Anadolu Günlük - Sayı 74

Page 1

NEVZAT ŞİPLEME

KERİM BOZDAĞ

SAİD BULUT

MUSTAFA KUMRU

ALİ IŞIK

74. Sayı

11-17 Aralık 2016

50 Kr

Başkanlık sistemiyle ilgili anayasa teklifinin meclise sunulduğu gece İstanbul’da gerçekleştirilen alçak saldırı, dikkatleri CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun “Başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz!” şeklindeki sözlerinin üzerine çekti. YASIMIZ KENDİMİZİN Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beşiktaş’ta yapılan hain saldırıın yaralarını Türkiye’nin kendisinin saracağını belirtti. Türkiy’nin yasını gerçek dostlarıyla birlikte kendi başına tutacağını kaydeden Erdoğan, “Yasak savma kabilinden açıklamalar dışında yanımızda kimseyi bulamayacağımızı biliyoruz. Terörle mücadele eden Türkiye’nin yanında yer almak yerine, terör örgütlerini ve teröristleri desteklemeyi tercih eden ülkelerin, bu olaydan sonra farklı davranmalarını beklemek için sebebimiz kalmamıştır.” ifadelerini kullandı.

KÖKÜNÜ KAZIYACAĞIZ Terör saldırısında şehit olan polis memurları için düzenlenen cenaze töreninin ardından konuşan Başbakan Binali Yıldırım da, 15 Temmuz’da nasıl alçak FETÖ örgütüne dersini verildiyse; PKK’sı, PYD’si, YPG’si, FETÖ’sü, DHKP-C’si, ne kadar örgüt varsa bunların kökünün de kazınacağını dile getirdi. Yıldırım, “80 milyon vatandaşımızla birlikte vicdan sahibi olan bütün insanların da laneti terör örgütlerinin ve onlara arka çıkanların, göz kırpanların üzerine olsun. Acımız büyüktür ama bu büyük acıyı da milletçe daha çok bütünleşerek ve kenetlenerek aşacağız.” dedi.

TESADÜF DEĞIL MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise ülkemizin sosyal ve siyasal uzlaşma kulvarına girmeye başladığı şu günlerde karanlık ellerin, kaos ve kriz tetikçilerinin anında devreye girmesinin tesadüf olmadığına dikkat çekti. Türk milletinin meşum ve melun oyunları bozmaya kudretinde olduğunu belirten Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti her türlü iğrenç ve namert operasyonu göğüsleyip ezecek güçtedir. PKK, FETÖ, IŞİD, PYD-YPG ve DHKP-C milli vakar ve namus karşısında yerle yeksan olacaktır. Bunun başka bir alternatif ve yolu kalmamıştır” şeklinde konuştu.

CHP TERÖR YOLUNDA Başkanlık sisteminin yolunu açan Anayasa değişikliği teklifinin 316 imzayla TBMM’ye gönderilmesinin akşamında İstanbul’da patlayan bomba, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “Başkanlık kan dökülmeden gelemez” sözlerini hatırlattı. Kılıçdaroğlu’nun tehdit niteliğindeki bu sözlerinin Başkanlığa atılan ilk adımın ardından 44 şehit vermemizde büyük etkisi olduğu düşünülüyor. Hakeza şimdi cezaevinde olan Selahaddin Demirtaş da “HDP olarak uyarıyoruz, başkanlık gelirse bunun sonuçlarına katlanırsınız” tehdidini savurmuştu.


2 ARASATTA HAYAT HAKKI YOK BİZE -YA BAŞYÜCELİK YA HİÇLİK-

NEVZAT ŞİPLEME

B Memleketteler İstanbul’daki bombalı terör saldırılarında şehit olan polis memuru Metin Düzgün ve Emre Horoz’un cenazesi Konya’ya getirildi. İstanbul’dan cenaze araçlarıyla yola çıkan şehit Metin Düzgün ve Emre Horoz’un cenazesi Konya girişinde karşılandı. Karşılanan konvoya çok sayıda polis ekibi ve vatandaş katıldı. Şehit Emre Horoz’un cenazesi polis eskortu eşliğinde Konya’nın Seydişehir ilçesine, diğer şehit Metin Düzgün’ün cenazesi ise Beyhekim Hastanesi morguna koyulmak üzere hastaneye götürüldü. Morg girişine getirilen cenaze aracının başında şehit polis için dua edildi.

Konya’dan tepki Ilgın ve Seydişehir ilçelerinde, İstanbul’daki terör saldırısına tepki amacıyla yürüyüş düzenlendi. Ilgın’da sosyal medya aracılığıyla bir araya gelen vatandaşlar, Ilgın Kaymakamlığı önünde toplandı. Grup, ellerindeki Türk bayrakları ve sloganlar eşliğinde Çukur Cami Meydanı’na kadar yürüdü. Saygı duruşunda bulunan ve ardından İstiklal Marşı’nı okuyan grup, daha sonra şehitler için gıyabi cenaze namazı kılarak dua etti. Ilgın Müftüsü Abdurrahim Kocagöl, Hz. Muhammed’in doğumuna tekabül eden bu günde ülkeyi yasa boğan bir saldırıya şahit olunduğunu ifade etti.

aşkanlık konusunda MHP ile Ak Parti’nin anlaştıklarını ilan ettikleri gün İstanbul da bombalar patladı. Son rakamlara göre 30’u polis 44 şehidimiz ve 166 yaralımız var. Şehitlerimize rahmet yakınlarına sabrı cemil yaralılarımıza acil şifalar dileriz. Acımız büyük, kararlılığımızda, aşkımızda, şevkimizde! “…yas tutanımız yok, akıncıyız yok içimizde sızlayanımız…”(1) *** İlk ve en büyük sorumlu yeniden varoluşumuza açıkça savaş açmış bulunan ABDİsrail – Avrupa-İngiltere yani Haçlı- Yahudi ittifakıdır. Ve sonra onun yerli işbirlikçileri, içimizdeki etki ajanlarıdır… *** “Sen misin FETÖ’yü PKK’yı, HDP’yi tasfiye edip deliğe tıkan! Sen misin El-Bab’a girerek Kuzey Koridoru projesini bitiren! Sen misin NATO’ya, AB’ye rest çeken, DOLAR’a savaş açan! Sen misin Ortadoğu alev alev yanarken EKONOMİSİNİ büyüten, yatırımları devam ettiren, dev projeleri faaliyete sokan. Sen misin içerde birliği sağlayıp BAŞKANLIK Sistemini getirmeye cesaret edip yüz yıllık vesayeti bitirmek isteyen!” Düşman şu partiye bu cemaate değil top yekûn Millete Vatana saldırıyor. *** “TERÖR” DİYEMEDİLER/ BAŞ EĞİN, DEMOKRAT OLUN ŞİDDET DURSUN DEDİLER AB Komisyonunun Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn ise, “İstanbul’daki saldırıyı şiddetle kınıyorum. Şiddetin demokratik toplumlarda hiç bir yeri yoktur.” değerlendirmesinde bulundu. Başkanlığa geçiş sürecinin başlamış olması düşmanı neden çılgına çevirir bir düşün? Ortada fol yokken yumurta yokken “Türkiye’de Darbe olacak” yazıları yazan Amerikalı neo-con yazar Michael Rubin, son yazısında “Yakında iç savaş çıkacak; Türkiye’nin sınırları değişecek” diye yazdı. “Türk-Amerikan İlişkilerinin Geleceği, İşbirliği Veya

