Yarin197

Page 1

Savaşa karşı: Barış Bloku

AKP’nin savaşına karşı barışın sesini yükseltmek isteyenler Barış Bloku’nda buluşuyor. Barış Bloku bu hafta pek çok ilde Erdoğan’ın savaş planlarına karşı eylemdeydi.

Erdoğan’ın başkanlık planları için başlattığı savaşa karşı, barışın sesini yükseltmek isteyenler Barış Bloku’nda bu-

luşuyor. İstanbul dışında da birçok ilde kuruluşunu ilan Barış Bloku, yasaklara rağmen eylemlerini de gerçekleştirdi. güncel 04

Berfo ananın ocağı artık tütecek

Güzel günlerin habercisi...

28 Temmuz 2015 Salı Sayı: 197 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Cemil Kırbayır’ın yoldaşları Berfo ananın ocağının önünde

Gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır anısına inşa edilen Cemil Kırbayır Kültürevi memleketi Göle’de ailesi ve yoldaşlarıyla birlikte açıldı. Hayatı mücadele ile geçen Cemil’in annesi Berfo ananında mezarı ziyaret edilerek “Cemil’i bulma sözü” verildi. güncel 06

Birçok ilde operasyon, binden fazla gözaltı, onlarca tutuklama, yüzlerce yaralı, onlarca can kaybı

baskan olamadı

‘ savas cıkardı Gerçek hedef IŞİD mi? Bombardıman başladı

IŞİD’e müdahale bahanesiyle sınır ötesinde operasyon resmen başladı. Ancak açığa çıkan bir çok gerçek Erdoğan’ın orada IŞİD’le savaşmadığını apaçık gösteriyor. güncel 05

IŞİD’ciye ‘nazik’ gözaltı ‘IŞİD’le mücadelenin bir palavra olduğu bu kare ile kamuoyunda yankılandı. Sosyalistler ve Kürtler yaka paça gözaltına alınıp ve hatta öldürülürken IŞİD’ciye kelepçe dahi takılmadı. güncel 05

‘ ‘

Başkanlığa bir türlü kavuşamadı Cumhurbaşkanı Erdoğan, hatırlanacağı üzere 7 Haziran seçimlerinden önce tıpkı bir parti lideri meydan meydan geziyor ve halktan 400 milletvekili istiyordu. Başkanlığı getirebileceği anayasa için 400 milletvekiline ihtiyacı olan Erdoğan’a seçimlerde halktan ‘hayır’ oyu geldi. Tek başına iktidarı dahi alamayan AKP, bu haliyle Erdoğan’ın işine yaramıyor. Erdoğan ise başkan olmak için yeni planlar peşinde.

Son hamlesi savaş çıkarmak Erdoğan, başkan olabilmek için başvurabileceği en kanlı yolu da tercih etmiş durumda. İktidar olamayacağını anlayan ve bugüne dek işlediği suçlardan ötürü yargılanması ihtimali kuvvetli hale gelen Erdoğan, bu gidişatı değiştirmek için ülkeyi iç savaşa sokmaktan zerre çekinmeyerek yapacağını attı ve hem sınır içinde hem sınır dışında başlattığı operasyonla resmen savaşa girdi.

AKP, IŞİD’i gösterip ‘sol’u vurdu AKP’nin sözde IŞİD’e açtığı savaşta, solcular, sosyalistler ve Kürtler onlarca ilde yapılan baskınlarda binden fazla gözaltı, onlarca tutuklama, yüzlerce yaralı ve hatta onlarca can kaybı verdi. Muhalefet ise yılmadan savaşın karşısında mücadele veriyor. güncel 04 Dünya kaç bucak anlayacaksın!

Aklın yolu

HAKAN ÖZTÜRK IŞİD’ci olanın gözaltısı

IŞİD’ci olmayanın gözaltısı

Tehditler savurdular Ve yine IŞİD’cilerle hiçbir alıp veremediği olmayan Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi, savaşa karşı barış için sokağa çıkanlara adeta kabadayı gibi tehditler savurdular. güncel 04

34 ilde operasyon binden fazla gözaltı onlarca tutuklama onlarca can kaybı

04

Barışın altında kalacak dönüşünüz...

05

Uyanış

SİBEL UZUN Kadınlar barışı savunuyor

Devrimcilerin, cenazelerini kaldırmalarına dahi izin yok ‘Sınır içinde yapılan operasyonlar Erdoğan tarafından oldukça öfke ile şekillendiriliyor. Öyle ki Bağcılar’da polis baskınıyla kurşunlanarak öldürülen DHKC üyesi Günay Özarslan’ın cenazesinin kaldırılması Günay polisler tarafından günlerce engellenÖzarslan di. güncel 04

06

Ana fikir

GÜLSÜM KAV

Erdoğan kanlı senaryosunu uygulamaya...

Köstebek

Ferhan Umruk “Duvar”a karşı “barış”ı örgütlemek

KADİR DADAN Hodri meydan

FADİK TEMİZYÜREK

09

02

Midas’ın altınları 10

Hakikat


YESiL SAYFA

02

28 Temmuz 2015

‘Yeşil Yol’ inadı sürüyor

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

“Duvar”a karşı “Barış”ı örgütlemek Hoşça kal Mavi Gökyüzü, Hoşça kal! Temiz bir gökyüzünün altında, Cesur bir yeni dünya için verilen sözün, Tutulmadığı ortaya çıktığında, Hiç merak ettiniz mi sığınaklara neden kaçıştığımızı? Gördünüz mü korkmuş insanları? Duydunuz mu düşen bombaları? Alevlerin hepsi yitti gözden, Ama acı, sürmekte hala! Hoşça kal mavi gökyüzü hoşça kal!... Hoşça kal!... Pink Floyd, The Wall, Goodbye Blue Sky ------------------------------------------------------------Benim de sık sık dinlediğim, ünlü İngiliz müzik grubu Pink Floyd’un, filmi de yapılan efsanevi albümü The Wall – Duvar, bir bütün olarak günümüz dünyasının kurumsal yapılarına yönelik eleştirileri dile getirir. Eğitim, aile, evlilik, sanayi, şirket, medya, devlet, ordu, hepsi bireyin etrafını çevreleyen, özgürlüğünü kısıtlayan, kendisi olmaktan çıkarıp, sistemin gereksinimlerine uygun bir makine dişlisi haline getiren kurumlardır. Kişi doğumuyla birlikte, bu kurumlar ve onların kurallarının içinde kalarak, etrafındaki kişilerle arasına bir duvar örmeye başlar. Her kabulleniş bir tuğladır. Giderek kendine ve yaşadığı çevreye yabancılaşır. Son tuğlayla birlikte, arzulandığı şekilde bireysel başarısının zirvesine çıkar ve duvar tamamlanır. Ancak artık içeride tek başınadır ve duvar artık hem üzerine tuğla koyamayacağı, hem de üzerinden aşamayacağı kadar yüksektir. Bunalımı ve kendini sorgulaması başlar. Sonunda bir iç mahkeme ile duvarı yıkmaya karar verir. Fiziki bir ayrımdan öte, Suriye sınırına yapılması düşünülen duvara bir de felsefi olarak bakmakta yarar var. Yeniden zorlaşan koşullarımızın istediğimiz yönde değişebilmesi için, her birimizin bu duvarın yükselişi için kendi ellerimizle koyduğumuz tuğlaları sorgulamamız gerekiyor. Çünkü bir değişim söz konusu olduğunda aslolan, başkalarının ne yaptığı değil, kendimizin ne yaptığıdır. Başkalarının yakasına yapışmadan önce, kendi hesabımızı baştan görmeli, şiddetin ancak bir karşı taraf ve o tarafın yaptıkları var olduğu sürece kendine zemin bulabildiğini akıldan çıkarmamalıyız. Başkaları kendi etrafına duvar örmek ya da var olan duvarını yükseltmek isteyebilir. Gücünü artırmak, kendini kanıtlamak için savaş yapmak isteyebilir, bunun için düşman da yaratabilir. Şimdi ve gelecekte bütün bu sürecin sorumluluğu ve bedeli kendi üzerinedir. Bu işe bulaşmamak, şiddetin bir parçası olmamak elbette doğru, ancak yeterli değil. Çünkü bugün barış için yürümek isteyenlerin etrafında da geçmiş şiddet eğilimlerinin kalıntısı bir duvar var. Önemli olan bu duvarın farkına vararak geleceğe bakmak. Biz ne istiyoruz? Barışı örgütlemek! Başka kim bunu istiyor? Birilerini savaş koalisyonu arayışı ile suçlarken, bizim barış koalisyonumuz nerede? Kiminle ya da kimlerle yapacağız bu koalisyonu? Tek başımıza mı barışı sağlayacağız? Hangi partilerle, hangi örgütlerle birlikte hareket edeceğiz? Ortadoğu’da barış yalnızca Türkiye’den örgütlenebilir mi? Suriye’de muhatabımız kim, Irak’ta kim, İran’da kim olacak? ABD, AB, Rusya ve İsrail’de muhatabımız kim? O ülkelerde kim savaşa dur diyor? Barışın peşinden koşan hiç kimse yok mu? Öte yandan barışa giden yolu nasıl tanımlıyoruz? Kendini korumak için dahi olsa, bireysel olarak silahlanarak nasıl barışı sağlayabilirsin ki? Ekolojik bir toplumu ve konfederal bir birliği savunurken, üzerinde yaşadığın bu toprağın güvenliğinden kim sorumlu olacak? Hangi polis, hangi ordu? Yoksa her eline silah alan mı? Başkalarıyla aramıza ördüğümüz duvara yeni bir tuğla mı koyacağız, yoksa o duvardan bir tuğla mı sökeceğiz?

Karadeniz’de sekiz ilin yaylalarının “Yeşil Yol” projesiyle birleştirilmesi için iş makineleri bir kez daha Fırtına Vadisi’ne girdi. 10 Temmuz’da Samistal Yaylası’na giderek çalışmalara başlayan iş makinelerini bölge halkı durdurmuştu. Fırtına İnisiyatifi, yaylaları betonlaştıracak proje için Samistal Yaylası’na yeniden dozer girdiğini duyurdu. yeşil sayfa melek arı

Halkın tüm itirazlarına ve tepkilerine rağmen ‘Yeşil Yol’ inadı devam ediyor. 10 Temmuz’da iş makinelerinin yaylaya çıkmasıyla jandarmanın saldırısına rağmen bölge halkı sabaha kadar nöbet tutarak çalışmalara izin vermemişti. Rabia Özcan’ın tepkisi ve “ Mahkeme biziz. Devlet nedir? Devlet yok halk var. Kimdir devlet? Devlet bizim sayemizde devlettir. Yaylaların yolu birleşmeyecek. “sözleri de uzun süre gündem olmuştu. Direniş sonucunda, Samistal ve Kavrun yaylalarındaki çalışmalara ara verilmişti. Suruç’taki katliamının ardından Erdoğan çatışmalarla ülkeyi tek başına yönetip, yangın yerine çevirdiği sırada bu fırsattan yararlanarak dozerler Samistal Yayla’sına tekrar girdi. Fırtına İnisiyatifi 24 Temmuz Cuma günü Samistal Yayla’sında dozerin

yeniden çalışmaya başladığını duyurdu. Yeşil Yol projesi kapsamında tepkiler nedeniyle geçici olarak durdurulan çalışmalar, Yukarı Kavron ve Samistal yaylaları arasındaki bağlantı yolunda iş makinesinin sabah erken saatlerinde gelmesiyle yeniden başladı. Nöbet tutan yaylacıların şantiye aracını fark etmesi üzerine önce konuşarak ardından ise pasif eylemle iş makineleri durdurulmaya çalıştı. Operatörler ise tüm tepkilere rağmen çalışmalara devam etti. Yapılan çağrıyla halk yaylaya akın etti, komsu yaylalılar ve Çamlıhemşin halkı iş makinelerinin bulunduğu alana ulaşınca çalışmalar durdu.

İş makineleri Samistal Yaylası’na tekrar girdi, nöbet sürüyor.

da da yol boyunca bulunan maden yataklarına devlet eliyle yol açılmış olacak. Yol tamamlanmasıyla doğal yaşam büyük tahribatla karşı karşıya kalacak, orada yaşayan canlıları yerinden edecek ve bölgedeki sosyal yapıyı değiştirecek. Yıkıma karşı Samistal’da şenlik Teknik, bilimsel veya ekolojik Bu yıkımlara direnen Fırtına İnisidenge hesaba katılmadan planla- yatifi 8-9 Ağustos’ta Samistal Varnan yol ile koruma önceliği olan tevoru ‘na çağırıyor. Samistal’da ve özel bir ekosisteme sahip olan insanların bir arada hem buradaki doğal yaşam alanları yok edilerek, direnişi hem de buradaki yaşamı bölge ranta açılacak. Aynı zaman- yakından görmesi amaçlanıyor.

Çadırların kurulacağı, müzik dinletilerinin, söyleşilerin yapılacağı şenlikle insanlara bölgenin güzelliklerini gösterip, yayladaki kadınlarla peynir, kaymak yapımına, çiçeklerin bitkilerin kullanımına kadar burada birlikte yaşam alanı kurulmak isteniyor. Fırtına İnisiyatifi ‘Yeşil Yol talanına horonla dur demek için herkesi 8-9 Ağustos’ta Samistal Yaylası’na bekliyoruz. Çadırını kap gel!’ diye herkesi çağırıyor.

Yeşil yol yıkımına karşı mücadele devam edecek.

Arhavi ve Fındıklılar ÇED toplantılarını yaptırmadı Arhavi Kayadibi Yaylası deresi ile Fındıklı İlçesi Çağlayan deresinde planlanan Taşdibi HES projesi için ‘Halkın ÇED sürecine katılımı toplantısı’ protestolar ve tepkiler nedeniyle bir kez daha iptal edildi. 22 Temmuz’da Fındıklı’da yapılan yürüyüşün ardından 82 yaşındaki Memnune İmamoğlu, toplantı için gelenlere, “Bizden bir kaşık su alamazlar. HES’lere bir damla su bile yok!” diye

seslendi. Fındıklı Derelerini Koruma Platform üyeleri kimse olmadığı için toplantının yapılamayacağına dair tutanak tutmak istedi. Heyet binadan ayrılırken de vatandaşlar tarafından alkışlarla protesto edildi. Proje için 23 Temmuz’da Arhavi’deki ÇED toplantısı da Fındıklı’da olduğu gibi protestolarla yaptırılmadı. ÇED toplantıları yapılamadı ancak mücadele dere başlarında da devam edecek. YARIN YEŞİL SAYFA

Başköylüler mermer ocaklarına karşı zafer kazandı

Kavak HES’te yine hukuk zaferi Artvin’in Arhavi İlçesi’nde belediyenin imar değişikliğiyle önünü açtığı Kavak HES projesi için 2. kez verilen ‘ÇED olumlu’ raporu yine iptal edilirken, inşaat bir kez daha durduruldu. 2013’te ‘ÇED olumlu’ raporu alan Arhavi Elektrik Üretim Şirketi imar mevzuatı uygun olmadığı için belediye imar değişikliği kara-

Yeşil Takvim:

rı aldı ve projeye onay verildi. Arhavi Doğa Koruma Platformu öncülüğünde vatandaşlar mahkemeye başvurdu ve ‘ÇED olumlu’ raporu iptal edildi. Enerji şirketi can suyu miktarını sadece yüzde 2 artışla tekrar ÇED raporunu hazırladı, ‘olumlu’ kararı alınmasıyla HES yapımı için çalışma sürdürüldü. Tekrar açılan davada Rize İdare Mahkemesi ‘ÇED olumlu’ raporunu hukuka aykırılıktan iptal etti. YARIN YEŞİL SAYFA

Akkuyu Kampı: 8-9 Ağustos Samistal Vartevoru: 8-9 Ağustos Kazdağı Ekofest2015: 19-23 Ağustos

Bursa’nın Orhaneli ilçesi Başköy’de faaliyet gösteren iki mermer ocağı içme suyunu kirlettiği nedeniyle bölge halkı yapılan eylemlerle önlem alınmasını istedi. Ancak faaliyetlerin durmaması ile temiz suyunu yitiren köylüler hukuk mücadelesi başlattı ve mücadeleyi kazandı. Mermer ocaklarından birinin ruhsatı Bursa Bölge İdare Mahkemesi ta-

rafından iptal edilirken, Danıştay da kararı onayladı. Diğer mermer ocağının çalışma ruhsatı da Bursa Bölge Müdürlüğü tarafından iptal edildi. Kararlar üzerine, firmalar faaliyetlerini durdurup köyden ayrıldı. Mermer ocaklarının çalışmalarının durdurulması köyde büyük sevinç yaratırken, ocakların bölgeye verdikleri tahribat da gün yüzüne çıktı. YARIN YEŞİL SAYFA

Türkiye’nin İlk Vegan Festivali: Vegfest Türkiye-25/26 Eylül Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim


GUNCEL

03

28 Temmuz 2015

Birçok ilde operasyon, binden fazla gözaltı, onlarca tutuklama, yüzlerce yaralı, onlarca can kaybı

Başkan olamadı savaş çıkardı

Suruç katliamı AKP ve Erdoğan’ın planladı iç savaş tezgahını fitili oldu. Sınırda IŞİD ile yaşanan sıcak çatışmayı bahene ederek Suriye’de fiili savaşa giren AKP , ülke genelinde operesyonlarla toplumsal muhalefeti baskı altına almak istiyor.AKP’nin sonunun kendi sonu olacağını bilen Erdoğan son kozunu savaş olarak oynuyor. güncel melih erdem

yapılan eylemlere saldırdı. Eş zamanlı olarak Suriye sınırında yaşanan gelişmeler ise siyasi gündemi bir adım ileri taşıdı.Sınırda IŞİD’in askerlere ateş açmasıyla başlayan çatışma gün boyu sürdü. AKP sınırda IŞİD ile yaşanan çatışma ve Suruç saldırısından sonraki gelişmeleri bahane ederek güvenlik tedbiri adı altında içerde ve dışarda savaşın kararını aldı. Koalisyon güçleriyle yapılan görüşmeler ve toplantının ardından AKP Suriye’de fiili savaşa girme ve içerde IŞİD’i bahane ederek kendisine muhalif olan kesimleri baskılarla sindirme siyasetini uygulamaya koydu.

Erdoğan seçim öncesi süreçte başkanlık sistemine geçmek için AKP’ye 400 milletvekili istiyordu.Seçim sonuçları Erdoğan ve AKP için açık bir yenilgi oldu. Halk seçimlerde Erdoğan’ın başkan olmasını engellediği kadar AKP’nin sonunu hazırlayacak koalisyonu ve yolsuz bakanların yargılanmasını istediğini de gösterdi. AKP’nin sonunun kendisinin hırsız ve katil olarak yargılanması olduğunu bilen Erdoğan ilk günden başkanlık sistemi için bir ‘tekrar seçim’ olacağını söylediği erken seçimler gitmek amacıyla elinden gelen herşeyi yaptı.Şimdiyse olağanüstü hal ve Son kozları içerde ve savaş ortamında girilecek seçim- dışarda savaş planlamak den başkan ve başkomutan olarak AKP ve Erdoğan’ın kendi çıkarları çıkmayı hedefliyor. Bu yüzden Er- için destekledikleri IŞİD Suriye’de doğan Suruç’ta devrimcileri hedef sıkıştıkça savaşı Türkiye sınırlarına alan IŞİD saldırısının gerçekleşme- taşıyor. Barajı geçerek AKP’yi sesini sağlayarak iç savaşın planının çimlerde gerileten ve Erdoğan’ın ilk elini oynadı. Polis Türkiye’nin başkan olma isteğine engel olan birçok yerinde cenazelere ve taziye HDP’ye yönelik bu saldırılar AKP çadırlarına engel olmaya çalışırken ve Erdoğan’ın iç savaş tezgahının Suruç’un hesabının sorulması için

ilk adımları olarak yorumlandı. Suruç’ta IŞİD’in varlığı bilinmesine rağmen saldırının göz göre göre engellenmemesi bu durumun en önemli kanıtı olarak gösterildi. IŞİD bahanesiyle içerde Kürtlere ve devrimcilere; Suriye ve Irak’ta da PYD ve Kandil’e başlattığı operasyonlar bunu doğruluyor. Yüzde 13’e darbe yaptılar AKP yaptığı toplantının ardından yaşadığı siyasi gerilemede sorumlu tuttuğu HDP ile ittifak kuran,dayanışan devriciler ve Kürt siyasi hareketini hedef aldı. Kendisine muhalif olanları sindirme amacıyla yaptığı operasyonlarda IŞİD de yer alıyor. AKP’nin böyle bir tutum izleyerek devrimcilere ve IŞİD’e ortak operasyon yapması devrimcileri karalamak olarak değerlendirildi. Operasyonlarda binden fazla kişi gözaltına alınırken polis Günay Özarslan’ı evinde vurarak katletti. Öte yandan Barış Bloku’nun Suriye’deki savaşa karşı yapacağı

Büyük Barış Yürüyüş’ü yasaklandı. AKP’nin güvenliği bahane ederek yasakladığı yürüyüş yerine Barış Bloku tüm baskılara rağmen basın açıklamasını gerçekleştirdi. Erdoğan kendisine karşı olan toplumsal muhalefeti susturmak için toplumun yüzde 13’üne darbe yaparken halk baskılara direnerek önümüzdeki dönemde tüm savaş planlarına karşı barışı savunacağını göstermiş oldu. Erdoğan’ı başkomutan yaptırtmayacağız AKP Suriye’de cihadçı grupları desteklemek dışında fiili savaş için IŞİD bahanesini kullandı. Sınırda yaşanan sıcak çatışmanın ardından Suriye’de muhalif güçleri destekleyen koalisyon güçleriyle anlaşan AKP , Erdoğan’ın da ‘başkomutan’ olmayı planladığı süreci başlattı. İncirlik üssünün kullanımı konusunda Amerika ile anlaşan AKP Suriye ve Irak’ta kürt güçlerine hava operasyonu düzenledi.

