Bounterview Şubat 2013

Page 1

OCAK-ŞUBAT

2013

RÖPORTAJ

BOĞAZĠÇĠ

YAZILAR

MEDYA

MODA


HAKKIMIZDA ? BOUNterview, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri tarafından kurulmuş bir medya ekibidir. BOUNterview ekibi farklı platformlarda tarafsızlık ve doğruluk ana ilkeleriyle birçok başarılı röportaja imza atmıştır.

“Boğaziçi Röportajları” serisi ile amacımız Boğaziçi’nin renklerini (hocalar, yöneticiler, görevliler, mezunlar) daha yakından tanımak ve Boğaziçililere tanıtmak. Boğaziçi sınırları içinde sıklıkla gördüğünüz birinin ne kadar özel birisi olabileceğini bizim röportajlarımızda fark etmeye devam edeceksiniz.

Elektronik ortamda yayınladığımız “Bounterview” dergisinin içeriğini ünlü röportajları, Boğaziçi röportajları, Boğaziçi etkinlikleri, ünlülerin Boğaziçi hakkındaki ifadeleri ve çeşitli kategorilerde yazılmış yazılar oluşturuyor.

Ekibimizin yaptığı tüm röportajlar internet sitemizde, ünlü röportajlarının bazıları da “Dipnot.tv”de ve “Dipnot Tablet”te yayınlanıyor.


BOĞAZİÇİ

YAZILAR 4

Atakan Şeniz Bounterview Değerlendirmesi

6

BOUNterview TOP 10

20

Tuba Aydın The White Rose

10

Boğaziçi Hakkında Ne Dediler? Hadise

29 Helin Muratakan Sosyal Medya

11

Boğaziçi Hakkında Ne Dediler? Hayko Cepkin

30

BOUN da GPA Tweetleri

RÖPORTAJ 7

15

BÖLÜMLER

Ziynet Sali Röportaj

12

Minnoş Röportaj

16

Boun‟da ne Moda

Medya Alemi ile Ayın Medya Haberleri

23

Radyo Kayıtları ile Radyo Dünyası


ATAKAN ġENĠZ atakan.seniz@boun.edu.tr

Dönemi Nasıl Geçirdik? Eylül 2012’de döneme hızlı bir başlangıç yaptık. Yapılması gereken ünlü röportajları bizi bekliyordu. Döneme Habertürk’le giriş yaptık. Geçtiğimiz yaz, Robinho’nun Galatasaray’a transferini paylaşan ve transfer gerçekleşmeyince taraftarlardan tepki toplayan sunucu Hazal Ayaşan’dan önceden röportaj sözü almıştık. Ciner Yayın Holding’te çok güzel ağırlandık ve iyi bir röportaja imza attık. Ardından Hadise röportajı da çıtamızın yükselmesini sağlayan, sosyal medyada ses getiren bir işti. Hadise röportajı yayınlandığı gün, Dipnot’ta en çok okunan içerik oldu. Sonra sıra Doğan Medya Center’da Doğan Müzik’in genel müdürü Samsun Demir’e gelmişti. Müzik piyasasını sektörün en güçlü isimlerinden biriyle konuştuk. Samsun Demir röportajı da yayınlandığı gün en çok okunanlar arasında zirvedeydi. O sıralar Ümit Özat’la ekranda yaşadığı tartışmayla gündeme oturan Simge Fıstıkoğlu’na olayın detaylarını sıcağı sıcağına sorduk. Zannediyorum ki o olay üzerine Simge hanımla röportaj yapan ilk ekip bizdik. Bu da elbette bizim için önemli bir başarıydı. Gayet eğlenceli bir röportajı tamamlayarak ve istediğimiz cevapları alarak ayrıldık Habertürk’ten. Fox’ta Uğur Arslan’ın misafiriydik. Deniz Feneri davasını, sunduğu evlilik programının detaylarını, Benzemez Kimse Sana yarışmasındaki taklitlerini, şair yönünü… Sorduk da sorduk. Canlı yayında mermer kırmasıyla aynı günlere denk gelmesinin de etkisiyle Uğur Arslan röportajımız da Dipnot’ta yayınlandığı gün en çok okunan içerik oldu.

Üniversite İçine Yoğunlaştık Ünlü röportajlarını teker teker yayına verirken bir yandan da üniversite içinde bir şeyler üretebilme peşindeydik. Gözlemlerim sonucunda tespit ettiğim bir isim vardı: Boğaziçi Üniversitesi Aptullah Kuran Kütüphanesi görevlisi Ayşe Aktemur. Bu röportajı sadece internet sitemizde yayınladık. Yayınlandığı gün Boğaziçililerin desteğiyle ve ilgisiyle sosyal ağlardan müthiş bir hızla yayıldı, ilk 24 saatte 7 bin okunma sayısına ulaştı ve etkisi uzun süre devam etti. Üniversite içindeki bir röportajın üniversite nüfusundan daha fazla okunması büyük bir gururdu. Doğrusunu söylemek gerekirse büyük bir ilgi bekliyordum, ama böylesini elbette tahmin etmiyordum. Ayşe Aktemur’un da tabiriyle “nokta atışı” bir iş oldu.


