Yarın207

Page 1

İşçiler için hukukta çarklar tersine işliyor

AKP’de patron demek, anayasadan önce geliyor Geçtiğimiz yıl Karaman’ın Ermenek ilçesinde 18 işçinin can vermesi ile sonuçlanan maden katliamının 4. duruş-

ması görüldü. Çalışma Bakanlığı’nın, müfettişlerin soruşturulması için izin vermediği ortaya çıktı. emek 09

Dezenformasyonla kamuoyunu manipüle ediyorlar

Güzel günlerin habercisi...

6 Ekim 2015 Salı Sayı: 207 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Esas Mesele’de bu hafta: Gazeteci Yazar Cevdet Aşkın Bu hafta Küresel ve Yerel Dezenformasyon kitabını yazarı, usta gazeteci Cevdet Aşkın ile birlikte tartıştık. Cevdet Aşkın, yeni kitabına ve Türkiye’deki güncel gelişmelere dair sorularımızı yanıtladı. esas mesele 12

Basına saldıran, sivilleri katledip, gençleri savaşa feda eden saraya karşı barışı HDP savunuyor

INADINA BARIS

AKP’nin seçim bildirgesi: Baskı, savaş, katliam

Barışa sahip çıkan HDP oldu Bu hafta tüm partiler 1 Kasım için seçim bildirgelerini açıkladı. Barışa sahip çıkan tek seçim bildirgesi HDP’nin seçim bildirgesi oldu.

Savaşa karşı “İnadına barış”

AKP’nin bildirgesi de görüldü

7 Haziran’ın ardından Erdoğan’ı yeniden başkan AKP ise kendi seçim bildirgesini bu hafta tüm yaptırabilmek için çıkartılan savaş atmosferine ülkeye yaşattıkları ile ortaya koydu. Baskılar, karşı HDP, “İnadına barış” dedi. gözaltılar ve katliamlar sürdü.

Bu fotoğraflar Erdoğan başkan olamadı diye Şırnak’ta katledilerek yerde sürüklenen Hacı Birlik

Nusaybin’de katledilen Ahmet Sönmez

Ahmet Davutoğlu’nun “Sivil ölüm yok” dediği bölgelerden yayımlanan fotoğraflar tüyler ürpertiyor. Şırnak’ta Hacı Birlik isimli genç öldürüldükten sonra zırhlı araca bağlanıp sürüklenirken, Nusaybin’de de Ahmet Sönmez kapısının önünde kurşunlandı. Güncel 04

YSK’dan sandık taşımaya ret

AKP’nin sandık taşıma uygulamalarına YSK’dan izin çıkmadı. Erdoğan ise ret kararını değerlendirdiği açıklamasında adeta tehditte bulunarak “1 Kasım’da yaşanacaklardan YSK sorumlu olur” dedi. güncel 04

HDP’nin barışa sahip çıktığı seçim bildirgesine karşı AKP’nin seçim bildirgesi bu hafta yaşananlarla kendini ortaya koydu. Bu hafta basına olan saldırılar sürerken, sivil katliamların kamuoyuna yansıyan fotoğrafları AKP’nin kurguladığı Türkiye’yi gözler önüne serdi. güncel 03

Ahmet Hakan’a saldıranlar AKP’li çıktı Köşe yazarı Ahmet Hakan’a saldıranlar AKP üyesi çıktı. Gözaltına alınan 7 kişinin 1’i tutuklanırken, saldırganlardan biri kendilerine para teklif edildiğini iddia etti. güncel 05

Ecdadınız kim?

HAKAN ÖZTÜRK

Erdoğan yine çok ‘tarafsız’

“Tarafsızlığı” herkesçe tartışma konusu olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, tam da kendine yakışır biçimde Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmasında muhalif milletvekillerine demediğini bırakmadı. güncel 04

04

Aklın yolu

Hepimizi tehdit edene cevap: Korkmuyoruz

SİBEL UZUN Partilerin kadın karnesi

GÜLSÜM KAV Halkın gücü

FADİK TEMİZYÜREK

05

Uyanış 06

Ana fikir 09

Hakikat


YESiL SAYFA

02

06 Ekim 2015

Mahkeme Sivriada talanını durdurdu İstanbul 3 Numaralı Bölge İdare Mahkemesi’nin Sivriada’da yapılması planlanan kongre ve turizm merkezi inşaatı hakkında bilirkişi raporu doğrultusunda iptal kararı verdi. Ada Savunması kararı duyurarak bir açıklama yaptı. Adalar Savunması’nın açıklamasında; “Kültürel, ekolojik ve arkeolojik açıdan geri dönülmesi mümkün olmayan zararlar doğuracağı gerekçesiyle verilen kararla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Sivriada için yapılan tüm plan değişiklikleri iptal edildi! Sivriada’yla aynı niteliklere sahip ve aynı yönde bilirkişi raporları bulunan SİT alanı Yassıada’da başlatılan inşaatın da derhal durdurulmasını istiyoruz! Mücadeleye devam… Yassıada ve Sivriada’dan Elinizi Çekin, Bırak Issız Kalsın!” dendi. YARIN YEŞİL SAYFA

Diren Büyükçekmece’nin çağrısıyla direnişçiler bir aydır parkta nöbet tutuyordu. Albatros Parkı’nda direnen gençlere polisle şafak operasyonu düzenledi.

Albatros’ta şafak baskını yeşil sayfa melek önder

Fındıklı Parkı demir kafeste İstanbul Büyükşehir Belediyesi hiçbir açıklama yapmadan Kabataş sahilinde bulunan Fındıklı Parkı’nı Kabataş-Mecidiyeköy-Mahmutbey Metrosu’na şantiye sahası yapılmak üzere demir çubuklarla çevreledi. Parkın şantiye sahasına çevrilmesine halk tepki gösterdi. Parkın bölgedeki tek çocuk parkı ve yeşil alanı olduğunu, İstanbulluların nefes almasının yasaklandığını belirttiler. Park arazisinin 2 yıl sürecek metro inşaatı için kapatılacağını belirten şantiye yetkilileri ise alanda bulunan ağaçların başka yere taşınacağını ifade etti. 3 Ekim cumartesi günü Fındıklı Parkı’nın halka kapatılmasına karşı çıkanlar parkta toplanarak yaşam alanlarına yapılan müdahaleye karşı çıktı. Bir araya gelenlerin eyleminde alanın kentsel sit alanı olduğu hatırlatılarak, parkın halkın yaşamındaki yeri dile getirildi, yaşam alanlarının kapatılamayacağı ifade edildi. YARIN YEŞİL SAYFA

Saldırının ardından Belediye ekipleri park alanının kapısına kilit vurdu.

B ü y ü k ç e k m e c e ’d e Belediye’nin Albatros Parkı’nı 2013’te ranta açarak otel yapmaya çalışması üzerine Büyükçekmeceliler direnişleriyle otel yapımını engellemişlerdi. Diren Büyükçekmece’nin çağrısıyla bir araya gelenler 22 Ağustos’ta da park nöbetine başlamıştı. 1 Ekim’de rant projesine direnenlere polisle beraber 6:30’da şafak operasyonu düzenlendi. Zabıta ve polisle beraber iş makineleri gelerek, direniş çadırı söküldü ve 4 direnişçi gözaltına alındı. Saldırının ardından belediye ekipleri park alanının kapısına

olan, belediyenin bile ‘kamu malı’ olarak nitelendirmekten başka bir şey söyleyemediği Albatros’un çevresindeki jilet teller, halka kapatılan kapılar kim içindir?” denildi. İstanbul Kent Savunması heyeti de CHP İl Başkanlığı’na kilit vurdu. Bunun üzerine Diren yaptı. Yapılan açıklamada, “Çok bir uyarı ziyaretinde bulunarak, Büyükçekmece bir çağrı yaptı. Par- değil daha dün CHP Genel Başka- Albatros’la ilgili talepleri bir kez kın önünde yeniden toplanılmaya nı Kemal Kılıçdaroğlu önümüzdeki daha iletti.“Taleplerimizi dikkate başlanarak, direnişçilerin sayısının seçim için hazırdıkları kampanya alınız, Büyükçekmece Belediye artmasıyla kapı kırılarak alana gi- ve bildirgeyi gençlere adadığını Başkanı’nı durdurunuz, yoksa iyi rildi. Alana girilmesinin ardından, söylemişti. Bu bildirgeyi sunarken biliniz, bundan sonra hep kapınızzabıta ve çevik kuvvet ekipleri geldi hiçbir gence haklı/meşru eylemleri, dayız!” Seçim bildirgenizin arkasınve 15 direnişçiyi gözaltına aldı. kent ve doğa savunmaları sırasında da durun. CHP, yeşile ve gençlere Operasyonun ardından, Albat- müdahale edilmeyeceğini belirten saldıran belediyeni durdur!” dedi. ros Dayanışması gözaltına alınan açıklamalarda bulunmuştu. Şimdi 4 Ekim Pazar günü de parkta fidan arkadaşları için basın açıklaması soruyoruz: Bugüne dek halka ait dikim etkinliği yapıldı.

Kemal Kılıçdaoğlu’nun seçim bildirgesini gençlere adamasının ve biber gazı olmayan bir iktidar vadetmesinin üzerinden bir gün geçmeden CHP’li Büyükçekmece Belediyesi Albatros Parkı’nda direnen gençlere polisle birlikte şafak operasyonu düzenledi.

İğneada’ya çimento limanı Kırklareli İğneada’da yeni bir tehdit gündemde. Mahkemenin iptal ettiği çimento planı projesi Limak’a bağlı Ada Liman firması tarafından yeniden yapılmak isteniyor. Bakanlık firmanın hazırladığı ÇED raporu için ‘olumlu’ görüş verdi. Tanıtım dosyasındaki bilgilere göre limana sadece çimento ve kimyasal zehirli katı atık taşıyan gemiler yanaşacak ve liman sahasının tümü klinker öğütme sahası olarak kullanılacak.Projenin hayata geçmesiyle Karadeniz’in en önemli balık merası ve kalkan yuvası olan İğneada Körfezi ve longoz ormanları yok

Suyuna sahip çıkanlara sert müdahale

Sivas’ın Suşehri ilçesinde tarımda kullandıkları suyun kapalı sisteme alınıp satılmasına karşı çıkan köylüler protesto gösterisi yaptı, yolu ulaşıma kapatan köy sakinlerine biber gazı ve tazyikli su ve copla müdahale edildi. İlçe merkezine 35 kilometre uzaklıkta bulunan, Eskimeşe, Gökçekent ve Akıncı köylerinde yıllardır tarımsal faaliyetlerde kullanılan suyun kapalı sisteme alınmasına karşı çıkan Tatar köyünün sakinleri, yapım işini alan firma çalışanlarının suyun çıktığı kaynağa geleceği haberi üzerine bölgede toplandı.Jandarma ekiplerinin eylemi sonlandırma çağrılarına rağmen yoldan çekilmemekte ısrar eden köylülere, emniyet müdürlüğüne ait TOMA’yla müdahalede bulunuldu. Yaralananlar ve gözaltına alınanlar oldu. YARIN YEŞİL SAYFA

Yeşil Takvim:

Sürdürülebilir Yaşam Konferansı: 2015 BURSA- 14 Ekim Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim İklim Forumu- 12/13 Kasım

olacak. İğneada Doğa Elçileri adına Yaşar Mersin gazetemize yaptığı açıklamada;“Yapılan proje balıkların yuvalama alanı ve göç yolları üzerinde. Çimento nakledilerek, klinker öğütme alanı yapılacak, kömür tozu ve tehlikeli katı atık getirilecek. Bunun için özel bir yol yapılıyor ve bu yol Milli Parkın içinden limana ulaşıyor. Çekilecek enerji hattı için de hektarlarca orman kesimi olacak. Balıkçılara yasak gelecek ve balıkçılık yok olacak. Bizler gerekli itirazlarda bulunduk. Gizli saklı yapılan çalışmalara, halk direnmeye devam edecek.” dedi. YARIN YEŞİL SAYFA

Kaputaş Plajı betonlaşmasına mahkemeden engel

12 bin dönüm tarım ve yaşam alanı talan edildi

Ordu Doğa ve Yaşam Alanlarını Koruma Platformu’nun İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne 1995 yılında başlayan HES, taş ocakları ve maden işletmeleri ile ne kadar tarım alanının yok edildiğine dair dilekçe ile Ordu’da yapılan talanın boyutları açığa çıktı. Ordu’da 1 Ocak 2000 ile 31 Ağustos 2015 tarihleri arasında toplam 11 bin 80 dönüm yani 1641 futbol sahası büyüklüğündeki tarım arazisi yok

edilmiş. Platform üyesi Ertuğrul Gönül yok edilen ve yok edilmek istenenlerin hesaba katıldığında tehlikenin boyutunun daha iyi anlaşılacağını belirtti. Arazisini kaybedenlerin şehirlere göç ederek ucuz iş gücü yaratılmasına neden olduğunu söyledi. Sözlerini “birileri kâr edecek diye topraklarımızın, sularımızın, ormanlarımızın yok olmasına seyirci olmamalıyız. Herkesi birlikte mücadeleye davet ediyoruz” diyerek tamamladı. YARIN YEŞİL SAYFA

Antalya’da Kaputaş plajını ranta açacak turistik tesislerin yapımına karşı açılan davada yürütmeyi durdurma kararı verildi. Belediye, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na ait araziyi halkın ihtiyacı gerekçesiyle kiralayarak C Tipi Mesire Yeri’ne dönüştürmek için çalışma başlattı. Doğal SİT alanı statüsünde bulunan araziye iş

makineleri girdi, doğal bitki örtüsü yerine palmiyeler dikildi ve kayalıklar da yıkılarak çim ekildi. Kaş Tanıtma Derneği ve 12 vatandaşın hem Kaputaş Plajı ve İnceboğaz Mevkii’ndeki yapılanma ve projelere karşı açtığı davalar için Antalya 4’üncü İdare Mahkemesi tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildi. YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL

03

06 Ekim 2015

Erdoğan 1 Kasım’da yaşanacaklardan YSK sorumludur derken, sizce neyi kast ediyor? Ertuğrul Kürkçü HDP Milletvekili

Sorumluluktan kaçmak için suçluyor Polis zoruyla seçim kazanma ihtimali ortadan kalkdığı için şimdiden 2 Kasım’da ortaya çıkacak, kendi yaratacağı çatışmanın sorumluluğundan kaçmak için YSK’yı sorumlu tutuyor. Sibel Uzun EHP Genel Başkanı

Basına saldıran, sivil halkı katleden, gençleri savaşa feda eden saraya karşı barışı HDP savunuyor