Ülke çapında devam eden ve Kürk hareketi ve sosyalistleri hedef alan operasyonlara sosyalistler ne diyor? sİbel uzun EHP Genel Başkanı

Barışı büyütmek zorundayız Barış için mücadele eden tüm muhalefet güçlerini susturmak istiyorlar. Barış her şeyin önündedir yakıcı bir şekilde güçlerimizi ortaklaştırıp barışı büyütmek zorundayız. Oya Ersoy Halkevleri Genel Başkanı

Mücadeleyi yükseltmek acil görev İktidarda kalmak için savaş çıkaran, halkı susturmak için sosyalistlere saldıran AKP faşizmine karşı tüm demokrasi güçlerinin hep birlikte mücadeleyi yükseltmesi acil görevimizdir. ALPER TAŞ ÖDP EŞ Genel Başkanı

Savaşa karşı barışı örgütleyelim Dışarıda savaş geliştirerek, içerde toplumsal muhalefeti ezerek savaş politikasının daha rahat gelişmesi için operasyonlar yapılıyor. Barışı örgütleme göreviyle karşı karşıyayız. UFUK GÖLLÜ SDP GENEL BAŞKANI

Savaş hükümeti icraatı Operasyonlar AKP’nin savaş hükümeti icraatlarıdır. Erdoğan fiilen başkanlığını ilan ederken batıdaki sosyalistleri ve Kürt hareketini tasfiye ederek direnişi kırmak istiyor. SELMA GÜRKAN EMEP GENEL BAŞKANI

Barışın Ortak Sesini Yükseltelim, Erdoğan’ın Savaş Provokasyonuna Geçit Vermeyelim!

Suruç’ta yaşanan gelişmelerin iç savaş çıkararak tek çıkış yolunu hazırlamaya çalışan AKP ve Erdoğan’ın derin devletinin açık bir provakasyonu olduğunu ifade eden EHP başta sosyalistler olmak üzere bu ülkede barışı savunan tüm insanlar savaşa karşı harekete geçmeye ve barışın ortak sesi tüm ülkede Barış Bloku ile yükseltmeye çağırıyor. Suruç’ta 32 kardeşimizi aramızdan alan patlama ve sonrasında yaşananlar açık ve net bir biçimde AKP’nin ve Erdoğan’ın derin devletinin provkasyonudur. Erdoğan ve onun sözcüsü AKP, erken seçime ve oradan Başkanlık hedefine gidebilmek için savaş istiyor, savaş için provokasyon yaratıyor. 1.Suruç’ta patlatılan bomba iç savaş tezgahıdır Suruç’ta patlatılan bombanın sorumlusu IŞİD’in akıl ve silah tedarikçisi Erdoğan’dır. Erdoğan iç savaşı tetiklemek için, genç kardeşlerimizin eylemini kanla boyamıştır. Erdoğan’ın hedefi bellidir: Bir bomba patlatılacak, seçimlerle büyük bir başarı elde etmiş olan Kürt halkına ve ona destek veren sosyalistlere büyük bir gözdağı verilecek, iç savaş için gerekli ortam hazırlanmış olacak. Bu adımın ardından ise “kaosa karşı erken seçim” planı AKP tarafından devreye sokulacak. 2. Sınırda amaç IŞİD’i değil; içeride Kürt hareketi ve sosyalistleri, dışarıda Suriye’yi bombalamak Daha önce tapelerle ortaya çı-

kan “İki füze patlatırım, savaşı başlatırım” siyaseti artık devrede. IŞİD’i bombalamak bahanesi ile Suriye’ye girmek hedefleniyor. Burada AKP’nin esas amacı IŞİD değil bizzat Kürt hareketidir. Kobanê’dir, Rojava’dır. Amaç içeride ve dışarıda savaş çıkarmaktır. 3. Amerika’dan izin çıktı, Suriye’ye bomba atılmaya başlandı Erdoğan, IŞİD bahanesiyle Suriye sahasını bombalamaya başlamadan önce, Obama ile anlaştı. Büyük bir kabadayılıkla herkese gözdağı vermeye çalışan Erdoğan, Amerika’nın icazeti olmadan adım atamadı. Burada görülüyor ki; Suriye’de savaş çıkarmak için Amerika’nın da icazetini alan bir operasyon AKP tarafından yönetiliyor. 4.Amaç erken seçime gidebilmek Erdoğan’ın, savaş çıkması durumunda yapacağı konuşma şimdiden hazır. Erdoğan savaş atmosferinden “düzeni sağlayan büyük adam” olarak çıkmayı planlıyor. Türkiye’de ve Suriye’de önce savaş çıkaracak, ardından “bu iş böyle gitmez” diyerek herkese tek çıkış yolunun erken seçim olduğunu söyleyecek. “Bakınız, AKP tek ba-

şına iktidar olmayınca başımıza bunlar geliyor” diyecek. 5. Erdoğan erken seçim ile HDP’nin oyunun düşmesini ve başkan olmayı hedefliyor Erdoğan’ın erken seçim hedefi, aynı zamanda kazananın AKP olduğu bir erken seçim hedefidir. Kürt hareketine karşı içerde ve dışarıda başlattığı bu savaş; HDP’nin Erdoğan’a kaybettiren Türkiyelileşme siyasetinin önünü kesmek içindir. Böylece topluma; “Bakınız, Türkiyelileşme yok, terör var” diyecek. Hedef HDP’nin oylarının düşmesi, AKP’nin tek başına iktidar, Erdoğan’ın ise başkan olabilmesi. 6. Başkanlık için halkı ölüme itmekten tereddüt etmiyor Şunu iyi bilmeliyiz; savaş Türkiye ve dünya halklarına ölümden başka birşey getirmez. Bu yüzden Erdoğan ve AKP’nin provokasyonları boşa düşürülmelidir. Bu savaş ile yoksul Kürt ve Türk halkı ölüme itiliyor. Erdoğan bunu önemsemiyor. Ancak bu halk, kendi çocuklarına sahip çıkmak için elinden geleni ardına koymamalı, sonuna kadar savaşa karşı mücadele etmeliyiz.

7. Çözüm savaşa karşı barış mücadelesini yükseltmek Erdoğan’ı ve savaşı durdurmak için çözüm savaşa karşı mücadeleyi yükseltmektir. Burada halkların tek düşmanının Erdoğan olduğunu görmeli ve buna göre hareket etmeliyiz. Türk ve Kürt halklarının kardeşliğini esas almalıyız. Başta sosyalistler olmak üzere bu ülkede barışı savunan tüm insanlar savaşa karşı harekete geçmeli, kenetlenmelidir. Barış Bloku her yerde kurulmalıdır. Barışın ortak sesi tüm ülkede Barış Bloku ile yükseltilmelidir. Başta İstanbul’da yapılan Büyük Barış Yürüyüşü olmak üzere bütün eylemler önemsenmelidir. Bu yüzden halkımızı savaşa karşı mücadeleye çağırıyoruz. Sokaklarda patlatılan bombalar, mücadelemizi engelleyemez. Yine eylemlerde, meydanlarda, sokaklarda olmaya, barışın sesini yükseltmeye devam edeceğiz. Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi

Savaş konsepti AKP bir savaş konseptine girdi. İçeride barış isteyen tüm güçlere savaş açtı. Bu savaş konsepti işçi ve emekçi düşmanı ve barış isteyenleri yıldırmak içindir. TUNCAY YILMAZ SYKP EŞ GENEL BAŞKANI

İktidarı bırakmayacağım mesajı Erdoğan, halk güçlerine “iktidarı bırakmayacağım” , Gül ve Davutoğlu’na “bana rağmen iş yapamazsınız”, Emperyalistlere ise “ben hala bir gücüm ve sizlerle uzlaşabiliriz diyor. hakan dilmeç kaldıraç temsilcisi

Barış isteyenler sindiriliyor AKP içerde ve dışarıda savaş istemesine karşı barış sindirmek için bu operasyonları yapıyor. Bu AKP’nin içerisinde bulunduğu zor durumun göstergesidir. kani beko disk genel başkanı

Adı konulmayan sıkıyönetim Sarayda cunta var ve bu cuntanın isteği önce bir erken seçim ardından savaş çıkarmak. Bunun içinde barış isteyen demokratik kitle örgütleri susturulmak isteniyor lami özgen kesk genel başkanı

Tekçi zihniyet istiyor 7 Haziran seçimlerinde kaybeden AKP, ülkede savaş ortamı yaratarak tekçi otoriter zihniyetini sürdürmek istiyor.

samet mengüç ttb genel sekreteri

Amaç ideolojiktir AKP açısından iktidarının devamı anlamına geliyor. Aynı zamanda Kürt Hareketi’nin kurduğu başka bir yaşamın yayılmasını istemiyorlar. Saldırıların diğer amacı ideolojiktir.


04

GUNCEL 28 Temmuz 2015

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Dünya kaç bucak anlayacaksın!

Türkiye’de şu anda tam Tayyip Erdoğan’ın istediği türden gelişmeler yaşanıyor. IŞİD’e müdahale edilir gibi yapılıp aslında Kürt hareketine ve sola saldırılıyor her alanda. Ülke Erdoğan’ın önderliğinde mühim savaşlara giriyormuş gibi gösteriliyor. O savaş bahane edilerek de demokrasi kökten mülga edilmiş durumda. * Ne olacak? Erdoğan Ortadoğu ya da Afrika’dakilere benzeyen bir başkan yani diktatör olacak. Bu kadar büyük bir başkan-diktatör olmuşken halifeliği de eksik kalır mı? Kalmaz tabii ki. Halife de olacak. Kimse kusura bakmasın. Ülke aşağı yukarı eski Irak gibi olacak. En ufak bir basın açıklaması yapılmasına bile müsaade edilmeyecek. Zaten bu tip basın açıklaması yapmak isteyenler atılıverilecek hapse. Yine de ısrar edilirse Suruç’taki gibi bombalanarak öldürülecek. IŞİD’ci gibi yaratıkların toplumun normal bir parçası gibi, toplumun her yanına nüfuz etmesi sağlanacak. Bundan sonra aşağı yukarı kontrolü aynı Ortadoğu’da olduğu gibi o profil sağlayacak. Suriye’de, Irak’ta kafa kesiliyorsa Türkiye bundan neden mahrum kalsın? * Kürt meselesi mi? Ne Kürt meselesi ya? Benim hanım Siirtli. Kürt meselesinden bahsetmezsen, hak hukuk istemezsen kimsenin Kürtlere bir fena hareket yaptığı yok. Kürtlerin bu sebeple aslında sürekli şükretmesi gerekir. Epeydir köyleri yakılmıyor o nedenle çok şımardılar. O nedenle uyarı olarak ormanlarını yakıyoruz. Oradan mesajı alsınlar. Şimdilik soykırım düşünmüyoruz ama düşünebiliriz de. Bizden daha ne isteniyor? Bu tabii 90’lar gibi de olmadı değil mi? 1890’lar gibi oldu. Olursa olsun. Kimse kusura bakmasın. Siz sadece yüzyıl öncesine gidildiği için memnun kalın. Tayyip bindörtyüz yıl geriye gidilse de doymaz. İnsanlar ilk postları giydiler, ellerine de birer kaba saba sopa aldılar mı tamamdır. Öyle taşlarda yontma, cila falan da gerekmez. Tayyip’in ideal toplumu budur. * O başkan ve halife olacak. Kürtler zaten dağ Türkü. Kenan Evren’in kulakları çınlasın. Sosyalistlerin ortasında bombalar patlatılsın. Olur mu acaba? Tayyip gibi nice çok oy alanlar geldi geçti bu memleketten. Nice Menderesler, Demireller, Özallar, Ecevitler, Erbakanlar… Öyle olur zannettiler ama olmadı. Hepsi soğuk bir mezar taşının altında şimdi. * De ki seçimleri geçersiz saydın ve tekrar seçim yaptırdın. De ki sosyalistlerin eylemlerine daha çok saldırdın. De ki bütün yargıçları, savcıları yerinden ettin. Her şeyi talan ettin, yolsuzluk yaptın, deremizi-yeşilimizi bitirdin… Nereye kadar kaçabileceksin? AKP bundan sonraki seçimlerde çok oy alsa ne olur almasa ne olur? Çok oy alırsa Kürtlere ne yapabileceksin? Ne yapmadın ki Kürtlere, başka ne yapacaksın? Hiçbir hak vermeden Kürt halkı kuzu kuzu oturur mu sanıyorsun? O günler geçti. Çok oy almış ve hükümet olmuş AKP’n iki ay bile bu ülkeyi yönetemez. %13 oy alanlar var ya, bu ülkeyi sana dar eder dar. Seni hükümet olduğuna olacağına pişman ederiz. Keşke hükümet olmasaymışım, dersin. Çok kötü çıkmazdasın. Yüksek oy alacağın hiç belli değil. Milliyetçileri oyları kazanayım derken yıllardır aldattığın Kürt halkını tamamen ve sonsuza kadar kaybedeceksin. O zaman dünya kaç bucak anlayacaksın. hakanozturk17@gmail.com

yan a m a l no Başka oğan’ın Erd nı: pla

IŞİD’e saldırı bahane hedef Suriye ve Kürt halkı Suruç’ta 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamın ardından AKP savaş planlarını hayata geçirmeye başladı. Ülke içinde birçok operasyon yapılırken, karadan ve havadan da IŞİD kamplarını bombalamak için olduğunu iddia ettikleri bir savaş başlattılar. Ancak savaş ülke içindeki operasyonlarda olduğu gibi ülke dışında da IŞİD’e yönelik değil. güncel burcu karefil

halkına da kendince ‘hadlerini bildirmesi’ ve “Nasıl olur da Seçim çalışmalarında bana karşı, benim desteklediğim “400 vekili verin ya da IŞİD’e karşı savaşırsınız?” demesonuçlarına katlanın” sözlerini si gerekiyordu. Bu sebeple AKP meydanlardan bağıran Erdoğan şimdi IŞİD’i vurduğunu iddia seçimde başkan olamayınca tek ederek, bölgedeki Kürt halkını çareyi halkları katledecek bir sa- katletmek ve Kürt mücadelesini vaşta buldu. Yüzde 13 barajını sonlandırmak üzere YPG kampaşan HDP’nin halklar tarafından larını bombalıyor. meclise sokulmasıyla birlikte tüm dengeler de değişti. Erdoğan ise AKP’nin çözüm süreciyle imtihanı evden çıkamadığı, sessiz kaldığı, AKP uzun zamandır çözüm sürekonuşacak takat bulamadığı se- cinden pek de hoşlanmadığı çim yenilgisinin ardından bir inti- gösteriyordu. Ancak kam duygusuyla kendisini başkan bu en net haliyle yaptırmayanlara savaş açtı. “IŞİD kamplarını bombalayacağız” denilerek başlatılan savaş, IŞİD’le değil IŞİD’e karşı savaşan YPG kamplarının bombalanmasıyla sürüyor. Aylarca IŞİD’i beslediği, tırlarla silah gönderdiği aşikar olan AKP elbette IŞİD’i vurmayacaktı. Ancak Türkiye ve Suriye’deki Kürt

HDP’nin Türkiye partisi haline gelerek meclise girmesiyle ortaya çıktı. HDP’nin meclise girmesi AKP’nin ayağını kaydırınca AKP, bir Türk- Kürt savaşı başlatmayı çözüm olarak göstermeye çalıştı. Hakimiyetleri altında olan bölgeler bombalanan ve hali hazırda IŞİD’le savaşan HPG ve KCK ise AKP’nin çıkardığı savaş karşısında halkların ölmesini beklemeyeceklerini açıkladılar. Açıklamada şunlar söylendi “Ateşkes TC ordusu ve devleti tarafından tek taraflı olarak bitirildi. Yapılan bu yoğun hava bombardımanlarıyla da ateşkesin bir anlamı kalmamıştır. Gerçekleşen yoğun bombardımanların sonuçları ve bu saldırının detayları en kısa zamanda halkımız ve kamuoyuna açıklanacaktır.”

AKP’nin IŞİD’le savaşmadığının 3 kanıtı

1. IŞİD Türkiye sorumlusu Ebu Hanzala: IŞİD Türkiye sorumlusu Ebu Hanzala ifade vermek üzere emniyete ‘davet’ edildi. Eylemlerde vatandaşlara gösterdiği sert muameleyle alışık olunan polis, Ortadoğu’nun en büyük terör örgütü IŞİD’in Türkiye sorumlusunu misafir gibi ağırladı. Polislerin ayaklarındaki galoşlar ise Hanzala’nın evine girerken ne kadar titiz davrandıklarını ortaya koydu. 2. Çocukları IŞİD’e katılan aile: 3 oğulları da IŞİD’e katılan baba devletten çocuklarını bulması için yardım istedi. Kendi çabası ve uğraşıyla IŞİD üyelerinin toplandığı ve zaman geçirdikleri yerleri bulan baba bu bilgiyi emniyete verdi. Ancak emniyet bir türlü harekete geçmedi. 3. IŞİD yöneticisinin açıklaması: “ TSK’nın yaptığı hava operasyonlarında da ciddi bir kayıp gerçekleşmediğini, vurulan yerlerin eski karargâhları ve kimsenin kullanmadığı yerler olduğunu söyledi.

AKP emperyalist desteği de sağladı Savaş kararını ABD ile ortak aldıklarını söyleyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin NATO’daki müttefiklerinden destek beklediğini söyledi. Türkiye’nin çağrısının ardından NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 28 müttefik ülkenin büyükelçilerinin toplanacağını açıkladı. Yapılacak toplantıda savaşın planlanacağı açıkken AKP NATO’dan yardım isteyerek, emperyalist desteği de arkasına almış oldu. Bir yandan

da Washington Post gazetesi, Türkiye’nin Suriye sınırı boyunca filli bir güvenli bölge oluşturulması amacıyla ABD ile anlaşmaya vardığını yazmıştı. ABD o iddiayı doğruladı. Öte yandan Associated Press bir haberde de Türkiye ve ABD’nin Suriye sınırında oluşturulacak bir “IŞİD’siz bölge” için anlaşmak üzere olduğu ancak bu hamlenin bölgede bulunan ABD destekli Kürt güçleriyle Türkiye arasında gerilim yaratacağı belirtildi. GÜNCEL

AKP - IŞİD ilişkisi dış basında

Suruç katliamının ve ardından gelen hava ateşlerinden sonra Türkiye’nin nasıl tavır alacağı yabancı basında da yerini aldı. The Guardian gazetesinin internet sitesinde yayınlanan ve Martin Chulov tarafından hazırlanan yazıda öne çıkan soru: Türkiye’nin IŞİD’le gizli kapaklı ilişkisini sürdürüp sürdürmeyeceği. Türkiye’nin, yani AKP’nin IŞİD’i desteklemesinin temelinde cihatçı olmasının yattığı analizi yazıda yapılıyor. Ancak Türkiye’nin bunun dışında IŞİD’i desteklemek de birtakım çıkarlarının olduğu da savunuluyor. Bu nedenlerle Suruç katliamının ardından Erdoğan’a halkın büyük öfke gösterdiği belirtiliyor. Şu an nihai olarak sorulan şey ise: IŞİD Türkiye içerisinde de saldırılarının boyutunu büyütürken AKP lojistik destek başta olmak üzere IŞİD’le çıkara dayalı gizli ilişkisini tamamen bitirecek mi? GÜNCEL

Askerlere ateş açıldı

TSK’nın PKK kamplarını bombalamasının ardından KCK ve HPG tarafından yayımlanan açıklamalarda ateşkesin bittiği resmen ilan edilmişti. Geçtiğimiz hafta içerisinde de birçok ilde çatışmalar yaşandı. Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 2 polisin öldürülmesini PKK üstlenirken, yapılan açıklamada gerekçe olarak polislerin IŞİD’cilerle işbirliği içinde olması gösterildi. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde ise askeri konvoyun geçişi sırasında bomba yüklü araç patlatıldı. Patlama sonucu 2 asker öldü, 4 asker de yaralandı. Diyarbakır’ın Bismil İlçesi Emniyet Müdürlüğü binasına akşam saatlerinde bomba atıldı. Çıkan çatışmada 7 polis yaralandı. Yine Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde de süren çatışmalarda bir askerin ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldığı belirtildi. GÜNCEL


