CI Mag - 3rd Issue, September 2015

Page 1

contemporary art, people, interviews /// çağdaş sanat, portreler, röportajlar

Issue 3. Sayı Carolyn Christov - Bakargiev Ali Cabbar Erinç Seymen Joy Gerrard Monica Grzymala Motoko Dobashi Chiharu Shiota Kurtis Lesick Alex Prager Hervé Loevenbruck Johann König Murat Göllü Horasan Ardan Özmenoğlu

Ana /// Main Sponsor Süreli yayındır.

20


Ana / Main Sponsor

Sponsorlar / Sponsors

Co-Sponsor

BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) DENETİMİNDE DÜZENLENMEKTEDİR.


ALWAYS A FAVORITE AMONG THOSE WHO LOVE ARTS, FASHION, MUSIC AND ENTERTAINMENT.

Once more we are the official accomodation sponsor of Contemporary Istanbul 2015. Ideally located in Nişantaşı, Istanbul ‘s trendiest shopping, entertainment, and art district. The Sofa Hotel offers its guests 82 beautifully renovated rooms & suites. Highly Individual Place

For your reservations please contact with our sales office. Phone : 90 212 368 18 18, Fax: 90 212 291 91 17 reservations@thesofahotel.com thesofahotel.com


Editörden Hatice UTKAN ÖZDEN

Sanatın peşinde

In the pursuit of ‘art’

///

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 14. İstanbul Bienali, 5 Eylül - 1 Kasım 2015 tarihleri arasında Carolyn Christov-Bakargiev tarafından TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori başlığıyla bir dizi işbirliği içerisinde şekilleniyor. CI Mag, Carolyn Christov - Bakargiev ile bienalin kavramsal çerçevesini konuştu. Marcus Graf ise 14. Bienal için özel bir yazı kaleme aldı. Diğer yandan CI Mag bu sefer çağdaş sanatta çizimin yerini inceliyor. Almanya’dan, İngiltere’den, Japonya’dan ve Türkiye’den sanatçılarla yaptığımız röportajlar okuyucularımıza çağdaş sanatta çizim konusunda fikir verecektir. Venedik Bienali’nde öne çıkan pavyonlar arasında favoriler içine giren Japon pavyonunun yaratıcısı Chiharu Shiota ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Shiota, işlerinden ve işlerinin arkasındaki felsefeden bahsetti. Istanbul’un ünlü isimleri ağırlayan sanat ve kültür festivali Istancool için ülkeye gelen fotoğraf ve video sanatçısı Alex Prager ise işlerindeki yaklaşımını, sinema ve fotoğrafı nasıl aynı platformda birleştirdiğini anlattı. Bu sayımızda yer alan CI içerikleri fuarın uluslararası etkinlikleri üzerinde duruyor. Contemporary Istanbul 10. kez kapılarını açmaya hazırlanırken CI Mag'de Contemporary İstanbul'un bu sürecini takibe alıyor.

2

The 14th Istanbul Biennial SALTWATER: A Theory of Thought Forms, drafted by Carolyn Christov-Bakargiev, will open to the public from 5 September to 1 November 2015 in over 30 venues on the European and Asian sides of the Bosphorus, from the Black Sea to the Sea of Marmara, from Beyoğlu to Büyükada, from Rumelifeneri to the old city and from Şişli to Kadıköy. CI Mag speaks to curator Bakargiev while Marcus Graf has written an exclusive piece for the biennial. For this issue's special report we looked at the role that drawing plays in contemporary art. Vis-a-vis interviews with artists from the UK, Japan, Germany, and Turkey, we delve into the ways in which drawing takes precedent as a medium in and of itself. Alongside our focus on drawing you'll find insights into the work of both Chiharu Shiota and Alex Prager. Chiharu Shiota—whose work (at the Japanese Pavillion) was a favorite at this year's Venice Biennial—speaks about her work and philosophy while Alex Prager, (who was in Istanbul as part of Istancool arts and culture festival), touches on her approach to art and how she combines cinema and photography in her work. Our readers will also find information regarding Contemporary Istanbul’s events abroad in anticipation and celebration of its 10th edition this year.



contemporary art, people, interviews /// çağdaş sanat, portreler, röportajlar

Issue 3. Sayı Carolyn Christov - Bakargiev Ali Cabbar Erinç Seymen Joy Gerrard Monica Grzymala Motoko Dobashi Chiharu Shiota Kurtis Lesick Alex Prager Hervé Loevenbruck Johann König Murat Göllü Horasan Ardan Özmenoğlu

Ana Sponsor /// Main Sponsor Süreli yayındır.

20

Sayı /// Issue: 3 Eylül /// September – 2015-09-01 Kapak /// Cover – Chiharu Shiota, The Key in the Hand, Japan Pavilion at the 56th Venice Biennale - Photo by Sunhi Mang İmtiyaz Sahibi /// Publisher – Contemporary Istanbul Sanat Yatırımları A.Ş. /// Contemporary Istanbul Art Investment Inc. Yönetim Kurulu Başkanı /// Chairman – Ali Güreli Sorumlu Müdür /// Executive Director – Rabia Bakıcı Güreli Genel Yayın Yönetmeni /// Editor in Chief – Hatice Utkan Özden Tasarım /// Design – Monroe Creative Studio, Emirhan Akyüz CI Artistik Danışman /// CI Artistic Consultant – Marc Olivier Wahler CI Program Direktörü /// CI Program Director – Marcus Graf Yayın Kurulu /// Editorial Board – Marc Olivier Wahler, Marcus Graf, Hatice Utkan Özden Reklam /// Advertisement – Beril Güroğlu Katkıda Bulunanlar /// Contributors – Naz Cuguoğlu, Helen Mackreath, Ece Peliter Son Okuma /// Proofreading – Nicole O'Rourke CI Mag Mete Cad. Yeni Apt. 10/11 34437 Taksim / İstanbul İletişim /// Contact: cimag@contemporaryistanbul.com hatice@contemporaryistanbul.com Satış ve Abonelik /// Sales and Subscription: +90 212 2447171-205 Umur Basım San. Tic. A.Ş. Dudullu OSB Mahallesi 2. Cadde No:5 Ümraniye - İstanbul 0216 645 62 00 - 0216 420 04 35 www.umur.com.tr

CI MAGAZINE DERGİSİ AKBANK SANAT SPONSORLUĞUNDA ÇIKMAKTADIR /// CI MAGAZINE IS PUBLISHED WITH THE SPONSORSHIP OF AKBANK SANAT Ana Sponsor /// Main Sponsor

CI Magazine dergisi Çağdaş İstanbul Sanat Organizasyon ve Yatırımları A.Ş. adına Hıfzı Ali Güreli tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. CI Magazine dergisinin isim ve yayın hakkı Çağdaş İstanbul Sanat Organizasyon ve Yatırımları A.Ş. adına Hıfzı Ali Güreli’ye aittir. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, tasarım, röportajlar ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. /// CI Magazine is published by Hıfzı Ali Güreli on behalf of Contemporary Istanbul Sanat Yatırımları in accordance with the laws of Turkish Republic. The right of publication and royalty belong to Hıfzı Ali Güreli on behalf of Contemporary Istanbul Sanat Yatırımları. All the rights of content, interviews, images, photographs and design in the magazine are reserved. It is forbidden to quote without permission.


06 - 09

Tuzlu Su: 14. İstanbul Bienali /// Saltwater at the 14th Istanbul Biennial

46 - 53

Chiharu Shiota

54 - 63

Kurtis Lesick

64 - 73

Alex Prager

10

Carolyn Christov - Bakargiev

74 - 78

Hérve Loevenbruck

14

Murat Göllü

81 - 83

Johann König

18 - 43

Dosya /// SpecialReport Çağdaş Çizim /// Contemporary Drawing

84 - 91

Contemporary Istanbul 10. Yılını kutluyor /// Celebrating the 10th year

20

Ali Cabbar

26

Erinç Seymen

90

Dünyada CI kutlamaları /// CI Celebrations Around the World

32

Joy Gerrard

36

Monica Grzymala

92 - 97

CI Editions Marcus Graf, Ardan Özmenoğlu & Horasan

40

Motoko Dobashi

5


Tuzlu Su: 14. Bienali /// Sa th The 14 Istan 6


. İstanbul altwater: nbul Biennial 7


Tuzlu Su: 14. İstanbul Bienali /// Saltwater: The 14th Istanbul Biennial Marcus Graf

/// Every two years, the Istanbul Biennial stands in the focus of the international art world by presenting challenging concepts and strong artists in extraordinary spaces and places. That is why since 1987, organized now for the 14th time by the non-profit, and non-governmental Istanbul Foundation for Culture and Arts (IKSV), the Istanbul Biennial is a fundamental part of the Turkish art scene. The biennial means a great contribution to the integration of contemporary art in the culture of the city. It also proposes alternative strategies for the production, exhibition and mediation of art. The Istanbul Biennial developed from a rather provincial exhibition in the periphery to a biennial of international class and recognition. Today, it is one of the most important biennials in the world. In Turkey, it was and still is the only place, where international large scale exhibitions on a global, and professional level are realized.

Her iki yılda bir Istanbul Bienali meydan okuyan kavramları öne çıkartarak ve güçlü sanatçıların farklı alanlarda ve yerlerde işlerini sergileyerek uluslararası çağdaş sanat dünyasının odak noktasına yerleşir. 1987’den beri kar amacı gütmeyen ve sivil toplum yararına projeler üreten Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı (IKSV) tarafından yapılan ve bu yıl 14.’sü düzenlenecek olan bienal, Türk sanat ortamının en temel taşlarından biri haline gelmiştir. Bienal, şehrin kültürünün çağdaş sanatla iç içe geçmesi açısından katkı sağlamaktadır. Diğer yandan, sanat üretimine, sergileme tekniklerine ve sunum üzerine farklı stratejiler üretir. Istanbul Bienali genel olarak merkezi bir vilayete bağlı bir sergiden yola çıkarak büyümüş ve uluslararası bilinilirliğe ulaşmıştır. Bugün, dünyanın önde gelen ve en önemli bienallerinden birisi olmuştur. Bugün, Türkiye’de global ve profesyonel düzeyde, büyük uluslararası sergilerin yapıldığı tek etkinliktir. Bu yıl kolektif ve ortak çalışmaya dayalı bir tutum sergileyen Istanbul Bienali, sanatçılar ve farklı alanlardaki uzmanlarla 8

This year’s exposes a collective and collaborative attitude by setting up alliances with other artists, and experts of various disciplines. It seeks the artistic advice of Cevdet Erek, the intellectual rigor of Griselda Pollock, the sensitivity of Pierre Huyghe, the curatorial imagination of Chus Martinez, the mindfulness of Marcos Lutyens, the acute gaze of Füsun Onur, the political philosophies of Anna Boghiguian, the youthful enthusiasm of Arlette Quynh-Anh Tran, the wise uncertainties of William Kentridge and manifold qualities and agencies to come as the process develops. New qualities and alliances that have been recently made include the radical reading of Elvan Zabunyan, The extensive knowledge of the oceans of Emin Özsoy, the narrative possibilities of Aslı Çavuşoğlu, the expanding collections of Emre Hüner, the heartfelt relations of Merve Kılıçer, and the perception of beauty of Russell Storer. The 14th Istanbul Biennial is entitled SALTWATER: A Theory of Thought Forms, and is open from 5th September to 1st November 2015. Its curator Carolyn Christov-Bakargiev aims at critically reviewing the role and function of art and biennials in order to propose new models of art’s production and reception. According to Christov-Bakargiev, the exhibition looks for where to draw the line, to withdraw, to draw upon,


Tuzlu Su: 14. İstanbul Bienali

ortaklık içinde ilerliyor. Carolyn Christov-Bakargiev’in bienali işbirliği içerisinde şekillendirdiği isimler arasında Anna Boghiguian, Aslı Çavuşoğlu, Cevdet Erek, Pierre Huyghe, Emre Hüner, William Kentridge, Marcos Lutyens, Chus Martínez, Füsun Onur, Emin Özsoy, Griselda Pollock, Michael Rakowitz, Vilayanur S. Ramachandran, Arlette Quynh-Anh Tran ve Elvan Zabunyan yer alıyor. Orhan Pamuk ise 14. İstanbul Bienali’nin Uluslararası Dostları ve Hamileri başlıklı destek programının onursal başkanlığını üstleniyor. 14. İstanbul Bienali için Carolyn Christov-Bakargiev kavramsal çerçeveyi oluşturma sürecinde Cevdet Erek’in ‘sanatsal tavsiyeleri’nden, Griselda Pollock’un ‘keskin entelektüel zeka’sından, Pierre Huyghe’un ‘duyarlılığı’ndan, Chus Martínez'in ‘küratöryel hayal gücü’nden, Marcos Lutyens’in ‘dikkati’nden, Füsun Onur’un ‘sahip olduğu keskin bakış’tan, Anna Boghiguian’ın ‘siyasi felsefesi’nden, Arlette Quynh-Anh Tran’ın ‘gençlik dolu heyecanı’ndan, William Kentridge’in ‘bilgelik yüklü tereddütleri’nden yararlanıyor. Christov-Bakargiev, süreç ilerledikçe belirecek başka nitelik ve aracılıklardan da beslenecek. Yakın zamanda başlayan işbirlikleri arasında Elvan Zabunyan'ın ‘sıradışı okumaları’, Emin Özsoy'un ‘okyanus üzerine derin bilgisi’, Aslı Çavuşoğlu'nun ‘anlatıda kurduğu çeşitlilik’, Emre Hüner'in ‘sürekli çoğalan koleksiyonları’, Merve Kılıçer'in ‘samimi ilişkileri’ ve Russell Storer'in ‘güzellik algısı’ yer alıyor. 14. Istanbul Bienali TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori 5 Eylül- 1 Kasım 2015 tarihleri arasında geçekleşecek. Küratör Carolyn Christov-Bakargiev, sanatın üretilmesi konusunda yeni modeller önermek için sanatın ve bienallerin işlevselliğini ve rolünü incelemektedir. Christov-Bakargiev’e göre 14. İstanbul Bienali, “çizginin nerede çekileceğini, nerede geri çekilmek gerektiğini, nelerden faydalanılabileceğini ve neyin öne çıkarılabileceğini aramak üzere yola çıkacak. Bienal bunu açık bir denizde yapacak. Yüzey düzken parmak uçlarıyla, derinlere inildiğinde, “katlanmış kodlama katlarını açmadan” yapacak.

Saltwater: The 14th Istanbul Biennial

and to draw out. It does so offshore, on the flat surfaces with our fingertips but also in the depths, underwater, before the enfolded encoding unfolds. Over fifty artists and other practitioners, including oceanographers and neuroscientists, are presented in a city-wide project on the Bosporus that considers different frequencies and patterns of waves, the currents and densities of water, both visible and invisible that poetically and politically shape and transform the world. The curator underlines that through art, we mourn, commemorate, denounce, try to heal, and we commit ourselves to the possibility of joy and vitality, leaping from form to flourishing life.

Bu uluslararası sanat sergisi, elliden fazla görsel sanatçının yeni işlerinin yanı sıra, içlerinde denizbilimci ve nörobilimcilerin de bulunduğu farklı alanlardan profesyonellere yer veriyor. Boğaziçi ekseninde şehrin geneline yayılan sergi, şiirsel ve siyasi olarak dünyayı şekillendiren ve dönüştüren, görünen ve görünmeyen farklı dalga sıklığı ve biçimlerini, su akıntıları ve yoğunluklarını ele alıyor.

9


Carolyn Christov - Bakargiev Röportaj /// Interview: Irene Gludowacz Ci Viyana elçisi /// Ci Ambassador for Vienna

TUZLU SU – Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori Maddenin dönüşümü

SALTWATER – A Theory of Thought Forms The Transformation of Material

Carolyn Christov-Bakargiev Amerika’da İtalyan-Bulgar bir ailede doğdu. Washington ve İtalya’da büyüdü. Annesi arkeolog ve babası da doktordu. Bakargiev edebiyat, felsefe, yabancı dil ve Pisa’da sanat tarihi öğrenimi gördü. 1999 ve 2001 yılları arasında MoMA PS1 Contemporary Art Center’da küratörlük yaptı ve 2002 - 2008 tarihleri arasında da Turin’de bulunan Castello di Rivoli Museum’un küratörlüğünü üstlendi ve 2009 yılında buranın direktörü oldu.

Carolyn Christov-Bakargiev was born in the United States to Italian-Bulgarian parents and grew up in Washington and in Italy. Her father was a doctor and her mother was an archeologist. She studied literature, philology as well as languages and art history in Pisa. From 1999 to 2001, she was senior curator at PS1 Contemporary Art Center, a MoMA affiliate, in New York and from 2002 to 2008 she was chief curator at the Castello di Rivoli Museum in Turin

10


SALTWATER – A Theory of Thought Forms The Transformation of Material

TUZLU SU – Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori Maddenin Dönüşümü

2008 yılında ise 16. Sydney Bienalinin küratörlüğünü yaptı. 2012 yılında Kassel’de yapılan ve aynı anda da Afganistan’da Kabul, Kahire, İskenderiye, Mısır, Kanada ve Banff’da düzenlenen dOCUMENTA (13) yönetti. Christov-Bakargiev, Ocak 2016 yılından itibaren Castello di Rivoli Museo d’Arte Contemporanea ve GAM – Galleria Civica d’Arte Moderna e Contemporanea di Torino’nun direktörlüğüne atandı.

where she also became interim director in 2009. In 2008 she was appointed the artistic director for the 16th Biennale of Sydney: Revolutions –Forms That Turn. She was the second woman to direct documenta, and the first American and Italian. dOCUMENTA (13) took place in Kassel in 2012 and simultaneously in Kabul, Afghanistan, Alexandria and Cairo, Egypt and Banff, Canada. ChristovBakargiev was recently appointed as Director of Castello di Rivoli Museo d’Arte Contemporanea and GAM – Galleria Civica d’Arte Moderna e Contemporanea di Torino, commencing on January 1, 2016.

2015 Istanbul Bienali için 15 uzman ve sanatçı ile işbirliği yaptı. İşbirliği yaptığı kişilerin bazıları ile uzun süreli ilişkisi vardı, bazıları ile de eskiden çalışmıştı. Felsefi ve entelektüel düzeyde Bakargiev’e yardım ettiler. Diğer yandan birçoğu bienalin çerçevesini oluşturmada hangi şekilde var olmak istediklerini kendileri belirledi. Orhan Pamuk ise 14. İstanbul Bienali’nin Uluslararası Dostları ve Hamileri başlıklı destek programının onursal başkanlığını üstlendi.

In the Istanbul Biennial 2015, she has built alliances with fifteen colleagues and friends. With some of them she has longstanding relationships and has worked together in the past. They give assistance in various aspects such as intellectual and philosophical thinking, or writing a text for the catalogue and they decide themselves how they wish to contribute. Additionally, she has created an International Council of Friends and Patrons, the honorary chairman of which is the Turkish writer and Nobel prize winner for literature Orhan Pamuk, whose Museum of Innocence became an exhibition venue for the Biennial.

Christov-Bakargiev İtalyan sanatçı Cesare Pietroiusti ile evli ve iki çocuk annesi. I.G.

Sizi küratör olmaya iten neydi?

C.C.

Kişisel olarak ‘küratör’ kelimesini kullanmak istemiyorum. Eskiden, yani gençken kullanıyordum ama daha sonra bu kelimenin çok önemli bir kelime olduğunu fark ettim ve bence sanat dünyasında belirli bir gücü ifade ediyor. Ayrıca küratör kelimesi objeleri seçen ve kişisel zevkine göre sergileyen bir kişiyle aynı anlama geliyor bence. Bu nedenle İstanbul’da “draftsperson” (çizimci) kelimesini kullanmayı tercih ettim. ‘Draft’ aynı zamanda çizim anlamına da geliyor. Annem bir arkeologtu ve objeleri bir araya getirme, birleştirme ve dekore etme konusunda çok farklı bir tarzı vardı. Vietnam savaşı sırasında Washington’a gelen göstericileri eve almış ve saklamıştı ve 13 yaşımda bir gün uyandığımda evde bir sürü tanımadığım kişi uyuyordu. Yaptığım dOCUMENTA (13) sergisi işte bu atmosferi anlatan bir sergiydi. Bir yanda evde birçok kişinin olmasının getirdiği canlılık bir yanda da

Christov-Bakargiev is married to the Italian artist Cesare Pietroiusti and has two daughters. I.G.

What made you become a curator?

C.C.

Personally, I do not use the word curator. I used it when I was younger but now it has become a kind of privileged word and a sign of power in the art world. It has also become a synonym of someone who just selects objects and puts them together according to their personal taste or discourse. I like the term “exhibition maker” much more. In Istanbul I use the word “draftsperson”, someone who makes the draft, and “to draft” means “to draw”. My mother was an archeologist and she had a very special way of putting things together, of installing themand organizing and decorating the house with objects that she would find. During the Vietnam War she hosted 11


TUZLU SU – Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori Maddenin Dönüşümü

SALTWATER – A Theory of Thought Forms The Transformation of Material

annemin topladığı değerli ve değersiz objelerin varlığını temsil ediyordu. Madde kültürü, geçmişin tarihi ve politikanın birleşimiydi.

demonstrators who were coming to Washington, and when I woke up in the morning as a child I never knew who was sleeping in the house. I think that dOCUMENTA (13) and any exhibition I did was a recreation of that atmosphere: on one hand the liveliness of so many people in the house, and on the other hand the presence of the objects she collected, some precious and some found on the street. The importance of the relationship between material culture, the history of the past and the politics of the present.

I.G.

