205

Page 1

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

3 Nisan 2014• 1,25 TL

Y›l 8 • Say› 205

Hilesine kanmad›k, soka¤› b›rakmad›k

KAVGAYI SEÇTİK Hile iddialar› ile flaibeli hale gelen yerel seçimlerin sonucunda AKP, oylar›n› önemli ölçüde korusa da, soka¤a hakim olma ve devlet içi krizi engelleme flans›na sahip de¤il.

Erdo¤an balkon konuflmas›nda, muhalefeti afla¤›lad›, Cemaat’e savafl ilan etti, ‘Suriye ile savafl halindeyiz’ dedi. ‹ktidar›n› fliddete, çat›flmaya ve savafla yaslanarak sürdürmeye çal›flaca¤›n›n sinyalini verdi

AKP’nin seçim hilelerine, sivil çetelerin ve polisin sald›r›lar›na karfl› halk Ankara’dan Ceylanp›nar’a sokakta. Haziran’dan bu yana sokaklar› bofl b›rakmayanlar, meydan› AKP’ye teslim etmeyecek

Sand›k kurtarmaz sokak affetmez

Sosyalistlerden küçük ama önemli ad›mlar... 2014 yerel seçimlerinde sosyalistler birçok noktada meclisler kurarak ortak aday çal›flmalar› yürüttü. Sosyalistler tüm eksiklerine ra¤men ülkenin AKP taraftar› ve AKP karfl›t› cephe olarak bölündü¤ü, neredeyse bir referandum atmosferinde girilen bu yerel seçimlerde basit propaganda faali-

yetlerinin ötesine geçip, yerel yönetimleri kazanma ya da siyasetin yeniden biçimlenifline müdahale iddias›n› ortaya koydu. Antakya’dan Hopa’ya edinilen deneyimler sosyalistlerin halk›n gözünde gerçek bir politik seçenek haline gelme yolculu¤unda att›¤› somut ad›mlar oldu. S.8-9

Erdo¤an savafl halinde AKP “savafl lobisi”nin tapeleri gösterdi ki, Baflbakan Erdo¤an içeride bafl›n›n dara düfltü¤ü “bu konjonktürde”, “vatan topra¤›na tehdit” söylemi üzerinden Suriye’de savafl istiyor. Erdo¤an’›n iste¤i uyar›nca, D›fliflleri ve M‹T iflin gerekçe k›sm›n› bizzat halledebileceklerini söylerken, son süreçte yaflanan gerilimler Türkiye’yi Suriye ile savafl›n k›y›s›na getirdi. S.11

7 Nisan’da Ankara Adliyesi’ne… Haziran ‹syan› s›ras›nda polis kurflunuyla vurulan Ethem Sar›sülük'ün ölümüne iliflkin davan›n gelecek duruflmas› 7 Nisan’da Ankara Adliyesi’nde görülecek. “Katillerin peflindeyiz” diyen Taksim Dayan›flmas›, 7 Nisan’da Ankara’da olaca¤›n› duyurdu. Ankara 6. A¤›r Ceza Mahkemesi, davadan çekilmek istemifl ancak bu istek kabul görmemiflti. Ethem’in katili polis Ahmet fiahbaz, tutuksuz yarg›lan›yor.

Sf. 3

Sand›kta da h›rs›z var “En büyük h›rs›zl›k milli irade h›rs›zl›¤›d›r” diyen Tayyip Erdo¤an AKP’si sand›ktan oy çalmak için her yolu denedi. Seçimlerde baflvurulacak hileler 30 Mart’tan önce planland›, oy kullanma saatiyle beraber bafllad›. 40 ilde elektrik kesintisi yafland›. Efkan Ala, sonuca müdahale etmek için Ankara’da oy say›m yerini bast›. Sand›k görevlilerinin kalemine “uçucu mürekkep olabilece¤i” gerekçesiyle güvenmedi¤i için yan›na kalem getirenler, halk›n AKP’ye olan güvensizli¤ini gösteriyordu. Güvensizlik bofluna de¤ildi: AKP’nin

Nevruz Tu¤çe Özçelik

2

sf

Sokaktaki gücümüzü biliyoruz

seçim usulsüzlüklerinin belgelendi¤i binlerce tutanak tutuldu. AKP’nin hileyle belediyeleri gasp etmesine karfl› tepki gösteren halk oylar›na sahip ç›kt›. Hakk›na sahip ç›kan halk›n karfl›s›na ise AKP’nin TOMA’s› ç›kt›. Ankara’da YSK önünde bekleyenlere sald›ran iktidar Urfa Ceylanp›nar’da ola¤anüstü hal ilan etti. Seçime zaten meflrulu¤unu çoktan kaybetmifl olarak giren; katliamlar›n, yalan›n, yüzsüzlü¤ün, h›rs›zl›¤›n iktidar› sand›kta da bütün çürümüfllü¤ünü etrafa saçt›.

Ferda Koç

Bu s›rada Ora’da

10

sf


2

KİBELE 3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

Halk›n Sesi

Sokaktaki gücümüzü biliyoruz 2014 yerel seçimlerini geride bıraktık. Bu seçimlerin akıllara kazınan anlarından biri Erdoğan'ın AKP Genel Merkez binasından yaptığı savaş konuşması oldu. Erdoğan'ın kendisinin karşısındaki tüm güçlere karşı savaş mesajı verdiği bu konuşmadan kadınlar da mesajlarını çıkardılar. Erdoğan’ın kendisine tehdit olarak gördüğü herkese karşı kullandığı saldırgan dil, krizini çözemeyen AKP'nin şiddete, gericiliğe, çatışmaya ve ayrıştırma siyasetine sarılacağının, önümüzdeki dönemde AKP’nin gerici ve faşist politikalarını arttırmaya devam edeceğinin bir göstergesi. Erdoğan uzun balkon konuşmasında seçim sürecinde AKP’ye çalışan kadınlara özel olarak teşekkür etmekten başka bir tek kelime kadınlardan bahsetmedi. 12 yıllık iktidarı boyunca iktidarının krizini çözmek için ilk olarak kadınların bedenlerine, yaşamlarına saldırarak ve gericiliğe sarılan AKP'ye Haziran İsyanı’ndan önce kürtaj hakkı mücadelesiyle en büyük gerilemelerinden birini yaşatan kadınlar da bu ‘savaş açılacak AKP düşmanları’ listesinde ilk sıralardan bir yer kapmayı başarmış. Balkon konuşmasını izleyen bir çok kadının ilk dikkatini çeken bir başka nokta da bu savaş kabinesinin içindeki tek kadın bakan olan Ayşenur İslam oldu. Erdoğan, ailesinin hemen yanındaki İslam, bir kez daha hırsızlığın, talanın, katliamın, savaşın, baskı ve şiddetin aile albümünde yerini aldı. O balkonda Erdoğan açıktan tüm Türkiye halklarına ve kadınlara savaş açarken öylece duran bir “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı”ndan kadınlar lehine tek bir adım beklenmedi beklenemez de. Önümüzdeki dönemde AKP'nin kadınların hayatlarına ve bedenlerine yönelik tüm saldırıların simgesi de o balkonda duran Ayşenur İslam'dır. Erdoğan’ın ve AKP’li kurTu¤çe maylarının kadın düşmanı söylem ve politikalarını tek tek Özçelik sıralamaya kalkışmayacağım nevruz@ ama kadınların bu süreçte sosendika.org kakta verdiği AKP’yi gerileten mücadelesinin altını çizmeden de geçemeyeceğim. Tamamını buraya tek tek yazamayazağım yüzlercesinden bir kaçı şöyle: Erdoğan’ın kadın düşmanlığından sorumlu kurmaylarını yumurtayla da şemsiyeyle de her gördüğümüz yerde hakladık, “Benim bedenim benim kararım” diyerek sokaklara akan onbinlerce kadın kürtajın yasaklanmasını engelledik. Haziran İsyanı’nın barikatlarında, sokaklarında, revirlerinde, mutfaklarında biz vardık. Tencere, tavalarımızla hep aynı havayı çalmaya inatla devam ettik. Haziran İsyanı’nın ardından Taksim’de uygulanan eylem yasağını ilk defa 8 Mart’ta binler olup deldik... Şimdi herkes sandıklardan çıkan sonuçlara bakmaya devam etsin, bizim yapacak daha önemli işlerimiz var. Yerel seçimlerden kadınlar için bir kent kurma hedefiyle çıktığımız yola devam edeceğiz. Bu kentlerin yönetimlerinde söz, yetki ve kararı elimize alacak, yaşanabilir kentler yaratacağız. Erdoğan'a da, kadın düşmanı kurmaylarına da, “aile” bakanına da bugüne kadar kadınların hayatlarından çaldıklarının hesabını soracağız. Varsın Erdoğan ülkeyi sandıklardan kendine çıkan oy kadar bilmeye devam etsin, AKP’nin faşizmini ve gericiliğini bir adım daha ilerlettiği her hamlede neredeyse ilk hedef olarak seçilen kadınlar artık hazırlıksız yakalanmıyor. Sokaktaki gücünü görmüş ve farkına varmış olan kadınlar, uzun zamandır kendi kendilerine hayıflanmayı bıraktı. Bunun yerine AKP’nin tüm saldırılarına yanıtını sokakta veriyor ve vermeye de devam edecek. AKP’yi kadınlar götürecek.

Artık kadınlar yönetecek Bizler yıllardır mücadele ediyoruz fakat şimdi mücadeleye yeniden başlama, yeni biçimler verme zamanı... Seçilsek de seçilmesek de bir araya gelerek hayallerimizi gerçekleştirebiliriz DEMET YILAN

Türkiye'nin bir çok mahallesinde Halkın Muhtar Adayları mahallelerini yönetmeye talip oldu. Kadın adayların öne çıktığı 2014 yerel seçimlerinde, HDP'nin aldığı tüm belediyelerde eşbaşkan, CHP ve AKP'nin aldığı bir kaç belediyede kadın belediye başkanları oldu. Büyükşehir belediye başkanlıklarından, mahalle muhtarlıklarına kadar tüm yerel yönetimlerde söz, yetki ve karar hakkı isteyen kadınlar, seçildikleri de seçilmedikleri de yerlerde mücadeleye devam etmeye karalı. Birçok ilde ve ilçede AKP ve CHP arasındaki yarış kıyasıya devam ederken, oylar tekrar ve tekrar sayılırken, belediyeler bir AKP bir CHP arasında gidip gelirken Ankara'nın Gülseren Mahallesi'nden şaibesiz seçilmiş Halkın Kadın Muhtarı Dilek Kara ile bundan sonrasına dair sohbet ettik. Kendi yaşam kavgasından yola çıkan Dilek Kara, halkın, kadınların sokakta büyüttükleri direnişlerden güç alarak, mahallesinden başlayarak kentini, ülkesini, geleceğini yönetmeye aday oldu. Dilek'in ailesi uzun yıllar önce yerleşmiş Ankara’ya. Bir gecekondu mahallesi Güseren. Kent merkezine ve Siteler semtine çok yakın. Erkeklerin çoğunun Siteler’de haftalık ücretle çalıştığı, kadınların ise çocuk bakımını ev işlerini sürdürdüğü, ev işçiliği yaptığı bir mahalle. Bundan 7-8 yıl öncesine kadar kimsenin kapısını kilitlemeye ihtiyaç duymadığı eski gecekondu mahallelerinden. Bugün ise ülke genelinde olduğu gibi yozlaşmanın uyuşturucunun yayıldığı bir yer. “ARTIK B‹R KADININ MUHTAR OLMASI LAZIM” Aile dostlarımız, yakınlarım ve yıllardır birlikte mücadele ettiğim Halkevci arkadaşlarım “mahallemizde artık bir kadın muhtarın olması lazım” diyerek beni aday olmaya teşvik ettiler. Bir süre yapıp yapamayacağım konusunda tereddüt ederek soranlara “yapamayacağımı”

söyledim. Daha sonra birlikte yapabileceğimizi düşündüm ve çalışmalara başladık. Bugüne kadar kendi ayaklarım üzerinde durmam gerektiğinde hep başardım… “Kararımızı geç verince çalışmalara geç başladık ama ne güzel ki yine de kazandık” diyen Dilek'e kararını nasıl değiştirdiğini sorduğumuzda ziyaret ettiği evlerden birinde bir kadının ‘Bir kadın muhtarlık yapabilir mi’ sorusuna verdiği yanıtı tekrar etti bize: “Ben yıllar önce pek çok sıkıntının ardından eşimden ayrılma kararı aldığımda, ardından çalışmam gerektiğinde, iş bulduğumda hep doğru kararlar alıp ayaklarımın üzerinde durdum. Bilmediğim işleri öğrendim, yaptım. Bunu da yapabilirim.” “Kadınlar sayesinde kazandım ben, yoksa kazanamazdım” “Kadınlar sayesinde kazandım ben, yoksa kazanamazdım” diyor Dilek: “Eşleri eski muhtara oy veren kadınlar, benim siyasi görüşümü bilen ve benimle aynı görüşü paylaşmayan kadınlar da beni tercih ettiler”. Neden sorusunun yanıtı ise kadınların kendi beklentilerini hayata geçirecek, rahatlıkla girip çıkabilecekleri bir muhtarlık istemeleriydi. “Muhtarlık çalışmalarımız sırasında kadınlar en çok mahallede sosyalleşebilecekleri, bir araya gelebilecekleri, kendilerini geliştirebilecekleri mekanlar olmamasından şikayetçi oluyorlardı. Muhtarlık, kadınların rahatlıkla kullanabildiği bir yer değildi. Erkeklerin zaman geçirebildikleri kıraathane gibi bir yerdi. Oysa muhtarlık binası Gülseren Parkı’nın içerisinde. Kadınlar her gün çocuklarını okula götürüp getirirken önünden geçiyorlar. Parkı, muhtarlık binasını ve mahallemizi kadınların da başlarını önlerine eğmeden yürüyebilecekleri mekanlara dönüştürebileceğimizi düşündük. Pek çok kadının gününü geçirdiği sokaklar, mahallemiz, kadına yabancı ve düşman olmamalıydı”

Haftada bir, bir avukat ile psikolog gelse… Dilek’in mazbatasını en geç Cuma günü alacağını öğrenince, “Somut olarak bir planınız var mı?” diye sorduk elbette. “Mahallemizdeki kadınların çoğu şiddete maruz kalıyor. Neredeyse hiçbirimiz şiddetten muaf değiliz. Ailelerimize bile sığınamıyoruz. Çoğu zaman danışacağımız, dayanışabileceğimiz, hemen yakınımızda birilerinin, bir yerlerin ihtiyacını duyuyoruz. Haftada bir, bir avukat gelse, kadınları bilgilendirse diye düşünüyorum. Haftada bir de psikolog… sonra spor etkinlikleri yapmak üzere mekanlar ya-

ratsak. Kadınlar İngilizce, bilgisayar dersleri de istiyorlar. Mazbatayı bir alayım yeniden baştan başa dolaşacağız mahalleyi.” Batıkent’te mahalle meclislerinin kadın muhtar adayları da seçimleri kazandı. Yine Sokullu’da, Keçören’de kendisi gibi kadın muhtar adayları mahallelerini yönetmeye aday oldu ve yönetecek. Bu süreçte kadınların nasıl bir dayanışmayı hayata geçireceklerini son olarak soruyoruz Dilek’e: “Bizler yıllardır mücadele ediyoruz fakat şimdi mücadeleye yeniden başlama, yeni biçimler verme zamanı. Muhtarlık çalışmalarımız sırasında muhtar adayı olan, mahallelerin-

de kadın meclisleri kurmaya çalışan pek çok kadınla yan yana geldim. Birbirimizden mahallelerimizi, sokaklarımızı nasıl yeniden kurabileceğimize dair fikirler aldık. Kimimiz seçildik kimimiz seçilemedik. Ama hepimizin gönlünden geçen ortak bir iddia vardı. Artık susmak istemiyorduk, artık değiştirmek istiyorduk. Bu nedenle daha çok kadın sokağa çıktı, bu nedenle daha çok kadın aday oldu. Seçilen kadın muhtarlar başta olmak üzere buna talip olan bütün kadın arkadaşlarımızla seçim öncesi olduğu gibi daha çok bir araya gelerek planlarımızı, hayallerimizi hayata geçirebileceğimizi düşünüyorum.”

LGBT‹'ler belediye meclisinde 2

En yüksek kad›n temsiliyeti 2

014 yerel seçimlerinin en dikkat çeken ve en fazla önemsenen noktalarından bir tanesi de kadın adayların sayısındaki artış ve seçilenlerin sayısındaki artış oldu. Bu anlamda Türkiye genelinde 97 kadın belediye başkanı ile Cumhuriyet tarihinin yerel yönetimlerdeki en yüksek kadın temsiliyet oranına ulaşılmış durumda. Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği'nin (KADER) açıkladığı verilere göre AKP'nin adaylarının yüzde 1.3'ü, CHP'nin aday-

larının yüzde 4,55'i, MHP'nin ise yüzde 2,7'si kadındı. HDP 2014 yerel seçimlerinde bir ilki gerçekleştirerek eşbakanlık sistemiyle, aday gösterdiği yerlerin yüzde 55,36'sında kadın aday da göstermiş oldu. Diyarbakır, Antep ve Aydın olmak üzere 3 büyükşehir, resmi olarak 1 il (Hakkari) alan kadınlar 9 ilde de eşbaşkanlık aldı. İlçe ve beldeler ise 33 resmi 54 eş belediye başkanlığı alan kadınlar Türkiye geneline vurulduğunda az görünse de 2009 seçimlerinde Türkiye genelinde 26 belediyenin başkanı kadındı.

014 yerel seçimlerinin bir başka ilki LGBTİ'ler için oldu. Seçimler öncesinde SPoD'un (Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği) hazırladığı ve yerel yönetimlerin LGBTİ haklarının hayata geçirilmesinde belediyelere düşen sorumluluğu hatırlatmasını amaçlayan LGBTİ Dostu Belediyecilik Protokolü'nü imzalayan 40 belediye vardı. Bu 40 belediyeden BDP Mersin Akdeniz Belediye Eşbaşkanı, CHP İstanbul Kadıköy, Beşiktaş ve Şişli Belediye Başkanları olmak üzere 4 belediye seçimleri kazandı. CHP'nin İstanbul Beşiktaş'ta 27. sıradan aday gösterdiği Sedef Çakmak ise belediye meclisindeki ilk LGBTİ oldu.


3

GÜNDEM 3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

Halk›n Sesi

Sağ saflaşma AKP’ye kazandırdı Ankara’da seçimlerin Melih Gökçek-Mansur Yavaş yarışına sıkışmasının özellikle merkez ilçelerde önemli sonuçları oldu. CHP sağa açılma politikası doğrultusunda MHP tabanından önemli ölçüde oy koparırken; kent merkezinde gözle görülür bir seçim çalışması yapmayan MHP, 2009’da Mansur Yavaş ile aldığı yüzde 26,9’luk oy oranından yüzde 7,8’e kadar geriledi.

Oy hırsızlarına karşı adres yine sokak Ankara’da Melih Gökçek-Mansur Yavaş ikilisi arasında geçen seçim yarışı, Melih Gökçek’in “şaibeli” zaferiyle sonuçlandı. Şaibeye isyan eden binlerce kişi oy hakkına sahip çıkmak için yine sokağa çıktı

A

KP’nin seçim sürecinde sağ-muhafazakar seçmeni arkasında toparlayan politik söylemine, sistem içi muhalefetin de sağ politika ve adaylarla karşılık vermesi Ankara seçimlerinin Melih Gökçek-Mansur Yavaş ikilisi arasında geçmesine yol açtı. İtirazların henüz sonuçlanmadığı başkentte kesin olmayan ilk sonuçlara göre Gökçek oy oranını yüzde 44,6’ya yükseltirken, Mansur Yavaş’lı CHP yüzde 43,8 oy oranında kaldı. SEÇIMLERE GÖKÇEK BULAfiTI Gökçek, parti politikalarıyla ve kamu gücüyle birleştirdiği kirli siyaset yöntemlerini seçim günü de kullandı. Okuma-yazma bilmeyenlere, yaşlılara ve görme engellilere iradeleri dışında AKP’ye oy verdiren, mührün AKP’ye basılı ol-

duğu pusulalar dağıtan sandık başkanları, sahte seçmenler, mükerrer oylar, hukuka aykırı oy kullanan polisler, silahlı sopalı saldırganlar, oy çuvalları taşıyan AKP araçları ve elektrik kesintileri Ankara’da 30 Mart’ta yaşanan usulsüzlüklerin sadece küçük bir kısmıydı. Gece saat 2.00 sularında Gökçek-Yavaş farkı, 2500 oya kadar düşmüşken yaklaşık bir saat sisteme veri girilmedi ve bu andan sonra AKP oyları yeniden yükselmeye başladı. Sabaha karşı 4.30 sularında ise İçişleri Bakanı Efkan Alâ Yenimahalle İlçe Seçim Kurulu’na geldi ve iki saat içeride kaldı. Tüm bu gelişmeler Ankara’daki “şaibe” iddialarını da güçlendirdi. ANKARALI OYLARINA SOKAKTA SAH‹P ÇIKTI Seçim sonrası beklenen sokak

hareketliliğinin belki de tek örneği Ankara’da oy hakkı mücadelesi üzerinden yaşandı. Oy hırsızlığına tepki gösteren binlerce kişi, sosyal medyada CHP teşkilatının toparlayamadığı tutanaklar için seferber olurken, Çankaya, Yenimahalle ve Keçiören’deki ilçe seçim merkezlerinin önünde “oy nöbeti” tuttu. 1 Nisan öğle saatlerinde YSK önündeki binlerce kişiye polis saldırdı, kitle uzun süre dağılmadı. Haziran İsyanı’nda Ankaralı devrimcilerin yan yana geldiği geniş kitlelerin karakteri de oy nöbetlerine yansıdı. Zafer ve bozkurt işaretleri yapanların “Yurdumuza faşist dolmuş” diyerek Gündoğdu Marşı’nı okuduğu ilginç manzaralar oluşurken, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganı AKP karşıtı sokak hareketlerinin ortak sloganına dönüştüğünü bir kez daha gösterdi.