İnadına Barış

7 Haziran seçimlerinde parlamentoya giren bütün partiler seçim bildirgeleri ve beyannamelerini yayınladı. Bu gelişmeler yaşanırken sarayın savaşında insanlar ölmeye devam ediyor. Kürt halkının yaşadığı il ve ilçelerde olağanüstü hal uygulamalarına yeni yerler eklenirken HDP seçim bildirgesinde ‘İnadına Barış’ diyerek barışı savunan tek parti oldu. savunuldu. 1 Kasım seçimleri öncesinde kaybettiği oyları geri 7 Haziran seçimlerinde almak isteyen AKP ise 7 Haziran barajı aşıp parlamentoya seçimlerinde CHP’ye ek kaynak giren bütün partiler seçim bil- bulamayacağını söylediği ek ödedirgeleri ve beyannamelerini ya- me vaatlerinde bulundu. yınladı. Bu gelişmeler yaşanırken sarayın savaşında insanlar ölmeye devam ediyor. Kürt halkının ya- HDP sarayın savaşına karşı şadığı il ve ilçelerde olağanüstü halkların barışını savunuyor hal uygulamalarına yeni yerler 7 Haziran seçimlerinden sonra eklenirken HDP seçim bildirge- sarayın savaşında yüzlerce insan sinde ‘İnadına Barış’ diyerek ba- hayatını kaybetti. Asker cenazelerışı savunan tek parti oldu. HDP rinde, sarayın savaşında hayatını seçim bildirisini parti Eş Genel kaybedenlerin “Ne oldu da çöBaşkanları Selahattin Demirtaş ile züm diyenler sonuna kadar savaş Figen Yüksekdağ birlikte basına diyor?’’ sözleri katilin kim olduduyurdu. Sarayın savaşına karşı ğunu tüm açıklığıyla gözler önüne barışı savunan HDP beyanname- serdi. HDP sarayın savaşına karşı sinde, başkanlık için yüzde 13’e barışı savunduğu bildirgesinde savaş açan Erdoğan hedef alınarak buna yer verdi. Savaşın tüm soCumhurbaşkanının yetkilerinin rumluluğunun HDP’ye oy veresınırlandırılacağı ve sembolik rek AKP’yi gerileten ve kendisini düzeye çekileceği” vurgulandı ve başkan yaptırmayan yüzde 13’e Türkiye’de yaşanan savaştan biz- savaş açan Erdoğan’ın olduğunu zat Erdoğan’ın sorumlu olduğu “7 Haziran sonrası, demokratik güncel melih erdem

Saray için savaş AKP’nin halka vaadidir 1 Kasım seçimleri öncesinde yeni seçim bildirgesini yayınlasa da AKP 7 Haziran seçimlerinden sonra seçim bildirgesini yaptıklarıyla yazmaya devam ediyor. Davutoğlu 7 Haziran seçimleri sonrası yaptığı açıklamada halkın başkanlık sistemi istemediği mesajını verdiğini söylemişti. Yeniden AKP seçim bildirgesine giren başkanlık sistemi, AKP’nin sarayın savaşını Bildirgede AKP’nin saldırdığı kimin için sürdürdüğünü, ‘’400 vekil verin bu iş huzur içinde çöÖZGÜRLÜKLER savunuldu Basın açıklamasında Demirtaş ve zülsün ‘’sözünün sarayın savaşı için Yüksekdağ’ın sırayla okuduğu se- söylendiğini bir kez daha gösterdi. çim bildirgesinde birçok madde AKP’nin Erdoğan için sürdürdüve vaat yer aldı. Aralarından öne ğü savaş bildirgesinde kendisine çıkanlar başkanlık sistemine geçit muhalif köşe yazarlarının evinin verilmeyeceği, seçim barajının önünde saldırıya uğradığı, basın kaldırılacağı, milletvekili dokunul- mensuplarının kafasına silah damazlıklarının kaldırılması, vicdanı yandığı, olağanüstü hal ilan edile ret hakkının tanınması ve zorun- şehirlerde halkın katledildiği ve lu din derslerinin kaldırılması gibi gençlerin sarayın savaşına nasıl maddeler ve vaatler oldu. feda edildiği yer aldı. değişim rüzgarının kendini de silip süpüreceğinden dehşete düşen Erdoğan, ikna edici ve inandırıcı hiçbir gerekçe olmaksızın ülkeyi savaş ve kaos ortamına sürükledi” ifadesiyle bildiride belirtti. 7 Haziran seçimlerinde Erdoğan’ın başkan olmasının önüne geçen HDP 1 Kasım seçimleri sonrası için Cumhurbaşkanı’nın mevcut yetkilerinin kısıtlanacağı vaadinde bulundu.

CHP seçim vaatleriyle gençlere yöneldi

7 Haziran seçimleri öncesinde sosyal yardım ve ekonomi vaatleriyle AKP’ye karşı başarılı bir siyaset yürüten CHP 1 Kasım seçimleri için yayınladığı seçim beyannamesinde bu kez gençlere hitap etmesi dikkat çekti. Ankara ATO Kongre Merkezi’nde “Önce Türkiye” başlıklı toplantıda açıklanan seçim beyannamesini Kılıçdaroğlu, madde madde açıkladı. Seçim beyannamesinde gençlere yönelik vaatler dikkat çekerken Kılıçdaroğlu, ‘’Bu seçim bildirgesini gençlere adıyoruz. Gençler yarının umududur. Ama

gençler bugünün de ortaklarıdır. Baskıya karşı direnen, özgürlüğü savunan gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini. ‘Ali İsmail’lere, ‘Özgecan’lara adıyoruz bu seçim bildirgesini…’’ diyerek konuşmaya başladı. Gençler için beyannamede yer alan vaatler YÖK’ün kaldırılması, ikinci öğrenim harçlarının kaldırılması, üniversitelilerin iş bulmasını sağlayacak reformlar oldu. 7 Haziran seçimlerinden önce vaat ettiği sosyal yardımlara yine beyannamesinde yer veren CHP, askeri ücretin en az 1500 lira olacağını vaat etti. GÜNCEL

İstediği gibi at koşturamayacak HDP oylarını sandık taşıma yolu ile çalmak istiyordu, YSK reddetti. Erdoğan’ın seçim sürecinde istediği gibi at koşturamayacağı ortaya çıkıyor bu yüzden tehdide başvuruyor Selma Gürkan EMEP Genel Başkanı

Usulsüzlüklerin faturası Cumhurbaşkanı’nın bu demeci, yapacakları her türlü provokasyon, istismar ve usulsüzlüğün faturasını bugünden YSK’ya kesme tutumundan öte bir şey değildir. Oya Ersoy Halkevleri Genel Başkanı

Sarayda oyun bitmez Normal yollarlar HDP’nin baraj altında bırakılması mümkün görünmüyor. Sandık taşınması bunlardan bir tanesiydi. Bu nedenle YSK’yı sorumlu tutacaklar. Sonuçta sarayda oyun bitmez. Erkan Baş HTKP MK üyesi

Yenilgiyi kabul etti AKP’nin yenilgiyi kabul etmesi olarak okuyabiliriz. Erdoğan bu konuşması ile yenilgiyi kabul ettiğini itiraf etmiştir.

Levent Gök CHP Milletvekili

Zorla sandık taşıtmak istediler Erdoğan her türlü kararın kendi lehine ve AKP lehine olması gerektiğinin düşündüğü için her türlü muhalefeti karşısına alıyor. YSK’ya zorla sandıkların taşıtmak istemişlerdir. Mustafa Elitaş AKP Milletvekili

Algı operasyonu Anayasanın 79. Maddesine göre ilçe seçim kurulları sandık bölgelerinin güvenliğine dair karar almıştır. Kamuoyunda sandık taşınacağına dair algı operasyonu yapılmaya çalışılmıştır. Semih Yalçın MHP Genel Başkan Yardımcısı

YSK doğruyu gördü

YSK doğruyu gördü. Memnuniyet verici bir sonuç oldu. Şimdi, bundan sonra önemli olan iktidarın, kolluk kuvvetlerinin seçim güvenliğini sağlamasıdır Şahin Alpay Zaman Yazarı

Erdoğan’ı kızdırdı

AKP’nin oyları düşüyor, vaatlerinin tutarsızlığı artıyor

Meclis üyelerinin Nusaybin’e girişine izin verilmedi. Bütün çabalarına rağmen yetkilileri ikna edemeyen heyet, bunun üzerine Cizre’ye hareket etti. AKP 1 Kasım seçim beyannamesinde birçok yeni ekonomik vaatte bulundu. 7 Haziran seçimleri öncesinde CHP’nin asgari ücretin arttırılması, emekliye 1 ay ek ikramiye gibi vaatlerini sıkça eleştirmişti. CHP’nin bu vaatleri için ek kaynak yaratılamayacağını dahi söylemişti. Şimdi

ise AKP yeni yayınladığı seçim beyannamesinde kaynak yaratılamayacağını söylediği vaatleri kendisi kullanıyor. AKP iktidarı kaybettiği, siyasal olarak gerilediği 7 Haziran seçimlerinden erken seçime giderken Güneydoğu’da kaybettiği oylar yerine ekonomik vaatlerle yeni oyların peşine bu şekilde düştüğünü gözler önüne serdi. Bu durum AKP’nin siyaseten sıkıştığının göstergesi olarak değerlendirildi. GÜNCEL

YSK’nın buna onay vermemesinin, Erdoğan’ı kızdırdığı anlaşılıyor. Bugüne kadar pek uyumlu kararlar veren YSK’nın buna “cesaret” etmesi ise ayrıca dikkate değer. Ahmet Taşgetiren Star Yazarı

Akıl İz’an kabul eder mi? Büyük şehirlerde seçim hilesi olur mu diye sivil inisiyatifler oluşturulacak ama terör örgütüne karşı seçim güvenliği çalışması yapılmayacak, bunu akıl ve iz’an kabul eder mi?


04

GUNCEL 06 Ekim 2015

AKP’ye göre herkes yanlış herkes hukuksuz Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Ecdadınız kim?

Öldürülmüş bir insanın bedenini akrebe bağlayıp sürüklüyorlar. Bunu yapanlar memnun oluyor. Hırsını alıyor. Bunu izleyenlerden bazıları, bunu yapanlara değil de, yerde sürükleniyor olana “köpek” diyor. Hani, Hz. Ali tam öldüreceği sırada kendisine tüküren kafire öfkelendiği için, onu öldürmüyordu. “Az önce seni Allah yolunda öldürecektim ama şimdi öfkelendim, seni nefsim için öldüremem” diyordu. Savaştığı adamı serbest bırakıyordu. Savaştığı kişi de bu üstün ahlak karşısında Müslüman oluyordu. Ne oldu o üstün ahlaka? * AKP’li müteahhitler ve paragözler yeşil gördükleri, tarihi güzellik gördükleri, ortak yaşam alanı olarak gördükleri her yere saldırıyorlar. Talan edip oraya hemen bir alışveriş merkezi ya da rant sağlayacakları bir başka “merkez” konduruveriyorlar. Mimar Sinan ise, eski eserler ile abidelerin yakınına inşa edilen ve onların görünümünü bozan yapıların yıkılmasını kendine görev ediniyordu. Bu sebeple Zeyrek Camii ve Rumeli Hisarı civarına yapılan bazı ev ve dükkanları yıktırmıştı. Büyükçekmece Köprüsü üzerindeki kaide taşında şöyle yazıyordu: “El Fakir-ül-Hakir, Ser Mimaranı Hassa”. Yani, “değersiz ve muhtaç kul, saray özel mimarlarının başkanı”. Ne oldu, şehrin üstün mimari eserinin üstüne titreyen Mimar Sinan tavrına? Onun kendi ifade ederken kullandığı kelimelerdeki tevazu nerede? * Sahi siz kimin torunlarısınız yahu? O kadar babalansanız da, meğerki bir ecdattan mahrum musunuz? Bir ömür geçirmiş olmanıza rağmen, ecdadın ahlakının bir tozu bile bulaşmadı mı size? Bu topraklarda bir eşek olup, kaşınmak için sırtüstü debelenseydiniz dahi mutlaka bir iyilik bulaşırdı üstünüze. Görüyorum ki onu bile yapmamışsınız, yapamamışsınız. * YSK sandıkların taşınmasını kabul etmedi. Bilal İtalya’ya gitmiş para işlerini ayarlamak üzere. Seçim anketlerinin sonuçları AKP’yi hiç iyi göstermiyor. Fehmi Koru mealen şöyle diyor. “Cumhurbaşkanı, rencide edilmiş olmadan sarayın başbakanlık haline dönüşmesini kendisi sağlamalı.” Tayyip Erdoğan bunu yapabilecek biri midir? Hiç sanmıyorum. O dokuz çarşaf yırtmadan can veremez. Olabilirse seçimlerde dörtyüz milletvekili alamamış, reddedilmiş olarak ama huzur içinde bu işi halledebiliriz. Olmazsa ona, o dokuz çarşafı yırttıracağız. Erdoğan’ın gidişatı Kaddafi’nin gidişatıdır. Saddam’ın ve Mübarek’in gidişatıdır. Bunlar iflah olmaz. Hiçbir olaydan ders çıkarmaz. Zaten deney denen mevhumu sevmezler. Bunlar suyla deney yapan çocuğun suyunu çekip alanların devamcısıdır. Üzülen torun biziz. Bütün deneylerin sularını alıp kafaya diktikleri için, daha önceki deneylerden ders çıkaramazlar. * Doksanlarda doldurulmuş sürahilerce suyu lıkır lıkır götürüyorlar. Tansu Çiller’in, Mehmet Ağar’ın, Doğan Güreş’in doldurup boşalttığı sürahileri. Tayyip oturduğu yere sığamıyor. Davutoğlu sesini kalınlaştırmaya çalışarak posta koyuyor. Hak etmediği halde kazandığı rütbenin mutluluk ifadesini yüzünden atamayan içişleri bakanı afra tafra yapıyor. Ve fakat… Rusya’nın uçakları bizim memleketin hizasında bir sigara içimi takılıyorlar. Murat Karayılan Davutoğlu’nun lafına karşılık: “Madem ‘belini kırdık’ diyorsunuz; o zaman buyurun karayoluyla Çukurca ilçesine gelin size ‘bravo’ diyeyim” şeklinde cevap veriyor. Tayyip ve hükümet cenahını izleyeceğiz… hakanozturk17@gmail.com

Siz misiniz hukuka uygun?

7 Haziran seçimlerinden sonra başkanlığı uğruna halkı ateşe atan Erdoğan 1 Kasım’da da başkan olamama ihtimaline karşı sandık taşıma hilesine başvurdu. Fakat Yüksek Seçim Kurulu oy çokluğu ile yasal olmadığı için başvuruyu reddetti. Hillelerden hile beğenen Erdoğan bu sefer tutturamadı. Hukuku her seferinde ayaklar altına alan Erdoğan hukuka takıldı.

güncel gülçin çıvgın

siyle yasal olmayan yollarla halktan sandıkları kaçırmaya çalışarak Erdoğan 1 Kasım öncesi kaybettiği iktidarı geri kazanmaya halktan sandıkları kaçırma- çalışan Erdoğan emeline ulaşamaya çalışırken YSK’dan sandıkların dı. taşınması talebine oy çokluğu ile ret kararı alındı. Siz Misiniz Hukuka Uygun Halkın oy kullanmaması için sanErdoğan Emeline Ulaşamadı dıkların taşınması öneren hüküErdoğan 7 Haziran seçimlerinin met YSK’nın kararına itiraz etti. ardından HDP’nin yüksek oy AKP YSK temsilcisi Şeref Malkoç aldığı bölgelere adeta savaş aç- YSK’nın aldığı kararın “hukuka tı. Sivil halkı katleden, gençleri da gerçekliğede aykırı” olduğugözünü kırpmadan savaşa sürük- nu idda etti. Malkoç “Türkiye ‘de leyen Erdoğan sanki savaşı ken- şiddet var, çatışma var, terör var. di başlatmamış gibi bitireceğini Hepimizin görmesi gerekir. Yarın vaadediyor. Kendisinin başlattığı Allah göstermesin o bölgelerde savaşta güvenli olmadığı gerekçe- kurulacak sandıklarda güvenlik

görevlilerimize kurulacak pusu veya şehit olayının gelmesi veya bir çatışma olması hepimizi derinden yaralayacaktır” dedi. İktidara geldiklerinden beri her türlü hukuksuzluğa başvuran AKP’ye yayıncılık ilkelerimiz gereği soruyoruzz siz misiniz hukuka uygun? Yine Erdoğan Yine Tehdit Erdoğan’ın tehditlerinin ardı arkası kesilmiyor. Erdoğan “Temenni edderim 7 Haziran’da yaşadığımız sıkıntıları yaşamayız: Yaşarsak bunun sorumlusu YSK’dır.” Diyerek YSK’yı ve halkı tehdit etti. Ne kadar tehdit ederse etsin bu tehditlerinden sonuç alamayacak.

