veren Tonya ve Çayırbağı Çevre Platformu kitleselliğiyle dikkat çekti. Çorum’da binlerce kişi 1 Mayıs’a katılırken İzmir’de ise üniversiteli, liseli gençlik katılımı ön plandaydı.

Haziran İsyanı’nın kitlesini 1 Mayıs alanına taşımayı başaran Mersin ve Samsun’da geçen 1 Mayıs’lara oranla daha geniş bir katılım söz konusuydu. POL‹S ARAMA NOKTALARINDA SALDIRDI Kocaeli’nde polisin miting alanına Öğrenci Kolektifi’nin Berkin için hazırladığı pankartı almak istememesi üzerine arbede yaşandı. Kolektifçiler, pankartı sokmak için direnirken polis öğrencileri gözaltına almaya çalıştı. Konya’da 1 Mayıs alanına “isyan koşusu”yla girmek isteyen Öğrenci Kolektifi ve Liseli Genç Umut üyelerine polis saldırdı. Polis bununla yetinmeyip 1 Mayıs alanında saldırdığı 13 öğrenciyi ertesi gün gözaltına aldı. Mersin’de polis, üzerinde isyanda hayatını kaybeden direnişçilerin fotoğraflarının yer aldığı tişörtleri giyen eylemcilerin üstünü aramak istedi. Halkevciler ve Kolektifçiler, üstlerini aratmayı reddederek arama noktalarını ve barikatları yıktı. İzmir’de 1 Mayıs mitingi sonrasında İstanbul’daki polis saldırılarını protesto etmek için AKP ilçe binasının bulunduğu Basmane Meydanı’na yürüyüş çağrısı yapıldı. Binlerce kişi meydana yürürken polis saldırdı. Polis terör estirerek

toplam 36 kişiyi gözaltına aldı. Hakkari’de 1 Mayıs, emek ve demokrasi güçlerinin aldığı ortak karar doğrultusunda karakol yapımının devam ettiği Meskan Dağı’nda ilçelerden gelen emekçilerin katılımı ile kutlandı. Kutlamaların ardından Meskan Dağı zirvesinde basın açıklaması yapmak isteyen kitleye asker ve polis saldırdı. 1 MAYIS 2014’ÜN ‹LKLER‹ Çankırı'da 1 Mayıs yıllar sonra ilk defa Öğrenci Kolektifleri tarafından kutlandı. 1 Mayıs öncesi bildiri dağıttıkları gerekçesiyle Kolektifçi 7 kişi gözaltına alınmıştı. Faşist çeteler, polis ve valilik, Kolektiflerin alana girmemesi için tehditlerle korkutmaya çalıştı. Yürüyüşe, müziğe ve basın açıklamasına yasak getirildi. Buna rağmen öğrenciler alana girerek 1 Mayıs'ı kutladı. Rize’de ise 36 yıl aradan sonra ilk kez kent merkezinde 1 Mayıs kutlaması yapıldı. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi önünde buluşan üniversiteliler ve maden işçileri birlikte alana girdi. Trabzon’da polisin alanı kaplayan bariyerleri dar bir şekilde hazırlanması alanda sıkışıklığa neden olurken eylemciler bariyerleri dağıtarak alanı genişletti. Ayrıca Trabzon’da ilk kez LGBTİ bireyler 1 Mayıs’a katıldı.

AKP’nin keyfine göre 1 May›s’lar ‹ktidar güdümlü sendikalar Kayseri, Diyarbak›r ve ‹stanbul Kad›köy’de ayr› 1 May›s mitingleri düzenledi. Ancak bu mitinglerde ne coflku ne de kitlesellik vard›. Diyarbak›r’da bir tarafta AKP’nin kontra 1 May›s’›yla Memur-Sen; di¤er tarafta da KESK, D‹SK, TMMOB, TTB ve Türk- ‹fl’e ba¤l› sendikalar›n ça¤r›s›yla Da¤kap› Meydan›’ndaki 1 May›s vard›. Da¤kap› Meydan›’ndaki 1 May›s’a binler kat›ld›. Kayseri’de Hak-‹fl 1 May›s’› dua ederek “kutlarken” D‹SK, KESK, HDP ve EMEP Mimar Sinan Park›’na yürüdü. Bolu ve Eskiflehir’de Türk-‹fl, Çorum’da ise CHP, ADD, ‹P, Birleflik Kamu ‹fl di¤er toplumsal muhalefet bileflenlerinde ayr› 1 May›s kutlamalar› yapt›. Antalya’da Cumhuriyet Meydan›’ndaki mitinge yaklafl›k 20 bin kifli kat›l›rken Türk-‹fl ve Birleflik Kamu ‹fl’in düzenledi¤i, ‹P-TGB’nin destek verdi¤i kutlama sadece 700 kifli ile yap›ld›.

‹ZM‹R ANTAKYA Antakya 1 May›s’›nda Haziran ‹syan›’nda kaybedilen Ahmet Atakan, Ali ‹smail Korkmaz ve Abdullah Cömert’in aileleri en önde yürürken eylemde bar›fl ve adalet talebi mitinge damgas›n› vurdu. Mitingde K›z›lay ve Taksim’de direnen eylemcilere s›k s›k selam gönderildi. Halkevleri Ahmet Atakan Kütüphanesi gönüllülerinin tafl›d›¤› “Güneyin üç fidan›na sözümüz devrim olacak” pankart› ise alan›n en ilgi çeken pankart› idi. Haziran ‹syan›’nda Armutlu direniflinin ve barikatlar›n›n simgesi olan çamafl›r makinesi de 1 May›s alan›nda yerini ald›.

‹zmirliler 1 May›s mitingine kat›lmak için 3 ayr› noktada buluflup Gündo¤du Meydan›’na yürüdü. Alanda, direniflçi iflçilerin görünürlü¤ü oldukça fazlayken gençlerin yo¤un kat›l›m› da dikkat çekti. Miting sonunda Taksim’deki polis sald›r›lar›n›n protesto edilmesi için AKP ilçe binas›n›n bulundu¤u Basmane Meydan›’na yürüyüfl ça¤r›s› yap›ld›. Meydana ç›kan tüm yollar›n TOMA ve çevik taraf›ndan kapat›lmas› nedeniyle Çankaya’dan meydana ç›kmaya çal›flan binlerce kifliye polis sald›rd›. Polis sald›r›s› sonras› toplam 36 kifli gözalt›na al›nd›. Gözalt›lar›n serbest b›rak›lmas› için yap›lan görüflme s›ras›nda Konak Meydan›’nda yüzlerce kifli oturma eylemi yapt›. Polis sald›r›s› s›ras›nda palal› sald›rganlar da ortaya ç›kt›. Berkin eylemlerine polisin sald›rmas›ndan sonra TOMA’lara su verilmeyece¤ini aç›klayan Belediye Baflkan› Aziz Kocao¤lu, gözalt›lar için belediye araçlar›n› tahsis etti.

BURSA Bursa’da Halkevleri’nin ça¤r›s›yla iktidar›n yasakl› meydanlar›ndan biri daha aç›ld›. Haziran ‹syan›’n›n özgürlefltirdi¤i Heykel Meydan›’na 1 May›s mitingi için yap›lan baflvurunun reddedilmesi üzerine Halkevleri, Ö¤renci Kolektifleri ve Liseli Genç Umut, Heykel’e ça¤r› yapt›. Bu ça¤r›yla bir araya gelen binler Heykel’de bulufltu. Heykel AVP Tiyatrosu önünde, 1977’de ve Haziran ‹syan›’nda kaybedilenler için bir anma program› gerçeklefltirildi. Heykel’deki program›n ard›ndan Kent Meydan›’na yüründü.

ANTALYA Haziran ‹syan› ve sonras›nda etkin bir sokak muhalefetinin örgütlendi¤i Antalya’da toplumsal muhalefet bileflenleri güçlü bir 1 May›s örgütledi. Yaklafl›k 20 bin kiflinin kat›ld›¤› 1 May›s’ta tek bir polis ortada görünmezken alan›n girifline arama noktas› bile kurulmad›. Geçen y›l›n 1 May›s’›na göre kitlesellik bu sene ikiye katland›. Mitingin kat›l›mc›lar› aras›nda taraftar gruplar›ndan çevre platformlar›na kadar yay›lan genifl bir yelpaze vard›.


3

GÜNDEM 3 May›s 2014 / 16 May›s 2014

Halk›n Sesi

Kürt siyasetinde yeniden yapılanma Seçim sonrası “kritik önem” atfedilen BDP/HDPÖcalan görüşmesi, 26 gün sonra nihayet gerçekleşti. 28 Nisan’da ise BDP’li vekiller HDP’ye katıldı. Kürt siyasetinin önünde, AKP’yi, artık sürdürülemez hale gelen ‘diyalog süreci’ni ‘yasal müzakere süreci’ne dönüştürmeye zorlama ve Kürt siyasetini yeniden yapılandırma adımları var AKP’nin sürece yaklaşımı epeydir Kürt hareketinin eleştiri konusuydu. Bir kez daha sürecin “resmi yürütücüsü” Öcalan tarafından dile getirilmiş oldu. Özetle: 2013 Newroz’yla başlayan “diyalog süreci” bu haliyle artık sürdürülemez oldu. Süreç, “yasal müzakere süreci”ne dönüşmeli. Çıkarılan “MİT yasası” bu ihtiyacı karşılamaktan uzak. MİT yasası daha çok AKP’nin ve Erdoğan’ın siyasi çıkarlarını öncelemekte. AKP artık bir karar vermek zorunda. Gerçekten büyük demokratik çözüm ve kalıcı barış istiyorsa, bunun gereklerini yerine getirerek, hızlı adımlar atmalı ki; sürecin değişen karakteri barışa evrilsin. Yerel Yönetimler Özerklik Yasası ve Demokratik Sivil Toplum Yasası’nın hayata geçmesi zorunlu. Sürecin yeni karakterini AKP ve devletin yaklaşımı

belirleyecek. Barış ve çözüm mü olacak, çatışma dönemine mi girecek? AKP’yi yasal adımlara zorlama hamlelerinin ne olduğu şimdilik belirsizliğini korurken, asıl hareketlilik Kürt siyasetinin kurumsal alanında yaşanıyor. BDP’L‹ VEK‹LLER HDP’YE KATILDI Bunun sadece basit bir parti değişimi değil, başta BDP, DTK, HDP ve HDK olmak üzere bütün siyasal kurumların yeniden yapılanması gereği dile getiriliyor. Yeniden yapılanma sürecinin kurucu politik çerçevesini Öcanlan’ın “Ortak Vatan, Demokratik Cumhuriyet ve Demokratik Ulus” tezi oluşturuyor. Bu tez, bir yandan, Fırat’ın doğu ve batı yakalarını kapsayan bir yapılanmayı hedeflediği gibi; öte yandan, cumhurbaşkanı seçimine uzanan bir hazırlık hamlesi olarak gündeme geliyor. Planda

DTK’ya “proto-Kürt meclisi”, BDP’ye “demokratik özerkliğin inşası” ve HDP’ye ise “ezilenlerin ortak sesi” görevi veriliyor. HDP ve BDP eşgenelbaşkanları Ertuğrul Kürkçü ve Selahattin Demirtaş da bunun “stratejik bir hamle” olduğunu ileri sürüyor; Türkiye toplumunun farklılıklarının kucaklanmasını ve 2015 seçimlerine bu anlayış ile yürünmesi gereğini belirtiyorlar. Altan Tan’dan gelen itirazların karşısında, Demirtaş özellikle “lokomotif sol güçleri” vurguluyor. Yine de Delil Karakoçan gibi Kürt yazarların da gündeme getirdiği canalıcı bir soru yanıtsız kalıyor: Her ne kadar “stratejik” olduğu söylense de bu kurumsal değişiklikler, ezilenlerin ayrışmış süreçlerinde köklü birleşmeleri nasıl sağlayacak?

Savcılar bağlı, hırsızlar serbest fiüphelilere takipsizlik karar› verilirken HSYK müfettiflleri 17 Aral›k ve 25 Aral›k operasyonlar›n› yürüten savc›lar hakk›nda soruflturma aç›labilece¤ini ilan etti 17 Aral›k rüflvet ve yolsuzluk soruflturmas› kapsam›nda aralar›nda bakan çocuklar›n›n da oldu¤u 60 kifli hakk›nda takipsizlik karar› verildi. HSYK ise savc›lar hakk›nda soruflturma aç›lmas›na izin verdi. 17 Aral›k günü gerçekleflen rüflvet ve yolsuzluk operasyonu kapsam›nda aralar›nda Ali A¤ao¤lu ve Çevre ve fiehircilik eski Bakan› Erdo¤an Bayraktar’›n o¤lu Abdullah O¤uz Bayraktar’›n da oldu¤u TOK‹ davas›nda 60 kifli

hakk›nda takipsizlik karar› verildi. SAVCILARA SORUfiTURMA YOLU Dosyadaki flüphelilere takipsizlik karar› verilirken bir karar da HSYK’dan geldi. HSYK müfettiflleri taraf›ndan yap›lan inceleme sonucunda 17 Aral›k ve 25 Aral›k rüflvet ve yolsuzluk operasyonlar›n› yürüten savc›lar Celal Kara, Muammer Akkafl, Zekeriya Öz ve gözalt› karar› veren Hakim Süleyman Karaçöl hakk›nda soruflturma aç›labilecek.

Korkmay›n efendiler, korkunun ecele faydas› yok 1 Mayıs korkunç bir gündür egemenler için. Sadece işçi sınıfının gücünü gördükleri için değil. Bu gücün örgütlü, militan ve istemlerinde kararlı olması da onların en büyük korkusudur. Hele hele bu durum sadece bir günle sınırlı kalmayıp, o günün devam etmesi tehlikesini barındırıyorsa korku devasa olur. İçlerindeki korku öfkeye, şiddete, provokasyona dönüşür. Çünkü kurdukları düzen emeğin sömürüsü üzerinedir, çünkü o düzenin temelinde emekle sermaye arasındaki çatışma yatar. Bu çatışmada sermaye kaybederse onun yerine kurulacak düzeni de herkes bilir zaten; sosyalizm. Tayyip Erdoğan’ın korkusu bundan da öte; o, düzeni korumakla birlikte kendi kişisel diktatörlüğünü de korumak zorunda. Korkusu çok daha büyük. Tarihin çöplüğü onu bekliyor. Ve onunla birlikte olanları. Onunla birlikte ayakkabı kutularını dolduran, onunla birlikte ülkeyi yağmalayan, onunla birlikte halka zulüm edenleri… Bu yılki 1 Mayıs, tam da bu nedenle devletin bütün olanaklarının bu korkuyla seferber edildiği bir gün olarak yaşandı/yaşatıldı. AKP güdümündeki işçi sendikaları, konfederasyonlar özel misyonlarla görevlendirildi(1). Medya her zaman olduğu gibi iktidara “iliştirilmiş” görevini devam ettirdi(2). Devletin, artık neredeyse sadece AKP’nin, olan kolluk kuvvetleri takviye edildi(3). Devletin ve özellikle artık şerefi, inandırıcılığı iki paralık olan İstanbul Valisi’nin, “provokasyon olacak” uydurmacasını bertaraf etmek için polis teşkilatı içinden “özel/sivil provokasyon ekipleri” örgütlendi(4). Ve on beş milyonluk İstanbul şehrinin tüm ulaşımı, bu korkunun eseri olarak felç edildi.(5) Bunlar Tayyip Erdoğan AKP’sinin korkusunun kanıtlarıdır. Halktan, sokaktan ne kadar büyük bir korku duyduğunun kanıtıdır. Karşısında düzen kurallarını tanımayan bir “politik güç”ün kendisini göstereceği ve bununla giderek büyüyeceği korkusu Tayyip Erdoğan’ı, elinde ne varsa ona karşı kullanmaya sevk etmiştir. Ve ancak böylece yüzbinleri, onbinlere düşürebilmiştir. Hanesine yazılan bir günlük başarıdır. Yüzbinlerin öfkesini Taksim’de göstermesini engellemiştir ama bu engelleme, yüzbinlerin öfkesini ortadan kaldırmak bir yana daha da büyütecektir. Sokakta ona, onun tetikçilerine

karşı direnen onbinler ise şimdi öfkelerini daha çok bilemiş, hedeflerini daha da ilerletmişlerdir. Başta Tayyip Erdoğan bilsin ki; bu topraklar daha çok Haziran İsyanları görecektir. Tayyip Erdoğan sokakta oluşacak bir politik güç karşısında duyduğu korkuyu aynı zamanda kendi cenahında da örgütlemeye çalışmaktadır. Yüzde 40-45’lik bir oyun kendisine yeterli olacağı, uzun vadeli bir süreç için ise bu topluluğun kemikleştirilerek ve aynı zamanda parçalanması engellenerek iktidarını kalıcılaştırma hesapları yapmaktadır. Tam da bu nedenle toplumsal muhalefete karşı giriştiği her azgın saldırıya kendi cenahındakileri de ortak etmekte, onların da bu suça iştirak etmesini sağlamakta ve suç ortaklığını yaygınlaştırmaktadır. Bu çok özel planlanmış bir kutuplaştırma, saflaştırma taktiğidir ve Tayyip Erdoğan’ın sürekli şikayet ettiği toplum mühendisliğinin bizzat kendisi tarafından örgütlenmesidir. Bu taktiği boşa çıkaracak olan karşıtaktik ise Tayyip Erdoğan’ı kendi taktiği ile vurmaktır, yani uzlaşma ve yumuşatma değil Tayyip Erdoğan’ın karşısına aldığı toplumsal kesimleri en sert tepkiyi vermek üzere örgütlemektir. Tayyip Erdoğan 12 yıllık iktidarının neredeyse on yılını kendisine oy vermeyenlerin beklentilerini örgütleyerek geçirdi. Her seçim öncesinde yeni anayasa sözü verdi, Kürtlere çözüm/anlaşma sözü verdi, “ileri demokrasi” yalanını ağzından düşürmedi, “Alevi Açılımı” bir başka kandırmacasıydı, v.s, v.s. Sadece ülke içindekiler değil ülke dışındakiler de yalanlardan nasibini aldı; komşularla sıfır sorun komşularla sürekli soruna dönüştü, Avrupa Birliği standartlarına uyum Avrupa Birliği standartlarıma uysuna dönüştü, v.s, v.s. Türkiye siyasi tarihinde yalan söylemekte rakip tanımayan Tayyip Erdoğan’ın asıl başarısı ise bu yalanları yayacak devşirmeleri örgütlemesidir. Ertuğrul Günay’dan Ufuk Uras’a, Doğan Tarkan’dan Oral Çalışlar’a, İsmet Berkan’a kadar. Bunların yanında bir de kendi yarattığı çakmalar var; en nadidesi olan Nagehan Alçı gibi. 1 Mayıs akşamı Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyordu Nagehan (ustasını eleştiren pinokyo misali); “korkuları üzerine gideceğini söyleyen sayın başbakan 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamamalıydı”. Artık söyleyecek yalan, yalanı örgütleyecek şahıs bulmak zorlaştı (Nagehan