MERKEZDE DE⁄‹fi‹KL‹K YOK Ankara’nın merkez ilçelerinin hiçbirisinde değişiklik olmadı. MHP tabanı CHP’nin yönetimindeki Çankaya ve Yenimahalle’de CHP’ye; AKP’nin yönetimindeki Mamak ve Altındağ’da ise AKP’ye kaydı. Seçim sürecinde gerilimin had safhada olduğu Keçiören’de 15 yıllık belediye başkanlığının ardından 2009’da Melih Gökçek’in kaset şantajına boyun eğen Turgut Altınok, BBP ile yüzde 30 oranında kaldı. AKP’li mevcut belediye başkanı Mustafa Ak, yüzde 44,7 oy oranıyla yeniden başkan seçildi. Sincan’da AKP oyunu

yüzde 57’ye yükseltirken, MHP Etimesgut’ta yine az bir farkla seçimi kazandı. SA⁄ SAFLAfiTIRMA AKP’YE KAZANDIRDI Orta Anadolu gericiliğinin derinlemesine hissedildiği çevre ilçelerde de sağın mutlak hakimiyeti vardı. Akyurt, Çamlıdere, Çubuk, Elmadağ, Gölbaşı, Güdül, Kazan, Pursaklar ve Şereflikoçhisar’da belediyelerini koruyan AKP, MHP’den Beypazarı, Kızılcahamam, Nallıhan, Bala ve Evren’i, CHP’den de Kalecik ve Ayaş’ı aldı. Sadece Polatlı’yı MHP’ye kaptıran AKP, Haymana’da aday göstermediği için DP’den aday olan Özdemir Turgut’a yenildi. HDP OYUNU ÜÇE KATLADI DTP ile girdiği 2009 seçimlerinde 8200 oy alan Kürt hareketi, HDP çatısı altında 2010 Referandumu’nda “evet” diyen Salman Kaya’nın adaylığında beklentilerin üzerine çıktı, oylarını üçe katladı ve 25 bin oy ile yüzde 0,7 seviyesine ulaştı.

Sand›k kurtarmaz, sokak affetmez! KP hükümeti son bir yıl içinde gerek Haziran İsyanı nedeni ile gerekse de ortalığa dökülen yolsuzluk ve devlet kadrolarının tasfiye/kumpas entrikaları nedeni ile iktidarının toplumsal ve siyasi meşruiyetini kaybetmesinin yanında, 30 Mart seçim süreci ve sonrasında yaptıklarıyla yerel yönetimlerde de artık meşru değildir. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Batı’daki birçok il ve ilçede, başta Ağrı olmak üzere birçok Kürt il ve ilçelerinde anti-demokratik yollarla yerel yönetimleri gasp etmeye çalışmıştır (çoğunda da başarılı olmuştur). Bilindiği gibi bu yerel seçimler Tayyip Erdoğan ve paydaşları için bir varlık/yokluk savaşı haline geldi/getirildi. 30 Mart, yerel yöneticileri seçmekten daha ziyade, (Erdoğan’ın da kabul ettiği biçimde) genel seçim olarak yaşanacaktı, öyle de oldu. Kendi iktidarının bir günde alaşağı edilme riski karşısında Tayyip Erdoğan ve şürekası, her türlü gayrimeşru yola başvurdu. Süreç çok önceden Büyükşehir Yasası’nda değişiklik yaparak başlatıldı; sadece AKP propagandasının ulaşabildiği kırsalın büyükşehirler için oy kullanması düzenlemesi getirildi. Seçim öncesi süreçte ise; devletin tüm olanakları AKP için kullanıldı, kamuoyu araştırma şirketleri yoluyla manipülasyon yapıldı. Halkın haber alma ve yayma kanalları (Twitter, Youtube) kapatıldığı gibi başta Anadolu Ajansı ve devlet televizyonları sadece AKP propagandasına tahsis edildi. AKP belediyeleri ve çalışanları partizanlar olarak sadece propaganda yapmak için değil aynı zamanda karşı propagandayı zorla ya da hileyle engellemek için kullanıldı. AKP’nin güçlü olduğu yerlerden kritik yerlere seçmen kaydırma/çift seçmen yazdırma tezgahlandı…

A

Seçim günü olanlar ise herkesin gözü önünde yaşandı/yaşatıldı; ülke genelinde nokta atışlarla yaratılan elektrik kesintileri son 70 yılın (1946’dan beri) en kapsamlı “kedi operasyonu” olarak tarihe geçti, ilçe ve il seçim kurullarına çok daha önceden yerleştirilen “görevliler”le sandık tutanakları değiştirildi, birleştirme tutanaklarında değişiklikler yapıldı… Sonuçta “şaşılacak” düzeyde yüksek oy oranları oluştu; İstanbul ve Ankara’da AKP bırakın oy oranını korumayı, oy oranlarını yükselterek sandıktan çıktı. 20 yıllık kesintisiz yönetime rağmen yetersiz metrosu, çileye dönüşen metrobüsü ve Marmaray dışında halkın yaşamını kolaylaştıracak hiçbir uygulaması olmayan Kadir Topbaş oyunu yüzde 48’lere çıkartırken, Ankara’yı yıllar boyunca büyük bir köy olarak tutmayı becermiş provokatör Melih Gökçek ise oy oranını yüzde 45’lere çıkarmış durumda. Bu seçim sonuçlarına şaibeli bile denemez, bu sonuçlar hilelidir ve düzenbazlar tarafından tezgahlanmıştır. Yok hükmünde sayılmalıdır. *** Aynı bilgi kaynağına dayanıyor olmalarına rağmen oy oranı Anadolu Ajansı’na göre yüzde 45, Cihan Haber Ajansı’na göre yüzde 43 olan AKP, bu seçimin kazananı olarak görülemez. 30 Mart yerel seçimleri, son bir yıl içinde AKP’nin (dolayısıyla sistemin) içine girdiği siyasal ve toplumsal krizi çözmek bir yana yerel yönetimlere üstelik muhtarlıklara kadar yayarak genişletmiştir. Her şeye rağmen 30 Mart seçim sonuçları göstermiştir ki son beş yılda AKP’nin oy oranlarının sürekli artan bir biçimde ilerlemesi kesin olarak tersine çevrilmiştir.

Haziran İsyanı ve 17 Aralık süreci AKP’ye hileli seçimlerde bile yüzde 10 civarında oy kaybettirmiştir. AKP’nin yüzde 40’larda tutunmasını sağlayan, kritik birkaç neden sayılabilir ki bunlar da süreç içerisinde mutlaka AKP aleyhine değişecektir. İlk olarak AKP, yüzde 70-75’lik sağ kulvarda bölünmeden kalmayı sürdürmektedir. HAS Parti ve DP gibi rakiplerini içine alarak eriten, BBP’nin lidersiz kalmasını fırsat olarak kullanan AKP, Saadet Partisi’ni de hareketsiz (hatta çoğu yerde açıktan destekleyicisi) kılabilmiştir. İslamcılık görüntüsü altında her türlü kişisel menfaati ve rüşveti kanıtlanmış bir AKP karşısında durabilen bir HAS Parti korunabilse ya da merkez sağın (ANAP ve DYP’nin) gerçek devamcısı olduğunu iddia edebilecek bir Demokrat Parti, bir seçenek olarak kalabilseydi, bu pasta çok dilimli olurdu kuşkusuz. Diğer yandan yerel seçimlerden AKP’nin çok daha büyük bir kayıpla çıkması durumunda büyük bir siyasi istikrarsızlık ve bununla birlikte büyük bir ekonomik kriz yaşanacağı algısı, seçimden önce topluma yerleşmiş durumda idi. Üstelik bu seçimlerin, yerel seçim olmasından kaynaklı, AKP kaybettiğinde, diğer özneler tarafından yeni bir siyasal ve ekonomik istikrar oluşturması beklenemez. Yani AKP’nin kesin bir yerel seçim yenilgisi aldığı koşulda en iyi ihtimalle genel seçimlere kadar (yaklaşık bir yıl) bir ekonomik istikrarsızlık dönemi yaşanacaktır. İşsizliğin yüzde 10’un üzerinde olduğu, insanların neredeyse üçte ikisinin borçlu (faiz işletilerek) olarak yaşadığı bir dönemde, daha zorlu bir geleceğe karşı refleks gösterilmiştir. Ekonomik istikrar kaygısı, sermaye için çok daha belirgindir. (2013 sonunda özel sektörün kısa vadeli dış borcu 129.1 milyar do-

lar) Tüm bunlarla birlikte AKP’nin böylesi bir oy bloğunu korumasındaki en önemli etken ideolojiktir, kendi dışındakiler için yarattığı “düşman” algısıdır. Tayyip Erdoğan’a ve AKP’ye herkes düşmandır. Müzmin düşman CHP ve CHP zihniyetidir, taa Mustafa Kemal’den beri, AKP zihniyetinin gelişmemesinin tarihsel sorumlusudurlar. Askerler ve ordu da vardır AKP’nin düşman listesinde. Bir önceki seçimlerde en büyük düşman ise Kürtlerdi. Bu seçimlerde eski dost yeni düşman oldu. Solcular, sosyalistler ise düşmandan da öte, onlar kuyruklu mahlukat! Yaklaşık yirmi yıldan bu yana yerleştirilmesi için özenle çalışılan bu davranış biçimi, dışına çıkanlar için “hain damgası” yemeyi de içeriyor. Tayyip Erdoğan tarafından bizzat örgütlenen bu süreç toplumsal kutuplaşmanın ana kaynaklarından biri ama aynı zamanda Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kalmasını uzatan kaynaklardan… Tayyip Erdoğan’ın “balkon konuşması” da göstermiştir ki siyasal ve toplumsal kutuplaşmayı bırakın çözmeyi, yumuşatmayı bile amaçlamamakta, tam tersini hedeflemektedir. Bu durum aynı zamanda toplumsal muhalefeti de daha keskinleştirecek ve genişletecektir. CHP’nin seçimlerde başarılı olamayışı da bu süreci besleyecektir. CHP üst yönetimi son bir yıl içinde gelişen üç kritik kırılma noktası karşısında aldığı tutumla göstermiştir ki toplumsal ihtiyacı değil, sistemin ihtiyacını gidermeyi amaçlayan bir anlayıştadır. Haziran İsyanı ile kurdukları dışsal ilişki, bu isyanın CHP kurumunun içine girmesini engelleyecek bir barikat kurulmasıyla sonuçlanmıştır. 17 Aralık sürecini başlatanlarla arasına mesafe koymak bir yana

bu sürecin özneleriyle pragmatist organik ilişkiler geliştirmiştir. En sonunda Ankara’da yerel seçim sonuçlarına itiraz eden, CHP’ye rağmen CHP oylarını korumaya çalışan insanların YSK önündeki bekleyişlerinden bile rahatsız olan, onları evlerine gönderen yine CHP üst yönetimi olmuştur. Bunca yıl boyunca AKP belediyeciliğiyle CHP belediyeciliği arasındaki farkı (varsa) gösterecek neredeyse hiçbir uygulaması olmayan CHP’nin sağla ittifak yaparak AKP’yi yıkma projesi “şimdilik” iflas etmiştir ancak yeniden ısıtılıp masaya tekrar sunmak isteyenler mutlaka olacaktır. Önümüzdeki aylar (1 Mayıs, Haziran İsyanının yıldönümü ve Ağustos’taki cumhurbaşkanlığı seçimi) siyasal kapışmanın ve toplumsal kavganın büyüyeceği dönemler olacaktır. CHP, bu sürecin “vasıtalı ihtiyatıdır”, hiçbir zaman öznesi olamayacağı için bir beklenti de oluşturulmayacaktır. Seçim vaatleri arasında Taksim’i 1 Mayıs gösterilerine açma vaadinde bulunan ve kendisinin de orada olacağını söyleyen Mustafa Sarıgül, seçilmediğinde de 1 Mayıs günü Taksim’de olacak mıdır? Diğer yandan Kadir Topbaş, 1 Mayıs vaadini seçilmeden önce vermişti zaten; "Çok kalabalık halk kitlelerinin Taksim'e gelmesi günlük hayatı felç ediyor, kent ekonomisini sarsıyor" diyerek bu yılki gerekçelerini ifşa etmişti. Geçen yıl insanlar çukura düşmesinler diye 1 Mayıs’ı yasakladılar, bu yıl da kentin ekonomik durumunu dert edindikleri için yasaklayacaklar! Haziran İsyanı’nın öznelerinin hedefleri açısından 29 Mart ile 31 Mart arasında “nesnel” bir değişiklik zaten yaşanmamıştır. Gerek İstanbul’da Kadir Topbaş’ı gerekse de Ankara’da Melih Gökçek’i indirmek için, 30 Mart’ta önlerine ko-

nan sandığı “tek hedef” olarak hiçbir zaman belirlememişlerdi zaten. Açıkça söylemek gerekirse önlerine konan sandık nihai amacı gerçekleştirmeyecek ancak değerlendirilmesi gereken bir araçtı. Hatta militanca değerlendirilmesi gereken bir araç; tam da bu yüzden CHP kadrolarından daha inatçı bir şekilde sandıklara sahip çıktılar, AKP’nin hilelerini engellemeye çalıştılar. Bununla birlikte bu araçtan “beklenen oranda” fayda sağlanamamış olması çok daha kökten çözümlere yönelinmesini olanaklı ve zorunlu kılacaktır. Seçim sonuçlarını sahte bir motivasyon gerekçesi yapmaya çalışacak ucuz kabadayı rolündeki AKP’liler de ilk yanıtlarını almaya başladılar bile. Bunların yüreklerinde Haziran İsyanı’nın yaratığı korku hala kor gibi duruyor. Üstelik yüreklerinde korku olanlar şimdi daha çaresiz, daha gayrimeşru ve daha yolsuzlar. Yürüdükleri yol hak etmedikleri kazancın, hak etmedikleri iktidarın kirli, kanlı yolu. O yolda ıslanmaya devam edecekler. Bu bahar ise güneş sokakta parlayacak çünkü sokak hala Ali İsmail’in, Ethem Sarısülük’ün, Ahmet Atakan’ın, Berkin Elvan’ın, Mehmet Ayvalıtaş’ın, Hasan Ferit Gedik’in, Medeni Yıldırım’ın, Abdullah Cömert’in arkadaşlarının hakimiyetinde. Ve Onlarla birlikte haykırılan sokağın manifestosu çoktan yazıldı bile… Sokak hak yemez, sokak dil, din, ırk, cinsiyet ayrımcılığı yapmaz, sokak diktatörleri takmaz… Sokak özgürlüktür, sokak eşitliktir, sokak adalettir, sokak barıştır, sokak halk demokrasisidir… Not: Sosyalistlerin seçim tutumlarına ve aldıkları sonuçlara ilişkin daha ayrıntılı değerlendirmeler daha ileride mutlaka yapılmalıdır/yapılacaktır.


4

GÜNDEM 3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

Halk›n Sesi

B U

İ K T İ D A R I

Y Ü Z D E

1 0 0

O Y

B İ L E

A K L AYA M A Z

Adayı hırsız, yarışı adaletsiz AKP, yerel seçim öncesinde iktidar olman›n tüm imkanlar›n› kendi propagandas›n› yayg›nlaflt›rmak, rakiplerinin sesini k›smak için kullansa da gerçek ortada: Bu iktidar da seçimler de gayr›meflrudur ALİ ERGİN DEMİRHAN

S

eçim günü gündeme gelen hile ve usulsüzlük iddialarının tamamı asılsız bile olsa, seçimden galibiyetle çıktığını iddia eden AKP’nin ülkeyi ve kentleri yönetebilecek meşruiyeti yok. Kendi koyduğu yasaları alenen çiğnediği açığa çıkınca, AKP iktidarı yasa tanımadığını ilan ederek hapiste olması gereken mensuplarını aday diye halkın karşısına çıkarıp kazandıkları yerde yönetici koltuğuna oturttu. 17 Aralık yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Erdoğan ailesiyle birlikte İstanbul’da yürütülen yağmanın

iki büyük suç ortağı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan yeniden aday yapıldı. Bu üç simge isim dışında yine yolsuzluklarda adı geçen Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yargının hırsızlar ve katiller lehine biçimlendirilmesinde adı geçen Adalet Bakanı Sadullah Ergin büyükşehirlere aday yapıldı. Diğer illerdeki aday adayları Tokat’ta olduğu gibi kamu arazilerinin Erdoğan ailesini vakıfşirketi TÜRGEV’e peşkeş çekerek kendilerini beğendirmeye çalıştı. Seçim çalışmaları sırasında belediye araçlarından valilik binalarına, itfaiye araçlarından makam arabalarına tarafsız hiz-

met vermesi gereken bütün kamu varlıkları yasadışı bir şekilde AKP için seferber oldu. Muhalefet tarafından Bolu’dan Mersin’e pek çok ilde kayda geçen bu yasadışı işlemler yapanın yanına kar kaldı. Zabıta araçları ve özel olarak anlaşma yapılan taşeron şirketler geceleri yollara çıkarak muhalefet partilerinin afiş ve pankartlarını silip, bütün sokakları Erdoğan ve AKP bayraklarıyla doldurdu. Seçim yasakları nedeniyle kimse bayrak asamazken yollarda yine AKP bayrakları sallanıyordu. Seçime günler kala sızdırılan ses kayıtlarında AKP’nin ulusal ve ulusalarası hukuku ihlal ederek savaş çıkarmaya çalıştığı ortaya çıktı.

Kamusuyla özeliyle televizyonlar Tayyip Erdoğan’a çalıştı. O konuşunca onlarca televizyon aynı anda canlı yayına geçti. Muhalefetin kullandığı iletişim kanallarını kapatmak isteyen Erdoğan, sosyal medyayı da engelletti. Twitter ve Youtube açıktan ve hukuksuz bir şekilde, Google ve diğer internet mecraları ve internet erişim kapasitesi de gizlice engellendi. İktidar gücünü kendisini parlatıp muhalefetin sesini boğmak için seferber eden AKP, şimdi elde ettiği şaibeli yüzde 43,7 oy ile aklandığını ve ülkeyi daha uzun süre yöneteceğini iddia ediyor. Ama gerçekler orta yerde bağırıyor: Bu iktidar da meşruiyet kaynağı saydığı seçimleri de her yönüyle gayrımeşrudur.

Kirli iktidarın kirli propagandası A

KP, kitleleri yönlendirmek ve oy kaybını engellemek için yerel seçim öncesi kara propaganda çalışmaları yürüttü. Seçmenin kopmasını engellemek ve partiye güven sağlamak için her türlü manipülasyon aracı kullanıldı.

“SA⁄LAM” HIRSIZA “S‹V‹L” DESTEK AKP’nin yolsuzluk operasyonuna karşı psikolojik harp kampanyası kapsamında dört bir yanı donatan ‘Sağlam irade’ yazılı Tayyip Erdoğan afişleri asıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan'a destek vermek için üzerinde "Sağlam irade" yazısı yer alan Erdoğan posterlerini gazetelerde ilan diye yayımlatan Sivil Dayanışma Platformu (SDP) daha sonra aynı ilan için yalnızca İstanbul'da 2 bin 683 billboard, 500 tane raket (camlı bilboard), 750 metrobüs ve

İETT araçlarını kiraladı. SDP’nin astığı afişlerin finansmanının nasıl sağlandığı tartışma konusu oldu. Ses kayıtları yayımlanan Bilal Erdoğan ile Fatih Saraç arasındaki görüşmelerden ilanların nasıl finanse edildiği de ortaya çıktı. SDP’nin de bileşenlerinden olduğu “Milli İrade Platformu”nun, 28 Şubat gerekçesiyle gazetelere verdiği ilanlar yayımlanmadan bir gün önce Bilal Erdoğan, Saraç’ı arayarak, Habertürk’te yayımlanacak ilanın 26 bin lira tutan ücretini soruyor. Başbakan’ın emriyle Habertürk’te uyguladığı sansürler, gazetecileri işten attırması nedeniyle adı “Alo Fatih”e çıkan Saraç, “Sen boşver, geç, tamam” diyerek ilan parasının alınmayacağını söylüyor.

