186'ncı sayı

Page 1

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Mahkemeyi Gezi Direnifli kazand›, AKP kaybetti Mimar ve mühendis odalarının 11 Mayıs’ta İstanbul 1. İdare Mahkemesi’ne açtığı davada 6 Haziran’da verdiği kararla Topçu Kışlası dahil olmak üzere bütün AKP projelerini hukuka aykırı ilan etti Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi'nin durdurulması istemiyle 11 Mayıs’ta TMMOB Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ve Peyzaj Mimarları Odası tarafından açılan davada Gezi Direnişi kazandı, AKP kaybetti. AKP dava sürecini beklemeden ihale verip inşaatları başlatırken, 6 Haziran’da İstanbul 1. İdare Mahkemes’inin Taksim’deki bütün inşaat pro-

jelerini iptal etti. Kararla birlikte yayalaştırma çalışmalarının, Gezi Parkı ve Topçu Kışlası gibi bütün projelerin iptal edildiği belirtildi. Kararın ayrıntılı gerekçesi ile tebliğ edilmesinin ardından bir açıklama yapan Taksim Dayanışması, “Mahkeme kararında dalış tünellerine ilişkin plan kararlarının koruma ilke ve kararlarına aykırılığı, plan notlarında yer alan

Gezi Parkı'nda Topçu Kışlası'nın ihyası ile ilgili hükmün çağdaş şehircilik ilkelerine ve planlama tekniklerine uygun olmadığı, kamu yararı gözetmediği sonucuna varılmıştır” dedi. Alınan bu kararın sürdürülen mücadelenin haklılığını kanıtladığını kaydeden Taksim Dayanışması, “Kazanımlarımızın takipçisi olmaya devam edeceğiz” dedi.

5 Temmuz 2013• 1,25 TL

Y›l 8 • Say› 186

İSYAN DURMUYOR, DÖNÜŞÜYOR, ÖRGÜTLÜYOR: AKP SARSILIYOR

Yıkana kadar devam Direniş ikinci ayına girdi. Forumlarda doğrudan demokrasiyle eylemler düzenleniyor, iletişim ağları ve atölyeler kuruluyor. Hayat yeniden örgütleniyor

AKP’nin şiddetle bastıramadığı, kara propagandayla bölemediği halk sokakları terk etmiyor. Kardeşliği yeniden kuruyor. AKP’nin dayanakları sarsılıyor

Direnifl sürüyor, yap›lacak çok ifl, kurulacak çok örgüt ve y›k›lacak bir AKP iktidar› S. 3 var.

AKP’ye mahalle barikat›

Umut büyüdü, sıra çocuklarda Halkevleri ve Ö¤renci Kolektifleri yaz okullar›n›n alt›nc›s›n› düzenliyor. Çapulcular parklarda dayan›flmayla infla ettikleri yaflam›n

Gezi direniflini halk

isyan›na dönüfltüren en önemli dinamik mahalleler oldu. Tencere tava eylemleri barikatlara, halk kürsüleri forumlara dönüfltü S. 2

tohumlar›n› yoksul mahallelere tafl›yor. Mahalleliler evlerini çapulculara aç›yor. Halk›n evleri üniversiteye dönüflüyor. S. 11

M›s›r’da kavga sürüyor

Operasyon baflar›s›z Aleviler ayakta

M›s›r’da Müslüman Kardefller iktidar›na karfl› bir kez daha yükselen isyan, Müslüman ve H›ristiyan din adamlar› ile polis teflkilat›n› da yan›na alan orduyu harekete geçirdi. Mursi’ye ve muhaliflere verdi¤i 48 saatlik süre dolan ordu yönetime el koydu, Mursi’nin görevine son verdi¤ini aç›klad›. Halk ise meydanlardan çekilmiyor.

AKP gözalt›na ald›, tutuklad›, fliddet uygulad› ama baflaramad›. Hapishanelerde direnifl sesleri, sokaklarda ‘Kurtulufl yok tek bafl›na’ sloganlar› dinmiyor. Polis operasyonlar›, soruflturmalar, cezalar, Gezi direniflini bast›ram›yor. S. 5

Burada yeni bir dünya kuruyoruz Mahalle parklar›nda buluflan halk yeni bir dünyan›n temelini elbirli¤i ile at›yor. S. 6-7

Direniflin yeni biçimi forum "Üç befl a¤açtan" ç›kan halk isyan›, Türkiye'nin onlarca park›nda oluflturulan forumlarla do¤rudan demokrasi deneyimlerini yaratt›. S. 6-7

Gezi direniflinin öfkesi, sesi ve rengi 2 Temmuz anmalar›ndayd›. Alevilerin son bir y›lda biriktirdi¤i öfke, Gezi direniflinde militan mahalle direniflleriyle ortaya ç›karken Sivas Katliam›’n›n 20’nci y›ldönümünde Türkiye’nin dört bir yan›nda kitlesel anmalar gerçekleflti. Kitlesel ve coflkulu eylemler Alevilerin militan direnifl çizgisinin devam edece¤ini ortaya koydu. S. 10

Susmayal›m cesaretimizden korksunlar Polisin cinsel

tacizine u¤rayan Eylem tüm kad›nlara “Susmayal›m cesaretimizden korksunlar” ça¤r›s› yapt›. Kad›nlar, Eylem’in sesine ses verdi, sokaklara döküldü. Kad›nlar dönüfltürmeye kendi hayatlar›ndan bafllad› S. 9


2

MAHALLELER 4 Temmuz 2013 / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

Dikmen’den iktidarın kalbine...

AKP faşizmine mahalle barikatı Gezi direniflini halk isyan›na dönüfltüren en önemli dinamik mahalleler oldu. Tencere tava eylemleri barikatlara, halk kürsüleri forumlara dönüfltü

Y

oksul emekçi mahalleler ayağa kalktığında Gezi direnişinin bir halk hareketine dönüşeceği belli olmuştu. AKP’nin 11 yıllık iktidarında güvencesizlikle kuşattığı, temel haklarını ellerinden aldığı, evlerini başlarına yıktığı ya da yıkmakla tehdit ettiği, okulunu, hastanesini ticarethaneye çevirdiği, parkına baz istasyonu dikip şiddet ve baskı ile kontrol altına almaya çalıştığı halk AKP iktidarına karşı evlerinden çıktı, sokağa indi. Mahalleler polis engellerine takılmayan, polis şiddeti ile bastırılamayan militan bir direnişin merkezi haline geldi. Mahalle direnişleri halk isyanının örgütlü bir halk hareketine dönüşmesi için yığınak yapılacak noktaları da açığa çıkardı. Ülkeye yayılan isyanın simgesi, Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Antalya’dan İzmir’e, Çanakkale’den Bursa’ya, Antakya’dan Adana’ya halkın zapt ettiği yasaklı kent meydanları oldu. Ancak mahalleler, mahalle ve semt meydanları ise milyonların bu isyanın öznesine dönüştüğü yerel merkezler haline geldi. Mahallelerdeki direnişler mahalle parklarındaki forumlarla, mahallede örgütlenen halk toplantıları ve eylemlerle sürüyor. MAHALLELER ‹SYANA GÜÇ VERD‹ Direnişin mahallelerde yaygınlaşması isyana halk hareketi özelliği kazandırırken kent meydanlarındaki direnişleri ve polis terörüne karşı mücadeleyi güçlendirdi. Mahalle direnişlerinin yaygınlığı polisin kenti kontrol etmesini engelledi. AKP polisinin kuvvetli ve yaygın bir halk direnişi karşısındaki çaresizliğini gösterdi. Antakya’da kente yayılan çatışmalarda polis şiddeti karşısında halkın güç toplayıp yeniden eyleme geçtiği, mahallelinin koltuktan, masaya evinden eşya taşıyarak güçlendirdiği barikatların kurulduğu ve polisin giremediği Armutlu mahallesi direnişin sürekliliğinde önemli katkı sağladı. Armutlu’da Antakya dayanışması isimli bir halk komitesi kuruldu. Okmeydanı’nda 30 saate varan kesintisiz çatışmalar yaşandı. Günler boyu sabah saatlerine kadar çatışmaların yaşandığı İstanbul Sarıgazi’de AKP temsilcileri direnişle görüşme talep etmek zorunda kaldı. Sarıgazi halkı tam bir ay boyunca her gece mahallelerden başlayan yürüyüşlerle Demokrasi Caddesi’ni doldurdu. Gezi Parkı’nı polisin işgal ettiği 15 Haziran gecesi Şile otobanını kapattı, Çekmeköy ve Dudullu mahallelerinden gelenlerle birleşerek Taksim’e ulaşmak için 10 saatlik bir yürüyüşle Boğaz Köprüsü’nü geçti. İstanbul’da

Gazi, Okmeydanı, Ankara’da ise Dikmen de direnişin kitlesel çatışmalarla sürdüğü diğer mahalleler oldu. Kesintisiz 30 saate varan direnişler yaşandı. Sosyalist geleneğin sürdüğü, yıllardır eylem pratiklerine, polis ve devlet şiddetine karşı militan direniş örneklerine sahne olan mahalleler, bu deneyimi Haziran İsyanı’na aktardı. Militan eylem çizgisi hızla kitleselleşti. Öyle ki yaşlı kadınlar barikatlarda nöbet tuttu. MAHALLE MEYDANLARINDAN KENT MEYDANLARINA Eskişehir Gültepe mahallesinde, Bursa’da Teleferik, Ortabağlar ve Siteler gibi mahallerde, Adana‘nın hemen her mahallesinde, Hopa’da, Tarsus’ta mahallelerde toplanan halk kent merkezine aktı. Kent merkezinde çıkan çatışmalar Adana’da mahallelere taşındı. Çanakkale’de Esenler’de başlayan tencere tava eylemleri sonrasında kentte isyan “Her gece bir mahalle, her gün direniş” çizgisi ile tüm mahallelere yaygınlaştırıldı. Kocaeli’de Bekirpaşa Yuvam Akarca Mahallesi, Derince Yenikent Mahallesi, Körfez’de Esentepe, Yavuz Selim, Çamlıtepe ve Yarımca mahalleleri, Samsun’da Atakum Türk-İş ve Pelitköy Toplu Konutları eylem alanına döndü. İzmir’de isyanın ilk gecesi hemen tüm mahallelerde halk herhangi bir çağrı beklemeden evlerinin önüne çıktı. Evlerine yakın caddeleri trafiğe kapattı. Mahalleler aktıkları ilçe meydanlarını direniş merkezlerine dönüştürdü. İzmir’de Çiğli, Buca, Gültepe, Narlıdere, Bornova mahallelerindeki direnişler forumlarla sürüyor. Mamak’ta Şahintepe, Şirintepe, Mutlu, Tuzluçayır ve Saimekadın bölgelerinden Tuzluçayır Meydanı'na yapılan yürüyüşler yaşandı. Mamak halkının aynı zamanda Kızılay çatışmalarına katılmak için yürüyüşlerde Abidinpaşa-Cebeci gibi öğrenci evlerinin ve yurtlarının olduğu bir güzergahtan geçmesi yoksul mahalleli ile üniversite gençliğini buluşturdu. Ankara Batıkent, İstanbul Beylikdüzü, Kartal gibi merkeze uzak bölgelerde katılımı on binleri bulan eylemlerle bölgenin kendisi direniş alanına dönüştü. Kartal halkı Kadıköy gibi köprüden geçerek merkezdeki çatışmalara da katıldı. AKP BÖLDÜ D‹REN‹fi B‹RLEfiT‹RD‹ AKP’nin 11 yıllık iktidarında eğitim, sağlık gibi kamusal hakların ortadan kaldırıldı. Güvencesiz ve işsizlik derinleşti. Emekçi mahallelerinde yaşam koşulları giderek birbirine yaklaşan, hoşnutsuzlukları ve öfkeleri büyüyen ama aynı iktidarın ırkçı, gerici politi-

kalarıyla etnik kökene, mezhebe, cinsiyete göre bölünen mahalleliler direnişte birleşti. Mahallelerde kentsel dönüşüm tehdidi, niteliksiz, pahalı ulaşım, 4+4+4 yıkımı, okullarının imam hatiplere dönüştürülmesi gibi nedenlerle AKP iktidarına öfke birikmişti. Direnişin öncesinde de otobüs duraklarından okul ve belediye önlerine hak mücadeleleri etrafında eylemlerin yaşandığı mahalleler direnişe hızla katıldı, kendi taleplerini de kattı. Kadınlar ve geleceksizleştirmeyi derin biçimde yaşayan mahalle gençliği direnişin ana aktörleri oldu. Alevi ve işçi yoğunluklu, gecekondu geçmişi olan mahalleler direnişin en sürekli ve militan merkezlerini oluşturdu. Yaşadıkları ayrımcılık ve baskı AKP döneminde katlanan, mezhepçi saldırılarla karşı karşıya kalan Sunni İslam dayatmasını eğitim sisteminden gündelik yaşama her an yaşayan Aleviler yaşadıkları mahallelerde kitlesel biçimde isyana katıldılar. Ancak bunu Alevi kimliğini ön plana çıkaran biçimlerde yapmadılar. Aleviler mezhepsel talepleri görünür kılarak değil, direnişin ilerici dinamiklerini besleyerek sermaye yanlısı, gerici, kadın düşmanı AKP iktidarına, faşizme karşı onur ve özgürlük mücadelesine katıldılar. ÖZGÜRLÜK ‹Ç‹N AYAKTALAR Mahallelerin dört yanında dikilen Mobese kameralarıyla, mahalle karakollarıyla, yoğun polis denetimiyle, gerici faşist örgütlenmelerle, bunlarla iç içe geçen mafyatik ilişkiler ve şiddet olaylarıyla baskı altına alınan halk, Haziran direnişinde merkezden yerele genişleyen bu baskı düzenine karşı da ayaklandı. Keçiören gibi AKP ile birlikte MHP'nin de oy deposu olan, gerici ve faşist örgütlülüklerin güçlü olduğu mahallelerde kitlesel eylemler örgütlendi. Yıllardır gericiliğin ve faşizmin baskısının hüküm sürdüğü, A Takımı adlı çetenin sokaklarda, parklarda terör estirdiği, akşamları polislerin ahlak bekçiliğine soyunduğu Keçiören’de halkın sokakları parkları doldurması hücre hücre yayılan baskıya ve AKP faşizminin Gökçek gibi yerel sembollerine karşı da bir özgürlük isyanıydı. Bursa’da, Samsun’da İstanbul Bahçelievler gibi bölgelerde gericilerin faşistlerin saldırılarına, Adana Akkapı mahallesinde doğrudan AKP’li saldırganların molotoflarla halka

saldırmasına rağmen direnişler mahalellerde sürdü. DEVR‹MC‹ MAHALLE ÇALIfiMALARINDAN HALK ‹SYANINA Birçok kentte sosyalist geleneğin yaşatıldığı, devrimcilerin yıllardır mahalle çalışmalarını sürdürdüğü mahalleler, kendi çevrelerindeki diğer mahalle ve ilçe merkezlerini etkiledi, hareketlendirdi. Bu mahalleler özellikle AKP faşizminin saldırılarına karşı direnişin militan bir biçimde süreklilik kazanmasında etkili oldu. Hem eylem ve çatışma deneyimleri hem mahalle içi dayanışma ağları hem de sosyalistlerin aldıkları inisiyatif ile bu mahalleler devrimci mücadelede mahalle çalışmalarının anlamını birkez daha gösterdi. Eylemlerde hedef AKP ilçe binaları, bakanlıklar, Meclis, yerel ölçekte kaymakamlık, karakol gibi AKP faşizminin simgesi olarak görülen mekanlar oldu. Kent merkezlerine yakın Okmeydanı, Dikmen gibi mahalleler kendi yerellerinde olduğu kadar aynı zamanda Taksim ve Kızılay gibi merkezdeki çatışmalara katılarak güçlendirirken merkezlerden uzağa gidildikçe eylem biçimleri mahallelerin en yakınlarındaki ana arterleri kesme, mahalle barikatlarını kurma gibi militan kitlesel biçimlerde sürdü. Mahallelerde eylemler mahallenin tüm yaşamına nüfuz eden halk direnişine dönüşünce halk kendi karar mekanizmalarını yarattı, buluşma saatlerini, yürüyüş güzergahlarını belirledi, eylemlerin sürekliliğini sağladı. Direnişi sahiplenme simgesel merkezlere yönelik her saldırıda eylemleri kitleselleşti. Yıllardır devrimcilerin halkın ilerici dayanışma ağlarını çeşitli biçimlerde kurduğu mahallelerde Haziran İsyanı’nın dayanışma ağları da hızla kuruldu. İstanbul Okmeydanı halkı ilk günden itibaren Taksim Gezi Parkı’na yemek götürdü. Okmeydanı esnafının verdiği malzemeler, komşuların bir araya geldiği evlerde pişirildi. Yedikleri ekmeğin yarısını direnişle paylaşan emekçilerin getirdikleri, Sarıgazi’de kurulan dayanışma masalarından Taksim’e taşındı.

Dikmen Ankara'da halk direniflinin kent ölçe¤inde en yo¤un ve sürekli biçimlerde yafland›¤› semt oldu. Polis fliddeti artt›kça direnifl daha da güçlendi, sürekli hale geldi. Dikmen halk› 31 May›s gecesi 01.00'dan sonra 5 binden fazla kifliyle Meclis’e do¤ru yürüyüfle geçip Meclisi kuflatt›¤›nda Gezi direniflinin iktidar› hedef alan bir halk isyan›na dönüflece¤inin ilk iflaretlerinden birini verdi. Ankara’daki di¤er mahallelerin aya¤a kalkmas›nda sürükleyici halka oldu, eylemlerinin hedefi ve süreklili¤i ile tüm Türkiye’deki direnifle güç verdi. Dikmenliler ilk on günde 10-20 bin aras›nda de¤iflen kitlesellikte yürüyüfller gerçeklefltirdi. Binlerce insan barikatlar› aflarak K›z›lay'a ilerledi. Kent merkezindeki di¤er çat›flmalara kat›ld›. Dikmen’in en önemli özelli¤i tüm devlet kurumlar›na ve iktidar merkezlerine yak›nl›¤›. Bir ucu ‹lker’de bir ucu Ankara’n›n merkeze en yak›n semti olarak “devlet mahallesi” olarak da adland›r›lan noktada. Dikmen’den K›z›lay'a yürümek, Polisevi, Kara Harp Okulu, Emniyet Genel Müdürlü¤ü,TBMM, Deniz Kuvvetleri Komutanl›¤›, Sahil Güvenlik Komutanl›¤›, Genelkurmay Baflkanl›¤›, Adalet Bakanl›¤› ve Baflbakanl›k önünden yürümek demekti. Her fleye karfl›n bu güzergahtan kimi zaman "Dayan Kennedy, Dikmen geliyor" slogan›yla Kennedy Caddesi'ne öfkeyle yürüdü Dikmenliler. Zaman ilerleyip Ankara sokaklar›nda hareketlilik k›smen yavafllarken Dikmenliler yürüyüfllerini inatla sürdürdü. AKP faflizmi de özel olarak Dikmen’i hedef ald›. AKP’N‹N POL‹S‹ SALDIRIYOR, D‹KMEN GER‹ ADIM ATMIYOR

22 Haziran'da Ankara polisi vahflice mahalleye sald›r›rken halk direnifli sonucu polis sabaha karfl› 5'te bölgeyi terk etmek zorunda kald›. Saatler süren sald›r› ve çat›flmalar›n ard›ndan mahallelinin bir daha soka¤a ç›kmayaca¤›n› düflünenler yan›ld›. Ertesi gün on binlerin yeniden eylemde biraraya gelmesiyle polis Emniyet binas›n›n önüne kadar çekilmek zorunda kald›. Tüm sald›r›lar›na karfl›n halk›n sokaklardan ayr›lmad›¤›n› gören polis ola¤anüstü hal bölgelerini aratmayan uygulamalara bafllad›. Her akflam sokak lambalar›n›n söndürüldü¤ü Dikmen’de karart›lan sokaklarda polis halka sald›rmaya bafllad›. Sokaklarda gezdirilen TOMA'lar ve akrepler yan yana olan 10 kifliyi gördü¤ünde müdahaleye bafllad›, özel hareket timleri apartmanlar›n›n önünde çekirdek çitleyen gençleri dahi rastgele gözalt›na ald›. Gençler polis taraf›ndan dövülüp sokaklara at›ld›. Kad›nlar akreplerin içinde taciz edildi, Melih Gökçek taraf›ndan bölgeye gönderilen otobüsler s›n›rland›r›larak halk cezaland›r›lmaya çal›fl›ld›. Ancak Dikmen halk› soka¤a ç›kmaktan vazgeçmedi. D‹KMEN fiAfiIRTMADI, GELENE⁄‹ BUGÜNE TAfiIDI

Dikmen Alevilerin yo¤un bir biçimde yaflad›¤› bir bölge. ODTÜ’lü devrimcilerin eme¤i ile kurulan gecekondu mahalleleri de¤iflse de gelenek sürüyor. 2 Temmuz 1993'te Sivas'taki Pir Sultan Abdal fienlikleri'ne giden otobüsler Dikmen'den hareket etmifl, katliamda yanan canlar›n cenazeleri yine Dikmen'e getirilmiflti. Dikmenliler için Sivas Katliam› hesab› sorulamayan bir ac›, AKP iktidar› ise Sivas davas›nda zamanafl›m› sa¤layan, katliamc›lar›n avukatlar›n› Bakan yapan, Alevi düflman› gerici bir iktidar olarak bu hesaplaflmada Dikmen halk›n›n hesap sordu¤u taraf. Haziran isyan›nda Dikmen halk› AKP’den ayn› zamanda Sivas’›n, 4+4+4’ün, kad›n düflmanl›¤›n›n, mezhepçili¤in hesab›n› sormak için yollara düfltü. Emekçilerin yo¤un olarak yaflad›¤› Dikmen’in bir di¤er özelli¤i ise gecekondu dönüflüm bölgesi olmas›. Gecekondu dönemi dayan›flma iliflkilerinin korunmas›n›n direnifle olumlu etkinin yan›nda Dikmen’de hala kentsel dönüflüm tehdidi alt›nda mahalleler var. Dikmen Vadisi halk›n›n y›llard›r polis fliddetine, eli silahl› çetelere, Melih Gökçek’e karfl› sürdürdü¤ü militan bar›nma hakk› direnifli, Dikmen halk›n›n belle¤inde ve yeflam›nda mücadeleyi hep diri tutuyor. D‹KMEN HALKI MÜCADELEYE DEVAM ED‹YOR

Polisin fliddetli sald›r›lar›na karfl› soka¤a ç›kmaktan vazgeçmeyen Dikmenliler, her akflam ‹lker Mahsuni fierif, Sokullu Ahmed Arif ve Keklik Se¤menler Park›'ndaki forumlarda bir araya geliyor. 1 Temmuz'da Sivas'ta katledilenler için anma ve yürüyüfl yapan Dikmenliler, 6 Temmuz'da da TRT Genel Müdürlü¤ü'ne yürüme karar› ald›. Forumlarda söylendi¤i gibi; "Dikmenliler, Tayyip Erdo¤an'›n polislerinin vahfletine bir arada olman›n özgüveniyle karfl› ç›kmaya, Melih Gökçek'in karartmaya çal›flt›¤› sokaklar› direniflle ayd›nlatmaya devam ediyor".


