CI Magazine

Page 1

20

AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I, Ming Wong, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi



Henri Matisse

CREATIVITY TAKES COURAGE

Galeri 77 Daron Mouradian, “Mademoiselle” Oil on canvas 120x100 cm 2013

ARTFUL LIVING ONLINE MEDYA DESTEKÇİSİ

D E ST E KÇ İ


Sayı 1 – Kasım 2014 Okuyucularımıza, CI Mag, Contemporary Istanbul’un yeni dergi projesi olarak ilk defa Kasım 2014, CI Fuarıyla aynı zamana denk gelecek şekilde yayınlandı. CI Mag’de bir araya getirilen sanatçı, kürator, koleksiyoner röportajları okurlar için bir kaynak olarak öne çıkar ve her röportaj bir bilgi kaynağıdır.

20

AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I, Ming Wong, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi

Sayı / Issue: 1 Kasım / November – 2014-11-03 Kapak / Cover – Ming Wong - İsmail Necmi İmtiyaz Sahibi / Publisher – Contemporary Istanbul Sanat Yatırımları A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı / Contemporary Istanbul Inc. – Chairman Ali Güreli Sorumlu Müdür / Executive Director – Rabia Bakıcı Güreli Konsept / Concept – Paul McMillen, İcra Kurulu Üyesi /Executive Committee Member – Genel Yayın Yönetmeni / Editor in Chief – Hatice Utkan Görsel Yönetmen ve Tasarım/ Visual Direction and Design – Foxall Studio CI Program Direktörü/ CI Program Director – Marcus Graf Yayın Kurulu / Editorial Board – Marcus Graf, Ali Güreli, Rabia Güreli, Paul McMillen. Reklam / Advertisement – Beril Güroğlu Foto editör / Photo Editor – Ashley Lumb Katkıda bulunanlar/ Contributors – HUO RF, Yonca Keremoğlu, Volga Yıldız, Fırat Meriç, Ekin Özbiçer – CI Mag Mete Cad. Yeni apt. 10/11 34437 Taksim/ İstanbul İletişim/ Contact: cimag@contemporaryistanbul.com Hatice@contemporaryistanbul.com info@ contemporaryistanbul.com Satış ve abonelik/ Sales and Subscription: +90 212 2447171 – CI Magazine dergisi Çağdaş İstanbul Sanat Organizasyon ve Yatırımları A.Ş. adına Hıfzı Ali Güreli tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. CI Magazine dergisinin isim ve yayın hakkı Çağdaş İstanbul Sanat Organizasyon ve Yatırımları A.Ş. adına Hıfzı Ali Güreli’ye aittir. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, tasarım, röportajlar ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. ci 2



Editörden Eylül ayında sanat çevresi heyecanlı bir takvimle büyük ölçekli sanat aktivitelerini ağırlarken, kış mevsimi Kasım ayıyla birlikte önemli etkinliklerle başlıyor. Türkiye, özellikle de İstanbul, bu canlı sanat çevresinin tam ortasında kalıyor. Asya’da Gwangju, Busan, Media City Seoul, Shanghai ve Taipei Beinnalleri, Avrupa’da Viyana Art Fair, FIAC Paris, Frieze London gibi önde gelen fuarlar biterken Istanbu,l Contemporary Istanbul fuarıyla başlamasıyla bu destinasyonların tam ortasında. Sanat severler ve kolektörler Kasım ayında rotalarını 9 yıldır düzenlenen CI fuarına çevirir ve Kasım ayında fuar, kültürel paylaşımın desteklendiği bir buluşma noktası haline gelir. İlk sayısında CI Mag, bir röportaj dergisi olarak sanat çevresini birleştiren yapısıyla, bu kültürel paylaşımın önemini ifade ediyor. Bir röportaj dergisi olarak tasarlanan derginin ilk sayısında, insanlar, çağdaş sanat ortamında yer alan kişiler ve genç kolektörlere yer verdik. Hatice Utkan, Editör

As the art world’s new season unfolds, large-scale art events will be taking place from September and running through to November. Turkey and Istanbul in particular, stands in the middle of this lively environment. As Gwangju, Busan, Media City Seoul, Shanghai and Taipei Biennials in Asia and Vienna Art Fair, FIAC Paris, Frieze London in Europe come to an end, Istanbul enters the scene with Contemporary Istanbul Art Fair. In its 9th edition, the fair transforms Istanbul into the meeting point of art lovers and collectors from around the world. The first issue of CI Mag emphasizes the importance of this cultural sharing. See English language section on pages 77-87

ci 4



İçerik

48-57, Koleksiyonum

8-11 Şükran Moral, Huo RF’ye işlerini ve yaşadığı toplumu nasıl algıladığını ifade ediyor. 12-17 Nick

Hackworth, Andrew Foxall, Iain Foxall ile yaptığı röportajda koleksiyonerliğe ve sanata dair fikirlerini

paylaşıyor. 18-23 Taner Ceylan ise yeni serisi Altın Çağ ile sanatını ve kendisini yeniliyor. 24-34 Marcus Graf ve Orhan Cem Çetin, sanatçının işlerinde öne çıkan araştırma ve fotoğraf

tutkusunu konuşuyor.

38-46 Rabia Güreli, hem yönetmenlik hem de fotoğrafçılık kariyeriyle tanınan,

Berlin’de yaşan sanatçı İsmail Necmi ile konuşuyor, Necmi, Ming Wong’un yer aldığı çağdaş sanat video işini

anlatıyor. 48-57 Koleksiyonum bölümü genç

8–11, Şükran Moral

48-57, Koleksiyonum

ci 6


24-34, Orhan Cem Çetin

kolektörlerin hiç görülmemiş koleksiyonlarına yer veriyor ve sanatçılar Gürbüz Doğan Ekşioğlu ve Ansen Atilla uzun süredir yaptıkları koleksiyonlarını ilk defa CI 18-23, Taner Ceylan

Mag’e açıyorlar. 58-66 Erdağ Aksel sanat hayatındaki tecrübelerinden bahsediyor.

68-76 İlk sayımız fuarla aynı zamana denk geldiği için CI’ın yeni girişimi CI Editions’a yer verdik ve İcra

Kurulu Başkanı Ali Güreli ile bir röportaj yaptık. CI’ın ikinci kez düzenlenen Plug-in etkinliğine dair röportaj yaptık. Ayrıca yuvarlak masa toplantısında Ali Güreli CI Fuarının yeniliklerinden bahsederken, icra kurulu üyesi Paul McMillen derginin yapılanmasını ve programlar direktörü Marcus Graf ise bir röportaj dergisinin önemini anlatıyor.

58-66, Erdağ Aksel

ci 7


Sanatçının Aynaso, Pigment print, 120×80cm, Edisyon 5 + 2AP, 2014 Galeri Zilberman ve sanatçının izniyle

ci 8


Şükran Moral 1/6 Soldan sağa: Şükran Moral, Peace… Fucking Fairytale!, Performans fotoğraf, 2007 Şükran Moral, Acı, Pigment print, 120×80cm, Ed. 5+2 A.P., 1999 Galeri Zilberman ve sanatçının izniyle

Samimiyetle Söylersem !

Röportaj Umit Özdoğan

İnsan olarak, bulunduğumuz dünya üzerinde, özellikle yaşadığımız topraklarda ruhlarımızın bedenlerimizden ne zaman ayrılacağını kestiremiyoruz. Bizler bizden önce var olan insanların bir sonrasıyız, bizden sonra gelecek olanlar gibi. Bizden sonra geleceklerin, bundan yüzyıl sonrasında geriye, Türkiye›ye baktığını düşünelim. Toplumsal hareketler, savaşlar, hikâyeler ve dönemin sanatını görecekler. Türkiye sanatına yüzyıl sonrasından baktığınızda, karşınıza çıkan isimlerden birisi Şükran Moral olacak. Sanatçının son sergisi Welcome to Turkey’i, Galeri Zilberman’da izledik. Güncel Türkiye sanatının dikkat çeken isimlerinden birisi olan sanatçı ile üretimlerini, bakmamızı istediği yönü ve umudunu HUO RF konuştu UO

Welcome to Turkey ile başlamak istiyorum. Kafası karışık günler geçiriyoruz. Nasıl bir Türkiye’ye hoş geldiniz diyorsunuz?

SM Türkiye’nin durumu, özgürlüklerin yok olacağı yıkıcı bir geleceğe doğru gidiyor. Kadın cinayetlerinin olağanlaştığı, eğitim sisteminin tek yönlü, dayatmacı olduğu, yakında dogmalarla konuşan bir Türkiye bizi bekliyor. Çok karamsar bir tablo çizdim. Kanlı Türkiye haritası yatağımla, bütün bir geçmişe ve geleceğimize işaret ediyorum Welcome to Turkey sergimle. Küçük kız heykeli, aslında Türkiye’nin geleceğini temsil ediyor. Geleceği elinden alınmış, tecavüze uğramış bir obje gibi görülen kız çocuğu ile Türkiye’miz aynı şey. UO Önünde eğildiğimiz bir çocuk gelin tasviri ile karşılaşıyoruz serginizde. Bu iş önünde izleyiciye diz çöktürüyorsunuz... SM Sergimde galeriden içeri giren seyirci, karşısına ilk çıkan siyah bir küple karşılaşıyordu. Tam önünde de diz çökmek için yerleştirdiğim bir tabure vardı. Seyirci bir dakikalık Tales To Young Girl videosunu, diz çökerek küçücük bir delikte seyrediyordu. Hem voyeur, hem de suçlu. Içindeki karanlık ve cahil yönünü seyrediyor. Seyirciyi burada cezalandırıyorum: Diz çök, geleceğini elinden aldığın kız çocuğunun karşısında.

ci 9


Sünnet edilen, eğitimden mahrum edilen ve evlendirilen kız çocuklarımız... UO İtalya’daki öğreniminiz ve yaşantınız sırasında da farklı sıkıntılar yaşadınız. Hikâyelerinizi, tepkilerinizi, eleştirinizi işlerinizden görebiliyoruz. Peki, sizin açınızdan bakmaya çalışırsak, nasıl tetikleniyor bütün çalışma süreciniz? SM Yaşadıklarımdan yola çıkıyorum genellikle. 1994 Üç Kişilik Evlilik performansımı, İtalya’dan kovulduğum için yapmıştım. İtalya’da yabancı olduğumu anlamıştım. Avrupa’nın da ırkçı yanlarını birçok işimde yansıttım o yıllarda. Kovulanlar Espulsa isimli birçok sergi açtım, hepsi de 90‘lı yıllarda. 20 sene İtalya’da yaşadım, sürekli seyehat halindeyim. Kültürün, ancak içselleştirildiğinde faydası olur. Müzelerin, binaların ismi değil. Avrupa ve Türkiye arasındaki seyahatlerimin yaptığım işlere etkisi çok büyük. Genelde kültürel seyahatler bunlar. Hamam videomda Pompei duvar resimlerini veya Caravaggio’nun ışıklarını, Pasolini’nin kişiliklerini görebilirsiniz. UO Duruşunuzla ve işlerinizle gözleri üstünüze çekiyorsunuz... Sanatçı kelimesinin dilimizdeki karşılığı: Güzel sanatların herhangi bir dalında yaratıcılığı olan, eser veren kimse, sanat adamı, sanat eri, sanatkâr, artist. Bundan yüz yıl sonra geriye dönüp Türkiye sanatına bakıldığında, kuşkusuz, karşılaşılan bir sanatçı olacaksınız. Bu noktada, ‘siz’i sormak istiyorum. Siz nerede var oluyorsunuz, günlük alışkanlıklarınız nedir? Bir işi anlamanın en iyi yolunun üreteni tanımak olduğunu düşünüyorum. SM Üreteni tanımak derken, yine sanatçıya varıyoruz. Günlük hayatım, genelde biraz

ci 10

Şükran Moral, Üç kişilik evlilik, Pigment print, 80×120cm, Ed. 5+2 A.P., 2010 Galeri Zilberman ve sanatçının izniyle

fırtınalı. Başımı belaya sokmak gibi bir yeteneğim var. Araştırma-bulma, kendimi şaşırtma peşindeyim. Heyecanın olmadığı her yeri terk etme... Hayatıma baktığımda sürekli sıfırdan başladığımı biliyorum: Elimde bir valiz. Günlük hayatımda bazı şeyler kutsal arkadaşlarım. Erken uyanmayı sevdiğim halde, şu sıralar geç uyanıyorum. Roma’da her gün Villa Borghese’ye gidip bir saat yürüyordum. Şu an sadece pilatesle yetiniyorum. Kahvaltı en çok sevdiğim şey, rakı gecelerim de var. Yine Roma’daysam evin yanındaki bara gazetemi alıp giderim. Çok keyifli. Burada çıkamıyorum. Hayatım bazen o kadar karmaşık oluyor ki, ben bile şaşıp kalıyorum. UO Farklı medyalarla çalışıyorsunuz, duygunuz sizi tekniğe nasıl sürüklüyor? SM 2011’de Ayna isimli bir animasyon yapmak zorunda kaldım. Animasyonu hiç sevmediğim halde, o düşüncemi ancak animasyonla anlatabileceğimden, mecburen kullandım. 2010’da başıma gelen linç ve ölüm tehditleri yüzünden ülkemi terk etmek zorunda kalmıştım. Beni linç edenlere karşı öfkemi, bu animasyonu yaparak gösterdim. Onları bir lağım faresine çevirerek... Lağım faresi lağımdan


çıkıyor ve seyircinin yüzüne ‘haaktuu’ diye tükürüyor. Bir materyale aşık değilim. En büyük materyal beynimiz, yani vücudumuz. Jinekoloji masasını kullanmıştım çok severek. Uzun yıllar yaptığım kız çocuğu bebekler… Önemli olan anlatmak istediğim konsept, materyal sadece araç. UO Kadın hakları temasının işlerinizin içinde baskın olduğunu söyleyebilir miyiz? SM Kadın hakları meselesi, benim açık ve kanayan yaram. Kendimi anlatıyorum çoğu kez, o küçük kız çocukları da benim aslında. UO İnsanları davet etmek istediğiniz, beraber çalıştığınız platformlar var mı? SM Genelde performanslarımda, mesela Acı performansımda, veya Peace.. Fucking Fairytale sergilerimde seyirci, işimin bir parçasıydı. UO Topluma karşı içinizde nasıl umutlar barındırıyorsunuz? SM Topluma karşı umut mu besliyorum? Samimiyetle söylersem, yok bir umudum. Sadece ümit ediyorum, gelecek nesiller şu andaki ‘fucking’ toplumuna başkaldırırlar. UO Açılan, kapanan yeni galeriler, bir yanda açılması planlanan yeni müzeler, bir yanda kapanan sanat kurumları... Sürekli hareket halindeki Türkiye sanat ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? SM Galerilerin sayısı artınca sanatın kalitesi de otomatik olarak artmaz. Yine de bu hareketlilik, parayla ilgili bir şey. Kültürle beslenmezse sanat, ilk ekonomik krizde çuvallar. UO Şükran Moral’ın üretimlerini, hayatını bu röportaja sığdırmak mümkün değil. Sizi tanımak için hangi kitabı okumalı, hangi filmi izlemeli? Nelere bakmamızı önerirsiniz?

Beni tanımak için yine bana bakmalısınız, işlerime. İşime bakarken, o size hangi filmi/kitabı okuyacağınızı da söyler. Çalışırken neden Maria Callas’ı veya Mozart’ın Requem’ini dinlediğimi de. UO Şu sıralar programınız çok yoğun. Programınız dahilinde etkinliklerinizden, yeni proje ve sergilerinizden bahsedebilir misiniz? SM Kasım ayında Paris Photo Sanat Fuarı’na Zilberman Galeri ile katılıyorum. Herhalde orada kişisel sergisi olacak ilk Türk sanatçı benim. 2015’te de Bergen Müzesi’nde kişisel sergim olacak. SM

Resist Turkey Resist Gezi, Performance, Gezi Parki, 14.06.2013 19.00pm Galeri Zilberman ve sanatçının izniyle

ci 11


ci 12


Nick Hackworth 2/6 Eleştirmen ve galerici Nick Hackworth, Andrew ve Iain Foxall ile Londra’da çağdaş sanat eseri toplamak üzerine konuştu

ci 13


FotoÄ&#x;raflar: Willoughby Warner, Foxall Studio

ci 14


Koleksiyonlar, koleksiyonerler ve koleksiyon yapmak üzerine Andrew ve Iain Foxall, Nick Hackworth

‘Koleksiyoner’ ya da ‘kolektör’ kelimesini sevmiyorum. Bence bu neslin çağdaş sanatı alma konusunda başka terim kullanılmalı. Kısacası, çağdaş sanat satın alan kişiler kolektör olarak adlandırılmak istemiyorlar. NH Neden bu şekilde adlandırılmak istemiyorlar? AF Çünkü bu terimde bir kusur ya da en baştan bu terimin üstüne yapışmış leke var. Kolektör terimi, koleksiyoner olmak ya da bir şeyi toplamak deyimini çok sıkıcı bir hale getiriyor. NH Ne demek istediğini anlıyorum ama ‘kolektör’ aslında doğru kelime… Sanat galerilerinin farklı müşterileri var ve bir de gerçek kolektörler var. Bu insanlar gerçekten sanat eserine sahip olmak için eser alıyorlar ve bunun için önlenemez bir dürtü hissediyorlar. Adeta bir şeye tapıyormuşçasına sanat dünyasını takip ediyorlar, yeni sanatçılar kim, galerilerde neler oluyor, sanatçılar neler yapıyor hepsini takip ediyorlar. Pul koleksiyoncusu ya da kırık araba radyoları... Hepsi de bir koleksiyon oluşturabilir ama sanat, koleksiyonu yapılabilecek en iyi ve en değerli şeydir. AF Bir sanat eseri alıp yeni bir koleksiyona başlamak isteyen bir kişiye mani olmak istemem ama anlamsal olarak bu kelimeye bakıldığında çok dostane gelmiyor kulağa. Keşke bir sanatçıya ya da bir galeriye yaklaşmak daha kolay olsaydı. Sanatçılar için, tüm sanat dünyasının daha açık ya da daha dahil edici olması çok daha iyi olurdu. NH Evet, bu gerçekten çok iyi bir tasarı. Diğer yandan, sanat dünyasıyla ilgili hep şikayet edilen bir konu. Bu dünyayı çok elitist buluyorlar ama bu tartışma hep vardı. Bu karışıklık iki farklı olgunun sanat dünyasında buluşuyor olmasından kaynaklanıyor. Bir AF

yanda tüm yaratıcılığın ve güzelliğin asırlardır süregeldiği ‘sanat’ kavramı var, diğer yanda da hiyerarşilerle, hırs ve sosyal dışlamalarla dolu insan dünyası var. Maalesef, sanat piyasası çok dışlayıcı bir ortam ve genel olarak bu alanda finansal değerler de yetersiz. Galeri, tablodan şu kadar var ve ben bunu sadece önemli kolektörlere satıyorum diyebilir. İşte bu andan itibaren hiyerarşi kurulmuş oluyor, çünkü sadece çok önemli alıcılar tabloyu satın alabilir durumu ortaya çıkıyor. Bir şeylere sahip olmayı aşırı arzulamalısınız… Modernizmin ütopik uzantılarının hoşlanmadığı eski bir statüko. Bazıları sanat, tasarım ve estetik değerlerin yaşama o kadar derinden nüfuz etmesini ister ki her şeyi değiştirirler ve yine de bazı objeler görünmez kalır… Ve bu durumun etrafınızda dolaşan rüya olduğunu düşünebiliriz… Müzik, tüketilse bile bu açıklamaya daha yakın durur, çünkü ucuzdur ve uluslararası boyutlarda çok daha kolay ulaşılır. IF Sosyal medyanın sanat alımını nasıl değiştirebileceğini çok merak ediyorum. Bunu biraz açıklar mısınız? NH Internet uzakları yakınlaştırmıştır. Herkes Instagram’dan ilginç sanatçıların işlerine ulaşabilir ve küratörlerin neyi ilham verici bulduklarını sosyal medya üzerinden keşfedebilir. Tüm bunlar her ne kadar kişiye özel olsa da paylaşımların hepsi birer nottur ve bir defter yaratır. Eğer siz de tecrübeli ya da macera arayan bir alıcıysanız, internete girip ilginç bir sanatçı bulup, onunla iletişime geçip ve onun neler yaptığını öğrenip ona göre karar verebilirsiniz. Ama ne olursa olsun, galeri sistemi yine de hayatta kalır, çünkü bu ortamda galeriler editleme görevi üstlenir. Onlar sanatçıları seçer ve onları tanıtır. Galeriler sanatçıları seçer ve her zaman

ci 15


insanların güvendiği markalar haline gelirler. Ama çağdaş sanat, kavram ve tarih açısından çok spesifik ve farklı bir yere sahiptir ve bu yer de sanat dünyasının elitist olmasını destekler.19. yüzyıl ve günümüzde üretilen tüm eserler aslında kendine dönük eserlerdir ve hepsi başka bir şeye gönderme yapar, bu göndermeler sanat teorilerine, başka sanat eserlerine gönderme yapıyor olabilir bu nedenle bu göndermeleri sanat eserinden çıkartırsak aslında çok bir şey ifade etmediğini görürüz. Bu nedenle çağdaş sanatla ilgileniyorsanız bilgiye sahip olmanız gerekir. Mesela geçenlerde sanatçı Jake Chapman en son çocukların modern sanat galerilerine gitmesinin gereksiz olduğunu söyledi çünkü hiçbir şey anlamadıklarını ifade etti ve çok tepki aldı. IF Evet sonradan buna karşı cevap verenler de oldu, Çocukların Matisse’in sergisine gidip çok beğendiklerini yazan kişiler oldu ama aslında çocuklar sadece renklerden hoşlanmışlardı. Bu da, Chapman’ın söylediklerini destekledi. Çünkü çocuklar aslında Matisse’in renklerini beğenmişlerdi, renkler olmasa beğenmeyeceklerdi. NH Jake Chapman’ın bu yorumunda aslında felsefi bir yan var. Çünkü bu sanatı beğenirken özellikle belirgin bir şeyi beğeniyoruz. Özellikle belirli bir şeye bakıyoruz. İşte bu bağlamda sanat çok belirgin ve özel bir şey. Eğer tarihini bilmiyorsanız onunla iletişim kurmak zor. Sanattan anlamayan insanların anlaşılmayan ya da anlamadıkları bir eser görüp, bu sanat eserini beğenmemeleri aslında zor bir sanat eseriyle karşılaşmalarının nedenidir ve bu çağdaş sanata çok standart bir yorum getirir. IF İnsanların müzikle ilgili yorumlarıyla kıyaslandığında bu çok ilginç değil mi? İnsanlar kötü bir albüm dinlediklerinde, bu

ci 16

kötü bir müzik demezler, tıpkı çağdaş sanatta olduğu gibi… AF Grayson Perry’nin, Reith öğretilerinde Alan Bennett, her galeriye ‘Bunu beğenmek zorunda değilsiniz’ tabelası asmak istediğini söyler... NH Diğer yandan, izleyici ve modern sanat arasında ilginç bir iletişim var. Eskiden grupları müzelerde gezdirirdim ve bazen bazı gruplara, müzede bir odaya girip ilk önce eserlere bakmalarını ve üzerinde düşünmelerini söylerdim. Sonra da, eseri kimin yaptığına bakmalarını isterdim. Çünkü müzelerde dikkat ederseniz eğer, insanlar önce eseri kimin yaptığına bakarlar ve bu üzücü bir şey. Bu eserleri biraz etkisiz kılıyor. IF Arkadaşlarımın çoğu sanat almıyor ve bu kişiler kritik edebilecek ve iyi gözlem yapabilen insanlar. Ama onları koleksiyonerliğe çekebilecek bir şeyler olmalı... belki de alışagelmiş şeyleri kırarak başlayabiliriz. Tüm sistemleri delip geçebilecek bir girişe ihtiyaçları var. NH Bir süre önce doğu Londra’da sarı renklerde otomatlar vardır. Bu makinelerde bazı şeyler satılırdı. Para atıp bir şeyler alırdınız. Bu bazen küçük bir obje alabiliyordunuz, ama aldığınız objeyi asla kimin yaptığını öğrenemezdiniz. Bu aslında, hiçbir işe yaramayan bir objeyi para verip satın alma durumunu ortaya koyuyordu. Belki de öncelikle böyle bir sistemi alışagelmişin dışına taşımak gerekir. AF Yani galeriler yerine büyük otomatlar olsa… NH Eğer bunu birisi yaparsa kimse mutlu olmaz, özellikle de galeriler IF Hatta bu otomatların içinde küratör bile olabilir. Böylece, alacağın objeyi seçebilirler NH Ismi de Artvend olabilir AF Artvend.com!