Ekip arkadaşımız Safa Bilici’nin bir kediyle röportaj yapma fikri, özellikle kedileriyle anılan Boğaziçi Üniversitesi’nde şüphesiz ses getirecekti. Öyle de oldu. Safa’nın hazırladığı akıl dolu, eğlenceli metin ve güney kampüste Minnoş ismini koyduğumuz kediyle yapılan fotoğraf çekimleriyle beraber “Güney Kampüs’te Minnoş sohbeti” başlığıyla yayına verdiğimiz içerik, dönemin en iyi işleri arasında yer aldı. Ayrıca ekip arkadaşımız Tuba Aydın’ın Ufuk Çakmak hocayla ve Nihal Karaman’ın Koray Durak hocayla yaptıkları röportajlar da ekibimiz için kaliteli işler oldu. Cavit Görkem Destan’ın GETEM direktörü Engin Yılmaz ile yaptığı röportaj da hassasiyetimize vurgu yaptı ve engelli bireyler konusunda hepimize farklı bakış açıları kazandırdı.

İkinci Dönemde Nasıl Bir Bounterview Göreceksiniz?

Bir ay boyunca çeşitli röportajlar yaparak doğum günümüzü kutlamayı planlıyoruz. Aralarında sürprizlerin de yer aldığı, ünlü isimlerden oluşan bir röportaj turu yapmayı hedefliyoruz. Üniversite içindeki röportajlarımız da hız kesmeden devam edecek.

Dergimizin Bu Sayısı Dolu Dolu Bu sayıda yepyeni bölümlere rastlayacaksınız. “Medya Alemi ile Ayın Medya Olayları”nda son bir ay içinde gündeme damgasını vuran gelişmeleri okuyacaksınız. Bu konuda, bize destek verdiği için Medya Alemi sahibi sayın Erkut Aktaş’a teşekkür ediyorum. Bir teşekkür de Radyo Kayıtları editörü Okan Ergül’e. “Radyo Kayıtları ile Radyo Dünyası”nda ulusal radyolardaki sevilen radyo programcılarını takip edebileceksiniz. “Boun’da Ne Moda” oluşumunun kurucuları Boğaziçili arkadaşlarımız Tuana Yücel ve Zeynep Yılmaz’a da dergimizi renklendirdikleri için teşekkürü borç biliyorum. Her geçen sayıda daha iyiye ulaşmak için uğraşıyoruz, bu konuda yorumlarınızı çok önemsediğimizi de hatırlatmış olayım. Dergimizin bu sayısında başta Ahmet Bintaş olmak üzere emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkürler. Size keyifli okumalar diliyorum! Son Söz: Boğaziçililer, Fall 2012’ye güle güle dedi ve Spring 2013’ü karşılamaya hazırlanıyor. Hepimiz için güzel bir dönem olsun! Bounterview Genel Koordinatörü

Atakan ŞENİZ

AtakanSeniz



Röportaj

ZİYNET SALİ


Müzik yolculuğunuz nasıl baĢladı ? Uzun bir yolculuk bu. Anlatılmaz yaşanır. Birçok başarı öyküsünde bu böyle değil midir zaten...Çocukluğumda başlayan çarkı söyleme merak‟ımın sonunda kendimi İTÜ konservatuarında buldum...orada başlayan müzik yolculuğu buralara kadar geldi… Ziynet Sali’yi tanımlayan üç kelime öğrenmek istiyoruz. Müzik, Üretmek, Sevgi. Hayatınızda dönüm noktası olarak nitelendirebileceğiniz olaylar var mı? Birçok olay var elbette. Konservatuara girmem, okul sonrası karşıma çıkan doğru insanlar, ilk albüm deneyimim… Ġlk albümünüzden bugüne müzik hayatınızdaki her Ģeyin beklediğiniz gibi gittiğini söyleyebilir miyiz? Ben çok mutluyum. İyinin, daha iyinin sınırı yok. Elbette her zaman hayat beklediğiniz gibi akmayabilir. Benim felsefem akışla, hayatla uyumlu olmak. Ben hep daha iyiyi istemişimdir, isteyeceğim de… Ama bu, iyi niyetle, çok çalışarak ve sabırla oluyor. Ben de çok çalışıyorum. Türkiye’deki müzik sektörünün Ģu anki durumu hakkında yorumlarınızı rica edebilir miyiz?Türkiye’de üretilen müziğe verilen değer sizce yeterli mi? Müziğe her zaman ilgi var. Ama galiba bir şeyler hızlı akıyor, değişiyor. Eskiden dokunduğumuz şeyler vardı. Şimdi temas etmeden bunlara ulaşıyoruz. Bu da duyguyu yok ediyor, tüketimi hızlandırıyor. Böylece müzik de çabuk tükeniyor. Eskiden yüzbinlerin üzerinde satardı CD‟ler. Şimdi ise maalesef 50 bin tiraj büyük rakam oldu. Eskisi gibi CD alınmıyor. Halbuki alınmalı; ilgi soruyorsanız CD‟ye ilgi olmalı. Çünkü çok