3

GÜNDEM 4 Temmuz 2013 / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

Ethem’in katili AKP’nin polisi Polis, Ethem’i vurdu, cenazesini engelledi, onu ananlara saldırdı, görgü tanıklarını gözaltına aldı ve katil serbest bırakıldı. Polisin avukatı Bülent Arınç ve AKP medyasıydı them Sarısülük, Haziran Direnişi’nde ilk katledilen oldu. 1 Haziran’da Ankara halkı yasaklı Kızılay Meydanı’nı direnişle özgürleştirirken AKP’nin emri ile polis halka saldırıyordu. Direnişin içinde yer alan Ethem, polis kurşunu ile başından vuruldu. 12 Haziran tarihinde beyin ölümü açıklanan Ethem’in 14 Haziran’da da kalbinin durduğu ve yaşamını yitirdiği açıklandı. Ethem’in ölümünün kesinleştiği duyulduğunda tüm ülkede direnişçiler o gün sokağa Ethem için çıktı. Halk Ethem’in katilinin cezalandırılmasını ölümünün asıl sorumlusu olan AKP iktidarının hesap vermesini istedi.

E

den alınmadı, önce Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nden Personel Şube Müdürlüğü’nün emrine kaydırıldı. Ancak Ethem’in katledilme anına tanıklık eden iki kişiden biri olan Şahin İmga 21 Haziran’da tutuklanırken, Eren Tayşan da 25 Haziran’daki operasyonlarda gözaltına alındı. Ethem’i vuran Ahmet Şahbaz, tutuklama istemiyle mahkemeye çıkarıldığı gün serbest bırakıldı. Hakimin verdiği kararda gerekçe ‘meşru müdafaa’ olarak ifade edildi. Kararı veren Hakim daha sonra “Kararım konusunda vicdanım rahat. Bir milyon kişi bir araya gelip tepki gösterse de kararım değişmez” dedi.

CENAZES‹N‹ ENGELLED‹LER, KAT‹L‹N‹ SERBEST BIRAKTILAR AKP faşizmi 16 Haziran’da Ethem Sarısülük’ün cenazesinin Kızılay’a götürülmesini engellemiş, polis Kızılay’da Ethem’i bekleyen halka saldırmıştı. Ethem Sarısülük’ün vuruluş anının görüntüleri ilk andan itibaren internette dolaşırken polisin kimliği gizlendi. Ethem’in vurulduğu yerde yapılması gereken keşif de bir hafta sonra gerçekleşti. Ankara Emniyeti ve Ankara Valiliği 11 gün boyunca Ethem’in katili hakkında savcılığa hiçbir bilgi vermedi. Tetikçi polisin kimliği soruşturma aşamasında açığa çıktı: Ahmet Şahbaz.

KAT‹L‹N AVUKATI ARINÇ, DESTEKÇ‹S‹ MEDYA Polisin serbest kaldığı gün açıklama yapan Bülent Arınç, kararın haklı olduğunu, polisin eline taş geldiğini ve bu yüzden Ethem’in vurulduğunu iddia ederek polisin avukatlığına soyundu. Oysa 30 Haziran’da iki bilirkişi tarafından yayınlanan raporda polisin eline gelen bir taştan bahsedilmedi. Ayrıca polisin öne atıldığı belirtilirken “meşru müdafaa” gösterdiği iddiaları da boşa çıkarılmış oldu. Katil polisi aklamak için yandaş medya da harekete geçti. Takvim gazetesi 27 Haziran’da yayımladığı bir haberde ‘şok fotoğraf’ başlığıyla Sarısülük’ün örgüt kampında çektirdiğini iddia ettiği bir fotoğrafını yayımladı. Oysa Ethem’in ailesinin açıklamasıyla fotoğrafın Hakkari jandarma karakolu inşaatında çalışırken hatıra olarak çektirildiği öğrenildi.

‘POL‹S‹M‹Z‹ YED‹RTMEY‹Z’ Erdoğan Gezi direnişine saldırı emri hakkında “talimatı ben verdim” demiş, polis şiddeti nedeniyle 3 ölü, gözünü kaybeden 12 insan ve binlerce yaralı varken polisin “Gezi olaylarında kahramanlık destanı yazdığını” söylemişti. Saldırı emri veren vali ve emniyet müdürlerinin görevden alınmasını isteyen Taksim Dayanışması’na “Ayaklar ne zaman baş oldu, haddinizi bilin” diye seslenmiş polisi “yedirtmeyeceklerini” ilan etmişti. Beklenen oldu. Ahmet Şahbaz görev-

de kitlesel eylemler gerçekleşti. Dikmen halkı yine polis saldırısına uğradı. Tüm forumlarda gündem Ethem oldu. Beşiktaş forumunda alınan kararla 26 Haziran günü Ethem hakkında yalan haber yapan Takvim gazetesi İstanbul’da ATV-Sabah binası önünde protesto edildi. 27 Haziran’da Ankara Adliyesi’nde buluşan onlarca kadın ‘Çocuklarımızı bırakın ya da bizi de alın’ sloganıyla bir eylem gerçekleştirdi. Burada Ethem’in annesi de bir açıklama yaptı. Sayfi Sarısülük, bir evladının katledildiğini ama binlerce evlat kazandığını ifade etti ve evlatlarının her zaman yanında olacağını dile getirdi. 29 Haziran’da Taksim Meydanı’nda gerçekleşen on binlerin katıldığı eylem “adalet” için yapıldı.

ETHEM’‹N KAT‹LLER‹ HESAP VERECEK Ethem’i vuran polisin serbest bırakılmasının ardından Samsun’dan Mersin’e, Eskişehir’den Antep’e, İstanbul’dan İzmir’e Ankara’ya kent meydanlarında ve ülkenin dört bir yanında ve mahalleler-

Direnifl sürüyor, yap›lacak çok ifl, kurulacak çok örgüt ve y›k›lacak bir AKP iktidar› var ir ayı geçti! Türkiye toplumsal muhalefet tarihi, “Haziran 2013 öncesi ve sonrası” diye ikiye ayrılabilir. AKP iktidarı da öyle. Artık Tayyip Erdoğan hükümeti “Haziran öncesi” olduğu biçimiyle iktidarını uzun süre devam ettiremez. Haziran’dan çıkardığı sonuçlar üzerinden başlattığı “yeni” uygulamaların, şiddetin, rüşvetin ve göz boyamanın arttırılmasından ibaret olduğu görülüyor. Bu zihniyet ve yönetim tarzı sürdükçe daha çok “Haziranlar” olacaktır. Haziran eylemlerinde görev yapan polislere, yani 3 kişiyi öldüren, binlercesini darp eden ve on binlerce gaz bombası atan, direnişçi kadınları tacizle sindirmeye çalışan polislere 24 maaşa kadar çıkabilecek ikramiye verecekmiş. (En çok ikramiyeyi kim ve hangi üstün icraatından dolayı alacak acaba?) Ayrıca yeni TOMA siparişleri verilmiş. Ve elbette gaz bombası stokları arttırılacak. (Bir yıllık stoku yani 130 bin fişeği bir haftada bitirince öngörülerinde yanlışlık yaptıklarını anlamış olmalılar!) 19 bin yeni memur alım vaadi, sözleşmeli 96 bin personelin kadroya alınacağı vaadi, cep telefonu vergisinde indirim planları ise rüşvet dağıtımının ilk adımları. Bunlar yetmezse yeni rüşvetler de dağıtılacaktır. Kamu İhale Yasası’nda yapılacak değişiklik ile de (bu 19. değişiklik olacak) büyük başarı olarak göstereceği projeleri hızlandırma olanağını yakalayacak. Daha büyük, daha şatafatlı mimari yapılarımız olacak. Bunlarla birlikte AKP cephesi yaz tatillerine ve ramazan ayının sükunetine güveniyor. Eylemciler tatile gider, ramazan çadırlarıyla da hem AKP’liler meydana çıkar hem de din propagandasıyla “hesabı ahrete erteleme” propagandası yapılır. Temmuz ve ağustosu huzur içinde geçirebilirse sonbahara hazırlık yapma şansı olacak. Sonrası da yerel seçim dönemi! Tayyip Erdoğan’ın AKP’sinin

B

cephesinde durum böyle de ya karşı cephede? Karşı cephede soru malum. Eee, ne olacak şimdi? Nereye, nasıl ve kimlerle ilerleyeceğiz? İlk olarak, ayaklanma bitmedi, hala devam eden bu sürecin içerisindeyiz. (Bu dönemi bitmiş, tamamlanmış bir ara dönem olarak değerlendirmek büyük hata olur). AKP karşıtı bu cephe sindirilmiş, bastırılmış ve dolayısıyla etkisizleştirilmiş durumda değil. (Asıl önemli olan da bu cephenin içindeki bireyler hiçbir biçimde kendisini böyle hissetmiyor.) Sadece “bir adım” geri çekilmiş durumda. Talepler hala yerine getirilmedi. Ancak taleplerin yerine getirilmemiş olması bir başarısızlık hali oluşturmuyor. Sadece öfkenin yeniden ve yeniden hatırlanmasına yarıyor. Hareket, işletecek bir programı olan örgütlü bir hareket değil, bir tepki hareketi. Ethem Sarısülük’ü anma eylemleri, ATV-Sabah ve Takvim önündeki protestolar, Lice’deki devlet vahşetine karşı oluşan tepki, Sivas Katliamı anmaları gibi eylemler tepkisini de güçlü olarak gösterebildiğinin kanıtı. Bir tepki hareketi olmasına karşın düzenli eylem biçimlerini bulabilmiş/yaratabilmiş durumda. İki eylem biçimi düzenli olarak sürdürülüyor; duran insan eylemleri ve mahalle forumları. Burada öne çıkan eylem; mahalle forumları. Parklarda yapılan bu forumlar her ne kadar 10 günlük Gezi Parkı deneyiminden yola çıksa da sadece “söz söyleme” alanları değil, asıl olarak direnişin sürdürülme biçimi. Harekete geçen büyük sayılara rağmen foruma katılanların sayısı düşük de olsa, bu forumlara giden her birey direnişi devam ettirme bilinciyle davranıyor. Foruma gitmek, aynı Taksim’e gitmek gibi bir eylem. Her yer Taksim… Bu aynı zamanda siyasal alandan dışlanan halkın söz, yetke, karar hakkı talebinin de göstergesi. Bir tepki hareketi olmasına kar-

şın kendi örgütsel biçimlerini arıyor/buluyor. “Taksim Dayanışması”, her türlü zafiyetine karşın hala çağrısına icabet edilen bir merkez. (Taksim Dayanışması üzerine ilerideki günlerde daha kapsamlı bir eleştiri/değerlendirme yapmak kaçınılmaz). Ama asıl yeni örgütsel biçimlerin denendiği yerler, kendisi de bir örgütsel biçim olan mahalle forumları. Buralar çok zengin deneyimleme ve yeniden öğrenme okulları. Dolayısıyla “ne olacak şimdi” sorusunun yanıtı zaten yaşanmakta olan süreç. Anlık tepki vermeye devam edilecek, düzenli eylem biçimleri oluşturulacak, eskiyenin yerine yeni biçimler denenip bulunacak, bolca örgütlenme modelleri çıkarılıp kendisini koruyabilenler devam ettirilecek ve yeni bir “dalga” gerçekleştiğinde –ki mutlaka gerçekleşecek, Mısır’da olduğu gibi mesela- hazır olacak, hazır olunacak. Nereye ve nasıl (ve kimle) ilerleyeceğiz? İlerlenecek yer elbette AKP iktidarının alaşağı edilmesidir. Bu basitçe AKP’nin yerine bir başka partinin geçmesi/geçirilmesi hareketi olarak değerlendirilemez. Çünkü şu anki mücadele ne parlamento içinde oluşmuştur ne de parlamenter mücadeleyi hedeflemektedir (en azından şimdilik). AKP’nin yerine kim gelirse gelsin halkın taleplerini (bireysel ve kamusal haklar, adalet, çalışma koşullarının düzeltilmesi, örgütlenme vs.) ciddiye almak zorunda kalacağı gibi, egemenler lehine atacağı kimi adımlar da epey zorlaşacaktır. Bu durum özellikle ilk sınavın verileceği yerel seçimler için zorunludur. Ve yerel seçimlerde de kendisini test edecektir. Özellikle İstanbul ya da Ankara da (birinde bile) AKP’nin kaybetmesi, halk hareketinin gerçek başarısı olacağı gibi yerine kim gelirse gelsin “başka türlü” bir yönetim anlayışı sergilemek zorunda kalacaktır. (Tüm partilerin yerel seçim programlarının topyekûn yeniden oluşturulacağını söylemek mümkün.)

Şimdilik “ne istemediğini bilen” bu hareket, hızla “ne istediğini bilen” yani somut bir programı olan bir harekete doğru evrilmek zorunda kalacaktır. Bunun basitçe bir manifesto olarak algılanması doğru olmaz. Ne istediğini bilen bir ortak bilincin halk içinde oluşması, onu bir yığın olmaktan çıkarıp “ortak akla” sahip bir kitleye dönüştürecektir. Nasıl ve kiminle gidileceğine ise “kendiliğinden” bir refleksle yanıt verilmiş durumda. Ana ekseni AKP karşıtlığı olan bu hareket, kaçınılmaz olarak AKP karşıtı ama sokakta bu karşıtlığını gösteren herkesle birlikte yürüme kararlığını gösteriyor. (MHP sokakta yoktu; ancak eğer olsaydı, isyancı kitlelerin MHP’lilere nasıl tepki vereceğini kestirmek zor.) Bakan Nabi Avcı’nın dediği gibi AKP, “muhalefetin senelerce uğraşarak başaramayacağı bir şeyi beş günde başararak, bir araya gelmesi düşünülemeyecek olan birçok kesimi bir araya getirme başarı ve becerisini” göstermiştir. Halk hareketi için, bu ortak “ruh halinin” korunması çok değerli olduğu kadar önümüzdeki dönem için çok büyük önem taşımaktadır. Kuşkusuz bu kolay olmayacak, hem çeşitli provokasyonlar hem de çeşitli siyasal hesaplar bu durumu bozma riski taşımakta. Ancak Tayyip Erdoğan’ın varlığı ve dili en büyük “avantaj”. İçerisinde; kendilerini en solda tanımlayan sosyalist gruplardan CHP içerisinde bile en sağda duran bireylere, HDK bileşenlerine, ulusalcı –hatta faşizan- örgütlere, Alevilere, Ermenilere, LGBT bireylerine, taraftar gruplarına, çeşitli çevre derneklerine, köy derneklerine kadar çok farklı kesimleri barındıran bu halk hareketi için kritik öneme sahip topluluk elbette Kürtler. (Ancak görülmelidir ki bu halk hareketi içinde Kürtlerin olup olmaması, hareketin var olmasında ya da ortadan kalkmasında belirleyici değil, yani onlar olmasa da ilerler.) AKP’nin oluşturduğu bu

nesnel birlik zeminini Kürtlerin, halkların ortak çıkarları ve mücadelesi şeklinde değerlendirdiklerini söylemek ise mümkün değil. Kuşkusuz içinde bulundukları “barış süreci”ni algılama biçimi ve müzakerelerin sürdürülme biçimi (Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan arasında) bu olumsuzluğun en önemli nedeni. Tayyip Erdoğan’ın AKP’sinin, bu süreci doğrusal, yani sorunsuz, yani başta karşılıklı anlaşıldığı biçimde götürmeyeceği her geçen gün bir kez daha kanıtlanmakta. Gerici, faşist egemen zihniyetin “demokratik çözümü” zorunlu kılan bir süreci işletebilmesi, kendi doğası gereği zaten mümkün değil. Kendisini buna zorlayan koşulları/özneleri sürekli taciz etmesi, ortadan kaldırmaya çalışması beklenen davranış biçimiydi. Tayyip Erdoğan da zaten onu yapıyor. Akil insanlar heyetine Başbakanlık ofisinde yaptığı açıklama yeterince sarih; yüzde 10 barajı kalkmayacak çalışsınlar geçsinler, anadilde eğitim çalışmamız yok kendi kendilerine öğrensinler, karakol-kalekol inşaatları devam edecek. Başbakan mesajı verirse askerleri mesajı almaz mı? Alır. Ve Lice’de halk sırtından vurulur! Ve Başbakan o askerlere sahip çıkar, elbette yalan söyleyerek; “karakol inşaatı bahane bunlar uyuşturucu taciri.” Kürt hareketi yeni bir kritik sınavla karşı karşıya. Hem AKP’nin bu süreci sabote etmeyi amaçlayan provokasyonlara nasıl yanıt vereceği hem de “Haziran ayaklanması” karşısında aldığı tutumu nasıl değiştireceği bu kritik sınavın konu başlıkları. Kürt siyasi hareketinin, bir halk hareketi yaratma konusundaki deneyiminin Batı için de çok öğretici olacağı kesin. Haziran hareketiyle gireceği ilişkinin karşılıksız kalmayacağı da kesin. Bunun en somut örneği LGBT eyleminde yaşandı. Gezi direnişinin başından itibaren LGBT bireyler mücadelenin her safhasındaydılar, çatışmalarda, forumlarda, alanlar-

da... Direnişle bu biçimde ilişkilenme somut karşılığını güçlü bir destekle gösterdi; İstanbul’daki LGBT eylemi 50 bin kişilik dev bir gösteriye dönüştü. Bu “ders”i Alevi örgütlerinin, işçi ve kamu çalışanı sendikalarının, meslek ve köy odalarının vb. alması gerek. Bu dönemi karşılayacak bir ideal örgüt formunun olmadığı bir gerçek. Hele hele klasik örgüt formlarının bu dönemlerde geriletici bir etkiye sahip oldukları bile söylenebilir. Tek bir örgüt çatısı altında basitçe örgüt propagandası yapmaya, örgütün etkinliği arttırmaya ve örgüte yeni katılımlar sağlamaya dönük faaliyetler bir işe yaramamaktadır. Bir önceki dönemin “fizik kuralları” böylesi bir dönemde geçerli değildir. Buradan “örgütlü olmak” değersizdir sonucu çıkarılmamalı. Tam tersine çok daha sıkı bir örgütlülükle ancak, çok fonksiyonlu örgütsel biçimler, esnek modeller ve zengin faaliyetler yaratılabilir. Halkevleri, Öğrenci Kolektifleri gibi modeller bu dönemin en ideali olmasa bile ona yakın örnekleri olarak ortaya çıkmakta. “Hak meclisleri”nin örgütlenmesi girişimlerinde görüldüğü gibi, en basit anlatımla, bu yapıların tek bir işleri ve çağırdıkları tek bir çatı altı yoktur. (Ayrıca parlamentoya girme hedefi koyup insanlardan oy da istemiyorlar.) Bu konuda zengin araçlara ve zengin iş kalemlerine sahipler. 7 yıl önce başlatılmış “okumuş insan halkın yanındadır” projesi bile ne kadar uygun bir model olduğunu kanıtlamıştır. Ayrıca film festivalleri (işçi ve gençlik), kadınların ayrı örgütlenme ve etkinlikleri, “halkın mühendislerinin” projeleri, hatta çocuk korosu bile zengin bir faaliyet ve ayrı örgütlenme modelleri oluşturabilmektedir. (Halkın muhtarlarının, bu süreçte olması ise apayrı bir nitelik değişikliğine neden olurdu kuşkusuz!!?) Kısacası, hala direniş mücadelesinin içindeyiz, hala üretecek çok iş, kurulacak çok örgüt ve yıkılacak bir AKP iktidarı var.