ANKARA’DA GÖKÇEK TARZI CHP'nin sağa açılma politikası Melih

Gökçek’in kirli siyasetinin malzemesi oldu. AKP’nin Ankara Büyüşükşehir Başkan Adayı Melih Gökçek, rakibi Mansur Yavaş’â karşı yürüttüğü kirli rekabete solu da bulaştırmak istedi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Sol Adayı Kaya Güvenç’in adıyla Dikmen Halkevi’ne bir mektup gönderildi. Kaya Güvenç imzalı “Sivas-MaraşÇorum gün gelir unutulur! Yaşasın yeni CHP, yaşasın Bozkurt Mansur” yazısı yer alıyordu.

SAFLAfiMA ÇA⁄RISI Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde yıllardan bu yana “Ben gelmezsem sol gelir” söylemini yeniden üreterek sağ tabanı saflaştırmaya çalıştı. 2009 seçimlerinde Ankara’daki billboardları imzasız “Gökçek gidecek Sol gelecek” afişleriyle donatan Melih Gökçek bu seçimlerde de

Ankara’yı “Sosyalizm yolunda omuz omuza Mansur Yavaş’ta birleşelim” yazılı afişleriyle donattı. Ankara’nın dört bir yanındaki billboardlara ve otobüs duraklarına asılan kırmızı üzerine sarı renkte yazı ve yumruk olan afişlerde şu ifadeler yer aldı: “Sol örgütler, sosyal demokratlar, devrime gönül verenler, halkın hakları mücadelesine inananlar, faşizme karşı sosyalizm yolunda omuz omuza. Oylarımızı bölmeyelim, CHP Anakent Adayı Mansur Yavaş’ta birleşelim. Birlik-Mücadele-Zafer.” Diğer yandan Ankara'nın dört bir tarafında dağıtılan yerel bir gazetenin manşetinde Mansur Yavaş'ın “parklarda içki serbest olacak” dediği öne sürüldü. Melih Gökçek, dayandığı muhafazakar seçmen kitlesi üzerinde etkili olması beklenen Mansur Yavaş'ı “içki” kozuyla sıkıştırmak istedi.

AKP’nin yalancı tanıkları: Anketçiler A

KP, ısmarlama seçim anketlerini, tabanını güçlü olduğuna ikna etmenin bir aracı olarak kullanıyor. AKP'nin açık ara önde olduğu anketler, “güçlü ve iktidarını koruyan” AKP'den seçmenin kopmasını engellemek ve partisine güven duymasını sağlamak için ısmarlanıyor. Ancak bazı anketlerin propaganda amacıyla yapıldığı, bilimsel bir temelden yoksun olduğu, medyatik işler olduğu görülüyor. AKP'ye seçim anketi yapan A&G, ANAR, Pollmark gibi şirketler, gerçekçi rakamlar sunmuyor. Bu şirketler, Türkiye genelinde yüzde 49'a varan, İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde en az yüzde 5'lik farklara varan oranlar kullanıyor. Açıklanan sonuçlar şaibeli. Habertürk'e anket yapan Konsensüs şirketi, tapelerle gündeme gelmiş, Tayip Erdoğan'ın oğlu Bilal ve Fatih Altaylı arasındaki konuşmalarda Altaylı, MHP’nin iki puanlık oyunu BDP’ye kaydırarak anketlerde “manipülasyon yapacağı’’nı söylemişti. A&G ve Konda gibi, kimi seçimler-

de yürüttükleri isabetli tahminlerle kamuoyunda belli bir güven kazanan araştırma şirketlerinin bu seçimlere doğru sergiledikleri tutumları ise dikkat çekiciydi. Konda AKP’yi yüzde 46 bandında gösterirken A&G ise AKP’yi yüzde 49-50 bandında gösteren anketler yayımladı. Normalde anket sonuçlarını yalnızca müşterilerine açıkladığını kamuoyuna açıklamadığını söyleyen Konda, seçime 3 gün kala AKP’yi önde gösteren ve muhalefet partilerine şans tanımayan bir seçim tahmini yayımladı. Konda, bu tahminleri muhalefetin ders çıkarması için yayımladığını söyledi ancak söz konusu zaman aralığında hiçbir siyasi öznenin ders çıkarıp strateji değişikliğine gitmesi mümkün değildi. Ancak bu anketlerle muhalefetin motivasyonunu kırıp iktidar partisi ve çevresinin motivasyonunu artıracak bir psikolojik etki yaratıldı. Anketlerin bir diğer etkisi de hile ile elde edilebilecek yüksek oy oranlarının kabullenilmesine zemin hazırlanılması idi.

Medya, manipülasyon arac› oldu T

AKP’den ‘bütünşehir’lerde gasp 6

Aralık 2012’de kabul edilen Bütünşehir Yasası, 30 Mart’ta yürürlüğe girdi. Yasayla bütünşehir olan illerde il sınırı, belediye sınırı ile çakışacak. Bu yasa kapsamında bütünşehir olacak yerlere (Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Antep, Hatay, İzmir, Maraş, Konya, Mersin, Malatya, Manisa, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Urfa, Van, Kayseri, Sakarya, Samsun) 22 Mart 2013’de Ordu da eklendi, böylece 28 il, bütünşehir oldu. 2004’ten beri bütünşehir olan İstanbul ve Kocaeli ile toplamda 30 il bütünşehir oldu. Nüfusun yüzde 75’i bu 30 ilde yaşıyor. Bu 30 ilin fiziki büyüklüğü Türkiye’nin yüzde 52’si. Bütünşehir olan illerde var olan 1022 belde belediyesi kapatıldı, buradaki köyler mahalle statüsüne geçti, hizmet sunumu ve temel hizmetlerin ticarileşmesi açısından kır-kent ayrımı ortadan kalktı.

YETK‹LER MERKEZDE TOPLANIYOR Bu seçimlerde 30 ilde il genel meclisi seçimi yapılmadı. İl genel meclisi yerine artık illerde valiye bağlı olarak Yatırım İzleme ve

Koordinasyon Başkanlığı (YKİB) isimli yeni bir birim kurulacak. Bu birim kanalıyla bütünşehirler ekonomik olarak Valiliklerin ve bu kanalla da Başbakanlığın kontrolü altına girecek.

3 KENT BÜTÜNfiEH‹R OLDU AKP’N‹N OLDU AKP, bütünşehir olan illerden Balıkesir’i MHP’den, Antalya’yı ve Ordu’yu CHP’den aldı, Mardin’i BDP’ye kaptırdı. Bütünşehir yasası sayesinde, çoğunlukla AKP lehine işleyen taşra oyları da merkez yönetimlerinin belirlenmesinde hesaba katılarak iktidar partisi bir önceki seçimde kazanamadığı kentleri de ele geçirmiş oldu. Diğer bütünşehirlerden Bursa, Denizli, Erzurum, Antep, İstanbul, Maraş, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Trabzon, Sakarya, Urfa, Samsun’da seçimleri AKP kazandı. Adana, Manisa ve Mersin’de MHP, Aydın, Eskişehir, Hatay, İzmir, Muğla ve Tekirdağ’da CHP, Diyarbakır’da BDP, Mardin’de bağımsız aday, Van’da BDP kazandı.

ayyip Erdoğan’ın hedef tahtasına oturttuğu Doğan Medya dahil neredeyse bütün medya organları AKP propagandisti “gazetecilerin” işgali altındayken, bu seçim sürecinde TBMM TV ve Anadolu Ajansı (AA) dahi AKP’nin propaganda aracına dönüştürüldü. AA’nın iktidar ve muhalefet partilerine ayırdığı süre arasındaki fark 10 katı aşarken, TBMM TV muhalefete açık sansür uyguladı. AKP’nin kadrolaşmaya dönük hamlelerini gittikçe artırdığı, iktidar yanlısı yayıncılığıyla yarı resmi ajans niteliğini uzun zamandır yitirdiği bilinen Anadolu Ajansı, 21 Mart günü tuhaf bir “haber” geçti. “Mahalli seçimlere ilişkin test verisi” şeklinde sunulan haberde, hiçbir kaynağa dayanmadan, yalnızca AKP’ye yazılan oy oranları yer aldı. AA’nın tüm illeri AKP’ye kazandıran verileriyle “test” değil kanaat oluşturduğu anlaşıldı. 30 Mart seçim günü 19.00'dan itibaren seçim sonuçlarının açıklanmaya başlamasının ardından gazete, televizyon ve internet medyasında tutarsız sonuçlar yayınlandı. Anadolu Ajansı ile Cihan Haber Ajansı’nın seçim kurulu rakamlarına dayandırılmadan, kendi kaynakları üzerinden seçim sonuçlarını vererek manipüle etme aracı oldu. Bu durumun halkın haber alma hakkı üzerindeki iktidar engelini açıkça ortaya çıkardı. AA seçim gecesi Ankara’da gidişatın AKP aleyhine döndüğü saatlerde yayına bir süre ara verdi. Yayın tekrar başladığında gidişat sürpriz bir şekilde AKP lehine dönmüştü. Daha sonra Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk’ün seçim gecesi AKP Genel Merkezi’ne konuk olduğu açığa çıktı. Öztürk, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Basın Danışmanlığını yaparken 2011 yılı Şubat ayında bu görevinden ayrılmıştı.


5

GÜNDEM 3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

Halk›n Sesi

AKP sandıkta da çaldı Tutanak birleştirmeyle başkan değiştirme

Hırsızlığın ve ı r a d i t k i n ı n a l ya n

kendisinde de rin le m çi se t ar M 0 3 , P AK de’ olarak hedef bekleneni yaptı. ‘Milli ira leye başvurdu. hi rlü tü r he ta ık nd sa ği gösterdi ndı. Efkan Ala, şa ya i is nt si ke ik tr ek el e 40 ild için Ankara’da oy ek m et e al ah üd m ca nu so çıkan halkın p hi sa na kı ak H ı. st ba i sayım yerin rdikleri oyların ve n kı al H ı. kt çı A M TO a karşısın lelerini teşhir etti hi in ’n P K A i es şm dü ne peşi

MURAT DURAL

A

KP kritik yerleri kazanmak ve yüksek oy oranını tutturmak için hileye başvurdu ve halk bu hileleri teşhir etti. AKP’ye her alanda duyulan güvensizlik ve AKP’ye karşı her alanda gelişen mücadele refleksi, halkın oylarını korumak için seferber olmasını sağladı. Halk, AKP’nin sandık oyunlarını açığa çıkardı. Gönüllülerin müdahalesi ve iletişim kanalları ile AKP’nin hileleri belgelendi, yayıldı. Sandık başında bekleyenler hukuksuzluğa ilk elden müdahale etti. Sandık başında halk tarafından engellenen AKP’liler ise oyları taşırken, tutanakları birleştirirken, verileri sisteme geçerken onlarca hileye başvurdu. Halkın AKP’ye olan güvensizliği, yanına kalem getiren seçmenlerden dahi görülebilirdi. Sandık görevlilerinin kalemine “uçucu olabileceği” gerekçesiyle güvenmeyen seçmenler kendi kalemini kullanmak istedi. Güvensizlik boşuna değildi: AKP’nin hilelerinin belgelendiği yaklaşık 1500 tutanak tutuldu. Seçimlerde başvurulacak hileler 30 Mart’tan önce planlandı, sandıkların açılmasıyla beraber başladı. AKP’li görevliler müşahitlerin sandıkları gözlemlemesini, izlemesini dahi engellemeye çalıştı, elektrik kesintileri 40 farklı yerde özellikle oylar sayılırken devreye girdi, onlarca oy kaybedildi, değiştirildi. İçişleri Bakanı Efkan Ala, oy sayımına doğrudan müdahale etti, oyuna sahip çıkanlara polis saldırdı. Sandığa, zaten meşruluğunu kaybetmiş bir parti olarak giden, katliamların, yalanın, talanın, yüzsüzlüğün, hırsızlığın iktidarı sandıkta da açık açık çaldı. 40 YERDE ELEKTR‹K KES‹NT‹S‹: ‘KED‹D‹R KED‹’ 40 farklı yerdeki elektrik kesintileri seçimlerdeki usulsüzlüklere zemin hazırladı. Kesintiler TEDAŞ’ın sayfasında duyurulmadı, seçimlerden iki gün sonra yaptığı açıklamada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, kesintileri kamuoyuna açıklamaya çalışırken halkla dalga geçerek “Kedi trafo-

ya girdi” dedi. Elektrik kesintileri 1946’daki seçimlerden beri son 70 yılın en büyük elektrik kesintileri olarak yaşandı. Hatay’da CHP’nin etkili olduğu yerlerde, CHP’li belediyenin yönettiği Eskişehir’in 9 farklı yerinde, BDP’nin güçlü olduğu Urfa, Bitlis, Van gibi şehirlerde elektrikler AKP eliyle kesildi. Mersin Tarsus gibi yerlerde elektrik kesintileri sabahtan başladı, oy verme işlemlerinin sonuna gelinen pusulaların sayımının başlayacağı zamanlarda kesintiler doruk noktasına ulaştı. Oylar mum ışığında sayılırken, karanlık ortam, tutanakların değiştirilmesine, oyların kaybedilmesine, geçersiz hale getirilmesine zemin oluşturdu. RAK‹P OYLAR ‘GEÇERS‹Z’ SAYILDI 30 Mart seçimlerinde başvurulan hile yöntemlerinden biri de rakip partilerin oylarını “geçersiz” hale getirmek oldu. İstatistikler de AKP’nin hilesini doğrular nitelikte: AKP’nin “rakibiyle” arasındaki farkın çok az olduğu yerlerde geçersiz oy oranının fazlalığı dikkat çekiyor. Urfa’nın Birecik ilçesinde aradaki oy farkından fazla iptal edilen oylar seçime damgasını vurdu. İlçede BDP 17 bin 944 oy alırken, AKP 19 bin 495 oy alarak seçimin galibi ilan edildi. Ancak ilçede kullanılan oyların 1717’si iptal edildi. Melih Gökçek’in resmi olmayan sonuçlara göre Mansur Yavaş’ın yaklaşık 32 bin oy önünde seçimi kazandığı gözüken Ankara belediye seçimlerinde, geçersiz oy sayısı 124 bin. Ankara’daki oyların sandıklara yönelik dağılımını ele alan bir araştırmada geçersiz oylara dair bir fikir sunuluyor: Sandıklardaki geçersiz oy oranı arttıkça AKP’nin sandıktan birinci parti çıkma oranı da artıyor, yani AKP’nin birinci olduğu sandıklar da geçersiz oylar da çok çıkıyor. Ankara’da 124 bin geçersiz oyun 82 bini AKP’nin önde olduğu sandıklardan çıktı. AKP’nin CHP ile arasındaki oy farkının 11 bin olduğu Antalya’da 43 bin geçersiz oy, farkın MHP ile 98 olduğu Kastamonu sandıklarından 1706 geçersiz oy çıktı. Bazı illerde, bu şaibeli

oyların küçük bir bölümü bile diğer partiye çıksa ilin seçim sonucu değişebiliyor. KOCAEL‹’YE ‘TAfiIMA’ 107 B‹N SEÇMEN! AKP, güçlü ve kazanmasının kesin olduğu il veya ilçelerden seçimi kazanmak istediği “özel” ilçelere seçmen kaydırdı. AKP’nin bu kaydırma seçmenleri için hayali adresler gösterildi, boş bir daireye 40 kişi “sığdırıldı”. MHP Kocaeli İl Başkanı’nın iddiasına göre, AKP’li Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun tekrar seçildiği Kocaeli’nde tam 117 bin seçmen başka yerlerden taşındı. Ünlü’nün iddiasına göre Kocaeli’de ikameti bulunmayan 117 bin kişinin isimleri seçim kuruluna verildi, sonuçlara itiraz edildi. AKP’nin ‘rant’ının yüksek bir yer olmasından dolayı yıllardır almak istediği İstanbul’un Sarıyer ilçesine 10 bin seçmen için hayali adres kaydı yapıldı. Büyükşehir Belediyesi’nin sisteminde yapılan bir değişiklikle, Sarıyer’e yaklaşık 500 hayali daire eklendi, 3. köprüde çalışanlar da dahil Sarıyer’de işçiler yakınlardaki fabrikalarda, işyerlerinde Ayazağa Kuran Kursu’nda kalıyor gibi gösterildi. Hile, Sarıyer Belediyesi ve İlçe Seçim Kurulu başkanınca ortaya çıkarıldı. Boş binaları, iş yerleri ve AKP’lilerin kaldığı evler adres gösterilerek seçmen kaydı yapıldı. AKP’nin güçsüz olduğu İstanbul Bakırköy’de boş bir dairede 40’ı aşkın kişinin seçmen kağıdına yazılı olduğu aynı binada oturan bir seçmence tespit edildi. Ankara Batıkent’te de ikameti Batıkent’te olmayan ama oy kullanan kişiler tespit edildi. SEÇ‹ME ‹T‹RAZ OLA⁄ANÜSTÜ HAL GET‹RD‹ AKP, çoğu yerde kazanmak için açık zora, şiddet ve tehdide başvurdu. Tatvan’ın Dumlupınar İlköğretim Okulu’nda oy sayım işlemlerine müdahale eden polisin seçim sandıklarını kırdığı görüldü. Urfa Siverek Hamamören Köyü’nde görevli müşahitler açık oy kullanımına karşı çıktıkları için darp edildi. Bursa’da yaklaşık 100 AKP’li okulu basarak CHP ilçe

örgütüne saldırdı, iki kişi yaralandı. Baskılar, seçime itiraz edilmesinden sonra doğrudan polis saldırılarına dönüştü. İstanbul Sarıgazi’de seçim sonuçlarını bekleyen Sarıgazililere saldırmak için polis akreplerle geldi, oyların sayıldığı okul içinde silah çekti. Gazi Mahallesi’nde de özel harekat polisleri bir liseliyi hastanelik etti. Ankara’da 1 Nisan’da seçim sonuçlarına itiraz için YSK önünde bekleyen yüzlerce kişiye TOMA’yla saldırdı. Urfa Ceylanpınar’da, Viranşehir’de, Birecik’te, Kars Kağızman’da, Bitlis Ahlat’ta polis saldırıları gerçekleşti. AKP’nin birçok ayak oyununa imza attığı Ceylanpınar’da halkın sonuçlara itiraz etmesi üzerine kentte 1 aylık olağanüstü hal ilan edildi. Oylarına sahip çıkan halka karşı polis aralıksız saldırdı, çatışmalarda bir genç gözüne gelen gaz fişeği nedeniyle kör oldu. BOfi OYLARA AKP MÜHRÜ Başka partilere kullanılan oyları yakma, çöpe atma AKP geleneğinin RP’den beri izlediği bir yol. 30 Mart seçimlerinde de AKP’li sandık başkanları oyları taşırken bir kısmını yok etmeye ya da kendi lehine değiştirmeye çalıştı. Oyların kullanıldığı yerlerde, oyların taşınması sırasında hatta oyların sayılacağı adliye koridorlarında oylar değiştirildi. Birçok şehirde oyları çalmaya çalışanlar yakalandı, çöplerden pusulalar çıktı, oylar yakılmış halde bulundu. Isparta’da oylar henüz kullanılmadan boş pusulaların olduğu mühürlü çuvalda AKP’ye EVET basılmış oy pusulaları bulundu. Ankara Altındağ’da oy sayımlarının bitmesinin ardından çuvalların AKP’nin seçim aracı ile seçim kuruluna taşındığı tespit edildi. AKP’li Hüseyin Çelik’in “Annemin memleketi. BDP’nin kazanmasına üzüldüm” dediği Bitlis’te, Bitlis Lisesi’nde oy kullanan bir yurttaş kendisine verilen pusulanın AKP’ye basılmış olduğunu görerek tutanak tutturdu. Ankara’da, katılımın yüzde 99’dan fazla olduğu sandıkların yüzde 84’ünde AKP galip çıktı. Bu analiz, Denizli’de boş oylara AKP mührü basarken yakalanan sandık görevlisinin videosunu hatırlatıyor.