büyük emekler verilerek hazırlanıyor bir CD. Büyük maliyetler ve zaman harcanıyor. Onlarca kişi bu işten ekmek yiyor. Sonra sizin bu ürettikleriniz sanal ortamda, parmaklarınızın ucunda hiçbir ücret ödenmeden bedelsiz olarak alınabiliyor. Bu nedenle dijital ortamlar daha çok kontrol altına alınmalı ve sanal ortamda müzik dinlenirken ya da indirilirken en azından CD de alınmalı. CD alımı teşvik edilmeli. Bu gidiş şunu gösteriyor ki bir süre sonra CD üretimi de duracak! Aynı sahnede olup beraber Ģarkı söylemeyi hayal ettiğiniz bir Ģarkıcı var mı? Bunun için hayal kurmuyorum. Ama bir gün bir projede birlikte olmaktan keyif alacağım isimler var tabiki. Yeni albümünüzde Sezen Aksu, Kenan Doğulu ve Sıla gibi güçlü isimlerin katkıları, albümden beklentinizi yükseltti mi? Buna beklenti demeyelim de albüme değer kattıkları kesin. Saydıklarınızın dışında Attila Özdemiroğlu, Sinan Akçıl, Zeki Güner, Onur Baştürk, Yıldız Tilbe, Ozan Doğulu ve Ozan Çolakoğlu gibi diğer önemli isimlerin de çok değerli katkıları oldu albüme. Ben de onların ürettiklerini hem albümde hem de sahnemde büyük bir keyifle yorumlamaya çalıştım ve çalışıyorum. OCAK-ŞUBAT 2013 bounterviewdergisi.

8


Sizi diğer Ģarkıcılardan farklı kılan nedir? Sanırım bir Akdeniz‟li ve Ada‟lı olmam dışında herkesin kendi farklılıkları olduğuna inanıyorum. Bu farklılıkları izleyicive dinleyicilere sormak daha doğru olur sanırım. Jennifer Lopez’e benzediğinize dair defalarca soru soruldu, bu durum sizi değiĢime zorluyor mu? Bu sorulara tek cevabım var: “Ben Ziynet Sali‟yim” Beni bir başkasına benzeterek soru sorulması ve yorum yapılması benim seçtiğim ve hoşlandığım bir şey değil...Çünkü ben fiziğimle ve müziğimle Ziynet Sali‟yim. Bu benzetmeyi iyi yönde kullananlar olduğu gibi olumsuz olarak kullananlar da var. Ama bu yorumların hepsi benim dışımda gelişiyor. Hangi ünlü isimlerle ortak proje üretmek sizi en çok mutlu ediyor? Müzikle uğraşmak kimle ve nasıl olursa olsun beni mutlu ediyor. Ben müzisyenim; özellikle müzisyenlerle, müzik bilgili insanlarla çalışmak başka güzel bir duygu. Bu beni çok mutlu ediyor. Mesela Ozan Doğulu; onunla çalışmanın keyfi bambaşka benim için. Onun her projesinde bir şarkım oldu ve olmaya da devam ediyor. Mutlu oluyorum Ozan‟la çalışırken. Şimdi Hüseyin Karadayı‟nın albümünde bir çalışmamız radyolarda çalmaya başladı. Feridun Hürel‟in “Sevenler Ağlarmış” şarkısı çok büyük ilgi gördü. Benim de “Remixis” albümüm hazırlandı, bu ay satışa çıkacak. Orada da Ozan Doğulu, Hüseyin Karadayı, David Saboy, Yasin Keleş, Suat Ateşdağlı, Burak Yeter, Emrah Karaduman ve Kaan Gökman gibi DJ ve müzisyenlerle çalıştık. Özel hayatınız Ģarkılarınıza etki ediyor mu? Benim hayatım da özel hayatım da müzik ve şarkılar.

9

OCAK-ŞUBAT 2013 bounterviewdergisi.

Sizi ekranda bir show programı sunarken görebilecek miyiz? Bilemiyorum yapar mıyım. Belki ileride birgün denerim J Ama şimdilik Müzik, Müzik, Müzik.... Boğaziçi Üniversitesi sizin için ne ifade ediyor? Boğaziçililere iletmek istediğiniz mesaj var mı? Boğaziçi bir ekol diye düşünüyorum... Ülkemizin önemli bir eğitim kurumu. Umarım onlarla bir gün müziğimi de canlı canlı paylaşırız. Herkese sevgilerimi iletiyorum.