GUNCEL

05

28 Temmuz 2015

Sibel Uzun UYANIŞ

Barışın altında kalacak dönüşünüz olmayacak

Erdoğan sayfası seçimle kapandı. Halklar açıkça başkanlığı istemediğini ilan etti yine önüne gelse yine istemeyeceğine inancımız sonsuz. Erdoğan şu sesle kıvrandı “ama nasıl olur ayak takımı buna nasıl karar verebilir”? Sandıkta bu tavrı görünce halka haddini bildirene kadar saldırmaya karar verdi. Bu saldırı sadece Kürtler’e sadece HDP’ye sadece Sosyalistler’e diye bakılmasın, emin olun “Erdoğan” demeyen herkes bu gözü dönmüş saldırı da hedeftir, %13 baştan hedeftir. Her ne olursa olsun bir kere %13’ün bir arada durması, içerideki ve dışarıdaki savaşı durdurana kadar çabalaması en kilit hadisedir. *** HDP başkan yaptırmamıştı, sözünde durmuştu bu yüzden HDP’yi düşman olarak ilan ettiler, çözüm süreci de zaten işlerine yaramaz hale gelmişti. Giden oyları artık zaten geri gelmeyecekti o zaman Kürt düşmanlığı ile Erdoğan’ı başkan yapacak eksik oylar tamamlansındı. Geçici hükümet olduğunu unutan AKP tüm ipleri Erdoğan’ın eline verdi. Fiili başkanlık sistemini yerleştirmek istiyorlar. Meclis ve seçilmişleri devreden çıkarmış durumdalar. Darbeciler gibi meclisi boşaltıyorlar. Koalisyon görüşmeleri yapılıyor, nafile ibadet gibi kalıyor, Erdoğan’ın umurunda değil “düğmeye bastım her yol erken seçim” diye düşünüyor. HDP’nin oy oranlarının her geçen gün arttığını görünce karar vermişlerdi çözüm sürecini ateşe atmaya. Tam olarak Dolmabahçe mutabakatına denk geliyor. Demirtaş Radikal’deki röportajında tane tane anlatmış. Hem açıklama yapıyorlar hem de Erdoğan gözümüzün içine bakarak “böyle bir açıklamaya taraftar olmadığını” açıklıyor, Osmanlı’dan beri inkar sağcıların genlerine işlemiş bugün yeniden hortladı. *** CHP raporunda açıklamış “Suruç sürecinden MİT’in haberinin olmaması imkansız” diye. Diyarbakır katliamcısını niye yakalasınlar soruşturmayı niye genişletsinler ki? Hakan Fidan’ı sırdaşı olarak bu işlerin başına boşuna getirmedi. İşler tıkırında diye bakıyorlar, artık katliamcılarla iş tuttukları evredeler, kaç ölüm kaç katliam kaç karanlık sene umurlarında değil ki. Hani 90’lar denince gözümüz kararıyor ya 2015 denince hafızamız kapkara kesilecek. Bunları projeci bir perspektifi kökten reddederek söylüyorum planları defalarca bozuldu, yine defalarca bozalım diye söylüyorum. İşler, mücadelemiz olmasa daha karanlık bir boyut alabilirdi. Unutmayalım Gezi’de, Kobane’de, Genel Seçimler’de planları çok güzel bozuldu şimdi de barış mücadelesi bozabilir diye söylüyorum Bir yanı da bugünün işini yarına hiçbir süreçte bırakmayalım, tehlikenin boyutunu hafızamızın en canlı karesinde tutalım, gereği neyse yapalım diye söylüyorum. 32 kardeşimizi aramızdan almalarına nasıl izin vermezdik, sabah akşam düşünelim diye söylüyorum. *** Toplumun geneline baktığımızda IŞİD-AKP işbirliğinin gidişatından memnun olmayan kesimlerde önemlidir. Ana medyanın bir yanı da bu duruma özel önem veriyor. İncirlik Erdoğan’ın Obama’ya bir telefonuyla niye açıldı? Amerika Suriye’de yardımcı kuvvet aradığından AKP’de içerideki savaş için PKK’yi vurmak istediğinden. IŞİD’in vurulmadığı açıktır. Türkiye’nin tutumu sınırda değişince IŞİD ülke içinde daha büyük tehlike haline geldi, büyük bir korku kaynağına dönüştü. AKP’nin tüm birimleri bu çelişkiyi nasıl yöneteceğini düşünüyor. Hem kayıracak hem bombalara önlem alacak, nasıl olacak? *** Hayat çelişkilerle doludur, AKP şunu unutuyor geçmiş yıllara bakınca çözüm sürecinde ciddi bir ilerleme sağlanmıştır. Çözümsüzlük çok gerilerde kalmıştır, Tansu Çiller tarihin çöplüğüne karışmıştır, Demirel iyi bilmezdik denilerek yollanmıştır. Asker anaları memnundur ölümlerin olmadığı bir süreçten, şimdi Erdoğan’ın ağzından geçmiş yılların laflarını duymaları kabul edebilecekleri bir durum olmayacaktır. Şunu da atlamayalım oyları kaybetmekten korkan eline fırsat geçince HDP’yi kapatmayı bile öneren MHP ortamını bulunca derhal Erdoğan’ın dibine çökmüştür. Bunların ortaklığından savaş ve ölümden başka bir sonuç çıkmayacağını bilmeliyiz. Katliamlara ağzının suyu akan faşizmi durdurmanın yegane yolunun halkların barışını en geniş en güçlü şekilde savunmak olduğunu bilmeliyiz, gırtlağımız yırtılana kadar anlatmalıyız. twitter: @sibeluzun_yarin

Savaşa karşı: Barış Bloku Erdoğan ve Davutoğlu’ndan halka tehdit Savaş çığlıkları Erdoğan ve

Erdoğan’ın savaş planına karşı başta İstanbul olmak üzere Eskişehir, Ankara, İzmir ve son olarak da Adana’da Barış Bloku kuruldu. Erdoğan tarafından savaş çığlıklarının yükseltildiği bir süreçte savaşa karşı duran toplumsal muhalefet, Barış Bloku’nda buluşuyor. güncel hilal türkben

Erdoğan ve AKP hükümetinin seçim yenilgisinin sonucu olan iç savaşa karşı bir araya gelen çok sayıda siyasi parti, sivil toplum örgütü, sendika ve kadın örgütünün katılımıyla ‘Barış Bloku’ kuruldu. AKP’nin ve özellikle Erdoğan’ın iktidarını ayakta tutmak için başvurduğu savaş yolu gittikçe daha da ciddiyet kazanıyor. AKP’nin Suriye’ye müdahalesi kamuoyunda her gün tekrar tekrar dillendirilirken savaşa hayır diyen toplumsal muhalefet de Erdoğan’ın savaş politikalarına karşı birçok kurum, parti ve sendikanın imzasıyla Barış Bloku’nda buluşuyor. Yasaklar barış eylemlerini engelleyemedi Başkanlık hevesi suya düşen Erdo-

ğan kaybolan gücünü tekrar kazanmak için ülkeyi savaşa sürüklemekten çekinmiyor. Savaş meraklısı olan Erdoğan ve AKP hükümetine karşı kurulan Barış Bloku birçok ilde sokağa dökülmeye başladı bile. AKP’nin IŞİD ile el ele vererek katlettiği 32 gencin hesabını sormak için Büyük Barış Yürüyüşü düzenlemek isteyen Barış Bloku’na valilikten yasak geldi. Yasağın ardından Barış Bloku yaptığı açıklamada; “Barış Bloku’nun 26 Temmuz 2015 saat 16:00’da yapmak istediği Büyük Barış Yürüyüşüne İstanbul Valiliği tarafından antidemokratik bir kararla yasak gelmiştir. Öncelikle valiliğin almış olduğu bu kararı şiddetle kınıyoruz” diyerek 26 Temmuz Pazar günü Aksaray Meydanı’nda uluslararası katılımcılarla birlikte kitlesel basın açıklaması kararı aldı. Alınan kararın ardından İstanbul Valisi’nin

yasağının ardından diğer illerde de planan yürüyüşe polis saldırdı. Saldırı sonucu 64 kişi gözaltına alınırken, gözaltılar ifadeleri alınarak serbest bırakıldı. “Savaşa karşı sokakta olmaya devam edeceğiz” Ankara’daki barış yürüyüşü sırasında gözaltına alınan EHP Ankara İl Yöneticisi Ayşen Ece Kavas yaşanılanları kısaca anlattı. Kavas; “Operasyonlarda da görüyoruz, “IŞİD’e karşıyız, IŞİD’e karşı operasyon yapıyoruz” diyerek, IŞİD’e karşı olanlara operasyon yapıyorlar. Bu süreçlerde eylemlere saldırsalar da biz tabii ki böyle süreçlerden yılmayacağız. Onlar bize “Evinizi dönün” diyor ama dönmeyeceğiz savaşa karşı sokakta olmaya devam edeceğiz” diyerek bu süreçte baskılardan yılmayacaklarını ifade etti.

yandaşları tarafından heryerde atılırken, savaşa karşı yükselen ses de bizzat Erdoğan ve Davutoğlu tarafından tehditlerle karşılaşıyor. Hem Erdoğan hem Davutoğlu yaptıkları açıklamalarda barış eylemleri yapanlara ateş püskürürken, eylem yapan insanları açık biçimde tehdit ettiler. Erdoğan İç güvenlik yasasını hatırlatarak şunları söyledi; “Devletimiz hükümetiyle, tüm güvenlik güçleriyle kurumlarıyla bu adımı atacaktır. Sadece bu akşam atılsın, bundan sonra dursun böyle bir şey yok. Bu ülkenin refahını huzurunu güvenliğini temin noktasında atılması gereken adımlar neyse bu adımlar atılacaktır”. Davutoğlu ise operasyonların ardından Türkiye’nin değiştiğini belirterek “Herkes ayağını denk almalı” tehdidinde bulundu

AKP, IŞİD’i gösterip ‘sol’u vuruyor AKP’nin sözde IŞİD’e açtığı savaşta, solcular, sosyalistler ve Kürtler, onlarca ilde yapılan baskınlarda binden fazla gözaltı, onlarca tutuklama, yüzlerce yaralı ve hatta onlarca can kaybı verdi. Erdoğan’ın açtığı savaşın, en başından beri seçimlerde Kürt hareketinin yanında yer alarak Erdoğan’ın başkan olmasını engellemiş olan muhalif kesime karşı olduğu bu defa apaçık ortaya çıkmış oldu. 34 ilde 1050 gözaltı Yapılan

operasyonlar çerçevesinde İstanbul’da 104, Ankara’da 40, İzmir’de 21, Aydın’da 18, Manisa’da 1 Diyarbakır’da 74, Mardin’de 26, Şırnak’ta 15, Batman’da 19, Bingöl’de 11, Van’da 16, Muş’ta 14, Bitlis’te 8, Ağrı’da 16, Iğdır’da 6, Gaziantep, Malatya ve Elazığ’da 28, Şanlıurfa’ da 55, Adıyaman’da 10, Elazığ’da 8, Malatya’da 1, Erzincan’da 8, Adana’da 86, Kocaeli’de 7, Bursa’da 16, Konya’da 16, Antalya’da 14 kişi gözaltına alındı. GÜNCEL

Cenaze kaldırmak bile yasak

Sözde IŞİD’e karşı mücadele başlatan AKP, IŞİD dışında kalan tüm kurumlara, tüm kişilere savaş başlattı. Bu hafta gerçekleştirilen baskınlarda Bağcılar’daki evinde polis tarafından öldürülen DHKC üyesi Günay Özarslan’ın cenaze törenine izin vermeyen Valilik, cenazenin getirildiği Gazi Mahallesi’ndeki Cemevi’ne operasyon düzenledi. Cenazaye sahip çıkan halk yaklaşık 2 gün boyunca polise direnerek cenazeyi bekledi. Gezi döneminde gittiği her yerde “Camiye ayakkabılarıyla girdiler” diyen Erdoğan’ın; Cemevine yapılan saldırı ve cenazenin kaldırılmasına dahi engel olunması ile ilgili herhangi bir açıklamada bulunmaması ve dikkatlerden kaçmadı. GÜNCEL

Demirtaş : “İç savaşa izin vermeyeceğiz”

Erdoğan ve Davutoğlu yaptıkları açıklamalarla, operasyondan geri dönülmeyeceğini söylerken ve karşı çıkan muhalefeti adeta tehdit ederken, HDP kanadından gelen açıklamalarda da savaş politikalarına tepki gösterildi. Demirtaş; gazetecilerin operasyonla ilişki sorularına “Henüz hesabını vereme-

diğiniz yolsuzluklar dururken HDP’den hesap sormaya kalkmasınlar. Üryan geldik, yine üryan gideriz. Bizim ayakkabı kutularından çıkan kaybedeceğimiz milyon dolarlarımız yok. Ülkeyi adım adım iç savaşa sürüklemenize izin vermeyeceğiz” diyerek Erdoğan’ın iç savaş planlarının altını çizdi. GÜNCEL


06

GUNCEL 28 Temmuz 2015

Cemil Kırbayır Kültürevi açıldı

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Kadınlar barışı savunuyor

Savaşlarda en çok zarar gören tarafın kadınlar olması, insanlık tarihinde defalarca deneyimlenerek öğrenilmiş bir insanlık tarihi gerçeğidir. Savaşan devletler ya da topluluklardan kaybeden taraf bile değil, her iki tarafın da içindeki kadın nüfusu en ağır bedelleri öder. Ezilen cinsiyet olmanın, kadın erkek eşitsizliğinin getirdiği bu bedel, savaşı kazanan tarafta kaybeden kadar ağır olmasa da yine ayrımcılıkla yaşanır. En basitinden günümüz kapitalizminde savaş ekonomisinin getirdiği koşullarda ilk işsiz bırakılan genellikle kadınlardır. Tarihte bunun tersinin olduğu durumlarda olmuştur; 1. Dünya Savaşı yıllarında cepheye giden erkeklerin yarattığı boşluk mecburen kadın iş gücü ile doldurulmuş, kadınların büyük topluluklar halinde üretim alanına girmesinin sonucunda modern haklarını savunma bilinci de gelişmiştir. Oy hakkı mücadelesinde ve kazanımla sonuçlanmasında bu olguların büyük payı vardır. Ancak bu yıllar kapitalizmin yeni doğduğu ve emek gücü oluşturacak nüfusa ihtiyacı olduğu günlerdir. Yapısı gereği işsizlik ve kriz üreten sistemin yüzyılımızda vardığı nokta değişti, işsizlik her iki cinsiyet için ve özellikle genç kuşaklar için birinci mesele haline geldi. Ve herhangi bir kemer sıkma politikasında ilk işsiz bırakılan da kadınlar oluyor. Herhangi bir zamanda herhangi bir ülkede yıllar boyunca böyle olur; kadınlar savaşta ağır bedel öder,“ganimet” olarak görülür. Barış içinde yaşamak tüm toplum için yaşamsal farklar yaratır ama kadınlar için böyle boyutları olması onları barış mücadelesinin önemli bir öznesi yapar. Yani kadınlar doğaları gereği barışçıl ve iyi olmalarından kaynaklı değil, nesnel olarak çıkarları gereği, bedel ödeyen büyük bir çoğunluk olduklarının farkına varmaları ve rasyonel bir politik tercih yapmaları sonucu savaşa karşı mücadele verir, barışı savunur. Türkiye’de, Ortadoğu’nun hemen yanı başında bu kadar genel ve soyut konuşmak durumunda değiliz. Suriye’li ve Ezidi kadın kardeşlerimizin ve son dönemde tüm Türkiye toplumunun yaşadıkları apaçık. İnsanlık adına her tür değere düşman IŞİD kadın düşmanlığını da bambaşka bir vahşet seviyesine taşıdı. Binlerce kadın erkek egemenliğinin çok korkunç çeşitli boyutlarsını yaşarken, hayatını insanlığı ve kadınları zulümden kurtarmaya adamış devrimci kadın kardeşlerimiz ise Suruç’ta bombalarla parçalandı, İstanbul’da annelerinin gözleri önünde yargısız infaz edildiler. * Bugün kadınların ana gündemi olan kadın cinayetlerini durdurmanın da yolu da savaşı durdurmaktan geçiyor. Birincisi savaş gibi şiddetin tırmandığı bir iklimde erkek şiddetinin de önünü almak zor hatta imkansız. İkincisi kadınların çözüm bekleyen sorunları, hayatımızda bu kadar ağır bir konu var ve sürekli her tür ölüm haberi alıyor iken gündeme bile gelemiyor. Bunun açık örneğini seçim sonrası yaşanan, ne yazık ki çok kısa süren iyi dönemde yaşadık. Savaş gündeme gelmeden önce, yeni meclisin kadınlar için yarattığı imkanları konuşuyor ve buna göre eylem planı yapıyorduk. Bütün basın bize mikrofon uzatıyor, kadın cinayetlerinde tüm toplumun talep ettiği çözüme yaklaşıyorduk. Savaş gündemi ile hepsi tarumar oldu. Kadınların mücadeleyi ilerletecekleri, yeni haklar, imkanlar kazanacakları seviye durdurulmuş oldu. Dolayısıyla diyebiliriz ki, savaşlar kadınlara nesnel ve çok yönlü bir zararlar veriyor. Pasif bir kurban olarak etkilemiyor, aktif bir mücadele öznesi olarak da kadınların kazanımlarını durduruyor, erteliyor. Kadınlar sonuna kadar barışı savunmalı, barış için mücadele etmelidir. Biz kadınlar için, en büyük kuvvet ile, elinden geleni yaparak savaşı durdurmak acil ve hayati zorunluluktur. gulsumkav@gmail.com

Berfo Ana’nın ocağı tütecek 12 Eylül darbesinde gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır anısına inşa edilen Cemil Kırbayır Kültürevi memleketi Göle’de ailesi ve yoldaşlarıyla birlikte açıldı. Hayatı mücadele ile geçen Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo ananın da mezarı ziyaret edilerek, kendisine “Cemil’i bulma ve yanına defnetme sözü” verildi. güncel gülçin çıvgın

Göle’deki evinden 13 Eylül 1980’de gözaltına alınan cemil Kırbayır, 8 Ekim’de Kars sıkıyönetim gözetimevi’ne götürülmüştü. Kardeşine para ve giysi göndererek ulaşan Mikail Kırbayır, 9 Ekim’de tekrar gittiğinde ‘burada öyle biri yok’ cevabıyla karşılaşmış ve ‘firar etti’ denilen Cemil Kırbayır’ın görgü tanıkları, kardeşinin ağır işkenceye uğradığını anlatmışlardı. Berfo Ana ve Mikail Kırbayı yıllarca Cemil’i aramış ancak kemikleri bile bulunmamıştı. Şimdi Cemil Kırbayır’ın 80 darbesinde yıkılan evi tekrar ayağa kaldırılarak Kültür Evi haline getirildi. Artık Cemil’in ve Berfo Ana’nın mücadelelerinin yaşayacağı evin bacası tütecek. Açılışa pek çok siyasi partinin temsilcisi ve başkanı katılırken açılıştan önce Cemil Kırbayır’a adalet için Cumartesi Anneleri eylemi Göle’de yapıldı.

Devletin yıktığı evi, yoldaşları yeniden yaptı Açılışta konuşan Mikail Kırbayır, Berfo ananın ölmeden önceki son beş yılına kadar bu evde yaşadığını anlattı. Ve Berfo ananın Cemil gelir de evi bulamaz diye evi tamir ettirmediğine, kapısını kapatmadığını anlattı. Kırbayır “Cemil Kırbayır Kültürevi açılışında Mikail Kırbayır:”Devletin yıktığı Berfo Ana’nın evini yoldaşları tekrar yaptı” dedi. Kırbayır’ın fikirleri yaşayacak Emekçi Hareket Partisi Merkez Komite üyesi Fadik Temizyürek: “Berfo Ana’nın gözü açık gitmedi, bu evin yapımını gördü. Cemil abi burada insanlık için mücadele etmişti. Fikirleri için mücadele etmişti ve fikirleri yüzünden katledildi. Ama görüyorsunuz fikirleri bitmedi. Bugün bizler buradayız. Cemil Kırbayır Kültürevi ile bu fikirler yaşayacak. Emekçi Hareket

Partisi olarak emek verdiğimiz, pek çok kişinin emek verdiği bu kültür evi sadece bizim, sadece Gölelerin değil, herkesin. Hepimizin emeğine sağlık”

Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak, açılışta Kırbayır ailesini yalnız bırakmayanlar arasındaydı. Cemil Kırbayır Kültürevi açılışıyla birlikte, Berfo Ana’nın ocağı tekrar tütmeye başladı. Açılış töreninde, gözaltı kayıpKırbayır ailesini yalnız lar mücadelesi için Kültür evinin bir sembol olduğu vurgulanırken, bırakmadılar Cemil Kırbayır Kültürevi açılışında Cemil Kırbayır’ın kemiklerinin ÖDP Genel Başkanı Alper Taş açılış bulunup, Berfo ananın mezarı yata yaptığı konuşmada: “Yapmamız nına defnedilene kadar mücadelegereken bu devrimci kültürü iler- ye devam edileceğinin altını çizildi. letmek” dedi. Kars Devrimci 78’li- Kültürevi’nin iki yıl süren inşaatı ler Derneği Başkanı Muzaffer Ko- boyunca katkı sunan herkese ve her çak, gözaltında kaybedilen Hasan kuruma tek tek teşekkür edildi. Cemil Kırbayır’ın yoldaşları Berfo ananın ocağının önünde

Meclis olağanüstü toplanacak Suruç’ta 32 gencin katledilmesinin ardından CHP bombalı patlamayla ilgili Meclis’te Araştırma Komisyonu kurulmasına ilişkin önerge verdi . Meclis’e 29 Temmuz Çarşamba günü olağanüstü toplantı çağırısında bulundu.

CHP’e meclis’e 29 Temmuz Çarşamba günü olağan üstü toplantı çağırısında bulundu. HDP Grup Başkan Vekili Baluken CHP’nin meclisi olağanüstü toplama çağrısını olumlu bulduklarını ifade ederek “Bizim 80 imzamız hazırdır, araştırma komisyonu kurulması, Türkiye’yi büyük yanlışlardan döndürmesi konusunda ortak tavır alınması için o gün bütün vekillerimizle Meclis’te olacağız” dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent

Arınç CHP’nin olağanüstü toplantı çağrısını olumlu bulmuyoruz derken, Davutoğlu CHP’nin Meclis’ te Araştırma Komisyonu kurulmasına ilişkin önergesini görüşmek üzere Meclis’ in olağanüstü toplantı çağırısına AKP olarak katılacaklarını duyurdu. Bülent Arınç’ın Bakanlar Kurulu toplantısı sürerken yaptığı açıklamalarda Suruç’ta yaşanan katliamdan ötürü HDP’yi suçlayarak “Ölenlerin arasında neden HDP yöneticileri yoktu” demesi de tep-

ki çekti. Geçici Savaş Hükümeti Geçecek Meclis’te olağanüstü toplantının yapılması beklenirken açıklamalarda gelmeye devam etti. HDP Eş Genel başkanı Figen Yüksekdağ Suriye sınırında kürt savunma noktalarına yönelik hava saldırısına dair konuştu. Yüksekdağ geçici savaş hükümeti olarak nitelendirdiği AKP’nin geçeceğini söyledi. Yüksekdağ twitter’da paylaştığı mesajda “Koa-

lisyon yapmamak, barış yapmamak için operasyon yapıyor geçici savaş hükümeti. Ama adı üstünde geçici! Kaç savaş yanlısı iktidar geçip gitti” dedi. Tehdit Üstüne Tehdit Davutoğlu’da Suriye operasyonuna ilişkin açıklamada bulundu. IŞİD’den çok HDP’ye yüklenen Davutoğlu “Herkes aklını başına alsın”dedi. Davutoğlu “Türkiye hiç bir zaman savaşın tarafı olmadı” dedi. Sonra sanki bunları kendisi söylememiş gibi AKP’nin savaş politikalarını “Bu noktasal bir operasyon değil süreçtir, sürecek” diyerek ifşa etti. Davutoğlu İstifa Etmeli HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder AKP’nin seçimlerdeki mağlubiyetlerinin ardından kendi iktidarları için savaş çıkartmaktan, masum insanların ölmesinden geri durmadığını değerlendirdi. Davutoğlu’nun seçimden önce “ ben tek başıma iktidarı kuracak çoğunluğu elde edemezsem görevi bir başka arkadaşıma devrederim” sözünü hatırlatarak gereğini yapmaya davet etti.