AKP’nin en yo¤un olarak baflvurdu¤u seçim hilesi, her sand›¤›n kendi tutana¤›n›n ilçe seçim kurullar›nda birlefltirilmesi ve sisteme girilmesi k›sm›nda yafland›. Ankara’da Melih Gökçek de 20 senelik baflkanl›¤›n› kapt›rmamak için bu yönteme baflvurdu. Sand›klardan gelen tutanaklar›n oy döküm merkezinde toplu sonuçlar haline getirilmesi ve verilen sisteme girilmesi s›ras›nda en yak›n rakiplerin oylar› “güçsüz” ve “tehlike yaratmayan” partilere aktar›ld›, oy say›s›n›n bafl›ndaki ya da sonundaki rakam de¤ifltirildi. Bu bafltaki ya da sonraki rakam›n de¤iflmesi yöntemiyle herhangi bir ispat veya itiraz durumunda “yanl›fll›kla yapt›k” alg›s› oluflturma amac› güdüldü. Ankara’da Mansur Yavafl’›n, CHP’nin üstünlü¤ünün oldu¤u ve sand›klar›n›n say›m› sona kalan Çankaya ve Yenimahalle ilçelerinden oylar›n say›lmas›yla beraber fark› 0.09’a indirmesinden sonra bir saat boyunca sisteme veri girifli durduruldu. Gece 3’te girilen verilerden sonra Gökçek ve Yavafl aras›ndaki fark kapanmazken Efkan Ala’n›n, oylar›n döküldü¤ü Naz›m Hikmet Kültür Merkezi’ne girerek burada bir süre kalmas›yla beraber sistem bir süre daha durdu. Uzun bir bekleyiflten sonra AKP, CHP ve MHP’nin oylar› ayn› anda tam 300 artt›. Sonras›nda gelen verilerde ise Yavafl’›n oylar› Gökçek’e yetiflemedi. Sabaha karfl› biten oy say›mlar›nda Gökçek’in 26 bin oyla kazand›¤› iddia edildi. Ankara’da tutanak birlefltirme ve sisteme veri girme s›ras›nda yap›lan hukuksuzluklar›n ço¤u belgelendi. Kazan’da kay›tl› seçmen say›s›n›n 297 oldu¤u sand›kta AKP’ye 728 oy ç›kar›ld›. Çankaya’da 3502 nolu sand›kta CHP’nin 217 oyu BDP’ye Mamak’taki 1346 nolu sand›kta CHP’nin 253 oyu HEPAR’a yaz›ld›. ‹stanbul Ka¤›thane’de hile için numara de¤ifltirme, silme örnekleri CHP il örgütleri taraf›ndan tespit edildi. 1346 numaral› sand›kta Sar›gül’ün ald›¤› oy 137 yerine 37 olarak geçti. 1356 nolu sand›kta ise CHP’nin 155 AKP’nin 101 olan oyu, CHP: 55, AKP 201 olarak geçti.

AKP’nin ‘gizli oy’ ihlali AKP’li bir seçmenin annesine AKP oyunu kulland›rmas›n›n videosu seçimden bir gün sonra sosyal medyaya düfltü. Seçmen, annesine kendisinin ve onun neden AKP’ye oy verdi¤ini vurguluyor ve besmele çekerek mührü bas›yordu. AKP’li seçmenin foto¤raf al›nmas› yasak olan oy kullanma yerine girmesi ise flaibeli bir durum. Peki, özgür iradesini kullanmadan AKP’ye verdi¤i oyu birileri ondan belgelemesini istemifl olabilir mi? AKP’li seçmenlerin kulland›¤› oyu görüntüye almas›, karfl›l›¤›nda bir vaat ald›klar›n› ya da bulunduklar› mevkiyi, konumu hatta yaflam alan›n› kaybetme korkusunu gösteriyor. Seçmenin oyunu kaydetmesi, oyu karfl›l›¤›nda vaat edilen paray›-yard›m› almak, AKP taraf›ndan ifle sokulmuflsa iflini kaybetmemek ya da yafll› bak›m evi, yat›l› okul gibi bir devlet kurumunda zorunlu olarak kal›yorsa, bulundu¤u yeri kaybetmek istememesinden kaynaklan›yor.

AKP, kaybettiği belediyenin evraklarını yaktı

Kedidir kedi

40 farklı bölgede yaşanan elektrik kesintileri seçimlerde usulsüzlüklere zemin hazırladı. Kesintiler TEDAŞ’ın sayfasında duyurulmadı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, seçimlerden iki gün sonra kesintilerin nedenini kamuoyuna açıklamaya çalışırken halkla dalga geçerek “Kedi trafoya girdi” dedi. (30 Mart 2014 tarihinde Türkiye genelinde trafoya kaçan kedi haritası)

AKP’nin seçimlerdeki en aç›k h›rs›zl›¤›, kaybetti¤i Bitlis Belediyesi’nde yafland›. Belediyeyi kaybeden AKP, BDP’ye devretmeden son soygununu yapt›. Belediye hizmet binas›na giden BDP’li yöneticiler, belediyeye zimmetli olan bilgisayarlar, kimi resmi evraklar, kamera kay›tlar›ndaki hard disklerin çal›nd›¤›n› gördü. Kamera kay›tlar›n›n ve resmi evraklar›n çal›nm›fl olmas›, evraklar›n bir k›sm›n›n yan›k halde bulunmas›, AKP’nin h›rs›zl›klar›n›n üstünü örtmeye çal›flt›¤›n› gösteriyor.


6

YEREL SEÇİM 3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

Halk›n Sesi

A KP’N‹N Y EREL S EÇ‹M “Z A FER‹” KR‹Z ‹NE ÇA RE DE⁄‹L

Mağluptur bu yolda galip AKP’nin “zafer” görüntüsü verdiği gerileyişi, buna karşılık muhalefet partilerinin ciddi bir çıkış yapamaması, toplumsal ayrışmanın derinleşmesi ve AKP’nin iktidarını korumak için ayrışma ve çatışma dilini öne çıkarması krizli ve çatışmalı bir geleceğin işareti AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

H

aziran İsyanı ve 17 Aralık operasyonunun ardından, toplumsal kutuplaşmanın ve devlet krizi biçimini alan siyasi krizin belirleyiciliğinde gerçekleşen 30 Mart 2014 yerel seçimlerinin en belirgin sonucu krizin ve çatışmanın daha da derinleşerek süreceği oldu. Yaklaşık bir yıldır yönetemezlik hali devam eden AKP sandıktan yine 1. parti çıktı. Bu, başta “Cemaat” olmak üzere yerel seçimlerde AKP’nin büyük bir gerileme yaşayacağı beklentisiyle onunla iktidar dalaşına giren egemen aktörler karşısında, iktidar partisinin elini güçlendiren bir sonuç oldu.

OY ORANI DA SAYISI DA GER‹LED‹ Öte yandan kimi değerlendirmelere göre genel seçim, kimine göreyse referandum ile kıyaslanabilecek bu seçimlerde, AKP oy kaybı yaşadı. AKP yüzde 38.8 oy aldığı 2009 yerel seçimlerinde yüzde 58 destek aldığı 2010 Anayasa referandumuna ve oyunu yüzde 49,8’e çıkardığı 2011 genel seçimine kadar sağı etrafında saflaştırıp kitle tabanını genişleterek, 3 seçimden de yükselişle çıkmıştı. Bu süreçte sağ içi potansiyel rakipleri DP ve Has Parti lider kadrolarıyla AKP’ye katıldı. Eylül 2012’de gerçekleştirdiği genel kurulunda ise “2023 hedefi” koymuş, başkanlık rejimini tartışmaya açmıştı. Bu planları bozan Haziran İsyanı ve 17 Aralık operasyonunun ardından AKP’nin 2014 yerel seçimlerinde elde ettiği yüzde 43.7’lik oy, çöküş beklentilerine karşı AKP lehine görünse de, kriz içindeki iktidar partisinin gerileme içinde olduğunu ortaya koydu. AKP kendi “genel seçim” ve “referandum” iddiaları refe-

rans alındığında yüzde 10 ila 5’lik bir oy kaybı içinde. AKP, aldığı oy sayısında da ciddi bir düşüş yaşadı. 30 Mart 2013 seçimlerinde 19 milyon 111 bin 182 kişinin oy verdiği AKP, toplam seçmen sayısının 2 milyon daha az olduğu 2011’de 21 milyon 399 bin 83 oy almıştı. Şayet bu bir genel seçim olsaydı, son genel seçimde 327 milletvekili çıkaran AKP ancak 284 milletvekili çıkarabilecekti. BELED‹YELERDE GER‹LEMELER AKP Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i aday gösterdiği Hatay’ı, ayrıca Yalova ve Burdur’u CHP’ye, Ağrı, Mardin ve Bitlis’i de BDP’ye kaptırdı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı aday gösterdiği İzmir’i alamadığı gibi ciddi bir oy artışı da sağlayamadı. Öte yandan Antalya ve Artvin’i CHP’den, Balıkesir’i de MHP’den aldı. Ankara’da ise AKP’nin adayı Melih Gökçek’in mi yoksa CHP’nin adayı Mansur Yavaş’ın mı kazandığı konusundaki belirsizlik bu yazı yazılırken hala sürüyordu. Ne var ki sonuç Gökçek lehine çıksa bile AKP başkenti bu kez şaibeli bir biçimde almış olacak. AYRIfiMA TABLOSU Ne var ki AKP’nin gerilemesi karşısında muhalefet partilerinin ciddi bir çıkış yapamaması, toplumsal ayrışmanın derinleşmesi ve AKP’nin iktidarını korumak için ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir dili öne çıkarması krizli ve çatışmalı bir geleceğin işareti. Kesinleşmemiş sonuçlara göre ülke genelinde AKP yüzde 43.7, CHP yüzde 25.5 ve MHP’nin yüzde 17.5 oy alırken, toplumsal kutuplaşma ile birlikte düşünüldüğünde, bu, ikti-

dar partisinin oy oranının iki muhalefet partisinin oy oranına denk geldiği bir bölünme / ayrışma tablosu yaratmış durumda. KR‹Z SOKAKTA DA DEVLETTE DE DER‹NLEfiECEK Yüzde 44 oy alırken, yüzde 56’yı karşısında saflaştıran AKP’nin aldığı oy oranı sokakta kaybettiği meşruiyeti kazanmasına yetmeyeceği gibi, devlet krizini de çözemeyecek. AKP sokağı yönetemeyeceği gibi devleti de yönetemediği tescillenmiş bir iktidar olmaya devam edecek. Erdoğan balkon konuşmasında, muhalefet partilerini aşağıladı, Cemaat’e savaş ilan etti, resmi bir savaş hali olmamasına karşın Suriye ile savaş halinde olunduğundan söz etti. Erdoğan böylece iktidarını şiddete, çatışmaya ve savaşa yaslanarak sürdürmeye çalışacağının sinyalini verdi. Şiddeti ve savaşı kullanarak etrafındaki bloğu dağılmadan tutmaya ve krizi yönetmeye çabalayacak. Bu da tersten sokaktaki ve devletteki krizi derinleştirerek AKP iktidarını daha da kırılganlaştıracak. MUHALEFETTE “SANDIK” ENDEKSL‹ BEKLENT‹LER‹N SONU 2014 yerel seçimlerinin bir diğer sonucu ise egemenler arası kavganın ve sandık siyasetinin AKP karşısındaki büyük halk muhalefetine bir çözüm, kurtuluş umudu olarak sunulması politikasının iflası oldu. 2014 yerel seçimleri parlamenterizmin sınırlarını göstererek, Haziran İsyanı’ndan alınan derslerin ve halkın bağımsız çıkarlarına dayanan, gücünü sokaktan alan devrimci bir siyaset seçeneğinin toplumsal muhalefet tarafından daha ciddiyetle ele alınacağı bir sürece kapı araladı.

Sosyalistlerden seçim de¤erlendirmeleri: Mücadeleye devam! S

eçimlerden sonra sol-sosyalist partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin yaptığı açıklamalarda, AKP’nin geriletilmesi için mücadeleye güçlenerek devam etme, sokağa çıkma çağrıları hakim. Açıklamalarda, kazanımlar ve özeleştiriler de yer buldu.

Balkonda sallanan diktatör Erdoğan’ın 4. balkon konuşmasında bir “balkon konuşması”ndan beklenen uzlaşma mesajları değil, saflaşma çağrıları ve çatışma mesajları ön plana çıktı

T

ayyip Erdoğan, seçim sonuçları henüz netleşmeden “zafer”ini erkenden ilan ederek eşi Emine Erdoğan, yolsuzluk soruşturmasında adı ön sıralarda bulunan oğlu Bilal Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, kızı Esra Albayrak ve yine “iş” ortaklarından damadı Berat Albayrak’la birlikte çıktığı AKP Genel Merkezi’nin balkonundan taraftarlarına seslendi. Bu Erdoğan’ın dördüncü balkon konuşması olarak kayda geçti. Ancak bir “balkon

konuşması”ndan beklenen uzlaşma mesajları değil, saflaşma çağrıları ve çatışma mesajları ön plana çıktı. Sağ tabanı kendi etrafında saflaştırmak ve parti içini tahkim etmek için tercih ettiği çatışmacı politikasıyla, içerde ve dışarıda kriz dinamiklerini tetikleyen ve iktidarını sallantıya sokan Erdoğan el mecbur aynı yolda ilerlemeye devam ediyor. Zaferini ilan eden Erdoğan’ın İslami göndermelerle dolu konuşması “Ya Allah, Bismillah, Allahuekber”, “Vur vur inlesin

Pensilvanya dinlesin” sloganlarıyla kesildi. Gülen Hareketi’ne yönelik operasyon sinyali veren Erdoğan şunları söyledi: “Dışişleri Bakanlığı’nı dinleyecek kadar ihanet içinde olan vatan hainlerini bu ülke tanıma fırsatı buldu. Onların kaos planı buydu. Kaset siyaseti kaybetti. İnlerine gireceğiz, inlerine.” Erdoğan resmi bir savaş durumu olmamasına karşın “Suriye’nin Türkiye ile savaş hâli içinde olduğunu” iddia ederek, hem Suriye’yi hem de Cemaat’i hedef alan

saldırgan ifadeler kullandı. Erdoğan’ın “yüzde 45’lik” seçim sonucu için kullandığı ifade de düşündürücüydü: “Aziz milletimizin verdiği mesaj çok ama çok açık. Millet bugün sandıkta Türkiye’ye ve dünyaya bir mesaj verdi. Ne dedi? Biz buradayız. Türk milleti geçilmez dedi” diyen Erdoğan “yüzde 45”i millet, geri kalan “yüzde 55”i de geçit verilmeyen düşman ilan etmiş oldu. Seçimin hemen ardından da AKP kurmayları Cemaat’e operasyon için hazırlıklara başladı.

HALKEVLER‹: “SANDIK KURTARMAZ, SOKAK AFFETMEZ!” Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy yerel seçim sonuçlarının ardından bir açıklama yayımladı. “2014 yerel seçimleri ne egemenlerin derdine deva oldu, ne de AKP’yi akladı” diyen Ersoy saygı, özgürlük, adalet, barış, eşitlik isteyen Haziran İsyanı’nın sandığa sığmadığını ve sığmayacağını belirtti. “Seçimler, yalanın, talanın, zorbalığın iktidarı AKP’nin çürümüşlüğünü de, toplumda yaratılan saflaşmanın derinleşmesini de gidermeyecek” diyen Ersoy, AKP’nin iktidarını korumak için şiddete, çatışmaya ve savaşa dayanacağına, bu politikanın ise krizi daha da derinleştireceğine dikkat çekti. Bu krize halkın çıkarları doğrultusunda müdahale etmenin Halkevcilerin görevi olacağını söyleyen Ersoy, halkların eşit, özgür, barış içinde yaşadığı bir ülke kurma mücadelesinin süreceğini ifade etti. TKP: “BOYUN E⁄ME!” TKP Merkez Komite’nin açıklamasında, “Boyun eğme!” çağrısı yapılırken “Diktatörlükten kurtulma gereğine inanan kitleleri sol seçeneğe omuz vermeye çağırıyoruz” denildi. Dersim Ovacık’ta ittifak ile kazanılan belediye başkanlığı seçiminde Demokratik Halklar Federasyonu da kutlandı. EMEP: “HALK SEÇENE⁄‹N‹ VE S‹YASET‹N‹ OLUfiTURMAK ‹Ç‹N MÜCADELE” Emek Partisi Genel Merkezi’nin yaptığı açıklamada, “Güçlü bir halk seçeneğini ve siyasetini oluşturmak için mücadele” vurgusu yapıldı, “HDP-HDK yapılanmalarının geliştirilip, güçlendirilmesi ve ülkenin temel demokrasi sorunlarının çözümü, etkin bir mücadele merkezi olması yönünde çabalarımız ve çalışmalarımız devam edecektir” ifadelerinde bulunuldu. ÖDP: “B‹RLEfi‹K D‹REN‹fi ZEM‹N‹ ‹Ç‹N ÇALIfiMA” ÖDP Eş Genel Başkanları Alper Taş ve Bilge Seçkin Çetinkaya’nın yayımladı-

ğı basın açıklamasında birleşik bir muhalefet örgütleme vurgusu yapıldı, “Bir süredir tartışmalarını yürüttüğümüz birleşik bir direniş ve dayanışma zemininin oluşturulması çalışmalarımızı hızlandırarak sürdüreceğiz” denildi. Ö⁄RENC‹ KOLEKT‹FLER‹: “ZAFER‹M‹Z SOKAKTA OLACAKTIR” Üniversitenin demokratik kitle örgütleri de seçim sonrası sokağa işaret eden açıklamalar yaptı. Öğrenci Kolektifleri’nin açıklamasında AKP’nin gayri meşru bir iktidar olduğu ve seçimlerin şaibeli olduğunun altı çizildi, “AKP iktidarına ve uyguladığı halk düşmanı politikalarına karşı zaferimiz sokakta olacaktır” ifadeleriyle sokak vurgulandı. FKF: “B‹R ADIM GER‹ ÇEK‹LMEK YOK” Fikir Kulüpleri Federasyonu açıklamasında, yılgınlık ve yenilgi yaşamadıklarını belirtirken “Bir adım geri çekilmek yok! Mücadeleye devam!” dedi. BDP: “BU SEÇ‹M‹N KAZANANI KADINLARDI” BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, sonuçların Türkiye’de keskin bir kamplaşma olduğunu gösterdiğini, BDP olarak hedeflediklerinin yüzde 80’ine ulaştıklarını, AKP ile yarıştıkları her yerde AKP’yi gerilettiklerini belirtti. Medya desteğinin asla BDP’den yana olmadığını söyleyen Demirtaş, kadınların kazanımlarına dikkat çekti: “Bu seçimin belki de tek kazananı kadınlardı. BDP ve HDP çatısı altında büyük bir başarı elde ettiler. Çok önemli bir model olarak siyasi hayatımıza girmiş oldu. Her yerde bir kadın belediye başkanı var” HDP: “TÜM S‹YAS‹ DENKLEMLERDE VAR OLACA⁄IZ” HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, BDP ile birlikte hedeflerine ulaşmanın memnuniyet verici olduğunu dile getirdi. Kürkçü, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimleri hatırlatarak, “Bu iki seçim arasında ortaya çıkabilecek tüm siyasi denklemlerde var olacağız” dedi. HDP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, özeleştiride bulunarak HDP’nin yeterince Türkiye halkı ile bütünleşemediği değerlendirmesini yaptı. “HDP’ye artık bir ihtiyaç var ve bu partiyi büyütüp, Türkiye’de ana muhalefet olacak bir siyaseti geliştirmek durumundayız” dedi.


7

YEREL SEÇİM 3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

Halk›n Sesi

CHP sağdan yürüdü ama aradığını bulamadı Cemaatten rol dilendi, itirazlara rağmen sağcı adaylara kucak açtı, isyancıları sağ siyasete mecbur bıraktı. CHP sağa kırarak siyaset yaptığı seçim sürecinden hüsranla çıktı

TUBA GÜNEfi

C

HP, 2014 yerel seçimleri için izlediği, AKP’nin yerine sağda alternatif olma siyasetinden başarısızlıkla çıktı. Gerek Cemaat’in AKP ile arasındaki husumeti fırsat bulup, oraya yedeklenme çabası gerek sağcı adaylarla birlikte izlediği sağ siyaset CHP’ye oy getirmedi. Haziran İsyanı’nı sağa eklemleme çabası da işe yaramadı.