Asıl Yanlış Olan Cumhurbaşkanlığı Kurumudur En başından beri taşımalı sandık sisteminin yasal olmadığını savunan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’da YSK’nın sandık kararı ile ilgili değerlendirmede bulundu. Yüksekdağ “ YSK Anayasa’yı ihlal etmeme sorumluluğunu göstermek zorundadır. Ret oyu veren her YSK üyesi çok doğru ve tarihsel sorumluluklarına uygun karar almıştır” dedi. Yüksekdağ konuşmasında asıl yanlış olanın YSK değil Cumhurbaşkanlığı kurumunun kendisi olduğununda altını çizdi.

Erdoğan oy için katletmeye devam ediyor

Mardin’nin Nusaybin ilçesinde süresiz sokağa çıkma yasağı ilan edilmesiyle bölgede sivillerin ölüm haberleri peşpeşe gelmeye başladı. Halk evinden dahi dışarı çıkamazken, pencereden bile bakarken polis kurşununa hedef oluyor. Saldırıların yoğunlaştığı akşam saatlerinde evinin penceresine çıkan 65 yaşındaki Musa Akçin isimli yurttaş polis kurşunayla kolundan yaralandı. Akçin’nin hayati tehlikesinin bulunmadığı ancak polis ablukası yüzünden hastaneye ulaştırılamadığı için evde bekletildiği söylendi. Nusaybinn’in başka bir bölgesinde ise motosikletiyle yoldan geçen 27 yaşındaki Şahin Turan açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. Olay yerinde yaşamını yitiren Turan’nın

cenazesinin alınamadığı da belirtildi. Bölgede şiddet öyle bir seviyeye geldiki 54 yaşındaki Ahmet Sönmez kapısının önünde katledildi. Kapıdaki mermi izleri Özel Harekat’ın saldırısının boyutlarını ortaya koydu. Erdoğan’nın başkan olabilmek için çıkardığı savaşta insanlar devlet eliyle öldürülmeye devam ediyor. Erdoğan seçim öncesinde şiddet düzeyini arttırarak oy alabileceğini sanıyor. Ancak hem anket sonuçlarından hemde halkın söylediklerinden anlaşılıyorki 1 Kasım’da sonuç yine değişmeyecek. Ayrıca durum bu vaziyetteyken İçişleri Bakanı katliam yapan polis ve özel harekatçıları “Arkadaşlarımız çok güzel işler çıkardı” sözleriyle teşvik etmeye devam etti. GÜNCEL

Rahatsız olduk

Cumhurbaşkanı Erdoğan 25. Dönem meclisi 2.yasama yılının açılış konuşmasında yine şaşırtmadı. Tarafsız olması gereken ama her fırsatta AKP Genel Başkanı gibi davranan Erdoğan açılış konuşmasında da bu tavrından vazgeçmedi. Erdoğan konuşması sırasında muhalefet partilerini azarladı. Erdoğan konuşması sırasında kendisine cevap veren MHP Grup Başkanvekili Oktay Vuralı “Ne oldu rahatsız mı oldun?” diyerek azarladı. Erdoğan 7 Haziran seçimlerinden beri dinmeyen öfkesini meclistede dizginleyememiş oldu.

Başkanlık sevdasıyla yanıp tutuşan Erdoğan kendisine karşı çıkan insanlara asla tahammül edemiyor. Kendisine oy vermeyen halka eziyet eden, oy vermezlerse durumun daha da kötü olacağını söyleyerek tehdit eden Erdoğan Meclis de bu tavrını sürdürmeye devam ediyor. 7 Haziran’da kaybeden Erdoğan 1 Kasım’ da da başkan olamayacağını bildiği için kaybetme psikolojisi içinde hırçınlaşıyor. Hem mecliste hem ülkede son çırpınışlarıyla terör estiriyor. Erdoğan ne kadar çırpınırsa çırpınsın yine kaybedecek ve halk kazanacak. GÜNCEL


GUNCEL

05

06 Ekim 2015

Sibel Uzun UYANIŞ

Hepimizi tehdit edene cevap: Korkmuyoruz

Hacı Lokman Birlik’in cenazesine yapılanları ne yürek kaldırır ne akıllar unutur ne de hesapsız kapanır gider. Emin olun kaç nesil Ekin Van ve Hacı Birlik’i kafasından geçirerek yaşayacak ve hayata atılacak. Gaddarlığının düzeyini gördüğümüz Erdoğan, ülke için Kenan Evren, Tansu Çiller gibi gerçek bir fanidir. Bu gelişmeler gösteriyor ki Erdoğan’ın “Kürt sorunu diyip duruyorlar o da neymiş” diyerek geri getirmek istediği “kart kürt” dili çok gerilerde kalmıştır bu alçakça maya tutmuyor tutmayacak. Bu katliam zincirinden Erdoğan’ın başkan olarak çıkamayacağı çok açık ortadadır düşeceği çukura giderken “ayağımı ne kadar sürüklersem o kadar insan yok olur. Ben düşeceksem herkes düşsün” diye çabalamaktadır. *** Seçim için pek çok varsayım yapılabilir ama Erdoğan’ın başkan olamayacağı kesindir bir varsayım gibi anılamaz. AKP seçim bildirgesinde bile tüm iddiasını ve özgünlüğünü yitirerek CHP’ye benzetmiş tek başlarına iktidar olamayacaklarını şimdiden göstermiştir. Kürt halkına yapılanlar milliyetçilerin MHP kanadında toplanması dışında AKP’ye yaramıyor. İçindeki bir kısım insanı ürkütür bir duruma geldiği söylenebilir. En önemlisi toplumun bu dönemden yılgınlıkla falan çıkacak durumu asla yok. Çünkü %13 başarısı kale kapısı gibi durmaktadır, vicdan saati Kürt halkının ve asker cenazelerindeki ailelerin öfkesi Tayyip’e yönelerek ilerlemektedir. Hacı kardeşimize yapılanlar için saydığımız katliamcı dönemlerin failleri el ele vermişlerdir. Aynı akıl aynı eller aynı isimler aynı yöntemler dolaşmaktadır, 90’ların fotoğrafı ile 2015’in fotoğrafı aynıdır. Katliamcı sistematiğin elemanları gelir çantasını açar ve kaçınılmaz devlet görevini, devletin tüm imkanları ile ifa eder. Önceki katliamları aklanmıştır, AKP eli ile kollanmış ve bugünlere saklanmışlardır. Sonucunda ne olacak tartacak durumları yoktur “istikrar için emri ben verdim” diyenden emri çoktan almışlardır. Emri veren yargılandığında alaşağı edildiğinde, bu insanlıktan nasibini almamış takımı da göreceğiz. Bu el ele vermiş karanlık kafaların dertleri yalnızca Kürt Halkı’nı değil hepimizi tehdit etmektir, korkuların içine gömüp her türlü atı koşturmak istiyorlar. Herkesi meydanda toplayan Ortaçağ cellatları gibiler cenazelerimize eziyet ederek sinebileceğimizi sanıyorlar. Bu gelişmelerin toplumu politikleştirdiği çözüm sürecine yaklaştırdığını AKP’yi gerilettiğini göremeyecek kadar kafaları kararmış durumda. Biz bu tehditleri, gaddarları daha öncede gördük, Kürt halkı yüz yıllardır görüyor, elbette bir kurtuluşumuz var, derdimiz bu dönemin çabuk kapanması barışın hakim olması ve ölümlerin durmasıdır. *** Bu ortamda Ahmet Hakan’ın saldırıya uğraması normal görülsün istiyorlar. Batının insanlarına da “rahat yok, özgürlük yok, ağzınızı kapatın” demek istiyorlar. Gazetecilerin kafasına dayanan silahların dayarken patladığı raddeye kolaylıkla taşıyalım istiyorlar. Çözüm sürecinin varlığının kıymetini tüm kesimler tartışmasız bilmek zorundadır. Bu nedenle CHP seçim bildirgesine kürt sorununa daha esaslı yer vermek durumunda kalmıştır.. AKP iktidarını Erdoğan’ın başkanlığına kurban etmiş bulunuyor. Buzdolabı hikayesi işlerine yaramadı “beni başkan yapın buzdolabından çıkarayım” mesajına “seni başkan yaptırmadık” cevabını aldı yine alacak. Erdoğan’ın tehdidinin sökmeyeceğini savaşını boşa çıkaracağımızı başkan olamayacağını daha güçlü söyleyebilmek için 10 Ekim’de Ankara’da olacak barış mitingi hepimiz için bir fırsattır. Hacı ve bölgede acımasızca katledilen insanımızın, saldırı altındaki tüm basının hesabını sormak için bir fırsattır. Sakın ama sakın kaçırmayalım! twitter: @sibeluzun_yarin

Hedef gösterildi ama korunmadı güncel hilal türkben

1 Ekim Perşembe gecesi CNN Türk’deki programı bittikten sonra evinin önünde 4 kişi tarafından saldırıya uğrayan Ahmet Hakan, bir süredir tehdit edildiğini söylerek savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.Yakın tehdit olduğu için koruma talebinde de bulunan Ahmet Hakan’ın avukatı Aslı Kazan da 14 Eylül’de İstanbul Valiliği’ne yazılı başvuruda bulunarak, güvenlik önlemlerinin ivedilikle alınmasını istemiş ve ilettiği başvuruya 17 gün boyunca hiç yanıt verilmemişti. Avukatların bilgi almak için gittiği Koruma Şubesi’nden “Bayram var önümüzde, dilekçenize ilişkin karar verilecek” yanıtı veriliken bu süre zarfında koruma verilmeyen Ahmet Hakan ise saldırganların hedefi olmaktan kaçamadı. Tüm bu yaşanan saldırının ardında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AKP’li yetkilileri-

nin ve yandaş medyanın Hürriyet gazetesini hedef göstermesi, Ahmet Hakan’a yapılan saldırının nedenini açıkça ortaya koyuyor.

Valilik: “Koruma talep edilmiş ama prosedürden kaynaklanan bir gecikme olmuş” Star Gazetesi yazarı Cem Küçük’ün “İstersek seni sinek gibi ezeriz. Bugüne kadar merhamet ettik de hala hayatta kalabiliyorsun” şeklindeki köşe yazısı ve AKP Milletvekili Abdürrahim Boynukalın’ın “Evinin önüne gidecektim. Bunlar dayak yememişler hiç. Bizim hatamız bunlara zamanında dayak atmamak oldu” açıklaması üzerine Ahmet Hakan’ın avukatları 14 Eylül tarihinde koruma talebinde bulunmuş ancak Hakan’a koruma tahsil edilmemişti. Konu ile ilgili tepki çeken açıklama yapan İçişleri Bakanı Selami Altıok; koruma talep edilmiş ama prosedürden kaynak-

Bir süredir tehdit alan Ahmet Hakan, 1 Ekim’de CNN Türk’te yaptığı programını sunduktan sonra şöförü ve koruması ile birlikte evinin önünde 4 kişi tarafından saldırıya uğradı.

lanan bir gecikme nedeni olduğu için koruma verilmediğini söyledi.

AKP üyesi, 4 kişiyi Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nun nöbetçi savcısının sorgulayacağı öğrenildi. Saldıranlardan 2’si AKP Üyesi 3 şüpheli daha gözaltına alındı. GöAhmet Hakan’ı takibe alarak, evi- zaltına alınan 7 kişi için tutuklama nin önününde saldıranların ikisi- talebi ile mahkemeye sevk edilen nin AKP Fatih İlçe Teşkilatı üyesi şüphelilerden 1 kişi tutuklanırken olduğu ortaya çıktı. Haklarında bir 3’ü adli kontrol şartıyla serbest, 3 çok dava açılan saldırganların yapı- kişi de mahkemece serbest bırakıldı. lan tehditlere bakıldığında kimden cesaret aldığı ve saldırının nedenlerini ortaya çıkartıyor.Saldırganların AKP üyesi olduğu iddasını doğrulayan AKP sözcüsü Ömer Çelik; saldırganlardan üçünün partimize üyelik kaydının olduğu tespit edildi. Bu 3 kişinin tedbirli olarak ihraç edilmesine karar verildi” dedi. Ahmet Hakan’a saldırıda şüpheli sayısı 7’ye yükseldi Hürriyet Gazetesi Ahmet Hakan yapılan saldırda şüpheli sayısı 7 yükselirken; şüphelilerden 3’ü

Sarayın savaşına karşı 10 Ekim’de Ankara’ya 7 Haziran seçimleri Başkanlık Sistemi’ne geçit vermezken; AKP’nin tek başına hükümet kuramamasının sonucunda kendi otoritesini korumak isteyen hükümet ve Erdoğan savaş politikalarını devreye soktu.Tüm bu savaş ortamına rağmen barış için DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’nin çağrısını yaptığı, diğer demokrasi güçlerinin de katıldığı merkezi miting, 10 Ekim’de Ankara’da yapılacak. Toplantıya mitingi düzenleyen 4 örgütün genel başkanlarının yanı sıra EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, İHD Genel Başkanı

Öztürk Türkdoğan ve Alevi Bektaşi Derneği’nin yöneticileri ile birlikte 20’ye yakın siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katılırken 10 Ekim’de yapılacak olan barış mitingine katılım çağrısında bulundu.EHP Genel Başkanı Sibel Uzun yaptığı açıklamada; “Bizler bir Gezi Direnişi yarattık bir Kobanê Direnişi yarattık ve nihayetinde diktatörlük ve başkanlık rejiminin durdurmak açısından çok büyük bir kazanım elde ettik. 10 Ekim’e gittiğimiz şu günlerde 1 Kasım seçimlerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. O açıdan 10 Ekim bir milattır’’ diyerek herkesi bu seferliğe davet etti. GÜNCEL

Saray yenilecek, halk kazanacak Emekçi Hareket Partisi ,Halkevleri ve Halkın Türkiye Komünist Partisi’nin’nin öncülüğünü yaptığı 1 Kasım genel seçim çalışmasına dair İstanbul Tabipler Odasında ‘’Saray Yenilecek, Halk Kazanacak’’ sloganı bir araya gelenler seçim sürecinde yapılacak çalışmalar ile ilgili forum gerçekleştirdi. Forum başlarken öncelikle “Saray yenilecek halk kazanacak” diyenler adına çağrı metnini Emekçi Hareket Partisi MK üyesi

Işıl Kurt okudu.Yapılan açıklamada ; 1 Kasım’dan önce ilan ediyoruz: Saray yenilecek halk kazanacak! vurgusu yapılırken ; Yapılacak olan çalışmanın nasıl yayılacağı ve imzaların nasıl arttırılacağına dair öneriler değerlendirilip bu süreçte AKP karşıtı mücadelenin nasıl olması gerektiği tartışıldı.Değerlendirmeler arasında seçim günü sandık güvenliğinin sağlanması ve oylara sahip çıkılması da gündeme geldi. GÜNCEL

Fettullah Gülen hakkında yeni bir talep daha

14 Aralık soruşturmasına ilişkin iddianameyi kabul eden İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, davada “1 numaralı şüpheli” olan Fethullah Gülen’in yokluğunda tutuklanması ve hakkında “kırmızı bülten” çıkarılması için Adalet Bakanlığı’na yazı yazılmasına karar verdi. Kararda, Fethullah Gülen hakkındaki Adalet Bakanlığı ulus-

lararası yakalama emrinin kaldırılmasına hükmeden mahkeme heyeti, Gülen’in, “kaçak olması, kuvvetli suç şüphesi varlığını gösteren olguların ve saklanacağı şüphesi uyandıran somut olguların bulunması, suçların vasıf ve mahiyeti ile adli kontrol tedbiri kararının yetersiz kalacak olması” gerekçeleriyle yokluğunda tutuklanması kararı verdi. GÜNCEL


