208

Page 1

Onları öldürdüler onbinler ayaklandı Ankara’da yapılacak olan Barış Mitingi henüz başlamadan gerçekleştirilen bombalı saldırının ardından tüm Türkiye sokaklara döküldü. Savaş ortamı ile halk üzerinde yaratılmak istenen korku, Ankara katliamında tutmadı. On binlerce kişi bulunduğu illerde meydanlara çıktı. güncel 03

10 Ekİm 2015 Ankara Unutmayacağız Güzel günlerin habercisi...

13 Ekim 2015 Salı Sayı: 208 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Ankara’daki katliam ile kaybettiğimiz insanlarımızı saygı ile anıyoruz. Yarın Gazetesi olarak bu saldırıyı kınıyor ve bu hafta arka kapağımızı devlet eliyle yapılan bu katliamda hayatını kaybeden tüm canlarımızın anısına ayırıyoruz. sayfa 16

cenazelerden )

katıl erdogan sloganı yukselıyor

Ankara’da sendikaların çağrısı gerçekleştirilecek Barış Mitingi’ne bombalı saldırı gerçekleştirildi. Barış için Ankara’ya gelen onlarca insan henüz miting alanına gelmeden can verirken cenazelerden tek bir ses yükseliyor: “Katil Erdoğan”.

Barışa ı bomba yağd

onlarımcıaz insan i can verd

Bakan İpek, “İstifa edecekmisiniz?” sorusuna, sırıtarak karşılık verdi

Güle oynaya katletmişler

İçişleri Bakanı’na sorulan “İstifa düşünüyor musunuz?” sorusuna gülen Kenan İpek tepki çekti. güncel 04

Ankara’nın göbeğinde onlarca insanı katlettiler

Erdoğan, açıklamasıyla yüreklere adeta su serpti (!)

“Kınıyorum” Ankara’ya barış için getirilen bayrak ve Eylemlerde kuş uçurtmayan polis katliapankartlarda katledilen insanlar taşındı ma önlem almadığı gibi halka saldırdı

Saldırının ardından çekilen bu kare yıllar da geçse hafızalarda kalacak

Katliama karşı #HayatıDurduruyoruz Demirtaş’ın katliama ilişkin açıklamaları ana akım medyada yayınlanmıyor

Ankara’daki katliamın ardından tüm ülke hayatı durdurdu. Liseler, üniversiteler ders yapmazken, sendikaların çağrısıyla emekçiler 2 gün greve çıktı. gençlİk 11

Ülkede yaşanan savaş ve katliamlar ortamını iktidarını korumak için hergün biraz daha tırmandıran Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ankara katliamının ardından yalnızca “Kınıyorum” demekle yetindi. güncel 04

Selahattin Demirtaş: Sorumlusu devlet Ankara katliamının ardından konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, katliamdan bizzat devletin sorumlu olduğunun altını çizdi. IŞİD’in saldırıyı gerçekleştirdiği iddialarına ise Demirtaş, “Devletin haberi olmadan IŞİD’in Ankara’da nasıl böyle bir saldırı yapabileceği” sorusunu yöneltti. güncel 04

Davutoğlu, Suruç’ta parçalara ayrılan canlı bombayı adalete teslim etmiş

Halkla dalga geçiyor

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara katliamının ardından halka sözde “güven” vermek için “Suruç bombacısını adalete teslim ettiklerini” açıkladı. Davutoğlu’nun parçalanmış bir cesedi nasıl adalete teslim ettiği ise merak konusu... güncel 04


YESiL SAYFA

02

13 Ekim 2015

Tuzla sahilinde insan zinciri

Tuzla sahil şeridinde, İTÜ denizcilik fakültesi ile İDO iskelesi arasındaki denizin doldurulması projesinin iptal edilmesini isteyen Tuzla halkı, sahil şeridini çevreleyen şantiye sınırları önünde insan zinciri oluşturdu. “Tuzla Sahiline Dokunma” yazılı pankart eşliğinde dolgu alanı yapılacak deniz kıyısı boyunca yürüyen grup, “Tuzla sahili Tuzla halkının” sloganları eşliğinde kazı çalışmalarının yapıldığı alanda basın açıklaması yaptı. Yapılan açıklamada “Sahil şeridinin doldurulması ve raylı sistemin kurulması ile Tuzla halkının artık deniz kenarına ulaşması, neredeyse imkansız hale gelmiştir. Denizcilik Fakültesi ile İDO İskelesi arasındaki alanda denizin doldurularak yeni işgal alanları yaratılmaya çalışılmaktadır. Genel seçime çeyrek kala hızlanan bu çalışmalar kimlerin hangi rantları elde edeceği konusunda bizlere bilgi vermektedir” denildi. YARIN YEŞİL SAYFA

Ne Rusya’dan ne Japonya’dan Nükleere hayır! yeşil sayfa melek önder

Beton kafalılar eksik olsun Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Esenler’de geri dönüşümden elde edilen 500 bin defterin öğrencilere dağıtımı ve Cevizli Bahçe Kentsel Dönüşüm konutlarının temel atma törenine katıldı. Cevizli Bahçe Kentsel Dönüşüm konutlarının temel atma törenine de canlı yayınla katılan bakan Güllüce, “Beton makinesinin sesi bu ülkede hiç eksik olmasın. Bu beton makinası -ben inşaat mühendisiyim- çok keyif alırım onun sesinden böyle pat pat pat vurdukça. Türkiye kalkınıyor, kalkınacak gelişecek. 2023 ve 2071 hedeflerine gidiyor. O beton pompa vurmaya başlayacak. Türkiye birilerine rağmen kalkınacak. Bu beton pompaları hiç durmasın. Rabbim bu ülkeyi hep böyle kalkındırsın.” diye konuştu. YARIN YEŞİL SAYFA

Suriye’de buluna IŞID’e sınırları açan, besleyen, tırlarla silah taşıyan TC devleti; Rusya’nın Suriye’ye müdahale etmesinden rahatsız. Suriye’yi yangın yerine çevirenler, binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin evini terk etmesine neden olanlar; geçtiğimiz hafta Ankara’da barış isteyen onlarca insanımızı katletti. Rusya’nın IŞID hedeflerine hava operasyonu yapmaya başlaması ile Rusya Türkiye hava sahasında ihlallere başladı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan “sert” açıklamalar geldi. Erdoğan, Rusya’nın Türkiye’nin hava sahasının ihlal etmesiyle, NATO hava sahasını ihlal ettiğini belirtti. Doğalgazda Türkiye’nin Rusya’ya

Rusya’nın Türkiye hava sahasında ihlallere başlaması üzerine Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan açıklamalar geldi. Erdoğan, Rusya’nın Türkiye’nin hava sahasının ihlaliyle ilgili açıklamalarında, Rus Rosatom’un yaptığı Mersin Akkuyu Nükleer Santralle ilgili de açıklama yaptı. bağımlı olduğunun hatırlatılması ve Akkuyu gibi projelerin nasıl etkileneceği ile ilgili sorulan soruya Erdoğan, “Mersin Akkuyu’yu Ruslar yapmaz ise bir başkası gelir yapar. Rusya da iyi düşünmek durumundadır” diyerek cevapladı. Erdoğan’ın açıklamasının ardından, Japon Toshiba firmasından da bir açıklama gelmesiyle, proje ile ilgili tartışmalar yeniden gündeme geldi. Japon Mitsubishi şirketinin, Türkiye’de kurulacak Sinop Nükleer Enerji Santrali’nde yetkili şirket olduğunu hatırlatan, Toshiba’nın İş Geliştirme Yöneticisi Fujita, “Türkiye’nin

Akkuyu Nükleer Santrali inşaatın başlamasıyla tahribata başladı.

Ne Sinop’a, ne Mersin’e ne de Trakya’ya nükleer santral istemiyoruz.

3. havalimanı finansmanı kamu bankalarından

Mahkeme kararına rağmen tahribat sürüyor Antalya’nın Kaş ilçesinde 3. derece doğal sit alanı olan İnceboğaz Plajı’na Kaş Belediyesi tarafından yapılmak istenen ‘Piknik ve Mesire Yeri Düzenlemesi’ projesi Antalya 4. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararına rağmen devam ediyor. Soyunma odası, tuvalet, büfe, kapalı alanlı kır gazinosu, betonarme su deposu inşaatı ile sahile dökülecek kaba beton üzerine doğal kayrak taşı döşenmesini içeren proje mahkeme tarafından ‘telafisi imkânsız zararlar doğabileceği’ gerekçesiyle durdurulmuştu. Mahkemenin geçici durdurma kararıyla, sahile çivi bile çakılamayacağı belirtilmesine rağmen belediye alana girerek tahribatta bulunmuş. Antalya Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na, Kaş Kaymakamlığı’na ve Kaş Belediyesi’ne konu ile ilgili dilekçe verildiği belirtildi. YARIN YEŞİL SAYFA

Yeşil Takvim:

Sürdürülebilir Yaşam Konferansı: 2015 BURSA- 14 Ekim Validebağ’dan Tüm Yurda Çevre Hakkı Mücadelesi- 14 Ekim Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim İklim Forumu- 12/13 Kasım Vegfest Türkiye- 31 Aralık/1 Ocak

istemesi halinde, yeni bir nükleer santral projesinde söz sahibi olmak istediklerini bildirdi. Türkiye’de kurulacak nükleer enerjinin bir parçası olmak istiyoruz.” dedi. Bu açıklamaların ardından, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Rus devlet nükleer enerji şirketi Rosatom’dan yapılan açıklamalarda ise projede herhangi bir sorun ya da değişiklik olmadığı ve projenin planlandığı şekilde devam ettiği belirtildi. Ancak ne Rusya’nın ne de Japonya’nın yapacağı hiçbir nükleer santrali halk istemiyor.

Çernobil felaketiyle birçok insanımızı toprağı vermiş, Fukuşima’daki patlamalar ve radyoaktif sızıntının etkileri hala sürerken, dünyada nükleer santrallerin sayısı giderek azalırken iktidarın nükleer inadını anlamak güç. Yapılmak istenen nükleer santrallerle Akdeniz ve Karadeniz birer nükleer atık çöplüğüne dönecek. Nükleer santrali, evdeki tüp gazla bir tutan zihniyetin kar hırsına, doğa ve yaşamı yok etmelerine izin vermeyeceğiz. Enerjinin “nereden”, “nasıl” ve “kimin için/ne için” sorularının sorulmadan, nükleer enerjinin bugüne kadar yeryüzünde yarattığı tahribat görülmeden, Sinop’a, Mersin’e ve Trakya’ya nükleer santral yapılmak istenen projelerle insanların hayatları üzerinde oyun oynamasına halk izin vermeyecek.

Dilovası’ndaki tek yeşil alan Adatepe’de yeşil kavgası sürüyor

Kocaeli’de sanayi ve konut alanlarının iç içe girdiği Dilovası İlçesi’nde, yoğun sanayi tesislerinin arasında tek yeşil alan olarak göze çarpan ve mesire yeri olarak da kullanılan Adatepe’nin çevresi tamamen kimyasal tank depolarıyla çevrildi. Mahkeme kararlarına rağmen şirketler, çam fidanlarını keserek ilçenin nefes deposuna yeni tanklar için kazı çalışmasını son sürat devam ettiriyor. Daha önce buradaki bir firmanın, arazinin kendilerine ait olduğunu, yıllar önce burasını 49 yıllığına kiraladıklarını iddia ederek,

kimyasal madde depolama tankı koymak için ağaçları kesmeye başlaması üzerine davalar açılmış ve çalışmalar durdurulmuştu. Dilovası sakinleri, devlet ormanlarının kiraya verilemeyeceğini belirtiyor. Bazı firmaların tank depoları yapmaların, Yeşil Alanları Koruma ve Kalkındırma Derneği organizasyonuyla ilçe halkı, kitle örgütleri, muhtarlar, CHP ve HDP ilçe başkanlarının katılımıyla geçtiğimiz hafta eylem yapıldı. Dilovası sakinleri, Adatepe’de çadır kurduklarını ve sorun çözülene kadar nöbet tutacaklarını belirtti. YARIN YEŞİL SAYFA

Kuzey Ormanları’nı yok eden, kentin kuzeyini yapılaşmaya açan üçüncü havalimanı projesi için 4.5 milyar avroluk kredinin yüzde 70’inin kamu bankaları tarafından karşılanacağı açıklandı. Projeyi üstlenicisi Cengiz-Kolin-Limak-Mapa konsorsiyumundan Limak’ın patronu Nihat Özdemir, “Yapı Kredi çekilmeden önce paketin ağırlığı yüzde 60’a 40’tı. Ancak Yapı Kredi çekildikten sonra yüzde 70 kamu

bankaları, yüzde 30 özel bankalar olacak gibi şekillendi” diye konuştu. Finansman paketini 19 Ekim’de imzalamayı planladıklarını belirten Özdemir, “Üçüncü havalimanının yapımı hızla ilerliyor. Finansmanını çözdük gibi, bir iki ufak nokta kaldı. İnşallah bu ay sonlandıracağız” dedi. Bu bankalar Finansbank, Garanti Bankası ve Denizbank ile kamu bankaları Ziraat, Halkbank ve Vakıfbank. YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL 03 Cenazelerden katil Erdoğan sloganı yükseliyor 13 Ekim 2015

Sizce Ankara katliamının sorumlusu kim? LAMİ ÖZGEN KESK GENEL BAŞKANI

AKP hükümetidir Bütün kitlesel katliamların sorumlusu hükümetler olmuştur. Bu katliamın sorumlusu da AKP hükümetidir. Aksini kendilerinin ispat etmeleri gerekmektedir. BAYAZIT İLHAN TTB BAŞKANI

İktidar sorumludur Katliamın gelişmesine zemin hazırlayan, engellemeyen, gerekli tedbirleri almayan, insanların demokratik haklarını kullanmasını sağmayan iktidar bu katliamın gerçek sorumlusudur.

10 Ekim Ankara’da gerçekleştirilen Barış ve Emek Mitingi’nde canlı bomba patlatıldı. Patlama sonrasında geniş tepkilerin sonucu olarak Türkiye’de 3 günlük yas ilan edildi. 39 ile ateş düşerken, 128 kişi patlamada hayatını kaybetti. Yoğunbakımda tedavisi sürenlerden yeni can kayıpları olmasından endişe ediliyor. güncel hilal türkben

10 Ekim Cumartesi günü DİSK, KESK, TTB, TMMOB, bir çok siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek düzenlediği Emek, Barış, Demokrasi Mitinginde bomba patlatıldı. Patlama sonrasında 128 kişinin hayatını kaybettiği ve yüzlerce yaralının olduğu katliamda hiçbir güvenlik önleminin alınmayışı akıllarda soru işareti bırakırken; patlama öncesinde ortalıkta görünmeyen güvenlik güçleri patlama sonrasında Ankara Sıhhıye Meydanında yapılan cenazelere sahip çıkmak isteyen yurttaşlara saldırdı. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla patlama sonrası iki günlük grev, üç günlük yas kararı alınırken; yapılan eylemlerde ve Barış şehitleri cenazesinde “Katil Erdoğan’’ sloganları dikkat çekti.

yurttaşlara çevik kuvvet takviyesi yapılarak saldırılırken; meydanda bir dakikadan fazla “Katil Erdoğan” ve “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek sloganları atıldı. HDP Eş Genel Başkanlarının da bulunduğu anma töreninde Demirtaş, “Ülke bizim diyenler halka hesap vereceksiniz. Direnerek kazanacağız’’ açıklamasında bulundu.

Türkiye cenazelerini uğurluyor Ankara’da meydana gelen patlamada hayatlarını kaybedenlerin cenazeleri uğurlanmaya başlandı. Adana, Ankara, Gaziantep, Bursa, Çorlu, Denizli, Didim, Diyarbakır, Eskişehir, Hatay, İstanbul, Maraş ve Malatya’da cenaze törenleri gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen törenlerde “Katilleri Tanıyoruz, Hesabını Soracağız’’ yazılı pankartlar öne çıkarken; Ankara’da yaşamını yitiren HDP Milletvekili Kübra Mollaoğlu ceKatliamın yapıldığı yere nazesi ise İstanbul Karaca Ahmet karanfiller bırakıldı mezarlığında defnedildi. Yüzlerce 10 Ekim 2015 günü Ankara’da kadının tek ses olduğu cenazede Barış Mitinginde patlama sonra- Kübra Mollaoğlu son yolculuğusında hayatını kaybedenler için na uğurlandı. toplu anma ve uğurlama törenine polis saldırdı. Tüm patlama ala- DİSK,KESK,TTB,TMMOB nının köpüklü su ile yıkanmasına grev çağrısında bulundu rağmen delil arıyoruz bahanesi ile Ankara’daki katliamın ardından patlamanın olduğu yeri kapatan DİSK, KESK, TTB ve TMMOB polis alana kimseyi almazken; ba- yaptığı basın açıklamasında yas rikatın önünde açıklama yapan he- ilan ettiklerini açıkladı. Türkiye geyet; “Bu alçaklığı unutmayacağız’’ nelinde 3 günlük yas ilan edilirken diyerek cenazeleri uğurlamak için sosyal medyadan da tepki gecikSıhhıye Meydanına geçti. Cenaze- medi. Twitter’da #HayatıDurduruler uğurlanırken polisin ilk seferde yoruz ve #SesÇıkarHayatDursun izin vermediği Ankara Garı önü- etiketiyle tüm Türkiye’de evlerde ne karanfil bırakılabildi.Sıhhıye insanlar tencere tava çalarak tepMeydanında cenazelerini bekleyen kilerini gösterdiler.

Tokat; Zile’deki adliye önünde toplanan Eğitim-Sen ve KESK Üyeleri grev ve boykot eyleminde.

KANİ BEKO DİSK GENEL BAŞKANI

İçişleri bakanı ve Ankara valisi Ankara valisi, İçişleri bakanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı, MİT merkezi miting olacağını biliyorlardı. En büyük zafiyeti de gösteren Ankara valisi ve içişleri bakanı. MEHMET SOĞANCI TMMOB

Halka düşman olanlardır Bu katliamın gerçek sorumluları bu ülkede ben insanım, ben emekten yanayım, halktan yanayım diyenlerin karşısında olanlardır. Bu katliamın gerçek sorumluları halka düşman olanlardır.

Tekirdağ’da hayatı durduruyoruz diyenler buluştu

CAN ERSOY EHP MK ÜYESİ

Sorumlusu devlettir Erdoğan ve onun hükümetidir. Başkent’in ortasında, birçok kamu kurumuna çok yakın bir yerde bomba patlatılıyorsa ve o sabah Ankara’da bomba alarmı olduğu da biliniyorken sorumlusu devlettir.

İzmir Emek Barış ve Demokrasi güçleri İzmir halkı ile bir araya gelerek yürüyüş gerçekleştirdi.

ERTUĞRUL KÜRKÇÜ HDP MİLLETVEKİLİ

Merkezi Ankara’dır Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığında kurulmuş olan özel örgüttür. Onların IŞİD içindeki uzantıları ve bağlantılarıdır. Planlamanın merkezi Ankara’dır.

Ankara katliamında ölenlerin cenazeleri Ümraniye’ye getirildi. EHP Gen.Bşk.Sibel Uzun da yürüyüşe katıldı.