Istanbul Bienali’nin başlığı çok iyi seçilmiş bir başlık. Tuzlu Su hakkında neler söyleyebilirsiniz?

C.C.

TUZLU SU, boğazda durduğunuzda etrafınızı çeviren tuzlu suyu ifade ediyor. Aynı zamanda Boğaz’daki tuzlu su akıntılarla gelen ve giden bir madde. Eğer kıyıdaysanız akıntı sizi Karadeniz’den Marmara Denizi’ne kadar sürükleyebilir. Eğer daha derindeyseniz (eskiden balıkçılar bu alanlara demir atıyorlardı) ters akıntı sizi Marmara/Akdeniz’e ve oralardan da Karadeniz’e sürükler. Bu akıntıyla sürüklenmenin nedeni Akdeniz’deki tuzlu suyun yoğunluğunun Karadeniz’dekinden daha fazla olmasıdır.

I.G.

The title of the Istanbul Biennialis very well chosen. I would like to know more about SALTWATER….

C.C.

SALTWATER is ultimately where one is: on the Bosphorus and surrounded by saltwater. At the same time that particular saltwater at the Bosphorus is made of currents – going into opposite directions. One current is less deep and drives you from the Black Sea to the Marmara Sea. If you are a bit lower – like the ancient fishermen knew as they would put their anchor lower – a reverse current extends from the Marmara/ Mediterranean Sea to the Black Sea. The reason for this is that the density of salt in the water in the Black sea is lower than the density of salt in the Mediterranean Sea. The Black Sea was in ancient times a lake and the Bosphorus opened up about 2500 B.C. The name “Bosphorus” comes from the word βοὸς πόρος, cow passage”. It is a passage where things can crank, move or crack. I wanted to refer to all these currents under the surface of modern Turkey.

Eski zamanlarda Karadeniz bir göldü ve Boğaz’da Milattan Önce 2500 yılında oluştu “Bosphorus” yani Boğaz kelimesi aslında ‘inek geçişi’ demektir. Burası, maddelerin saplanabileceği, geçiş yapabileceği ya da kırılabileceği bir geçişti. İşte bu akıntıyı ve geçişi aynı zamanda Türkiye’nin yüzeyinin altından geçen tüm olaylara ithafen kullanıyorum. Diğer yandan, maddelerin “tüm katmanları çözüldükten sonra” dünyanın ya da rüzgarın rotasyonu değil, daha az ya da daha fazla tuzlu suya maruz kalmaları maddeleri etkiliyor. Dalgalar ve akıntılar da tuzun farklılığına bağlı şekilde hareket ediyor. Şunu da unutmamak gerek, hayatta her şeyin akıntısı var; insan, fikir, savaş, silah, sevgi gibi ama bunlar sürekli görünür akıntılar değil. Her zaman bu akıntıların altında arkeolojik ve psikanaliz temaları yatar işte bu iki alan da benim araştırma araçlarım arasındaydı. I.G.

Tarihi ve coğrafi özelliklerinin yanında TUZLU SU’yun çağdaş sanat ve hayatla olan bağlantısı nedir?

C.C.

“TUZLU SU” başlığı ile aynı zamanda dijital teknolojiye gönderme yapıyorum. Tuz dijital dünya için en tehlikeli unsur. Eğer bir cep telefonunu – tuzlu olmayan – bir suya koyar, çıkarıp birkaç gün kurumasını bekler ve sonra bir kap pirinç içerisinde tutarsanız tekrar çalışabilir. Diğer yandan, telefonu tuzlu suya koyarsanız çalışmayacaktır, çünkü tuz bakır ve dijital aygıtlarda kullandığımız mikro devreler için en aşındırıcı elementtir. Teknoloji açısından tehlike içeren durum, tuz ve su arasındaki kimyasal infiltrasyondur. Tuzun negatif iyonları hareketli moleküllerin bir bölümünü kendilerine doğru çeker ve onları temelde yapısöküme uğratır. Arte Povera geleneğinden geliyorum ve her zaman kimyasal

12

There is also another thing – “before the encoding unfolds” –here I am referring to all these layers – more salt or less salt that provokes these movements of water – all around the world. It is not so much the rotation of the earth or the wind. The waves and currents are connected to the differences of salt. There are currents of people, of ideas, of wars, of arms, of love – of everything, but they are not always so visible. There is always a kind of archeology and psychoanalysis, and both of them are part of my research tools. I.G.

Beside the historical and geographical aspects, what is the connection to contemporary art and life?

C.C.

I also refer to digital technology with the title “SALTWATER”. Salt is the most dangerous element for the digital world. If you put a mobile phone into water – not salt water – and you dry it for several days and put it in a bowl of rice, it can work again. If you put it into saltwater, it will not because salt is the most corrosive element for copper and for the micro circuits that we use in digital devices. It is the chemical infiltration between salt and water which is dangerous for technology. Salt’s negative ions attract parts from unstable molecules


TUZLU SU – Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori Maddenin Dönüşümü

SALTWATER – A Theory of Thought Forms The Transformation of Material

dönüşümler ve madde üzerindeki çevresel etkenler üzerine düşündüm. Eğer iki yüz yıl önce yaşayan heykeltıraşları düşünürseniz onlar da materyalin temsiliyeti ile yüzleşiyordu. Materyalin nasıl tepki verdiğini, biçimlendirilme bakımından ne “istediğini”, hangi araçların gerektiğini biliyorlardı ve onun kendini en iyi ifade edebileceği yöntemi buldular. Zihin ve bedenin moderniteyle birlikte birbirinden ayrışması ile birlikte bir materyali ele alıp onunla bir şeyler yapmak ve hatta onu işler hale getirmek tam tersi bir duruma dönüştü. Bence sanatçı olmak için bu temsiliyetleri anlamak gerekiyor. Bu açıdan tuzlu su ile sörf yapmak gibidir: rüzgarın yönünü tayin etmek, dalga gelene dek saatlerce beklemek, sörf için beklenen dalgadan önce muhtemelen yedi dalganın gelip geçeceğini bilmek gerekir.

which they basically deconstruct. I come from Arte Povera and I always think about chemical transformations and the environmental effects on materials. If you think of sculptors two hundred years agothey were encountering the agency of the materials too. They knew how the material reacts, what the material “wants” in terms of carving, which tools were needed, and they found the best way for the material to express itself. With the detachment of the mind and body in modernity, to take a material and make something with it and even force it to work is the opposite. To me being an artist you need to understand these agencies. It is like to surf with the saltwater: you have to navigate with the wind, you have to be able to wait for hours until the wave comes, you have to know that there will be probably seven waves before the one you are going to surf with.

Bu durum sanatla ve daha geniş bağlamda kullandığımız teknolojiye ilişkin politikalar ve onun hassasiyeti ile ilgilidir. Tüm güç evreni aslında oldukça hassastır. Simya ve felsefe de bununla ilişkilenir. Tüm bu düşünme şekli “TUZLU SU” sergisinin de arka planında yer alıyor. I.G.

C.C.

Denizbilimci ve nörologlar tarafından yürütülen araştırmaları Bienal’e nasıl entegre ettiniz? Tanıdığım sanatçıların büyük bir bölümü diğer sanatçılarla birlikte salon stili sergilere katılmaktan sıkılmış durumda. Öte yandan Anton Zeilinger gibi fizikçiler veya Emin Özsoy gibi denizbilimcilerle vakit geçirmekten keyif alıyorlar, çünkü bilim onlara ilham veriyor ve bilgi paylaşımında bulunmak istiyorlar. Ben bunu bilimden ziyade sanatçılar adına yapıyorum. Güç dünyası sosyal bilimler ve doğal bilimler arasında bu gibi ayrımlar yapıyor ancak sanatçılar açısından böyle bir ayrım yok.

It does have to do with art but in a broader sense it has also to do with the politics of the technology we use, and its fragility. This whole universe of poweris actually very fragile. This is what alchemy and philosophy also were about. All of this thinking is behind the exhibition SALTWATER. I.G.

How will you integrate the researches of oceanographers and neuroscientists into the Biennial?

C.C.

Most artists I know are bored to be in an exhibition with only other artists, salon-style. What they really like is hanging out with physicists like Anton Zeilinger, or oceanographers like Emin Özsoy, because they are inspired by science and they want to share knowledge. I do it for the artists and not for science. The world of power makes these divisions between the humanities and the physical sciences – but the artists do not.

13


Akbank Sanat yeni sezonda kültür ve sanat desteğine devam ediyor /// Akbank Sanat continues to support arts and culture in the new season Akbank Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı, Murat Göllü CI Mag’in sorularını cevaplıyor /// Akbank Corporate Communications Senior Vice President, Murat Göllü answers CI Mag’s questions

14


Akbank’ın genel olarak sanata bakış ve yaklaşımı ile ilgili nasıl bir strateji izlediğinizden bahseder misiniz? Kurulduğumuz günden bu yana Türkiye’ye gönülden inandık. Türkiye’nin hayallerini gerçekleştirmek, vizyonunu daima ileri taşımak için çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Akbank olarak en önemli sorumluluğumuz ekonomik büyümeyi desteklemek. Diğer taraftan Türkiye’nin en değerli markası ve en değerli kurumlarından biri olarak geleceğin Türkiye’sini yaratmanın bankacılığın çok daha ötesinde bir sorumluluk olduğunu biliyoruz. Bu kapsamda Akbank olarak Kültür&Sanat, Girişimcilik ve Eğitim konularını sahipleniyoruz ve bunun için elimizden geleni yapıyoruz. Bu üç alandan biri olan kültür-sanat konularında yıllardır kararlılıkla sürdürdüğümüz projelerle sanatı geniş kitlelere ulaştırıyor, yaratıcılığı ve eleştirel bakışı yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Özgür ve özgün fikirlerin her alandaki gelişime ilham vereceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin en değerli markası olarak bugüne kadar ne yaptıysak tüm kalbimizle yaptık. Türkiye için hep en iyisini düşünüyor ve ülkemizi ileri taşıyacak fikirleri hayata geçirmek için tüm kalbimizle çalışıyoruz. Akbank olarak sanat alanındaki sponsorluklarınızı nasıl planlıyorsunuz? Önümüzdeki günlerde yeni projeleriniz olacak mı?

Can you kindly provide us with some general information on the strategies Akbank employs concerning its perspective and attitude towards art? We believed in Turkey whole-heartedly from the very first day of our foundation. We worked with the aim to make Turkey’s dreams come true and we still continue to work with this aim. Our chief responsibility as Akbank is to support economic growth. On the other hand, as one of the most reputable brands and institutions in Turkey, we are aware that this responsibility is far more substantial than mere banking business to create the future of Turkey. In this respect, we embrace Cultural & Art, Entrepreneurship and Educational activities and we exert our utmost energy to this cause. We aim to make art accessible for a wider audience and extend the limits of creativity and critical thinking in the area of culture-art which constitutes one of these three fields. We think that free and original ideas will inspire advancement in every area of practice. As the most esteemed brand of Turkey, we put our sincerity in our every endeavor. We always think what is best for Turkey and work with all our heart to realize the ideas which will carry our country forward. As Akbank, how do you plan your sponsorship in the field of art? Do you have any future prospects for new projects?

Kültür-sanat alanında sürdürülebilir ve uzun soluklu projelere ağırlık veriyoruz.

We give priority to sustainable and long-term projects in the culture-art scene.

• Türkiye’nin en uzun soluklu çocuk tiyatrosu olan Akbank Çocuk Tiyatrosu, perdelerini açtığı ilk günden bu yana tam 43 yılı geride bıraktı.

• The longest-running children’s theatre, Akbank Children’s Theatre has been active for 43 years since the first day it opened its curtains to its audience.

• 1993 yılında Beyoğlu’nda kurulan ve tam 22 yıldır hayatımızda olan Akbank Sanat, yılda 700’ün üzerinde sergi, söyleşi, konferans, film gösterimi ve konsere imza atıyor.

• Established in 1993 in Beyoğlu, Akbank has been part of our lives for the last 22 years and hosts more than 700 exhibitions, talks, conferences, film screenings and concerts each year.

• Türkiye’de caz denilince akla gelen ilk etkinliklerden biri olan Akbank Caz Festivali’nin bu sene 25. yılını kutluyoruz. • 2004 yılında başlattığımız Akbank Kısa Film Festivali ile sinema sanatını ve yeni sinemacıları 11 yıldır desteklemeyi sürdürüyoruz.

• First organization that comes to mind as far as Jazz music is concerned, Akbank Jazz Festival celebrates its 25th edition this year.

• Akbank Sanat olarak Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin 11 yıldır en büyük destekçisi olmaktan gurur duyuyoruz.

• For the last 11 years, we continue to support the art of cinema and new people engaged in this art through Akbank Short Film Festival which started in 2004.

• 9 yıldır Contemporary İstanbul’un ana sponsorluğunu üstleniyoruz.

• As Akbank Sanat, we are proud to be the main supporter of International Istanbul Film Festival for the last 11 years.

• Akbank Sanat olarak çağdaş sanatı desteklerken, bu sanatın önde gelen isimlerini, akımlarını Türk sanatseverlere tanıtmaktan, eserlerini sanatseverlere sunmaktan ve bu yolla yenilikçi düşüncenin önünün açılmasına vesile olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.

• For 9 years, we have been the main sponsor for Contemporary Istanbul. • As Akbank Sanat, we are very glad to introduce prominent names and movements of contemporary art to art enthusiasts, present their works to the art audience and thus 15


• Kurulduğu günden, hatta 2003 yılındaki müzenin ilk sergisi olan “Medici” sergisinden bugüne tam 12 yıldır Sabancı Müzesi’ne Akbank Sanat olarak destek veriyoruz. Çağdaş sanatın Türkiye'deki en önemli destekçilerinden biri olarak, bugüne kadar Salvador Dali, Rodin ve Anish Kapoor gibi dünyaca ünlü ressam ve heykeltıraşların sergilerini Sabancı müzesi işbirliği ile Türkiye'ye getirdik. • Şimdi de yirminci yüzyıla damga vuran en önemli uluslararası sanat akımlarından biri olan ZERO’nun Türkiye’deki geniş kapsamlı ilk sergisini düzenliyoruz: • II. Dünya Savaşı sonrası yaşanan maddi, manevi ve kültürel yıkımın etkilerini sıfırlamak üzere yola çıkan ve gözünü, gökyüzüne, yarına ve yepyeni olana odaklayan bu anlayış, Akbank olarak ülkemizde yenilikçi ve eleştirel bakışı yaygınlaştırma misyonumuzla örtüşüyor. Son zamanlarda Zero ile yapılan sergilerin hepsi birbirinden farklı. Hepsi aslında kendi içinde yeni ve inovasyon bakış açısıyla yapılan sergiler. • NewYork, Berlin, Amsterdam gibi dünyanın en önemli sanat merkezlerinde sergilenen Zero, aynı anda şimdi de İstanbul’da. Bu da Akbank Sanat olarak ülkemiz adına bizlere büyük gurur veriyor. • Bugünün sanatının öncüleri tarafından var edilen ZERO : “Geleceğe Geri Sayım” sergisinin sanatseverlere farklı vizyonlar kazandıracağına inanıyor ve herkesi Eylül’den itibaren Sabancı Müzesi’nde açılacak sergiye bekliyoruz. Contemporary İstanbul açısından değerlendirmek istersek, Akbank Sanat’ın Contemporary İstanbul’a genel bakış açısı nasıl? Türkiye’de bugüne kadar yapılan en geniş kapsamlı güncel sanat fuarı olan Contemporary Istanbul’u, ülkemizde çağdaş sanatın gelişmesi, yurtiçi ve yurtdışında tanıtılması ve İstanbul’un uluslararası sanat merkezleri arasında yerini alabilmesi için önemli bir platform olarak görüyoruz. Akbank Sanat olarak, sanata verdiğimiz destek ve vizyonumuz doğrultusunda her geçen yıl daha fazla sanatseverin ilgisini çeken Contemporary İstanbul ana sponsorluğunu bu yıl 9. kez üstleneceğiz ve desteğimizi sürdüreceğiz. Tüm dünyadan çağdaş sanat dünyasının en önemli isimlerinin katıldığı Contemporary İstanbul’un bu hızlı büyümesi bizi hem mutlu ediyor, hem de gururlandırıyor.

16

support progressive thinking. • Starting from its establishment and first exhibition “Medici” in 2003, we support Sabancı Museum for 12 years today. Being one of the most significant supporters of contemporary art in Turkey, we cooperated with Sabancı Museum and brought the works of globally prominent painters and sculpture artists’ works such as Salvador Dali, Rodin and Anish Kapoor. • Currently we are hosting an exhibition on ZERO, which is one of the most important art movements of the 20th century. • ZERO is a movement that began after the 2nd World war and aims to reduce the moral and material effects of the war and start a new beginning with a new approach. This approach is also in parallel with Akbank’s mission, which embraces novelty and criticism. Lately, the exhibitions about ZERO are all different from each other. All of them are made with the approach of innovation. • Zero has also shown in the art destinations such as New York, Berlin, Amsterdam and that’s why we are proud to bring it to Istanbul. • ZERO: “Countdown to the future” will start in Sabancı Museum in September. What is Akbank's general approach towards CI? Contemporary Istanbul is the largest Contemporary art fair in Turkey and it promotes Turkey’s Contemporary art in the country and also outside the country. The fair also gives Istanbul an opportunity to make it a part of the international art destination of the World. As Akbank Sanat we will support Contemporary Istanbul for the 9th time. The rapid growth of CI is making us proud.


ZERO

About ZERO exhibition

GELECEĞE GERİ SAYIM BAŞLADI: ULUSLARARASI SANAT AKIMI “ZERO” İSTANBUL’DA

THE COUNTDOWN TO FUTURE: INTERNATIONAL ART MOVEMENT ZERO IS IN ISTANBUL

Akbank Sanat ve S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) işbirliğiyle 2 Eylül 2015’te ziyarete açılacak ZERO sergisiyle II. Dünya savaşı sonrasında Almanya’da doğan uluslararası sanat akımı ZERO’nun yenilikçi ve dinamik ruhu Türkiye’deki sanatseverlerle buluşuyor. Sergi, ZERO akımı kurucuları Heinz Mack, Otto Piene, Günther Uecker’in eserleri ile akıma dahil olmuş önemli sanatçılar Yves Klein, Piero Manzoni ve Lucio Fontana’nın farklı tekniklerde ürettiği 100’ün üzerinde eseri bir araya getiriyor. Küratörlüğünü ZERO Vakfı Yöneticisi ve küratör Mattijs Visser’in üstlendiği sergide, ZERO anlayışının omurgasını oluşturan “Zaman”, “Boşluk”, “Renk” ve “Hareket” gibi ana temalar etrafında, akımın günümüze kadar ulaşan etkilerinin kapsamlı bir temsili oluşturuyor.

Akbank Sanat and Sabancı Museum will be hosting ZERO exhibition, a dynamic art movement started in Germany after the 2nd world war.

Konferans, film gösterimi ve çocuk atölyeleriyle zengin bir içerik sunan ZERO sergisi, hazırlanan kapsamlı kataloğuyla da önemli bir hafıza oluşturuyor. ZERO sergisi, 2 Eylül 2015 - 10 Ocak 2016 tarihleri arasında SSM’de ziyaret edilebilecek.

The exhibition will show more than 100 works of ZERO movement founders Heinz Mack, Otto Piene, Günther Uecker and also works of the artists such as Yves Klein, Piero Manzoni and Lucio Fontana The curator of the Show is ZERO Foundation director and curator Mattijs Visser. The main focus of the show are themes of ZERO such as “Time”, “Space”, “Color” and “Movement”. The exhibition will be also supported by conferences, films and children workshops. The exhibition starts on September 2 and lasts until January 10.

17


Dosya /// Special Report Çağdaş Çizim /// Contemporary Drawing


Contemporary Drawing

Çağdaş Çizim

/// CI Mag’in 3. Sayısı çağdaş çizim konusunu ele aldı. Bu sayıda özel dosya konusu olarak ele aldığımız çağdaş çizim dosyası kapsamında yabancı ve Türk sanatçılara yer verdik. Okuyucularımız, çağdaş çizim uygulamalarında yeni eğilimleri keşfedecek ve çizimin çağdaş sanatta nasıl uygulandığı üzerine derin bilgiye sahip olabilecekler. Bazen fotoğraf, bazen yerleştirme, bazen de heykeller eşliğinde ya da tek başına ortaya konan figüratif ve illüstratif çizimleri konu alan bu dosya, Japon sanatçı Motoko Dobashi, İngiliz sanatçı Joy Gerrard, Monika Grzymala ve Türk sanatçılar Erinç Seymen ve Ali Cabbar ile röportajlarıyla şekil alıyor. Sanatçılar, sanat pratiklerinin temeline çizimi yerleştiriyor.

CI Mag's 3rd issue sheds light on contemporary drawing practices. For this special report we have chosen artists, both national and international, who work within the context of drawing. The readers will have the chance to discover new trends in drawing, while also gaining a perspective on contemporary drawing as a viable medium in and of itself. Despite the use of several different media by the artists we highlight in this issue—Japanese artist Motoko Dobashi, English artist Joy Gerrard, and Turkish artists Erinç Seymen and Ali Cabbar, Monika Grzymala — they all view drawing as their main discipline rather than simply as a preparatory or secondary form. In this issue we explore their creative processes and in so doing delve into the role that drawing plays in the contemporary art world.

Joy Gerrard, Sağda (Right) 2012, Enstalasyon (Installation view): Protest Crowd, Yemen, Sol (on left); 2015, All things splinter and collapse,

19


Contemporary Drawing

Çağdaş Çizim

ALİ CABBAR Röportaj /// Interview Ece Peliter

/// E.P.

Çizimlerinizde figür olarak neden kendinizi tercih ediyorsunuz?

