Azizm Sanat E-Dergi Nisan 2009

Page 23

Kaybolan Değerlerimiz Selin Süar Büyük alışveriş merkezleri, devasa binalar, arabalarla tıklım tıklım dolu olan yollar, hafta içi işine koşuşturan büyükler, yarınının ne olacağını bilmeden şuursuzca okula yetişen küçükler ve hem büyüklerin hem küçüklerin en ufak bir aksilikte bile tahammül derecelerinin neredeyse sıfırlanması… Kimsenin işine gelmiyor ne beş dakika gecikmek, ne de rahatını engelleyecek bir sebep… Büyük şehirlerin ‘büyük’ olarak nitelendirilmesine %100 katkıda bulunan nüfus çoğunluğu, gelişmişlik göstergeleri ve modern insanın postmodern davranış biçimleri. Bunları yazarak başlamak istedim, çünkü geçen gün bol şiddetli Amerikan filmleri izlemekten vazgeçip hiç yoksa 5 senedir kitaplık rafında bulunan Can Dündar’ın Köy Enstitüleri adlı eseri yine elime geçtiğinde aslında bunu “keyfim kaçtığı için”, “bir değişiklik olsun diye” yeniden okumak istediğimi utanarak söylemeliyim. Utanarak söylemeliyim çünkü “yapacak hiçbir şeyi” olmayan şehir insanının, sırf “keyfi kaçtığı için”, keyfini yerine getirsin diye kendi tarihinden bir bölümü yeniden okumak istemesi, utanç duygusundan daha başka bir şekilde tarif edilemezdi sanırım. Köy Enstitülerinin, Mustafa Kemal Atatürk ve CHP önderliğinde ilk doğum işaretlerinin belirmesi ve ardından İnönü’nün tam desteğiyle dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdür Vekili İsmail Hakkı Tonguç önderliğinde resmen KÖY ENSTİTÜLERİ adıyla 21 bölgede kurulan yerler, köylü çocuklara da eğitim hakkı tanıyacak, öğretmen yetiştirecek ve aynı zamanda köylerin kalkınmasına yardımcı olacaktı. Politikacılara göre genel olarak asıl amaç köylü-kentli uçurumunu yok etmek olsa da o zamanın çocuklarının ve bu işe gönül verenlerin nasıl canla başla çalıştığını okuyunca ister istemez yine duygulandım. Böylesine özgür bir ortamda ve bilgiye, sanata erişim olanaklarının artırıldığı bir zamanda ve de eğitimde eşitlik söylencelerinin altında o zamanın çocuklarının bizden kat be kat eğitimli, sabırlı, becerikli ve her birinin sanatkâr olduğunu yeniden hatırladım. Belirlenen yerlerde binalarını kendileri yapmışlar, matematik, fizik, kimya vb derslerinde öğrendiklerini ziraatte, mühendislikte, tekstilde bire bir uygulamışlar, çoğu kez yemek yeterli olmamış, aç kalmışlar ama şimdiki bazı üniversite öğrencilerimiz gibi ‘Dostoyevski’yi futbolcu zannedecek kadar sığ olmayıp pek çok ünlü düşünürün yazılarıyla yetişmişler. Oysa biz en son, kartondan ev yapmaya çalışmış hatta eminim pek çoğumuz bunun için de sabredemeyip derhal ‘hazır olanları’ istemişizdir… 23


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.