Hayal Kırıklığı” adlı panele Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman da katıldı: Türkiye’nin iç politikasını anlamadan dış politika anlayışını değerlendirmenin zor olduğunu kaydeden Edelman, Türkiye’nin iç savaşa doğru ilerlediğini söyledi. Edelman, Türkiye’nin iç savaşın eşiğinde olduğunu savunurken böylesi bir durumun bölgedeki durumları da olumsuz etkileyeceğini ifade etti. Açıkça tehdit ediyorlar, ya oyunu bizim kurallarımıza uygun şekilde –demokrasi- oynayacak bizim kuklamız olacaksınız yahut bu tür olayları yaşamaya devam edeceksiniz diyorlar. Demokrat olun ki, kuklamız olun ki şiddet olmasın/dursun diyorlar. *** Düne kadar bu toprakların imkânlarını sömürmüş, imkânlarını tepe tepe kullanmış bu milleti aşağılamaktan ve aşağıda tutmaktan başka işi olmamış yerli eliti başkanlık neden çılgına çevirir bir düşün? Doksan yıldır Türkiye’yi Batının sürüngeni olarak tutma görevini üstlenmiş bu Milleti aşağılamaktan ve aşağıda tutmaktan başka iş yapmamış CHP’yi Başkanlık niye çılgına çevirir bir düşün? Ana muhalefet partisi “Yine tekrarlıyorum. Bu ülkede o başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz” demişti ve öylede oldu. Erbakan hocaya “kanlı mı olacak kansız mı?” dedi diye kan kusturulmuştu. “Kan dökmeden Başkanlık gelmez” diyen CHP başkanı bu kanın neresinde? Amerikan, İngiliz, Avrupa mandası değil yerli ve güçlü hükumet imkânı sağlayacak Başkanlık ilanını savaş sebebi sayan CHP başkanı tam olarak neyin derdinde? Üstâd Necip Fazıl’ın 1952 yılında Büyük Doğu dergisinde işaret ettiği noktaya bir daha gelmiş bulunuyoruz: “Eğer Türk milletinin hudutsuz itimadını kazanmak istiyor ve ‘nar’dan gelen münevverlerden değil, ‘nur’dan gelen münevverleri kendine bağlamak istiyorsan gebert şu Halk Partisi isimli sıçanı!” Ve “Yalnızca terör örgütlerini değil onların akıl hocalarını para babalarını meşruiyet

sağlayan siyasetçi görünümlü odaklarını da... yapılan terör olayını içten içe el ovuşturarak destekleyen, göbek atan ne kadar parti, hizip, örgüt, sendika, STK, mezhep, meşrep, öğretim üyesi, ülke ve bilumum eşkıya çetesi” varsa… Aksi halde bataklığın sinekleriyle uğraşmaktan farkı kalmaz yapılan iş. Rahmetli Menderes bu ihtarı dikkate almamıştı. *** DİZ ÇÖKTÜREMEYECEKSİNİZ! Çünkü: “…ve ölüme hazır binler: çiğneyemeyecek yabancı adam/ toprağımızı/çiğneyemeyecek yabancılaşmış/adam. bu ses/kan ter ve gözyaşı içinde/-en son nefese kadaryüzyıllardır/durmadan duraksamadan savaşanların -öz akıncının-…” (2) Çünkü Rabbimizin vaadi var (Âl-i imran suresi-12. Ayet-i Kerime meali şerifi): ‘Kâfirlere de ki, siz mutlaka yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz.’ 15 Temmuzda can pahası kan pahası vatanına sahip çıkan Anadolu bu toprakları imanının yurdu/Tekbir’in yurdu, ezanın hakikatinin yurdu haline getirebilmek için yüz yıldır verdiği mücadelede tam kararlı olarak yoluna devam ediyor: Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Yapmacık destek açıklamalarına ihtiyacımız yok...Yanımızda kimse olmadığını biliyoruz, yasımızı yalnız tutacağız. Bin yıldır bu toprakları vatan yapmak için döktüğümüz kanlara yenilerinin ekleneceğini bilerek, mücadelemizi duraksamadan sürdüreceğiz.” *** Yeni Türkiye’ye düşmanlık yapan yerli işbirlikçi odakları tereddütsüz hayırsız adaya yollamak bir ve bütün olmak ve can pahası kan pahası çalışmak- üretmek güçlü olmak yetkin ve etkin olmak, çalışmalarımızı ve verimliliklerimizi birkaç kat daha artırmak oyunu görmek ve o oyunu bozmak keferenin başına geçirmek zorundayız. Yedi düvelin hain odaklarına kötülük merkezlerine karşı insanlık adına vermek zorunda olduğumuz bu son savaş-

ta gerçek dost ve düşman tanımımızı kendi, imanımızın, ahlakımızın, irfanımızın tarihimizin ve yaşanan pratiğin gerçekliğinde yeniden ve acilen yapmak zorundayız. Bu savaşın kaçınılmaz son savaş olduğu bilinciyle dostlarımızı artırmak düşmanlarımızı azaltmak-netleştirmek safımızı güçlendirmek, bu topraklarda ve dünyada asgari ortak noktalarımız olan cümleâlemle birlik ilişkilerimizi artırmak zorundayız. Küs olduklarımızla barışmak, uzak olduklarımızla yakınlaşmak zorundayız. Bu topraklarda kalmak-yaşamak zorunda olan herkes tek vücud olmak zorunda. Aksi halde Halep’e sessiz kalmak, Mavi Marmara’yı düşürmek zilletinden de daha başka zilletlerden de kurtulamayız. Tarihin ve reel şartların dayattığı Başyücelik gerçekleşmeden rahat yok hiç birimize. Bunu anlamak ve tüm hazırlıklarımızı ona göre tamamlamak zorundayız. Ülkene sahip çık ki mazluma da sahip çıkabilesin. Mikroba merhametin hastaya merhametsizliğe varacağı hakikati gibi yarım adımında ölüm adımı olacağı gerçeğini fark etmek zorundayız. Bu savaş ya içimizdeki bütün hain odakları-unsurları tepeleyip-tasfiye edip bir ve bütün olup tam bağımsız gerçek bir devlet olana kadar sürecek yahut yok olmakla bitecek. Ortası yok! Arasatta hayat hakkı yok bize! Bunun için Başyücelik diyoruz. Madem düşman top yekûn savaşa geliyor. Top yekûn birlikle top yekûn taarruz vaktidir. Bu oyun, düşmanın etki ajanlarının seslerini yükseltebilmeleri ve hainleri koruyabilmelerinden, ahlaksızlığı yaybilmelerinden başka işe yaramayan –demokrasi- kuralları ile sürdürülemez. Bunun için: Yaşasın insanımızın imanı, ahlakı, irfanı, ezanımızın, namazımızın hakikatinin sistemi olan Başyücelik Devleti idealimiz! (1)-(2) Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu/Aydınlık Savaşçıları-Moro Destanı- isimli kitabından


3

BAŞKANLIK GELİYOR AK Parti, anayasa değişikliği teklifini 316 milletvekilinin imzasıyla TBMM’ye sundu. Teklife göre, Cumhurbaşkanı devletin başı olacak, yürütme yetkisi Cumhurbaşkanında bulunacak. Cumhurbaşkanı ayrıca, cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar ve üst düzey kamu görevlilerini atamaya yetkili olacak.