bile ne diyeceğini şaşırdığına göre). Kısacası AKP’den beklentisi olanlar her geçen gün azalmaktadır. Tek amacı hırsızlık, talan ve yağma olan (Egemen Bağış ve Hisarcıklıoğlu gibi), bu amaç için her türlü katliama ortak olanlar (Muammer Güler, Efkan Ala, Hüseyin Mutlu gibi) elbette AKP’den hiçbir zaman vazgeçmeyeceklerdir. Ancak AKP inişe geçmiştir ve bunun tersine çevrilmesi mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın fırça atma cesareti yeni bir cephenin farklı bir tarzda açıldığının göstergesidir. Ve üzerine yapışmış yolsuzluklardan da artık hiçbir zaman aklanamayacaktır. Tam da bu yüzdendir Tayyip Erdoğan’ın korkusu. Ve artık geri döndüremeyeceği, eski günlerine kavuşamayacağı bu süreçte bir an önce cumhurbaşkanlığına kapağı atmak istemektedir. Ancak bilinmelidir ki ve bilinmektedir ki bu ülkede faşist cuntalar dahi değil toplumsal meşruiyetlerini, iktidarlarını bile uzun süre koruyamamıştır. Bu halk gerek tarihsel bilincinden gerekse demokrasi mücadelesi kararlığından aldığı güçle diktatörlere zaten boyun eğmez. Toplumsal muhalefet Tayyip Erdoğan’ın kendi kendini bitirmesini elbette beklemeyecektir. Gericiliğin, yolsuzluğun, talanın anıtı haline gelen AKP iktidarını yıkmak için elinden gelen herşeyi yapacaktır, yapmak zorundadır. Tam da bu nedenle 1 Mayıs’ta gösterilen Taksim kararlılığı(6) ve en az onun kadar değerli olan Ankara Kızılay kararlılığı AKP iktidarına verilen “Yönetilenler artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor” mesajının en net halidir(7). Ve bu yanıt bizzat sokaktan ve militan bir tarzla verilmiştir. Üstelik sadece İstanbul ve Ankara’da değil Haziran isyanı sürecinde kazanılan “yasaklı meydanlar”dan yani Bursa’dan, İzmit’ten, Çanakkale’den, İzmir’den, Antalya’dan ve Artvin’den verilmiştir. Ancak bu yanıtın yetersizliklerini de görmek gerekir. Haziran İsyanı, toplumsal muhalefet örgütlerinde (en azından şimdilik zihinsel dünyalarında da olsa) sarsıcı sorgulamalara ve arayışlara neden oldu. Bu sorgulama ve arayışlar, ellerindeki tek aracı dışarıya karşı sıkıca korunan duvarları olan örgütsel yapıları olanlar veya 40 yıllık siyaset yapma tarzıyla yeni olanı keşfetmeye çalışanlar için elbette kolay olmayacak. Ya

ellerindeki tek araca yani örgütlerine daha sıkı sarılıp çözümü içeride arayacaklar ya da 10-15 yıldır başkalarının söyledikleri tezleri yeniden keşfederek, bu keşiflerle yeniden ama denenmiş örgüt modelleri icat etmeye çalışacaklar. Kabul etmek gerekir ki onların süreçlerine “dışarıdan” müdahale etmek imkansız. Toplumsal muhalefetin ekonomik/demokratik örgütleri olan DİSK, KESK,TMMOB ve TTB için ise (kuşkusuz her biri ayrı değerlendirilmek zorunda olsa da) bir iç dönüşümün ve dış açılımın yapılabilirliliği daha mümkün görünmekte (En azından böyle bir girişim güçlü bir biçimde denenmeden yeni bir DİSK ya da yeni bir KESK örgütlenmesi önerilemez bile). Bu konuda dikkate değer girişimlerin DİSK’te ve TTB’de yaşandığı rahatlıkla ifade edilebilir. DİSK’in kıdem tazminatının gaspına karşı #Direnişçi sloganıyla yürüttüğü mücadele ve hükümete geri adım attırması önemlidir. DİSK içinde Devrimci Sağlık İş’in ve Enerji-Sen’in taşeronlaştırmaya ve güvencesizliğe karşı verdiği mücadele neoliberal düzenin kurallarına ve sendikal bürokrasiye rağmen (üye sayıları konfederasyon tarafından bile sayılmıyor) yeni dönem örgütlenmesinin havai fişekleridir. TTB’nin, doktor mesleğinin her türlü elitist ve ayrıcalık talep eden iç doktrinine rağmen doktorları sokaktaki mücadelenin ihtiyaçlarına sevk etmesi ve bu sevk içinde “halkın doktorları” kültürünü yerleştirmeye çalışması Haziran İsyanıyla (karşılıklı olarak) gerçek dönüştürücü bir bağ kurmasını sağlamıştır. KESK’i var edenler ve bugünlere getirenler, KESK’in yeni sürecin gereklerini yerine getirmesinde (belki de) en önemli engeli oluşturacak olanlardır. Çünkü ne yazık ki KESK’in dönüşümü, ilk önce onu oluşturan siyasi grupların dönüşmesini zorunlu kılmaktadır(8). TMMOB’nin şu anki yönetimi “aynı biçimde” korunduğu sürece ne yıllar içinde değişen mühendis/mimar profilinin ihtiyaçlarına ne de Haziran İsyanı’yla açığa çıkan karşılıklı ilişkinin mutlak ihtiyaçlarına yanıt vermesi düşünülebilir. En basitinden ücretli mühendislerin toplam mühendisler içindeki oranı neredeyse yüzde 70-80 düzeyindeyken TMMOB bünyesinde yönetimlerde yer alma oranı neredeyse yüzde 10 civarındadır. TMMOB içerinde bırakın eş başkanlığın önerilmesini

kadın mühendislere kota ayrılması bile konuşulamamaktadır. Tüm bu durumun çok daha kapsamlı değerlendirilmesine ve sonuç(lar) çıkarılmasına ihtiyaç duyulduğu kaçınılmaz. Bunun önümüzdeki dönem, özellikle yaz aylarında yapılması da mutlak gerekliliktir. Aynı zamanda 1 Mayıs’ın çağrıcısı olan bu dört örgütün (DİSK, KESK, TMMOB VE TTB), Haziran İsyanı’yla sokağa çıkan kitlenin taleplerini de barındıran bir içerikle 1 Mayıs’ı örgütleme çabası bir değişimin ve değişim ihtiyacının kanıtıdır. Ancak gerek İstanbul’da gerekse de Anadolu’nun birçok yerinde görülmüştür ki Haziran İsyanı’nın katılımcıları bu çağrıya beklenen yanıtı vermemiştir (Bu noktada bir ayırt edicilikten söz edilecekse Kızılay çağrısına verilen yanıt, kısmi bir örnek olarak gösterilebilir). Bunun birçok nedeni sayılabilecek olsa da öznel olan en belirgin nedeni, bu örgütlerin Haziran kitlesini temsil etme kapasitesinin sınırlı oluşudur. Ne Haziran İsyanı’nın katılımcıları bu örgütlerle, ne de bu örgütler Haziran İsyanı’nın katılımcılarıyla neredeyse hiçbir örgütsel temas içerisinde değillerdir. Hatta “karşılıklı” bir güvensizlikten bile söz edilebilir; toplumsal muhalefetin geleneksel temsilcilerinin Haziran ile açığa çıkan yeni yapılara (Taksim Dayanışması dahil olmak üzere özellikle mahalle forumlarına) ve hatta “sanal aleme” olan ilgisinin yeterli olmadığı aşikar. Diğer yandan Haziran İsyanı’nın katılımcıları da bir yıllık sürece rağmen bu mücadelenin örgütsel formu olarak varolan yapıları görmedikleri gibi Haziran’ın “kendiliğinden örgütü” olan forumlara dahi ilgileri giderek köreldi… Bu konuda söylenecek çok daha fazla söz, sonuç çıkartılıp uygulamaya dönüştürülecek çok daha fazla proje olacaktır kuşkusuz. Ve elbette ki bunu herkesten daha fazla “bizler” yapmalıyız. Sonuç olarak; Tayyip Erdoğan’ın AKP’sinin hala en korktuğu gelecek, toplumsal muhalefetin sokakta bir siyasi güç olarak bütünleşmesidir. Kuşkusuz bunu engellemek için herşeyi yapacak. Ancak toplumsal muhalefet (eskisi ve yenisiyle) kendisini bir bütün olarak AKP’nin neoliberal, gerici, faşist iktidarına karşı varedebildiği ve bu varlığını militan bir tarzda örgütlediği sürece egemenlere tek bir şey söyleyecek: Artık daha çok korkabilirsiniz çünkü eceliniz geldi.

1. Türk-İş, Taksim 1 Mayıs’ını bölmek üzere Kadıköy’e gönderildi. Hak-İş Cemaat’e karşı Kayseri’ye gönderildi. Memur-Sen Kürtleri maniple etmek için Diyarbakır’a gönderildi. 2. Yeni Şafak’ı, Sabah’ı, Star’ı göstermeye gerek yok, hesapta AKP medyası olmayan CNN Türk’te Şirin Payzın; DİSK, Türk-İş ve Hak-İş temsilcilerinin katılacağı programını son gün değiştirmek “zorunda” kaldı. 3. 65 TOMA (Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı) alındı, yollara barikat kurabilmek için yüzlerce demir bariyer yaptırıldı. Alınan gaz tüfeklerinin, gaz fişeğinin, plastik mermi atan tüfeklerin, bunların kimyasal mermilerinin sayısı bilinmiyor. 4. DİSK’in 2 Mayıs’ta yaptığı açıklamada bu şahıslar resimleriyle gösterildi. 5. Bakınız valiliğin yasaklar haritası. 6. Bu noktada geçen yıldan bu yıla katedilen yolun değerini belirtmek gerek. Geçen yıl Taksim’in gerek AKP için gerekse de toplumsal muhalefet için önemini kavrayamayıp “işçi sınıfının mücadelesini yer tartışmalarına heba etmemek lazım” türünden gerekçelerle başka meydandan medet umanların, bu yıl Taksim tercihi yapmaları da bu kararlılığı pekiştirmiştir. Bu pekişmişliğe, her yıl “işçi sınıfının yanında olmak lazım” diyerek Türk-İş’in mitingine gidenlerin kararsızlığı da katkıda bulunmuştur. 7.Dipnottan eleştiri yapma alışkanlığı olanlara aynı yerden yanıt vermek nezaket gereğidir. Kızılay tercihi yerine Sıhhiye tercihi yapan siyasi gruplara mensup bazı arkadaşlar kendi tercihlerinin doğruluğunu anlatmak yerine, alışılageldik biçimde karşı tercihi değersizleştirme yöntemine başvurmaktalar. Ama ne yazık ki alelacele bir tutarsızlıkla. “Haziran'in cesaretinin, cüretin bir kez daha ortaya konulduğu eylem” olarak İstanbul 1 Mayıs’ını överken Ankara’da Türk-İş ile beraber (Tayyip Erdoğan Türk-İş’i geri çekti de biraz rahatladılar) Sıhhiye’de 1 Mayıs kutlaması yapmak nasıl bir cesaret ve cüret gösterisidir? İstanbul 1 Mayıs’ını değerlendirirken “Bu yıl, Taksim için gösterilen irade meydana girilip girilmemesinden bağımsız olarak, Erdoğan’ın yeniden tesis etmeye yöneldiği hegemonyasının reddedilmesi bakımından önemliydi” ifadesi tercih edilirken, Ankara’da Kızılay sözkonusu olduğunda “kitlelerden kopuk bir radikalizm ve marjinallik” ifadesi neden tercih edilir? Toplumsal muhalefetin “yönlendiricileri”nin Haziran İsyanı’dan öğrenecekleri tek bir şey varsa bu isyanın kazanımlarını ellerinin tersiyle itmek değil, bu kazanımları korumaya çalışmak ve mümkünse üzerine eklemektir. 8. Bu konuda DSD’nin içinde bulunduğu sorgulama ve aldığı tutumlar önemli olmakla birlikte, gerek Yurtsever emekçiler’in KESK’i Kürt siyasi hareketinin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirme çabaları, gerekse de EMEP’in sadece yönetimlerde varolmaktan başka bir siyasi projelerinin olmamasının kamu çalışanları hareketi ve KESK’in geleceği açısından handikap olduğu unutulmamalıdır.


4

GÜNDEM 3 May›s 2014 / 16 May›s 2014

Halk›n Sesi

Ayn› hatay› tersinden yinelemeyelim Kürt Siyasi Hareketi yeniden yapılanıyor. BDP milletvekillerinin HDP'ye katılması ve HDP'nin kendisini “radikal demokrat” bir Türkiye partisi olarak tanımlaması, BDP'nin “Demokratik Bölgeler Partisi” adını alarak hareket alanını Türkiye Kürdistanı ile sınırlaması, DTK'nin bir “Bölge Parlamentosu” haline getirilmesi bu yeniden yapılanma sürecinin belli başlı başlıkları olarak öne çıktı. Kürt Siyasi Hareketi’nin sözcüleri, Kürdistan'da Demokratik Özerkliğin inşaası, Türkiye'de demokrasi mücadelesini temel alan iki ayrı siyasi eksen tanımlıyorlar; örgütlenme modelini de bu iki siyasi mücadele eksenine karşılık gelecek şekilde yeniden kurgulamakta olduklarını söylüyorlar. Kürt Siyasi Hareketi’nin önüne koyduğu bu yeni yapılanma planı sosyalistler açısından hangi sonuçları verecek, Türkiye Sosyalist Hareketinin temel pozisyonları ile Kürt Siyasi Hareketi arasındaki açıyı daraltacak mı, yoksa aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç elde etme girişimlerinden biriyle daha mı karşı karşıya geleceğiz? Elbette bugünden bir kestirimde bulunmak kolay değil. Ama yine de bugüne kadarkilerden “farklı” bir sonuç elde edebilmek için Kürt Siyasi Hareketi ile Türkiye Sosyalist Hareketi arasında bugüne kadar oluşan pratik açının gerçek temellerini doğru olarak belirlemenin ve bu gerçek temelle uyumlu politikalar önermenin daha doğru olduğu kanısındayım. Kürt siyasi süreci ile Türkiye'deki demokratik halk muhalefeti arasındaki gerçek çelişkiler öteden beri sosyalist hareketin önemli bir sorununu oluşturuyor. Kürt hareketi adı üstünde bir “ulusal hareket” ve kendine özgü bir siyasi ve toplumsal topolojiye sahip. Kürt siyasi sürecinin bu topolojiye denk düşen kendi gerçekleri var. Ferda Kürt Hareketi, hem bir OrKoç tadoğu Hareketi, hem de ferdakoc@ bir Türkiye Hareketi. Harehotmail.com ketin Türkiye'de iki ana düzlemi var: Türkiye Kürdistanı ve “Batı”daki Kürt popülasyonu. Aktüel olarak Türkiye Kürdistanı'nda siyasi özerkliği amaçlayan hareket, “Batı”daki Kürtler için “Anadilde eğitim”de ifadesini bulan bir “kültürel eşitlik” amacını taşıyor. Kürt Siyasi Hareketi, Ortadoğu düzleminde Kürtlerin siyasi özne olarak varlığını tanıyan bir uluslararası rejim oluşturulmasını hedefliyor. Kürt Hareketi, Türkiye'nin siyasi konjonktürünü belirleyen neoliberal yeni sömürgecilik politikaları ve Ortadoğu'nun siyasi konjonktürünü belirleyen ABD ve AB'nin yeniden sömürgeleştirme politikalarına bu temel amaçlara bağlı olarak müdahale etmeye çalışıyor. Kürt Ulusal Hareketi’nin Türkiye'deki neoliberal yeni sömürgecilik politikaları ve Ortadoğu'daki yeniden sömürgeleştirme politikaları karşısındaki bu “ulusal eşitlik merkezli” politika ilkesi, Türkiye Sosyalist Hareketi ile Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi arasındaki açının gerçek temelini oluşturuyor. Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi'nin bir “doğası” olduğu gibi, Türkiye Sosyalist Hareketi'nin de bir “doğası” var. Türkiye Sosyalist Hareketi, “doğası itibariyle” yeni sömürgecilik sistemine ve onun siyasi varlık biçimi olan (farklı siyasi merkezlerce farklı biçimlerle adlandırılan) “Sömürge Tipi Faşizme” karşı mücadele içinde gelişiyor. Yeni sömürgeciliğin neoliberal biçimi de, Sömürge Tipi Faşizmin islamo-neoliberal biçimi de Türkiye Sosyalist Hareketi açısından yıkılması gereken yapılar. Türkiye'de neoliberal yeni sömürgecilik sistemini yıkmaya yönelen Türkiye Sosyalist Hareketi açısından Ortadoğu'daki yeniden sömürgeleştirme süreci de içerisinde varlık alanı kazanılacak bir “yeni düzen” değil, içerisinden yeni bir Ortadoğu Devrimi Süreci türetilecek bir gerici hegemonyal düzen. Kürt Hareketi’nin neoliberal yeni sömürgecilik politikasının eski “devlet” için ifade ettiği “yıkıcılığı” ve ABD-AB emperyalizminin Ortadoğu'daki yeniden sömürgeleştirme politikasının, Ortadoğu'daki Kürt düşmanı siyasi statüko için ifade ettiği “yıkıcılığı” bir “siyasi fırsat” olarak değerlendirmesi, Türkiye Sosyalist Hareketi ile Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi arasındaki açının gerçek temelini oluşturuyor. Elbette Kürtlerin oluşturdukları gerçek güçlerle bu “siyasi fırsatlardan” yararlanmaya çalışmasına kategorik olarak karşı çıkmaya kimsenin hakkı yok. Ama Kürt Ulusal Özgürlük Hareketinin de, kendi özgül amaçlarına bağlı olarak aldığı bu tutumu Türkiye Sosyalist Hareketinin “sınırı” haline getirecek bir siyasi çerçeveyi dayatma hakkı yok. Türkiye Sosyalist Hareketi'nin 1980 öncesindeki hatası olan Türkiye ve Kürdistan Devrimi Süreci'ni iki ayrı süreç olarak değil de Kürdistan Devrimi Süreci'ni Türkiye Devrimi Süreci'nin bir parçası olarak görme hatasını tersinden yinelemenin kimseye bir yararı olmayacağının altını çizmemiz gerekiyor. Türkiye Sosyalist Hareketi, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi'nin “Türkiye'deki parçası” ile neoliberal yeni sömürgeciliğin temel görünümlerine (yerelleştirme-özelleştirmecemaatleştirme) karşı ikirciksiz bir birlik oluşturamadığı sürece; Ortadoğu'da TürkiyeKürdistan-Filistin ve İran Devrimlerinin temelini oluşturacağı bir Ortadoğu Devrimci Süreci perspektifinde buluşamadığı sürece, bırakalım ayrı kalsın. “Ayrılsak da beraber” olacağımızı bildiğimiz sürece bu daha iyi.

Çankaya yolunda, karfl› atakta AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

Ö

nce Haziran İsyanı, ardından da 17 Aralık operasyonu ile hamle üstünlüğünü yitirip savunma pozisyonuna çekilen Erdoğan, 30 Mart seçimlerinde elde ettiği sonuçlara dayanarak durumu tersine çevirdi. Adım adım Ağustos’taki Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığını ilan etme yolunda ilerleyen Erdoğan, bu süreçte hem gündemin asıl belirleyeni olma hem de sistem içi ve sistem karşıtı muhaliflerini savunma pozisyonuna geriletme çabasında. Erdoğan, önce iktidar üzerindeki hakimiyetini sıkılaştırıp iktidar unsurlarının kaderini Çankaya hedefli kişisel projesine bağlayacak adımlar attı. 30 Mart öncesinde, Erdoğan’ın adaylığı tartışmalı hale gelmişti ve hem iktidarı hem de dokunulmazlık zırhını koruyabilmesi için 3 dönem kuralını kaldırarak yeniden milletvekili seçilmesi seçenekler arasında değerlendiriliyordu.