EKONOMI

07 Emekliler dikkat... Önemli değişiklik

Emeklilere önemli uyarı; Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), emekli maaşlarının Ziraat Bankası yerine Denizbank’tan ödenmesine karar verdi. Temmuz ayından itibaren emekli olanlar maaşlarını Denizbank’tan alacak. İmzalanan protokole göre, Denizbank İstanbul, Ankara, Kocaeli gibi büyükşehirlerde bazı şubelerinden kalabalığı engellemek amacıyla emeklilere hizmet vermeyecek. Ülke genelinde şubesi az olan Denizbank PTT ile anlaşma imzalayacak ve şubesinin bulunmadığı yerlerde, emekliler maaşlarını PTT’den alacak. Banka PTT’ye belli bir komisyon ödeyecek. EKONOMİ

28 Temmuz 2015

IŞİD; turizmi ve piyasaları da vurdu

Son günlerde ülkede artan siyasi gerginlik ekonomiyi de vurdu. Suruç’ta yaşanan katliam, IŞİD’in Türkiye’ye yönelik saldırıları koalisyon beklentilerinin zayıflaması; ihracattan turizme kadar piyasayı olumsuz etkiledi, dolar ve euronun da ateşini oldukça yükseltti. Dolar 2.73 liraya dayanırken, euro 3.0 liraya çıktı; borsada kayıplar yüzde 2’yi geçti.

1750 otel sahibinden satılık

ekonomi fatma çakır

Turizmdeki kriz derinleşiyor. Türkiye’ye gelen turist sayılarında ciddi düşüşler yaşanırken sahibinden. com’un sisteminde şu anda 1750 otel 290 apart otel, 533 butik otel, 49 motel, 121 pansiyon, 37 kamp yeri ve 59 da tatil köyü satılık ilanı bulunuyor. Bu ilanların bir kısmı uzun yıllardır var olan, vazgeçilen, aktifliğini yitirenleri de içeriyor olabilir. Ancak şu bir gerçek ki satılık ve kiralık ilanlar arasında 5 yıldızlı oteller de bulunuyor. Sitede turistik tesis katögorisi adı altında toplamda 3 bin 329 adet satılık ve kiralık ilanı da yer alıyor. EKONOMİ

HSBC Türkiye ING’nin oldu

Sorunlu operasyonları konusunda adım atmak isteyen HSBC’nin Türkiye biriminin ING Group’a satışı konusunda anlaşmanın kısa sürede sonuçlanması bekleniyor. İki ayrı kaynak, anlaşmanın birkaç gün içinde sonuçlanabileceğini belirterek, satış tutarının 700-750 milyon dolar civarında olabileceğini söylediler. Konu hakkında bilgi sahibi bir kaynak “Anlaşma eli kulağında bugün yarın sonuçlanır. Tutar bu gibi anlaşmalarda ufak detaylar nedeniyle daha sonra farklılık gösterebilir ancak 700- 750 milyon dolar civarında sonuçlanacağını düşünüyoruz” dedi. EKONOMİ

Merkezden dolara müdahale

Merkez Bankası dolar depo faizini yarım puan indirdi. 2.75 liraya dayanan doların hızlı tırmanışı frenlendi. MB açıklamasında, “Yakın dönemde gözlenen küresel ve yerel gelişmeler nedeniyle bir hafta vadeli döviz depo faiz oranının ABD doları için yüzde 3.5’tan yüzde 3’e indirilmesine karar verilmiştir” denildi. Dolar, açıklamanın ardından 2.7400 liraya kadar gevşedikten sonra 2.74010 lira dolayında hareket etmeye başladı. Bankaların yeni oranla 27 Temmuz 2015 tarihinden itibaren Merkez Bankası’ndan bir hafta vadeyle borçlanabilecekleri de belirtildi. EKONOMİ

Suruç katliamının ardından, dün de iki polisin öldürülmesinin etkisiyle artan gerginlik piyasalarda satış baskısı yaratıyor. İlk tur görüşmelerin ardından tek koalisyon seçeneğinin AKP ve CHP ile sınırlanması ve seçim ihtimalinin artması da piyasaları olumsuz etkiliyor. Dolar ve euro yükseldi IŞİD’in Suruç’ta yaptığı katliam bir anda Türkiye piyasalarını vurdu. Türk parası Amerikan Doları karşısında bir anda yüzde 2,2 oranında değer kaybetti. Ve 2 lira 64 kuruştan 2 lira 70 kuruşa yükseldi. Tabii bu arada İstanbul Borsası’nda hisse senedi fiyatları geriledi.Piyasalarda satış baskısıyla dolar 2.7276 lira ile 2.73 lira sınırına dayandı. Euro da üç hafta sonra yeniden yükseldiği 3.0 sınırında hareket etmeye başladı.

de ederek, “AK Parti ve CHP koalisyonu açısından kısa dönemli de olsa piyasaların önem verdiği ve iş dünyasının desteklediği bir koalisyon. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun erken seçimin daha yüksek ihtimal olduğunu söylemesi piyasaları bu hale getirdi. Pazartesi gününden itibaren iki parti arasında resmi görüşmelerin başlaması bekleniyordu. Önceden koalisyonu satın alanlar şimdi erken seçim söylemleriyle satıyorlar” dedi.

IŞİD turizimi de vurdu Gel gelelim ülkenin ‘Bacasız sanayisi’ turizm sektörüne. Suruç sonrası Almanya ve Rusya dahil 9 ülke, vatandaşlarına ‘bölgeye gitmeyin’ uyarısı yaptı. Buna karşı harekete geçen turizmci önlem istedi. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Adana Bölgesel Yürütme Kurulu (BYK) Başkanı Murat Şirin, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde “Erken seçim ihtimali piyasaları 31 kişinin ölmesi, 104 kişinin de bu hale getirdi” yaralanması ile sonuçlanan bomGlobal Menkul Strateji Müdür balı saldırıyı turizm sektörü olarak Gökhan Uskuay, siyasetin günde- nefretle kınadıklarını bildirdi. Şirin, min önüne geçmeye başladığını ifa- turizmin, bu tür saldırılardan en

Piyasa’nın kaderi ne olacak?

çok etkilenen sektörlerin başında geldiğini bildirdi. Suruç’taki saldırı ister istemez turizmi etkileyecektir Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’inin özellikle kültür turizmi açısından büyük potansiyel barındırdığını belirten Şirin, son yıllarda çözüm süreci ile hareketlenen turizmin, bu tür saldırıların ardından olumsuz yönde etkileneceğini ifade etti Turizmin ülkemize önemli ölçüde girdi sağladığını ve katma değeri en yüksek sektör olduğunu anlatan Şirin, “Turizm, 52 sektörü beslemesinin yanında işsizliğe karşı da büyük katkı sağlıyor. Suruç’taki saldırı ister istemez turizmi etkileyecektir. Çünkü turist huzur ister. Yabancı turist huzurun olmadığı destinasyonları tercih etmez” diye konuştu.

Doların ateşi yeniden yükselmeye başlamışken önümüzdeki süreçte ne olur? 1-)Piyasaların en sevmediği konu siyasi belirsizliktir. Erken seçimlerin sürekli gündeme geldiği bir ortamda başta döviz olmak üzere piyasalardaki olumsuzluk devem edeceğe benziyor. 2-)Suriye sınırındaki çatışmalar ve IŞİD çetelerinin saldırıları. 3-) Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed)eylül ayından beri faiz arttırma ihtimali iyice yükseldi. Bu Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyecek. 4-) Bir başka faktör ise Merkez Bankası’ndaki belirsizlik; çünkü Merkez Bankası’nın önümüzdeki dönemde bağımsız hareket edip etmeyeceği bir soru işareti.

Başbakanlığın harcamaları 20, Saray’ın harcamaları 5 kat arttı!

Haziran 2015’te hem Cumhurbaşkanlığı, hem de Başbakanlığın harcamaları geçen yıl aynı döneme göre katlanarak arttı. Cumhurbaşkanlığı’nın harcamaları haziran ayında geçen yıla göre yaklaşık 5 katlık artış gösterdi. Geçen yıl haziran ayında 11,4 milyon liralık harcama yapılırken, bu yıl haziran ayında 54,6 milyon liralık harcama yapıldı. Geçen yıl ocak-haziran ayları arasında Cumhurbaşkanlığı’nın yaptığı harcama 79,8 milyon lirayken, bu yıl aynı dö-

nemde harcama 131,2 milyon lira oldu. Başbakanlığın haziran ayında yaptığı harcama ise 331 milyon lira olarak gerçekleşti. Geçen yıl haziranda yaptığı harcama 16,3 milyon liraydı. Başbakanlığın bu yıl altı ayda yaptığı harcama ise 1 milyar 170 milyon lira. Başbakanlığın geçen yılın altı aylık dönemine göre yaptığı harcama iki kat arttı. Ayrıca Başbakanlık 2015 yılı bütçesi hazırlanırken belirlenen 929 milyon liralık başlangıç ödeneğini de aşmış oldu. EKONOMİ

MB, faizde değişikliğe gitmedi

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), piyasa analistlerinin ve ekonomistlerin de beklediği gibi, yüzde 7.50 olan politika faizinde bir değişiklik yapmadı. PPK’nın Temmuz ayı toplantısından sonra yapılan açıklamada: “Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon görünümündeki iyileşmenin hızına bağlı olacaktır” denildi. Gıda ve enerji fiyatlarındaki gelişmelerin kısa vadede enflasyonu

olumlu etkilediğinin altı çizilan açıklamada, “Bununla birlikte, döviz kuru hareketleri çekirdek enflasyon eğilimindeki iyileşmeyi geciktirmektedir” denildi ve eklendi: “Bu çerçevede, küresel piyasalardaki belirsizlikler ile enerji ve gıda fiyatlarındaki oynaklıklar da dikkate alındığında, para politikasındaki temkinli yaklaşımın sürdürülmesi gerekmektedir. Bu değerlendirmeler doğrultusunda Kurul, faiz oranlarının sabit tutulmasına


08

KADIN Kadına yönelik suçlarda “Parasını öde kurtul” dönemi 28 Temmuz 2015

Şiddet gören M.Ç’nin şüpheli ifade değişikliği

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan “cezada pazarlık usulü”nü öngören 32 maddelik yasa tasarısı yine kadınları yok sayıyor. Taslak; nefret suçu ,yaralama, eziyet, sarkıntılık, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz, tehdit gibi özellikle kadına ve çocuğa yönelik işlenen çok sayıda suça, uzlaşma ve pazarlık adı altında “gizli af” öngörüyor. Kız arkadaşı M.Ç’ye şiddet uygulayarak hastanelik eden Alaattin Çakıcı’nın üvey oğlu Onur Özbizerdik, iddialara göre M.Ç’yi kaçırdı. Özbizerdik, şiddet uyguladığı M.Ç.’nin şikâyetini geri almasının ardından serbest kalmıştı. Kızının şikâyetini geri çekmesiyle ilgili olarak anne, “Şikâyeti geri aldıran avukatı tanımıyoruz. O ifadeyi kızım vermedi. Kızım kaçırıldı.”dedi. Fakat M.Ç.25 Temmuz’da karakola kaçırılmadığını beyan edince Özbizerdik’in arama emri de kalktı. Genç kadının son ifadesini can güvenliği tehdidiyle mi verdiği şüphesi sürüyor. KADIN

Eski eşini tinerle yakmaya kalkıştı

Pamukkale’de bir kadın cinayeti son anda önlendi. İbrahim Ergin, 7yıl önce boşandığı ve barışmaya zorladığı Emine İneli’nin çalıştığı lastikçi dükkana giderek, eski eşini rehin aldı. İnel’i yumruklarla darbeden Ergin, yanında getirdiği tineri de üzerine döktü. Çıkan arbedede iş yeri çalışanları, İneli’yi Ergin’in elinden kurtardı. Polisin “Teslim ol” çağrısına uymayan Ergin, iş yerinin camını koluyla kırarak yaralandı. Ergin, kolundaki kan kaybının devam etmesi üzerine ekiplere teslim oldu. İnel ise ifadesi alınmak üzere karakola götürüldü. KADIN

Kadın yağmur derin

Adalet Bakanlığı, yargıda iş yükünü azaltmak gerekçesiyle, yargıya ABD usulü pazarlık getiriyor getiriliyor ve beş yıla kadar hapis cezası gerektiren suçlarda, ‘uzlaştırma formülü‘ denenmesi planlıyor. Cinsel suçlarda gizli af düzenlemesi TCK’da 2014 yılında yapılan değişiklik ile cinsel suçlarda “sarkıntılık” kavramının geri getirilmiş ve 5-10 yıl arası olan ceza ; 2-5 yıla indirilmişti. Şimdi ise cezası 5 yıla düşürülen bu suçlarda, uzlaştırma/parasallaştırma getirilerek cezanın –maddi yaptırım dışında- tamamen kaldırılası söz konusu. Ayrıca 2 yıla kadar hapis cezası olan suçlarda,cezanın karşılığı olarak her gün için 20 TL üzerinden para ödeyenlere dava bile açılmayacak.

gütü tepki gösteriyor. Konuyla ilgili Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye Temsilcisi Gülsüm KAV’ın görüşlerini aldık. “Cinsel taciz, reşit olmayanla cinsel ilişki, nefret ve ayrımcılık suçları gibi suçlarda pazarlık yönteminin Mağdurun onayı aranmayacak getirilmesi çok tehlikeli. Beş yıldan Tasarıda pazarlık konusunda mağ- az cezalarda bu düzenlemeyi öngördurun onayı alınmayarak; failin müşler. Özellikle koruma kanununda talebi yeterli sayılacak. Buna göre cinsel suçlarda, yaralama davalarında mağdur şikayetçi olsa da, failin genellikle 5 yıldan az müediyeler var. mahkeme önüne çıkması bile ge- Bu demektir ki kadınlar, çocuklar, korunması gerekenler hiç korunmarekmeyecek. yacak. Biz tabii ki buna izin vermeyeceğiz. Özgecan yasasını çıkarana Tepkiler büyüyor Tasarıya pek çok STK ve kadın ör- kadar mücadele edeceğiz.”

Kadın sinemacılardan Suruç’a destek

Prof. Dr. Şemsa Özer IAFFE Başkanı seçildi

Kadınlar barış için yürüdü Uluslararası Feminist İktisat Birliği’nin ( IAFFE) 20152016 dönemi başkanlığına Prof. Dr. Şemsa Özar seçildi. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü hocası olan Özar, gelişme ekonomisi, cinsiyet ekonomisi, feminist iktisat, küreselleşme alanlarında çalışıyor. IAFFE ekonomik konuları feminist perspektiften sorgulamak amacıyla küçük bir grup feminist tarafından 1992’de kuruldu.1997’de“özel danışman sivil toplum örgütü” statüsünü aldı. Günümüzde ise 64 ülkeden 600 üyesi olan birliğin bu seneki konferansı Berlin Ekonomi ve Hukuk Okulu’nda düzenlendi. KADIN

20 Temmuz’da Suruç’tan Kobanê’ye gidecek Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) gençlerden, Amara Kültür Merkezi önünde düzenlenen canlı bomba saldırısında 32 kişi hayatını kaybetti. Katliamın ardından gündemin giderek savaş taraftarı politikalara dönmesi üstüne, Barış için Ka-

eti Kadın Harek Melek Arı

28 Temmuz SALI 2015

sayı: 197

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Mecit bozkan Melih erdem melek arı Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684 Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav

Yıllar geçse de insanın hafızasından silinmeyen ‘Incendies’- ‘İçimdeki Yangın’ filminin son sözü, “Bir artı bir, bir eder mi” can yakan bir replik. Film, Lübnan’da yaşanan iç savaşın sefilliğini, acımasızlığını, karanlığını, insanlık dışılığını anlatır. Hristiyan Arap olan Naval Marvan gördüğü şeyin ardından sonsuz bir sessizliğe bürünür. Naval biri “babalarına”, diğeri “abilerine” teslim edilmek üzere ikiz çocuklarına iki zarf bırakır. Naval Müslüman bir gençle beraber olup hamile kalır, ancak çocuğu ailesi tarafından (tanınsın diye topuğuna özel bir dövme yaptıktan sonra) yetimhaneye verilir. 4 yıl sonra savaş başlar, Naval Marvan savaş bölgesinde kalan çocuğunu bulmak için kaçar. Naval savaş sırasında Hristiyan lideri öldürünce, hapse atılır ve işkenceye

Diyarbakır ve Suruç’taki bombalı saldırıların ardından yaralılarla dayanışma amacıyla Kadın Sinemacılar Grubu, 25-26 Temmuz’da Diyarbakır ve Suruç’a gidiyor. Bingöl Elmas, Elif Ergezen, Jülide Kural, Melek Ulugay, Melek Özman, Sevilay Demirci,

Silva Bingaz’ın da imzaladığı basın metni yayınlayan Kadın Sinemacılar Grubu, “Birbirimizin eli ayağı olalım” sloganıyla, yaralıların tedavisi ve saldırılar nedeniyle uzuvlarını kaybedenlerin protezlerini sağlamak amacıyla bir de yardım kampanyası başlattı. KADIN

dın Girişimi’nin çağrısıyla kadınlar 23 Temmuz’da Kadıköy’de toplandı .Yüzlerce kadın, tava, zil, tef, tencere, darbuka, düdük, davullarıyla savaşa karşı ses çıkardı. “Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç. Savaşa karşı kadınlar mücadeleye” pankartı açan kadınlar Kadıköy-Beşiktaş iskelesine kadar yürüdü. KADIN

Savaşa karşı kadınların barışı maruz kalır. Ebu Tarık, ülkenin en meşhur işkencecisi, defalarca ırzına geçer ve Narvan hamile kalır. İkizlerin babası işkenceci Ebu Tarık’tır. İkiz kardeşler abilerini bulmak için Lübnan’a gittiklerinde ise abilerinin acımasız bir işkenceci olduğunu ve Naval Marvan’ın yattığı hapishaneye gönderildiğini öğrenirler. Buradaki takma ismi, Ebu Tarık’tır. Naval yıllar sonra Kanada’da, topuğunda o özel dövme olan adamı görür, yanına yaklaşıp yüzünü görünce Ebu Tarık olduğunu anlar. İşkencecisi elinden alınan oğludur, Ebu Tarık çocuklarının hem abileri hem de babalarıdır. Ondan sonra tamamen susar. Savaşın tarih boyunca pek çok tanımı yapıldı. Ancak savaşlarda kadının hem savaşan hali hem de savaşmayan hali, kadınların savaşın hem öznesi hem rehinesi olduğu görmezden gelinir. Savaşlarda ka-

dının hem kendi varlığını koymaya çalıştığı, hem de erkek egemen şiddetle mücadele ettiği devam ettiği unutulur. İster savaşta ve ister mülteci konumunda olsun erkek egemen iktidar karşısında kadın her türlü ezilmeye, sömürülmeye, şiddete, tecavüze, yoksulluğa maruz kalır. Tecavüz, savaşan erkekler için zaferin göstergesidir, ‘düşmanın onuruyla oynamanın’ en önemli silahlarından biridir. İnsanlık tarihi savaşların karanlık, acımasız yüzleriyle dolu. 1915 Soykırımı, Dersim Soykırımı ve Kürdistan’daki savaşta kadınların maruz kaldığı “erkek devlet” şiddeti hep göz ardı edildi. 1. Ve 2. Dünya Savaşları’nda milyonlarca insan öldü, milyonlarca kadın bu savaşlarda şiddete, taciz ve tecavüze uğradı. 1971’de Pakistan’ın Bangladeş’i işgali sırasında dört yüz bin kadına tecavüze edildi.

Bu kadınlar toplumdan dışlandı, intihar etti, aileleri tarafından öldürüldü. Bosna’da, Vietnam’da, Irak’ta, İran’da, Suriye’de binlerce kadın tecavüze uğradı ve uğramaya devam ediyor. Erkek egemen sistemin en çirkin yüzü savaşlarda ortaya çıkıyor. Erkek zihniyeti savaşı çıkardığı gibi, savaşta erkekliklerini gösteriyor ve barışı da yine onlar yapıyor. Her gün bir kadın cinayetinin yaşandığı ülkemizde, bunun yakıcılığı devam ederken; bir yandan da barış sürecini bitirerek tekrar bir savaşa giriliyor ve Suriye’de bir savaş başlatılıyor. Reyhanlı, Diyarbakır ve Suruç saldırılarını kınamak ve savaşa karşı ses çıkarmak için ise kadınlar bir araya geliyor. Bizimde, bu kanlı savaşa karşı durmak için sesimizi ve mücadelemizi daha da yükseltmemiz gerekiyor.