OCAK-ĹžUBAT 2013 bounterviewdergisi.

10



Biz Kimiz ? Boğaziçi Üniversitesi İşletme 2. sınıfta okuyan çok yakın arkadaşlarız. Bizi ortak paydada birleştiren “moda”ya olan ilgimizi farklı bir platforma da taşımak istedik. Boğaziçi’nde eksikliğini hissettiğimiz bu alanı okul moda blogu ile bir nevi karşılayabileceğimizi düşündüğümüzde hiç vakit kaybetmeden heyecanla kolları sıvadık! “Kampüsten Görüntüler, Trendler ve Inspiration” gibi kategorilerle okulda da yoğun bir ilgiyle karşılaşan blogumuz sayesinde kampüste modanın nabzını tutarken umarız size de ilham kaynağı oluyoruzdur.

12

OCAK-ŞUBAT 2013 bounterviewdergisi.


Rİ~ ~MODA TRENDLE

OCAK-ŞUBAT 2013 bounterviewdergisi.

13

Bordolar Sezonun gözde rengi “bordo”yu geçen ay hazırladığımız postta da fark ettik ki Boğaziçi hem çok sık kullanıyor hem de çok iyi yorumluyor. Güney ve Kuzey kampüste gün içerisinde en azından aksesuarlarında bordoyu kullanan birilerini görmek kaçınılmaz. Bizim favorilerimizden olan bordoluları ise Bounterview için

Gösterişli Kolyeler Hepimizin gece kıyafetlerine şıklık katan bu gösterişli aksesuarı gündüz, hele ki okul kampüsünde kullanmak her ne kadar cesaret istese de modaya ilgililerimiz mekan sınırı tanımıyor. Sade bir kıyafeti biraz renklendirmek isteyenler için bu kolyeler birebir! Biz de kampüste en beğendiklerimizi sizlerle paylaşmak istedik.


Kampüs Modası

Ünlülerin Yorumlarıyla

Yeni yılla birlikte sezona uygun bir gardrop yenilenmesine ihtiyacınız olabileceğini düşündük ve ünlüler dünyasındaki trendleri kampüsteki benzer yorumları ile birleştirerek alternatif bir alışveriş listesi hazırladık. Bu listeyi hazırlarken özellikle deri kıyafetlerin ve kırmızı aksesuarların bu sezona damgasını vurduğu gözümüzden kaçmadı!


Kampüsten Görüntüler

Kampüste belirli bir trend gözetmeksizin yaptığımız günlük çekimlerde dikkatimizi en çok çekenler kullanılan zımba ve deri detayları; siyahın, kremin ve kırmızının diğer renklere göre hakimiyeti; yağmur çizmeleri ve kürk detayları oldu. Stil sahibi ve bakımlı Boğaziçili kızları bol bol görebilmek de bizi ayrıca mutlu etti. Şimdi sizleri kampüs çekimlerimizden seçtiğimiz farklı tarzlarla baş başa bırakıyoruz. Görüşmek üzere, sevgiler!


Haberler Öksüz Kaldı. Birand’ı Uğurladık.

ALTAYLI VE KIRCA BİRBİRİNE GİRDİ!

Adnan Hoca, Rasim Ozan Kavgası!


ALTAYLI VE KIRCA BİRBİRİNE GİRDİ! Habertürk'te Fatih Altaylı'nın sunumuyla ekrana gelen Teke Tek programı hararetli anlara sahne oldu.

H

ükümet aleyhine ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yaptığı çıkışlarla dikkat çeken Levent Kırca, Fatih Altaylı'yı çileden çıkardı. Gerilimin zaman zaman yükseldiği programda Levent Kırca, Fatih Altaylı'yı Silivri'de hapis yatan gazetecileri ziyaret etmemekle suçlayınca canlı yayında ipler gerildi. SALAK, YALAKA… Levent Kırca, Altaylı'ya “Niye Silivri‟ye bir gün gitmek aklına gelmedi mi?' diye sorunca Altaylı sinirlenerek tepki gösterdi ve ortalık bir anda karıştı. Fatih Altaylı ve Habertürk'ü hükümete yakın olmakla TÜRKÜLÜ KAPANIġ! suçlayan Kırca 'salak, yalaka..' gibi sözKırca ve Altaylı arasında ilginç diyaloglar yaşaler söyleyince ortam iyice gerildi. nırken, programın sonunda Levent Kırca türkü söylemeye başladı. Kırca türkü söylerken Altaylı, programda Kırca'lı bölüme son verdi. SOSYAL MEDYADA DA OLAY OLDU Habertürk TV'de yaşanan bu gergin anlar sosyal medyada da büyük yankı oluşturdu. Levent Kırca ve Fatih Altaylı hakkında atılan tweetlerin sayısı dikkat çekti.