“PART‹ BEN‹ ‹ST‹YOR” Seçimlerde güç kaybetse de beklentilerin üzerinde bir oy alan Erdoğan, bu “başarı”ya yaslanarak öncelikle partisinin kendisini cumhurbaşkanı adayı olarak göstermesini sağladı. Erdoğan’a biat etmeyene yaşam şansı tanınmayan AKP’de göstermelik anketler ve istişareler yapıldı. Tabii ki kurmaylar ve milletvekilleri Erdoğan’ın Çankaya için aday olmasında birleşti. Erdoğan, AKP içindeki tek gerçek rakibi Abdullah Gül’ün karşısına bu istişare şovundan sonra gitti. TEK SEÇENEK ÇANKAYA 2 Mayıs’taki AKP Merkez Karar Yürütme Kurulu toplantısında, 2015 seçimleri öncesinde parti tüzüğündeki 3 dönem kuralıyla ve seçim sistemiyle ilgili herhangibir değişiklik girişiminde bulunulmamasına karar verildi. Bu, AKP’nin pek çok kurmayıyla birlikte Tayyip Erdoğan’ın da bir daha milletvekili olarak seçilememesi anlamına geliyor. Daha doğrusu Erdoğan

açısından Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmaktan başka şans kalmıyor. Çünkü 17 Aralık operasyonuyla açığa çıkan yargılanma riskini bertaraf edecek tek şey Erdoğan’ın dokunulmazlık zırhını yitirmemesi ve iktidarını sürdürerek, artık milletvekili olamayacak yol arkadaşlarını da korumaya alması. Bunun için AKP canhıraş çalışıp Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçtirmeye çalışacak.

KARfiI ATAK Erdoğan bir taraftan iktidarını pekiştirirken bir taraftan da kendisini yalnızlaştırıp zayıflatmaya çalışan Cemaat’in ve müttefiklerinin silahını tersine çevirmeye çalışıyor. 25 Nisan’da Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kuruluş yıldönümü töreninde AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın sert eleştirilerine maruz kalan Erdoğan, devlet içinden gelen bu son direnç noktası karşı-

sındaki sözleriyle yeni taktiğini ortaya koydu. “Biz bunlara [Cemaat] iyi niyetimizle davrandık. Ama bunlar arkadan vurdular. Sayın cumhurbaşkanımızı dinlediler, beni dinlediler. Genelkurmay başkanımı dinlediler. Dün söyledim bugün de söylüyorum. Anayasa Mahkemesi’nin de başkan ve üyelerini dinlediler. Herhalde birileri ne demek istediğimi anlayacaktır.” Erdoğan bir yandan devlet içinden gelecek bütün itirazları şantaj ürünü diye itibarsızlaştırıyor, bir yandan da “hepinizin kaseti” var diyerek “benimle birlikte davranmak zorundasınız” mesajı veriyordu. Şimdiye kadar bu taktiğinde başarılı da oldu.

OPERASYONA MGK, HSYK DESTE⁄‹ “Paralel yapı” diye kodlanan Cemaat MGK’da uluslararası güçlerle bağlantılı bir ulusal güvenlik tehdidi olarak tanım-

landı. Hükümete olağanüstü operasyon olanakları veren MİT Yasası’nın onaylanmasının ardından HSYK 17 Aralık ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarını yürüten savcılar Celal Kara, Muammer Akkaş, Zekeriya Öz ve gözaltı kararı veren hakim Süleyman Karaçöl hakkında soruşturma açılabileceğini ilan etti. Böylece Cemaat’e karşı bir operasyonun yasal ve psikolojik hazırlıkları tamamlanmış oldu. Erdoğan bir yandan da kitlesel sokak eylemlerine imkan vermemek için meydan yasakları ve 1 Mayıs’ta sergilenen olağanüstü polisiye tedbirleri devreye soktu. Ne var ki sokağın Cemaat kadar kolay susturulamadığı görüldü. Mayıs ayı Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı ve Cemaat’e operasyon tartışmaları ve tek gerçek tehdit olma potansiyelini tekrar tekrar kanıtlayan sokağın iktidara verdiği korkunun belirleyiciliğinde geçecek.

Erdoğan’a Yüce Divan’da eleştiri 30 Mart sonras› devlet içi mücadelede, AKP iktidar› karfl›s›nda tek direnç noktas› olarak yarg›, özellikle de Anayasa Mahkemesi öne ç›k›yor

A

nayasa Mahkemesi’nin 52. kuruluş yıldönümü nedeniyle 25 Nisan günü Yüce Divan Salonu’nda yapılan törende konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Tayyip Erdoğan’a sert göndermeler içeren bir konuşma yaptı. Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve kutuplaştırıcı kin ve nefret söylemi ile ilgili olarak isim vermeden Erdoğan’ı eleştiren Kılıç, iktidarın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yönelik “gayri-milli yargı” eleştirilerini de “sığ eleştiriler” diye niteledi. Yargıya güvenin ağır yara aldığını söyleyen Kılıç, mahkemelere ilişkin “paralel” ve “çete” iddialarını da “vicdan yolsuzluğu” diye adlandırdı. “Hukuk devletinde mahkemeler emir ve talimatla çalışmadığı gibi dostluk ve düşmanlıkla da yönlendirilemez” diyen Kılıç, “Yeni gerilimler yaratacak meydan okuma çağrılarını cevapsız bırakmakta kararlıyız” dedi. Kılıç, Erdoğan’ın iktidara gelirken sarf ettiği “Milli Görüş gömleğini çıkardık” sözlerine gönderme yaparak “Bizler gücün ve şartların değişmesiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız. Dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de herkesin karşısına çıkmaya devam edeceğiz” dedi.

Bireysel başvuru hakkı ve twitter kararı ile ilgili olarak iktidarın tutumunu eleştiren Kılıç, yine Erdoğan’ın kutuplaştırıcı diline göndermeyle “Kin ve nefret söyleminin duygusal kopuşa yol açtığı açıktır” dedi. Erdoğan, konuşma bittikten sonra alkışlamadı ve programın devamına katılmadan salonu terk etti.

KILIÇ’IN DEMOKRAS‹S‹ 1 MAYIS’A KADAR Haşim Kılıç, bir anda AKP karşıtı kesimlere “umut” diye pompalansa ve adı cumhurbaşkanlığı adaylığı için telaffuz edilse de, AKP’nin iktidar yürüyüşünde kritik desteklerde bulunmuş İslamcı bir kadro. AKP’ye açılan kapatma davasında AKP lehine oy kullanmakla birlikte, bu “demokratlığını” sol partiler ve Kürt hareketinin partilerinden esirgemiş bir isim. Sağ olsun Kılıç, egemen sınıflardan bağımsız düşünülemeyecek çıkışını, demokrasi mücadelesine yeni bir müttefik kazanıldığına yoranları tez zamanda hayal kırıklığına uğrattı. AİHM kararlarına aykırı Taksim yasağını AYM’ye şikayet eden bir avukatın başvurusunu 1 Mayıs öncesinde değerlendiren mahkeme, hukuksal dayanağı olmayan bir kararla yasağı onayladı.

Recep Tayyip Erdoğan özel örgütü AKP’nin, M‹T’e yeni bir biçim verdi¤i “Devlet ‹stihbarat Hizmetleri ve Milli ‹stihbarat Teflkilat› Kanunu’nda De¤ifliklik Yap›lmas›na Dair Kanun”, Abdullah Gül’ün onay› ile 26 Nisan’da Resmi Gazete’de yay›mland›. 1 Kas›m 1983’te askeri rejim taraf›ndan yap›lm›fl yasaya eklenen bir dizi yeni hüküm, “muhaberat devleti” kuruldu¤u elefltirilerini de beraberinde getirdi. Yasan›n ilk maddesiyle M‹T sadece istihbarat faaliyeti yapan bir yap› olmaktan ç›kt›. “D›fl güvenlik, terörle mücadele ve milli güvenli¤e iliflkin konularda” operasyon yapabilir hale geldi. Üstelik görevlendirmeyi yapacak, M‹T’in muhatab› tek kurum da Bakanlar Kurulu yani Erdo¤an. M‹T bu görevleri yaparken tüm kamu kurulufllar›ndan, kamu kurumu niteli¤indeki meslek örgütlerinden, “tüzel kifliler” ifadesi ile on binlerce dernek, vak›f ve sendikadan, “tüzel kiflili¤i olmayan kurulufllar” ifadesi ile de platformlardan istedi¤i bilgi-belge-veriyi alabilecek. Görev gere¤i “terör örgütleri” ile görüflebi-

lecek. Tutuklu ve hükümlerle de görüflebilece¤i gibi görüflme de yapt›rabilecek. Kendisi takma adlarla köfle yazarlar›n› dinleyen M‹T’in elemanlar› hakk›nda takma adla ya da isimsiz-adressiz yap›lm›fl, delil gösterilemeyen flikayetler iflleme al›nmayacak. Ayr›ca savc›lar haklar›nda ihbar ya da flikayet ald›¤›nda M‹T Müsteflarl›¤›’na bildirmek durumunda. Müsteflarl›k, konu görev faaliyetimize iliflkin derse ifllem yap›lmayacak. Ancak bu kadar yetkiye ra¤men M‹T denetimden uzak. Muhalefetten elefltiriler ve Abdullah Gül’ün itirazlar› ile mecliste kurulacak bir komisyonla M‹T’in denetime aç›laca¤› duyuruldu ancak yasa öyle söylemiyor. Yasaya göre M‹T’in de içinde oldu¤u birkaç kurum baflbakanl›¤a faaliyetlerine iliflkin bir rapor sunacak, baflbakanl›k da bu raporlar üzerinden haz›rlayaca¤› y›ll›k raporu komisyona sunacak. Ancak komisyonun görevlerinde herhangi bir denetim yok. Üstelik baflbakanl›¤›n haz›rlayaca¤› raporun hangi kriterlere göre

haz›rlanaca¤›na ya da kapsam›na iliflkin bir aç›klama yok. Komisyon rapor ve tutanaklar›nda “devlet s›rr›” niteli¤indeki bilgi ve belgeler de yer almayacak. Gizlilik esas› M‹T’in faaliyetleriyle ilgili bilgibelge yay›mlamak aç›s›ndan da esas, yasayla 3 y›ldan 9 y›la kadar hapis cezas› geliyor. AKP’nin bu yasaya neden ihtiyaç duydu? 2007 y›l›nda yay›mlanan M‹T raporunda Türkiye’nin “küresel güç” olmas›ndan bahsedilmifl, 2012’de 85. Y›ldönümü nedeniyle M‹T’in kap›lar›n› medyaya açan Hakan Fidan, “Hükümetin aktif d›fl politikas›n›n arkas›n› doldurmam›z gerekiyor. D›fliflleri’yle yak›n çal›flmam›z var. Özellikle Suriye, Irak, ‹ran, Filistin, Afganistan, Balkanlar, Libya gibi konularda çal›fl›yoruz” demiflti. AKP de bu aç›klamalara uygun bir biçimde 2007’den itibaren d›fl politika ata¤›na bafllad›. Ancak Davuto¤lu’nun stratejik derinlikli d›fliflleri politikas› iflas edip “s›f›r sorun”dan herkesle soruna dönüflünce giriflilecek örtülü operasyon-

lar için yasal k›l›f haz›rlanm›fl oldu. Ses kay›tlar›na göre “gerekirse” Suriye’den füze f›rlatmay› teklif eden bizzat Hakan Fidan’d›. Yasa d›fl politikada M‹T’in elini rahatlat›rken içerde de Öcalan ile görüflmeleri yasal bir zemine oturttu. Hatta M‹T “Kürt sorununun” çözümünde bundan sonra daha ifllevsel hale geldi. Hükümet yerine belki de M‹T daha çok devrede olacak. Ayr›ca ülke içindeki demokrasi ve özgürlük mücadelesine karfl› da yetkilerle donat›lm›fl oldu. Bir baflka önemli nokta da, ilk kez M‹T krizi ile aleni bir çat›flma haline dönüflen AKPCemaat aras› iktidar kavgas›nda. 7 fiubat 2012’de Hakan Fidan’›n ifadeye ça¤r›lmas›yla bafllayan krizde Erdo¤an’›n müdahalesi ile Fidan koruma alt›na al›nm›flt›. 17 Aral›k’tan sonra ise M‹T TIR’lar›n›n aranmas›, AKP’nin Suriye’de El-Kaide iliflkilerini ve M‹T’in rolünü deflifre etmiflti. fiimdi bu yasa giriflece¤i faaliyetlerde savc›lar› etkisiz k›l›yor, dokunulmazl›k sa¤l›yor.


5

DÜNYA 3 May›s 2014 / 16 May›s 2014

Halk›n Sesi

Bangladeş’teki binlerce konfeksiyon işçisi geçen yıl çöken ve 1100 işçiye mezar olan Rana Plaza isimli kaçak binanın sahibi Suhel Rana’nın idam edilmesini istedi.

Hong Kong’ta 1 Mayıs gösterilerinde Endonezyalı göçmen işçiler “Köleliğe Son” pankartıyla en ön saftaydı. İşçiler daha güvenli çalışma koşulları ve insanca bir ücret talebiyle yürüdüler.

Filipinler'in başkenti Manila'daki gösteride, düşük ücretler ve işten çıkarılmalar protesto edildi.

1 Mayıs'ın ilk defa resmi tatil olarak kutlandığı Endonezya’da başkent Jakarta’daki sokaklarda toplanan işçiler maaşlarının iyileştirilmesini talep etti.

Öfke, isyan, bayram...

Dünyanın 1 Mayıs’ı 1 Mayıs, bütün dünyada işçi sınıfının ve ezilenlerin taleplerini sokağa taşıdığı bir gün olarak kutlandı. Bangladeş’te iş cinayetlerine, Filistin’de İsrail ablukasına öfke, Küba ve Venezüella’da bayram, Kamboçya ve İtalya’da isyan vardı. İşte kare kare dünyanın 1 Mayıs’ı... VEC‹H CUZDAN

Almanya'nın başkenti Berlin'deki kutlamalarda on binlerce kişi "Krize diren! Devrimi yükselt!" pankartı arkasında yürüdü. Rostock kentinde ise oturma eylemi yapan göstericilere polis saldırdı.

va'da 1991 Rusya'nın başkenti Mosko ce işçinin yüz binler yılından bu yana ilk kez Meydan’da kutlandı. ıl Kız yıs Ma 1 katılımıyla

Çin'de birçok kentte düzenlenen gösterilerde yüz binlerce işçi bir araya geldi. Hükümetin yaptığı yolsuzluklar sürekli protesto edildi.

Yunanistan'da sendikaların çağrısıyla 1 Mayıs 'ta grev düzenlendi. Grev öze llikle kamu sektöründe etk ili oldu ve Atina'da yürürlükteki kemer sıkma politi kalarına karşı kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirildi. Lumpur'daki Malezya başkenti Kuala üğe konulması ürl yür gösteride, gelecek yıl gisi protesto ver t me hiz planlanan mal ve giyle birlikte geedildi. Eylemciler, yeni ver ğını vurguladı. çinmenin iyice zorlaşaca Brezilya’da başta başkent Brasilia olmak üzere Rio ve Sao Paulo’da kitlesel eylemler yapıldı. Haziran’da düzen lenecek Dünya Kupası pro testo edildi. İşçi ölümleri, kupa için yapılan fazla harcamalar , yolsuzluk ve kamu hizmetlerin in yetersizliği 1 Mayıs’ın temel gü ndemleriydi.

Kamboçya: İnsanca ücret talebine polis terörü Kamboçya'da 1 May›s'ta binlerce iflçi ve emekçi "asgari ücretin artt›r›lmas›" talebiyle soka¤a ç›kt›. Baflkent Phnom Penh'teki gösteriye polis derhal sald›rd› ve insan haklar› örgütü Licadho'nun aç›klamas›na göre en az befl iflçi yaraland›. Kamboçya'da geçti¤imiz y›l tekstil iflçilerinin bafl›n› çekti¤i sokak protestolar› ve grevlerin ard›ndan, bu y›l›n Ocak ay›ndan itibaren her türlü toplumsal gösteri yasaklanm›flt›. Baflbakan Hun Sen'in otuz y›ldan bu yana iktidarda oldu¤u ülkede, 2013 y›l› Temmuz ay›nda yap›lan genel seçimlerde say›s›z yolsuzluk iddias›yla birlikte yine Hun Sen'in partisi kazanm›flt›. Kamboçya'da tekstil sektöründe 100 $ ayl›k asgari ücret uygulan›yor, buna baz› fabrikalarda 20 $'l›k yol ve yemek ödene¤i eklenebiliyor. Tekstil iflçilerinin sendikalar üzerinden yürüttü¤ü mücadele ise büyük ölçüde etkisiz kal›yor. En son Wing Star ayakkab› fabrikas›ndaki 7.000 iflçinin "insanca ücret" ve "ifl güvenli¤i" talebiyle iki ayd›r grevde oldu¤u Kamboçya'da yasal muhalefet de iflçilerin taleplerini destekliyor.

FİLİSTİN Filistin'in Gazze kentinde 1 Mayıs, İsrail ablukası ve Mısır yönetiminin sınırdaki tünelleri yıkmasının neden olduğu yüksek işsizlik oranının gölgesinde kutlandı. Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta Lübnan Komünist Partisi'nin organize ettiği gösteride ülkedeki kötü ekonomik koşullar protesto edildi.

Küba'nın başkenti Havana'da bir kez daha dünyadaki en kitlesel 1 Mayıs kutlamaları milyonlarca kişinin katılımıyla gerçekleşti. Venezüella’nın başkenti Caracas’ta yüz binlerce işçi ve emekçinin katıldığı gösteride konuşma yapan Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro asgari ücretin ve emekli maaşlarının yüzde 30 artırılacağını açıkladı.

Polonya'nın başkenti Varşova'da 1 Mayıs için sokağa çıkan on binlerce işçinin yanında evsizler ve işsizler de yer aldı.

PAKİSTAN Pakistan'ın Lahor kentinde Avami İşçi Partisi, Gümrük İşçileri Kurtuluş Cephesi ve kadın örgütlerinin organize ettiği gösteride işçiler maaşların iyileştirilmesini istedi, hayat pahalılığı ve sosyal güvencesizlik sorunlarını protesto etti. Irak’ta çoğunluğu Irak Komünist Partisi üyesi göstericiler başkent Bağdat sokaklarında 1 Mayıs'ı kutladı.

İspanya Malaga’da işçiler, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve daha fazla demokrasi için yüz binler olarak alanlardaydı. Bilbao ise Avrupa'nın en kitlesel 1 Mayıs kutlamalarından birine ev sahipliği yaptı.

FRANSA Fransa'da hükümetin 29 Nisan'da meclisten geçirdiği 50 milyar Euro'luk tasarruf paketi, 1 Mayıs gösterisine katılan sendikaları ikiye böldü. Hükümetin çıkardığı tasarruf paketine karşı olan sendikalar ve üyeleri Paris'in Bastille Meydanı'nda toplanırken, hükümetin tasarruf paketini uygun bulup destek veren sendikalar ise geçen yıl olduğu gibi 1 Mayıs gösterisini Stalingrad Meydanı'nda yaptılar.

İngiltere'nin başkenti Londra’daki Trafalgar Meydanı’nda on binlerce işçi 1 Mayıs’ı kutladı. Mitingde “çArşı” pankartı dikkat çekti.

Kolombiya: Kaçak madende göçük Kolombiya’n›n güney bat›s›ndaki Cauca bölgesinde 1 May›s'ta kaçak çal›flan bir alt›n madeninde göçük meydana geldi. Göçükten 3 iflçinin cans›z bedeni ç›kar›l›rken 30 kadar iflçi hala toprak alt›nda ve arama çal›flmalar› zorlukla sürdürülüyor. Kolombiya medyas› binlerce ton çamur ve tafl›n araziyi kaplad›¤›n› ve özel e¤itimli köpeklerin arama yapt›¤›n› yazd›. Daha önce 25 Nisan'da ülkenin kuzey bat›s›ndaki baflka bir kaçak madende zehirli gazlar nedeniyle 4 iflçi hayat›n› kaybetmifl, 65’i gazdan etkilenmiflti. Kolombiyal› yetkililer ülkede 10 binden fazla ifller durumda maden oldu¤unu belirtmesine karfl›n bu madenlerin ço¤unlu¤unda iflçilerin hayatlar› yok say›l›rcas›na yanl›fl yöntemlerle çal›fl›l›yor.

İtalya'nın işçi kentlerinden Torino'da polisle göstericiler arasında çatışma yaşanırken, ülke genelindeki gösterilerde hükümetin kemer sıkma politikaları ve yüksek işsizlik oranı protesto edildi.