AK Parti milletvekillerinin imzasını taşıyan anayasa değişikliği teklifi, TBMM Başkanlığına sunuldu. AK Parti Grup Başkanvekilleri Mustafa Elitaş, teklifi, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a sundu. ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR İşte anayasa değişikliği teklifinde öne çıkan başlıklar: - Cumhurbaşkanı devletin başı olacak, yürütme yetkisi Cumhurbaşkanında bulunacak. Cumhurbaşkanı ayrıca, cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar ve üst düzey kamu görevlilerini atamaya yetkili olacak. - Cumhurbaşkanının parti üyeliği 2018’de, cezai sorumluluğu 2019’da başlayacak. - Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle ilişiği kesilmeyecek. - En az yüz bin seçmen tarafından da Cumhurbaşkanlığına aday gösterilme imkanı getirilecek - Milletvekili sayısı 600’e çıkarılacak. Ara seçimler kaldırılacak, yedek milletvekilliği sistemi getirilecek. - Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilat yapıları Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenecek.

olarak, bütçe kanununu hazırlama, sunma yetkisi ve görevi verilecek. Bütçe, Meclisin onayıyla kabul edilebilecek. - HSYK 12 üyeden oluşacak ve iki daire şeklinde çalışacak. Üyelerin yarısını TBMM, diğer yarısını Cumhurbaşkanı belirleyecek. HSYK seçimlerinde ilk 2 turda 5’te 3 çoğunluk aranacak. HSYK seçimleri son tura kalırsa kura yöntemi devreye girecek. - Yerel seçimler 2019 Mart’ta yapılacak. - Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi 3 Kasım 2019’da yapılacak. - Milletvekili seçilme yaşı 18 olacak. - Anayasa Mahkemesi üye sayısı 15’e düşüyor. - Jandarma Genel Komutanı, Milli Güvenlik Kurulu’ndan (MGK) çıkarılıyor. - Sıkıyönetim uygulaması anayasadan çıkarılacak. OHAL ilan etme yetkisi, Cumhurbaşkanına verilecek. OHAL ilanı kararları Meclisin onayına sunulacak. - Disiplin mahkemeleri dışında, savaş hali hariç askeri mahkeme kurulamayacak. Ancak, savaş halinde asker kişilerin görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakılması için askeri mahkemeler kurulması öngörülebilecek.

- TBMM veya Cumhurbaşkanı tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilebilecek. Bu kararın verilmesi halinde seçimler birlikte yapılacak; yasama ve yürütme seçimleri aynı gün gerçekleştirilecek.

-Cumhurbaşkanı hakkında, suç işlediği iddiasıyla TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilecek, üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilecek, üye tam sayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alınabilecek.

- Kanun teklif etme yetkisi milletvekilinde olacak. Ancak, Cumhurbaşkanına istisna

KOALISYONA SON! Anayasa değişikliği teklifi hakkında ilk

- Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi 3 Kasım 2019’da yapılacak.

açıklamasını yapan Başbakan Yıldırım, Devlet Bahçeli ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bundan sonra iş Meclis’te” dedi. Ayrıntılı bir açıklama yapacağını, bilgi eksikliğinden yanlış bir şey söylemek istemediğini belirten Yıldırım, “Bu getirilen değişiklikle artık koalisyonlar dönemine son verilmiş oluyor. Sürekli güçlü siyasi iktidar çıkaran, istikrarı da beraberinde getiren bir süreci başlatmış oluyoruz. Yapılacak bu değişikliğin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı. CHP’DEN ILK TEPKI: HAYIR CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, TBMM’ye sunulan anayasa teklifine ilişkin açıklama yaptı. Anayasa değişikli teklifiyle Türkiye’nin kutuplaşacağı bir sürece gireceğini söyleyen Gök şöyle devam etti: “Türk halkı, bence gerekli cevabı verecektir. Önce biz parlamentoda o cevabı vereceğiz. 140 yıllık parlamenter sistemi ortadan kaldırmaya yönelik bu teklife karşı mücadeleyi CHP Meclis’te ve Meclis dışında halkımızla birlikte verecektir. Halkımızla beraber Türkiye’nin başına örülen bu tehlike için mücadele edecektir.” NEDEN EVET DEDIK? MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak ile AK Parti Gaziantep vekili Abdulhamit Gül ortak basın toplantısı düzenledi. MHP’li Parsak, TBMM Başkanlığına sunulan Anayasa değişikliği teklifine ilişkin “Süreç devam ederken seyirci kalmak da mümkündü fakat MHP seyirci kalmak yerine, etki edici bir mahiyette sürece yapıcı, kendi programını, siyasi yaklaşımını ve özellikle Türk milletinin menfaatleri doğrultusunda kayda değer önerilerini sunmuş, bunlarda da kayda değer neticeler almıştı.” dedi.

SAİD BULUT


4 SEN DÜŞERSEN HALEP DÜŞER! KERİM BOZDAĞ

A Konya’ya üniversite Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Konya’da kurulacak Teknik Üniversitenin ‘üst düzeyde teknik eleman’ yetiştireceğini kaydetti. 64. Hükümet Başbakanı ve Konya Milletvekili Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Konya Sanayi Odası (KSO) ve Konya Ticaret Borsa’nı (KTB) ziyaret etti. Şehri yönetenlerle görüş alışverişinde bulunan Davutoğlu, Konya projeleri ile ilgili de önemli açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, Konya sanayisinin yatırım yapmasının önündeki tüm engelleri kaldıracaklarını ifade ederek, “Konya’da başlayan hiçbir proje yarım kalmayacak” dedi.

Piyasa rahatlayacak Başbakan Binali Yıldırımın açıkladığı yeni destek paketini olumlu bulan ASKON Şube Başkanı Yakup Yıldırım, alınan tedbirlerin güveni artıracağını ve piyasayı rahatlatacağını söyledi Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Konya Şube Başkanı Yakup Yıldırım, Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamış olduğu EKK’da alınan kararlara ilişkin yazılı bir açıklamada bulundu. Yeni kararlarda hükümetin yatırımcıyı desteklemesinin ön plana çıktığını gördüklerini belirten Yıldırım, bunun son derece yerinde ve önemli bir karar olduğunu söyledi.