Hayvend, Hoxton, England Duncan Rimmer’ın izniyle

Bay Sloane’ın izniyle

ci 17


Taner Ceylan 3/6

Ay Masalı, Bronz, 55×15×15cm, Edisyon 8+2AP, 2014 Sanatçının ve Paul Kasmin Gallery’nin izniyle

ci 18


Ütopyayı beklerken

Röportaj Hatice Utkan

Ressam Taner Ceylan üzerinde çalıştığı serisi Altın Çağ ile kendi içine dönüyor ve ruhani öğretiler, ezoterik bilgilerden yararlanıyor. Ceylan, Kayıp Resimler Serisinin sonunu ve Altın Çağ serisinin başlangıcını anlattı. En son New York’ta serginizde kayıp resimler serisini sergilediniz bu resimler içinde Türk izleyicisinin görmediği, Birth of Hope ve Spring Time’da vardı. Bu resimlerle Kayıp Resimler serisi bitti mi? TC Evet, bu iki resimle seriyi tamamladım. Bu resimlerin hepsi büyük ölçekli ve genel olarak oryantalizmi eleştiren resimlerdi. Oryantalizme alışagelmiş bakışı kırmak amacı taşıyor. Sürekli masal ve güzellemeyle gösterilen oryantalizmin beni ne kadar cezbettiğini ama bir o kadar da çarpıtıldığını anlattım. HU Örneğin Spring Time (Bahar Zamanı) adlı resminizde İznik Çinilerinin üzerinde Louis Vuitton arması ve önünde de sigara içen bir Arap prensi var. LV gibi bir simgeyi neden kullandınız? TC Aslında bu çinilerin fotoğraflarını Topkapı sarayında çektim ve sonra dönüştürdüm. Benim burada anlatmak istediğim şey: Bu zenginliğin, şaşaanın ve sermayenin nelere kadir olduğu, neye mal edildiği. Benim aklım Doha’da açılan müzeleri, büyük sergileri almıyor. O sermayenin, yani Arap aristokrasisinin sanata harcadığı paranın batı sanatına yön vermesiyle açılan müzeler var, örneğin; Guggenheim, Louvre Abu Dhabi gibi. Buralarda da büyük paralar akıtılarak açılan sergileri anlamıyorum. HU

Sanat özgür bir alandır, oysa ki buralarda figüratif sanat yasak. Ama orada her şey baştan koşullu. Müze, baştan koşullu başlıyor. Damien Hirst bir eserini orada gösterilmesi için sansürledi. Baştan çelişki içinde bir ortam var. Bu sermayenin bu gücü sanatı olduğundan daha farklı bir şekilde alıp sunmasındaki çelişkiye dikkat çekmeye çalıştım. Oradaki hedonist yaşam, sefahati anlatmaya çalıştım. Louis Vuitton arması da bi metaforik olarak arkasına batı sermayesini de almış anlamında algılanabilir. HU Birth of Hope adlı resimde de kanlı bir el ve beyaz bir kuş var. Burada ne gibi bir anlam var? TC Bu serinin asıl amacı oryantalizmi eleştirmek. O tavus kuşu Osmanlının güzelliğini temsil ediyor ama her güzellik bir bedelle oluşuyor. Aslında, bu güzelliğin arkasında vahşet de var, ne kadar kan aktığını anlatmak istedim. Lekeli bir güzellik. HU Kayıp Resimler Serisi’nden sonra yeni başladığınız Altın çağ serisinde ne gibi detaylar var? TC Bundan önceki seride başkasının hikayesini ele almıştım. Şimdi kendi içime döndüm ve kendi hikayemi anlatmak istiyorum. Kendi içimdeki birikimlerle yola çıkmaya karar verdim. 1998-2002 Galerist sergimde benim hikayem, cinsel yönelimimi ve erkek bedenine duyduğum hayranlıkla ilgiliydi. Şimdi ise daha ruhsal ve metafiziksel alanımı ele alıyorum. HU Metafizik ya da ruhsal tarafım derken tam olarak nasıl öğretilerden bahsediyoruz? TC Yıllardır tinsel öğretilerle meşgulüm, meditasyon yapıyorum, ezoterikle çok alakalıyım, batıl inançla ilgili durumlar,

ci 19


dinle bağlantısı yok ritüel ve ruhlarla bağlantılı şeyler. HU Bunun üzerine kitaplar da okuyor musunuz ya da pratik yapıyor musunuz? TC Evet, pratik yapıyorum. Bu sonradan olacak bir şey değil. Ben çocukluğumdan beri mistik bir insanım. Altıncı hissim çok güçlü, uzun yıllar fal baktım. Rüyalarım beni yönlendirir. Çok yorgun uyanırım. Öbür tarafla bu taraf hep iç içedir benim yaşantımda. Resim yaparken de kendimi öyle hissediyorum. Sanki burada değilim. Resim yapmadığım an sudan çıkmış bir balık gibiyim. Duyarlılıkları ve hassasiyetleri olan bir insanım. Çok kolay depresyona girebilirim ve kırılganımdır. Her şeyden çok kolay etkileniyorum. Kendimi sakinleştirmek için, biraz da ruh halimi dengeye sokmak için çok uzun yıllar meditasyon yaptım. Sonra farklı pratikler uygulamaya başladım. HU Kendi kendinizi iyileştirebildiniz mi? TC Evet, tabii bir sürü destek aldım. Hocalar, koçlar. Şimdi çok daha düz biz çizgide ilerliyorum. kendimi eğitebildim. Artık daha kolay unutuyorum. HU İnsanın bunu başarması aslında zor. Nasıl eğitebildiniz? TC Bu bir eğitim ve disiplinle alakalı. Sadece kendimi eğitmekle kalmadım, bağlı olduğum kendi iç dünyamla derinleştim. Okuduğum bilgilere çalıştım. Altın Çağ diye adlandırılan ve beklenen bir çağ var ona inanıyorum mesela. İnsanın çeşitli güçleri olduğuna inanıyorum. Azizlerin yaptığı her şeyi herkesin yapabileceğine inanıyorum, suda yürümek ve uçmak gibi. HU Altın Çağ aynı zamanda şu an çalıştığınız serinin de ismi. Tam olarak nedir? TC Aslında okuduğum ezoterik bilgilerin

ci 20

ön gördüğü bir dönem. Gelecek olan bir dönem. Hayalden ibaret. Böyle bir dönem gelecek. Savaşların olmadığı, sınırların olmadığı ütopik bir dönem olacak. ama bunun hayali içinde yaşamak bile sana bir biosfer kurmanı sağlıyor ve bu güzel bir şey. Yalan da olsa, sana deli de deseler, en azından benim gibi resim yapan bir kişi için harika bir şey bu şekilde yaşamak. Milattan Sonra 2150 adlı bir kitap vardır, makro felsefenin önde gelen örnek kitaplarından birisi olarak biliniyor ve 1960larda yazılmış bir kitaptır. Bu işlere başlamak için iyi bir kitaptır. HU Tüm bu öğretiler yeni resimlerinize ve çizimlerinize nasıl yansıdı? TC Tüm bu ütopik dünya, benim resimlerimde anlatmak istediğim dünyaya çok iyi oturdu. O dünyayla resimlerimdeki dünya iç içe geçti. Yani, resimlerimde Altın Çağ adlı dünyayı da anlatıyorum. HU Bu serinin devamı heykel olarak mı resim olarak mı devam edecek? TC Her ikisi de olacak. Desenlerimin birisinde geyik vardı, yaptığım ilk heykelim Moon Tale adlı heykelimde de aynı figür vardı. Heykel, resmin ve desenin üç boyutlu hale gelmiş yansıması gibi olsun istedim. HU Bu yeni resimde daha farklı bir tarz görüyoruz. Geçen seriye göre daha değişik bir stil var. Klasik resme dönüş yapmış gibisiniz. Bu iki seri arasındaki fark nedir? TC En başta kendim kendimden bir değişim bekliyordum. Bu yeni resimlerimde daha çok klasik öğeler kullandım. Örneğin klasik bir peyzaj, varaklı çerçeve bunların hepsi önemli öğelerdi. Artık her şey daha kaba ve yozlaşmış durumda ve bugünlerde artık kimsenin vakti yok ve kimsenin sabrı yok.


Ama, bu resim tam tersi. Aksine, klasik ve güzel bir peyzaj var ve şimdiki zamana meydan okuyor. HU Bundan sonraki resimlerde böyle mi olacak? Yine klasik öğeler üzerinden mi ilerleyeceksiniz? TC Resim kendi yolunu kendisi çiziyor. Aslında ben daha önceden de bahsettiğim Altın Çağ’a ait görüntüleri resmetmek istiyorum. Ama bu klasik peyzaj da bir Altın Çağ görüntüsü. Artık böyle bir peyzaj nerede var? Bunu görmek için şehirden çıkman gerek. O doğayı bulsan bile o ruh haline nasıl gireceksin. Bunu bu şekilde resmetmek de Altın Çağ peyzajı. Kayıp resimler serisinde hep oryantalizm üzerinden gitmiştim ama şimdi bu seride klasik peyzajda olmayan sahneleri resmediyorum. Mesela Ay Teni adlı resmimde olmayan bir sahneyi peyzajın içine koydum. Yine var olmayan sahnelerden ilerlemek istiyorum. Özel hayatını tuvale yansıtmamış bir klasik ressamın hayatını çizmek, yani bir ressamın Altın Çağ’ını resmedebilirim. HU Bu resimler koleksiyonere nasıl yansıyor sizce? TC Aslında bu resimleri yaparken belirli bir sorumluluk alıyorsunuz. Bu resimler bazı koleksiyonerler için ağır olabilir. Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da aynı durumla karşı karşıyayız. Bu durumun koleksiyoneri biraz dürtüklediğini düşünüyorum. Klasik bir peyzaja oral seks yapan iki figür yerleştirmek çok kolay değil. Ben bunu çok düşündüm. Bu belirli bir sorumluluk altına girmek demek. Mesela aynı hissi TanerTaner adlı resmimde de yaşamıştım. Orada da iki tane aynı figür ve bunlar kendi oto portremdi ve birbiriyle sevişiyordu.

Yukarıdan aşağıya: Persefone, Kağıt üzerine grafit ve kara kalem, 101×121cm, 2012 Cyparissus, Kağıt üzerine grafit ve kara kalem, 101×121cm, 2012 Sanatçının ve Paul Kasmin Gallery’nin izniyle

ci 21


Yukarıdan aşağıya: Taner Ceylan stüdyosunda, Fotoğraf, Alp İşmen Umudun Doğuşu, Tuval üzerine yağlıboya, 215 × 140 cm, 2013

Taner Ceylan stüdyosunda,Fotoğraf, Barış Aras & Elif Çakırlar Sanatçının ve Paul Kasmin Gallery’nin izniyle

Çizimlerinizde de ezoterik bilgilerin yansımasını görülüyor. Bu çizimlerde ne gibi öğretileri kullandınız? TC Bu çizimleri yaparken, çizimler de kendi isimlerini buldu. Örneğin Persephone, bir tarafı iskelet bir tarafı güzel bir kadını temsil eden bir çizim. Burada ben kendimi de anlattım. İki benlik var. Hayatta da olduğu gibi. Herkesin iki yanı vardır, birisi ölüm diğeri yaşam. Bu durum, mitolojideki Persephone karakteriyle de örtüştü. Persephone, hem ölümü hem yaşamı temsil eder. Burada ben de bu desen karakteri üzerinden kendimin hem HU

ci 22

karanlık hem aydınlık yanını yansıttım. Aslında, hayatta böyledir, ya karanlığı seçersin ya aydınlığı. HU Kendi koleksiyonunuz da var mı? TC Ufak ufak bir şeyler alıyorum. Aslında ben hayatta resim almam çünkü gördükçe çok etkileniyorum diyordum ama artık dayanamıyorum. Ama çok asamıyorum resmim etkileniyor ya da ruhum etkileniyor. Elimde değil, gördükçe etkileniyorum. HU Peki sanatın alınıp satılır bir meta olmasıyla ilgili kaygılarınız var mı? TC Metalaşma gibi konulara hiç takılmıyorum. Sanat eserini satmanın


Moon Teni, Tuval üzerine yağlı boya, 95x130cm, 2014 Sanatçının ve Paul Kasmin Gallery’nin izniyle

değerli bir şey olduğunu düşünüyorum. Ben çok kolay üreten bir adam değilim. Fikir geliyor ve ben bunları printerlarla ya da başka şeylerle çoğaltmıyorum. İki ayda bir resim çıkıyor ve tüm bunların bir masrafı var. Yeme içme, faturalar, yaşam giderleri, hepsini kendim ödüyorum. Ben ek işte çalışsam bu işi bu şekilde devam ettiremem. Eskiden yapmaya çalıştım; ek işte çalışarak geçinmeyi ve resim yapmaya devam etmeyi denedim ama artık gücüm yok. Şu an neyse ki resmim satılıyor ve böylece kendi kendisini tekrar üretiyor. Bunun için çok şanslıyım

ve çok değerli bir şey benim için. Bu konudaki tabulara gerek yok. Bu kadar dıştan bakmamamız lazım. HU Çok fazla medyatik olmak istemiyorsunuz. Bu konuyla ilgili düşünceleriniz nedir? TC Evet sevmiyorum. Mümkün olduğu kadar televizyon programlarından uzak duruyorum. Çünkü resmimden önce kendi yüzümün çıkmasını istemiyorum. Bu çok önemli bir şey. Bunu yapan arkadaşlarımızı gördük, hayatlara mal oldu. Ama benim adım artık benimle çok alakalı değil. Bu da sürecin bir parçası.

ci 23


Orhan Cem Çetin 4/6

Orhan Cem Çetin, Sirkeci’deki stüdyosunda, Istanbul

ci 24


Sağlam uygulamalar için iyi teoriler üretmek

MG

Röportaj Marcus Graf Portre Ekin Ozbicer

O zaman siz fotoğrafçı, ya da görsel sanatçı mısınız? Kendinizi ne olarak görüyorsunuz?

OC

OC

ki fotoğrafçı olduğum su götürmez bir

çalışıyorum? Fotoğraf bunu anlatmaktan tam

gerçek. Ben şu andan itibaren bir daha

olarak aciz kalıyor. Bir gerçekliği ima ediyor

kullanan, Orhan Cem Çetin, Wallpaper (Duvar

fotoğraf çekmesem bile artık bu gerçeği

ama bunun ne anlama geldiğini kesinlikle

kağıdı) olarak adlandırdığı yeni serisinde,

değiştiremem. Meslek olarak fotoğrafçı

söyleyemez. Bunu metin yapar ama metin de

cümlelerin ve imajların birleşiminin izleyicide

olduğum kesin ve hayatımı da bundan

duygular ve fikir arasında oluşan farkı

kazanıyorum. En iyi bildiğim iş, fotoğraf

anlatıyor. Marcus Graf, Çetin ile kelimeleri

çekmek olduğu için çok mutluyum ve

fotoğraflarla nasıl buluşturduğunu ve bu yeni

tekniğini bildiğim için bunu kullanıyorum ve

serinin ‘fotoğraf ve söylem’ açısından ne

oldukça hakimim, yıllardır bunu yapıyorum.

ifade ettiğini konuştu

Her sanat disiplininin kifayetsiz olduğu

Daha önce sizinle yaptığımız bir röportajda,

gerçekliğe işaret edemez. Tam tersidir. MG

O zaman siz iki eksikliği birleştirip yeni bir varlık mı yaratıyorsunuz?

OC

Evet benim yıllardır yapmaya çalıştığım şey metinli işlerde budur. Birinden anlam, ötekinden gerçeklik geliyor.

MG

Aslında bunun da ‘iyi bir teoriden pratik

ortaya koymak istediğim, aklımdan geçen

hiçbir şey yoktur’ söyleminde altını çizdiniz.

bir hocanızın bir gün ‘iyi bir teoriden daha

ve hissettiğim şeyi fotoğraf taşıyamıyorsa,

Sonuç olarak gerçekçiliğimize sürekli

pratik hiç bir şey yoktur’ dediğini ve bunun

o zaman başka yollara başvuruyorum. Yani,

sorgulamak ve eleştirel bakmak gerektiğine

hayatınızı değiştirdiğini söylemiştiniz, belki

ne olduğumu bilmiyorum. Özgeçmişime

inanıyorsunuz. Peki, bu yorucu olmaz mı sizin

buradan başlayabiliriz. Böyle bir söylemin

de fotoğrafçı vesaire diye yazıyorum zaten.

kavramsal boyutları var. Bu cümleden

Fotoğrafa da bir paye vermek zorundayım

başlayarak sizin içerik ve forma nasıl bir

en başta ama o vesaire kısmı da fotoğraftan

kim söyledi? Şu hale bakın otuz iki yaşımda

yaklaşımız var?

hafif değil ve yine ‘iyi bir teoriden daha pratik

olduğumu kim söyleyebilir ki, mahvetti beni.

hiçbir şey yoktur’ meselesine dönecek

(Gülüşmeler) Çok yorucu oluyor gerçekten

Bu aslında çok genel bir önerme. Sadece

olursak, bazen öyle bir durum oluyor ki,

ama ben hiç şikayetçi değilim aksine

sanat için ya da fotoğraf için değil, hayattaki

bu gerekçelendirmeyi yaparken, konsept

her şey için geçerli bir cümle ve gerçekten

geliştirme aşamasında ortaya çıkıyor ki

hayatımı değiştirdi çünkü sadece fotoğraf

fotoğraf değil bunun malzemesi, hiçbir

çalışmalarımda değil, hayatımın genelinde

şekilde bunu fotoğraf yolu ile geçirem

de uyguluyorum. Herhangi bir şeyi, buradan

ezsiniz izleyiciye. O zaman dil değiştirmek

Bunu söyleyen hocam sosyal psikologdu.

için? Bununla nasıl baş ediyorsunuz? OC

Yorucu oluyor tabii ki ama baş edebildiğimi

yorulmayı seviyorum. MG

Aslında bunun altında – az önce hiçlikten bahsetmişiz zaten – varoluşçu bir yaklaşım da var değil mi ?

OC

Bana kalırsa alsında, birazcık düşünen bir insanın zaten varoluş krizi yaşamaması

zorunlu oluyor. Biraz sonra konuşacağımız Wallpaper

mümkün değil, bu hepimizin bir numaralı

dönüşmesi çok daha kolay oluyor. Ne

serisinde bana göre aslında kullandığınız

meselesi ve bunu dile getirdiğiniz için çok

yapacağın, hangi malzemeyi kullanacağın

cümleler en az fotoğrafın kendisi

teşekkür ederim. Mesela, Woody Allen’a

kadar önemli.

çok hayranımdır. İşlerime de bakıldığı

çok iyi bildiğin takdirde bunun eyleme

MG

belli oluyor. Mecrası da belli oluyor. Ayrıca nasıl üreteceğinizi de fazla düşünmeniz

OC

Evet cümle gerçekten de çok önemli.

zaman bir varoluş krizi etrafında oluşan

gerekmiyor. Etrafımdaki insanlara baktığım

Zaten o seride cümle işin önemli bir parçası

zaman gerek meslektaşlarım, gerekse

ve sonuçta, ben bunu bir yerde gösterdiğim

öğrencilerim olsun, bunun tam tersini

zaman cümle önce geliyor ve bunu akılda

güldüren hem de üzen bir adam. Üzücü,

yaptıklarını görüyorum. Mesela, bana

tutarak o fotoğrafa bakmanız gerekiyor.

melankolik, dramatik, bazen de melodramatik

herhangi bir dersle veya bir mezuniyet

Ayrıca bu bağlamda şunu da şunu eklemek

filmleri var. Diğer yandan da bir o kadar

projesi ile ilgili bir öğrenci geldiği zaman,

şart: Bağlamsız bir hiçtir fotoğraf.

komik. Aslında bu mizah anlayışını eleştirel

ne yapacaksın bu proje ile dediğimde; ‘ben

MG

polaroid çekeceğim’ diye başlıyor. Hemen neden diye soruyorum. Öğrencilerim bilir,

işler görürsünüz. MG

Bu ne demek? Bağlamsız bir şey

Woody Allen’dan bahsettiniz. Allen, hem

olarak sizin işlerinizde de görebiliyorum.

bağlamsız bir hiç olabilir mi? Çünkü zaten

Mesela, Wallpaper’da, resmen bütün fotoğraf

hiçbir şey, hiç olamaz.

alanıyla hem form olarak, hem de içerik

Belki aşırı bir şey söylemiş olabilirim, hiç

olarak alay ediyorsunuz. Hem eleştirel bir

cevabını almak istiyorum ve ancak o

değil tabii ki ama bunun yerine ‘Blank’ yani

boyutu hem de çok samimi fakat tuhaf bir

zaman malzeme meşrulaşıyor. Veya ‘Portre

‘İçi boş’ veya ‘Kurusıkı’ diyebilirim herhalde.

en çok sorduğum sorudur “neden”. Bunun

çekmek istiyorum’ deniyor, ama neden diye

OC

MG

sorduğumda, çoğu kez bunun cevabının olmadığını görüyorum ve bu da can sıkıcı bir durum. Yöntem olarak, aslında tam tersine,

OC

Bu tabii ki görsel yaratan bir sanatçı için

mizah var, değil mi? OC

Mizah var doğru. Mesela kitabım ‘Bedava

oldukça radikal bir söylem çünkü Hiç’i görsel

Gergedan’ ilk piyasaya çıktığı zaman

olarak nasıl yaratacaksınız?

kitapçılarda hangi rafa girecek diye bir

Zaten kendiliğinden öyle olan bir durum;

kategoriye koymak gerekiyordu ve ben bunu

bir önerme ile başlamak gerekiyor bence.

benim ortaya attığım bir düşünce değil.

hiç düşünmemiştim doğrusu. Öykü deseniz

Yani duruşun nedir? Ne vaat ediyorsun? Ya

Birçok düşünür de var bunu söyleyen. Başka

değil, fotoğraf kitabı değil, neyin nesi olduğu

bir deyişle fotoğraf gösterir ama anlatmaz.

hakkında epeyce düşündük yayıneviyle.

da ne düşünmemizi istiyorsun gibi. O zaman siz formalist değil daha çok

MG

düşünür gibisiniz. Fotoğrafı bir araştırma aracı olarak görüyorsunuz. OC

acaba daha incelikli bir şey mi söylemeye

Fotoğrafı öncelikle bir araştırma aracı olarak

çıkıp bakkala gitmek dahi olsa, niye yaptığını

MG

amaçladığım çağrışımlar mı? Ya da ben

Bilemiyorum ki... Ama, meraklıyım. Tabii

alanlar var ve bu ifade ile ilgili. Eğer benim MG

çağrışım yaratıyor. Ama bu acaba benim

Aynen öyle. Fotoğraf sadece bir bahanedir.