SULTAN ULUSOY ESP GENEL BAŞKANI

Saray gladyosudur Halklarımız bu katliamın sorumlusunun saray gladyosu olduğunu çok iyi biliyor. biz bu katilleri Amed’den Suruç’tan tanıyoruz. Halklarımız bu katliamın hesabını mutlaka soracaktır. OYA ERSOY HALKEVLERİ GENEL BAŞKANI

Barıştan rahatsız olanlardır 100 binler bir tek amaç için bir araya geldi: eşit özgür bir ülke için, barış için, saray düzenine karşı oldukları için. Bu katliamın sorumlusu bu sesin çıkmasından rahatsız olandır. FEVZİ AYBER EMEP MERKEZ YÖNETİCİSİ

Tek sorumlu devlettir Adana, Mersin, Suruç ve geçmiş katliamları da düşündüğümüzde faillerin ortaya çıkarılmaması, on binlerce insanın geleceği gün hiçbir önlemin alınması nedeniyle bu katliamın tek sorumlusu devlettir VELİ AĞBABA CHP MİLLETVEKİLİ

Nefreti körükleyenlerdir Kuşkusuz şimdiye kadar bu işi nefret olayına dönüştürenler her kimse katliamın ana sorumlusudur.


04

GUNCEL 13 Ekim 2015

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Kurtla yiyip sahibiyle ağlayanlar

Belki yüzden fazla insanımızı Ankara’daki patlamalarda kaybettik. Hepimiz ölebilirdik. Biz sağ kalanlardan olduk. Şimdi bize deniyor ki “Üslubunuza dikkat edin”. Bu üsluplara dikkat ettiriciler her zaman gericiliğin, kötülüğün, alçaklığın tarafındadırlar. Bu bir kuraldır. Gerçeğin üstünü kapatabilmenin bir çırpınışı olarak böyle yaparlar. Hiçbir iyi insan ciğerleri yanan birinin çığlığında üslup sorunu aramaz. Ne demeyecekmişiz? “Katil devlettir” demeyecekmişiz. Ağzımızdan burnumuzdan kan boşanırken, aynı zamanda susacakmışız. Bizi kimin kanattığını da söylemeyecekmişiz. Hatta bunu yapan söylese bile. * Her türlü devlet cinayet işler ve katliamlar yapar. Bunda zaten şaşıracak hiçbir şey yoktur. Hitler Almanya’sı, Saddam’ın Irak’ı, Pinochet’nin Şili’si böyle devletlerdir. Her kıta böyle ülkelerin örnekleriyle doludur. Çok büyük katliamlardan sorumludurlar. John F. Kennedy suikastını karanlıkta bırakan, çok demokratik görünen ABD’nin kendisidir. Her gün dünyanın dört bir köşesinde devletlerin açıktan ya da gizlenerek uyguladıkları şiddete direnen toplumları izliyoruz. Türkiye’deki devlet veyahut derin devlet de topluma yönelik şiddeti defalarca uyguladı. Emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu’na verdiği bir röportajda, 6-7 Eylül olaylarını, “Mükemmel bir özel harp harekatıydı,

amacına da ulaştı” diye anlatmıştı. Bu hiç kimsenin bir iddiası değil, generalin kendi sözleriydi. 2011’de, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dersim katliamıyla ilgili dört belge açıklayıp “Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum” dedi. Aynı zamanda CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu da özür dilemeye davet etti. Bu katliamları ya da provokasyonları devletin yaptığını apaçık söyleyenler, bundan gurur duyanlar ya da özür dileyenler bizzat devlet mekanizmasında görev almış kişilerdi. Devlet mekanizmasının böyle çalıştığı ve bu gerçeği bu mekanizmalarda yer alan insanların apaçık ifade ettiğine dair örnekleri Kenan Evren’den, Ayhan Çarkın’a kadar uzatabiliriz. Bu ülkenin son dönemine damga vuran davalar Susurluk’tu, Ergenokon’du. Burada derin devlet yargılandı. Devletin bu yapılanmaları topluma şiddet uygulamış olmakla biliniyordu. Bu ülke gözaltında kayıpların, faili meçhullerin ülkesi. Yüzlerce, binlerce insanı kim kaybediyor? Kim bu kadar insanı yutabilir? Nasıl bu kadar çok cinayetin faili bulunmaz? Bu kadar büyük bir hata ancak devlet kadar büyük bir organizasyon tarafından yapılabilir. Bu kadar fazla suçu işlemeye başka kimsenin imkanı elvermez. Birincisi, devletler bunları yapar. İkincisi, bizim devletimizdeki görevliler zaten bunları yaptıklarını söylüyorlar. Üçüncüsü, bu kadar büyük şiddet pratiklerini devletten başkası gerçekleştiremez. * Erdoğan 7 Haziran seçimleri sonucunda anayasa yapabilme imkanını kaybettiği gibi, tek başına hükümet olabilme imkanını da kaybetti. Bunu kabul etmiyor. 7 Haziran’a giden zaman diliminde provokasyonlar zincirini tam anlamıyla hayata geçiremediğini saptadı. Bu nedenle ona baştan sona, yeni bir seçim süresi gerekiyordu. Yapacaklarını tam anlamıyla yetiştire-

memişti. 1 Kasım seçimlerine giden bu süre zarfında asıl istediklerini, en planlı bir şekilde uygulama imkanı bulabilmek üzere harekete geçti. İşte şimdi bu imkanı bulmuş durumda. Başımıza gelen her şey onun eseridir. * Terör örgütlerinin lanetlenmesi hepimizle alay edilmesidir. Ankara’daki patlamayı hiçbir örgüt yapmadı. Bu patlamayı yapma nedeni olabilecek tek bir örgüt var o da IŞİD. Diyelim ki Türkiye devletinin ona karşı “tedbir” almasına kızdı. Bu durumda ne yapardı? Gider bizzat devletin tezahür ettiği bir yere saldırırdı. Karakola saldırırdı, bir resmi daireye saldırırdı. Gelgelelim öyle yapmadı. IŞİD önce Diyarbakır mitingine, sonra Suruç’taki sosyalist gençlere, sonra da bütün muhaliflerin bir araya gelip barış istedikleri mitinge saldırdı. Nasıl oluyor da IŞİD, AKP’nin söylemiyle “aslında tüm ülkemize” saldırıyor iken her seferinde AKP’ye muhalif olanlara saldırıyor? Neden, her IŞİD saldırısında ölen ya Kürt ya da solcu? AKP’nin kendisinden öte gördüğü bütün toplumsal kategoriler, IŞİD bombacıları tarafından gadre uğratılmış durumda. Bu nasıl olabilir? IŞİD, Kürtlere saldırdığı gibi onunla en yakın ittifak halinde olan bir sosyalist yapıya da hiç hata yapmadan saldırabiliyor. Bu dengeleri nasıl bu kadar iyi biliyor? O mu biliyor yoksa bu dengeleri çok iyi bilen birileri mi ona anlatıyor? * “İstifa edecek misiniz” sorusuna karşı verilen gülme tepkisi, sinirlerin bir anda boşalmasıdır. “Kimi kime şikayet ediyorsunuz, kimi nerden istifa ettiriyorsunuz” duygusudur bu. “Güvenlik zafiyeti yoktur” lafıysa hazırlanmış bir laftır. Bu sefer Diyarbakır’da yapılan hata yapılmamıştır.

Bomba mitingin ortasında patlamış değildir. Çünkü o zaman “Neden miting alanına girerken bombalar yakalanmadı?” denilecekti. Böyle yaparak sorumlular bombayı yakalamak sorumluluğundan kurtulmuş kabul etmektedir kendilerini. Sorun şu ki, kendisini buna çok fazla inandırmış durumdadırlar. Yüzden fazla insanın öldüğü bir durumda “zafiyet yok” demek başka türlü mümkün olabilir mi? Bu, en başında alınmış bir ekip kararıdır. Bir ekip ruh halidir. Bir ekip tutumudur. Bu söylenecekti, çünkü bomba mitingde patlamamış olacaktı. O nedenle çat diye bu cevap geldi. Onlar en baştan karar verildiği gibi “zafiyet yok” deyip işi bitirmişlerdi. An gelmiş laf söylenmiş ve sinirler artık boşalmıştı. Bakanın gülmesi ondan. Bakan iffetli olacak. İstifa etmesini bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak! * Birileri yapmazlar herhalde dediğimiz her şeyi yapıyor. O biri ve birileri dış mihraklar değil, iç mihraklar da değil, terör örgütleri de değil. Delirmiş bombacılar da değil. Bu güne kadar gerçekleşen faili meçhullerdeki meçhul kimse o. Bu kadar meçhul olabilmeyi başarabilme kabiliyeti olan kimse o. “Beni meçhul kabul edeceksin” diye dayatabilen kimse o. Onun bugünkü temsilcisi. Bizi öldürtüyorlar ve sonra “Bu saldırı hepimize yapılmış bir saldırıdır” diyorlar. Kurtla yiyip, sahibiyle ağlıyorlar. Bütün bunları yapanı ve onun yanı sıra yapanları biliyorsak mücadele hedefimiz onlar olmalıdır. Hedef şaşırmanın hiç alemi yok. Eğer hedefleri biraz daha şaşırmaya devam edersek, bomba patlamayan yerimiz kalmayacak. hakanozturk17@gmail.com

Adalet Bakanı o koltukta oturamaz

Ankara’daki katliamın ardından CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile Başbakan Davutoğlu Çankaya Köşkü’nde bir araya geldi. Görüşme sonrası açıklama yapan Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı Selami Altınok ve Adalet Bakanı Kenan İpek’in istifa etmesi gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Sayın Davutoğlu’na İçişleri Bakanının istifa etmesi gerektiğini ifade ettim. Adalet Bakanı görüntüsü tam bir ibretlik. Toplum derin bir travma yaşıyor, Adalet Bakanı sadece gülümsüyor. Bu bakan o koltukta oturamaz. Eğer topluma saygı gösteriyorlarsa, bu ülkenin insanlarına saygı gösteriyorlarsa, iki bakanın da görevlerinden ayrılmaları gerekiyor. Bu talebi Sayın Davutoğlu’na bildirdim. İki bakan da eğer bu halka, ölen insanlara, onların ailelerine saygı gösteriyorlarsa, görevlerinden ayrılmalılar. Siyasi sorumluluğun gereğini yerine getirmeliler”. GÜNCEL

Erdoğan utanmadan konuştu: Kınıyorum

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Ankara’da düzenlenen bombalı saldırıyla ilgili yazılı açıklamada bulundu. Başkan olamayacağını anlayınca 128 kişiyi katleden Erdoğan utanmadan birlik ve beraberlikten bahsetti. Erdoğan onlarca insanın öldüğü saldırıda garın camlarını düşünürken şunu unutuyor insanlar hayatları pahasına barış için mücadele etmeye devam ediyor. Erdoğan’ın savaş söylemlerine karşı Barış isteyen halk katledilirken Erdoğan konuşmasında şunları söyledi; “Kaynağı, söylemi, amacı ne olursa olsun her türlü terör eyleminin ve terör örgütünün karşısındayız ve hep birlikte de karşısıdna olmak mecburiyetindeyiz. Teröre en büyük desteği terör eylemleri ve terör örgütleri karşısında çifte standartla hareket edenler vermektedir.” Ancak Erdoğan’ın gözden kaçırdığı bir şey var. Halk çok iyi biliyor ki o bombayı Ankara’nın göbeğine kendi elleriyle Erdoğan bırakmıştır.. GÜNCEL

Yapılan açıklamalar katilleri ele veriyor

Sorumlusu devlettir 10 Ekim Barış Miting’inde barış isteyen halka karşı yapılan saldırı sonucunda resmi açıklamalara göre 97 kişi katledildi. Saldırı sonrası AKP yaptığı açıklamalarla 97 kişinin katledildiği, yüzlerce insanın yaralandığı patlamayı normalleştirmeye, patlamanın ve ölen insanların suçunu üzerinden atmaya çalıştı. Ancak AKP’nin halktan destek gormesi giderek zor hale geliyor. güncel Gülçin Çıvgın

10 Ekim Barış Miting’inde barış isteyen halka karşı yapılan saldırı sonucunda 97 kişi katledildi. Barış mitinginde insanların katledilmesinin ardından arkadaşlarını, yakınlarını arayan, yaralılarını hastahaneye yetiştirmeye çalışan halka da polis saldırdı. İnsanların parçaları yollara saçılırken bir de üzerlerine gaz bombaları atıldı, tazyikli su sıkıldı. Saldırı sonrası halk Davutoğlu’na ve İçişleri Bakanına “İstifa et” derken Davutoğlu yaptığı açıklamalarla katliamı direkt kendilerinin yaptığını ve amaçlarına ulaşmaktan dolayı rahatlık hissettiklerini belli etti. “Bugüne kadar neyin failini buldunuz?” Onlarca insanın öldüğü, yüzlerce insanın yaralandığı saldırıda dev-

letin güvenlik zafiyetinin olmadığını söyleyen Davutoğlu, failleri yakalayacaklarını kendini patlatan Suruç bombacısını yakalayıp hukuka teslim ettiklerini ifade etti. Ankara’nın merkezinde MİT’e 2 km uzaklıkta bir yerde patlayan bir bombadan heberinin olmadığını söyleyen Erdoğan, Davutoğlu, MİT görünen o ki açıkça yalan söylüyor. Kendilerine muhalif olan kesimi dakika dakika takip eden ve yaptıkları her şeyden haberdar olan AKP nasıl oluyorsa Ankara’nın göbeğinde patlayan bombadan haberdar olamıyor. Bu toplumun her kesimi tarafından görülüyorken diğer siyasi partiler de buna karşı açıklamalarda bulundular. Demirtaş Davutoğlu’nun açıklamasına “Utanmadan sıkılmadan bir Başbakan olarak ‘Suruç katliamının sanığını yakaladık, bunu da Ada-

lete teslim ettik’ dediniz bir Başbakan olarak. Bir saat önce söyledin bunu, ‘Abdurahman Açıkgöz’ü yakaladık, Adalet’e teslim ettik’ diyorsun. Abdurahman Açıkgöz canlı bomba, orada paramparça oldu. Kimi yakaladın nereye teslim ettin. Bütün Türkiye’nin gözünün içine baka baka yalan söyleyen adamdan hayır gelir mi? Bugüne kadar hangi katliamın sonuçlarını, faillerini arkasındaki güçleri ortaya çıkardın. Hangisini yaptınız? Roboski’yi mi yaptınız, Gezi’de öldürdüğünüz çocukların hesabını mı verdiniz” diyerek yanıt verdi.

pıldığını ifade etti. Demirtaş “Sen kimsin, nesin, bizim Başbakanımız falan değilsin, doğru. Ama bizim bu şeklide anbean, günbegün katilimiz olmana da izin vermeyeceğiz. Bizi bu şekilde tehdit etmenize, boyun eğdirmenize asla izin vermeyeceğiz. Ortada bir çocuk oyunu oynanmıyor. Her gün ölüyoruz. Ölen biziz, asker de biziz, polis de biziz. Kürt de biziz, Türk de biziz” diyerek konuşmasına devam etti. Türkiye tarihinin en büyük katliamı olan Ankara katliamında açıkça görülüyor ki Erdoğan başkan olamayacağının artık farkında. Bu ülkede daha fazla diktatörlük yapamayacağını, her gün, her an hesap vermeye bir adım “Bize boyun eğdirmenize daha yaklaştığını bilen Erdoğan izin vermeyeceğiz” kendiyle birlikte halkları da çukura Patlamadan sonra açıklama yapan sürüklemeye çalışıyor. Ancak artık Demirtaş Suruç, Diyarbakır ve An- kendi tabanı bile bu kadar katliama kara’daki saldırıların devlet eliyle ya- karşı Erdoğan’ı savunmak istemiyor.


GUNCEL

05

13 Ekim 2015

Sibel Uzun

Bakan yetmez Erdoğan istifa

UYANIŞ

HDP Kriz Masası’nın açıklamasını kabul ederek acı sonucu öğrenebiliyoruz, yüz yirmi sekiz karanfilimizin toprağa düştüğü belirtiliyor. Barışı büyütmeye gitmiştik, devletin Ankara’nın göbeğinde savaş hazırlığı yaptığını hesap edemedik. Hepimizin barışa kavuşacağı günlerin garantisiydi onlar, Diyarbakır’a Suruç’a inat her durumda meydanı zapt edenlerdi. Veysel Atılgan’ın öğretmeni ne demiş “Verdiğin dersi aldık çocuğum”. Gerçekten kaybettiğimiz insanlarımızdan Türkiye toplumu çok şey öğrendi, sadece bizlerin değil herkesin barış şehidi oldular. Düşenlerin ardından yer yarılmış gibi her yerden Erdoğan’a karşı öfke fışkırdı. Yoldaşlarımız, arkalarından mahşer gibi yürüyen kalabalıkları ve bu kalabalıkların ağzından düşmeyen “Hırsız Katil Erdoğan!” sloganlarını bıraktılar. *** Demirtaş’ın devleti işaret eden açıklamalarına yüklenerek paçayı kurtaramayacaklar. Milyonlarca insan korkusuzca meydanlara çıktı “Daha ne kaybedeceğiz ki?” diye düşündü. Ankara’da bile artık devletine hiç bir güveni kalmamış işin başa düştüğünü bilen insanlar doldurdu cenazelerin ardını. Kürt illerindeki analar, asker anaları Erdoğan’a öfkelenirken şimdi de Ankara’nın göbeğindeki ülkenin en büyük katliamı için bir ağızdan “katil Erdoğan” diye gözyaşı dökülüyor. Bu tabloya rağmen yüzsüzler ordusu Meclis Başkanı’nı cenazeye yollamışlar, sanıyor ki koruma ordusu onu koruyacak, cenazedeki halk affetmedi “katiller dışarı” sloganı ile topa tuttu. *** AKP suçlu olduğunu biliyor bunun için ortak yas açıklamaları yapıyor. Ört bas etmek için “birlik beraberlik, ortaklığımız” diyor. Hükümetin asıl savunmak istediğini Sabah Gazetesi yansıtıyor. Alçaklar sürüsü “kanlı meydan” türküsünün şifre olduğunu söylüyor, mitinge katılanların kendi kendine katlettiğini ima ediyor. Başbakan en rezili “Elimizde canlı bomba listesi var eylem yapmadan tutuklayamayız.” dedi. Bir itirafçının konuşmaları; ellerimizle beslediğimiz büyüttüğümüz IŞİD’çileri kalkıp hukuka mı teslim edeceğiz? IŞİD’i besledikleri belgelenmemiş gibi konuşuyor. Türkiye’de yazdığı yazıdan, yaptığı açıklamadan, dinlediği müzikten tutuklanan binlerce insan varken bu yalanlara hepimizin karnı tok. *** Devlet IŞİD’i bugünler için besledi. Suruç’un Diyarbakır’ın IŞİD’li bombacısı MİT’in avucunun içindeydi, bu zaten kamuoyu önünde alenen konuşulan tarafı, konuşulmayan kısmının boyutları tabiki bu katliama götürdü. Suruç’un da Diyarbakır’ın da üstünü örttüler Ankara’nın da üstünü örtmek için çalışacaklar. Muhalefete, HDP’ye saldırmaya ilk fırsatta üstüne yıkmaya çalışacaklar. *** Polis dendikçe çok sinirleniyorlar, çok açık ki devlet kademesi her türlü emri saraydan alarak planlamış. Gezi’de Diyarbakır’da yapmak istedikleri buydu, yapamamışlardı. Hazırlandılar, vakit kazandılar ve Ankara’da yaptılar. Erdoğan bu yüzden “emri ben verdim” diye tehdit etti. Emri alan polis sabah hiç ortada yokken bomba patlar patlamaz tomaları yığdı, yaralıları taşımak isteyenlere gaz sıktı. AKP ile yerleşmek isteyen bir katliam sistematiği işledi. Herkes bilir bir ortak eylem için iller arası yola çıkıldığında devlet, güvenliği bahane ederek şehir çıkışında varacağımız şehir girişinde arar tarar durdurur engel koymaya çalışır. Ve elbette devletin bu süreci yönettiğine en büyük kanıt kendini yenilmez yıkılmaz sanan tüm iletişim araçları önünde sırıtan kişidir “hah ha biz yaptık ama ne istifası” bu sırıtma, herkes anladı herkes gördü, suçluyu tüm kameralar önünde ele verdi. *** AKP’den herkes herşeyi bekliyor. Yapacakları en büyük en alçakça kötülüğü yaptılar. Hemen ardından meydanlarda fışkırırcasına toplanan kahraman kalabalık şöyle titretti; “alacaksan bizim de canımızı al hiç bir biçimde korkmuyoruz”. Bu hınçlanmayı politik bir mecrada ortak ele almazsak devam edecekler. Durmayacaklar! *** Hacı Birlik kardeşimizle ilgili yine onu suçlayan soğukkanlı açıklamayı yapan içişleri bakanı bu sefer “istifa çağrılarını olay neticelendikten sonra değerlendireceğim” diyor. Bu kadar soğukkanlı bir kez daha! Bakan yetmez asıl Cumhurbaşkanı Erdoğan istifa edecek. Erdoğan’ın istifasını görene kadar el birliği ile tarifi çok zor olan acımızın hesabını sormak zorundayız. Topluma en ortak dille Erdoğan’ı ve yapacaklarını anlatmak zorundayız. Bu da cenazelerden yükselen sese “Katil Erdoğan” sloganlarına sahip çıkarak olacak. twitter: @sibeluzun_yarin