6

KENT 3 May›s 2014 / 16 May›s 2014

Halk›n Sesi

Birleşik mücadele büyüyor AKP’nin acelesi var

Yata¤an’da direnen emekçilere destek veren köylüler

Kütahya Seyitömer santralinin özellefltirilmesine direnen köylü kad›nlar

ÖZEN TAÇYILDIZ

İ

ktidarını inşaata yaslamış olan AKP’nin, kenti, doğayı, yaşam alanlarımızı sermayeye açmasına karşı kavgasını veriyoruz. Mahkemelerde ya da sokakta. Mücadele güçlenip büyüdükçe, süreklilik kazandıkça AKP de aceleci davranıyor. Meşruluğunu yitiren, kırdakentte her talan projesinde halkın itirazıyla karşılaşan bir iktidarın çırpınışları. Ortak alanları sermayeye peşkeş çekmek için “kamu yararı” kavramının arkasına sığınarak “yasal” düzenlemeleri art arda Meclis’ten geçiriyor ama hukukun “dur” dediği yerde kendi koyduğu kuralı da tanımıyor. Hazırladığı “yasal” düzenlemelerde bilim insanları tarafından hazırlanan planlar önemini yitirmiş, “kamu yararı”nı kimin saptayacağı belirsizleşmiş, iktidarın eli rahat olsun diye iş bitirecek muğlak ifadeler kullanılmış. Eli yasada geniş tutulmuş, ancak sahada öyle olmuyor. Saldırdığı alanlar tek başına doğa değil artık. İç içe geçmiş çevre-yaşam-emek hakkı mücadelesi. En son Ankara’da direnen Yatağan işçilerinin mücadelesi sadece özelleştiren termik santrallere karşı işçi mücadelesi değil, aynı zamanda o santralden toprakları, havaları,

Her talan projesinde halkın itirazıyla karşılaşan AKP artık daha aceleci. Yandaşlarını beslerken yaşam-çevre-emek hakkı olarak iç içe geçmiş, kırlardankentlerden yükselen mücadelelerle baş etmek durumunda suları etkilenen köylülerin mücadelesi. Geçtiğimiz Eylül ayında direniş çadırı kurduklarında Yatağan köylüleri de traktörleriyle tam da bu yüzden desteğe gitmişlerdi. İstanbul’da Kuzey Ormanları Savunması tüm Marmara’da talan projelerine karşı mücadele verenlerle bir araya gelmenin ilk adımını attı, forum yaptı. Yaygın, etkin ve kapsayıcı bir mücadele biçimi AKP’yi sıkıştırdıkça o da yasalarına sarılıyor. Son iki aydaki hamleleri kime ne getiriyor bakalım… M‹LL‹ PARKLARA fiARTSIZ YAPILAfiMA Saldırı zincirinin ilki 18 Mart’ta, Milli Parklar Yönetmeliği’ne yapılan ekleme ile geldi. Muğlak bir cümleyle yüksek koruma statüsüne sahip milli parklarda her türlü yatırımın önü açıldı. Yeni düzenlemeye göre, artık milli parklarda “kamu yararı” görülen, yapılmasının “zorunluluk” olduğu ileri sürülen her türlü yapıya izin yolu açıldı. Bu de-

ğişiklik mevcut 40 milli park için büyük bir tehdit çünkü AKP’nin aklına göre yandaş sermayesinden başka kimsenin yararına olmayan termik santral, enerji nakil hattı, nükleer santral, HES’lerin tümünde “kamu yararı” var. SULAK ALANIN MAHALL‹S‹, ULUSALI İkinci düzenleme, 4 Nisan’da Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde yapıldı. Sulak alanlar, önemli biyoçeşitliliğe sahip orman alanları, bitkileri barındıran bölgeler. Su kaynaklarımızın da temeli olan bu alanlar, önemlerine göre ikiye ayrıldı; ulusal ve mahalli. Bunun anlamı, kimi alanların korunmasının son bulması. Yeni düzenlemeyle mahalli öneme sahip sulak alanlar, koruma kapsamı dışında bırakıldı, meali imara açılabilecek. Sulak alanların içme suyu, kullanma ve sulama amaçlı altyapı projelerinde kullanılmasının önü de açıldı, etrafına yapılacak yapılar için getirilen mini-

mum 2 bin 500 metre sınırı kaldırıldı. Yönetmeliği bekleyememişler için de çözüm var. Yönetmelikten önce faaliyete geçmiş ama izin almamış işletmeler, iki yıl içinde bakanlıktan izin alarak faaliyetlerine devam edebilecek. Halkın, doğanın kaynaklarını kullananlara af gelsin ki yeni talanlar teşvik edilsin. ORMANLAR ‹fiLETMEYE AÇILIYOR 18 Nisan’da da Orman Kanunu ile ilgili yeni bir yönetmelik değişikliği yapıldı. Orman alanları içinde kurulacak tesisler, yapılacak faaliyetler bir bir sayıldı: Havaalanı, patlayıcı madde deposu, enerji üretim santralleri, petrol ve doğalgaz boru hattı, su tesisleri, mezarlık, atış poligonu orman alanlarında kamu-özel ortaklığıyla kurulacak şehir hastaneleri, eğitim kampüsleri için de şirketlerin önü açıldı. Kim bu kampus inşaatı taliplisi firmalar; 3. köprüyü yapacak IC İçtaş, 3. havalimanını yapacak KolinLimak-Kalyon, Sarıyer Derbent’te

İBB ile ortaklaşa yapmak istediği lüks konut projesi ile mahalleliyi yerinden sürecek Yorum İnşaat… İhaleyi alan da AKP’nin ihale gediklisi, 3. köprü işini de alan IC İçtaş oldu. BÜTÜN DÜZENLEMELER MEGA PROJELERE ÇIKAR Ormanlık ve sulak alanlarda toprak yapısını kökünden değiştirecek bu düzenlemelerin arkasında sermayeye gelecek vaadi yok yalnızca. Tümü bir biçimde AKP’nin halihazırdaki mega projelerine bağlanıyor. Orman yönetmeliğindeki düzenleme, 3. köprü ve bağlantı yollarında yapılan çalışmaların yasal düzenlemesi niteliğinde. Orman sahasında karayollarındaki ulaştırma yapıları ve müştemilatı olan hizmetlere, hafriyat dökümüne izin veriliyor. Sulak alan yönetmeliği ile de 3. Havalimanı projesindeki sorun aşılmaya çalışılıyor. 3. Havalimanı nedeniyle, İstanbul ve Trakya’ya halat veren Terkos gibi 70 sulak alan ve 8 dere yok olacak. Yönetmelikle, bu

“DEVLET‹N CEB‹NDEN B‹R KURUfi ÇIKMIYOR HA…” Sermayeyle al gülüm-ver gülümün büyüğü, Hazine’den geldi. Devasa altyapı projelerinin borcunu artık Hazine üstlenecek. 3. köprü, 3. havalimanı, Kanal İstanbul, hızlı trenler… Şimdilik 80 milyar dolara yaklaşan projeler. Şirket herhangi bir nedenle sözleşmeyi feshederse, projeyi yapmak için bulduğu banka kredisini Hazine ödeyecek. Yönetmeliğin adı da zaten “Borç Üstlenim Yönetmeliği” Erdoğan’ın iddia ettiği gibi “Devletin cebinden bir kuruş çıkmıyor ha…” değil, şirket kasalarına giren para hepimizin cebinden çıkıyor. Onca yargı kararına rağmen vazgeçmediği AOÇ’deki (Atatürk Orman Çiftliği) başbakanlık konut inşaatına gidip işçilerle fotoğraf çektirmiş, poz vermiş bir başbakan. Yürütmeyi durdurma kararına rağmen “Açılışını da yapacağım içine de girip oturacağım” demişti. Aynı başbakan en son 29 Mayıs’ta 3. köprünün temel atma töreninde konuşmuş, Gezi’de nöbet tutanlara “Ne yaparsanız yapın biz kararımızı verdik” diye seslenmişti. Sonrası malum…

KISA KISA

G‹RESUN’DA HES EYLEM‹

Su gü¤ümleri, tavuklar, kuzular G

iresunlular, Dereli Aksu Vadisi’nde yapılan HES’leri protesto etmek için güğümleri, koyunları, kuzularıyla eylemdeydi. 27 Nisan’da Dereli Tepeköyü Kalkındırma ve Yardımlaşma Derneği önünde toplanan Giresunlular, “Su hayattır satılamaz”, “HES’lere hayır”, “HES’çi şirket Aksu’yu terk et” yazılı dövizlerle Atatürk Meydanı’na yürüdü. Eylemciler arasında ellerinde su güğümleri, yanlarında koyun, kuzu ve tavuklarıyla köylüler de vardı. Atatürk Meydanı’nda yapılan basın açıklamasını Dereli Vadisi’ni Koruma Platformu sözcüsü Bülent Aslan okudu. Aslan, “Bize hayat veren sular, büyük sermaye gruplarına peşkeş çekilerek, başta biz insanlar olmak üzere bölgedeki bütün canlıların geleceğini tehdit edecek bir sürece girmiştir. Bölgemizde yapılan HES’lerle hem doğa yağmalanıyor hem de dereler borulara hapsediliyor. Binlerce canlının yuvaları dağıtılıyor, on binlerce kırmızı benekli alabalık yok ediliyor. Aksu Deresi, inşaat atıkları nedeniyle doğal renginde akamıyor ve artık derede canlı barınamıyor” dedi. Aslan, tüm HES projeleri iptal edilene dek yılmadan mücadele etmeyi sürdüreceklerini belirtti. Eyleme katılan Belediye Başkanı Kerim Aksu, HES’lerin enerjiye katkısının sadece yüzde 5 olduğunu, derelerin HES’ler nedeniyle yok olduğunu savunarak “Sadece haritalarda dere kaldı. Ne balık ne de başka canlı kaldı. İnsanların yaşaması, hayvanların oralarda yaşaması için HES yapımları durmalı” dedi. 70 kilometre uzunluğundaki Aksu Deresi üzerinde 16 HES projesi var.

alanlar mahalli önemde değerlendiriliyor ve yapılaşmaya açılıyor.

Balabanlılar su nöbetinde S

apanca Gölü’nü besleyen derelerden Kocaeli Balaban Deresi, Kocaeli Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSU) tarafından göldeki çekilme gerekçe gösterilerek suyu tutulmak isteniyor. Şubat ayında İSU’nun derenin önüne çektiği seti yıkan Balaban Köyü halkı, 24 Nisan’da eylemdeydi. İSU’nun yeniden bölgeye gelip çalışma başlatacağını öğrenen Balaban köylüleri, bir gece önceden traktör-

lerle derenin önünü kesip İSU’nun çalışma yapacağı alanı kapattı. Gün boyunca nöbet tutan halk, İSU gelmeyince eylemi erteleme kararı aldı. Balabanlılar hukuki başvurularını da yaptı. Muhtarlık, derenin önüne set çekilmesini engellemek için Kocaeli Belediyesi’ne bir protokol iletti. Balabanlılar 29 Nisan’da da dere önüne çadır kurdu, 24 saat arayla çadır içinde nöbet tutuyor.

İSU, Sapanca Gölü’ne akan Balaban Deresi’ne set çekerek su seviyesi azalan Yuvacık Barajı’na yönlendirmeyi planlıyor. Balabanlılar ise köydeki tarım alanlarına ve çevresine hayat veren derenin tutulmasına çevredeki birçok dere gibi Balaban Deresi’ni de kurutacağı için karşı. Sapanca Gölü’nü besleyen 16 derenin üzerinde 28 adet su firması, suyun göle akmasına izin vermiyor.

Kuzguncuk’ta belediyeden geri adım

İ

stanbul Kuzguncuk’ta İlia’nın Bostanı olarak bilinen yeşil alanda AKP’li Üsküdar Belediyesi’nin yaptığı ağaç kesimine direnen Kuzguncuklular kazandı. Belediye, Kuzguncuk halkına sormadan bostana giremeyecek. 1990’lardan beri okul ve hastane gibi çeşitli projelerle yapılaşmaya açılmaya çalışılan bostanın Mart ayında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce ihaleye çıkartılması üzerine Kuzguncuklular müdürlük önünde eylem yapmıştı. İhalenin Üsküdar Belediyesi’nce alındığını öğrenen mahalleli belediyeye yürüyerek görüşme talep etmiş, bostanla ilgili her türlü kararın kendilerinin katılımıyla ve şeffaf bir süreç işletilerek alınmasını istemişti. 700 yıldır bostan olarak kullanılan ve son 25 senesini yapılaşmaya karşı Kuzguncukluların mücadelesiyle geçiren bostanda 24 Nisan

sabahı belediye ağaç kesimine başladı. Yüzlerce yıllık ağaçların kesimi, bostana nöbete giden mahalleli tarafından durduruldu, belediyeye ait araçlar bostandan çıkarıldı. Kuzguncuklular Derneği, bostandaki ağaç kesimi için Anıtlar Yüksek Kurulu’na suç duyurusu yaptı. Ertesinde, Kuzguncuklular Derneği üyeleri ve Kuzguncuk Mahallesi Muhtarı Ali Faik Kaptan’ın da aralarında bulunduğu 20 kişilik grup belediye yetkilileri ile görüştü. Bostanın doğal dokusunun korunması gerektiğini vurgulayarak, bostanda yapılacak faaliyetlerin öncelikle “kağıt üstünde” tanımlanmasını talep etti. Belediye bundan böyle bostan ile ilgili karar alma ve düzenleme konularında dernek önderliğinde oluşturulacak bir komite ile birlikte hareket edeceğini ifade etti.

J ‹stanbul’da Gazi Mahallesi halk›, Gazipafla Park›’n› y›k›p yerine benzin istasyonu yapma planlar›na engel olmak için 27 Nisan’da flenlikte bulufltu. Mahalleliler, flenlikte diktikleri fidanlara direniflte hayat›n› kaybedenlerin isimlerini verdi. Gazi halk› parka sahip ç›kmak için bir imza kampanyas› bafllat›rken, her pazar bir etkinlikle parkta buluflma karar› ald›. J Ankara Barosu, idare mahkemesinin 10 fiubat tarihli yürütmeyi durdurma karar›na ra¤men Atatürk Orman Çiftli¤i’ndeki Baflbakanl›k Saray› ve Ankapark inflaat›n›n sürmesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne baflvurdu. Baro Baflkan› Sema Aksoy bireysel baflvuru yapt›. J Do¤a savunucular› 27 Nisan’da Kuzey Ormanlar› Savunmas› Marmara Bölge Forumu’nda bulufltu. Forumda, Marmara Bölgesi’nde ‹¤neada’dan Yalova’ya, enerji ve inflaat projelerinin do¤a üzerinde gerçeklefltirdi¤i talan, bu projelere karfl› yürütülen mücadeleler konufluldu. Bölgenin talan›na karfl› mücadele verilen mücadelelerinin birlefltirme karar› al›nd›. J Türkiye’nin en köklü ve önemli meslek liselerinden fiiflli Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nin bulundu¤u arazi üzerinde AVM ve rezidans inflas›n›n önünü açan imar plan› de¤iflikli¤inin yürütmesi durduruldu. fiehir Planc›lar› Odas›’n›n açt›¤› davada, ‹stanbul 8. ‹dare Mahkemesi’nin 20 Mart tarihli karar› ile okulun arazisine iliflkin haz›rlanan ayr›cal›kl› imar plan› de¤iflikli¤inin yürütmesi durduruldu. J Çernobil’in y›ldönümünde Karadeniz ‹syandad›r Platformu ‹stanbul Kad›köy’de, Nükleer Karfl›t› Platform Adana ve Sinop’ta “Nükleere hay›r” eylemleri yapt›. Mersin-Akkuyu ve Sinop’ta kurulmas› planlanan santraller protesto edildi.


7

EMEK 3 May›s 2014 / 16 May›s 2014

Halk›n Sesi

Yatağan’ın rüzgarı Seyitömer’de esti ZAR‹FE AKBULUT

A

KP yıllardır yürüttüğü özelleştirme politikalarıyla, halka ait değerleri ve halkın eğitim, sağlık, ulaşım, haberleşme gibi temel haklarını sermayenin kâr hırsına terk etmiş, hukuksuz ve şaibeli kararlara imza atmıştı. AKP’nin 11 yıllık iktidar döneminde hız kazanan kamu kaynaklarının sermayeye peşkeş çekilmesi, işçilere işsizlik, sendikasızlık, güvencesizlik olarak yansıyor. Sendikaların ve işçilerin hak kaybı ile ilgili değil. Enerji üretiminin giderek daha büyük bir bölümü özel sektörün eline geçiyor. Bu süreç Yatağan, Seyitömer vb. gibi termik santrallerde yapılan özelleştirme saldırısına karşı isyanın, öfkenin AKP’ye yönelmesinin önemli bir nedeni. Bu isyan ve direnişler Haziran İsyanı’nda olduğu gibi AKP iktidarına yönelik büyük bir tehdit. Bununla birlikte bu direnişlerin bir kısmı kendisini “ekmek kavgası”yla sınırlarken, bir kısmıysa militan biçimler yaratarak ilerliyor. Haziran İsyanı’nın taşları yerinden oynattığı bir dönemde, işçi sınıfının sınıf olarak söz söylemesinin önünü açacak birikimlerin artışına tanık oluyoruz. ‹fiÇ‹LER‹N ‹SYANI FABR‹KAYI SARDI Özelleştirildiğinden bu yana işten çıkarama ve hak gasplarıyla gündeme gelen Seyitömer Termik Santrali bu kez işçilerin isyanına sahne oldu.

Zonguldak'tan Muğla Yatağan'a, Kütahya'ya binlerce işçi, son dönemde yeniden yükselen özelleştirme saldırısına karşı direnişin simgesi oldu. Bu direnişin ve isyanın hedefi ise özelleştirme politikalarının uygulayıcısı AKP iktidarı Kütahya’da kurulu olan ve bir süre önce özelleştirilen Seyitömer Termik Santrali işçileri, 109 arkadaşının işten atılmasına isyan ettiler. İşçiler 18 Nisan günü santrale gittiklerinde işten çıkarıldıklarını öğrendi. Özel güvenlikçiler, işletme müdürüyle görüşmek isteyen işçileri silahla tehdit etti. Tehdidin üzerine işçilerin öfkesi büyüdü ve işten atılmaları protesto eden işçiler, tesisin

içinden nizamiyeye kadar bir yürüyüş düzenledi. Ancak polis ve jandarma barikat kurarak işçileri durdurmaya çalıştı. Polisin, işçileri dağıtmak üzere gaz sıkmasıyla işçilerin öfkesi daha da arttı. Bu duruma tepki gösteren işçiler, nizamiyeyi ve orada bulunan misafirhaneyi ateşe verdiler, bazı arabaları ters çevirerek işten atmalara ve kendilerine yapılan muameleye sert bir karşılık verdiler.