Evet bu önemli,aslında fotoğraf sanatı çoktan temsil olmaktan çıktı değil mi?

OC

Evet. Orada bir görüntü var hepimizin gördüğü. Her birimizde ister istemez bir

Sonrasında kara mizah rafına girdi. Galiba bu özetliyor. Çünkü dediğiniz gibi hüzün ve ağır bir duygu var ama bir yandan da mizah bununla başa çıkmanın bir yolu.

ci 25


MG

Wallpaper serisine gelecek olursak,

MG

genel olarak onun formunu ve içeriğini anlatabilir misiniz? OC

Öncelikle, kavramsal boyutundan

var. Peki o resim neye göre seçiliyor? Biraz

oraya bir tane daha ekliyorum. Böylece

buna bakmaya başladım, orası aslında bir

gibi fotoğrafın hiç olması, gösterip bir şey

cümle önceden belirlenmiş oluyor. Sonra

anlatmıyor olması ile ilgi. Az önce söylediğim

onun görselliğini düşünüyorum. Tabii tersinin

formülde geldiğim bir nokta bu. Biraz da

de olduğu zamanlar var. Fotoğrafa bakarken

ziyaretçisi, yapıtınıza en fazla beş dakika

sanat tarihi okumaları sırasında, özellikle

metni düşünmek gibi. Mesela bir işimde

bakar. Fakat ekranda açtıklarında hep

erken Hristiyan sanatında çok net olan bir

boş bir stadyum var. Wallpaperlardan bir

ifade var. Ressamın da hiçbir özgürlüğü

tanesi. O sahneye şahit olduğumda bir şey

yok. Tamamen oradaki dizgeyi olduğu gibi

beni çok etkiledi. İki sene boyunca açıp açıp

için bir mecra olduğu aklımıza gelmedi ilk

anlatmak zorunda ve bu durumda çok

o fotoğrafa baktım. Ne düşündürüyor bana

başta. Bu durum, cihazin bir özelliği gibi ve

da kafa yormuyor ‘Ben neyin resmini

diye sordum kendime ve içime sinmeyen bir

zaten bir takım wallpaperlar beraberinde

yapacağım’ diye.

şeyler de vardı.

geliyor. Harley Davidson sitesine girdiğiniz

OC

MG

Çoğu zaman kopya yapılıyordu, usta ne Evet. Aynı şeyi biraz daha çarpıcı hale

Çok önemli bir şey. Normalde bir sergi

önlerinde oluyor, değil mi? OC

Aslında bu süreci ressamlardan biliyoruz.

Evet her saniye önünüzde ve bunun sanat

zaman oradan indirebiliyorsunuz. Herkes

Mesela bir ressam senelerce bir resim

bunu promosyon olarak da kullanabiliyor.

üzerinde çalışıyor, düşünüyor, ekliyor.

İnsanların bunu nasıl kişiselleştirdiğine

Fotoğrafçılarda normalde böyle bir durum

baktığımda, bakkal dahil olmak üzere

yok değil mi?

gördüm ki herkes buraya kendi varoluşuna

Ben böyle bir şey yaşadım. Sonra birden

dair bir görsel koyuyor. Memleketinin veya

ayıldım ve evet bu imaj bana bunu demek

çOCuğunun fotoğrafını ya da çok saykodelik

istiyor dedim. Bunun üzerine cümlesi geldi.

bir şey tercih ediyor. Belli ki ekran açıldığında

Kimi zaman da tersi oluyor.

bir meditasyon anı yaşamak için bunu

Mesela çekici bir cümle bulduğunuzda, o

yapıyor. Klasörlerin arasından ona kim olduğunu, niye hayatta kalması gerektiğini

Çektiğim de oluyor. Arşivden de çıkabiliyor.

hatırlatan bir seçim oluyor bu genelde. O

Otör olarak benim durumum biraz farklı.

zaman anladım ki burası, tam olarak bu

Ben çektiğim için o fotoğrafa bağlamsız

format için uygun, bir cümle ile ipucu verip,

bakamam. En azından benim o sahneyle

derin düşünceye sürükleyebilmek, insanlara

karşılaşma anım var. Orada yaşadığım,

ara sıra bir tefekkür anı yaşatmak adına,

getiriyorlar. Tema aynı olduğuna göre, nasıl

öncesi, sonrası, gibi katmanlar olduğu için

niye bakalım biz o resme? Perspektifle ilgili

salt o resimle karşılaşan birisine göre benim

veya fırçayla ilgili bir şey yapması lazım ki

bağlamsız bakma şansım yok. O yüzden

Editions projesinin bir parçası da aslında

anlamı değiştiremediğine göre görselliği

de cümleler önce ya da fotoğraftan sonra

insanların Wallpaper’ı bir link ile oradan

da gelebiliyor.

indirebilmeleri. Dolayısıyla bu edisyon formatı

standart resimler altında düşündürmesi

MG

bir hiçlik, bu konu için de geçerli mi?

sanatçıların yavaş yavaş daha filozof ya

Aslında değil. OC

kusursuz ve ideal bir yer. MG

O zaman röportajın girişindeki bağlamsız

gereken bir mesele var. Bugün aslında da düşünür gibi davranmaya başladığını

Evet onun için geçerli değil. Daha

Bu yıl ilk defa gerçekleşecek olan CI

dahilinde söylemek istedikleriniz nelerdir? OC

Bu da başka bir boyutu. Biz bunu tamamen sınırsız hale getirebilirdik ama sonuçta sanatçının da yaptığı işler üzerinden,

biliyoruz. Ben de bu formatı kullanarak,

doğrusu fotoğrafçının kendisi için geçerli

bir şekilde bir sonraki işler için fon oluşturması

standart anlamlara gelebilecek resimler

değil. Fotoğrafı zaten bir bağlam içinde

lazım. O nedenle de biz yaptığımız işleri

geleneğinden yola çıkarak, insanları ne

çekiyorsunuz. Benim söylediğim izleyici için

ne yazık ki satıyoruz. Bu da bunun dışında

geçerli olan bir durum.

kalamazdı. Ekranda kullanılacağından,

hakkında düşündürmeliyiz noktasına geldim. Haddim olmayarak böyle bir işe giriştim. Yani,

MG

Peki siz Wallpaperı hakikaten bilgisayardaki

fiziki bir baskı gibi değil bu. O halde nasıl

biraz meditatif resimler. Bir cümle var, bu

wallpaper için mi yaptınız? Oradaki transfer

sınırlayacağız sınırlamak istiyorsak?

aslında şiirsel bir cümle. Arkasından da resim

nasıl gerçekleşecek? Medya ile ilgili bir

Sınırlamadığımız zaman da bir fiyatı

sorgulama mı söz konusu mu?

oluşmuyor. Tabii burada üç, beş, on gibi bir

geldiği zaman bu cümle ile bir çağrışımlar zincirini başlatıp, oradaki metafor yoluyla

OC

Uzun bir süredir ekranlı cihazlarla yaşıyoruz.

sayı olamayacağından ve kitlesel bir şey hayal

insanları daha derin bir düşünce düzeyine

Ben bunun öncesini de yaşamış olan

ettiğimiz için edisyon sayısını çok yüksek

sürüklemeyi öneriyorum bu seri ile.

birisiyim. Eve televizyon getirildiğini, hatta

tutuyoruz. Binlerle ifade edilecek gibi. Hemen

Siz zaten her görsele yeni bir boyut

doğduğum eve buzdolabının getirilişini

indirilebilecek. Bir fiyat da oluşuyor. Böylece

ekliyorsunuz işlerinizde. Yazı ve görsellik

hatırlıyorum. Buzdolabının olmadığı bir evde

o kişinin sertifikalı bir ekran kopyası olmuş

arasındaki paralellik ya da farklılığı tartıştığınız

doğdum ben. Lambalı radyo vardı, açtıktan

oluyor. «Herkes için duvar kağıtları» olduğu

gibi. O zaman hangisi ilk olarak geliyor görsel

on dakika sonra sesi gelmeye başlıyordu.

için, çok farklı temalar var içerisinde. Bir

mi yoksa metin mi?

Bütün bunları yaşadım. Şu anki nesil için

kısmı hiçbir şey ifade etmeyebilir kullanıcıya

ekranlı cihazlarla kurulan ilişki bariz ama

ama bir tanesi gerçekten onu etkileyebilir ve

benim için o kadar değil, çok ilginç bir şey.

baktığında düşünmek isteyebilir.

İkisi de olabilir ama çoğunlukla metin önce geldi.

ci 26

mecra fotoğraf için. MG

zaman ona göre mi fotoğraf çekiyorsunuz? OC

değiştirebilsin. Sonuçta, bu tasvirlerin

OC

ekrana bir resim koyuyorlar, böyle bir imkan

satır satır oraya yazıyorum, düşünüp düşünüp

yapıyorsa o şekilde devam ediyorlardı.

MG

bakıyorum; insanlar bilgisayarı açtıklarında

Evet, bir aforizma gibi. Mesela bir belge var,

bahsedeyim; başından beri söylediğim

Bugün aslında sanatçıların yavaş yavaş daha filozof ya da düşünür gibi davranmaya başladığını biliyoruz. Ben de bu formatı kullanarak, standart anlamlara gelebilecek resimler geleneğinden yola çıkarak, insanları ne hakkında düşündürmeliyiz noktasına geldim. Haddim olmayarak böyle bir işe giriştim.

OC

Windows öncesini hatırlayan biri olarak

yazıyorsunuz. Öyle mi? OC

MG

MG

O zaman bir anda aklınıza bir şey geliyor ve


İDİL İLKİN GEOID 31.10.2014 - 25.11.2014

CONTEMPORARY ISTANBUL BOOTH IKM 203 13.11.2014 - 16.11.2014

CANAN FESTIVAL ON WHEELS 20TH YEAR EXHIBITION 28.11.2014 - 10.12.2014

NİHAT KEMANKAŞLI THE BACKGROUND 19.12.2014 - 12.01.2015

kavaklıdere sok. 3/1-2 şili meydanı ankara 0312 467 7234 galerisiyahbeyaz@gmail.com www.galerisiyahbeyaz.com


ci 28


Telafi icin seks

ci 29


Ben de 繹yle olay覺m istemedim

ci 30


YaklaĹ&#x;an delilik

ci 31


Yukarıdan aşağıya Beni ne kadar güzel bir adam yapmıştın Ölmek için mükemmel bir an Gözde emniyette olmadığını düşünüyor

MG

OC

MG

OC

ci 32

Bu süreç içerisinde fiyatın bile sembolik

çoğunlukla bastırmıyorlar fotoğraflarını.

ortası boş bırakılıyor. Ama bu kesin bir kural

bir anlamı var. Zira siz 1 dolara satacaksınız

Zaten biz görüntüleri ekrandan tüketiyoruz

değil. Herhangi bir yere bir ikon gelebilir. O

değil mi?

ve o, 1 dolar da aslında bir çeşit bağış gibi

yüzden bu fotoğrafların şöyle bir özelliği var:

Evet, bu el arabasıyla dolaşan bir satıcı gibi,

çünkü ben bu fotoğrafların bir kısmını filigranlı

punctum hiçbir yerinde yok. Anlamı tümden

orada ihtiyacın olan bir şey varsa alabilirsin

olarak blogumda paylaşmıştım daha önce.

değiştirebilecek küçük bir ayrıntıdan söz

ama insanlar bazen ucuz bir şey satın almaya

Yapmasını bilen biri oradan alıp kullanabilir.

ediyorum. Böyle bir nokta yok. Çünkü, her an

utanıyorlar. Banal bir şey mi alıyorum ya da

Bu süreç, buna bir fiyat ödenmiş olması,

onun üzerine bir ikon gelebilir.

ayıp mı oluyor acaba diye düşünüyorlar. O

logosuz olarak gelmesi, bir anlamda dijital

şekilde değil tabii. Daha çok müzik indirmek

sertifikalı olması aslında sanatçıyla izleyiciyi

gibi düşünülebilir.

birbirine bağlayan bir şey. Ben oradaki

Başka arkadaşlarla konuşurken, bu şekilde

takdiri ya da birinin bunun için çaba gösterip

MG

Resim sanatında buna allover composition deniyor. Jackson Pollock’un resimleri gibi. Her yer eşit olarak önemli, değil mi?

OC

Evet veya resim sadece

bir dolarlık orijinal bir Orhan Cem Çetin işini

hayatından 1 lira eksiltmesi ve onu bana

punctumdan oluşuyor, yani üzerine bir

indirmekle ilgili nasıl bir geribildirim aldınız?

ayırması gibi bir süreci de yaşamak adına

sürü ikonlar birikse bile hala büyük resmi

Genel olarak herkes çok heyecan verici

görebiliyorsunuz içerisinden.

bunu yapıyorum. Biçimsel olarak da eklemek

buluyor. Düşünecek olursak insanların

istediğim; ikonlar masaüstünde genellikle

gerçekten baskıya ihtiyaçları var mı? İnsanlar

sol tarafta birikiyor veya iki yana dağılıp

MG

Sizin için de ilginç oluyor sanırım. Düşünsenize siz dolaşıyorsunuz ve yanınızda


HAYALLE R İN E S E R L ERE, FİKİRL E R İN Gİ R İ Ş İ M L ER E D Ö NÜ Ş T Ü Ğ Ü HER YE R D E

Azade KÖKER Pembe Orman / Pink Forest 129x400 - Mixed Media

w w w. u n l u c o. c o m


biri bilgisayarını açıyor. Ekranında size

OC

MG

MG

MG

OC

Belki ses teknolojilerinde bu daha mümkün

dağılmaya, kullanılmaya başladıktan sonra

Yıllardır vapurda birisi benim kitabımı

olabilir. On tane kayıt çoğalttığınızda

anlayacağız. Zaten wallpapers serisini

mp3’ten ve hepsini tek tek çaldığınızda

süregelen bir proje olarak kabul ediyorum,

benim, ben yazdım demek için.

hiçbir fark olmayacaktır. Çünkü dijital bir kalıp

tamamlanmış bir şey değil. Edisyonları

ve başka türlü olması mümkün değil ama

sunduktan sonra da aslında tamamlanmış

uluslararası olması. Türkiye ya da İstanbul

fiziki olarak baskı olduğu zaman ister

olmayacak. Hep şunu gördüm. Bir seriyi

içerisinde belli bir ortama, kesime

istemez farklılaşıyor.

tamamlamadan, paketlemeden ötekine de

Bu uygulamanın ciddi bir yönü de

MG

başlanamıyor gerçekten. Bu sıralar gerçekten

bana, acaba siz bu özgünlük meselesini

fikir bulmakta zorlandığımı hissediyorum.

birileri de indirebilir değil mi?

Wallpaper projesi ile aşıyor musunuz?

Bu zamana kadar hiç zorlamadım kendimi

Az önce ses örneği vererek evet dediniz

zaten kendiliğinden geliyordu ama şu an

Ben bazı işlerde Türkçe ve İngilizce’yi

ama ben size hayır diyorum, çünkü başka

sanki bir yerde duruyor gibi hissediyorum.

beraber kullanıyorum. Bunların bir kısmı

sistemlerde çalarsanız, her hoparlörden

Bu iş tamamlandıktan sonra onu göreceğim.

da tam çeviri değildir. İngilizcesi başka bir

farklı bir ses gelecektir. Ekranda da aynı şey

Yine, sizinle konuştuğumuz ‘visual dictionary’

metin olabiliyor.

geçerli. Bütün ekranlar aynı mı? Renk, form,

diye bir seri var. Burada çok daha soyut bir

biçimleri bile aynı değil.

anlam var. Onun cümlesi de tek bir sözcük

Keşke. Zaten bu cümleler iki dilde yazıldı.

Evet biliyorum özellikle bu konu üzerinde de OC

Kesinlikle değil, elbette başka sistemlerde

ve bu bir sözlük olarak birikiyor. “Misafir”,

yaptınız dolayısıyla iki dilin de ne kadar farklı

ya da kulaklıklarla dinlendiğinde sesler de

“mücevher” gibi tek bir sözcükle tanımlanan

olduğunun farkındasınız.

farklı olacaktır. Mesela şöyle bir durum,

fotoğraflar var. Daha da minimal daha dar

Bazen İngilizce kullandığımda başka bir

ben bu bilgisayarı kullanıyorum bir laptop,

ama dar olduğu kadar da çağrışımlara daha

insana dönüştüğümü hissediyorum. O

bir telefon ve bir tane de tabletim var. Aynı

açık, çok daha sade bir noktaya geliyor.

yüzden o cümleler de daha farklı olabilir.

resme ben hepsinden baktığımda çok

Retrospektif de benim için çok aydınlatıcıydı,

farklı şeyler göreceğim. Bu dediğiniz gibi

ilk dönemden bu güne gittikçe sadeleştiğimi

ve güzel değil mi ? Çünkü Wallpaper

durup düşünmek gereken bir şey. O yüzden

de görüyorum işlerimde. Başta çok rüküş,

normalde bilgisayardan önceki kuşaklarda

bu edisyonlar gerçekten özgün kopyalar

dolu dolu, o da olsun bu da olsun demişim.

duvardan biliyoruz.

olacaktır. Belki iki bin edisyon ama iki bin

Rengarenk bir şeylerden başlayıp şimdi

ayrı kişi bunu indirdiğinde hepsi farklı bir

çok daha sakin, bir fotoğrafın içine mümkün

Ada sahilleri resimleri oluyordu tüm duvar

şey görüyor olacak ekranında, kendine özel

olduğunca daha az şey koyarak, tanımlarken

büyüklüğünde. Wallpaper, dediğiniz gibi

olarak tabii.

de nispeten ucunu açık bırakarak daha

Peki Wallpaper, bu kavram da çok ilginç

Evet, duvara yapıştırdığımız bir şeydi.

MG

Kopya, özgünlük ve edisyon meselesi için ilginç bir format olacak.

OC

Wallpaper serisi ile buna eleştirel olarak da

minimal bir yere doğru geliyor. MG

Mesela Radyo sanatı diye bir sanat çıkışlarında ve manifestolarında böyle bir

Biraz bunu da dile getirmiş olmak isterim

O zaman aslında mülakatın başına dönüyoruz. Gittikçe hedeflediğiniz hiçliğe

var Avusturya kökenli. Orada da temel

yaklaşıyorsunuz değil mi?

doğru gidiyorsunuz? OC

Olabilir. Bu da izleyiciyi çok daha

şey var. Ben buradan tek bir kayıtı yayıyorum

katılımcı bir hale getiriyor. Tabii ki geçmişte

bu vesile ile. Resim yaptığınızda tek edisyon

ama herkes bunu başka bir yerde, başka

insanlar şikayet etmişlerdir ‘’Bu metinleri

oluyor. Bunun başka bir yolu yok ama

bir ortamda dinlediğinde, herkesin kendi

niye yazıyorsun? Görmek istediklerimizi

fotoğrafın en temel esprisi bir görüntüyü

özgün kopyası oluşuyor. Kendisi de orada

göremiyoruz o zaman, bizi rahat bırak’’

çoğaltabilmek değil midir, matbaa gibi?

belki sohbet ediyor üzerine ya da arabada

gibi şeyler söylüyorlar. Ben de, evet

Özdeş kopyalar üretiliyor. Serigrafi gibi de

dinliyorsa trafik sesleri geliyor, radyo kalitesi

ama sen böyle bir şeyi bir köşe yazarına

değil, gittikçe kalıbın kötüleşmesi gibi bir

vs. derken aslında sen sayısını bilmediğin

söylemiyorsun diyorum. Benimle niye

kadar özgün kopya üretiyorsun o an.

uğraşıyorsun, benim de söz söyleme hakkım

durum yok. Fotoğrafı resimden ayıran en temel özellik, nihai haliyle çoğaltılabiliyor

MG

olması, özdeş kopyalar üretilebiliyor olmasıdır. Bu konu hakkında ilginç bir şey aklıma geldi sizinle konuşurken, bazen insanlara

OC

edisyonu anlatırken edisyonun kopya olduğunu anlıyorlar ya da düşünüyorlar ama değildir. Normalde klasik baskı tekniklerine

ci 34

Şimdi yine başka bir şeyi düşündürdünüz

ulaşabilirsiniz. Çin’den veya Amerika’dan

gibi postitlerin yapıştırıldığı bir şey.

MG

OC

okurken rastlayayım diye bekliyorum. O

şeydi. Belki de oraya duvar diyoruz zira pano

OC

Tam bilemiyorum aslında. Bunu biraz

gerçekten de %100 özdeş olabilirler ki?

eskiden tek düze aynı desenin tekrar ettiği bir

MG

bundan sonra nereye taşıyor?

duygu olmalı.

çok hassassınız çünkü uzun zamandır çeviri

OC

Farklı olmak mecburiyetinde zaten nasıl

ait bir wallpaper olacak olması güzel bir

ulaşabilirsiniz ama bu projeyle her yere

OC

OC

MG

İlginç olan, özgünlük kişinin zihninde olur.

var. Yazı ilginç bir malzeme gerçekten çünkü

Hem de somut olarak çeşitli, çoğulcu bir şey

bağlamı çok net, spesifik, başka bir şeyi

ortaya çıkıyor.

düşünmeye izin vermeyecek kadar ayrıntılı

Kaldı ki madem yine ekranları konuşuyoruz.

bir şekilde de oluşturabiliyorsunuz, çok daha

Herkesin desktopunda olan ikonlar da yazıları

şiirsel, muğlak, tamamen izleyicinin rahat

da farklı oluşacaktır zaten.

edebileceği bir noktaya da getirebiliyorsunuz.