E.P.

Why do you prefer using yourself as a figure for your drawings?

A.C.

İlk olarak 2005’te açtığım Sürgünsel Varoluş sergisi için model olarak kendimi kullandım. Otobiyografik bir sergi olduğu için bunu gerekli gördüm. Ama onu takip eden her sergimde de kişisel bir yaklaşımım oldu. Kendimi kullandığım için anlatmaya çalıştıklarımın daha gerçek, daha samimi göründüğünü fark ettim. O nedenle bu anlatım biçimini sürdürmeye halen devam ediyorum. Artık başka türlüsü mümkün değilmiş gibi geliyor. Ayrıca yüzümün her resimde tekrarlanması sergiye bir performans havası veri-yor. Biraz Cindy Sherman’in fotoğraflarında yaptığı gibi diyebiliriz.

A.C.

I used myself as a model for the first time in 2005 for my exhibition, Exilic Existence. I considered it necessary, as it was an autobiographic exhibition. But then I kept this personal approach for the following exhibitions too. I noticed that using myself as a model made my message more realistic and sincere. That’s why I keep this way of expression for my work. It feels like I cannot use any other method anymore. Besides my face being repeated at each painting tones the exhibition, as if it was a performance. We might say it is kind of like what Cindy Sherman does with her photos.

E.P.

Çizim sürecinizi nasıl açıklarsınız?

E.P.

How would you describe your drawing process?

A.C.

Kafamda oluşan fikri tam anlamıyla ortaya çıkarmak için fotoğraflar çekiyorum. Yani kendi kendime modellik (ya da seyircisiz performans) yapıyorum. Bu pozlardan yararlanarak çizimimi tamamlıyorum. Genellikle seriler halinde çalışıyorum. Yaptığım bir çizimin bazen bir “kardeşe” ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. O çizimdeki hareketin bir saniye öncesinde neler olduğunu merak ettiğim için bir desen daha çiziyorum. Böylece birbirini takip eden, animasyon kareleri gibi seriler üretiyorum. 2012’deki sergim Kırmızı Koridor‘u oluşturan ikonlar gibi…

A.C.

I take pictures in order to illustrate the idea that I have in my mind. In other words, I am my own model (I do a solo performance without audience). And then I use those poses to complete my work. I usually work in series. Sometimes I think that some of my drawings need a “sibling”. And because I wonder what happened a second before the movement I illustrated, I draw another one. Therefore I produce series that follow one and other, just as the key frames. Just like the icons constituting my exhibition Red Passage in 2012…

E.P.

Did you have any political work?

A.C.

Disquiet Shadow in 2010 was a very political exhibition. I asked thousands of questions to the audience through my self and my shadow. I tried to question the reason why the culture of this country is so fascist. Each artist has a problem with authority, and should have problem. For instance the series that I called “A celebration of my defeats” at that exhibition might be considered as a criticism of militarist/authoritarian power that has always been (and unfortunately still is) a part of our country’s history. In Turkish a proverb says ‘Stick the needle into yourself before you thrust the packing-needle into others’ in the sense of before you say something unpleasant to someone else, think of how you'd feel if something similar

Politik çalışmalarınız oldu mu? A.C.

2010’daki Huzursuz Gölge çok politik bir sergiydi. Kendim ve gölgem üzerinden izleyiciye binlerce soru sordum. Ülke kültürünün bu kadar faşist olmasının nedenlerini sorgulamaya çalıştım. Her sanatçının otorite ile bir sorunu vardır, olmalıdır da. Mesela o sergideki “Yenilgilerimin Kutlaması” adını verdiğim seri, ülkemizin geçmişinde her zaman mevcut olan (ve maalesef hala süren) militarist / otoriter iktidar eleştirisi olarak görülebilir. Ama ben hem iğneyi hem de çuvaldızı kendime batırıyorum. Sadece yönetenleri değil, hatta daha da çok yönetilenleri eleştiriyorum. Ünlü şairin mısralarıyla, “Koyun gibisin, akrep gibisin, midye gibisin kardeşim” diyorum.

E.P.

Neden grafik çizimi tercih ettiniz?

A.C.

Grafik okudum, yıllarca grafiker

20

2008, Ali Cabbar, Desen 2 (isimsiz) /// Drawing 2 (Untitled),


Çağdaş Çizim

Contemporary Drawing

olarak çalıştım, illüstratörlük yaptım. Her zaman düz ve temiz çizgileri sevdim. Bilgisayarda çizim yapmaktan çok hoşlandım. Dijital baskıdan, gravür ve litografi kadar zevk aldığımı fark ettim. O nedenle çalışmalarımda bu özelliklerimi öne çıkarmayı ve resimlerimi grafik bir anlatım diliyle yaratmayı seçtim.

were said to you. But I thrust both the needle and the packing needle in me. I criticize the rulers but mainly the governed ones. I would like to quote the great poet, “You’re like a sheep my brother, you’re like a scorpion my brother, you’re like a clam my brother.”

Bu yalın tarz, çizgi roman sanatını çok sevmemden ve çizgi romanın anavatanı Belçika’da yaşamamdan da kaynaklanıyor olabilir. Belçika küçük bir ülke olmasına rağmen Bosch, Bruegel, Magritte, Ensor, Delvaux, Hergé gibi büyük sanatçılar yetiştirmiş. Ben hepsinden etkilendiğimi hissediyorum. O nedenle bazı işlerimi bir çizgi romanın sürrealist karesi olarak görmek mümkün. E.P.

Tekniğiniz ilk bakışta çok sade duruyor…

A.C.

Çalışmalarımın yalınlığı nedeniyle pek fark edilmiyor olabilir ama aslında oldukça yeni ve kendi geliştirdiğim özgün teknikler kullanıyorum. Daha önce de belirttiğim gibi, çizimlerimi bilgisayarda yapıyorum ama teknolojinin sunduğu cambazlıkları, Photoshop oyunlarını reddederek, bilgisayarı kurşun kalem ve fırça düzeyine indiriyorum.

E.P.

Çağdaş sanatı eleştiren çizimleriniz de bulunuyor. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

A.C.

Teselli İlacı’nda serginin bir bölümünü Türkiye'deki güncel

E.P.

Why did you prefer graphic drawing?

A.C.

I studied graphics and worked as a graphic designer for many years as an illustrator. I have always loved plain and clear drawings. I love drawing on the computer. I noticed I liked digital printing, gravure printing and lithography. That’s why I try to put forward these characteristics and create my paintings in a graphic language. This plain style might be due to the fact that I love sequential art and that I’ve lived in Belgium, the native land of comic strips. Although Belgium is a small country, great artists such as Bosch, Bruegel, Magritte, Ensor, Delvaux, Hergé are from this country. Therefore some of my works could be interpreted as a surrealist frame of comic strips. At first sight your technics appears very simple…

2012, Ali Cabbar, Kırmızı Koridor /// Ikon no3 (Red Corridor)

My works might not be noticed due to their simplicity but in fact I use pretty new technics, authentic technics, that I developed myself. As I have already said, I draw on computer but I refuse all the acrobatics technology is providing 21


Çağdaş Çizim

Contemporary Drawing

sanat dünyasını eleştiren işlere ayırdım. Kendi içimdeki sanatçıyı da eleştirmeyi ihmal etmeden… Biliyorsunuz, son bir kaç senedir bazı galeriler kapanmak zorunda kaldı. Bazıları da mali zorluklar yaşıyor, satışlarda düşüş olduğu söyleniyor. Bence Türkiye’de güncel sanat, kendini olduğundan önemli görmenin hayal kırıklığını yaşıyor. Beş sene öncesine kadar dünya çapında bir sanat patlaması yaşadığımıza inandık ve satışlar iyi gidiyor diye sevindik. Yani bir sanatçı yorumuyla satışa geldik: Turkish Contemporary Art is Sold Out…

such as photoshop, I use computer as a pencil and brush. E.P.

You have some drawings criticizing contemporary art. What would you say about it?

A.C.

At Placebo Effect, one part of the exhibition was reserved to works criticizing the contemporary art world in Turkey. I have not omitted to criticize the artist I have in me… You know, some of the galleries had to shut down recently. Some face financial difficulties, sales decreased. To my opinion, contemporary art in Turkey experiences the disappointment of overrating itself. Until five years ago we believed in a worldwide art boom and we were happy to see the sales were good. In other words, Turkish Contemporary Art is Sold Out…

Ali Cabbar, Preaching Masks (2)

22


Ali Cabbar, Preaching Masks (2)

23



2009, Ali Cabbar, Kuklam覺n 襤pleri, 2


Contemporary Drawing

Çağdaş Çizim

ERİNÇ SEYMEN Röportaj /// Interview Nazlı Pektaş

/// N.P.

Richard Serra, bir röportajında “Çizmek için herhangi bir yol yoktur , sadece çizim vardır. ” der ve daha da basitleştirerek ekler: “Çizim bir fiildir.” Serra’nı bu sözlerine katılır mısın?/ Çizmek nasıl bir fiil senin için?

N.P.

Richard Serra once said at an interview “There is no way to make a drawing—there is only drawing.” and adds “drawing is an act”. Do you agree with Serra’s words? /What kind of an act is drawing for you?

E.S.

Yapıtlarının performans sanatıyla sıkı ilişkisini göz önünde bulundurarak, Serra'nın bu söylediğiyle desenin performatif yanına ve bedensel efora vurgu yaptığını sanıyorum. "Emek yoğun" resimler yapıyorum ama bedensel efordan ziyade bir tür "dikkat atletizmi"yle ilgileniyorum. Mürekkepli kalemle çalışmak dikkatimi hep canlı tutan bir unsur. Herhangi bir aşamada resmin yeterince iyi gitmediğine karar verip imha etmediğim müddetçe, ki bu, başıma bazen geliyor, kağıtta bıraktığım en ufak leke bile orada kalacak. Boyanın aksine, mürekkepli kalemle çalışmanın geri dönüşü yok. Rastlantılara hiç izin vermiyor değilim ama rastlantının dozunu olabildiğince düşük tutmaya çalışıyorum. El-göz kontrolünü ayık tutma zorunluluğunun bana iyi gelen bir yanı var; yorucu olmasına yorucu ama mesai sonundaki gevşeme de bir o kadar tatmin edici. Tam da bu yüzden dikkat atletizmi kavramını kullandım.

E.S.

Taking into consideration work of art’s close relation with performance, I can say that Serra emphasizes the performance aspect of drawing and the physical effort. I do create “labor-intensive” paintings but I am mostly interested in a “attentiveness athleticism” rather than in a physical effort. Working with ink and pencil has always kept me attentive. As long as I do not destroy the painting at a certain stage just because I decide it’s not good enough- which sometimes happens- the smallest spot I’d leave on paper would be there forever. Contrary to painting, there is no going back with ink. It’s not that I don’t leave anything to coincidence but I try to keep very low the coincidence dose. The necessity of keeping sober the hand and eye control is doing me good; it is tiring but the loosening at the end of work day is also very fulfilling. That is why I use the “attentiveness athleticism” notion.

N.P.

I have been thinking for a long time that the line is the source of a meaning allowing us to solve the language of the artist and in some way revealing himself. And I cannot but ask myself whether the line is stronger than the painting? Does the line fight?

E.S.

Drawing has always been appreciated in the East. In the Western history (at least until the 20th Century), drawing had been seen as a side occupation, a study technic and a preparation to “peinture”. Yes there is a large drawing, engraving and book illustration knowledge but painting occupies a central place in the Western History of Art. And we can see the manifestation of this important role of the painting at the museums. After the first decade of the Twentieth Century, drawing and paper become more important. I think that not only the rise of different artistic historic approaches and the increase of European artists’ interest

N.P.

Uzun zamandır, çizginin sanatçının dilini çözmemizi sağlayan ve hatta onu ele veren bir anlamın kaynağı olduğunu düşünüyorum. Ve bazen çizgi boyadan daha güçlü/mü demek geliyor içimden. Çizgi savaşır mı? Erinç Seymen: Desen, Doğu'da hep itibar gördü. Batı sanat tarihinde ise (en azından yirminci yüzyıla kadar) daha ziyade bir yan uğraş, etüt tekniği veya pentüre hazırlık gibi ele alındı. Evet, geniş bir desen, gravür ve kitap resimlemesi birikimi mevcut ama pentürün batı sanat tarihi yazımında merkezi bir rolü var. Bu merkezi rolün tezahürünü müzelerde görmek hala mümkün. Yirminci yüzyılın ilk on yılından sonra desen ve kağıt Avrupa'da biraz daha önem kazanıyor. Bu değer yükselişinde farklı sanat tarihsel yaklaşımların ortaya çıkışı ve Avrupalı sanatçıların Asya sanatlarına (baskı, mürekkep, minyatür vs) merakının artışı kadar, savaş koşullarının da etkili olduğunu düşünüyorum. Savaş koşullarının, Avrupalı sanatçıların küçük ebatlı, ucuz, taşınabilir malzemelere, yani kağıt, kalem, suluboya ve hatta kolaja rağbetinin artışıyla doğrudan ilgisi olmalı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra pentür hiyerarşisinin büyük ölçüde kırıldığını düşünüyorum, artık sadece desenleriyle hayranlık toplayan birçok sanatçı var.

26

2013, Erinç Seymen, Evhamli Konak /// The Worrying Mansion)


Contemporary Drawing

Çağdaş Çizim

into Asian arts (printing, ink, miniature etc) but also the war had an impact on the rise of its value. There should be a direct link between the war conditions and the demand of European artists to small sized, cheap, portable materials, in other words to paper, pencil, watercolor and even collage. I think that the painting hierarchy had been ruptured to a great extent after the Second World War, there are nowadays many artists admired only for their drawings. As an audience but also as an artist, I have never made any value distinction between color and the line. I need them both for admiring and creating art. N.P.

You had drawings at your exhibition ‘Hunting Season’ at Galerist in 2007. And then the number of drawings had an increase at your exhibition ‘Persuasion Room’ in 2009. Lately in 2012 at your exhibition ‘The Seed and the Bullet’ at Rampa, you were in fact testing the persuasion power of the drawing. Can you tell us a little bit about this process?

E.S.

What you have said about ‘The Seed and the Bullet’ is to the point. A journalist asked me the following question after my ‘Persuasion Room’ exhibition: I wonder if your drawings replace your paintings? I was surprised by that question because I draw a picture whether I work on a canvas with oil color or I work with ink on paper! In fact the terminology itself should be debated: why are we still making a distinction between painting and drawing? Thus I started to imagine an exhibition based totally on drawings. My aim was to compose for only one instrument rather than composing for an orchestra constituted of different instruments- that’s exactly what I aimed with Persuasion Room- that’s the feeling I wanted to inspire. That is why I set myself an obstacle: there would be no paintings at the exhibition. This was going to be an answer to the conservative approach differentiating painting from drawing through material distinction: Painting is one of the many ways of drawing a picture, you can draw a picture with any kind of material. ‘Sangoi’ project exhibited at ‘The Seed and The Bullet’ brought together two materials that seemed apart to each other, drawing and video; this was an opportunity to emphasize my opinion that classification of traditional material and new media creates artificial oppositions. There are of course many artists obtaining very impressive results by uniting different materials with different forms, I am only one of those artists getting inspired by this emancipatory attitude. This artistic historic showdown came to an end with ‘The Seed and the Bullet’ as I resumed painting.

N.P.

Those who follow your drawings might think that you invent new images. The humor and the implication you add to what

2011, Erinç Seymen, Sangoi, Meyveler 13 adet çizim /// Sangoi, Fruits, 13, drawings

Kendi adıma, boya ve çizgi arasında, gerek izleyici gerekse sanatçı olarak hiçbir zaman değer farkı gözetmedim. Hem izlemek hem de üretmek için ikisine de ihtiyacım var. N.P.

2007’de Galerist’te açtığın “Av Mevsimi” serginde desenler vardı. Sonra 2009’da “İkna Odası” serginde desenler gittikçe arttı. En son 2012 yılında Rampa’da açtığın “Tohum ve Mermi” sergisinde adeta desenin ikna gücünü test ediyordun. Bu süreçten söz edebilir misin?

E.S.

"Tohum ve Mermi"yle alakalı söylediğin son derece isabetli. "İkna Odası"ndan sonra bir gazeteci şöyle bir soru yöneltmişti: Yoksa desenler resimlerinizin yerini mi alıyor? Bu soruyu şaşkınlıkla karşıladım çünkü ben tuval üzerine yağlıboyayla çalıştığımda da, kağıt üzerine mürekkepli kalemle çalıştığımda da resim yapıyorum! Aslında bu terminolojinin ta kendisi tartışmaya açılmalı: neden hala pentür ve desen ayırımı yapıyoruz? Böylece tümüyle desen üzerine kurulu bir sergi hayal etmeye başladım. Farklı çalgılardan oluşan geniş bir orkestra için beste yapmak yerine, ki "İkna Odası"nda amaçladığım tam da buydu, tek bir çalgı için ya da bir çalgıyı merkeze alarak beste yapmaya yoğunlaşmak- aşağı yukarı böyle bir hissi yakalamak istiyordum. Bu yüzden kendime bir engel koydum: sergide hiç pentür olmayacaktı. Bu, bir bakımdan resim-desen ayırımını malzeme ayırımı üzerinden sürdüren muhafazakar yaklaşıma da cevabım olacaktı: pentür, resim yapmanın yollarından yalnızca biridir, her malzemeyle resim yapılabilir. "Tohum ve Mermi"de sergilediğim "Sangoi" projesi ise desen ile video gibi birbirine uzak gibi görünen iki malzemeyi bitiştirmek için ve geleneksel malzeme-new media sınıflandırmasının yapay karşıtlıklar yarattığına dair kanaatimi vurgulamak için bir fırsattı. Farklı malzemeleri ve form deneylerini bir araya getiren ve son derece etkileyici sonuçlar elde eden birçok sanatçı var elbette, ben bu özgürlükçü tavırdan ilham alan sanatçılardan yalnızca biriyim. "Tohum ve

27


2009, Erinรง Seymen, Crazy-Woman

28


N.P.

E.S.

Çağdaş Çizim

Contemporary Drawing

Mermi"yle beraber bu sanat tarihsel hesaplaşma bitti, yeniden boya yapmaya da başladım.

is ordinary might surprise the audience. But I believe what lays underneath, is the innocence and the spookiness of the relationship between the image and the meaning. Could we say that ‘Sweet Memories1’ at the Persuasion Room exhibition and the Persuasion Room itself were examples of your attitude in the past?

Senin desenlerini takibe alan gözler, yeni imgeler icat ettiğini düşünebilir. Sıradan olana kattığın, mizah ve ima izleyeni şaşırtabilir. Fakat burada asıl meselenin, imge ve anlam arasındaki ilişkinin hem masumiyeti hem de tekinsizliği olduğunu düşünüyorum. “İkna Odası” sergisinde karşılaştığımız “Tatlı Anılar1”’i ve “İkna Odası”’nı bu tavrının geçmişteki örnekleri olarak sayabilir miyiz? "Çocuk masumiyeti" denen kavramı ele alalım. Çocuklar çok erken yaşlardan itibaren yalan söylemeyi, tuzak kurmayı, zorbalığı, fırsatçılığı öğrenirler ve uygularlar. Yetişkinlerden farkları, olsa olsa, bu becerilerinde henüz yetişkinler kadar ustalığa erişmemiş olmalarıdır. Çocuklara atfedilen bu saf iyilik imgesi, çocukları toplumsal ve siyasi özneler olarak ele almamanın, iradelerini görmezden gelmenin ve onları yetişkinlere bağımlı kılmanın meşru bir gerekçesi olarak kullanmak üzere imal edilmiş gibi. Doğduğumuz andan itibaren, tecrübelerimiz sonucunda, hepimizin içinde farklı dozlarda ve biçimlerde hem iyiliğin hem de kötülüğün biriktiğini kabul etmek, ebeveynlerin çocuklarındaki kötülüğü görmelerini de gerektirir ki bunu becerebilen çok az ebeveyne rastladım. Çoğu ebeveyn bunun yerine kötülüğü dışsallaştırmayı, hatta gerekirse çocuğunu yalıtmayı tercih ediyor. Böylece çocuklukta kendisiyle ve eylemleriyle sağlıklı, dürüst bir yüzleşme kültürüne alışmayan kişi yetişkinliğinde de kendi masumiyetine inanmaya devam ediyor. Aynı sorun güven duyulan iktidar kurumlarına (siyasi parti, ordu, kimliğe dayalı cemaatler vs) atfedilen "temizlik" imgesinde de zuhur ediyor. Bahsettiğin masumiyet-tekinsizlik çarpışmalarını bu bağlamda incelemek mümkün.

N.P.

Peki çizgi başladığında sonucu kim belirler? Sen mi, ortaya çıkanlar mı? Başka bir deyişle çizgiyi ya da çizgini durdurmak kolay oluyor mu?

E.S.

Birkaç ay önce Kerem Ozan Bayraktar sayesinde yeni bir canlı türüyle tanıştım: marimo. Marimo, küre şeklini alan bir su yosunu kolonisi türü. İncecik lifler halinde suda serbestçe salınan bu ufak canlıların yaşam kalım mücadelesi için bir araya geliş biçimiyle benim çizgiyi örgütleme uğraşım arasında benzerlik olduğunu fark ettim. Çizgiler de tıpkı kolonileşen su yosunları gibi bir araya gelerek, "parçaların toplamından büyük" ve daha güçlü bir şeye dönüşüyorlar. Benim için çizgilerin örgütlenmesinin en cazip yanı da bu sanırım. Çizgiler, elbette bir imgeyi ortaya çıkarmak için bir araya geliyorlar, bu bakımdan kontrol bende. Ama ben de çizgilerin kolonileşmesini takip etmek zorundayım, yani karşılıklı bir itaatten söz edebiliriz.