rtık ardında “çil çil kubbeler serpen ordu” yoktur. “Senpier’in mihrabında atıma ot yedirmesini bilirim” diyenler tarihin şeref levhalarında çoktan yerlerini almıştır... Son üç dört yüz yıldır doğudan batıya bütün ülkeler emperyalist müstevlilerin sinsi oyunlarla kurgulayarak sahnelediği oyunların kurbanı olmuştur. Bir türlü yenemedikleri Müslümanların iflahını kesecek planlar aşama aşama bütün dünyada uygulanmış ve başarılı oldukları merkezlerde hayata geçmiştir. Bizler, başımıza gelenlerin gerçekte ne olduğunu idrak edemeden karşımıza çıkarılan farklı düşmanlarla boğuşur bulduk kendimizi. Gücümüzü heba ettik, enerjimizi tükettik. Biz bittik, düşman çoğaldı. Düşman, şimdi bizi yaktıktan sonra küllerimizi savurmanın derdindedir. Halep’te, Myanmar’da, sayabildiğin her yerde yanan biziz. Yakan onlar. Daha dün gibi, işte Bosna’da yaşananlar, Afganistan’da olanlar, Filistin, Çeçenistan, Irak, Suriye ve Hama, Musul... Ve Türkiye... Ve Mısır... Ve her yer.... Emperyalist güçlerin zamanında kurduğu tezgâhlarla örülen ağlar bugün bütün dünyayı sarmış vaziyettedir. Bu ağlar arasında onların tuzağına düşmeden yaşamak mümkün mü? Sınırlarını, kanunlarını, ekonomi, siyaset, iktisat politikalarını onların çizdiği, yöneticilerini yine onların atadığı devletler peydahlamışlar ve yine onların kontrolünde hareket eden ordular kurup silahlandırdıktan sonra kurdukları sistemlerin bekçisi yapmışlar... Peki, bütün bunları nasıl yapmışlar? Aşağıda misallerini vereceğimiz ajan/misyoner faaliyetleri ile içimize iliklerimize kadar sinmişler, aramıza soktukları Lavrensler’le her şeyimize el koymuşlardır. “R. Streit ve J. Dindinger, 1916 - 1931 yılları arasında çıkardıkları yedi ciltlik eserde misyonerlerin faaliyetleri ile odak noktasını çalışma ve faaliyetlerinin kolaylaştırılması teşkil eden müracaat ve kaynak eserlerin isimlerini zikrettiler.” (R. Streit ve J. dindiger, Bibliotheca

Missionum, I - VII, Munster ve Achen 1916-1931)

“Yalnız misyonerlerin 1830 ve 1842 yılları arasında Suriye ve Yakın Doğu’dan arkadaşlarına yazdıkları mektupların aslı 38 cilt iken 10 cilt halinde bastırıldı.” (Missioner Herald, Latter of Missioneries in Syria and The Near East 1830-42, vols 26-38, Boston) “1910 yılında Edinburg’ta Dünya Misyonerlik Kongresi toplanınca, misyonerlerin çeşitli yönlerde önem vermeleri gereken şeyleri bir rapor halinde çıkardı. Bu raporun yayınlanması 10 cilt halinde tamamlandı.” (World Missionary Conerance o 1910, Edinburg and New York 1910.)

“1928’de Kudüs’te yalnız iki hata süreyle (23 Mart - 8 Nisan) toplanan Dünya Misyonerlik Konsili, 8 ciltlik bir rapor ortaya koydu.” (The İnternatıonal Missionary Council o Jaruselam, 8 vols, London 1928)

“1928 yılında Doğuda bulunan ransız misyoner okullarının aaliyetlerini içine alan ve 1550 sayfa civarında olan dört

ciltlik bir eser daha vardır.” (Ouvres des ‘ecoles d’orient (1862-69) 4 vols, St. Clout Berlin 1862 - 69)

“Cebel-i Lübnan’daki İngiliz misyoner okullarının 1856 68 yılları arasındaki faaliyetlerinden bahseden bir cilt rapor çıkarıldı” (Reports on The Lebanese Schols, Edinburg 1856-68)

Ajan yapıların kendi aralarındaki yazışmalar ile alakalı bilgi ve belgelerin mahiyeti sadece bunlardan ibaret değil elbet. Günümüzün Lavrenceleri hala faaliyette değil mi? Anlaşılıyor ki, boynumuza astıkları boyunduruk büyük!.. Genel hatlarıyla insanlığı ve özelde bütün Müslümanları bu hale sürükleyenlerin sebep olduğu neticeler HAMA ve her yerde yaşananların özeti gibidir. Müslümanların istikbali konusunda verdikleri kararlarla niyetlerini çoktan ilan eden düşmanlarımızın perde gerisindeki çalışmalarından bihaber iş yapanlar, ölseler de kalsalar da, ister istemez

onlar hesabına çalışır vaziyete düşerler. Ve Hama’da ölenlere biz ağlarız onlar sevinir. Çünkü onlar bizim sadece ölümüzü seviyorlar başka bir şeyimizi değil. EN BÜYÜK TEHLİKE! Esaret altında yaşayan bizlerin omzundaki boyunduruğu atmadan kurtulması mümkün değildir. Suriye’de, Mısır’da ve hatta bugün için TÜRKİYE’de bu boyunduruğu atma teşebbüsünün yol açtığı felaketi bir düşünün... Dün Hama’da ve bütün Suriye’de olanları gözlerinizin önüne getirip şöyle bir canlandırın. Asıl felaket, asıl tehlike: üzerimizdeki gizli tahakkümü, boyunduruğu atmadan önceki halimizde saklı değil mi? Her şeyden daha kötü olan: Sizin her halinizi göz önünde bulundurarak onların arzularına uygun yaşamaya mahkûm olduğumuz düzende var olmamıza müsaade edilmesi değil mi?

Zamanında Misyonerler, “Senegal’ de, bu ülkedeki birkaç fakir aileyle bir anlaşma imzalıyorlar. Bu anlaşma gereğince misyoner heyetleri Senegal’deki ailelere, mesela; her ay azıcık pirinç verme gibi ayni yardımlarda bulunacaklar, buna karşılık misyonerlerde ailenin çocukları arasından birisini, kendi hesaplarına göre yetiştirmek için seçme hakkına sahip olacaklar. Anlaşma maddeleri içerisinde şu ifade de yer alıyor; “Aile anlaşmanın şartlarına muhalefet ettiği takdirde (Mesela çocuğunu geri almak isterse) yardımların bedelini, çocuğa yapılan yardımları ve onun eğitimine harcanmış olan paraları ödemeye mecbur olacak.” “Misyoner heyeti, bu aile içindeki çocuklardan, yaşı on beşten aşağı olan birini seçer. Sonra normal olarak onu bir misyoner okuluna gönderir. Böylece çocuk ailesinden kopmuş ve Hıristiyanlık hayatı üzerine yetiştirilmiş olur. Daha

sonra çocuk yüksek öğrenim için Fransa’ya gönderilir. Sonunda Fransa’nın arzusuna uygun amaçlarda kullanılmak için Senegal’e geri gönderilir.” “Ülkesine Hıristiyan bir Fransız olarak dönen Senegalli çocuğa, sosyal statü ve memuriyet seviyesi bakımından, sömürge ülkelerde Fransız uyruklusu hakkı verilir.”” (İslam Ülkelerinde Misyonerlik ve Emperyalizm. Sh.10) “Bugünkü “Sancur”, Senegalli Cumhurbaşkanının ismidir. Siz, kelimesinin anlamı, orijinali Seant George (Aziz Corc) dur... Şüphesiz Cumhurbaşkanı Hıristiyan’dır, fakat annesi ve kardeşleri Müslüman’dırlar.” “Her nasılsa Senegal’deki ilk başbakan Muhammed Ziya isminde Müslüman bir şahıstı. Muhammed Ziya, kominist bloktaki devleri ziyarete gitti. Dönüşünde rejimi değiştirmek için komplo hazırladığı ithamıyla karşılaştı. Muhammed Ziya hapsedildi. (Daha sonra Beyrut’a yerleşti. Beyrut’lu Müslüman bir kadınla evlendi. Ve yönetim şekli, başkanın elinde bulunacak şekilde değiştirildikten sonra bütün hakimiyet Senegal cumhurbaşkanı Sancur’ un eline geçti.” (Rûz’ül Yûsuf Dergisi Kahire, yıl 39, sayı: 1847,4 Kasım 1963, sayfa 26) Yukarıda misalini verdiğimiz olayların her zaman yaşandığı bir gerçektir. Hüseyin Barak Obama’nın mazisini deştiğimiz zaman karşımıza çıkacak hikâyenin aslı Senegal’de yaşananlarla aynıdır. Bugün kurucu ve idarecileri emperyalistler tarafından devletçiklerin görevi Müslümanların kimyasını bozarak onların tesis ettiği esaretin kesintisiz devamını sağlamaktır. Buna aykırı hareket etme ihtimali olanları bile imha etmek vazifelerinin gereğidir. Sürmekte olan savaşın asıl merkezi TÜRKİYE. Bunun için Türkiye kurtuluş yolunda ilerledikçe her yerde tanık olduğumuz katliamlar devam edecek. Burada kazanamazsak her yerde kaybederiz. NOT: Misyonerlik ile alakalı bilgiler ‘İslam Ülkelerinde Misyonerlik ve Emperyalizm” isimli eserden alınmıştır. Nun Yayınları, Prof. Dr. Mustafa Halidi, Dr. Phil Ömer Ferruh.