Haberler Öksüz Kaldı. Birand’ı Uğurladık.

Safra kesesindeki stendin değişimi için yattığı hastanede, kalbinde komplikasyon meydana gelen Kanal D Haber Grup Başkanı Mehmet Ali Birand, 17 Ocak Perşembe saat 18.29‟da hayatını kaybetti. Mehmet Ali Birand‟ın vefat ettiğini oğlu Umur Birand hastane önünde yaptığı açıklamayla duyurdu. Umur Birand, “Yaşam destek ünitesine bağlıydı. Maalesef Bu akşam 18.29'da babamı kaybettik. Çok acı çekmediğini düşünüyoruz. Ameliyatı çok basit geçti. Babam 71 yaşındaydı. Eminim hepinizle bir ara çalıştı ya da çalışmadı. Vücudundaki son elektriğine kadar ben ve annem yanındaydık. Bütün arayan, telefon eden, gelen, bekleyen arkadaşları, meslektaşları, devlet büyükleri, tanıdık tanımadık herkese çok teşekkür ediyoruz. Sizi mahcup ettik ki Mehmet Ali Bey'i yeniden karşınıza getiremedik. Çok çok teşekkürler, hepimizin başı sağolsun." diye konuştu. Birand'ın cenazesi Teşvikiye Camisi'nde musalla taşına konulduktan sonra eşi Cemre Birand, torunu Umberto'nun çorabını tabuta iğneyle taktı. Cenaze töreni öncesinde Birand'ın eşi Cemre ve oğlu Umur Ali ve gelini Caterina Birand taziyeleri kabul etti. Umur Ali Birand'ın taziyeleri kabulü sırasında gözyaşlarını tutamadığı görüldü.


Adnan Hoca, Rasim Ozan Kavgası Geceye Damgasını Vurdu!

Beyaz Tv ekranlarında yayınlanan “Adalet Masası” programına Rasim Ozan Kütahyalı ve Adnan Oktar arasındaki kavga damgasını vurdu.Adnan Oktar'ın konuk olduğu 'Adalet Masası' programında işler karıştı. Adnan Oktar ile Rasim Ozan Kütahyalı birbirine girdi.

MEHDİ MÜZİK ÇALIP OYNAR MI? Canlı yayında Rasim Ozan Kütahyalı'nın sorduğu “Mehdi müzik çalıp oynar mı?” sorusu karşısında sinirlenirken, Rasim Ozan'ın “Mehdi kendi topluluğu arasında bacılar, motorlar cariyeler ayrımı yapıyor mu' şeklindeki sorusu karşısında ise adeta çılgına döndü. AĞZINI TOPLA Rasim Ozan'ın sorularına cevap vermekte zorlanan Adnan Oktar “'Ağzını topla terbiyesizlik etme. O işleri sen daha iyi bilirsin, kurnazlık yapma. Ağzını topla bana düzgün soru sor' sözleriyle Rasim Ozan'a tepki gösterdi.

CANLI YAYINDAN KOVDU Rasim Ozan Kütahyalı'nın “Bu programda kendi propagandanızı yapmanıza izin vermem, istediğimiz soruyu soramayacaksak olmaz bu iş” demesiyle gerilen ipler karşılıklı restleşmeye vardı. Yaşanan bu olaylardan sonra Kütahyalı rejiye, Adnan Oktar'ı canlı yayından alması talimatını verdi. PARANOYAYA KAPILMIŞ Rasim Ozan Kütahyalı, gergin yaşanan dakikaların ardından ise şu açıklamayı yaptı: “Adnan Oktar yayını sabote edip provoke etmeye kalkıştı. Fakat istediğimiz sorular sorulmayacak ve kendisi istediği gibi propaganda yapacaksa böyle olmaz. İnşallahlar ve maşallahlarla devam etsin. Yapacak bir şey yok. Bütün o yaşananları anlatmak istemiyor. Halbuki ben bu soruları hesap sorar gibi sormak istemiyorum ancak o bir paranoyaya kapılmış. Haksızlığın karşısındayız ama bu böyle olmaz.”