4

GÜNDEM 4 Temmuz 2013 / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

ERDOĞA N H A LKIN GÜCÜNÜ V E İKTİDA RIN SINIR LA RINI GÖRDÜ

Kavgadan başka çaresi yok “Talimat› ben verdim” diyen Erdo¤an’›n bütün polis gücünü seferber etti¤i bast›rma siyaseti bedenlerini siper ederek canlar› pahas›na özgürlüklerini savunanlar karfl›s›nda gerçek bir baflar› sa¤layamad›. ‹kinci aya giren eylemlerde AKP iktidar› moral üstünlü¤ü kuramad›.

T

ayyip Erdoğan, Gezi Direnişi karşısında neden uzlaşmacı bir tavır sergileyerek olayları büyümeden yatıştırmayı değil de gerginliği tırmandırmayı tercih etti? Üç beş ağaç için dünyanın yakın dönemdeki en büyük halk ayaklanmalarından birini kışkırtmaya değer miydi? Bu soruya liberaller, temelde Erdoğan’ın kişilik özellikleri etrafında bir yanıt üretmeye çalışıyor. Saldırgan, uzlaşmaz, saflaştırıcı siyasetin Erdoğan’ın kendine has siyaset biçimi olduğunu savunuyorlar. İktidar blokunda beliren gerilimlere karşın AKP içinde bütün çatlak seslerin bastırılması ve Erdoğan karşısında sözüm ona en eleştirel konumda olan kadroların dahi hizaya geçmesi bile Erdoğan’ın kişiliği ile sınırlı bir açıklamanın yetersiz olduğunu ortaya koyuyor.

TEK ÇARELER‹ ERDO⁄AN “Erdoğan’ın kişiliği”, halkı ekonomik ve politik katılım mekanizmalarından uzlaşmaz biçimde dışlayan neoliberalizmin gerektirdiği tarz-ı siyaset ile mükemmel bir uyum içinde. İşte o neoliberal politikalar, ülkeyi halkın kırdaki ve kentteki ortak zenginliklerinin yağmalanması üzerine bir “ekonomik gelişme” hattına oturttuğundan, kent merkezinde kalan son “üç beş ağacın” gölgesinden, büyük politik kavgalar kopabiliyor. Gölgesini satamadığı ağacı kesmek isteyen iktidar ile ağacının gölgesine sahip çıkan

iddetle bastırma ve gerici-şoven saflaştırma hamleleri halk direnişinin sürekliliği karşısında ters tepiyor. Yalana ve şiddete dayanan iktidar kırılganlaşıyor

halk karşı karşıya gelince, muktedir, iktidarını sürdürebilmek için çaresiz saldırıyor. Çünkü halkın talepleri karşısında taviz verilerek açılacak yol, basitçe Tayyip Erdoğan’ın karizmasında bir çizik değil, neoliberalizmin kuralları etrafında oluşmuş egemenlik ilişkilerinde tehlikeli bir sarsıntı anlamına geliyor. Bu nedenle hareketi şid-

detle bastırma tercihi iktidar açısından kaçınılmaz bir yönelim olarak ortaya çıkıyor. Şiddet halk direnişini bastıramayınca oluşan zafiyet görüntüsü ve meşruiyet krizi karşısında da karartma, yalan ve demagoji üzerine kurulu bir psikolojik harp ve sağı ErdoğanAKP etrafında kenetlenmeye zorlayan gerici-şoven saflaşma devreye sokuluyor.

Erdoğan’ın bir iç savaş komutanı edasıyla yaptığı saldırgan, kışkırtıcı ve kutuplaştırıcı konuşmaları ve “sözüm ona” farklı eğilimlerin Erdoğan’a biatı da bu çaresizliğin yansımaları olarak yaşanıyor.

ERDO⁄AN’IN DA ÇARES‹ YOK Ne var ki iktidarın bu çare-

sizliği karşısında tek çare olan Tayyip Erdoğan usulü siyaset, yani şiddetle bastırma ve gerici-şoven saflaştırma hamleleri halk direnişinin sürekliliği karşısında ters tepiyor. Kendini yalana, şiddete ve kışkırtmaya dayalı bu çizgiye sıkı sıkıya bağlayan iktidar kırılganlaşıyor. Temmuz başında yayımlanan kamuoyu yoklamaları,

AKP’nin Gezi Parkı’na ilişkin değerlendirmelerini ve izlediği siyaseti doğru bulanların oranının en fazla yüzde 35’i bulduğunu, yani AKP’ye oy vermiş kitlelerin dahi Erdoğan tarafından ikna edilemediğini ortaya koyuyor. Yani direniş bütün meşruiyeti, militanlığı ve kitleselliği ile sürdükçe, halkla AKP iktidarı arasındaki kavgayı, yüzde 50’yle yüzde 50’nin kavgası gibi yansıtma girişimi işe yaramıyor. Bunun yansımaları egemenler cephesinde de izleniyor. “Eylemleri ABD karşıtı teröristler düzenliyor” sözlerinin ABD tarafından “biz böyle bir şey görmüyoruz” şeklinde yanıtlanmıştı. Erdoğan ve medyasının dindarları kışkırtmak için ortaya attığı “Camide bira içtiler” yalanı da önce cami müezzini, ardından Diyanet tarafından yalanlandı.

Fethullah Gülen Hareketi Gezi Direnişi’ne tavır aldı ancak yayınları aracılığıyla Erdoğan’ın sokak gösterilerine de katılmayacaklarını ortaya koydu. MÜSİAD, TOBB ve yandaş “sendika”lar panik havasını yansıtır biçimde hükümete destek açıklamaları yayımlarken, TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, Milliyet’e verdiği röportajda mevcut iktidarın anayasa yapamayacağını, ortada “erken seçim” havası olduğunu söylüyor. Hal böyle olunca gerek Gülen’e gerek TÜSİAD’a restini çeken Erdoğan, alternatifsiz olduğunu ve egemenlerin kendisine muhtaç olduğunu ispata girişiyor. Ah şu sokaktakiler olmasaydı, gerici-şoven saflaşma ile tabanını tutacak ve güçlü-istikrarlı yönetim algısını yeniden hakim kılacaktı ya. Artık çok geç…

Halkına savaş açan adam Polisi halka karfl› silahland›r›yor, meydan ve parklar› halktan ar›nd›rmak için sald›r› talimatlar› veriyor, halk›n kan›n›n dökülmesine “destan” diyor, halk›n karar mekanizmalar›na kat›lma talebini duyunca ç›ld›r›yor

Kahramanlar durumdan G vazifelerini çıkardılar Erdo¤an’dan yarg›lanmama garantisi alan polisler, Hitler’in Propaganda Bakan› Goebels’i aratmayan gazeteciler, birer vaka haline gelen Gökçek ve Ar›nç ifl bafl›nda

E

rdoğan konuşmalarında direnişçileri, öğretim üyelerini, gazetecileri, medyayı, sanatçıları altını çize çize hedef gösterdi. Uyguladığı şiddetin ardından “kahraman” ilan edilen polis ve Erdoğan’a biat ettikçe mevki ve para elde eden “görevliler” de durumdan vazife çıkardı. 26 Haziran: Gazeteci Musa Ağacık Erdoğan’ın korumalarının saldırısına uğradı Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde Akil İnsanlar Heyeti ile gerçekleştirdiği toplantı sonrası, Akil İnsanlara “Gezi eylemleri karşısında bu kadar sert davranan iktidarın barışı nasıl getireceğini” soran gazeteci Musa Ağacık, Erdoğan’ın korumalarının tekmeli yumruklu saldırısına uğradı. 27 Haziran: Polisten gözaltında tecavüzle tehdidi Tayyip Erdoğan’ın “kahramanları” Dikmen’de bir kez daha “destan” yazmak için saldırdı. Saldırılarda 10 kişi gözaltına alınırken, gözaltındaki iki kadın alındıkları akreplerde fiziksel ve sözlü

tacize uğradı, tecavüzle tehdit edildi. Medyada “temizlik” AKP’nin TMSF aracılığıyla el koyduğu Akşam ve Show’da “temizlik” operasyonu başlatıldı. Akşam Gazetesi’nde genel yayın yönetmeni İsmail Küçükkaya’nın görevden alınıp yerine eski AKP milletvekili Mehmet Ocaktan’ın getirilmesinin ardından Tuğçe Tatari, Sevim Gözay, Gürkan Hacır, Hüsnü Mahalli ve Semra Kardeşoğlu işten çıkarıldı. Yeni Akşam gazetesinde ilk köşe yazısına “Ben Recep Tayip Erdoğan’ın Türkiye’sini istiyorum” diye not düşen “kalemler” işe başladı. NTV Tarih Gezi Direnişi’ni kapağa taşıdığı için basılmadı ve dergi yayın hayatına son verdi. NTV, ATV-Sabah, Yeni Şafak ve Kanal 24’te AKP’yi rahatsız eden isimler işten çıkarıldı. Başbakan’ının “Başgan”ı “Başgan” diye anılan Melih Gökçek, yerel seçimler öncesi Erdoğan’a yaranma çabasını da belli ederek önce BBC Türkçe muhabiri Selin Girit’i forumlardan yaptığı

yayınlar nedeniyle ajanlıkla suçlayıp hedef gösterdi. Sonra bir televizyona çıkıp Erdoğan’ın ve AKP medyasının hedef gösterdiği Mehmet Ali Alabora’yı hapiste görmek istediğini söyledi. LGBT yürüyüşüne katılan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e de internet üzerinden homofobik mesajlar yazdı. Katilin korumaları AKP’nin medyadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Arınç, Ethem Sarısülük’ü katleden polis için “eline taş çarpmıştır” diye ertesi gün polis tarafından kullanılacak ancak bilirkişi tarafından çürütülecek bir savunma uydurdu. Katil nefsi müdafaa iddiasıyla serbest bırakıldı. AKP medyaya cinayet anını gösteren görüntüleri kırpıp katili masum gösteren görüntüler servis etti. Erdoğan’ın damadının gazetesi Takvim, montaj görüntülerle Sarısülük’ün bayrak yaktığı, “terör kampı”na katıldığı şeklinde asparagas haberler yayımladı. Serbest bırakılan katil için koruma tahsis edildiği iddia edildi.

ezi eylemleri başladığından bu yana Başbakan Tayyip Erdoğan, halkı düşman kendini de bir iç savaş komutanı olarak gördüğünü ortaya koyan açıklamalar yapıyor. İktidarını yitirme korkusu taşıyan bütün diktatörler gibi kontra-mitinglere, şiddete, yalana, demagojiye sarılıyor. İşte gün gün o konuşmalardan kısa bir derleme: 18 Haziran 2013, AKP Grup Toplantısı: “Polisin müdahale gücünü artıracağız!” Tayyip Erdoğan, Gezi Direnişi ile ayağa kalkan milyonlara yönelik aşağılama ve hakaret içeren söylemini sürdürdü. “Camide içki içtiler”, “Bayrak yaktılar”, “Başörtülülere saldırdılar” yalanını tekrarladı. AKP medyası haftalar boyunca bu yalanları ispatlamak için çalıştı. Başka tarih ve mekanlara ait görüntüleri montajlayarak ya da herhangi bir somut veriye dayandırılmayan asparagas haberler yayımladı. Halka saldırı talimatlarına uyarak 4 ölüm, 11 göz kaybı, 100 kafa travması, 60’ı ağır 10 bine yakın yaralanmaya yol açan polise sahip çıkan Erdoğan, “polisin müdahale gücünü artıracağız” diyerek şiddeti daha da tırmandırma sinyali verdi. Ethem Sarısülük’ün bir polisin silahından çıkan mermi ile öldürüldüğü netleşmiş olmasına rağmen, polisin biber gazı dışında bir şey kullanma-

dığını, onun da “en doğal hakkı” olduğunu savundu. Erdoğan üniversiteleri, gençliği, öğretmenleri, sendikaları ve hekimleri hedef gösterdi. 23 Haziran 2013, Erzurum mitingi: “Diyorlar ki polise talimatı kim verdi? Ben verdim!” Gezi direnişi karşısında başlattığı kontra-mitinglerine 23 Haziran’da Erzurum’da devam eden Erdoğan, kutuplaştırıcı, kışkırtıcı söylemlerini bol bol kullandı. 11 ve 15 Haziran’da Gezi Parkı’na yönelik gerçekleşen insanlık dışı saldırının talimatını verdiğini de itiraf etti: “İçişleri Bakanı’na şunu dedim: 24 saat içinde AKM’yi temizleyeceksiniz. Meydanı temizleyeceksiniz ve anıtı temizleyeceksiniz. Arkasından da Gezi Parkı’nı temizleyeceksiniz dedim. Diyorlar ki polise talimatı kim verdi. Ben verdim, işgal kuvvetlerini mi izleyecektik. Dünya zil takıp oynasın diye bunu mu seyredecektik” Her iki gün de İstanbul Valisi H. Avni Mutlu “müdahale olmayacağı” şeklinde açıklama yapmış ancak parkta çok sayıda çocuk, kadın ve her kesimden insan varken aniden başlayan saldırılarda yüzlerce kişi yaralanmıştı.

24 Haziran 2013, Polis Akademisi mezuniyet töreni: “Polisimiz kahramanlık destanı yazmıştır” Erdoğan, Türkiye’de ve dünyada büyük tepki toplayan polis saldırıları ile ilgili olarak “polisimiz kahramanlık destanı yazmıştır” dedi. Gaz bombalı saldırıları ısrarla savunması nedeniyle eylemciler tarafından “Kimyasal Tayyip” diye anılmaya başlayan Erdoğan, Gezi olaylarında polisin demokrasi testinden geçtiğini savunarak “Polisimiz bir başka ülkede yaşansa asla tahammüle dilemeyecek tavırlar karşısında kahramanlık destanı yazmıştır” dedi. Gezi eylemleri karşısında iyiden iyiye bir iç savaş söylemine sarılan Erdoğan, polis akademisindeki sözleriyle halkı “düşman” kategorisine oturtmuş oldu. 25 Haziran 2013, AKP Grup Toplantısı: “Ayaklar baş olunca, bittik demektir!” Polis operasyonu talimatını Tunus dönüşü kendisinin verdiğini yineleyen Erdoğan, “Şafak harekatı yanlış diyorlar, ne yapacaktık? Keyfinizi mi bekleyecektik?” dedi. Erdoğan, eylemlerde içinde içki içildiğini ileri sürdüğü Dolmabahçe Camisi’nde “eylemcilerin üç gün boyunca operasyon

yürüttüğünü” iddia etti. “Şiddete başvuranlar kaybetmeye mahkumdur” gibi güya eylemcileri eleştiren ancak ucu kendisine dokunan sözler de sarf eden Erdoğan, İslamcı kitleler içindeki “gavur alerjisi”ni ve Yahudi düşmanlığını kaşıyan söylemlerle içi boş uluslararası komplo iddialarını da sürdürdü: “Zaten bu gösterileri kışkırtanlar milleti kandıramayacaklarını biliyorlardı, başından itibaren uluslararası çevrelere seslendiler, halkın arkalarından gelmeyeceklerini çok iyi biliyorlardır. Türkçe yerine İngilizce yazmayı tercih ettiler.” Erdoğan’ın öyle sözleri vardı ki, halkın yönetimde en ufak söz hakkına yani demokrasinin kırıntısına dahi tahammülünün olmadığını ortaya koyuyordu: “Nitekim Başbakan yardımcımızla yaptıkları görüşmenin ardından meydana çıkıp ‘şu valiyi, şu bakanı görevden alacaksın’ diyenler oldu. Sen hangi partiyle konuşuyorsun ya? Sen AK Parti iktidarına böyle bir ultimatom verebilir misin? Önce haddini bileceksin ya. Ne platformu olursan ol, ayaklar ne zamandan beri baş oldu? Milletin vermiş olduğu yetkiyi bu iktidar kullanamaz duruma gelirse o zaman bittik demektir.”


5

OPERASYONLAR 4 Temmuz 2013 / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

Operasyon başarısız: Otur Tayyip sıfır! AKP gözaltına aldı, tutukladı, şiddet uyguladı ama başaramadı. Hapishanelerde direniş sesleri, sokaklarda ‘Kurtuluş yok tek başına’ sloganları dinmiyor. Polis operasyonları, soruşturmalar, cezalar, Gezi ruhunu yok edemiyor

G

ezi direnişi için 79 ilde yapılan eylemlere ilişkin rapor hazırlayan TİHV’nin verilerine göre 3398 kişi gözaltına alındı, 96 kişi tutuklandı. İHD’nin 18 Haziran’a kadar tuttuğu rapora göre gözaltına alınanların 294’ü çocuk. Gözaltına alınanlar ev baskınları ile, kahvaltı yaparken, yolda yürürken ya da darp edilerek alındı. Polis operasyonları hala sürüyor. TTB’nin 27 Haziran belirlemelerine göre tüm Türkiye’de eylemler nedeniyle 8 bin 41 kişi yaralanarak veya kimyasal gazdan etkilenerek hastanelere ya da gönüllü revirlere başvurdu. Saldırılar gözaltı, tutuklamalar ve fiziki, cinsel, sözlü şiddetle de bitmiyor, AKP cephesinde kim elinden ne geliyorsa, ardına koymuyor. Milli Eğitim Bakanlığı eyleme giden öğretmenlerin isimlerini istiyor, Sağlık Bakanlığı hekimleri soruşturma

açmakla tehdit ediyor. Hatay Emniyeti Trafik Şube Müdürlüğü, korna çaldıkları gerekçesiyle eylemcilere idari para cezaları kesiyor. Medya karalama kampanyasına sarılıyor. Gazeteciler işten atılıyor. 5 milyon tweet ve Facebook mesajı İstanbul Emniyeti Güvenlik Şube Müdürlüğü tarafından incelemeye alınıyor, Tayyip Erdoğan ve diğer devlet görevlilerine küfür ve hakaret içerikli tweet atıldığı iddiası ile 35 kişi hakkında çalışma başlatılıyor. İŞTE DEMOKRASİ BU! Tüm bunların karşısında Başbakan Erdoğan “Biz hem güvenliğini tam

anlamıyla tesis etmek hem de bunu hukuk, demokrasi içinde, özgürlüklere tam manasıyla sahip çıkarak gerçekleştirmek zorundayız. Böyle zorlu bir coğrafyada Türkiye’nin güvenliğinden asla taviz veremeyiz ancak geçmişte yaşandığı gibi güvenliği bahane ederek hukukun çiğnenmesine, demokrasinin duraklamasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına da asla imkan tanıyamayız” diyor. Erdoğan hukuku gözettiklerini söylüyor ama tutuklama ve gözaltı hikayeleri Erdoğan daha söylemeden, ifadelerini yalanlıyor. ÜÇ GÜN GÖZALTI, DÖRT GÜN HAPİS Adana’dan Orbay’ın Halkın Sesi’ne anlattıkları polisin yargılama sürecine nasıl katıldığını ve kararların bizzat Tayyip Erdoğan tarafından verildiğini gösteriyor. Orbay Gayret 21 yaşında, üniversite öğrencisi ve Öğrenci Kolektifleri üyesi. Adana’daki gezi direnişine katıldığı için tutuklandı, 4 gün sonra serbest bırakıldı. Önce 12 kişiyle birlikte organize şube tarafından gözaltına alındı. Serbest bırakıldı. 1 hafta sonra terörle mücadele polisi evini bastı. Yeniden gözaltına alındı. Onunla birlikte daha önce serbest bırakılan 7 kişi daha alındı. Orbay’ın evinde bulunan Fareler ve İnsanlar dahil kitap ve dergilere el konuldu. Bunları gören komşuları, ona sahip çıkarak, polise tepki gösterdi. Ve Orbay başı tutulan sokağından, akreple nezarethaneye götürüldü. Orbay gözaltındayken, terörü önleme ve bilgilendirme masası kendisiyle görüşmek istedi. O da söyleyeceklerini duymak için kabul etti. Devletin Gezi direnişine dair görüşleri hakkında bilgi vereceklerini belirten polisler Orbay’a videolarla süsledikleri bir sunum yaptı. Orbay izlediği videolarda eylemleri “faiz lobisi”nin organize ettiği, bunun nedeninin de Türkiye’de yükselen ekonominin gözlerine battığının anlatıldığını söylüyor. Orbay’ın aktardıklarına göre videolarda, Reyhanlı katliamının El Muhaberat’ın işi olduğu, ülkede mezhep çatışması istendiği, Kocatepe’de polisin 1 tonluk patlayıcı bulduğunu ve eylemi önlediği anlatıldı. Videoları izletirken bir yandan da konuşan polis, Gezi Direnişi’ni de Sırbistan merkezli bir “silahsız devrim hareketi”nin örgütlediğini, SDP ve Halkevleri’nin kullandığı afişlerde bu örgüte dair sübliminal mesajlar olduğunu iddia etti. Yiğit Bulut’un Kanal 24’teki açıkla-