Son olarak, özellikle seri şeklinde çalışan

Bu da yine o seriden ne beklediğime bağlı

baktığımızda zaten buna kopya demiyoruz.

sanatçılar için her zaman proje bitince bir

olarak değişti. Şimdi dediğiniz gibi çok daha

Her edisyona bir baskı diyoruz. Her baskı

“learning outcome” var ve o seni başka

minimal, şiirsel, izleyicinin kendisinden çok

aslında özgün çünkü renk farklılıkları oluyor,

bir yere taşıyor. Yani, wallpaper serisi uzun

daha fazla şey koyabileceği, daha basit,

bazen küçük kaymalar oluyor. Hatta sizinle

zamandır üzerine düşündüğünüz bir proje

imgeler sözlüğü gibi bir şey yapıyorum.

konuşurken hatırlıyorum, fotoğraf baskılarda

ve şimdi CI Editions bazında belki de ilk

bile her fotoğraf az olsa da özgün oluyor

defa hakikaten somutlaştırabilirsiniz. Şimdi,

değil mi?

oradaki “learning outcome” nedir ve sizi





İsmail Necmi 5 of 6

ci 38


AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I, Katrien Jacobs & Ming Wong, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi

ci 39


İstanbul’dan Berlin’e akan bir sanat hayatı

Röportaj Rabia Güreli

İsmail Necmi, İstanbul ve Berlin arasında geçen sanat ve sinema yaşantısını nasıl geliştirdiğini, bu aralıkta neler yaptığını ve işlerini yapılandırırken nelere dikkat ettiğini Rabia Güreli’ye anlattı. Necmi, Ming Wong ile yaptığı son işi Afterglow’u ve fotoğraf sanatını ve kendi sinema öyküsünü anlatıyor Öncelikle kısa bir nereden nereye geldiniz? Neler yaptınız anlatır mısınız? IN Film, fotoğraf ve video yerleştirmeleri gibi görsel sanatlar üzerinde calışıyorum. Berlin ve Istanbul’da yaşıyorum. “Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?” adlı ilk uzun metrajlı sinema filmim basta Toronto Film Festivali olmak üzere bir çok uluslararası ve ulusal film festivalinde gösterildi, ödüller aldı. “Çekilmemiş Filmlerden Kareler / Stills From Unmade Films” adli Siyah-Beyaz Fotograf sergim Selanik’te Makedonya Çağdaş Sanat Müzesinde ve Berlin’de Berlin Art Projects de sergilendi. Bilgi Üniversitesi, ‘Görsel İletişim Tasarımı’ ile ‘Fotoğraf ve Video’ ve Kadir Has Universitesi “Sinema ve TV” bölümlerinde ders verdim. 2010’da Berlin’e yerleştim ve calışmalarımı ağırlıklı olarak Berlin’de sürdürüyorum. RG Berlin tercihinizin sebepleri ne ? Kararından memnun musunuz? IN Bağlı bulunduğum Uluslararası Sanat Galerisi’nin Berlin’de olması ve yeni uzun metraj filmimi Berlin’de çekiyor olmam Berlin’e yerleşmeye karar vermemde etkili oldu. Öte yandan İstanbul’un kaosundan, koşuşturmacasından sonra RG

ci 40

AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I,

Ming Wong, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi



Berlin’in her anlamdaki sakin, huzurlu ortamı bana çok iyi geldi, kararımdan çok memnunum. İstanbul’da günlük hayatın angaryaları ile uğraşmaktan film ve fotoğraf projelerime yeterince yoğunlaşamamaktan şikâyetçiydim. Berlin’de ise bu anlamda enerjim ve motivasyonum yüksek. RG Filmlerinde başladığınız nokta ile bitirdiğiniz nokta arasında çok fark oldu. Bu filmleri siz yaşadınız, deneyimlediniz, senin hayatınızın günlük yaşamınızın bir parçası oldu. Hesaba katmadığınız bir çok zorluk yaşadınız. Biraz bahseder misiniz ? IN İlk uzun metraj filmim “Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?” de, filmin bas karakteri Petra’nın hayatının bir senesini çekeceğim diyerek yola çıkmıştım. Bu bir sene önce 2,5 seneye, kurmaca çekimler ve post-prodüksiyonu ile de 3’e çıktı. Zor bir süreçti. Daha filmin fikir aşamasında, belgesel ve kurmacayı bir arada kullanmak ve her iki türu de içine alacak bir yapı oluşturmak kararındaydım. Ama bu iki ayrı tür aynı zamanda birbirinin içine de tam anlamıyla nüfuz etmeliydi. Filmin belgesel tarafı beni hiç beklemediğim yerlere savurdu ve ben ciddi anlamda sarsıldım. Kendimi toparlamam, karşı karşıya kaldığım ağır “hayat gerçeklerini bir şekilde hafifletmem ve filmin kurmaca kısmı ile dengelemem gerekti. Çekimlerini yeni bitirdiğim ikinci uzun metraj filmim “Sanat İçin Ölmeye Hazır mısın? / Are You Ready To Die For Art?” da ise sadece çekimler 5 sene sürdü. Yine gerçek hayattan bir karakter etrafında şekillendi. Şu an kurgusu ile uğraşıyorum. Sonuç olarak, gerçek hayattan insanlar etrafında 3 ya da 5 yıl gibi zaman dilimlerini kapsayan sürelerde

ci 42

çekim yapıyorsanız baştan zaten her türlü güçlüğe hazır olmalısınız. Çünkü elinizde sizin yazdığınız belli bir hikaye yok, yarın ne olacağını bilmiyorsunuz. En zorlu kısım ise filminizin baş karakteri bir “oyuncu”, bu çekim sürecinde onun hayatında olup bitenler de bir “senaryo” değil. RG Bazı işlerinizin özünde her ne kadar cinsiyet olgusu öne çıksa da aslında içinde ölüm ve yaşam gibi temaları da barındırıyor... Bu olguları birbirine nasıl bağlıyorsunuz? IN Üzerinde çalıştığım dört ana tema var: Cinsiyet, ölüm, pornografi ve dönüşüm. (Gender, death, pornography and transformation). Bu temalar aynı zamanda birebir hayatımızın içinde yer alıyor ve onları yine içinde yaşadığımız hayat kendiliğinden birbirine bağlıyor. Bana düşen bu temaların seçtiğim karakterler ve konular üzerinden hayattaki yansımalarını kendi yaratıcı süzgecimden geçirmek ve yönetmen olarak kendi yorumumu katmak. RG Min Wong’la çalışmanızda da bu olgular öne çıktı mı? IN “Afterglow” adlı Ming Wong’un da yer aldığı videoda, üzerinde çalıştığım temalardan pornografi ön planda. “Afterglow” ‘da Ming Wong’un yani sıra AA Bronson, Shaka McGlotten, Harald Krutiak ve Tatiana Bazzichelli gibi Berlin’de yaşayan sanatçı, akademisyen, psikolog ve küratörlerle, yine bir akademisyen olan ve pornografi üzerine çalışan Katrine Jacobs’un, pornografinin günlük hayatımızdaki ve geçmiş tecrübelerimizdeki yeri ve etkileri ile ilgili yaptığı konuşmalar yer alıyor. RG Çağdaş video sanatı ve klasik sinema sanatını birleştirdiğiniz işleriniz var. Biraz



bu iki tarzı birleştirdiğiniz işlerinden bahseder misiniz? IN Çağdaş video sanatı ve klasik sinema sanatı ya da ‘Arthouse’ sinema arasında gözle görülür bir ayrım var. Benim yapmaya çalıştığım şey ise bu ikisini bir araya getirmek. ‘Arthouse’ sinema çalışmalarım yapı ve içerik anlamında çağdaş video sanatından yararlanıyor, ama biçimsel olarak -çekimi ve kurgusu- ve sinemasal anlamda tamamen klasik. Yine sinema çalışmalarım için hedeflediğim gösterim alanları ve izleyicileri, çağdaş video sanatına yer veren galerilerden ve sergilerden ziyade uluslararası film festivalleri ve bu festivalleri ve güncel sinemayı takip eden farklı bir kitle. Nitekim ilk uzun metrajlı filmim ‘Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?’ çağdaş video sanatından büyük ölçüde izler taşımakla beraber Toronto Uluslararası Film Festivali’nde Keşif bölümünde ve yine Montreal, Reykjavik, Sao Paulo, Hayfa, Roma, Hamburg, Bangkok, Kahire, Kosta Rika, Göteborg, Selanik, Mumbai ve bunlar gibi pek çok uluslararası film festivalinde gösterildi. Yine “Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? / Should I Really Do It?” de, filmin yapı ve içerik anlamında çağdaş video sanatına direkt göndermelerde bulunan kendi hikayesinin yani sıra, Alicia Framis’in 2004’de Garanti Platform Sanat Galerisi bünyesinde İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirdiği ‘Anti-Dog Demonstration’ adlı sokak performansı, Gözde İlkin’in 2004 tarihli Karşı Sanat Galerisinde gerçekleştirdiği ‘Body On Body - Wearable Art’ adlı ilk solo sergisi ve Griogori Dor’un 2005 tarihli ‘Should I Really Do It?’ adlı resmi de yer alıyordu. Çekimleri yeni biten

ci 44

AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I, Katrien Jacobs,

Ming Wong & AA Bronson, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi



AFTERGLOW video işinden görüntüler: Volume I, AA Bronson, Video yerleştirmesi: Ismail Necmi ©2014 Ismail Necmi

uzun metrajlı filmim “Sanat İçin Ölmeye Hazır mısın? / Are You Ready To Die For Art?” da da yine benzer bir durum söz konusu; filmin gerçek üstü sahnelerinde Yasam Şaşmazer’in “It’s so complicated”, “Doppelgänger” ve “Metanoia” adlı son üç sergisindeki işleri yer alıyor. RG Fotoğraftan sinemaya, sinemadan, çağdaş video sanatına geçişlerinden bahseder misiniz? Bunlar arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz? IN Kendimi bildim bileli aklımda hep sinema ile uğraşmak, film çekmek vardı. Fotoğrafa da ilk zamanlar film çekemediğim için başladım. Film çekmek ciddi ekip, ekipman ve bütçe işi. Fotoğrafta ise tek başınıza bir şeyler üretebiliyorsunuz. Video çalışmalarım ise sinema da yapamadığım, içeriğinin daha deneysel olduğu, film projelerime oranla üretim sürecinin çok daha kısa dönemleri kapsadığı için iki uzun film projesi arasında bana nefes aldıran, benim için farklı bir sanatsal çalışma alanı. Sinema projelerimde daha uzun vadeli ve kreatif anlamda tek başıma çalışmayı tercih ederken video islerimde kreatif anlamda ortaklıklara daha açığım. En son Dessau’da Bauhaus Müzesinde ‘The Human-SpaceMachine Exhibition’ bünyesinde gösterilen 7 dakikalık ‘Die Figurine’ adlı video işimde, serginin açılış performansında da beraber yer aldığım Hannah Hurtzig ile

ci 46

olan kreatif beraberliğimizin bir ürünü. Hannah Hurtzig, film metnini yazarken ben filmin bütün görsel konseptini ve kurgusunu gerçekleştirdim. RG İşlerinde ve filmlerinde genel olarak kimlik ve cinsiyet üzerine göndermeler var. Ming Wong’un işleri de kimlik, kimlik değişimi, farklı bir kişinin yerine geçme gibi olgular taşıyor. Bu bağlamda siz de benzerlik kurabiliyor musunuz? Bu durum nasıl yansıdı birlikte çalışmana? IN Ming Wong’un işleri ile benim islerim arasında ilk bakışta kimlik ve cinsiyet üzerine göndermeler olması bağlamında bir yakınlık var gibi gözükse de benim açımdan işlerimiz yapı ve içerik itibarı ile çok farklı. Ben, gerçek hayattan insanlar ve onların gerçek hayat hikayeleri üzerinden belgesel çekimlerin baskın olduğu bir yöntemle çalışıyorum. Ming Wong’un işlerinde ise daha önce üretilmiş kurgunun sanatçı tarafından yeniden yorumlanması durumu baskın. Beraber calıştığımız ‘Afterglow’ videosunda ise her ne kadar kendisi görünüm itibari ile ‘fiction’ bir karakter olarak karsımıza çıkıyorsa da videodaki diyaloglarında maskenin arkasındaki gerçek Ming, gerçek hayat tecrübelerinden ve pornografinin hayatındaki yerinden büyük bir içtenlikle bahsediyor.



Koleksiyonum

Benim Koleksiyonum Fotoğraflar: Volga Yıldız

Bazı insanların içinde bir şeylerin koleksiyonunu yapma ya da toplama arzusu önüne geçilemez bir dürtü gibidir. Herkes, hayatı boyunca bir şeylerin koleksiyonunu yapmak ister ama bu tutkuyla topladıkları şeylere bağlı olmayı birlikte getirir. Benim koleksiyonum bölümündeki sanatçı ve kolektörler, Starwars action figürleri, emayeler, sanat eserleri, gibi farklı şeylerin koleksiyonunu yapıyorlar ve koleksiyonlarını ilk defa CI Mag’e açtılar. Bu koleksiyonerler içinde, kendilerine en heyecan veren koleksiyonları sorduk. Sonuçta, ‘koleksiyon’ adı altında sunulan her şeyin sadece sanatla ilintili olmak zorunda olmadığını da göstermek istedik. Koleksiyonum bölümündeki koleksiyonlar, bir tutkunun ve zevkin sonucu bir araya gelmiş objeler. Sahipleri uzun yıllardır bu koleksiyonlar için çalışıyorlar ve sürekli toplamaya devam ediyorlar. Sonuç olarak koleksiyonerler için, bu sonu gelmez tutkunun yerini hiçbir şey tutmuyor. ci 48


ci 49


ci 50

çeşitli starwars figürleri


#1 Ansen Atilla Ne kadar zamandır koleksiyon yapıyorsunuz?

Çok

uzun zamandır. Ben sadece Hasbro action figürlerinin 2003 sonrası yeni serilerini topluyorum. Koleksiyonunuzda kaç tane parça var?

Koleksiyonumda tüm Starwars Saga,

vintage serisi var. Yıl bazında koleksiyonunuza ne kadar para harcıyorsunuz?

Bütçem

değişkendir, çok fazla harcamıyorum.

ci 51


#2 Ali Kerem Bilge Ne kadar zamandır koleksiyon yapıyorsunuz?

Bilge koleksiyonu 90’lı yıllarda babamız tarafından başladı. Koleksiyonunuzda kaç tane parça var?

Açıklanmıyor. Yıl

bazında koleksiyonunuza ne kadar para harcıyorsunuz?

Açıklanmıyor.

ng

A

el

with

pin

k

w

ng

i

s”

17 0x

x3

5

0

0c

M

al W nu

tt re e

/me tal 2

“Girl in pajama” 75x27x25cm Epoxy/acrylic 2013

“All alone” 35x15x15cm Epoxy/acrylic 2013

009

ci 52


ci 53

“Th oug ht a 80x b 40 x40 out th eu cm niv Gr ers ani e an te ( d Ber g a m M ev l a naaG 1 ray ) 20 ” 04


Mat

ci 54

thie

u Pr

at “D

iffuser d’o

dor”

Wo od

blo

ck

, 20

12


#3 Mike Reid Ne kadar zamandır koleksiyon yapıyorsunuz?

Çocukluğumdan beri Koleksiyonunuzda kaç tane parça var?

Belirli değere sahip parçalar 10 tane

olabilir Yıl bazında koleksiyonunuza ne kadar para harcıyorsunuz?

Koleksiyonumun çoğu bana verildi

ya da birilerinden kaldı. ci 55


ci 56


#4 Gürbüz Doğan Ekşioğlu

Ne kadar zamandır koleksiyon yapıyorsunuz?

1980’lerin başından beri Koleksiyonunuzda kaç tane parça var?

500’e yakın Yıl bazında

koleksiyonunuza ne kadar para harcıyorsunuz?

Hesaplamadım, bu aralar almayı planladıgım bir kaç emaye var.

ci 57


Erdağ Aksel, Maslak, Oto sanayi’de, stüdyosunda, İstanbul

Erdağ Aksel 6/6

ci 58


Röportaj Yonca Keremoğlu

verilebildiğini de gösterdi. İçinde empoze

“ben hocalığı para için yapıyorum”

Portre Ekin Özbiçer

edici tavırlar barındırabilen devrim yerine,

dediğimde hafif bir sallanıp, “estağfurullah”

demokrasi kelimesinin yanına siyasi katılım

filan diyorlar. Nedense bazı işlerin para için

Erdağ Aksel, 1970’lerde radikal bir

isteğinin daha yakıştığını düşünüyorum.

yapılması sanki ayıp, ya da bir iş para için

kararla, İktisat Fakültesine girmeden önce

Gezi’de ki başlangıcı da bence devrimden

yapıldığında sanki iyi, düzgün yapılamaz

Amerika’ya sanat okumaya gitmesinden bu

ziyade katılım isteğine tekabül ediyordu.

diye bir inanç var. Sanat üretmenin içinde bir

yana, hayatını sanat üreterek devam ettiriyor.

Günümüzde yetişen genç sanatçıların

miktar insanın kendi içine dönmesi eylemi

Nesnelerin dünyası, nesnelerin kişilerle

siyasi katılıma ilgilerine tabii ki olumlu

var. Ben öğrencilere kendi kimliğimi, kendi

ilişkisi, sanat üretiminin odak noktasında

bakıyorum ama bunu günümüzde yetişen

sanatsal tavrımı yansıtmanın eğitimcilik

duruyor. Nesnelerle konuşuyor, onları

mühendislerin, ya da hukukçuların katılım

açısından profesyonel bir yaklaşım olmadığını

dinliyor, gözetliyor kimi zaman da onlarla

endişelerinden çok farklı göremiyorum.

düşünüyorum. Evet, anıt yapmaktansa hoca

oynuyor. 1985’den bu yana farklı dönemlerde

Özgürlüklere yönelik baskılara direnme ya

olmak bana daha uygun geldi. Hocalığı gelir

yarattığı gerilim nesneleri, tereddüt nesneleri

da siyasi katılım konularında sanatçı olmanın

kaynağım olduğu için yapıyorum ama tam da

ve güzellik nesneleri bu dünyanın birer

kişiye farklı bir statü ya da özel bir anlam

bu nedenle profesyonel bir tavırla yapmaya

parçaları. Yonca Keremoğlu, Erdağ Aksel

yüklediğini düşünmüyorum. Hayat tabii ki

çalışıyorum. Kendimi, kendi sanatımı

ile Amerika’da geçirdiği dönemi, görsel

sanatsal üretime dahildir, dolayısıyla sanatın

mümkün olduğu kadar bundan ayırarak ders

kültürdeki değişimleri, sanat üretiminde

içinde siyasete yer vardır, ama ne hayat, ne

vermeye çalışıyorum. Öğrencilerin kendi

de sanat sadece siyasete dairdir.

sanatsal problemlerini, bireysel sanatsal

kamusal alan kullanımını ve sanatçı olarak değişimlerini konuştu.

YK

1970’li yıllarda radikal bir kararla Amerika’ya

YK

çözümlerini ya da en azından çözüm

paralel olarak öğrencilerin öğrenme

çabalarını oluşturmaları için bunun önemli

mekanizmalarında yararlandıkları metotlar

olduğunu düşünüyorum. Tasarımlarınızı üretirken oluşan karar

sanat okumaya gittiniz, döndüğünüzde

ve algı biçimleri de yenileniyor. Bir eğitmen

de Türkiye’de siyasi karışıklıklar yoğundu.

olarak, 1990’larda Bilkent Üniversitesi’nde

alma sürecini nasıl tanımlarsınız,

70’lerde Amerika’daki avantgard ortama

hocalık yaptığınız dönem ile bugün

deneyimlerinizle beraber gelişigüzel mi

karşılık ve Türkiye’de ki siyasi karşıtlıklar

öğrencilerinize aktardığınız temel görme

ilerliyor yoksa bu süreç temelinde

içinde hiç geri dönmeyi düşündünüz mü? EA

70’lerde Türkiye’ye sadece üç kere kısa

YK

neden-sonuç ilişkisi mi barındırıyor?

biçimleri arasında nasıl bir farklılık oluştu? EA

Görsel iletişim dünyasındaki dönüşümlerin

EA

Bu tabii ki karmaşık bir süreç. Sorunun

sürelerle geldiğim için buradaki siyasi

asıl etkisinin üretim mekanizma ve

içindeki dualiteden yola çıkarsak yanıt, ikisi

karşıtlıkların keskinleştiği o atmosferi çok da

metotlarında olduğunu düşünüyorum. Görsel

de. Yani hassas bir tel cambazlığı gerekiyor.

fazla teneffüs etmedim. Ancak 70’li yıllarda

kültürdeki dönüşümlerin, sözgelimi yeni

Gelişigüzel bir bayırda ilerlerken, arada durup

Kuzey Amerika’da da siyasi karşıtlıklar ve

öğrencilerin eskilerden farklı olarak artık

haritaya bakmayı, navigasyon cihazının

politizasyon hiç de az değildi. Vietnam

aynı anda iki hatta daha fazla monitör (bir

mekanik sesi en kısa ve en pratik yolu tarif

savaşı ve savaşa karşı direniş sürüyordu,

TV, bir bilgisayar monitörü, bir playstation

ettiğinde bile bazen akıldışı bir patikaya

Watergate gibi önemli siyasi skandallar

monitörü) izleyebilen gençler olması görsel

sapmayı içeriyor. Ancak ben meselenin böyle

yaşanıyor, başkanlar istifa ediyorlardı. Yani

algı açısından biraz sorunlu olduğunu

dualitelerle anlatılamayacak kadar karmaşık

Türkiye’de insanlar birbirini vururlarken,

düşünüyorum. Bu tabii ki günümüzde önemli

ve tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Yani

Amerika sanatçıların keyifli keyifli avantgarde

bir beceri ve artan görüntü bombardımanı

üzerinde cambazlık yapılan telden düşmek

sanat yaptıkları sakin bir yer değildi. Geri

altında hayatta kalmayı sağlıyor. Ancak

döndüğüm 80’ler Türkiye’sinde askeri

tabii ki bu beceri sanat ya da tasarım

darbe sonrası bir apolitikleşme dönemi

öğrencilerine özel filan değil. Yani işletme

arasındaki ilişkiden bahsedecek olursak,

yaşanıyordu. İnsanlar devrim yapmaktan

ya da mühendislik öğrencileri de bu

izleyicinin eser ile etkileşiminin önemi,

biraz vazgeçmiş, vazgeçtirilmiş, buna karşın

simultane izleme becerisine sahipler. Bu

etkileşimiyle oluşan karşılık sizce ne

biraz kendilerine dönmüş, biraz sanata, aşka

bakma becerisi hayatı kolaylaştırıyor ama

kadar önemli?

zaman ayırır olmuşlardı. Amerika’ya geri

bu, derinlemesine bir görmeden ziyade

dönme fikriyle epey uzun bir zaman yaşadım.

yüzeysel bir görmeye tekabül ediyor. İşletme

Türkiye’de yaşama konusundaki kesin kararı

ya da hukuk okuyan gençlerin meseleleri

ancak 1992 de California’da yaşarken verdim.

onlara sunulan çok fazla görüntüyle başa

İdeallerinizi göz önünde bulundurarak 1970-80 arasında yetişen sanatçılar ile

öğrencilerinin meselesi ise bu görüntüleri

siyasi baskılara olan direnişin gezi olayları

üretmek ve bunlar birbirlerinden çok farklı

ile tepe noktaya çıktığı, demokrasi ve

meseleler. Görsel dilde söz söylemek çok

devrim kavramlarının tekrar tekrar tartışıldığı günümüzde yetişen sanatçılar arasında nasıl

Sanatçı kimliğiniz ve eğitimci kimliğiniz, düşünce yapınızı oluştururken birbirinden

farklar görüyorsunuz?