5

Cezalar geliyor! Tasarruf dönemi Bomba tazminat İntikamını aldık! Kahpe kaçamadı! Hazine Müsteşarlığı müşterilerine ortalama trafik sigortasının üstünde teklif veren sigorta şirketlerine ceza kesmeye başladı. Şirketler böylece fahiş fiyattan kaçınıyor. Ancak diğer yandan döviz kurunda meydana gelen artış yedek parça yani tamir masraflarını yükselttiği için sigorta primlerinde tırmanış görüldü. Döviz kurunun yanı sıra Danıştay’ın aldığı bir kararla araçların kaza sonrası tamirinde orijinal parça yerine eşdeğer parça kullanımının önünü açan Hazine düzenlemesini iptal etmesi de sigorta şirketlerinin maliyetlerini ve dolayısıyla primleri artıran etken oldu.

Hükümet tasarruf tedbirleri almak için şimdiden kolları sıvadı. Mal ve hizmet alımlarından 5 milyar liralık tasarrufa gidileceğini belirten Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, “Verimsiz alanlardaki işler verimli alanlara yönlendirilecek. Bu sürede yatırımlardan taviz verilmeyecek” dedi. Devletin mal ve hizmet alımlarından 5 milyarlık tasarrufa gidiliyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, “Her Bakanlık kendi bünyesinde takip edilecek. Tasarrufa yönelik tedbirler alınacak. Verimsiz alandaki işlerin verimli alanlara yönelmesiyle işlenecek” dedi.

İçişleri Bakanlığı, 9 yıl önce Ankara Anafartalar Çarşısı önünde gerçekleşen canlı bomba saldırısında 1’i Pakistanlı 9 kişinin hayatını kaybettiği, 121 kişinin yaralandığı olayla ilgili saldırıda ölen PKK’lı terörist canlı bomba Güven Akkuş’un kardeşlerine zararın giderilmesi için tazminat davası açtı. Saldırıda can veren Selahattin Deniz’in ailesine 212 bin 314 lira 20 kuruş ödeme yapıldığını belirten Bakanlık, paranın canlı bombanın ailesinden tahsil edilmesini istedi. Ankara 14. İdare Mahkemesi davayı kısmen kabul etti.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’ta bulunan terör örgütü hedeflerini imha etti. TSK, Zap’ta terör örgütü PKK’ya yönelik operasyon düzenledi. 50 dakika süren hava harekatında örgüte ait sözde ana karargah ile 11 hedef imha edildi. Operasyonda kullanılan füzelerin üzerine, “İstanbul’da şehit düşen kardeşlerimiz için...” diye yazıldı. 20.50-21.40 saatleri arasında gerçekleştirilen operasyonda PKK’lı teröristlerce kullanılan bir sözde ana karargah ile etrafında yer alan silah mevzileri ve koruganlar (12 nokta, 24 atımla) tam isabetle vurularak imha edildi.

TÜRKİYE KUŞATMASI – I EKONOMİ

D

oların TL karşısındaki değer kazanımı her ne kadar (devletin müdahalesiyle) hız kesmişe benzese de tehlike henüz geçmiş değil. Dikkatimizi çeken, soysal medya aracılığıyla başlatılan dolar bozdurma kampanyası ise gerçekçilikten çok uzak. FED’in (Amerikan Merkez Bankası) faizleri artıracağını bildirmesi ve Türkiye’nin yüksek cari açık veren bir ülke olarak sürekli USD girişine ihtiyaç duyması bunu iyi niyetten öteye taşıyamaz. Bugünkü durumda siyasi ve jeopolitik risklerin bu kadar büyümüş olduğu bir ortamda doğrudan yatırım girişi sağlamakta ise zaten zorlanıyoruz. Konuya hâkim olmayanlar için tüm bunların sebebini ve etkenlerini daha iyi kavrayabilmek adına önce paranın ortaya çıkışı, banka ve faiz gibi kavramları tahlil etmemiz gerekiyor.

FAİK YILMAZ

su veya devlet tahvili denen kâğıtlar üretir. Ne olarak isimlendirildiğine ve küçük farklara bakmayın. Devlet tahvili denen şey işlevsel olarak borçlanma senedinden başka bir şey değil. Sonra o ülkedeki çeşitli düzenlemelere göre Merkez Bankası, diğer bankalar veya dış ülkeler bu cicili bicili kâğıtları belli faiz geliri elde etme karşılığı satın alırlar. Yani devlete bu faiz yüzdesiyle borç verirler. Devlet, borçlanabildiği miktardaki tahviller karşılığında Merkez Bankasından para basmasını talep eder. Merkez Bankası da bu parayı havadan borca dayalı olarak yaratır. Sistemin en büyük açığı ise çarkın faizli borçlanmayla dönme-

KUŞATMA’ya gelelim. Neden kuşatma dediğimizi ise örnek vereceğimiz manipülasyon ve hamlelerle anlatmaya çalışalım. Doların tırmanışında rekoru gördüğümüz günlerde geriye doğru çıkarım yapmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Zira tam Doların rekor seviye olan 3.53 gördüğü saatlerde Enerji Bakanı Berat ALBAYRAK’ın sansasyonel mahiyetteki mailleri Wikileaks tarafından yayınlanmış , birkaç gün sonrasında sanki Türk Lirası’nın değer kazanmasını engellemek istercesine Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Fitch Türk Bankaları’nın 2017 görünümünü durağandan negatife çevirmişti . Dolar düşürmek için bir-

sidir yani ne kadar borç eşittir o kadar para. Yani Devlet resmen bankaların boyunduruğu altındadır. Sanırım Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz aylardaki Merkez Bankasına faizleri düşürün çağrısı şu anda aklınızda anlam kazanmaya başlamıştır. Şimdi ise tüm bunları bir kenara alalım ve küresel anlamda siyasetin, manipülasyonun Dolar ve Türk Lirası üzerindeki etkisini ve hepsinden önemlisi konu başlığımız naçizane gözlemimiz olan EKONOMİK

ileri tarafından yapılan Amerika’dan Türkiye’ye yönelik para trafiğinin önünün kesilmesi. Kuveyt Türk gibi Türkiye’nin en büyük Katılım Bankası’na uydurma delillerle Nusra, Işid gibi terör örgütlerine destek verdiği iddiasıyla dava açılarak itibarsızlaştırmaya zora sokmaya çalışılması gibi etkenler. Yani FED’in faiz artımını duyurmasıyla Doların değer kazanacağını belli etmesi yetmezmiş gibi bir de Türk Lirası değersizleştirilmeye çalışıldı. Aslında bu kuşatma yıllardır resmi ve gayri