SA⁄CI ADAYLAR KAYBETT‹ Kılıçdaroğlu parti içindeki itirazlara hatta kimi yerlerde istifalara rağmen başta kritik yerler Ankara ve Antakya olmak üzere, Bursa, Kayseri ve Balıkesir’de seçime sağcı adaylarla katıldı. İstanbul’da Cemaat ile ilişkileri gözle görülür derecede açık olan Sarıgül’ü aday gösterdi. Kılıçdaroğlu’nun memleketi Dersim’i kaybetti. Elinde bulundurduğu Giresun, Zonguldak, Sinop, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Çanakkale, İzmir, Aydın, Muğla, Eskişehir’i korudu. Mersin’i MHP’ye, ilk kez büyükşehir olarak sandığa giden Ordu’yu ve Artvin’i AKP’ye kaptırdı. AÇILIMIN DE⁄‹L MÜCADELEN‹N SONUCU Geçtiğimiz seçimlerde MHP'den aday olan Mansur Yavaş bu kez CHP’den aday oldu ve Ankara'da Gökçek'le zorlu bir mücadeleye girmek zorunda kaldı. Yavaş'ın pek çok MHP'linin de oyunu aldığı, eski partisinin yüzde 4'lere kadar düşmesinden anlaşılıyor ancak Gökçek'in kirli belediyeciliğine karşı yıllardır sürdürülen sokak muhalefetinin etkisi oldukça büyük. Barınma

hakkı mücadelesi veren, ulaşım hakkı için sokakları terk etmeyen, eşitlik ve özgürlük mücadeleleri için Gökçek'i yumurtalayan kadınlar, Gökçek'in kirli icraatlerini teşhir edebilmişti. HATAY’DA AKP’L‹ ADAYLA KAZANDI CHP'nin eski AKP'li Hatay adayı Lütfü Savaş seçimden galip çıktı. Ancak bu da CHP'nin sağcı aday tercihinin etkili olduğunu gösterebilecek bir veri değil. Zira savaşa karşı güçlü bir direniş sergileyen Antakya halkı AKP’nin savaş kışkırtıcılığına karşı öfkesini ifade etti. Fakat bu Lütfü Savaş’a duyulan bir güvenle ilişkili değil. Savaşla burun buruna olan Antakya halkınınki daha çok “can güvenliği” kaygısı. ‹SYANIN TALEPLER‹N‹ GÖRMED‹

CHP saydığımız iller ve pek çok ilçede sağcı adaylar göstererek Haziran İsyanı'nın taleplerini kendisi için görünmezleştirerek, isyancıları sağa mecbur bıraktı. Cemaatçilerin açıktan CHP için oy istemesi, CHP'nin de Cemaat'ten rol dilenmesi partinin sağcılaşmasının ve bu sayede ülkede yine sağı güçlendirmesinin etkenlerinden biri oldu. Partinin yerel seçim çalışmalarında kullandığı “Türkiye’nin birleştirici gücü” sloganı merkez sağda oluşan boşluğu CHP ile doldurma niyetini belli ediyordu ancak “Türkiye’nin birleştirici gücü” kendi tabanındaki sol kitleyi görmüyordu. Hatta 17 Aralık operasyonundan sonra CHP, sol tabanını tamamen unutmuşa benziyor, hiçbir zaman alternatif olarak görülemeyeceği sağdan

medet umuyordu. CHP: SA⁄CILI⁄I SA⁄CILARA BIRAKACAK DE⁄‹L‹Z Kılıçdaroğlu halkı bozkurt işareti ile selamlıyor, Antalya adayı Akaydın da aynı işareti yapıp, 'Milliyetçiliğimi kimseye bırakmam' diye sağ söylemlere başvuruyordu. Kalelerin hem başkan hem yeniden adayları Cemaatle ittifakı tek başına, isyan sırasında Türkçe Olimpiyatları'na katılmakta beis görmeyen Sarıgül'e bırakmıyordu. Erdoğan'ın 'Türkçe Olimpiyatları için Cemaat'e yer vermeyeceğiz' açıklamalarına hem İzmir Büyükşehir Başkanı Aziz Kocaoğlu hem Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen 'Biz yer veririz' diye yanıt veriyordu. CHP’L‹LER SEÇ‹M GÜNÜ KAYBOLDU En iddialı adaylardan biri olan Mustafa Sarıgül yaratılan bu tablonun sonuçlarını izlemek için seçim günü İstanbul İl Binası'na hiç uğramadı. Kılıçdaroğlu da seçim gecesi boyunca Genel Merkez'e gitmedi. Öyle ki CHP'nin oyları için yapılan itirazlar sırasında parti yöneticilerinden çok seçmenler çaba harcadı. CHP yönetimi seçim sürecini de seçim ve sayım günlerini de göğüslemekte atıl kaldı. Sarıgül seçim günü ortalıkta hiç görülmedi. Ertesi gün yazılı bir açıklama yaparak, "Her şeye karşın Cumhuriyet Halk Partisi olarak İstanbul'da bugüne kadarki en yüksek oyumuzu aldık. İstanbul'da bu oy oranına ulaşmamız elbette bizim için teselli olamaz. Mazeretlere sığınmak siyasi karakterime aykırıdır. Yapmamız gereken daha çok kenetlenerek, hiç zaman kaybetmeden yarından

itibaren dünden daha hırslı çalışmaya başlamaktır" dedi. Ve ancak seçimden iki gün sonra, hem partisi hem de ülke seçim hileleri nedeniyle çalkalanır haldeyken İstanbul İl Başkanı Oğuz Kağan Salıcı ile birlikte çıkabildiği kameraların karşında İstanbul oylarının da yeniden sayılmasını istedi. Elbette bu basın açıklaması sırasında aylar önceden söz verdiği '30 Mart'ta Taksim'e' çağrısını tamamen unutmuştu. CHP ARADI⁄INI BULAMADI Yerel seçimleri forumların, dayanışmaların temel gündemlerinden biri haline getirmiş isyancıların taleplerini sindirerek yok etmeye çalışan CHP,'nin sağcılaşmakta gördüğü çözüm siyaseti tutmadı. ‘EL‹MDEN GELEN‹ YAPTIM’ Seçim sonrası yaptığı ilk açıklamasında Kılıçdaroğlu, elinden geleni yaptığını iddia ederek şöyle konuştu: “100’ü aşkın yerde miting yaptım. Elimden geleni yaptım tabi. Bu benim görevim. Eksiğim olabilir ama görevimi yaptığıma inanıyorum. Milletin vicdanına hep sesleneceğim. Uyuyan vicdanları uyandırana kadar. Senin inandığın kitaba hakaret eden biri orada oturuyor, devleti soyanın yanında oturuyor. Yine de oy verecek misin? Kul hakkı yiyen biri orada oturuyor… Bu daha başlangıç. Güçlenerek geliyoruz. Bütün seçim sonuçlarına bakın. Beklediğimiz oranda oy almadık. Ama hiçbir zaman yurttaşlarımı suçlamadım. Yukarıya doğru bir çizgimiz var. Yukarıya doğru gidiyoruz, ağır ağır sindire sindire.”

CHP’nin Gülen Cemaati ile iliflkileri partilileri k›zd›rm›fl, resmi olmayan bu afifllerde montajlanm›fl bir foto¤rafta K›l›çdaro¤lu, Kocao¤lu ve Gülen el ele gösterilmiflti. Tepkiler, sürecin daha bafl›nda, CHP’nin kritik illerde sa¤c› adaylar göstermesiyle birlikte partinin asli unsurlar› taraf›ndan da dillendirilmiflti

Antalya ve Artvin artık AKP’de CHP, Antalya'da eski baflkan Mustafa Akayd›n’la girdi¤i seçimde kaybetti. Akayd›n'›n Süleymanc›lar, Gülen Cemaati ve MHP'lilerin oylar›n› alma arzusu fiyaskoyla sonuçland›. Akayd›n, Haziran Direniflinde ve Berkin Elvan eylemlerinde belediye itfaiyesi ile TOMA’lara su takviyesi yapmakla gündeme gelirken di¤er yandan meclis toplant›lar›nda Berkin Elvan’›n resmini yakas›na ilifltirmekten de vazgeçmemiflti. Kesinleflmemifl sonuçlara göre CHP hem büyükflehiri hem de Gazipafla, Akseki ve Kafl gibi büyük ilçeleri AKP’ye kaybetti. K›l›çdaro¤lu'nun sonuçlar›na en çok üzüldü¤ü Artvin de art›k AKP'li belediyede. Sol taban›n yo¤unlukla yaflad›¤› kentte, CHP'nin sa¤c› politikas› kaybettirdi. Hatta Sabah gaze-

tesinde yaz›lana göre CHP aday› Emin Özgün seçim sonras› de¤erlendirmesinde flöyle konufltu: "Seçimden önce Gülenciler bana geldi. 'Bizim bin oyumuz var. Sizi destekleyece¤iz' dediler. Ben de kabul ettim. Gülenciler bana çal›flt›lar. Lakin seçim sonuçlar› aç›kland›¤›nda o bin oyu hiçbir yerde göremedim. Artvin'in nüfusu artmad›. Ben geçen seçimde ald›¤›m oyu ald›m. Yine de kaybettim. Demek ki böyle bir oylar› yokmufl. Buradan flu anlafl›l›yor ki, Gülencilerle ittifaka girmekle, onlarla kol kola girmekle büyük yanl›fl yapt›k. Onlar›n oylar›ndan medet umduk. Bu çok büyük hatayd›. Çünkü sosyal demokrat taban›m›z buna tepki gösterdi. Rahats›z oldu. Biz bu tür hatalar› yaparak siyasette asla baflar›l› olamay›z."


8

YEREL SEÇİM 3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

Halk›n Sesi

Egemen saflaşmanın ortasında yolun başında Sosyalistlerin yerel seçim deneyimleri

Sosyalistler birçok noktada yerel yönetim seçimlerine ortak aday çalışmaları ile girdi. Ancak bu çabalar, ülkenin en ücra köşesine kadar yayılan ve egemen siyaset aktörleri tarafından belirlenen saflaşmayı kıramadı. Halkı sosyalist değer ve hedeflere yaslanan bir alternatifin etrafında saflaştırmayı başaracak etkili bir yerel seçim süreci geçirilemedi. Kürt illeri seçimi etkileyen farklı dinamiklerle birlikte değerlendirilmeli. Sosyalistlerin ortak çalışmalarında ise Dersim Ovacık, Mazgirt ve CHP'nin genel eğilimi aksine yüzünü sola döndüğü Nevşehir Avanos dışında sosyalistlerin

adayları seçimlerde yönetimlerde yer alamadıkları gibi oy oranlarında da başarı elde edemedi. Hopa ve Avanos iki farklı örnek olarak öne çıktı. Hopa'da CHP piyasacı, rantçı, tek adamcı belediyecilik yürüten mevcut başkanı tüm itirazlara rağmen aday gösterdi ve sola sırtını döndü. Sonuçta ilçeyi AKP kazandı. Niğde Avanos'ta ise belediye yönetimi, CHP ve ÖDP'nin ortak ön seçimi ve halkın katılımını öngören seçim çalışması ile ilçe AKP'den CHP'ye geçti. Dersim Ovacık'ta Demokratik Haklar Federasyonu TKP'den girdiği seçimleri kazandı. Der-

sim Mazgirt'te ise DHF'nin mevcut belediye başkanı 30 Mart'ta ÖDP'den seçime girdi ve Başkanlığını korudu. Ankara'da Melih Gökçek’e ve CHP'nin sağcılaşarak iktidara aday olma politikasının adayı faşist Mansur Yavaş'a karşı sosyalistlerin başlattığı Ortak Aday Meclisi çalışması ise sol kitle tabanını oluşturan kesimlerin Gökçek karşısında bloklaşması ve etkili bir kampanyanın yürütülememesi üzerine hedeflediği etkiyi sağlayamadı. Ancak sosyalistlerin sağ siyasal projelere hayırhah tutum takınmayacağını tarihe not düştü. Eksiklerine rağmen ülkenin AKP ve

AKP karşıtı cephe olarak bölündüğü, neredeyse bir referandum atmosferinde girilen bu yerel seçimlerde, sosyalistlerin seçimleri sadece propaganda faaliyeti açısından değerlendirmeyip yerel yönetimleri kazanma iddiası ile seçime girmesi halkın gözünde gerçek bir politik seçenek haline gelme yolunda atılmış somut adımlar oldular. Deneyimleri değerlendirerek sosyalistlerin bu hedef doğrultusunda yapması gerekenler hakkında önemli dersler çıkarmak mümkün, elbette özeleştirinin devrimci mücadeleyi ilerletmek bakımından önemli bir değer olduğunu unutmadan.

Hopa sandıkta kaybetti, sokağı yeniden örgütleme zamanı ÖZGE OZAN

Sol tabanın CHP, Hopa Halkçı Demokratik Yerel Yönetim Meclisi ve HDP arasında üçe bölündüğü Hopa'da AKP'nin kesinleşmemiş sonuçlara göre 23 oy gibi az bir farkla ilçe yönetimini alması 2014 yerel seçimlerinin dikkat çekici sonuçlarından biriydi. Bu etkinin önemli bir nedeni Hopa'nın 2011 Genel Seçimleri öncesi 31 Mayıs direnişi ile Tayyip Erdoğan'a meydan okumasının etkisinin tüm ülkeye yayılması ve Hopa'nın AKP politikalarına öfke duyanlar açısından bir moral simgeye dönüşmesi idi. Hopa'da alınan sonucu Meclis'ten Halkevleri Doğu başkan Turan Kasımoğlu tek Karadeniz Bölge Temsilcisi aday olarak CHP genel merkeTaylan Kaya ile konuştuk. zinden belediye başkanlığına Hopa Halkçı Demokratik Yerel Yönetim Meclisi kazanma iddiasıyla seçimlere girme kararı aldı, ancak sonuçta AKP Hopa'yı aldı ve bu özellikle Hopa'yı dışardan takip edenler için için sürpriz oldu, sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz? Hopa'da belediyeyi AKP'nin kazanmasında temel rolün CHP anlayışı olduğunu en baştan ifade edelim. CHP aday belirleme sürecinden mevcut başkanın temsil ettiği belediyeciliğe kadar Hopa'da sola sırtını dönerek, halkın talep ve eleştirilerini dikkate almayarak, AKP taklidi piyasacı, rantçı bir belediyecilik pratiği sergileyerek AKP'nin kazanmasının zeminini hazırlamıştır. Sorunlar CHP’de yaşanan ön seçim sürecinde başladı. CHP'den aday adayı olan ve sol kimliği ile tanınan Gürbüz Akyüz, başvuru evraklarının geç gönderilmesi gibi bahanelerle saf dışı bırakıldı ve mevcut CHP'li

aday gösterildi. CHP Hopa halkını deyim yerindeyse “çantada keklik” görerek sosyalistlerin aday belirleme sürecinde inisiyatifin halka bırakılması, yerel yönetim programının halkla birlikte oluşturulması uyarılarına kulak asmadı. Hopa'da sonucu belirleyen bir diğer etken ise ne yazık ki Hemşin ve Laz toplumları arasındaki saflaşma oldu. Hemşin kökenli Gürbüz Akyüz’ ün bu şekilde elenmesi, daha önce CHP'li belediye başkanı Turan Kasımoğlu makam odasında silahla vurulması ile ilgili davada verdiği ifadede Hemşin toplumunu “Dağdan inenler şehrin yapısını değiştirdi” gibi ifadelerle rencide etmesi ile başlayan yarılmayı kuvvetlendirdi. Şovenist algıyı tetikledi. Zaten yıllardır düzen partilerinin her seçim döneminde LazHemşin kimliği üzerinden oylarını artırma çabası her iki toplumu da kısmi olarak etkilemişti. 2014 seçimlerinde AKP oylarının art-

masında bu da etkili oldu. Asıl belirleyen şovenist etki miydi? Elbette hayır. Asıl sorun AKP taklidi bir belediyecilik anlayışı ve Tayyip Erdoğan benzeri bir belediye başkanı. Düşünsenize, biz yıllardır Hopa sokaklarında “su haktır” diye haykırıyoruz ama Hopa'nın CHP'li belediyesi halka bölgenin en pahalı suyunu satıyor. Üstüne üstlük bir de kontörlü su sayacı uygulaması var. Biz “taşeron sistemi köleliktir” diyoruz, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine karşı çıkıyoruz. Ama Hopa Belediyesi bütün hizmet alanlarını özelleştirmiş, personelini taşerona mahkum ediyor ve sendikasızlaştırıyor. Biz “Hopa halkına ait belediye mülklerinin satışı, yandaşlara peşkeş çekilmesi yanlıştır” diyoruz. CHP'li belediye işe başladığı ilk günden bugüne belediyenin olan ne varsa hepsini satmakla meşgul oldu. Bu sonucu yaratan en önemli etkilerden biri de Turan Kasımoğlu’nda cisimleşen yönetme tarzı. Belediye meclisinin bile yok sayıldığı bir tek adamcılık. Hopa halkı 2011'de padişah bozuntusu Tayyip Erdoğan’ın forsunu alaşağı etmişti. CHP'li başkan için de aynısı geçerliydi. Tayyip nasıl ülkeyi kutuplaştırdıysa Kasımoğlu da Hopa’daki kutuplaşmaya zemin hazırlayan tutumlar aldı. Örnek verebilir misiniz? Yani bir belediye başkanı seçime tam 10 gün kala yeni inşa edilen belediye iş merkezindeki 122

işyerini ihale ile satışa çıkarır mı? Bu halka “Her şeyi ben bilirim” demek değil midir? Üstelik sen zaten her şeyi satmakla eleştirilen bir belediyesin ve o iş merkezinin inşası için işyerleri yıkılıp mağdur edilen onlarca esnaf var. Böyle bir belediyecilikti işte karşımızdaki. Düşünsenize bizim meclisimizin ana seçim sloganı “rant için değil halk için geliyoruz” idi. Yani gözü kapalı Türkiye'nin herhangi bir yerindeki AKP'li bir belediyeye karşı seçim çalışması yapacak olsak ilk önereceğimiz slogan bu değil midir? İşte biz CHP'li belediyeye karşı bu sloganla sokağa çıktık. İşin trajikomik yanı AKP’liler bile CHP belediyesine rantçılık, adam kayırma ve toplumu kutuplaştırma üzerinden yüklendi. Hopa'ya dışarıdan bakanlar “hadi ordan” deyip kızacak belki ama, AKP’nin neoliberal yönetim anlayışı kaybetti. Ancak kazanan halk da olmadı. Peki AKP'nin aldığı oy oranını sadece CHP'ye duyulan tepki ile açıklamak mümkün mü? CHP'nin ve doğrudan başkanın etkisi büyüktür. Ancak AKP'nin Hopa da belirli bir tabanı var zaten, bu taban geçmişten bugüne sağın tabanı. Hopa’da yüzde 20'lere varan Rize'den göçen nüfus var. Hopa direnişinden sonra yaşanan demografik değişimi de hesaba katarsak daha demokrat memurlardan boşalan yerlere AKP'li memurların yerleştirilmesi, polis gücü, çevik kuv-

vet sayısı gibi unsurlar, Çoruh Üniversitesi'nin İlahiyat Fakültesinin Artvin'den Hopa’ya taşınması...Bütün bunlar AKP'nin oylarını artırmaya yönelik hamlelerdi. Bunun üzerine CHP’li belediyenin kötü yönetimini, şovenizmi körükleyen tutumunu eklediğimizde AKP'nin nasıl seçimin galibi olduğu da ortaya çıkıyor. Laz kökenli Turan Kasımoğlu karşısında Hemşin kökenli AKP adayı Nedim Cihan ile seçime giren AKP şoven duygulara iyi oynadı açıkçası. AKP'ye değil Nedim Cihan’a oy istediler. Peki asıl olarak size dönersek, sosyalistler neden başarılı olamadı? Hopa Halkçı Demokratik Yerel Yönetim Meclisi olarak değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Ama ilk elden görülen elbette yapılan çalışmanın Hopa halkını kazanacağımıza ikna edecek güce ulaşamaması, yetersiz kalması. Halkın CHP ve AKP tarafında kutuplaşması ve önemli oranda şovenizmin galip gelmesini engelleyemedik. Halkı sosyalist bir alternatif etrafında birleştirmeyi başaramadık. Biz halkçı bir programla halkın karşısına çıktık ama tamamen olmasa da belirleyici bir oranda toplum kimlik üzerinden oy vermeye yöneltilmiş olduğu için bu program toplumda kabul görse de oya dönüşmedi. Böylesi bir atmosferde 900'e yakın oy aldık, bu da önemli. HDP'den aday olan ve bir önceki seçimde bağımsız aday olan eski ÖDPli belediye başkanı Yılmaz Topaloğlu'nun 2009’da aldığı yüzde 18'e varan oyun da önemli bir kısmının şimdinin Hemşin oylarını hedefleyen AKP adayına gittiğini de vurgulamak gerekir. Seçim sonrası sokaklar nasıl? İnsanlar bir yandan böyle bir CHP'nin iktidardan düşmesi gerektiğinden emin ama AKP'nin seçimi almış olmasına da kızıyor. Sandıkta kaybetmiş olmak moral bozucu ama, sokakların kaybedilmediğinin herkes farkında. Bugün seçim sürecinden çıkardığımız derslerle sokağı yeniden örgütleme zamanı, sandığı kazanmış olsa da AKP'yi Hopa'da “iktidar” haline getirmeyeceğiz. Hopa hala Metin Lokumcu'nun, Kazım Koyuncu'nun, diktatörlere baş eğdirenlerin Hopa’sı. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak. Bundan kimse kuşku duymasın. Dost da, düşman da!