Katliamın emri malum diktatöründür

Çok sayıda siyasi parti, sivil toplum örgütü ve sendikanın destek verdiği ’Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ için Ankara’ya giden binlerce insanın toplandığı Ankara’da canlı bomba saldırısı gerçekleşti. Erdoğan 1 Kasım seçimlerinden önce de içinde bulunduğu yönetememe krizinde kendisinden yana son kozu oynadığını düşünerek halka saldırdı ve bu katliamı yaptı. güncel melih erdem

Türkiye 10 Ekim Cumartesi sabahı, tarihinin en büyük katliamıyla sarsıldı. Çok sayıda siyasi parti, sivil toplum örgütü ve sendikanın destek verdiği ‘Emek, Barış ve Semokrasi Mitingi’ için Ankara’ya giden binlerce insanın toplandığı Ankara Tren Garı kavşağında üç saniye arayla iki şiddetli bomba saldırısı gerçekleşti. Patlatılan bombaların etkisini artırmak amacıyla içlerine ya de etraflarına metal bilye yerleştirilmişti. Yaralılardan birinin vücudundan 70 bilye çıkarıldı. Bu durum, bombaların profesyonellerce hazırlandığına yoruldu. Miting tertip komitesi Ankara Valiliği’ne başvurarak gerekli izinleri almış ve mitingin ne şekilde yapılacağını daha önce valiliğe bildirmişti. Erdoğan’ın polisi katliamın şartlarını hazırladı Ankara’da gerçekleşen bombalı saldırının görgü tanıklarından Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Bursa Şubesi Hukuk Sekreteri Orhan Antepli 2. patlamanın ardından olay yerine gelen ambulansların polislerce engellendiğini söyledi. Patlamanın ardından yaralılara müdahelede bulunmak için hemen olay yerinde gittiğini söyleyen Antepli “Başka bir yaralıya müdahale ederken polis gaz sıkmaya başladı” dedi. Polisin olay yerine gelen ambulanslara izin vermediğini ifade eden Antepli “İlk patlamanın olduğu yere yaklaşık 20 kişilik bir çevik grubu geldi. Onlar yolu kesti. Ambulansların geldiği yol kesilince insanlar tepki gösterdi. Tepkinin ardından çatışma yaşandı. 5-10 dakika sonra yolun aşağısından 2-3 gaz bombası geldi” şeklinde konuştu.

Ankara katliamının emri malum diktatörün Erdoğan seçimlerden önce halkı 400 vekil vermekle birçok kez tehdit etmişti. Her fırsatta 400 vekil verin bu iş huzur içinde çözülsün diyerek başkanlık için çıkaracağı savaşı önceden söylemişti. Erdoğan’ın bu tehdidi seçimlerden hemen önce Diyarbakır saldırısı ile kendini göstermiş ve HDP’nin Diyarbakır’daki mitinginde bombalı saldırı olmuştu. Asıl yenilgiyi 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşayan Erdoğan ve AKP savaşın ilk adımını Suruç’ta öldürülen 33 genç ile attı. İç savaş dinamiklerini başlattı. Parlamentoda ve basında savaş yaygarası koparan AKP’lilerin meclisten tezkereyi geçirmesiyle şiddetlenen savaşta devlet Kürt halkının yaşadığı şehirlerde katliamlar gerçekleştirdi. Tüm bu saldırılar karşısında 7 Haziran seçimlerinde Erdoğan’ı başkan yaptırmayan yüzde 13 Sarayın savaşına karşı halkların barış talebini birkez daha parlamentoya sokmaya, Erdoğan’ı başkan yaptırmamaya kararlı olduğunu birçok kez gösterdi. Meslek örgütleri ve sendikların çağrılarıyla gerçekleştirimesi planlanan 10 Ekim Ankara Miting’inde 1 Kasım öncesinde bunu birkez daha kanıtlayacaktı. Erdoğan daha önce Suriye’ye silahların taşınmasını birçok kere savunmuş ve bunun Türkmenlere ilaç yardımı olduğunu iddia etmişti. Sonrasında gerçekler gazete manşetlerinde ortaya çıkmış, Erdoğan’ın derin devletinin Suriye’deki çetelere silah taşıdığı kanıtlanmıştı. Dahası Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen MİT müsteşarı “Suriye’den 3 füze attırır savaş çıkarttırız” diyen Hakan Fidan’dan başkası değil. Tüm bunlar 7 Haziran’dan be-

Saldırıda yaşamını yitirenler arasında Batman’ın Gercüş İlçesi’nde oturan 55 yaşındaki İbrahim Atılgan ve 9 yaşındaki oğlu Veysel Deniz Atılgan’ın da bulunduğu belirlendi.

Patlama alanına ambulanstan önce polis gönderildi. Tepki gösterenlere gaz ve suyla saldırı oldu.

Kızı Başak Sidar Çevik’in ve Nilgün Çevik’in hayatını kaybettiği, eşi Hatice Çevik’in yaralandığı Ankara katliamının sembol fotoğraflarından biri oldu. ri yaşanan savaşın ve katliamların Sarayın emriyle olduğunu gösterdi. Erdoğan 1 Kasım seçimlerinden önce de içinde bulunduğu yönete-

meme krizinde kendisinden yana son kozu oynadığını düşünerek halka saldırdı ve Ankara katliamını yaptı.

Türkiye’nin başkentinin ortasında devlet habersiz olamaz

130 kişinin hayatını kaybettiği katliam başkent Ankara’da merkezi bir yerde gerçekleşti. Miting alanı valiliğin onayladığı alandı. Bakan konuyla ilgili güvenlik zafiyeti yok dese de devlet olaydaki sorumluluğu ortada. Patlama alanı ile Ankara Adliyesi arasında 1 kilometre, Emniyet arasında 1 kilometre, MİT arasında ise 3 kilometre mesafe var. Patlamanın oldu yer ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında 200 metre ve Merkez Bankası arasında 500 metre bulunuyor. Polisin üst düzey güvenlik önlemleri ile korumaya aldığı bu yerlerin ortasındaki patlamaya engel olunamaması, bakanın yok diyerek kabul etmediği güvenlik zafiyetini ortaya koydu. GÜNCEL


GUNCEL

06

13 Ekim 2015

Patlamanın ardından açıklama yapan 3 bakan tavırları ve söyledikleri ile tepki topladı

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Katliamlarda herkes ölmez

Bir uçak kazasından kurtulmuş, şans eseri sağ kalmış gibiyiz. 10 Ekim’i ve hayatta kalanlardan parçalar kopararak giden arkadaşlarımızı asla unutmayacağız. Biz de onlarla birlikte gittik ve onlar o alandaki bütün düşleriyle bizlerle birlikte kaldılar. Biz onlarla bir’iz, düşlerini yaşatacağız. Ama TNT denen parça etkili bombayı konuşmak zorundayız. Mahşer yerine benzeyen bu bela, olsa olsa teknolojide uçak kazası ile benziyor; sana denk gelirse paramparçasın. Niye bu dehşeti yazıyorum biliyor musun? Bizlere bunları bile yapmaya başladıkları anlaşılsın diye yazıyorum. Anlayamayan, anlamamazlıktan gelen, hala ortadaki asil gerçeği konuşmayıp biz barış isteyenlere dil uzatan densizler var ya, işte onlar çenelerini kapatsınlar diye yazıyorum. Bu sefer o meşhur “algı operasyonlarıyla” kıvıramayacaklar, işleri zor. O taş kafaları ve kalpleri bunu anlasın diye evet onlara haddini bildirmek için yazıyorum. Kendi ikbali için Türkiye’yi Ortadoğu yapmaya çalışanların neleri göze aldıklarını herkes görüyor, biliyor artık. Daha önce Reyhanlı’da, Diyarbakır’da, Suruç’ta oldu, zaten Ortadoğu ülkelerinde de hergün oluyor ne var ki diye konuşabilen maymunlar var ya, kaldıysa onlara aldananlara yazıyorum. Gerçeklikten kopmuş, eski çağların hayal dünyasında yaşayanlara yazıyorum. Bütün memleketi kendilerine benzetmeye; tıpkı Sanar Yurdatapan’ın “mış gibi” şarkısı yapmaya çalışanlara yazıyorum Sizin bu sefer işiniz zor. Bu sefer, Batı’da, başkentte patlayan bomba daha önce hiç olmadığı kadar memleketin bütün sathını politize ediyor. Kürt halkının ve Ortadoğu halklarının neler yaşadığını anlamaya başlayınca insanlar, Filistin aileleri gibi politize olurken ailelerimiz, gerçekleri ayan beyan görür hale geliyorlar. Düşünüyorlar, başlarına bunların neden geldiğini muhakeme ediyorlar ve faili buluyor, ismini söylüyorlar. Bizim artık bir Cumhurbaşkanımız yok. Bir kan gölü onu, halktan ayırıyor. *

Gülmeyin, istifa edin

Ankara’daki patlamanın ardından Davutoğlu başkanlığında toplanan güvenlik zirvesi ile ilgili üç bakan ekranlar karşısına çıkarak açıklamalarda bulundu. İçişleri, Sağlık ve Adalet bakanları yaptıkları ortak açıklama ile daha çok tepkiye neden oldu. Zira gittikleri Ankara garı önünde de 1 dakikadan fazla kalamadılar. güncel elif karan

Ankara’da resmi açıklamalara göre 97 kişinin hayatını kaybettiği saldırının ardından adeta ekranların karşısında 3 maymunu oynayan bakanlar sanki haklarında hiçbir şüphe yokmuş gibi soğukkanlılıkla konuştular. Bakanların açıklamalarında somut hiçbir veri olamamakla birlikte, AKP’nin üzerine düşeni yaptığını iddia ederek bombalar ile parçalanan insanları suçlamayı ihmal etmediler. Halkın gözünün içine baka baka yalan söylediler Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun sözcü olarak konuştuğu açıklama sırasında yalan üzerine yalan söylendi. Müezzinoğlu’nun ilk yalanı ölü sayısı üzerine oldu. 100’ün üzerine çıktığı tahmin edilen kayıplarla ilgili 86 kişinin hayatını kaybettiğini söyleyerek konuşmasına başladı. Arama yapacaktık Müezzinoğlu, Sıhhiye meydanında gerekli güvenlik önleminin alındığını belirtti. Patlamanın toplanma noktasında meydana geldiğini söyleyerek ölenleri ölümlerinden sorumlu tuttu. Ambulanstan önce TOMA’nın geldiğini inkâr ettiler Müezzinoğlu: “Kaybettiğimiz vatandaşlarımızın ailelerine sabırlar diliyorum. Sağlık Bakanlığı olarak bize çağrının geldiği 10.04’ten itibaren 10.08’de hareket edilmiş ve 11.00 itibariyle olay yerinde 21 ambulansımız vakalar ulaşmıştır. Olay anında da miting dolayısıyla 4 ambulansımız görevliydi.

İstifa sorusu güldürdü Gazetecilerden “istifa etmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna Adalet Bakanı Kenan İpek gülerek karşılık verdi. Yüzlerce kişinin yaralandığı, 97 kişinin öldürüldüğü, Ankara’nın göbeğindeki bir saldırının ardından görevi kamu güvenliğini sağlamak olan Bakanın gülebilmesi AKP’nin saldırıya dair olan tutumunu net bir şekilde gözler önüne serdi. 39 ilden Kana ihtiyaç yok dediler insanın hayatının kaybettiği saldıMüezzinoğlu tüm hastanelerden rıyla hiçbir bağı olamadığını iddia yükselen kan yok çığlıklarına rağ- eden AKP’nin üç sözcüsü kameramen yeterli kan olduğunu söyle- lar karşısında masum üç maymunu yerek yaralıların da ölüme terk oynadı. Ta ki Kenan İpek gülümseyerek gerçek politik niyetini ortaya edilmesine vesile olmaya çalıştı. koyana kadar. Güvenlik zafiyeti olduğunu İstifasının istemesi “siyasi düşünmüyorlarmış Bakanlar, güvenlik zafiyeti oldu- tartışma” olarak niteledi ğunu düşünmediklerini söyleye- CNN TÜRK’ün, hakkındaki istifa rek, tüm sorumluluktan sıyrıldı- çağrıları ve azledilmesi yönündeki lar. Başbakan’ın Suruç’un failini talepleri sorduğu Adalet Bakanı yakaladığını iddia ettiği gün bu Kenan İpek,”Siyasi tartışmalar olaçıklama kimseyi şaşırtmadı. Ak- duğu için değerlendirmeyi tüm bu sine AKP için güvenlik zafiyetinin olayın neticelenmesinin ardından olmadığı, sarayın istediği gibi bir yapacağım. Saldırıdan dersler çıkatliam gerçekleştirildiği algısı kararak ek tedbirler alıyoruz” dedi. tüm toplumda hakim. Bakanların, hükümetin toplumun

Olay yerinde olağanüstü bir panik olması ve kalabalık cenazelerin çoğalmasına ve yaralıların ulaşmasına engel olmuştur” dedi. Ambulansların görev yapmasını halkın engellediğini iddia ederek TOMA’ların neden hemen gelip, halka gaz bombası ve tazyikli su ile saldırıldığına dair açıklama yapmadı. Hatta inkâr etti.

Adana’da Ankara katliamını protesto eden yürüyüşün ardından ara sokaklara giren polisin açtığı ateş sonucu annesinin kucağındaki 5 yaşındaki Tevriz Dora, başından ağır yaralandı. Dora, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Görgü tanığı Abdulhalim Güven, polisin ara sokaklara girerek halkı rastgele taradığını ve bu esnada annesinin kucağında olan çocuğun başından vurularak ağır yaralandığını kaydetti. Başka bir görgü tanığı ise polisin zırhlı araçtan sokakta

Davutoğlu “Suriye olmayız” demiş, vay vay çok içimiz rahatladı. Ona bağlı Ankara Valiliğinin izin verdiği mitingde cehennemi yaşayanlar, sizin sözünüzün bir gram etkisi yok ki. Ha, bir parça onurunuz kaldıysa ve istifa ederseniz o zaman düşünürüz.

Bu halk, mafya bozuntularına teslim olmayacak. Bomba ile, korkutmayla verdiği oyu değiştirmeyecek. Ha hepimizi öldürseler de, tarihte bilinir ki “Katliamlarda herkes ölmez”. Ayrıca halklar, ölümle terbiye edilmeye çalışıldığı her süreçten -evet çok paradoksal ama yaşam için ölümü göze alarak- direnerek çıkmıştır. Bunu beğenmediğimiz Irak halkı ABD ordusu karşısında bile böyle yaptı, daha ne konusuyorsunuz? gulsumkav@gmail.com

Ankara’daki onlarca kişinin hayatını kaybettiği, yüzlerce kişinin yaralandığı bombalı saldırının ardından İçişleri Bakanı Selami Altınok, Adalet Bakanı Kenan İpek ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu; inceleme yapmak üzere bölgeye geldi. Yoğun güvenlik önlemleriyle ve polis çemberinde bölgeye gelen bakanlar, sert şekilde protesto edildi. Tepkilerden dolayı alana giremeyen bakanlar yuhalandı ve bakanlara pet şişe fırlatıldı. Vatandaşlar, “Katil AKP” ve “Katil Erdoğan” sloganları attı. Bakanlar, 1 dakika bile bölgede kalamadan, protestolar nedeniyle alanı terk etti. güvenliğini tahsis etmesi gerekmiyormuş gibi istifasının istenmesini bile seçimlere ve AKP karşıtlığına bağlamayı ihmal etmedi.

Sarayın savaşı çocukları katletmeye devam ediyor

Türkiye Ortadoğu olur mu? Soru bu.

Şimdi soruya dönersek, biz ne Mısır’ız ne Libya, ne Suriye’yiz. Hem hiçbirine benzemiyoruz ama aslında benzersiz de değiliz. Yani yine “Anlatılan bizim hikayemizdir”. Yani aslında Ortadoğu halkları da büyük insanlığın parçasıdır ve koyun oldukları için değil başlarına gelenler. Bir memlekette siyaseten olanlar, gücü elinde bulunduranlar o gücü kötüye kullandıkça, halka zulmü reva gördükçe bunlar olur. Sözün kısası, başımıza gelenlerin sorumlusu bellidir ve kurtuluşumuzun yolu ondan kurtulmaktan geçiyor. Erdoğan’dan kurtulmadığımız sürece elindeki gücü daha nasıl kullanabileceğini görüyoruz. Hesap etmediği şey ise onun yapmak istediklerini onun gibi mafyatik değil bilimsel olarak deneyen Avrupalı diktatörler bile başaramadı. Tabi ki yenilecek ama biz bir canımızı bile kaybetmek istemiyor isek artık, bunu hızlandırmalıyız. Paralarını da alıp gitsin razıyım ben artık, yeter ki halkımıza zarar vermesin. Gitsin İtalya’ya oğlunun yanına, Sedat Peker’i de götürsün, birlikte mafya filmleri seyretsinler. Madem hayal dünyasında yaşıyorlar, bu halkın onlara pabuç bırakmayacağını hala anlayamıyorlar.

