SINAV KAYGISI VE BAŞA ÇIKMA YOLLARI

Page 1

SINAV KAYGISI VE BAŞA ÇIKMA YOLLARI

ÖZET Bu çalışmanın temel amacı öğrencilerin sınavlara girerken yaşadıkları korku, gerilim, heyecan, stres ve kaygı gibi sınava konsantrasyonunu etkileyen olumsuz etkenleri tanımak, açıklamak ve üstesinden gelmenin yollarını görmektir. Sınav stresini-kaygısını artıran temel etmenler arasında öğrencinin kişisel özellikleri, öğrenme stilleri gibi içsel etkenler ile öğretmen ve ana babadan kaynaklanan dışsal etkenler öne çıkmaktadır. Sınav kaygısı nedir ve nasıl başa çıkılır konusu temel bilgiler ışığında incelenecektir. GİRİŞ Bir öğrenci ilköğretimden yükseköğretim sonuna kadar 16 yıllık eğitim hayatı boyunca yaklaşık 750 zorunlu sınava giriyor. Eğitim ülkemizde sosyal ve ekonomik açıdan sınıf değiştirme ve yaşamın sağlaması için bilinen en temel yöntemdir. Eğitimde dolayısı ile sınavlarda başarılı olarak iyi bir lise ve üniversite eğitimi alarak mesleki hayatta atılma amaçlanmaktadır. Eğitimin olmazsa olması derslerde öğrenileni ölçmektir. Bu ise sınavlarla yapılır. Öğrencilerin eğitim hayatında sınav, geçilmesi ve başarılması gereken büyük bir sorundur. Bazı öğrenciler sınavı huzursuzluk, sıkıntı, stres ve kaygı kaynağı olarak görürken bazıları bildiklerini ölçme olarak değerlendirmektedir. Öğrenmeyi etkileyen en önemli kişisel faktörlerden biri kaygıdır. Bu nedenle öğrencilerinin başarılarının artırılmasında kaygı faktörünü elemine etmek veya en aza indirmek akademik başarıyı artıracaktır.

ÖĞRENME Dünyaya gelindiği andan itibaren insanlar öğrenmeye başlarlar. Öğrenme ölüme kadar sürer. Aristotales insanı hayvandan ayıran en önemli özelliğin “akıl” olduğunu söylemiştir. Günümüzde eğitim bilimciler insanı diğer hayvanlardan ayıran en önemli özelliğin öğrenme yeteneği olduğunu söylemektedirler (Özan ve Yüksel: 2003). İnsanoğlunun biyolojik yapısında yüzyıllardır anlamlı bir değişiklik olmadığına göre, bugünkü uygarlık düzeyimizi atalarımızdan daha zeki olmamızla değil, onlardan daha çok şey öğrenebilmiş olmamız ile açıklayabiliriz (Cüceloğlu, 1996). Öğrenme insanın çevresiyle etkileşimi sonucunda kişide, duygu, düşünce ve davranışlarında oluşan kalıcı izli davranışlardır. Karmaşık yönleri olan fizyolojik ve psikolojik bir süreçtir (Başaran; 1990). Öğrenme olumlu ya da olumsuz tarzda oluşabilir. Eğitim yolu ile öğrenilenler kişinin bilgi potansiyelini oluştururken bunu belli bir amaca yönelik olarak kullanılması da performansı ortaya koyar. Ancak çeşitli iç ve dış etmenler nedeni 1


ile eğitimle elde edilen öğrenilen potansiyel bilgiler performansa dönüşmesi güçleşir (Çakmak; 2007”den aktaran Softa ve ark; 2014). Öğrencinin performansını ve başarısını ölçmenin en yaygın yolu sınavlardır. Her ne kadar sınav eğimin bir parçasıysa da bu değerlendirme yöntemi bazen öğrenciler için bir dizi soruna neden olabilmektedir (Softa ve ark; 2015). Türkiye eğitim sisteminde de sınavın önemli bir değerlendirme aracı olduğu düşünüldüğünde birçok öğrencinin sınavlarıyla ilgili bir dizi sorunlar yaşaması kaçınılmazdır. Bu sorunlardan biri de kaygıdır (Softa ve ark; 2014). KAYGI Kaygı genelde vücudun bir tehlike anındaki savaş-kaç genel uyarılmışlık durumudur. Ancak her durum gibi devamlı uyarılmışlık vücudun genel yapısına aykırıdır. Vücudun devamlı savaş-kaç durumunda bulunması bir süre sonra ruhsal, fizyolojik ve sosyal sorunlara sebep olacaktır (Öztürk ve Uluşahin: 2011). Kaygı durumu hafif tedirginlikten panik atağa kadar giden geniş bir boyutta bulunur. Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları Temel belirtisi anksiyete olan bir dizi sendrom, sınıflandırma sistemlerinde Anksiyete bozuklukları baslığı altında toplanmaktadır. DSM-IV'te Anksiyete Bozuklukları baslığı altında toplanan klinik tablolar aşağıda sıralanmıştır: – Agorafobi ile Birlikte Olan Panik Bozukluğu – Agorafobi ile Birlikte Olmayan Panik Bozukluğu – Panik Bozukluğu Öyküsü Olmadan Agorafobi – Özgül Fobi – Sosyal Fobi (Sosyal Anksiyete Bozukluğu) – Obsesif-Kompülsif Bozukluk – Postravmatik Stres Bozukluğu – Akut Stres Bozukluğu – Yaygın Anksiyete Bozukluğu – Tıbbi Duruma Bağlı Anksiyete Bozukluğu – Madde Kullanımının Yol Açtığı Anksiyete Bozukluğu