Kemalpaşa’da ‘Ya AKP kazanırsa’ korkusunu yenemedik Hopa ülke gündemi haline geldi, ancak Kemalpafla'da da sosyalistler kendi adaylar›yla seçime girdiler ve kaybettiler, Kemalpafla hakk›nda ne söyleyeceksiniz? Kemalpafla’da seçimlere Halkç› Yerel Yönetim Meclisi ile girdik. ‹ki dönemdir Cumhuriyet Mahallesi muhtar› olan fienol Çelik aday›m›zd›. 1994 y›lndak› ba¤›ms›z aday çal›flmas›ndan sonra ilk adayl›k çal›flmas›yd›. Son 2 dönemdir iktidarda olan ve Kemalpafla halk›n›n yaflam›na, taleplerine dair somut hiçbir ad›m atmayan CHP’li belediye karfl›s›nda halkç› bir yerel yönetim nas›l olmal›d›r kap› kap› halkla bunu tart›flarak, halk›n mühendisleirinin katk›s› ile insanca yaflanabilir bir Hopa için halk›n taleplerine uygun hedefler ç›kararak seçime girdik. Meclis'in çal›flmalar› sayesinde ilk kez 25 y›ld›r seçim yar›fl›nda olan düzen partileri halkla yerel seçim program› tart›flmak zorunda kald›. Meclis'in yapamad›¤› “AKP kazan›rsa” korkusunu y›kamama, kendisini siyasi bir seçenek olarak kabul ettirememek oldu. CHP siyasetini “AKP kazanacak, oylar› bölüyorlar” söylemi üzerinde kurdu. Kemalpafla halk› seçim süreci boyunca bütün etkinliklerimize çok büyük destek verdi. Yüzlerce insan kat›ld› etkinliklerimize. Ama çal›flmam›z AKP korkusu ile CHP'ye yönelmelerinin önüne geçemedi. “Kazanan biz olaca¤›z” alg›s›n› hakim k›lamad›k. Seçimleri CHP kazand›. Kemalpafla'da uzun y›llard›r soka¤›, mücadeleyi ve hayat› örgütleyen bir çal›flma sergiliyoruz, yerel yönetim çal›flmas› deneyimi bu çal›flmalar›n siyasal sonuçlar› ve etkisini artt›racak biçimde nas›l örgütlenece¤i sorusunu hepimizin önüne koydu.

Niğde Avanos: CHP yüzünü sola döndü kazandı, AKP kaybetti Ni¤de Avanos'ta 1994, 99, 2004 ve 2009 seçimlerinde ortaklaflan sosyalistlerin yüzde 10'u aflan oy oran› ald›klar› bir ilçe. 2004 ve 2009'da seçim-

lerinde ise CHP'nin yüzde 17'lerde kalan oy oran› sonucu AKP ilçede iki dönem üst üste seçimleri kazanm›fl. ‹lçede AKP'nin yönetimi kazanmas›ndan rahats›z olanlar

2012 Ekim’inden itibaren solun tüm kesimleri ile ortaklaflarak seçime girmeyi tart›flmaya bafllam›flt›. Yerel yönetim program› ve ilkeler çerçevesinde ortak bir aday belirlemek üzere

yerel halk meclisi kuruldu, Avanos’taki tüm seçmenlere ça¤r› yap›larak ÖDP ve CHP'nin belirledi¤i iki aday aras›nda ön seçim yap›ld›. ‹lçedeki 9 bin seçmenden 2 bin 327’si ön seçimde

oy kulland›, ÖDP'nin aday› ‹smet ‹nce seçimi kazand› ve CHP'den seçime girdi. Bu birliktelik sonuç verdi: ‹nce, yedi oy farkla AKP’ye kaybettirerek belediye baflkan› oldu.


9

YEREL SEÇİM 3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

Halk›n Sesi

Ankara’da sol tarihe not düştü Y

önetememe krizi Haziran İsyanı ve yolsuzluk operasyonlarıyla derinleşen AKP’nin hem sandıkta hem de sokakta geriletilmesi ve sokaktaki isyanı CHP'nin sağ siyaset projelerine yedekleme çabalarına müdahale devrimcilerin seçim sürecindeki temel politikasını oluşturdu. CHP’nin, Haziran İsyanı’nda görülen geniş sol kesimlerin sokak ekseninde yan yana gelmesinin olanaklarını değerlendirmek yerine, tüm bu geniş kesimleri sağ aday ve politikalara mahkum etmek istemesi üzerine bağımsız bir sol çizginin örgütlenmesinin önemi arttı. POLITIK TAVIR HAYATA GEÇT‹ “Melih Gökçek mi, Mansur Yavaş mı?” sorusunun “Kırk katır mı, kırk satır mı?” sorusundan farksız olmadığını söyleyen Halkevleri, ÖDP, TKP ve EHP Ankara’da Ortak Sol Aday çalışmasında bir araya geldi. Özcan Kaya Güvenç aday olarak gösterildi. Ortak Sol Aday çalışması Haziran İsyanı’nda kaderini kendi ellerine almaya kalkışmış kitlelere tavır alma çağrısıydı. Bu ideolojik arka planda Melih Gökçek ve Mansur Yavaş’ın uzlaşı noktası olan neoliberal belediyeciliğe karşı halkçı, demokratik bir yerel yönetim anlayışı 70 gün boyunca ısrarla savunuldu. Toplumsal muhalefetin geniş kesimlerinin de katılımıyla hazırlanan seçim programı, kent merkezinde, mahallelerde ve üniversiteler-

Ankara’nın sağ neoliberal belediyeciliğe mahkum edilmek istenmesine karşı bir politik tavır olarak ortaya çıkan Ortak Sol Aday çalışması, kutuplaştırıcı egemen siyasete sandıkta etki edemedi de anlatıldı. SOL SIYASET SANDI⁄A YANSIYAMADI Ortak Sol Aday çalışması ideolojik-politik bir tavır olarak seçim öncesi süreçte sol kesimlerde bir tavır ve yüzleşme yaratmakla birlikte bu tavrı sandığa taşıyamadı. Doğrudan oy odaklı bir çalışma yürütülmemesine karşın yan yana gelen örgütlerin hareket ettirebildiği kitlenin altında bir oy aldı.

Çalışmanın politik hedefi halka anlatılamadı. Özcan Kaya Güvenç, resmi olmayan sonuçlara göre 2527 oy alabildi. Özcan Kaya Güvenç’in düşük oy sayısında başlıca etmen, yerel seçimlerin bir genel seçim atmosferinde geçmesi oldu. Melih Gökçek'in 20 yıla yakındır yönettiği Ankara'da sergilediği belediyecilik, yönetme biçimi, kişiliği Ankaralılarda AKP'ye duyulan öfkeyi aşan bir öfke yaratmıştı. “Gök-

çek'ten kurtulmak” Ankara seçiminin temel saflaştırıcı söylemine dönüştü. AKP krizini toplumu kutuplaştıran ve sağmuhafazakar seçmeni arkasında saflaştıran bir siyaset diliyle aşmaya çalışırken, bu siyasetin karşısında AKP karşıtlarını Gökçek'i devirmek için bir araya gelmeye ve Mansur Yavaş'a oy vermeye çağıran bir başka siyaset CHP tarafından üretildi ve karşılık buldu. Böylece Ankara'da yerel seçimler, yerel

yönetimlerin tartışıldığı bir süreç olmaktan çıkarıldı. Ortak Sol Aday çalışması ise halkçı, demokratik bir yerel yönetim anlayışını ulaşabildiği halk kesimlerine anlatmakta zorluk çekti. Ankara’da sosyalist güçlerin yerel seçimlerde aldığı Ortak Sol Aday tavrının ulaştığı kesimlerde yarattığı etkiler ilerleyen süreçte daha iyi anlaşılacak. Ancak sol, tarihe halkın iki faşiste mecbur olmadığının notunu düştü.

Art›k halk›n muhtarlar› da var Yerel seçimlerde adı çokça anılmasa da Gezi isyanı sonrası oluşan doğrudan demokrasi deneyimlerinin etkisiyle önem kazanan halkın muhtarlarını yaratma iddiası seçim sonrası da önemini koruyor. Türkiye’nin çeşitli illerinde farklı çalışma dinamikleri üzerinden halkın muhtar adayları çıktı. Bazı yerlerde “dayanışma” ya da “forum” tipi halk örgütlenmelerinin belirlediği, bazı yerlerde halkın hak mücadelelerinde öne çıkan isimlerden oluşan muhtar adayları kısmi başarı elde etti. Her yerde kazanılamasa da İzmir’den Adana’ya, Ankara’dan İstanbul mahallelerine alınan yüksek oy sayıları halkın Haziran’la başlayan harekete verdiği desteği bir kez daha gösterdi. Halkın muhtarları çalışması elbette mahalle mahalle değerlendirilecek önemli bir deneyim yarattı. Bu seçimde oluşan deneyimler gelecek döneme hazırlık için, eksiklerin görülmesi ve şimdiden mahalleleri halkla birlikte yönetecek muhtarların oluşturulabilmesi açısından önemli olacak. Öncelikle halkın muhtarlığı çalışmasının yarattığı yaygın ilişki ağı, girilmeyen evin kalmaması avantajı seçimden sonra da devam ettirilmesi gereken bir çalışma alışkanlığı olacaktır. Muhtarlık çalışmalarıyla yoğun AKP propagandası altında olan halk kesimlerine ulaşıp sağlıktan, eğitime ve birlikte yönettiğimiz mahalle meclislerine kadar birçok konuyu anlatabilme fırsatı bulduğumuz unutulmamalıdır. Hele de bu konuların doğrudan örgütlenmesiyle oluşan muhtarlık çalışmaları aslında mücadelenin daha geniş kesimlere yayılmasını sağlamış oldu. Batıkent Halk Meclisleri ya da Esenyurt’ta muhtar adayıyla beraber Mustafa tehlike oluşturan elektrik hatlarına karşı verilen hak Eberliköse mücadelesi örnek deneHalkevleri yimler olarak paylaşılabiKültür Sekreteri lir. Halkın muhtarlarının kazandıkları yerlerde yapacakları işler asıl şimdi başlıyor. Başta seçim süreci boyunca propagandası yapılan ya da mücadelesi verilen sorunların halkla birlikte çözülmesi. Halkla birlikte bir mahallenin nasıl yönetilebileceğini, o mahalledeki yaşamın, komşuluğun, dayanışmanın nasıl kurulacağını göstermek muhtar çalışmalarının en önemli hedefleri arasında olacak. Kazanılamayan mahallelerde ise hem muhtar adayları hem de muhtarlık çalışmasına katılan herkes açısından artık daha fazla sorumluluk almanın zamanı geldi. Elinde muhtar mührü olmayan ama mahallesine muhtardan daha fazla sahip çıkan yarattığı ilişki ve örgütlenme ağıyla mahalleleri daha yaşanılabilir hale getirecek onlarca mühürsüz muhtarın dönemi yeni başlıyor.

Hatay Defne: AKP-CHP kamplaşması sonucu belirledi vermemişti. Suriye Devlet Televizyonu'nda çalışan Sevra Baklacı'yı aday göstererek seçim çalışmasının eksenini Suriye ile Defne'de yaşayan Alevi halkın bağı ve Suriye savaşı üzerinden kuran TKP seçimlerde 6000 oy aldı. Sevra Baklacı'nın özellikle gençlerden oy aldığı gözlemlendi. HDP ise 660 oy aldı.

S

osyalistlerin ortak aday çalışması yaptığı yerlerden biri de Hatay Defne ilçesiydi. Halkevleri, ÖDP, Defne Halk Meclisi veDefne Dayanışması'nın ortak adayı Malik Kılıç seçimlerde 860 oy aldı. Hatay'da AKP savaş politikalarının yarattığı saflaşma Defne'de de seçim sonucunu belirledi. AKP ve CHP arasında bölünen kentte, seçimde AKP'nin en güçlü rakibi olarak görülen CHP oyların % 82'sini aldı ve belediyeyi kazandı. AKP tarafından mezhepçi bir anlayışla sınırları çizilen ve Arap Alevi halkının yaşadığı beldelerin birleştirilmesi ile kurulan Defne ilçesinde aldığı oy oranı ile CHP aynı zamanda, tüm meclis üyelerini de belirledi.

“OYLARI BÖLMEY‹N” SÖYLEM‹ KAZANDI AKP karşısında CHP'nin sürdürdüğü “oyları bölmeyin” söylemi etkili oldu. Özellikle seçime bir hafta kala Suriye’de yaşanan sıcak gelişmeler, AKP’nin Suriye hakkında çıkan ses kayıtları ve CHP’nin kapı kapı dolaşarak dağıttığı

bildiriler oy dağılımını ciddi bir şekilde etkiledi. Son hafta CHP tarafından üzerinde “İktidar tarafından oyları bölmek için ülke siyasetinde karşılığı olmayan küçük partiler çıkarıldı. Defne’ye sahip çıkalım, oylarınıza sahip çıkın…” ibareleri yazılı broşürler dağıtıldı. AKP'nin gerçek bir varlık gösteremediği kentte, halkın AKP karşısında güç göstermek

gerektiğine dair kanısı sosyalistlere yönelen oyların da CHP'ye akmasına neden oldu. Yeşilpınar Belde Belediyesi Başkanı Malik Kılıç CHP'den istifa ederek ortak aday çalışmasına katılmış ve ÖDP çatısı altında seçime girmişti. TKP ve HDP ise merkezi kararları ile partilerinden aday çıkarmış, ortaklaşma çabası sonuç

HALK MECLISLERI HERKESIN PROGRAMINA G‹RD‹ Ortak aday çalışmasının temel söylemi “Defne'yi halk meclisleriyle yönetmek”ti. 10 belde, 5 mahalle ve 23 köyden oluşan Defne’nin ancak mahalle mahalle kurulacak halk meclisleriyle yönetilebileceğini ve kazanılması halinde oluşturulan meclislere yasal statü kazandırılacağını söylemi halk tarafından ciddi destek gördü. Bu destek nedeniyle CHP, İP ve TKP de seçim çalışmalarına “halk meclisi kurulacak” söylemini ekledi, broşürlerini yeniden bastı. Seçimde CHP'ye yönelik destek büyük bir oy oranı ile belediyeyi almalarını sağlasa da Defne'de halk meclislerinin kurulması ve kent yaşamında söz sahibi olmasının zemini genişlemiş durumda.

İstanbul'da Topbaş'la randevu 1 Mayıs'a kesildi CHP'nin verilerine göre İ ‹stanbul’da 3 bin 500 sand›k sonucunda flaibe var. Hemen her ilçeden hile ve usulsüzlük haberleri geldi. ‹stanbul seçimlerini, Gezi direniflinde ‹stanbul'u Erdo¤an'a teslim edip ortadan kaybolan ve sokakta meflruiyetini yitiren Kadir Topbafl kazand›. Topbafl baflta olmak üzere ‹stanbul'un talan›na imza atan, isimleri yolsuzluk dosyalar›nda an›lan AKP'li belediye baflkanlar› koltuklar›n› korudu. Gezi direniflinde sokakta meflruiyetini yitiren Topbafl'la, kentine sahip ç›kan ‹stanbullular›n ilk karfl›laflmas› 1 May›s'ta olacak

stanbul seçimleri Erdoğan açısından ölüm kalım meselesi haline geldi. Kazanan AKP oldu. İstanbul’da 3. Kadir Topbaş dönemi başladı. CHP’nin İstanbul’u kazanmasının tek “çaresi” olarak gösterilen ve pazarlıklarla partiye geçen Mustafa Sarıgül CHP’nin oy oranını yükseltse de yüzde 40’ta kaldı. 17 Aralık’la birlikte ortaya saçılan yolsuzluk dosyalarında ismi geçen Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Beyoğlu Belediye

Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş koltuklarını korumuş oldu. AKP, CHP’den almayı hedeflediği Kartal, Maltepe, Sarıyer, Silivri'yi yine kaybetti. CHP Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş'ta oy oranlarını yüzde 70’e çıkardı. Birçok ilçede AKP ve CHP seçimleri yüzde 50’nin üzerinde oy oranları ile kazandı. İstanbul’un 39 ilçesi yine AKP ve CHP arasında bölüşüldü. 39 ilçeden 14 tanesini CHP, 25 tanesini ise AKP aldı. CHP Beylikdüzü'nü AKP'den

aldı. CHP seçmeni gün boyunca hile ve usulsüzlükleri belgelerken ortada olmayan Sarıgül’e tepki gösterdi. Sarıgül ancak ikinci gün Ankara'da halk oylarına sahip çıkmak üzere sokağa çıkıp, İstanbul'da Kartal, Üsküdar ve Beyoğlu'nda seçimlere itiraz edilince basın karşısına çıkıp “seçimin temiz olmadığı” açıklaması yaptı. Seçim sürecinde İstanbul’un önemli bir gündemi HDP’nin tutumu olmuştu. HDP resmi olmayan sonuçlara göre yüzde 4.6 oy aldı. MHP ise HDP’nin gerisinde

kaldı. TKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Aydemir Güler ise 6500 oy aldı, oy oranı yüzde 0,08 oldu. 30 Mart'ın hemen öncesinde katıldığı bir televizyon programında “1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı gibi kent meydanlarında yapılması gündelik yaşamı kesintiye uğratıyor” diyen Topbaş, 1 Mayıs yasağının süreceğini erkenden ilan etmişti. Gezi direnişinin işaret fişeğini yakan ve bugün Taksim'i bir beton yığınına dönüştürmüş olan Taksim’i yaylaştırma projesini gerekçe göstererek geçtiğimiz yıl konulan 1 Mayıs yasağının arkasında duran Topbaş'a ilk yanıt DİSK'ten geldi. DİSK'in “1 Mayıs’ın nerede kutlanacağına karar verecek olan sadece ve sadece işçi sınıfıdır, Taksim 1 Mayıs alanıdır” açıklaması, İstanbulluların çoğunluğu tarafından meşru görülmeyen Topbaş'la emekçilerin seçimden sonra ilk karşı karşıya gelişlerinin 1 Mayıs günü olacağını gösteriyor.

Batıkent’te seçimlerin kazananı Halk Meclisleri Batıkent’te Haziran Direnişi ile kurulan Batıkent Dayanışma Platformu ve Halk Meclisleri, muhtarlık çalışmalarından başarıyla çıktı. Bir mahallede meclisin adayı, iki mahallede de meclisin desteklediği adaylar kazanırken, kaybedilen mahallelerde alınan binlerce oyla meclislerin meşruiyeti kanıtlandı Haziran İsyanı’nda binlerce kişinin sokaklarında olduğu ve direniş günlerindeki birlikteliğin 9 mahallede kurulan Halk Meclisleri’ne taşındığı Ankara Batıkent’te muhtarlık çalışmaları başarıyla sonuçlandı. KAPI KAPI MUHTARLIK VE MECL‹S ÇALIfiMASI Belirlenen ve desteklenen adaylar için Batıkent genelinde çalınmadık kapı bırakılmadı. Afişleme, pankart asma, araç konvoyları, site toplantıları ile Batıkent’teki muhtarlık çalışmaları Büyükşehir Belediyesi çalışmalarının önüne geçti. AKP ve CHP’nin muhtar adayları ise, meclislerin muhtar adayları kadar görünür olmadı. AKP SALDIRILARINA SOKAKTAN YANIT Batıkent’te halk meclislerinin sokakta ördüğü direniş ve seçim çalışması, seçimlerden birkaç gün önce kendisini gösterdi. AKP’lilerin polis desteğiyle gerçekleştirdiği saldırılara karşı Batıkent Dayanışma Platformu’nun çağrısıyla binlerce kişi sokağa çıktı. Saldırılara karşı sokaklar direniş mevzilerine dönüştürüldü. ÜÇ MAHALLEDE SEÇ‹M KAZANILDI İlkyerleşim Mahallesi Halk Meclisi, seçimlere 3 ay kala başlattığı “Nasıl bir muhtarlık” tartışmaları sonucunda üç kadın muhtar aday adayı belirledi. Ön seçim sonucunda kazanan Fecire Yazan Meclis bileşenlerinin çalışmaları ile seçimleri açık 400’den fazla oy farkı ile kazandı. Meclisler'in desteklediği ve aza üye verdiği muhtar adaylarından Ergazi Mahallesi’nde Emine Yıldız’ı, Turgut Özal Mahallesi’nde ise Suna Sezer seçimi kazandı. Ostim, Kardalen, Batı Sitesi, Kent Koop ve Yenibatı sitesinde de Meclis'in adayları binlerce oy aldı ve az farklarla muhtarlıkları kaybetti.