Geldikleri gibi gittiler

İşkenceci polisler görevden alındı Hacı Lokman Birlik’i baygınken zırhlı aracın arkasına bağlayıp sürükleyerek infaz eden iki özel harekat polisi görevden alındı. Şırnak’ın Dicle Mahallesi’nde özel harekat timlerinin siviller üzerine ateş açması sonucu Bayındırlık binası önünde Hacı Lokman Birlik yaralanmıştı. Ayağından vurulan Birlik’in yere düştüğü, daha sonra özel harekât timlerinin yanına gelerek infaz ettiği iddia edildi. Görgü tanıklarının anlatımına göre, Birlik’i öldüren polisler kafasına basarak fotoğraf çektirdi. HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Birlik’in karnı ve yüzünde çok sayıda mermi izi olduğunu belirtti. Tüm toplumdan gösterilen tepkiler nedeniyle Diyanet İş-

leri Bakanı’nın bile açıklama yapmak zorunda kaldığı insanlık suçu ile ilgili AKP görevden almalarla tepkileri biraz da olsa azaltmaya çalışıyor. Ancak işkenceciler ve emri verenler yargılanıp hak ettikleri cezayı almadan halkın öfkesi dinmeyecek. GÜNCEL

bulunan yurttaşlara ateş ettiğini söyledi. Evlerinde taziyeleri kabul eden Tevriz Dora’nın babası yaptığı açıklamada, “Erdoğan kına yaksın” diyerek tepki gösterdi. 3 gündür sokağa çıkma yasağının olduğu Sur’da 9 yaşındaki Helin Şen öldürüldü. Demokratik Bölgeler Partisi Diyarbakır İl Örgütü, Sur ilçesinde 3 gündür devam eden sokağa çıkma yasağı sırasında yaşanan çatışmalarda 9 yaşındaki Helin’in kafasına isabet eden 3 kurşunla öldürüldüğünü bildirdi. GÜNCEL

Rahmetle anıyoruz Yarın gazetesi köşe yazarı Akın Birdal’ın eşi Gülşen Ülker Birdal’ı kalp krizi sonucu kaybettik. Ailesinin, tüm dostlarının ve sevenlerinin başı sağolsun.

Gazetesi


EKONOMI

07 Çeyrek altının fiyatı tavan yaptı

Yurtiçinde dolardaki gevşemeyle bu yükseliş gram altına çok yansımazken çeyrek altın ise 1 günde 3 lira arttı. Altın fiyatları dün akşam açıklanan Fed tutanaklarından faiz artışında aceleci olunmayacağı sinyalinin gelmesiyle adeta uçuşa geçti. Altın 1.153 dolara çıkarken, yurt içinde de altın yükselişte. Yurt içinde dolardaki gevşemeyle bu artış gram altına çok yansımadı. Gram altın Kapalıçarşı’da yüzde 0.04 artışla 107.40 liradan satılırken, çeyrek altın ise adeta uçuyor. Dün Kapalıçarşı’da 171 liradan satılan çeyrek altın bugün yüzde 2.77 yükselişle 174 liradan satılıyor. EKONOMİ

13 Ekim 2015

Avrupa’da sondan ikinciyiz a n a n i r e l i t r Pa n a l o i d a a v seçim ; e t t e r c ü i r asga

7 Haziran’da olduğu gibi 1 Kasım seçim vaatlerinde de asgari ücretler ilk sıralarda. Fakat farklı olan bir şey var; 7 Haziran öncesi bin 500 lira asgari ücret diyen muhalefet partilerine “Kaynak nerede”, “Bu ödemeler yapılırsa ülke batar” diyen AKP de şimdi benzer önerileri 1 Kasım seçim bildirgesine yazdı.

Kim ne veriyorsa 5 Lira fazlasını vermek

Küresel piyasalar Fed sonrası pozitif

Küresel piyasalar, Fed toplantı tutanaklarının faiz artırımına ilişkin tedirginlikleri azaltması ile pozitif bir seyir izliyor. ABD’de piyasaların kapanışına yakın açıklanan Fed’in eylül ayı Açık Piyasa Komitesi toplantısının tutanakları sonrası faiz artırımının öteleneceği beklentisi artarken, dolar endeksi düştü. Tutanaklarda küresel piyasalar ve ekonomik aktiviteye ilişkin endişelerin belirgin bir şekilde dile getirilmesinin ardından dolar diğer para birimleri ve emtialar karşısında değer kaybederken, ABD 10 yıl vadeli tahvil faizleri yüzde 2,04’ten yüzde 2,12’ye çıktı. EKONOMİ

Turizmde kayıp 10 milyar doları aştı

Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık, turizmde son 25 yılda her yıl çift haneli büyüme kaydeden Türkiye’nin ilk defa 2015’i eksiyle kapatacağını belirterek, kaybın 10 milyar doları aştığını kaydetti. Ayık, bu yıl turizmde görülen krizin 2014 yılı Eylül ayının ikinci yarısı itibariyle çok net hissedilmeye başladığını kaydetti. Rusya’nın Ukrayna üzerinden batı toplumlarıyla aralarındaki krizi, öncesinde 2008’de dünya ekonomik krizi ve Arap Baharını hatırlatan Ayık, en son Suriye’de yaşanan kriz ve petrol fiyatlarına yansıyan dalgalanmanın etkileri olduğunu söyledi. EKONOMİ

Nobel Ekonomi Ödülü Deaton’a verildi

Tıpkı zamanında “Kim ne veriyorsa 5 Lira fazlasını veren” Süleyman Demirel gibi Başbakan Davutoğlu da 7 Haziran öncesi eleştirdiği muhalefet partilerinin taklidini yapıyor. Peki, 1 Kasım seçimleri öncesi bin 300 lira asgari üret vaat eden AKP neden 13 yıllık iktidarı boyunca bu vaadini gerçekleştirmedi? Hani “Onlar konuşur AK Parti yapardı?”

işçi için “kesinti tutarı 273 lira”. Asgari ücretin “işverene maliyeti Asgari ücretin 300 euronun ise 1.496,36 lira”. Asgari ücret gelir altına gerilediği Türkiye, as- vergisine tabi. Normalde 11 ay ilk gari ücret sıralamasında Avrupa’da gelir dilimine tabi oluyor. Verginin sondan ikinci sıralarda yer aldı. İş- oranı da “yüzde 15”. sizliğin ve yoksulluğun artmasıyla 7 Haziran seçimlerinde olduğu 31 Lira daha düşük olacak gibi 1 Kasım seçimleri dolayısıyla Ancak, Aralık 2015’te asgari ücretli da her parti asgari ücreti arttıra- “ikinci gelir dilimine geçecek”. Üccağını söylüyor. 7 Haziran öncesi retin bir kısmı “yüzde 20” vergiye vaat edilen rakamların ülkeyi batı- tabi olacak. Böyle olunca da aralık racağını söyleyen AKP de 1 Kasım ayında asgari ücretlinin eline geçeseçim bildirgesinde benzer öneri- cek net tutar “31,12 lira daha düşük lerde bulundu. olacak”. Asgari ücret bazı Avrupa ülkeleAsgari ücret ne kadar? rinde 7 bin liraya yaklaşıyor. 1 KaAçlık sınırı 4 kişilik bir ailenin sım seçimlerinde AKP’nin asgari üc1391 lira olduğu Türkiye’de asgari reti 1300 TL’ye (386 euro) çıkarma ücret şu anda brüt 1.273,5 lira, “net vaadi bile Türkiye’yi son sıralardan 1.000,54 lira”. Brüt asgari ücretten kurtarmaya yetmiyor. ekonomi fatma çakır

Sanayi üretiminde şüpheli artış Dolardaki yükselişe ve güven endekslerindeki düşüşe rağmen sanayi üretiminde yüzde 2,9 artış gösteren veri uzmanlar tarafından şüpheyle karşılandı. Uzmanlar sanayi üretimini sadece bir önceki ayın ve bir yıl önceki ayın endekslerine bakarak değerlendirmenin yanıltıcı olduğunu söylüyor. Her ay sanayi üretimi dalgalandığı için önemli olan belli bir dönemde ve bir yılda sanayi üretiminin ne kadar arttığıdır. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) Ağustos ‘Sanayi Üretim Endeksi’ni açıkladı. Buna göre mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi bir önceki aya oranla beklentilerin çok

üzerinde yüzde 2,9 arttı. Bazı uzmanlar veriyi ‘sanayici stoğa çalıştı’ şeklinde yorumlarken, kimi de yetkililerin açıklama yapmasını istedi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre arındırılmamış sanayi üretimi Ağustos’ta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8.47 artışla yüzde 3 olan beklentinin oldukça üzerinde gerçekleşti. Takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi Ağustos’ta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1.55 olan beklentilerin çok üzerinde yüzde 7.2 artarken; mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi ise bir önceki aya göre yüzde 2.9 artış gösterdi.EKONOMİ

Erdoğan Saray parfümleri satıp TV kuracak Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık, turizmde son 25 yılda her yıl çift haneli büyüme kaydeden Türkiye’nin ilk defa 2015’i eksiyle kapatacağını belirterek, kaybın 10 milyar doları aştığını kaydetti. Ayık, bu yıl turizmde görülen krizin 2014 yılı Eylül ayının ikinci yarısı itibariyle çok net hissedilmeye başladığını kaydetti. Rusya’nın Ukrayna üzerinden batı toplumlarıyla aralarındaki krizi, öncesinde 2008’de dünya ekonomik krizi ve Arap Baharını hatırlatan Ayık, en son Suriye’de yaşanan kriz ve petrol fiyatlarına yansıyan dalgalanmanın etkileri olduğunu söyledi. EKONOMİ

‘Türkiye bir şirket gibi yönetilmeli’ diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hayalini gerçekleştirmeye başladı. Ozan Çepni imzasıyla Cumhuriyet’te yayınlanan habere göre Cumhurbaşkanlığı sarayının bulunduğu “Beştepe” için marka patent başvurusu yapıldı. Saray artık parfümeri, kömür, odun pazarlayabilecek, TV kurabilecek. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilke imza atarak, Saray’ın bulunduğu arazi ve yapılacak işlemler için patent başvurusu yaptı. Türk Patent Enstütüsü’ne (TPE) “BEŞTEPE” mar-

kası için yapılan başvuru kurum tarafından 12 Ekim’de ilan edilecek. TPE’nin ilanına 3 ay içinde itiraz gelmezse Saray, “BEŞTEPE” markasıyla “halka hizmet” verebilecek. TPE’nin 12 Ekim’de ilan edeceği başvuruyu açıklayan Mimarlar Odası Başkanı Tezcan Karakuş Candan, böyle bir başvurunun cumhuriyet tarihinde “ilk” olduğunu belirterek, “Hukuksal olarak marka tescili yaptıramazlar, bunlar cumhurbaşkanlığının görevleri arasında değil. Türkiye Cumhuriyeti devleti de bir şirket değil, bir ticari işletme değil” dedi. EKONOMİ


KADIN

08 Özgecan’ın hayatı film oldu

13 Ekim 2015

Barış, halen ve her şeye rağmen

Mersin’in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015’te tecavüz girişimine direndiği için bir minibüste öldürülen Özgecan Aslan’ın hayatı uluslararası bir filmde yer alacak. İngiliz yönetmen Chris Surnames’in, her ülkede işlenen bir kadın cinayetini anlattığı ‘Faint Sound’ filminde, Türkiye’den Özgecan’ın hayatı işlendi. Filmde Özgecan Aslan’ı, 18 yaşındaki oyuncu Maral Büyüksaraç canlandırırken ‘Faint Sound’un kadrosunda ünlü oyuncu Ahmet Uğurlu’nun da olduğu açıklandı. Belgesel film niteliği taşıyan yapım Uluslararası Antalya Film Festivali’ne aday oldu. KADIN

Değer Deniz’in katiline müebbet

10 Ekim günü, Türkiye’nin her yerinden binlerce insan, onlarca kadın kuruluşu KESK, DİSK, TMMOB ve TTB çağrısıyla “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” için Ankara’daydı. Barışın sesini yükseltmek için yola çıkanlar, savaşın alçak yüzüyle karşılaştılar. kadın yağmur derin

15 Mayıs ayında Beyoğlu’ndaki evinde ölü bulunan ses sanatçısı Değer Deniz’e, ölmeden önce cinsel saldırıda bulunulduğu adli tıp raporu ile kesinleşti. 17 yaşındaki katil C.M.’nin “Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak amacıyla adam öldürme” suçu kapsamında müebbet hapsi istenirken, “konutta yağma” ve “cinsel saldırı” iddiasıyla da 25 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Katil C.M . ilerleyen günlerde Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. KADIN

Ankara Tren Garı’nda toplanan ve Sıhhiye’ye yürüyecek olan kitlenin toplandığı Gençlik Parkı civarında patlama sırasında yaklaşık 14.000 kişi vardı. Cumhuriyet tarihinin en kanlı saldırısında, ölü sayısı 100’e yaklaşıyor. Uludere’de 34, Reyhanlı’da 54, Suruç’ta 33 canın yitirildiği katliamların üstüne Ankara’da yaşanan saldırı, savaştan beslenenlerin kendi çıkarları uğruna yapabileceklerinin boyutu üzerine bizi tekrar düşünmeye çağırıyor.

AKP’den bildik açıklamalar Başbakan Davutoğlu saldırının ardından “Ülkede bir kaos havası yaratılmak isteniyor.” diyerek AKP hükümetinin olaydaki sorumluluğunu görmezden gelmeyi tercih etti. AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise “Tabii önlemler de alınıyor ama her yerde bunlar olabiliyor. İngiltere’de de oluyor mesela” diyerek saldırıyı sıradanlaştırmaya çalıştı. İçişleri Bakanı Selami Altınok, güvenlik zafiyetinden ötürü sorumluluk alarak istifa etmesi önerisi üzerine “Güvenlik açığı yoktu.” diyerek kendisinden beklenen yanıtı verdi.

Cumartesi Anneleri’nden pankart Yaşanan katliam nedeniyle Cumartesi Anneleri, her hafta açtıkları “Failler belli, kayıplar nerede?” yazılı pankartın üstüne siyah çarşaf açarak, “Katliamlarınız barış talebimizi engellemeyecek” pankartı açtı. Kadınlar da barış için oradaydı Günler öncesinden çağrıları yapılan, barıştan yana bir sivil toplum eylemi olan “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi”nden geriye, hayatını kaybedenlerin mirası olarak yine de barış her şeye rağmen barış kaldı.

Adalet kadın katilinden yana

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav: Katliamı Gülsüm Kav’a sorduk Ankara katliamını Gülsüm Kav’a sorduk Ankara’ da Türkiye tarihinde görülmemiş düzeyde bir katliam yaşadık. Öncelikle, kaybettiğimiz tüm arkadaşlarımızın ailelerinin, yoldaşlarını, barış isteyen büyük insanlığın ve orada bulunan hepimizin başı sağ olsun. Devletin izin verdiği, meslek örgütlerinin düzenlediği, adı “barış” olan mitinge her ilden her kesimden insan gönül rahatlığı ile gelmiştik. Sırf kendini kurtarmak için ülkeyi kan golüne çeviren saray ve soytarıları , bu yüzden ne kadar uğraşsalar da , bu sefer kıvıramayacaklar. O meşhur algı yönetimleri yine devrede, yine neredeyse itham edildiği için cumhurbaşkanı mağdur olacak. Ama bu sefer yutturamayacaklar, tüm. toplumun karnı tok, acı ile hınç ile öyle doluyuz ki, öldürülen kadınların, işçilerin, askere gidip dönemeyen gençlerin, hakkını ararken can veren fidanların şimdi Türkiye’nin dört bir yanına giden cenazelerin yanında “artık yeter” isyanı da gidiyor. Tüm toplum bu defa Batı ile beraber ortak bir acıyla politize oluyor. Başkentte katliam yapmanın boyle sonuçları olur iste; artık cumhurbaşkanı ve ona bağlı klik ülkeyi yönetemez hale gelmiştir. Başkentte katliam yapmanın sonucu; kendilerinin sonu olacaktır.

Kadın cinayetlerinde adalet geciktiriliyor Ekim ayında gerçekleşen kadın cinayeti davalarında, adalet türlü bahanelerle ertendi. Manisa’da eski eşi Naciye Çam’ı yaralayıp, annesi ve babasını öldüren Hayrullah Özdemir’in davasında karar beklenirken, katilin akli dengesinin incelenmesi için rapor istendi. Dava, 31 Aralık’a erteledi. Şüpheli bir şekilde beyin kanaması geçiren ve bilinci

TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz, 2014 yılında evlilik teklifini reddettiği Orhan Munis tarafından bıçakanarak öldürüldü. Munis hakkında Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Savcı Bilal Gündüz örnek bir mütalaa vererek sanığın tasarlayarak adam öldürme suçundan cezalandırılmasını talep etti. Önceki gün görülen duruşmada Savcı Yasemin Banu Aksoy, mütalaayı değiştirdi. Yeni savcıya göre olayda tasarlama yok. Bu değişiklikle istenen ceza ağırlaştırılmış müebbetten, müebbet hapse inmiş oldu. Kaçmaz Ailesi, yeni mütalaaya tepki gösterdi. KADIN

Manisa’da kadın cinayeti

Barış tohumlarını gözyaşları suladı Kadın Hareketi Meltem Figen

Manisa’da Yasemin Gölgesiz Özdemir ve eşi A.Ö, arasında yaşanan geçimsizlik nedeniyle iddiaya göre A.Ö., Özdemir’e şiddet uyguladı. Özdemir, Aydın’da yaşayan anne ve babanın yanına taşındı. Bayramda Aydın’a gelen A.Ö.,eşi Yasemin’den ve ailesinden özür diledi; onların yanında kalmaya başladı.Önceki gece çift arasında bilinmeyen bir nedenle tartışma çıktı. Anne Gölgesiz, sabah A.Ö.’nün odada olmadığını, kızı Yasemin’in ise kanlar içinde cesedini buldu. Cinayeti işledikten sonra kaçtığı değerlendirilen A.Ö.’nün yakalanması için polis çalışma başlattı. KADIN

yerine geldiğinde sorumlusunun kocası olduğunu söyleyen spiker Kübra Eken’in, önceki duruşmada istenilen telefon ve ambulans kayıtları sunulmadığı için mahkeme 4 Şubat’a ertelendi. Eskişehir’de eşi tarafından öldürülen Huriye Kara’nın beklenen tüm raporları gelmesine rağmen raporların incelemesi isteğiyle dava 27 Ekim’e ertelendi. KADIN

Yaşadığımız katliamın şokunu henüz atlatamamış ve kafamızda (sadece barış için haykırdığımız bir alanda neden kanla karşılaşmış olduğumuzu çözemediğimiz) birçok soru varken bir isyan cümlesi kulaklarımda çınladı: Bir yakını ölmüş kadın kardeşimiz ‘’Acılı değilim, öfkeliyim, çok öfkeliyim’’ diye haykırıyordu kameralara.9 Ekim gecesi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile İstanbul’dan Ankara’ya BARIŞı haykırmak için güle oynaya yola çıkmıştık. Otobüste söylediğimiz

marşlar, mola yerlerindeki çektiğimiz halaylar, içilen sıcak çaylarda hep özgür,adil,barış içindeki yarınların hayalleri ve umudu vardı.Sabah saatlerinde Ankara tren garına vardığımızda aynı coşkuyu, aynı umudu bizimle birlikte aynı hedef için yola çıkmış tüm insanların gözünde gördük.Çok heyecanlıydık; yaklaşık 100.000 kişi hep bir ağızdan tüm Türkiye’ye hatta dünyaya barış diye haykıracaktık. Belki de tarihi bir olaya imzamızı atacaktık. Saatler 10.04 ‘ü gösterdiğinde insanları öldürmesiyle meşhur katil sahneye çıktı ve Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamına imza attı. Bu katliamla beraber; yıllardır erkek eli ile öldürülen tüm kadınların katillerine, ceza indirimlerinin kalkmasını istediğimiz yasayı hayata geçirmeyerek zemin hazırlamakla kalmamış, kadınların hayatının son bulmasına da bizzat imza at-

mış oldu. Kadın milletvekili adayımız, kadın öğretmenimiz, kadın parti yöneticilerimiz, tiyatro oyuncusu kadın kardeşimiz, üniversite öğrencisi genç kadın kardeşlerimiz, temizlik işçiliği yapan ve bu yıl üniversiteyi kazanmış başka bir genç kadın kardeşimiz de hunharca katledildi. Yarınlarımıza ışık olacak bu kadınların bedenleri parçalara bölündü.. Fikirleri değil, vücutlarındaki et parçaları yayıldı etrafa... Katliamdan sorumlu devletin, adaletten sorumlu bakanı, bir gazetecinin ‘’İstifa edecek misiniz? ‘’ sorusuna gülerek cevap verdi. İstifa etmek onurlu ve haysiyetli insanlara yakışan bir davranış biçimidir. Bu insanlar hayatları boyunca karşılarında bizim gibi onurlu ve kararlı kadınlar görmeye alışsalar iyi olur. Hemen hemen hergüne bir kadın cinayeti vuku buluyor. Haksız tahrik ve iyi hal indirimleri ile sa-

nıklar şekilde cezaları almazken, yaşadığımız acılara sivil ve masum halkın iktidar eliyle öldürülmesi eklenmiş oldu. Yıllardır kadın cinayetlerinin son bulması için çalışan platformumuz birkaç ay önce , 7 Haziran’dan sonra seçim hezimeti yaşayan iktidarın halka yönelik katliamlarına da sessiz kalmamaya karar vermişti. Hem bizi hem de evlatlarımızı öldürmelerine göz yummayacağız. Barışı inşa edecek olan, erkek iktidarın düşman olarak gördüğü kadınlardır. Sevdiklerimizi bizden almalarına izin vermeyeceğiz. Ankara katliamında yakınını kaybetmiş kadın kardeşimiz gibi, acılı değil öfkeli olacağız. Yasta değil isyanda olacağız. İsyanımızı ve ısrarımızı hiçbir kadın ölmeyene kadar ve ülkemize barış gelene kadar devam ettireceğiz.