malarını ve Beyaz TV kaynaklı videolar da gösteren polis, iyi bir ezberle Tayyip Erdoğan’ın her gün tekrarladığı açıklamalarını yaptı. BİZ SOL TARAFTA EN ÖNDEYDİK “Seni kazanmamız lazım” diyerek “iyi polis”i oynayan terörle mücadele polislerinin uzun uzun anlattıklarını dinleyen Orbay, “Bu görüntüler eksik. Kameranız bizim olduğumuz yeri çekmemiş. Biz sol tarafta, en öndeydik. Bu görüntülerde öldürülen arkadaşlarımız yok. Gözünü kaybeden arkadaşlarımız yok. Polis yok, şiddet yok” dedi. Polis, devletin de hataları olabileceğini ama eylemcilerin aşırı davrandığını anlatmaya kalktıysa da Orbay dinlemedi: “Ölenlerin, yaralananların hesabını vermeden, sizinle konuşmayacağım. Kolektifler de sizi muhatap almayacak. Görüşme bitmiştir” diyerek görüşmeden çıktı. Sonrası bildik hikaye. Orbay’a daha bir hafta önce ifadesinin alındığı ve serbest bırakıldığı zamanki fotoğraflar yeniden soruldu. Harf hatalı örgüt ismi sonradan değiştirildi, evinde bulunan “toz maskesi” ile evinde bulunmayan ve varlığı tartışmalı bir dergi gerekçe gösterilerek THKP-C’ye üye olduğu iddiasıyla tutuklandı. KARARI POLİS VERDİ… Tutuklama kararını hakimler vermedi. Karar için mahkeme heyeti görüşmeye gittiğinde, terörle mücadele amiri de odaya girdi. Karar “birlikte” verildi. Tutuklama kararını da ilgililerine avukatlardan önce terörle mücadele polisleri iletti. Polisin yargılama sürecinin dolaylı olarak ya da cismen içinde bulunduğu tek hikaye Orbay’ınki değil. Tayyip Erdoğan’ın “Talimat verdik” diyerek açıkça ifade ettiği yargıya müdahale süreci binlerce gözaltı işleminde etkili oldu. Erdoğan’ın açıklamasının hemen ardından tutuklamalar başladı. Kocaeli’nde polis duruşma salonuna girdi, baskı unsuru oluşturmak istedi. Üstüne duruşma salonunda bulunması bile yasak olan polis, “Neden tutuklama istiyorsunuz?” diye soran hakimi, HSYK’ya şikayet etti. TUTUKLANACAKLARI DÜNDEN BELLİ İstanbul’daki Çağlayan Adliyesi’nde görülen duruşmada, henüz ifade vermeyen üç kişi, ifade veren 4 kişiyle birlikte tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevkedildi. İtiraz üzerine “bir yanlışlık olmuş” denildi ama bu üç kişinin akıbeti o günden belli olmuştu. Ertesi gün aynı üç kişi ifadelerini verdi ve tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevkedildi. Yani tutuklama kararlarını polis verdi. Hatta yasaları da onlar koydu. Direnişçiler, ellerinde silah bulundurmakla yargılandı. Çünkü savcılara göre, üzerlerinde veya evlerinde bulunan gaz maskeleri ve kasklar silahtı. Sokaklardan, tüm kamusal alanlara, nezarethanelerden mahkeme salonlarına kadar her yerde estirilen teröre karşı Orbay gibi binlerce yürekli insan kendilerini

Çocuklarımızı bırakın ya da bizi de alın! Tutuklamalar her forumun, her yürüyüflün önemli gündemlerinden biri. Gözalt›na al›nanlar›n ve tutuklananlar›n serbest b›rak›lmas› için ayr›ca pek çok eylem de oldu. Ama biri vard› ki “çocuklar›n›z› Gezi Park›’ndan ç›kar›n” diye annelere seslenen, evlad›n› kaybetmifl annelerin ac›s›n› küçümseyen, sokaktaki kad›nlar› sindirmek için gözalt›nda cinsel tacize izin veren, kad›na yönelik polis fliddeti için bizzat talimat veren Tayyip Erdo¤an’a verilmifl okkal› bir yan›tt›. Ankara’da Ethem Sar›sülük’ün annesi Sayf› Sar›sülük baflta olmak üzere evlatlar› gözalt›na al›nan, tutuklanan, öldürülen, sald›r›ya u¤rayan anneler “Çocuklar›m›z› b›rak›n ya da bizi de al›n” diyerek

kendilerini ihbar etti. Eylemde Ethem Sar›sülük’ün annesi Sayf› Sar›sülük bir konuflma yapt›. Sar›sülük, bir evlad›n›n katledildi¤ini ama binlerce evlat kazand›¤›n› ifade etti ve evlatlar›n›n her zaman yan›nda olaca¤›n› dile getirdi. Ankara’daki polis operasyonlar›nda gözalt›na al›nan ESP üyesi Eren Altun’un babaannesi arama s›ras›nda evinin darmada¤›n edildi¤ini, evlad›na bunu yapanlar› annelerin asla affetmeyece¤ini söyledi. Gözalt›ndaki Halkevleri üyesi Yener Ç›rac›’n›n annesi Sultan Ç›rac› da onursuzlu¤a, haysiyetsizli¤e karfl› ailelerin evlatlar›yla birlikte onur mücadelesi vermesi ça¤r›s›nda bulundu.

yargılayan hukukun meşruiyetini sorgulayarak ifade verdi. EVET TAŞ ATTIM İstanbul’daki tutklama terörü ağırlıkla ESP ve SDP’yi hedef alırken, Ankara’da da çoğu Halkevci pek çok direnişçi polisin gözaltı ve tutklama saldırılarının hedefindeydi. Delil bulamayan AKP polisi ve savcılarının bu garabeti gizlilik kararlarıyla örtmeye çalışmaları da işe yaramadı. Direnişçilerin mahkemedeki ifadeleri AKP adaletsizliğini kolayca teşhir ediyordu. Ankara Adliyesi’ndeki duruşmada Umut Tektürk, “Yüzünü neden kapattın? Elinde neden taş var? Yolları neden kapattın?” diye soran hakime “İnsanlara hedef alınarak atılan gaz bombalarına ve TOMA’ları insanları ezmek için üzerlerine sürenlere karşı taş attım, meşru müdafaa hakkımı kullandım” diye cevap verdi. “Öldürmeye teşebbüs”le yargılananların kim olduğu dahi anlaşılamayan iddianame için Akın’ın ifadesi şu: “Evet bir kişi öldürülmüştür, o da polis tarafından öldürülen Ethem Sarısülük’tür.” ÖRGÜTÜ BİZ Mİ BEĞENELİM? Erdal Kozan, usulen bile hukuk kurallarına uydurma zahmetinde bulunulmamış iddianameyi sorguladı: “Suçlamada on tane örgütün adı sayılıyor, hangisine üyeyim onu bile bilmiyorum. Buradaki listeden biz mi kendimize bir örgüt seçeceğiz, siz mi bize

birer tane vereceksiniz?” Gülşah Öztürk tüm suçlamaları kabul etti: “Hakkımdaki suçlamalar eksik. Roma’yı da ben yaktım. Her gün beş kadın öldürülmesinden de ben sorumluyum.” Ankara’daki tutuklananların arasında söz edilmesi gereken biri daha var: Ethem’in tanığı. Katili serbest bırakılan Ethem’in vurulma anında yanında olan ve cinayet ile ilgili tanık olarak savcılığa ifade verecek iki kişi Şahin İmga ve Eren Tayşan, insan avının doğrudan hedefi oldu. Şahin 21 Haziran’da tutuklanırken, Eren de 25 Haziran’da gözaltına alındı. OLTAYA GELME VOLTAYA GEL Ankara’da 29 Haziran sabahı 13 kişinin tutuklanmasıyla sonuçlanan savcılık ve mahkeme aşamaları sırasında adliye önünde bekleyenler, tutuklu sayısının 36’ya yükselmesinin ardından gün içerisinde Güvenpark’ta volta atma eylemi başlattı. “Madem ki memleket dev bir cezaevi, oltaya gelme voltaya gel” diyen çapulcular parkta volta attı. AKP elinden geleni ardına koymadı. Ama başaramadı. Bu yazı yazıldığı sırada Gezi direnişinden 96 tutuklu vardı. Ve her akşam saat 21.00’da hapishanelerde de direniş için ses çıkarma eylemlerine devam ediyorlar. Onların sesini yine aynı saatte tüm parklar ve sokaklar tamamlıyor: “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!”

Gezi için hukuki izleme grubu

G

ezi Parkı’ndaki saldırılara karşı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu başkanlığında akademisyenler ve avukatlar tarafından kurulan ve DİSK, İstanbul Tabip Odası ve Adli Tıp Uzmanları Derneği tarafından desteklenen Hukuki İzleme Grubu çalışmalarına başladı. Gezi Parkı Müdahalesine Karşı Hukuki İzleme Grubu, Prof.Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Taner Gören, Prof. Dr. Beyza Üstün, Doç. Dr. Ümit Ünüvar, Dr. Tolga Şirin, Av. Arzu Sun Becerik, Av. Erkut Güzel, Av. Özgür Eryılmaz , Av. Yeşinil Yeşilyurt, Av. Mehmet Ümit Erdem’den oluşuyor.

Grup kuruluşunu ilan ederken bir açıklama yaparak şu mesajı verdi: “Hak kullanma önündeki hukuksuz engellemeler ve polis şiddetinin işkence boyutunda olması nedeniyle ulusal ve uluslararası alanda başvurularda bulunacağımızı, hukuka aykırılıkları izleyeceğimizi, öncelikli olarak İşkence ve Diğer Zalimane Gayrı İnsani Veya Küçültücü Muamele Veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi doğrultusunda Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Komitesi’ne başvuruda bulunacağımızı kamuoyu ile paylaşırız.”


6

FOR 4 Temmuz 2013 / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

Halk direnifli örgütlerini kuruyor H

alk direnişi; çalışma grubu, direniş komiteleri, inisiyatif gibi isimler altında örgütlerini kuruyor. Forumlar arası iletişimi, koordinasyonu ve direnişin ihtiyaçlarını gidermek için işlevselliği sağlayacak olan bu birimler ortak karar sonucu belirlenirken gönüllülük esas alınıyor. Ankara Güvenpark'taki forumda, koordinasyonu sağlayacak bir komite kurulurken, Çayyolu Üç Fidan Forumu'nda 9 gönüllüden oluşan bir komite oluşturuldu. Beşiktaş Abbasağa Parkı'nda ise foruma katılan insanların niteliğine/mesleğine göre "alt inisiyatifler"

oluşturuldu. Bunlar arasında mühendis, kadın, gençlik, avukat, esnaf gibi 10’un üzerinde alt inisiyatif bulunuyor. Bursa'da forumda yapılan planın uygulanmaya konması için bir komite oluşturulması gerektiği, bu komitenin mutlaka geçici olması ve forumlardan çıkacak temsilcilerin yeniden komiteler oluşturması kararlaştırıldı. Bunlar forumda oluşturulan birimlerin birkaç örneğini oluşturuyor, ancak deneyimler bunlarla sınırlı değil. Birbirini takip eden forumlarda kurulan bu birimlerin sayısı giderek artıyor.

‘Burada yeni bir

Gezi Komünü parklara yay›l›yor P

olisin, şiddetin, sermayenin olmadığı Gezi Komünü'nün dayanışma masaları, takas pazarı, çay ocağı, atölyeleri, film gösterimleri gibi deneyimleri mahalle parklarında yeniden vücut buluyor. Ankara Anıtpark, Güvenpark, İstanbul Şişli Merkez Mahallesi forumlarında takas pazarları kurulurken, Üsküdar Doğancılar Parkı'nda Vegan Kolektif'in getirdiği vegan yiyecekler dağıtılıyor. Yeniköy Forumu'ndaki gibi elden ele bisküvi, kraker ve çerezler birçok forumda dolaşıyor. Kadıköy Yoğurtçu Parkı'nda, "Para harcama" sloganıyla

Çapulcu Pazarı kuruluyor. Tutuklu çapulcular için mektup ve dayanışma masası kuruluyor. Film gösterimleri yapılıyor. Parklarda çocuk atölyesinden kültür-sanat, medya atölyesine kadar her çeşit atölye kuruluyor. Çaylar el birliği ile demleniyor, müzik dinletileri yapılıyor. Forumdan birkaç saat önce parka gelen direnişçiler dans gösterisi, müzik dinletisi için hazırlanıyor, sonrasında üretimlerini forum aralarında sergiliyor. Gezi deneyimi, çadır direnişinde edinilen deneyimler forumlarda yaşıyor.

"Üç beş ağaçtan" çıkan halk isyanı, Türkiye'nin onlarca deneyimini yarattı. Mahalle parklarında buluşan halk y

B

Yerel sorunlarla mücadelenin arac› F

orumlarda gündeme ilişkin yapılan tartışmaların dışında yerel sorunlara çözüm aranmaya, bunun için mücadele planı çıkarılmaya başlandı. İstanbul Sarıyer Büyükdere Forumu'nda, Sarıyer'in ormanlarını yağmalayan, rant alanı haline getiren 3. Köprü, Belgrad Ormanları ve kentsel dönüşüm gibi gündemler üzerine yapılan tartışmalarda neler yapabileceği konuşuldu. Bu gibi projelerde halkın onaylamadığı hiçbir şeyin yapılmasına müsaade

edilmemesi kararlaştırıldı. Üsküdar Doğancılar Parkı Forumu'nda Marmaray projesi için Üsküdar’da tarihi yapıların yok edildiği bu yıkıma karşı harekete geçilmesi gerektiği kararına varıldı. Ankara Anıtpark Forumu'nda bisiklet yollarının olmadığı, bunun için bir çalışma yapılması gerektiği önerisini değerlendirildi. Kocaeli'ndeki forumda kentin sorunları tartışılırken, Bursa'da yapılan forumda, kentin ortak sorunu ulaşım zamlarına karşı mücadele edilmesinin kararı alındı. Adana'daki 5 Ocak Stadyumu'nun AVM olmaması için ise forumda eylem kararları tartışıldı ve kazanıma kadar mücadeleden vazgeçilmemesi gerektiği söylendi. İzmir Gültepe Mahallesi Forumu'nda mahallenin sorunlarına karşı yerel talepler oluşturuldu. İstanbul Beşiktaş Abbasağa'da Başbakanlık Ofisi önündeki durağın yeniden kurulması, Yeniköy'de ağaçların kesilerek 3'üncü bir caminin yapılmaması için imza kampanyasına başlanması için kararlar alındı. Üsküdar Kuzguncuk'ta Fuat Baymur İlköğretim Okulu’nun İmam Hatip Lisesi’ne dönüştürülmesinin, Validebağ Korusu'nun yapılaşmasının, Sultantepe ve Fethipaşa korularında ağaç kesimleri ve yapılaşma faaliyetlerinin engellenmesi için çalışmalar yapılması kararlaştırıldı.

Mor parklar kad›nlarla kuruluyor Halk›n Sesi Sahibi ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Ali Ergin Demirhan Telefon / Faks 0212 245 90 37 Adres Kamerhatun Mahallesi Tarlabafl› Bulvar› Caddesi No: 117/6 BEYO⁄LU/‹STANBUL Bas›ld›¤› Yer ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32 Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03) editor.halkinsesi@gmail.com 15 günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

T

OMA'nın, barikatın önünde direnişin birer öznesi haline gelen kadınlar, forum alanlarında da etkin rol alıyor. Forumlarda küfür, homofobik, transfobik ve cinsiyetçi yaklaşımlar yapılan uyarı ve konuşmalarla en aza indiriliyor. Mahallede daha önce yaşanan tacizlerde kendini yalnız hisseden kadınlar, forumlarda yaptıkları aktarımlarda forum sonrasında güçlü hissettiklerini belirtiyor. Kadıköy Yoğurtçu Parkı'nda yaşanan bir taciz olayına kadınlar hemen müdahale ederek tacizciyi forum dışına attı. Kadınlar ve LGBT’ler forumlarda önemli bir yer tutuyor. Onur Yürüyüşü'ne forumlardan çağrılar yapıldı. Kadınlar ayrı forumlar düzenlemeye devam ederken kadın forumu birçok mahalleye yayılıyor.

aşta Tayyip Erdoğan'a ve elbette AKP iktidarına karşı bir ayı aşan direniş, 15 Haziran'da Taksim Gezi Parkı'na polisin saldırması ve Gezi Parkı ile Taksim Meydanı’nın polis işgali altına alınmasından sonra farklı bir biçime büründü. İstanbul’dan başlayarak diğer kentlere yayılan biçimlerde mahallen/semt parkları, forum alanı haline dönüştü. Forumlarsa eylem kararlarının alınarak direnişin sürekliliğinin sağlandığı zeminler haline geldi. AKP'nin siyasal alandan tamamen dışladığı, emekleri, yaşamları, yaşam alanları üzerinde karar verdiği milyonların yeni buluşma nok-

taları forumlar, halk toplantıları. Onur ve özgürlük için isyan eden halk, direnişte AKP’ye “Halka rağmen yapamazsın, yaşamımız hakkında kararları biz alırız” demişti. Forum alanları halkın söz, yetki ve karar talebinin yankılandığı yerler haline geldi. Mahallelerin direnişin başından itibaren isyanı büyüten özelliği forumların mahalle parklarında yayılmasını sağladı. Direnişin sürdüğü her mahallede forumlar yaygınlaştı.

D‹REN‹fi‹N ‹K‹NC‹ AfiAMASI: FORUMLAR Forum deneyiminin ilk adımları 15 gün boyunca devlet otoritesinin

olmadığı halkın denetiminde yaşamın şekillendiği Gezi Parkı Komünü oldu. Gezi Parkı'nda sağlıktan barınmaya, gıda ihtiyacından temizliğe kadar çeşitli konularda oluşturulan dayanışma ağları ve birlikte karar alma pratikleri forum deneyimlerine giden önemli bir birikim yarattı. Mahalle forumlarının temelini atan etkenlerden bir diğeri de Taksim Dayanışması heyetinin Başbakan Erdoğan ile görüşmesinden sonra mücadelenin geleceğine ilişkin "Kararı halk verecek" demesiydi. İsyan eden halk temsili değil doğrudan demokrasi talep ediyordu. 14 Haziran'da Gezi Parkı'nda 7 ayrı noktada oluşturulan

forumlarda sa malar yapıldı "Direnişe dev deneyim dire layan biçim o ğa çıkmasınd

YÜZ B‹NLE DEMOKRA YAfiIYOR Bu deneyim şin yeni biçim çağrı olmaksı ce Beşiktaş A 18 Haziran'da noktasına yay dü. İlk forum Dayanışması,

Forum alanı, eylem D

irenişte saatler hatta günler süren çatışmanın ardından mahallede forumlarda buluşan yüz binler, "pasif direnişe" geçmedi. Aksine forumlar yeni bir eylem biçimine, her forum da bir eylem alanına dönüşüyor. Forum öncesi bazı mahallelerde yürüyüşler yapılıyor, halk foruma çağrılıyor. Ümraniye Direniş Forumu, Trafo'da buluşup parka kadar yürüyor, belirli saatlerde 5 dakikalık duran insan eylemi yapıyor. Ankara'da Elvankentliler, forumda aldıkları karar doğrultusunda her pazartesi, çarşamba ve cuma günleri yürüyüş; çarşamba ve cumartesi günleri de forum düzenliyor. Ankara, Güvenpark Forumu, taleplerini diğer meclislerin talepleriyle birleştirip büyük bir eylem yapma kararı aldı. Forumlarda alınan ortak kararlar doğrultusunda refleks eylemler yapıldı. Ethem Sarısülük’ün katili olan polisin mahkeme tarafından salıverildiği günün akşamı pek çok kent merkezinde ve ilçede bazı mahalle forumlarının ortak kararı ile yürüyüşler yapıldı. Lice'de karakol inşaatına karşı eylem yapan köylülere ateş

açılması sonucu bir köylünün ölmesi ve 10 kişinin yaralanması üzerine bu kez daha fazla mahalle forumu sokağa çıktı. Birbirini örnek alan forumlar, mahalle içinde eylemler yaptı. İstanbul'da Taksim Dayanışması'nın çağrısı ile yapılan Cumartesi eylemine forumlar kendi pankartları ile katılırken pankartlar el birliği ile hazırlandı. 1 Temmuz'da yapılan forumların gündemini ise 2 Temmuz eylemi oluşturdu. Türkiye genelindeki

forumlarda alınan ortak karar üzerine forumlar 2 Temmuz eylemlerinin hem örgütleyicisi hem katılımcısı oldu. Ayrıca LGBT yürüyüşü, iklim değişikliği eylemi ise kent yağmasına karşı eylemlere de forumlarda çağrı yapıldı.