Mesela sanılanın aksine Banknot paraları devletler basmaz, bu işi genellikle Anonim Şirket olarak kurulan merkez bankaları yapar. Cebinizdeki herhangi bir kâğıt banknota baktığınızda TÜRKİYE CUMHURİYET BANKASI yazısını görürsünüz. Yani Türk Lirası yarı özel konumunda olan bir şirket tarafından basılmıştır, piyasadaki madeni paraların üzerinde ise TÜRKİYE CUMHURİYET(İ) MERKEZ BANKASI yazar yani devlet tekelindedir, lakin piyasadaki paranın toplamı göz önüne alındığında bu para ancak çerez mahiyetindedir. Diyelim ki devlet 1 milyar TL’lik para basmak istedi. ‘Ne var canım basıversin’ diyeceksiniz. Hayır! Öyle kolay değil. Koca Devlet Baba aynı sizin gibi bir konumda. Borç verecek kurum aramaya başlar. Bu amaçla adına hazine bono-

Beşiktaş’ta gerçekleştirilen ve 44 kişinin hayatını kaybettiği ve 155 kişinin yaralandığı terör saldırısı sonrası sosyal medya hesabından, “Oh olsun size” diye mesaj paylaşan HDP’li Berfin Kadem Otogar’da yakalandı. Berfin Kadem’in mesajını daha ağır bir dille destekleyen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Utku Dindar’ın da gözaltına alındığı öğrenildi. Cumartesi akşamı Beşiktaş-Bursaspor maçının bitmesinin ardından Bursaspor taraftarının staddan çıkışının sonrasında Çevik Kuvvet polislerinin toplandığı noktaya bombalı araçla saldırı gerçekleştirilmişti.

resmi şekillerde sürdürülmekte, bazen işbirlikçileri ile bazense dışarıdan… Son olarak John PERKİNS isimli bir kişiden bahsedeceğim size, kendisini bir Ekonomik Tetikçi olarak adlandırıyor. Dünya Bankası ve IMF’nin gelişmekte olan ülkeleri kıskaçlarına almak için kurulan düzenden bahsediyor. IMF’nin söz konusu ülkelerin ekonomilerini ele geçirebilmek için verdiği savaşı anlatıyor, üstelik zamanında kendisinin de bu yapıya dahil olduğunu not ederek. Buna hem şahıslarıyla hem de ülkeleriyle birkaç örnekte veriyor; İran, Panama, Guatemala ve Ekvador gibi… Peki, bu iş nasıl oluyor? Tetikçiler önce Devlet Başkanlarına, Bürokrasiye ve hatta Orduya nüfuz etmeye çalışıyorlar, mesela düşünün bir Devlet Başkanı herhangi bir durum ya da yerde başka bir Devlet Büyüğüne Anayasa kitapçığı fırlatsa ne olur? Yahut (ithal!) Bakan bir çözüm müdür yoksa dayatma mı? Eğer Tetikçi burada başarısız olursa, devreye ‘’ÇAKAL’’ diye tabir ettikleri operasyonel ekip giriyor. Sonrasında ne hikmetse hikâye bizimkiyle biraz benzer Gezi Parkı olayları (gibi!) tabir edebileceğimiz halkın küçük bir kısmının katıldığı, ama uluslararası medyada sanki ‘bütün ülke katıldı’ algısıyla yaygara kopartılan eylemler, Devlet Başkanlarına suikastlar, hatta darbeler! Sonrasında güya kalkınması için ülkeye yüksek faizli paralar veriliyor, üstelik parayı kullanabileceğin alanlar onlar tarafından belirlenip ve yine onların şirketleri tarafından üstleniliyor. Yani para aynı elde kalırken yüksek faizlerle devlet boyunduruk altına alınıyor. Kısacası ana hatlarıyla çizmeye çalıştığımız bu olaylar örgüsünün merkezi Türkiye’dir.


6 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KONYA MECZUPLARI ALİ IŞIK

72. sayıdan devam ütün insanlara karşı oldukça hoşgörülü ve saygılı olan Hayık, İslam dinine karşı gösterdiği derin hürmetle de tekmil Konya’nın sevgisini kazanmıştır. Onun bir gayrimüslim olarak dinimize gösterdiği saygı ifadelerinden biri ezana karşı olanıdır. O, ezan okunmaya başladığında oturuyorsa hemen ayağa kalkarak, ayakta ise bir esas duruş pozisyonu alarak ezan sesinin geldiği yöne döner, âdeta bir saygı duruşu edasına bürünür, ara ara da dudağı kıpırdar, belli belirsiz bir şeyler mırıldanırmış. Onun bu anının şahitleri, bu mırıltıyı ezanı tekrarlamasına yormaktadırlar. Böyle bir anını bir gün Cumhuriyet Ekmek Fabrikasının yazıhanesinde oturduğu yerden şaşkınlıkla seyreden Nazım Mutluer, ezan bittikten sonra Hayık’ın yanına giderek böyle, bir gayrimüslimden beklenemeyecek bu davranışının sebebini sorduğunda Hayık’ın: “Olsun… Saygı göstermek gerekir” şeklindeki kendince sıradan cevabı, çoğu Müslümanlar için oldukça ibretamiz olsa gerektir. Diğer yandan Hayık, bir cenaze namazına denk geldiğinde hemen imamın ardında safa dâhil olur, o cenazenin namazına iştirak edermiş. Yine bir cenaze namazında, cemaat arasında bulunan Ata Bey, namaz sonrası, ona sık sık yaptığı bir teklifi bir kez daha yeniler: - Yahu Hayık, bak, cenaze için dahi olsa, namaz da kılıyorsun. Ne olur sanki Müslüman oluversen… Hayık, mütebessim bir çehreyle: - Zaten Müslüman gibiyiz Ata Bey, deyip geçiştirmiş bu teklifi de… Onu, dostları İslam’a ne kadar çok yakıştırsalar da; onun ruhundaki hidayet tohumunun filizlenmesi için –çok değilse de- henüz vakit vardır. Hayatının son yılında yatağa düşen Hayık’a eşi Yeranhui Hanım (19101987), Güllükbaşı’nda, Şems Parkı’nın karşısında, Konya’nın eski esnaflarından Bakkal Muammer’in dükkânının bitişiğindeki Avukat Ahmet Tevfik Kafalı’ya ait üç katlı Şems Apartmanı’nın zemin katındaki mütevazı dairesinde elinden gelen ihtimamı gösterir. Kom-