EMEK

09

13 Eylül 2015

Arçelik LG işçilerinin davası görüldü

Türkiye’nin dört bir yanında hayat durdu

10 Ekim Ankara katliamının ardından emek ve meslek örgütleri ile siyasi partiler “Hayatı Durduruyoruz” sloganıyla üç gün yas, iki gün grev, boykot ve halk grevi çağrısı yaptı. 12 Ekim günü sabah saatlerinden itibaren Türkiye’nin tüm illerinde üniversite ve lise öğrencileri boykota, emekçiler iş bırakma eylemine başladı, esnaflar kepenk kapattı. Arçelik LG işçilerinin işe iade davası 7-8 Ekim’de Gebze Adliyesi’nde görüldü. Davanın ilk gününde işçiler adliye bahçesi ve duruşma salonuna alınmadı. Davanın ikinci gününde ise işçiler adliye önüne gelerek açıklama yaptılar. Davanın ileri bir tarihe ertelenmesiyle sona eren duruşmada işçiler mücadelelerinin sonuna kadar peşinde olacaklarını, tüm fabrikalarda Türk Metal çetelerinin ve sarı sendikacılık anlayışını yerle bir edeceklerini söyleyerek 2017’ye kadar fabrikalardan Türk Metal def etmek için örgütlenmeye devam edeceklerini belirttiler. EMEK

İşçilerden İsmet Yılmaz’a protesto

Sivas’ta bulunan SİDEMİR fabrikasında çalışan işçiler, Cumhuriyet Meydanı’nda toplanıp sendikalı işçilerin 3 aydır, diğer işçilerin ise 9 aydır ücretlerinin gasp edildiği belirterek oturma eylemi yaptı. İşçilerden Ahmet Tüzel, Erdoğan’a seslenerek senedir demir çelik işçilerinin aç olduğunu vurguladı. Tüzel, fabrikanın lojmanlarında oturan 80 ailenin elektriklerinin kapalı olduğunu belirtti. İşçiler daha sonra Şems-i Sivasi Halk Kütüphanesinin açılışına gelen TBMM Başkanı İsmet Yılmaz ve Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu’yu protesto etti. EMEK

Bay Teks Nakış’ta iş bırakma eylemi

İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Bay Teks Nakış’ta işçiler talepleri için iş bıraktı. Bir haftadır üretimi yavaşlatarak taleplerini patrona ileten işçiler, karşılık alamayınca iş bıraktı. 50 civarında işçinin çalıştığı Bay Teks’te işçiler öncelikle maaşlarının tamamının bankaya yatırılmasını ve primlerinin asgari ücretten değil tam maaşları üzerinden yatırılmasını istiyor. Nakış İşçileri Birliği Komitesi’nden Bay Teks işçisi Cihan Batar, yaptıkları açıklamada ekmeklerinin peşinde olduklarını, çocuklarının geleceği için mücadele ettiklerini söyledi. EMEK

13 ekim SALI 2015

sayı: 208

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Mecit bozkan Melih erdem melek önder Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684

emek sıla gemicioğlu

Türkiye’nin dört bir yanında katliamın ardından “Yastayız, isyandayız, grevdeyiz” diyen emekçiler sabah saatlerinden itibaren iş bıraktılar. Katliamın gerçekleştiği Ankara’da iş bırakan emekçiler bir yandan Ankara’da yapılan cenaze törenlerine katılırken bir yandan da greve katıldılar. Türkiye’nin diğer illerinde de fabrikalarda, hastanelerde, okullarda, üniversitelerde emekçiler ve işçiler Ankara’da gerçekleşen saldırıya karşı hem fabrika önlerini hem de kent meydanlarını doldurdular. Beko: ‘’Bedeli ne olursa olsun şalteri indirin’’ Emek, Barış, Demokrasi mitingine yapılan bombalı saldırıya karşı iş bırakan KESK ve DİSK üyeleri Çankaya Belediyesi önünde toplandılar. Çankaya Belediyesi’nde memur ve işçilerin katılımıyla grev yüzde yüze ulaşırken Ankara’nın birçok işyerinde de KESK ve DİSK üyeleri işbaşı yapmadılar. Kızılay’da yapılan mitingde Çankaya Belediyesi binasının üzerine “Yastayız, grevdeyiz” yazılı bir pankart asıldı. Bazı işçilerin karanfil taşıdığı eylemde sık sık “Katillerden hesabı emekçiler soracak”, “Katil devlet hesap verecek” sloganları atıldı. DİSK Genel Başkanı Kani Beko, ertesi gün de devam edecek olan grev için çağrıda bulunarak “Bedeli ne olursa olsun şalteri indirin” dedi.

ler, Taşeron İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği ile birlikte anmaya katıldı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri de “Katillerden hesap sorana kadar iyi değiliz, iyi olmayacağız” açıklaması yaparak 2 gün derslere girmeyeceklerini söyledi. Hasta yakınları ve Çapa’da bulunan vatandaşlar da eyleme destek verdi.

partilerin, kitle örgütlerinin çağrısıyla Basmane Meydanı’nda bir araya geldi. Kitlenin İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri imzalı ‘Katili Biliyoruz, İnanıdına Barış İstiyoruz’ yazılı pankart taşınırken, kortejin hemen arkasında DİSK Genel-İş ve Birleşik Metal-İş üyesi işçiler yürüdü. İZSU işçileri “Saray savaş, işçiler barış istiyor’ “pankartı taşırken, işçiler hep bir İstanbul defterdarlığı boşaldı ağızdan “Saray savaş, halklar barış Büro Emekçileri Sendikası İs- istiyor’ ve “Hükümet istifa” slotanbul Şubeleri, İstanbul Defter- ganlarını attı. darlığı önünde bir araya gelerek Ankara katliamını protesto etti. ‘’Barış hakim olana kadar’’ Ankara’da hayatını kaybeden İzmir’de kurumlar adına orÖzver Gökhan Arpaçay’ın da iş- tak basın açıklamasını okuyan yeri olan İstanbul Defterdarlığı TMMOB İKK Sözcüsü Melih tamamen boşalırken, katliamda Yalçın “Katiller, ‘güvenlik zafiölen Arpaçay’ın masasına da ka- yeti yok’ diyenler, ‘istifa edecek ranfiller koyuldu. Siyah kıyafet- misiniz’ sorusuna gülen bakanlarlerle eyleme katılan yüzlerce büro dır. Katiller, sarayda oturup 400 İstanbul’da 10.04’te grev başladı emekçisi “Yasta değil, isyandayız” milletvekili hesabıyla entrikalar DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, dedi. Eyleme KESK İstanbul kuran, savaşlar, katliamlar tezgahkitle örgütleri ve emekten yana Şubeler Platformu da katılarak layanlardır. Evet; katili tanıyoruz, siyasi partiler Çapa’da bulunan destek verdi. unutmayacak, affetmeyecek, heİstanbul Tıp Fakültesi önünde bir sap soracağız. Hesap sorma gücüaraya gelerek Ankara’daki bombalı İzmir’de on binler Gündoğdu nü örgütlendikçe arttıracak, bu katliamın yaşandığı saat 10.04’te Meydanı’nda buluştu topraklarda barışı hakim kılana saygı duruşunda bulundular. İzmir’de iş bırakan işçi ve emek- kadar bedeli her ne olursa olsun Çapa’da taşeron olarak çalışan işçi- çiler sendikaların, odaların, siyasi mücadele edeceğiz” dedi.

Ankara Dışkapı EAH sağlıkçıları grevde

Bosal işçileri Ankara’ya sahip çıktı

Çağlayan Adliye’sinde avukatlar da eylemdeydi

Çiğli OSB’de metal işçileri yürüdü Deri işçileri barış mücadelesi susturulamaz dedi

BTS üyeleri tren garından uğurlandı Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) Ankara Şube yöneticisi Ali Kitapçı ve İdil Güneyi için Ankara Garı’nda bir cenaze töreni düzenlendi. Yaşamını yitiren BTS üyeleri için yapılan törende, tek tek isimler sayıldı. Gece saat 00.00 itibariyle greve çıkan emekçiler, yitirdikleri arkadaşlarını unutmayacaklarını ve hesap soracaklarını söylediler. Anmaya Emek Partisi ve HDP yöneticilerinin yanı sıra HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de katıldı.

Mesut Mak için işyerinde tören düzenlendi Ankara’daki katliamda yaşamını yitiren Tarım Orkam Sen İzmir Şube Yönetim Kurulu ve Emek Partisi üyesi Mesut Mak için işyeri olan Gıda ve Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü önünde anma etkinliği düzenlendi. Şube Başkanı Adil Ümit Tüzen, “Sadece işyeri arkadaşım değildi, abimdi kardeşimdi. Onunla gittik ama onu getiremedim. Tarifi yok bu acının. Barışı ve kardeşliği getirmek için gitmiştik. Ama bedeli daha ağır olsa da biz amacımızdan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Diyarbakır’da Büyükşehir Belediyesi önünde buluşuldu

Eskişehir Tarkon işçileri de grevdeydi

Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Birleşik Metal-İş İstanbul’da 5 fabrikada üretimi durdurdu Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Türkiye genelinde örgütlü olduğu fabrikalarda işçiler bir saatle iki saat arasında değişen sürelerde iş bırakarak Ankara’daki katliamı protesto etti. İzmir’de pek çok fabrikadan metal işçilerinin katılımıyla yürüyüş yapılırken İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı Yılmaz Bayram protesto için Pazar gecesi ve pazartesi sabah vardiyalarında Ejot, Balıkçıoğlu, Paksan, Konvekta Klima, Hidro Mak fabrikalarında üretimi durdurdu.

Uluslararası işçi örgütleri katliamı kınadı Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) Genel Sekreteri Sharan Burrow, dünya sendikal hareketinin Türkiye’deki sendikalar ile dayanışma içinde olduğun vurguladı. Kürt bölgesinde şiddetin yeniden tırmandığı bir süreçte, Ankara’da barış çağrısı yapan bir gösteriye katılanların vahşice öldürüldüğünü kaydeden Burrow, “Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu adına yaşamını kaybedenlerin ailelerine en derin taziye dileklerimi sunuyorum” dedi.

Gebze Çayırova Boru işçileri fabrika bahçesinde toplandı

İmpo Motor işçileri İzmir’den barış istedi


EMEK

10

13 Ekim 2015

Davutoğlu taşeron işçiye bir telefonu çok gördü

Fadik Temizyürek

Vadeniz doldu

HAKİKAT

Barış mitingine gidiyorduk. Onbinler her şehirden Ankara’ya geliyordu. Çocuklar ölmesin, yaşlılar kurşunlanmasın istiyorduk. Cansız bedenler yerlerde sürüklenmesin, Cemile’ler bir daha olmasın diyecektik. Olmadı. Bedenlerimizi bombalarla parçaladılar, onlarca arkadaşımızı kaybettik. Yüzlerce yaralımız var. Tüm toplum ağlıyor. Kime soracağız, nerede arayacağız katilleri? Bu acıyı dindirebilecek adaleti kimlerden isteyeceğiz? Çığlıklarımızı duyacak hiç kimse kalmadı mı bu memlekette? Bizler bu kadar mı sahipsiz bir toplumuz? Hayır. *** Biz, bizim yaralarımızı sarıyoruz. Birbirimizin sahibi oluyoruz. Bize yakışanı yapıyoruz. 9 yaşında Veysel’i, 70 yaşında Meryem Anne’yi sonsuz sevgiyle yıldızlara emanet ediyoruz. Gencecik fidanlarımızı metanetle sonsuzluğa uğurluyoruz. Kızkardeşlerimizi, ağabeylerimizi sükunetle toprağa veriyoruz. “Yoldaşım , yoldaşlarımıza selam söyle” diye uğurladı Dilan’ı, babası. “Onlar, birer güvercindi, neden gençler hep genç ölür, bu topraklarda” dedi, kızını ve kızkardeşini kaybeden İzzettin Çevik. Yasımız dağlar kadar ağır. Gözyaşlarımızı tutamıyoruz, birbirimize göstermeden ağlıyoruz her görülmeyen yerlerde. Güçlü olmalıyız diyor, herkes herkese. Barış, “adın batsın”, canlarımı aldın demiyor, kimse kimseye. Vakur ve onurluyuz, yine yeniden barış için demeye devam ediyoruz. Gezi direnişi milad oldu, bizler için. Barış uğruna parçalanan bedenleri onbinlerle son hizmetimizi yapıyoruz. Türkiye’nin her yerinde binlerle protesto eylemleri yapıyoruz. Korku duvarını aştı, bu toplum. Daha beteri ne olabilir ki? Ortadoğu ülkeyiz evet, işte Ortadoğu direnişi. *** Peki kim yaptı bizlere bu katliamı? Erdoğan ve onun hizmetkarları. Tabiiki IŞİD yapacaktı. Diyarbakır’a ve Suruç’a bombaları kim patlattıysa o. Erdoğan bombaları yerleştirecek değil ya. O, planlar, IŞİD yapar. IŞİD bombaları patlattı. Sen sağ ben selamet. Suçlu da ortaya çıktığına göre Davutoğlu rahat bir nefes alabilir. Güvenlik zafiyeti de yok. Adalet Bakanı da gülümser,İçişleri Bakanı’da sevinç içinde açıklama yapar. Siz, insan olamazsınız. İnandığınız öbür dünyada yatacak yeriniz yok sizin. IŞİD canilerini de tutuklayamaz yargı, eylem üstünde yakalamaları lazım. Davutoğlu hukuk devleti gereğini anlatır. Bombaları patlatanlar, dış mikraklarla ilişkili olabilir, “terör” zaten uluslararası bir problem. Numan Kurtulmuş kuklası, IŞİD’ın dışında kalan halkın tüm örgütlerinden şüphelenir. Oh, ne ala, örgüt işi de tamam. *** Bir ülke düşünün ki başşehrinin tam ortasında bombalar patlatılıyor, yüzlerce insan ölüyor. Devletin başbakanı, bakanları halkını koruyamıyor. Düşmanlarını öldürmüş gibi izliyor, olan biteni. Toplumdan kuru bir özürü bile çok görüyor. Adeta toplumun nefretini kazanan bakanlarını görevden almayı düşünmüyor, istifalarını istemiyor. Vadeniz doldu, kan emiciler, hiç merakınızda olmasın vakit tamam. *** Kork Erdoğan. Bu halk seni yargılayacak. Kork Davutoğlu. Allah gibi korktuğun, el pençe divan durduğun diktatörün bile halkın gazabından seni koruyamayacak. Korkun, AKP’nin üç günlük faşist bakanları, bu halk sizden çok yakında hesap soracak. *** Bu zamanların tarihini yazıyoruz bizler. Canımızla, kanımızla ödüyoruz bedelini. Boncuk gözlü, annesinden bisiklet isteyen Veysel için, Devletin kaybettiği oğulun annesi için, “Barışı getirmeye gidiyorum” diyen Dilan için, Hayatını barışa armağan eden yoldaşlarımız için, sizleri yeneceğiz. Bizimle savaşmaya gücünüz yetmez. Denediniz, gördünüz. fadiktemizyurek@gmail.com

İşçilere layık olan tek şey ölüm mü?

AKP’nin seçim çalışmaları kapsamında İzmir’de ziyaretlerde bulunan Davutoğlu, yanına yaklaşan bir işçinin “taşeron sorununa çözüm bulun” demesi karşısında lafı geçiştirmeye çalışması ve işçinin cep telefonundan rahatsız olarak “taşeronsun ama telefonun var” demesi AKP’nin işçiye dair uygulamalarını ve işçiye bakış açısını tekrar gündeme getirdi. emek Mecitcan bozkan

İzmir’de AKP’nin seçim çalışmaları kapsamındaki ziyaretlerinin birinde bir taşeron işçisinin “taşeron sorununu çözün” diye Davutoğlu’nun yanına gelmesi ve Davutoğlu’nun lafı geçiştirmeye çalıştırdıktan sonra cep telefonunu çıkaran işçiye “taşeronsun ama telefonun var” demesi AKP’nin iktidarı boyunca işçilere ve işçi meselelerine bakış açısını tekrar gündeme getirdi. AKP’nin 12 yıllık iktidarında işçilerin durumu en başta istatistiklerde göze çarpıyor. 15 binden fazla işçinin işyerlerindeki güvenlik ihlalleri ve devletin denetimsizliği sonucu hayatını kaybettiği 12 yıllık süreçte iktidarda AKP vardı. Türkiye tarihinin en fazla ölüm yaşanan işçi katliamı Soma’da AKP iktidarında yaşandı. İşçi ölümlerinin bu kadar artmasıyla ölümlerin sebebinin de iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda alınmayan önlemler ve devletin

işyerlerini denetlememesi olduğu net olarak ortaya çıktı. Soma katliamından kısa bir süre önce CHP milletvekili Özgür Özel’in Meclis’e sunduğu rapor görmezden gelindi. Halkın iradesine saygılı, halkın hizmetkarı olduğunu söyleyen AKP ise gözünün önünde onbinlerce işçi ölürken ölümleri durdurmak yerine ölümleri daha da artıracak uygulamalar yaptı, kararnameler ve yasalar çıkardı. “Feda kararnamesi” denilen Başbakanlık kararnamesiyle; madenlerde kullanılacak AB standartlarına uygun güvenlik malzemelerini kullanma zorunluluğunun 2016 yılına ertelenmesi ve bunun sonucunda patlama tehlikesi olduğu için kapatılan 65 madenin tekrar açılması, işçi ölümlerinden sorumlu olan patronların, nezaretçilerin ve devlet müfettişlerinin yargılanmaması gibi uygulamalar AKP’nin 12 yılda işçi ölümlerini arttırmaya yönelik hamleleri oldu.