ANINDA MÜDAHALE Forumlar açısından en önemli gelişme ise ortak karar sonucu refleks eylemler gerçekleştirilmesi oldu. Ankara’da Ethem

Sarısülük’ün katili polisin mahkeme tarafından salıve diği günün akşamı bazı mahalle forumlarının kara alarak yürümesi diğer foru lara da örnek oluşturdu. B forumların bir özelliğini be ginleştirdi: Forumlar birbir bakıyor, örnek alıyor. Lice'deki saldırıya karşı yapılan refleks eylem ve 2 Temmuz eylemleri forumla alınan karar üzerine gerçekleştirildi. ATV-Saba grubuna ait olan Takvim

Ant

Antakya’daki d süreklili¤i ve kuru ‹stanbul ve Ankar Çevre ilçelere de buldu¤u ve temm devam eden yürü sald›r›s›nda yaflam barikat çat›flmala nüfuz eden çal›flm ilk adreslerinden kamp ve komün… Antakya, 2012


7

RUM 4 Temmuz 2013 / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

dünya kuruyoruz’

aatlerce süren tartış. Halk forumlarda vam" kararı aldı. Bu enişin sürekliliğini sağolarak forumların açıa itici güç oldu.

ER DO⁄RUDAN AS‹ DENEY‹M‹N‹

m ve birikimle direnimi herhangi merkezi ızın 17 Haziran'da önAbbasağa'da başlayan, a İstanbul'un 11 farklı yılan forumlarla sürmlarla birlikte Taksim , "Mahallelerde dü-

zenlenen tencere tava eylemleri sürecek. Park ve meydanlarda yapılan forumlar büyütülecek. Cumartesileri Gezi Parkı nöbeti sürdürülecek" açıklaması yaptı. Forumlar direnişin içinde kurulan iletişim ağları ve birbirinden öğrenme deneyimi ile İstanbul'da onlarca mahalleye ve Türkiye'de onlarca ile yayıldı. İstanbul'da İkitelli'den Sefaköy'e, Sarıgazi'den Kartal'a kadar 60'ın üzerinde mahallede forumlar yaygınlaştı. Mahalle forumlarında buluşan yüz binler, mücadelenin yeni döneminde yeni bir deneyim yaşamaya başladı: Doğrudan demokrasi. Fo-

m alanı

r umu da elirrine

arda

ah

O

nlarca mahallede yapılan forumların birbirine benzer özellikleri olduğu gibi öne çıkan farklı yönleri de var. Beşiktaş Abbasağa Parkı, 17 Haziran'da ilk forumun yapıldığı yer olarak hafızalara kazındı. Kadıköy Yoğurtçu Parkı'nda binlerin katılımıyla iki büyük eylem örgütlendi. Abbasağa Forumu'nda keşfedilen "alkış, katılmıyorum, toparla" işaretleri tüm forumlarda uygulanmaya başlandı. Mahallelilerin rahatsız olmaması için alkış yerine eller havaya kaldırıldı, katılmıyorum demek için kollar çapraz yapıldı, konuşma süresini aşanlar için toparla işaretleri yaygınlaştı. Sarıyer Yeniköy Forumu'na gericilerin saldırmasının ardından Büyükdere belirli günlerde Yeniköy'e desteğe gidiyor. Direnişin dört talebi tüm forumlar tarafından benimseniyor, kabul ediliyor. Güvenpark Dayanışması Ethem, Abdullah, Mehmet ve Lice'deki saldırıda öldürülen Medeni için anıt yaptırma kararı aldı. Anıt için hayatını kaybedenlerin aileleri ile görüşüldü. Ankara Çaldıran Parkı’nın adı Ethem Sarısülük Parkı olarak değiştirildi.

Direniflin medyas› forumlarla güçleniyor

a parkında oluşturulan forumlarla doğrudan demokrasi yeni bir dünyanın temelini el birliği ile atıyor

eril-

Forumun öne ç›kanlar›

gazetesinin, Gezi Parkı direnişinde, "Eylemcilerin polisi öldüresiye dövdüğünü" öne sürmesi ve Ethem Sarısülük’ün Türk bayrağını yaktığını iddia etmesi üzerine Beşiktaş Abbasağa Forumu'ndan yüzlerce kişi ATV-Sabah binasına yürüdü. Beşiktaş halkı, eyleme forumda karar vermiş ve hemen uygulamaya koymuştu. Hemen hemen tüm forumlarda AVM'lerin boykot edilmesi önerildi. Gezi Parkı'nda her gün yapılan duyurular forumlarda da yapıldı. Çatışmanın sürdüğü illerden, gözaltı ve operasyonlardan haberler verildi. Mahallelerdeki forumlar üniversiteye de sıçradı. İTÜ, MSGSÜ ve Boğaziçi'nde forumlar yapıldı. Forumların giderek yaygınlaşması ve parkları doğrudan demokrasinin merkezi haline getirmesinin ardından çeşitli saldırılar da yaşandı. Ankara Keçiören'de yapılan yürüyüşe bıçaklı saldırı olurken İstanbul Yeniköy'de muhtar, cami imamı ve bir grup gerici forumdakilere saldırdı. Halk dayanışma içinde saldırıları geri püskürttü.

rumlarda karar alma sürecine katılan herkes, kararın uygulamaya geçirilme sürecinde de etkin oldu. Öznesi olduğu direnişi sürdürme iradesini de birlikte oluşturdu. Gezi Parkı'nın ardından yeni bir yaşam alanı olarak örgütlenen mahalle parklarındaki forumlarda yine çöpler ortaklaşa toplanıyor, mahalle sakinlerinin gürültüden rahatsız olmaması için forum sırasında simgesel kol hareketleri kullanılıyor, ortak masalar açılıyor. Forumlar başlangıçta sadece direnişçilerin düşüncelerini anlattıkları, deneyimlerini paylaştıkları birer

açık kürsü niteliği taşıyordu. Bu durumda bile konuşan-dinleyen arasında aktif bir ilişki vardı. Kısa süre sonra forumlarda ortak kararlar alınmaya başladı. Çalışma grupları, inisiyatifler, atölyeler kuruldu. Mahallelerde ve parklarda yapılacak olan yaz okullarının duyurusu oldukça ilgi topladı. Yaz okullarında gönüllü eğitmen olmak için yüzlerce direnişçi başvuru yaptı. Direnişin genel taleplerinin takipçisi olunurken aynı zamanda yerel sorunlara çözüm arama, mücadele planı çıkarma forumların bir başka ana gündemini oluşturdu.

irenişin başında egemen medya yayın akışını bozmayıp isyanı görmezken direnişçilerin tepkisi üzerine AKP'nin direnişi bölme taktiklerine uyumlu haberler yapmaya başladı. Direniş ise kendi medyasını yarattı. Bunların başında 7 Haziran'da Gezi Parkı'nda yayın hayatına başlayan Çapul TV geliyor. Çapul TV, forumlarda da aranan kanalların başındaydı. Forumdan yapılan canlı bağlantılar aracılığı ile konuşulanlar doğrudan aktarıldı. Çapul TV'nin gidemediği forumlar ise, forum takibi için Çapul TV'nin yayınlarını izleme kararı aldı. Forum notlarının paylaşıldığı blogların başında ise, parklarbizim.blogspot.com buluyor. Türkiye'nin her yerinden forum notları,

iletişim bilgileri bu blogda toplanıyor. Ayrıca her forum kendi iletişim ağını oluşturuyor. Facebook ve twitter etkili biçimde kullanılıyor. Forumlar arası iletişimi sağlama iddiasıyla Hemzemin adlı bir bülten çıkarıldı. Direniş boyunca çekilen video ve fotoğraflar forumlarda kurulan masalarda toplanıyor, arşivleniyor. Farklı forumlarda pek çok katılımcı bugüne kadar haberleri doğrudan egemen medya aracılığı ile aldığını ve TV kanallarının nasıl bir dezenformasyon yarattığını şimdi anladığını ifade etti. Haber alma özgürlüğünün olmadığını ve yıllarca egemen medya tarafından yanlış bilgilendirildiğini söyleyen direnişçiler direnişin medyasını çoktan kurmuştu, şimdi de güçlendiriyor.

Direniflin yeni biçimi forumlar yayg›nlafl›yor Forumlar baflta ‹stanbul olmak üzere Türkiye'de onlarca mahalleye yay›ld›. Kent merkezlerinde yer alan parklar›n yan› s›ra mahalle parklar› da dile geldi. ‹stanbul'da bugüne dek say›s› 60'› aflan noktada forumlar yap›ld›. Okmeydan›'nda yap›lan forumda al›nan kararla Okmeydan› Dayan›flmas› kuruldu. Direniflin bafl›ndan itibaren her gün yürüyüflte bir araya gelen Sar›gazililer günlerce polis sald›r›s›na gö¤üs gerdi. Sar›gazi'de direniflin süreklili¤ini sa¤layan eylem süreci befl ayr› mahallede yap›lan halk toplant›lar› ile geliflti. Ankara'da forumlar 20'ye yak›n mahalleye yay›l›rken polis sald›r›s›na karfl› günlerce direnen Dikmen halk› her akflam ‹lker Mahsuni fierif, Sokullu Ahmet Arif ve Keklik Se¤menler Park›'ndaki forumlarda bir araya gelmeye bafllad›. ‹zmir'de 10 ayr› noktada yap›lan forum-

lar›n aras›nda yoksullar›n yo¤un oldu¤u Güzeltepe ve Gültepe mahalleleri de bulunuyor. Adana'da forumun ilki 27 Haziran'da Atatürk Park›'nda yap›ld›. Atatürk Park›'n›n ard›ndan forumlar iki mahalleye daha yay›ld›. Antakya'da kurulan Sevgi Direnifl Park›'ndaki çad›rlarda direnifl sürüyor. Direnifl Park›'n›n her gün ayr› bir program› var. Bursa'da iki mahallede forumlar devam ederken Mersin'de her gün Forum AVM önünde halk kürsüsü kuruluyor. Eskiflehir halk›, her akflam Etipark’ta, Çanakkale pazartesiperflembe günleri ‹skele Meydan›'nda bulufluyor. Kocaeli'nde Cumhuriyet Park› ve Yahya Kaptan Mahallesi'nde belirli periyotlarla halk forumlarda bulufluyor. Mahalle forumlar› giderek yayg›nlafl›yor ancak kent meydanlar› bofl b›rak›lm›yor. Mahallelerin yan› s›ra kent meydanlar›nda da eylemler devam ediyor.

takya’dan direnifl dersleri…

direnifl; militanl›¤›, kitleselli¤i, umsallaflmas›yla, Haziran ‹syan›’n›n ra’dan sonra en öne ç›kan oda¤›yd›. yay›lan, kat›l›m›n yer yer on binleri muz ay› geldi¤inde gün sektirmeden üyüfller, Abdullah Cömert’in polis m›n› yitirmesi, sabahlara kadar süren r›, mahallelerde gündelik hayata malar, forum deneyimlerinin ülkedeki biri olan Sevgi “Direnifl” Park›’ndaki … 2 yaz›nda bafllayan ve Reyhanl›

D

sald›r›lar› karfl›s›nda doru¤a ç›kan savafl karfl›t› mücadelenin birikimini Gezi Direnifli’ne aktarmay› baflard›¤› için iktidar›n yo¤un bask› ve sald›r›lar›na ra¤men pek çok somut ilerlemeyle dolu bir prati¤e imza att›. Savafl karfl›t› mücadele sürecinde sürekli meflru, militan ve kitlesel bir çal›flma ile öne ç›kan Halkevleri Haziran ‹syan›’nda da mücadeleyi ilerleterek geliflen bir muhalefet oda¤› olarak kente damgas›n› vurdu. Kentin sol kimli¤iyle bilinen mahallelerinde 12 Eylül 1980 sonras› yaflanan geri çekilme ve yozlaflma bu süreçte k›r›ld›. Gençlerin mafyatik iliflkilere itildi¤i mahallelerde kültür sanat çal›flmalar›

toplumsal iliflki zeminine etkin bir müdahalede bulundu. AKP’nin Suriye siyasetine paralel olarak Alevi-Sünni geriliminin k›flk›rt›ld›¤› kentte, mezhepçi gerilim direnifl içinde afl›ld›. ‹lk bafllarda a¤›rl›kl› olarak Alevilerin kat›ld›¤› eylemler, daha sonra Sünni kesimi de içine alarak ilerledi. Kad›nlar ön saftaki özneler olarak soka¤a ç›kt›. Temmuz geldi¤inde yürüyüfllerin, park komününün ve forumlar›n sürdü¤ü kentte, direnifl beldelere geniflletiliyor. Bu sürecin öne ç›kan öznesi Halkevleri de bir yandan üye a¤›n› geniflletirken, bir yandan da kentte iki yeni flube açmaya haz›rlan›yor.

‹zmir'de direnifl forumlarda sürüyor İzmirliler forumlarda buluşuyor, “Direnişe devam” diyor. İzmir Gündoğdu Meydanı'nda başlayan ilk forumda Buca, Gündoğdu, Çiğli, Gültepe ve Bornova'da forumların yapılması kararı alındı. Forumlar daha sonra Güzelyalı'dan Karşıyaka'ya kadar 11 ayrı noktaya yayıldı. Forumlar, Gültepe, Buca'nın üç mahallesi, Çiğli, Narlıdere, Bornova'nın iki mahallesi, Güzelyalı ve Karşıyaka'da gerçekleştiriliyor. Gündoğdu forumunun ilkinde tüm forumların doğrudan demokrasiyle gerçekleşmesi, kolaylaşması ve koordinasyonlarının sağlanması için 15 kişinin yer aldığı bir sekreterya oluşturuldu. Bu sekreterya daha sonra diğer forumlarda da kuruldu. Gündoğdu Forumu'nda kültür-sanat, alternatif medya atölyesi kuruldu. Atölyeler diğer forumlar tarafından örnek alındı. Çoğunluğunu Alevi, Kürt ve yoksul mahallelilerin oluşturduğu Gültepe'de halk, forumlarda buluştu. Özellikle kadınların kullanmaktan çekindiği Fazıl Gültekin Parkı'ndaki forumun kadın katılımcısı oldukça fazlaydı. Parkın kullanımındaki cinsiyetçi hakimiyet forum aracılığı ile kırıldı. Kadınlar, konuşmalarında "Bu park bizim ve sahip çıkacağız" mesajını verdi. Bunun yanı sıra mahallenin sorunlarının tartışıldığı forumlar yapıldı. Baz istasyonundan ışıklandırma sorununa, yerel seçimlerde taleplerin belirlenmesine kadar çeşitli başlıklar altında tartışmalar yapıldı. Buca Şirinyer Mahallesi'nde yapılan forumda İzmir Müzisyenler Derneği üyeleri eşliğinde sokak aralarında yapılan müzikle foruma çağrı yapıldı. Buca'da ayrıca Evka 1 Mahallesi, Buca Kooperatif Evleri Mahallesi'nde de forumlar gerçekleştirildi. Kentsel dönüşüm alanı içerisine giren Çiğli'nin forum tartışmaları da bunun üzerineydi. Çiğli'de mahalleler kapı kapı dolaşılarak foruma çağırıldı. Güzelyalı forumunda dikkat çeken tartışma ise Expo üzerineydi. İzmir'in Expo 2020 için aday olduğu ve Expo bahanesiyle doğal yaşam alanlarının yok edildiği vurgulandı. Gündoğdu’da ve İzmir’deki bütün forumlarda bu konunun ele alınması için çalışmaların yapılması önerildi. Parklar Bizim İzmir Halk Forumları adı altında toplanan 10 forum, 29 Haziran'da Gündoğdu Meydanı'nda büyük bir miting düzenledi. Mitingde forumlar adına yapılan konuşmalarda, "Halk forumlarında nasıl mücadele edileceğini konuşuyoruz" denildi.


GENÇLİK /MEDYA

8

4 Temmuz 2013 / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

Genç çapulcular ön safta Gençlik, yalnızca barikatta değil, üniversiteden mahalleye, bilimden sanata her alanda öne çıkan çalışmalarıyla muhalefetin en dinamik bileşeni olmayı sürdürüyor

T

ayyip Erdoğan’ın direnişçilere “çapulcu” demesinin ardından, “çapulcu” kelimesi sloganlara, duvar yazılarına, şarkılara ilham kaynağı oldu. Polis barikatlarının en önünde duran, yaratıcılıklarıyla direnişin sembollerini yaratan, gezi direnişinin sürükleyicisi olan gençlerin kendilerine benimsedikleri isim de “Genç Çapulcular” oldu. Apolitik olmakla suçlanan gençlik, toplumun bütün kesimlerinin katıldığı Gezi Direnişi’nde ön plandaydı. AKP Gezi Direnişi’ni yoğun baskı ve şiddet uygulayarak bastırmaya çalışsa da, direniş mahallelerde, parklarda, üniversitelerde büyüyerek devam ediyor. AKP’nin camide içki içmekle, türbanlı kadınları dövmekle suçladığı genç çapulcular, bütün bu karala-

ma kampanyasına karşı büyüyen ve yaygınlaşan direnişin en aktif öznesi konumundalar. OKUMUfi ÇAPULCULAR MAHALLELERDE Genç Çapulcular AKP’nin yoksulluğa ve gericiliğe mahkum etmeye çalıştığı, kendi oy deposu olarak gördüğü mahallelere giderek üniversite kuruyor. “Okumuş İnsan Halkın Yanındadır” diyerek yoksul mahallelere yaz okulu kuran Genç Çapulcular, paralı, niteliksiz ve ezberci eğitim sistemine karşı farklı bir eğitimin mümkün olabileceğini gösteriyor.

Çocuklar için yazları tek alternatif olarak Kuran kursunu gösteren gericiliğe karşı alternatif yaz okulları kuruyorlar. Türkiye çapında birçok ilde gerçek-

leştirilen kampanya, İstanbul’da 15 mahallede gerçekleştiriliyor. Bilimsel, sanatsal ve kültürel derslerin ağırlıkla verildiği ve 6 yıllık bir geçmişi olan kampanya, bu sene Gezi direnişçisi genç

çapulcuların yoğun katılımıyla daha da genişliyor. Gezi Direnişi’nde yükselen dayanışma kültürüyle daha da gelişen kampanya sadece çocuklar için değil mahalleliler için de alternatifler yaratıyor. Önceki yıllarda hayata geçirilen amfi tiyatro, park alanı yapımı gibi projelere girişen üniversiteliler bu sene de mahalleler için alternatif alanlar yaratacak. GENÇL‹⁄‹N ENERJ‹S‹ FORUMLARDA Gezi direnişi şehrin merkezlerindeki, mahallerdeki

parklarda yapılan halk forumlarında devam ediyor. Genç Çapulcular Gezi Parkı’nda yarattıkları dinamiği forum alanlarına taşıyor. Birçok sanatçının ve yazarın katılımıyla “Genç Çapulcular Forumu” gerçekleştiriliyor. İstanbul’da Abbasağa ve Yoğurtçu parklarında birçok çalışma grubunda projeler yaratılıyor. Gezi Direnişi’ni belgelemek için kurulan “sinema çalışma grubu”, AKP’nin kara propagandasına karşı halka doğru bilgi ulaştırmak üzere kurulan “iletişim grubu” gibi farklı çalışma grupları işler hale getiriliyor. Eğitim çalışma gruplarıyla birlikte, Okumuş İnsan Halkın Yanındadır kampanyası direnişin devam ettiği parklara da ulaşıyor. Gönüllü sinemacı genç çapulcular “Okumuş İnsan Halkın Yanındadır” belgeseli çekimlerine başlıyor.