E.S.

Let us consider the notion of ‘child innocence’. Children learn at a very early age to lie, to trap, to bully and learn opportunism and they apply it. Their difference from the adults, at most is the fact that they have not yet reached mastership with these capacities. This naïve goodness image imputed to children seems to be manufactured as a legitimate pretext of not seeing them as political and social subjects and of ignoring their will in order to make those children dependent on the adults. From the moment we are born, as a result of our experiences, admitting that we all have accumulated goodness and evil in different doses and forms necessitates for the parents to see the evil in their children; I have seen very few parents who can manage this. Many parents prefer to externalize the evil and if necessary to isolate their kids. Thus the person who had not been able to get used to a healthy and honest confrontation with him/ herself continues in his/her adult life to believe in his/her innocence. The same problem arises with the ‘cleanliness’ image imputed to trusted institutions in power (political party, army, identity based communities etc.). It is possible to see the innocence-spookiness clashes within that context.

N.P.

Who swings the balance when the line starts? You or what is generated? In other words, is it easy to stop the line/your line?

E.S.

Thanks to Kerem Ozan Bayraktar I met a new kind of creature a couple of months ago: marimo. Marimo is a species of filamentous algae grown into large balls. I noticed there were similarities between the survival-struggle of this filamentous species swaying freely in the water with my effort to organize my lines. The lines gather together just like those filamentous algae in order to become something stronger and larger than the total of the pieces. That’s for me the most appealing part of the organization of the lines. The lines come together to bring out an image, in that sense I have the control. But I have to follow the colonization of the lines, in that sense we are talking of a mutual obedience.

29


2009, Erinรง Seymen, A Day at Factory

30


31


Contemporary Drawing

Çağdaş Çizim

JOY GERRARD Röportaj /// Interview Hatice Utkan Özden

/// H.U.

J.G.

Gösterici kalabalıkların monokrom mürekkep ve kalem çizimlerinden oluşan bir dizi hazırladınız. Protestocu kalabalıkları tercih etmenizin sebebi nedir? Mevcut stüdyo çalışmalarım, Seasons/Spaces/Multitudes; 100 drawings (2010-2015) adını taşıyan devam eden bir projenin tam ortasında. Bu 100 monokrom mürekkep ve kalem çizim, çağdaş medya fotoğraflarından bir seçkiyi yeniden yaratıyor. Her birinde protestocu kalabalık onu çevreleyen alan içerisinde yukarıdan görüntülenmiş olarak resmediliyor.

H.U.

J.G.

Kalabalıkların görselliği ve beraber sergilenebilecek, dünya genelindeki protestoların görsel haritasını gösteren çoklu görüntü potansiyeli beni büyülüyor. Üzerinde çalıştığım görüntüler nesnel medya bakış açıları ve insansız uçak tarafından çekilen ve dijital olarak yayınlanan hava görüntüleri ve farklı biçimlerde mevcutlar. Bu görüntüler üzerinde yaptığım çalışmalar bir anın belleği ve gerçeğe dönüşen sanal bir serap. Tanıklık ve katılım, gösteri ve olay, medya görüntüsü ve sanatsal temsil arasındaki rahatsızlık verici gerilimi ön plana çıkarmak ilgimi çekiyor. H.U.

J.G.

Kalabalıkları kullanmak sizin için bir politik duruş biçimi midir? Sosyal/ırksal ve cinsiyet eşitliği konularında güçlü siyasi görüşlerim var. Dolayısıyla ben siyasallaşmış bir kişiyim. Öte yandan kalabalık çiziminin arkasındaki itici güç aslında kalabalıkları bir araya getiren olayların ve kalabalığı bir yerde tutan şehrin yapısının görsel sorgulaması. Kalabalık hep bir mimari içinde bulunuyor ve bu yüzden de, her zaman için binaların ve yapıların kısıtlayıcı koşul ve oluşumlarına maruz

H.U.

Does using the crowd relate to any kind of political stance for you?

J.G.

I hold strong political views relating to social/racial and gender equality. So, I am a politicised person. However, the impetus behind the crowd drawings is more of a visual investigation into the events that draw the crowd together, and the structure of the city that holds the crowd together in one place. The crowd is always contained by architecturethus, we are always subject to the constraining condition and formation of buildings and structures. Architecture is always historically conditioned- literally ideas made concrete. I am also interested in the legality of protest at all- for example, since 2013- there are anti protest sanctions that ban any more than 10 people grouping together in Cairo. This is a profoundly depressing legacy for the place where the Arab Spring began.

J.G.

32

My current studio practice centres upon an ongoing project (2010 -2015) entitled Seasons/Spaces/Multitudes; 100 drawings. This series of one hundred monochrome ink and pencil drawings reproduces a selection of contemporary media photographs. In each, the protesting crowd is contained within the built environment and overviewed consistently from above. I am fascinated by the visuality of the crowd, and also the potential for multiple images to be exhibited together, showing a visual map of protests worldwide. The views I am working with are objective media viewpoints- Aerial views captured by drone, digitally disseminated- and existing in multiple forms. My reworkings are memorials of a moment - a virtual mirage made real. I am interested in foregrounding discomforting tensions between witnessing and participation, spectacle and event, media imagery and artistic representation.

H.U.

2013, Joy Gerrard, Protest Crowd, Russia,

You have created a series of monochrome ink and pencil drawings of the protesting crowds. Why do you prefer to draw protesting crowds?

Do you follow latest developments in the World when creating your Works? Yes, I have an enormous archive of different images of protesting crowds . I collect thousands of media images to which I add on a daily basis, constantly sifting and selecting,


Contemporary Drawing

Çağdaş Çizim

kalıyoruz. Mimari her zaman için tarihle bağlantılı olmuşkelimenin tam anlamıyla fikirler somutlaştırılıyor. Protestonun meşruiyeti de ilgimi çekiyor- örneğin 2013 yılından beri Kahire’de on kişiden daha fazla kişinin bir araya gelmesini yasaklayan protesto karşıtı yaptırımlar var. Bu aslında Arap Baharı'nın başladığı meydan için son derece üzücü bir miras. H.U.

J.G.

H.U. J.G.

Çalışmalarınızı yaratırken dünyada olan gelişmeleri takip ediyor musunuz? Evet, protestocu kalabalıklarla ilgili farklı görüntülerden oluşan kocaman bir arşivim var. Binlerce medya görüntüsü topluyorum, onlara her gün yenilerini ekliyorum, ve üzerinde yeniden çalışabileceğim nihai bir görüntü bulana kadar sürekli olarak aralarından seçip eleme yapıyorum. Çalışmalar protestonun alanı ya da yerinin adı ile adlandırılıyor ve numaralandırılıyor, aynı zamanda gerçek görüntünün bulunduğu referans ya da web sitesinin adresi de başlık olarak yer alıyor.

until there is a final image to re-work. The drawings exist as single pieces, but are strongest as a grouped objects; themselves a multitude. The works are titled with the site or place of protest, and a number but have a sub-title of the web URL, or reference where the original image was found.

Proje daimi olarak gelişiyor. Her gün beraberinde yeni protestolar ve görüntüler getiriyor. Her biri şehirli kalabalıkların arabuluculuğu arasındaki ilişkiyi ısrarlı sorgulamasını; anlamlarına nasıl yerel ve küresel olarak itiraz edildiğine; protestocuların umutlarına, korkularına ve özlemlerine işaret ediyor. Böylece bu görüntüler, sürüncemeli çatışmalar, küresel ekonomik belirsizlik ve sosyal bölünme aracılığıyla daha geniş bir görüş arıyor.

The project is constantly developing. Each day brings new protests and new images. Each marks an insistently questioning of the relation between the mediation of urban crowds; how their meanings are contested locally and globally; and the hopes, fears and aspirations of those who protest. As such, these images seek an optic through which a wider world of protracted conflict, global economic uncertainty and social division comes in to view.

Çizim yaptığınızda en büyük ilham kaynağınız nedir? Çalışmalar, üzerinde yeniden çalışacağım özel bir görüntü seçmemle başlıyor. Şu aralar görüntünün yapısı ve kompozisyonundan ilham alıyorum. Ayrıca protestocuları çevreleyen siyasi koşullara da ilgi duyuyorum: Neden protesto ediyorlar ve protestonun sonucu ve akıbeti nedir sorularından yola çıkıyorum. Çalışmalar çok fazla zaman istiyor ve farklı fırçalar ile Japon mürekkebi kullanarak görüntünün yavaş yavaş yapılması gerekiyor. Bu zorlu çalışma sürecinde, soyut biçimler ve kompozisyonlar ortaya çıkıyor- Işık derin karanlık havuzlarına batıyor ve büyük kalabalıklar karışıp kırılıyor. Belli bir aşamada, görüntü yaratımı üste çıkıyor ve çalışma dönüşmeye başlıyor. Görüntünün işler hale gelmesi için alınması gereken estetik kararlardan ilham alıyorum. Yakın zamanda, çok daha büyük ölçekte çalışmaya başladım, bu çalışma çok daha farklı katmanlı zorlukları beraberinde getiriyor. Soyut çalışmalarım da var, bu çalışmalar kalabalığa ait görüntüler, bir de Rodchenko ve Maholy Nagy’nin çalışmalarından ilham alıyorum.

2012, Joy Gerrard, Protest Crowd, Occupy, New York

H.U. J.G.

What is your biggest inspiration when you are drawing? . The works begin with choosing a particular image to rework. At that moment, I am inspired by the structure and composition of the image. I am also interested in the political circumstances surrounding the protesting crowd- why they are protesting, and what is the result or outcome of the protest. The work is very time consuming, and involves building up the image slowly, using Japanese ink with different brushes. In the laborious making of these works, abstract forms and compositions emerge- Light is submerged into pools of deep darkness, and huge crowds meld and fracture. At a certain stage, the image making takes over, and the work is transformed. I am inspired by the aesthetic decisions that need to be made, in order that the image will function. More recently, I have started to work on a much larger scale, which brings a different layer of challenges. I have also started to make abstract works, these are based on the crowd imagery, and also draw inspiration from the work of Rodchenko and Maholy Nagy.

33


2013, Joy Gerrard, Protest Crowd, Tokyo

34


35


Contemporary Drawing

Çağdaş Çizim

MONICA GRZYMALA Röportaj /// Interview Marcus Graf

/// Graf.

Sizi ve çalışmalarınızı tanıtabilmek için bize sanatçı olarak ilginizi çeken biçimsel ve kavramsal konulardan söz edebilir misiniz?

Graf.

Dear Mrs. Grzymala, for introducing you and your work, could you please outline general formal and conceptual matters that interests you as an artist.

Mon.

Her bir özel çalışma sahasında, izleyicilerin sanat eserlerini sadece görsel olarak değil aynı zamanda tüm bedenleri ile deneyimleyebilecekleri erişilebilir bir imge yaratılıyor. Benim bireysel dinamiğim tüm uzamsal desenlerimde, görünüm, malzeme, renkler ve boyutlar değişse dahi, çizgi temelinde ortak ve başlıca ifade biçimim. Yardımcısız çalışıyorum ve çalışmalarımı yaratım sürecinde fiziksel ve zihinsel sürecimi resimlendirmek üzere kilometrelerce kullanılmış bant halinde uzamsal desen olarak tanımlayabilirim. İstanbul'da Arter'de gerçekleşen sergide ise yaklaşık bir haftada tamamladığım 3,6 kilometre siyah kağıt banttan yaptığım yaptığım süreli yerleştirme eserim sergilenmişti.

Mon.

With every new site specific work an accessible image is being created where visitors of the exhibition can walk around to experience the art work not only in a visual way, but also with their whole body. Common and essential to all my spatial drawings–even if the appearance, material, coloration, and dimensions vary–is my individual dynamic and the line as a means of expression. I am working without assistants and describe my works as spatial drawing in kilometers of used tape to picture both, the physical and the mental process in the creation. In Istanbul, at the Spaceliner exhibition, you saw another ephemeral installation that I made in about one week with 3,6 kilometers of black papertape in the far end corner of Arter’s ground floor gallery.

Graf.

Çalışmalarınızı mimari müdahale olarak tanımlıyorsunuz. Müdahale ile ne kastediyorsunuz?

Graf.

You describe your work as architectural intervention. What does this mean?

Mon.

Çalışmanın alt metninde geçici mimari müdahalelerimi

Mon.

In the caption information I describe my temporary architectural interventions with the German word, Raumzeichnung“, literally translated as spatial drawing. The topological space of the room/ gallery implies a drawing as much as the linear structures create their own space. Making art and creating a new installation is a local event, starting with my artistic interaction within the designated scene for an art work. The atmosphere of a place and my personal perception are crucial inspirations that guide me then to another, one of a kind three-dimensional image. In every spatial drawing you can see the process as a whole and all gestures that have been made---forming, ultimately, a unique physical image. My personal intervention is creating its own architecture. The site specific piece at Arter is titled „Raumzeichnung (Poyraz-Lodos)“ upon the winds that influence life in Istanbul. The city I experienced as a very vibrant place with a special atmosphere.

2015, Monika Grzymal, Raumzeichnung (Linealogy)

tam tercümesi uzamsal çizim demek olan Almanca kelime Raumzeichnung“ ile tanımlıyorum. Odanın/galerinin topolojik alanı desen kadar çizgisel yapıların da kendi alanlarını yarattığını gösteriyor bize. Sanat yapmak ve yeni bir enstalasyon yaratmak, sanat çalışması için belirlenen bir alan benim sanatsal etkileşimimin başlamasıyla gerçekleştirilen

36

Graf.

How would you describe the importance of space in your work? Grzymala: I started as a sculptor which means experiencing form in a three-dimensional way through direct contact with the material. Also in the process of creating a drawing there is still the wish to undertake the step into space, to


Çağdaş Çizim

Contemporary Drawing

yerel bir etkinlik. Bir mekanın ortamı ve benim kişisel algım, beni eşi benzeri olmayan başka bir üç boyutlu imgeye yönlendiren önemli esinlenmeler. Her bir uzamsal desende süreci ve bu süreçte - eşi olmayan fiziki bir imgeye dönüşen tüm hareketleri bir bütün olarak görebiliyorsunuz. Benim kişisel müdahalem kendi mimarisini yaratıyor. Arter'deki özel parçanın adı„ Raumzeichnung (Poyraz-Lodos); İstanbul'da hayatı etkileyen rüzgarlardan geliyor. Anlattığım benim deneyimlediğim özel bir ortama sahip çok hareketli bir şehir.

jump off the page so to say. Adhesive tape offers me many possibilities to visualize traces in the space between walls, a journey that cannot be undertaken with a pencil.

Graf.

Alanın çalışmalarınızdaki önemini nasıl tanımlardınız?

Mon.

Ben ilk heykeltıraş olarak çalışmaya başladım, yani malzeme ile direkt temas etmemi sağlayan üç boyutlu bir biçim deneyimim oldu. Ayrıca bir çizim yapma sürecinde de deyim yerindeyse sayfadan sıçrayıp alana bir adım atma arzusu oluşuyor. Yapışkan bantlar bana duvarlar arasındaki alanda izleri görselleştirme olanağı sunuyor, ki bunu bir kalem ile yapmanız mümkün değil.

Graf.

Çalışmanızı hangi açıdan bir resim olarak görebiliriz?

Mon.

Stüdyomda, resmin oluşumu aşamasında, çizginin hareketlerini bir kağıt parçasının formatı aracılığıyla sorgulayabiliyorum- sonrasında daha büyük bir enstalasyon ile insan bedeni ve konum ilişkisi kapsamında alanın proporsiyonları ile uzlaşmaya varmaya çalışıyorum. Çizginin özü, resim yapılırken -ki el hareketleriyle daha okunaklı oluyor, muhtelif yorumlara açık bir platform. Grafik süreç, görsel fikirleri ifade etmek için sanal olarak sınırsız olanaklar sunuyor- karşılaştığım soru işaretleri gibi çok yönlü. Her bir resmin temeli- bir enstalasyon ya da grafik biçimde ya da kağıt üzerinde olsun- resmin el ile yürütülen bir süreç olduğu fikrinden oluşuyor.

Graf.

In which way can we consider your work as drawing?

Mon.

In my studio, during the genesis of a drawing, I investigate the movements of the line through the format of a sheet of paper–just as later on, with a larger installation, I seek to come to terms with the proportions of the space in relationship to the human body and the context as a whole. The essence of the line becomes readable through the gestural act of drawing, a platform of multifarious interpretations. The graphic process offers virtually unlimited possibilities for expressing pictorial ideas, and just as multifaceted are the questions I encounter. The basis of each drawing–whether it takes the form of an installation or a graphic formation on or within paper–is the idea that the drawing is a process of thought which is conducted by hand.

2015_2, Monika Grzymala, Poyraz-Lodos /// Raumzeichnung,

Monika Grzymala, Poyraz-Lodos /// Raumzeichnung,

37


2015_1, Monika Grzymala, Poyraz - Lodos /// Raumzeichnung

38


39


Contemporary Drawing

Çağdaş Çizim

MOTOKO DOBASHI Röportaj /// Interview Ci Mag

/// C.I.

M.C.

C.I.

M.C.

C.I.

M.C.

C.I. M.C.

Çalışmalarınızda geleneksel Japon sanatından esinleniyor musunuz? Neden? Gerçekten de Almanya'da yaşadığımdan beri kendi kültürel köklerimden ilham alıyorum. Çizim tarzımın Alman sanatçılara oranla çok daha çizgisel olduğunun farkına vardım. Biçim ve hareketleri çizgiler ile ifade ediyorum ve bu da aslında benim büyümüş olduğum görsel kültürden kaynaklanıyor. Kendi sanat çalışmalarınızda zaman zaman Alman çağdaş sanatını Rönesans sanatı ile harmanlıyorsunuz. (Dürer, Altdorfer, vs). Bu harmanlamanın özel bir nedeni var mı? Alman Rönesans sanatı gerçekliğin tek ifade biçimi olmasından dolayı bana ilham veriyor. Kendime bu esinlenmelerin yeni deneyimlerim ile bütünleştiği bir resim dünyası yaratmaya çalışıyorum. Bu harmanlamanın internetin etkisi altındaki toplumun ortak görsel deneyimini de yansıttığına inanıyorum. Büyük duvarlarda olduğu kadar kağıt üzerinde de çalışıyorsunuz. Zaman zaman klasik sanattan esinlenmiş çalışmalar bazen de manga esintileri gözlemliyoruz eserlerinizde. Bir tarzdan öbürüne nasıl geçiyorsunuz? Gerek duvar gerek kağıt çizimler olsun çalışmalarım, günlük hayata ait eserlerin hayal dünyamda kurgusal durumlara dönüşmesini anlatıyor. Bu hayal dünyasının farklı bir yönünü gösterebilecek en uygun aracı seçiyorum. Berlin'de yaşıyorsunuz. Bu şehrin sanatınıza etkisi nedir? Şehrin sosyal ve fiziki yapısı olaylara karşı objektif kalmamı sağlıyor. Bu nesnellik ve tarafsızlık duygusu benim iç dünyamı

Motoko Dobashi, c24 Gallery'den enstalasyon görüntüsü /// A view from c24 Gallery

C.I.

M.C.

Are you inspired by traditional Japanese art in your work? Why? I´m indeed inspired by my own cultural roots since I live in Germany. I got conscious that my way of drawing is much more linear than the German artists do. I express forms and movements in lines and this is because of the visual culture in which I grew up.

C.I.

You mix German contemporary art with sometimes the art of renaissance (Dürer, Altdorfer, etc..) in your art work. Is there particular reason for this mixing?

M.C.

German renaissance art inspires me because of its unique way of expression of the reality. I´m trying to create my own pictorial world in which these inspirations are integrated next to my recent experiences. And I believe this mixture reflects also on the common visual experience of internet-influenced society.

C.I.

You work on large murals, but also on papers. We see sometimes manga inspirations and inspirations from more classic art. How do you shift between these styles?

M.C.

Both murals and drawings on paper describe my own imaginably world in which the artefacts of everyday life are transformed into fictional situations. I choose most fitting medium to show particular aspect of this fantasy world.

C.I. M.C.

You live in Berlin. How does this affect your art? The social and physical structure of the city let me keep being objective from the incidents. This feeling of objectivity and neutrality is important for me to develop my inner world.

Motoko Dobashi, Yapraklar 2, Leaves 2


Motoko Dobashi, Shells #2

41


geliล tirebilmem iรงin รถnemli.

Motoko Dobashi, Bottomwater

42


Motoko Dobashi, Flug

43


Statue of Elegance Decorating the highlands of Eastern Anatolia and Black Sea, the caucasian lily, glows with touches of sapphire while sparkles of emerald colorfully adds up to its elegance.

ARMAGGAN SHOWROOM

A Nuruosmaniye Caddesi, No:65

Customer Services M: +90 530 977 51 19 T: +90 212 224 62 25

Contact T: +90 212 522 44 33

www.armaggan.com



Chiharu Shiota 01 / 05

RĂśportaj /// Interview Hatice Utkan Ă–zden

46


Chiharu Shiota anıların izlerini yeniden keşfediyor /// Chiharu Shiota rediscovers traces of memories

Japon performans ve enstalasyon sanatçısı Chiharu Shiota insanın geride bıraktığı izle peşinde. Bu izleri sanat işlerinde farklı formlara sokabiliyor ve insanların anılarını , kaybolmuş kişileri takip ediyor. Shito sanatıyla ilgili CI Mag’e konuştu.

Japanese performance and installation artist Chiharu Shiota always looks for the haunted traces of the human body and by doing that she represents memories of lost individuals and past moments. Shiota speaks to CI Mag about her installations.