AKP’nin işçilere bakışı Davutoğlu’nun cevabında saklı AKP’nin işçiye zarar veren uygulamaları sadece işçi ölümlerini arttırmakla da kalmadı. 12 yılda yaptığı uygulamalarla taşeronlaşmayı bütün sektörlere yayarak adeta bir “Taşeron Cumhuriyeti” kurdu. Evine ekmek götürmeye anca yetecek ücretler alan ve insan sağlığını etkileyecek düzeyde ağır koşullar altında çalışan taşeron işçiler AKP’nin “Yeni Türkiye”sinin sömürülecek yığınları haline geldi. Taşeron işçileri çalıştıkları günün ertesinde kovulabilme ihtimalini düşünerek, kovulmazsa da ölebilme ihtimalini düşünerek çalıştılar. Kayıt dışı, sigortasız ve sendikal örgütlenmeleri engellenen taşeron işçiler AKP’nin desteklediği çoğu zaman da AKP’nin bizzat kendisi olduğu patronların verdiği ucuz ücretlerle yaşamaya mahkum edildiler. AKP, yarattığı “Taşeron Cumhuriyeti”nde işçileri o kadar aşşağı gördü ki onlara bir telefonu

bile layık görmedi. Taşeron işçisinin zar zor ekmek soktuğu evine bir televizyon almasını bile istemediler. Davutoğlu bu yüzden işçinin isteğine cevap veremedi ve lafı geçiştirdi. AKP, 12 yılda işçiye dair, işçi meselelerine dair tek bir adım atmadan, işçiyi sadece patronlara para kazandıracak ve zorla mitinglere getirilecek insanlar olarak gördü. İktidarında yaptığı bütün uygulamalar sonucunda AKP’nin işçilere bakışı Davutoğlu’nun taşeron işçisine verdiği cevapta ortaya çıktı. AKP, 12 yılda, patronların sömürüsüne mahkum ettiği işçinin 150 liralık telefonundan bile rahatsız olacak duruma geldiği için “taşeronsun ama telefonun var” dedi. 12 yılda halka bir çok yönden zarar veren AKP’nin işçiye dair düşünceleri, ücretlerini arttırmasınlar diye işçilerin grevlerini engellemekten, taşeron işçisinin aldığı 150 liralık telefondan rahatsız olmaya kadar vardı.

Çayeli Bakır işletmelerinde grev kararı Türkiye’nin dört bir yanında emekçilerin patron yandaşı Türk Metal sendikasına isyan etmesiyle başlayan Metal Direnişi sona erdi ancak metal işçilerinin cesareti bütün sektörlere sıçradı. Rize’nin Çayeli ilçesinde bulunan First Quantum Minerals adlı taşeron şirket tarafından işletilen Çayeli Bakır İşletmelerinde işçiler grev kararı aldı. Türkiye Maden

İşçileri Sendikası ile First Quantum Minerals adlı şirket arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine alınan grev kararıyla birlikte 30 Ekim günü bakır işletmesinde çalışan işçiler greve gidecek. Emekçinin grev kararı patronları hemen rahatsız etti ve işveren şirketin grev kararına karşı lokavt uygulayacağı öne sürüldü.EMEK

Aileler 13 Ekim’deki Soma davasına çağrı yaptı Adalet Arayan İşçi Aileleri tarafından her ayın ilk pazar günü İstanbul’da Galatasaray Lisesi önünde düzenlenen Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne, bu ay Soma katliamında hayatını kaybeden işçilerin aileleri katıldı. Aileler, 301 işçinin can verdiği katliama ilişkin davanın üçüncü duruşmasının 13 Ekim’de başlayacağını belirterek, herkese davayı izleme ve sa-

hiplenme çağrısında bulundu. Soma’da hayatını maden işçisi Uğur Çolak’ın babası İsmail Çolak, “Sermaye daha fazla kâr, daha fazla üretim için iş güvenliği önlemlerini almıyor, insanlar katlediliyor. Sermaye ve gerekli denetimleri yapmayan siyasi iktidar sorunun kaynağıdır.” Diyerek Soma ve diğer işçi ölümlerinde devletin suçu olduğunu belirtti. EMEK


genclık

11

13 Ekim 2015

Sıralamalarını beğenmediler

Mima Sinan Üniversitesi

Anadolu Üniversitesi

Ankara katliamına karşı üniversite gençliği hayatı durdurdu

Ders yok boykot var

Ankara’daki katliamın ardından yapılan Hayatı Durdurma çağrısı dalga dalga büyüdü. Sendikalarının grevinin yanı sıra onlarca üniversitede saat 10.04’de tam da patlamaların olduğu saatlerde bir araya gelen binlerce üniversite öğrencisi için ders yok, barış için, demokrasi içini, malum katilin yargılanması için boykot vardı. Anadolu Üniversitesi

Ankara Üniversitesi

Bilkent Üniversitesi

Boğaziçi Üniversitesi

İstanbul Üniversitesi

Çukurova Üniversitesi

Ege Üniversitesi

İstanbul Üniversitesi

gençlik mecitcan bozkan

Barış için Ankara’da bir araya gelen binlerce kişinin canlı bomba saldırısı ile katledilmesine tüm Türkiye’den tepkiler gelmeye devam ediyor. Saldırının ardından grev kararı alan sendika ve odaları, Hayatı Durdurma kararı alan esnaflar, öğrenciler izledi. Saat: 10.04 geçe Türkiye’nin dört bir yanında hayat kaybedilen 128 can için durdu. İstanbul Teknik Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi saldırının ardından eğitime ara verildiğini resmi olarak ilan etti. Günay Doğan için ders yok İTÜ Rektörlüğü’nün resmi internet sitesinde yer alan duyuruda “Ülkemizin bütünlüğünü bozmayı amaçlayan menfur terör saldırıları sonucunda çok sayıda vatandaşımız ile birlikte, İTÜ ailesinin bir ferdi olan öğrencimiz Güney Doğan’ın da hayatını kaybetmesinin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Ülkemizin ulusal yasını paylaşıyor ve 12 Ekim 2015 tarihinde Üniversitemizde eğitime 1 gün ara veriyoruz.” denildi. Rektörlere seslendiler Onlarca üniversitede ise karanfilleri ile bir araya gelen öğrenciler katili çok iyi tanıdıklarını bir kez daha haykırdı. Rektörlerine seslenen öğrenciler eğitime ara verilmesi gerektiğini söyleyerek, derslere girmediler. Boykot çağrısına sessiz kalınamadı Mersin üniversitesi yapılan eylemlerin ardından öğrencilerin taleplerine kulak vererek eğitime ara verildiğini açıkladı. Geçtiğimiz hafta öğrencilerin afişlerine bile tahammül edemeyerek defalarca okula çevik kuvveti çağıran Anadolu üniversitesi rektörlüğü ise öğrencilerin taleplerine yine geçiştirerek yanıt verdi. Katili tanıyoruz İstanbul üniversitesi geçtiğimiz haftalarda yüzsüz afişleri ile katili teşhir etmişti. Boykot içinse yüzlerce öğrenci yine bir araya gelerek, barış

için yürüyenleri katledenin malum diktatör olduğunu ve hesap verene kadar da mücadele edeceklerini haykırdı. Çalışanlar ve akademisyenlerde katıldı Yapılan boykot eylemlerinin pek çoğuna üniversite çalışanları ve akademisyenlerde destek verdi. Bazı üniversitelerde ayrıca basın açıklaması da yaparak saldırıyı kınayanlar akademisyenler failin kim olduğunu tüm toplumun bildiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Faşist saldırılar yıldırmadı Karabük’te faşist saldırı: AKP önünde basın açıklaması yapan üniversitelilere faşistler saldırdı. İki üniversiteli yaralandı. Anadolu Üniversite’sinde de yemekhanede boykot yapan öğrencilere saldıran faşistler bir kişiyi yaraladı. Pek çok üniversitede eylemlerin haklılığına rağmen öğrencilerin karşısına çıkıp gerilim yaratmak isteyen ÖGB ve polis işbirliği nafile geldi. Barış için mücadele ederken ölenler karanfillerle, saygı duruşları ile anıldı. Kampuslarda “Hükümet istifa” sesleri çınlarken, barış mücadelesi dalga dalga yayılmaya devam ediyor. Boykot olan üniversitelerden birkaçı: İstanbul, Kültür Üniversitesi Anadolu Üniversitesi Bilkent Üniversitesi Kocaeli Üniversitesi Yıldız Teknik Üniversitesi Çukurova Üniversitesi Sabancı üniversitesinde Yedi tepe üniversitesi Uludağ Üniversitesi Koç üniversitesi ODTÜ Kadir Has Üniversitesi İstanbul Kültür Üniversitesi Mersin Üniversitesi Ankara Üniversitesi Gölbaşı Kampusü Boğaziçi üniversitesi Anadolu Üniversitesi Yıldız Teknik Üniversitesi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi İstanbul Üniversitesi Ege Üniversitesi

Üniversite sıralamasına Üniversitelerden itiraz gecikmedi. Yükseköğretim derecelendirme kuruluşu THE’nın,‘2015-2016 Dünya Üniversiteleri Sıralaması’nda, Türkiye ile birlikte bazı ülkelerdeki üniversiteler büyük düşüş yaşadı. Akademisyenler, bu yıl değerlendirmelerde yapılan değişikliklerin dünyada güven bunalımı yarattığını ve tepki çektiğini söylüyor. Ancak üniversitelerdeki eğitimin kalitesi, müfredattan kullanılan eğitim materyallerine kadar kendini ele veriyor. Kütüphaneden çok cami yapılan üniversitelerin dünya sıralamasında gerilemesi şaşırtıcı değil. GENÇLİK

950 bin öğrenciye icra

Kadir Has Üniversitesi

Kocaeli Üniversitesi

Koç Üniversitesi

ODTÜ

Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndan öğrenim ve katkı kredisi alıp, üniversite okuyan 947 bin 173 öğrenci borcunu ödeyemedi. Borcunu ödeyemeyen gençlerin belgeleri vergi dairelerine gönderildi. Vergi daireleri evrakları gelen öğrencilere haciz uyguluyor. KYK bünyesinde devlet, üniversite kazanan öğrencilere karşılıksız olmak üzere burs imkanı sunuyor. Ancak bu durumdan 360 bin öğrenci faydalanabiliyorken, geri kalanlara ise okudukları bölüme göre 2 veya 4 yıllık süreçte alacakları kredi karşılığında senet imzalatılıyor. GENÇLİK

Erdoğan’a nasıl doktora verilir?

Sabancı Üniversitesi

Uludağ Üniversitesi

Uludağ Üniversitesi Yeditepe Üniversitesi

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, Erdoğan’a fahri hukuk doktorası veren Japonya’daki Waseda Üniversitesi’ne tepki gösterdi. Ünivder önderliğinde Türkiyeli aydın, akademisyen ve yazarlar, bir imza kampanyası başlatarak üniversiteye bir kınama mektubu gönderdi. “Ödülünün anlamsız” olduğu savunulan mektupta üniversitenin kararından “derin endişe duydukları” ifade edildi. Mektupta “2010 yılından bu yana Erdoğan yönetimindeki ülke demokrasi ve yargı bakımından yaralar aldı” denildi. Mektupta, “ciddi hak ve özgürlükler ihlali olduğunun farkında olmadıklarını sanıyoruz” denildi. GENÇLİK

Üniversite broşürüne Nazım sansürü

Andolu Üniversitesi

Cebeci Üniversitesi

Mersin’de bulunan Çağ Üniversitesi’nde Fikir Sanat Kulübü’nce hazırlanan ve üzerinde Nâzım Hikmet’in fotoğrafı ile bir şiirinin yer aldığı broşürün dağıtımına izin verilmedi. Üniversite yönetiminin isteği ile broşürdeki Nazım Hikmet fotoğrafı çıkarıldıktan sonra dağıtıma izin verildi.Öğrenciler broşürün uygunsuz sayılma nedenini yazılı bir şekilde talep edince, aldıkları yanıt ise, “Sizin bunu öğrenme hakkınız yok” oldu. Öğrencilerin itirazı üzerine Rektör Yardımcısı bu kez, şiiri kullanabileceklerini ancak fotoğrafın çıkartılması gerektiğini söyledi. GENÇLİK


12 Alkışlamayan atılır!

LISENIN GUNDEMI 13 Ekim 2015

4+4+4 örgün eğitimin dışına çıkarıyor:

Geleceğimiz çalınıyor

4+4+4 eğitim sistemi yüzünden bu yıl da 350 bin öğrenci liselerde örgün eğitimin dışına çıktı. Al Jazeera’nin röportaj yaptığı 15 yaşındaki bir öğrencinin “Bizden geçti “ diyerek çalışması ise çok büyük bir gerçeği gözler önüne serdi. Liseliler ucuz iş gücü değil bir geleceklerdir. Fakat her gün eğitim biraz daha geriliyor ve öğrenciler okuldan biraz daha uzaklaştırıyor. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Okul-Sanayi İşbirliği İstanbul Modeli Projesi’nin imza törenine katılarak konuşma yaptı. Avcı, selamlama konuşmasının ardından alkışlanmadı. Bunun üzerine salondakileri uyaran Avcı, “Burayı alkışlamanız gerekiyor. Gerektiği zaman gereken uyarıları yaparım. Arkadaşlarımız söylenmesi gereken pek çok şeyi, benim de söyleyebileceğim pek çok şeyi daha güzel bir şekilde söylediler. Onun için alkışa ihtiyacım var.” Dedi. Yaptığı açıklamanın beğenilmeme ihtimalini düşünmeden seyirciyi suçladı ve yüzsüzce alkış istedi. EĞİTİM

Öğretmen atamalarına yeni düzenleme

eğitim ece berfin karagöz

Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim kurumlarında yapılacak görevlendirmelerle ilgili yeni yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Öğretmen atamaları için sözl, müdür ve müdür yardımcısına ise yazılı arti sözlü sınav getirildi. Danıştay tarafından iptal edilen yönetmeliğin yerine uygulamaya konulan yönetmelikle müdür yardımcılığı ve müdür başyardımcılığı görevlerine yazılı sınavla atama yapılacak. Müdürlük içinse iki aşamalı değerlendirme yapılacak. Değerlendirmede en yüksek puanı alan üç aday sözlü sınava girecek. EĞİTİM

Okulları terk etmek zorunda kaldılar

4+4+4 kesintili eğitim sistemi, öğrencileri okuldan ayrılmaya ve çalışma hayatına itiyor. Bu yüzden ucuz iş gücü olarak atölyelerde, santiyelerde calismaya başlıyor. Al Jazeera’nin haberine göre: Örgün eğitimi terk edenlerden biri 16 yaşındaki F.Ö. İki sene önce dokuzuncu sınıfa başladığı hafta okulu bırakmış. Eğitimini yarım bırakmasaydı bugün 11. Sınıf öğrencisi olacaktı. F.Ö’nün anlattıkları, okulu terkinin sinyallerinin devamsızlıkla başladığını gösteriyor: “Eğitim hayatım boyunca okul-

da hep sıkıldım ben. Kaçardım sürekli. Bilgisayar oyunu oynamaya giderdim. Derste öylece dinler, yanımızdakine bile bir şey soramazdım. Eğlenceli, bizim de dahil olabileceğimiz bir ders görmedim hiç. Okulun ortamı da iyi değildi. Sürekli kavga çıkardı. Benim gibi kaçanlar çoktu. Okulun iyi bir ortamı olsa bırakmayabilirdim.” Yani burada ilk sinyaller okul devamsızlıkları ile başlıyor ve okulun daha iyi bir yer olması yeteneğe göre eğitim verilmemesi gibi eksiklikler oluyor. Bizden geçti 15 yaşındaki K.T de geçen sene

liseyi bırakmış. Kazandığı meslek lisesine gitmek istemeyen, 4 kere nakil başvurusu yapan K.T olmayınca okula gitmemiş. Geçen yılı açık öğretime de kayıt yaptırmadan geçirmiş. Bu yıl açık liseye kayıt olmuş. Daha 15 yaşında ama “Bizden geçti artık” diyor. Kazakların dikildiği bir atölyede kalite kontrolde haftanın 5 günü çalışıyor. 800 TL maaş alıyor. MEB de, 20152019 Stratejik Planı’nda zorunlu eğitimden ayrılmaların önlenmesi ve izlenmesi için etkili bir mekanizma olmadığını belirtiyor. MEB’in UNICEF ile birlikte hazırladığı ‘Ortaöğretimde Okul

Terk Sebepleri ve Örgün Eğitim Dışında Kalan Çocuklar Politika Önerileri Raporu’nda okul terki riski taşıyan öğrenci ve ailelerin sorunlarına ilişkin çağrı merkezi kurulması öneriliyor. Ayrıca en çok okul terkinin yaşandığı 9. sınıf müfredatının ve ders geçme sisteminin gözden geçirilmesinden, derslerin daha çekici hale getirilmesine kadar bazı tavsiyeler yer alıyor. Ayrıca MEB, devamsızlık ve okul terkini azaltmak için üç yıldır Ortaöğretim Uyum Programını uyguluyor. Türkiye Genelinde 40 ilde 82 okulda uygulanan programın yaygınlaştırılması amaçlanıyor.