Direnifl üniversitelerde sürüyor Gençlik soka¤a yabanc› de¤ildi. AKP karfl›t› tepki ODTÜ’de doru¤a ç›km›flt›. Ön safta gençli¤in soka¤a ç›kmas› bu yüzden tesadüf de¤ildi. Gezi Direnifli bafllad›¤›nda üniversitelerde ders boykotu, iflgaller gerçekleflti. Ege Üniversitesi’nde ö¤renciler s›navlar› “Direniflteyiz” diyerek iptal ettirdi. Bugünse genç çapulcular parklardaki forumlar› üniversitelerinin içlerine tafl›yor. Mimar Sinan Üniversitesi’nde durma

eylemleri gerçeklefltiriliyor. Galatasaray Üniversitesi’nde akademisyenlerle forum yap›l›yor. ‹stanbul Teknik Üniversitesi’nde haftada iki kez gerçeklefltirilen forumlarda direniflin devaml›l›¤›, üniversitenin sorunlar› üzerine tart›flmalar yap›l›yor. Gençlik, YÖK Baflkan› Gökhan Çetinsaya için düzenlenen “karfl›lama” gibi refleks tepkiler vermeyi de sürdürüyor.

Tüm Türkiye’de bitmeyen direniflin en önemli dinami¤i “genç çapulcular” Türkiye’nin her yerine yay›lmaya bafll›yor. Gezi’deki direnifl çad›rlar›n› yeniden kurmak, dayan›flmay› büyütmek için 27 Temmuz- 2 A¤ustos’ta 8. Kolektif Yaz Kamp›’n› düzenliyorlar. Bütün genç çapulcular›n dinami¤ini birlefltirecek giriflimlerle direniflin süreklili¤ini sa¤layacak çal›flmalar bafll›yor.

GEZ ‹ KOMÜNÜ’NÜN T ELEV ‹Z YONU, YAY ININI K ES‹N T‹S‹Z SÜRDÜRECEK

Çapul Tv gönüllüleriyle buluşuyor Ç

apul TV “Çapulcunun Harman Olduğu Yer” sloganıyla Gezi Direnişi odaklı yayın hayatına 7 Haziran’da başladı. Egemen medyanın direnişi ya yok sayan ya da karalamak için çarpıtarak sunan yayınları karşısında direnişin kalbinden kısıtlı olanaklarla yapılan yayınlar milyonların ilgisini üzerinde topladı. İki hafta gibi kısa bir süre içinde internet üzerinden yaklaşık 2 milyon kişiye ulaşan Çapul TV, yayınları paylaşan ulusal kanallar aracılığıyla da milyonlara ulaştı. Gezi Parkı’ndaki kafeye “stüdyo” kuran ve polisin parkı boşalttığı 15 Haziran’a kadar buradan yayın yapan kanal, halen direniş olan noktalarda “gerilla stüdyo”lar kurarak yayın yapmaya devam ediyor. Halk TV, Ulusal TV, IMC TV, Hayat TV, TV10 ve +1 olmak üzere farklı ulusal kanalların da Çapul TV yayınlarına kendi yayın akışlarında yer vermesi Çapul TV’nin sıfır noktasından yaptığı yayınların daha da geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyor. Bugüne kadar ücretsiz internet video akışı sağlayan ustream.com servisi üzerinden yayın yapan kanal, yayınını başka bir servera taşıdı. Böylece araya giren ustream.com bazlı reklamlardan da yayını arındırdı. Uzun süre sadece canlı yayın yapıldığı zaman açık olan yayın akışı, artık 24 saat dolu. Canlı yayın olmadığı zaman mon-

tajlanmış görüntüler ve eski yayınlar izleyicilere sunuluyor. Kanal, tüm gönüllülerin çekip kurguladıkları veya Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin görsel envanteri gibi direniş ile uyumlu tüm malzemenin yayımlanabileceği bir yapı olmaya doğru ilerliyor. Çapul TV’nin ilkeleriyle örtüşen “halk medya” anlayışı sayesinde toplumsal muhalefeti içeren yayınlar bir süre sonra İstanbul ve Ankara odaklı olmaktan çıkıp tüm Türkiye’yi kapsayacak. ÇAPUL TV GÖNÜLLÜLER‹ BULUfiTU Yayınını süreklileştirme kararı alan Çapul TV, yola yine gönüllü katkılarla devam edecek. İnternet üzerinden başvurular alınırken, gönüllüler toplantılarda bir araya geliyor. İlk toplantı 30 Haziran günü İstanbul’da 40 gönüllünün katılımıyla gerçekleşti. Çapul TV’nin nasıl kurulduğu, ilkeleri ve geleceğinin nasıl olacağına dair açıklamalarla başlayan toplantı, gönüllülerin kendilerini tanıtarak ne tür katkıda bulunabileceklerine dair öneriler sunmasıyla devam etti. Önerilerin 5 çalışma başlığı altında toplandığı ve çalışmaların bu başlıklar altında yürütülmesi kararı ile sonuçlanan toplantı, direniş medyasının gittiği yön açısından kayda değer ipuçları taşıyor. Bundan sonraki aşamalar, şimdiye kadar olduğu gibi direnişin kendisine ve gönüllülere bağlı olarak gelişecek. Toplantı, Çapul TV ekibinin Çapul TV’nin hangi amaçlarla ve nasıl kurulduğunu anlatmasıyla başladı. Çıkış noktasının direniş boyunca ortaya çıkan bilgi kirliğine karşı direnişin içinden, direniş alanından gerçek bilgileri ortaya koymak olduğu ve Çapul TV’nin 13 yıllık Sendika.Org deneyimi üzerine kurulduğu ifade edildi. Sendika.Org daha önce de sendika.tv deneyimi ile Tekel işçilerinin direnişi başta

Nas›l katk›da bulunabilirim?

Gezi Direnişi’nin bilgisini paylaşmak için kurulan Çapul TV yayınını süreklileştirme kararı aldı. Direnişin ekranı gönüllü katkılarla yola devam ediyor olmak üzere pek çok önemli yayına imza atmıştı. 5 BAfiLIKLI ÇALIfiMA PLANI Toplantıda Çapul TV çalışmalarının 5 kategori altında yürütülmesine karar verildi. Çalışmalar bundan sonra eldeki görüntülerin arşivlenip düzenlenmesi; stüdyo ihtiyacının mekan ve malzeme bakımından giderilmesi; muhabirlik koordinasyonunun sağlanması; görsel malzemenin kurgulanması ve program önerilerinin değerlendirilip hayata geçirilmesi başlıkları altında ilerleyecek. HERKES MUHAB‹R, HERKES KAMERAMAN Çapul TV’nin önayak olduğu çalışmalar arasında gönüllü muhabir, fotomuhabir ve kameramanların cep telefonu veya kameralarını

kullanarak forumların kayıt altına alınması var. Türkiye’nin dört bir yanındaki forumlara katılanlar görüntü kaydederek veya izlenimlerini yazarak bu belgeleme çalışmasına katkıda bulunabilir. “TOMA neredeyse biz oradayız” diyen Çapul TV’nin amaçları arasında Türkiye’deki tüm direniş noktalarının ekrana taşınması olduğu için, herkesin katkısı önemli. Gönüllülere akıllı telefon veya kameralarla çekim ve canlı yayın eğitimi verilmesi de kısa süre içinde atılacak adımlar arasında. FORUMLAR BÜLTEN‹NDEN “TOMA SPOT”UNA Türkiye’nin dört bir yanında Gezi Direnişi’nin devamı olarak şekillenen forumların yayına yansıtılması Çapul TV’nin önceliklerinden biri. Gönüllülerin aktardığı

forum görüntülerinin derlendiği günlük bir “Forumlar Bülteni” yayına yakın zamanda girecek formatlardan biri. Gerekli altyapı sağlandığı takdirde forumların her birinden canlı yayın aktarımı da atılacak adımlar arasında. Gönüllülerden gelen içerik önerileri arasında alternatif kültür-sanat içerikli bir program, “Allah Belanı Versin Sosyal Medya” isimli bir drama ve “TOMA Spotu” adı altında yayınlanacak kamu spotu formatında esprili uyarılar da var. Toplantıda ayrıca, bir Çapul Radyo kurulması fikri de ortaya atıldı. Gönüllülerle temas bu toplantıyla sınırlı kalmayacak. Çapul TV ekibi, kent merkezleri dışında mahallelerde ve Anadolu’da gönüllülerin katkılarının önemli olduğunu ve bu yönde iletişim kanallarının açık tutulacağını belirtiyor.

Çapul TV ihtiyaç listesi kendi internet sitesinde yay›mlan›yor. Öneriler ve yap›lacak çal›flmalara göre ihtiyaç listesi yenilenecek. Çapul TV ile direniflin kanal›n› birlikte kurmak isteyen herkes http://capul.tv/form.html adresindeki formu doldurup göndererek sürece dahil olabilir. Herkesin kat›ld›¤› forumlardan ak›ll› cep telefonu veya kamerayla görüntü çekip ve Çapul TV’ye göndermesi, telefonla ba¤lant› sa¤lamas›, haber yazarak iletmesi her forumdaki mevcut durumun belgelenip yay›lmas› aç›s›ndan önemli. 24 saat yay›n ak›fl› sa¤lanmas› için kurgulanm›fl görüntülere ihtiyaç var. Çapul TV’nin merkez stüdyo ihtiyac›n›n giderilmesi için mekan ve malzemeye ihtiyaç var. ‹htiyaç listesi http://capul.tv/destek.html adresinde yer al›yor. ‹letiflim bilgilerine http://www.sendika.org/iletisim/ adresinden ulafl›labilir. www.capul.tv Twitter: www.twitter.com/capul_tv Facebook: https://www.facebook.com/CapulTv E-posta: iletisim@capul.tv


9

KİBELE 4 Temmuz 2013 / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

Susmayalım ki cesaretimizden korksunlar ÖZEN TAÇYILDIZ

P

ek çok kez yazıldı, çizildi, fotoğraflarla da görünür kılındı. Kadınlar Gezi’de barikatın en ön saflarında, direnişin içindeydi. Sadece AKP’nin kadın düşmanı politikalarına değil, “şimdi sırası mı?” demeden, direnişin içinde erkek egemenliğine ve egemenin diline, cinsiyetçi küfrüne de müdahale ettiler. Direnişte kadın kimlikleriyle yer aldılar, gözaltına alınan kadınlar olarak da polis şiddetini erkek direnişçilerden farklı yaşadılar. ÇIRILÇIPLAK ARANMAYI K‹M OLA⁄ANLAfiTIRDI? Direnişin ilk günlerinde gözaltına alınan kadınların çırılçıplak aramaya maruz kaldıkları haberi geldi önce. “Haberi geldi” çünkü kadınlar değil onlarla görüşen avukatlar açıkladı durumu. Bu kadınların çoğu ilk kez gözaltına alınmıştı ve bu durumu “rutin” uygulama sanmışlar, itiraz etmemişler, polisin suç işlediğini avukatlarından öğrenmişlerdi. Başlı başına bu bile erkek egemenliğinin bu topraklardaki “başarısını” gösteriyor. Çocuk yaşlardan itibaren kadının hayatında bir biçimiyle varlığını hissettiren erkek tacizi, çırılçıplak aranmayı olağanlaştırmış durumda. “Kadınlar neden sokağı bırakmamalı” sorusuna tek başına bu olay yeterli olmalı. EYLEM MA⁄DUR DE⁄‹L, ÖZNE! Kadına yönelik şiddetin bir başka haberi, Ankara Dikmen’den Eylem Karadağ’dan geldi. Bu defa bizzat Eylem’in

Polisin cinsel tacizine uğrayan Eylem tüm kadınlara “Susmayalım cesaretimizden korksunlar” çağrısı yaptı. Kadınlar, Eylem’in sesine ses verdi, sokaklara döküldü

beyanından öğrendik polis tacizini. Tacizi öğrenme şeklinin kendisi de bizatihi önemli, çünkü kadın mücadelesinin yol haritasını çizen önemli unsurlardan biri bu. Eylem, 25 yaşında genç bir kadın, ataması yapılmayan bir beden eğitimi öğretmeni. 26 Haziran’da Dikmen’de binlerce kişinin katıldığı Gezi protestosunda gözaltına alındı. Akşam 21.00’de başlayan eylemlerine iki saat sonra polis saldırmıştı. Eylem, mahalleden tanıdığı, Halkevci bir kadın arkadaşının oğlu D.’yi arıyordu. 17 yaşındaydı D. Eylem atansaydı öğrencisi olacak yaştaydı ve onu yanından ayırmak istememişti. Bulunduğu sokağa akrepler ve arkasından çevik kuvvet polisleri girince kendini bir kıraathanenin bahçesine atmış, orada D.’yi görmüştü. Kıraathanedekilerden kendilerini içeri almalarını rica etmişti ama onlar kapıyı kilitleyip almamışlar üstelik dalga geçmişlerdi. Sığındıkları bahçede polisler buldu onları. Yarı cüsselerindeki bir kadını ve bir çocuğu bahçede yakalayan, elleri arkadan kelepçeliyken döverek akrep aracına götüren polisler için de alay(!) konusuydular. Çünkü “acizlik” kavramı da politikti. SUSMADI Eylem, araçta polislerin tacizine ve tecavüz tehditlerine maruz kaldı. Eylem polisin

saldırısında da Emniyet’e götürülürken de polisi ve sorularını muhatap dahi almadı. Tacizi, tecavüzü kadının suçu olarak gören sistemin “mağduru” olarak kalmadı, “Susmayalım ki cesaretimizden korksunlar, susmayalım ki AKP kadın düşmanlığını sürdüremesin, susmayalım ki kadınlar sokakta özgürce yürü-

sün” diyerek sesini yükseltti. ERKEK-DEVLET YALANLARI Eylem’in tacizi ve şiddeti teşhir etmesinin ardından Ankara İl Emniyet Müdürlüğü internet sitesinde bir açıklama yayımladı ve erkek-devlet refleksiyle tacize uğrayanı suçladı. Önce örgütlü olmayı bir

suç olarak gösterdi, Reyhanlı ve Gezi protestolarına katılan Eylem’in daha önce 3 defa gözaltına alındığını ilan etti. Eylem nasıl “bulaşmış”tı bu “örgütlü suç”lara, işte kendi ağzından ifadesi: “Ankara İlker Halkevi’ndeyim. Halkevleri ile 2010 yılında tanıştım. Ailem Mersin’de yaşıyor. Mersin‘de bulunduğum bir vakit amcamla beraber gitmiştik Mersin Halkevi’ne. Orada karşılaştığım sıcak samimi ortam bana çok huzur vermişti ve ertesi gün elektriğe yapılan zammı protesto eden Halkevcilerin arasındaydım. Çünkü hak mücadelesi veriyorlardı; eğitim, ulaşım, sağlık, barınma, yani yaşam alanlarına dair her şey. Şimdi ben de Halkevleri’nin çalışmalarına aktif katılıyorum.” İşte bu kadar basit ve net Eylem’in “kanunsuz gösterileri”nin açıklaması. Amcayla beraber gidilen bir Halkevi, “sıcak samimi ortam” ve peşi sıra Halkevcilerle birlikte verilen hak mücadelesi. Emniyet’in ikinci taktiği yalanma, ancak elbette kendi içinde yalanlarıyla. Yapılan açıklamada Eylem’in 3 gözaltısında da benzer taciz iddialarında bulunduğu ve bunun “manidar” olduğu söylendi. Bu kısım Eylem’in avukatlarınca yalanlandı ki öyle olmasa bile taciz iddialarının çokluğunun neye delil olduğu açık. Gözaltına alınan eylemciler içerisinde daha önce de “bayanlar” olmasına rağmen Emniyet, bu tarz iddialarla ilk kez karşılaştığını ilan etse de Gezi direnişinde yazdıkları “kahramanlık destanı”nı hepimiz yaşadık, gördük, biliyoruz.

AKP’DEN HESABI KADINLAR SORACAK Onlar kendi destanlarını yazarken Eylem ne yapıyor? Eylem, AKP düşmanlığına devam ediyor hala! Kadınların bundan sonra da “AKP’nin kadın düşmanı politikalarına karşı büyüyen öfkenin isyanıyla sokaklarda, direnişin içinde” olmaya devam edeceğini ilan ediyor. “AKP hükümeti kadınlardan korksun çünkü kadınların öfkesi AKP’yi yıkacak” derken cesaret, dirayet ve kararlılığının ayaklarının yere basmadığını kim söyleyebilir? Diğer kadınlara da cesaret ve umut verici olmadığını kim söyleyebilir? KADINLAR SUÇU DUYURDU Eylem, 26 Haziran’da gözaltına alınırken uğradığı polis şiddeti ve taciziyle ilgili 2 Temmuz’da suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusundan önce Halkevci Kadınlar, Ankara Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında konuşan Eylem, AKP’nin kadınları eve kapatmayı, aile içerisine hapsetmeyi hedeflediği bir dönemde ilk günlerinden itibaren direnişin içinde yer aldıklarını söyledi. Gözaltına alındığında amirlerinin de talimatıyla polislerin taciz ve tehditlerine maruz kaldığını anlatan Eylem, konuşmasını “Özgürce haykırıyoruz. AKP’den de onun polisinden de korkmuyoruz. Susmuyoruz. AKP’nin kadın düşmanlığına karşı direnişi ve dayanışmayı sokaklarda inşa ediyoruz” diyerek bitirdi. Eylem’in ardından Halkevleri Kadın Sekreteri Dilşat

Aktaş söz aldı. Ankara Emniyeti’nin hesap vermek yerine tacizcileri koruma çabasına girmesine tepki gösteren Dilşat, “Biz kadınlar da bu açıklamayı manidar buluyoruz. Amaçlarını anlıyoruz ve ilan ediyoruz: Bu açıklama Ethem Sarısülük’ü katleden ve milyonlarca insana şiddet uygulayan, destan yazdığı söylenen polislerin korunmaya devam edilmesidir” dedi. POL‹SE ‘fi‹DDET NED‹R’ DERS‹ Halkevci Kadınlar, Emniyet’in eğitimlerinde yer almadığının anlaşıldığı şiddet ve taciz unsurlarını, daha önce hazırladıkları “Şiddet nedir?” başlıklı afişte yer alan maddelerden tek tek okudu. Basın açıklamasının ardından Eylem, adliyeye girerek suç duyurusunda bulundu. Direnişte polisin fiziksel ve sözlü tacizine maruz kalan Eylem gibi pek çok kadın var elbette. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın kendisine bağlı tedavi merkezlerine başvuranlardan elde ettiği bulgularla hazırladığı raporda, revirlerde çalışan kadın sağlık görevlilerinin de polis tarafından cinsel tacize maruz kaldığı bilgisi yer alıyor. Cinsel taciz özellikle resmi olmayan gözaltılarda ve yakalama işlemleri sırasında gerçekleşiyor. Gözaltında taciz ve tecavüzlere karşı harekete geçen direnişçi kadınlar, forumlarda mücadele programı oluşturuyor bugünlerde. İlk olarak da tüm direnişçi kadınlar, polis tacizini ve cinsel saldırı tehditlerini teşhir etmeye çağrılıyor.

Yasak ne ayol LGBT Onur Haftası eylemlerinde bu yıl hiç olmadığı kadar kitlesel katılım vardı. LGBT’ler, Gezi Direnişi’nde birlikte mücadele ettikleri binlerce heteroseksüeli de yanlarına katıp dev bir yürüyüş yaptı

2

Nakavt olan Takvim’in gazeteciliği AKP medyası, kirli dilini şiddete uğrayan kadınlardan dahi sakınmıyor 31 Mayıs’ta başlayan sokak direnişlerinin başından beri kullandığı kışkırtıcı ve ayrımcı dille direnişçileri hedef gösteren Takvim gazetesi 30 Haziran sayısında kadına yönelik şiddetin haberini “Nakavt” başlığıyla duyurdu. Gazete, Yalova’da erkek arkadaşının yumruk darbeleriyle yere yığılan genç kızın fotoğrafını “Nakavt” başlığıyla verirken haberde “Vatandaşlar ise yaralı kızın yanından elele tutuşarak yürüyüşlerine

devam etti” ifadesini kullanmakta herhangi bir beis görmedi. Ankaralı kadınlar gazetenin kadına yönelik erkek şiddetini spor müsabakası gibi göstermesini Takvim’in bağlı olduğu ATV-Sabah grubunun binası önünde 2 Temmuz günü protesto etti. Ancak bu defa da gazeteyi protesto eden kadınları görüntüleyen bir kadın polis şiddetine maruz kaldı. Bir sivil polis eylemi görüntüleyen kadına tokat attı.