EKONOMI

06

06 Ekim 2015

Türkiye’de yoksul ile zengin arasındaki uçurum derinleşiyor

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Partilerin kadın karnesi Normalde insanlar oy kullanırken partilerin seçim bildirgelerine, vaadlerine bakarlar. Ancak şu anda Türkiye’de öyle bir yerdeyiz ki, seçim o kadar “normal olmayan tekrar seçim” ki, toplum yeni açıklanan bu seçim bildirgelerine ne kadar bakacak hiç belli değil. Yine de “seçim seçimdir” diyerek, tüm partiler sözlerini, tüm topluma ne vaat ettiklerini açıkladılar bir bir. Bunların içinde en dramatik olanı AKP’nin programıydı. Son kongresinde “fabrika ayarlarına” dönecekti ya, döne döne çocukluğuna dönmüş. Sanki yıllardır memleketi başkası yönetiyormuş da AKP ilk defa yönetmeye talip oluyormuş havasında, çocuk gibi konuşuyor. Ama bu çocukluk “Sineklerin Tanrısı” eserindeki gibi; gerçek hayatımız AKP’nin aynen bu eserdeki gibi insanlığın ortak değerlerinden hiç nasibini almamış, hiç medenileşmemiş bir acımasızlık ile yaptıkları ile dolu çünkü. Sözün kısası AKP’nin seçim bildirgesi; İstanbul’da saldırıya uğrayan Ahmet Hakan, Silvan’da başına silah dayanan Murat Demir nezdinde basın özgürlüğüne ve Şırnak’ta Hacı Birlik’in cansız bedenine uygulananlar ile insanlığa karşı işlenen suçlardan oluşmaktadır. * Kadınlar oy kullanırken, partilerin sadece kendileri ile ilgili vaatlerine bakmazlar, bütüne bakarlar, tüm toplumun geleceği için tasalanırlar, ona göre oy kullanırlar. Ama elbette partilerin kendi hayatlarına ne kadar sahip çıkıldığı da önem taşır. Hele de kadınların can meselesi yaşadığı, eşit hakların gerilediği bizim gibi bir ülkede iseler, ister istemez bazı ölçülere de bakarak oy kullanmalıyız. Peki bu ölçüler neler olmalı? Aslına bakarsanız kadınların tüm haklarına kavuşarak, ezilmekten kurtularak yaşamalarını sağlayacak olan her şeyi sayabiliriz bu noktada. Ama bu ideal durum, bugün yaşadığımız en somut meseleleri çözmemize yetmez. Bu yüzden öyle ölçüler bulmalıyız ki, şu anda yaşadığımız derdimize derman olsun. Tarihin bu yerinde, Türkiye’de, bir seçim öncesinde kadınların beklentileri önce yaşadıkları en somut sorun olan kadın cinayetlerine gerçekçi bir çözümdür. Biz bunu duymak, görmek isteriz. Bu bakımdan kadın hareketinin uzun bir zamandır dile getirdiği 5 temel talebin, partilerin seçim vaatlerinde ne ölçüde yer aldığına bakabilir ve buna göre muhakeme edebiliriz. Kadınların somut sorunun içinde yaşayarak yürüttükleri mücadele ve tüm toplum tarafından doğrulanmış bu talepler, objektif bir ölçek kabul edilebilir: 1.Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclisteki tüm parti liderlerinin kadına yönelik şiddeti kınaması. Bu maddeyi kısaca; toplumsal cinsiyetle ilgili şiddetle mücadelede “amasız” “fakatsız” “net bir siyasi irade geliştirmek” olarak kısaltabiliriz. 2.6284 sayılı Koruma kanununun etkin uygulanması, 3.Ceza Kanunu’nda caydırıcı ceza; erkek şiddetini aklayan indirimlerin kaldırılması, 4.Kadın Bakanlığının kurulması 5.Cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini esas alan yeni anayasa Partiler neler demiş baktığımızda; Tüm partilerin kadınlarla ilgili birleştiği başlık, “erken evliliklerin önlenmesine yönelik çalışmalar”. CHP, MHP ve HDP “yasaların kadın eksenli” değiştirilmesini amaçlarken AKP, kadınların istihdamına ve iş gücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılmasını öne çıkarıyor. Sadece HDP’nin kadınlar için ayrıntılı olarak ayrı seçim bildirgesi var. AKP “Kadınların Yanında” başlığını kulanmış ve sadece istihdam ve doğum yardımlarını önemsiyor, MHP kadınları “Ülkenin Geleceği” başlığı ile ele alıyor ama söyledikleri AKP ile neredeyse tıpatıp aynı. CHP: “Güçlü Kadın, Güçlü Toplum” diyor ve şiddet yokmuş gibi davranmak yerine can yakıcı konularda önlemler sıralıyor. HDP ise “Özgür Kadınlar” başlığı ile; kadın kotasından “haksız tahrik” indiriminin kaldırılmasına, kürtaj hakkından 8 Mart’ın tatil olmasına kadar ayrıntılı ve kadın mücadele tarihinin biriktirdiği tüm talepleri kapsıyor. Tüm bunları bir tablo içinde bir araya getirmeyi denediğimizde aşağı yukarı durum şudur: Kadınların Partiler Karnesi TEMEL TALEP AKP CHP HDP MHP 1 Şiddete karşı siyasi irade 0 + + 0 2 Korunma Kanununun 0 + + 0 uygulanması 3 Ceza Kanununda 0 ? + 0 indirimlerin kaldırılması 4 Kadın Bakanlığı 0 + + 0 kurulması 5 Eşitliği sağlayacak 0 ? + 0 yeni anayasa Sevgili kadın kardeşlerim, oy kullanırken elbette birçok şeye bakacağız, hele de bugün Türkiye yanıyor iken öncelik ölümlerin durdurulması ve barış için mücadele edenlerin kuvvet kazanmasıdır. Ve bütün bunların yanında işte bu yukarıdaki tablo da var, unutmayın. Artık siz bilirsiniz, karar sizindir. gulsumkav@gmail.com

Gelir eşitsizliği zirvede

Türkiye’de; dolardaki rekor, erken seçim, iç savaş, artan işsizlik, ihracattaki sert düşüş... Yani tüm makroekonomik göstergelerde yaşanan kötüleşmelere bir de gelir eşitsizliği eklendi. Türkiye gelir eşitsizliğinde 34 OECD ülkesi arasında beşinci, Avrupa’da ise birinci sırada. Üstelik son bir yılda İstanbul’da ve Akdeniz ve Ege’de yoksul sayısında önemli artış oldu. Türkiye’de yoksulluğun yaygın olduğu bölgelerde kamu harcamaları halk için değil halka karşı kullanılıyor. Doğal kaynaklar ise şirketlerin çıkarları ve rant için yine halkla savaşarak yağmalanıyor.

ekonomi fatma çakır

AKP’nin iktidara geldiğinde “yoksulluğu azalttık” diyerek övündüğü Türkiye’de yoksulluk giderek tırmanıyor. TÜİK, 2014 yılı ‘Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması Bölgesel Sonuçlarını açıkladı. Buna göre Türkiye’de en zengin yüzde 10’luk kesim ile en yoksul yüzde 10 arasındaki gelir uçurumu tam 12.6 kat. Türkiye’de sadece zengin yoksul arasında değil bölgeler arasında da gelir uçurumu oldukça yüksek. Rakibimiz Şili ile Meksika Gelir dağılımı açısından önemli göstergelerden biri olan Gini katsayısına göre Türkiye OECD ülkeleri arasında gelir dağılımı en bozuk üçüncü ülke. Diğerleri Şili ve Meksika. Türkiye göreli yoksulluk oranı ve en zengin yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10 arasındaki farkta da OECD ortalamasının çok üstünde bir orana sahip. Rakiplerin arasında Şili ve

Meksika haricinde ABD ve İsrail de var. Bölgeler arasındaki uçurum Söz konusu gelirin en düşük olduğu bölge Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt’in olduğu bölge. En yüksek gelir ise Ankara’da. İki bölge arasında gelir farkı yaklaşık 3 kat. Yoksulların sayısı son bir yılda 195 bin kişi artmış (medyan gelirin yüzde 50’sine göre). Akdeniz ve Ege Bölgesi ile İstanbul yoksul sayısının en çok arttığı iller. Bunda elbette nüfus hareketlerinin önemli bir etkisi var. Yoksulluk nüfusla birlikte göç ediyor Eşdeğer ortalama hanehalkı kullanılabilir fert geliri reel olarak bir yıl içinde İstanbul’da yüzde 3, Ege Bölgesi’nde yüzde 5 gerilemiş durumda. Buna karşın yoksulların yaklaşık 3’te biri Türkiye’nin en yoksul coğrafyasında. Ancak bu bölgede bir önceki yıla göre yoksul sayısı azalmış. Yani yoksulluk nüfusla birlikte batıya doğru göç ediyor.

Türkiye’de gelir eşitsizliği nedir?

Gelir eşitsizliği ve yoksulluk sorunu, her çağda toplumların gündeminde yer almasına rağmen; kapitalist dönemde özel bir önem kazandı. Sanayi devrimi sonrası, bir yandan burjuva sınıfının kârları aşırı derecede yükselirken, işçi ücretlerinin yükselmemesi, hatta düşmesi, gelir eşitsizliği sorununun açık bir şekilde su yüzüne çıkardı. Bu durum, endüstri toplumlarında toplumsal ayaklanmalara ve hatta savaşlara yol açtı. Türkiye’de ise ülke genelini kapsayan gelir dağılımına ait verilerin üretilmeye başlandığı 1960’lı yıllardan günümüze gelir eşitsizliğinde bir iyileşme gerçekleşmedi. 2008 yılı son çeyreğinde tüm dünyada etkisini gösteren ekonomik bunalımın ülkemize ilk yansımaları gelir eşitsizliği ve yoksulluk açısından olumsuz bir döneme girildiğini gösteriyor. Başta yolsuzlukları ortaya çıkan AKP’li 4 eski bakanın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın serveti, Kaç Ak Saray’a harcanan paralar, emekli ve memura günde bir simit parası zam yapılırken ücretleri baskı altına almayı hedeflemiş bir istihdam politikasının varlığı Türkiye’deki gelir adaletsizliğini giderek arttırıyor. 2015’e geldiğimizde açıklanan veriler gösteriyor ki sadece gelir eşitsizliği değil, yükselen dolar, enflasyon, işsizlik; giderek düşen ihracat tüketici güven endeksi her biri ayrı felaket tellallığı yapıyor.

Eylül ihracatı sert düştü

Döviz kurlarındaki hızlı tırmanışa bağlı olarak Türkiye’nin ithalatında ve dış ticaret açığında daralma artarak sürüyor. Söz konusu daralma ise ithalata bağımlılığın azalmasından dolayı değil, ekonomik durgunlukla yakından alakalı. Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; ağustos ayında ithalat yüzde 18.2 azalarak 15.95 milyar dolara, ihracat da yüzde 2.8 azalarak 11.07 milyar dolara geriledi. Böylece, ağustos ayında dış ticaret açığındaki daralma, yüzde 39.8 ile yüzde 40’a dayandı. Bu dönemde dış ticaret açığı 8.11 milyar dolardan 4.89 milyar dolara düştü. Böylece, ihracatın ithalatı karşılama oranı da 2014 ağustos ayında yüzde 58.4 düzeyindeyken, 2015 ağustos ayında yüzde 69.4’e yükseldi.

İHRACAT DA AZALDI TÜİK verilerine göre, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2015 ağustos ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 1.6 artarken, ithalat yüzde 9.5 azaldı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; aynı dönemde ihracat yüzde 3.0, ithalat yüzde 18.3’e Türkiye’nin ‘en büyük müşterisi’ Avrupa Birliği’ne, pazarındaki olumlu gelişmelere karşın ihracat azaldı. Ağustos ayında bu bölgeye yapılan ihracat yüzde 3.4 azalarak 4.87 milyar dolara, AB’nin ihracattaki payı da aynı dönemde yüzde 44.3 düzeyinden yüzde 44.0’e geriledi. Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı Almanya’ya yapılan ihracat ağustos ayında 1.05 milyar dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 825 milyon dolar ile İngiltere, 720 milyon dolar ile Irak ve 518 milyon dolar ile ABD izledi. EKONOMİ

Tüpgaz ve otogaza büyük zam

TÜPGAZ yüzde 10.72, otogaz yüzde 9.17 (kilogramda 27 kuruş) oranında zamlandı. Fiyat artışının pompa fiyatlarına litrede 15 kuruş yansıması bekleniyor. Dünyada gıda fiyatları düşerken, Türkiye’de artmaya devam ediyor. Zam yağmuru, sebze meyvenin bol olduğu yaz aylarında bile durmadı. Şimdi de kışlık gıdalarda zam hazırlığı başladı. Kuru fasulye, nohut, mercimek daha tarlada zamlandı.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) tarafından hazırlanan, gıda ürünlerine ait üretici, hal, pazar ve market fiyatları araştırmasına göre, eylül ayında üreticiden çıkış fiyatı geçen seneye göre, kuru fasulyede yüzde 33.7, kuru soğanda yüzde 21, nohutta yüzde 19.2 ve yeşil mercimekte yüzde 15.6 oranında arttı. Bu ürünler, pazar ve markete gelinceye kadar aracı kârları ve nakliye bedellerinin de eklenmesiyle kat kat yükselecek. EKONOMİ


KADIN

07 Kübra Eken davası ertelendi

06 Ekim 2015

Yasalar kadını değil kadın katillerini koruyor

Ülkemizde kadın katilleri -sevgilisini benzin döküp yakan, kalp hastası eşini demir sopayla döven yada 4.5 aylık hamile eşini öldürenler bile- “iyi hal” indirimleriyle ödüllendiriliyor. Serpil Erfındık da boşandığı eşi tarafından korumasının bittiği gün öldürülmüştü. 29 Eylül’deki karar duruşmasında, Erfındık’ın katiline de iyi hal indirimi verildi. mücadeleyi yürütüyoruz.” Şüpheli bir şekilde beyin kanaması geçiren ve bilinci yerine geldiğinde sorumlusunun kocası olduğunu söyleyen spiker Kübra Eken’in 3.duruşması 30 Eylül’de Kartal Adliyesi’nde görüldü.Önceki duruşmada istenilen telefon ve Kübra Eken’in ilk ambulans kayıtları bu davada da sunulmadığı için mahkeme 4 Şubat’a ertelendi. Aile adına konuşan abi Önder Yelkenci, davanın ağır cezada yargılanmasını talep etti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu da gerçeklerin açığa çıkması ve adaletin sağlanması için Kartal Adliyesi’ndeydi. KADIN

Berberoğlu davasında adalet gecikiyor

Muğla’da 2013 yılında 1 yıldır ayrı yaşadığı eşi tarafından öldürülen Sedef Berberoğlu’nun davasında, Adli Tıp raporu katil koca Sefa Berberoğlu’nun akli dengesinin yerinde olduğu yönünde çıktı. 29 Eylül’de görülen ve mütalaa verilmesi beklenen dava, sanık avukatının raporu incelemesi için süre verilerek 17 Kasım’a ertelendi. Sedef Berberoğlu’nun eşinin şiddetine karşı koruma kararı aldırdığı fakat Lütfi Berberoğlu’nun mahkemenin verdiği “eşine yaklaşmama” cezasını 5 kez ihlal ettiği ve uyarıldığı da biliniyordu. KADIN

İstanbul’da halk otobüsünde tecavüz

Üniversite öğrencisi S.G. 2 yıl önce Türkiye’ye geldi. Okuduğu İstanbul Şehir Üniversitesi’nin Çamlıca’daki kız yurdunda kalmaya başladı. Bayramın ikinci günü yurda dönmek için Üsküdar’dan halk otobüsüne bindi. S.G.’nin iddiasına göre, kendisinden başka yolcu bulunmayan otobüs, güzergâh değiştirdi. Şoför, bıçakla tehdit ederek üniversiteli kıza arka koltukta tecavüz etti. Yemenli öğrenci, olaydan sonra bilmediği bir yerde otobüsten indiğini ve arkadaşlarını aradığını belirtti. Hırsızlıktan sabıkası bulunan şoför A.K. ise tutuklandı. KADIN