EMEK

09

28 Temmuz 2015

Enpay işçisi baskılara rağmen direnişi sürdürüyor:

Ferhan Umruk

KÖSTEBEK

Erdoğan Kanlı Senaryosunu Uygulamaya Başladı

Seçimler sonucunda AKP tek başına iktidar olamayınca, her türlü entrika ve tehlikeli maceralara yol alacağının işaretlerini vermeye başlamıştı. Nihayetinde de 31 gencin katledildiği Suruç vahşetinden sonra, şimdiye kadar destek olduğu aşikar olan IŞİD’e karşı ABD’yle ortaklaşarak Suriye’deki savaşın içine dahil oldu. Stratejik derinlik planıyla, iktidarın Ortadoğu’da bir sünni eksen yaratarak Yeni Osmanlı hegemonyası kurma teşebbüsü fiyaskoyla sonuçlandı. Bu plan aynı zamanda Ortadoğu’da dört devlet sınırları içinde yer alan Kürt halkının statü taleplerini engellemek amacını da taşımaktaydı. Erdoğan Kobani direnişiyle Rojava’da zafer kazanan Kürt halkının yenilgiye uğramasını arzu ettiğini saklamamış, Suriyenin kuzeyinde yeni bir devlet kurulmasının Türkiye’nin kırmızı çizgisi olduğunu ilan etmişti. 24 Temmuz’da Türkiye savaş uçakları IŞİD’i bombalamaya başladı. Akabinde de Güney Kürdistan’da ki PKK kampları da bombalandı. Bunun yanında Türkiye içinde de esas olarak Kürtleri ve sosyalistleri hedef alan tutuklama operasyonu başlatıldı. Seçim sonuçları bakımından iktidardan düşmüş olan AKP’nin, IŞİD’e karşı savaş maskesi altında Kürt siyasi hareketine ve sosyalistlere savaş açtığı bir sürece girilmiş bulunuluyor. Seçim kampanyası süreci boyunca Dolmabahçe Mutabakatı’nı reddederek, çözüm sürecini boşa çıkartan Erdoğan böylelikle süregiden ateşkes durumunu dinamitlemiş oldu. Artık, yeniden seçim ihtimali kuvvet kazanıyor. AKP içeride ve dışarıda ülkeyi savaşa sürükleyerek milliyetçi oyları kazanıp tekrar tek başına iktidar olmayı hedefleyebilir. Bu doğrultuda da bu toprakları kan banyosuna çevirebilir. Ancak dikkatle altının çizilmesi gereken husus, AKP’nin yeniden yapılacak seçimlerde 7 Haziran seçimlerine kadar ciddi oy aldığı Kürt illerinden oy kazanmak yerine, Türk milliyetçilerinin oylarını kazanmayı tercih etmiş olmasıdır. Dolayısıyla, mesele AKP’nin yalnızca oy kazanmak maksadıyla savaş yolunu tercih etmiş olması değildir. Aynı zamanda Ortadoğu’da giderek güç kazanan, statü elde eden Kürt halkının önünü kesmek amaçlanmaktadır. AKP’nin zihniyet dünyasının Türk-İslam sentezi damarından beslendiği nihayetinde milliyetçiliğin bu partinin de politikalarını belirlediğini unutmamak gerekiyor. Nitekim Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklamada “Bu noktasal bir operasyon değil, bir süreçtir. Türkiye’yi tehdit sürdüğü sürece de devam edecektir. Tehdit unsurları başkaldırdıklarında da en sert şekilde mukabele edecek şekilde hazırlıklarımız vardır.“ diyerek, siyasi çözümün değil, silahlı çözümün peşinde olduğunu ilan ediyor. AKP’nin çözüm sürecini yıllardır süründürerek, Kürt halkının temel demokratik taleplerini hiçe saymasının gün yüzüne çıktığı bu dönemde, artık silahı masaya koyduğu görülüyor. Diğer yandan seçim süreci boyunca saldırılara , bombalamalara, katliam teşebbüslerine maruz kalan Kürt siyasi hareketi, en sonunda Suruç’ta 31 genç insanın canlı bomba tarafından katledilmesiyle misilleme hareketine başvurdu. Şu ana kadar 4 polis ve 2 asker öldürülmüş durumda. Bu eylemler yasal siyasi alanda mücadele veren HDP’nin de zorlu bir sürece girdiğine işaret ediyor. Yaşanan gerilimin sonucunda ortaya çıkan durumla ilgili HPG “Suruç’ta gerçekleşen katliama misilleme amacıyla bazı yerel birimlerin yaptığı kısmi misilleme eylemleri ateşkesin tarafımızdan bozulduğu anlamına gelmediği gibi, zaten bu eylemler bir merkezi karardan ziyade tepkisel çıkışlar biçiminde gelişmişlerdir.” diyerek, bu eylemlerin merkezi bir karara dayanmadığını açıkladı. Erdoğan’ın demokratik çözüm yerine gerilimi tırmandıran politikası, uzun zamandır durmuş olan Türk, Kürt can kayıplarını yeniden karşımıza getirmiş bulunuyor. AKP ve Erdoğan savaş yolunu tercih ederek kazanacaklarını umarken, göreceklerdir ki, dimyata giderken evdeki bulgurdan olacaklardır. AKP’nin başlayan çöküşü başvurdukları bu yolla onu daha da çabuk yok oluşa sürükleyecektir.

Biz kazanacağız

Türk Metal’den istifa edip Birleşik Metal-İş sendikasına üye olduğu için işten çıkarılan 23 işçiye destek vermek için Enpay işçileri fabrikada üretimi durdurdu. İşten çıkarılan işçilere dışarıda polisin baskısı sürerken,içeride işverenin baskısı devam ediyor. İşverenin baskısının olduğu fabrikada sabahlayan işçiler baskılara rağmen direnişi sürdürmekte kararlı. emek SILA GEMİCİOĞLU

rika içinde eyleme başladı.

Enpay işçisi, Türk Metal sendikasından istifa edip DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikasına geçtiğinden beri işveren ve işveren yandaşı Türk Metal sendikası tarafından baskı altında. Ramazan ayının ilk günü sahurda yemek verilmemesi üzerine işçiler tarafından fabrikada eylem yapıldı ve 11 işçi işten çıkarıldı. İşverenin eylemlerin devam etmesi üzerine aralarında işçilerin seçtiği Birleşik Metal-İş temsilcilerinin de bulunduğu 12 kişi daha işten çıkarıldı. İşverenin bu işçi düşmanı uygulamaları karşısında işten çıkarılan 23 arkadaşına destek olmak için işçiler fabrikaya kapanarak üretimi durdurdu ve fab-

İŞVEREN VE POLİS’İN SİNDİRME POLİTİKALARI Fabrikada direnişe devam eden işçilere, işverenin baskı ve yıldırmaları devam ediyor. Fabrika içinde kalan işçilerin kullandığı tuvalet ve soyunma odalarının elektriği kesildi. Temmuz sıcağında fabrika bahçesinde bekleyen işçilerin kullandığı su sebilleri patron tarafından kaldırıldı. Direnişteki işçilerin işten çıkarılan arkadaşlarıyla ve aileleriyle görüşmeleri engellenmek için giriş kapısının 2 metre gerisine barikat kuruldu. Süren direniş boyunca rahatsızlandığı için ya da yakınlarıyla görüşmek için dışarı çıkan 40 kadar işçi içeri alınmadı ve süresiz idari

izine çıkarıldı. Öte yandan patron tarafından 180 işçi hakkında “Konut dokunulmazlığını ihlal ettikleri” iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. İşverenin yanı sıra polisin de işçiler üzerinde baskısı devam ediyor. Fabrika kapısının önünden ayrılmayan polis, ara sokakları bile tutarak TOMA ve çok sayıda çevik kuvvet eşliğinde fabrikayı dışarıda direnen Enpay işçilerine ve sendika temsilcilerine karşı ablukaya alıyor.

Direnişteki tek kadın olan Mehtap Altun ise kadınların işten atılma korkusu ve akrabalarının baskısı ile direnişe katılmadıklarını belirtti. Türk Metal’in kadın delegelerinin ve kadın fabrika müdürünün bu zamana kadar fabrikadaki erkek-kadın eşitsizliğine bir söz söylemediğini ancak direniş sürecince delegelerden ve müdürden tehditler aldığını söyledi. Direnişlerinde kararlı olduklarını belirten Altun “Biz kazanacağımızı biliyoruz. Sonuna kadar İŞÇİLER DİRENİŞTEN UMUTLU da buna inanıyoruz.” diye konuştu. İşçiler talepleri karşılanana kadar Birleşik Metal-İş sendikası ise tüm direnişin süreceğini ve baskılara kamuoyunu bu haksız ve hukuk dırağmen kazanacaklarından umutlu şı durumlar karşısında tavır almaya olduklarını, işe geri iade ve sendi- çağırdı ve bu onurlu mücadeleyi ka tercihinde özgürlük tanınmazsa sürdüren işçilerin yanında olduğuüretime başlamayacaklarını belirtti. nu belirtti.

Kazanmak için sendikal bütünlük şart Türk Metal’den istifa edip Birleşik Metal-İş sendikasına üye olduğu için Türkiye’de metal yaşanan soniçin gelişmeler üzerinefabrikada Birleşik Metalişten çıkarılan 23sektöründe işçiye destek vermek Enpay işçileri İş Geneldurdurdu. Başkanı Adnan işçilerin sendika seçme özgürlüğü ile üretimi İşten Serdaroğlu’na çıkarılan işçilere dışarıda polisin baskısı ilgili düşüncelerini sorduk. Türkiye’de yıllardır olağanüstü bir şekilde özellikle sınıf sendikacılığı çerçevesi içerisine hareket eden sendikalara karşı yoğun bir baskı oluşturuluyordu. Örgütlenmemesi için, yetki alamaması için her türlü manevra yapılıyordu. 35 yıldır Türkiye’de 80 darbesi sonrası DİSK’in kapatılmasıyla birlikte bir sarı sendika hegemonyası kurulmaya çalışıldı. İşyerlerinde hem sarı sendikanın hem patronların ortak çabasıyla birlikte insanların sesi soluğu kesilmeye çalışıldı. Ucuz işçi çalıştırma yöntemleri ve uluslar arası şirketlerin Türkiye’ye gelmesi için olabildiğince avantajlı ortamlar yaratıldı. Bir yere kadar başarabildiler ancak insanların yoksullaşması sarı sendikalara karşı yoğun bir refleksi ortaya çıkarttı. Küçük iyileştirmeler yapılıyor ama kalıcı iyileştirmeler yapılamıyor. Türkiye’deki

sendikalar yasası tamamen işverenlerin ve hükümetin olabildiğince sistemi kontrol etmek için kullanılan bir yasal düzen. Örgütlendiğiniz zaman bir yerde anında işten atmalar gerçekleşiyor. Bu sistem sorununa karşı sendikaların güç birliği içerisinde buna karşı koyması gerekiyor. Ama baktığımızda Türkiye’de sendikalaşma oranı %10’lar civarında. Bunların sadece %6’sında toplu sözleşmeden yararlanabilen işçi var. Bunların büyük bir bölümü de sarı sendikaların elinde. Böyle bakıldığında da tepki gösterecek ortak bir iradeyi yaratamıyoruz. Bakınca Türk İş, Hak İş bu şekilde nemalanıyor. Geriye bir tek DİSK kalıyor. Sanayi sendikacılığı açısından vahim bir durum var. Bu vahim duruma karşı olabildiğince mücadelenin en önünde durarak, işçilere doğru anlamda yön

vermeye çalışıyoruz. Reno ve diğer fabrikalarda olduğu gibi son dönemdeki kararlı mücadelemizin sonucunda olumlu yansımalar gerçekleşiyor. İşyerlerinde sendikal bütünlüğün Birleşik-Metal’den yana sürmesi önemli.EMEK

İşçi ölümleri artıyor

Sağlık işçileri taleplerini iletti İzmir’de Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde çalışan sağlık işçileri sıkıntılarını dile getirmek için basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan SES işyeri temsilcisi Hazal Öğüt sağlık işçilerinin iş şartlarının ağırlaşmasına rağmen ücretlerinde azalmalar olduğunu belirtti. Hastanede yemeklerin

hiçbir hijyen kuralına uygun olmadığını, hastane otoparkının ise sadece idarenin kullanımında olduğunu belirten Öğüt “Hastanemiz özelindeki bu sorunların ivedilikle çözüme kavuşturulmasını ve Bakanlık tarafından iş koşulları ve ücretlerde iyileşme talep ediyoruz” dedi.EMEK

İşçiler düşük ücretle ağır işlerde çalışmaya zorlanırken bir de yaşam mücadelesi veriyor. İşyerlerinde patronların ve devletin güvenlik önlemleri almaması sonucunda işçilerin ölümü artarak devam ediyor. Antep Akkent’te Çamlıca Konutları inşaatında kurulan iskelenin güvenlik açısından yetersizliği ve bu yeter-

sizliğin gözardı edilmesi sebebiyle iskelenin eğrilmesi sonucu 2 işçi düşerek yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren Bekir ve Kadir isimli işçilerin cenazeleri Gaziantep Tıp Fakültesi’ne kaldırıldı. İnşaatta yaşanan işçi ölümleri sonrasında polis ölümlerden sorumlu olan işveren şirketi koruma önlemleri aldı.EMEK


EMEK

10

28 Temmuz 2015

Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Hodri meydan Cemil Kırbayır Kültürevi açıldı. Göle’de Cemil Ağabeyin fikirleri yaşasın diye, bir varmış-bir yokmuş olmasın diye bir anıt var artık. Çok sevgili bir arkadaşımın dediği gibi, Erdoğan kardeşlik anıtlarını yıkıyor ama biz devrimci fikirlerin anıtlarını yapmaya devam ediyoruz. Kültürevi bir anıt binadır, bu da sana dert olsun, Erdoğan. Tüm Gölelilere ve çocuklara armağınımızdır, hepimize kutlu olsun. Emeği geçen katkısı olan tüm dost örgütlerin, arkadaşlarımızın ellerine sağlık. Kolektif bir çabayla başardığımız Berfo annenin ocağı hep tütsün, kapıları hep açık kalsın, hepimize armağan olsun. *** Erdoğan Çin’e giderken toplumu açıktan tehdit etti. Özel güvenlik yasasının uygulanmasında aksaklık varsa polisler üzülmesinlermiş. Tam yetkili halkı öldürmeye devam edebilirlermiş. Devrimciler zaten infaz ediliyor, sorgu ,suale ne hacet. Davutoğlu, HDP ile görüşmüyor. Açık hedef gösteriyor, polislerin, askerlerin ölümünden en az AKP kadar yasal olan HDP’yi sorumlu tutuyor. Bir başbakan bu kadar sorumsuzca nasıl konuşur insan aklı almıyor. İç savaş çıksın istiyor, Tansu Çiller’in başbakanlığı zamanında bile bu kadar topyekün savaş çığırtkanlığı yapılmamıştı. Davutoğlu efendisinin başkan olması uğruna kendini feda ediyor. Erdoğan, Kürt Hareketi’nin eş başkanları dahil tüm yöneticilerinin demeç vermelerine tahammül edemiyor, mahkemelere el sallayarak yakalayın , atın içeri diyor. ABD’nin İncirlik üssünü kullanmasına karşılık NATO’yu toplamayı, IŞİD ile PKK’ yi eşitlemeyi şart koştu. ABD için ha IŞİD ha PKK hiç farketmez, mühim olan petrolün denetimi kimin elinde olacağı. Petrolü IŞİD’in elinden Türkiye üstünden vurarak alsın, Kürt Halkı bombalanmış, iç savaş çıkmış, Türkiye Suriye’ye girmiş, umurunda mı, emperyalizm savaşlardan beslenmez mi, olan budur. ABD’nin planları bizim memleketi alt-üst ediyor, hayret bir durum değil mi? Amerika’nın petrol hırsı Türkiye’ yi karıştırıyor, nasıl yani? “Emperyalizm aynı zamanda içsel bir olgudur.” Amerika ile Suriye arası bir savaş değildir, yaşadıklarımız. Bazen Türkiye’nin sınır ötesi operasyon yapması da değildir. İçerde Kürt Hareketi’ne yapılan saldırılardır, barış sürecinin darma duman olmasıdır, devrimcilerin öldürülmesidir aynı zamanda. Erdoğan’ın başkan olması için lazımdır bu karışık süreçler. Erdoğan bu hamlelerle içeride de kaos yaratmalıdır, tırnak kadar olan demokrasi de ortadan kalkmalıdır ki kendi egemenliğini kurabilsin sonrasında da ABD ile petrol paylaşımında ortak olsun. ABD’ nin oyunları değildir yalnızca, Erdoğan’ın oyunlarıdır da eş zamanlı olarak memleketin bu hali. *** Çok değil bundan bir ay önce toplum biraz nefes almaya başlamıştı, barajlar yıkılmıştı, barışa az kalmıştı. Erdoğan diktatör olamayınca başımıza, yoldaşlarımızı öldürdü, Kürtleri yeniden düşman belledi. AKP bile değil, Erdoğandır esas bela, bu beladan kurtulmalıyız, seçimler çok önemli bir fırsattır derken, bizim solcular, “ne farkeder, seçimler çözüm değil, HDP’ de, AKP ile görüşecek, sandık da neymiş” dediler. Üstelik kerelerce kez seçimlere katılan siyasi partiler olarak, gizli gizli CHP’ye oy veren kişiler olarak. HDP daha fazla oy alsaydı, şimdi daha kuvvetli olmaz mıydık, bizim memleketin solcuları yaşayarak öğreniyor, çok üzgünüm. İşte şimdi şu anda Erdoğan söylüyor, bu bir süreç diyor. HDP’ yi ve bizleri ezeceğini hiç çekinmeden tüm topluma anlatıyor. Toplum ne yapsın, nereye kadar dirensin, her başını kaldırdığında Erdoğan balyozu indiriyor. Ama olsun, bu halk seni başkan yaptırmadı ya,iç savaş ta çıkaramayacaksın. Tüm gücümüzle barışı savunmaya devam edeceğiz, hepimizi de kesemezsin ya. Bu memleket ne diktatörler gördü, ne badireler atlattı, bunu da senin yanına koymayacağız. Ne HDP’ yi ne de Kürt Halkının yanında olan bizleri yenebileceksin. Hodri meydan.

fadiktemizyurek@gmail.com

“Tekstil sektöründe sendika olmalı’’

Çoğunlukla kadınların çalıştığı sektörlerden biri olan tekstil sektöründe çalışanların yaşadığı sorunları Ankara’da tekstil işçisi olan Özlem Kat, Yarın’a değerlendirdi. Özlem Kat’a göre tekstil işkolundaki en temel eksiklik sendikasızlık. emek SILA GEMİCİOĞLU

Kendinizi tanıtır mısınız? Özlem Kat: 17 yıldır tekstil sektöründe çalışıyorum. Tekstil fabrikalarının bir çok farklı bölümünde çalıştım. Şu an çalıştığım fabrikanın kesimhane kısmında çalışıyorum. Tekstil sektöründe yaşadığınız en önemli sorun nedir? Özlem Kat: Bu sektördeki en önemli sorun maaşların zamanında yatmaması. Maaşların zamanında yatmaması işçileri çok büyük sıkıntılara sokuyor. Zaten emeğimizin karşılığını alamıyorken, bir de maaşlar zamanında yatmayınca aldığımız paranın da bir değeri kalmıyor. Çalışma saatleri ile ilgili ne söylersiniz? Özlem Kat: Çalışma saatlerimiz çok

fazla. Bizim mesaimiz neredeyse on iki saat sürüyor. Bu saatler arasında sadece 15 dakikalık iki çay molası ve yarım saatlik yemek molası var. Yani hiç nefes almadan ve ayakta çalışıyoruz. Bunun karşılığında çay molalarımızın büyük bir kısmı çay sırasında beklerken geçiyor. Yemek molasında ise ne yediğimizi anlamadan mola bitiyor. Bütün bu çalışma şartlarına rağmen hala asgari ücret alıyoruz. Fazla mesai paralarımız ise ödenmiyor. Bu sorun neredeyse tüm tekstil fabrikalarında böyle. Yani rahat bir çalışma ortamı için yasal çalışma saatleri uygulanmalı. Ya da sekiz saatten fazla çalışma için fazla mesai ödemesi yapılamalı.

Tekstil işçisi Özlem Kat

larında en yaygın sorunlardan bir tanesi bu zaten. Özellikle sigortasız çalıştırma çok yaygın. Sigorta yapan fabrikalar ise bazen 3 ay bazen de 1 yıl boyunca sigortasız çalıştırıyor. Hala hiç sigorta yapmayan yerler var. Ben de daha önce bu sorunlarla karşılaştım. Hiç sigortam yatmadan 3 yıl çalıştığım yerler de oldu, işe başladıktan 1 yıl sonra sigortamın yatırılmaya başladığı yerler de oldu. Ayrıca sigortalı çalıştıran işyerleri de 1 yıl dolmadan girdi-çıktı yaparak tazminat hakkından da sosyal güvencelerden de mahrum bırakıyorlar.

için oluyor. Türkiye’de de en önemli sorunlardan biri işsizlik olduğu için böyle bir fabrikada işe giren işçiler ne şartta olursa olsun çalışmak zorunda kalıyorlar. Durum böyle olunca işverenler de bu çalışma koşullarını bizlere kabul ettirebiliyor. Yani bizim çalışma şartlarımızın düzelmesi de tabii ki bu ülkedeki çalışma şartlarına bağlı. Bu kötü şartları düzeltmenin bir yolu da tabii ki sendikalı olmaktan geçiyor. Birçok iş kolunda sendikalaşma var. Ancak tekstil sektöründe sendikalaşma yok. İşçiler arasında sendikalaşma konuşulmadığı gibi, Bu sorunların neden kaynaklan- mevcut sendikalar da bu sektöre dığını ve nasıl aşılacağını düşünü- müdahale etmiyor. yorsunuz? Ancak yine de ben tekstil alanınTekstil çalışanlarının güvence- Özlem Kat: Tekstil alanında daha daki çalışma şartlarının iyileştirillerini yeterli buluyor musunuz? çok kadın işçiler çalışıyor. Bu da da- mesinin temelde sendikalılaşmayla Özlem Kat: Hayır. Tekstil fabrika- ha çok eve ikinci bir gelir sağlamak mümkün olduğunu düşünüyorum.