Sanat eserinin üretimi ile eserin teşhiri

Yaptığım işin tek bir şey söyleyip söylemediğini kontrol ediyorum. Tek bir şeyden, tek bir sözden kaçınıyor, anlam katmanları üretmeye çalışıyorum ki, izleyici o katmanların kıvrımları arasında hem benim öykümü, hem de kendi öyküsünü okuyabilsin.

derinlemesine bir görmeyi gerektiriyor. YK

İdealler hoştur ama değişirler de. Devrim ise fazla yüklü bir kavram. Tarih bize

işten bile değil. YK

çıkmak. Buna karşın görsel sanat ve tasarım

YK

EA

Görsel iletişim dünyasının hızlı değişimine

ayrışıyor mu? EA

Bu ayrıştırmayı muhafaza etmek için hep

EA

Beni ilgilendiren işin üretimi. Teşhir

bağlama göre aynı siyasi etkinliğe, zaman

çabaladım. İnsanlar eğitimciliğe ulvi, kutsal

beni ancak üretilmiş işin bir parçası

içinde devrim, bahar ya da darbe adının

anlamlar katma eğiliminde olduklarından,

olarak ilgilendiriyor. İzleyici ile eser ilişkisi

ci 59


Gerilim Nesneleri serisi, soldan sağa T-nesnesi kelepçeli, Bakır kaplı ve okside edilmiş çelik, Uzunluk 210cm, 1987 Pandoraprism, Oksitlenmiş pirinç ve boyanmuış çelik, Uzunluk 165cm, 1988 Tormentum, Bakır kaplı ve okside edilmiş pirinç çelik, Uzunluk 205cm, 1987

konusunda tabii ki bir miktar düşünüyorum.

YK

koleksiyonuna katıldı. Eserin Tate Modern

bir metin üretmeme endişesiyle sınırlı

gibi uluslar arası bir sanat kurumunun

kalıyor. Yaptığım işin tek bir şey söyleyip

koleksiyonunda yer bulması üretim sürecinize

söylemediğini kontrol ediyorum. Tek bir şeyden, tek bir sözden kaçınıyor, anlam

bir etkisi oldu mu? EA

Hayır olmadı. Eser benim için yaparken

YK

Galeri Nev’deki Aile Benzerliği serginizden

ilginç. Bittikten sonra ilgimi yitiriyorum.

katmanları üretmeye çalışıyorum ki, izleyici o katmanların kıvrımları arasında hem benim

ci 60

2011 yılında “Zenaatin Sureti” Tate Modern

Bu düşüncenin miktarı da, temelde kapalı

bunun nedeni sanat piyasasındaki değişen dinamiklerin yanı sıra neredeyse hemen hemen her eserin satılabilir olma durumu mu? EA

Evet iki sene önce uzun yıllar çalıştığım galerilerden boşandım. Bu tavrımın piyasayla ilgisi yok. Sanat üretme dünyası, sanat üretme süreci benim için ilginç ve zaten bu nedenle bu işe giriştim. Mekanizmalarının

öykümü, hem de kendi öyküsünü okuyabilsin.

sonra kişisel bir sergiyle ön plana çıkmadınız.

dönüşmesini seyrettiğim sanat gösterme

Sanırım, başkalarının sanatını izlediğimde de

Son 2 senedir galeri/ sanat fuarları gibi

dünyasını ise ilginç bulmuyorum hatta

bunu aradığım için yapıyorum

sanat çevrelerinden uzakta bulunuyorsunuz,

sıkıcı buluyorum.


YASAM SASMAZER


Tereddüt Nesneleri serisi, Detay (2 kilo kavanozda), 2000

Sanat gösterme dünyasındaki

ci 62

da fuarlarla sınırlı değil. Kâr amacı gütmeyen

fazla rakamların, serginin televizyon ve

mekanizmalar arasında yer alan eski usul

kurumların, ya da bağımsız küratörlerin

billboard’lardaki tanıtımı için harcanabilmesi,

galeri, fuar gibi alış veriş işlemlerinin,

düzenledikleri sanat gösterme etkinlikleri de

sanat gösterme dünyası mekanizmalarındaki

açık ve dümdüz ortada olması beni pek

bu mekanizmanın parçaları. Galerilerde ve

yeni aktörlerin hiç de etkisiz olmadıklarının

rahatsız etmiyor. Bir eserin satılması ya da

fuarlardaki gibi görünen açık bir para alışverişi

bir işareti. Tabii ki bu durum hala gösterme

satılmaması, hatta satılamaz olmasının

olmadığı için bu etkinlikler daha masum

eserin sanatsal değerini belirlemediğini

görünebiliyorlar ancak aslında oralarda da

düşünüyorum. Sadece o sıradaki fiyatını

bir alış veriş eylemi oluyor. Buralarda çoğu

gerilim nesneleri, güzellik nesneleri ve

belirliyor. Sanat tarihi “satılmasın ya da

kez el değiştiren görünmez bir değer olarak

tereddüt nesneleri ve en son Aksanat’taki

satılabilemez” diye yapılan eserlerin daha

“kamusal görünürlük” oluyor. Bir sergideki

‘Özerk ve Çok Güzel’ sergisindeki koltuk

sonra müstehcen fiyatlara el değiştirebildiğini

yapıtların prodüksiyon masrafları, yapıtların

değneklerinden bir helikopter pervanesi…

defalarca gösterdi. Dönüşüm sürecindeki

piyasa değerleri, küratör ve sergileme

Sanatsal açıdan insanların dünyasından çok

sanat gösterme mekanizmaları artık galeri ya

mekanı masraflarının toplamından kat, kat

nesne eserlerinizin üretiminde büyük bir yeri

dünyasını ilginç hale filan getirmiyor. YK

Geçmiş sergilerinizde gördüğümüz



Güzellik Nesneleri, Orospulu-k 2 (Whoredom 3), Bronz, Uzunluk 240cm, 2005

var. Bu nesneleri seçmenizde belirleyici olan

YK

faktörler nedir? EA

Nesneleri topluyorum, seyrediyorum, okuyorum, onlara müdahale ediyorum, becerebilirsem onlarla söz söylemeye çalışıyorum. Kendimize benzer şeylerle

ci 64

Çağdaş Sanatın sunduğu “özgürlük”

sanat dediğimizde neyi kast ettiğimiz sarih

tekrarı hissi yaratıyor ve oldukça hızlı yayılıyor.

olmadığı gibi, kuşkusuz hepimizin o kadar da

Sanatın geleceğini yönlendirecek belli bir

üzerinde anlaştığımız bir şey değil.

alan görüyor musunuz? EA

konusunda bir öngörü mümkün değil. Zaten

ortamında her üretilen eser bir öncekinin

YK

Tekrar rahatlatıcıdır. Hem sonra insanların

Sanatçı olarak yaratma sürecinde sanatçının ister istemez problem çözmekten

ilişkiye giriyoruz, üstlerine oturuyoruz, içlerine

kötü sanat yapma hakları da özgürlüğün bir

çok, problem yaratma gibi bir özelliği olması

giriyoruz, üstümüze örtüyoruz. İnsanı ayırt

parçası. Sanatın değil de sanat üretiminin

gerekiyor. Çalıştığınız mekan ve atölyeniz bu

eden özne olması ama aynı zamanda belki

geleceğini yönlendirecek çok fazla alan

kendimiz de bir nesne olduğumuzdan olsa

öngörüyorum ve bu da bana çok heyecan

gerek bu ilişki.

verici geliyor. Ancak sanatın geleceği

durumu ne ölçüde etkiliyor? EA

Çalıştığım bir kaç ayrı mekan var ve oralarda farklı şeyler yapıyorum. Saklanma


CÖMERT DOĞRU ESRA ŞATIROĞLU İLKE KUTLAY PINAR DU PRE SERDAR AKKILIÇ

13-16 Kasım, 2014 LK601

RED art istanbul Osmanağa mah. Serasker cad. Pavlonya sk. No:26/A Kadıköy - İSTANBUL Tel: (0216) 414 10 57 e-mail: info@redartistanbul.com www.redartistanbul.com


Tereddüt Nesnelerinden bir sergi görünümü, Numaralar 1-3, Karışık teknik, Uzunluk 181cm, 1999-2000

YK

mağaralarım olduklarından bu yerler benim

hep, Nişantaşı’nda oturduğum kahvenin

için önemliler. Son kertede karar vermek

önündeki kamusal alana dikilen bir heykel

etkinlik. Eh, ucuzluk, kolaylık ve kestirmecilik

yapayalnız bir eylem. Ancak ben Perşembe

ile yaşamak zorunda mıyım sorusunu

de sevilen şeyler. Sanatı görebilmek,

Pazarında, Eminönü’nde, ormanlarda,

soruyorum. Benim gündelik hayatıma

anlayabilmek, okuyabilmek ise emek

kış günlerinde plajlarda, sokaklarda,

müdahale etmeye kimin ne hakkı var?

isteyen zor bir iş… Sanatın eski, terkedilmiş

uçaklarda, sıkıcı toplantılarda ve kafelerde de

Tepeden inme bir tavırla kamusal alana

bir fabrikada ya da galeride sergilenmesi

çalışıyorum, oralardan da besleniyorum.

dikilen bir yapıtın “ çağdaş ya da güncel”

meselesi sanat göstericilerin sorunu. Sanat

olması hiç bir şey değiştirmez. Diktirilme

üretmenin kendi iç sorunları, sorunsalları

üretiminde ve sergi alanında nasıl

biçimiyle o yapıtlar darbe dönemlerindeki

bana çok daha derin ve ilginç geliyor. Tabii

konumlandırılmalı? Bu anlamda sanat ve

askeri rejimlerin tepeden inme diktirttikleri

ki üretilen sanatın sergilendiği mekanın bir

tasarım alanında halen gelişmekte olan

anıtlarla akraba haline gelirler. Ben kamusal

önemi var, ama sanatın en önemli ya da

İstanbul’da kamusal alanın sanatçılar

alanlara kalıcı eserler konmasına karşıyım.

tek meselesi de bu değil. Türkiye’de birçok

ne düşünüyorsunuz?

ci 66

Sanatı sevmek ucuz, kolay ve kestirme bir

Sizce kamusal alan kullanımı sanat

tarafından ele alınışı hakkında EA

EA

Sanatın, sanat eserinin ve tabii sanatçının

YK

Türkiye’de sanatseverlik kavramı sıklıkla

insanın büyükannelerinin evinde sekiz on

sanata tapma/hayranlık ile karıştırılıyor,

resim, üç beş heykel olduğunda, sanırım

sanatın sergilendiği alanlarda yine galeri

sanat ortamında ihtiyaç duyduğunuz değişim

kutsallaştırılmasına karşı çıktığımıza göre,

ve müzelerle sınırlı kalıyor. Türkiye’de

gerçekleşir.

kamusal alana sanatsal müdahale konusuna

sizce sanat ortamının ihtiyacı olan nasıl bir

da çok dikkatli yaklaşmak gerekir. Kendime

değişimden bahsedebiliriz?


CONTEMPORARY

I S TA N B U L

I S TA N B U L C O N V E N T I O N C E N T E R 13-16

NOVEMBER

2014

|

B O OT H

LK103

A H M E T G Ü N E Ş T E K İN MARLBOROUGH GALLERY | 40 WEST 57TH STREET | NEW YORK | 10019 | 212 541 4900 | MARLBOROUGHGALLERY.COM

AHMET GÜNEŞTEKİ N, ZEUS’UN PEGASUS’U / ZEUS’ PEGASUS, 2014, METAL SCREEN OVER CANVAS, 59 x 78 3/4 x 7 7/8

IN.,

150 x 200 x 20

CM


2014 CI

Art Fair Special: Contemporary Istanbul

ci 68


2014 CI

CI’ın yeni medya etkinliği bu yıl ikinci kez seyirciyle buluşacak. Bu yıl 11 ülkeden 20 katılımcının yer alacağı Plug-in etkinliğini Ceren ve Plug-in eş küratörü Ceren Arkman

Irkmak Arkman düzenliyor. Etkinliğin yaratıcılarından Ceren Arkman yenilikleri anlatıyor

Yeni medya sanatları üzerine contemporary

süregelen işbirliğini bir üst seviyeye çıkarıp

yaklaşması ve bize duyduğu güvenle

içinde bir bölüm yapmaya nasıl karar

daha geniş çaplı bir video art bölümü

birleşince, geçen sene 3 ay gibi kısa bir

verdiniz? ve neden?

yapma teklifiyle bize geldi. Biz video art

zamanda Türkiye’nin en büyük çaplı yeni

Aslında proje fikrini ortaya atan

kökenliyiz. Kurye olarak Türkiye’nin en

medya projesi ve dünyanın çapında da

Contemporary Istanbul oldu. Biz 10

geniş video art arşivine sahibiz ve en

benzerlerinin arasında sıyrılan bir fuar

senedir önce Kurye Video ve sonrasında

uzun süreli video festivalini düzenliyoruz.

konsepti ortaya çıktı.

da Grid Istanbul olarak Türkiye ve dünyanın

Ama ilk yıllardan beri hep ilgi alanımızı

Biz ekip olarak dünyada hala yeni

önemli çok sayıda sanat kurumu ve

daha geniş tanımlıyorduk. Animasyon,

medyanın iyi tanımlanmadığını ve çoğu

etkinliğiyle ortak projeler geliştirmekteyiz.

müzik klipleri ve video game gibi herkesin

zaman iyi sergilenmediğini düşünüyoruz.

Contemporary Istanbul ile de süregelen

video art saymadığı alanlara eğiliyorduk.

Hele fuarlardaki sergilemeler hemen her

bir ilişkimiz vardı. Ya Kurye standıyla

Zamanla alanımız dijital sanat ve tasarımın

zaman çok başarısız. Yeni medya işleri

katılıp bir dijital sergi hazırlıyor ya video

her alanını kapsayacak şekilde genişledi.

daha konvansiyonel işlerin, fuar spotlarının

cube organizasyonunu üstleniyorduk.

CI’ın teklifi gelince biz de bu alanı video

ve beyaz duvarların arasında ölüyor. Bizim

Fiziksel bir sergi yapamadığımız tek

art ile sınırlı kalmayan yeni medya alanını

amacımız ilk defa tümden yeni medya

bir sene oldu; onda da dünyanın ilk

olabildiğince geniş tanımlayan bir projeye

için tasarlanmış ve amacı işleri ön plana

AR (augmented reality) video sergisini

dönüştürmek istedik. Bizim konudaki bilgi

çıkarmak olan bir fuar düzeni geliştirmekti.

CI’da gerçekleştirdik. CI geçen sene bu

birikimimiz CI’ın yeni projeler açık fikirle

Bu konuda başarılı olduğumuza inanıyoruz.

ci 69


2014 CI

Plug-in’i yapılandırırken nelere

biraz daha yaklaşmış olacağız. İlk üç sene

Bu yıl odak konusu ses... Bunu biraz açabilir

dikkat ettiniz?

bizim Plugin’in kimliğini iyice oturtmak

misiniz? Ne gibi işler göreceğiz?

Öncelikle on senedir yeni medya

için belirlediğimiz zamandı. Bu nedenle

Ses enstalasyonları yeni medya içinde

sergileyen bir ekip olarak, yeni medya

Plugin alanını büyütmedik. Hatta seneye

önemli bir alan. Sırf bu alanda iş toplayan

işleri için ideal sergileme ortamını

de muhtemelen büyütmeyeceğiz. Şu an

koleksiyonerler bile var. Ama Türkiye’de

yaratmaya dikkat ettik. Tamamen siyah

hedefimiz aynı alan içinde rojenin kimliğini

çok fazla bilinmeyen ve takip edilmeyen

duvarların kullanılması, düşük ortam

iyice sağlamlaştırmak ve izleyicinin

bir alandı bu seneye kadar. Istanbul

ışığı, olabildiğince az spot kullanımı

Plugin’in ne olduğunu ve ne yapmaya

Modern’in Çok Sesli sergisi bunun

bizim alanımızı yeni medya sergilemek

çalıştığını anlamasını sağlamak. Bu sene

değişmesi konusunda önemli bir adım

için ideal hale getiriyor hem de bize

geçen seneye göre daha çok galerimiz

oldu. Biz de bu sene ses işlerini ön

CI’ın geri kalanından farklı bir kimlik

var. İşlerin çeşitliliğinde de bir artış

plana çıkarıyoruz. Dünyanın en önemli

kazandırıyor. Diğer önem verdiğimiz bir

göreceksiniz. Diğer belirgin fark video

sanatçılarından Zimoun fuarda büyük bir

nokta yeni medya alanını olabildiğince

art yoğunluğunda ciddi bir düşüş olacak.

işini sergileyecek ve Selçuk Artut’la sound

geniş tanımlamaktı. Dünyada birkaç

Video art’ın yerini ağırlıklı olarak ses ve ışık

art üzerine bir konuşma gerçekleştirecek.

video art fuarı var. Ama yeni medya fuarı

enstalasyonları ve kinetik/mekanik işler

neredeyse hiç yok. Geçen sene Münih’te

alacak. Özel birkaç sergiye de ev sahipliği

Öne çıkan galeri ya da sanatçı var mı

bir fuar yapıldı ama devamı gelmeyecek.

yapacağız. Art Brasil Brezilya’da video

Plug-in de?

Bir de yıllardır süregelen Kinetica var

sanatının gelişimini anlatan bir

Avrupa’nın en eski yeni medya galerisi

ama yerleştirme açısından fuar demek

seçki sunacak. Perte de Signal ise

DAM katılımcılarımız arasında. Kod

gerçekten çok zor; daha ziyade amatör

Kanada’da video sanatıyla ilgili küçük

tabanlı işler konusunda öncü bir isim olan

bir panayır havasındalar. Bütün bu

bir sergi ile katılacak. Kurye olarak

Casey Reas; 11 Eylül için yatığı ışıktan

örneklerin kötü yanlarını düşünerek Plugin’i

gerçekleştirdiğimiz Invaders sergisi ise

kuleler ile ünlü dünyanın en önemli ışık

yapılandırdık. Sadece video art odaklı

video oyunlarına odaklanacak.

sanatçılarından Paul Myoda; dünyanın

olmaması bizim için önemliydi. Hatta

en önemli dijital tasarımcılarından Simon

ilk planlama toplantılarımızdan birinde

Plug-in’i yapılandırırken örnek aldığınız

Heijdens; Avusturyalı ünlü ışık sanatçısı

CI tarafına üçüncü sene itibariyle işlerin

başka bir festival ya da fuar var mıydı?

Brigitte Kowanz ve kinetik ses işleri ile

maksimum %30unun video art olmasını

Şu ana kadar bu alanda yapılan fuar

ünlü İsviçreli Zimoun en öne

hedeflediğimizi belirtmiştik. Işık ve ses

denemeleri daha ziyade çalışmayan

çıkan sanatçılarımız.

enstalasyonları, dokunmatik ve interaktif

yanlarıyla bize yol gösterdi diyebiliriz.

işler, mekanik enstalasyonlar, jeneratif

Bu alan hala ağırlıklı olarak festivallerle

işler, hologramlar... Yeni medyanın asıl

ilerliyor. Yeni medyadaki gelişimleri takip

yeni ve heyecan verici olan alanları bunlar.

etmek için alanın önemli festivallerini

Olabildiğince çok bunlara yer vermek ve

yakından izlemek şart. Bunlar arasında

izleyicilere her zaman karşılaşmadıkları

Transmediale, Ars Electronica, Mutek,

gerçek anlamda heyecan verici ve “yeni”

Elektra, Japan Media Arts ilk akla gelenler.

işler göstermek temel amacımız. Bu

Bir de Resonate, bizim Grid olarak 3 sene

nedenle katılımcı listemizi video art’tan

önce İstanbul’a getirdiğimiz OFFF gibi

ziyade bu alanlara ağırlık verecek şekilde

seminerler var. Bunların hepsi çok önemli

kurguluyoruz. Ayrıca sadece galerilere

organizasyonlar ama ağırlıklı olarak alanın

değil bu alanda çalışan kurumlara, tasarım

uzmanlarının kendi aralarında tartışmalar

ve mimarlık stüdyolarına hatta teknoloji

yaptığı ve genel izleyicinin de devlet

şirketlerine yer veriyoruz. Bunu önemli

destekli çok büyük bütçeli AV şovlarla işin

buluyoruz çünkü yeni medya büyük oranla

içine çekildiği ortamlar. Yani PLugin için

ortaklıklara dayanan bir alan. Çoğu iş çok

uygun örnek oluşturduklarını söylemek

sayıda partnerin bir araya gelmesiyle

mümkün değil. Biz hem genel izleyiciye

ortaya çıkıyor. Bu nedenle biz de Plugin’in

hitap etmek hem de bunu çok büyük

kapılarını alanın tüm aktörlerine açık

bütçeli prodüksiyonlar olmadan yapmak

tutmaya çalışıyoruz.

zorundayız. Üstüne bir de koleksiyoner çekme ve yeni koleksiyoner yaratma

İkinci yılında Plug-in’de nasıl bir değişiklik

derdimiz var; yani bir yandan da bu işlerin

göreceğiz?

satılabilir, koleksiyonu yaılabilir işler

Değişiklikten ziyade ilerleme göreceğinizi

olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.

umuyoruz. Bizim en başta Plugin’in

Bu nedenle Plugin için önümüzdeki

projelendirmesini yaparken çıkardığımız

örneklere bakmadan sıfırdan bir yapı

bazı hedefler vardı. Bu sene bu hedefleere

oluşturmamız gerekti.