2


– Başka Türlü Adlandırılamayan Anksiyete Bozukluğu Kaygının Nedenleri Kaygının kökeni, bireyin çocukluk yaşantılarına dayanır. Bu yaşantılar, çocuğun annebabası veya öğretmenleri gibi yetişkinlerle olan ilişkilerini içerir. Kaygılı bir annenin bakısı, ses tonu, genel havası çocugu etkiler. Ayrıca çocuğun kaygılı bir insan olarak gelişmesine neden olan bir durum ise reddedici ve küçük düşürücü tutumların sergilenmesidir (Geçtan, 1989). Kaygı bozukluklarını etkileyen ya da süreğenleşmesine yol açan etmenler; işsizlik, bilişsel yıkımlar, bedensel hastalıklar, sınavda başarısız olma gibi durumlar olabilir. Hangi ortamın hangi tür kaygıyı yaratacağı bir kültürden diğerine farklı olabilir. Ancak, bütün toplumlar için geçerli aşağıdaki genellemeleri yapma olanağı vardır: a) Desteğin çekilmesi; Kişi, yeni bir çevreye girdiğinde alışılagelmiş “destekler” ve alışılagelmiş çevre ortadan kalkacağı için kaygı duyulabilir. b) Olumsuz bir sonucu beklemek; Hazırlanmadan sınava girenlerin, olumsuz sonuçların ortaya çıkacağını sandığı durumlarda yaşanan kaygı bu türe örnek olarak gösterilebilir. c) İç çelişki; inanılan ve önem verilen bir fikirle, yapılan bir davranış arasında bir çelişki ortaya çıktığında yaşanan gerginliğin yarattığı kaygıda evrenseldir. d) Belirsizlik; Gelecekte ne olacağını bilmemek, insanlar için en belli baslı kaygı nedenlerinden biridir. İleride olumsuz türden olayların olacağını bilmek, ne olacağını hiç bilmemeye yeğlenir (Cüceloglu, 1998). Kaygının Günlük Yasama Etkisi Kaygı, zaman zaman hissedilen ruhsal bir tepkidir. Bir sınava girmeye hazırlanırken, başvurulan bir is için görüşmeye alınmayı beklerken ya da bir topluluk önünde konuşurken yaşanan gerginlik ve heyecan kaygı kavramıyla açıklanır. Kaygı bazen kişinin tüm davranışlarına egemen olur ve panik hamleleri biçiminde ortaya çıkar. Buna kaygı nevrozu denir. Bu tür nevrofik belirtiler gösteren bir kimse aşırı duyarlı, tehlikeli ve önlenmesi olanaksız felaketlerin basına geleceği beklentisi içinde, gergin ve huzursuz görünümdedir (Topçu, 1998). Genel olarak temelde iki tür kaygı durumundan söz edilebilir. Spielberg tarafından ileri sürülen ve genel kabul gören iki durumlu kaygı yaklaşımında da bu iki kaygı türü durumluk ve sürekli kaygı olarak şöyle tanımlanmaktadır. Durumluk kaygı (State anxiety), kişilerin özel durumları tehdit edici olarak yorumlaması sonucu oluşan duygusal tepkidir. Sürekli kaygı (Trait anxiety) ise, bireyin kaygı yaşantısına yatkınlığıdır. Bu durumda kişi içinde ulunduğu durumu sürekli bir biçimde kaygı verici olarak algılama ve yorumlama eğilimindedir (Ömer ve Le Compte: 1985-1998). 3


Aslında kaygıyı yaratan olayların kendisi değil, olayların değerlendirme biçimleridir. Çevremizde oluşan bir olaya öğrenilmiş belirli bir düşünce ve yorum kalıbının gözlükleriyle bakarız ve bu olayla ilgili olarak belirli bir düşünceyi eşlemeyi öğreniriz (Özer, 2002). Kaygı ile öğrenme arasında sıkı bir ilişki vardır. Belirli bir düzeyde kaygının öğrenme için gerekli olduğuna inanılır. SINAV KAYGISI Tüm öğrenciler girdikleri sınavda başarılı olmak isterler. Ancak sınavlar başarısız olma durumunu da getiren değerlendirme durumudur. Bu değerlendirme durumu kaygı yaşamaya neden olmaktadır (Kılıç; 2014). Sınav kaygısı genel kaygı durumunun bir türüdür (Seber 1980’den aktr. Genç ve ark. 1999). Sınav Kaygısı bireyin bir sınavda başaramayacağına ilişkin yaşadığı endişe duygusudur. Birçok öğrenci sınavla birlikte kendi kişiliğinin değerlendirildiğini düşünmektedir. Böyle bir değerlendirme öğrenmeyi ve akademik başarıyı olumsuz yönde etkilemektedir (Kutlu 2001”den akt. Özan ve Yüksel: 2003). Aşırı kaygı yaşayan kişilerde soruları anlayamama, bildiklerini istediği anda hatırlayamama, düşünememe gibi haller görülür. Sınav kaygısı literatürde bilimsel anlamda Mandler ve Sarason (1952) ile başlamış olmasına rağmen ilk defa Richart Alpert ve Ralp Haber’in çalışmaları ile tanınmıştır. Alpert öğrencilik yıllarında sınavlardan önce duyduğu kaygının başarısızlığına neden olduğunu fakat meslektaşı ve arkadaşı Haber’in sınavdan önce yaşadığı kaygının ise onda daha iyi sonuçlar elde etmesini sağladığını fark etmiştir. Böylece Alpert ve Haber, kaygı nedeni ile başarının düştüğünü, kaygı nedeni ile motive olarak başarının arttığı iki öğrenci tipi tanımlamışlardır (Keskin 2001’den akt. Kılıç 2014). Dusek’ in yaptığı araştırmada; sınav kaygısını, bir sınav veya herhangi bir değerlendirme ortamında yaşanılan davranışsal, fizyolojik ve bilişsel niteliklere sahip, huzursuzluk veren bir duygu veya heyecansal durum olarak tanımlamıştır (Dusek,1980’den akt. Kılıç 2014). Bir diğer tanıma göre, sınav kaygısı, bir bireyin, bir sınavda, iyi yapamayacağına ilişkin, duyduğu korku ve endişeli olma halidir. Her ne kadar, şiddetli bir sınav kaygısı, etkin bir sınav performansına açıkça müdahale edebilirse de daha ılımlı bir sınav kaygısı normaldir ve sınav performansını büyük ölçüde aksatmaz (Ekşi, 1998’den akr. Kılıç 2014). Kaygı ve Öğrenme Yapılan araştırmalar, kaygı düzeyi yüksek olan kişilerin, basit malzemelerin öğrenilmesinde daha iyi fakat zor öğrenme malzemeleri karsısında daha başarısız olduklarını göstermektedir. Çünkü kaygı, karmaşık malzemelerin öğrenilebilmesi için gerekli olan yoğun dikkat toplaşımını bozabilen bir nedendir (Börü, 2000). 4