YEREL SEÇİM

10

3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

Halk›n Sesi

Bu s›rada Ora’da 2014 Yerel Seçimleri'ne Kürdistan'da da oy hırsızlığı damgasını vurdu. Bölge'nin birçok merkezinde yapılan büyük çaplı sahtekarlıkların gölgesini taşısa da sonuçlar, BDP sözcülerinin ilk açıklamalarıyla çelişen bazı gerçeklerin tartışılmasını gerektiriyor. Bu tartışmaya girmeden önce, BDP'den daha mütevazı olan kendi beklentilerimin de gerçekleşmediğini söylemem gerekiyor. Seçim sürecinde elde ettiğim izlenimler, AKP örgütünün bölgenin birçok ilinde Fethullah Gülen cemaatinin omuzlarında yükselmesi nedeniyle ciddi bir kan kaybına uğrayacağı, Roboski kırılmasının sonrasında tabela partisine dönüşme yoluna gireceği yönündeydi. Her iki etken de AKP oyları üzerinde etkili olmadı. Türkiye'nin aksine Kürdistan'da seçimler, “genel seçim” havasında değil, “yerel seçim” havasında yaşandı ve AKP, BDP'nin iktidarda olduğu yerel yönetimlerin önemli bir bölümünde oy kaybetmedi, oy kazandı. Dolayısıyla AKP, Kürt sorununda “düzenin çözüm partisi” görünümünü korudu. BDP'nin AKP'nin elindeki altı Kürt ilinin (Mardin, Bingöl, Muş, Ağrı, Bitlis, Urfa) ciddi bir bölümünü geri alarak “alan kontrolünde” niteliksel bir sıçrama gerçekleştireceğini düşünüyordum. Ancak bu amaç da gerçekleşmedi. Bingöl'de BDP ciddi bir başarısızlığa uğradı. BDP Muş'ta oylarını ancak %4 artırabildi, AKP ise %2 oy kaybetti. BDP Bitlis'i aldı ama Tatvan'ı verdi. Urfa'da BDP oyları (Belediye Meclisi bazında) %19'dan %27'ye ancak %25 artış gösterdi, bu oyların 2 puanı da CHP'den geldi. Bitlis'deki başarı ise Tatvan'ın kaybı ile birlikte değerlendirildiğinde gerçekte büyük bir başarısızlığı örtüyor. Ağrı'da 2009'da seçimi hile ile kazanan AKP bu kez başarılı olamadı ve %1,5 farkla kazanFerda dığı seçimi, %1 farkla kaybetti. Mardin ise Büyükşehir'e döKoç nüştüğünde zaten kazanılmıştı. ferdakoc@ Benim seçim sonuçlarıyla hotmail.com yanlışlanan beklentilerimin yanında, beklediğim ve bu tabloya eklenmesi gereken kötü sonuçlar da var. Ağır bir deprem felaketi yaşayan ve AKP hükümeti tarafından ortada bırakılan Van ve Dersim dışında, Başta Diyarbakır Büyükşehir ve Hakkari olmak üzere BDP'nin elindeki belediyelerin büyük bir bölümünde oy kayıpları yaşanırken, geri kalanlarında oy artışı sağlanamadı. BDP'nin AKP'nin oy tabanını parçalamasını beklediği Hüda Par, AKP'den daha çok BDP tabanından oy alarak Kürdistani siyaset tabanının İslamcı Kürt Partisi olma yoluna girdi. Buraya ancak bu kadarını sığdırabildiğim olumsuz sonuçlar, KCK operasyonları, köylerin de seçime dahil olması gibi bazı nesnel nedenlerle açıklanabilir, ancak BDP'nin iktidarda olduğu belediyelerde oy kaybetmesi, iktidarda olmadığı yerlerde girdiği mücadelelerde ise ancak birkaç puanlık ilerlemeler göstermesi ve AKP'ye oy kaybettirememesinin öznel nedenlerinin de değerlendirilmesi gerekiyor. BDP'li belediyelerin yaklaşık üç dönemdir iktidarda olduğu Kürt illerinde "iktidar yıpranmasına" uğradığını kabul etmek gerekiyor. Bölgede yaşayan herkesin bildiği gibi BDP’li belediyeler, "belediyecilik" uygulamaları bakımından AKP'li veya CHP'li belediyelerden ancak nispi farklılıklar gösteriyordu. Neoliberal "hizmet belediyeciliği"nin başarısız uygulamaları, BDP belediyelerinin yıpranmasındaki önemli bir unsuru oluşturdu. BDP'li belediyelerin, tıpkı diğer belediyeler gibi "taşeron" sistemine dayanan hizmet üretimi, sınıfsal eşitsizlikleri derinleştiren imar politikaları ile halkın aşağıdan yukarı örgütlenmelerinin önünü açmayan, bürokratik, seçkinci ve sermayeyi himaye eden yaklaşımlarıyla özellikle yoksul halkta belirli bir yabancılaşma yarattıkları bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Barış ve Demokratik Çözüm Süreci'nde AKP ile ancak düşük düzeyli bir çatışma içine girilmesi, AKP'nin bölgedeki bağımlılaştırma politikalarını fazla bir engelle karşılaşmadan geliştirebilmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla "Demokratik özerkliğimizi inşaa edelim" sloganıyla girilen yerel seçimlerde alınan belediyelerde aynı çizginin devam ettirilmesi halinde, BDP'nin şu anda ele geçirdiği belediyelerde de benzer bir yıpranmanın yaşanması kaçınılmaz hale gelecektir. "Demokratik özerkliğin inşaası" hedefine, yeni, halkçı ve eşitlikçi politikalarla güçlü bir kitle mobilizasyonuna dayalı olarak yönelinmediği takdirde, daha önceki sözde "Demokratik özerklik" ilanlarında olduğu gibi başarısızlık kaçınılmaz olacaktır. Özellikle kırsal ve kentsel yoksulluğa karşı mücadelenin sol politikalarla geliştirilmemesi halinde AKP'nin bağımlılaştırma politikalarına karşı gerçek alternatifler oluşturulamayacak ve Demokratik Çözüm Süreci'nin AKP tarafından bir siyasi tasfiye süreci olarak geliştirilmesine karşı güçlü bir baraj kurulamayacaktır.

Halk›n Sesi Sahibi ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Ali Ergin Demirhan Telefon / Faks 0212 245 90 37 Adres Ergenekon Mahallesi Cumhuriyet Caddesi No: 175/2 fi‹fiL‹/‹STANBUL Bas›ld›¤› Yer ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32 Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03) editor.halkinsesi@gmail.com 15 günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

BDP'den AKP'yi geriletme atağı BDP, seçimlerde 3'ü büyükşehir 102 belediye kazandı. Ağrı, Bitlis ve Mardin'i AKP'den alan BDP, Urfa'daki iddialı çalışmasına rağmen kazanamadı; Diyarbakır, Hakkari ve Batman'da ise oylarını düşürdü BDP ise 34.4 almıştı. Bitlis'in en büyük ilçesi Tatvan'ın, hile tartışmalarıyla birlikte AKP'ye geçmesi ise bu başarıya gölge düşürdü.

MEHTAP METİNOĞLU

K

ürt illerinde 30 Mart günü ve devamında yaşanan saldırı, hile, oy sayımına ve seçime itirazlara rağmen belediye sayısını daha da artırma anlamında BDP başarı ile çıktı. 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde biri büyükşehir olmak üzere sekiz il, 50 ilçe ve 40 belde belediye başkanlığı kazanan Kürt hareketi, resmi olmayan sonuçlara göre 3'ü büyükşehir (Diyarbakır, Mardin, Van) olmak üzere 11 il, 68 ilçe ve 23 beldede toplamda 102 belediyeyi kazandı. 2009 seçimlerinde DTP Türkiye genelinde 5,7 oranında oy alırken 2014 seçimlerinde BDP ve HDP oy oranları toplamı yüzde 6.1 seviyesine ulaştı. BDP; Diyarbakır, Batman, Van, Dersim, Siirt, Hakkari, Şırnak ve Iğdır'daki belediyeleri korudu. Ancak partinin oy oranı Diyarbakır'da yüzde 9.16, Hakkari'de yüzde 16.91, Batman'da yüzde 3.36 azaldı, Siirt'te ise oy oranı aynı kaldı. BDP Hakkari’de seçimleri değerlendirerek oy düşüşünün nedenleri üzerinde durdu. Açıklamada, geçmişte yapılan yanlışlık ve yetmezliklerden dolayı BDP'nin Hakkari'de oylarının düştüğü söylenerek, "Biz yeni yönetim olarak halkımıza açıkça söylemek isteriz ki, verdiğiniz mesaj alınmıştır" denildi. BDP'nin en büyük başarısı ise 2009 yerel seçiminde AKP'nin kazandığı, Ağrı, Bitlis ve Mardin'i AKP'den alması oldu. Ayrıca, Erzurum’da BDP ilk kez dört Kürt ilçesini birden alarak önemli bir kazanım elde etti. Karayazı, Tekman, Hınıs, Karaçoban ilçelerini alan BDP, Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde de birinci parti oldu.

AKP’DEN BDP’YE GEÇEN İLÇELER İlçeler de ise kesin olmayan sonuçlara göre, Kars Kağızman yeniden BDP’nin oldu. Batman Beşiri AKP’deydi, BDP’ye geçti. Ağrı Tutak ilçesi Saadet Partisi’ndeydi, BDP’ye geçti. Van’ın Erciş ilçesinde, BDP Belediye Başkan Adayı Diba Keskin, AKP'li adayı geçerek ilçe tarihinde ilk kadın belediye başkanı oldu. Buna karşılık, oy hırsızlığına karşı halk isyanları eşliğinde Tatvan, Ceylanpınar ve Pertek AKP'ye kaptırıldı.

URFA VE BİNGÖL AKP’DE KALDI Seçimin BDP ve AKP açısından da kritik olduğu illerden biri Urfa'ydı. BDP, güçlü simalarından Osman Baydemir'i aday gösterdi. BDP, Baydemir'in alacağı oylarla belediye başkanlığını kazanamasa bile bölgede AKP karşısında yükselişte olduğunu gösterdi. BDP, Urfa'nın ilçelerinde başarılı sonuç almasına rağmen kent merkezinde kazanamadı ve AKP’nin gerisine düştü. AKP yüzde 61, BDP yüzde 32 aldı. 2009 seçimlerinde yüzde 19.5 alan BDP, oyunu artırırken AKP de yüzde 21 artırdı. CHP oyunu eritti. AKP ise Saadet ve Demokrat Parti'nin oylarını aldı. BDP'nin AKP'den oy alması gibi bir durum oluşmadı. Bingöl merkezde ise BDP

yüzde 26.21, AKP yüzde 58.36 aldı. 2009 seçimlerine göre, AKP oyunu yüzde 15 artırırken BDP yüzde 7.59 azalttı. AĞRI, BİTLİS VE MARDİN YENİDEN BDP’DE BDP, en büyük çıkışı Bitlis, Ağrı ve Mardin’de yaparak AKP'nin elindeki belediyeleri aldı. Bu illerin kazanılmasında ise farklı parametreler işliyor. Belediyeler Yasası'yla büyükşehir statüsüne geçen Mardin'de Ahmet Türk aday gösterildi. BDP, önem verdiği kentlerden biri olan Mardin'i AKP'den alarak iktidar partisine karşı üstünlük kazandı. Mardin’in kazanılmasında oy artışından çok “Büyükşehir Yasası” nedeniyle merkez dışındaki seçmenlerin de il belediyesinde oy kullanması önemli bir etken oluşturdu. Ahmet Türk, yaklaşık yüzde 52 oy aldı. AKP ise

HÜDA-PAR: BDP'YE MI AKP'YE MI ALTERNATIF? Bölgede AKP ve BDP yarışı sürerken Kürtler adına siyaset yapmaya yönelen Hizbullah ilk kez seçime girdi. Hüda-Par adıyla seçime katılan Hizbullah, aldığı oy oranı ile CHP’yi geçti. Hüda-Par, Diyarbakır’da 1.68’de kalırken, Batman’da yüzde 7.21 oranında oy aldı. Kurulduğu dönemde AKP seçmenine alternatif olabilir gibi görünen Hüda-Par, BDP'li seçmene alternatif oldu.

yüzde 37'de kaldı. 2009 yerel seçimlerine göre, AKP'nin oyu yüzde 8 geriledi. BDP ise oyunu yüzde 16 artırdı. Kürt siyasetinin önemli isimlerinden biri olan Sırrı Sakık’ın aday gösterildiği Ağrı’da da BDP kazandı. BDP, 2009 yerel seçimlerinde AKP’ye geçen Ağrı belediyesini geri aldı. Başa baş giden oylama sonucuna göre, BDP yüzde 46.1, AKP ise yüzde 45.73 aldı. AKP-BDP arasında 2009 seçimlerinde yüzde 7.2'lik bir fark vardı. Sakık'ın çalışmalarının başında yoksulluğa karşı mücadele geliyordu çünkü kentin en büyük sorunu yoksulluk. Bitlis de AKP'den BDP'ye geçti. BDP, yüzde 44 oy alırken AKP yüzde 39 oy oranına sahip. 2009 seçimlerinde HDP ad›yla ilk kez seçime giren HDP AKP, yüzde 43.1 almış,

BDP'de kad›nlar›n belediye baflkanlar› ön planda Yerel seçimlere resmi olmayan efl baflkanl›k sistemi ile giren BDP'nin kazand›¤› 102 belediyede kad›n aday› var. BDP ayr›ca kad›n aday gösterdi¤i birçok yeri kazand›. Diyarbak›r Büyükflehir Belediye Baflkanl›¤›'n› BDP Efl Genel Baflkan› Gültan K›flanak, Hakkari'de ise Dilek Hatipo¤lu kazand›. 6's› Diyarbak›r ve 3'ü fi›rnak olmak üzere BDP'nin kad›n adaylar› 22 ilçede daha belediye baflkanl›¤› kazand›. Türkiye'nin en genç kad›n belediye baflkan› ise Diyarbak›r'›n Lice ‹lçesi'nde BDP'nin 25 yafl›ndaki aday› Rezzan Zo¤urlu oldu. Ayr›ca Diyarbak›r Kocaköy ilçesi belediye baflkanl›¤›n› çocuk gelin Berivan Elif K›l›ç kazand›.

HDP beklentilerin alt›nda kald›

eflbaflkanlar› Ertu¤rul Kürkçü ve Sebahat Tuncel'in olumlu aç›klamalar›na ra¤men parti, beklentilerin alt›nda kald›. Bunun sebepleri aras›nda kuflkusuz Türkiye’nin genelinde seçim çal›flmas› yapmas›n›n provokasyon ve linç giriflimiyle engellenmesi, AKP-CHP kamplaflmas›n›n seçmenler üzerindeki güçlü etkisi bulunuyor. 40 ilde, toplamda 244 il merkezi ve ilçesinde seçime giren HDP, en yüksek oyunu ‹stanbul'da ald›. ‹stanbul'da yüzde 4.71 oy alan HDP, DTP'nin 2009 seçimlerindeki oy oran›yla karfl›laflt›rma yap›ld›¤›nda yaklafl›k ayn› oyu alm›fl görünüyor.

Kürt illerinde hile ve baskıya karşı direniş 30 Mart, Kürt illerinde bask›, hile ve sald›r›larla geçti. AKP'nin çeflitli hilelerle kazand›¤› birçok ilçeye BDP itiraz etti. Van Gevafl, Kars Digor, Batman Kozlu, Bitlis Ahlat, Urfa Birecik ve Ceylanp›nar'da seçim sonuçlar›na BDP itiraz etti, itirazlar›n reddedilmesine halk›n tepki göstermesi üzerine polis sald›rd›. I Kozluk'ta seçimleri sonras›nda y›rt›k ve yak›lm›fl oy pusulalar›n›n ortaya ç›kmas› üzerine seçimlere itirazda bulunan BDP'nin giriflimi reddedildi. Binlerce kifli ‹lçe Seçim Kurulu’na yürüdü. A¤r›'n›n Tafll›çay ilçesinde de BDP'nin yapt›¤› itiraz seçim kurulu taraf›ndan reddedildi. I Urfa Birecik’te seçimlerde hile yap›ld›¤›n› söyleyen BDP, sonuçlara itiraz etti. ‹tiraz›n reddedilmesine tepki gösteren binlerce kifli soka¤a ç›kt›. Bunun üzerine polis halka gaz bombalar› ve tazyikli su ile sald›rd›. Çat›flmalar s›ras›nda 15 yafl›ndaki bir çocuk, polisin att›¤› gaz bombas›yla gözünden yaralanarak bir gözünü kaybetti. I Bitlis'in Ahlat ilçesinde 3 say›mda BDP'nin kazand›¤› aç›klanan ancak 4'üncü say›mda 'flaibeli' bir flekilde AKP'nin kazand›¤› aç›klanan seçim sonuçlar›na karfl› halk soka¤a döküldü. Polis sald›r›s›na direnen en az 30 kifli gözalt›na al›nd›. I Kars'›n Ka¤›zman ilçesinde BDP'nin itiraz› üzerine oylar 1 Nisan'da yeniden say›ld›. 30 Mart gecesi ilçe meydan›nda bir araya gelen binlerce kifliye polis sald›rd›. Gece geç saatlere kadar süren çat›flmalar, sabah tekrar bafllad›.

Ceylanp›nar'da OHAL, halk oyuna sahip ç›k›yor AKP'nin Urfa Ceylanp›nar'da seçim sonuçlar›n› kendi lehine çevirmek için baflvurdu¤u hile ve oyunlara karfl› soka¤a ç›kan BDP'lilere polis sald›rd›. Kentte saatlerce süren çat›flmalar s›ras›nda kaymakam OHAL ilan etti

U

rfa ve ilçelerinde 30 Mart'ta birçok seçim hilesi gündeme geldi. Ceylanpınar ilçesinde tekrarlanan oy sayımında AKP'nin birinci çıkması üzerine halk tepki gösterdi. Hükümet binası önüne giden binlerce kişiye polis saldırdı. 30 Mart akşamı başlayan çatışmalar 1 Nisan'a kadar aralıklara sürdü. BDP, 1 Nisan'da itiraz başvurusunda bulundu. BDP'nin itirazının reddedilmesinin ardından, çatışmalar tekrar alevlendi. Viranşehir Caddesi üzerinde bir araya gelen gençler ise AKP İlçe Başkanı’nın yakınları tarafından silahlı saldırıya uğradı. AKP taraftarları da polis korumasında taş, sopa ve silahlarla ilçede tur attı. Ceylanpınar Kaymaka-

mı 30 gün boyunca miting, yürüyüş, basın açıklaması gibi tüm eylemleri yasakladı. Gece saatlerine kadar ilçede çatışmalar sürdü. İlçede eli silahlı bazı kişilerin kitleye saldırması endişeleri arttırdı. Bunların AKP destekli El Kaide bağlan-

tılı çete mensupları olduğu ileri sürüldü. BDP Ceylanpınar Belediyesi Eş Başkan adayı Esra Güler Aslan, ilçede iç savaş görüntüsünün olduğunu belirterek, sivil silahlı insanların olduğunu ve çatışmanın iki halk arasında gerginliğe dönebileceğini söyledi.

Urfa'n›n Ceylanp›nar ilçesi AKP için kilit bölgelerden biri. Ceylanp›nar, hem Suriye s›n›r›nda yer almas› hem de Rojava aç›s›ndan kritik. Son iki dönemdir belediye baflkan› olan ‹smail Arslan bu seçimde tekrar BDP'den aday olurken AKP'nin aday› ise El Kaide yak›nl›¤›yla tan›nan Menderes Atilla.