1. LGBT Onur Haftası’nın teması “Direniş”ti. Trans ve eşcinsel cinayetlerine, aile içine hapsedilmeye, heteroseksüellik baskısına karşı ses çıkarmak için bu temayı seçen LGBT’ler, etkinliklerine Trans Onur Yürüyüşü ile başladı. LGBT Onur Yürüyüşü ile haftayı tamamladı. Bu yıl 4.’sü yapılan Trans Onur Yürüyüşü için Taksim Meydanı’nda on binlerce kişi buluştu. Transfobiye, homofobiye ve bifobiye karşı sık sık ses çıkaran LGBT bireyler, “Yürüyelim ayol” anonsunun ardından Tünel’e doğru yürüyüşe geçti. LGBT bireyler yürüyüş boyunca sık sık Gezi Direnişi’ne atıfla “Diren Taksim eşcinseller seninle”, “Diren Ankara eşcinseller seninle” sloganları attı. Onur Haftası bitmeden Lice’deki saldırı gerçekleşince LGBT Onur Yürüyüşü’ne bir

slogan daha eklendi: “Diren Lice, eşcinseller seninle.” Her iki yürüyüşte de 2011 yılında Mango’da trans bir kadını zorla erkekler kabinine sokmaya çalışan Mango mağazası protestonun hedefindeydi. Mango’nun önünden geçerken binlerce kişi “Homofobik transfobik Mango” sloganı attı. Mado’nun önünden geçerken de tüm eylemlerde olduğu gibi “Faşist Mado” diye seslenildi. 30 Haziran’daki ikinci yürüyüş geçtiğimiz yıllara göre daha kalabalıktı. LGBT’lerin Gezi direnişinin kazanımı olarak tanımladıkları kalabalığın içinde binlerce heteroseksüel de bulundu. Bu seneki katılımın geçtiğimiz yıllara göre kat be kat fazla olmasının önemli bir nedeni de LGBT’lerin Gezi Direnişi boyunca ön safta yer alması ve “Direniş” temasının

tam da zamanına denk gelmesi. Gezi Direnişi’nde ortaya çıkan “Yasak ne ayol” dövizleri yürüyüş boyunca en fazla karşılaşılan dövizdi. 1 aydır yasaklara karşı sokağa çıkan milyonların sesini LGBT’ler kendi ifadeleri ile yükseltti. Yürüyüş boyunca, eşcinsel olduğunu açıkladıktan sonra katledilen Ahmet Yıldız anıldı. İsmi söylendiğinde binlerce kişi “Burada” diye bağırdı. Özellikle trans cinayetlerine dikkat çekilen yürüyüşte, transların hayatın her alanında karşılaştıkları engellemeler gündemleştirildi. Kortejin en önlerinde LİSTAG vardı. LGBTT aileleri, 2008’den beri sürdürdükleri mücadeleyi yüzlerce kişi olup sokağa taşıdı. “Ay resmen devrim”, “Anne özür dilerim ben de geyim”, “Faşizme karşı bacak omuza”, “Senle ilgilenmiyorum Tayyip”, “Bi seksüelim bi seksüelim sorma”, “Akşama

kadar dönmeyiz”, “Velev ki ibneyiz”, “Alışın her yerdeyiz” gibi pek çok döviz ve “Neredesin aşkım, buradayım aşkım”, “Aşk aşk hürriyet, uzak

olsun nefret”, “Sevişe sevişe kazanacağız” sloganlarının yanı sıra yaratıcı kostümlerle de İstiklal Caddesi renklendi.

İzmir’in ilk Onur Yürüyüşü LGBT bireyler tarafından düzenlenen Onur Yürüyüşü bu sene İzmir’de ilk defa gerçekleşti. Alsancak’taki Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki yürüyüşe yüzlerce kişi katıldı LGBT’ler yürüyüş boyunca “Diren ayol”, “Zeki Müren’in askerleriyiz”, “Freddie Mercury’nin askerleriyiz” dövizleri taşıdı. Eylemciler adına yapılan açıklamada “AKP’nin pazarlamaya çalıştığı yeni anayasa

sürecine dahil olmayı reddediyoruz. AKP’nin anayasa taslağı üzerinden hak talep etmek, bu gerici partinin meşruiyetini tanımak demektir. Homofobiye, transfobiye, cinsiyetçiliğe ve diktatörlüğe asla boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Şiddet eşcinsel heteroseksüel ayırt etmeksizin herkese yönelmiştir. Şiddete karşı durmak adına tüm yurttaşların bir arada olması önemlidir” denildi.


10

GÜNDEM 4 Temmuz 2013 / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

Kürtlerden ‘sürece’ müdahale Kürt hareketi Lice direnişiyle AKP dayatmalarına karşı ilk adımını attı. Batı, Kürtleri selamladı: ‘Medeni kardeşmiz, direnişiniz direnişimizdir!’ ALP TEK‹N BABAÇ

K

ürt hareketi, müzakere sürecindeki atıllığını Lice’deki karakol protestosuyla üzerinden attı. Gezi direnişinin içinde aktif bir biçimde yer almasa da BDP, Lice eylemiyle muhalefete yeni bir kanal açtı. Lice’de katledilen Medeni’nin sesi İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerde kitlesel eylemlerle meydanlara taşınırken direniş içinde halk, yeniden kardeşleşme yolunda son yılların en ciddi adımlarından birini attı. ASKER HALKA ATEfi AÇTI Kürt hareketi, PKK’nin Türkiye sınırlarından çekilmeye başladığı 8 Mayıs’tan bu yana sürdürdüğü karakol inşaatlarına karşı mücade-

lesini 28 Haziran günü ileri bir düzeye taşıdı. Şimdiye kadar karakol önlerinde protesto eylemleri veya bulundukları kentlerde yolları trafiğe kapatma eylemleri yapan Kürtler 28 Haziran günü Diyarbakır’ın Lice ilçesinde karakol inşaatına yürüdü. Liceliler defalarca uyarmalarına rağmen herhangi bir olumlu adım atılmaması karşısında karakolu kuşattı. Karakoldaki askerlerse halkın üzerine ateş açtı. Açılan ateş sonucu Medeni Yıldırım adlı bir genç hayatını kaybederken 10 kişi de asker kurşunuyla yaralandı. Başbakan Erdoğan olaydan birkaç gün önce akil insanlar heyetinin raporlarını sunduğu toplantıda “Karakol inşaatları sürecek” demiş ve karakolların içe değil dışa yönelik olduğunu savunmuştu. Karakol

inşaatları, PKK’nin çekilmeye başladığı 8 Mayıs tarihinden itibaren hız kazandı. Karakol inşaatları karşısında nisan ayından beri gerçekleştirilen eylemler de artış gösterdi. Dersim’de 13 Nisan; Şemdinli, Şırnak ve Hakkari’de 18 Mayıs’tan itibaren karakol inşaatlarına karşı eylemler başladı. Diyarbakır’da müzakere süreci için kurulan İzleme Komisyonu 21 Mayıs’ta AKP İl Örgütü’nü ziyaret etti. AKP İl Eşbaşkanı Aydın Altay, “Karakolların neden kurulduğunu bilmiyorum” dedi. Gezi direnişine en aktif katılımın olduğu Kürt kenti Dersim’de eylemlerin adresi de karakollardı. Kentte 1 Haziran’da başlayan eylemler binlerce kişinin karakola yönelmesi sonrasında polis saldırıları ve çatışmalar şeklinde gelişti. Karakollara yönelik tepki ve ardından başlayan çatışmalar bir hafta sürdü. AKP ‘UYUfiTURUCUYA’ SARILDI? AKP’li yöneticiler ve AKP medyası karakol inşaatının protesto eylemlerinin nedeninin bölgede son günlerde gerçekleştirilen uyuşturucu operasyonlarını engelleme çabası olduğunu iddia etti. AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu 29 Haziran’da Sancaktepe Belediyesi’nin yeni hizmet binasının açılış töreninde konuştu. İstanbul’daki

Kürt hareketi açl›k grevi eylemleriyle sokaktayken 29 Ekim eylemlerine polis sald›rm›flt›. Sald›r›n›n nedeninin soka¤›n birlefltirici gücünü önleme çabas› oldu¤u Lice’den sonra netleflti.

“Direnlice” eylemlerine tepki gösterdi. İstanbul halkı “direnlice” diyerek kardeşlik köprüsü kurarken, Babuşçu, halk düşmanlığını sürdürdü. Babuşçu, “Lice neye direnecek? Esrar tarlaları daha yaygın olabilsin ve oradan baronlar istikrarlı bir şekilde baronluklarını sürdürebilemeleri için mi direnecekler?” diyerek Lice’deki direnişin arkasında 22 Haziran’daki uyuşturucu operasyonları olduğunu söyledi. BDP, ‘ADIM AT’ DED‹ AKP GAZ BOMBASI ATTI Sokaktaki halk muhalefeti nedeniyle, AKP’nin “uyuşturucu etkisi” adeta buharlaşırken, BDP “adım at” eylemlerini de başlattı. Müzakere sürecinde gerillanın çekilmesini kapsayan ilk aşamanın ardından, şimdi de AKP’nin çözüme yönelik adım atması gerektiğini söyleyen Kürtler 29 Haziran’da eyleme geçti. Kitlesel yürüyüşler, oturma eylemleri, Rojava devrimine selam eylemleri, karakol ve HES inşaatlarını protesto eylemlerinin yapılacağı programın ilk eylemi olan “Adım at” mitingleri Diyarbakır, Adana, Mersin ve Antep’te gerçekleştirdi. BDP’nin Diyarbakır’daki “Adım at” mitingine AKP’nin yanıtı polis saldırısı oldu. Diyarbakır’da on binlerce kişiye polis tazyikli su ve gaz bombalarıyla saldırdı. Halk, polis saldırısına taşlar ve havai fişeklerle yanıt verdi.

Gezi’den Lice’ye kardeşlik köprüsü Türkiye toplumsal muhalefeti, Lice’deki katliam sonras›nda soka¤a ç›karak Medeni Y›ld›r›m’›n sesini kent meydanlar›na tafl›d›. Lice’deki sald›r› ‹stanbul baflta olmak üzere Bat›’da kitlesel eylemlerle protesto edildi. Sosyalistlerin yan› s›ra özellikle ellerinde Türk bayra¤› tafl›yanlar›n da Lice direnifline selam yollad›¤› eylemler Türkiye toplumsal muhalefeti aç›s›ndan yeniden kardeflleflme yolunda önemli bir efli¤in afl›ld›¤›n› ortaya koydu. Forumlarda, Li-

ce’ye destek eylemleri oy birili¤iyle kabul edilirken ‹stanbul Kad›köy’deki eyleme on binlerce kifli kat›ld›. Kürtçe sloganlar at›ld›. Gezi direniflçileri, 31 May›s’tan bu yana yitirdiklerinin yan›na Medeni Y›lmaz’› da ekledi, Medeni’nin sesini kent meydanlar›na tafl›d›. Toplumsal muhalefetin kardefllik yolunda att›¤› bu önemli ad›m, AKP’nin toplumsal muhalefeti Kürt düflmanl›¤› ekseninde bölme takti¤ine de önemli bir yan›t oldu.

Aleviler AKP baskısına karşı ayakta Gezi direnişinin öfkesi, sesi ve rengi Sivas anmalarındaydı. Kitlesel ve coşkulu eylemler Alevilerin militan direniş çizgisinin devam edeceğini ortaya koydu

2

Temmuz Sivas Katliamı’nın 20’nci yıldönümünde Türkiye’nin dört bir yanında kitlesel anmalar gerçekleşti. Eylemler yıllardır biriken bir öfkeyi de yansıtıyordu: Yargılanmayan katiller, Sivas’ın katillerinin zamanaşımı kararıyla aklanması, evlerin işaretlenmesi, cemevlerine hakaretler, Aleviliğin inanç sayılmaması, Sünnilik dayatması, gerici eğitim sistemi ve müfredatlar, Sürgü’deki linç kalkışması, Suriye üzerinden yapılan Alevi düşmanlığı, Reyhanlı Katliamı’nın faturasını Alevilere çıkarma çabası, 3. köprüye Yavuz Sultan Se-

lim adının verilmesi… AKP’N‹N G‹REMED‹⁄‹ MAHALLELER Alevilerin son bir yılda biriktirdiği öfke, Gezi direnişiyle sokağa aktı. Gezi direnişiyle AKP faşizminden nasibini alan tüm toplumsal kesimler harekete geçerken Aleviler de sokakta yerini aldı. Büyük kentlerde Alevilerin yoğun olduğu İstanbul Gazi Mahallesi, Okmeydanı, Sarıgazi, Nurtepe; Ankara Dikmen ve Antakya Armutlu direnişin en yıkılmaz kaleleri oldu. Gazi Mahallesi’nde halk 31 Mayıs’tan 10 Haziran’a kadar

Polis sald›r›lar› karfl›s›nda toplumun de¤iflik kesimleri “Hükümet istifa” slogan›yla biraraya gelirken Kürt olmayanlar Lice için soka¤a ç›kt›, Alevi olmayanlar 2 Temmuz anmas›na kitlesel bir biçimde kat›ld›. Bu birlefltirici güç, Çarfl›’y› da Anti-Kapitalist Müslümanlar› da Sivas’a getirdi.

polisle çatıştı. Okmeydanı’nda halk her Taksim çatışmasında barikatların önünde yer aldı, günlerce polisle çatıştı. Sarıgazi halkı çatışa çatışa kazandığı Demokrasi Caddesi’nde forumlar düzenlemeye başladı. Gazi Mahallesi’nde on binlerce kişi 15 Haziran günü TEM’i trafiğe kapatıp Taksim’e yürüdü. On binler Mecidiyeköy’den Taksim’e kadar hemen hemen her sokakta polisle çatıştı. Sarıgazililer de aynı gün Anadolu yakasında TEM’i trafiğe kapatarak Taksim’e yürüdü, çatışmalara rağmen Boğaz Köprüsü’nü geçmesini bildi. 31 Mayıs’ı güçlü ve kitlesel eylemlerle karşılayan Antakya Armutlu’da on binler günlerce polisle çatıştı, kentteki yasaklı meydanlar bir bir halka açıldı. Ankara Dikmen’de ve Mamak’ta halk Kızılay’a yönelik bir saldırı olduğunda 15 gün boyunca Kızılay’a yürüdü. Tencere tava eylemleri, polisin saldırılarını artırmasıyla kitlesel militan direnişlere dönüştü. Ankara emniyetinin 2123 Haziran tarihlerindeki saldırıları Dikmen barikatlarına takıldı. Sokak sokak çatışan Dikmenliler polisi Dikmen’den kovdu. GEZ‹ RUHU S‹VAS’TA Alevilerin Gezi direnişin-

deki militan mücadelesi 2 Temmuz eylemlerinin kitleselliğiyle dinamizmin süreceği mesajını verdi. 2 Temmuz günü Sivas’ta şimdiye kadarki en kitlesel miting yapıldı. Sivas’ta katledilenleri 30 bine yakın kişi andı. Eyleme sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin katılımı ve başka kentlerden katılım zayıf olurken kitlenin ağırlıklı kısmını Sivas’ın ilçeleri ve köylerinden gelenler oluşturdu. Ali Baba Mahallesi’nde bir araya gelen binlerce kişi alkış ve sloganlarla Madımak Oteli’ne yürüdü. Yürüyüşe katılım giderek artarken güzergah boyunca apartmanlarda oturanlar da alkışlarla eyleme destek verdi. Madımak Oteli önündeki kürsüde Aleviler taleplerini bir kez daha haykırırken miting boyunca Gezi direnişi selamlandı ve “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı sık sık atıldı. Sadece sloganlar değil, mitinge katılım da Gezi direnişi ruhunu yansıttı, Çarşı grubu da mitingde yer aldı. Miting bitiminde kitle coşkusunu yitirmedi, geldiği yolu yeniden alkış ve sloganlarla yürüdü. KADIKÖY’DE ON B‹NLER SOKAKTA İstanbul’da 1 Temmuz’daki tüm forumlarda 2 Temmuz

Sivas anması temel gündem olurken birçok eylem de buralarda geniş kesimlerle kararlaştırıldı. 2 Temmuz’da Sarıgazi, Kartal, Kadıköy ve Beşiktaş’ta on binler sokaktaydı. Özellikle 30 bine yakın kişinin katıldığı ve gece geç saatlere kadar süren Kadıköy yürüyüşü oldukça etkileyiciydi. Yürüyüş kolunun bir ucu iskeleye indiğinde diğer ucu daha Altıyol’daydı. “Sivas’ta yakanlar, AKP’yi kuranlar”, “Sivas’ta yakanlar, halkı gaza boğanlar”, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek” sloganlarının atıldığı yürüyüşte Lice de unutulmadı. Yürüyüşün ardından Yoğurtçu Parkı’na dönen kitle, eylemi forumla bitirdi.

KIZILAY YEN‹DEN ZAPT ED‹LD‹ Ankara’da da kitlesel bir anma etkinliği düzenlendi. Aleviler, Gezi direnişinin ilk günlerinde kazanılan ancak ardından polis ablukası altına alınan Kızılay Meydanı’na girdi. Sivas’ta katledilen 35 canın ismi Ankara’nın göbeğinde binlerce kişi tarafından “Burada” denilerek anıldı. Eylemde Ethem unutulmazken, 4+4+4’e, zorunlu din derslerine ve Diyanet’e tepki dile getirildi. İzmir, Eskişehir, Çanakkale, Antalya, Balıkesir, Edirne, Zonguldak, Şanlıurfa, Adana, Hakkari, Bolu, Niğde ve birçok şehirde yoğun katılımlı mitingler ve anma programları vardı.

Ankara’da Aleviler polis ablukas›ndaki K›z›lay Meydan›’na ç›kt›


11

YAZ OKULU 4 Temmuz 2013 / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

Halkevleri ve Ö¤renci Kolektifleri yaz okullar›n›n alt›nc›s›n› düzenliyor.Çapulcular parklarda dayan›flmayla infla ettikleri yaflam›n tohumlar›n› yoksul mahallelere tafl›yor. Mahalleliler evlerini çapulculara aç›yor

Umut büyüdü, sıra çocuklarda LEMAN MERAL ÜNAL

5

yılda 5 binden fazla çocukla buluşan Halkevleri Yaz Okulu, bu yaz da yoksul mahallelerde başladı. Yarını bugünden kurmak ve direniş ruhunu mahallere taşımak için 13 ilde onlarca atölye çalışmasıyla çocukları bilim ve sanatla buluşturacak olan yaz okulu çalışması yaklaşık bir ay sürecek. Halkevleri Yaz Okulu, çocukların yaratıcılıklarını geliştirip, eleştirel düşünceye yönlendire-

rek ezberci eğitim sistemine karşı bir alternatif olma iddiasında. Halkevleri gönüllü eğitmenleri ve üniversiteliler resimden tiyatroya, satrançtan sinemaya, çocuk oyunlarından eğlenceli bilime, evrimden felsefeye, toplumsal cinsiyetten çocuk haklarına onlarca atölyeye ortak bir eğitim programı çıkarmak için aylar öncesinden çalışmaya başladı. Geçen yıllara göre içerik bakımından daha da zenginleşen Halkevi Yaz

Okulu'na bu yıl da “Okumuş İnsan Halkın Yanındadır” diyerek gelen üniversiteliler var. Üniversiteli olmanın sadece dört duvar arasında ders dinlemekle sınırlı olmadığını, halk için halka birlikte öğrenmek gerektiğinin altını çiziyorlar. AKP'nin üniversitelileri toplumdan ayrıştırmaya çalıştığı bir dönemde yaz aylarını yoksul mahallelerde geçiren üniversiteliler, mücadelesini verdikleri parasız eğitimin nasıl olabileceğini de göstermiş oluyor.

GEZ‹ RUHU fi‹MD‹ DE YOKSUL MAHALLELERDE Birbirlerini Gezi Parkı'nda ya da farklı illerdeki direnişlerin içinde tanıyan yüzlerce çapulcu, dayanışmayı taşıyacakları çocuklar için direniş günlerinde çalışmaya başladılar. Gezi’de mahalle forumlarında üniversitelilerin ve Halkevcilerin yaptğı çağrılarla çoksayıda gönüllü yaz okullarına

katkı sunmak için harekete geçti. Gezi Parkı'nda çocuklar ve yetişkinlerin birlikte ürettikleri hayat, sokak direnişlerinde ve forumlarda büyüdü. Çocuklarla birlikte yeni bir hayat kurmak isteyenlerin arayışına Halkevleri'nin yaz okulları adres oldu. Geçmiş yıllara göre gönüllü eğitmen sayısının katbekat arttığı yaz okullarında, metin yazarından opera sanatçısına, doğa fotoğrafçısından dalgıca her meslek dalından yüzlerce gönüllü öğretmen çocuklarla buluştu.