ger. Some people have the power to overcome it but some are giving up. But I believe that the story of “the Other” is inspiring, giving something sensual to our life`s. It leads us to think about and to criticize the things that had not caught our attention before. Thus the Other is the living part in one. It depends on you. The more importance you give to a memory the more it affects your life, your body, your way of thinking. The stability of those memories depends on you. I was on a school which took the name of the TUBA AYDIN Geschwister Scholl. I was not much aware of that tuba.aydin@boun.edu.tr name, because nobody told and taught about it want firstly mention precisely. Nobody was about the collective aware of that name and memory that is based what it has meant. One on the group in which one day some students were is living in. In defiance of asked to draw something that we are the true pos- on the school wall with sessors of our memory an artist. I was one of the “the other” is also intestudents. Then, we were grated in our memories. asked to draw the Gesch“the Other” is whole the wister Scholl when they time integrated in our were caught in their Unimemories and affecting versity by throwing the our way of thinking and fliers from the second our style of living. There- floor to the main corridor fore memory is something of the University. Then which is constructed. It we read some articles build itself through the about it and had classes. course of our life's and During drawing we were become bigger and bigfully aware of what we

I

20

OCAK-ŞUBAT 2013 bounterviewdergisi.

were draw. That was an amazing feeling. We were in that moment a part of a memorial art that we have drawn. We have created an art for those who sacrificed their lives. A resistance group who foresee Hitler`s aim. I will now mention about The White Rose resistance group and die Geschwister Scholl. Die Weiße Rose was a resistance group against the Nazi-Regime in Munich. The foundation of Die Weiße Rose was on 1942 and had ended on 1943. The members of Die Weiße Rose hand out fliers against the NaziRegime in order to raise the awareness of the German society. They tried to call the attention to the aims of the NaziRegime. However, on 18th February they were caught by distributing the fliers in the Munich University. Sophie Scholl and Hans Scholl agreed upon on distributing the last fliers in the University. They put it in every floor and every lecture room. As they go out from the University, Sophie Scholl run to the 2nd floor and throw the fliers down to the areaway. And at that moment they were caught from the areaway attendant.


Members of Die Weiße Rose: Hans and Sophie Scholl, Christoph Probst, Willi Graf, Alexander Schmorell, and the University professor Kurt Huber.

After this event, they were arrested and in the end executed. Sophie Scholl (21), Hans Scholl (25) and Christoph Probst (24) were on 22nd February executed. Kurt Huber (50) and Alexander Schmorell (26) were on 12th June, and Willi Graf (25) on 13th October 1943 executed. They die because of their believes, and because of trying to spread their opinions. After the regime of Hitler the German society became aware (?) of Die Weisse Rose and Die Geschwister Scholl and produced monuments, arts, foundations, give their names to schools and so on. Most of the monuments, art works are

in the University in which Sophie and Hans Scholl throw the fliers in the Ludwig-Maximillians University München. But become the German society really aware after Hitler regime or other countries who also witnessed the cruelty. My answer is definitely NO. Whether Germany nor other countries like Israel, America, France and so on. Now, they hide atrocity behind modernity. They lead their fascistic beliefs in a „modern‟ way; in other words, they have a reason for killing people and mobbing foreigner in their countries. Today all the cruelty is directed in the means of modernity with the excuse of „we must protect others/ we don‟t

feel safe‟. Die Weiße Rose and Die Geschwiste Scholl became a part of my memories.. A memory that foster me always to think and which encourages me to seek after answers that take up my mind. But I realize one sad fact! The past is always a forgotten one. Everything repeat itself but taking another shape, but having the same aim! Only the ways of doing it has changed itself...it seems more modern! It wrapped itself, and hide itself into the monster modernity. A HIDDEN EVIL is the new concept in the world of OCAK-ŞUBAT 2013 bounterviewdergisi.

21


Fotoğraf.

AHMET BİNTAŞ TEKİRDAĞ


Radyo Kayıtları, her sayımızda size bir radyocuyu tanıtıyor!

BU SAYIDA


24

OCAK-ŞUBAT 2013 bounterviewdergisi.

İlk konuğumuz Best Fm‟den tanımış olduğunuz ve hafta içi her gün 12:00 -14:00, Cumartesi günleri 14:00 - 16:00 saatleri arasında “Serdar Yayında” isimli programıyla yayın yapan, stand-up gösterisiyle il il gezerek dinleyicilerini yayında anlatamadığı konularıyla kahkahaya boğan Serdar Gökalp! Serdar Gökalp. 23 Şubat 1982 doğumlu. Şişli Lisesi mezunu olan Gökalp, arkadaşının gaz vermesiyle beraber bir müzik kanalında program yapmaya başladı. Sonra oradan ayrılıp başka bir radyoda sonra farklı bir radyoda daha sonra başka bir radyoda daha. Geçmişte Kanal D kurumu içinde bilgi işlem departmanında çalışmış olan Serdar Gökalp, 25 Aralık 2005 tarihinde Best Fm‟de hafta sonu programları yapmaya başladı. Daha önce Best Fm‟de hafta içi her gün 22:00 – 01:00 saatleri arasında da yayın yapan Serdar Gökalp, yaptığı telefon şakalarıyla dinleyicilerini radyoya kilitlemesini başardı. Geçtiğimiz yıl, Cine-5 ekranlarında “Serdar Gökalp Show” isimli programı sundu ve birçok ünlü ismi programına konuk etti . Telefon şakaları yapmaya devam eden Serdar Gökalp, serdar@bestfm.com.tr „ye dinleyicilerinden gelen “Telefon Şakası” konulu mailleri çok önemsiyor. Bu maillerle tek tek kendisi ilgilenen Serdar Gökalp, konuların içeriğine göre yapacağı şakayı planlıyor ve gereğini yapıyor. OKAN ERGÜL Radyokayıtları.Com Editörü


RÖPORTAJ

Güney Kampüs’te “Minnoş” R.