Kaygı düzeyi yüksek kimselerin, başkalarının bulunduğu ortamda kötü öğrenme performansı gösterdikleri saptanmıştır. Buna karşılık kaygı düzeyi düşük olan kişilerin, ister başkaları ile birlikte ister yalnız olsunlar, başarı düzeylerinin aynı kaldığı bulunmuştur. Öğrencinin yeteneklerini dikkate alarak yapılan çalışmalarda, ortalama okul yeteneğine sahip fakat kaygı düzeyi düşük olan öğrencilerin, kaygı düzeyi yüksek olanlara göre daha başarılı oldukları görülmüştür. Üniversite birinci sınıfında aldıkları kötü notlar nedeniyle öğrenimi tehlikeye girmiş kaygılı öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmada, bu öğrencilerin bir bölümü danışma programına katılmış, dönem sonunda danışmaya katılmayan öğrencilere göre notlarını büyük ölçüde düzelttikleri bulunmuştur (Topçu, 1986). Okulda daima iyi not almak, iftihar listesine geçmek isteyen öğrencilerin, okulda yüksek not alamazlarsa kaygılanmaları ve korku yasamaları normaldir. Fakat bu kaygı ve korku durumu devam ederse öğrencinin davranışları etkilenir. Öğrenme üzerinde bir miktar kaygının olumlu etkisi vardır; fakat aşırı kaygı bir süre sonra öğrenmeyi olumsuz etkiler. Aşırı kaygılı bir haldeyken öğrenci, sınav sırasında soruları tam olarak kavrayıp anlayamaz, bilgileri hatırlayamaz. Genelde eğitim ve öğretimde kaygının az olmasından çok, fazla olmasından doğan zararlarla karşılaşılmaktadır (Baymur, 1996). SINAV KAYGISININ ÖNEMİ Belli bir miktar kaygı duymazsak ne ders çalışırız ne sınava gireriz. Gerekli miktarda kaygı yaşamsal öneme sahiptir. İnsanı tetikte tutarak tehlikeler karşı uyarır. Kaygı düzeyi normal olan kişiler sınav durumlarını, başarılarının test edileceği bir fırsat olarak değerlendirirken, kaygısı normalin üzerinde olan kişiler bu durumları bir tehdit olarak algılarlar ve sınavla ilgili durumlarda kendileriyle olumsuz bir diyalog içine girerler (Genç,2013’den aktr. Softa ve ark. 2015). Gerçek dışı ve karamsar bir düşünce tarzını seçerler. Sınav öncesi ve sonrası fizyolojik uyarım dereceleri aynı olduğu halde, normal düzeyde kaygı yaşayan kişiler, bu uyarımı sınavda daha fazla çaba göstermeye yönelik bir ipucu olarak algılarken, kaygısı yüksek olanlar yaşadıkları endişe yüzünden, bunu olumsuz bir durum olarak görmektedirler (Sahin, Günay, Batı,2006’dan akr. Softa 2015). Sınav kayısını iki yönü vardır. ‘Kuruntu Yönü’ sınav kaygısının bilişsel (zihinsel) yönüdür. Bireyin genelde kendisi hakkındaki olumsuz değerlendirmelerini, başarısızlığına, beceriksizliğine ilişiklin olumsuz düşüncelerini ve iç konuşmalarını içerir. Yapılması gerekeni yapacağına, başaracağına, karşılaştığı problemi çözeceğine; “ya yapamazsam ya başaramazsam” gibi olumsuz düşüncelerle dikkatin dağılmasına (ya da hatalı yönde yoğunlaşmasına) neden olan bir süreçtir. Kuruntu, yüksek kaygılı bireylerin sıklıkla yaşadıklarını ifade ettikleri bir olgudur. “Daldım, kendimi veremiyorum, okuduklarımı anlamıyorum, ya bu sınavdan iyi sonuç alamazsam? ben zaten yeteneksiz, beceriksiz biriyim”, türünden iç konuşmalar “kuruntu”lama örnekleridir. Bireye yarar yerine zarar getirir. Zihinsel-entelektüel davranışlarını, verim ve üretkenliğini etkileyerek başarısını düşürür. Sınav kaygısının diğer bileşeni ise sınav kaygısının 5


duyusal-fizyolojik yönünü oluşturan ‘Otonom Sinir Sitemi Uyarılmasıdır’ (hızlı kalp atışları, terleme, üşüme, kızarma, mide bulantıları gibi). Sınav kaygısı yüksek olan bireyler herhangi bir sınav/değerlendirme durumunda “öz varlığının” tehdit edildiği korkusuna kapılır. Yalnızca sınavda değil grup içinde konuşma, soru sorma, sorulara cevap verme, tartışmalara cevap verme, tartışmalara katılma, yüksek sesle okuma vb etkinliklerde de korkulu, sinirli, gergin ve heyecanlı olurlar. Sınav sorularını okuma ve doğru cevaplama; konuşurken düşüncelerini organize etme, doğru sözcükleri seçme ve düzgün ifade etme gibi davranışlarında başarısız olurlar (Öner: 1990).