Kadınlar Kadıköy Sahne’deydi

1 Ekim akşamı Kadıköy Sahne’de İlkay Akkaya, Feryal Öner ve Meltem Yılmazkaya kadınlar için şarkılarını söyledi. Biletleri günler öncesinden satışa sunulan, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile yardımlaşma amacıyla düzenlenen konsere, kadınlar ve müzikseverler yoğun ilgi gösterdi. Konserde kadınlar hep bir ağızdan şarkılar söyledi. “Özgecan Yasası’nı kazanacağız” diyen kadınlar “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” sloganıyla kadın dayanışmasını ve mücadelesini sürdüreceklerini söylediler. KADIN

kadın yağmur derin

İzmir’de koruma kararının kaldırıldığı gün eski eşi tarafından öldürülen Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Serpil Erfındık’ın karar davasında Katil Vedat Atik, “Pişmanım” dedi. Mahkeme 23 ayrı adli suçtan cezası bulunan Vedat Atik’in müebbet hapis cezasını “iyi hal ve haksız tahrik” indirim yaparak 25 yıl hapis cezasına çevirdi. Duruşma sonrası açıklama yapan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Plat-

formu ve Buca Kent Konseyi üye- kadınlara teşekkür ediyorum ve si kadınlar karara tepki gösterdi. bundan sonra da yanımızda olmalarını istiyorum.” Tülay Aksakal (Serpil Erfındık’ın annesi) Sanem Deniz Kural (Kadın Cina“İyi hal ve pişmanlık indirimle- yetlerini Durduracağız Platforriyle adil davranılmadı. Tek söy- mu İzmir Temsilcisi) leyebileceğim bu. Benim evladım “Bu davayı nasıl ki başından beri toprak oldu. Hakimin vicdanı takip ediyorsak temyize de gideyok muydu ? 23 tane sabıkası olan ceğiz. En ağır ceza çıkana kadar bir insan nasıl pişmanım diyip iyi mücadele edeceğiz. İşte biz bu hal indirimi alır anlayamıyorum. yüzden , Özgecan Yasası diyoruz, Hukuk savaşımız devam edecek; kadın cinayetlerinde bu tür inditemyize gideceğiz. Bu hukuk mü- rimler olmasın , kadın cinayetleri cadelesinde yanımızda olan tüm nitelikli halden sayılsın diye bu

Özgecan Yasası Şart Ülkemizde kadın katilleri -sevgilisini benzin döküp yakan, kalp hastası eşini demir sopayla döven yada 4.5 aylık hamile eşini öldürenler bile- “iyi hal” indirimleriyle ödüllendiriliyor. Sadece son 6 ayda görülen 26 kadın cinayeti davasının 13’ünde mahkemeler katillere “iyi hal” yada “haksız tahrik” indirimi uyguladı. Meclise sunulan kanun teklifleri, sokaklara taşan toplumsal tepkiler , kadın katillerine indirim verilmemesini sağlayacak “Özgecan Yasası” taleplerine rağmen, meclis yası değil savaş tezkereleri çıkartmakla meşgul. Çözüme bu kadar yaklaşmışken; seçim sonrası yeni mecliste, çok sayıda kadın vekil ile “Özgecan Yasası” nın çıkmasına ramak kalmışken, başta cumhurbaşkanı ve AKP olmak üzere yönetenler, ülkeyi bir yangın yerine çeviriyor. Kadınların barışı ve yasayı savunan eylemleri ise devam ediyor.

HDP Kadın Seçim Bildirgesi’ni açıkladı

Koruma altında bir kadın daha öldürüldü

Antalya’da 45 yaşındaki Ahmet T., kendisinden boşanmak isteyen , polis korumasındaki eşi 32 yaşındaki Emine T.’yi pompalı tüfekle vurarak öldürdü. Emine T. ekmek almak için evden çıktığı sırada eşi Ahmet T. telefonla arayarak görüşmek istediğini söyledi. Görüşmeyi kabul eden Emine T., evinin yakınındaki sokakta Ahmet T. ile buluştu. İkili arasında boşanma konusu yüzünden tartışma çıktı. Tar-

tışmanın büyümesi üzerine Ahmet T., otomobilinden aldığı pompalı tüfekle 2 el ateş ederek genç kadını göğsünden vurdu. Emine T. olay yerinde yaşamı yitirirken, Ahmet T. otomobille olay yerinden kaçtı. Olayla ilgili soruşturma başlatan polis, Ahmet T.’nin eşini öldürdüğü tüfekle otomobilinin içinde intihar ettiğini belirledi. KADIN

HDP, 1 Kasım seçimleri için hazırladığı beyannamenin ardından Kadın Seçim Bildirgesi’ni de açıkladı. HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ tarafından açıklanan bildirgenin sloganı: “Özgürlük ve eşitlik için Kadınlar kazanacak!” Bildirgede “Özgür kadınla özgür bir yaşamı birlikte kurabiliriz. Çünkü biz yüzde elliyiz! Kadınlar için yeni bir Türkiye

hayal ediyoruz: Erkek şiddetine maruz kalmadığımız, öldürülmediğimiz, taciz edilmediğimiz, sokaklarında özgürce, istediğimiz kıyafetle dolaştığımız… Bizler kadınlar olarak, onca yılın yoksunluğuna “Artık Yeter!” diyoruz. Mahkemelerde adil olmayan tutumlara maruz kalmaktan, kadın katillerinin yargı tarafından kayırılmasından bıktık”denildiKADIN

Kadınlar sarayın savaşına feda olmayacak Kadın Hareketi Sıla Pekduru Türkiye’nin her yerinden kadınların kendi hayatlarına dair kararlar almak istedikleri için öldürüldüklerinin haberlerini alıyor, erkeklere cesaret veren indirimlerin kaldırılması için her alanda mücadele ediyorduk. Ama şimdi iktidarın çıkardığı bir savaşta devlet tarafından öldürülen insanların bilhassa kadınların ve çocukların haberlerini alır olduk. Bizler savaşın en ağır yüzlerini kadınların gördüğünü de biliyoruz. Bizler kadınları ve halkları iktidar savaşına feda etmeyeceğimizi bir kez daha 10 Ekim’de Ankara’da haykıracağız. Türkiye’de kadınlar yaşam hakları için uzun zamandır mücadele ediyor. Bizler mücadelemizi sokaklara, meclislere taşıyoruz.

AKP iktidarının kadın düşmanı bakanlarına,yürüttükleri feda edilmek üzerine kurulu politikalarına, noktalandıktan hemen sonra kadın cinayetlerini arttıran sözlerine karşı mücadele veriyoruz. Bunlar Türkiye’de yaşayan kadınların hayatta kalabilmek, iktidardan ve onun yargı sisteminden güç alan erkekler tarafından öldürülmemek için her gün karşısında durduğu şeyler. Bizler nasıl ki kadın cinayetlerinin iktidar ve yargı sisteminin kadının yanında yer almayan politikalarından kaynaklandığını biliyorsak bunun çözümünün de kadın katillerine indirim verilmesinin önünü kesecek Özgecan Yasası’nda olduğunu çok iyi biliyoruz. Özgecan Yasası kadınları yaşatacak çok önemli bir yasadır evet ama kadınları yaşatacak diğer önemli şey ise barıştır, barış. 7 Haziran seçimlerinin ardından geçen 4 aylık sürede ülkede hemen her gün cenaze haberleri alır hale geldik. Bütün bu yaşanan ölümlerin Erdoğan’ın başkan ola-

mamasından sonra gerçekleşmesi tabi ki hayatın olağan akışında yaşanan şeyler değil. Halkların ona 400 milletvekili vermediği ve onun tek adam diktasını istemedikleri için insanlara yaşatılan bilinçli bir zarar verme politikasıdır bu. Bölge halkının üzerlerine bombalar yağdıran, sokaklarda çocukları öldürülen, savaş ortamının zalimliğinde kadınların ölümlerini arttıran kanlı bir iktidar hırsıdır bu. Erkek egemenliği savaş ve kaostan güç alıyor Yaşatılan savaş ortamında ölüm en çok dolaylı ve doğrudan kadınlara düşüyor. Bu kaos ortamından güç alan erkekler ülkenin bir ucunda Güneş Kanak kardeşimizin bedenini parçalara ayırarak öldürürken diğer bir ucunda Kevser Eltürk’ün işkence görmüş bedenini teşhir etmekte hiçbir sakınca görmüyor. Mecliste bir kadın milletvekilline bir devlet erkinin kadın olduğu için susması gerektiğini söylemesi zaten maalesef durmayan kadın

cinayetlerinin hızını artırmaktan başka hiçbir işe yaramayan bir davranıştan ötesi değil. Seçim sonuçlarını hiçe sayarak ülkeyi savaşa sürükleyen Erdoğan ve AKP’nin insanları feda etmeye ne kadar hevesli olduğunu biliyoruz. Bunun kadar iyi bildiğimiz diğer bir şey ise Erdoğan’ın en çok korktuğu şeydir yani barıştır. Biz kadınlar Erdoğan başkan olamadı diye çıkarttığı savaşa karşı barış istiyoruz. Halklar barış istiyor. Bunu haykırabileceğimiz her ortamda haykırabilmenin’’ biz barış istiyoruz’’ diyebilmenin hayati bir önem taşıdığı noktadayız. Bu sebepledir ki sesimizin en gür çıkacağı barış mitinglerinde yer almalıyız. 10 Ekim’de Ankara’daki Barış Mitingi sarayın savaşında ölmek istemediğimizi haykırmak için en güzel fırsattır. Barışı, demokrasiyi ve yaşam hakkımızı talep etmek için 10 Ekim’de Barış Mitingi’nde buluşalım ve sarayın savaşına feda olmayacağımızı haykıralım.


EMEK

08

06 Ekim 2015

Danone&Tikveşli’de TİS hazırlığı

Türk-İş’e bağlı Tek Gıda-İş’ten istifa ederek DİSK’e bağlı Gıda-İş’e geçen ve uzun süre verdikleri mücadele sonunda patrona taleplerini kabul ettiren Danone&Tikveşli Lüleburgaz işçileri, toplu iş sözleşmesi hazırlığına başladı. Gıda-İş Genel Merkezi’nden yapılan açıklamada, “Tek Gıdaİş Sendikasının Danone&Tikveşli Lüleburgaz fabrikasında kağıt üzerindeki yetkisinin ve tüm çalışanların Tek Gıda-İş Sendikasından istifa etmesi sonucunda greve çıkamamış, yasa gereği İŞKUR’un yapmış olduğu tespitle 30 Mayıs 2015’te yetkisi sona ermiştir” denildi. EMEK

İZELMAN’da tek TİS olacak

Büyükşehir yönetimi İZELMAN’da örgütlü olan Genel İş İzmir 1 ve 3 Nolu Şubelerin işyeri bazında yetkisine itiraz etmiş, TİS sürecinin birimler bazında olmasını istemişti. Mahkemeye taşınan yetki süreciyle ilgili son olarak Yargıtay, yerel mahkemenin Büyükşehir lehine verdiği kararı bozdu ve İzmir 5. İş Mahkemesi de 30 Eylül tarihin de son olarak sendikanın lehine karar verdi. İZELMAN Şirketi temyize gitmezse karar kesinleşecek ve İZELMAN’da tek toplu iş sözleşmesi olacak. Sendika işçiler arasındaki ücret adaletsizliğinin giderilmesini istiyor. EMEK

Teknik AŞ’de hukuki süreç sürüyor

Birleşik Metal-İş Sendikası, Çelik-İş’in THY Teknik’te hukuki süreci kazandığı yönündeki haberleri yalanladı. Teknik AŞ’de Çalışma Bakanlığı, Çelik-İş ve genel müdürlüğün iş birliği halinde Birleşik Metal-İş’in yetki almasını engellemeye çalıştığı kaydedilen açıklamada, “ Teknik AŞ çalışanları sendikamızı tercih ediyorlar. Mücadelemiz sürecek” dendi .Bakanlığın yasal olarak zorunlu olmasına karşın Çelik-İş’in çoğunluğu sağladığına ilişkin kararını Birleşik Metal-İş’e değil Gebze’de alakasız bir işyerine yapıldığının öğrenildiği bildirildi. EMEK

06 Ekim SALI 2015

İşçilerin Yarını Yol TV’de başlıyor

Yol Tv’de yayın hayatına başlayacak olan “İşçilerin Yarını” ilk programda Nakliyat-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan Zet Farmave Santa Farma işçilerini konuk edecek. ‘’işçilerin Yarını’’ sonraki programlarda ise kimi zaman işçileri stüdyoya taşıyarak kimi zaman da işçilerin direniş alanlarına giderek işçilerin sesini ekranlara taşıyacak. emek sıla gemicioğlu

İşçilerin yarınlarına ulaşmak için bugün işçilerin sorunları ve çözüm yollarını, işçi direnişlerini ve işçilerin nasıl bir mücadele hattı izlemesi gerektiğini Çağdaş Sinan Dağ’ın moderatörlüğünde masaya yatıran ‘’İşçilerin Yarını’’programı bu hafta seyircisiyle buluşuyor. Hep bakanlar mı konuşacak Türkiye’de AKP İktidarı döneminde gerçekleşen binlerce işçi ölümünü televizyonlardan izledik. Özellikle de Soma gibi, Ermenek gibi, Torunlar gibi işçilerin onar onar yüzer yüzer öldüğü katliamlardan sonra bile AKP İktidarı’nın bakanları çıkıp televizyon ekranlarından sanki yaşanan ölümlerden sorumlu değillermişcesine açıklamalarda bulundular. ‘’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’’ anlayışıyla yola çıktıklarını söyleyen Erdoğan ve bakanları yaşanan her işçi ölümünden sonra milyonların izlediği ekranların karşısında işçi ölümlerini ya fıtratla açıklamaya çalıştılar ya da işçiyi suçlayarak kendi sorumluluklarını üzerlerinden attılar. Ancak artık her gün ölümle burun buruna gelen, iş güvenliğinden yoksun taşeron çalışan işçiler de ekranlardan konuşacak.

İşçilerin sesi ekranlarda Yol Tv’de yayın hayatına başlayacak olan “İşçilerin Yarını” programı işçilerin kendi programı olmayı hedefliyor. Program, TV’lerde her gün dizilerde zengin hayatlar anlatılırken, buna karşın bu zenginlikten payını hiç alamayan işçilerin sorunlarını ekranlara taşıyacak. Gerek sokakta, gerek direniş alanlarında gerekse de stüdyoda işçileri TV’yle buluşturacak program; işçilerin yarınlarını konuşmayı hedefliyor.