“DIfiLANMA YOK, PAYLAfiIM VAR” İstanbul'da Okmeydanı Halkevi'nde sürmekte olan yaz okulunda Halkın Sesi'ne konuşan veli Serpil Sarıdaş, kendisini 4+4+4’ün mağduru olan velilerden biri olarak tanıtıyor. Yaz okuluyla tanışma hikayesini “Çocuğum, çarpık eğitim sisteminin mağdurlarındandır, içine kapanan kızım için psikolojik yardım aldık, sonra burayı önerdiler” şeklinde anlatan Sarıdaş, “Burada önyargı yok, dışlanma yok, paylaşım var” diyor. Sarıdaş, yaz okulu gönüllüsü

bul'da. Yaz Okulu'nda yaratıcı işler dersi veren Alaleh, Ümraniye Halkevi'nde kadınlara İngilizce dersi vermiş. Alaleh, “Gençlerin burada hiçbir karşılık beklemeden çocuklar için bir şeyler yapmaları beni çok etkiledi” diyor.

gençler için de şunları söylüyor: “Onlara teşekkür etmek lazım, yaz aylarını çalışıp para kazanarak, tatil yaparak ya da memleketlerine giderek geçirebilecekken bizim çocuklarımız için uğraşıyorlar, biz de onların her konuda arkasındayız.”

“ÇOCUKLAR SANATI TANISINLAR VE SEVS‹N DIYE BURADAYIM” “Okumuş İnsan Halkın Yanındadır”a ilk kez katılan gönüllü eğitmen Mimar Sinan Üniversitesi Etnomüzikoloji bölümü öğrencisi Orkun Kafalı, kampanyaya internetten görerek katıldığını belirtiyor.

Orkun, Yaz Okulu'nda ritim ve tiyatro dersleri veriyor. Sokak isyanlarının insanların dayanışma duygusunu arttırdığını ifade eden Orkun, “Direniş benim de dayanışma ve kardeşlik duygularımı geliştirdi” diyor. Orkun, daha önce İzmir Halkevileri’nde de gönüllü eğitmenlik yaptığını belirterek “Burada olmamın sebeplerinden biri de çocukların sanatı tanımaları ve sevmeleri” diyor. Almanya’dan gelen ve üniversite stajlarını Halkevleri'nde yapan Sosyal Hizmet bölümü öğrencilerinden Alaleh ShafieSabet, 1 aydır İstan-

“GÖNÜLLÜLERLE MAHALLEM‹Z ‹Ç‹N YENI KAMPANYALAR DA ÖRGÜTLEYECE⁄IZ” Halkevleri üyesi Asiye Çil, geçen yıllara göre daha fazla hazırlık yapıldığını ifade ederek, bu yıl içeriği çok daha dolu bir çalışma örgütlendiğini söyledi. Asiye, pek çok mahallede gönüllü öğretmen sayısının 50'ye yaklaştığını ifade ederek, gönüllülerle mahallelerin ihtiyaçlarına ilişkin bir ekip de kurduklarını belirtti. Okmeydanı'nda sağlık ocağının bulunduğu binadaki kütüphanenin sınırlı saatlerde açık olduğunu söyleyen Asiye, kütüphaneden herkesin yararlanması için gönüllülerle ortak bir kampanya başlatacaklarını dile getirdi.

Halkın evleri üniversite oldu stanbul'da 26 Haziran'da başlayan Halkevleri Yaz Okulu, Uğur Mumcu, Kadıköy, Ümraniye, Sarıgazi, Okmeydanı, Gazi, Nurtepe, Sarıyer, Gültepe, Sefaköy, Bahçelievler, Esenyurt, Avcılar, İkitelli ve Abbasağa Parkı olmak üzere 15 ayrı noktada yüzlerce çocukla buluşuyor. Mahallere akın eden Genç Çapulcular ve gönüllü eğitmenlerin katılımıyla her geçen gün daha da büyüyen yaz okulu çalışması, bir ay boyunca direniş ruhunu mahallere taşıyacak. Ankara'da 1 Temmuz'da başlayan Halkevleri Yaz Okulu, bu yıl 15 mahallede yapılıyor. Halkevi şubeleri, halk kütüphaneleri ve Barınma Hakkı Büroları'nın yanı sıra mahallerden gelen talepler doğrultusunda Halkevi şubelerinin bulunmadığı yerlerde de gönüllülerin katılımıyla yaz okulu çalışması yapılacak. Mamak, Tuzluçayır, Şirintepe, Saimekadın, Mutlu, Dikmen, İlker, Keçiören, Batıkent, Mesa Halkevi şubeleri, Dostlar ve Tepecik Halk kütüphaneleri, Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu ile Seyranbağları, Çiğdem Mahallesi ve 100. Yıl.'da yapılacak Halkevleri Yaz Okulları'na gönüllü eğitmenlerin ve öğrencilerin kayıtları her geçen gün daha da artıyor. 1 ay boyunca üniversiteli-

İ

lerin ve gönüllü eğitmenlerin katılımıyla sürecek yaz okulunda ODTÜ gezisi ve pikniği, ODTÜ Mezunlar Derneği havuzunda yüzme, MTA Tabiat Tarihi Müzesi gezisi, doğa gezisi gibi çeşitli etkinlikler yapılması planlanıyor. 6’ncı yılına giren Halkevi Yaz Okulu, her yıl olduğu gibi bu yıl da Ankara'da kamp ve büyük kapanış şenliği ile sonlanacak. 1 Temmuz itibariyle İzmir'de başlayan Halkevi Yaz Okulu Buca, Gültepe ve Çiğli’de yüzlerce çocukla buluşacak. Üç hafta boyunca sürecek Yaz Okulu çalışmasının sonunda kent meydanında çocukların,

üniversitelilerin ve gönüllü eğitmenlerin düzenlediği büyük bir şenlik yapılacak. 31 Mayıs'ta başlayan ve haftalardır süren halk direnişinin etkisiyle İzmir'de gönüllü eğitmenlerin ve çocukların sayısı da epey arttı. Kocaeli'de karanlığa inat, aydınlık bir düş kuranların buluştuğu Halkevleri Yaz Okulu, Tavşantepe, Gültepe ve Esentepe mahallelerinde yapılacak. Her yıl yaz okulu derslerinin niteliğinin, öğrenci ve eğitmen sayısının arttığı yaz okulunda, süren direnişin de etkisiyle katılım artmış durumda. Bursa'da Ataevler, Hacı Bektaşi Veli Derneği, Esenevler Pir Sultan

Abdal Derneği ve Yıldırım Halkevi'nde yapılacak olan Yaz Okulu çalışması başladı. 300'e yakın öğrencinin kayıt yaptırdığı yaz okulunda gönüllü eğitmenler ve üniversitelilerin katılımıyla çocuklar sanat, bilim ve doğanın sıcaklığıyla buluşuyor. Eskişehir'de Emek ve Gültepe mahallelerinde yürütülen Yaz Okulu çalışması 27 Haziran'da başladı. 4 hafta boyunca devam edecek Halkevi Yaz Okulu'nda perşembe, cuma ve cumartesi günleri bilim, sanat ve yaratıcılığı geliştiren dersler verilirken, pazar günleri çocukların görsel ve algısal dünyasını geliştirecek gezilerle sürecek. Yaz okulu çalışmasının olduğu mahallelerde anneçocuk iletişimi, ilkyardım ve çocuk hakları konulu panellere mahalle sakinleri ve veliler yoğun katılım gösterdi. Çanakkale'de 22 Haziran'da başlayan Halkevleri Yaz Okulu, Umurbey ve Bayramiç'teki belediye tesisinde yapılıyor. Bu yıl Çanakkale'de ilk kez yapılan yaz okulu çalışmasına yaklaşık 200 öğrenci kayıt yaptırdı. Gönüllülü eğitmenlerin ve üniversitelilerin yoğun bir katılım gösterdiği yaz okulu kayıtları sürüyor. Mersin'de Karaduvar mahalle derneğinde ve Tarsus Parkı'nda yapılan Halkevleri Yaz Okulu, 20'ye

yakın gönüllü öğretmenin katılımıyla sürüyor. 28 Haziran'da rehber öğretmenlerin katılımıyla çocuk gelişimi ve ergenlik semineri yapıldı. Velilerin talebi doğrultusunda her hafta cuma günü yapılması planlanan seminerlere onlarca veli katıldı. 8 Temmuz'da Hatay Halkevi'nde bunu takip eden günlerde de Çekmece mahallesi ve Balıklıdere Belediyesi'nde başlayacak olan Yaz Okullarına şimdiden yüzlerce çocuk kayıt yaptırdı. Geçen yıllara göre gönüllü öğretmen sayısının 5 kat arttığı Antakya'da, Sevgi ve Direniş Parkı'nda bir de Çocuk Evi kuruldu. Artvin'de Karadeniz Teknik Üniversitesi'ndeki (KTÜ) üniversitelilerin ve gönüllü eğitmenlerin katılımıyla gerçekleşecek olan Halkevleri Yaz Okulu, Kemalpaşa'da ve Ardanuç'ta yapılacak. Artvin-Hopa'da 15 Temmuz'da başlayacak olan yaz okulu, 9 Ağustos'taki Kemalpaşa Halk Festivali'ndeki şenlik ile sona erecek. Halkeleri Yaz Okulu, Niğde'de bu yıl ilk kez 7-21 Temmuz tarihleri arasında yapılacak. 11 gün boyunca aralıksız bir şekilde Gezi Parkı direnişine destek eylemi yapan Niğde'de gönüllü eğitmenler ve üniversiteliler bilgilerini mahalleye taşıyacak.

Halkevleri'nden Gezici Çocuk Kütüphanesi Halkevleri, Yaz Okulu çal›flmas› kapsam›nda dayan›flma a¤›n› büyütmek için ‹stanbul’da Gezici Çocuk Kütüphanesi kuruyor. 7-18 yafl aras› çocuklar ve gençler için kolektif bir flekilde oluflturulacak kütüphanede e¤itimciler taraf›ndan seçilen temel eserler yer alacak. Toplanan eserlerle oluflturulacak kütüphanede çocuklar ve gençler kitap okuman›n keyfini yaflayacak.


SOKAĞIN SESİ

12

ÜRET EN BİZİZ YÖNET EN DE BİZ O LACAĞIZ

4 Temmuz / 17 Temmuz 2013

Halk›n Sesi

A N K A R A’DA ON BİN LERCE ÇA PU LCU ONURU İÇİN AYAĞA K A LKTI Onur Buluflmas› 1 Temmuz günü Mamak’taki eski kömür deposunda yap›ld›. Kömür deposu doldu, Mamak’a on binlerce çapulcu geldi...

AKP faşizmini mezara gömeceğiz Ankara Halk Dayanışması’nın çağrısıyla gerçekleşen Onur Buluşması, on binlerce Ankaralı çapulcuyu bir araya getirdi. Halk, direnişi sürdürme ve AKP faşizmini mezara gömme sözü verdi ÇAĞLAR ÖZBİLGİN

G

ezi Parkı’nda başlayan ve kısa sürede tüm Türkiye’ye yayılan Haziran Direnişi’nde bir aydan bu yana AKP faşizmine direnen, sokakları meydanları zapt eden, haklarına, özgürlüklerine ve onuruna sahip çıkan Ankaralı çapulcular Onur Buluşması’nda bir araya geldi. On binlerce kişi, Ankara Halk Dayanışması’nın çağrısıyla Mamak Eski Kömür Deposu’ndaki etkinlikte direnişi sürdürme, büyütme ve AKP faşizmini mezara gömme sözü verdi. DİRENİŞ VE DAYANIŞMA BULUŞMA ALANINDA Öğle saatlerinden itibaren aşırı sıcağa karşın hazırlıklarına başlanan etkinlikte buluşma alanına “Tek yol sokak, tek yol direniş”, “Karanlığa meydan okuyoruz”, “Halkevleri Yaz Okulu Başlıyor”, “Çarşı Ankara” pankartları ile Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert ve Mehmet Ayvalıtaş’ın resimleri ve Sivas Katliamı’nda yitirilenlerin resimleri asıldı. Yiyecek ve içecek çadırlarında gönüllü görevliler yer aldı. Direnişteki dayanışma, buluşma alanının farklı noktalarına kurulan Dayanışma Kutuları’na da yansıdı. Çok sayıda kişi Mamak Feyzullah Çınar Parkı’na kurulacak Ethem Sarısülük Kütüphanesi ve tutuklu çapulcular için bağışta bulundu. AKP’YE VAR, ONUR BULUŞMASI’NA YOK Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de halk düşmanı uygulamalarına bir yenisini ekledi. AKP mitingleri için, cemaatlerin salon etkinlikleri için, Tayyip Erdoğan’ı karşılamak için, Kızılay’da halka saldıracak polisleri taşımak için belediyenin otobüslerini seferber eden

Gökçek, Onur Buluşması’na katılımı azaltmak için bölgeye gelen Ege Mahallesi otobüslerinin seferlerini azalttı. Seferlerin azaltılması nedeniyle çok sayıda kişi Abidinpaşa’dan, Tuzluçayır’dan yürüyerek alana ulaştı. SANATÇILAR DİRENİŞİ SELAMLADI Etkinliğin sunuculuğunu gazeteci Tayfun Talipoğlu yaptı. Mikrofonu sık sık eline alan, hem konuşmalarıyla hem de şiirleriyle kitleyi coşturan Talipoğlu, Cem Karaca’dan Islak Islak parçasını da okudu. Dertli Divani, Ali Mahsuni Şerif, İlker Çakmak, Mustafa Özarslan ve Grup Çığ ile Sabahat Akkiraz sahne aldı. Sanatçılar türküleriyle on binleri coşturmakla kalmadı, yaptıkları konuşmalarla Haziran Direnişi’ni selamladı. Özarslan ve Akkiraz’ın sahne almasıyla alandaki coşku doruk noktasına çıktı. Çarşı Tuzluçayır grubu da pankartlarıyla ve meşaleleriyle alandaki yerlerini aldı. Çarşı temsilcileri, sokaklarda ve statlarda faşizme, gericiliğe, baskılara karşı direnmeye ve

halkın yanında olmaya devam edeceklerini haykırdı. Etkinliğin sona ermesinin ardından Çarşı’nın hazırladığı bir video gösterimi yapıldı. KÜÇÜK ÇAPULCULAR SAHNEDE Halkevleri Çocuk Korosu “Güzel Günler Göreceğiz”, “Güzel Çocuk” ve “Çapulcu Musun Vay Vay” şarkılarını söylerken tüm çapulcuları kendilerine hayran bıraktı. “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganıyla kürsüye çıkan çocuklar sahneyi “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganı ve zafer işaretleriyle terk etti. ‘CENNETLERİNİ BAŞLARINA YIKMA ZAMANI GELDİ’ Onur Buluşması’nda Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut da bareti ve maskesiyle bir konuşma gerçekleştirdi. Halkın haklarını, özgürlüklerini elinden almaya çalışan, yaşamın tüm alanlarına saldıran ve kendisinden olmayana düşmanca yaklaşan AKP’ye karşı büyük bir Onur İsyanı’nın ya-

şandığını belirten Karabulut, iktidarı sallanan AKP’nin devrilmesi, faşizmin mezara gömülmesi için direnişin sürdürülmesi gerektiğini ifade etti. Karabulut, direnişçileri öldüren, onlarcasını yaralayan ve sakat bırakan polis şiddetinin sorumlusunun doğrudan AKP iktidarı olduğunu dile getirdi. AKP’nin, kapitalistlerin, para babalarının, cemaat ve tari-

katların cennetinin halk için cehennem anlamına geldiğinin altını çizen Karabulut sözlerini şöyle sürdürdü: “Onların cenneti işçiler için iş kazasıdır, ölümdür, taşeronluktur. Onların cenneti Kürtler için Roboski’dir, Lice’dir. Onların cenneti Aleviler için Sivas’ta cayır cayır yakılmaktır. Cennetlerini başlarına yıkmanın zamanı gelmiştir.”

Karabulut konuşmasında direnen tüm kesimlerin mücadelelerini örgütlü olarak yürütmelerinin önemine de işaret etti. “Özgür birey, örgütlü bireydir. Özgür toplum, örgütlü toplumdur” diyen Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı, herkesi işyerlerinde sendikalara ve odalara, lise ve üniversitelerde gençlik örgütlerine, mahallelerinde Hal-

kevleri’ne üye olmaya davet etti. Onur Buluşması’nın sonlanmasının ardından binlerce kişi Nato Yolu’nu trafiğe kapattı ve Tuzluçayır Meydanı’na yürüdü. Yürüyüşe araçlar da kornalarla destek verdi. Etkinlikten çıkan çok sayıda insan da Mamak sokaklarında ve caddelerinde sloganlarla yürüdü.

H A L K TA L E P L E R İ N D EN VA Z G EÇ M İ YO R

‘Her Cumartesi Taksim’deyiz’ T

aksim Dayanışması’nın çağrısıyla, artık İstanbul’da her cumartesi direnişçilerin Taksim’e yürüyüş ve taleplerini hatırlatma günü. İlk yürüyüş 22 Haziran’da direnişte hayatını kaybeden Ethem, Mustafa ve Abdullah’ı anmak, katillerinden hesap sormak için yapıldı. Yüz binden fazla kişi Beşiktaş, Harbiye ve Tünel yönünden Taksim Meydanı’na yürüdü. Yürüyüş sırasında, Gezi direnişinde eylemcileri içeri almayan MADO da protesto edildi. On binlerce kişi ellerinde karanfillerle meydanı doldurdu, Gezi direnişinde hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulundu. Abdullah, Mehmet ve Ethem’in isimleri tek tek okundu, on binler hep bir ağızdan “burada” diye seslendi. Açıklamayı beş çapulcu okudu ve bir heyet de Gezi Parkı’na girip katledilenler için karanfil bıraktı. Alanda da karanfiler havaya atılarak polis terörü protesto edildi. POLİS TERÖRÜ YİNE “DESTAN” YAZDI Hükümetin “halka açık” dediği parkın girişi polis barikatıyla kapatılınca, on binler “Kamuya ait parkı açın” sloganını attı. Parka kimseyi sokmayan polis, bu slogan karşısında “halka açık” yanıtını verdi ve “dağılın” anonsu yaptı. Kask numaraları olmayan polisler, kalkanlarıyla kitleye saldırdıklarında on binler, karanfillerini polise attı. Polisin buna yanıtı tazyikli ve kimyasal içerikli su, gaz bombası ve plastik mermi oldu. Polis terörü Kazancı Yokuşu, Harbiye ve Gümüşsuyu'na yayılırken İstiklal Caddesi'nde binlerce kişi gece geç saatlere kadar polisle çatıştı. Polis, yaralıların kaldırıldığı ve revir olarak kullanılan Makine Mühendisleri Odası’na camı kırarak gaz bombası attı. İstanbul Tabip Odası’nın tespitlerine göre polis terörü sonucu 42 kişi yaralandı, saldırılardan HalkTV kamera-

manı da nasibini aldı. ‘DİREN LİCE TAKSİM SENİNLE’ Taksim yürüyüşlerinin ikincisi 29 Haziran’da Ethem’in katilinin serbest bırakıldığı, Lice’de Medeni’nin asker kurşunuyla katledildiği bir ortamda gerçekleşti. On binlerce kişi Kadıköy, Karaköy ve Harbiye'den Taksim'e aktı, Lice ile kardeşlik köprüsü kurdu. On binler, “Diren Lice Taksim seninle”,“Faşizme karşı omuz omuza” ve “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganlarıyla İstiklal Caddesi'nden Taksim Meydanı'na yürüdü. Meydana ulaşanlar, polisin boş bıraktı-

ğı tüm alanı doldurdu ve Taksim Dayanışması adına basın açıklaması yapıldı. Açıklamanın ardından Taksim Dayanışması, forumlara dağılma çağrısı yaptı. Kitlenin büyük kısmı dağılırken bine yakın kişi alanda kalmayı sürdürdü. Polis bu sefer alanda duranlara saldırdı. Polis saldırısı geri tepti. Saldırıyla birlikte binlerce kişi yeniden İstiklal Caddesi’nden Taksim’e doğru yürüdü. Polis bu sefer gaz bombası, cop ve boyalı plastik mermiyle saldırdı ve bazı eylemcileri gözaltına aldı. Çatışmalar, Taksim Meydanı girişindeki polis barikatı açılıncaya kadar devam etti.

Dayan›flman›n talepleri Taksim Dayan›flmas› her cumartesi Gezi Direnifli boyunca oluflturdu¤u talepleri hat›rlat›yor: I Taksim ve K›z›lay baflta olmak üzere Türkiye'nin tüm meydanlar›nda eylem yasaklar› kald›r›ls›n. I Befl yurttafl›m›z›n ölmesine neden

olan sorumlular derhal görevden al›ns›n. I Gaz bombas› kullan›m› yasaklans›n. I Gözat›ndakiler ve tutuklananlar serbest b›rak›ls›n. I Gezi Park› baflta olmak üzere kapal› olan tüm parklar bir an önce halka aç›ls›n.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.