İşçi yakını kadınlarında nizamiye kapısında saldırılara tepki göstererek barikata yüklenmesiyle, polis ve jandarma işçiler karşısında direnemedi. AKP’nin işçi düşmanlığı ve direniş korkusu, işçilere yönelik jandarma operasyonu ile ortaya çıktı. Jandarma tarafından gözaltına alınan 20 işçiden 3'ü tutuklandı, 17 işçi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

YATA⁄AN ‹fiÇ‹LER‹ D‹REN‹fiTE KARARLI Muğla'daki Kemerköy ve Yeniköy termik santrallerinde işçilerin özelleştirme saldırısına karşı başlattıkları uzun soluklu direniş sürüyor. Ankara'da günlerdir Özelleştirme İdaresi önünde nöbet tutan Yatağan işçileri, Maliye Bakanlığı önünde eylem yaparak, kendilerini bakanlık kapısına zincirlediler. Eylemi yapan 17 işçi gözaltına alındı. Gözaltına alınan işçilerin serbest bırakılması ve özelleştirmenin iptal edilmesi için Muğla Yatağan termik santrali işçiler tarafından işgal edildi. Muğla'nın özelleştirme karşıtı mücadelesi ile öne çıkan Yatağan ilçesinde 1 Mayıs’a enerji ve maden işçileri kitlesel katıldı. Milas, Yatağan, Muğla merkez ve çeşitli diğer ilçelerinden yöre haklı da dayanışmaya geldi. Kemerköy ve Yeniköy termik santrallerinde çalışan işçiler aileleriyle birlikte Yatağan’a geldiler. Burada Yatağan işçileriyle buluşan kitle sloganlarla AKP’yi protesto etti. Bisiklet yarışı nedeniyle santral girişine bariyer kurmaya çalışan polis işçilerin tepki göstermesi üzerine bariyeri kaldırmak zorunda kaldı. İşçiler Yatağan Otogarı’na yürüyüş yaptı. İşçiler Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Yarışlarında eylem yaptı. Burada açıklama yapmak isteyen 8 işçi de polis tarafından gözaltına alındı.

Karfl› gazetesinde iflgal Karfl› gazetesi bas›n emekçileri ‹stanbul Zeytinburnu’nda bulunan gazete binas›n› iflgal etti. Genel yay›n yönetmeni baflta olmak üzere yaklafl›k 40 bas›n emekçisi, iflveren taraf›ndan kendilerine tebligatta bulunulmadan ve ödeme yap›lmadan gazetenin kapat›lmas›na karfl› gazete binas›n› iflgal etti. Bas›n emekçileri, 13 Nisan’da bafllayan iflgal eylemi, bas›n emekçileri ödenmeyen ücretlerini alana kadar devam edecek. ‹flverenin bir y›ll›k ifl garantisi verdi¤i bas›n emekçileri, gazetenin bir patronaj› olmas›na ra¤men, içeri¤ini savunduklar›n›, haftalarca 1415 saate ulaflan mesailerde çal›flt›klar›n› belirtirken, içerideki maafl, ihbar tazminat›, fazla mesai ücretlerinin ödenmesini ve gazeteye gelirken sunulan sözlerin gerçeklefltirilmemesi dolay›s›yla oluflan kay›plar›n›n telafi edilmesi için bir anlaflma yap›lmas› için direnifllerine devam ediyor. Karfl› emekçilerinin ç›kard›¤› ‘’Karfl› direnifl’’ gazetesi ile direniflin gündemini tutmaya devam ediyor.

‘Ya sendikalar yasası taşeron işçiyi tanıyacak, ya da biz bu yasayı çöpe atacağız’ D

ev Sağlık-İş üyesi işçiler, sendika üyelikleri ve toplu sözleşme haklarının gaspı üzerine başlattığı fiili toplu sözleşme süreci sürüyor. 23 Nisan’da 7 farklı kentte 9 hastanede eylem yaptı. İşçiler hastanelerde toplu sözleşme masası kurulmazsa 14 Mayıs’ta örgütlü oldukları tüm hastanelerde iş bırakacaklarını söyledi. Dev Sağlık-İş’in Ocak ayı sendika istatisklerinin açıklanmasının ardından başlattığı fiili toplu sözleşme süreci sürüyor. Yeni sendikalar yasası sonrası taşeron işçilerin sendika hakkı ve toplu sözleşme

hakkının fiilen gasp edilmesine karşı mücadelelerini insanca bir yaşam mücadelesi ile birleştirerek eylemlerine devam ediyor. Sendika Mart ayı içerisinde toplu sözleşme görüşmeleri için hastanelere yolladığı çağrı yazılarına farklı bahanelerle olumsuz yanıt veren hastane yönetimlerini bu eylemle son kez uyardı. Sendika üyeliği işkolu uyuşmazlığı nedeniyle kabul edilmeyen işçiler, daha önce yaptıkları referandumlarda hastane personel kimliklerinin fotokopisini pusula olarak kullanarak “Sağlık işçisiyim, Dev Sağ-

lık-İş üyesiyim” şeklinde irade beyanında bulunmuştu. Aynı zamanda işçiler sendikal istatistiklere açtığı dava ile hukuksal olarak da haklılığını tescilledi. Ankara 12. İş Mahkemesi Ocak 2013 istatistiklerinde 1234 olan üye sayısının 7899 olarak düzeltilmesine ve işkolundaki örgütlülük oranının %2.8 olduğuna hükmetti. Kararların uygulanmasını isteyen işçiler, toplu sözleşme için hastane yönetimlerine yaptıkları çağrıya olumlu yanıt gelmemesi üzerine tüm Türkiye’de 14 Mayıs günü iş bırakacaklarını açıkladı.

Punto direnişçileri davalarını kazandı P unto Deri fabrikasında sendikalaşma haklarını kullanarak DERİTEKS sendikasında örgütlenen, bunun üzerine işten atılan 81 Punto Deri işçisinin kararlı mücadelesi sonuç vermeye başlıyor. Direnişlerinin 265. günü olan 21 Nisan’da Bakırköy Adliyesi 25. İş Mahkemesi’nde 17 işçinin işe iade davası görüldü.

Davası görülen 17 işçinin işe iadesi kabul edildi. Ayrıca işçiler, 16 aylık brüt maaş tutarında işe iade tazminatı almaya hak kazandı. İşten ilk atılan 2 işçinin duruşması, bilirkişinin mahkemeye gelmemesi üzerine ertelenirken, mahkemenin verdiği kararın kalan 62 işçinin davası için de emsal olacağı bildirildi.

‹flçi Filmleri Festivali ve iflçi kültürü Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin bu yıl 9.’su yapılıyor. Başlarken bu kadar istikrarlı şekilde süreceğini ve emek dostlarının beğeniyle izleyeceği bir kültürel etkinlik olacağını tahmin edememiştik muhtemelen. Festivali yapma kararı alırken bizi heyecanlandıran en önemli husus kapitalist hegemonyanın zirve yaptığı ve emeğin-emekçinin yok sayılmaya çalışıldığı bir dönemde emekçinin toplumsal yaşamını ve mücadelelerini anlatan filmleri emekçilerle ve emekçi dostu sinema izleyicisiyle buluşturmaktı. Bu amacımıza daha güçlü biçimde ulaşmanın yollarını aramaya devam edeceğiz. Ancak, artık emek hikâyeleri anlatmak isteyen amatör belgeselcilerin filmlerini gösterecek bir festivalleri var ve bu filmler Türkiye’nin pek çok yerinde düzenlenen festival etkinliklerinde seyircisiyle buluşuyor. Festival etkinliğiyle işçi sınıfı adına yaratılan kültürel ürünleri sergileyecek bir ortam oluşturmayı Tufan amaçlamıştık. Sınıf Sertlek kültürünün etkin olduğu 1965-1980 arası dönemi Dev Sa¤l›k-‹fl yaşayanlar bilir ki mücade- Yönetim Kurulu lenin yaygınlaşmasını sağlayan en önemli unsur ideolojik hegemonyanın yanı sıra bu hegemonyayı ete kemiğe büründüren mücadeleyle birlikte toplumu şahdamarından yakalayan kültürel ürünler ve değerlerdi. Nazım Hikmet olmadan, Yılmaz Güney, Yaşar Kemal, Cem Karaca, Ruhi Su, Mahsuni Şerif, Aşık İhsani, Genco Erkal vb. sanatçılar olmadan sosyalist mücadelenin kitleselleşmesi düşünülemezdi. Sosyalist mücadelenin toplumsal temelini oluşturan eşitlik, adalet, özgürlük, dürüstlük, samimiyet, paylaşımcılık, her koşulda haksızlığa karşı mücadele gibi değerler sanatsal ürünler vasıtasıyla kitlelere çok etkili biçimde ulaştırılıyordu. Bu durumun yokluğunun acısını 1994 yılında Refah Partisi’nin ilk belediyeleri kazanmaya başlamasıyla çok yakıcı biçimde görmeye başladık. Daha önceki resmi ideolojiyle uzlaşı halindeki merkez sağ iktidarlar döneminde iktidarların toplumsal hayata dönük etkinlikleri çok görülmezdi. Sadece merkezi tutmaları onlar için yeterliydi. Bu dönemde sosyalistlerin faaliyet gösterdiği bölgelerde pek çok yerel etkinlik mahallelilerce ilgiyle karşılanır, takip edilirdi. Oysa resmi ideolojiyle ve kapitalist batı kültürüyle uzlaşmayı reddeden İslami ekolün işbaşına geldiği belediyeler, ellerindeki imkânları kullanarak doğrudan vatandaşa yönelik pek çok etkinlik düzenlemeye başladı. İdeolojik yükselişle beraber kapitalizmin ve modernizmin yıkıcılığından şikâyeti olan kitlelerle iletişim kanalları oluşturmaya başladılar. AKP iktidarıyla çok daha profesyonelleşen ve yaygınlaşan bu etkinlikler artık milyonlarca muhafazakâr insanı ideolojik olarak besliyor ve güçlendiriyor, diğer yandan ise bunları bir hizmet olarak algılayan pek çok vatandaşımız doğrudan etki altına alınıyor. Sosyal kültür meselesine kafa yormuş arkadaşlarımızdan bu konuda katkılarını bekleyelim ama gördüğüm o ki; antikapitalist saflarda kültürel etkinlik meselesi büyük ölçüde hoşça vakit geçirme, eğlence mevzusuna indirgenmiş durumda. Geçmişin öğretici, didaktik ve estetik kaygısı azalmış ürünlerine duyulan tepki de bu durumu beslemiş olabilir. İşçi sınıfı mücadelesine mütevazı bir destek olarak başlayan ve önümüzdeki yıl 10.’su yapılacak olan İşçi Filmleri Festivali vesilesiyle şunu söylemek isteriz ki kültür ve sanat olmadan hiçbir sınıf kendi iktidarını kuramaz ve yaşatamaz. Bu nedenle mücadeleyi kitlelere derinlemesine ulaştıracak ve yerleştirecek bir kültürel yapıyı da mücadeleyle birlikte inşa etmemiz şarttır. Mücadelenin büyüdüğü dönemlerde bu sorunu çözmenin imkânları daha kolaylaşıyor kuşkusuz ancak yaşadığımız konjonktürün bunaltıcı havasının daha ne kadar süreceğini bilemeyiz. Bir tarafımız zifiri karanlık bir tarafımız Gezi’nin ışığıyla aydınlanmış durumda.Her şeye rağmen ezilen sınıflar kendi tarihsel çilelerini çekmeye devam ediyorlar ve çok lokal de olsa buna tepki vermekten çekinmiyorlar. İşte İşçi Filmleri Festivali emekçilerin bu hallerini anlatarak onların var olduklarını, yaşadıklarını ve umutları olduklarını dosta düşmana göstermeye çalışıyor. Festivalin çok daha iyilerini, edebiyattan başlayarak bütün alanlara yayarak eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesine katmak hepimizin derdi, tasası olmalıdır.

Halk›n Sesi Sahibi ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Ali Ergin Demirhan Telefon / Faks 0212 245 90 37 Adres Ergenekon Mahallesi Cumhuriyet Caddesi No: 175/2 fi‹fiL‹/‹STANBUL Bas›ld›¤› Yer ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32 Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03) editor.halkinsesi@gmail.com 15 günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.


8

KİBELE 3 May›s 2014 / 16 May›s 2014

Halk›n Sesi

Hayatı örgütleyenler mücadeleyi büyütüyor HANDE YANAR

A

KP karanlığına karşı isyanı ve direnişi büyüten, erkek egemenliğine meydan okuyan, bedenleri ve yaşamları üzerindeki denetime karşı “karar benim” diyen, güvencesizleştirmeye karşı gelişen işçi direnişlerinde emeğine sahip çıkan, hak mücadelesinin en önünde yürüyen kadınlar evde, işyerinde, sokakta biriktirdikleriyle mücadelenin rotasını çizmek üzere 10 Mayıs’ta Ankara’da buluşuyor. İki yılda bir gerçekleşen Halkevleri Genel Kurulu’ndan bir gün önce gerçekleşecek olan kadın buluşmasında kürtaj hakkı mücadelesinden, HES’lere karşı direnenlere, Haziran İsyanı’nın direnişçi kadınlarından tencere tava çalanlarına tüm kadınlar bir araya gelecek. Geçtiğimiz iki yıl, AKP iktidarı ile artan ve neoliberal, gerici saldırılarla bütünleşen kadın düşmanlığına karşı binlerce kadının direnişine sahne oldu. İktidar, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüzler karşısında kadınları daha da mağdur hale getirecek uygulamalarda ve açıklamalarda bulunurken kadınlar bu saldırılara karşı dayanışmayı kuracak mücadele deneyimlerini ortaya çıkardı. İki yıl önce AKP’nin kürtajı yasaklama girişimine kitlesel ve militan eylemlerle karşılık veren kadınlar iktidara en büyük geri adımı attırmıştı. Kürtaj düzenlemesine karşı ülkenin her yerinde yapılan eylemlerden iktidarın faşist, gerici, zorba uygulamalarına karşı halkın sokaklara döküldüğü Haziran İsyanı'na kadar kadınlar kırmızılı, siyahlı, tencereli, maskeli halleriyle direnişin en önünde oldular. Kadınlar, yerel seçim sürecinde mahallelerde muhtarlık çalışmalarından başlayarak yerel yönetimlerde söz ve karar hakkı için çalışma yürüttüler. Kadınların bu talebi kimi yerlerde sadece kadınlardan oluşan muhtarlıklarla öne çıkarken kimi yerlerde kadın meclisleri, dayanışmalarıyla güçlendi. Seçim sonuçlarının hemen ardından Edirne’de sandalyesi ile parkını savunan Kıymet Teyze mücadelenin sokakta süreceğini bir kez daha

Kürtaj hakkı mücadelesinden, HES’lere karşı direnenlere, Haziran İsyanı’nın barikatlarından tencere tava çalan kadınlarına bir çok ilden kadın 10 Mayıs’ta Halkevci Kadınlar’ın buluşmasında bir araya gelecek

ANTAKYA

ANTALYA

KOCAEL‹

göstermiş oldu. Türkiye’nin her yerinde son dönemin en kitlesel 8 Mart ve 25 Kasım eylemlerinin gerçekleşmesi ve yasaklı meydanları delen bir militanlığın açığa çıkması, kadın düşmanlığına karşı biriken öfkenin açık bir göstergesi oldu. Halkevci Kadınlar, bu yıl gerçekleşecek genel kurulda dayanışmadan ve mücadelenin birleştirici gücünden aldığı isyanla, kadın hareketinin bir bileşeni olarak her yaştan, her kesimden kadını sokakta, mahallede, işyerinde mücadeleyi büyütmeye çağıracak. Emek mücadelesinin, barış ve yeniden kardeşleşme mücadelesinin, kadın mücadelesinin,

toplumsal mücadelenin ve sosyalizm mücadelesinin isyanlarla, direnişlerle yeni biçimler aldığı bu dönemde hak mücadelelerinin öznesi olan Halkevci Kadınlar gerçek eşitlik ve özgürlük için kadın mücadelesini büyütme sorumluluğuyla yeni dönem mücadele ve örgütlenme hedeflerini belirlemeye hazırlanıyor. Kadınlar önümüzdeki dönemde yükselmeye devam edecek olan AKP’nin gerici, faşist, kadın düşmanı saldırılarına karşı kadın dayanışmasıyla kuracakları mücadeleye hazırlanıyor. Kadın düşmanlığının yükselmesiyle bulunduğu her alanı direniş alanına çeviren kadınlar, bu mücadelelede de barikatın en önünde yerini alacak. Gerek

HALKEVLER‹ KADIN SEKRETERL‹⁄‹ Halkevleri’nde yürütülen kadın çalışmalarının kurumsallaşması yönünde geçtiğimiz dönemde Halkevleri Kadın Sekreterliği oluşturuldu. Kadın sekreterliğinin kurulmasıyla ülkenin dört bir yanında mücade-

leyi sürdüren kadınlar, temsilcileri yoluyla birlikte karar aldı ve pek çok eş zamanlı çalışmayı sürdürdü. Kadın Sekreterliği, yeni dönemde tüm kadınların örgütlenebileceği ortak zeminleri ve mücadele araçlarını oluşturmak üzere daha gelişkin çalışmalar için hazırlıyor. Mahallelerde, işyerlerinde, forumlarda, direniş alanlarında bir araya gelen kadınlar, kadın mücadelesinin öznesi haline gelecek bir çalışma için sosyal medyadan sokak mücadelesine, kadın buluşmalarından kadın meclislerine kadar örgütlenerek yeni döneme umutla ve isyanla hazırlanıyor.

MERS‹N

Kadınlar oradaydı

AKP’den çocuk cinayetlerine çözüm: ‘Ç›¤l›k atmay› ö¤retin’ Son dönemde s›kça gündeme gelen çocuk cinayetlerine dair aç›klama yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakan› Ayflenur ‹slam ailelere çocuklara 盤l›k atmalar›n› ö¤retmelerini tavsiye etti. Daha önce kad›na yönelik fliddetle mücadele için fliddet gören kad›nlara panik butonu da¤›t›lmas›n› öneren AKP’nin bakanl›¤›ndan çocuk cinayetleri için de 盤l›k atma önerisi geldi. AKP, her sorunda oldu¤u gibi bu sorunla mücadeleyi de yine ma¤duruna b›rakt›. Ayflenur ‹slam yapt›¤› aç›klamada bu konuya dair yasa çal›flmalar› oldu¤unu da belirtmesinin ard›ndan aç›klama yapan Erdo¤an AB uyum süreci olmasa çocuk katillerine idam cezas› vereceklerini aç›klad›.

kurumsal temsiliyette gerekse hayatta ve toplumsal yaşamda gerçek eşitlik hedefini önüne koyacak olan kadınlar “Özgürlüğümüz için hayatı örgütlüyor, mücadeleyi büyütüyoruz” diyerek tüm kadınları 10 Mayıs’ta Çankaya Belediyesi Kent Konseyi toplantı salonunda yapacakları foruma tüm kadınları çağırıyor.

GÜLfiAH ÖZTÜRK

A

nkara Şahintepe’de yerel yönetimlerde kadın taleplerini ve kadın mücadelesini yükseltmek için bir araya gelen kadıların oluşturduğu Şahintepe Kadın Meclisi 1 Mayıs’ta da alanda yerini aldı. 1 Mayıs’a doğru giderken kapı kapı dolaşarak mahallerindeki kadınları adalet ve özgürlük için sokağa çıkmaya çağıran meclis, ellerindeki ayakkabı kutularına Haziran İsyanı’nda yitirdiğimiz direnişçilerin fotoğraflarını yerleştirdi. 1 Mayıs günü AKP’nin yasaklı meydanlarından biri olan Kızılay’a çıkan kadınlar, bir yandan ellerindeki talcitleriyle biber gazından etkile-

nenlere yardımcı olurken diğer yandan da polis şiddetine ve gözaltılara en yüksek sesleri ve militanlıklarıyla müdahale eden kadın meclisi 1 Mayıs alanına damgasını vurdu. Polisin “burada beklemek yasak” dediği yerlerde durarak gözaltıları engellemeye çalışan kadınlardan gözaltına alınanlar da oldu. Haziran İsyanı ile açığa çıkan kadın militanlığı yasaklı 1 Mayıslara da taşındı. Bugün ve önümüzdeki dönemde halkın hakları mücadelesi ve kadın mücadelesi açısından kurucu bir dinamik olacak olan kadın militanlığı kadınlar ve kadın meclisleri ile büyüyecek.