Ne zaman gideceksiniz? Şırnak’ın Cizre ilçesinde öğrenciler okulları boşalttı. Derste olması gereken öğrenciler, Cizre’de güvenlik sıkıntısı olduğu gerekçesiyle okulları terk etti. Cizre’de esnaflar Silopi’de uygulanan sokağa çıkma yasağını protesto etmek için kepenk açmadı. 9 ekim günü sabah saatlerinde okula giden öğrenciler de saat 10.30 sıralarında okulları terk etti. Tüm öğrencilerin güvenlik nedeniyle okulları terk ederken çok tedirgin oldular. Erdoğan’ın başkanlık savaşı yüzünden bazı öğrenciler hala okul yüzü görmüş değil. Ama öğrenciler okula gidemezken hala akıllı tahtalardan bahsediliyor. EĞİTİM

Kağıthane’de Suriyeli çocuklara okul

Her yıl öğretmen atamalarının yüzde 70’i, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerine yapılıyor. Ancak öğretmenler, eş ya da özür durumuna bağlı olarak belirli bir süre sonra tayin istiyor. Al Jazeera nın özel haberine göre, Doğu’daki, öğrencilerin aklındaki soru şu “Öğretmenim burada kaç yıl kalacaksınız?” Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki öğrencilerin öğretmenlerine sorduğu ilk soru bu… Çünkü gelen öğretmenlerin kısa zamanda tayin istemesine, sık sık öğretmen değiştirmeye alışkınlar. Her yıl öğretmen atamalarının yüzde 70’i, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerine yapılıyor. Ancak öğretmenler, eş ya da özür durumuna bağlı olarak belirli bir süre sonra tayin istiyor. illi Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), 15 Eylül’de yaptığı 37 bin öğretmen atamasının da yüzde 70’i Doğu ve Güneydoğu

Anadolu’ya yapıldı. En çok öğretmen sırasıyla, Şanlıurfa, Van, Ağrı, Şırnak, Diyarbakır, Muş ve Hakkari’ye atandı. Eğitim Reformu Girişimi’nin Eğitim İzleme Raporu 2014-2015’e göre, 2000’de uygulanmaya başlayan öğretmen atama yönetmeliğinden bu yana öğretmen başına düşen öğrenci sayılarının daha yüksek olduğu Güneydoğu Anadolu gibi bölgelere daha fazla atama yapılıyor. Ancak bu bölgeye daha fazla öğretmen gönderilmesi çözüm olmuyor. Öğretmenler Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde kalmak istemiyor. Bunda terör olaylarının Şiddetlenmesi büyük rol oynuyor. Atanan çok ama kalan sınırlı. 2014’te 39 bin 988 öğretmen özür durumuna ve isteğe bağlı olarak yer değiştirdi. Yer değiştirmelerin yüzde 80’i Batı, Orta Anadolu ve Karadeniz’e doğru gerçekleşti..EĞİTİM

Ne demek Bakanın telefonunu açamadım Kâğıthane Hasdal Ortaokulu saat 15.00’den itibaren Suriyeli Beytül Makdis Okulu haline geliyor. Okulun girişinde iki tabela yan yana duruyor. Saat 15.00- 19.40 arasında okulun Müdürü Muna Buşi. 32 Suriyeli öğretmen 5-15 yaş arasındaki 550 öğrenciye Arapça, İngilizce, Matematik, Fen ve Din Dersi öğretiyor. Önümüzdeki haftalarda Türkçe dersleri de görecekler. Öğleden sonra tamamen Suriye’de ki savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınmış çocukların eğitimi devam edecek.Hasdal Ortaokulu ‘ da Suriyeli çocuklarla okulunu paylaşan ilk okul oldu. EĞİTİM

Batman İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Çelik’in kendisini telefon ile arayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın telefonuna yanıt vermediği gerekçesiyle görevden alındığı iddia edildi. Kendisine destek için toplanan eğitimcilere hitap eden Çelik, “Devlet büyüklerinin tercihine saygı duyuyoruz. Lütfen yapmayın” dedi. Milli Egitim Bakani Nabi Avcı, ancak dördüncü aramasında yanıt vermesi üzerine, “Eğer bir Bakan olarak sana ulaşamıyorsam, öğretmen nasıl ulaşabilecek” diyerek görevden aldığı iddia edildi. Batman’a Kilis eski Milli Eğitim Müdürü Hasan Aslan’ın müdür olarak

atandı. akan Avcı’nın kendisini aradığında sesini tanımakta güçlük çektiğini söyleyen Batman İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Çelik, “Bazı sıkıntılar yüzünden bilinmeyen numaralara bakmıyorum. Ankara’dan gelen bir heyetle beraberdik. Taşımalı eğitim meselesinden tutun da bir yığın problemle karşı karşıyayız. Bunları aşmaya çalışıyoruz. Numarasız her telefona bakamıyorum. Bakan beyin telefonu olduğunu da bilmiyordum” dedi. Milli Egitim Bakanı Nabi Avcı, telefonuna bakılmadığı için öğretmenleri, il milli eğitim müdürlerini, ilçe milli eğitim müdürlerini işten çıkarmayı göze alabiliyor. EĞİTİM


DUNYA

13

13 Ekim 2015

Rusya, Batı’yı mat etti ABD ve müttefikleri tarafından desteklenen cihatçı çetelerin beş yıldır talan ettiği Suriye’de, Rusya’nın hava saldırılarına başlamasıyla birlikte rekabet daha da kızıştı. Rusya saldırılarından rahatsız olan ABD koalisyonu, Rusya’ya karşı hem bölgede adımlarını yoğunlaştırdı, hem de dünya medyasında Rusya karşıtı kara propagandayı yükseltti.

Dünya RIFAT ÇAPAR

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad karşıtı cihatçı çeteler bir araya gelerek saldırılarını yoğunlaştırmak için ortaklaşırken, başta BM temsilcisi Mistura’nın planı olmak üzere Esad’ın kalabileceğine dair eğilimleri reddeden bir bildiri yayınladı. “Kutsal savaşçıları”nı destekleyen Suudi Arabistan’da da vaizler ortak bir açıklama yayınlayarak Esad’ın gitmesi gerektiğini öne sürdü. Öte yandan Rusya savaş uçaklarının hava sahasını “ihlal ettiğini” açıklayan Türkiye’de de savaş çığırtkanı Erdoğan Rusya’yı tehdit etti. Bu ülkelerle bölgede emperyalist nüfuz mücadelesine giren Rusya da kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek “yanlış anlaşılmamaya” çalışıyor. Geçtiğimiz hafta ABD ile görüşmeler yürüten Rusya’nın İsrail’le görüştüğü bildirildi. Rusya’dan Türkiye’ye de “görüşme” çağrısı yapıldı.

ABD ,Suriye’de çıkarlarından vazgeçmeyecek Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest yaptığı açıklamada, ABD’nin Suriye stratejisinin Rusya’nın hava saldırıları sonucunda değişmeyeceğini belirterek ABD’nin kara harekatına henüz sıcak bakmadığını ve bölgedeki müttefikleriyle, destekledikleri çeteler üzerinden süreci devam ettireceklerini ima etti. Atlantik Konseyi’nden Jessica Ashooh da Rusya’nın kara harekatı gerçekleştirmediğine dikkat çekerek Rusya’nın hava harekatının Esad’ı koruma sınırında kalacağını ve kendileriyle benzer bir çıkmazla karşılaşacakları öngörüsünde bulundu.

til rejimin müttefiki olduğunu” gösterdiğini dile getirdi. Rusya: NATO enformasyon savaşına dahil ediliyor NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in “Rusya, Türkiye hava sahasını yanlışlıkla ihlal etmiş gibi görünmüyor” açıklamasına Rusya sert tepki gösterdi. Rusya’nın NATO Daimi Temsilcisi Aleksandr Gruşko, “NATO, Türk hava sahasını yanlışlıkla ihlal etmemizi Suriye’de terör örgütü IŞİD’e yönelik operasyonları saptırmak için kullanıyor. Bu olay NATO’yu bir örgüt olarak Batı’da başlatılan enformasyon savaşına dahil ediyor.” eleştirisi getirdi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, hafta sonu iki Rus uçağının Türkiye hava sahasını “yanlışlıkla” ihlal ettiği savunmasının inandırıcı olmadığını söyledi.

Güney Afrika taşerona karşı ayakta Keizersgracht Caddesi’nden parlamento binasına yürüyen işçiler, “Yoksulluğa, işsizliğe ve eşitsizliğe son, ya organize ol yada aç kal”, “Herkes için saygın iş”, “Yasallaştırılmış asgari ücret isteriz” yazılı dövizler taşıdı. Afrika Ulusal Kongresi’nde (ANC) araştırmacı olan Muhammed Khaled Sayed, eylemde yaptığı konuşmada hükümetin işçilerin taleplerine kulak vermesi gerektiğini ve işçilerin ihtiyaçları üzerine politika üretilmesi gerektiğini söyledi. DÜNYA

İşçiler, Air France yönetimini bastı

Belçika’da yüz binler hükümeti protesto etti Belçika’da sendikaların çağrısı ile başkent Brüksel’de bir araya gelen işçiler, hükümetin maaş endeksi uygulamasını ertelenmesi, elektrik fiyatlarına uygulanan vergi oranının yükseltilmesi ve emeklilik yaşının yükseltilmesini içeren sosyal yıkım politikalarını protesto etti. Kuzey Tren İstasyonu’nda buluşan 100 bine yakın işçi ve emekçi, MR, NV-A, VLD VE CD&V partilerinden oluşan koalisyon hüküme-

tini teşhir eden sloganlar haykırdı. Güney Tren İstasyonu’nda sona eren yürüyüşte hükümetin sermaye adına işçi ve emekçileri ezen politikalarından vazgeçmesi istendi. Eylemde yer yer polisle kitle arasında çatışmalar yaşandı. İşçiler, trafik levhaları ve kaldırım taşlarını polise fırlatarak tepkilerini gösterirken polis ise kitleye gaz bombaları ve tazyikli su ile saldırdı. Polis saldırısı nedeniyle çok sayıda eylemcinin yaralandı. DÜNYA

ABD

Eğit-donat’tan vazgeçtiler

Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu adlı çete bir araya gelerek ortak bir bildiri yayınladı. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da “gizlice” bir araya gelen çeteler, son süreçte Esad’ın gidişinin ertelenmesi eğilimine karşı ortaklaşmışlardı. Bu yönde hazırlanan bildiride de BM temsilcisi Staffan da Mistura’nın Planı’na karşı çıkıldı. Cihatçı çetelerin yayınladığı bildiride, “Esad’ı gayrimeşru yapan 5 neden” sıralandı. Mezhepçi çeteleri ve IŞİD’i Esad’ın ve ona bağlı istihbarat güçlerinin soktuğu öne sürülen bildiride, Mistura Planı doğrultusunda Suriye’deki diktatörlüğü yürütme yetkisine sahip olacak heyete katılacak isimlerin net olmadığı ve bunun Esad’ı Cihatçı çeteler da sürece dahil etmeyi amaçladığı BM planını reddetti belirtildi. Cihatçı çeteler, Esad’ın Esad rejimine karşı Batı’nın deste- sürecin hiçbir yerinde kesinlikle yer ğini arkasına almış en etkin cihatçı almaması gerektiğinin altını çizerek çeteler (El-Nusra hariç) ile Suriye hava saldırılarının da Rusya’nın “ka-

Güney Afrika İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (COSATU) çağrısı ile birçok kentte sokağa çıkan işçiler, ücretlerinin arttırılmasını ve taşeronluk sistemini protesto etti. Güney Afrika İşçi Sendikaları Konfederasyonu (COSATU), “Dünya Saygın İş Günü” vesilesiyle ülkenin birçok kentinde eylem düzenledi. Cape Town’da bir araya gelen binlerce işçi, artan işçi kıyımlarını ve taşeronluk sitemini protesto ederken diğer yandan da ücret artışı ve nitelikli toplu ulaşım hakkı istedi.

Dünya Turu

Air France Merkez İşleri Konseyi toplantısı yüzlerce işçinin baskınına uğradı. Air France İnsan Kaynakları Müdür ve Uzun Mesafeli Uçuşlar Müdürü’nün gömlek ve ceketi yırtıldı. Fransız havayolu şirketi Air France’ın 2900 çalışanının işine son vereceğini açıkladığı toplantıya işçilerin protestosu damga vurdu. Charles de Gaulle Havaalanında bulunan Air France’ın

merkez binasında yapılan toplantı sırasında 2 bin 900 kişi hakkında işten çıkarma kararı alındığını öğrenen yüzlerce işçi yönetim kurulu toplantısını bastı. Şirketin İnsan Kaynakları Müdürü Xavier Broseta dışarı çıktığında güvenlik görevlilerinin yardımıyla işçilerin yanından kaçmak zorunda kaldı. İşçiler, “Biz geldik burası bizim evimiz. “istifa” sloganları attılar. DÜNYA

New York Times, ABD’nin Suriyeli muhalifler için oluşturduğu eğit-donat programını sonlandırma kararı aldığını iddia etti. Gazete ayrıca, muhalefet liderlerinden oluşan küçük bir gruba Türkiye’de “operasyonel manevra” eğitimi verileceğini yazdı. Suriyeli ılımlı muhaliflerin Ürdün, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde eğitilerek silahlandırıldığı 500 milyon dolar bütçeli eğit-donat programı iptal edildi. Pentagon yetkilisi, eğit-donat programı yerine “Türkiye’de çok daha küçük eğitim merkezleri kurulacağını ve bu merkezlerde çoğunluğu muhalefet liderlerinden oluşan küçük bir grubun, hava saldırılarına yol göstermek gibi operasyonel manevralar konusunda eğitileceğini” de belirtti. DÜNYA

İran

İranlı komutan öldürüldü

İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun Sınırdışı Operasyonlar Komutanı (Kudüs Gücü) General Kasım Süleymani’nin yardımcısı Tuğgeneral Hüseyin Hemedani’nin, Suriye’nin Halep kentinde öldürüldüğü açıklandı. İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı yayın organlarında yapılan açıklamada, “Suriye ordusuna danışmanlık yapan Tuğgeneral Hemedani’nin, Halep’te öldürüldüğü” belirtildi. Açıklamada İranlı komutanın IŞİD tarafından öldürüldüğü bilgisi yer aldı: İran resmi haber ajansı İRNA’nın haberinde de, İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey askeri danışmanlarından da olan Hamedani’nin Halep kenti kırsalında “danışmanlık görevi” yaptığı sırada dün öğleden sonra IŞİD üyelerince öldürüldüğü bilgisi yer aldı. DÜNYA

İngiltere

Corbyn diz çökmedi

İngiltere ulusal marşını söylemeyerek tartışma yaratan İşçi Partisi Genel Başkanı Corbyn, bu kez de Kraliyet Danışma Meclisi’ndeki törene katılmayacağını açıkladı. İngiliz basını Corbyn’ın Kraliçe Elizabeth’in önünde diz çökerek elini öpmemek için törene katılmama kararı aldığını öne sürdü. İşçi Partisi genel başkanlığına seçildiği günden bu yana İngiltere Kraliyeti’yle arasında soğuk rüzgarlar esen Corbyn, Kraliçe Elizabeth’in de katılacağı Kraliyet Danışma Meclisi’nde yapılacak törene görüşmeleri nedenliyle katılamayacağını duyurdu.Parti’den yapılan açıklamada Kraliçe Elizabeth’ten bizzat gelen meclis üyeliği davetinin reddedilmesine gerekçe olarak Corbyn’ın “yoğun” programını gösterdi. DÜNYA


YAKLASIMLAR

14

13 Ekim 2015

Çernobil’de bir çocuk öldü; benim çocuğum Timur Danış yazdı

Svetlana Aleksiyeviç Nobel Edebiyat ödülünü kazandı. Yazar’ın Çernobil’den Sesler kitabı Türkçe de yayınlandı. Kitabı yayınlayan Seval Er ile ilgili anılarımızı, Ankara’da patlatılan serpintileri altında konuştuk.

Yeşil Yol’a karşı bekleyişimiz, Yukarı Kavron’da devam ediyor. Bir haftalığına İstanbul’a geldim, iki gün sora da yeniden Kaçkarlar’a, mücadelenin en önüne gideceğim. Cumartesi sabahı Seval Er ile buluşup, Nobel Edebiyat ödülünü kazanan Svetlana Aleksiyeviç’i konuşacaktık. Seval, 2006’da S.Aleksiyeviç’in Çernobil’den Sesler kitabını yayınlamıştı. Evden çıkmak üzereydim, telefon çaldı, Seval Ankara’da Barış Mitingi’nin bombalandığını söyledi. Evden çıktım. Telefon ederek ilerliyordum. Yaptığım her telefon görüşmesi endişemi daha da arttırıyordu. 10 Ekim 2015 17.12 itibariyle 83 insanımız canımız yitmişti ve çok sayıda yaralı vardı. Önce Kobane sonra Suruç, şimdi de Ankara; bombalar birbirini tetikliyor… Seval ile Kadıköy’de buluştuk, S. Aleksiyeviç’in Çernobil’den Sesler’ini konuştuk. . 1000 adet basılan kitabın yarısına yakınını anti-nükleer kampanyalara destek olsun diye satmıştım. 2013’de Mersin-NGS önünde kampanya yapıyorduk. Büronun önündeki 37 Adım’lık genişliği gün boyunca yürüyorduk. Bir de seyyar gazete yapmıştık; “Nükleere Karşı 37 ADIM.” Gazeteyi her gün hazırlıyor ve NGS’nin kapısına koyuyorduk. Gene bir gün Çernobil’den Sesler kitabından aldığımız bir anlatıyı NGS’nin kapısına bırakmıştık.

Mozyr yolundan Kalinkoviç’e doğru arabayla ilerliyorduk, bir de ne göreyim? Yolun kenarında, ışık huzmesinin altında - incecik bir ışık huzmesi- kristal gibi bir şey parıldıyor. Çalıştığımız köyde bundan birbirimize bahsettik. Bütün yapraklarda, özellikle de kiraz ağaçlarında küçük delikler açıldığını gördük. Aldığımız salatalık ve domateslerin yapraklarının üzerinde de bu küçük siyah deliklerden olurdu. Lanet okur onları yerdik. Gittim. Gitmem gerekmiyordu. Gönüllü oldum. Önceleri oradaki herkes çok ilgiliydi; ama sonra gözlerinde

boşluk gördüm, artık herkes alışmıştı. Madalya peşinde miydim? Çıkar mı sağlamak istiyordum? Saçmalık. Kendim için bir şey istemedim. Bir daire, bir araba, başka? Evet, bir daça. Bunların hepsine sahiptim. Ama oraya gitmenin erkeksi bir büyüsü vardı. Erkek gibi erkekler gidip bu önemli işi yapacaklardı. Ya diğerleri? Onlar isterlerse kadınların etekleri altında saklanabilirdi. Hamile karıları olan, çocuğu yeni doğanlar vardı. Bir tanesinde yanıklar oluştu. Hepimiz kendimize küfrederek geldik.

Eve döndük. Orada giydiğim bütün giysileri çıkarıp çöpe attım. Kasketimi küçük oğluma verdim, onu çok istiyordu. Hep o kasketi giydi. İki yıl sonra ona beyin tümörü teşhisi koydular. Hikâyenin sonunu siz de yazabilirsiniz. Artık konuşmak istemiyorum. Valetin Kmkov Çernobil’i temizleyen bir er NGS müdürü kapıya çıktı ve yazıyı okudu. Yazının arkasında duran Dr.Ful Uğurhan’a “Bu derecede bir duygu sömürüsü görmemiştim” dedi. Dr.Ful bir şey demedi. Ertesi sabah müdür Dr.Ful’un yanına geldi ve “Çernobil’de kaç kişinin öldüğünü zannediyorsunuz” dedi. Dr. Ful’un şu yanıtı verdi; “Çernobil’de bir çocuk öldü, o da benim çocuğum”. Benim “Nobel”im bu cümleyedir.

Fehmi Taştekin’in Radikalde yer alan yazısında, Rusya dedi ki uçuşa yasak bölge istiyordun, al sana uçuşa yasak bölge! Angajman kurallarını uçan kuşlara kadar genişletenlere kalan birkaç bardak üst üste soğuk su içmek! Ancak soğutur!

