Azizm Sanat E-Dergi Ağustos 2016

Page 12

12

Türk Sineması ve özellikle genç üreticileri Sayın Tuğçe M. Dizici’nin iddia ettiğinin aksine 2014’ten beri değil uzun yıllardır çok belli sosyal durumları, acıları, kendince haksızlıkları konu olarak seçiyor. İşleme kısmı başka bir sorun. Konu seçme meselesinden ilerleyelim. Ben artık neredeyse film seyretmeyen bir insan olarak bahsettiğim yazı dâhil dışarıdan gelen haberlerle bu seneki İstanbul Film Festivali’nde ‘’ödülleri toplayan’’ filmin konusu ve fragmanına maruz kaldım. Amacı başka olsa da ancak komik olabilmiş kadına şiddet temalı Güzel Günler Göreceğiz’den ya da Türkiye’de eşcinsellerin çektiklerine bir de Ortadoğu’da savaş fotoğrafçılığı yapan karakter katarak ‘’oradaki’’ duruma da değinme ihtiyacı duyup suyundan da koymuş Zenne’den kaç adım öteye gidebilmişti acaba modern hareketli görüntü kahramanımız Toz Bezi filmi. Yoksa yine dünya eski hamam eski tas mıydı rıhtımdaki İbo’nun sesinden. Tastamam öyle, sinemasız ama sinema olma iddiasında bir sunumla sanki mecburi, ‘’histerik duyarlı’’ yaratıcılık ürünleri önümüze serilmeye devam ediyor ve o ‘’güzel günleri de’’ yakın zamanda göremeyeceğiz gibi gözüküyor. Sinematografik işlemedeki özürlülüğe, mecranın yarattığı imkân ve bağlamların hiç farkında olamama durumuna gelmeden daha konu seçimindeki bu kısırlığın sebebine gelirsek, bence mesele yine memleketin en büyük sorunu olan toplumsal güdülenmeden kaynaklanıyor. Konu seçimi bağlamında toplumsal güdülenme derken neyin film olabileceği üzerine şuursuz ve tartışılamaz uzlaşmanın yaratılması ve sahiplenilmesinden bahsediyorum, yoksa filmlerin içeriğinin sosyal ya da bireysel konulara eğilmesinden değil. Öyle bir algı oluştu ki, filminiz şiddet gören kadına, eşcinsele, Kürt’e, Ermeni’ye, ötekileştirilene (affedersiniz) değmezse ne film olabiliyor,


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.