Plug-In’den bir görüntü, Istanbul, 2013 Kurye Video // Grid’un izniyle ci 70



2014 CI

Ali Emir Tapan, İsimsiz , 31×42cm, 2014

Buğra Erol, Evinde gibi hisset 1 , 80×123cm, 2014

ci 72

Hale Tenger, Ayyy yıldız, 40×40×30cm, 1988-2014


2014 CI

Bir sanat formu olarak

2013 yılında, 72,000 insan ziyaret etti.

Istanbul fuarına, Londra’dan Whitechapel

2013’te sergilenen eserlerin yüzde 67si

adlı bir kurum katılıyor. Whitechapel,

satıldı. İki bin eseri de iki bin ayrı kişi satın

edisyonlarıyla ünlü bir kurumdur. Whitechapel

aldı diye düşünürsek, yetmiş bin insan da

gelip CI’ya katılıyorsa, CI Editions’da gelecek

fuarı ziyaret etti, izledi, bilgi aldı. Ben her

yıla Frieze London’a katılacak.

insanın içinde bir şey satın alma duygusu olduğunu düşünüyorum. Mesela, bazı

Türkiye’de sanat edisyonlarına bakış

insanlar bilgi eksikliğinden almıyor, bazıları

açısı nasıl?

istediği eserlere maddi nedenlerden dolayı

Herkesin öncelikle şunu bilmesi gerekir,

uzanamıyor ama her şeyin bazındaki olay

edisyonların yatırım değeri vardır.

maddiyat değil. Bu nedenle CI Editions’ı

Koleksiyonerlerin bunu anlaması şart.

yaptık, amacımız ulaşılabilir olmak, daha

Edisyonlar zaman geçtikçe değerlenir.

doğrusu herkese ulaşabilmekti.

CI Editionsla birlikte, Türk toplumu artık edisyonları benimseyecek ve edisyonlarla

edisyonlar

Edisyonlar bu eğilimi nasıl değiştirecek?

tanışacak. Bu yıl CI Fuar’ında CI Editions’a

Amacımız, CI için özel üretilen imzalı

500 metre kare bir alan ayırdık ve bu konuya

edisyonların kişilerin yaşadığı ortamlara

insanları yakınlaştırmak için birkaç edisyonu

girmesini sağlamak. Ayrıca, bu edisyonların

da ücretsiz dağıtıyoruz. Ayrıca çok farklı bir

sadece CI için üretilmiş olması da önemli.

fiyat skalası belirledik. Böylece, herkese

12 galeri ile başladık ve 12 galerinin

ulaşabilir bir sanat girişimi yarattık.

Contemporary Istanbul’un bu yıl

sanatçılarının, sadece CI Editions için üretilen

yeniliklerinden birisi CI Editions adlı

işleri çoğaltılacaktır ve bu işler de herhangi

CI Editions girişimi, CI Fuarı’nın yıl boyunca

girişimi. CI Editions, sanat edisyonlarına

bir iş değil, özel işler olacaktır. İleride bu 12

devamlılığını nasıl etkileyecek?

odaklanarak, sanatçıların CI için özel

galeriye daha fazla galeri de eklenecek. Bu

CI Editions yıl boyunca herkese hitap

olarak ürettiği çalışmaları ve çeşitli sanat

edisyonlar sıradan edisyonlar değil, hepsi

edecek, CI Editions’ın özel sergileri olacak.

yayınlarının biçimsel ve tasarım boyutlarının

özel üretim olacak. Bu şekilde hem sanatçıyı

Örneğin bu yıl Europalia var. Türkiye’nin de

tanıtımını yapmayı hedefliyor. CI Yönetim

temsil edecek, hem de kolektöre sanatçının

yer alacağı Belçika’daki ülke sanatlarının

Kurulu Başkanı Ali Güreli CI Editions’ın

çalışmalarına yeni bir bakış açısı sunacak

tanıtım etkinliği ve burada CI Editions olarak sergi açmak istiyoruz.

amacını anlatıyor CI Editions sadece Istanbul da mı olacak? Bir CI Editions’ın amacı nedir?

sergisi ya da yurtdışı satışı olacak mı?

CI Editions’da sadece Türk sanatçılar

CI Editions’ın amacı, öncelikle sanat

CI Editions dünyadaki diğer fuarlara da

yayınlarının, sanat üretimi sürecinde önemli

katılacak ve İstanbul’daki müze dükkanlarına

Başlangıç olarak evet. Global olmak için

bir rolü olduğunu göstermek ve bu yayınların

da girecek. Bu sanat işlerinin tüm dünya

öncelikle lokal olmak gerekli ve bu bizim için

sanat çalışmalarının farklı kitlelere ve

müzelerinde de olmasını planlıyoruz.

önemli bir nokta. Fuarda bu bölgenin rengini,

sanatseverlere ulaşmasını hedeflerken yeni

Sonuçta, sanatçıların dünyanın farklı

bölgemizi yansıtmaya çalışıyoruz. Yeni ve

kolektörleri de sanat ortamına kazandırmak.

noktalarında tanınmalarını ve bilinmelerini

genç çağdaş sanatı ekleyerek bu rengi

Bu duruma bir de rakamsal olarak bakabiliriz:

sağlayacak. Örneğin, bu yıl Contemporary

güçlendirmek istiyoruz.

mı olacak?

ci 73


2014 CI

Sanatın ‘insan odaklı’ yapısını

Marcus Graf, Paul McMillen, Ali Güreli Contemporary Istanbul’un izniyle

benimsemek Contemporary Istanbul yönetim kurulu

hatta son beş yılda bu daha da artıyor. Buna

yapılandırıldı. CI Mag, içeriği daha kuvvetli

başkanı Ali Güreli, icra kurulu üyesi Paul

neden diye bakmak gerek, çünkü bu durum

ve insanların ilgisini çeken bir mecra olsun

McMillen, CI programlar yönetmeni

sadece sanat piyasasının büyüklüğüyle ilgili

istedik. Böylece dergi bir röportaj dergisi

Marcus Graf ve CI Mag editörü Hatice

değil, aynı zamanda şehirlerin kendilerini bu

haline geldi.

Utkan’ın katıldığı yuvarlak masa toplantısı,

fuarlarla özdeşleştirebilmesi de var. Fuarlar,

2014 yılında CI Fuarı kapsamında

şehirlerin marka değerlerinin artırılması ve

Bu yıl yine çok önemsediğimiz bir etkinliğimiz

bir dergi yapmanın sorumluluğunu

turistik hareketi de canlandırmak demek.

daha var. CI Editions, Contemporary

ve fuarı ele alıyor. Ali Güreli, bu yıl

Bu rekabet ortamında daha iyi olabilmek

Istanbul’un çeşitli sanat yayınlarının biçimsel

fuardaki değişiklikleri ve yenilikleri, Paul

ve iyi olmanın yanında bizim de öncelik

ve tasarım boyutlarının tanıtımını yapmayı

McMillen, CI fuarının önemini ve bu

verdiğimiz farklı olabilmektir. İstanbul, eşi

hedefleyen yeni bir girişim.

fuar kapsamındaki derginin üretiminin

benzeri olmayan bir kent ve onun da fuarı

Amacı, öncelikle, sanat yayınlarının,

önemini, sanat yönetmeni Marcus Graf,

farklı olmalı diye ilerledik. Elbette bir fuarın

sanat üretimi sürecinde önemli bir rolü

bir röportaj dergisinin sanat ortamındaki

başarı ölçütlerinden en önemlisi satıştır. Son

olduğunu göstermek ve bu yayınların

önceliğinden bahsediyor. Graf ve

gün satış rakamları o fuarın devamlılığını da

sanat çalışmalarının farklı kitlelere ve

McMillen, röportaj dergisi kavramanı nasıl

etkiler. Diğer yandan, fuarlar dünyanın en

sanatseverlere ulaşmasını hedeflerken yeni

ve neden benimsediklerini anlatıyor. CI

önemli buluşma noktaları haline gelmiştir ve

kolektörleri de sanat ortamına kazandırmak.

Mag editörü Hatice Utkan ise derginin

şehirlerin marka değerini de yükseltiyorlar.

Sanatın toplumda daha fazla entegre olması

son haline nasıl geldiğini ve CI Mag’in

gerektiğini bu şekilde gösteriyor olacağız.

insanları, çağdaş sanatı ve röportajları

Diğer yandan, Türkiye’nin kendi içinde

nasıl birleştirdiğini anlatıyor.

de sanat açısından eksikleri çok, mesela

Bu yıl ikinci kez düzenlenen Plug-in, yeni

sivil toplum kuruluşları yok. Galerileri ve

medya bölümü, fuar içerisinde 1000 metre

Ali Güreli :

kuruluşları bir araya getiren, galerilerin daha

kare Alana yayılacak. Bu yıl da, uluslararası

Dünya sanat fuarlarına bakacak olursak, en

sağlam olması için, yurtdışına açılmaları için

galeriler ve genç sanatçılar tarafından

eskisi Art Basel, 44 yaşında, sonra Arco-

SKTlara ihtiyacımız var. Bugün baktığımız

yaratılan ses ve ışık enstalasyonlarını,

Madrid gelir ve hemen ardından Art Cologne

zaman sanat galerilerinin iki şeye ihtiyacı

interaktif ve üretken görsel işleri ve video

gelir ve buralar dünyanın önde gelen sanat

var parasal ve bilgisel sermaye. Eğer ikisi de

sanatını sunacak.

noktalarıdır. Sonra FİAC!, Armory, Frieze

güçlü olursa dünya fuarlarına katılabilirler, son

geliyor ve sonuçta, bu altı fuar dünyanın en

gelişmeleri takip edebilirler, sanatçılarının

Ayrıca, Nisan ayında Glasstress, Venedik

büyük sanat fuarları arasında yer alıyor ve

ihtiyaçlarına cevap verebilirler.

sergisine, 3 Türk sanatçısı yer alacak. İlk defa

rekabet içindedirler

ci 74

olacak bu. Sonra Eylül ayında, bienal paraleli İşte biz de bu ortamda, SKT’ların eksikliğini

bir küratöryel art show olacak. Bu sanat

Son on yılda, Contemporary Istanbul fuarı

de doldurmaya çalıştık. Bu yıl, yine yenilikleri

etkinliği de galeri ve sanatçı iş birliği içinde

da dahil, dünyada sanat fuarı artışı görülüyor,

katarak devam etmek istedik. Dergi yeniden

20-25 galeriyi kapsayacak.



2014 Fair Special

Paul McMillen:

şeyler ifade etmiştir. Toplumda hep farklı

ziyaretçilerini yaratması gerektiğini

2014 yılında bir sanat dergisi yapmak ve

bir yer edinmiştir ve her zaman insan odaklı

görüyoruz. Bu nedenle hepimizin eğitim

bu derginin Contemporary Istanbul sanat

olmuştur. Benim de bu dergiyle ilgili radikal

ve iletişim konusunda aracılık etmemiz

fuarı ve etkinliklerinin bir parçası olması, bu

ve farklı bulduğum şey, derginin sadece

gerekiyor. CI Mag’in de bu konuda sosyal

konunun perspektifiyle bir şekilde alakalı

röportajlara odaklanması. Bu sadece bir

sorumluluğu vardır.

olmalıdır. Yani, bir dergi bir konuya bakış

sanat dergisi değil, öncelikle insanlar

açısı katabilir. Diğer yandan, fuar zamanında

üzerine bir dergi ve bu nedenle saf ve

Türkiye’nin yaratıcı enerjisi belirli düzeyde

basit. Okuyucular her şeyi ilk kaynaktan

istiyorum: Artık öyle bir dönemde yaşıyoruz

artarken, diyaloglar, etkinlikler, paralel sergiler

okuyabilecek. Bu en önemli kaynaktır ve

ki çoğu sanat yazısı gerekli hedef kitleye

de üretilir. Bu şekilde sinerjiler yaratılır ve

normalde zor elde edilir. Bu nedenle, radikal

ulaşamıyor ve başarısız oluyor. Bu durumda

bu da bu işin ticari boyutunu gösterir. Diğer

bir şekilde sadece insanlara ve özellikle de

paradigmalar değişmedi aksine kırıldı

yandan, sanat ve para artık özdeşleşen iki

sanat dünyası içindeki insanlara yoğunlaştık.

diyebiliriz. Ayrıca çağdaş sanat yazılarındaki

PM

Ayrıca son bir şey daha eklemek

anlayış, felsefenin de ötesine geçti. Bu

terim haline gelmişken, bu yeni-çağ üretim alanı da farklı nesilleri bir araya getirir ama

İyi bir sanat eserinde olduğu gibi, güçlü bir

arada, sanat insanların aileleriyle yaptığı bir

bir yandan da bu farklılıkları ortaya çıkartır.

iş üretilirken, içerik ve formun dengeli olması

aktivite haline geldi. O nedenle sanat yazısını

Birçok kişi sanatı bir kazanç olarak görürken

gerektiğini biliyoruz. Bu nedenle bu dergide

bu kişiler için anlaşılır kılmak zorundasınız

bir kısmı da hayat tarzı olarak benimsemiştir.

de estetiğin, formun ve materyalin uyum

ve bu durum belirli bir sorumluluğu da

Sonuçta, sanat her türlü bakış açısını içinde

içinde olması çok önemliydi.

beraberinde getiriyor.

barındırır ve bir ticari araç ya da obje değildir. Belki de öncelikle kendimize sormamız Şu an dünyada süregelen bir döngü var.

gereken soru şu: Neden birçok sanat dergisi

O zaman bir sanat dergisi yapmanın ağır

Birçok kişi kimin nerede sanat yorumu

kapanırken ya da yazılı versiyonları bırakıp

yükü vardır diyebiliriz. Ama bu yük CI

yazdığına bakıyor. Eğer bir sanatçının iyi bir

dijitale geçerken, biz bir dergi yapmaya

Mag’in de kimliğini belirleyen öğeydi. Bu

mecrada başarılı bir eleştirisi yayınlanırsa bu

karar verdik. Bu dergiyi oluşturmak farklı bir

dergiyi yapmaya karar verdiğimiz ilk andan

harika bir şey olarak değerlendiriliyor.

sorumluluk istiyor. Ama bu dergiyi herkesin

itibaren bir röportaj dergisi, öncelikle kişilere

Bu konjonktür bizim için önemli ve fuar da

yaptığı gibi yapmaya çalışsaydık ya da

odaklanan ve sanat dünyasındaki kişileri

bu tür etkinlikleri ve konjonktürü kendisine

piyasadaki her dergi gibi bir şey yapsaydık bu

ele alan bir dergi nasıl olur diye konuştuk.

çekiyor ve aynı zamanda kendisinin de bir

çok demode bir girişim olurdu. O nedenle bu

Ona göre seçilen konular belirlendi. CI Mag

konjonktürü var. Herkes burada toplanıyor.

dergiyi elli yıl öncesinden kalma bir yayın gibi

içindeki röportajlar, sanat izleyicisi ya da

Burası birçok galerinin ve sanatçının

yapamazdık ve bunu biliyorduk.

sanat sever için belirli bir birikim ve bilgi haline gelmesi için yapıldı. Iletişim ve sanat

kendilerini gösterme platformu oluyor. Bu platformda her şey insanlarla ilgili. Bu kişiler

Bu nedenle hem içerik hem de format olarak

iletişiminin beraberinde getirdiği sorumluluk

kim, sanatçı kim? Galeri sahibi kim? Kolektör

hem deneysel hem de radikal bir şey olsun

her zaman en önde tutuldu. Bu sorumluluğun

kim? Hedef kitle kim? Her şey insanlar

istedik. Diğer yandan, bu derginin insanların

bir etkisi daha var ki bence bu en önemlisi,

etrafında dönüyor bu nedenle biz de CI

arşivlerinde saklayabilecekleri bir değer

doğru yerde, doğru kişiyle, doğru röportajı

Mag’in genel olarak kişiler ve insanlar üzerine

olmasını arzu ettik.

yapabilmek. Yazarlar, kendi röportajlarını yapmak istedikleri kişiyi seçerek, röportaj

bir röportaj dergisi olmasına karar verdik. PM

Bizler Facebook nesliyiz. Bunun anlamı

yaptıkları kişilerin kişisel bakış açısını

Digger yandan, kültürel diplomasi ve

da ‘ben’ önemli, birinci tekil şahıs ile

kültürel paylaşımı da unutmamak gerek.

kendimizi ifade etmek çok önemli bizler

Türk sanatçılarının başka bir ülkede sergi

için. Bu durumu daha önce de 19. Yüzyılda

Kısacası bu röportajlara sıradan sanat ya

açması ya da yabancı sanatçıların Türkiye’de

sanayi Devrimi’nde görmüştük. İnsanların

da eğlence röportajları gibi bakmamak

sergi açması ve tanınmaları kültürel bir

birbirlerinden uzaklaşmaları ve kendilerine

gerekiyor, CI Mag, genel olarak benimsediği

paylaşım ortamı sunuyor. Bizim de dergide

daha çok önem vermeleri, onların yeniden

insan odaklı eğilimi, röportajlar ve dergideki

ortaya koyduğumuz konu bu. Sonuçta, bu

kendi içlerine dönmesini sağlamıştı. Bu

konularla ortaya koymaya çalıştı.

işin gerçekten de kişilerle ilgili olduğunu

durumda insanların söylediği şeyler çok daha

göstermek istiyoruz.

ilginç olmaya başladı. Bu nedenle röportajlar televizyonların hala çok başarılı olma

İşte, kapaktaki ‘Kim O?’ yazısını da bu

sebebidir. Çünkü herkes ‘ben’ kavramını

şekilde ortaya koyduk. Bu bağlamda,

duymak istiyor.

kişilerden bahsediyoruz MG

Marcus Graf:

ci 76

Hatice Utkan:

İşte bu nedenlerden dolayı CI fuarı bir

dergiye gereksinim duyuyor. Eğer müzelere,

Benim bakış açıma göre, sanat her zaman

galerilere ve sanat fuarlarına bakarsanız ve

çok karmaşık bir yapıdır. Sanatın birçok

sonra zayıf sanat eğitimini ele alacak olursak,

ölçüsü vardır ve yüzyıllar boyunca farklı

tüm bu organizasyonların bir şekilde kendi

benimsemeye çalıştılar.


– English Text Featuring: Şükran Moral, Nick

Hackworth,

Taner

Ceylan, Orhan Cem Çetin, İsmail Necmi, Erdağ Aksel

ci 77


08-11 Şükran

Moral

I shared my rage with this animation. I turned them into a brown rat… The brown rat comes out of the sewer and spits on the spectator’s face. The biggest material that artists can use is their brain, in other words, their body. I once used a gynecology table and I liked it. The young girl dolls I have been using for many years… What is important here is the concept, the material is just a tool. hr. Can you say that women’s rights are a dominant theme in your works? sm. Women’s rights issues are my bleeding wound. Those little girls in my works are me. hr. What are your hopes for our society? sm. To be honest, I don’t have any hope. I only wish that new generations will revolt against this society. hr. How would you evaluate Turkey’s art scene with the spate of new galleries and institutions?

Interview by HUO RF hr. I want to start by discussing your recent exhibition titled “Welcome to Turkey”. We have been going through a confused period here. What kind of a Turkey are you welcoming the viewer to? sm. Turkey progresses towards a destructive future where freedom may disappear. It is a Turkey where femicides are ordinary, where the education system is under pressure. We will soon be seeing a Turkey full of dogmas. I paint a very pessimistic picture. Through the “Welcome to Turkey” exhibition I actually point out our whole past and future. The statue of the girl represents Turkey’s future. A young girl depicted as a violated object, whose future has been stolen from her. I see this as being identical to our situation in Turkey. hr. We see a child bride representation… sm. The viewer is first confronted by a black cube. And in front of that is a stool upon which to kneel. The viewers watch the one-minute ‘Tales to Young Girl’ video from a very small hole on their knees. They watch a dark part of society. Here I punish the viewer: Kneel in front of the young girl whose future you stole.

sm. The quality of art doesn’t automatically increase with the number of galleries. This dynamism is all about money. But, if art is not accompanied by culture, it will collapse at the first sign of an economic crisis. hr. What are your new projects and exhibitions? sm. I will be at Paris Photo Art Fair in November with Gallery Zilberman. I think I will be the first Turkish artist there to have a solo exhibition. In 2015, I will have a solo exhibition at Bergen Museum.