47


Chiharu Shiota rediscovers traces of memories

Chiharu Shiota anıların izlerini yeniden keşfediyor

CHIHARU SHIOTA

Fotoğraf /// Photo by Sunhi Mang

/// H.U.

C.S.

Japon bir sanatçı olarak geçmiş ile günümüzü birleştirdiğinizi söyleyebilir miyiz. Geçmişten kastım, geleneksel geçmiş, veya size çocukluğunuzdan miras kalan geçmiş. Bu geçmiş sanatınızı ve yaratıcılığınızı nasıl etkiliyor? Çalışmamın teması bellek ve yokluk içinde varlık. Bellek var olan bir şeydir ama elle dokunamazsınız. Video işinde iki ila dört yaş arasındaki çocuklara ilk anılarını soruyorum. Yaşı daha büyük olanlar düzgün konuşmaya başladıklarında ilk anılarını unutuyorlar, oysa daha küçük olanlar doğumlarını hala hatırlayabiliyorlar. Geçmiş her zaman orada bir yerde ama insanlar günlük yaşamlarında unutuveriyorlar. Bana gelecek olursak, ben de çocukluğuma ait anıların birçoğunu unuttum, dolayısıyla yukarıda belirttiğim her şey benim için de geçerli.

H.U.

Siz hem enstalasyon hem de performans sanatçısısınız. Bu iki özelliği nasıl harmanlıyorsunuz? Ya da harmanlıyor musunuz?

C.S.

Aslında daha çok enstalasyona odaklanıyorum ama resim, video, objeler ile de performans yapıyorum... İşimin merkezinde hep bellek var ve performans gibi çalışmalarıma aracı. O andan itibaren her ikisini harmanlayabilirim. 48

H.U.

How does, say, the traditional past, or the past you inherit or learn from childhood affect your art and your creation as a contemporary Japanese artist?

C.S.

The theme of my work is memory and the existence in the absence. Memory itself is something that exists but cannot touch. In my video work I am asking children between two and four years old about their first memory. The older ones forget their first memory when they begin to speak properly, but the younger ones can still remember their own birth. The past is always there but humans forget in their everyday life. As for myself, I have also forgotten many of my childhood memories so everything mentioned above relates to me. You are both an installation and performance artist. How do you combine these two? Or do you combine these two? I mainly focus on installation but I also do performance with paintings, videos, objects… The core is always memory and the medium to the rest of my work such as performance. From then on I can combine both things.


Chiharu Shiota rediscovers traces of memories

Chiharu Shiota anıların izlerini yeniden keşfediyor

H.U.

C.S.

Venedik’teki çalışmanızda, başkalarından size ulaşan günlük nesneleri kullanıyorsunuz. Bu durum, çalışmalarınızı toplumun size aktardığı duygularla yaratıyorsunuz... diye açıklanabilir mi? Çalışmanız başkalarının nesneler üzerinde bıraktığı izleri taşıyor mu? Evet kesinlikle. Anahtarları teslim aldığımda, bu anahtarların birçoğunda sahibi için ne anlam ifade ettiğini anlatan mesajlar vardı. Bu da tabii işimde etkili oldu çünkü her nesne, bu durumda anahtarlar, bellek ile bağlantılı kişisel bir duygu içeriyordu.

H.U.

In your work in Venice, you use everyday objects that you receive from others. That means you create your work with the feelings that society gives you… can we say that? Does your work carry the traces that others leave on it?

C.S.

Yes, exactly. When I received the keys, many carried messages explaining what the keys meant to that person. This fact helped influence my work because every object, in this case the keys, contained a personal feeling connected to memory.

H.U.

How long does it take to move from an idea to an installation?

H.U.

Bir fikirden enstalasyona kadar ki süreç ne kadar?

C.S.

C.S.

Bir fikrin enstalasyona dönüşmesi genelde bir, bir buçuk yıl. Enstalasyon için alan yaratmak ise yaklaşık olarak iki buçuk ay sürüyor.

It usually takes a year and a half to move from an idea to an installation. Creating the space for the installation takes two and a half months approximately.

H.U.

Çalışmalarınız tasarım, enstalasyon, şiirsel yaklaşım ve belleği içeriyor... Bütün bunların hepsi uzun ve zorlu bir süreç gerektiriyor. Nasıl çalışıyorsunuz? Bir fikirden ya da zihninizde beliren enstalasyon vizyonundan mı hareket ediyorsunuz?

Your work includes design, installation, poetic approach, memories… these all come with a long and demanding process. How do you work? Do you start with an idea or with a vision of installation on your mind?

C.S.

I picture it in my head as a whole but I am not drawing anything because I fear I would lose that emotion if I do, so I just bare it in mind.

H.U.

C.S.

Kafamda bir bütün olarak görüntülüyorum ama bir şeyler çizmiyorum çünkü çizersem o duyguyu kaybedeceğimden korkuyorum, o yüzden de aklımda tutuyorum.

2015, Chiharu Shiota, The Key In The Hand, Venice Biennal

49


50


Chiharu Shiota, In Silence

51


52


2013, Chiharu Shiota, “Letters of Thanks” The Museum of Art, Kochi, Japan, photo by Sunhi Mang

53


Kurtis Lesick 02 / 05

Rรถportaj /// Interview Naz Cuguoฤ lu

54


Naz Cuguoğlu

Kurtis Lesick

Kavramlar arası ilişkiler /// Relations between concepts ///

Kurtis Lesick ile İspanya’da, CeRRCa konuk sanatçı programında tanıştık ve işlerine, yeni medya sanatçısı olarak teknolojiyle ilişkisine, İspanya’da yakında gerçekleşecek sergisine dair hızlı bir skype yazışması geçekleştirdik.

I met Kurtis Lesick at CeRRCa art residency in Spain. And we had a skype chat about his work, his relation to technology as a new media artist and his upcoming exhibition in Spain.

55


Kurtis Lesick’in araştırmaları, yerleştirmeleri, medya işleri, dijital performansları ve medyalar-arası kolaborasyonları, fiziksel dünya, bilgimiz, algımız, ve bu kavramların (yanlış) temsili arasındaki ilişkiyi araştırır. Lesick, Alberta College of Arts + Design’ın Sanat ve Yükselmekte olan Medya fakültesinin direktörlüğünü yapmıştır ve halen ‘Yükselmekte olan Elektronik Kültür için Yaratıcı Çevre’ projesini yönetmektedir. Ontario College of Art and Design University’de yardımcı profesördür, ve Banff Centre ve University of California at Irvine’de ziyaretçi fakülte üyesi olarak görev almıştır. 2012 yılında, Lesick, ‘Digital Alberta Awards kapsamında, en ilham verici dijital lider olarak görülmüş ve ‘Peoples Choice’ ödülüne layık görülmüştür.

Kurtis Lesick’s research, installations, media works, digital performances, and cross-media collaborations explore the space between the physical world, and our knowledge, perception, and (mis)representation of it. Lesick is the past Chair of the School of Craft + Emerging Media at the Alberta College of Art + Design, where he teaches in Media Arts + Digital Technologies, and directs the Creative Environment for Emerging Electronic Culture. He is an adjunct Professor at the Ontario College of Art and Design University and has been visiting faculty at the Banff Centre and the University of California at Irvine. In 2012, Lesick was awarded the inaugural Peoples Choice Award for the Most Inspiration Digital Leader at the Digital Alberta Awards.

Yeni medya teknolojileri ve dijital araçlar, günümüzde sanat eleştirisinin ve sanat yazının üretilme, paylaşılma ve çoğaltılma yollarını da değiştiriyor. Çevirimiçi sanat yayıncılığının yayılmasıyla değişen güncel sanat yazını ve sanat eleştirisi, bugün giderek başka biçim ve içeriklere yöneliyor. Contemporary İstanbul’un en yenilikçi girişimlerinden biri olan Plugin Yeni Medya Bölümü paralelinde sosyal medya ve “chat” kültüründen beslenen bir mülakat serisi başlatıyoruz. İlk mülakat dijital performansları ve medyalar-arası çalışmalarıyla tanınan Kurtis Lesick ile Naz Cuguoğlu’nun Skype yazışmalarıyla gerçekleştirildi. Kurtis Lesick ile İspanya’da 2009 yılından beri kültürel ve sanatsal projeler yürüten Casamarles Araştırma ve Yaratıcılık Merkezi’ndeki konuk sanatçı programında tanışan Naz Cuguoğlu, bu mülakatta sanatçının işlerini, yeni medya sanatçısı olarak teknolojiyle ilişkisini ve yakında gerçekleşecek sergisini görüştü.

Today new media technologies and digital mediums are changing the ways in which art criticism and art writing is produced, shared and distributed. By the expansion of online platforms in art journalism, Contemporary art writing and art criticism is moving towards alternative forms and contents. In parallel to Plugin New Media Section in Contemporary Istanbul 2015, we would like to initiate a series of interviews, which are based on social media communications and chat culture. The first chat-view is realized via Skype between Naz Cuguoğlu and Kurtis Lesick, who is known with digital performances and intermedia collaborations. Naz Cuguoğlu met Kurtis Lesick in Spain, as one of the invited 2015 residents of Centre for Research and Creativity Casamarles, which has been developing cultural and artistic projects since 2009. They talked about Lesick’s works, his relation to technology as a new media artist and his upcoming exhibition in Spain.

Ebru Yetişkin Plugin İstanbul 2015 Director

Ebru Yetişkin Plugin İstanbul 2015 Director

56


Naz Cuguoğlu &

Kurtis Lesick

[12.05.2015 13:59:53] *** Naz Cuguoğlu sizi Skype’ta eklemek istiyor...

[12.05.2015 13:59:53] *** Naz Cuguoğlu would like to add you on Skype

Merhaba kulturlab, size kontakt olarak eklemek isterim. ***

Hi kulturlab, I'd like to add you as a contact. ***

[12.05.2015 14:00:12] ***kulturlab kontakt bilgilerini Naz Cuguoğlu ile

[12.05.2015 14:00:12] *** kulturlab has shared contact details with Naz

paylaştı. ***

Cuguoğlu. ***

oley!

yay!

oley! selam kurtis, nasılsın, bugün günün nasıl geçti?

yay! hey kurtis, how are you, how was your day today?

güzel! temizlik ve yumurtalarla doluydu

good! full of cleaning and eggs

:) günün geri kalanı için planın ne? lezzetli şaraplar içmek ve güzel yemekler dışında tabi ki

:) what is the plan for the rest of the day? besides drinking great wine and eating amazing food of course

bir süredir kameramı ve ses kaydetme cihazımı baştan öğreniyorum... sonrası tabi ki yemek ve içmek

i’ve been relearning my camera and my audio recorder. and then drinking and eating

:) peki genel olarak konuk sanatçı programı nasıl gidiyor, işlerini halledebildin mi? ben biraz tembel hissediyorum..

:) and how is the residency going in general, did you get any work done yet? i am a bit lazy..

çoktan yazdığın üç öyküyle buradaki en az tembel insan sen olabilirsin. beklentileri çok yükselttin!

you are the least lazy person here with your three stories; you’ve set the bar high!!

bir süredir olası projeler hakkında düşünüyorum ve aklımda birkaç fikir var. şimdi hayalimdekileri gerçek hayata uygulamanın mümkün olup olmadığını görmem gerekiyor

i’ve been running through projects and have several planned in my head. now it is time to see if i can actually make them work as i see them

çok heyecan verici! biraz aklındakilerden bahsedebilir misin? neler olacak? yoksa bu bir sır mı? işlerini göstereceğin eski sinema gerçekten çok güzel gözüküyor!

hmm exciting! can you tell me about it? what is gonna happen? or is it a secret? the old cinema that you are gonna exhibit your works seems amazing!

mekanın nasıl işleyeceğinden henüz emin değilim.

i’m not sure how the space will work out yet.

sinema gerçekten çok etkileyici bir mekan. bence bu mekanı bir deneyim inşa etmek için kullanmak sadece sanat eserlerine ev sahipliği yapacak şekilde kullanmaktan daha anlamlı olacak

the cinema is such a striking environment. i think it makes sense to use the space to build an experience rather than just using it to house art objects

sanırım bu deneyim teknolojiyi de içinde barındıracak?

and i think that experience will include a lot of technology right?

benim için teknoloji kullanımı dünyayı görmemize, mekanı ve zamanı fark etmemize (reddetmemize), zaman üzerinden düşünmemize ve geçmişi yeniden yaşamamıza nasıl yardımcı olduğuna göre değişiyor

for me, technology is rolled out in different ways based on how it allows us to see the world, appreciate (or reject) space and place, and think through time and “re-perform” the past

bu bana sahildeki konuşmamızı hatırlattı. aynı zamanda, teknolojiyle de aran pek iyi değil, o zaman teknolojiye aşık olmadan da yeni medya sanatçısı olmak mümkün? teknolojideki makineleşmeden pek hoşlanmıyorum olasılıklarını seviyorum ama ona atfedilen ‘değer’ anlayışından hoşlanmıyorum “teknolojik her şey güzeldir, gelişme ve iyi bir gelecek vadeder”

that reminds me our conversation at the beach. you are not very fond of technology at the same time, so it is possible to be a new media artist without being in love with technology? i’m a bit of a technological luddite i love the possibilities of it, despise its assumed self-inherent “value” “all that is technological is good, progressive, and promises a better future” 57


2011, Kurtis Lesick, (re)PRODUCTION, video

bunun sıkıcı bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum

i think that is a boring way to look at the world

aslında teknoloji bizim için kendimizi nasıl organize ettiğimize ve güncel düşünce paradigmalarına dair pencereler açıyor

kulturlab: technology, instead, gives us a window into how we are organizing ourselves and current paradigms of thought

peki sanat bir gün sadece teknolojiden ibaret olacak mı?

so do you think that art is gonna be only technology one day?

eğer teknoloji, bizim dışımızda, varlığımızı harekete geçirmek için kullandığımız, vücudumuzun bir uzantısıysa, o zaman teknoloji her zaman sanat içinde var oldu

if technology is something outside ourselves that we use as an extension of our bodies to enact our existence, then technology has always been implicit in art.

dijital teknolojiyse farklı bir konu ve hayır, bir gün bütün sanatın dijital olacağına inanmıyorum

digital technology is another thing and no, i don’t think that all art will become digital

materyal ifadelerin ve iletişimlerin kim olduğumuzu tanımlamada çok daha önemli bir yeri var dijital teknolojinin baştan çıkarıcı tarafı senaryolar üzerinden kolayca üretilen, test edilen ve düşünülen simülasyonlar yaratması —ama materyal deneyim olmadan fantezi ve (bilim) kurgudan başka bir şey olmuyor

there is something important about material expressions and interactions that is even more necessary in figuring out who we are the seduction of digital technology is that it allows for simulations to easily build, test and think through scenarios— but without material experience to mediate it, it all becomes fantasy and (science)fiction

ayaklarımızın yere basabilmesi için materyale ihtiyacımız var

we need material to ground us back into the world

evet ve dün sen bahçede çiçekleri budarken bu konu üzerine konuşmuştuk :) sanatta dijital teknoloji gerçekten çok şaşırtıcı olabiliyor

yes and we were also talking about this in our lovely patio yesterday when you were gardening :) so digital technology in art can really amaze people

ama seyircinin işin önünde vakit geçirmesini sağlamak zor olabiliyor. teknolojiden fazlasına ihtiyaç var. bu ihtiyaç nedir? öğrencilerine ne öneriyorsun?

but sometimes it is hard to make the audience spend time in front of it, you need more than technology for it, and what is that? what do you suggest your students?

bence önemli olan sanatçıların işinin seyircileri için düşünmek olduğunu fark etmek. herkes kendi hayatıyla, işiyle, ilişkisiyle

the central thing in my view is to recognize that artists are

58


2012, Kurtis Lesick, Inner Waters Flowing Faster

meşgul—sanatçılar insanların görmeyi unuttuğu fikirler, olasılıklar, tartışmalar, politika, ve hatta banal olduğu-gibikabul-edilenler hakkında düşünebilecekleri bir an yaratabilmeli sanat, günlük önceliklerimizin dışındaki dünyayla yeniden iletişime geçebilmek — ve çok meşgul olduğumuz için artık göremediğimiz şeyleri durup düşünmek için fırsatlar yaratabilmeli peki bana bir örnek verebilir misin? son zamanlarda gördüğün bu konuda başarıya ulaşmış bir sanatçı var mı?

specialists whose job is to think about the world on behalf of their audiences. everyone is busy with their own lives, jobs, relationships—artists provide a moment where people can consider ideas, possibilities, arguments, politics, or even banal taken-for-granteds that people forget to see. art is that moment where we re-engage with the world outside of our day-to-day priorities — or stop to consider things we don’t see anymore because we are too busy

of — güzel soru

and give me an example, what was the most striking new media art work you have seen lately that was successful in doing this?

düşünüyorum…düşünüyorum…

ouch — good question

tamam acele etme, ben de kahve alıp geliyorum, bu arada bu sineklere artık dayanamayacağım sanırım

thinking…thinking…

:) pekala şöyle yapalım güncel sanatçılara odaklanmak yerine aklımda yer etmiş sanatçıları düşüneceğim (isimler konusunda çok kötüyüm) Suzy Lake favorilerimden biri medya ve teknolojiyi, görmek ve düşünmek üzerine kurulu sosyal paradigmaları araştırmak için çok iyi kullanıyor medyayı kullanışı daha çok performatif — teknoloji onun bir uzantısı, temsili Naz Cuguoğlu: gözümde canladırmaya ihtiyacım var, kurtis :)

ok take your time, I will grab a cup of coffee, by the way, these mosquitos are driving me crazy ok lets do this i won’t focus on recent artists but will go to ones that stick out in my head (i’m so terrible at retaining names) kulturlab: Suzy Lake is one favorite of mine she uses media and technology in really nuanced ways that address social paradigms of seeing and thinking her use of media is perfomative — technology is an extension of herself, the presentation of herself Naz Cuguoğlu: help me visualize, kurtis :) 59


http://www.suzylake.ca Naz Cuguoğlu: ok that works :) the opening piece here is one that i find brilliantly striking it considers aging, gender expectations, media, beauty to see a post menopausal woman looking beautiful, and then, as we get closer, to discover all the trappings of aging, things we tend to react to in a very judgmental way 2004, Kurtis Lesick, Ghost of Industry - ghostsofindustry.com, video

http://www.suzylake.ca Naz Cuguoğlu: tamam, bu da olur :) buradaki açılış görselini özellikle çok etkileyici buluyorum yaşlanma, cinsiyet beklentileri, medya ve güzelliğe dair bir iş önce menopoz sonrasındaki bir kadını güzel olarak algılıyoruz ama sonra yaklaştıkça yaşlanmanın getirdiği tuzakları görüyoruz. Bunlar normalde oldukça yargılayıcı yaklaştığımız özellikler burada teknolojiye hali hazırda atfedilen bir değer yok, kamera sadece dünyayı nasıl değerlendirdiğimize dair mesajı iletiyor onun işlerinde medya sadece medya. mesaj için ortam sağlıyor ama kendi başına değerli bir obje değil o yüzden, bu serideki fotoğraflar çok etkileyici ve koleksiyona katmak için oldukça uygun olsalar da sadece sağladıkları estetik deneyim için sanat eseri değiller

here there is no inherent value in the technology, the camera is only the device that communicates to us how we are to value the world. media in her work is media. it sets the context for her message; it is not in itself a valuable object kulturlab: so the photos in this series, while striking, and certainly collectable, are not art just because of their aesthetic experience they are art because they confront the audience with their own judgments, and ask why these exist, and how much sense they make Naz Cuguoğlu: oh these look amazing, thanks for sharing! Naz Cuguoğlu: also of course i checked at all your works on your website and i am in love with your digital performances with a focus on poetry (my desperate love for literature!) Naz Cuguoğlu: can we say that poetry is your material to ground us back in world, confront the audience? kulturlab: poetry for me was a survival strategy in my artwork

bunlar sanat eseri çünkü izleyiciyi kendi önyargılarıyla karşı karşıya getiriyorlar, ve bu yargıların neden var olduğu, ne kadar mantıklı olduğu üzerine düşündürüyorlar

kulturlab: literature was a way to make sure that i was connecting my ideas to my audiences and early on i think i felt i was using literature and poetry to compensate for lack of technical or artistic prowess

Naz Cuguoğlu: bunlar gerçekten inanılmaz! paylaştığın için çok teşekkürler!

kulturlab: a few years ago i got a commission from an experimental writing magazine called dandelion

Naz Cuguoğlu: ayrıca tabi ki sitendeki bütün işlerine baktım ve şiire odaklanan dijital performanslarına bayıldım (edebiyata duyduğum kaçınılmaz aşk!)

in the call they listed ground-breaking artists who had really charted out territory of poetry and prose in art experiences and my name was in that list

Naz Cuguoğlu: şiirin senin işlerinde ayaklarımızın yere basması ve izleyiciyi yüzleştirmek için kullandığın bir araç olduğunu söyleyebilir miyiz?

i was surprised! i had never considered my use of poetry as a strength, it was a fall-back skill. in conversation with the curator she said that is the thing that separated my work out from other writers/artists

şiir benim için işlerimde kullandığım bir hayatta kalma yöntemiydi edebiyat düşüncelerimi izleyiciye aktardığımdan emin olmak için kullandığım bir araçtı. Ve sanırım başlarda edebiyat ve şiiri teknolojik ve sanatsal yetersizliklerimi örtmek için kullanıyordum 60

that writing for me was a tool, not an end in itself the idea or experience is always primary for me — primary to the words, primary to the technology. do you think it is also related to our discussion on our


birkaç sene önce Dandelion adlı deneysel yazım dergisinden bir teklif aldım çağrılarında şiir ve sanatsal düzyazı arasındaki sınırları ortadan kaldıran başarılı sanatçıları listelemişlerdi ve benim adım da listedeydi şaşırmıştım! şiiri kullanıyor olmamı hiçbir zaman güçlü bir özellik olarak görmemiştim, bence tam tersiydi. küratörle konuştuğum zaman beni diğer yazarların/sanatçıların işlerinden ayıranın bu olduğunu söyledi yazı benim için bir araçtı, amaç değildi benim için her zaman fikir ya da deneyim daha önemli oldu — sözcüklerden, teknolojiden önce geldi

45 minutes of hiking/suffer to the mountain. I mean the difference between an artist and an artist with a degree in art. do you maybe think that your background in archeology somehow gives you another perspective and makes you drawn to the experience and journey itself? absolutely — my background in archaeology comes into play in a HUGE way in my artwork ...so as someone with experience in archaeology and knowing the past through its material remains in the present, that idea of experience, and the negotiation of meaning through objects and ideas have real implications for my work

bunun neredeyse 45 dakika süren dağa tırmanma/acı çekme yolculuğumuzda yaptığımız konuşmayla bağlantılı olduğunu düşünüyor musun? hani sanatçı ve sanat alanında eğitimi olan sanatçı arasındaki farktan bahsetmiştik.

this, again, falls back into how i consider language and/or technology

arkeoloji geçmişinin bir şekilde başka bir bakış açısı kazandırdığına ve deneyimin, yolculuğun kendisiyle ilgilenmeni sağladığına inanıyor musun?

yes it all makes sense now! that was a great conversation, thank you, that was great! i think it is time for siesta now, what do you think?

kesinlikle — arkeoloji işlerimde BÜYÜK bir yer kaplıyor

you got my mind in a whirl thinking through all of this again. a siesta and glass of wine will bring it all down back to earth again… and really, isn’t that the point of it all anyway?

arkeoloji geçmişi olan biri olarak geçmişin materyal aracılığıyla günümüzde var olduğunu biliyorum. ve bu sebeple deneyim düşüncesi ve objeler/düşünceler vasıtasıyla anlamı ifade etmek benim işlerimde çok önemli

those things have no meaning until they place in a situation in which we can experience them

hahaha yes of course! see you tonight at our tortilla party!

bu ayrıca dil ve/veya teknoloji hakkındaki düşüncelerimle de yakından alakalı bu kavramlar onları deneyimleyebileceğimiz bir duruma koymadığımız sürece anlamsız evet şimdi her şey aydınlandı! çok keyifli bir sohbet oldu, çok teşekkürler, artık sanırım ‘siesta’ vakti geldi, ne dersin? bunları tekrar düşündürterek başımı döndürdün. biraz siesta ve bir bardak şarap ayaklarımın yere basmasını sağlayacaktır. gerçekten düşününce asıl amaç da bu değil mi? hahaha evet haklısın sanırım! akşam tortilla partimizde görüşürüz!