B

şuları da maddi ve manevi yardımlarıyla hiç yalnız bırakmazlar onları. Ata Bey de büyük oğlu Oğuz Bey’le birlikte onu sık sık yoklayarak onun ilaç ve diğer ihtiyaçlarını karşılar. Bir gün Ata Bey’e Hayık’ın ağırlaştığı haberi gelir. Hemen oğluyla beraber yanında alırlar soluğu. Hayık’ın bilinci yerinde olsa da; çehresine ölümün gölgesi düşmüştür. Hanımının odadan çıkmasını fırsat bilen Ata Bey, hiç vazgeçmediği teklifini bir kez daha yeniler: - Ey Hayık Efendi, bak ölüyorsun; ha Müslüman oluversen ne olur sanki! Bu teklif üzerine hasta yatağından ani bir hareketle doğrulup oturumuna gelerek Ata Bey’in elini tutan Hayık, ilkin o alışılmış cevabını tekrarlar: - Zaten Müslüman gibiyiz Ata Bey… Lakin kısa bir suskunluktan sonra ağzından çıkan sözler Ata Bey ve oğlunun hıçkırıklara boğulmalarına sebep olur: - Hadi olalım bakalım nasıl olacaksak… Hayık, metanetini çabuk toplayan Ata Bey’in kelime kelime getirdiği şahadet cümlesini onunla birlikte tekrarlar. Eczacı Ahmet Nezihi Pekcan da Hayık’ın Müslüman oluşunu şöyle nakleder: “Ekmekçi Hayk son günlerinde yakalanmış olduğu prostat kanseriyle mücadele etmekteydi. Ev sahibi aile dostumuz ve uzaktan akrabamız olan rahmetli Avukat Ahmet Tevfik Kafalı ve eşi Hikmet

Hanım, Ekmekçi Hayk’ın son dönemlerinde evlerinin kapısını ona açmış, kira almaksızın evlerinde barındırmışlardır. Bir gün Ahmet Tevfik amcaları ziyarete gittiğimde beni Ekmekçi Hayk’ın dairesine götürüp kanser tedavisinde kullandığı ilaçlara bakmamı istediler. Eczacılık fakültesinde okumakta olduğum bu yıllarda Ekmekçi Hayk’ın ismini duyunca heyecanlandım. Çünkü bizler gibi bu toprakların sakinlerinden olan Ermenilerin son temsilcilerindendi Ekmekçi Hayk. Bu iriyarı adam şimdi hasta yatağında biraz zayıflamış solgun bir benizle yatmaktaydı. Hayata gözlerini yummadan bir isteği vardı Müslüman olmak. Ancak bir problem vardı. Katıksız bir Hristiyan olan eşi Yeranhui’den çekindiği için onun haberi olsun istemiyordu. Ahmet Tevfik amca ve eşi Hikmet Hanım teyze ise, Ekmekçi Hayk’ın son isteğini yerine getirmekte kararlıydılar. İşte beni, ilaçlara bakma bahanesiyle eve davet etmişlerdi. Kapısını çaldığımızda Yeranhui Hanım, kaygılı gözlerle bizleri süzdü. Hikmet Hanım teyze beni tanıştırarak eczacı olduğumu Hayk’ın tedavide kullandığı bütün ilaçlarını getirmesini isteyerek Hayk’ın eşi Yeranhui Hanım’ı odadan uzaklaştırdı. Hayk’ın yanına yaklaşarak kendisinin Müslüman olmasına yardımcılık ve şahitlik yapacağımızı söyledi. Ancak acele etmeliydik. Yeranhui Hanım her an odaya girebilirdi. Hayk’ın hastalığı oldukça ilerlemiş olmasından dolayı bir

daha bu fırsatı bulamayabilirdik. Kelime-i şahadeti getirirken Hayk’ın yüzündeki ifadeyi ve gözlerindeki ışığı unutamıyorum. Yerahhui Hanım odaya girdiğinde Ekmekçi Hayk çoktan Müslüman olmuştu.” (Pekcan 2013) Anlaşılan Ekmekçi Hayık, ölmeden önce, hayatı boyunca hep desteklerini gördüğü bu iki insanı da sevindirmek istemiş ve bu yüzden onların teklifini kabul ederek ihtidasına şahit tutmuştur. Onun bütün Konya’da sevinçle karşılanan bu ihtidası –yukarıda da zikrettiğimiz gibi- Zeki Oğuz’la Ahmet Efe’nin hikâyelerine de konu olmuştur. Hayık’ın vefatı üzerine de rivayetler muhteliftir. Mezar taşı üzerindeki vefat tarihi 1982 yılı olmasına rağmen Eczacı Pekcan, vefat tarihini 1980 olarak belirtir. Zeki Oğuz ise mezkûr hikâyesinde onun, 12 Mart 1971 Muhtırası ile tarihi karıştırılan o müthiş 13 Mart Tipisi’nde donarak öldüğünü yazar. Bu gün Musalla Mezarlığı’nın 101 numaralı adasının 94. parselindeki -“Faik” ismiyle toprağının üzerinde telkininin verildiği- ahiret bahçesinde sessiz sedasız yatan Hayık’ın, eşi Yeranhui Hanım -Yaradan bir çocuk da bahşetmediği için- yapayalnız kalınca Huzur Evi’ne yerleştirilir. Hayık’tan sonra beş yıl misafiri olduğu huzur evine 1987 yılında veda eden Yeranhui Hanım da günümüzde Musalla Mezarlığı’nın kuzeybatısında, buradan bir

duvarla ayrılmış küçük Ermeni Mezarlığı’nda yatmaktadır. Mezar taşındaki “Buğdaycı” soyadı her ne kadar eşininkinden biraz farklıysa da Ekmekçi Hayık’ın eşi olduğu vurgulanmıştır mezar taşında. Toprağı bol olsun. Hayık’ın insan sevgisini sergileyen aşağıdaki anekdot da bu yazının hatimesi olsun. Bir gün bir mahallenin bakkalları bir araya gelip Hayık’ı da buyur etmişler toplantılarına. Toplantının konusu ekmek borçlarını ödeyemez duruma gelen bir mahalle sakinine uygulanacak ekmek ambargosudur. Kendi aralarında bu adama ekmek vermeme kararını alan bakkallar, Hayık’a bundan böyle sen de verme, derler. Hayık, ibretlik bir nazarla adamları süzdükten sonra Hakk’a teslim vicdanları derinden yaralayacak kararını açıklar: - Ben veririm arkadaş! Sen vermeyeceksin, o vermeyecek, ben vermeyeceğim de adam açlığından ölsün mü be! Ruhu şad olsun… -BİTTİKAYNAKÇA: CEYHAN, Fikret Ali (ts.), “Bir Dönem Bir İnsan: Mehmet Celal Bey”, http:// www.mehmetcelalbey.com/tr/kaynakca.php, 21.12.2015/15.10 EFE, Ahmet (ts.), “Ekmekçi”, http://www.ahmetefe.com/hikayeler.htm, 07.12.2014/07.42 IŞIK Ali (2011), “Hayk Buğdaycıgil Nam-ı Diğer Ekmekçi Hayık”, Merhaba/ Akademik Sayfalar, c. XI, S. 15, s. 225229. OĞUZ, Zeki (ts.), “Bir Günün Tanıklıkları”, Ademin Kaburga Kemiği/Öyküler, Konya: Alagöz Ltd. Şti., s. 39-47. PEKCAN, Ahmet Nezihi (2013), “Ekmekçi Hayk”, Umay, Konya (https://www.facebook.com/yasar.olgan.1/posts/924170820931997, 07.12.2014/07.29). SEZER, Işıl (2012), “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Tehcirden Dönen Ermenilere Dönüş Sırasındaki Osmanlı Uygulamaları (1918-1920)”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Muğla. ŞAKACI [GÜCÜYENER, Adil], (1962), “Hayık ve Ekmekler”, Yeni Konya/ Süzgeç, Konya, 24 Mayıs, s. 1, 3. ULUADA, Meltem (2006), “Geçmişten Günümüze Ermeni Meselesi ve Sözde Soykırımın Uluslararası Kriterler Açısından Değerlendirilmesi”, Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara. Arşiv Belgesi: DH. ŞFR, 63/142_1, 17 Nisan 1332.