BELİRTİLERİ Kaygı bir tehlike karşısında bedensel, duygusal ve zihinsel uyarılmışlık durumudur. Sınav kaygısı sınav öncesinde öğrenilen bilgilerin sınav esnasında hatırlanamaması dolayısı ile kullanılamamasından dolayı başarısızlığa neden olan duygu halidir. Sınav öncesinde ve sırasında oluşan olumsuz inanç, düşünce ve duygulardır. Bu durum vücutta aşırı gerilim yaratır ve fizyolojik, düşünsel ve davranışsal boyutlarda tepkilere neden olur. Bu aşırı fizyolojik tepkiler süreklilik kazanır ve huzursuzluk yaşanır. Fizyolojik Boyut Sınav kaygısı sebebiyle öğrencide baş dönmesi, kusma, mide ve bağırsak rahatsızlıkları, ellerde titreme, terleme, nefes alıp vermede güçlük yaşama, uyku bozuklukları yorgunluk ve bitkinlik belirtileri görülebilir. Öğrenciler, sınav için beklerken ellerinde terleme, mide bulantısı, baş nefes alıp vermede zorluk yaşanması gibi fizyolojik tepkiler, aslında düşünsel boyuttaki tepkilerin sonucudur. Daha sonra bu tepkiler birbirini tetikleyip kısır döngü oluşturur. Yani düşünce kaygıya, kaygı ise sınavla ilgisiz konularda düşünme eğilimine yol açmaktadır. Sınav başladıktan sonra ise duyulan kaygı dolayısıyla soruları anlamakta güçlük çekmek de yine fizyolojik belirtilerdendir. Bilinen bir soruda hata yapma korkusuna bağlı yoğun heyecan, kötü not alma endişesi, öfke, soruları yetiştiremeyeceğim endişesi, zor gelen sorularda paniğe kapılma verilen tepkilerden bazılarıdır. Öğrenciler bu durumun sınavın ilk 30-40 dakikası içerisinde yoğun olarak yaşadıklarını, sınavın bitimine yaklaştıkça bu tepkilerin giderek azaldığı belirtmişlerdir. Düşünsel Boyut Sınavla ilgili öğrencinin kendi kendine oluşturduğu olumsuz düşüncelerdir. Öğrencinin sınava çeşitli anlamlar yükleyerek sınav kaygısını arttırması, sınav kaygısının düşünce boyutundaki tepkilerini ortaya çıkarmaktadır. Sınavların düşünce boyutundaki çeşitli anlamlarını aşağıdaki gibi sıralanabilir; • Kişiliğin test edilmesi düşüncesi, • Daha önce yaşanmış başarısızlıkların sonraki başarıyı etkilemesi düşüncesi,

6


• Kişiliğin hırpalanması, başkalarının kendisi hakkındaki düşünceleri, gelecek korkusu, başkalarını hayal kırıklığına uğratma, yaşıtlarının dışlanmasından korkma, her şeyin bitmesi gibi düşünceler, • Başkalarıyla kıyaslanarak peşin hükümlere varma düşüncesi, • -meli, -malı gibi kural bildiren aksak düşünce şekilleri, • Bir konu hakkında yaşayacağı ilk olumsuzluğu, gelecekteki benzeri bir olayda da olumsuz sonuçlar yaşayacağı düşüncesi. Davranışsal Boyut Davranışsal boyutu, aktif ve pasif davranışlar olarak iki kategoriye ayırabilir. Şiddete dayalı aktif davranışlarda bulunabilirken sorunlardan kaçma ya da içe kapanma gibi pasif davranışlarda görülebilir. Sınav kaygısı nedeniyle bireyin yaşadığı olaylarda, stres durumlarında gözlenen tepkiler ve davranış boyutunda gözlenen tepkilerin benzer düzeyde olduğu gözlemlenmektedir. Sınav kaygısı sonucu ortaya birçok davranış değişiklikleri meydana gelebilir. Bunlardan en çok gözlenenleri ise bireyde kaçma ve kaçınma davranışıdır. Örneğin; bir bireyin sınava girmek istememesi veya ders çalışmak istememesi, sınav kaygısı nedeniyle ortaya çıkan davranışsal tepkilerden sadece birkaçıdır. Ayrıca, bireylerde meydana gelen sinirlilik durumu da sınav kaygısı nedeniyle ortaya çıkan davranışsal tepkilerden biridir. Bu durumda kişi kendisine ve çevresine zarar verme eğilimindedir. Bunun yanı sıra kendisine ve çevresine karşı olumsuz düşünceler taşır. Bu nedenle birey bir an önce yaşadığı bu olumsuz ortamdan uzaklaşmak ister. Bu eğilimi gerçekleştirmek için sınav sırasında soruları hızlı hızlı cevaplandırmaya çalışır veya soruları tekrar tekrar okuyarak daha iyi anlamaya çalışır (Sahin, 1995, Yaprak; 2006 ve Kılıç, 2014).