1 yıldır direnen Nestle işçisi kazandı Bursa’da Karacabey’de bulunan Nestle fabrikasında çalışan ve sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkartılan işçilerin direnişi sonuç verdi. Geri adım atmak zorunda kalan Nestle patronu 23 işçiyi işe geri aldı.Karacabey’de faaliyet gösteren ve 900 işçinin çalıştığı fabrikada geçen Temmuz ayında işveren ile Hak-İş’e bağlı Öz Gıdaİş Sendikası arasında 6 ay süren toplu sözleşme görüşmelerinin so-

nunda uzlaşma sağlanırken, 32 işçi ücretli izne çıkarılmıştı. Sözleşme sürecindeki davranışları gerekçesiyle bu işçiler hakkında soruşturma başlatılmış ve soruşturma sonunda 23 işçinin işine son verilmişti. Bu süreçte açlık grevi, oturma eylemi gibi birçok eylemlilikte bulunan ve bu eylemleri sonucunda çoğunlukla polis saldırılarıyla karşı karşıya kalan işçilerin direnişleri sonuç verdi ve işçiler işe geri alındı. EMEK

Eskişehir’de 3 tarım işçisi hayatını kaybetti Eskişehir’in Çifteler ilçesinde Eminekin ve Körhasan köyleri arasında tarım işçilerini taşıyan midibüs devrildi. Midibüsün devrilmesi nedeniyle 3 işçi hayatını kaybederken 30 işçi yaralandı. Yaralı işçiler Eskişehir’deki çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı.2014 yılında Isparta Yalvaç’ta 17 işçi ölümüyle birlikte tarım işkolundaki ölümler gündeme gelmişti. Bu yıl da Manisa’da 15 işçinin ölümünün

ardından işçiler yollarda ekmek paralarını kazanmaya giderken hayatlarını kaybetmeye devam ediyor. Manisa’dan sonra Konya’da, Antakya’da, Aksaray’da tarım işçileri yollarda hayatını kaybetti. 15 işçinin ardından yine aynı yerde işçiler aynı şekilde üstü açık kamyonetlerde görüntülendi. Bu görüntüler Türkiye’de işçilere reva görülen yoksulluğu, güvencesizliği bir kez daha gözler önüne serdi. EMEK

Sütaş patronundan sendikacıya dava İzmir’de DERİTEKS Sendikası ve SF Deri işçilerinden sonra Tek-Gıda İş 7 No’lu Şube Başkanı Halil İbrahim Bircan hakkında da haksız rekabet iddiasıyla tazminat davası açıldı. Sütaş Karacabey fabrikasında çalışırken, Tek Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarılan işçilerin, geri alınması için sendika mücadele başlatmıştı. Bu kapsamda Tek Gıda İş 7 No’lu Şube’ye “Sendikalı oldukları için işten atılan işçiler geri alınana kadar Sütaş ürünleri tüketmiyoruz” yazılı pankartın asılması üzerine Sütaş patronu suç duyurusunda bulundu.EMEK


genclık

11

28 Temmuz 2015

Suruç katliamı için yürümek isteyen gençliğe saldırı

Tercih sonuçları açıklandı

Binlerce öğrencinin sabırsızlıkla beklediği üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı. Ölçücülüğü tartışmalı YGS ve LYS sınavlarına girerek 12 yıllık eğitim öğretim hayatının karşılığını bekleyen, hayatlarının en güzel zamanlarını test kitaplarıyla geçiren öğrencilerin bir kısmı üniversiteye girmeye hak kazandı. Üniversiteye yerleşmeye hak kazanmış öğrencileri tebrik eder, üniversiteden müfredat derslerinden başka bir şey almayan bireylerden değil; haklarını arayan, kendi geleceği ve kendinden sonrakiler için mücadele eden bireylerden olmalarını temenni ederiz. GENÇLİK

Üniversitelerden taziye Türkiye ve Dünya, tarihin en büyük gençlik katliamlarından birine şahit oldu. Kobane’nin yeniden inşası için Türkiye’nin çeşitli illerinden yola çıkan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu(SGDF) üyesi 300 gencin basın açıklaması sırasında patlatılan bomba ile bölgeye yardım malzemesi ve oyuncak götüren 32 sosyalist genç katledildi. gençlik Elif Yağarkar

20 Temmuz 2015 günü Şanlıurfa’nın Kobane’ye sınır olan Suruç ilçesinde Türkiye halkı en büyük gençlik katliamlarından birine şahit, devlet ise birinci dereceden sorumlu oldu. Türkiye’nin dört bir yanından IŞİD saldırıları yüzünden yıkıma uğramış Kobane’nin yeniden inşası için yola çıkan sosyalist gençler, IŞİD çetelerinin, basın açıklaması sırasında patlattığı bomba ile katledildi. Suruç’a giriş-çıkışlarda olağanüstü önlemler alan devlet, bölgeye yardım malzemesi ve oyuncak götüren, park, kütüphane, Kobane’de hayatını kaybedenler ve Berkin Elvan için hatıra ormanı yapmayı planlayan 32 gencin ölümüne göz yumdu. Toplumsal infial uyandıran katlia-

ma en çok arkadaşlarını kaybeden gençlerden tepki geldi. Önce sosyal medyadan tepki gösteren gençler daha sonra da #BarışİçinGençlikYürüyüşü diyerek katliama ve savaşa karşı olduklarını gösterdiler. Gençlerin “Barış Yürüyüşü”ne polis saldırdı 24 Temmuz Cuma günü Suruç’ta katledilen arkadaşlarını anmak ve “İç savaş Erdoğan’ı kurtaramayacak. Gençlik barış için omuz omuza yürüyor.” diyerek İstanbul ve Eskişehir’de toplanan gençlere polis saldırdı. Eskişehir’de gençlik örgütleri tarafından Hamamyolu’ndan “AKP savaş, gençler barış istiyor”, “Suruç’un hesabı sorulacak” sloganlarıyla yürüyüşe başlayan kitle Adalar’da yapılan basın açıklaması ve otur-

ma eylemi ile eylemi sonlandırdı. İstanbul’da, Kadıköy’de toplanan gençler polis saldırısından sonra ara sokaklarda” Yaşasın devrimci dayanışma” diyerek yürüyüşe devam etti. Tekrar tekrar saldıran polis, biber gazı ve plastik mermi kullandı. Kadıköy halkı gençliğe saldıran polise “Gücünüz anca elinde çiçek olan çocuklara yetiyor.” diye tepki gösterdi. Çok sayıda gencin yaralandığı yürüyüşte 15 kişi dövülerek, yere yatırılıp bekletilerek gözaltına alındı. Aynı gün IŞİD Türkiye sorumlusunun kelepçe bile takılmadan elini kolunu sallayarak emniyete getirilmesi çifte standart uygulandığını gösterdi. Yere yatırılarak yapılan gözaltılardaki çekilen fotoğraf karesinde Suruçtaki patlamadan kurtulmuş bir genç de vardı. Fotoğraf sosyal

Nursli Gözüaçık 31 gencecik yoldaşımızı Suruç’ta şehit verdik. Katliamın kararını kapalı kapılar ardında Recep Tayyip Erdoğan verdi, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren IŞİD’le hiç düşünmeden el sıkıştı. Çünkü iktidar elden gidiyordu ve tek yol iç savaştı Erdoğan için. 13 yıllık iktidarı boyunca yapılan katliamlar, öldürülen çocuklar, kadınlar, işçiler, gençler Erdoğan’a yetmedi. Başta Kürtler ve sosyalistler olmak üzere tüm muhalifler, aynı inanca sahip olmayanlar dahil herkes yok edilmeliydi. Hiç hesap vermeksizin sayısız katliamın emrini verdiler, emekçilerin, halkın alın terini çalmakla evlerine sığdıramadılar. Tüm bunları yaparken son seçime kadar Erdoğan ve AKP hiç kaybetmeye bu kadar yakın olmamıştı. Yıllarca nefretle saldırdığı Kürtler ve sosyalistler biraraya gelince HDP’nin %13 oy alması

Üniversiteler Suruç’ta hayatını kaybeden öğrencileri için taziye mesajları yayınladı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Ankara Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ), On Dokuz Mayıs Üniversitesi, Harran Üniversitesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi ve Arel Üniversitesi Büşra Mete, Yunus Emre Şen, Hatice Ezgi Sadet, Aydan Ezgi Şalcı, Ali Can Vural, Kasım Deprem, Mücahit Erol ve Murat Yurtgül’ün ardından başlığı ve kınama açıklaması yaptı. Bu sekiz isimle birlikte Suruç’ta 14 üniversite öğrencisi hayatını kaybetti. GENÇLİK

Nerede barınacağız?

İstanbul - Kadıköy

Eskişehir - Adalar

Genç Hareket

medyada “Suruç’ta öldüremediler, şimdi işkence yapıyorlar.” tepkilerine neden oldu. SGDF, Kobane’ye destek kampanyası kapsamında 17 temmuz’da Facebook’ta bir video paylaşmış, kentte yapmak istediklerini anlatmıştı. Videoda “Hastanelerin ve okulların yapımında çalışma gerekiyor. Yapacağımız işlerden birisi de Kobane’ye çocuk parkının inşa edilmesi olacak. Kobane’de savaşırken ölen Emre Aslan’ın adına çocuk parkını inşa edeceğiz. Oyuncaklar toplanıyor. Kobane Kantonu’nun kreş olarak düşündüğü binanın inşasına dahil olacağız. Kreşin yeniden çalışır hale gelmesi için hepimize düşen sorumluluk var. Resimler çizebilen herkese, çocuklara ders verebilecek herkese ihtiyaç var.” denilmişti.

Barış fidanlarını gençler büyütecek Erdoğan’ı beyninden vurulmuşa döndürdü. İktidarını koruyabilmek için daha fazla öldürmekten, ülkeyi savaşa sürükleyen tezgahlar kurmaktan hiç geri durmadı. Suruç’ta 31 devrimcinin katledilmesi bu yüzden bir tesadüf değildir. Yıllardır Kürt halkının başına yağdırılan bombalar, Kürt hareketiyle ittifak kuran sosyalistlerin gencecik bedenlerinde patladı bu kez. Bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük gençlik katliamlarından birini daha tarihe yazdılar. Bu ülkenin direniş tarihini yazanları geri çekilmeye çağırıyorlar hem de haince kurdukları pusularla. Biz susacağız, Erdoğan başkan olacak çünkü. Kendinden emin, diktatörlüğünü engelsiz kuracak. Suriye sınırında günlerdir çatışma var. AKP için IŞİD bahane, bölgede Kürtleri vurmak müthiş mutluluk verici. Savaş başladı, savaşa

karşı yapılan her eyleme saldırmak, gözaltılar yapmak da aynı düzeyde mutlu ediyor onları. *** AKP’nin çıkardığı savaşa karşı, bugün gençlik hareketine düşen görev, barışı bu topraklarda inşa etmek için hiç durmaksızın mücadele etmektir. Gençliğin, katiller sürüsüne karşı barış için omuz omuza savaşması şart. Suruç’ta toprağa düşen fidanları yaşatmak için en geniş zeminde barış mücadelesini bu ülkede örmeliyiz. Çünkü AKP üniversitelere de aynı faşist, gerici politikalarıyla saldıracaktır. Faşist çetelerini sosyalist, kürt, muhalif gençlerin üzerine salacaktır. Ferman yayınlayıp yasaklarını sıralayacaktır. Tüm bunları göğüsleyerek geri püskürtecek hazırlığı ve mücadele hattını örmek tam da bugünün ihtiyacıdır. Düşmanımız Erdoğan, yaverleri ve IŞİD’dir. Hepimizin bir

düşmanına karşı barış için ortaklığı büyüterek çoğalmalıyız. Üniversitelerden devam ettirilerek gençliğin mücadelesine karşı gerçekleştirilecek faşist kuşatma, AKP’ye karşı olan herbir gencin önüne barikat olacaktır. Ancak biz o katillerin kurduğu barikatları yıkmasını iyi biliriz. Barış, kardeşlik ve eşitlik için savaşmasını iyi biliriz. Suruç’ta katledilen 31 genç, hepimizin kardeşi. Gezi’de ağacına, doğasına, AKP’nin diktatörlüğüne karşı sokağa çıktığı için meydanlarda vurulan gençleri nasıl unutmadıysak Suruç’un fidanlarını da unutmayalım. Patlayan bombalar, havalanan F16’lar sadece Erdoğan’ın iktidarı için. Erdoğan’ın son şansı savaştan galip çıkmasına izin veremeyiz. Şimdi o katiller gülsünler, son gülen biz olacağız.

Yerleştirme sonuçlarının açıklanması ile öğrenciler kayıt ve yurt arama telaşını birlikte yaşıyor. Meydanlarda “konforlu yurtlar” diyerek propagandası yapılan KYK yurtlarında öğrenciler zor şartlar altında yaşıyor. 6 ve hatta 8 kişilik yurt odalarında çoğu ailelerinden ilk kez uzaklaşmış öğrenciler bir de yurt şoku yaşıyor. KYK yurduna yerleşemeyen öğrenciler ise özellikle büyük şehirlerde özel yurtlara yüksek meblağalar veriyor. Aileleri ve öğrencileri hem maddi hem de manevi olarak zorlayan yurtlara bu eğitim yılında da bi çözüm yok. GENÇLİK

En’ler listelendi

Center for World University Rankings, dünyanın en iyi bin üniversitesini sıraladı. Sekiz göstergeye göre belirlenen listede Türkiye’den 10 üniversite yer aldı. Sıralamda eğitim kalitesi, mezunların işe girme oranı göz önüne alındı. İlk sırada Harvard Üniversitesi’nin bulunduğu listede Ortadoğu Teknik Üniversitesi 470,İstanbul Üniversitesi 623, Hacettepe Üniversitesi 634, Ankara Üniversitesi 725, İTÜ 742, Ege Üniversitesi 779, Boğaziçi Üniversitesi 837, Bilkent Üniversitesi 842, Gazi Üniversitesi 852, 9 Eylül Üniversitesi 954’üncü sıraya girdi.GENÇLİK


LISENIN GUNDEMI

12

28 Temmuz 2015

Yazın ne yapmalı? Demir Çeneli Melekler

Fİlm

Olmuyor, yapamıyorsunuz! i k r o y i m ç e Gün g i m e t s i s m i t eği : n i s e m ş i ğ e d

Demir Çeneli Melekler, Amerika feminist hareketini çok iyi anlatan, bütün direnişlerin, ayaklanmaların çok iyi işlendiği ve görülebildiği bir filmdir. Amerika’da kadınların oy verme haklarını istedikleri bir dönem anlatılan film, 2004 yılında çekilmiş. Demir Çeneli Melekler, başta Hilary Swank olmak üzere birçok yıldız var. Eğitim

Son iki yıldır Temel Öğretimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı ile uygulanmaya başlanan özel okullar için devlet desteğinin yönetmeliği 23 Temmuz’da değiştirildi ve resmi gazetede yayınlandı. MEB, yeni yönetmelik ile kendi yandaşına, çalışanına tam destek vermeye devam ediyor. Halkın çocukları düşünmek yerine yandaşlar düşünülüyor. Daha neler göreceğiz...

Fazıl Say Konser eğitim ece berfin karagöz

Dünyaca ünlü Türkiye’li piyanist, Fazıl Say her sene yaptığı Ayvalık konserini bu sene Ayvalık Amfitiyatro’da 26 Ağustos’ta verecek. Say, yıllardır solcu kimliği yüzünden devlet tarafından engellenmiş, bu yüzden Türkiye’den çok dünyada tanınan bir isim haline geldi. Ancak sene de bir kez Ayvalık’ta olan Fazıl Say konserini kaçırmamanızı tavsiye ediyoruz. Eğitim

Aylak Adam Kİtap Aylak Adam, her şeye karşı duran, karşı çıkan, karşı koyan bir adam. Yusuf Atılgan’ın kaleminden “karşı” adam “C.”... C., sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik. Aylak Adam, Yusuf Atılgan’ın kaleminden 164 sayfalık bir roman. Eğitim

Duolingo Telefon Uygulaması

Duolingo uygulamasını Google Play Store ve App Store’dan akıllı telefonlarınıza indirerek ulaşabilirsiniz. Uygulama sayesinde istediğiniz her dili öğrenebilir veya bildiginiz yabancı dili daha da iyi seviyeye çıkarabilirsiniz. Ücretsiz olarak telefonunuza indirebileceğiniz uygulama okullardaki yabancı dil eğitimine ek olarak da kullanılabilir. Eğitim

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), özel öğretim kurumları yönetmeliğini değiştirdi. 23 Temmuz Perşembe günü resmi gazete yayınlanan yönetmelik özel okullar için verilen teşviği kısıtlıyor, tabii bazılarına da ayrıcalık veriyor. Eğitim - öğretim desteğine başvurmak isteyen öğrenciler ağustos ayı içerisinde MEBBİS ve e-okul üzerinden başvurularını yapmaları gerekiyor. Aynı zamanda bu sene bakanlık sonuçları eylül ayı içerisinde açıklayacak. Yedek öğrenci ise olmayacak. Milli eğitim Bakanlığı, bu yönetmelik ile öğrencilerin yardım aldıktan sonra zorunlu nedenle bile nakil yaptıramayacak.

Kimler Yararlanacak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), “tespit formu” içerisinde de birkaç değişiklik yaptı. Formda yer alan kriterlere göre en fazla puan toplayanlar özel okul desteğinden yararlanacak. Bu sisteme göre Türkiye’yi temsil eden; Türkiye geneli ve il genelinde yapılan yarışmalarda birinci, ikinci ve üçüncülük alan öğrencilerin puanı arttırıldı. Eski sistemde puan için ailede öğrenim gören 2 çocuğun olması yeterliydi fakat yeni düzenleme ile bu da ikiden üçe çıkarıldı. Aynı zamanda annesi veya babası Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışan öğrencilere de 70 puanlık arttırım yapıldı. Yandaşlara her zaman yer var...

Tercihlerde Yeni Bölümler Devlet desteğinden yararlanacak okul türleri arasına, geçen yılki listeden farklı

olarak özel laboratuvar lisesi ile özel fen ve teknoloji lisesi de eklendi. Böylece okul türü 20’den 22’ye çıkarıldı.

MEB, her yıl çıkardığı tüm düzenlemeler ve yönetmelikler ile yandaşlara yol açarken halkın çocuklarının yolunu kapatıyor.

Üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı Üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı. Üniversite kayıtları ise 28 Temmuz - 7 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Bu sene öğrenciler e-devlet ile kayıtlarını internet üzerinden yapabilecek. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)’nin internet sitesinde yayınlanan açıklamaya göre, yükseköğretime sınavsız geçiş hakkı bulunan adaylar ile 15 Mart 2015’de yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve 13-14-2021 Haziran 2015 tarihlerinde yapılan Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) sonuçlarına göre, adaylardan alınan tercihler doğrultusunda, 2015-ÖSYS yükseköğretim programlarına merkezi

yerleştirme işlemleri tamamlandı. Yerleştirme sonuçları ile bir yükseköğretim kurumuna kayıt hakkı kazanan öğrencilerin kayıtları 3-7 Ağustos arasında üniversiteler tarafından yapılacak. Devlet üniversitelerinde isteyen öğrenciler için elektronik kayıtlar, 28 Temmuz-5 Ağustos 2015 tarihleri arasında yapılacak. Elektronik kaydı tercih etmeyen veya zorunlu nedenlerle elektronik kaydı yapılamayan öğrenciler, yerleştiği yükseköğretim kurumuna başvuracak. Yerleşen adaylar, e-devlet şifreleri ile https://www.turkiye.gov.tr adresine giriş yaparak, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bölümünden kayıt işlemleri yapabilecekler. EĞİTİM

İzmir’de Cihat eğitimi veriliyor

İzmir Bergama’daki okullarda Anadolu Gençlik Derneği (AGD), cihat eğitimi veriyor. Bazı okullarda öğrencilere takviye kursu adı altında, “iman ve cihat” dersi veriliyor. Suruc’taki IŞİD saldırısının ülke gündeminde olduğu bu dönemlerde okullarda dini derneklerin cihat eğitimi verdiği ortaya çıktı. Anadolu Gençlik Derneği (AGD) geçtiğimiz ay okullarda din eğitimi vermek için valiliğe başvuruda bulunmuş fakat İzmir Valiliği’nden ret cevabı almıştı. Valiliğin cevabından sonra ise dernek, İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri’ne yöneldi ve bu talebini Müdürlüklere sundu. İlçeler arasından ise sadece Bergama İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden olum-

lu cevap aldı. Bergama İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Hayat Boyu Öğrenme Projesi kapsamında ilçedeki bazı okulları AGD’ye tahsis etti. Dernek okulları yetiştirme, takviye, hazırlık, mesleki kurslar verme adı altında isterken, kurs esnasında Kur’an eğitimi, peygamberin hayatı, peygamberler tarihi, ezan okuma, İslam coğrafyası, ilmihal, Allah’ın isimlerinin anlamı, ilahi-marş, namaz eğitimi ve temel dini bilgiler gibi eğitimler veriyor. Aynı zamanda dernek camilere geziler düzenliyor. Yani mesleki eğiti, okul dersleri eğitimi gibi takviye yerine din takviyesi yapılıyor. Ayrıca İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’nünde haberi yokmuş. EĞİTİM


ESAS MESELE

13

28 Temmuz 2015

fotoğraf:melih erdem

Operasyonlar Erdoğan’ın varlık hamlesi

Erdoğan ülkede savaş çıkarttı. Seçimlerden sonra AKP’nin yaşadığı yenilgi, Erdoğan’ı başkan yaptırmayan muhalif kesimlere saldırmasına yol açtı. Operasyonlar başladı, eylemler yasaklandı, binlerce kişi gözaltında... Erdoğan darbesiyle karşı karşıyayız. Haliyle Esas Mesele’de son üç haftadır konu aynı. Savaşın boyutu bu denli büyümüşken Türkiye’nin geleceğini, tüm yaşananları Ortadoğu konusunda uzman olan Cevdet Aşkın ile konuştuk. Suruç’taki patlamanın Türkiye’de çok büyük bir etkisi oldu. AKP’nin RöPORTAJ bu olayla onur toper bağlantısı üzerine çok yazı yazıldı, sizce patlamada AKP’nin payı ne kadar? AKP ile direkt olarak bir bağlantı bulmak pek mümkün değil. Ama hükümetin IŞİD’e yaklaşımıyla ilgili olduğu söylenebilir. IŞİD’in Türkiye’de silahlanmasında, örgütlenmesinde ve Suriye’nin kuzeyine doğru sevk edilmesinde yolların açıldığı, imkanların tanındığı çok net ortada. O bölgenin insanları da bunları bize anlatıyor. Diyorlar ki “Bu yol bizim yolumuzdur, bu yol IŞİD’in yoludur. IŞİD’in yolunu kapattılar mı çatışma çıkıyor”. Demek ki Türkiye’den Suriye’nin kuzeyine gidiş-gelişler ve irtibatlar var. Bu durumun Türkiye’nin istihbarat örgütleri tarafından, MİT