– 12-17 Nick

Hackworth

sm. I usually start out with what I have been through and experienced. My performance piece titled “1994 MARRIAGE WITH THREE MEN” was a direct response to me being sent back to Turkey from Italy highlighting my status as a foreigner in Italy. I reflected racism within Europe in my work. I lived lived in Italy for 20 years, but I was always travelling. Culture is only useful if it’s interiorized. Culture is not about visiting museums or buildings. My trips between Turkey and Europe have a huge impact on my works. You can see in my “Hamam” video, Pompei’s wall pictures, Caravaggio’s beam of lights as well as characters of Passolini.

sm. When we talk about knowing the producer, we reach the artist. My daily life is mostly stormy. I have this ability to get into trouble. When I look at my life I know that I repeatedly start from scratch: with luggage in hand. I maintain sacred indispensables in my life. I used to walk an hour at Villa Borghese when I lived in Rome. For the moment I settle for pilates. If I am in Rome then I take a newspaper and go to the bar next to my home. Here in Turkey I cannot go out. My life is sometimes so complex that it even surprises me. hr. You work with different media. What orients you towards a certain technique? sm. In 2011, I had to do an animation called “Mirror”. Although I don’t like animation at all, it was the only way for me to share my opinion properly. In 2010 I had to leave my country because of death threats,

ci 78

af. Maybe what I’m trying to get at is that I don’t want to put off the person who wants to buy a piece of work and start to build a collection. And I know that semantics are just one of the things that get in the way, but it’s a place to start. In general I would prefer it to be easier for someone to approach an artist or approach a gallery and not feel intimidated. I think the artists would benefit from the whole art world being more open or inclusive. nh. Yes it’s a nice idea and a common complaint that the art world is intimating and elitist, but there’s always been a tension in the art world between inclusion and exclusion. The confusion comes because there are two things meeting in the art world. There’s art – the history of it and all the beautiful possibilities wrapped up in the idea of art as this zone of creative freedom where almost anything can be imagined and made - and then there’s the reality of the human world with its grim hierarchies, greed and social distinctions. Unfortunately the art market largely operates through exclusion because, in the main, financial values in art are animated by the specter of scarcity value. So a gallery will say there are only X number of these paintings and I can only really sell them to important collectors – immediately establishing a hierarchy in which the work is placed above the prospective buyers in importance. You must aspire to ownership… It’s this age-old status quo that some utopian strands of modernism hated so much. Some wanted the values of new forms of art, design and aesthetics to permeate life to such an extent that they transformed everything and yet were invisible, not reified in objects… If you think about that kind of dream of art and creativity, where it’s all around you… Music is much closer to that, even in a consumer context, it’s cheap and almost universally available through the net… if. I’m very interested in how social media is going to change the landscape of buying contemporary art. nh. Well the positive thing is that the net has, as with every other sphere of life, eradicated distance. Anyone can go onto Instagram and start following a bunch of really interesting artists or curators and through that and other social media you can see what they’re seeing or making or are finding inspirational. Obviously all that posting can be very self-conscious but these feeds are basically dynamic notebooks or mood-boards… That’s a fascinating new phenomena… So if you’re an experienced or just adventurous buyer you can go online, find artist and create a relationship directly with them if want and the really interesting thing there is you can really connect with what an artist is doing and thinking about and make up your own mind about it. But in the main I think the gallery system will survive, especially at the top of the market, because galleries perform an editing function, picking a handful of artists out the multitude and saying these are great and interesting artists. Galleries tend to have styles that loosely connect the artists they show and of course they’re becoming a little more like brands that people trust…

hr. You faced various difficulties while you were studying and living in Italy – a history that comes across in your work. Can you explain how these events manifest in your practice?

hr. Your attitude attracts attention. Where do you just stand and exist? What are your daily habits? The best way to understand an artwork is to know its creator better.

real inner compulsion to do so, to acquire and own art. They follow the art world religiously – who’s new, what’s going on with this gallery or this artist… You can compulsively collect stamps or broken car stereos or pretty much anything. I’d just say that art is one of the best things you can collect, one of the most rewarding…

Andrew and Iain Foxall of directors of this magazine) contemporary art over lunch with critic and gallerist

Foxall Studio (art discuss collecting in Halepi, London, Nick Hackworth.

af. I don’t like the word ‘collector’. I think we need a new name to get new generation to get engaged with buying contemporary art. I mean I don’t think they would want to be known as collectors. nh. Why don’t you think they’d like the word ‘collector’? af. I guess its because I feel that there’s some sort of stigma attached to it, as though you have to have money. The name ‘collector’ makes collecting sound really boring. nh. Well. I see what you mean but think collector is an appropriate term… Galleries have different types of customers, there are those who buy once or occasionally, or want art for a new house and then there are the ‘real collectors’, people who have a

But changing tack, there’s another kind of elitism present in the art world, one that I think is justified and can’t be ignored, which is that contemporary art is a very specific thing, with a specific history and context. A lot of the art made today and indeed in the last century is self-referential, its made in the knowledge or even in response to other work that has been made, or in the light of a cluster of theories about art, so that if you take a work like that out of context its not going to mean very much. So there’s a certain amount and type of knowledge you need to unlock a lot of art. In London Jake Chapman recently got into trouble in an interview for saying that it was a waste of time to take kids around modern galleries because obviously they won’t be able to engage with in any meaningful way. Predictably everyone got very PC about it and pseudo-democratic and started saying how monstrous Jake’s opinions were. if. Yeah, I think I read a response to Jake in the Guardian that said something like kids really enjoyed the Matisse because of the colours in his paintings



and it was kind of proving Jake’s point that kids didn’t enjoy art on the same level, they enjoyed like a funfair attraction with loads of different colours, implying that if it wasn’t colourful, they wouldn’t enjoy it. nh. Yes, absolutely all the people who came out to condemn Jake just said really obvious stuff and the assumption behind their criticism is that democratic is good, and making culture as accessible as possible is good. Jake’s more philosophical point is that the value in a thing is particular to that thing and its specific context. What is this thing we’re looking at? It’s not football, it’s not jazz, it’s something else, it is it’s own thing.

to tell my own story. I want to start this journey with my own experiences. My 1998-2002 Galerist exhibitions were about my own life, my sexual orientation and the admiration I have for the male body. This time I am reflecting my spiritual and metaphysical side.

18-23 Taner

hu. Your metaphysical and spiritual sides?

Ceylan

hu. Explain how you practice these rituals? tc. This cannot be developed later in life. I have been a mystic person since my childhood. My sixth sense is very strong and I did fortune telling for many years. My dreams orient me. I wake up very tired. In my life, this life is interlinked with another life. And this is how I feel when I paint. As if I wasn’t here. When I don’t paint I feel lost, like a fish out of water. I am a person with vulnerabilities and sensibilities. I can be depressed easily and I am fragile. I can be influenced easily by anything. I have been meditating for many years to calm myself down and to bring balance to my state of mind. And then I started to do various practices.

Art is a very particular thing and it can be difficult to navigate if you don’t know its history. One standard, depressing response to contemporary art, from people who for whatever reasons don’t know much about it, is to see a difficult work of art and then dismiss it and all of art as a load of pretentious crap. if. Yes it’s weird when you compare that to the way people speak about music: when people hear a bad album, people don’t say ‘music’s shit’ like they do with contemporary art… af. Yeah, in one of Grayson Perry’s Reith Lectures he recalled that Alan Bennett had said he wanted to hang a sign in every gallery saying ‘you don’t have to like it all.’ nh. On the hand there is something strange about the interaction between modern art and mass audiences, which you have to remember is a relatively new thing. I used to take groups of people through museums and I’d always try to get someone to walk into a room and look at the works in front of them first and think about them and only then, look at the wall label telling you who made the work. If you watch people in museums they always look at the wall labels first. There’s something sad about that. It renders the works themselves a bit inert. if. A lot of my friends don’t engage in buying art. These are people with good powers of observation, critical thought, all these things… but there must be a way of getting them interested in buying art. I think it’s a question of breaking it down a bit… to have some introduction to it that bypasses all these systems that just seem to get in the way… nh. Well… did you ever see these yellow vending machine that were in east London a while back? I can’t remember what they were called. They weren’t very serious but it’s interesting in terms of what you’re talking stripping away all this stuff. You put in a few pounds and you got an small art object of some kind, they were pretty weird things I remember and I don’t think you were told the name of the maker, or if you were you’d never heard of them anyway, so there’s relatively pure exchange of money for this object that zero functional value and is just there, and if you’re lucky, interesting. af. That’s perfect. Huge vending machines instead of galleries. nh. Hmmm… I don’t think Contemporary Istanbul is going to be very happy with you if we do that. if. … huge, ram-raid proof, vending machines. And you could put a curator inside the vending machine to choose your artwork for you. Let’s roll these vending machines out. nh. Artvend. af. Artvend.com!

hu. Can you explain a bit about your understanding of the concept of the Golden Age?

In his recent work, artist Taner Ceylan resorts to introspection and his spiritual side with ‘Golden Age’, the new series he had been working on. Ceylan discusses the transition point between this and the previous ‘Lost Paintings’ series. Interview by Hatice Utkan hu. You staged your last exhibition in New York with ‘Birth of Hope’ and ‘Spring Time’ which your Turkish audience have not yet seen. Do these paintings constitute the completion of the ‘Lost Paintings’ series? tc. Yes, I completed the series with these two paintings. These paintings criticize orientalism. They aim to break up the conventional approach to orientalism. With them I express how orientalism seen in tales and prose appealed to me. But I also wanted to show how distorted it was. hu. In your ‘Spring Time’ painting, we see a Louis Vuitton monogram on the Iznik tiles and an Arab prince smoking in front of it. Why did you chose that particular monogram? tc. I actually took the picture of these tiles at Topkapi Palace. I wanted to comment on the power of all this richness, this splendor, and the amount of the money spent. The museums and big exhibitions inaugurated in Doha are beyond my comprehension. Museums open as a result of the shaping of Western art by the money that Arab aristocracy spends on it - such as Guggenheim, Louvre Abu Dhabi. Art is about freedom yet figurative art is forbidden at these places. So everything there has a prerequisite. Museums comes with conditions from the very start. Damien Hirst censored one of his artworks in order to be exhibited there. It is a contradictory environment. I wanted to emphasize the paradox that lies in the presentation of art by the power of such wealth. I wanted to express a hedonist life, the debauchery that can exist. One could perceive the Louis Vuitton monogram as a metaphor for western wealth. hu. The painting ‘Birth of Hope’ shows a bloody hand and a white bird. Please explain the meaning? tc. This series aims to criticize orientalism. The peacock represents the beauty of the Ottoman but all beauty comes with a price. In fact behind this beauty there is also atrocity, I wanted to say how much blood was shed. It is a tainted beauty. hu. What can we expect in the ‘Golden Age’ series? tc. In the previous series I worked with someone else’s story. I have now resorted to introspection and I want

ci 80

tc. I have been involved with spiritual doctrines for many year. I meditate and I have interest in esotericism and various superstitions. They are not linked with religion but with the rituals and spirits.

tc. It is the period foreseen by the esoteric knowledge I have been reading. It’s an age that will come. In general such an era will come. It will be an utopic period where there will be no war, no borders but even dreaming of such an age allows you to create a biosphere, and that’s good. Even if they call it a lie or call you a lunatic, at least for people like me who are painting it is great to live that way. There is a book titled ‘2150 A.D.’ which is known to be one of the most important works of macro philosophy written in the 1960’s. It is a good book to start with in understanding these ideas. hu. Will these series continue as sculptures or paintings? tc. Both. In one of my drawings I had a deer, while my first sculpture Moon Tale included the same figure. I wanted it to be a three dimensions reflection of sculpture, painting and drawing. hu. In these paintings we see a different style. Different compared to the previous series. It seems as though you have returned to classic painting. tc. First of all, I was expecting a transformation from myself. I mainly used classical elements in these new paintings. The classical landscape, a gilded framework. All these were important elements. Everything seems vulgar and degenerated; no one seems to have time or patience. But this painting is the contrary. There is a classical and beautiful landscape and it challenges the present time. hu. Is this something that you think will continue in your painting? tc. Painting chooses its own path. Actually I wanted to paint the images of the Golden Age I mentioned to you earlier. But this classical landscape is also an image of the Golden Age. Where can you see such a landscape nowadays? You need to leave the city. Even if you do find that nature, how will you get into that state of mind? Painting it that way makes it Golden Age landscape. In the Lost Paintings series I was focused on orientalism but this time I paint the scenes that are not on a classical landscape. For instance with my painting titled ‘Moon Train’, I put a non-existing scene in the landscape. I want to proceed with these non-existing scenes. Painting the life of a classical painter whose private life was not painted on a canvas, in other words I can paint the Golden Age of a painter. hu. What do collectors think of the paintings? tc. You have some responsibilities when you do such paintings. These paintings can be heavy for some collectors. This is not only in Turkey; we face the same in Europe too. I believe this situation provokes the collectors somehow. It is not easy to place two figures having oral sex within a classical landscape. I have thought a lot about it. This means taking a certain responsibility. I had the same feeling with my ‘TanerTaner’ painting. There, the same two figures –and they were both my auto-portrait- were having sex.


Bağdat Caddesi No: 350 34738 Erenköy İstanbul/Turkey

BOOTH: LK706

Flóra Borsi, Perfect Match, 2013, Edition of 20, Chromogenic print on archival paper, 70x52 cm


hu. Do you have a collection of your own? tc. I buy some artworks. In fact I used to not buy paintings because was scared of the influence that they might have on my work, but I cannot resist anymore. But I cannot hang them because my drawing or my spirit is influenced. I cannot help it; I am influenced every time I see them. hu. Do you have any unease with art being a commodity that can be bought and sold? tc. I am not obsessed with these commoditization matters. I think selling artwork is valuable. I am not a person who can produce very easily. I get inspired and I don’t duplicate them via photocopy or printers. Every two months a painting is done and all of this has a cost. Food, bills, life… I pay for all myself. If had to do supplementary work then I would not be able to do this job in such a way. I tried once; I had a side job to live on but I don’t have the strength to do it anymore. Luckily my paintings are selling at the moment and it produces itself again. I am very lucky and that is very precious for me. No need for taboos on that matter.

students know pretty well, ‘why’ is the question that I ask frequently. I need to get that answer and it is only then the material becomes legitimate. Or they would say ‘I want to shoot portraits’; but when I ask them why, I see that most of the time there is not answer for that and this is very displeasing. Actually the opposite should be done as a method and start with a theorem. In other words what is your stance? Or such as what do you want us to think.

mg. In fact behind this lies (you have mentioned about nothingness) existentialist approach, doesn’t it?

mg. Then your are not a formalist, but rather a philosopher. You see photography as a research tool.

mg. You mentioned Woody Allen. Allen is a man, who makes one both laugh and upset. He has got sad, melancholic, dramatic, and sometimes melodramatic films. In fact I can see this kind of understanding of humour critically in your works. For example, you seriously mock photography both in form and in content in Wallpaper. It has a critical dimension and a sincere, but a weird humour, doesn’t it?

oc. Exactly. Photography is only an excuse. mg. In that case are you a photographer or a visual artist? How do you see yourself?

oc. I don’t really know… But I am curious. Undoubtfully I am a photographer. I can’t change this fact even if I don’t take any photos from this moment on. It is definite I am photographer by profession and I do earn my living from it. I am only happy that photography is the job I know the best and I use it as I know the technique and I am rather in control of it – I have been doing it for years. Every discipline of art has its own insufficient parts related to expression. If photography doesn’t have the thing that I want to present, what I have in mind, what I feel, then I always go for other means. As a matter of fact I don’t know what I am. I write photography etc in my resumes anyway. First of all, I need to dignify photography, but that etc part is not lighter than photography and if we can go back to‘there is nothing more practical than a good theory’again, sometimes in certain situations it forms during realization in the development of concept and there photography can’t be its material yet it can’t communicate with the spectator through photography. In that case it becomes necessary to change the language.

24-34

mg. In my opinion the sentences you use in the Wallpaper series, which we will be talking about soon, are as important as the photography itself.

hu. You don’t want to be a public figure. Can you explain? tc. Yes, I don’t like media attention. I try to stay away from TV programs because I don’t want my face to be seen in front of my paintings. This is very important. We have seen colleagues do this in the past, it cost them their lives. But my name is not related to me anymore. This is part of the process. It doesn’t mean something in the wider world but it is important in Turkey.

Orhan Cem Çetin

oc. Yes, the sentence is really important. As a matter of fact, sentence is an important part of that work and in the end, sentence comes first when I show it in somewhere and it is necessary to look at that photography while keeping this in mind. Photography has also got an issue as such: photography is nothing with a context. mg. What does this mean? Can something that is without a context be nothing without a context? Because nothing can’t be nothing anyway. oc. Maybe I might have said something extreme; surely not nothing. Instead I can presumably say ‘Blank’ in other words ‘Empty’ or ‘Bluff’.

Orhan Cem Çetin, for whom photography is a research tool, proves in his new series Wallpaper how the combination of photographic images and written sentences simultaneously evoke a complex mixture of numerous feelings and thoughts at the spectator. Marcus Graf speaks with Çetin about how he combines words with the pictures and what this series means regarding photography’s ‘discourse’ and ‘expression’. mg. In one of the interviews we made before, you mentioned that one of your teachers once said that ‘there is nothing more practical than a good theory’ and this has changed your life – maybe we can start from this point. This kind of statement emphasizes the conceptual dimensions. Starting with this sentence, how is your approach to content and form? oc. The teacher who said this was a social psychologist. This is actually a very general theorem. This is not only effective for art or photography, but for everything in life and it really did change my life; because I apply this not only in my photographic work, but also for my life in general. If you know really well the reason why you do anything, even things like leaving here and going to the shop, then transformation of this into an event becomes easy. What you will do, which material to use becomes apparent. The course also becomes apparent. Also you do not need to think so much on how you will produce it. When I observe people around me, I see both my colleagues and my students do the opposite. For instance, when a student comes to me about a course or a graduation project and when I ask them what they would do with that project, they start by saying ‘I will shoot polaroid’. Then I immediately ask them why. As my

ci 82

mg. This is rather a radical statement for an artist who creates visually; because how would you create Nothing visually? oc. This is a situation that happens automatically; this is not a thought I came up with. There are lots of philosophers who say the same. In other words, a photography shows; but doesn’t tell. mg. Yes this is important. In fact photography has already been performance art, hasn’t it? oc. Yes. There is an image that we all see. This evokes something in all of us. But are these connotations are the one I aimed for? Or am I maybe trying to say something subtler? Photography is incapable of explaining this. It hints a reality; but it absolutely doesn’t say what it means. Text achieves this; but text doesn’t indicate the reality. It is exactly the opposite. mg. Do you create a new entity by combining two inadequacies? oc. Yes, that is what I have been trying to do in works with text is this. Meaning comes from one and reality comes from the other. mg. In fact you have actually highlighted this with the statement ‘there is nothing more practical than a good theory’. As a result you believe that we have to question our reality and to have critical point of view. Well but, is this not tiring? How do you cope with it? oc. It is tiring for sure, but who said that I could cope with it? Just look: who can tell that I am thirty-two years old –it killed me. (Laughing)It is really tiring; but I don’t complain – contrary I like to be tired.

oc. I think it is impossible for a person, who thinks just a little bit, to live an existentialist crisis; this is the main issue of every one of us and I thank you to verbalise it. For example I am big a Woody Allen fan. When you look at my works, they are works emerged around an existentialist crisis.

oc. It is true that it contains comedy. For example when my book ‘Bedava Gergedan’(Free Rhinoceros) first came out, there was a need to find a section to place the book in the bookstores and I haven’t actually thought about it. It is not a story; it is not a photography book; we have thought quite a bit together with the publishing house on what this book is. It ended up in dark humour section. I think this explains it; because as you said there is sadness and a heavy feeling, yet humour is a way to deal with it. mg. Coming to the Wallpaper series: could you please explain its form and content? oc. I came up with it through different routes. Initially I should talk about its conceptual dimension: since I have said it from the very beginning, photography is being nothing – related to photograph showing something but not telling anything. In the formula I have just mentioned, this is the point I came to. During my art history readings, I came across with this expression especially in early Christian art: The artist does not have any freedom at all. It has to explain the arrangement as it is and he/she doesn’t think much on ‘what I am going to draw’. mg. It was being copied most of the time; they continued what the master was doing. oc. Yes. They just make the same thing a bit more striking. Since the theme is the same, then how and why do look at that painting? They should so something related to the perspective or with brush strokes, so that they can change the visual since they can’t change the meaning. As a result there is an issue that these depictions should make one think under these pictures. Today we do know that artists have started to act as philosopher, thinker etc. I reached my point on what should I make people think by taking off from the pictures, which can have standard meanings, tradition, using this format. I have set out to this work without wishing to lay down the law. In other words these photos are somewhat meditative. There is a sentence – this actually is a very poetical sentence. With this series, I suggest to drag people to a deeper level of thought by starting an association chain with this sentence after a photograph. mg. You add a new level in each visual in your works anyway. Just when you discuss parallelism or difference in between written text and visuals. In that case which one comes first: visuals or the text? oc. Both can be; but mostly text came first. mg. Then something comes up to your mind and you write. Is that so? oc. Yes, like an aphorism. For instance there is a document: I write it there line-by-line; I add yet another one after thinking. It is like thinking about a text while looking at a picture. For example there is an empty stadium in one of works. One of the Wallpapers. I shot is it some time ago. Something struck me when I met that scene. I have looked at that picture for two years and thought what it makes me think. There was something that I wasn’t comfortable with. mg. I fact most of the time we know this process from artists. For example an artist works, thinks, adds onto a picture for years. There is nothing like that in photography artists, isn’t it? oc. I lived something as such. Then I realized all of a sudden and yes that was what it was trying to tell me. The sentence came afterwards. There are times that the opposite also happens.


‘14

PETER HRISTOFF

KAHRAMANLAR

HEROES

Booth: LK105

23.10 Yusuf Aygeç Neslihan Başer Furkan Nuka Birgün Mahmut Celayir Cenin Merve Denizci Murat Durusoy Murat Germen Peter Hristoff Jennifer İpekel Dieter Mammel Nihal Martlı C.A.M. Galeri Şair Nedim Caddesi 25A Akaretler, İstanbul tel. 0090 (212) 245 79 75 www.camgaleri.com www.facebook.com/camgalleryistanbul twitter.com/camgallery

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Giuseppe Mastromatteo Yeşim Şahin Bruno Walpoth

23.11 2014


mg. When you find an attractive sentence for instance, do you take the photo accordingly? oc. There are times I do. It can also come out from the archive as well. As the creator my situation is kind of different. As I am the person who is taking the picture, it is impossible for me to be neutral for that work. At least I have got the memory of facing that scene. Since I have lived there and since there are levels of before and after, I have got no chance to see the photograph without a context compared to the person who meets only that photograph. Therefore the sentences can come before and after the photograph. mg. So, the nothingness without a context mentioned in the beginning of the interview is valid for it? In fact it is not. oc. Yes, it is not valid for it or rather it is not valid fort he photographer himself. One takes the picture within a context anyway. What I am stating is valid for the spectator. mg. Well then did you really do Wallpaper for the wallpaper of your computer? How will those kinds of transfer occur? Is there topic of questioning the media? oc. We have been living with screened devices for a long time. I am person, who has lived in the times before. I remember the time when television was brought our home; I even remember the first time a refrigerator was brought our home. I was born in a house where there was no refrigerator. There was transistor radio – the sound was heard ten minutes after the radio was turned on. I have lived them all. The relationship formed with the screened devices for current generation is obvious; but not for me – it is a very interesting thing. I observe as a person who remembers the time before Windows –people can put a picture on the screen when they turn it on; there is a possibility like that. So how does that picture is being chosen? I started to look into that a bit – that place is actually a channel for photography. mg. It is a very important thing. Normally an exhibition guest does look at your work five minutes mostly. But when they turn it on with the screen, it is always in front of them, isn’t it? oc. Yes it always there all the time and it didn’t occur that it is a channel for art in the first place. This is like a feature of the device and it comes together with some wallpapers. You can download it from Harley Davidson website. Everybody can use this a promotion material. When I saw how people personalised this, I realized that everybody, including a shopkeeper, puts a visual related to their own existence. They choose their picture from their homeland or their children or something really psychedelic. It is obvious that they do this to have moment of meditation when the screen is turned on. This is generally a choice that reminds them who they are and why they need to survive. Only then I remembered this is the place that is suitable for this format – an impeccable and ideal place in order to make people live a moment of meditation once in a while, hint with a sentence and drag to deep thought. mg. Taking a step further, we would like to realize in CU Editions project: to make people actually download Wallpaper with a link from there. Therefore, what would like to say within this edition’s format? oc. This is another extent. We managed to make it limitless for sure; but in the end the artist has to form a fund for his/her next work in a way with the work that he/she did. That is why unfortunately we sell our work. This couldn’t have been exclusive. Since it would be used on the screen, it can’t as in the hard copy print. So, how would we limit it if we wish to limit it? A price does not form when we don’t limit it. Since there won’t be a number such as three or five or ten and since we dream of something in mass, we keep the number of editions high. It is like expressing with thousands. It would be downloaded there and then. A price is also being created. Therefore a certified screen copy of that person is also being formed. Since they are “wallpaper for everyone”, it contains different themes. Some of them might not mean anything to the user, but one of them can really affect him/her and would like to think each he/she looks at it. mg. Price has a symbolic meaning within this process. Yet you would be selling for a dollar, wouldn’t you?