11

DÜNYA 3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

Halk›n Sesi

D I Ş İ Ş L E R İ , M İ T , G E N E L K U R M AY ’ I N S AVA Ş P L A N L A R I İ F Ş A O L D U

Erdoğan savaş halinde AKP “savaş lobisi”nin tapeleri gösterdi ki, Başbakan Erdoğan içerde başının dara düştüğü “bu konjonktürde”, “vatan toprağına tehdit” söylemi üzerinden Suriye’de savaş istiyor. Erdoğan’ın isteği uyarınca, Dışişleri ve MİT işin gerekçe kısmını bizzat halledebileceklerini söylerken, son süreçte yaşanan gerilimler Türkiye’yi Suriye ile savaşın kıyısına getirdi Türkiye’nin, dördüncü y›l›na giren Suriye savafl›ndaki konumu son dönemde yay›mlanan “savafl tapeleri” ile yeni bir boyut kazand›. Ülkenin d›fliflleri bürokrasisi, istihbarat ve silahl› kuvvetlerinin en tepesindeki isimlerin bu savafl için ülke topraklar›n› vurmak dâhil, ‘hiçbir fleyden çekinmedi¤i’ ve ›l›ml›-radikal ay›rmaks›z›n Suriye’deki silahl› muhalefete her türlü deste¤i sundu¤u bizzat kendi konuflmalar›yla ortaya ç›kt›. 13 Mart D›fliflleri Bakanl›¤›’nda yap›lan ‘gizli toplant›’da Türkiye’nin ‘Suriye ile savafla girme’ planlar› ko-

VECİH CUZDAN

13

Mart tarihinde Dışişleri Bakanlığı binasında gizli bir toplantı sırasında, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtları 27 Mart’ta yayımlandı. Kayıtlarda tarafların yaptığı konuşmalar, AKP hükümetinin Suriye’deki savaşta en başından beri üstlendiği aktif taşeronluk rolünü bir kez daha gözler önüne sererken, AKP’nin son dönemde artan ‘Suriye ile savaşma’ ihtimaline dönük kendince gerekçeler üretmekten de geri durmayacağını gösterdi. Tarafların üzerinde durduğu diğer önemli husus ise Suriye’deki silahlı muhalefete dönük gelişmeler. Gizli toplantı sonrası bu konuda da ciddi bir adım atan AKP hükümeti, cihatçı çetelere yaklaşık bir yıldır kapalı olan Yayladağı Sınır Kapısı’nı açtı. Cihatçılar sınırın karşı tarafında kısa bir çatışmanın ardından Keseb Sınır Kapısı’nı ele geçirdi. Ardından gruplar, Ermeni nüfusun yoğun olduğu Keseb kasabasına da saldırdı. Cihatçıların 21 Mart sabahı ‘El Enfal’ ismiyle Keseb’den başlattıkları saldırının şifreleri, 27 Mart’ta yayımlanan ve 13 Mart’ta düzenlenmiş olan Dışişleri Bakanlığı’ndaki ‘gizli toplantı’ya ait tapelerde mevcut ve o gün konuşulan ‘muhaliflere lojistik destek’, ‘istihbarat koordinasyonu’ ve ‘savaş çığırtkanlığı’ konularındaki gelişmeler hala sürüyor.

‘SAVAŞ LOBİSİ’NİN TOPLANTISI SONRASINDA YAŞANANLAR 13 Mart: Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda Ahmet Davutoğlu, Yaşar Güler, Hakan Fidan ve Feridun Sinirlioğlu’nun katılımıyla

nufluldu¤u a盤a ç›kt›. 30 Mart’›n son saatinde yapt›¤› balkon konuflmas›nda bizzat Baflbakan Erdo¤an resmi bir savafl karar› olmamas›na karfl›n “Suriye bizimle flu anda savafl hâlinde” dedi. Erdo¤an, iç politikada saflaflt›rmaya dönük savafl söylemleriyle s›k›nt›l› durumunu düzeltmeye çal›fl›yor.

yapılan gizli toplantıda Suriye’ye yönelik bir askeri müdahaleye gerekçe yaratmak için MİT’in Suriye’deki cihatçı çeteleri kullanarak sınır bölgesinde çatışma ortamı yaratması üzerine planlar tartışıldı. Bu toplantı iki hafta sonra sızdırılan ses kayıtlarıyla ifşa edildi. 14 Mart: Savaş hükümeti AKP’nin medyası Genelkurmay Başkanlığı’nın “Süleyman Şah Türbesi’ne bir saldırı olması halinde her türlü senaryoyu masaya yatırdığını, sınırdaki kara ve hava güçlerine türbenin korunması için IŞİD'e yönelik operasyon yapılması, türbedeki askerlere de vur emri verildiğini’ yazdı. Aynı gün TSK internet sitesinden, sınır boyunca devriye görevinde olan F-16 uçaklarının Türk hava sahasında iken, Suriye'deki SA-22 füze sistemi tarafından, radar kilidini muhafaza ederek taciz edildiğini açıkladı. 16 Mart: Suriye ordu birlikleri cihatçı çetelerin son kalelerinden olan stratejik Yabrud kentini ele geçirdi. 19 Mart: AKP medyasının yayın organlarından Yeni Şafak gazetesinde Suriye Türkmenleriyle ilgili bir haberde, Suriye Türkmen Kitlesi Genel Koordinatörü Samir Hafez’in, 'Bayır-Bucak düşerse, Esed'in muhtemel bir Nusayri Devleti önünde engel kalmayacak' sözlerine yer verildi. Türkmenlerin gelecekleri konusunda B ve C planlarının olduğu açıklandı. 19 Mart: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı bir TV programında, ‘Başbakan seçimlerden önce orduyu Suriye’ye sokmak isteyebilir.’ diyerek Genelkurmay Başkanına seslendi. 20 Mart: Niğde Ulukışla-Adana otoyolu Cebelli viyadüğünde IŞİD militanı olduğu iddia edilen 3 kişi, yol kontrolü yapan jandarmaya ateş açtı. Yaşanan çatışmalarda bir asker, bir polis ve bir sivil hayatını kaybetti. Ana akım medya, şahısların İstanbul

veya Ankara’da olması planlanan ‘sansasyonel bir eylem’ hazırlığında oldukları açıkladı. 20 Mart: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye'nin Suriye sınırları içindeki toprağı olan Süleyman Şah Türbesi için gerekirse bir operasyon yapılabileceğini açıkladı. 21 Mart: AKP destekli cihatçı çeteler Yayladağı Sınır Kapısı’ndan geçerek Keseb’e saldırdı. 22 Mart: Suriye savaş uçakları Keseb bölgesindeki silahlı muhalif gruplara yönelik hava saldırısı başlattı. Suriye ordusuna ait MIG-23 savaş uçağı Keseb üzerindeyken ‘Türkiye hava sahasının ihlal ettiği’ iddiasıyla TSK’ya ait F-16’lar tarafından füzeyle vurularak düşürüldü. Suriye yönetimi, Keseb bölgesindeki cihatçı çetelere yönelik operasyonda olan savaş uçaklarının ‘kendi topraklarında’ saldırıya uğradığını ve bu gelişmenin ‘teröristlere’ yaradığını vurguladı. Erdoğan hükümetini ‘teröre aleni destekle’ suçladı. Suriye savaş uçağının düşürülmesinin ardından,

uçaktan paraşütle atlayarak kurtulan Suriyeli pilot, Suriye Devlet Televizyonu’na “sınırı ihlal etmedim” dedi. 27 Mart: Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli toplantıya ait “savaş tapeleri” yayımlandı. 28 Mart: AKP’nin savaş planlarının ses kaydının ortaya çıkmasının ardından, Reyhanlı’da 53 kişinin ölümünde Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu, Hakan Fidan, Feridun Sinirlioğlu ve Yaşar Güler’in sorumluluğunun olduğu gerekçesiyle Halkevleri Hukuk Dairesi, Hatay Halkevi adına savcılığa suç duyurusunda bulundu. TÜRKİYE SINIRINDAN İÇERİ TOP MERMİLERİ DÜŞMEYE BAŞLADI AKP’nin ‘savaş tapesi’nde, Suriye’deki gruplara 2 bin TIR malzeme gönderdiklerini belirten MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Suriye’ye askeri müdahale gerekçesi yaratmak için MİT’in birilerini Suriye’ye gönderip Türkiye tarafına füze attırabileceğinden söz ediyor. Aynı gün Antakya-Yayladağı yoluna 17.40 sularında havan mermisi düştü. TSK, top mermisinin

Suriye tarafından geldiği ve Türkiye’den Suriye’ye topçu birlikleri tarafından top atışı yapılarak karşılık verildiğini açıkladı. Bu tarihten itibaren aralıklarla Yayladağı’nın muhtelif yerlerine top ve roket mermileri isabet etti. TSK ise ‘anında karşılık verildi’ açıklamaları yaptı. ERDOĞAN: ‘SURİYE BİZİMLE SAVAŞ HALİNDE’ 30 Mart yerel seçimleri gecesi dördüncü kez balkon konuşması yapan Başbakan Erdoğan resmi bir savaş durumu olmamasına karşın “Suriye’nin Türkiye ile savaş hâli içinde olduğunu” iddia ederek, Suriye’yi hedef alan saldırgan ifadeler kullandı: “Bedelini ödeyecekler, ulusal güvenliğimizi nasıl tehdit edersiniz? Suriye bizimle şu anda savaş hâlinde. Uçaklarımızı taciz ediyorlar. 74 tane kardeşimizi şehit ettiler ve şu anda bizim Süleyman Şah Türbesi, 10 dönüm bizim topraklarımızdır. Oraya olan her saldırı 780 bin kilometrekareye olan saldırıdır. Biz buna seyirci kalabilir miyiz? Bu hainler bu görüşmeyi dinliyor ve dünyaya servis ediyor.” Erdoğan bir taraftan ‘Suriye ile savaş halindeyiz’ iddiasıyla ‘olası’ bir Suriye ile savaş durumuna birincil ağızdan zemin hazırlarken, savaş tapelerinde Davutoğlu’nun “Başbakan bu, (Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı) gerektiğinde bir imkan gibi değerlendirilmeli bu konjonktürde dedi yani” sözündeki ‘konjonktür’ gereğince iç politikaya ‘sağlam irade’ pozları veriyor. Erdoğan, 17 Aralık sonrası iç politikada yaşadığı çalkantılar karşısında parti içinde birliği sağlamaya çalışırken, tabanını kendi şahsı etrafında saflaştırmak adına ‘düşman ülke’ olarak Suriye’yi hedef gösteriyor. Bu doğrultuda Süleyman Şah Türbesi mevcut konjonktüre yönelik önemli bir gerekçe olarak değerlendirilmek isteniyor.

Suriye savaşında yeni cephe: Lazkiye S

uriye’deki savaş dördüncü yılına girerken ordu ülkenin güneyindeki Kalamun Savaşı’nı Lübnan sınırına kadar taşıdı. Suriye ordusu, stratejik öneme sahip olan Yabrud kentini cihatçılardan alarak bu çetelerin lojistik ve militan üssünü yok etmiş oldu. HalepHumus-Şam karayolunda güvenli bir hat oluşturan ordu birliklerinin eli

güçlenirken, sınırın öte tarafındaki Lübnan’a kaçan cihatçıların önemli bir bölümü sınırda konuşlanmış Lübnan ordusunca öldürüldü. Ülkenin güneyinde, Şam ve çevresinde güvenlikli bir durum söz konusu iken, ülkenin kuzeyinde AKP destekli cihatçı çeteler yeni bir cephe açtı ve Lazkiye’nin

kuzey kırsalındaki Keseb’e saldırdı. Bu bölgede daha öncede kısa süreli çatışmalar yaşanıyordu ancak bu kez daha fazla örgüt ve militanla saldıran cihatçılar, Ermeni-Alevi nüfusun yoğunlukta olduğu Keseb kasabasını kuşatma altına aldı. 25 Mart’ta sahilden ilerleme ve Türkiye üzerinden deniz yoluyla destek sağlanabilmesi

düşüncesiyle cihatçılar Samra sahil köyüne yöneldi ve burayı ele geçirdikleri iddia edildi. Buna karşın Suriye ordusu ve Halk Savunma Birlikleri cihatçılara operasyon başlattı. Bölgeye saldıran cihatçı çeteler arasında Ensar uş-Şam, El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi, İslami Cephe, Bayırbucak Türkmen Tugayı isimli örgütler bulunuyor. 26 Mart’ta, bölgeye hakim stratejik öneme sahip Kırkbeş Tepesi’ni (Burç Hamsevi Erbain) cihatçıların eline geçti. Suriye ordusu ise bölgeye yönelik hava saldırısı başlattı ve operasyonlarını sıklaştırdı. 31 Mart’ta tepenin Suriye ordusunca geri alındığı açıklandı. 2 Nisan itibariyle bölgede yoğun çatışmalar sürüyor. ERMENİLER VE ALEVİLER HEDEFTE Daha önce Ağustos 2013’te ‘Müminlerin Annesi Hz. Ayşe’

isimli operasyon ile Lazkiye’nin kuzey kırsalında bulunan Alevi köylerine saldıran çeteler buralarda katliam gerçekleştirmişlerdi. Keseb saldırısında bölgedeki Ermeni ve Alevi halkı hedef alan cihatçı çeteler birçok ev, işyeri ve kiliseyi de yağmaladı. Keseb’e yönelik saldırıları kınayan Ermenistan, 26 Mart’ta Milletvekili Samvel Farmanyan başkanlığında bir Ermenistan Parlamentosu heyetini Suriye’ye gönderdi. Suriye Arap Haber Ajansı’nın haberine göre, Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile görüşen heyet, Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’ın mesajını iletti. Sarkisyan’ın mesajında “Terör gruplarının, Türkiye’nin desteği ile Lazkiye kırsalının Keseb bölgesine yönelik saldırılarını kınadığı” belirtildi. SURİYE TÜRKİYE’Yİ BM’YE ŞİKAYET ETTİ Suriye’nin Birleşmiş Miller

Daimi temsilcisi Beşşar el Caferi, “Türkiye ordusunun Lazkiye kırsalının kuzeyinde silahlı terör gruplarının eylemlerine askeri örtü sağladığı” suçlamasıyla BM Genel Sekreteri, Güvenlik Konseyi Başkanı ve üyeleriyle bir dizi temasta bulundu. Caferi, Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı’nın gönderdiği yedi mektubu BM Genel Sekreteri, Güvenlik Konseyi ve komitelerine iletti. Mektuplarda, “Liva İskenderun bölgesinden girerek Keseb bölgesine saldıran cihatçı çetelere Türkiye desteğinin kınanması için acil ve etkin adımlar atmasını” talep etti. Bakanlığın açıklamasında, “Türkiye hükümetinin, BM Güvenlik Konseyi'nin terör örgütleri listesine aldığı El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi’ne muhtelif destek sunduğu ve her türlü askeri ve lojistik destekle yetinmeyerek, Türk ordusunu da doğrudan askerî desteğe bulaştırdığı” da vurgulandı.


SOKAĞIN SESİ

ÜRET EN BİZİZ YÖNET EN DE BİZ O LACAĞIZ

3 Nisan 2014 / 16 Nisan 2014

12 Halk›n Sesi

TEK YOL SOKAK! Ne tapeler ne de sandık, asıl korkuları sokaktır, hakları için ayağa kalkmış bir halk ise geçmişten bugüne kabusları. Genç-yaşlı, kadın-erkek birden bütün kentlerin yasaklı meydanlarına doldurduğumuzda nasıl sallandı iktidarları? Nasıl birden zapzayıf kaldılar? Ezberleri bozuldu, birlikleri dağıldı. Girilecek bir “in”leri yoktu sokaktakilerin. Tehditleri sökmedi çırılçıplak bedenleri ile faşizme meydan okuyan milyonlara. Şimdi balkondan seslenen “aile” reisinin ağzından çıkan savaş naraları sokağı “islah” edememenin telaşına karışıyor. Sokak tercihini yaptı: Kavgaysa, kavga! İstatistikleri gösterip “Her şey aynı” diyenlere “Hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını”, sandığı bile sokakta koruyanlar gösteriyor. Asıl gücün sokakta olduğunu görenler... Açık ki 2014 yerel seçimleri, ne AKP'yi akladı ne de yalanın, talanın, zorbalığın iktidarına meşruiyet sağladı. Hilesine kimse kanmadı, çöküşü de durmayacak. Saygı, özgürlük, adalet, barış, eşitlik isteyen Haziran İsyanı sandığa sığmadı, sığmayacak! Haziran'da Erdoğan'ın çürümüş diktatörlüğüne karşı sokakta yazıldı Halkın Fermanı. AKP iktidarının vahşi saldırganlığına karşı direniş, taleplerinin türlü tezgahlarla boğuntuya getirilmesine izin vermeyecek. Herkesin kendisini içerisinde eşit ve özgür hissettiği, doğrudan demokrasiyi temel alan toplumcu ve demokratik bir cumhuriyet kurmak için “Bu daha başlangıç mücadelede devam”. Parola da adres de belli: TEK YOL SOKAK!

SOKAK ÖZGÜRLÜKTÜR, SOKAK ÖZGÜRLEŞTİRİR Kültürel ve ideolojik tek tipleşme, dindarlık, kindarlık, milliyetçilik, cemaatçilik, erkek egemenlik, baskı, şiddet... iş güç, borç harç... Sokak, zincirlerinden kurtulmak, biat etmemektir, nasıl yaşayacağını söyleyenlere itirazdır, kendi yaşamını eline almak, nasıl ve ne için yaşayacağına karar vermektir... Hayatı değiştirmenin aracıdır sokak. Yalnız kendi özgürlüğün için değil herkesin özgürce yaşadığı bir ülke için, emeğin özgürlüğü için mücadele etmektir. Sokak, “hayallerini satmamaktır”.

SOKAK ADALETTİR Yağma, talan, katliam düzenine karşı adalet talebidir sokak. Hukukun, iktidar edenin keyfine göre evrilip çevrildiği devasa adalet saraylarında değil, hesap sormak için toplanılan adliye önlerinde, “Hırsız var, katil var” çığlığında, tacizcinin kafasına inen şemsiyede, yolsuz Gökçek'e korku salan yumurtada, TOMA'nın karşısına dikilen bedende, öldürülmüş bir çocuğun katillerinin peşine düşen yüz binlerin birliğindedir adalet...

SOKAK EŞİTLİKTİR Ayrımcılığa, bireyciliğe ve piyasacılığa karşı toplumsallığın sesidir sokak. Yoksulluk, işsizlik, dışlanma, aşağılanma karşısında emeğine, haklarına ve insanlığına sahip çıkmaktır. En basit ihtiyaçlarımızı bile çözemeyen bu eşitsiz düzene başkaldırıdır sokak, birileri bollukta boğulurken birilerinin yokluk içinde bırakıldığı düzene. Atölyede, fabrikada, tarlada, plazada, evde çalışan; sözleşmeli, kadrolu, mevcutlu, gündelikçi, dönemsel, yarı zamanlı, tam zamanlı ya da işsiz, kadın, erkek ya da çocuk tüm emekçilerin eşitlendiği, eşitlik için mücadele ettiği yerdir sokak. Erkek-kadın-LGBTİ, ebeveynle evlat, Türkle Kürt, Sünni’yle Alevi aynı barikatın önünde ya da tek bir ordu gibi, tek bir amaç için yürürken din, dil, cinsiyet, etnik köken, yaş eşitsizlik üretmez artık, zenginliktir yalnızca. Sokak ne kurban ne muhtaç olmaktır, sokak eşitliktir.

SOKAK HALK EGEMENLİĞİDİR Söz ve karar hakkını devretmemektir sokak, doğrudan eylem, doğrudan demokrasidir. Park forumlarında kalkan eller, halk tarafından mühürlenen kaçak inşaatlar, fiilen kullanılan haklardır. “Sokak” söke söke almaktır. Ne sermayeye, ne yolsuzlara, ne hırsızlara, ne katillere bizi yönetme hakkı vermektir. Emperyalizme, sermayeye ve iktidarlarına karşı halkın kendi hayatı ve üzerinde yaşadığı topraklar üzerindeki doğrudan egemenliğidir sokakta kurulan. Üretenlerin yönettiği bir ülkeyi bugünden örgütlemektir.

SOKAK KARDEŞLİKTİR Ortak özgürlüğümüzün düşmanlarına karşı savaşırken kardeşleşmektir sokak. Lice'den Kadıköy'e, Medeni'den Ali İsmail'e, Hatay'dan Ceylanpınar'a, Hopa'dan Dersim'e uzanan köprü sokakta kurulur. Sokak öğretir: “Birimiz özgür değilsek hiçbirimiz değiliz.” Faşizme karşı mücadele edenler demokratik ve toplumsal bir barışın yolunu inşa eder sokakta, Suriye'de de Kürt illerinde de savaşı engelleme ve durdurma yeteneğine sahip tek yer sokaktır. Ve Anadolu’nun, Mezopotamya'nın, Ortadoğu'nun tüm sokakları tek bir meydana açılır: Eşitlik, barış ve kardeşlik meydanına.

SOKAK DAYANIŞMADIR İnsanlar arası rekabet ve düşmanlığı mutlak kılan kapitalizmin karşısında birliğin değerini ve gücünü gösterendir sokak. Ülkenin bir ucunda bir parkı savunmak için yan yana gelenler gaz bombalarıyla vurulduğunda ülkenin dört bir yanında, aynı anda faşizme karşı ayağa kalkmaktır. İlk kez gördüğün insanlarla elden ele barikatı güçlendirmek, yere düşeni kaldırmak, zayıfı güçlendirmek, çocuğu öldürülen bir annenin “evladı” olabilmek, neyin varsa paylaşmak ve yaşamı kolektif olarak örgütlemektir. Kendi çıkarlarını toplumun çıkarı olarak yutturmaya çalışanlara karşı ortak çıkarlarını omuz omuza savunan bir halk olmaktır.

SOKAK DEVRİMDİR Sokak düzen dışı ve düzen karşıtıdır. Yürüdükçe oluşan engebeli, dolambaçlı ve sarp devrimci bir yoldur. Emeğe ve özgürlüğe dayalı yeni bir hayat kurmaktır sokak, devrimdir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.