‘Ensonhaber haddini bil!’ D

İSK Marmara Bölge Temsilciler Kurulu toplantısının ardından, İstanbul 1 Mayıs Tertip Komitesi’nin 21 Nisan’da Gezi Parkı merdivenlerinde gerçekleştirmek istediği basın açıklamasına yönelik yaşanan polis saldırısının ensonhaber.com internet sitesinde çıkan haberinde DİSK Genel-İş Sendikası’ndan bir kadın işyeri temsilcisi hedef haline getirildi. İşçi düşmanı, cinsiyetçi haberlere “Artık yeter” demek için, sendikalardan, meslek odalarından, siyasi partilerden ve kitle örgütlerinden kadınlar, ensonhaber.com sitesi önünde 24 Nisan’da eylem gerçekleştirdi. “Ensonhaber.com haddini bil” pankartıyla

internet sitesi önünde eylem yapan kadınlar adına basın açıklamasını DİSK Basın-İş sendikasından Ezgi Özdemir okudu. Özdemir sitede çıkan “En seksi devrimci” başlıklı haberin şaşırtmadığını, bu habere karşı internet üzerinden gösterdikleri tepkiyle haberi kaldırttıklarını belirtti. Sokaklarda alanlarda hakkını arayan, kadınlara yönelik bu karalama kampanyasının erkek egemen muhafazakar anlayışın özneleşmiş, özgürleşmiş kadınlara olan öfkesini gösterdiğini ifade eden Özdemir, “erkek egemen muhafazakar iktidarın kadınlara duyduğu öfkeye kurulan her polis barikatı karşısında yükselen kadın militanlığı en iyi cevabı verecektir” dedi.


9

SÖYLEŞİ 3 Mayıs 2014 / 16 Mayıs 2014

Halk›n Sesi

H A K M Ü C A D E L E L E R İ N İ N , H A Z İ R A N İ S YA N I ’ N I N V E 1 M AY I S ’ L A R I N C O Ş K U S U Y L A

#direnenhalkınevi Genel Kurul’a gidiyor Halkevleri 23. Olağan Genel Kurulu'na sokakta var ettiği hak mücadelelerinin, Haziran İsyanı ve 1 Mayıs direnişlerinin coşkusuyla hazırlanıyor. Hem geçmiş dönem mücadelesinin muhasebesinin yapılacağı hem de yeni döneme dair mücadele programının tartışılacağı genel kurulu, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy'la konuştuk. Ersoy, Halkevleri'nin isyandan öğrenerek ve direnişi örgütleyerek hedeflerini büyüttüğünü, “direnen halkın evleri” olarak isyanın dinamiklerine uygun biçimde yenilenecekleri bir döneme girdiklerini söyledi. Halkevleri isyanda, 1 Mayıs'ta sokaklarda omuz omuza direnişi örgütlediği herkesi AKP'nin kabuslarını gerçeğe çevirecek yeni Haziran’ları yaratmak üzere mücadele çizgisini birlikte tartışmak için genel kurula çağırıyor

ÖZGE OZAN

Halkevleri, ülke tarihinde görülmemiş sarsıntıların yaşandığı bir dönemin ardından genel kurula gidiyor. Bir önceki genel kuruldan bugüne ülkede yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir önceki genel kurulumuzda ülkenin dört bir yanında hak mücadelelerini sokakta büyütenleri, AKP'nin gerici-faşist politika ve uygulamalarına direnenleri bir araya getirmiş ve “Karanlığa meydan okuyanlar buluşuyor” demiştik. AKP politikalarını sokakta durdurmak, geriletmek hedefimizdi. Genel kurulumuzu “Zaman mücadele çizgisini savunu üzerine kurma değil, meydan okuma zamanıdır. Tarihin yeniden hızlandığı ve siyaset sahnesini altüst eden sürprizler hazırladığı bir zamanda, kapımızda bekleyen daha büyük görevlere de hazırız!” sözleri ile bitirmiştik. Bu öngörü Haziran İsyanı ile doğrulandı. Bu topraklarda görülmemiş bir halk isyanı doğdu, iktidarı sarstı. Bu toplumun eskisi gibi yönetilemeyeceğini ilan etti. Halkevleri büyük bir onurla ve tüm gücüyle bulunduğu her yerde bu isyanın bir parçası oldu. Geçtiğimiz iki yıla damgasını vuran ve bu isyanın açığa çıkmasını tetikleyen nedir diye sorarsak herhalde AKP iktidarının dış politika, Kürt sorunu ve ekonomi alanında kendisini de krize sokan politikalarını, bu kriz dinamiklerine bağlı olarak faşist karakteri giderek öne çıkan yönetme tarzını, neoliberal politikaların halk üzerinde yarattığı yıkımı ve iktidarın gerici uygulamalarını temel alabiliriz. Ve elbetteki insanların yaşam tarzına bile müdahaleyi kendisi için bir hak gören Tayyip Erdoğan’ın bizzat kendisini. AKP’nin bu krizli konumu, sistemin geleceğinden endişe eden egemenler arasında çatışmaları da tetikledi. Haziran İsyanı ile sarsılan iktidar bu iki yılın sonunda sis-

Halkevleri 23. Ola¤an Genel Kurulu 11 May›s 2014 tarihinde 10.00-18.00 saatleri aras›nda Ankara Kocatepe Kültür Merkezi’nde gerçeklefltirilecek. Kocatepe Kültür Merkezi'nin adresi: Mithatpafla Cd. No:76 Kocatepe/Ankara

temin krizinin asıl taşıyıcısı ve temel bir kriz odağı haline gelmiş durumda. Genel kurullar mücadele dönemi açısından aynı zamanda bir muhasebeyi içerir. Halkevleri de böyle bir muhasebe yapacak mı? Bu iki yılı nasıl geçirdi? Elbette. Geçtiğimiz genel kurul'da Halkevleri olarak “Tek yol sokak” diyerek her cephede AKP’nin gerici-faşist politikalarına meydan okuyacağımızı söylemiştik. AKP faşizmine karşı halkın di-

Halkevleri Genel Baflkan› Oya Ersoy reniş eğilimlerinin ilk birleştirici deneyimlerinden Hopa direnişi ve dava sürecinden Haziran İsyanı'na kadar Halkevleri önemli bir özne olarak bu mücadeleyi örgütledi. Yine iki yıl önce AKP’nin işbirlikçi ve savaş çığırtkanı politikalarına, emperyalizmin Suriye'ye yönelen savaş politikalarına karşı aktif bir mücadele süreci örgütleme kararı almıştık. Halkevleri Reyhanlı katliamının hesabını sormak için yapılan eylemlerden AKP’nin desteklediği cihatçıların işgal ettiği Antakya’da halkın öz savunma örgütlerini oluşturma girişimlerine kadar çabalarımız Haziran'da da Halkevleri'ni Antakya direnişinin sürükleyici öznesi haline getirdi. Yine Kürt sorununda Halkevleri, AKP'nin “çözüm” adını verdiği

ama konuyu istihbarat örgütünün ilgilendiği “askeri” bir düzleme sıkıştırmaya çalıştığı süreçte “toplumsal ve demokratik çözüm” söylemini yükseltti. Geçmişten bugüne gericiliğe karşı mücadeleyi öne çıkarıyor Halkevi, AKP dönemini bu bakımdan nasıl geçirdi? Son iki yıl bu mücadelenin önemini gözler önüne serdi. AKP sağın bütün gerici birikimini seferber etti. Sanattan gündelik hayata, kadın bedeninin denetiminden gerici kadrolaşmaya, dini referansları toplumsal yaşamı belirleyen kurallar haline getirmekten 4+4+4 modeli ile eğitimi bir yandan piyasalaştırıken diğer yandan dinselleştirmeye, cemaat ağlarını yaygınlaştırıp dinsel söylemlerle örülü düşmanlaştırma politikalarına kadar toplumda yukardan aşağı gericiliği örgütlemek yönünde çok sayıda adım attı. Bu adımları atarken mezhepçiliğe, Alevi düşmanlığına sarıldı. Halkevleri ise şube faaliyetlerinde halk arasında ilerici dayanışma ağları kurmaktan binlerce çocuğu bilimle sanatla tanıştıran yaz okullarına, kültür sanat üretimlerinden özgür sanat için mücadeleye, bilimsel eğitim mücadelesinden kadın özgürlüğü mücadelesine kadar gericiliğe karşı mücadeleyi yaşamın her alanında örgütlemek için çalıştı. Alevilerin eşit yurttaşlık mücadelesinin yanında yer alan Halkevleri en son Mamak Tuzluçayır'da asimilasyon ve baskı projesi olan cami-cemevi inşaatına karşı direnişin en önünde yer aldı. Kadınlar mücadele programı için toplanıyor AKP gericiliğinin en çok etkilediği kesimlerin başında da kadınlar geliyordu. Geçtiğimiz genel kurulun en önemli kararlarından biri ise Halkevleri’nde kadın sekreterliği oluşturulmasıydı. Bu basitçe bir kurumsal statü değil bizim için. O dönemde kabaran kürtaj yasaklarına karşı mücadelenin en önünde yer alan Halkevci Kadınlar erkek egemenliğine, AKP gericiliği-

ne karşı kadınların sürdürdüğü özgürlük ve eşitlik mücadelesinin önemine işaret etmiş ve bir örgütlenme atılımını hedef olarak önlerine koymuşlardı. Kadın militanlığı Haziran İsyanı'nın da sürükleyici halkası oldu. Gericilikten, savaştan, faşizmden bahsettik. Peki bu iki yıl Halkevleri’nin temel çizgisi olan halkın hakları mücadelesi açısından nasıl geçti? Halkın hakları mücadelesinde eğitimden sağlığa, ulaşımdan barınmaya onlarca başlıkta neoliberal kapitalizme, AKP'nin talan ve yağma politikalarına karşı direniş bu iki yıl boyunca ülkenin dört bir yanına yayıldı. Halkevleri için de bu dönemde özellikle iki temel başlık öne çıktı. İlki, bir önceki genel kurulda kararını da aldığımız üzere öğretmen ve velilerle kurduğumuz eğitim hakkı meclisleri ile 4+4+4 eğitim modeline karşı parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkı mücadelesi. Bir diğeri ise kent hakkı ve doğanın talanına karşı mücadeleler oldu. Halkevleri kentlerde tarihsel, kamusal, kültürel mekanlara, kentsel dönüşüm projeleriyle mahallelere yönelen saldırılara, kırda HES, termik gibi projelerle doğanın talan edilmesine karşı kent ve barınma hakkı mücadelelerini, kır yoksullarının hak mücadelelerini örgütledi. Kuruluşunda yer aldığı ve isyanın moral merkezine dönüşen Taksim Dayanışması çalışmalarına 2 yıl boyunca aktif biçimde katıldı. Özellikle Haziran'dan sonra hızla yayılan yaşam alanlarına sahip çıkma mücadelelerinde ön saftaydı. Örneğin; Kuzey Ormanları Savunması'nın da kuruluşunda belirleyici olduk. Hedefleyip yapamadıklarımız da var. Son bir yılı isyan ve ardından süren direnişlerle sokakta geçirdik, isyan bizim için yepyeni hedefler yarattı. Ancak bir yandan da özellikle Halkevleri'nin eğitim, hukuk, kültür sanat gibi çeşitli çalışma alanlarındaki kurumsallaşmaya ilişkin planlarımızın gerisinde kaldık.

Haziran’›n ›fl›¤›nda yeni Haziranlar için Haziran İsyanı bu genel kurulda gelecek döneme ilişkin tartışmalarınızı nasıl etkileyecek? Mücadele artık Haziran İsyanı olmamış gibi davranarak sürdürülemez. Tartışmalarımızı isyanın gösterdikleri ışığında yapacağız. İsyan, hemen her kesimde bir dönüşüm söylemi başlattı. Geleneksel bürokratik kurum ve yapılarda kendi krizlerini görünür hale getirdi. Halkevleri bu topraklardaki en köklü örgütlerden biri ama bu süreci bir kriz olarak yaşamadı. Çünkü hak mücadelesi militanlığı, doğrudan eylem çizgisi, kapsayıcı mücadele alan ve araçlarının varlığı, yerellerle köklü ilişkileri, isyanın temel eğilimlerinden biri olan doğrudan demokrasiyi hem mücadelenin içinde özneleşmek bakımından hem de bir talep olarak örgütlüyor olması gibi çeşitli özellikleri Halkevleri’nin bu isyanın içindeki konumunu farklılaştıran özelliklerindendi. Bu özellikler örneğin isyanın içinden direnişçilerin gönüllü olarak yaz okullarına katılmasında, Halkevcilerin mahallelerde ve Anadolu'nun çeşitli kentlerinde isyanın sürükleyici unsurları haline gelmesinde, park forumlarında forumların inisiyatifini büyüterek var olmalarında, Kuzey Ormanları Savunması gibi formların açığa çıkması için inisiyatif almasında, yine direnişin medyasını örgütlemeye yönelik başarılı çalışmalarında, halkın mühendislerinin, halkın hukukçularının isyan içindeki konumlanmalarında kendini gösterdi. Ancak elbette bu isyanın içinde bu özelliklerin de yetersiz kaldığını gördük. Bu devrimci mücadele açısından da yeni bir kuruluş dönemi yeni yetenekler kazanmak, kapsayıcılığı genişletecek önlemler almak, direnişin ortaya çıkardığı potansiyeli siyasal bir mücadeleye sevk edecek bir donanıma kavuşmak gerektiği açık. İsyandan öğreniyor, direnişi örgütlüyoruz Halkın hak mücadelelerinin, AKP’ye karşı “tek yol sokak” diye direnenlerin örgütü olan Halkevleri bu isyandan öğrenerek, halkın direnişlerini örgütleyerek

yoluna devam ediyor. Bu genel kurulumuza Halkevleri'ni “direnen halkın evi” olarak tarif ederek çağrı yapıyoruz. AKP iktidarına, onun talan, yağma politikalarına karşı yıllardır halkın hakları mücadelesi ekseninde direnenlerin örgütüydük. Buna Haziran'da özgürlük ve adalet için belki de ilk kez sokağa çıkanların örgütü olma hedefini ekliyoruz. Açık ki kitle militanlığı iktidar politikalarını durdurabiliyor, iktidarı sarsabiliyor. Ama yalanın, talanın, yolsuzluğun hesabını sormak bu iktidarı yıkarak halk demokrasisi kurmak için örgütlü mücadele etmek ve bu direniş eğilimlerini gören onlardan beslenen bir mücadele programı gerekiyor. Biz isyanı örgütleyen ve onunla dönüşen Halkevleri'nin bu isyanın öznelerinin yani “direnen halkın evi” olarak örgütleneceği bir döneme giriyoruz. AKP'yi yıkacak gerçek hareket hak mücadeleleri Bugüne kadar yoksul halkın direniş evleri haline gelen Halkevleri'nin sürdürdüğü hak mücadelesi çizgisinin AKP iktidarının toplumsal alanda yarattığı saflaşmayı yaracak, bugün tabanı haline getirip etrafında kemikleştirmeye çalıştığı yoksul halk kesimlerini örgütleyecek ve neoliberal islamcı rejimi yıkacak temel çizgi olduğunu biliyoruz. Bu nedenle AKP'nin örgütlendiği yoksul mahallelerde, kırlarda hak mücadelelerini tam da bu perspektifle örgütlemeye devam edeceğiz. Haziranla açığa çıkan kadın militanlığını kapsamayı hedefleyecek bir kadın örgütlenmesi modeli için tartışmalarımızı başlatacağız. Haziran İsyanı’nın etkin bir parçası olarak, şimdi bu hareketi örgütsel ve politik olarak daha ileriye taşıma ve bu süreçte kendini de yenileme görevini omuzlarımızda taşıyoruz. Diyoruz ki Halkevleri direnen halkın evidir. AKP'nin çürümüş diktatörlüğünü kabul etmeyenleri, onurunu, özgürlüğünü, haklarını savunanları Halkevleri'nin üyesi olsun olmasın genel kurulumuza bekliyoruz.


KÜLTÜR SANAT

10

3 Mayıs 2014 / 16 Mayıs 2014

Halk›n Sesi

9 . İ Ş Ç İ F İ L M L E R İ F E S T İ VA L İ B A Ş L A D I

Direnişçiler sinemada “Her yer festival, her yer direniş” sloganıyla direnişi perdeye taşıyan 9. İşçi Filmleri Festivali’nin İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’da eş zamanlı açılışlar yapıldı. Açılış gecelerine Haziran İsyanı ve işçi direnişleri damgasını vurdu MURAT DURAL

9

. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin (İFF) açılışları 2 Mayıs’ta eş zamanlı olarak 3 kentte gerçekleşti. Haziran İsyanı’nın enerjisi ve yıl boyunca özelleştirmelere, patronlara karşı direnen işçilerin direngenliği açılışlara da yansıdı. Ankara’da festival yürüyüşü, 1 Mayıs Kızılay direnişindeki polis saldırılarının protestosuyla birleşti. İstanbul’da aylardır direnen işçiler ve direnişin tüm unsurları geceye yansıdı. Diyarbakır’da Rojava’ya ve Haziran İsyanı’na aynı anda selam gönderildi. HAZİRAN VE 1 MAYIS’IN ARDINDAN İSTANBUL İstanbul'da İFF açılışı, festival gönüllülerinin, direnen işçilerin, isyanın unsurlarının ve sinemaseverlerin buluşma gecesi oldu. Şişli Kent Sineması’nda yapılan açılışın sunuculuğunu oyuncu Şenay Gürler üstlendi. Festival açılışında Haziran 2013’ten 1 Mayıs 2014’e devam eden isyan, tüm unsurlarıyla sahneye yansıtıldı. Her sene olduğu gibi bu yıl da hazırlanan İstanbul 1 Mayıs direnişinin görüntüleri sık sık alkışlarla kesildi. Festival komitesinden Özgür Balcı, festivaldeki gönüllü emek ile direnişteki dayanışmayı birbirine benzetirken katılımcıları Haziran İsyanı’nda hayatını kaybedenler için saygı duruşuna çağırdı. Gecede Ber-

kin’in babası Sami Elvan ve Mehmet’in babası Ali Ayvalıtaş birer konuşma yaparak direnişin devam ettiğini vurguladı. Ayvalıtaş, AKP’nin bataklığına karşı güneşin yakın zamanda doğacağını dile getirdi. Gecede Fadime Ayvalıtaş da sık sık anıldı. Gezi’de Sağlık Bakanlığı’nın tüm baskılarına rağmen birçok hayat kurtaran sağlık emekçileri de hazırlanan bir videoyla selamlandı. Taksim Dayanışması’ndan Ali Çerkezoğlu ve Mücella Yapıcı sahneden seyircilere seslendi. 280 gündür direnişte olan Punto Deri İşçileri, direnişçi Greif işçileri, sendikalı oldukları için işten atılan ve direnen liman işçileri, patronlarının gazeteyi kapatma kararı almasından sonra 14 Nisan'dan beri direnen Karşı emekçileri, taşerona direnen Cerrahpaşa sağlık emekçileri, özelleştirmeye direnen BEDAŞ işçileri sahneye çıkarak birer konuşma yaptı. Açılışta Praksis grubu, isyanın şarkılarını seslendirdi. Yönetmen Reyan Tuvi’nin “başka bir dünya” isteyen, direnişçileri ve Gezi komününü anlattığı Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek filmiyle açılış gecesi sona erdi.

simgeleri Karagöz, Şarlo, Kırmızılı Kadın ve V kortejin en önünde yer alırken, onlara baretli ve gaz maskeli direnişçiler ile akordeonlu festival gönüllüsü eşlik etti. Yürüyüşte festival ve direniş sloganları eksik olmadı. Festival konuşmaları sırasında, 2013 yılının son aylarındaki Tekel Direnişi’nden sonra Ankara’nın gördüğü en önemli direnişe imza atan Hacettepe işçileri kürsüden söz alarak hakların direnerek ve dayanışarak alınabileceğini gördüklerini söyledi. Grup Güne Umut’un direniş şarkılarını söylemesinin ardından Çapulcu Zamanlar filminin gösterimi yapıldı. Gösterimden sonra kısa bir söyleşiyle birlikte açılış etkinliği son buldu.