SINAV KAYGISININ NEDENLERİ ve ETKİLEYEN FAKTÖRLER Türkiye de gerek örgün öğretimde öğrenim görmekte olan gerek üniversite sınavına girecek olan öğrencilerde sınav kaygısının görülme sıklığı %30 olarak değerlendirilmektedir (Şahin ve ark 2006’den akt Softa ve ark, 2015). Türkiye de yapılan çeşitli akademik çalışmalar sonucunda; yüksek düzeyde akademik başarı beklentisi, düşük benlik algısı, mantık dışı inançlar, öğrencinin okul başarı durumu, hedef belirsizliği, kişilik özellikleri, plansız çalışma veya çalışma metotlarının bilinmemesi, danışılacak ve model alınacak kişilerin çevrede olmayışı, düşük seviyeli arkadaş çevresi, cinsiyet, evde kardeş sayısı, evde verilen ev içi görevler, ebeveynlerin eğitim durumu ve eğitime bakış açıları, ailenin sosyo ekonomik seviyesi, okuldaki eğitim anlayışı, öğretmenlerin öğretim ve iletişim etkinliği ve yetkinliği, soğuk ve kırıcı öğretmen eleştirisi, zor not verme ve zor sınıf geçme koşulları, öğrenme güçlükleri gibi durumlar sınav kaygısını artırmada etkendir (Boyacıoğlu: 2010).

7


Kaygı sadece öğrencinin kendisinden ya da öğrenilen bilginin niteliğinden kaynaklanmaz. Anne babanın ve öğretmenlerin kendisinden umut ettiklerini yerine getirememe, çevrenin özlemleri ve eylemlerinin birbirinden zıt olması, başarma arzusuna karşı başaramama korkusuna kapılma kaygıyı artırmaktadır (Özan ve Yüksel: 2003). Öğrencilik dönemlerindeki aşırı başarısızlıklar, ailelerin yüksek başarı ve akademik beklentisi, öğrencinin mükemmeliyetçi yaklaşımı onu en küçük düşük not almada başarısızlık duygusuna itebilecektir. Sınavların yarış ortamı olarak sunulması öğrenci üzerinde baskı oluşturabilmektedir. Rekabetçi ortama dayanamayan öğrenciler için sınav kaygıyı daha da artırmaktadır (Baltaş 2009). Öğrencilerin sınav kaygısını artıran kişisel etkenlerden biri sınava karşı geliştirdikleri “mantık dışı” inançlardır. Sınavın tehlike yaratan bir durum olarak düşünülmesi, zihnini sürekli sınav anını ve sınav sonrası olacaklarla meşgul edilmesi endişenin artmasına ve sınav kaygısının ortaya çıkmasına neden olur. Bu tür mantık dışı inançları örnek olarak “başarılı olmalıyım, olmazsan değersizim demektir” düşüncesidir. Bu tür inançlar ve fikirler bir süre sonra ana inanç halini alarak öğrencinin gelecekte olacak olanları da mantık dışı olarak kaygılı ve olumsuz görmesine değerlendirmesine neden olur. Öğrenme Stilleri ve Kaygı Sınav kaygısı ile ilişkili olan en önemli kişisel etkenlerden biri “Öğrenme Stilleridir”. Genel olarak üç ana öğrenme stilinden söz edilebilir. A-Algılama yolu ile öğrenme: bireyin dış dünyadaki nesneler hakkında duyu organları yoluyla edindiği mesajların beyinde yorumlanması ve anlam kazandırılması sonucunda gerçekleşir. B-Gözlem ve taklit yolu ile öğrenme: temel anlamda bir kişinin bir davranışı gözleyerek taklit etmesi yoluyla öğrenmesidir. C-Model alma yolu ile öğrenme: bireyin kendi çevresinde değerli olan tutumu veya davranışı bir başkasından örnek olarak öğrenmesidir. Bu bağlamada her bireyin öğrencinin bireysel farklılıkları olmasından dolayı bireysel öğrenme stilleri de farklı olacaktır. Öğrenme stilini “Her bir öğrencinin yeni ve zor bir bilgiyi öğrenmeye çalışırken öğrenirken ve hatırlarken diğerlerinden farklı ve kendine özgü yollar kullanması” olarak tanımlanır. Öğrencinin öğrenmeyi nasıl algıladığı, çevresiyle nasıl etkileşimde bulunduğu ve çevresine nasıl tepkide bulunduğu ile ilgilidir. Dolayısıyla öğrencinin öğrenme stilini belirleyip ona göre düzenleme yapmak öğrenme verimini artıracaktır. Öğrenme stili ona neyi nasıl çalışacağını, ödevlerini nasıl hazırlayacağını göstereceği için kendine güveni artacak ve kaygısı azalacaktır.