2011, Kurtis Lesick, (mis)read

61


62


2007, Kurtis Lesick, In the Shadow of Progress

63


Alex Prager 03 / 05

Rรถportaj /// Interview Ci Mag

64


Gerçeklik ve duygular Alex Prager’in işlerinde birleşiyor /// Reality and emotions combine in artworks of Alex Prager Bu girişin yerine: ikinci cümleden başlayabiliriz: Alex Prager'in işleri gerçekliğe dayanıyor, diğer yandan da gerçekliğin duyguları nasıl değiştirdiğini keşfediyor. Sanatçı eserlerinin felsefi yanını CI Mag’e anlattı.

///

CI Mag talked with artist Alex Prager, whose works relies on reality, or better yet, hyperreality, and the ways in which emotions both coalesce with and affect what is real. We spoke with her about her work, and the philosophy behind it.

65


2013, Alex Prager, Face In The Crowd serisinden /// Crowd (Washington Square West), From the Face In The Crowd series

66


Reality and emotions combine in artworks of Alex Prager

Gerçeklik ve duygular Alex Prager’in işlerinde birleşiyor

///

H.U.

A.P.

H.U.

A.P.

H.U.

A.P.

ALEX PRAGER Son zamanlarda ürettiğiniz video işlerinizde birçok fotografik imaja yer veriyorsunuz. Bu nedenle sanat üretim disiplininizin özünde fotoğraf var diyebilir miyiz?

Evet, ama sadece fotoğrafa odaklanmıyorum. Herkes sanat pratiğimi tek bir şekilde ifade etmek istiyor. Fotoğraf sanatı sürekli değişen ve gelişen bir şeydir. Kişilerin benim sanatımda gördükleri ve işlerimle kurdukları ilişkiyle ilintilidir. Filmler ise benim fotoğraf sanatımın uzantısıdır. Benim için fotoğrafçı, film yapımcısı, sanatçı terimleri birbiriyle yer değiştirebilir terimler. Ryan Gosling Gary Oldman ve Brad Pitt gibi aktörlerle çalıştınız. Neden özellikle Hollywood aktörleriyle çalışmayı seçtiniz? Aktörlerle çalışmak her zaman harika. Hem kendi sanatlarını çok iyi yapıyorlar hem de işe çok fazla hissiyat verebiliyorlar. İşlerinizde gerçeklik, hayal, hayali mekanlarla oynuyorsunuz. Ama fotoğraflarınız hayatın daha karanlık yanını yansıtıyor. İşlerinizde bu karanlık yönü ortaya çıkartmayı mı hedefliyorsunuz? İşlerimde duyguları ön planda tutuyorum. Özellikle yalnızlık ve esrarengizlikle ilgili öğeler kullanıyorum çünkü gerçeklik ve kurgu arasındaki gerilim ilgimi çekiyor. Işlerimi özellikle sinematik öğelerle üretiyorum ve karakterler de yüz, vücut ve hareketleri itibariyle bu duruma katkıda bulunuyor. Face in the Crowd ve son fotoğraflarımda, duyguların kalabalık alanlarda çeşitlenmesine ve mekanla bunu nasıl bağlandığına odaklanmıştım.

2010, Alex Prager, Week-end serisinden ///Barbara From the Week-end series

H.U.

Currently we see lots of video art of yours, however they are also full of photographic images, so according to these images and videos can we say that you base art discipline is photography?

A.P.

Yes, but since I’m not focused on photography solely, people seem to want to label my practice one way or another. The idea of what photography is constantly changing and evolving. What people see in my work is what allows them to relate to it and films have really become an extension of my photographs. Titles like photographer, filmmaker and artist are interchangeable to me now.

H.U.

You also choose to work with actors and actresses from Hollywood… why do you especially prefer, Ryan Gosling, Brad Pitt, Gray Oldman.

A.P.

Actors are great to work with. They offer so much emotion and really know their craft.

H.U.

You play with reality, disaster, imagination, unreal mise en secenes… but somehow your photographs seem to reflect dark side of life or pain. Do you agree on this? Or is this only my perception?

A.P.

I like to reflect a lot of emotions in my work. Most of the time I deal with eeriness or loneliness because I’m interested in the tension that exists between reality and fiction. My work is purposefully cinematic and my characters vary so much in their movements, bodies and faces. With Face in the Crowd and my most recent photographs, I’ve really focused on the diversity of emotion in a crowd and what it means to interact in that space.

2010, Alex Prager, Week-end serisinden /// Rachel and Friends. From the Week-end series

67


68


2008, Alex Prager, The Big Valley serisinden Susie and Friends, From The Big Valley series


70


2012, Alex Prager, Compulsion serisinde, /// 4:01 PM, Sun Valley and Eye #3 (House Fire), Compulsion series

71


2008, Alex Prager, The Big Valley serisinden, Eve, From The Big Valley series

72


73


Hervé Loevenbruck 04 / 05

Röportaj /// Interview Ci Selection Committee Member Nathalie Mamane - Cohen Fotoğraflar /// Photographs: Fabrice Gousset, Gallery Loevenbruck, Paris, izniyle /// All Photos by; Fabrice Gousset, courtesy of Gallery Loevenbruck, Paris.


Galeri Loevenbruck /// Loevenbruck Gallery

///

Hervé Loevenbruck, Loevenbruck Galerisi’nin nasıl geliştiğini ve 14 yıldır sanat dünyasında nasıl bir yer edindiğini anlatıyor.

Hervé Loevenbruck tells about Loevenbruck Gallery and how the gallery developped and took its place within 14 years.

75


76


Loevenbruck Gallery

Galeri Loevenbruck

///

HERVE LOEVENBRUCK Loevenbruck Gallery, bir galeri olarak nasıl bir duruş sergiliyor ve çağdaş sanat yaklaşımı nasıl? H.L.

2001 yılında Saint Germain-des-Pres muhitinde açıldıktan sonra, Loevenbruck birçok yer değiştirdi ve 2011 yılında daha büyük bir alana taşındı. Geçtiğimiz yıllarda galeri hem uluslararası hem de Fransa sanat ortamında çok başarılı birçok sanatçının sergisine ev sahipliği yaptı. Bu sanatçılar arasında Philippe Mayaux ve Dewar Gicquel Marcel Duchamp Ödülünü kazanmıştı. 2010 yılında Loevenbruck, Alina Szapocznikow’un WIELS, Hammer Museum, Wexner Center ve MoMA’da sergilenen retrospektif sergisinden önce, ilk çizim sergisini gerçekleştirdi, Alina Szapocznikow, Edouard Levé ve Michel Parmentier yine sergilenen sanatçılar arasındaydı. Loevenbruck Gallery'nin kendisine ait bir edisyon yayınevi bulunmaktadır ve geçtiğimiz son beş yılda iki kez en iyi sanat kitabı ödülüne layık görülmüştür. Ayrıca galeri Centre Georges Pompidou, Palais de Tokyo, MoMA, Hammer Museum, Museo Reina Sofia’daki sergileri de desteklemektedir.

N.M.

İstanbul’daki çağdaş sanat ortamıyla ilgili neler düşünüyorsunuz? Nasıl buluyorsunuz?

H.L.

Geçtiğimiz 10 yılda Türk çağdaş sanatına ilgi gittikçe arttı. Bu artışın içinde birçok galeri ve sanat fuarının da etkisi var. Istanbul Bienali dünyanın önde gelen bienallerinden birisi haline geldi.

N.M.

Could you please give general information on your gallery? What kind of artists you showcase and how do you approach to Contemporary art?

H.L.

Open since 2001 and located in Saint-Germain-des-Prés neighborhood, Loevenbruck gallery has changed locations and moved into a larger space in 2011. Over these past few years, Loevenbruck has been fortunate to present numerous artists who are considered today amongst the best representatives of the French or International art scenes. Philippe Mayaux and Dewar Gicquel have been awarded with the Marcel Duchamp Price. In 2010, Loevenbruck presented the first drawing show by Alina Szapocznikow, before the retrospective which was shown at the WIELS, Hammer Museum, Wexner Center and the MoMA, NY. The estates of Alina Szapocznikow, Edouard Levé and Michel Parmentier are represented by Loevenbruck. The gallery owns his own edition house and has been awarded for the best art book twice during the past 5 years. The gallery is supporting exhibitions with institutions: Centre Georges Pompidou, Palais de Tokyo, MoMA, Hammer Museum, Museo Reina Sofia.

N.M.

What do you think about the Istanbul’s Contemporary art scene?

H.L.

Since more than 10 years, the interest for the Turkish art scene keeps growing with representation of artist in many art fairs and galleries. The Istanbul Biennial has become one of the important biennial in the World. I remember visiting the one curated by Dan cameron when our artist Bruno Peindao was showed.

N.M.

Istanbul’un çağdaş sanat ortamının gelişimini ve etkinlikleri izleyebiliyor musunuz?

H.L.

Çoğunu dergi ve web sitelerinden takip edebiliyoruz.

N.M.

İstanbul’da yapılan fuarlar açısından geleceğe yönelik nasıl değerlendiriyorsunuz?

N.M.

Do you watch Istanbul and follow the art events in this city?

H.L.

Unfortunately mostly through the web and the magazines

Benim çok büyük beklentilerim var ve bu nedenle de bu yıl bu ortamın bir parçası olmak ve Contemporary İstanbul’a katılmak istiyoruz. Türkiye’deki kolektörlerle son iki yıldır irtibat halindeyiz ve onlara desteğimizi göstermek istiyoruz.

N.M.

Do you have any future expectations in terms of art fairs in Istanbul? What do you think of them and also of Contemporary Istanbul?

H.L.

I have a lot of expectations and this is the main reason why this year the gallery wants to be part of it, more than that we will try to be a main attraction in the next edition. We are since a few years in contact with many of the most important private Turkish collectors and we want to show them also our gratitude and support.

H.L.

77


Loevenbruck Gallery

Galeri Loevenbruck

78


AHAD SAADI AZARNEGARI

Bağdat Caddesi No: 350 | 34738 İstanbul/Turkey | +90 (216) 369 80 50 | info@art350.com


Johann König 05 / 05

Enstalasyon /// Installation view Sanatçılar ve KÖNIG GALERIE izniyle /// Courtesy the artists and KÖNIG GALERIE

Röportaj /// Interview Marc Olivier Wahler - CI Artistic Advisor Fotoğraflar /// Photographs Roman März

80


König Galeri sahibi Johann König galericiliğe nasıl başladığını CI Mag’e anlattı /// Johann König tells CI Mag how he started his art gallery career 81


Galeri Johann König

Johann König Galerie

JOHANN KÖNIG M.O.W. J.K.

M.O.W.

J.K.

M.O.W.

J.K.

M.O.W. J.K.

M.O.W. J.K.

M.O.W.

J.K.

Ne zamandır galerinin yönetimini üstleniyorsunuz? Galeriyi 2002 senesinde henüz lise öğrenimimi bile bitirmemiş olduğum bir dönemde kurdum. Neden örneğin bir küratör veya bir sanat eleştirmeni değil de galerici olmaya karar verdiniz? Benim için galerici olmak sanatçılar ile birlikte doğrudan çalışmabilmenin ve projelerinin gelişiminde aktif bir rol üstlenmenin en iyi yoluydu. O zamandan bu yana sanat dünyası ve galeri yönetiminde ne tür değişiklikler gözlemlediniz? Bugün sanat dünyası 10 - 15 sene öncesine kıyasla çok daha büyük bir endüstri haline geldi. Galeri yönetimi açısından bugün başlangıçtaki noktaya kıyasla daha büyük bir ekibiz. Sanatçı listemiz de ayrıca gelişti. KÖNIG GALERIE bugün 29 sanatçıyı uluslarası bağlamda temsil ediyor. Bu sanatçıların pek çoğunun eserleri dünya genelinde müzeler ve diğer kurumlarda sergileniyor. Bu da izleyicilerimizin daha uluslararası bir nitelik kazandığı anlamına geliyor. Ancak bu hızlı gelişime rağmen sanatçılarımızla yakın ilişkilerimizi koruyoruz. Bir sanat fuarı sizin için ne temsil ediyor? Fuarların son yıllardaki gelişimine dair ilgi çekici bulduğum şey; sanat dünyasından farklı yüzlerin kesiştiği bir odak noktası haline gelmiş olmaları. Sanat fuarları, koleksiyonerleri olduğu kadar; galeriler, küratörler, yazarlar ve elbette sanatçıları da kendisine çekiyor. Fuar programları şunu göstermekte: Tüm fuarların ana yapısına herkesin ilgi alanına göre şekillenen alan dışı projeler, konuşmalar ve etkinlikler eşlik ediyor. Bu yüzden sanat fuarları sanat dünyasının farklı aktörlerinin bir araya getirilmesi ve aralarında bir diyalog zemini yaratılması noktasında önemli bir işlev üstleniyor. Başarılı bir sanat fuarının içeriğinde neler bulunur? Bir sanat fuarının başarısını etkileyen; gerçekleştirildiği mekan, katılımcı galeriler, fuara ilgi gösteren kişiler gibi pek çok faktör olabilir. Bence özünde tümünün gelip dayandığı nokta, sergilenen eserlerin kalitesidir. Bugün bir sanat fuarı, bir bienal veya sanat merkezinden farklı olarak sanat dünyasında nasıl bir rol üstlenmekte? Sanat fuarlarının ticari bir yönü var. Ama bence bu durum

82

M.O.W.

When did you start running a gallery?

J.K.

I founded the gallery in 2002, before I was even finished with high school.

M.O.W.

Why did you choose to be a gallerist and not, say, a curator or an art critic?

J.K.

For me, becoming a gallerist was the best way to work directly with artists and play active role in the development of their projects.

M.O.W.

J.K.

M.O.W. J.K.

M.O.W. J.K.

M.O.W.

J.K.

What kind of changes have you notice in the art world and the gallery management since then? The art world today has become a much bigger industry then it was 10 or 15 years ago. In terms of the gallery management, we are a bigger team than we were at the very beginning, and our artist roster has also grown - KÖNIG GALERIE now represents 29 artists internationally. Most of them exhibit in museums and institutions worldwide, which means that our audience has also become much more international. But despite the rapid growth, some things remain the same - for example we still remain very closely involved with all of our artists. What does an art fair represent for you? What I find most interesting about the way art fairs have developed in recent years, is that they have become a focal point at which many different facets of the art world intersect. Art fairs attract collectors, but also gallerists, curators, writers, and of course artists. The programmation of art fairs reflects this: almost in every fair, the main section is complemented by off-site projects, talks and events, catering to everyone's interests. So art fairs play a very important role in this respect, in bringing together different aspects of the art world and creating a dialogue between them. What are the ingredients of a successful art fair? There are so many factors which can influence an art fair's success - its location, the galleries exhibiting, the people it attracts. But essentially, I think it all comes down to the quality of the works on display. What role does nowadays play an art fair in the art world, comparing for exemple to a Biennale or an art centre? Of course there is a commercial aspect to art fairs that is not


M.O.W.

J.K.

M.O.W. J.K.

Galeri Johann König

Johann König Galerie

değişiyor. Sanat fuarlarının genişleyen uluslararası kitleleri kendisine çeken, müzakere için önemli birer platform sağlamak için titiz bir şekilde kürasyonu gerçekleştirilen etkinlikler olarak giderek daha çok bienallere benzemeye başlıyor. Örneğin, Art Basel Miami Beach’i bugün geniş ve uluslararası bir seyirci kitlesini kendisine çeken gerçek bir fuar olarak ele alabiliriz.

so present in Biennial or Art Centers, where discourse on art is seen as more important. But I think this is changing art fairs are becoming more similar to biennials in that they are carefully curated events which provide an important platform for discussion, attracting an increasingly wide and international crowd. Take Art Basel Miami Beach, which is now seen as a real show by a huge, international audience.

Contemporary Istanbul’un bugünkü konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce önde gelen bir sanat fuarı olması bakımından potansiyel arz ediyor mu?

M.O.W.

J.K.

Türkiye önemli bir pazar ve çok zeki, açık fikirli koleksiyonerlere sahip. CI katılımınızdan başlıca beklentileriniz neler? Yalnızca yerel müşterilerle değil, dünyanın bu bölümündeki küratörler ve kurumlarla da mevcut ilişkilerimizi güçlendirmek ve yakın ilişkiler kurmak için sabırsızlanıyoruz.

M.O.W.

J.K.

How do you see CI today? What's it's potential to grow as a leading art fair? Turkey offers a great market and very smart and openminded collectors. We already have great connections Rahmi Koç from the Vehbi Koç Foundation, Füsun Eczacibasi from the SAHA Art Fund, Ali Dinçkök and Can and Sevda Elgiz, among others. What are you main expectations at your first participation to CI? We're looking forward to strengthening existing relationships and creating new relationships, not only with Turkish clients, but also curators and institutions in this part of the world.

83


Contemporary Istanbul 10. Y覺l覺n覺 kutluyor /// Celebrating th the 10 year


///

Contemporary Istanbul Ocak ayından itibaren 14 şehir, 12 ülke, 17 uluslararası etkinlikte 178,840 km. yol kat etti. 1250 koleksiyoner, 540 galeri, 83 basın mensubu, 138 sanat kurumu ve müze direktörü ile buluştu. Contemporary Istanbul, 10 yıldır dünyanın sanatını İstanbul’a getiriyor ve bu yıl fuar yenilenmiş programı ve ekibiyle 12-15 Kasım tarihlerinde büyük bir kutlamaya hazırlanıyor.

Since last January Contemporary Istanbul has been to 14 cities 12 countries and traveled over 178,840 kilometers for 17 international events, came together with 1250 collectors 540 galleries 83 members of the press 138 art institutions and museum directors. This year Contemporary Istanbul will take place between 12-15 November for the 10th time.