ci 84

oc. Yes, just like the travelling pound shops. You can buy something from there if you need it, but sometimes people are ashamed of buying something cheap. They think if they are buying something banal or if it is disgraceful. It is not like that for sure. It can be thought just as downloading music. mg. When you were talking to your friends, what kind of feedback did you receive on downloading an original one dollar Orhan Cem Çetin? oc. Generally everybody finds it very exciting. If you think about it, do people really need a hard copy print? At least photos of memory. People don’t usually print their pictures. Yet we consume pictures from the screen anyway and that one-dollar is like a donation since I shared watermark version of some of these pictures in my blog before. Anyone who knows the way could have taken this from there and used them. This process, a price being paid to it, picture coming without a logo, it being digitally certified in a way are actually the things that connects the artist and the spectator. I am also living this process in order to get the appreciation or somebody making an effort and deduct a lira and spare that lira for me. Structurally I wish to add: icons usually get collected on the left hand side of the screen or they get separated to both sides leaving the middle bit open. Yet this is not a definitive rule. An icon can come up to anywhere. That is why these photographs have some sort of feature: there is no punctum in anywhere. I am talking about a small detail that can change the whole meaning. There exists no dot as such, because an icon can come up onto it anytime. mg. It is called all over composition in art. Like the pictures of Jackson Pollock. Everywhere is equally important, isn’t it? oc. Yes or the picture is only made out of punctum. In other words, even if loads of icons get collected on the picture, one can still see the picture in between those icons. mg. I think this is also interesting for you as well. Think about it: you are hanging about and somebody his/ her laptop on. It must be a nice feeling to see one of your wallpaper on his/her screen. oc. I have been waiting to see someone reading my book in the ferryboats only to say ‘That is me. I am the one, who wrote it’ (laughter). mg. One of the significant part of this project is to be international. One can reach to certain environment, intelligentsia within Turkey or Istanbul, but you can reach anywhere with this project. Someone in China or States can also download it, right? oc. I wish. Yet these sentences are written in two different languages. I use Turkish and English together in some of works. Some of them are not full translation. English can be a different text. mg. Yes, I know you are very sensitive upon this matter since you have translated for a long time. Therefore you are aware how different these two languages are. oc. Sometimes when I use English, I feel like I turn into someone else. Therefore those sentences can be rather different. mg. Well then Wallpaper: this concept is very interesting and beautiful, isn’t it? Since the generation before computer knows this from walls. oc. Yes, it was something we stuck on the wall. There were seaside pictures of the islands as big as the wall. Does it come from there? As you said, Wallpaper was something that the routinized same pattern repeats. Maybe there is place where we call wall – yet it is something like a notice board, where we stick postits on. mg. You are having a critical point of view with the Wallpaper series, aren’t you? oc. Hereby, I wish to have it expressed. When you paint, it is only one edition. There is no other way, but the main thing about photography is to be able to reproduce the visuals like a printing house? Identical copies are being produced. It is not like in screen-printing – there is nothing like the model will be ruined during the process. The main feature that separates photography from painting is that it can be produced with its final state, identical copies could be produced.

mg. Something interesting came to mind when we talking just then, when I am explaining to people sometimes people do understand or think edition as copy, yet it is not. When we look into classical printing techniques, normally we don’t call them copies. Each print is actually unique since there exists colour differences; sometimes small shifts occurs. Now I remember talking to you that every photograph is unique in a way even in photographic printing, isn’t it? oc. It must be different; yet how can they be 110% identical? Maybe it is much more possible in sound technologies. When you reproduce 10 copies of mp3’s and play them all one by one, there will not be a difference. Because it is a digital pattern and otherwise is impossible, but it becomes different when there is a physical act of printing. mg. Now you made me think something else: Are you overcoming from the issue of uniqueness with Wallpaper project ? You said yes to it when you gave the sound example, but I say no; because if you play it in different systems, there will be a different sound coming from each speaker. It is the same for the screen. Are all the screens the same? Colour, form, st yle are not even the same. oc. Absolutely. Certainly the sound would also be different when it is played in other systems or with headphones. Ok for example I am using this computer – a laptop, I have got mobile phone and I also have a tablet. I would see really different things when I look at the same picture from all of them. This is something that one should have to stop and think about. Therefore all these editions would be unique copies. Maybe two thousand editions, but when two thousand people download these pictures, all of them would see something different on their screen – privately for sure. mg. This is going to be an interesting format for copy, originality and edition issue. oc. For example there is a form of art called Radio art, which is originated from Austria. There is something similar to this in their starting point, in their manifesto. I spread only one copy from here, but everybody’s unique copy somewhere in the world in a different environment. Maybe there he/she is talking about it or ıf they are listening to it in the car, the sound of the traffic joins in; when you also consider the quality of radio etc., one can make unique copies more than you can count in that moment. mg. What is so interesting is the originality forms in individual’s thoughts. Also something perceptibly various, pluralistic appear. oc. Moreover, since we are talking about screens, the fonts of icons would be different in each desktop. mg. Finally, when project ends, there is always a “learning outcome” especially for the serially working artists and this takes you to some place else. What I mean is that wallpaper series has been a project that you have thought about for a long period of time and now maybe you can really concretise it first time on the CI Editions basis. At this point what is the “learning outcome” there and where does it take you from that point on? oc. I don’t actually know. We will understand this after it is a bit distributed; after it has been used. I take wallpapers series an on going project – nothing is yet complete. It will actually not be completed when all the editions are being presented. I have always witnessed this: Before one series is completed and packed, the next one does not emerge. I feel like I am trying really hard to find a new idea nowadays. I have never forced myself; it used to come on its own, but now I feel as if it is standing somewhere. I will see after this work is complete. There is a series, I have mentioned you before, called ‘visual dictionary’. There is more abstract meaning here. Its one sentence is also a word and this is getting collected as a dictionary. There are photographs, which are identified with only one word such as “guest”, “jewellery”. It is more minimal, narrower, but so much open to associations – it is coming to more calm point. Retrospective was also very enlightening for me – I can clearly see that I am becoming more simple from the first period of my work. In the beginning it is frumpish, full, trying to grab everything. Starting with something colourful, it is coming to a minimalistic point that is now calmer, having fewer things in photography and identifying it with less control, leaving it open to the spectator.


w

internas.com.tr

logistic solution

freight

customs


mg. Then we are getting back to where we have started really. Are you going towards the nothingness that you have targeted? oc. Maybe. This makes the spectator more involved. For sure people must have complained in the beginning. They say things like “Why are you writing these texts? Then we can’t see what we wish; leave us alone”. In return I tell them that they are not saying the same thing to a columnist. Why are you messing around with me? I also have got right to say things as well. Text is a very interesting material really, because its association is clear, specific; one can create it so detailed that it will not allow to think anything else; you can take it to a poetical, ambiguous point, where the audience will be comfortable. This also has changed in relation to what I expect from this series. Now as you have said, I do an image dictionary, which is minimal, poetic, something that the spectators would contribute more from themselves, and simpler.

– 38-46 İsmail Necmi

of your daily life. You faced many difficulties you didn’t foresee. Could you tell us more? in. In my first feature film “Should I Really Do It?” the idea was to shoot one year of the life of the main character Petra. But a year ago, this went up to 2,5 years and then later to 3 years with fiction shoots and post- production. It was a difficult period. When I had the idea of the documentary, I had in mind a structure that would include both documentary and fiction. But these two different styles needed also to totally diffuse in one another. The documentary part of the movie took me to totally unexpected places and I was seriously taken aback. Then I had to get a grip of myself and in some way lighten the brute life realities I had to face in order to balance it with the fiction part of the movie. And it took me five years to complete my second feature film, “Are You Ready To Die For Art?” which I finished recently. It is also a movie shaped around a character from real life. I am working on editing it right now. When you shoot a movie about people from real life in a 3 to 5 years period of time you need to be prepared against any kind of difficulties. You don’t have a specific story that you wrote down and you don’t know what will happen tomorrow. The most difficult part is that the main character of the movie is not an “actor” and the things that happen in his/her life is not a “script”. rg. Although the gender issue constitutes the core of your works, they include life and death themes too. How do you interconnect these features? in. There are four main teams I work on: Gender, death, pornography and transformation. These themes are present in our lives and it is life that interconnects them. My duty is to creatively filter the reflection of the characters and subjects I have chosen and bring my own interpretation as a director. rg. Did these features come forward in your work with Ming Wong? in. In my “Afterglow” video in which Ming Wong is also present, pornography, one of the themes I work on, is prominent. Alongside Ming Wong, you can see in Afterglow, artists, academicians, psychologists and curators living in Berlin such as AA Bronson, Shaka McGlotten, Harald Krutiak ve Tatiana Bazzichelli as well as the academician Katrine Jacobs who worked and made speeches on pornography, the place and impact of pornography on our daily lives.

Ismail Necmi tells Rabia Güreli about his work, how he developed his art and cinema life between Istanbul and Berlin and what he pays attention to while he structures his works. Necmi tells about his latest work, Afterglow, he did with Ming Wong and explains the story of his transition from photography to cinema. rg. First tell us briefly about how you started? in. I work on visual arts such as film, photo and video installations. I live in Berlin and Istanbul. My first feature film “Should I Really Do It?” has been shown at many international and national festivals, such as Toronto Film Festival and received awards. My black and white photo exhibition, “Stills From Unmade Films” was in Thessaloniki, Macedonian Contemporary Art Museum and in Berlin, Berlin Arts Project. I also gave ‘Visual Communication Design’ and ‘Photography and Video’ courses at Bilgi University and ‘Cinema and TV’ courses at Kadir Has University. I moved to Berlin in 2010 and I continue my work mainly in Berlin. rg. Why did you choose Berlin? Are you satisfied with your decision? in. The International Art Gallery I work with is in Berlin but also the fact that I shoot my new feature film in Berlin had an impact on my decision to move to this city. On the other hand, after the chaotic rush of Istanbul, the quiet and peaceful environment of Berlin did me good. I am very happy with my decision. I was so taken by daily chores in Istanbul that I was complaining not to be concentrating enough on my film and photo projects. As for Berlin, I have high energy and motivation. rg. In your movies there were many differences in your start point and your end point. You lived these movies, you experienced them and they became part

ci 86

rg. You have some works where you combine contemporary video art and classical cinema art. Could you tell more about your works in which you combine these two styles? in. There is a clear distinction between contemporary video art and classical cinema art or ‘Arthouse’. What I try to do is to bring them together. My ‘Arthouse’ cinema works use contemporary video art in terms of structure and content, but are entirely classical in terms of stylistic shooting and editing. The places I present my work and audiences I aim for my cinematographic works are those international film festivals and contemporary cinema rather than contemporary video art places, galleries and exhibitions. Hence my first movie “Should I Really Do It?” has some traces of contemporary video art and was screened at many international film festivals such as Toronto International Film FestivalDiscovery, Montreal, Reykjavik, Sao Paolo, Haifa, Rome, Hamburg, Bangkok, Cairo, Costa Rica, Goteborg, Thessaloniki, Mumbai. In “Should I Really Do It?”, right along with the story of the movie, making direct reference to contemporary video art in terms of structure and content, Alicia Framis’ 2004 ‘Anti-Dog Demonstration’ street performance on Istiklal Street, Gözde Ilkin’s first personal exhibition in 2004 ‘Body On Body- Wearable Art’, and Griogori Dor’s 2005 ‘Should I Really Do It?’ painting (acrylic, cement on canvas, 150x180 cm) were also part of the film. There is a similar situation in my recently completed film, “Are You Ready To Die for Art?”; Yaşam Şaşmazer’s works from her three exhibitions “It’s so complicated”, “Doppelgänger” and “Metanoia” are part of the surrealistic scenes of the movie. rg. Could you tell us more about the transition from photography to cinema and from cinema to contemporary video art? How would you evaluate the relation that exists between those? in. Ever since I could remember I always wanted to be in the cinema world and to make movies. I started

taking pictures because I couldn’t make movies at the beginning. Making a movie is a serious business requiring a team, equipment and budget. On the contrary you can produce alone with photography. My video works started at a period when I couldn’t make movies, it was an artistic working space, with a shorter period of production and a more experimental content where I could breathe between my two feature films. While I prefer working alone in creative sense in my movie projects, I may be open to creative partnership with my video projects. My 7 minutes video “Die Figurine” that was part of the “Human – Space-Machine Exhibition” at Bauhaus Museum in Dessau was the product of my creative cooperation with Hannah Hurtzig with whom I was together at the opening performance of the exhibition. Hannah Hurtzig wrote the script while I was in charge of the visual concept and the editing. rg. You make some identity and gender references in your works and films. Ming Wong’s works also have some features like identity, identity change, replacing another person. Could you also see a similarity? How was this reflected to your work with him? in. At first sight we might say that there is an affinity with identity and gender references between my works and Ming Wong works but our works are very different in terms of structure and content. I work on people from real life and their true life stories with a method where documentary filming is dominant. As for Ming Wong, it is more a reinterpretation by the artist of the previously produced “fiction”. Although he appears as a fiction character with his look in “Afterglow” video where we worked together, the Ming behind the mask talks with sincerity about his real life experiences and the place pornography has in his life. Words Rabia Güreli

– 62-70 Erdağ Aksel

Erdağ Aksel, following a sweeping decision, went to USA in the 1970’s to study art and came back to Turkey once he finished his education. Since then, the world of objects, the relation of objects with individuals constitutes the focal point of his art production. Yonca Keremoğlu met with the artist to talk about his dreams, his various art production periods, his education as well as the transformation he faced as an artist. Interview by Yonca Keremoğlu yk. In the 1970’s you went to the States to study art and when you came back, Turkey was facing a political turmoil. Contrary to the avant-garde environment in the States, in Turkey you had to do art within this unrest and political turmoil. While all these were happening did you ever consider going back? ea. In the 1970’s I came to Turkey only three times and for short periods of time, that is why I didn’t really feel that sharp political turmoil atmosphere. But the political unrest and politicization in North America


was not less important at all, in those years. While in Turkey people were shooting each other, America was not either the place where artists could do avantgarde art blissfully. In the Turkey of 1980’s where I came back, there was a depoliticization following the military coup. People abandoned a little bit the idea of making revolution, they were dissuaded; on the other hand, they were driven to introspection and devoted more time on art and love. For many years I have lived with this idea of going back to America. It is in 1992, in California that I took the final decision of living in Turkey. yk. Within the framework of your dreams, what kind of differences do you notice between the artists who received an education in the 70’s and 80’s and the artists who come from an environment where democracy and revolution notions are recurrently debated and where the resistance to political oppression has made a peak with the Gezi events? ea. Dreams are nice but they can also change. Revolution on the other hand is a very loaded notion. History has shown us that the same political activity could be called, according to its context, a revolution, a spring or a coup. I believe that political participation will go better with the word democracy rather than revolution that includes imposing attitudes. The start of Gezi events, as I see it, corresponds to a participation wish rather than a revolution. I look positively to young artists’ interest to political participation but I do not see it different from the participation worry of contemporary engineers or jurists. I don’t think that being an artist brings you a different status or a special meaning to the person when it comes to resistance to repression against freedoms or political participation. Needless to say, life is part of artistic production, consequently politics have place in art, but neither life nor art is only about politics. yk. Alongside the development of visual communication world, the methods and perception forms the students use within the learning mechanism, are renewed too. As an academician, how the fundamental ways of seeing that you shared with your students in the 90’s differ from the ways of seeing you share with your students today? I believe that the main impact of transformation in the visual communication world is on the production mechanism and methods. The transformation of visual culture, for example the fact that the actual students can watch two or more monitors (one TV, one computer monitor, one playstation monitor) than the old ones, is problematical in terms of visual perception. This of course is an important asset and allows being still alive under image bombardment. But of course this ability is not particular to art and design students. What I mean is, the business and engineering students also have this simultaneous watching ability. This watching ability makes life easier but it corresponds to a superficial seeing rather than an in-debt seeing. Business or law students have to deal with all those many images they are being offered. However, fine arts and design students deal with producing those images and these two are completely different issues. Having a word to say in a visual language necessitates a very profound seeing. yk. Do your artistic identity and your academician identity dissociate while forming your frame of mind? ea. I have always made an effort to keep this dissociation. People tend to bring divine and sacred meanings to education, and when I tell them “I teach for money”, they are a little bit shaken and reply back ‘Please don’t say such a thing’ and so forth. As if it was shameful to perform some jobs for money. Production of art includes an act of introspection. To my opinion reflecting my own identity, my artistic attitude to students is not a professional approach. And yes, being an academician rather than building monuments suited me more. I do teach because it is a source of revenue to me and that is for the exact same reason that I try to do it with a professional approach. I try to teach by dissociating myself and my art from that. I believe this is important for students to form their own artistic problems, to bring their individual artistic solutions or at least try. yk. How would you define your decision process while creating your designs, is it a random journey progressing with your experiences or does this process include a cause and effect relationship?

ea. This is a complex process. If we start from the duality mentioned in the question, the answer is, both. In other words, it is a delicate rope dance. When you look at a map or when a navigation device tells you the shortest and most practical way to use while you go on a random path, you can sometimes be directed to an irrational path. But I think that it is a much more complex and dangerous issue that cannot be explained with such dualities. Falling from the rope on which you try to walk is as easy as pie. yk. As for the relation between the creation of a work of art and its exhibition, how important is the interaction of the viewer with the work? ea. What interests me is the production phase of the work. Exhibition is only a part of the produced work. I do think of course on the relation between the viewer and the artwork. But the amount of this thinking is limited to the worry of not producing a closed text. I verify whether what I create is telling one thing or not. I try to avoid one thing or one word and try to create layers of meaning in order to let the viewer see my life as well as his/her own life story between the curls of these layers. I would say, I do this because that’s what I do when I look at somebody else’s art. yk. ‘Reflection of Craft’ became part of Tate Modern Collection in 2011. Did your work being part of Tate Modern collection, an international and prestigious art institution made it special to you and did it have an impact on your following production process? ea. No it did not. The work is interesting to me while I work on it. I lose interest once completed. yk. You did not have any other personal exhibitions after your ‘Family Resemblance’ exhibition at Galeri Nev. For the last two years you have been keeping yourself away from the art environment such as the galleries/art fairs, is this due to changing dynamics of the art market as well as the salability of almost each artwork? ea. Yes I left two years ago all the galleries I used to work with. My attitude has nothing to do with the market. The art producing world, the process of producing art is interesting to me and that is why I started to do this. On the other hand I don’t find interesting the art exhibition world of which I follow the transformation of mechanisms, to the contrary I find it boring. The fact that the transaction operations, such as the old fashion galleries and art fairs that are among the art exhibition world’s mechanisms, are obvious and apparent doesn’t bother me. You have there the obvious, traditional “take the money, deliver the art” operation, which is not surprising at all and it is not less respectable than the “take the money give the cheese” operation at the grocery shop. To my opinion, the fact that an artwork is sold or not, or that it cannot be sold, does not set the artistic value of the work. It only sets the price at that moment of time. The history of art has shown us many times that the artworks that were created with the aim of “not to be sold or cannot be sold” were sold at shocking prices. During the transformation process, the art exhibition mechanisms are not limited anymore to galleries and fairs. The art exhibition activities organized by non-profit institutions or by independent curators are also part of this mechanism. These activities might seem innocent, as they don’t have a visible, open money transaction they have with the galleries and fairs, but in fact it is there that all the buying activities take place. What changes hand in those places is the “public visibility” as an invisible value.

shape the future of art? ea. Repetition is comforting. And people’s rights to make ugly art are part of their freedom. I see many areas that could shape the future of art production but not the art itself and this seems very exiting to me. However it is not possible to have a foresight for the future of art. Besides when we talk of art, what we mean is not very clear and definitely it is not a matter we all agree on. yk. During the creation process, the artist needs to have the particularity of creating a problem rather than solving it. What is the impact of the place you work at and of your workshop? I have a couple of different places I work at and I do different stuff there. These places that I call my hiding caves are of great importance to me. In the last instance, deciding is a lonesome act. But I also work at Perşembe Pazarı, in Eminönü, in the forests, on the beaches in winter time, on the streets and planes, in boring meetings and coffee shops, I get inspiration from those places too. yk. How should we position public space use for art production and exhibition areas? What do you think about the artists’ approach as for the ever-evolving public spaces in Istanbul in the field of art and design? ea. As we are against sacralization of art, artwork and the artist, we need to be very careful in terms of artistic interference too. I ask myself if I have to live with the statute erected on a public place just in front of the coffee shop I go in my neighborhood in Nişantaşı. Who has the right to interfere in my daily life? A work that has been erected on a public space with a bolt from the blue attitude being qualified as “contemporary or actual” doesn’t change anything. The way of their erection made these artworks similar to those that have been erected by the military regimes during the coup era. I am against placement of permanent artworks in public spaces. yk. In Turkey, art-loving notion is usually confused with art idolatry/admiration, and art stays limited within galleries and museums, its exhibition areas. What kind of change the art milieu needs in Turkey? ea. Art-loving is a cheap, easy and short-cut activity. And those values are appreciated. Seeing art, understanding it, reading it is a difficult task requiring effort. The issue of exhibiting art in old, deserted spaces, in a factory or a gallery is the exhibitioners’ problem. The internal problems and problematic of art production seem to me much more interesting and profound. Of course, the place where the artwork is exhibited has an importance, but this is not the only or the most important problem of art. I believe the change we need in the art setting in Turkey will take place the day there will be a dozen of paintings, a couple of sculptures in many people’s grandmothers’ houses.

yk. We have seen in your past exhibitions, objects of tension, objects of beauty and objects of hesitation. Artistic wise, the objects’ world has an important place in your production, more than the human’s world. What are the determinative factors in selecting those objects? ea. I collect the objects, I look at them, I read and I interfere in and if I can manage I try to tell words with those objects. We get into relation with things resembling to us, we sit on them, go into them, put them on. What distinguishes human beings is its being a subject but at the same time maybe this relation exists because we are also an object. yk. In the “freedom” setting of the contemporary art, all artwork seem to replicate the one before and this spreads very quickly. Do you see any area that could

ci 87


CI Mag’in ikinci sayısında: CI Mag’in ikinci sayısı, derginin odak noktasına aldığı ‘insan’ ve insanın sanat ortamındaki yerine değinecektir. Diğer yandan, CI Mag, bir birikim ve koleksiyoner dergisi olmayı amaçlamaya devam edecek ve ikinci sayıda da, genç sanatçılar, genç koleksiyonerler, tecrübeli koleksiyonerlerin yanı sıra, genç küratörler ve sanat çevresi tarafından merak edilen isimlerle röportajlar yapılacaktır.

The second issue of CI Mag will continue its mission as an interview magazine, maintaining its focus on people within the art scene; curators, young collectors and experienced collectors. This magazine itself aims to be something to collect.

ci 88




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.