8


Bu konuda en bilinen çalışma Dunn ve Dunn (1974) yapmıştır. Dunn’a göre öğrenme stili beş uyarak grubuna yerleştirilir. 1-Çevre Uyaranları: -Ses Unsuru: ders çalışırken sessizlik mi sesli bir ortam mı? -Işık unsuru: ders çalışırken loş bir ışık mı parlak bir ışık mı; -Sıcaklık unsuru: ders çalışırken sıcak bir ortam mı serin bir ortam mı? -Oda düzerin: ders çalışırken oda ve düzen tercihi nasıldır? Masa ve sandalye mi, koltuk mu, yerde mi… 2-Duygusal Uyaranlar: -Güdülenme -motivasyon unsuru: öğrenci kendi kendine mi güdüleniyor yoksa dışarıdan pekiştirme ve teşvik mi istiyor? -Sebat unsuru: ödev yaparken ve ders çalışırken sebat gösteriyor mu? Dikkat aralığı, yatkınlığı, ilgisi nasıl? Bir işi bir kerede mi bitirir? Bir seferde tek iş mi birkaç işi birden mi yapar? -Sorumluluk unsuru: sorumluluk alıyor mu? Yoksa küçük veya yüksek gözetime gereksinim duyuyor mu? -Yapı unsuru: neyi asıl öğreneceği devamlı kendine gösterilsin mi yoksa bir kere gösterilsin gerektiğinde kendisi sorusun mu? 3-Sosoyolojik Uyaranlar: -Kendiliğindenlik unsuru: kendi kendine mi öğreniyor yoksa grup çalışmasıyla mı? Yönlendirilen bir yapıda mı: akran öğrenmesine yatkın mı? Tek başına mı çalışır? -Çift unsuru: tek bir arkadaşı ile mi çalışmak istiyor veya sadece bir arkadaşı ile birlikte mi? -Arkadaş veya ekip unsuru: takım olarak çalışmaya yatkın mı? -Yetişkin unsuru: bir yetişkin veya bir öğretmen ile çalışmaya yatkın mı? -Değişiklik unsuru: çalışırken belli bir yol metot izler mi yoksa dağınık bir şekilde mi çalışır? 4-Fizyolojik Uyaranlar:

9


-Algısal unsur: görerek, dokunarak, duyarak öğrenme tipi. Öğrenirken görsel materyal mi, işitsel materyal mi veya bedensel hareketler (not alma, proje yapma, maket hazırlama vs) mi tercih eder? -Yeme içme unsuru: çalışırken yeme içme veya sakız çiğnemeyi mi tercih eder? Soğuk bir şeyler mi yoksa sıcak bireyler mi içer? -Zaman unsuru: günün hangi saatlerinde nasıl bir enerjiye sahiptir? Sabah, akşam, gece, öğlen en iyi ders çalışma saatidir? -Hareketlilik unsuru: Uzun süre kımıldamadan oturarak mı çalışır, yoksa gezer, yerini ve ya beden durusunu mu değiştirir? Öğrenirken belki de bilinçsiz olarak hareketli mi olur, kımıldamaz mı? 5-Psikolojik Uyaranlar: -Bütüncü-analizci unsuru: Konuyu bir bütün olarak mı, yoksa belli bir sıraya göre parçaparça mı öğrenir? Bütüncü öğrenciler konuya bir bütün olarak bakar ve sonuçla ilgilenirler. Parçalarla ilgilenmeden önce “büyük resmi” görmek isterler. Analitik öğrenciler ise her defasında bir parça öğrenerek ilerlerler. Her anlamlı parçayı iyice öğrendikten sonra onları “büyük resim” içinde birleştirmeyi denerler. -Beyin yarıküreleri unsuru: Çocuğun beyninin sağ tarafı mı güçlü, yoksa sol tarafı mı? Sol beyinliler analitik ve sıralı öğrenmeye yatkın, sağ beyinliler bütüncü ve anında öğrenmeye yatkındır. -Düşünce biçimi unsuru: Çocuk uzun düşünceli mi yoksa düşüncesiz mi hareket eder? Düşünce temposu nasıl? Sonuç çıkarma ve karar vermede hızlı mı, yoksa karar vermeden önce bütün alternatifleri değerlendirip her mümkün olanağı hesaba katıyor mu? Bir öğrencinin kendi öğrenme stilini öğrenmesi neyi nasıl öğreneceğini bilmesine ve kendisine öğrenirken bir yol haritası çıkararak önünü görmesine yardım eder. Bu tür rehberlik almış bir öğrencinin kaygısı da azalacaktır (Çelik: 2004, Koçak: 2007, Pazarlı: 2009)

BAŞA ÇIKMA YOLLARI ve YÖNTEMLERİ Sınav kaygısıyla başa çıkmak için uzmanlar tarafından çeşitli yöntemler önerilmektedir. Önerilen bu yöntemler, stresle başa çıkmayı sağlayan yöntemler ile büyük oranda benzerlik taşımaktadır. Çünkü sınavı öğrencilerin önemli bir çoğunluğu bir stres kaynağı olarak görmektedir. Buna bağlı olarak öğrenciler fizyolojik, bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkiler oluşturabilmektedir (Sahin, 1995). Stres ve kaygıyla başa çıkmamızı sağlayan 3 önemli teknik bulunmaktadır. 10