85


Contemporary Istanbul 10. Yılını kutluyor /// Celebrating the 10th year JANUARY

JANUARY

1 January 29-February 2: Geneva: Dinner at

1 January 29-February 2: Geneva: Dinner at

collectors’ residences and Art Geneva visit

collectors’ residences and Art Geneva visit

FEBRUARY

2 February 2-5: Berlin: Meeting with

collectors and Berlin galleries

FEBRUARY

2 February 2-5: Berlin: Meeting with

collectors and Berlin galleries

3 February 15-1 March: Madrid: Meeting

3 February 15-1 March: Madrid: Meeting

with galleries and Arco Madrid visit

with galleries and Arco Madrid visit

MARCH

MARCH

4 March 14-16: Doha: Art For Tomorrow

4 March 14-16: Doha: Art For Tomorrow

Conference, by New York Times with Qatar Museums, keynote speaker: Ali Güreli, Chairman of CI 5 March 15-17: Hong Kong: Meeting with the collectors at Art Basel Hong Kong 6 March 16-19: Dubai: Art Dubai visit 7 March 14-20: New York: Meeting with NY galleries and Armory New York visit

Conference, by New York Times with Qatar Museums, keynote speaker: Ali Güreli, Chairman of CI 5 March 15-17: Hong Kong: Meeting with the collectors at Art Basel Hong Kong 6 March 16-19: Dubai: Art Dubai visit 7 March 14-20: New York: Meeting with NY galleries and Armory New York visit

APRIL

8 April 14-17: Cologne: Meeting with

galleries during Art Cologne visit

APRIL

8 April 14-17: Cologne: Meeting with

galleries during Art Cologne visit

9 April 18-20: Amman: Collector’s dinner

9 April 18-20: Amman: Collector’s dinner

organized at the residence of Turkey’s Ambassador for Amman 10 April 20-22: Beirut: Collector’s dinner organized at the residence of Turkey’s Ambassador for Beirut 11 April 24-26: Brussels: Art Brussels visit and collectors dinner meeting

organized at the residence of Turkey’s Ambassador for Amman 10 April 20-22: Beirut: Collector’s dinner organized at the residence of Turkey’s Ambassador for Beirut 11 April 24-26: Brussels: Art Brussels visit and collectors dinner meeting

MAY

MAY

12 May 2: Berlin: Berlin Gallery Week-End/

12 May 2: Berlin: Berlin Gallery Week-End/

Book launch and artist talk at BAP/ Potsdamer (Yaşam Şaşmazer) 13 May 5-8: Venice: Venice Biennale opening week, Party at St Regis Venice 14 May 15-18: New York: Meeting with galleries during Frieze NY May 18: New York: Special evening reception with collectors at The New Museum (Artist talk Aslı Çavuşoğlu)

Book launch and artist talk at BAP/ Potsdamer (Yaşam Şaşmazer) 13 May 5-8: Venice: Venice Biennale opening week, Party at St Regis Venice 14 May 15-18: New York: Meeting with galleries during Frieze NY May 18: New York: Special evening reception with collectors at The New Museum (Artist talk Aslı Çavuşoğlu)

JUNE

15 May 30-June 2: Tehran: Dinner at the

16 17

18 19 20

residence of Turkey’s Ambassador for Tehran June 4-6: Barcelona: Gallery meetings and Loop New Media fair visit June 11-14: Paris: Dinner at the residence of Turkey’s Ambassador for Paris June 14-18: Basel: Art Basel, dinner invitations and parallel fairs visit June 22-24: London: Collectors’ dinner at Uziyel’s residence June 24-28: Berlin: Soho House Collector’s dinner-Artist performance by Nezaket Ekici

JUNE

15 May 30-June 2: Tehran: Dinner at the

16 17

18 19 20

residence of Turkey’s Ambassador for Tehran June 4-6: Barcelona: Gallery meetings and Loop New Media fair visit June 11-14: Paris: Dinner at the residence of Turkey’s Ambassador for Paris June 14-18: Basel: Art Basel, dinner invitations and parallel fairs visit June 22-24: London: Collectors’ dinner at Uziyel’s residence June 24-28: Berlin: Soho House Collector’s dinner-Artist performance by Nezaket Ekici

USA, New York USA, New York

14

7


London, England

19 17

Barcelona, Spain 16

Paris, France 11

8

Madrid, Spain

15

Brussels, Belgium

Tehran, Iran

Cologne, Germany

3

2

Berlin, Germany

12 20

Berlin, Germany

Berlin, Germany

5

Geneva, Switzerland

1 6 13

Dubai, UAE

Venice, Italy 4 9

18

Hong Kong, China

Doha, Qatar

Amman, Jordan

Basel, Switzerland 10

Beirut, Lebanon

87


Contemporary Istanbul 10. Yılını kutluyor

Celebrating the 10th year

Sanat ve İstanbul’u bir araya getiren fuar

The Fair that couples art and Istanbul

Contemporary Istanbul 10. yılında geleceğe doğru ilerliyor. Türkiye ve bölgedeki bütün diğer ülkelere kapısını sonuna kadar açıyor; Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz ve Avrupa'ya uzanıyor ve Amerika'ya açılıyor.

On its 10th edition, Contemporary Istanbul continues its course into the future. It opens wide its doors to Turkey and all the other countries in the region; the Middle East, the Balkans, Caucasia, North Africa, South Mediterranean and Europe. Contemporary Istanbul opens up to America.

10. yılında dünya networkünü genişletiyor Bu yıl fuar bir kez daha dünyadan 100’ün üzerinde müze ve koleksiyoner grubu ile etkileşim halinde ve önde gelen koleksiyonerleri ağırlayacak. VIP ve müze ilişkilerinde özel uygulamalara yer verecek. Sanatla dolu 10 güçlü yıl ve güçlü bir ekip ve CI Seçici Kurulu Brüksel’de Nisan ayında bir araya gelen Contemporary Istanbul Seçici Kurul’unda, çağdaş sanat dünyasının fikir liderleri ve uzmanları yer alıyor. Koleksiyoner Nathalie Mamane Cohen, Sanat Danışmanı ve küratör Marc-Olivier Wahler, Küratör ve Koleksiyoner Freda Uziyel ve Galeri sahibi Kerimcan Güleryüz’den oluşan seçici kurul, 33 değişik şehirden 189 galeri başvurusunu değerlendirdi. Sanatla dolu 10 güçlü yılını, büyük ve uluslararası alana yayılmış bir ekiple kutlayan Contemporary Istanbul, Marc Olivier Warhel’i Contemporary Istanbul, Artistik Danışmanı olarak ekibine aldı. Ali Güreli, Yönetim Kurulu Başkanı, Rabia Bakıcı Güreli, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Marc Olivier Wahler, Sanat Danışmanı, Hasan Bülent Kahraman, Özel Elçi, Burcu Öztürkler, Fuar Koordinatörü, Marcus Graf, Programlar Direktörü, Rihannon Pickles PR, Uluslararası Halkla İlişkiler ekibi olarak yer alıyor. Contemporary İstanbul dünyaya yayılıyor: Contemporary Istanbul elçileri Contemporary Istanbul’un tüm dünyaya yayılmasında öncülük eden CI Elçileri kapsamında birçok sanatsever, sanat kolektörü, entelektüel ve yazarı bir araya geliyor; CI özel elçisi Prof. Hasan Bülent Kahraman,, New York elçisi sanat danışmanı ve gazeteci Abigail Esman, Kalküta elçisi Basu Foundation yöneticisi ve Kalküta Sanat Kulübü kurucusu Abhishek Basu, Moskova elçileri Ro&Zo kurucusu Anastasia Romanova ve Svetlana Zoricheva, Viyana ve Berlin elçisi koleksiyoner ve yazar Irene Gludowacz, Paris elçisi Tokyo Art Club kurucusu ve kolektör Susanne van Hagen, Tahran ve Kuveyt elçisi koleksiyoner Mahsa Azimi, Dubai elçisi sanat danışmanı Mariam Al Thani Hodge, Londra elçisi Derek Johns

88

Contemporary Istanbul expands its network on its 10th anniversary This year, once again, the fair will be hosting more than 100 museums and collectors group from around the world with who Contemporary Istanbul is in interaction. The fair will have special applications for VIP and museum contacts. 10 strong years full of art and strong team and CI Selection Committee Idea leaders and experts of contemporary art world form the Contemporary Istanbul Selection Committee that gathers in Brussels in April. The selection committee, comprised of collector Nathalie Mamane Cohen, art consultant and curator Marc-Olivier Wahler, curator and collector Freda Uziyel and gallery owner Kerimcan Güleryüz, evaluated 189 applications from 33 separate cities. Contemporary Istanbul celebrating its 10 strong years full of art with a big and diverse team, had also Marc Olivier Warhel as its art consultant. The team is comosed of Ali Güreli, chairman of the board, Rabia Bakıcı Güreli, vice chairwoman of the board, Marc Olivier Wahler, art consultant, Hasan Bülent Kahraman, ambassador at large, Burcu Öztürkler, fair coordinator, Marcus Graf, programs director, Rihannon Pickles PR, international public relations. Contemporary Istanbul is spreading to the world: Contemporary Istanbul ambassadors Many art lovers, art collectors, intellectuals and writers are coming together as CI ambassadors and are leading the way in spreading Contemporary Art to the world such as CI ambassador at large Prof. Hasan Bülent Kahraman, ambasssador for New York, art consultant and journalist Abigail Esman, ambasssador for Calcutta, Basu Foundation manager and founder of Calcutta art club Abhishek Basu, ambassadors for Moscow, founders of Ro&Zo Anastasia Romanova and Svetlana Zoricheva, ambassador for Berlin and Wien, collector and writer Irene Gludowacz, ambassador for Paris, Tokyo Art Club founder and collector Susanne van


Contemporary Istanbul 10. Yılını kutluyor

Celebrating the 10th year

direktörü ve sanat danışmanı Burcu Yüksel, Beyrut elçisi koleksiyoner Yola Noujaim, Ürdün elçisi koleksiyoner Dina Dabbas Rifai ve Tiflis elçisi sanat danışmanı Lika Chkuaseli.

Hagen, ambassador for Tehran and Kowait Mahsa Azimi, ambasssador for Dubai, art consultant Mariam Al Thani Hodge, ambassador for London, Derek Johns director and art consultant Burcu Yüksel, ambasssador for Beirut, art collector Yola Noujaim, ambassador for Jordan, collector Dina Dabbas Rifai and ambassador for Tibilisi, art consultant Lika Chkuaseli.

CI elçileri, Contemporary Istanbul’un 10. yılda, Paris, Londra, New York, Amman, Beirut, Berlin gibi şehirlerde sanat dünyasından sanat profesyonellerini, kolektörleri Contemporary Istanbul’a katılımlarını sağlamak ve iletişim ağının genişletmek adına işbirliği yapıyor. Geleceğe dair güçlü projeler Glasstress: 2 Nisan- 2 Mayıs 2016 Contemporary Istanbul ve Glasstress Venedik iş birliği 2016 yılına damgasını vurmaya hazırlanıyor. Her yıl, Jeff Koons, Louise Bourgeois, Tracey Emin gibi dünyaca ünlü sanatçıların cam işleri sergileniyor. Gelecek yıl 2 Nisan ve 2 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşecek olan Glasstress İstanbul Tophane-i Amire'de Contemporary Istanbul tarafından düzenlenecek. Türkiye’den Murat Morova, Erdağ Aksel, Ardan Özmenoğlu, Seçkin Pirim ve Yaşam Şaşmazer dahil olacak ve bu listeye Türkiye’den sanatçılar eklenmeye devam edecek. Seçilmiş sanatçılar Murano’daki Berengo Studio’da eserlerin üretimi için misafir edildi ve bu sanatçılar malzemeye kişisel duygularını da katarak cam gibi sanatsal ifade olanaklarının sınırsız olduğu bir malzemeye tekrar hayat verdiler. Beyrut, New York, Stockholm ve Londra’da düzenlenen Glasstress çağdaş cam sanatını İstanbul’a getirecek. Contemporary İstanbul seçici kurulu tarafından seçilen Türk çağdaş sanatçılarının da bu projeye dahil edilmesi, Glasstress Istanbul’un öne çıkan yanı olacak. Sergide Türkiye’den Yaşam Şaşmazer ve Erdağ Aksel’in işleri, Adel Abidin, Alicja KwadeErwin Wurm, Hans Op de Beeck, Hila Amram, Ilya & Emilia Kabakov, Ivan Plusch, Iyvone Khoo, Mat Collishaw, Michael Joo, Mimmo Paladino, Olafur Eliasson, Olga Treivas, Oliver Clegg, Pascale Marthine Tayou, Penny Byrne, Petah Coyne, Tony Cragg, Wael Shawky, Yin Xiuzhen, Yuichi Higashionna, Zhang Hua işleri ile birlikte gösteriliyor.

CI ambassadors are working together in order to provide participation of art professionals and collectors to Contemporary Istanbul in its 10th year from cities such as Paris, London, New York, Amman, Beirut, Berlin and other cities. Strong projects for the future Glasstress: April 2- May 2, 2016 Collaboration between Contemporary Istanbul and Glasstress Venice is preparing to leave its mark on 2016. Glass works of artists such as Jeff Koons, Louise Bourgeois and Tracey Emin are exhibited annually. Glasstress Istanbul that will take place in Tophane-i Amire between 2nd of April and 2nd of May, will be organized by Contemporary Istanbul. Other artists from Turkey will be joining Murat Morova, Erdağ Aksel, Ardan Özmenoğlu, Seçkin Pirim and Yaşam Şaşmazer. Selected artists have been invited to produce their art at Berengo Studios in Murano and they have given new life while adding their own personal feelings to a material such as glass in which possibilities of artistic expression is limitless. Glasstress that has already been organized in Beirut, New York, Stockholm and London will bring modern glass art to Istanbul. Incorporation of Turkish contemporary artists to be selected by the Contemporary Istanbul Selection Committee will be the highlight of Glasstress Istanbul. Works of Yaşam Şaşmazer and Erdağ Aksel from Turkey will be exhibited side by side with the works of Adel Abidin, Alicja Kwade, Erwin Wurm, Hans Op de Beeck, Hila Amram, Ilya & Emilia Kabakov, Ivan Plusch, Iyvone Khoo, Mat Collishaw, Michael Joo, Mimmo Paladino, Olafur Eliasson, Olga Treivas, Oliver Clegg, Pascale Marthine Tayou, Penny Byrne, Petah Coyne, Tony Cragg, Wael Shawky, Yin Xiuzhen, Yuichi Higashionna, Zhang Hua.

89


Contemporary Istanbul 10. Yılını kutluyor

Celebrating the 10th year

Dünyada CI kutlamaları

CI Celebrations Around the World

ontemporary Istanbul 10. Yılını tüm dünyada özel davetlerle kutlamaya devam ediyor. Amman ve Beyrut kutlamaları: 19 Nisan’da Türkiye’nin Ürdün Büyükelçisi Sedat Önal’ın evinde gerçekleşen Contemporary Istanbul’un 10. yılı onuruna verilen yemek davetinde, birçok koleksiyoner, galeri kurucusu, sanat profesyoneli ve basın mensubu bir araya geldi. Diğer yandan, 21 Nisan’da Lübnan Büyükelçisi Sedat Önal’ın rezidansında gerçekleşen yemekte ise sanatseverler ve koleksiyonerler vardı.

Contemporary Istanbul is celebrating its 10th year. As part of its international program a series of events around the world have been organized, and will be hosted by friends of Contemporary Istanbul. CI In Amman and Beirut: On April 19 Amman, Jordan and on April 21 Beirut, Lebanon had been the two cities in which collectors, press members and gallery owners, art professionals joined to celebrate and know more about CI’s 10th anniversary.

Berlin Yaşam Şaşmazer kitap lansmanı Berlin Gallery Weekend kapsamında, Contemporary Istanbul ve Berlin art Projects Yaşam Şaşmazer's "Metanoia" adlı kitabının lansmanını 2 Mayıs’ta BERLİNARTPROJECTS’te gerçekleştirdi. Marcus Graf ve Yaşam Şaşmazer konuşma gerçekleştirdi. New York New Museum Trienali etkinliği Contemporary Istanbul’un 18 Mayıs’ta, New Museum’da, New Museum Trienali kapsamında gerçekleştirdiği davette tüm dünyadan koleksiyonerler, Türkiye’den ve dünyadan sanatçılar ve çağdaş sanat profesyonelleri bir araya geldi. New Museum’un Sky Room terasında gerçekleşecek olan etkinlikte, 2015 New York Trienali’ne katılan ve Türkiye’den tek sanatçı olan Aslı Çavuşoğlu konuşma yaptı ve Trienal kapsamında sergilenmekte olan, Long Ago Person Found (2015) adlı işi ve sanat pratiği ile ilgili bilgi verdi. 3. kez düzenlenen ve Surround Audience adı altında gerçekleşen New York Trienali’nin bu yıl küratörlüğünü Lauren Cornell ve sanatçı Ryan Trecartin üstlendi. Aslı Çavuşoğlu ise Türkiye’den tek sanatçı olarak küratörler tarafından seçildi.

CI In Berlin As part of the Berlin Gallery Weekend Contemporary Istanbul and Berlin art Projects hosts book presentation of Yaşam Şaşmazer's "Metanoia". Contemporary Istanbul Program Director Assoc. Prof. Marcus Graf will talk about her newest sculpture series and the release of “Metanoia” during the Gallery Weekend 2015 on May 2 at Berlinartprojects gallery space. CI in New York Contemporary Istanbul hosted an event at New York’s New Museum as part of its 10th year celebrations. The reception which was organized as part of the New Museum Triennial gathered many collectors, art professionals and Turkish artists. The event was held in the Sky Room of New Museum. The New Museum’s Triennial, which ran through May 24th is, and has been since 2009, an insightful look at promising emerging artists chosen as the best representation of ‘the now’ — the exhibition title this year, “Surround Audience.” Turkish contemporary artist Aslı Çavuşoğlu, one of fifty-one artists exhibiting at this year’s Triennial discussed her work as well as her practice, including Long Ago Person Found (2015), which was on display at the exhibition.

CI Tahran’da Contemporary Istanbul’un 10. yılı nedeni ile Dubai, Amman, Beyrut ve New York’tan sonra Tahran’da, Türkiye büyükelçisi Hakan Tekin’in rezidansında gerçekleşen yemekte; Contemporary Istanbul, koleksiyonerler, sanat galerileri ve 90

CI in Tehran CI visited Tehran and gathered with art galleries, institutions and museums. Tehran was latest host with a dinner at the residence of the Ambassador of Turkey to Iran, Hakan Tekin


Contemporary Istanbul 10. Yılını kutluyor

Celebrating the 10th year

sanat kurumlarıyla bir araya geldi. 1 Haziran’da düzenlenen yemekte; bu yıl gerçekleşecek olan Contemporary Istanbul fuarında İran’dan sanata özel olarak yer verileceği açıklandı. İran ve Türk kültürünün birbirine çok yakın olduğu ve İran kültürünün yüzyıllara uzanan köklü bir kültür olarak her zaman etkileyici olduğu belirtildi.

that gathered collectors, press members, art professionals and gallery owners.

CI Paris’te Contemporary Istanbul’un 10. yılı onuruna Paris’te, Türkiye Büyükelçisi Hakkı Akil’in rezidansında gerçekleşen yemekte, Paris’in ve Avrupa’nın önde gelen koleksiyoner, galeri kurucusu ve sanat kurumu direktörleri bir araya geldi. CI Artistik Danışmanı Marc Olivier Wahler yemek sırasında, dinamik ve farklı sanat disiplinlerine açık bir fuarın şehrin ekonomik sisteminde ve sanat piyasasında çok önemli bir rol oynadığını ve Contemporary Istanbul’un hem sergileme dinamiği hem de etkinlik dinamiği açısından dengeyi sağlayabilen bir fuar olduğunu belirterek, Contemporary Istanbul’un bu nedenle sanat dünyasının eko sisteminde çok önemli bir rol oynadığını söyledi. CI Londra koleksiyonerler yemeği Contemporary Istanbul, sanat koleksiyonerleri Freda ve İzak Uziyel’in rezidansında gerçekleşen özel yemek daveti gerçekleştirdi. 23 Haziran’da düzenlenen yemekte, Londra’nın ve Avrupa’nın önde gelen koleksiyoner, galeri kurucusu ve sanat kurumu direktörleri bir araya geldi. Berlin Soho House ve Contemporary Istanbul Berlin etkinliği Contemporary Istanbul’un 10. yılına özel düzenlenen yurtdışı davetleri kapsamında Soho House Berlin’deydi. Soho House Berlin ve Contemporary Istanbul’un birlikte gerçekleştirdiği etkinlik kapsamında “Collecting Turkish Contemporary Art” (Çağdaş Türk Sanatı Koleksiyonerliği) başlığı altında panel gerçekleştirildi. Panelde performans sanatçısı Nezaket Ekici ve koleksiyoner Saruhan Doğan konuştu. Panelde Çağdaş Türk Sanatı hakkında konuşma yapan CI Özel Elçisi Prof. Hasan Bülent Kahraman aynı zamanda moderatörlüğünü de üstlendi.

CI in Paris On June 12th, Contemporary Istanbul and the Turkish ambassador to France in Paris, Hakkı Akil, welcomed noted art world figures—including leading collectors and patrons—to a dinner at the ambassador’s private residence to celebrate Contemporary Istanbul’s landmark 10th anniversary. CI in London On the 23rd of June, Contemporary Istanbul hosted a dinner in Collectors Mrs. Freda Uziyel and Mr. Izak Uziyel’s residence in North London.Freda and Izak, both collectors, with Freda also being curator, have a purpose built private gallery in their home that leads to a sculpture garden. Their collection includes paintings, sculptures, photographic works and video art by world-renowned contemporary artists. CI in Berlin Soho House On the 26th of June, Soho House Berlin and Contemporary Istanbul hosted a panel on “Collecting Turkish Contemporary Art,” with renowned performance artist Nezaket Ekici, CI’s Ambassador at Large, Professor Hasan Bulent Kahraman and Turkish collector Saruhan Doğan. While Kahraman acted as moderator and addressed the state of contemporary Turkish art, Saruhan Doğan touched on his own collection and how it all started; he also gave personal insights into Turkey’s contemporary art scene while CI’s Chairman Ali Gureli addressed the ways in which the art scene has changed over the ten years of CI’s tenure and with this, the ways in which collecting in this context has grown.