Hevesler kapasitenin üzerine sıçramaya görsün! O zaman uluslararası alanda her duvara tosladığında “Kimse gücümüzü test etmeye kalkışmasın” demekten başka elinden bir şey gelmez ve kendi kifayetsizliğinle başbaşa kalırsın. Şimdi afallamış halde soruyorlar: “Rusya’nın niyeti ne?” Önce ‘Sadece IŞİD’i değil Fetih Ordusu’nu da vuruyor’ diye ters köşe oldular. Rusya ardı ardına Türkiye’nin hava sahasına girince de “Hava sahamızı ihlal ediyor, tehlikeli bir oyun oynuyor” diye NATO’nun kapısını çalıyorlar. RUSYA NE Mİ YAPIYOR? Rusya sadece hava sahasını ihlal etmiyor, uçaklarındaki radar kilitlerini ve karadaki füze savunma sistemini devreye sokarak Suriye hava sahasınını tekeline alıyor. Yani senin 4 yıldır müttefiklerine hadi gelin oluşturalım diye bastırdığın uçuşa yasak bölgeyi fiilen kendi inşa ediyor. Senin binlerce TIR silahla tahkim ettiğin silahlı gruplar için istediğin güvenli bölge uygulamasını Rusya bu grupları temizlemek için yapıyor. Sen yabancı bir ülkede silahlı milislerle hukuk dışı bir vekalet savaşı verirken Rusya bütün bunları uluslararası hukuk açısından meşru bir güç olarak yani Suriye’yi BM’de temsil eden Şam yönetiminin izniyle yapıyor. Burada uluslararası hukuk Rusya’dan yana. Ha hava sahasıan girilmesi ve

ELİF KARAN

İyi

F-16’ların radar kilidiyle tacizi! Evet egemenlik haklarının ihlali. Lakin uluslararası dostlarımıza bu konuyu açtığımızda gülümsüyorlar: “Siz her gün Irak hava sahasını ihlal etmiyor musunuz?” Sakın “Bizim gerekçemiz sağlam, biz terörle mücadele ediyoruz” demeyin, zira Rusya da aynı argümanı kullanıyor. RUSYA BAŞKA NE YAPIYOR? Suriye’deki vekalet savaşı aynı zamanda Rusya’nın Ortadoğu’daki çıkarlarına karşı açılmış bir cepheydi. Rusya şimdi Ortadoğu’daki müttefikini sağlama alıyor yani kendi çıkarlarını koruyor. “Birimiz hepimiz hepimiz birimiz için” sloganı Kuzey Atlantik şövalyelerinin tekelinde değil ya. Rusya ile Suriye arasındaki ortak savunma anlaşmalarının nakaratı da bundan gayri değil. Rusya ne yaptı? Türkiye’nin 2012’de düşürülen Türk jetine misilleme olarak Suriye ordusunun sınır bölgelerinde operasyon yapmasını engelleyecek şekilde ilan ettiği angajman kurallarıyla oluşturduğu koruma rejimini yıkmış oldu. Sonuçta Türkiye daha önce Suriye’ye ait bir uçak, bir helikopter ve bir insansız hava aracını düşürerek ciddiyetini gösterdiği angajman kurallarını Rus uçaklarına uygulayamadı. Angajmanın ciddiyeti kalmadı. Artık geçmiş olsun, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Uçan kuş bile olsa, kim Türkiye Cumhuriyeti

sınırlarını ihlal ederse, gereken müdahalede bulunulur” cümlesini bir ‘gülümsetme butonu’ olarak masanıza iliştirebilirsiniz. Sınır aşan leyleklere de selam olsun! Ankara’nın korktuğu senaryo lojistik, militan ve silah desteğini Türkiye üzerinden alan silahlı grupların sınırlarımıza süpürülmesiydi. Rusya bunu yapacağını da gösterdi. Sadece IŞİD ve Nusra değil Körfez-Batı destekli tüm silahlı gruplar hedef listesinde. Ruslara göre sahada ılımlı grup kalmadı. Yani iki nota yedi ve NATO’dan uyarı geldi diye kendini tutmaya niyeti yok. Rusya demiş oldu ki Suriye içindeki operasyonlar Türkiye sınırlarına kadar genişleyecek. Tam da hükümetin endişe ettiği gibi Rus operasyonlarından kaçışlar başladı. Mesela Rus bombardımanın başlamasının ardından 1 Ekim’de 15 militan sırt çantalarıyla birlikte Suriye-Türkiye sınırında Turfanda köyünden Han Yolu’nu takip ederek Antakya istikametine geçiş yaptı. Bölge sakinleri jandarmaya haber verdi, daha sonra bu kişiler askerler eşliğinde kayıplara karıştı. Yine 3 Ekim’de Yayladağı tarafından Türkiye’ye geçiş yapan bir otobüs saat 23.00 civarında Hatay’ın Defne ilçesine bağlı Harbiye semtinde bir otomobile çarparak durdu. Ön ve arka plakaları farklı olan otobüs ve içindekiler şüphe çekti. Otobüsten inen kişiler çantalarını alıp sokaklara

dağılmaya başlayınca halktan müdahale geldi. ‘Cihatçılar Harbiye’de’ dedikodusuyla olay yerinde kalabalık arttı. Olay yerine gelen polis yolcuları bir okula götürerek koruma altına aldı. Daha sonra takviye güçler gelip kimliği belirsiz bu kişileri bölgeden uzaklaştırdı. Rusya’nın Halep, İdlib ve Rakka taraflarına baskıyı arttırdıkça Hatay, Kilis ve Gaziantep taraflarına doğru bu türden militan akışı kaçınılmaz olarak yaşanacak. Yani gidiş yolları dönüş yollarına dönüşecek. Rusya daha ne yapıyor? Batılı muhataplarına yani NATO’ya “Yeter” diyor. Batı yakasından gelen Rusya’nın nüfuz ve çıkar hamlelerine yönelik oyunların intikamını alıyor. Ardı ardına, kararlı ve soğuk. 2008’de Gürcistan üzerinden Kafkasya’da açılan savaşta dirsek çıkıp Güney Osetya ve Abhazya’yı tanıması ilk yanıttı. İkinci intikam 2014’te Ukrayna’da alındı. Kırım tekrar Rusya’nın egemenlik alanına döndürüldü. Suriye üçüncüsü. Rusya, ABD’nin Avrupalı müttefikleriyle domine ettiği dünya siyasetinin sürdürülemeyeceğini göstermek için fırsatları kaçırmıyor. Batılı hasımlarına bir nevi “Afganistan’da batırdınız, Irak’ı cehenneme çevirip çekip gittiniz, Suriye’yi terör üretme çiftliğine döndürdünüz, sıranızı savdınız çekilin, oyun sırası bende” diyor. Dikkat edin dünyanın uyanan devi Çin de ‘hard power’ tarafını görünür kılmaya çalışırken Rusya’nın Ortadoğu’ya dönüş hamlesine sessiz sedasız eşlik ediyor. Özetle Suriye artık küresel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir şov sahnesi.

Hasan Cemal T24

Cemal neden 10 Ekim katliamının sorumlusunun AKP olduğunu anlatıyor: “Ülke kötü yönetiliyorsa, her Allah’ın günü insanlar ölüyor, barış mitingleri bile kana bulanıyorsa, kimi sorumlu tutacağız bundan? Allah aşkına söyler misiniz? En başta hükümet değil midir sorumlu olan? Çözülemeyen sorunların, yapılan vahim hataların kanlı faturası elbette iktidara çıkar. Bunun içindir ki: Kanlı Cumartesi de öncelikle iktidardan sorulacaktır. Çekilecek ikinci çizgiye gelince... Bu da devlet meselesidir. Selahattin Demirtaş, yaşanan acılardan dolayı, ‘Kanlı Cumartesi’den dolayı ‘devlet’i sorumlu tuttuğu için cehennem ateşine atılıyor. Biraz durun burada. Sanki devlet bu ülkede sütten çıkmış kaşık. El insaf!

Kötü

Gülay Göktürk Akşam

Göktürk, katliamın ardından hükümeti aklama derdinde: “Çünkü herkes bilir ki bir ülkede böyle büyük bir katliam gerçekleşirse – hele hele seçim arifesiyse- bundan en fazla zarar gören her zaman iktidardaki partidir. Aklı başında, mantığı işleyen ve durumu anlamaya çalışan her insan böyle düşünür. Peki, Türkiye’nin “demokrat aydınları” “sol muhalefeti”, akıllarını ve vicdanlarını Gezi’de kaybetmiş ve birer kötü ruha dönüşmüş bilumum muhalif nasıl düşündü Ankara katliamı ertesinde? Aslında onların bir şey düşünmesine gerek yoktu. Tıpkı Suruç’taki gibi, Diyarbakır’daki gibi, suçlu zaten malumdu onlar için. Patlama haberini alır almaz klavyelerinin başına oturdular ve katili ilan ettiler: AK Parti ve Erdoğan!

Çirkin

Leyleklere selam olsun! Fehmi Taştekin yazdı

İyi Kötü Çirkin

Ali Karahasanoğlu Yeni Akit

Karahasanoğlu, Erdoğan ve Davutoğlu’nun diyemediğini diyor: “7 Haziran seçimlerinden 1 ay önce. 1 Mayıs’ta. Siyasi iktidara karşı kullanmak üzere. Kendi üyelerinin öleceği bir katliama adeta davetiye çıkartma planını yapanlar. O tarihte başarılı olamadılar. Diyarbakır’daki, seçimden iki gün önceki küçük çaplı bir olayla yetindiler. Şimdi 1 Kasım’dan 20 gün önce. “Tam seçime giderken, ‘Miting yapılması bile yasak’ propagandası yaparız” şantajı ile. Dünkü Ankara mitingini düzenlediler. Ve istismar edecekleri katliamı. Başardılar. Ardından da.12 yıldır iktidarda olan. Karakoldaki işkenceyi bile sıfır noktaya yaklaştıran. Kötü muameleyi bitiren siyasi iktidara. Miting alanında insanları öldürme suçlaması yapıyorlar.

elif karan

günlüğü

10 Ekim günü saat 10.04 Türkiye için unutulmayacak bir katliamla anılacak an oldu. #Ankaradayız diyen milyonlar hesap sordu Ayşegül Aldinç Onaylanmış hesap@AysegulAldinc Allahın belası bunu planlayanların bu planın parçası olan ve destekleyenlerin topunun üzerine olsun! Tez vakitte yok olun #Ankaradayız Sol Açık @SolAcik1907 Tarifi imkânsız acılar içerisindeyiz. İyi değiliz, iyi olmayacağız, iyi olmayın yoldaşlar! Harika Uygur@harikahuygur Hastane önünde bekliyorsun, yakinini göremiyorsun, bilgi alamıyorsun belki son dakikaları vedalaşamıyorsun. Ah! #Ankaradayız Narodnik@FraksiyonEditor Başkentinde yapılan katliama karşı duyarsız bir ülkeden daha kötüsü katliamı destekleyen bu ülkedir. #Ankaradayız Gürkan KORKMAZ@AvGurkanKorkmaz İsimleri bile sayamıyoruz artık, sanki insan değil de rakam gömüyoruz toprağa!


KULTUR-SANAT

15

13 Ekim 2015

“Straight Outto Compton” Türkiye’de yasaklandı

“Genç zenci suç işledi, çünkü rengi kahverengi ve başka renk suç işlemiyor diye düşünüyor polis.”N.W.A’nın “Fuck The Police” şarkısından. Grup ırkçılıktan ve polis şiddetinden bahseden şarkıları ile rap dünyasında çığır açmıştı. Hikâyeleri de Straight Outta Compton adıyla film yapıldı. Ancak dikkati çeken, filmin Irak’da gösterilmesine karşın, Türkiye’de 2018’de vizyona girecek olması. diğini tokat gibi insanın yüzüne çarpan bir şarkıdır- ve grubu bir anda efsane haline getirmiştir; işte bu şarkı “Fuck The Police” dir. N.W.A’nın efsane şarkısı. Grubun yükselişi 1992 Los Angeles İsyanlarında patlak veren siyahî vatandaş- beyaz polis gerginliğinin tırmandığı yıllara denk gelmiştir. Yıllar sonra da, 2014 yılında Missouri eyaletine bağlı Ferguson kasabasında yaşayan Michael Brown isimli silahsız, siyahî bir gencin beyaz bir polis tarafından uygulanan şiddet sonucu ölmesi ise grubu ve şarkının sözlerini tekrar akıllara getirdi. İşte bu grubun hikâyesi 2015 Ağustos ayında yö-

kültür - sanat didem arıkan

80’lerin ortaları, ABD’nin California eyaletindeki Los Angeles şehrinin Compton mahallesinde bir grup siyahî genç bir Hip-Hop albümü çıkartırlar. Bu albüm piyasaya sürüldüğünde olay olur çünkü albüm, siyahîlerin yaşadıkları ırkçı olayları, polislerin kötü muamelesini ve yaşamlarında ki zorlukları anlatmaktadır. Ancak albümde öyle bir şarkı vardır ki, radyolarda dönmesi yasaklanmış -çünkü ABD’nin siyahîlere yönelik polisin uyguladığı şiddet konusunda nasıl bir gıdım bile ilerleyeme-

“Siyahi olan Rodney King’in, döverek öldüren polislerin mahkemede suçsuz bulunması sonucunda çıkan olaylardan bir kare.

netmen F.Gary Gray tarafından filme çekildi. Ancak filmden çok filmin Türkiye’de 2018 yılında gösterime girecek olması-belki de hiç girmez!- konuşuldu. “Straight Outta Compton” filmi neden Türkiye’de gösterilmiyor? Film, Türkiye’de 2018’de vizyona girecek daha doğrusu girecek diye umuyoruz. Nedeni ise filmdeki polise yönelik sert bir dille yapılmış eleştiriler ve “Fuck The Police” şarkısı. Bu arada, grubun adı yani N.W.A, Niggaz Wit Attitudes’in kısaltmasıdır. Bu da Zenciler, Zeka ve Tutumlar demek. Manidar bir isim olmuş! Amerika’da böyle bir gru-

bun doğuşu aslında Amerika’nın yıllardır zencilere karşı ırkçı tutumunun bir sonucudur. Türkiye’de de son yıllardaki polis şiddeti ve polise verilen sınırsız yetkilerin; polisin uyguladığı şiddet, taciz ve keyfi tutuklamalara kadar varması zaten insanların sabrını taşırmak üzere iken bir de böyle bir filmin gösterilecek olması hükümeti biraz korkutmuş olabilir. Belli mi olur AVM’ler bir anda “Fuck The Police” diye bağıran insanlarla dolup taşabilir! Film şimdiden ABD’de gişe rekorları kırmaya başladı bile. Umarız ülkemizde de film, bu yasakçı zihniyete ve yasakçı uygulamalara rağmen vizyona girer.

“Straight Outta Compton” filminden bir kare. Polis, sadece siyahi oldukları için, birkaç kişiyi gözaltına alıyor.

Şennur Sezer’i Kaybettik!

Meryl Streep: “Feminist değilim.” Sarah Gavron’ın ikinci uzun metrajlı filmi olan ve tarihin ilk feminist hareketlerinden birini başlatan kadınların, gittikçe acımasızlaşan hükümete karşı yürüttükleri mücadeleyi konu alan “Suffragette” filminin başrol oyuncusu Meryl Streep filmin tanıtımında kendisine yöneltilen “Feminist misiniz? Sorusuna “Feminist değilim” yanıtını verdi. Filmde, kadınların oy kullanma hakkını kazanmasında etkili olan

Türkiye’nin önemli kadın edebiyatçılarından şair ve yazar Şennur Sezer, yaşamını yitirdi. Emekten, işçi sınıfından yana eserler vermiş ve kitaplarıyla, Evrensel Gazetesi’ndeki köşe yazılarıyla, Hayat Televizyonu’ndaki programlarıyla işçilerin, emekçilerin aydınlanmasına, örgütlenmesine büyük katkılar sunmuştu yazar. Evrensel

Gazetesi’nde ki bir yazısında da “Yazmanın herkes için bir kendini ifade biçimi olduğunu on altı yaşlarındayken anladım” sözleri ile yazı yazmaya olan aşkını anlatmıştı okuyucularına. İlk şiirini 1958’de yazan Şennur Sezer ilk kitabını da 1964 yılında “Gecekondu” adıyla yayınlamıştı. sergilenecek. KÜLTÜRSANAT

aktivist Emmeline Pankhurst’i canlandıran Meryl Streep Time Out’a yaptığı açıklamada;”Ben hümanist bir insanım. İyi bir dengeyi savunuyorum” şeklinde açıklama yaptı. Streep’in yanıtı hakkında sosyal medya üzerinde yürüyen tartışmalarda ise; aktrisin denge derken neyi kastettiğini anlamanın güçlüğünden ve eşitlik ifadesini kullanmamasının talihsizliğinden söz edildi. Film 15 Ocak’ta Türkiye’de de vizyona girecek. KÜLTÜR-SANAT

İki DİL BİR BAVUL Yönetmen: Orhan Eskiköy, Özgür Doğan Oyuncular: Zülküf Yıldırım, Emre Aydın, Rozda Huz

2008 yapımı film, bir Türk öğretmenin, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı Demirci köyündeki ilkokula atanmasını ve orada Türkçe bilmeyen Kürt öğrencileriyle geçirdiği bir yılını anlatıyor “İki Dil Bir Bavul”.Türkiye’de ilk kez İstanbul Film Festivali’nde gösterilen film, Adana Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Film” ve “Büyük Jüri Özel Ödülü”, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi İlk Film Ödülü” dahil olmak üzere birçok festivalde çeşitli dallarda ödül kazandı. Türkiye coğrafyasının kanayan yarası “Kürt Meselesi” ne geniş bir çerçeveden bakabilen bu nedenle de izlenmesi gereken filmlerden bir tanesi “İki Dil Bir Bavul”. DUVAR Yönetmen: Yılmaz Güney Oyuncular: Tuncel Kurtiz, Malik Berrichi, Ayşe Emel Mesci

“Duvar”, yönetimi ve senaryosu Yılmaz Güney’e ait 1983 yapımı uzun metrajlı sinema filmi. Film, 1976’da Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde, Yılmaz Güney’in de tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanı anlatır. Filmde Tuncel Kurtiz ve Ayşe Emel Mesci dışında profesyonel oyuncu bulunmamaktadır. Fakat film o kadar gerçek, o kadar başarılı bir kurguya sahip ki, diğer oyuncuların amatörlüğü filmi kesinlikle baltalamıyor. Ayrıca, film, konusu itibari ile sert bir filmdir, çok rahat izleyebileceğiniz türde bir film değil. YOL Yönetmen: Şerif Gören Oyuncular: Tarık Akan, Şerif Sezer, Halil Ergün

Yol, senaryosu Yılmaz Güney tarafından yazılan, Şerif Gören tarafından yönetilen Türk filmidir. Film tüm dünyada Yılmaz Güney’in en iyi, Türk sinemasının da en cesur filmlerinden birisi olarak bilinir. Yurt dışında büyük ilgi gören film, Türkiye’de yasaklanmıştır. İzleyenlere cezalar bile verilmiştir. Türkiye, 17 yıl sonra izlenme yasağı kaldırılmış ve 1999 tarihinde Fatoş Güney’in çabalarıyla gösterime girmiştir. 1982 Cannes Film Festival’inde büyük ödül Altın Palmiye’yi kazanmıştır. Bu ödül ise Türk sinema tarihinde kazanılan en önemli ödüllerden birisidir. Film, İmralı Açık Cezaevi’nden bayram iznine çıkan beş mahkûmun öyküsünü anlatır.

HAFTANIN AJANDASI Ayaktakımı Arasında Maksim Gorki’nin yazdığı “Ayaktakımı Arasında”, Şehir Tiyatroları’nda Orhan Alkaya rejisiyle tiyatro severlerle buluşuyor. Eser; yeraltında, izbe bir barınakta hayata tutunmaya çalışan ayaktakımının olağanüstü öyküsünü anlatmaktadır. Oyunu 14 Ekim’de izleyebilirsiniz.

www

Zorlu Center’da Müzikal Keyfi

Son Zenne

Off Broadway’in en uzun ömürlü 2. Müzikali olan, 1996’dan itibaren binlerce kez sahnelenmiş; dünyanın pek çok ülkesinde seyirci karşısına çıkmış bir gişe rekortmeni, “Seni Seviyorum, Mükemmelsin, Şimdi Değiş”, 22 Ekim’de ve 16 Aralık’ta Zorlu Center’da.

Bir müzikholde çalışan Zenne, aynı pavyonun bodrum katında yaşamaktadır. Bu izbe mekânı, hayal ettiği, yaşamak istediği dünyaya çevirmiştir. Serdar Saatman’ın yazıp yönettiği “Son Zenne”, gözyaşının ve acının verdiği hazla şekillenen yaşamlarına şahit olacağınız bir oyun.


-10 Ekİm 2015 Ankara-

UNUTMAYACAĞIZ


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.