F.

DUYGU YILMAZ

SAFA BİLİCİ


26

OCAK-ŞUBAT 2013 bounterviewdergisi.

“BEN BOĞAZİÇİ İÇİN DOĞMUŞUM” Boğaziçi Üniversitesi kedileri adına Güney Kampüs’ün tanıdık simalarından Minnoş Hanım Bounterview’e konuştu. Sevecen ve cana yakın tavırlarıyla bütün kampüsün sevgisini toplamayı başaran Minnoş Hanım’la, artıları ve eksileriyle Boğaziçi’nde kedi olmak hakkında bir röportaj yaptık. Minnoş bize neler anlatmış, merak ediyor musunuz? O halde iyi okumalar.

Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Biz aslen asil bir aileden geliyoruz; Van‟lıyız. Annem İstanbul Üniversitesi‟nde şu an. Ama ben Boğaziçi için doğmuşum. O yüzden buraya geldim. Üç yıldır buradayım. “Boğaziçi için doğmak” Bunu biraz açabilir misiniz? Gayet tabi. Ben Beyazıt‟ta doğdum, hukuk fakültesinin içinde büyüdüm. Küçüklüğüm insanların birbirleriyle kavgalar etmesini izleyerek geçti. İşte çocukluğun böyle çatışma içinde geçince, özgür ve huzurlu bir yer arıyor

kedi. Hareketli, fakat barış içinde. Sevgi ve saygı var Boğaziçi‟nde. Köpekleri bile farklı kurban olduğum yerinin. “Kediler, Eski Mısır‟dan sonra ilk defa burada bu kadar rahat.” Yani size göre Boğaziçi’ni Boğaziçi yapan özgür ve sıcak ortamı mı? Safa‟cığım, Safa‟ydı değil mi? En nihayetinde, ben kediyim. Özgür ortam iyi hoş da, bir yere kadar. Şu çimenlere, şu eski binalara bir baksana. Bütün gün yuvarlan, uyukla. Bizim işimiz bu. Bak Safir‟e, iki saattir dönüp duruyor şu kitap okuyan kızın yanında. Ke-

diler, eski Mısır‟dan sonra ilk defa burada bu kadar rahat. Bakma ben biraz utangacım falan ama Mee Yao mesela, bizim exchange, devamlı sizinkilerin tabağından bir şeyler yiyor. Dur önce bir izin iste, bir miyav de dimi? Yok! Sizinkiler de başını okşuyor bizim bitlinin, karnını kaşıyor onun gibilerin. Sen şimdi gitsen, Teras Kantin‟in oradaki birinin tabağından bir patates alsan; sıkıntı büyük. Tırmık atmaz belki ama bir durur, şöyle bir bakar sana n‟oluyor diye. En rahatı biziz diyorsunuz yani? Tabi canım. İstediğimiz zaman istediğimiz derse giriyoruz. Bugüne bugün, Evcimen Hoca‟nın en sevdiği öğrenci duruyor karşında. İstediğimiz zaman istediğimiz yerde uyuyoruz. Kimde var böyle rahatlık? “Güney meydana büyük bir kum havuzu, çevre okullardaki arkadaşlarımızın da çok ilgisini çeker.”


hariç etrafta gezinip ya da derslere girip biraz kendimizi sevdiriyoruz. Ġnsanın Boğaziçi’nde kedi olası geliyor. Peki okulumuzda kedi olmanın zorlukları nelerdir? Sizin gözünüze çarpan eksikleri öğrenebilir miyiz? Kum havuzu, bak burası çok önemli. Güney meydana kum havuzu istiyoruz. Bir de o yukarı çıkan arabalardan bize de lazım. Yokuşu çıkmaya üşendiklerinden Mart ayını boş geçiren arkadaşlarım var benim. Hele Hisar yolu; köpek dolu. Lütfen bunları yetkililere bildir. Bir iki kendini insan zannedenin, arkadaşlarımıza eziyetlerinden de bahsetmek istemiyorum. Üzücü olaylar yaşandı. Böyle talihsiz bir olayları bütün Boğaziçi camiasına yıkmak bir kediye yakışmaz. Elimden geleni yapacağıma emin olabilirsiniz. Peki, bize sıradan bir gününüzü kısaca anlatabilir misiniz? Ben kendimi Orta Kantin kedisi olarak görüyorum. Ama sık sık arkadaşlarla Natuk Birkan‟a gidiyoruz. Kampüsün o karmaşasından uzak, köpekler pek uğramıyor, kantini zemin katta; yemek yiyenlere ulaşımı kolay yani... Ama genelde Orta Kantin. Ya Teras‟ta yiyoruz ya burada işte. Karnımızı doyurunca yine bir uyku bastırıyor. Tercihen günün gazetesi veya önemli ders notlarının üzerine yayıp yatıyoruz. Yer sıkıntımız yok çok şükür. Yemek ve uyku seanslarımız