• Bedenle ilgili teknikler • Zihinsel teknikler • Davranışçı teknikler Bedenle İlgili Teknikler Stres ve kaygıyla başa çıkmak için uzmanlar, nefes egzersizleri, beslenme ile ilgili dikkat edilecek hususlar, gevşeme hareketleri, çeşitli fiziksel egzersizler üzerinde dikkat edilecek hususları aşağıdaki gibi belirtmişlerdir. Doğru Nefes Alma Bedenin kontrolü için ilk adım nefesin kontrolünün sağlanmasıdır. Doğru ve derin nefes alarak damarların genişletilmesi ve kanın bedenin tüm noktalarına kadar ulaşması sağlanır. Çünkü, kaygı ve stres tepkileri nedeniyle kan beden yüzeyinden çekilmekte ve vücut ısısı düşmektedir. Nefes egzersizleriyle birey, stres tepkilerine zıt yeni bir tepki oluşturmayı başarır Havalandırması iyi olan bir odada veya açık havada kafanızdaki düşünceleri boşaltmak için derin derin nefes alıp vermek yararlı olacaktır. Nefes alırken karın bastırılmalı ve nefes ağızdan alınarak burundan verilmelidir. Akciğer tamamen hava doldurulmalı, nefesler kesik kesik alınmamalıdır. Nefes alma egzersizi beş on kez tekrar edilebilir. Bu çalışmalarda yüz kızarmıyorsa tam anlamıyla hareket doğru yapılmıyor demektir. Buna rağmen aşırı yüklenmemek gerekir, beyin kanamasına sebep olabilir. Derinlemesine Gevşeme Derinlemesine gevşeme egzersizlerinin 10- 20 dakika arası yapılması uygundur. Kan vücudun en uç noktasına kadar gider ve vücudun dinlenmesini, gevşemesini sağlar. Pratik yapılarak kolayca uygulanabilir. 1. Progressif gevşeme (aşamalı gevşeme): Bu gevşeme tekniğini, Edmunal Jacobsen ilk kez 1938'de tanımlamıştır. Kas gruplarının aşamalı bir şekilde gevşetilmesini öngörür. Bu teknik, kasların önce istemli bir şekilde gerilmesi, daha sonra da gevşetilmesi suretiyle bedenin gerginlik ve gevşeklik arasındaki ayırımı öğrenmesi ile sağlanır. Kasların gerilip gevşetilmesi, bas bölgesinden ayaklara kadar aşamalı olarak yapılır. 2. Otojenik gevşeme: Schultz ve Luthz tarafından geliştirilmiş olan bu teknik, rahatlık durumundaki bedensel özellikleri belirten standart cümlelerin tekrarlanmasıyla uygulanır. Böylece vücuttaki kasların kademeli olarak düşünme suretiyle gevşetilmesi sağlanır. 3. Biofeedback: Bedenin gevşeme tepkisinin deri yüzeyine bağlanan elektroskoplarla kişiye gönderilmesini sağlar. Böylece bireyin gerginlik durumlarında yasadığı fizyolojik tepkilerin farkında olmasıyla, bu tepkileri istediği şekilde kontrol etmesini ve gevşemek için neler yapması gerektiğini öğrenmesi sağlanır (Baltas ve Baltas, 1987). 11


Derin Solunum Normal yaşantımız içinde derin solunum alıp almadığımızı kontrol edebiliriz Kaygı anında nefes alıp verişlerimizin bozulması yanlış solunum alışkanlıklarımızdan kaynaklanıyor olabilir. Doğru nefes almak burundan alınıp karın bölgesinin şiştiği solunumdur. Alınan nefes 3-5 sn tutulduktan sonra yavaş ve sessiz bir şekilde geri bırakılır. Bu yöntem beş altı defa tekrar edildiğinde gevşeme fark edilir. Ayrıca yoga, meditasyon teknikleriyle de rahatlamak mümkündür. Beslenme Stresle başa çıkmada beslenme alışkanlıkları da önemli rol oynar. Bazı gıdalardaki maddelerin (örnek, kafein) stres yaratıcı olduğu bilinmektedir. Bu nedenle stres ve kaygı durumlarımızı arttıracak yiyecekler iyi tanınmalı ve dikkat edilmelidir. Zihinsel Teknikler Genel olarak yaşadığımız stres ve kaygıyı kontrol altında tutmamızı sağlar. Zihinsel teknikler sayesinde bireyin yaşadığı stres ve kaygıyı olumsuz düşünce durumundan olumlu düşünce durumuna getirmesine yardımcı olduğu gözlemlenmektedir. Eğer zihinsel olarak kendimizle barışık durumda bulunursak sınav sırasında yaşadığımız endişe durumu ile başa çıkmamız daha kolay olacaktır. Kişi kendi kendine olumsuz düşünceler geliştirdiğinde, bu düşünceleri kalıcı bir duruma gelir ve zamanla doğal bir olay gibi algılar. Bu süreçte bu olumsuz düşüncelerinden kurtulmak çok zordur. Eğer yaşanan kaygı ve stres azaltılmak isteniyorsa bu olumsuz düşüncelerin farkına varılması ve düzeltilmeye çalışılması çok önemlidir. Geçmişte yaşadığımız istenmeyen olayların beynimizde oluşturduğu olumsuz çerçeve ile olumlu durumların yer değiştirmesi gerekmektedir. Bu uygulamanın amacı, geçmişte yaşadığımız ve bizde kaygı durumu hissettiren olumsuz duyguları zihnimizden silerek, olumlu duyguların dikkate alınmasını sağlamaktır. Davranışçı Teknikler Bireyin kendisine zarar verecek fiziksel ve düşünsel davranışlarını azaltmayı amaçlamak amacıyla kullanılan tekniktir. Diğer teknikler gibi bu tekniğinde amacı stres ve kaygıyla başa çıkmaktır. Bu teknikte bazı sınıflandırmalar yapılmaktadır. İş hayatında stresli, sürekli kaygı içerisinde olan, zamana karşı yarışan, hırslı, acelecilik gösteren davranış tipi “A tipi” olarak nitelenmektedir. Bireyler sürekli bu davranış tiplerini gerçekleştirmesi fiziksel olarak kendilerine zarar vermelerine sebep olur. Kişi kendisinin bu davranışları sergileyip sergilemediğini kontrol etmeli ve bu tür davranışlardan uzak durmalıdır.