7

Hepiniz suçlusunuz 144 kişi ölebilirdi Batı ülkelerinin desteğini arkasına alan terör, Türkiye’yi canevinden vurmaya çalışıyor. Türkiye, ABD ve Batı’nın desteğini alan terör örgütleriyle vurulmaya çalışılıyor. Başta PKK olmak üzere FETÖ ve DHKP/C gibi terör örgütlerini koruyan, teröristlere sığınma hakkı veren ve finanse eden Avrupa ülkelerinin semirttiği terör, şehirleri hedef alıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2015 Yabancı Terör Örgütleri listesinde PKK yer almasına karşın, PKK’nın Suriye kolu PYD ve YPG, terör örgütü olarak tanımlanmadı.

Terör saldırısının göbeğindeki bir polis çok önemli bilgiler paylaştı. Türkiye’nin birliğine kasteden ihanet çetesi bu defa Beşiktaş-Bursa maçında görevli çevik kuvvete bombalı araçlarla saldırdı. Saldırıya tanık olan polis “Bursasporlular için trafik kesilmeseydi bilanço daha ağır olabilirdi, ölü sayısı 44 yerine 144 olacaktı” dedi. Hainler maçın bitiminde, taraftarın stadı terk etmesini bekledi. Maksatları daha çok polisin hayatını kaybetmesiydi. Saat 22.29’da bölgedeki çevik kuvvet polislerini hedef alan iki ayrı terör saldırısı düzenlendi.

‘Terör’ diyemedi! Her fırsatta sırtını PKK’ya dayadığını açıklayan, canlı bombaların taziyesine giden, gitmeyenleri de partiden kovmakla tehdit eden, 6-7 Ekim’den yaptığı çağrıyla onlarca masum vatandaşın canice öldürülmesine sebep olan, kardeşi de PKK’nın yönetiminde yer alan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Beşiktaş’ta 44 kişinin hayatını kaybettiği saldırıya ilişkin gönderdiği mesajda, ”Bütün toplumu, barış, kardeşlik, demokrasi ve özgürlük duyguları etrafında umutla bir arada durmaya davet ediyorum.” dedi.

Mavi Marmara düştü! İsrail’le normalleşme süreci adına Mavi Marmara davasının üşürülmesine karar verildi.

Yıl: 4 | Sayı:74 11- 17 Aralık 2016 SAHİBİ Çimke Basım Yayın Yapım Reklam ve Turizm Hiz. Ltd. Şti adına AHMET AKA SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ÖMER SALIH ŞIPLEME

SAĞLIK EDİTÖRÜ Dr. NEVZAT ŞIPLEME SANAT YÖNETMENİ NURETTIN ÖZEL HUKUK DANIŞMANI Av. ABDURRAHIM KÜÇÜK MALI DANIŞMAN MUSTAFA ÇALIŞKAN YÖNETIM VE BASKI ADRESI: Fevziçakmak Mh. 10453. Sk. No: 25 Karatay | KONYA Telefon & Faks: 0332 342 52 82 Web: www.anadolugunluk.com reklam@anadolugunluk.com haber@anadolugunluk.com BASKI Çimke Basım Yayın Yapım Ltd. Şti. Anadolu Günlük Baskı Tesisleri B.T. : 11 Aralık 2016

HAYAT HAMLESİ Hayat hamlesi, ruhî hamle, hayatının hamlesi.. İnsanda; ruh müdür akıl memur mevkiinde. Bulan, karar veren ruh, hesap eden akıl. Önce hissederiz sonra bu hissettiklerimiz üzerinde düşünerek fikrederiz. Geçmek zorunda olduğunuz köprünün kenarında bir yılan çöreklenmiş. Korku hissiniz sizi sarar sonra düşünmeye başlarsınız. Aklınız başka yollar ve mazeretler arayarak sizi engellemeye çalışır. Ruhunuzda cesaret bulursanız hamlenizi yapar geçersiniz köprüden. Öyle anlar vardır ki, aklınız ne kadar çoksa ve o akla bağlı yaşıyorsanız hamleniz de o kadar zordur. 15 Temmuz akşamını düşünün... Darbeci vatan hainlerinin karşısına çıkmamak için ne kadar mazeret sundu size. Viran olası hanede evlad-ı ıyal vardı. Kendinize bir şey olursa onlara kim bakacaktı. Falan mevki ve makamda olarak bu vatana siz lazımdınız ve yeriniz doldurulamazdı. Tankın, uçağın, ağır silahların karşısında silahsız olarak siz ne yapabilirdiniz ki!

Haftalık Bağımsız Siyasi Gazete Bölgesel Süreli Yayın

GENEL KOORDINATÖR MUSTAFA GÜDEN

MUSTAFA KUMRU

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, mahkeme heyeti verilen aranın ardından kararını açıkladı. Mahkeme, “Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti arasındaki tazminata ilişkin usul anlaşmasının 4. maddesi-

nin 2. cümlesi ile ‘Her halükarda bu anlaşma, İsrail’in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek ve tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesi ile ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan

ya da dolaylı olarak Türkiye’de yapılmış ve yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan muaf tutulmalarını sağlayacaktır’ hükmü dikkate alındığında kovuşturmaya engel şart getirildiği ve bu şartın gerçekleşmeyeceği anlaşıldığından” davanın düşürülmesine karar verdi. Sanıklar hakkında verilen yakalama kararlarının kaldırılmasına hükmeden heyet, Cumhuriyet Başsavcılığından bila infaz iadesinin istenmesini, çıkartılan kırmızı bültenlerin geri alınmasını kararlaştırdı.

Böyle hayatî önem arz eden durumlarda aklınızın ölçüsüne göre yaşıyorsanız ruhî bir hamle yapmanız oldukça zor. Karar verebilseydiniz eğer, hayatınızın hamlesini yapabilseydiniz şehit veya gaziydiniz. Ah şu akıl! 15 Temmuz’un aklını yele vermiş ve hayatî hamlesini yapmış kahramanların sayısı bellidir. Onlar şehit ve gazidirler. Tehlike geçtikten sonra akıllıların akılları nasıl da güzel çalışmaya başladı. Ne ateşli konuşmalar dinledik meydanlarda. Kahramanların hayat hamlesini nasıl da yağmaladık. Şehitlik ve gazilik defteri kapanmış, kalem de ortadan kaldırılmış değil. Hayatının hamlesi demek olan ruhî hamle gücünü kullanabilmenin yolu; olağanüstü durumlarda 5-10 dakikalığına aklını iptal etmen, kalbine danışman ve ruhî hamleni yaptıktan sonra aklını olabildiğince serbest bırakmandır. Tekrar söyleyelim; önce hissederiz. Hissin yeri akıl değil, kalptir. Yerinde karar vermek için yerinde düşünmek lâzım.



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.