Program bu hafta başlıyor İlk programa, DİSK-Nakliyat İş sendikasına üye oldukları için işten atılan Zet Farma ve Santa Farma işçileri konuk olacak. İlaç firmalarının lojistiğini sağlayan firmalarda çalışan işçiler, taşeronlaşmanın ardından işten atılmışlardı. Direnişteki işçiler, çalışma yaşamında karşılaştıkları sorunları ve direniş süreçlerini anlatarak direnişlerinin nasıl başarıya ulaşacağı sorusunun yanıtını arayacaklar. Yarın Yapım ve Yol Tv işbirliğiyle hazırlanan programın ilk bölümü-

editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Mecit bozkan Melih erdem melek önder Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

Koç Holding’e bağlı Arçelik LG ve Divan Otel’de sendikal sebeplerle işten atılan işçiler ile Koç Üniversitesi’nde sözleşmeleri yenilenmeyerek işten çıkartılan akademisyenler Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Şube binasında ortak açıklama yaparak dayanışma çağrısı yaptı. Açıklamada Arçelik LG işçilerinin 7-8 Ekim’de Gebze’de görülecek duruşmasının da duyurusu yapıldı. Koç Üniversitesi’nde işten çıkarılan Okutman Yener Erköse, “2013’te 167 taşeron işçi işten çıkarılmış ve üniversitede akademisyen işçi ve öğrenciler olarak işe geri aldırdık, o

günden beri Koç Üniversitesinde direnişin ve dayanışmanın önemini gördük. Bugün de Arçelik LG işçileriyle beraberiz ve onlara davalarında destek olacağız” dedi. DİSK Gıda-İş Sendikası’na üye olduğu için işten çıkarılan Divan Otel işçileri adına konuşan Gıda-İş Bölge Temsilcisi İbrahim Kızılyer metal işçilerinin Türk Metal’e karşı verdiği mücadelenin, işçilerin artık çürümüş olan sendikal anlayışa karşı yeni bir sendikal anlayışın mücadelesinin en önemli parçası olduğunu belirterek, Arçelik LG işçilerinin yanında olduklarını belirtti. EMEK

Madende ölümler sürüyor

sayı: 207

basıldığı yer

osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684 Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Bize ulaşın İşçileri ilgilendiren haberler, sendika ve grevlerle ilgili son gelişmeler, Türkiye’de gerçekleşen işçi ölümleri, taşeronun iş yaşamına yansımaları,işçi hakları ile ilgili programda yer almasını istediğinizbir haber var ise gazetemiz üzerinden bize mail yoluyla ulaşarak haberinizi İşçilerin Yarını programına iletebilir, programda yayınlanmasını sağlayabilirsiniz.

Direnişteki işçilerden çağrı var

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör

nü izlemek için gazetemizin site ve sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz.

IFF işçileri direnmeye devam ediyor

KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası(BES) Ankara 1 ve 2 No’lu şubeleri, Erdoğan’ın başkanlık savaşına ilişkin ortak basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan BES Ankara 2 No’lu Şube Başkanı Mevlüt Çakmak “7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını kabullenemeyen AKP ve onun kurucu diktatörü Erdoğan, ülkeyi yeniden dönülemez bir kaos ortamına sürüklüyor. 7 Haziran seçimleri sonrası Erdoğan’ın başkanlık sevdasını

nasıl yerle bir ettiysek, bugün de AKP ve Erdoğan’ı geriletmek için her türlü demokratik tutumu alacağımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz” diyerek Erdoğan’ın başkan olabilmek için savaş çıkardığı, insanları öldürmekten çekinmediğini ve büro emekçilerinin savaşa karşı barış mücadelesini yükselteceğini belirtti. Seçimle giden Erdoğan ve AKP’nin savaşla dönmemesi için de 1 Kasım seçimlerinde demokratik bir mücadele vereceklerini belirtti. EMEK

Devlet denetimsizliği ve iş güvenliği ihlalleri bir can daha aldı. Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu Armutçuk Müessese Müdürlüğü maden ocağında yerin 450 metre altında kömür üretimi yapılırken, tavanın çökmesi sonucu göçük meydana geldi. Göçükte mahsur kalan işçi Erkan Seyhan ağır yaralı olarak götürüldüğü hastanede hayatını kaybetti. Madenlerden her gün ölüm haberlerinin gelmesi, devletin ve patronların “çok önemli adımlar attık” dediği iş güvenliği konusundaki uygulamaların işçileri önemsemeyerek yapıldığını düşündürdü.EMEK


EMEK

09

06 Ekim 2015

Hukukta çarklar tersine işliyor

Fadik Temizyürek

Halkın gücü

HAKİKAT

Toplum değişiyor. Partilerin seçim beyannameleri herkesin dikkatinde. Kim, ne demiş? Kıyaslıyor. Evind , kahvede, işyerinde birbirleriyle konuşuyor, yorum yapıyor. Televizyonlar, iyi-kötü yalnızca AKP’yi göstermiyor, diğer partilere de yer veriyor. İnsanlar günlük hayatın içinde siyaset konuşuyor, fikir söylüyor. Kendi geleceği için kime oy vereceğini hesaplıyor, seçimleri çok önemsiyor. Seçmen kağıdını kaybetmiyor, saklıyor. Partal atmıyor, bizim toplum. Gereği neyse onu yapıyor. Hem hayatını kazanıyor, hem gayet mütevazı gidişatı izliyor, hem de mutlaka söyleyecek bir sözü oluyor. AKP’nin oyları düşüyor, HDP barajı aşıyor, Erdoğan başkan olamıyor, CHP, halkın gerçek ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışıyor. MHP, Erdoğan’a sürekli yüce divanı gösteriyor. Bu gelişmeler son altı ayda olanlar. Partiler, bu gücü veya kaybetmişliği halkın tutumundan alıyor. Toplum; yavaş, sakin ve akıllı bir halde memleketin nasıl olacağına karar veriyor. *** Hacı Lokman Birlik kardeşimizin cansız bedeninin zırhlı aracının arkasına bağlanarak sürüklenmesine hiç bir kalp dayanamadı. Tek kişi hariç. Erdoğan bile değil. İstanbul eski emmniyet müdürü olan İçişleri Bakanı Selami Altınok. Geçici mevkinin gücüyle sevinerek anlatıyor, “daha bu ne, gücümüzü göreceksiniz” dercesine... Halk bu adamdan hoşlanmadı, diyanet işleri başkanı açıklama yapmak zorunda kaldı: “İslam dini, cansız bedene işkence yapılmasını haram kılmıştır”. Milletin tepkisi ile oldu. Bir daha asla bu faşist adam hiç bir mevkii sahibi olamayacak, göreceksiniz. *** Davutoğlu seçim beyannamesinde asgari ücret ile ilgili bayağı bonkör davrandı. CHP’nin kaynak bilmezliği ile dalga geçmişti, 7 Haziran seçimlerinde, hatırlarsınız. Ya kendisi de dalga geçilecek duruma düştü ya da kaynak var. Bence kaynak var. Davutoğlu, çok kötü tökezledi. Hem hükümet olacaksın hem de muhalefet gibi vaadler de bulunacaksın. Millet demez mi, yapsana madem neden seçimleri bekliyorsun? Nitekim dedi. Ne değişti de altı ay içinde bu kadar zam yaptın asgari ücrete? Halkın gücü, sevgili okur. *** Beyannameden söz açılmışken HDP’nin çok açık, somut, her soruya yanıt veren seçim bildirgesi gayet iyi. En azından yapılabilme ihtimali var ve örtülü ödeneğe kesilen bizim vergilerimiz toplum hayrına harcanabilir görülüyor. HDP, yalnızca yerel yönetim demiyor, ekonomiden, engelli parkına kadar halkı ilgilendiren her konuya bir çözüm öneriyor. Bu da halkın talebi ile oluyor. *** Rus savaş uçakları, hava sahamıza girmiş. Taciz uçuşunda bulunmuş. Sonra da “sehven olmuştur, hava koşulları nedeniyle, pardon” demiş. Eee? Diplomasi tamamlanmış mı, evet. Konu kapanmış mı, evet. Tam Tayyip’in aradığı konu. Birleşmiş Milletler açıklama yapsın, sen hala tehdit etmeye devam et. Nafile çırpınış. Halkın çok az bir kesimi senin kabadayılığına hayran. Toplum artık sana inanmıyor. *** Yüksek Seçim Kurulu, sandıkların taşınmasını yasağa aykırı buldu ve sandıklar yerinde kalacak dedi. Tayyip bu kararı da tehdit ederek değerlendirdi. Kurulun hata yaptığını, kurul üyelerini sorumlu kıldı. İçin rahat olsun Tayyip, bu halk sandıklarına sahip çıkacak kadar sorumlu, senin tüm yasaklarına rağmen oylarını kullanacaklar, yeterki sen, Yüksek Seçim Kurulu’nun kararını yok sayma. Gerisini halka bırak. *** Erdoğan’ın sarayına karşı memleketin başşehrindeyiz. 10 Ekim’de Ankara’dayız. Halkın gücü, ne saraylar, ne saltanatlar yıktı demek için. Barış demek için. Başkan olamadın, olamayacaksın demek için. Oyum HDP’ye demek için. Halk kazanacak demek için. fadiktemizyurek@gmail.com

İşçileri öldürmek kolay, ceza almak zor

Kar hırsı ve devlet denetimsizliği yüzünden 18 madencinin hayatını kaybettiği Ermenek maden ocağı davasının 4. duruşması görüldü. Davada yapılan uygulamalar, devletin kendisini ve patronları korumak için yaptıklarının hat safhaya ulaştığını gösterdi. Sorumluların yargılanmaması için devlet anayasayı ihlal etti, devlet yetkililerine soruşturma izni vermedi. emek Mecitcan bozkan

Patronlarla sıkı bir ittifak halinde olan devletin işçi düşmanlığı anaKaraman’ın Ermenek ilçe- yasayı ihlal edebilecek kadar hat sinde bulunan Has Şekerler safhaya ulaştı. Madencilik’e ait maden ocağında kar hırsı ve devletin denetimsizliği AKP’de patron, anayasadan önce sonucu 18 işçinin hayatını kaybetti- geliyor ği maden katliamının 4. duruşması Kendisine anayasadan bahseden Ermenek Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir çiftçiye “bana anayasa deme görüldü. 3’ü tutuklu 16 kişinin yar- lan” diyen bir Cumhurbaşkanı’nın gılandığı davaya Has Şekerler Ma- kurucusu olduğu ve şu an bakandencilik Şirketi sahibi Saffet Uyar, lıkların hepsini elinde tutan AKP, Ermenek Cenne Linyit Kömürü Ermenek Davası’nda da ölen işİşletmesi Müdürü ve hissedarı Ab- çilerin ailesinin gözleri önünde dullah Özbey, aynı şirketin teknik anayasayı hiçe sayarak işçinin değil nezaretçisi Ali Kurt ve öldürülen patronun arkasında durdu. Kısa bir işçilerin aileleri katıldı. Davadaki süre önce devlet tarafından maden uygulamalar, devletin bir kez daha ocaklarında zorunlu çalıştırılması sorumluları koruduğunu gösterdi. yasalarla desteklenen daimi nezaİşçi ölümlerinde, işçileri sorumlu retçiler Ermenek’te görevlerini yetutan ve iş güvenliği önlemi alın- rine getirmediği zaman sorumlu saydı demek yerine “işçiler dikkat görülmedi. Maden ocaklarındaki etseydi” diyen devlet, işçilere açılan bütün teknik konuları denetleme savaşta patronların safında olduğu- görevi olan daimi nezaretçiler gönu bu davada bir kez daha gösterdi. revlerini yapmadığı zaman facialar

yaşanıyor ve işçiler ölüyor. Devlet zorunlu hale getirdiğini söyleyerek bol bol övündüğü daimi nezaretçiler denetlemelerini yapmadıkları ve işçiler öldüğü zaman ise bu daimi nezaretçileri yargılamak yerine koruyor. Ermenek davasında da Has Şekerler Madencilik’in daimi nezaretçisi olan Yavuz Özsoy’un, davanın ilk duruşmasında hakkında tutuklama kararı çıkmasına rağmen hala tutuklanmadığı ortaya çıktı. T.C. Anayasası’na göre mahkemede tutuklama kararı verilen bir kişi tutuklanması gerekirken tutuklanmadı. Ermenek’teki bu uygulamayla patronları korumak için anayasayı bile ihlal eden AKP, patronların çıkarlarını her şeyin üstüne tuttuğunu bir kez daha gösterdi.

de kalmıyor. Devletin işyerlerinde denetleme yapmaması, iş güvenliği ve işçi sağlığı ihlallerinin önünü açacak düzenlemeler ve yasalar çıkarması; devletin de işçi ölümlerinde sorumluluğu olduğunu gösteriyor. Bu durum, işçi ölümü davalarında devlet yetkililerine de soruşturma açılması ve hakim önüne çıkarak hesap vermesini gerektiriyor. Ermenek davasında yapılan bir diğer hukuksuzluk da devletin kendi sorumluluğunu gizlediğini ve işçi ölümlerinden kendini kurtarmaya çalıştığını gösterdi. Maden ocağını denetleyen müfettişlerin de soruşturmaya dahil olması gerekirken, mahkeme heyetinin açıklamasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bakanlığa bağlı müfettişler hakkında soruşturma izni İşçiye değil devlete koruma vermediği ortaya çıktı. Enerji ve Devletin işçilere karşı patronların Tabii Kaynaklar Bakanlığı’da kenyanında yer alması, sadece sorum- dine bağlı müfettişlere soruşturma luların yargılanmasını engellemekle izni vermemişti.

Devlet işçilerin ücretini vermedi Özel sektör firmalarda işçilerin ücretlerinin düşük ödendiğini hatta hiç ödenmediğini görüyoruz. Devletin kayıt dışı çalışmaları denetlememesi yüzünden taşeron firmalarda kayıt dışı çalışanların hakları gasp etmeye devam ediyor. Özel sektördeki işçilerin haklarının verilmemesinin önünü açan devlet aynı zamanda kendi çalışanlarının da hakkını vermiyor. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’na bağlı Adana Hekimevi ve Eğitim Merkezi’nin kapatılması kararının ardından hakları gasp edilerek işten çıkarılan 32 işçi

binanın çatısına çıkarak eylem yaptı. Yaklaşık bir saat boyunca Seyhan’daki 7 katlı binanın çatısında eylemlerini sürdüren işçiler polisler tarafından ikna edilerek aşağı indirildi. İşçilerden Songül Özdemir, 12 yıldır çalıştığı işinden keyfi olarak çıkarıldığını ve ücretini alamadığını söyledi. Bina önünde açıklama yapan işçilerden Fulya Öztürk ise “Bayramı 5 kuruş parasız geçirdik. Ne 35 günlük maaşımızı ne ikramiyelerimizi verdiler. Tazminat vermeden, kurumun kapatıldığını söyleyerek bizi işten attılar. Hakkımızı istiyoruz.” diye konuştu.EMEK

İşçilerden AKP’li Belediye’ye: Belediye işçisi köle değildir Sarı sendika Hak-İş, devlet kademelerindeki yandaşlarını kullanarak zorla işçileri kendi sendikasına örgütlemeye çalışıyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan belediye emekçileri, AKP’li Belediye Başkanı Menderes Türel ve belediyedeki diğer bürokratların baskısıyla AKP yandaşı olduğu bilinen Hak-İş’e bağlı Hizmetİş sendikasına üye yapılmaya çalışılıyor. Belediye-İş’te örgütlü olan işçiler AKP’li Belediye Başkanı ve AKP’li bürokratların baskısına karşı tepki göstermek için yüz-

lerine “belediye işçisi köle değildir” yazılı maskeler takarak basın toplantısı yaptı. Toplantıda konuşan Belediye-İş Eğitim ve Basın-Yayın Genel Sekreteri Bayram Özkan “Menderes Türel Antalyalıların, belediye emekçilerinin gözlerinin içine bakarak ‘biz işçilerin sendika tercihine karışmıyoruz’ diyerek herkesin aklıyla alay etmektedir. Senin kendi bürokratların senden talimat aldığını söyleyerek yandaş Hizmet İş Sendikası’na belediye emekçilerini üye olmaya zorluyor” dedi. EMEK


genclık

10

06 Ekim 2015

Anadolu Üniversitesi öğrencileri: Gençlik olarak savaşa gündemine de seçime gündemine de sözümüzü söyleyeceğiz, üniversiteleri baskı altına almalarına izin vermeyeceğiz.

Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü’nde astıkları afişleri sökmek isteyen ÖGB’ye karşı direnen bir öğrenci, ÖGB tarafından karnına tekme atılarak darp edildi.