Türkiye’nin Kürtler ile ilgili başlatmış olduğu sürecin seçime yönelik olduğunu tespit etmek gerekiyor.

tarafından bilinmemesi mümkün değil. Mutlaka istihbaratın bilgisi dahilinde olan, yolları açılan, böyle eylemleri yapabilme imkanlarının önünün açıldığı bir Türkiye söz konusu. Tabi burada hükümetin sorumluluğu birinci derecedendir. Suruç’ta yüzlerce kişinin toplanıp basın açıklaması yapacağının, karşıya geçeceğinin bilgisinin Türkiye’nin istihbaratında olmaması mümkün değil. Orada kesinlikle tedbir alınabilirdi ve bu katliamın önüne geçilebilirdi. Ama orada bu olaya yol açılmış görülüyor. Bundan da birinci derecede hükümet sorumludur. Başka kimseyi sorumlu tutmaya gerek yok. Onlar faillerin yakalanması üzerine yoğunlaştılar ama asıl mesele faillerin bulunması,suça ortak olanların incelenmesi değildir. Asıl mesele böyle bir durumun oluşmasına istihbarat, devlet, güvenlik güçleri olarak zemin hazırlanılmış olmasıdır. Bunun üzerine gidilmesi gerekir. Bu konunun takipçisi olunmalı, bu konuda ısrarlı kamuoyu oluşturup baskı yapılmalı ve daha derin ilişkiler ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa seçim öncesi Diyarbakır’da olan patlama gibi yok olup gider. MİT’in her şeyden haberi olduğunu söylediniz. Hükümet, IŞİD ile PYD arasında IŞİD’i daha anlaşmaya varılabilir bir noktada mı görüyor? Türkiye Suriye’nin kuzeyinde oluşan Kürt oluşumlarına karşı hasmane bir tutum izliyor. 2012 Temmuz ayından itibaren bu tutum izleniyor. Önceden El-Nusra olmakla birlikte oradaki radikal dinci kesimlerin silahlandırılıp, Kürtlerin üzerine gönderilmesi devam etti. Sonra bu durum, aşağı yukarı son bir buçuk senede, IŞİD’in o bölgedeki hakimiyeti ile birlikte, IŞİD’in silahlandırılıp

Erdoğan, koalisyon hükümeti olduğunda yargılanma riskini ortadan kaldırma şansını kaybedecektir.

desteklenmesi şeklinde devam etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin IŞİD ile çok fazla ilişkisinin olduğu ortaya çıktı. Gönderilen silahlar var, tır olayları var vs. görüntülerle tespit edildi. Ankara ve bugünkü yerleşik yapı, Suriye’nin kuzeyinde Kürt oluşumlarını istemiyor. Buna karşı onların zayıflatılması ve siyasal çizgisinin kendisine uygun hale getirilmesi için değişik kanallardan baskı ve hücumlar gerçekleştirildi. Sadece PYD’ye karşı değil, zaten PYD’yi o bölgede istemiyor. Türkiye Cumhuriyeti, Kürtler ile barışa, stratejik olarak bir arada yaşamaya henüz karar vermemiş olduğu için 2012’den beri oraya karşı bir savaş yürütüyor. Bugün itibariyle bir viraj alınır gibi gözüküyor ama bu derinlemesine bir viraj değil. Özellikle uluslararası kamuoyunda ‘IŞİD ile işbirliği yapan bir hükümet’ imajının kökleşmesini engellemek için IŞİD’e karşı gösteriş amaçlı bir kaç tane füze atılıyor. Ancak öbür tarafta PKK’nın kamplarına çok yoğun operasyonlar yürütülüyor. Operasyonların daha çok PKK’ye karşı olması çözüm süreci açısından siyasi dengeleri nasıl etkiler peki? Çözüm süreci 2013 itibariyle başlayan aslında tırnak içinde kullanılması gereken bir süreçtir. Çünkü hiçbir zaman gerçekten silahların susması, demokratik ortamın oluşmasına dair bir süreç söz konusu olmamıştır. Aslında devletin İmralı üzerinden PKK’yı etkisiz hale getirme çabası söz konusudur. Karşımızda hiçbir zaman sorunun çözümüne dair irade gösteren bir hükümet olmadı. O anlamıyla hükümet hiçbir zaman yalan söylemedi. Her zaman silahların susması, anaların ağlamaması, silahların gömülmesi gibi şeylerden bahsetti. Ama 2013 Ocak ayından itibaren hükümetin tek bir yetkilisinden dahi Kürt sorunun çözüleceğine dair bir beyanat medyada yer almamıştır. Niyetleri çok belliydi. Amaçları Kürt hareketinin silahlı unsurlarını tasfiye etmek. En sonunda geldiğimiz nokta kampların bombalanması! Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtler ile ilgili başlatmış olduğu sürecin bir taktik süreç olduğu, amacının da PKK’nın tasfiye edilmesi olduğu ortaya koyuldu. Bunun bir defa seçime yönelik bir hamle olduğunu tespit etmek gerekiyor.

2013’ün başlarında başlatılan süreç, üç tane seçimin AKP tarafından garantilenme süreciydi. Başarılı da oldular. Ama sonuncu seçimde HDP’nin barajı geçmesi ile akamete uğradı. Silahların sustuğu ve PKK’nın hareketsiz olduğu ortamda belediye seçimlerini ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini garantilediler. Şimdi bu operasyonlarla seçime yönelik olarak MHP’ye giden oylarını AKP geri almak istiyor. MHP’nin ‘AKP, PKK ile pazarlık yapıyor’ diyerek AKP’nin tabanından aldığı oyları şimdi AKP geri almak istiyor. İkincisi, HDP’nin kazanmış olduğu %13’lük oy tabanının aşındırılması hedefleniyor. Yani HDP’yi sokaklarda terörize ederek oraya giden oyların azalmasını, böylelikle iki taraflı oylarını yükseltmeyi hedefliyor. Tamamen bir seçim hamlesi. Hepsinden önce Erdoğan’ın varlık hamlesi. Çünkü koalisyon hükümetinin olması durumunda AKP’nin 13 yıldır yürüttüğü talan politikası, ülkenin kaynaklarını kendi sermaye kesimine aktarma politikası, küçük ve orta sermaye kesiminin zenginleştirilmesi sürecinin akamete uğraması ve buna bağlı olarak zemin kaybetmesi durumu var. IŞİD’le olan ilişkiye bağlı olarak da uluslararası planda yargılanma riskini ortadan kaldırma şansını kaybedecektir. Hükümet değişikliği ya da olası bir koalisyon hükümeti durumunda kendisini daha az güvende hissedecektir. Dolayısıyla bütün imkanlarıyla bu süreci tersine çevirmeye çalışıyor, çılgınca savaş tamtamları çalıyor. Sıradan insanların tamamen aleyhine olacak bu süreci sanki Türkiye’nin lehineymiş gibi lanse etmeye çalışıyor. Bu politika uzun vadede değil orta vadede dahi çöker ve hükümet bu işin altında kalır. Çünkü siz bu savaşı kimseye kabul ettiremezsiniz. İnsanların çocuklarını o kadar kolay harcayamazsınız. Bunun çok büyük bir maliyeti olacaktır. Bu kadar savaş kışkırtıcılığının, kan üzerinden siyaset yapılmasının mutklaka bedeli çok ağır olacaktır. Bunun altında kalırlar. Yani üç sene, dört sene önce böyle bir tabloya geleceğimizi kimse düşünemezdi. AKP çoğunluğu kaybetti. Gezi olaylarını, yolsuzlukları, 17 Aralık operasyonlarını göz önüne aldığımızda birçok şey hızla değişiyor ve bütün göstergeler AKP’nin aleyhine

Cevdet Aşkın kimdir?

1959 Kütahya doğumlu olan Aşkın, gazeteciliğe başlamadan önce İTÜ Makine Fakültesi’nde öğrenim gördü. Daha sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdi. 1994 yılında başladığı gazetecilik yaşamında çeşitli gazetelerde yer aldı. Henüz ayrıldığı Radikal gazetesinde Yazı İşleri Müdürü olarak çalışan Aşan, aynı zamanda 2007’de Referans gazetesinde başladığı ve Radikal’de devam ettiği “Kuzey Irak Güncesi” ile Kürt sorununu ele alıyordu.

IŞİD’e karşı gösteriş amaçlı bir kaç füze atılıyor. Ancak PKK’nın kamplarına yoğun operasyonlar yürütülüyor. işliyor. İnsan bir an önce dönmesini istiyor bu politikadan ama, öylesine bağlanmış ki ilişkiler dönemiyorlar; gittikçe daha çok batıyorlar. Altında kalacaklar gibi gözüküyor. Çünkü kan üzerinden siyaset yapılmaz. Şimdi PKK’nin yaptığı bir şey yok ama gitti kampları bombaladı. Onları kışkırtıyor, saldırsınlar istiyor. Nitekim oluyor işte şehit cenazesi. Kesinlikle karartmışlar gözlerini. Yani bu onu gösteriyor, başka bir yere gitmez bu iş. Peki CHP ile koalisyon ihtimali AKP içindeki dengeleri ya da Türkiye içindeki dengeleri değiştirir mi? Gerilimin azalmasına sebep olur mu? Koalisyon tabii ki gerilimin azalmasına yol açar. Çünkü CHP’nin temsil ettiği sermaye kesimleri siyasal güçler açısından ortada. Ama ben kişisel olarak o koalisyonun kurulabileceğini düşünmüyorum. Çünkü CHP’nin şartlarını AKP’nin yerine getirmesi çok kolay değil. O şartlar yerine gelirse AKP’nin en temel direklerinin sorgulanması söz konusu olacak. Yolsuzlukla ilgili, yolsuzluğun üzerine gidilmesiyle ilgili bütün temel direkler sorgulanacak. Kaçınılmaz bir şekilde iş cumhurbaşkanına kadar gidecek. Zaten böyle bir AKP olsaydı dört bakanın yüce divana gönderilmesine olumlu oy verirdi ama olumlu oy vermedi. Dolayısıyla çok kurulabilir bir koalisyon gibi gözükmüyor. Belki de Deniz Baykal haklı. Bu bir tiyatro sanırım. Sonbaharda bir seçim kaçınılmaz olacak. Kürt hareketi bu süreçte nasıl hareket etmeli? Burada en önemli şey demokratik güçlerin birliğini sağlamak. Kriminalize edilebilecek imaj, görüntü, faaliyet içerisinde bence olmamalı. Ama bu ülkede çok

%13’lük bir ittifak yakalandı, bunun için gereken en hassas şekilde davranılması Türkiye’nin çıkarınadır. fazla gençlerin, insanların vurulduğunu biliyoruz. Çok kolay da zaptedilecek unsurlar değil ama bence sağduyulu hareket etmeleri gerekiyor. Kurulmuş olan ittifak az bir ittifak değildir. Yani %13’lük bir ittifak yakalandı, bu ittifakın zarar görmemesi için gereken en hassas şekilde davranılması Türkiye’nin çıkarınadır. Amerika şu an İncirlik hava üssünü kullanıyor, operasyonların gerekli olduğunu savunuyor. Türkiye ile Amerika arasında nasıl bir ilişki var sizce? Bence IŞİD’e karşı mücadelede çok büyük bir mesafe gibi görmemek lazım Amerika’yı. Ama Türkiye’den almış olduğu bir taviz gibi görünüyor. Düne kadar siz İncirlik’ten uçak kaldırtmıyordunuz, IŞİD için şimdi uçak kaldıran bir pozisyon görüyorsunuz. Amerika’nın yavaş yavaş Ortadoğu konusunda kendisine karşı duran, mesafesini koruyan ülke ya da rejimleri kendi çizgisine getirtmesinin bir ifadesi olarak okumak gerekiyor.


DUNYA

14

28 Temmuz 2015

Yunanistan ikinci reform paketini onayladı

Çipras liderliğindeki Syriza hükümeti için “dayanıklılık testi” olarak nitelendirilen ikinci reform paketi, parlamento oylamasıyla kabul edildi. Oylama sırasında Syntagma Meydanı’nda emekçiler reform paketini ve Yunan hükümetinin yıllardır uyguladığı AB politikalarını protesto etti. Syriza’yı protesto eden eylemcilere polis saldırdı.

Dünya Turu

Polonya

Euro’ya katılmayacağız

Dünya RIFAT ÇAPAR

Aleksis Çipras yönetimindeki Syriza hükümeti, ikinci reform paketi oylamasında kazanan taraf oldu. Bu oylama kamuoyunda “dayanıklılık testi” olarak nitelendiriliyordu. Aynı zamanda Çipras’ın partisindeki “firesi” de azaldı. Bol tartışmalı ve protestolu oylama sabah saat 04.40’a kadar sürdü. Oylama sonucuyla birlikte, yeni kredi anlaşmasına ilişkin koşulların uygulanmasını öngören ve kemer sıkma önlerilerini içeren ikinci yasa da kabul edilmiş oldu. Yunanistan parlamentosundaki oylamada kullanılan toplam 298 oydan 230 evet, 63 hayır ve 5 çekimser çıktı. Oylamada Syriza’dan, 31’i hayır ve 5’i çekimser olmak üzere toplam 36 milletvekili karşı oy kullandı. Parlamentoda 15 Temmuz’da yapılan ilk oylamada 39 Syriza milletvekili karşı oy kullanmıştı. Yeni vergi paketi geliyor Syriza hükümetinin “acele” nitelikli olarak parlamentoya getirdiği ve oylamada kabul edilen tasarı, gayrimenkuller için uygulanan ek vergilerin 2016’ya kadar sürdürülmesini öngörüyor. Ayrıca, ailelere yapılan yakıt yardımlarının kademeli olarak kesilmesinin hüküm altına alındığı yasa gereği kira gelir vergileri ve

ödeme süresi sona eren vergi borçları yeniden yapılandırılacak. Yasa ile ayrıca, kredi borcunu ödemeyenlerin evlerinin ihale yoluyla satılmasının yolu da açıldı. Oylanan paket, yeni bir hukuk mahkemeleri yasasının çıkarılmasını da içeriyor. Yasanın “acele” olarak parlamentoya geçirilmesini eleştiren Meclis Başkanı Zoi Konstantopulu bu adımı demokrasiye karşı uygulanan “kaba bir saldırı” diye nitelendirdi. Böylece hükümetle arasındaki anlaşmazlığı daha da belirginleştirdi. Bugün öğlen saatlerinde kendi isteği üzerine başbakanlık bürosunun bulunduğu Maksimu’da Başbakan Aleksis Çipras ile buluşacağı açıklandı.

Yunanistan gelen ilk dilim kredi ile borç ödedi Yunanistan, imzalanan köprü anlaşma sonucunda aldığı ilk dilim krediyle Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu’na (IMF) olan borcunu hafta başında ödedi. Avrupa Mali İstikrar Mekanizması (EFSM) tarafından Yunanistan Merkez Bankası’na yatırılan 7.16 milyar euronun 6.25 milyar euroluk bölümünü borç ödemede kullanıldı.

paketini ve Yunan hükümetinin yıllardır uyguladığı AB politikalarını protesto etti. Eylemde yapılan konuşmalarda yıllardır süregelen “Yunanistan’ı kurtarma” politikalarının ülkeyi bu duruma sürüklediği, artık mecliste görüşülen bu önlemlerin reddedilmesi gerektiği ifade edildi. Bütün krizin işçilere, emekçilere ve gençlere ödetildiği vurgulanarak buna dur deme çağrısı yapıldı. Syriza üyesi Katerina Sergidou ve Georges Kokkinavis Oylama protesto edildi de eyleme katılırken hükümetin Oylama sırasında Syntagma halkın sesine kulak vermediğini Meydanı’nda emekçiler reform ifade etti.

Polonya Merkez Bankası Başkanı Marek Belka, ülkesinin Euro’ya katılmayacağını söyledi. Belka, “Bir ev yanarken içeri girmek için acele etmemelisiniz” dedi. Merkez Bankası Başkanı Marek Belka, Euro Bölgesindeki yangın devam ederken ülkesinin Euro’ya katılmak niyetinde olmadığını söyledi. Yunanistan’ın durumunun ortak para birimine olan güveni aşındırdığını söyleyen Belka, “Bir ev yanarken içeri girmek için acele etmemelisiniz. Çünkü böyle yapmak güvenli değildir. Euro Bölgesi’nin kendi üyeleriyle sorunları olduğu sürece bizden Euro’ya katılmak konusunda fazla heyecanlı olmamızı beklememelisiniz” dedi. Belka, bir sonraki finansal krize karşı koymak üzere gereken cephaneden yoksun oldukları uyarısını yaptı. DÜNYA

Yemen

Yemen’de ateşkes

Yeşil Yol’a karşı Samistal Direnişi Timur Danış yazdı

Yeşil Yol’a karşı Samistal Yaylası’nda, rantın, tekelin, şirketlerin dozerlerin karşısında direnler, direnişin 17. Gününde, yaşadıklarını, neden orada olduklarını bizler için yazdılar.

Yeşil Yol’a karşı Samistal Direnişi 17. Gününde dozeri gözlemeye devam ediyorum. Bugün şehirden gelen ekmeklerimiz bitti mısır ekmeği yapacağız. Cuma günü saat 11:00da dozer geldi. Samistal yaylacıları birbirlerinin kapılarını çalarak dozere yöneldiler. Dozere ulaşanlar endüstri canavarlarının kepçesiyle olağanüstü bir mücadeleye girdiler. Üç kadın bir adamdık dozeri yavaşlattık. Sonra herkese haber verdik. Sonra daha çok gelen oldu. Dozer sürücülerini geri gönderdik. Pazar günü dozeri gözledik. Giden arkadaşlarımızı uğurladık gelecekleri bekliyoruz. Çadırını alan gelsin. Samistal’da güneşe varıncaya düş. Düşlerimiz bile kumanya. Fatih- Dozeri görünce kalbim sıkıştı 17 gün sabah yaylanın güzel kokusu ve şahane bir güneşle neşe ile uyandım. Dışarı çıkıpta dozeri görünce kalbim sıkıştı. Güne böyle başladık. Bekliyoruz. Canan Aktan- Bırakalım burası kendine özgü kalsın İki gündür Samistal’dayız burada henüz dokunulmamış doğal bir hayat var. Şehirde yaşayan insanların alışık olmadığı bir hayat. Neden bu güzelliği zaten içinde yaşadığımız ve boğulduğumuz şehir hayatına benzetmeye çalışıyoruz. Zaten modern hayatı ilişkilerimize kadar yaşadığımız, önce bozup kirlettiğimiz sonra da temizlemeye, güzelleştirmeye çalıştığımız bir çok şehir var. Bırakalım burası kendine ait güzellikle-

riyle kendine özgü kalsın. Yapılacak yol ile burada sağlanacak imkânlar ve kolaylıklar buraya ait değil öyle olmamalı. Buraya insanlar zorlu yollardan geçerek geliyorlar, öyle olmalı. Zaten kolayca ulaştığımız bir çok güzelliğe bakıp “ah eskiden ne güzeldi buralar, ne çok ağaç vardı, ne güzel su akardı” demiyor muyuz. Bunca deneyim öğretmedi mi bize doğal güzelliklerin kaybedildikten sonra bir daha eski haline gelmediğini. Bırakın da yaşayan insanlar baharın gelişiyle birlikte hayvanlarını alıp istila edilmemiş yaylalarına yine eskisi gibi yüzyıllardır geçtiği yollardan geçerek çıksınlar. Bizim gibi doğayı seven, keşfetmeyi seven insanlar belki tesadüfen belki de arayıp bularak gelsinler. Ya da geçip gitsinler burayı tanıyarak, olduğu gibi severek. En çok istediğim burası gibi gezip gördüğüm hayran kaldığım birçok yeri benim anlattığım haliyle görmeleri ve bana inanmaları. Yoksa çocuklarımızı nasıl inandırabiliriz ki dünyanın yaşanılası güzel bir yer olduğuna. Ömer Yaşayan- Yaşanacak tek bir yaşam Birlik olma zamanı. İşi gücü bırakıp dozerin önüne yığılma zamanı. Yayla sakinleri yol ve yolla birlikte getirilecekler konusunda bilgilendirilmeli. Kayıplar yılmadan anlatılmalı. Çevre yaylalar ve Samistal yaylasının sakinlerinin birlik olması ve bununla birlikte kolektifler, partiler ve inisiyatifler ortak hareket etmesi bununla ilgili çalışmaların yapılması gerekiyor. Basın ve araçları kazanım ve kazanımın araçları olacaktır.

Yaşanacak tek bir yaşam ve bu yaşamı kimsenin kimseden almaya hakkı yok. Hele 3000 metre yükseklikte. Kenan Aktan- Bu katliamı durdurmalıyız Direnişin 17. Günü bugün, buraya gelişimin 3. Günü. Dozerin yol çalışmasına başladığını öğrendim ve Yeşil Yol’a karşı direnenlerle onlarla dayanışma içinde buraya geldim. Direnişin haklılığını ve meşruluğunu burada daha fazla hissettim. Bu her yönüyle muazzam belki de az bulunan doğaya sahip çıkmalıyız. Bu katliamı durdurmak her duyarlı insanın görevidir. Yolu isteyenlerin ve yapanların bencilliğini ve her türlü kötü niyetini biliyoruz. Yarattıkları algıyı da. Bu direnişin sahipleri de en az onlar kadar hazırlıklı ve güçlü. Samistal yaylasında dozerlerin çekip gitmeleri için daha güçlü sese ve her türlü dayanışmaya ihtiyaç var. Bu çağrıya tüm çevreciler, doğaseverler ve memleketine sahip çıkan tüm ile-

riciler cevap vermelidir. Gökmen Turna- Yaylada bize ne lazım asfalt Güneş bastırdı ama biz gölgedeyiz. Yanımızda direniş evi ve dürbün karşı yamaçtaki yolda dozeri gözlüyoruz iki gün önce çalışmaya devam etmek isteyen iş makinesini gördük çünkü. İnsanların üzerinden kepçesini uzatan iş makinesini gördük çünkü. Yeri geldiğinde çevrecileri doğaseverleri “çapulcu, vandal vs.” ile tanımlayanların yasadışı çalışmasını yasal bir şekilde takip ediyor ve gözlemliyoruz. Birazdan yeşil yolumuzdan karşı tepeye telefonların çektiği bölgeye çıkacağız ve şehirdeki arkadaşlarımızla görüşeceğiz ve gün devam edecek. Umudu kaybetmeden, sabırla gerçekten de söylendiği söylediğimiz gibi “ot yesek yaylalarda bize ne lazım asfalt?” Can Divan- Doğa yok olacak Doğanın talanına karşı dün yukarı Kavrun Yaylasından Samistal Yaylasına yürüdük buradaki direnişe destek vermek amacıyla. Buradayız çünkü biliyoruz ki bu yol tamamlanırsa akan suya zarar verecek, bitki örtüsüne zarar verecek, doğa yok olacak. Ben bunların olmasını istemediğimden dolayı buradayım.

Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Yemen’de yarın başlayacak ve 5 gün devam edecek insani amaçlı ateşkes ilan ettiği bildirildi. Suudi Arabistan Haber Ajansı’nda yer alan habere göre, Koalisyon Güçleri Komutanlığı’nca yapılan yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin talebi üzerine, yarın yerel saatle 23:59’da başlayacak ve 5 gün boyunca ülkeye insani ve tıbbi yardımların girişine izin verecek ateşkesin ilan edilmesine karar verildiği duyuruldu. Açıklamada, ateşkes süresince koalisyon güçlerinin askeri operasyonlara ara vereceği, Şii Ensarullah Hareketi ile onların yandaşı güçlerin ülkenin herhangi bir bölgesinde gerçekleştireceği saldırıların ise karşılık bulacağı vurgulandı. DÜNYA

Mısır

Gemi kazası: 15 ölü

Nil Nehri’nde bir yolcu gemisi ile yük gemisinin çarpışması sonucu ikisi çocuk en az 15 kişi hayatını kaybetti. Şimdiye kadar 12 kişinin cesedine ulaşıldığı kazada, arama çalışmaları devam ediyor. Mısır İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, başkent Kahire’nin yakınlarında Nil Nehri’nde giden yolcu gemisi bir yük gemisi ile çarpıştı. Yolcu gemisinin alabora olduğu kazada, aralarında iki çocuğun da bulunduğu en az 15 sivilin boğulduğu bildirildi.Bakanlık kazanın geç saatlerde ve yolcu gemisinin batmasına neden olduğunu belirtti. Kaza sonrası hemen başlatılan arama kurtarma çalışmalarında ise şimdiye kadar toplam 6 kişinin kurtarıldığı, 12 kişinin ise cesedine ulaşıldığı aktarıldı. DÜNYA


KULTUR-SANAT

15

28 Temmuz 2015

Dört yıllık esaret bitti

“Pasaportumu aldığım an huzuruma kavuştum. Olması gereken buydu. Aslında bunu yıllar önce yapmaları gerekiyordu herhalde beni yeni anlamaya başladılar.” Muhalif sanatçı Ai Weiwei’nin 2011’de el konulan pasaportu 4 yıl sonra geri verildi. Instragam hesabında “Bugün bana bir pasaport geldi” başlığıyla pasaportunun fotoğrafını paylaştı. kültür - sanat didem arıkan

Çinli muhalif sanatçı Ai Weiwei dört yılın ardından, özgürlüğüne kavuştu. 2011’de Pekin’den Hong Kong’a uçacağı sırada pasaportuna el konularak ülke dışına çıkması yasaklanan sanatçı, dört yıldır başka ülkeye gidemiyordu ve sergilerini Çin’den yönlendirmek zorunda kalıyorduAi Weiwei Çinli bir modern sanatçı, heykel, sergi organizasyonu, fotoğraf ve film alanlarında aktif olmasının yanı sıra sosyal, siyasal ve kültürel bir eleştirmen ve yılmayan bir aktivist.Sanatçı, babası Çinli şair Ai Qing’ın,1958’de Sağ Karşıtı Hareket sırasında kınanarak, karısı Gao Ying ile beraber Xinjiang işçi kampına gönderilmesi nedeni ile 16 yaşına kadar Shihezi’de yaşamıştır. 1975’de ailesi ile Pekin’e geri dönmüştür. 1978’de Pekin Film Akademisi’ne giren sanatçı burada Çinli yönetmen Chen Kaige ve Zhang Yimou ile beraber okudu. 1981 - 1993 yılları arasında ise ABD’de çoğunlukla New York’ta hazır objelerle kavramsal sanat yaparak yaşadı.

Kendisini daha da ilgi çekici kılan Çin hükümetinin demokrasi ve insan hakları konularında duruşlarını her daim açık bir dille eleştirmesi ve bu eleştirilerini işlerine de taşıması kendisinin hükümetçe pek de onaylanmayan ve sevilmeyen bir sanatçı olmasıdır. 2008 Siçuan Depremi’nde yıkılan ve çok sayıda ölüme sebebiyet veren devlet okullarının inşaatı ve kullanılan yetersiz malzemeleri kamuoyu ile paylaşması hükümete yönelik eleştirilerinden bir örnek.

Sanatçının, ”Muhalif Sanatçı” olarak anılmasında hükümete yaptığı pek çok eleştirinin yanı sıra esas olarak Sichuan eyaletindeki depremde on binlerce kişi hayatını kaybetmesine yönelik eleştirilerinin etkisi daha büyük olmuştur.

lıklı çalışmasındaki “Hatırlama” adlı yerleştirmede, 9000 adet çocuk sırt çantası kullanarak depremde kızını kaybeden bir annenin şu cümlesini yazarak eleştirdi: “Bu dünyada mutlu bir şekilde yedi yıl yaşadı.” 2010’da Tate Modern’deki Ay çekirdekleri sergisiyle ünü“Bu dünyada mutlu bir şekilde nü pekiştirince, Çin’deki muhayedi yıl yaşadı.” lif eylemleri iyice göze batmaya Sanatçı depremde çok fazla sayıda başlar, takip ve taciz artar, soçocuğun ölmesini, 2009 yılında nunda 2011’de tutuklanır. Almanya’da açtığı Üzgünüm başSanatçı pasaportuna el konulduktan sonra da eleştirilerine devam etmiştir ancak bu sefer bireysel olarak. Örneğin seyahat engelini protesto etmek için, Beijing’teki stüdyosunun dışına, her sabah bir adet taze çiçek bırakmıştı. Sanatçı, pasaportuna kavuştu ve ülke dışına çıkabilecek artık; kardeşinin kendisine “Ülke dışına çıktıktan sonra ,tekrar Çin’e girmene izin verilmez ise…” endişesine yanıt olarak da şu sözleri söylemiştir; “Gitmeme izin veriyorlarsa, geri dönmeme de vereceklerdir her halde.”

Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali Başladı! Şiir,müzik,söyleşi ve panel…. Uluslararası İzmir Edebiyat Festivali tüm şiir,edebiyat ve müzik severleri bu muhteşem festivale davet ediyor. İzmir Büyük Şehir Belediyesince organize edilen festival 24 Temmuz-5 Eylül 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. 11 ilçede yapılacak panel, söyleşi, şiir ve müzik dinletilerin olacağı festivalin teması ise; “Edebiyat Özgürleştirir”. Romanya, Macaristan, Yunanistan ve Vietnam’dan edebiyatçıların katılacağı festival, 24 Temmuz’da “Türk Edebiyatında Kadın özgür-

Jake Gyllenhaal’ı ilk kez bir boksör olarak göreceğimiz film Southpaw.Bu nedenle Jace Gyllenhaal hayranları ayrı bir merakla bekliyor olacak bu filmi. Film, kariyerinin zirvesine çıkmaya çalışan başarılı bir boksörün,karısının ölümünden sonra kendisini uyuşturucu ve alkol batağında bulması ve bunun özel hayatına,kariyerine olan olumsuzluklardan kurtulma çabasını anlatıyor. Billy Hope, düştüğü bu deliğin en dip noktasında kızının velayetinin elinden alınması ve evini kaybetme ihtimaliyle tanışır.Bu noktada,tanıştığı eski bir boksör olan Tick ile içinde bulunduğu bu durumdan hem ruhsal hem de fiziksel olarak kurtulmanın yollarını arayacaktır. JANE GOT A GUN(2015) VİZYON TARİHİ : 4 EYLÜL 2015 (abd) Yönetmen: GAVİN 0’CONNOR Oyuncular: NATALİA PORTMAN, EWAN MCGREGOR Tür: WESTERN,AKSİYON, Dram

Korkunç Şüphe(2001) filminin de yönetmenliğini yapmış olan Gavin O’Connor’dan güzel bir film daha. Jane Got A Gun, Jane Hammond’ın, sekiz kurşun yemiş olan ve ölümle pençeleşen kanun kaçağı kocası Bill’i kurtarmak amacıyla, 10 yıldan fazladır görüşmediği eski sevgilisi Dan Frost’tan yardım istemesini ve bunun sonucunda gelişen olayları konu alan bir film. Filmin oyuncu kadrosunda Natalie Portman’ı Jane rolünde seyderken, güzel oyuncuya Ewan McGregor ve Joel Edgerton eşlik ediyor.

lüğü” adlı panelle saat 20:00’de Merkez Cumhuriyet Meydanı – Karaburun’da başladı.Panelde ilk gün; İnci Aral, Zeynep Oral, Latife Tekin konuşmacı olarak yer aldılar. Festivalin ilk günlerini kaçırdım diye üzülmeyin çünkü festival 5 Eylül’e kadar birbirinden değerli edebiyatçıları konuk edecek.Ve, festivalin en heyecanlı anlarını,5 Eylül’de festival kapanışını yapacak olan Küçük İskender ile yaşayacaksınız.O halde; “artık zamanın da üstünde şık bir şehirde mazgallara kapatılmış, büyüyemeyen çocuklar için...” bu muhteşem festivali kaçırmıyoruz! KÜLTÜR-SANAT

Güzellik algını değiştir Fotoğrafçı Carey Fruth’un oluşturduğu “American Beauty” adlı fotoğraf sergisinde 14 farklı kadın leylaklarla dolu bir yatağın üzerinde çıplak olarak poz verdi. Fotoğrafçı Carey Fruth

bu çalışmayı,popüler kültür dayatmasına karşı kadınların kendilerini güzel, özgüvenli ve daha seksi hissetmelerini sağlamak için hazırladığını ifade etti. KÜLTÜR-SANAT

Jurassic World, rekora doymuyor! Beyaz perdede hızlı bir başlangıç yapan Jurassic World,vizyona girdiği 12 Haziran’dan bu yana elde ettiği gişe hasılatıyla dünya genelinde rekor kırdı.Film, ilk hafta sonun-

SOUTHPAW(2015) Vizyon tarihi : 7 ağustos 2015 (abd) Yönetmen: ANtoine fugua Oyuncular: JAKE GYLLENHAL, RACHEL MCADAMS Tür: DRAM

da sadece ABD sınırları içerisinde 204 milyon dolar gişe hasılatı elde etti ve hafta sonu gişesinde toplamda 511 milyon dolarlık hasılata ulaşarak bir rekora imza attı. KÜLTÜR-SANAT

PİXELS(2015) VİZYON TARİHİ : 21 AĞUSTOS 2015 Yönetmen: CHRİS COLUMBUS Tür: BİLİM KURGU,KOMEDİ

Pixels, yönetmenliğini Chris Columbus’un yaptığı, 2015 Amerikan yapımı bir aksiyon/ animasyon filmidir.Başrollerinde komedi filmlerinin vazgeçilmez ismi Adam Sandler ve Games Of The Thrones filminin Tyrion’un yanı sıra Kevin James ve Josh Gad gibi oyuncularda yer almakta. Uzaylılar, atari oyunlarının video yayınlarını keşfetmişler ve bunları gerçek birer savaş ilanı zannedip video oyunları aracılığıyla Dünya’ya hücum ederler. ABD Başkanı Cooper ise PAC-MAN, Donkey Kong, Galaga, Centipede ve Space Invaders’ın saldırılarını engellemek için çareyi video oyunu kahramanlarından yardım istemek bulur.

HAFTANIN AJANDASI Oblivion/Akıl Dışı

Performans Belleği

24 Sanatçı 55 Resim

Organizasyonunu Orhan Cem Çetin’in yaptığı Oblivion sergisi, kainatta bilinen en karmaşık yapı olan insan beyninin gizemli yanlarını sunuyor. Bahçeşehir Üniversitesi Galata Kampüsündeki Bau Exp Galeri’de gerçekleşecek sergiyi 11 Haziran-31 Ağustos arasında ziyaret edebilirsiniz.

Plato Sanat’taki Performans Belleği sergisi, Türkiye’de sosyolojik sebeplerden ötürü çok gelişemeyen performans sanatının gelişimini desteklemeyi hedefliyor. Organizatörlüğünü Marcus Graf ’ın yaptığı sergiyi 10 Haziran-13 Eylül 2015 tarihlerin de görebilirsiniz.

Kuad Galeri, 2 Haziran - 1 Agustos 2015 arasında “İnce Ayarlı ve Çoğul” isimli sergiye tüm sanatseverleri bekliyor. Birçok sanatçının eserleriyle aynı anda tanışma fırsatı bulurum ve farklı enerjilerdeki sanat eserlerinin uyumu ilgimi çekiyor diyorsanız bu sergiyi kaçırmayın.

www


Dünyaya benzer gezegen NASA, Dünya’dan bin 400 ışık yılı uzaklıktaki Kuğu takım yıldızında dünyaya benzeyen bir gezegen bulunduğunu açıkladı. NASA’nın Washington’daki mer-

kezinde düzenlenen basın toplantısında 2009 yılında uzaya gönderilen Kepler teleskobu ile keşfedilena gelen “yaşanabilir mesafede” yer aldığı belirtildi.toplum

İşte AKP’nin güvenlik anlayışı;

IŞİD’in bombası serbest halkın bir tweeti yasak

Bir süredir ayak seslerini duyduğumuz savaşın en gerçek yüzünü bize yaşatmakta gecikmeyen geçici AKP hükümeti her yaptığı saldırganlıkta olduğu gibi savaş başlayınca da halkın haber alma özgürlüğünü kısıtladı. Muhalif haber sitelerine ve Twitter’a erişim engellendi.

İtalya’da bir kasabada 14:0016:00 saatleri arasında havlayan köpeklerin sahiplerine 500 Euro’ya kadar ceza uygulanacak. Yasağa uymayan köpek sahiplerine para cezası uygulanacak. Campania bölgesinde yer alan Controne kasabasındaki yasak kararı, Belediye Başkanı Nicola Pastore’nin talimatıyla alındı.

Manş denizini yüzerek geçmek İngiltere’ye kaçak yollardan girmeye çalışan göçmenlerin Fransa ve İngiltere arasındaki Manş denizini yüzerek, İngiltere’ye geçtikleri ortaya çıktı. İngiltere kıyısındaki Dover yakınlarında, bar sahibi Nigel Wyndmus bir gün küçük bir lastik bot gördü. Sahil güvenlikten bir filika, botun yanına yaklaşıyordu. Wyndmus yaşananları tatbikat zannetti. Sonra botta, İngiltere kıyılarına ayak basmaya çalışan kaçak göçmenlerin bulunduğunu farketti. Göçmenlerin hep konteynırlara gizlenerek geçmeye çalıştıklarına inanıldığını söyleyen Wyndmus, “İnsanların denizden botlarla gelmesini beklemiyorduk” diyor. Ama artık bilinmeyen sayıda göçmenin, Fransa kıyılarından İngiltere kıyılarına yüzmeye çalıştığı anlaşılıyor. toplum

18SORU can pekşen eskişehir - öğrenci

toplum birsen kaplanseren

Bir çoklarının ne zamandır geleceğini gördüğü savaş bütün gerçekliğiyle yüzümüze çarptı. Bu sürede, halkın en çok ihtiyacı olduğu anlarda, yine alınan komik bir kararla bazı muhalif haber siteleri ve sosyal medya erişime kapatıldı. Sosyal medya, yasadışı kitlesel eylem çağrılarına ilişkin çağrılar nedeniyle gibi anti demokratik bir karar ile erişeme engellendi. AKP hükümetinin imza attığı her kanlı, anti demokratik, halk tarafından kabul edilemez uygulamalarından sonra yaptığı, halkın haberleri alma özgürlüğünü kısıtlaması artık alışılagelmiş bir hal almaya başladı. Artık kanıksadığımız bir durum haline gelen halkın haber alma özgürlüğünün engellenmesi ne olursa olsun bunu anti demokratik olmaktan çıkarmıyor. Faşizmin dayanılmaz ağırlığı Bütün halk tarafından artık katlanıl-

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Sevebilmek 2. Başlıca özelliğiniz? Sessiz olmak 3. Mutluluk nedir? Mutsuz olmama hali 4. Mutsuzluk nedir? Çağrılmamak ( çağrılmayan yakup hep mutsuzdur) 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Yalan 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Zorbalık 7. En sevmediğiniz şey? Açıklama yapmak 8. En sevmediğiniz kişiler? Aptallar 9. En sevdiğiniz iş? Gözlem yapmak 10. En sevdiğiniz şair? Arthur Rimbaud 11. En sevdiğiniz yazar? Sylvia plath 12. Kahramanınız? Yok 13. Kadın kahramanınız? Yok 14. En sevdiğiniz çiçek? Karanfil 15. En sevdiğiniz renk? Sarı 16. En sevdiğiniz yemek? Mantııııııııııııı 17. En sevdiğiniz düstur? Her şey olabilir 18. En sevdiğiniz söz? Ben bir başkasıdır

Havlama yasağı

maz bir hal aldığı düşünülen AKP terörünün bir boyutu da halkın haber alma özgürlüğünün kısıtlanması oldu. IŞİD gibi bir terör örgütünün içimize kadar sızdığı, masum insanları katlettiği ve aynı IŞİD’e gönderilen silahları gören bir halk altı üstü bir tweet atmanın yasaklandığı bir ülkede yaşıyor olmanın dayanılmaz ağırlığı ile dolup taştı. Artık en basit özgürlüklerin dahi kısıtlandığı faşizmin doruklarında yaşanan bir ülke haline gelmiş olduk. Bugün yaşadığımız yeni bir durum değil tabi ki; Gezi zamanında da, yolsuzluk zamanında da, tapelerin yayınlandığı zamanda da yaşadıklarımız aynıydı. Yani bundan anlaşılan en basit haliyle, darbe koşullarına geri dönüşün açık ilanı gibi görünüyor. Darbe koşullarında yaşanan sansür zihniyetinin bir türünü yaşıyoruz bu günlerde. Unutmamalı ki halka bir tweet atmayı sakıncalı görenler uzun bir süre IŞİD’e terör örgütü demekten dahi imtina et-

ti. Bu halk sanıldığı gibi o kadar da balık hafızalı bir halk değil aslında. AKP duvarı Unutmak artık bu halk için öyle kolay olmuyor zaten. Yaşanılan olayların büyük yükü bu memleketteki her insanın omuzlarına çökmüş durumda. İşte bu yüzdendir ki artık tahammülde kalmadı. Bu yüzdendir ki, bir tweet atmanın, bir haberi okuyabilmenin kısacası bir bilgiye ulaşabilmenin daha doğrusu ulaşamamanın, o tweeti atamanın ne kadar ilkel bir durum olduğunu da herkes gözleriyle görmüş oluyor. Her durumda yapılan her haksızlıkta, her usulsüzlükte, her kanunsuzlukta insanların gözlerini bağlamaya çalışan bir AKP hükümeti duvar gibi duruyor karşımızda. Bu duvarı yıkabilmekte bu halka düşüyor yine yaşanan acıların ağırlığını taşımak yetmiyormuş gibi bir de bu kalın duvarı yıkmakla yükümlü oluyor insanlar.

Gaf yasağı İngiltere’de milletvekillerine, içkiliyken tweet atmamaları ve mesajlarını yollamadan önce 60 saniye beklemeleri uyarısında bulunuldu. BBC Türkçe’nin Independent’tan çevirdiği habere göre, Avam Kamarası başkanı tarafından hazırlatılan raporda, Twitter’da gaf yapmamak için öneriler sıralanıyor.

Aynı acıyı hissetmek ABD’li bir doktor özel bir rahatsızlık nedeniyle hastalarının acılarını hissedebiliyor. 33 yaşındaki doktor, sinestezi adı verilen hastalığı sayesinde kendisini hastalarına daha yakın hissettiğini söylüyor. Massachusetts General Hospital’daki Harvard Nöroloji Merkezi’nde nö-

Acımasızlık

rolog olarak çalışan ve sinestezi hastası olan 33 yaşındaki Jose Salinas, bu hastalığı nedeniyle hastaları ile aynı acıyı hissedebiliyor. Salinas örneğin refleksini ölçmek için hastasının dizine çekiçle vurduğunda, kendi dizine vurulmuş gibi bu acıyı hissedebiliyor.toplum

Biyolojik baba Spermlerini ücretsiz olarak kadınlara bağışlayan 26 yaşındaki Kenzie Kilpatrick, 13 ayda 9 farklı kadından, 10 çocuğun biyolojik babası oldu. Kilpatrick amacının kendisine internet üzerinden başvuran kadınlara yardım etmek olduğunu belirtiyor. Kilpatrick’in şu an depresyonda olduğu öğrenildi.

Kiracının acı intikamı

Almanya’nın Münih kentindeki bir kiracı olarak oturduğu daireyi boşaltması için tahliye kararı çıkınca daireyi havaya uçurdu.Kentin Sendling semtindeki Zillertal Caddesi üzerindeki bir binadaki dairede oturan 34 yaşındaki Patrick L. olay sonrası kayıplara karıştı. Kiracının, dairesine yerleştirdiği beş kiloluk bütan gaz tüpünü ateşleyip patlamaya neden olduğu ve patlamadan çok kısa bir süre önce olay yerinden kaçtığı saptandı. toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.