DİYARBAKIR: ROJAVA’YA VE HAZİRAN’A SELAM Diyarbakır’da dördüncüsü düzenlenen festivalin açılışı İstanbul ve Ankara’yla eşzamanlı olarak 2 Mayıs akşamında yapıldı. Eğitim Sen Def Grubu eşliğinde yapılan festival yürüyüşünün ardından festivalin açılış gecesi programına geçildi. Açılış gecesinde, Roboski, devletin katlettiği çocuklar ve direnişçiler unutulmadı. Konuşmalarda Rojava, Cumartesi Anneleri, Haziran isyanı, Hevsel ve Dicle Üniversitesi direnişleri ve 1 Mayıs selamlandı. 2 bin kişinin katıldığı etkinlikte konuşmalar direnişlere destek alkışlarıyla bölündü. Açılış konuşması, direnişin evrenselliğini ortaya koyuyordu: “Lyon

dokuma işçilerinin isyanından, gökyüzünü fethe çıkan Paris Komünü’ne, şafağın ilk ışığı Ekim Devrimi’nden, Küba’ya, Vietnam’dan Filistin’e, kendi topraklarında yok sayılanların coğrafyası Afrika’dan, kendi topraklarında katledilenlerin coğrafyası Kürdistan’a… 68 kuşağından Haziran İsyanı'na… Direniş haktır, ezilenlere kendi gerçekliklerini göstermek de bu direnişin bir parçasıdır.” Diyarbakır’da açılış filmi olarak Eğitim Sen Kadın Meclisi’nin hazırladığı ve yaşamlarına yönelik farklı saldırılara maruz kalan dört kadının yaşam öyküsünü anlatan “Ayna Gördü” gösterildi. Açılış filminin ardından Marsis’in şarkıları eşliğinde horon oynandı.

KIZILAY’IN ARDINDAN İFF YÜRÜYÜŞÜ İFF’nin Ankara açılışı, 1 Mayıs Kızılay direnişinde yaşanan polis saldırılarının protesto için gerçekleştirilen basın açıklamasının ardından Güvenpark’tan Büyülü Fener Sineması’na doğru gerçekleşti. Festivalin

Alternatif medya deneyimi İFF İşçi Filmleri Festivali, sanatın ve emeğin buluştuğu bir alan olduğu gibi, kapitalizmin ‘es geçtiği’ hayatları halka gösteren, mücadele deneyimlerini paylaşan bir mecra. Festival koordinatörü Önder Özdemir ile İFF’nin alternatif medya deneyimini konuştuk

İ

şçi Filmleri Festivali, Haziran İsyanı’nda iyice belirginleşmiş olan kitle iletişim araçları üzerindeki sermaye tahakkümüne karşı da bir direnişi temsil ediyor. İşçilerin gündelik sorunlarının, direniş öykülerinin anlatıldığı festival başka bir iletişim imkânı sunuyor. Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen festivalin koordinatörü Önder Özdemir, alternatif medya deneyimi olarak İşçi Filmleri Festivali’ni anlattı. Özdemir, direnişi tamamlayacak ve yükseltecek olan iletişim ortamını şu ifadelerle anlatıyor: “Direnişe anlam kazandıracak olan, içinde yaşadığımız toplumsal gerçekliği diyalektik olarak kavramamızı sağlayacak bilginin bize sunulmasıdır. Diğer yandan ise insanca ve onurlu yaşam istemimizin eksiksiz karşılanacağı bir geleceğe dair hayallerimizin, taleplerimizin özgürce

‹FF filmleri: ‹flçiler, kad›nlar, çocuklar, direniflçiler…

‹flçi Filmleri Festivali’nin bu y›lki seçkisinde tam 88 adet, animasyon, k›sa ve uzun metraj filmler ve belgeseller var. Film seçkisinde 15 Gezi filmi bulunuyor. ‹stanbul’un aç›l›fl filmi olan ve Gezi’yi anlatan Yeryüzü Aflk›n Yüzü Oluncaya Dek, ‹stanbul Film Festivali’nden sonra ilk kez ‹FF’de gösteriliyor. Haziran ‹syan›’n›n dinamiklerinden biri olan kentsel dönüflümün y›k›c›l›¤›n› ve bar›nma hakk›n› anlatan birçok film festival seçkisinde. Bu filmlerden baz›lar›: ‹talya’dan Kentin Üzerinden Eller ve Megafonlu Adam filmleri, Japonya’dan bir park mücadelesini anlatan Yaflamak, Tarlabafl›’nda zorla evlerinden ç›kar›lanlar› anlatan Tehcir Hikayeleri, Ankara’dan Ankara’n›n Güneydo¤usu, ‹zmir’den Bina Bina

iletişim ortamına dahil olması da direnişin sınırlarını aşmasını sağlayacaktır. Bunun için de alternatif bir iletişim ortamının yaygın bir şekilde inşası gerekli”. İŞÇİ FİLMLERİYLE EVRENSEL BİR BULUŞMA TV, gazete, radyo gibi araçlarla yürütülen kitle iletişiminin dışında toplum içinde kültürü üreten ve yayan araçların da olduğunu söyleyen Özdemir, “Kim iddia edebilir ki bir filmin, bir şarkının ya da bir oyunun içinde yaşadığımız dünyayı anlama ve anlamlandırma çabamız açısından gazetenin, TV’nin ve internetin sağladığı bilgiden daha az önemli olduğunu” diyor. Sinemanın da kapitalist kültür endüstrisinin piyasalaştırdığı bir alan olduğunu belirten Özdemir, festivalin sinemayı kapitalizmin kuşatmasından çıkarabil-

Kent, animasyonlardan oluflan Kent ve Çocuk, gökdelenler aras›nda bir mahalleye odaklanan Gecekondu Mahallesi… Yoksul kad›n iflçilerin öykülerini anlatan filmler de var listede: Eflinden fliddet görürken bir iflçi olarak Almanya’da var olma savafl› vermifl K›ymet’in öyküsü, M›s›r'da cinsel tacizle mücadele yürüten Mariam Kirillos’un öyküsü, Zerre’de iflçi bir kad›n olarak ayakta durmaya çal›flan Zeynep’in öyküsü, Diyarbak›r’da kad›n kimli¤ini ve kad›na fliddeti anlatan Ayna Gördü, ev iflçilerinin öykülerini anlatan Külkedisi De¤iliz… Toplam 25 adet uluslararas› filmin gösterildi¤i festivalde, Gezi komünü ile yaflanan deneyim Paris

diğini ve halkın baskı altındaki yaşamlarında bir kırılma yaratabildiğini belirtiyor. Özdemir, festivalin 9 yıllık öyküsünde bunu nasıl başardıklarını özetliyor. Yılda bir kez insanlara evlerinden çıkıp bir salonda başka insanlarla buluşma şansı yaratmanın, bu buluşmayı işçi filmleri aracılığı ile evrensel bir buluşma haline getirmenin önemini dile getiren Özdemir devam ediyor: “İşçi filmlerinin insanı sinemanın düşsel dünyasına sokmanın yanında, emeği ile geçinen insanların, işçilerin, kadınların, mültecilerin, ezilenlerin yani tüm yoksulların sıradan yaşamlarını, zorluklarını ve mücadele deneyimlerini umutlarını perdeye yansıtarak gündelik gerçekliğimizi gözler önüne sereceğini ve daha güzel bir geleceği düşleme olanağı tanıyacağını düşünüyoruz.”

Komünü’nü anlatan La Commune-Komün filmi ile hat›rlat›l›yor, Hitler’in faflizmini en iyi gösteren filmlerden biri S›radan Faflizm, Rus iflçilerinin mücadelesinin beyazperdedeki en güzel örneklerinden biri Dünyay› Sarsan 10 gün, ‹talya iflçilerinin mücadelesini anlatan ‘Savafl Sanat› Üzerine’ ve ‹ngiliz ‹flçi S›n›f›n›n Durumu da seçilen uluslararas› filmlerden. Tuncel Kurtiz’in an›s›na gösterilen ‹nat Hikayeleri, çocuklar›n gözünden bar›fl› gösteren Dile¤im Bar›fl Olsun, polis terörünü gözler önüne seren Metropolis, sansürü anlatan Medya: Gizlenen Gerçekler, 33 Y›ll›k Direnifl-Berfo Ana, Roboski Adalet ‹stiyor, Kazova Direnifli “iflgal et, diren, üret” dikkat çeken baflka filmler…

PARKLAR, ÜNİVERSİTELER, HALKEVLERİ… 2006’dan bu yana 24 kentte yürüyüşüyle, açılış gecesiyle, atölyeleriyle festivali gerçekleştirdiklerini söyleyen Özdemir, toplumun her alanını kapsamaya çalıştıklarını anlatıyor: “Bu kentlerin insanlarıyla sadece salonlarda değil kent meydanlarında, parklarda, fabrikalarda, üniversitelerde, Halkevleri’nde, çay bahçelerinde, kültür merkezlerinde, sendikaların mütevazi toplantı odalarında buluşarak dünyanın dört bir yanında yaşamı bizim gibi deneyimleyen başka insanlar olduğunu göstermeye çalıştık.” Özdemir, son olarak da festivalin simgesi olan Karagöz ve Şarlo’nun Türkiye’nin dört yanını gezdiğini, bunu yaparken de direndiğini ve direnmeye devam edeceğini ekliyor: “Şimdi şenlikli bir direnişin vaktidir”.

Filmler 2 ve 3 May›s tarihlerinde ‹stanbul, Ankara, ‹zmir ve Diyarbak›r’da sinema salonlar›nda, mahallelerde, Çapul TV’nin sinema salonlar›nda gösterilecek. Yine flehir flehir dolaflacak festival K›br›s’a ve Londra’ya da u¤rayacak. Çapul TV’nin internet gösterimleri 8 May›s’a kadar saat 22’den itibaren olacak. Festival, ‹stanbul ve Ankara’da 8 May›s’a kadar, ‹zmir’de 9 May›s’a kadar ve Diyarbak›r’da 11 May›s’a kadar devam edecek. Diyarbak›r’da E¤il, Bismil, Lice, Hani, Silvan, Ergani, Kulp, Çermik ilçelerinde özel ilçe ve köy programlar› oluflturulurken ‹stanbul, Ankara ve ‹zmir’de film gösterimleri forum alanlar›na, parklara da s›çr›yor


11

1 MAYIS 3 May›s 2014 / 16 May›s 2014

Halk›n Sesi

Kızılay artık 1 Mayıs meydanı Ankara 1 Mayıs’ı geleneksel, bürokratik eğilimler ile yeni, dinamik, demokratik ve direngen eğilimler arasındaki safların netleşmesini sağladı. Yedi saat boyunca Kızılay’ın zorlandığı, dayanışmanın ve kitle militanlığının örneklerinin sergilendiği direniş ile “AKP’ye meydan vermeme” iradesi alana yansıdı, Haziran İsyanı'nın cüreti 1 Mayıs'a taşındı

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

S

on yıllarda politik içeriği, kitleselliği ve coşkusu giderek düşen Ankara 1 Mayıs’larında bu yıl önemli bir kırılma yaşandı. Ankara toplumsal muhalefeti Kızılay ve Sıhhiye arasında ayrıştı. Ayrışma sadece alanlar ile sınırlı kalmadı, Haziran İsyanı’ndan sonra yeni dönemin inşası için önemli bir adım atılmış oldu. 1 Mayıs’tan iki hafta önce DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve Türk-İş Sıhhiye Meydanı’nda olacaklarını ilan etti. Direnişle geçen bir yılın ardından 1 Mayıs’ın Sıhhiye’ye sıkıştırılamayacağını, AKP hegemonyasını kabul etmemenin yolunun Haziran İsyanı'nın kazanımlarını korumaktan geçtiğini söyleyenler ise 1 Mayıs'ın Kızılay'da olması gerektiğini savundu. 1 Mayıs'ta Haziran İsyanı'nda sokakları bırakmayan Ankara halkı tarafından yoğun polis şiddetine karşı isyanın merkezine dönüştürülen Kızılay'da olacaklarını duyurdu. Halkevleri, Öğrenci Kolektifleri, Genç Umut, Politeknik, Devrimci Öğretmen, Devrimci Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları, DHF, Partizan, Alınteri, Mücadele Birliği, BDSP, Öğrenci Dayanışması, Güvenlik-Sen, Umut-Sen, ÇHD, AFSAD, ODTÜ’lüler, Cebeci Öğrencileri, İsyanla birlikte kurulan Kuğulu Direnişçileri, 100. Yıl İnisiyatifi, Anıtpark Forumu ve Batıkent’ten dört mahalle meclisi 1 Mayıs'ı Kızılay'da kutlamak için saat 12.30’da Güvenpark’ta buluşacaklarını ilan etti. 29 Nisan’da Ankara Valiliği’nin Kızılay Meydanı’nı yasaklaması ile birlikte “Direnişin 1 Mayıs’ı” için kollar sıvandı. Valilik yasağından sadece birkaç saat sonra “1 Mayıs’ta Kızılay’dayız” diyen 1 Mayıs Komitesi, kararını Kızılay’da ilan etti. Komite adına Kızılay kararını açıklayan Halkevleri Kadın Sekreteri Dilşat Aktaş “İstanbul’da yasaklı alan olarak ifade edilen Taksim nasıl

özgürleştirildiyse, Ankara’da da işçi ve emekçilere yıllardır yasaklanan Kızılay, bedel ödenerek gösterilen kararlı mücadele ile özgürleştirildi. Ethem Sarısülük bu direnişte 1 Haziran günü polis tarafından başından vurularak katledildi” dedi.

runda kalmasıyla Kurtuluş’ta dağılan irili ufaklı gruplar Kızılay çevresinde yeniden toparlanma şansı buldu. Sıhhiye’deki mitingden gelenlerin de katılımıyla yarım saat içerisinde 250 olan Ziya Gökalp’teki sayı binlere ulaştı.

KAT‹L C‹NAYET MAHALL‹NDE Başkent, 1 Mayıs’a kent merkezindeki polis ablukasıyla uyandı. Güvenpark’taki dolmuşlar ve otobüsler kaldırıldı, park insansızlaştırıldı. “Katilin cinayet mahalline dönmesi” misali, Ethem Sarısülük’ün katledildiği noktaya yaklaşık 600 polis konuşlandırıldı. Meydanın dört bir yanına da TOMA ve akrepler dizildi.

KIZILAY’DA B‹NLERCE ETHEM Ziya Gökalp’e taşınan direniş de yaklaşık 5 saat sürdü. Çevik kuvvet polislerinin üç ilerleme hamlesi de havai fişeklerle durduruldu. Havai fişekler sadece polisin ilerleyişini durdurmakla kalmadı, alandaki moral motivasyonu da sürekli diri tuttu. Polis barikatının tam karşısındaki Mithatpaşa Köprüsü’nden sallandırılan dev Ethem Sarısülük pankartıyla birlikte coşku doruğa çıktı. Polisin cadde üzerinde yoğun saldırı gerçekleştirdiği anlarda ara sokakların tutulmasıyla, fişekçinin, sapancının, kalkancının ve eldivencinin mobil ilkyardım ekiplerinin desteğini almasıyla direniş 18.30’a kadar sürdü.

BAfiLANGIÇ PARÇALI D‹REN‹fiLERLE Kurtuluş’ta buluşmalar gerçekleşirken, ilk hareketlilik Libya Caddesi’nde oldu. Ethem Sarısülük Parkı’ndaki Halkevleri ve BDSP üyeleri, 96’lar Köprüsü altına gelen polisleri havai fişeklerle karşıladı. Direniş, Libya Caddesi’nden İncesu bölgesine doğru yayıldı. Ethem Sarısülük sloganları, saatler 12’yi gösterirken Kızılay ve Kurtuluş’ta eş zamanlı yankılanmaya başladı. Güvenpark’ta pankart açan BDSP üyesi iki kadın apar topar gözaltına alınırken, her türlü direniş materyalleriyle hazırlıklarını tamamlayan binden fazla kişi Kurtuluş’tan yürüyüşe geçti. Saldırı için ilk hareketlendiğinde 12 havai fişeğin bir anda ateşlenmesiyle aynı şekilde gerileyen polis, ilerleyen dakikalarda caddenin genişliğini ve Kurtuluş Parkı’nı kendisi için avantaja dönüştürdü. Yarım saatlik direniş sonrası Kurtuluş’un ara sokaklarına, Cebeci’ye ve Sıhhiye’ye doğru dağılan eylemcilerden yaklaşık 40’ı sıkıştırıldı ve gözaltına alındı. D‹REN‹fi‹N PLANI, POL‹S‹N PLANINI BOZDU Ankara Emniyeti’nin direnişçileri KolejKurtuluş hattında tutup Kızılay’a yaklaştırmamak üzere hazırladığı belli olan ve o ana kadar da kısmen işleyen harekat planı, Ziya Gökalp Caddesi’ne bir anda inen 150 Halkevci tarafından bozuldu. Ellerinde karanfilleriyle Kızılay’a gitmenin meşruluğu cadde üzerindeki Ankaralıların desteğini de alınca sayı hızla arttı. Kolej-Kurtuluş’taki TOMA’lar, akrepler ve çevik kuvvet ise Kızılay’a çekilmek zorunda kaldı. Ziya Gökalp’teki saldırı da gecikmedi. Aralarında avukatların da olduğu 10’dan fazla kişi gözaltına alındı. Buna karşın polislerin Kızılay’a çekilmek zo-

POL‹S ÖFKES‹N‹N HEDEF‹: ÇOCUKLAR, Ö⁄RETMENLER, BARLAR Polis, gün boyunca kitleyi dağıtamamasının öfkesini akşam saatlerinde çıkarmaya çalıştı. Sakarya Caddesi’ndeki barlara keyfi gaz bombaları atıldı, bir çocuk gaz fişeğiyle başından vuruldu, polise tepki gösteren bir öğretmen dipçik darbesi aldı. Telsizlerden yapılan “Arayın milleti, bareti maskesi olanı alın” anonsu sonrasında gözaltı avı yaşandı. Günün sonunda 30’u çocuk 143 kişi gözaltına alındı, onlarca kişi yaralandı. 1 Mayıs 2014 Kızılay Direnişi, Haziran İsyanı’ndan ve “meydanı vermeme” iradesinden aldığı güç ile başkentin kalbi Kızılay Meydanı’nın 1 Mayıs meydanı olarak ilan edilerek zorlandığı ilk 1 Mayıs olarak tarihe geçti.

larını dahi yapma gereği duymadan “Sıhhiye” dedi. Dört kurumu temsil etme iddiasındaki kişiler, 15 Nisan’da Ankara Dayanışması’nın 1 Mayıs toplantısını tam anlamıyla bastı. Kendilerinin dışında hiçbir iradeyi tanımadıklarını ilan ederek tartışma zeminini ortadan kaldıran “temsilciler”, 1 Mayıs’larda “eylem kırıcılığı” ile mimli, iktidarın yönlendirmesiyle aynı örgütlerin İstanbul'da birlikte çağrıcılığını yaptıkları Taksim 1 Mayıs’ına alternatif olarak Kadıköy'de miting düzenleyen Türk-İş ile hareket edeceklerini de söyledi. Sıhhiye kararı 16 Nisan’da Türk-İş Genel Merkezi’nde Türk-İş temsilcisinin okuduğu ortak açıklamayla ilan edildi. Ancak 1 Mayıs'a günler kala Türk-İş, mitingin İstiklal Marşı ile başlatılmamasını ve açıklama metninin Kürtçe de okunmak istenmesi gibi gerekçelerle 1 Mayıs tertip komitesinden çekilerek kendinden bekleneni yaptı ve Türkİş'le birlikte 1 Mayıs’ı kutlamayı Sıhhıye gerekçelerinden biri haline getiren diğer 4 örgütü boşa düşürdü. KIZILAY’DA GER‹ ADIM YOK! Kızılay Meydanı’nın Haziran İsyanı’nda yüzbinlerle zapt edildiğini, Ethem Sarısülük’ün kanının halen o meydanda olduğunu, Güvenpark’ın forumlardan çocuk şenliklerine, duran insanlardan kitap okuyanlara kadar çeşitli eylem biçimleriyle kazanıldığını söyleyenler ise geri adım atmadı. İki hafta içerisinde kent merkezinden mahallelere, üniversitelerden sosyal medyaya kadar çeşitli alanlarda yapılan Kızılay çağrısı 1 Mayıs günü karşılık buldu.