YSK Erdoğan’ın baskısıyla “üniversitede seçim yasağı” kararı aldı

Erdoğan emri verdi; Siyasi bir öğrenci bile istemiyorum

AKP gençlere istihdam sağlamamaya inat ediyor

AKP’nin seçim bildirgesi açıklandı. Bildirgenin “gençlik” kısmında, her yere üniversite açtıklarıyla övünen AKP, 6 milyon genci neden işsizliğe mahkum ettikleri sorusunun cevabını vermedi. Genç işsizliğe çözüm olarak ise çelişkili bir yöntem belirlendi. İlk defa işe başlayan gençlerin maaşlarının şirket tarafından değil devlet tarafından karşılanacağını vaat eden AKP, 6 milyon genci işe alacak sayıda işletmenin olmadığını düşünemedi. AKP seçim bildirgesinde gençlere vaat ettikleriyle, yine asıl sorunu çözmek yerine yalan vaatlerde bulunduğunu gösterdi. GENÇLİK

Suruç şehitleri anıldı

Seçimlerde kaybedeceğini bilen ve 1 Kasım gününden korkan Erdoğan “ya seçilemezsem” korkusuyla muhaliflere karşı baskı yapmaya devam ediyor. Üniversitelerde de öğrencilerin muhalif bir çalışma yürütmesinden korkan Erdoğan, üniversitelerdeki baskıyı arttırdı. YSK’ya baskı yaparak “kampüs sınırları içinde seçim çalışması yasağı” kararı çıkarttırdı. gençlik mecitcan bozkan

1 Kasım seçimlerine az bir zamanın kalmasıyla seçimler konusu da ülkenin siyasetine ve gündemine girdi. Siyasi fikirlerin özgürce tartışılması gerektiği üniversite kampüslerinde de ülkenin siyasi gündemine dair fikirleri olan öğrenciler siyasi faaliyet yürütmeye başladı. Üniversitelerde siyasi fikir olarak kendi ideolojisinden başka ideoloji kabul etmeyen AKP ve Erdoğan diktatörlüğü ise zaten muhaliflere karşı büyük bir korku yaşadığı seçim sürecinde üniversitelerdeki öğrencilerin fikirlerinden de korktu ve üniversitelerdeki baskıyı arttırdı. YSK’ya baskı yaparak “seçim çalışması yürütmeme” kararı aldıran

diktatörlük, Valilere, rektörlere ve polislere de gerekli emri vererek “hiç bir siyasi faaliyet istemiyorum” dedi. Erdoğan’ın, vur dediğinde öldüren polisleri ve rektörlüğün “hücum kıtası” ÖGB’ler okullara girmeye, baskı kurmaya çalışmaya başladı. Aldıkları emirleri veren devletin ne yaparlarsa yapsınlar ceza vermeyeceğini bilen “güvenlik güçleri” bütün muhaliflere nasıl müdahale ediyorsa üniversitelerde de öyle müdahale etti; cop ve tekme ile. YSK kararı bahanesiyle öğrenci darp etmek Erdoğan’ın seçim korkusunun getirdiği yasaklar Anadolu Üniversitesi’nde etkisini gösterdi. Yunus Emre Kampüsü’nde okulun açıldığı ilk

gün EHP Gençliği’nin astığı seçim açıklaması afişine “YSK’nın seçim yasağı” bahanesiyle izin vermeyen ÖGB aynı hafta içinde “siyasi parti faaliyeti yürütülüyor” bahanesiyle yine Anadolu Üniversitesi’nde öğrencilerin stantlarına ve afişlerine saldırdı. Rektörlük’ün ve Valilik’in işbirliğiyle de okula polis sokuldu ve ÖGB polis gözetiminde öğrenci avına çıktı. Polisle birlikte yemekhane önüne gelen ÖGB, öğrencilerden önce yemekhane önünde açılan stantları kaldırmalarını istedi. Daha sonra yemekhane içindeki afişleri indirmeye çalışan ÖGB, YSK’nın kararını bahane etti ancak 1 Kasım seçimlerini içeren afiş bulamayınca bütün afişleri sökmeye çalıştı. Astıkları afişin sökülmesine izin

veremeyen öğrenciler ÖGB’ye karşı direndi ve afişlerini indirmedi. Arkasında Valilik ve Rektörlük emri olan ÖGB’ler bir öğrenciye orantısız güç uygulayarak darp etti. Anadolu Üniversitesi öğrencileri okula polis girmesi ve ÖGB saldırısı hakkında basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında “Bugün ÖGB polisler eşliğinde Anadolu Üniversitesi’nde afiş avına çıkmıştır. Siyasi çalışma yürütülemez diyerek fikirlerimizin yazdığı afişleri sökmeye çalıştılar. Biz emri kimden aldıklarını da çok iyi biliyoruz. Gençlik olarak ülkedeki seçim gündemine de savaş gündemine de sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Üniversiteleri baskı altına almalarına izin vermeyeceğiz.” denildi.

Parti Okulu Lenin ile başladı

Doğru pratiği ortaya koymak için tarihsel olguları inceleme ihtiyacıyla çalışmalarına başlayan Emekçi Hareket Partisi Parti Okulu genişletilmiş programı ile yeni döneme 4 Ekim Pazar günü başladı. Tony Cliff’in kaleme aldığı Lenin Biyografisi’nin ilk cildi olan Parti’nin İnşası eseri, EHP Siyasi Büro üyesi Hakan Öztürk’ün sunumu ile ele alındı. Sunumda temel olarak Lenin’in doğru tespitleri kadar hataları ile de var olduğu, Bolşevik Devriminin önderi olmasını sağlayanın da

Genç Hareket Mecitcan Bozkan Ülke genelinde üniversiteler açıldı, dersler işlenmeye başlandı. Üniversite açılışlarının yoğun bir siyasi atmosfere denk gelmesi nedeniyle okula yeni başlayan arkadaşlarımız da diktatörlüğün üniversitedeki yansımalarından biri olan polis baskısıyla erken tanıştı. Üniversite kampüslerinde ellerinde cop kafalarında kaskla Robocop’a benzeyen tiplerin dolaşması, öğrencilere “Türkiye’de gerçekten diktatörlük varmış” dedirtti. Bilim yuvası, fikir yuvası olan üniversitelere yeni gelenler; öğrencilerin siyasi faaliyet yürütmesini, fikirlerini savunmasını yadırgamadı. Öğrencilerin asıl yadırgadığı; koruma görevlisi olan polislerin ve ÖGB’lerin öğrencileri bildiri dağıttığı için, afiş astığı için darp etmesiydi. Saray bize ne sağladı ki sarayın savaşında ölelim? 7 Haziran seçimlerinde kaybeden AKP ve Erdoğan, bir savaş başlattı.

zaten bu hatalardan çıkarılan dersler ve sürekli aklın hâkim olduğu politik tartışmalar yürüterek doğruları arayan bir mücadele perspektifi benimsemesi olduğu ortaya kondu. Bolşevikleri devrime götüren örgütün inşası tartışıldı. Parti Okulu, herkesin katılımına açık. 17 Ekim Cumartesi Saat:13.00’de Eskişehir’de Parti’nin İnşası bir kez daha tartışılacak. Kasım ayında ise Lenin’in “Ne Yapmalı?” eseri tartışılacak. Ayrıntılı bilgi almak, katılmak için http://ehp.org.tr/parti-okulu-katilim adresini ziyaret edebilirsiniz. GENÇLİK

Erdoğan’ın üniversite korkusu;

Robocoplar okulda öğrenci avında Bu kaybedenler savaşa gönderdikleri gençlerin cenazesi geldikçe, o gençlerin aileleri tepki gösterdikçe daha da korkmaya, niyetlerini açık etmeye başladılar. Başbakan Davutoğlu oy uğruna başlattıkları savaşta “gençlerimizi feda etmeye hazırız” dedi. AKP ve Erdoğan bize ne sağladı ki, bizim onların iktidarı uğruna ölebileceğimizi düşündü? Onlara göre, bu ülkede insanların hayatta kalmalarına, ölmelerine karar verebilecek olan AKP ve Erdoğan’dı. Neredeyse her yerde yandaşı bulunan AKP ve Erdoğan kendini diktatörlüğe o kadar kaptırdı ki gençleri kendi istediği gibi yönetebileceğini, bu ülkenin gençlerini saray savunması için ölüme götürebileceğini sandı. Bir diktatör korkunca ne yapar? Barış sürecine bir kere şahit olan halk, tekrar iktidar olmak isteyenlerin başlattığı bir savaşa destek vermedi. Sarayın savaşına

o kadar çok tepki geldi ki, bir diktatörün korkunca ilk yapacağı şeyi yaptılar ve muhalif olan herkesi sindirme kararı aldılar. Feda etmeye hazır oldukları gençlerin sarayın savaşına destek vermeyeceğini bildiğinden üniversitelere de baskı yapılması için talimat verdi. Üniversite öğrencileri ise okul açılışlarına; sarayın savaşına feda olmayacaklarını, 1 Kasım’da AKP ve Erdoğan’ı tekrar yenmek için HDP’ye oy vereceklerini söylerek girdiler. Önce İstanbul Üniversitesi’nde EHP Gençliği’nin astığı “savaşıma feda ol” yazılı yüzsüz afişlere saldırı yapıldı. Bu hafta da polis Anadolu Üniversitesi’ne girerek, siyasi parti faaliyeti bahanesiyle afişlere ve stantlara saldırdı. Engelleyemeceğiniz fikirlerle sizi devireceğiz Tekrar kaybetme korkusundan, üniversitelere de baskı kur-

mak isteyenler üniversitelerin asıl sahipleri olan öğrencilerin direnişiyle karşılaştı. “Bizim fikrimizden başka fikir savunamazsınız” diyen AKP’nin okula gönderdiği polisler, öğrenciler tarafından üniversiteden çıkarıldı. Yandaş rektörlerin paralı askerliğini yapan ÖGB’ler ise bizi darp etse de fikirlerimizin yer aldığı afişleri sökemedi. Siyasi fikirlerimizi savunmak için ne AKP’den ne de Erdoğan’dan izin alacağız. Ülkedeki siyasi, ekonomik her sorun bizi ilgilendirir. Bizim üstümüzde baskı kurmak isteyenlere fikrimizi sadece üniversite de değil her meydanda her seçim sandığında dile getireceğiz. AKP’nin ülkeden gitmesini istiyorsak, 1 Kasım’da oy kullanacağız ve herkesi kullanmaya çağıracağız. Üniversiteleri AKP’ye, Erdoğan’a ve yandaşlarına bırakmayacağız.

Suruç katliamında yaşamını yitiren 33 kişiyi anmak amacıyla Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde anma etkinliği düzenlendi. Anmaya ESP Genel Başkanı Sultan Ulusoy, SDGF Eşbaşkanı Özden Sadet, HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ile çok sayıda kişi katıldı. Anma etkinliği saygı duruşu ile başlarken, Suruç katliamıyla ilgili sinevizyon gösterimi ile devam etti. AKP’nin savaşının Suruç katliamıyla başladığını söyleyen HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş halkların bu savaşı daha fazla direnerek durdurabileceğini vurguladı. GENÇLİK

ABD’de üniversiteye saldırı : 10 ölü

ABD’nin Oregon eyaletine bağlı Roseburg kentinde yaklaşık 3 bin öğrencinin eğitim gördüğü Umpqua üniversitesine silahlı saldırı yapıldı. Saldırıda 10 öğrenci hayatını kaybederken, 3’ü ağır 7 öğrenci yaralandı. 26 yaşında Chris Harper Mercer adındaki saldırganın okula 4 silahla geldiği belirtildi. Bölgesel bir gazeteye açıklama yapan görgü tanıklarından biri saldırganın ateş açmadan önce öğrencilere dini inanışlarını sorduğunu söyledi. Konuyla ilgili konuşan ABD Başkanı Obama bireysel silahlanmaya dair hukuki düzenlemelerin sıkılaştırılmasını istedi.GENÇLİK

Mehmet Ayvalıtaş ölümsüzdür!

Gezi direnişi sırasında, İstanbul’un Ümraniye ilçesine bağlı 1 Mayıs Mahallesi’ndeki protestolara katılan 19 yaşındaki direnişçi Mehmet Ayvalıtaş’ın 30 Eylül’de doğum günüydü. Ümraniye’deki protesto gösterileri sırasında, sivil bir faşistin arabasını eylemcilerin üzerine sürmesiyle öldürülen Mehmet Ayvalıtaş, yaşasaydı 21 yaşında olacaktı. AKP’nin ülkede yarattığı faşizmin öldürdüğü gençlerden biri olan Mehmet Ayvalıtaş’ı , gezi direnişine ve gezi şehitlerine sahip çıkan gençler olarak doğduğu haftada anıyoruz. Mehmet Ayvalıtaş ölümsüzdür!GENÇLİK


11 Egitim-Sen’in Paneline Akit’ten Saldırı

LISENIN GUNDEMI 06 Ekim 2015

Durum söylediğin gibi değil Tayyip

Batman’da Eğitim-Sen’in düzenlediği “Cinsel yönelim ve Cinsiyet Kimliği Yaşayan Öğrenciler” panelini, Yeni Akit gazetesi “Batman’da cinsel sapıklık paneli!” şeklinde duyurdu. ilgili haberi, anasayfa manşet başlığında “Kaosçular çıldırdı. Batmanda sapkın panel. İbnelik bir kimlikmiş” şeklindeki çirkin ifadelerle duyuran Akit, haberin spotunda ise “Batmanda ilk kez düzenlenen ve adını Gezi olaylarından sonra duyuran ‘LGBTİ aktivisti Kaos Gey Derneği üyesi Remzi Altunpolat ve Psikolojik Danışman Berna Savcı, cinsel eğilim ve tercihleri konusunda Eğitim-Sen üyeleriyle bilgi alışverişinde bulundu.” ifadelerini kullandı.EĞİTİM

28 Eylül’de Boykot 2015-2016 eğitim öğretim yılı başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’da yeni eğitim yılı başlarken bir mesaj yayınladı. Yayınlanan mesaj hiçbir eğitim gerçeğine değinmeden her şeyi toz pembe anlatıyor. Gerçekler tabiki anlatılanlar gibi değil. eğitim ece berfin karagöz

Kürt dilinin anadilde eğitim dili olması için Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve KURDİ-DER öncülüğünde alınan kararla 28 Eylül’den itibaren bir hafta okulların boykot edilmesi konusunda çağrı yapıldı. Kürt dili üzerinde baskıların olduğunu vurgulayan Ali Erdemirci, “Bir halkın dilinin inkâr edilmesi varlığının inkâr edilmesi demektir. Diğer bir deyişle halkın katliamıdır. Dünyada bir halkın dilinin yasaklanması insanlık suçudur” dedi. EĞİTİM

Okullarda yasaklanan yiyecekler

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, yeni eğitim ve öğretim yılı başlarken bir mesaj yayınladı. Yayınladığı bu mesajda AKP’nin gericileştirdiği, kararttığı eğitimden uzak her şeyin toz pembe olduğundan bahsediliyor. Mesaj şöyle: “Kalkınma ve gelişme yolunda, ülkelerin en büyük gücü eğitimli, nitelikli, çalışkan insan varlığıdır. Eğitim davası, her dönemde Türkiye’nin en öncelikli meselelerinden biri olmuştur. Bugün de, çocuklarımızın ve gençlerimizin çağın gereklerine uygun olarak ve fırsat eşitliği için-

de eğitim-öğretim imkanlarından yararlanması yönünde yoğun bir çaba içindeyiz. Geçtiğimiz 13 yılda yapılan reformlar ve yatırımlar sayesinde bugün eğitimde fiziki altyapı sorunlarını büyük ölçüde geride bırakılmıştır. Eğitime ve insana yapılan yatırımın geleceğe yatırım olduğunu biliyoruz. Bundan sonra imkanlarımızı ve enerjimizi eğitimde kalitenin artırılmasına ve teknolojik yenilenmeye teksif etmemiz gerektiğine inanıyorum. Geleceğimizin güvencesi, bilginin takipçisi, araştırmacı ve her yaşta eğitime açık bireyler olarak yetiştireceğimiz çocuklarımızdır. Yeni Türkiye yolunda, çocuklarımızı

ve gençlerimizi yarınlara en iyi biçimde hazırlamakta kararlıyız. Bu düşüncelerle, 2015-2016 eğitimöğretim yılında, öğretmenlerimize ve öğrencilerimize başarılar diliyor, tüm vatandaşlarımı en kalbi duygularla selamlıyorum.” Durum Çok Başka 4+4+4 eğitim sistemini getiren, imam hatipleri arttıran, din derslerini zorunlu kılan ve hatta tüm ülkeyi başkanlık uğruna savaşa sürükleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ülkenin eğitim gerçeklerini bilmiyor anlaşılan. Bu yıl 4+4+4 eğitim sistemi yüzünden binlerce kız öğrenci okula başlaya-

madı. Tayyip Erdoğan’ın başkanlık savaşı nedeniyle okul önlerinde patlayan bombalar, elleri ayakları kopan çocuklar için de eğitim başladı. Okullarında kocaman mermi delikleri oluşmuş öğrenciler de eğitim öğretime başladı. Günlerce sokağa çıkma yasağı uygulanan ilçelerde de eğitim başladı. Yani “çocuklarımız ve gençlerimiz çağın gereklerine uygun olarak” değil tam bir ortaçağ zihniyeti ile eğitim görüyorlar. Duvarlarında mermi izleri, bomba delikleri ile eğitim çağa uygun değildir. Hiç bir şey toz pembe değil. Bu yüzden Recep Tayip Erdoğan’ın mesajlarında gerçeklere dikkat etmesini bekliyoruz.