12


SONUÇ İnsanı hayvandan ayıran en önemli özellik öğrenme yeteneğidir. Öğrenme duygusal, düşünsel ve davranışsal boyutları olan karmaşık psikolojik bir süreçtir. Eğitimde öğrenme ve öğrenmenin ölçülmesi temel etkenlerdendir. Öğrencilerin öğrenme stilleri, ortamları, öğrenmeye ve eğitime yaklaşımları farklı olabilir. Öğrenme de öğrencinin içsel ve dışsal özellikleri etki eder. Öğrenmeyi engelleyen en önemli etkenlerden biri Kaygı durumudur. Öğrenmenin nasıl geliştiği ve nelerin ne kadar öğrenildiği ölçme işlemi ile değerlendirilir. Ölçme işlemi yaklaşık % 30 civarında öğrencide kaygı yaratır. Kaygı psikolojik ve davranışsal özellikleri olan, hafif heyecandan panik atağa kadar açılım gösteren bir rahatsızlıktır. Kaygının türlerinden biri Sınav Kaygısıdır. Sınav Kaygısı öğrencilerin öğrenme ve performansları olumsuz etkileyebilmektedir. Çoğu öğrenci sınavı kişiliğinin. Öz değerinin ölçülmesi olarak algılar. Sınav kaygısının temel nedenleri arasına da öğrenme stili. Öğrencilin sürekli kaygı modun da olması, mantık dışı inançları, yüksek beklenti düzeyi, düşük öğrenme kapasitesi, izlenmeye tahammülsüzlük gibi içsel nedenler sayılabilir. Dışsal nedenler olarak anne babanın yüksek beklentisi, eğitime verdikleri önem, kardeş sayısı, ev içi görevlerinin zorluğu, ekonomik ve sosyal seviye, öğretimin otoriterleşmesi öğretmenin kıt ve zor not vermesi, aşarı ve duygusal beklentisi, öğretme kapasitesi ve zor öğretmen olması sayılabilir. Sınav kaygısı öğrenmeyi olumsuz etkiler. Öğrencide psikolojik, duygusal ve fiziksel rahatsızlıklara neden olur. Duygusal olarak hüzün, sinirlilik, öfke; derse ve okula ilgisizlik, devamsızlık, arkadaş değiştirme, fiziksel olarak mide, baş ağrıları, kalp çarpıntıları, motivasyon düşüklüğü, dikkatin dağılması görülebilir. Sınav kaygısı ile baş etmek için zihinsel olarak kaygıyı ve sebebini öğrenme, kendi çalışma stilini bulma, grupla veya bir yetişkinle düzenli tekrar ve ders çalışma, nefes egzersizleri, bedensel ve zihinsel gevşeme gibi teknikler uygulanabilir. KAYNAK Albayrak. İ., (2006). Üniversite Sınavına Hazırlanan Öğrencilerde Sınav kaygısını Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Başaran, İ, E., (1990). Eğitim Psikolojisi. Kadıoğlu Matbaası, Ankara Baltaş, A. (2009). Öğrenmede ve Sınavlarda Üstün Başarı. İstanbul: Remzi Kitabevi. Baltas, A. ve Baltas Z. (1987). Stres ve basa çıkma yolları. İstanbul: Remzi Kitabevi. Boyacıoğlu, E. N:, (2010). Ergenlerde Mantık Dışı İnançlar ve Sınav Kaygısı. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul. 13


Baymur, F. (1996). Genel Psikoloji. İstanbul: İnkılap Yayınevi. Börü, A. (2000). Üniversite Giriş Sınavlarında Öğrencilerin Yasadığı Kaygı ve Nedenleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Cüceloğlu, D. (1996). İnsan ve Davranışı. 6. basım Remzi Kitabevi, İstanbul Cüceloğlu, D. (1998). İnsan ve Davranışı. 8. Basım. İstanbul: Remzi Kitabevi. Çelik, L. (2004). Teknoloji Yoğun Ortamların Öğrencilerin Öğrenme Stil Tercihlerine Uygunluğu, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Geçtan, E. (1989). Çağdaş Yasam ve Normal Dışı Davranışlar.(7. Basım).İstanbul; Remzi Kitabevi. Genç, M., ve Ark. (1999) Öğrenci Seçme Sınavına Girecek Öğrencilerin Sınav Kaygısı Düzeyleri. Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 6 (1). Kılıç, B., (2014). Öğrencilerin Sınav Kaygısını etkileyen Faktörlerin Veri Madenciliği İle İrdelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Aydın Üniversitesi, İstanbul. Koçak, T. (2007). İlköğretim 6., 7. ve 8. Sınıf Öğrencilerinin Öğrenme Stilleri ve Akademik Başarıları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Köknel, Ö. (1987). Kaygı Çağında Stres. İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi. Pazarlı S., (2009). Öğrenme Stilleri İle sınav Kaygısı arasındaki İlişki. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Softa, K, H., Karaahmetoğlu, G, U., Çabuk, F., (2014). Lise Son Sınıf Öğrencilerinin Sınav Kaygısı ve Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi. K. Ü. Kastamonu Eğitim Dergisi 23 (4), 14811494 Şahin, N. H. ve Durak, A., (1995), Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği: Üniversite Öğrencilerine Uyarlanması. Türk Psikoloji Dergisi, 10 (34), 56–73. Topçu, S. (1986). Ruh Sağlığı, Uyum ve Uyum Bozuklukları. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi.

14


Ömer. N., ve A. Le Compte. (1985) Süreksiz Durumluk / Sürekli Kaygı Envanteri El Kitabı. Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul. Öner, N., (1990). Sınav Kaygısı El Kitabı. Yöret Yayını No 1, İstanbul Matbaası 1990. Özan, B, M., Yüksel, Y. (2003). Öğrencilerin Sınav Kaygılarının Öğrenmeleri Üzerindeki Etkileri. Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları 3. Özer, K. (2001). Kaygı, Sistem yayıncılık, İstanbul Öztürk, M. O., Uluşahin, A., Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Nobel 2011, Ankara. Yaprak, İpek., (2006). Üniversite Sınavına Hazırlanan Öğrencilerde Sınav Kaygısını Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, İzmir.

.

15


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.