KAZANAN D‹REN‹fi ‹RADES‹! Ankara 1 Mayıs’ının öncesi ve sonrasında alan tartışmasında somutlaşan politik tavırlar, toplumsal muhalefetin önümüzdeki dönemi için de ipuçları taşıdı. Direnişle geçen bir yılın ardından 1 Mayıs’ın Kızılay’da kutlanmasına yönelik eğilim çok sayıda direnişçinin aylardır gündemindeydi. Kızılay’ın, direnişle doğan forumlarda ve Ankara Dayanışması’nda dillendirilmeye başlamasıyla birlikte, “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” söyleminden çekinen ve kendisini özellikle DİSK, KESK, TTB ve TMMOB dörtlüsünün yönetimlerinde var eden gelenekselbürokratik eğilim de harekete geçti. ‘BAfiKA B‹R ‹RADE TANIMAYIZ’ Kızılay 1 Mayıs’ına dair toplantı çağrılarına kulaklarını tıkayan bürokratik eğilim, üyeleriyle olağan işyeri-şube toplantı-

Sıhhiye ve Tandoğan’da coşku yok K S›hhiye mitinginin K›z›lay eylemleriyle birleflmemesi için Emniyet, S›hhiye Meydan›’na özel bir duvar koydu

ızılay Direnişi’nin damgasını vurduğu Ankara 1 Mayıs’ının diğer iki adresi Sıhhiye ve Tandoğan’da ise mitingler düzenlendi. 1 Mayıs’a bir hafta kala Türk-İş tarafından terk edilen DİSK, KESK, TTB, TMMOB, ÖDP, EMEP, TKP, HDP, CHP ve bazı demokratik kitle örgütleri Sıhhiye Meydanı’ndaydı. Mitingin öncesinde Tertip Komitesi’nden 20 kişilik bir heyet, polis gözetiminde Ethem Sarısülük’ün katledildiği noktaya giderek karanfil bıraktı. Karanfillerle Ethem’in anılmasının ardından Gar’dan yürüyüş başladı. Emek ve meslek örgütlerinin kortejlerinde taşeronlaştırma, güvencesizleştirme ve sendikasızlaştırma karşıtı vurgular ön plandaydı. BDP’li milletvekillerinin de katılması sonrası

HDP’de Kürt hareketinin etkisi daha yoğun hissedilirken, bölge çağrısı yapan TKP, Sol Cephe pankartı arkasında yürüdü. Taraftar gruplarının gündemini e-bilet oluşturdu, üniversite öğrencilerinin kortejlerinde ise sayının oldukça düştüğü görüldü. ÖDP ve Gençlik Muhalefeti üyeleri ise “Her yer Taksim her yer direniş” sloganlarıyla arama noktalarını ve polis barikatlarını dağıttı. KÜRSÜ KIZILAY’I GÖRMED‹ Toplam katılımın 10 bini bulduğu Sıhhiye 1 Mayıs’ında kürsü, yanı başındaki Kızılay direnişini görmemeye gayret etti. Miting alanına girişlerin olduğu ve anonsların yapıldığı sırada alanındaki Sıhhiye Köprüsü üzerinde

polisin gaz bombalı ve plastik mermili saldırıları yaşanmasına karşın kürsüden herhangi bir anons yapılmadı. Günün sonunda mitingin politik vurgusu, mesajı, kitleselliği ve coşkusu değil, Kızılay’a gidiş güzergahına kurulan duvar biçimindeki yeni polis barikatı gündem oldu. TANDO⁄AN’DA ZAYIF M‹T‹NG Genel Başkanı Ergün Atalay’ın Tayyip Erdoğan ile baş başa görüşmesinin ertesi gününde çeşitli gerekçeler ile Sıhhiye Mitingi’nden ayrılan Türk-İş, İşçi Partisi ve TGB ile Tandoğan’daydı. Katılacağı duyurulan Kamu-Sen’in ise pankartı görülmedi. 3 bin kişinin katıldığı mitinge özelleştirme karşıtı direnişleriyle Yatağan işçileri damgasını vurdu.


SOKAĞIN SESİ

ÜRET EN B‹Z‹Z YÖNET EN DE B‹Z O LACA⁄IZ

3 May›s 2014 / 16 May›s 2014

12 Halk›n Sesi

AKP’de korku sokakta direniş UTKU O⁄UL

A

KP için Taksim, 2007'den başlayan sokak mücadeleleri ile emekçilerin kendisine geri adım attırılarak kazandığı bir alan. Öte yandan, 1977'den bu yana solun özgürlük, eşitlik değerleri ile simgeleşmiş bir meydan. 2010-2012 arasında tüm dünyanın en kalabalık 1 Mayıs'larının yapıldığı bu meydan AKP'nin yağma, talan ve baskı politikalarına karşı direnişin simgesine dönüşmüştü. Ve 2013 Haziran’ında Taksim artık iktidarı sarsan bir halk isyanının meydanı, “Her yer Taksim, her yer direniş” diyerek tüm Türkiye'de ayağa kalkan milyonların özgürlük ve adalet talebinin simgesiydi. Haziran İsyanı, Taksim’i 2013 1 Mayısında meydana girişi “inşaat” bahanesiyle yasaklatan Erdoğan için gerçek bir kabusa dönüştürdü. Taksim halk, Taksim emek, Taksim sol, Taksim sokak demekti. SAVAfiA HAZIRLANIR G‹B‹ Sokaktaki kitle militanlığı karşısında, kriz içindeki iktidarının ölümcül bir darbe daha alabileceğini bilen Erdoğan, 1 Mayıs'a savaşa hazırlanır gibi hazırlandı. 1 Mayıs'ta 19 bini sadece Taksim Meydanı etrafında olmak üzere görevlendirilen 40 bin polisin, sokak ve caddeleri de bugüne kadar görülmemiş bir yaygınlıkla yerleştirilen metal bariyerlerin, 50 TOMA'nın, onlarca akrebin, polis helikopterlerinin tek hedefi kitlesel bir buluşmayı engellemek ve Taksim'e kimseyi sokmamaktı. AKP sözcüleri ve medyası “terör havası” estirerek Taksim yasağını günlerce önceden ilan etti: “İzin verilmeyecek.” AKP güdümlü Türk-İş'in Kadıköy mitingi Taksim'e alternatif olarak gösterildi. AKP, İstanbul halkının 1 Mayıs direnişine

ADIM ADIM 1 MAYIS’A AKP'nin Taksim korkusunu dile getiren ilk iki isim AKP ‹stanbul ‹l Baflkan› Aziz Babuflçu ve Belediye Baflkan› Kadir Topbafl olmufl, ikili “yetkileri” kapsam›nda olmayan bir karar› aç›klay›vermiflti: “Taksim yasak!” ‹kinci ad›m AKP güdümlü Türk-‹fl'ten geldi. Türk-‹fl Taksim'e alternatif olarak Kad›köy'de olaca¤›n› ilan ederken, ‹flçi Partisi lideri Do¤u Perinçek “Bafl› bozuklar Taksim'de biz Kad›köy'deyiz” diyerek AKP'ye destek ç›kt›. D‹SK, KESK, TMMOB ve TTB ise 10 Nisan’da yapt›klar› ortak aç›klamayla 1 May›s’ta Taksim’de olacaklar›n› ilan etti. Hemen ard›ndan 11 Nisan’da ‹stanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Taksim’le ilgili bir baflvuru olmad›¤› yalan›n› söyledi. “1 May›s’›n nerede kutlanaca¤›na emekçiler karar verir” diyen D‹SK Genel Sekreteri Arzu Çerkezo¤lu ise görüflme için günler öncesinden randevu talep ettiklerini dile getirdi. 14 Nisan’da 1 May›s Komitesi ile Vali ilk ve son görüflmelerini yapt›. Vali Mutlu Taksim yasa¤›n› heyete ilan etti. Emekçilerle dalga geçercesine Yenikap›’y› 1 May›s alan› olarak iflaret eden Vali: “Ücretsiz otobüslerle Yenikap›’ya ulafl›m sa¤layal›m. Taksim’de an›ta çelenk b›rakabilir, Kazanc›’da temsili anma yapabilirsiniz” dedi. D‹SK ise “Taksim tüm emekçilerin 1 May›s meydan›d›r. Orada olaca¤›z” dedi. 15 Nisan’da D‹SK Genel Merkezi’nde hukukçu Prof. Dr. ‹brahim Kabo¤lu “2012 tarihli A‹HM karar› ba¤lay›c›d›r. Toplant› ve gösteri yapma hakk› gösteri yap›lacak yeri belirlemeyi de kapsar” aç›klamas›n› yapt›. 17 Nisan’da AKP kurmaylar›n› aratmayan bir aç›klama da 1 May›s’› Tayyip Erdo¤an’›n talimat›yla Diyarbak›r’da kutlama karar› alan MemurSen’in baflkan› Ahmet Gündo¤du’dan geldi. Gündo¤du, Taksim diyenlerin “kaos istedi¤ini” öne sürdü. 18 Nisan’da Taksim Dayan›flmas›, Taksim yasa¤›n› tan›mayacaklar›n› belirterek 1 May›s’ta Taksim’de olmak için ça¤r› yapt›. Günlerce suskun kalan Erdo¤an ise ilk kez 19 Nisan’da konufltu ve Taksim'le birlikte Kad›köy'ü de yasaklad›¤›n› ilan ederek “Bundan sonra mitingler ya Yenikap› ya da Maltepe'de olacak” dedi. 21 Nisan’da 1 May›s Komitesi’nin Gezi Park› merdivenlerinde 1 May›s ça¤r›s›n› okumak üzere bas›n aç›klamas› yapma giriflimi polis sald›r›s›yla engellendi. 22 Nisan’da ikinci kez konuflan Erdo¤an, Kad›köy’e son kez izin verdiklerini, Taksim’de ›srar edenlerin “fl›mar›k” oldu¤unu söyledi. 25 Nisan’da 1 May›s komitesi hükümetin fliddet tehdidiyle pozisyonunu korumaya çal›flt›¤›n› ve as›l fl›mar›kl›¤›n emekçiyi afla¤›layanlarda oldu¤unu belirtti. 30 Nisan’da 1 May›s tart›flmalar›na son noktay› 1 May›s Komitesi koydu. D‹SK Baflkan› Kani Beko, ertesi gün tüm yollar›n Taksim’e ç›kaca¤›n› ilan etti.

2014 1 Mayıs’ına AKP iktidarının 'Taksim' korkusu ve geçtiğimiz 1 Mayıs'tan bu yana AKP iktidarına karşı sokaklarda mücadele edenlerin direnişi damgasını vurdu

katılmaması için metro, metrobüs, vapur gibi toplu ulaşım araçlarını durdurdu. Taksim'e girişleri engelleyebilmek için Avrupa yakasının önemli bir bölümünü kapattı. Mecidiyeköy'den Yıldız'a çok geniş bir alana polis yığarak buluşma noktalarını abluka altına aldı. Ancak tüm bunlar direnişi engelleyemedi. GER‹ ADIM YOK, TAKS‹M B‹Z‹M!

Binlerce insan “AKP'nin yasaklarını tanımıyoruz” diyerek özgürlük ve adalet talebiyle 1 Mayıs'ı Taksim’de kutlamak için sokaklara çıktı. DİSK başta olmak üzere ilerici emek ve meslek örgütleri Taksim kararlılığını korudu. Yıllardır AKP baskılarına karşı mücadele eden devrimciler direnişin en önündeydi. Haziran İsyanı'nda kurulan forumlar, İstanbul kenti

için mücadele eden Kuzey Ormaları Savunması gibi inisiyatifler “1 Mayıs'ta direnişimizin meydanı Taksim'deyiz” dedi ve saatler süren mücadelenin içinde yer aldı. “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Her yer Taksim her yer direniş”, “AKP halka hesap verecek” sloganlarının yankılandığı sokaklarda Haziran İsyanı’nda yaşamını yitirenler de resimleriyle kalkan-

ların üzerinde, direnişin içindeydi. Polisin Beşiktaş ve Şişli'de yürüyüşe geçen eylemcilere gün boyu yaptığı “Yenikapı'ya gidin” çağrısı direnişle karşıladı. Haziran İsyanı'ndan çok şey öğrenen direnişçiler daha donanımlı, daha organizeydi. Direniş yöntemleri ve araçları çeşitlenmişti. Sokaklar şiddetli saldırıya karşı daha yaratıcı ve direngen biçimlerde savunuldu. Barikatlar hızlıca kuruldu, el yapımı aparatlarla daha etkili hale getirilen havai fişekler kullanıldı, suya ve gaz fişeklerine karşı kalkanlar kullanıldı. 300'e yakın direnişçinin gözaltına alınmasına, sayısız direnişçinin

polis copu, gazı, kimyasal su ve plastik mermiyle yaralanmasına rağmen direniş Avrupa yakasına yayılarak saatlerce sürdü. Direniş bütün engellemelere ve polis terörüne rağmen alt edilemeyeceğini gösterdi.

Şişli’de direnişin merkezi DİSK yürüdü. Kısa süre sonra yoğun gaz ve tazyikli suyla polis saldırısı ve ara sokaklara yayılarak saatlerce devam edecek olan direniş başladı.

İ

stanbul 1 Mayıs direnişinin merkezlerinden biri DİSK Genel Merkezi’nin bulunduğu Şişli'ydi. 30 Nisan'ı 1 Mayıs'a bağlayan gece DİSK binasında kalan emekçiler 1 Mayıs'ın ilk dakikalarında sokağa çıkarak halaylarla, marşlarla 1 Mayıs’ı kutlamaya başladı. Polisin geceden DİSK binası etrafındaki sokaklara kurduğu demir bariyerler işçiler tarafından yıkıldı, ertesi gün için barikat malzemesi haline getirildi. Şişli, sabah saatlerinde polis terörüne karşı direnişin merkezlerinden biri oldu. Şişli'nin tüm ara sokaklarını barikatlarla kapatan polis, DİSK binasının etrafında ve Şişli-Taksim güzergahında yığınak yaptı. Ancak bu abluka emekçilerin Taksim'e yürüme kararlılığını engellemedi. 1 Mayıs Komitesi, Taksim kararından taviz vermedi.

D‹REN‹fi OKMEYDANI’NDA BAfiLADI Şişli'ye ulaşmaya çalışanlara ilk saldırı haberi Okmeydanı’ndan geldi. Saat 7.30 civarında Ok-

B‹R TOMA ETK‹S‹Z HALE GET‹R‹LD‹ Direnişçiler hazırlıklıydı. Devrimciler taş, sapan, havai fişek ve molotof kokteylleriyle direndi. Bir TOMA molotof kokteyliyle etkisiz hale getirildi. Sendika üyesi işçiler de polis saldırısına karşı en önde DİSK binasını savundu. Özellikle Enerji-Sen üyesi işçilerin militan direnişi polise zor anlar yaşattı.

meydanı Anadolu Kahvesi önünde Taksim’e yürümek için hazırlanan bir grup direnişçiye polis gaz bombası ve plastik mermi ile saldırdı. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Çağlayan çevresinde yoğunlaşan çatışmalarda, direnişçiler polis saldırılarına taş, molotof kokteyli ve

havai fişeklerle karşılık verdi. FAfi‹ZME KARfiI OMUZ OMUZA Tüm yolların kapatılmasına rağmen çok sayıda kişi Şişli’de bir araya geldi. DİSK Genel Merkezi önünde kortejler oluşturuldu. HDP ve CHP milletvekilleri, demokratik

kitle örgütü ve sosyalist partilerin yöneticileri de DİSK kortejindeydi. Şişli’de HDP bileşenleri, BDSP, Kaldıraç, Partizan, Halk Cephesi, TKP 1920, TÖP, PDD, Alınteri, SÖZ, Mücadele Birliği, Devrimci Cephe, DAF, kadın örgütleri, LGBTİ bireyler ve ana kitlesi Beşiktaş’ta olan

Halkevleri, HKP ve EHP üyeleri aldı. Saat 10.00 sularında Şişli Cami önünde direnişçilere yönelik polis saldırısı gerçekleşti. Saat 11.00’da kortejlerini oluşturan emekçiler Halaskargazi Caddesi’ni iki yönlü kapatıp Taksim yönünde polis barikatının önüne kadar sloganlarla

E⁄‹T‹M EMEKÇ‹LER‹ ÇA⁄LAYAN’DA YOL KAPATTI Sabah erken saatlerinde Çağlayan’dan yolu trafiği kapatarak Taksim’e yürüyen ve çoğunluğunu Eğitim-Sen üyelerinin oluşturduğu topluluğa Mecidiyeköy köprüsü üzerinde polis saldırdı. KESK üyeleri de Gayrettepe'deki buluşmalarından Şişli'ye yürümeye çalıştıklarında saldırıya uğradı. Kamu emekçilerinin direnişi Zincirlikuyu-Çeliktepe hattında uzun süre devam etti.

Beşiktaş’ta direniş bir başka hayatını kaybeden direnişçilerin adları ve fotoğrafları yer alıyordu. Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Berkin Elvan, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük direnişin içinde, AKP'ye meydan okuyan eylemcilerin arasındaydı.

2

013'te 1 Mayıs direnişinin merkezine dönüşen ve Haziran İsyanı'nda bu özelliğini koruyan Beşiktaş'ta bu yıl da binlerce kişi Taksim'e çıkmak için mücadele etti. Polis şiddetine karşı yaklaşık 7 saat süren bir direniş örgütlendi. Beşiktaş'ta polisin Barbaros'u ablukaya alarak eylem yaptırmama hedefi tutmadı. Polisin saldırmasına rağmen gün içinde binlerce eylemci Barbaros Bulvarı’nda, çarşı içinde, Abbasağa Parkı etrafında, Ihlamurdere ve Bankalar Caddeleri ile Yıldız'da direndi. Tüm ara sokaklarda barikatlar kuruldu. Polis; Halkevleri, Öğrenci Kolektifleri ve Genç Umut'un bulunduğu çarşı içine saatlerce giremedi. Beşiktaş direnişinin bileşenleri arasında TKP, ÖDP, CHP, Politeknik, HKP, İşçi Meclisi, DAF, Kuzey Ormanları Savunması, Halk Cephesi, Sürekli Devrim Hareketi, EHP, DİP, Tonya Çevre Platformu, Birleşik Kamu Sen, RED, İşçi Mücadele Derneği, Çözüm, İstanbul Tabip Odası ve Çarşı

grubu vardı. TKP ve EHP’nin bulunduğu Abbasağa Parkı çevresinde de militan bir direniş sergilendi.

HAZ‹RAN D‹REN‹fiÇ‹LER‹ BAR‹KATLARDA Halkevcilerin direnişte kullandığı kalkanların üzerinde Haziran İsyanı’nda

BEfi‹KTAfi HALKI D‹REN‹fi‹N YANINDA Beşiktaş halkı yine direnişin yanındaydı. Hemen tüm apartmanlar hatta daireler direnişçilere açıldı. Esnaf direnişçilere destek olmak için dükkanlarını açık tuttu. Polisin girdiği ara sokaklarda halk pencerelere çıkarak polisi yuhaladı. “Katil polis defol”, “Siz hırsızları koruyun” sözleri sokaklarda yankılandı. Halk sokaktakilerin gaz fişeklerini geri göndermesini, havai fişekli direnişini alkışladı. Evlerden direnişçilere su ve yiyecek desteği yapıldı. Polisin gözaltına almaya çalıştığı birçok direnişçi polisin elinden alındı.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.