91


Röportaj /// Interview Marcus Graf

Marcus Graf, Ardan Özmenoğlu ve Horasan ile CI Editions’ı konuşuyor /// Marcus Graf in conversation with Ardan Özmenoğlu and Horasan


Marcus Graf: Şu anda bulunduğumuz CI Editions sergisi bağlamında edisyon bir sanat disiplini ve bir üretim alanı olarak hakkında konuşmak istiyorum, ve bunun için Horasan ve Ardan Özmenoğlu’nun işlerinin temelini ele alarak bunu tartışacağız. 2014 Kasım ayında başlatılan bir girişim olan CI Editions, bir edisyon projesidir. Bu edisyonların aynı zamanda genç ve yeni koleksiyonerlere ulaşacağına inanıyoruz ama aynı zaman bir sanat dalı olarak da öne çıkartıyoruz. Şunu belirtmek gerekiyor; normalde edisyon dediğimizde insanlar genelde baskıdan, örneğin ipek baskı, ya da fotoğraf gibi disiplinlerden bahsediyor. Fakat CI Editions’ta, bu tanımın ötesine geçerek hem serigrafiden dijital ve karışık teknikler’e kadar farklı teknikleri kullanan sanatçılar ile çalışıyoruz, hem de programımıza objeler ve heykeller de edisyon olarak dahil ettik. Böylece, geleneksel edisyon anlayışının ötesine geçiyoruz. CI Editions kapsamında bazı sanatçılar ilk defa edisyon yaparken, Ardan Özmenoğlu gibi bazı sanatçıların da asıl sanat pratiği baskıdan geçiyor. Diğer yandan, Mustafa Horasan gibi, bazı sanatçıların fazla bilinmeyen edisiyon tutkularını gösterebiliriz.

M.G.

Ardan, seni genel olarak baskı üzerine çalışan bir sanatçı olarak biliyoruz. Edisyon ile nasıl tanıştın?

A.Ö.

Ardan Özmenoğlu: 3 veya 4 farklı atölye vardı üniversitede, seramik, baskı, fotoğraf ve hepsini birebir öğrenebiliyorsunuz ama önemli olan sizin neler hissettiğiniz hangi atölyede kendinizi ne kadar iyi hissettiğiniz.

M.G.

MG: Seni çeken neydi?

Marcus Graf: I would like to discuss within the context of CI Editions Exhibition, about the edition as part of a discipline of art and part of a production area. We will approach it with Horasan and Ardan Özmenoğlu’s works. CI Editions is an initiative that started in November 2014 and is an edition project. We hope that these editions will reach also young and new collectors. We also bring it to the fore as a field of art. It needs to be mentioned that usually people think of printing when we talk about edition, they talk about serigraphy or photography. But with CI Editions we not only work with artists using different technics from serigraphy to digital and mix technics but we also included in our program objects and sculptures. This allows us to pass beyond the traditional understanding. Within CI Editions framework, some artists are edited for the first time and some like Arda Özmenoğlu have art practice based on printing. On the other hand, you will be able to notice unknown passion for edition of some artists such as Mustafa Horasan.

M.G.

Ardan, we know you mostly as an artist working on print. How did you get involved with edition?

A.Ö.

At university there were 3 or 4 different workshops, ceramics, printing, photos and you could learn more directly but even more important was how you felt, how good you felt at those workshops.

M.G.

What attracted you there?

A.Ö.

It’s hard to tell, but when I was working on serigraphy I said to myself, this is it, that’s my job. I felt it mine. This can be

93


A.Ö.

M.G.

A.Ö.

M.G.

A.Ö.

M.G.

M.H.

Marcus Graf, Ardan Özmenoğlu ve Horasan ile CI Editions’ı konuşuyor

Marcus Graf in conversation with Ardan Özmenoğlu and Horasan

Anlatması çok zor, bunu ama ipek baskıyı yaparken bu benim işim dedim. Benim olduğunu hissettim. Bu sizin tek başınıza farkına vardığınız bir şey olmayabilir.

something you cannot notice on your own. M.G.

Yapıtlarında her zaman kavramsallık ön planda oluyor. Önce düşünceyi üretiyorsun sonra onu yansıtacağın mecrayı arıyorsun. Bu mecra çoğu zaman baskı oluyor.

Conceptualism stands out in your works. You first create and produce the idea and then you look for the medium on which you will reflect that idea. This medium most of the time is printing.

A.Ö.

Baskı çok uygun bir mecra benim için. Günümüze de çok uygun bir mecra. Artık her şey bir şekilde dijitale dönüyor. Her şeyin fotoğrafını çekiyoruz ve bu şekilde yanımıza alabiliyoruz. İnsanlar artık maddeye daha az değer veriyorlar, yazılı basın, baskı, gazete, her şey online olmaya başladı.

Printing is very appropriate for me. It is also very appropriate for the modern-day. Now everything becomes digital. We take picture of anything and that way we can carry them with us. People cherish less the material, newspapers, magazines everything is online.

M.G.

O kadar kolay ulaşılabilir olan şeylerin değeri düşmez mi sence?

Don’t you think that things that can be reached so easily loose of their value?

A.Ö.

Bu çok geleneksel bir bakış açısı. Belki de düşmez. Eskiden fotoğrafları para verip bastırılıyordu ama artık bedava ve bu değeri düşürür mü tartışılır ama neden düşsün ki değeri. Belki de bu şekilde olması gerekiyor.

This is a very traditional point of view. Maybe it would not loose of its value. In the past photos were printed against a fee but now it’s free, would this decrease the value, this is open to question but why would it decrease. Maybe it has to be like that.

M.G.

Mustafa Horasan’ı genellikle ressam olarak biliyorduk. Fakat, edisyon ile yakın ve eski bir ilişkin var, değil mi?

We knew Mustafa Horasan as a painter. But you have had for a long time a close relation with printing right?

M.H.

I studied painting and graphics Ben resim ve grafik and that’s why I grew mature mezunuyum ve bu nedenle with printing. Graphic’s base baskıyla iç içe büyüdüm. is printing too. The technology Grafiğin temeli de baskı. Tabii, is of course very advanced şu an teknoloji çok ilerledi now and there are many tools ve her şeyi çoğaltmak üzere, such as the digital printers, 3D 3d printerlar, dijital printerlar printers that can be used to gibi, her şeyi çoğaltmaya reproduce anything. As I come yönelik birçok gereç var. from engraving and lithography Ben gravür ve taş baskıdan I worked with very different and Gezi Bosphorus Otel'de gerçekleşen CI Editions sergisi açılışı öncesi Horasan, Ardan Özmenoğlu ve Marcus Graf konuştu. /// Mustafa Horasan, Ardan Özmenoğlu and Marcus Graf geldiğim için çok farklı ve difficult technics. We step into has a discussion before the opening of the CI Editions exhibition in Gezi Bosphorus Hotel çok zahmetli bir teknikle iç a more different era with new içe çalıştım. Şimdiki dijital ve yeni teknolojilerle birlikte daha digital technologies. I don’t think that there is huge difference farklı bir alana adım atıyoruz. Burada, Edition mantığıyla, between Edition logic and printing logic, I just think there baskı mantığının çok farklı olduğunu düşünmüyorum has been a change in technologies. Technology helps us sadece teknolojilerin değiştiğini düşünüyorum. Teknoloji in many aspects. You can create laser cuts and generate de bize birçok anlamda yardım ediyor. Lazer kesimler, farklı different painting layers, you can use different technics and boya katmanları oluşturabiliyorsunuz, çok farklı tekniklerle thus every artist can transfer its own technic digitally. What’s çalışabiliyorsunuz ve böylece her sanatçı kendi tekniğini most important here is that people may have access to dijital olarak aktarabiliyor. Burada en önemli şey, insanların art. For a certain period in Turkey people would buy small sanat ulaşabilmeleridir. Bir dönem Türkiye’de insanlar ufak paintings, piece of arts they hanged on their walls but then resimler alarak, evlerine sanat eseri asabiliyorlardı ama sonra, later everybody started to work in big dimensions and people 94


Marcus Graf, Ardan Özmenoğlu ve Horasan ile CI Editions’ı konuşuyor

Marcus Graf in conversation with Ardan Özmenoğlu and Horasan

herkes çok büyük ebatlarda çalışmaya başladı ve insanlar artık bu eserleri alamaz oldular. Sonuç olarak, Editions’ın fikrinin biraz geriye dönüş olarak görüyorum, herkesin evinde bir parça sanat eseriyle buluşması gerektiğinin göstergesidir. Bunun geliştirilmesi gerektiğini ve fiyatların da her zaman makul tutulması gerektiğini düşünüyorum.

stopped buying those works. At the end, I consider Editions’ idea as a turn around; it also indicates the necessity for everybody to have a piece of art at home. I think this should be developed more and the prices need to be kept always at a reasonable level. On the other hand, we need to show very well the difference between poster and edition. A poster might have been printed in thousands but the edition is limited and certificated, it is printed on special and fine art paper, it has a special manufacturing with special machines and ink and everything has a certificate. They all constitute a guarantee for the collector. I still don’t think that the difference between the two is understood. We cannot see that difference. Edition is a valuable paper. Of course there is actually a digital platform allowing each artist to generate his/her own aesthetics, as long as the artist works with the appropriate technic place. CI Editions and ourselves we work with the right place, we had long hours of discussions that allowed us to produce these editions. Within my projects I tried to see how my work would flow on a digital platform and I worked with the workers at the printing house. At some places they pushed us hard and at some other we pushed them hard and we always acted with the feeling to have something very close to the original. This was a very exciting project and I consider it very useful in terms of its dissemination.

Diğer yandan, poster ve edisyonun farkını çok iyi anlatmamız gerekiyor. Poster, binlerce adet basılmış olabilir ama edisyon limitli ve sertifkalı bir şeydir, özel ve fine art kağıtlara basılır, özel şekilde üretilir, özel makinalarda, özel mürekkeple basılır, ve her şeyin sertifikası da vardır. Tüm bunlar garanti verir koleksiyonere. Ben hala bunların arasındaki, poster ve edisyon arasındaki farkın anlaşıldığına inanmıyorum. Bu ikisi arasındaki farkı çözemiyoruz. Edisyon değerli bir kağıttır. Tabii ki şu an her sanatçının kendi estetiğini üretebileceği bir dijital platform var, yeter ki doğru bir teknik yerle çalışıp bunu uygulayabilsin. CI Editions’da biz de, çok doğru bir yerle çalışıp, üstüne çok tartışarak bu edisyonları ortaya koyduk. Ben kendi projemde yaptığım işin, aynı şekilde akacak bir dijital platform mecrasında nasıl gerçekleştirebiliriz ona

2015, Horasan, Et ve Ben, CI Editions için özel üretim /// Special production for CI Editions

M.G.

After CI Editions we have seen other edition projects developed around. This progresses as a general tendency. Is edition an affordable art?

M.H.

Actually we might say these works have very affordable prices for many people. But today affordable art has a certain limit and a certain price unit and in that perspective, the works of CI Editions and affordable art prices are almost the same. It is not about a reproduction based upon on a poster or an artwork. It is about creating a new printing language through an idea developed by the artist based on a different technic. That’s what makes it that exciting, otherwise if you see it as printing an ordinary work, there are many examples. Francis Bacon’s lithography just came out. This type of printing will always be done. What’s important here is that everybody works with different technics, such as Ardan working with serigraphy, me working with digital and laser cut.

M.G.

Ardan could you tell us about your works?

A.Ö.

I already work on printing, serigraphy is a term used for edition. My starting point is to try to transform this traditional technic that has hundreds of edition, into a unique and only 95


2015, Horasan, Et ve Ben, CI Editions için özel üretim /// Special production for CI Editions


97


M.G.

M.H.

M.G.

Marcus Graf, Ardan Özmenoğlu ve Horasan ile CI Editions’ı konuşuyor

Marcus Graf in conversation with Ardan Özmenoğlu and Horasan

baktım ve matbaada ustalarla birlikte çalıştık. Bazı yerlerde onlar bizi zorladılar, biz onları zorladık ve bunu nasıl orijinale yakın bir hale getiririz duygusuyla hareket ettik. Bu heyecan verici bir süreçti ve yaygınlaşması anlamında da çok gerekli olduğunu düşünüyorum.

technic. That’s why I used post-it notes. When you unite postits with serigraphy, at the moment the painting meets with the paper not only the rhythm overlaps but you also create something unique. Let me say this too, this had been printed over and over in Andy Warhol’s works but this post-it works don’t include any repetition. It’s like an invention and it is a very clever production. That’s why when I did prepare this edition I had hand painting and yellow and black prints. I did all with my own hands.

CI Editions’dan sonra, İstanbul’da bazı yerlerde başka edisyon projeleri de ortaya çıktı. Bu genel bir eğilim gibi ilerliyor. Sizce edisyon affordable art (ulaşılabilir) mı? Aslında bir yandan bakıldığında, evet birçok insanın ulaşabileceği fiyatlara sahip bu eserler. Ama bugün affordableart’ın da belirli bir limiti, belirli bir fiyat birimi var ve bu şekilde baktığımızda CI Editions’dakie serlerle affordable art fiyatları da birebir aynı gibi. Herhangi bir posterden ya da bir sanat eserinden yola çıkarak, bir reprodüksiyon fikri değil bu işler. Sanatçının geliştirdiği bir fikirden, farklı bir teknikle yola çıkarak yeni bir baskı dili oluşturmak. Bence güzel ve heyecan verici tarafı bu, yoksa, herhangi bir işi basmak olarak baktığımızda bunun da çok yapılan bir şey olduğunu görüyoruz. Francis Bacon’un taş baskıları çıktı. Bu tür baskılar yapılır ve yapılacaktır. Ama burada, bu bağlamda herkesin kendi işini farklı tekniklerle yapması, örneğin Ardan’ın serigrafla yapması, benim dijitalle yapmam ve lazer kesim kullanmam önemli.

M.G.

Mustafa could you tell us about your works too?

M.H.

My work, ‘Et ve Ben’ was printed on original watercolor paper. The originals were also done on those papers, the cuts of the photo effects that we placed on it, were cut with laser to be

Ardan, sen bize kendi eserini biraz anlatabilir misin? AÖ: Ben zaten baskı üzerine çalışıyorum, İpek baskı edisyon için kullanılan bir terim. Benim çıkış noktam böyle geleneksel ve yüzlerce edisyonu bulunan bir tekniği nasıl biricik, tek bir şeye dönüştürebilirim düşüncesinden ortaya çıkıyor. O nedenle post-it notları kullandım. Post-it ile ipek baskıyı bir araya getirdiğiniz zaman, boyayla kağıdın buluştuğu dakikadaki ritim üst üste geldiği gibi, biricik bir iş üretmiş oluyorsunuz. Şunu da belirtmek gerek, mesela bu Andy Warhol’un eserlerinde hep tekrar tekrar basılmıştır ama bu post-it eserlerde tekrar yok. İcat gibi ve çok akıllıca bir üretim. O nedenle ben bu edisyonu yaparken tek post-it’e hem el boyaması, sarı ve siyah baskılar var. Hepsini de kendi ellerimle yaptım.

M.G.

Mustafa, sen de biraz kendi eserinden bahsedebilir misin? HORASAN: İşlerim Et ve Ben orjinal suluboya kağıtlarına basıldı. Orijinalleri de o kağıda yapılmıştı, üstüne koyduğumuz fotoğraf efektlerinin kesimleri başka bir kağıda yapılıp, lazerle kesilip tek tek üstüne yapıştırıldı. Yani direk, orijinalinin yapılış mantığını muhafaza ettik.

M.G.

Seni takip eden sanatseverler ve koleksiyonerler’den ne gibi tepkiler aldın? 2014, Ardan Özmenoğlu, One&Only

98


M.H.

A.Ö.

Marcus Graf, Ardan Özmenoğlu ve Horasan ile CI Editions’ı konuşuyor

Marcus Graf in conversation with Ardan Özmenoğlu and Horasan

Çok tepki almadım ama bu durumu posterle karıştıran kişilerin olduğunu duydum. Şair bir arkadaşım ise internetten almak istedim ama çok pahalıymış dedi. Demek ki hala bir şekilde pahalıyız diye düşünüyorum. Şairlere ulaşmıyorsak pahalı olduğunu düşünüyorum. Düşünmek lazım, hedefimiz ne burada. Ne kadar ticari olmalıyız, ne kadar satmalıyız, ne kadar evlere girmeliyiz, bunun sınırlarına bakmalıyız. Bunu düşünmek lazım. Madem herkese ulaşmaktan bahsediyoruz.

placed one by one on it. In other words we kept the original creation logic.

Şunu da belirtmek gerek. Şu an için ulaşılabilir olmayı hedefleniyor. Fakat 10 yıl sonra hiç alınabilir olmayabilir. Birçok sanatçıların başına gelen bir durum. Örneğin Marina Abramovic bin dolara bir katalog yapıyor ve içinde kendi çektiği resimler var ama bugün o kataloğun fiyatı bir anda 25 bin dolar oluyor ve tabii bulabilirseniz. Bulunmuyor bile. Bunun esprisini kaçırmamak gerekiyor. Biz sürekli edisyon diyoruz ama bu çok limitli yapılan bir şey. Nadir bir parça üretiliyor. İstanbul’da yeni bir şeyler yapıyoruz ve bunun güzel bir örnek olduğunu da düşünüyorum. Bu kadar özel sanatçıların bir araya gelip, özel işler üretmesi bence önemli bir olay ve 10 ya da 20 yıl sonra bunun değerinin ne olacağını kimse bilmiyor. Kimse de tahmine demez. O nedenle bugün için ulaşılabilir ama 10 yıl sonra ne olacağı hiç belli değil.

M.G.

What were the reactions of the art lovers and the collectors who were following you?

M.H.

I didn’t get that much reaction, but I heard that there were some people who confused this with posters. A poet friend of mine said he wanted to buy it on internet but it was too expensive. It means that we are still expensive. We need to think on our target. How commercial we need to be, how much should we sell, in how many houses should we go in, these are the limits we need to take into account. We need to think on that, if we want to reach everyone.

A.Ö.

We have to know this too. The target is trying to be affordable. But in 10 years time they can become unaffordable. That happened to many artists. For example Marina Abramovic prepares a catalogue for a thousand dollar including pictures she took, today this catalogue’s price is suddenly 25 thousand dollars and yet you need to be able to find one to buy it. So we should not omit that. We always talk about the edition but this is a very limited thing. You create a rare piece. We do new stuff in Istanbul and I think that this is a good example. To me the fact that so many special artists gather to create something special is important and no one could guess what would be its value within 10 to 20 years. And no one will be able. Just for that reason, it is affordable for now but we don’t know what will happen in 10 years time.

99


Salty Thoughts: A Conference, as part of the 14th İstanbul Biennial Date: 14th of September 2015 Location: Cezayir, Firuzağa Mahallesi, Hayriye Cd. No:12, İstanbul Time: 18:00-20:00 Speakers: Anjelika Akbar, Doç. Dr. Ufuk Kocabaş, Rahmi Ögdül. Ali Ethem Keskin, Nevzat Sayın, Hera Büyüktaşçıyan Curated by: Billur Tansel & Huma Kabakcı

Crossing Lines - An exhibition examining Identity

The Wedding Party Massacre: A collaboration between Fabian Chiquet & AyşeDeniz Gökçin Date: 5th& 6th of October 2015 Location: LimeWharf, Vynerstreet, Hackney, London E2 9DJ Time: 7 pm- 9 pm on the 5th of October, 6:30pm-10pm on 6th of October Artists: Fabian Chiquet & AyşeDeniz Gökçin Producer: Elizabeth Yardeni Curated by: Huma Kabakcı

Artists: Ergin Çavuşoğlu, Nezaket Ekici, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, Paul Hodgson, Taus Makhacheva and Antonio Riello Date:10th of November (Preview) 22nd of November 2015 Location: Gallery On The Corner, 155 Battersea Park Rd, London SW8 4BU Time: 5-9 pm (Preview Night), 10 am - 6 pm (daily) Curated by: Billur Tansel & Huma Kabakcı

All organised by Open Space Istanbul

SERKAN YÜKSEL DRAWING THOUGHTS HAFIZAYI TARAMAK

BEFORE FALLING ASLEEP UYKUDAN ÖNCE

10.09 - 03.10. 2015

08-31.10. 2015

ATA KAM CEYLAN ÖZTÜRK EDA GECİKMEZ EGE KANAR MAHMUT CELAYİR MELİSA ÖNEL MERVE ÜNSAL SELİM SÜME SİNAN TUNCAY

Thich Quang Duc ‘a Saygı handcut on mold paper, 84.5 x 106 cm, 2014

Küratör: Sevim Sancaktar

Sinan Tuncay, Public Intimacy / Mahrem-i Umumi, archival pigment print, 80 x 56 cm, 2015

C.A.M. Galeri Şair Nedim Caddesi 25A, Akaretler, İstanbul Tel. 0090 (212) 245 79 75 www.camgaleri.com www.facebook.com/camgalleryistanbul twitter.com/camgallery


BankerHan, a new hotel by the Sofa, opened in May 2015 in the up-and-coming neighbourhood Karaköy, Istanbul’s buzzing urban playground and creative and culinary hub. The hotel offers luxurious, stylish, playful rooms, urban singles (compact and cosy), comfy doubles, fun kings and twins and a Café and Lounge. The building was once abandoned and used as an underground street-art exhibition center, following this tradition, BankerHan is granting local artists the chance to present their pieces in the Café and Lounge. The hotel is an urban cool, comfortable, artistic and luxurious place to stay in Istanbul. Staying at BankerHan is about creating stories and memories. It’s the place where Art, Design, Comfort and Fun meet.

Banker Sokagi Nr. 2 Karakoy Istanbul www.bankerhan.com info@bankerhan.com T: 00 90 212 243 5617

SF6 SOFA 165X230-OK.indd 1

18/08/15 14:38



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.