“ „Biraz da köpekler sevilsin canım‟ düşüncesini samimi bulmuyorum.” Zannediyorum ki siz akĢamları da kampüste kalıyorsunuz. Bunda şaşılacak bir şey yok. Ben kalmayana şaşarım. Boğaziçi geceleyin daha çekicidir. Hem zaten sizinkiler de boş bırakmıyor burayı. Görsen o kadar komik manzaralarla karşılaşıyoruz ki. Bazı çiftler gelip de kimse görmüyor zannediyor da çok rahat davranıyor ya hani, bizim gece görüşü gözlerimizi hesaba katmıyorlar hiç. Bütün okulun dedikodusu bende. Hani siz insanlar bizimle dalga geçiyorsunuz ya „Aa, bak Mart geldi yine heyecanlandı bunlar‟ diye, asıl eğlenen her gece biziz sizin sayenizde. Peki, Boğaziçili bir kedi olarak, geleceğe yönelik planlarınız neler? Bir kere, ben Boğaziçi‟nin kokusunu almış bir kediyim. Hayatta iki adım önde sayılırım yani. Öyle alelade bir aileye ev kedisi olamam. Kısa vadede hedefim, rektörlüğe kapağı atmak. Ama asıl hedefim Refik Erzan Hoca‟yla beraber bir dünya turu. Coppola‟nın filmindeki ikiliye taş çıkaracağımıza şüphe yok. OCAK-ŞUBAT 2013 bounterviewdergisi.

27



OCAK-ŞUBAT 2013 bounterviewdergisi.

SOSYAL MEDYA

28

HELĠN MURATAKAN helinmuratakan@gmail.com

G

Her gün ünümüzden geriye doğru insanların haber alabilmek yeni bir baktığımızda, için televizyon radyo gibi araçları tercih Bu araçlar insanlara sadece yenilik ettiğini görüyoruz. bilgi ve haber vermekle kalıp insangelebilecek yorumlara karşı ''Sosyal Medya'' lardan kapalıydılar. Kısacası tek taraflı bir iletişim söz konusuydu; bilgi, haber alınır ve televizyonradyo kapanırdı. Bu da insanları gelişmelere karşı boyun eğmeye, yorum yapamamaya, sesini etrafındakilere duyuramamaya yöneltti. Fakat gün gelecekti ki, „Sosyal Medya„ diye bir kavram çıkacak ve insanlar her şeye yorum yapabileceklerdi. Evet, o gün geldi. „Sosyal Medya‟ denilen kavram ön plana çıkarıldı. Onun için özel birkaç araç dizayn edildi ve bu araçlara insanların giriş yapması sağlandı. O girişler o kadar büyük oldu ki dizayn edenler milyon dolarlar kazandı. Yüzyılın iletişim aracı ortaya çıkmıştı, insanlar internet üzerinden dilediği gibi haber-bilgi alabilecek ve bunlara katkı sağlayabilecekti artık. Bu bir devrimdi aslında. Artık televizyon- radyo gibi araçlar “geleneksel” olarak adlandırılmaya başlandı. Sosyal medya “yenilikçi” idi çünkü; her gün yeni bir bilgi, yenilik öğreniyor insanlar sosyal medya hakkında. Bu da insanlara daha cazip geldi ve sosyal medya özellikle son 2-3 senede inanılmaz patlamalara tanık oldu. Her gün yeni bir bilgi ve yenilik çıkıyor dedim ve bunların devamı da gelecek gibi görünüyor. Türkiye‟de ”Yeni Medya Düzeni” tartışmaları süredursun, dünya çoktan bu yenilikleri anlamış ve uygulamaya geçmiş durumda. Umarım ülkemizde de bu gelişmeler gün geçtikçe olacaktır. İnsanların bireysel olarak ve vatandaşların toplumsal olarak gelişebilmesi için bunun gerekli olduğunu düşünüyorum. Özetleyecek olursak, sosyal medya amaçları doğrultusunda kullanıldığı taktirde hem insanlar için hem de toplum için çok faydalı ve bir o kadar da eğlenceli bir mecradır.




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.