Yasaklar... Yasaklar... Milli Eğitim Bakanı (MEB) Nabi Avcı’nın, 2015-2016 öğretim yılı için, öğrencilerin sosyal medya kullanımıyla ilgili uyarılarda bulundu. Öğrencilerin sosyal medya hesaplarını gözetim altına alan yeni uygulamanın kuralları söyle: Kişilere, arkadaşlarına ve okul çalışanlarına sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, paylaşmak, yayınlamak veya başkalarını bu davranışlarla kışkırtmak. İzinsiz gösteri, etkinlik ve toplantı düzenlemek, bu tür gösteri, etkinlik ve toplantılara katılmak. Okul kurallarının uygulanması ve

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, yeni eğitim yılında uygulanacak ‘Sağlıklı Kantin Uygulaması’na ilişkin bilgi verdi. Sağlık Bakanlığı olarak, sağlıklı birey, sağlıklı aile ve sağlıklı toplum hedeflendiğini belirten Bakan Müezzinoğlu, şöyle dedi: “İki kelime önemli. Bunlardan birincisi sağlıklı beslenme, ikincisi de hareketli yaşam. Sağlıklı beslenmede özellikle öğrencilerimize kantinlerde uygulayabilmek için Sağlıklı Kantin Uygulaması hayata geçiriyoruz. Öğrencilerimiz sağlıklı beslenmenin ilk ayağını buralarda, okullarda öğrenecekler.” EĞİTİM

öğrencilere verilen görevlerin yapılmasını engellemek. Bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim öğretim faaliyetlerine ve kişilere zarar vermek. Müstehcen veya yasaklanmış araç, parça ve dokümanla okula gelmek. Öğretmenin bilgisi ve kontrolü dışında bilişim araçları ile meşgul olmak ve dersin akışını bozmak. Bunları yapan öğrenciler 1 ile 5 gün arasında uzaklaştırma cezası verilebilecek. Bu düzenleme yeterince özel hayata girmekle kalmıyor, üzerine bir de en ağır ceza ile veriliyor. EĞİTİM

Yeni eğitim yılı başladı

Bir tarafın duvarı delik, diğerinin akıllı tahtası var

Yaz tatilinin ardından açıköğretim öğrencileri dahil, yaklaşık 18 milyon öğrenci ve 900 bin öğretmen, yeni eğitim-öğretim yılına bugün başladı. Yeni eğitim öğretim maratonu, 17 Haziran 2016’ya kadar sürecek. 20152016 eğitim-öğretim yılında açık öğretim öğrencileri dahil, örgün eğitimde resmi ve özel okullarda yaklaşık 18 milyon öğrenci ders başı yapacak. Resmi ve özel okullarda yaklaşık 600 bin derslikte, yöneticiler de dahil olmak üzere 900 bin 794 öğretmen eğitim verecek. İyi dersler.. EĞİTİM

Tarih Vakfı ve Uluslararası Azınlık Hakları Grubu (MRG) ortaklığında Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle yürütülen “Türkiye’de Resmi Eğitim Sisteminde Eşitliğin İzlenmesi” adlı proje kapsamında, Türkiye eğitim sisteminde renk, etnik köken, dil, din ve inanç temelli ne tür ayrımcılıkların var olduğunu ortaya koyma amacıyla hazırlanan rapor, dün Türkiye ‘Milli’ Eğitim Sisteminde ‘Gayri Milliler’ adıyla düzenlenen basın toplantısında açıklandı. Uluslararası Azınlık Hakları Grubu Türkiye Koordinatörü Nurcan Kaya tarafından yazılan raporun sunuşunda amaç ve yöntem şöyle anlatılıyor: 2014-2015 öğretim yılında Türkiye’de formel eğitim sisteminde renk, etnik köken, dil, din ve inanç temelli ne tür ayrımcılıkların var olduğunu ortaya koymayı amaçlıyor. Türkiye’de yaşayan farklı toplulukların uluslararası standartlara göre korunan eğitim haklarının eşitlik temelinde güvenceye alınmasını ve bu toplulukla-

rın eğitim sisteminde maruz kaldıkları ayrımcılıkla mücadele edilmesini amaçlayan projede 17 sivil toplum örgütünün katıldığı bir izleme ağı oluşturuldu. İstanbul, İzmir ve Diyarbakır’da toplam dört ağ çalıştayı düzenlendi. Proje koordinatörleri İstanbul, Diyarbakır, Mardin, Ankara ve Edirne’de çeşitli okul yöneticileri, konuyla ilgili sivil toplum

ve meslek örgütlerinin temsilcileri ve etnik kökeni veya inancı nedeniyle eğitim sisteminde ayrımcılığa maruz kalan öğrencilerin ebeveynleriyle mülakatlar gerçekleştirdi” Aynı zaman 3 temel ayrımcılığa da dikkat çekildi. Bunlar, Dil Temelli Ayrımcılık, Din/İnanç Temelli Ayrımcılık, Renk, Etnik Köken Temelli Ayrımcılık.” EĞİTİM


ESAS MESELE

12

06 Ekim 2015

Cevdet Aşkın kimdir?

Dezenformasyonla kamuoyunu manipüle ediyorlar

Bu hafta Küresel ve Yerel Dezenformasyon kitabının yazarı, usta gazeteci Cevdet Aşkın ile birlikte tartıştık. Dezenformasyonun tanımı, küreselleşme ile birlikte gazeteciğin ulaştığı boyut, Türkiye’de çözüm sürecinin gazeteciler açısından nasıl ele alındığına dair analizler içeren kitaba ve güncel gelişmelere dair sorularımızı Aşkın’a yönelttik. Türkiye’de AKP iktidarının başvurduğu dezenformasyonları anlattı. Sizce Türkiye de şuan hangi tür dezenformasyon türü daha yaygın? RöPORTAJ Bilgilerin çok onur toper hızlı ve geniş mecralardan yayınlanmasının sonucunda insanlar çok fazla enformasyonla karşı karşıya kalıyor. Eskiden diktatörlükler çağında, diktatörlerin enformasyonu kısıtlamasından dolayı bilgiye erişim, bilgilenmemiz az olurken şimdi de enformasyon bolluğundan benzer ama farklı bir boyutta bilgiye erişimin azalması ya da imkânın azalması ya da kafaların karışmasından söz eden bir yaklaşım bu. Dezenformasyon en basit tarifiyle yanlış bilgilendirme. Ama ben özellikle dezenformasyonun küresel ve yerel boyutta kamunun manipüle edilmesine dönük olduğu kesitleri önemsiyorum. Dezenformasyonun 1. şartı organize olması. 2. şart kamuyu manipüle etmeye dönük olma-

Dezenformasyonun birinci Şartı organize olmasıdır. İkinci şartı kamuyu manipüle etmeye dönük olması.

sı. Asıl önemli olan uluslararası boyutta savaş, yerel boyutta da çatışmalar söz konusu olduğunda egemen ulusların ya da egemen kesimlerin dezenformasyona bir kampanya olarak başvurmasıdır. Ve bununla kamuoyunu manipüle etmesidir. Dikkat çekmeye çalıştığım organize olması ve kamuyu manipüle etmeye dönük olması. Oradan ister merkez ülkeler diye kastettiğimiz ister emperyal sistemin güç odakları, temel taşları diyelim, isterse yereller, kendi siyasal çıkarlarını öne götürebiliyorlar. Nasıl götürüyorlar? Kamuoyu desteğini arkalarına alarak götürüyorlar. Neyle yapıyorlar bunu? Dezenformasyon kampanyalarına başvurarak yapıyorlar. Ülkemiz açısından da 30 yılı geçen süredir devam eden çatışmalı ortamın, kamuoyunu manipüle etmeye dönük, gerçekleri farklı algılatmaya dönük ve bunları da kendi siyasal çıkarlarını ilerletmeye dönük olarak gerçekleştirilmesidir dezenformasyon. Türkiye’de basında çok fazla yalan haberlerin yayıldığı söyleniyor. Sizce bu böyle mi? Uluslararası enformasyon akışı sınırlı sayıda büyük sermaye gruplarının sahipliğindeki medya organları üzerinden sağlanıyor. CNN bunlardan bir tanesi. Zaten geçmişten beri gelişmiş ülkeler az gelişmiş ülkeleri sömürürler ve onları kendi çıkarlarına uygun olarak manipüle etmeye çalışırlar. CNN 1991 tarihinden itibaren olan Körfez savaşıyla gündeme gelen “CNN efekt” olarak kitapta da değindiğim kamuoyunun manipüle edilmesi doğrultusunda çok önemli işler görmüştür. Şimdi Türkiye’deki yerel elitlerle merkez ülkelerin elitleri arasındaki çıkar çatışması neticesinde, Türkiye’deki elitlerin

Çatışmanın ana kaynağı açısından işler peki iyi gitmiyorsa dezanformasyon çok yoğun şekilde kullanmaya başlıyor.

dış dünyadaki enformasyonun dezenformasyon olduğuna dair söylemleri çok anlaşılabilir.. Diyelim Gezi Direnişi esnasında örneğin Erdoğan Yenikapı mitingini göstermeyen uluslararası basına serzenişte bulunmuştu. Uluslararası basından daha doğru bilgi alıyoruz algısı yayılmaya başladı. Sizce bu doğru bir yaklaşım mıydı? Eğer siz ülkenizdeki insanların habere erişimini engellerseniz, o zaman insanlar gözünü yurtdışına çevirir. Gezi direnişi sırasında Türkiye’deki medyanın sınıfta kaldığını hepimiz biliyoruz. İnsanların gerçekleri bilme hakkı son derece ihlal edildi. Böyle bir ortamda insanların gözünü başka kaynaklara çevirmesi çok doğaldır ve zaten insanlar bana göre doğru bilgiye erişmek için bir kaç kaynağı izlemesi en sağlıklı yöntemdir. Farklı medya kaynaklarına, sosyal medyaya aynı konuyla ilgili karşılaştırmalı yaklaşımlarla ancak biz bu dezanformasyonlu kampanyaların etkisinden kurtulabiliriz. Dolayısıyla baştaki sorunuza dönersek, evet Erdoğan belki orada haklıydı, göstermiyorlardı ama haberlerde bir çerçeveleme vardır. Yani medya kuruluşu kendi siyasal çıkarlarına sahip çıkıp, sahibi olduğu sermaye kesiminin çıkarları doğrultusunda haberleri çerçeveler. Taksim olaylarıyla ilgili yanlış, eksik bilgi veriyorsa CNN dezanformasyon yapıyor. Yenikapı mitingini vermemesi dezanformasyon değildir. Yayın politikası tercihidir. Bizde yerel dezenformasyon daha fazla diyebilir miyiz? Dikkat ederseniz 24 Temmuz’dan beri dezenformasyon çok fazla. Örneğin bugün gazetelere baktığınızda şaşıracak derecede farklı şeyler göreceksiziniz. Newyork’ta başbakanın ‘Terörün belini kırdık’ dediği günde Tunceli’de çok büyük çatışmalar var. Veya bir ambulans şoförünün öldürülmesinden bahsedildi. Gazetelere ve internet kaynaklarına baktığımda ambulans şoförünün ölümünden devletin sorumlu olduğunu söylüyor. İnternet sitesinde resimler var. 20 metre ötesinde polis var. PKK’nin ambulans şoförünü öldürmesinin fiziki imkanı pek gözükmüyor. Ama bu bize nasıl sunuldu sağlık bakanı tarafından? Kamuoyu bu şekilde

manipüle edilmeye çalışılıyor. Bu tamamen manipülatif amaçlı, gerçeğin çarptırılması. İşte dezanformasyon tam tamına bu. Çatışma çok şiddetleniyorsa ve ana kaynağı açısından işler pek iyi gitmiyorsa dezanformasyon çok yoğun şekilde kullanmaya başlıyor. 24 Temmuz’dan itibaren iktidar partisi PKK üzerine askeri hareketi başlatması ve PKK’nin de reaksiyon gösterip misilleme eylemleriyle Türkiye’de etkin hale gelmesi sonucunda ortalık karmakarışık hale geldi, kan gövdeyi götürüyor. Şimdi bu durumun siyasi avantajını kendi lehine çevirmek isteyen iktidar partisi çoğunlukla dezenformasyona başlıyor. Çünkü buradan elde edeceği kamuoyu desteği sayesinde 1 Kasım’daki seçimlerde tek başına iktidara gelmeyi planlıyor. Ama sosyal medyada örneğin ölen askerlerin ailelerinin videolarını izleyebiliyoruz. Bence dezenformasyondan kurtulmanın en önemli yollarından biri sosyal medya. Güvenilir hesapların yayınlarını takip etmekte yarar var. Bahsettiğiniz şehit ailelerinin hükümete olan tepkisini ana akım medyadan göremezsiniz. Bence doğru haber her zaman kötü haberi kovar. Bu anlamda sosyal medyanın, doğru ve gerçeği olduğu gibi veren yayınların işlevi çok önemlidir. Aylan Kürdi’nin fotoğrafı çok gündem oldu. Biz bunu ulusal ve dünya basınında dezenformasyon açısından nasıl ele almalıyız? Burada bir dezenformasyon oluşmasından bahsetmek zor. O fotoğrafın çok etkili olmasının sebebi küçük bir çocuğun bir de uyku pozisyonunda, ölüm uykusunda orada yatıyor olmasıydı. Bu fotoğraf insanların beyinlerinin arkasındaki bir yere ateş etti. Ama bunun üzerine yapılan yayınlarda Türkiye Suriye’deki facianın en önemli sebeplerinden biridir ve bu sebebi yokmuş gibi göstermek esas dezenformasyondur. Barış gazeteciliğini doğru buluyor musunuz? Barış gazeteciliğinin elimizden geldiği kadar hayata geçirilmesinden yana olan kişiyim. Çünkü ancak o sayede bizim gibi sıradan insanlar hayatlarını etkileyecek çok büyük gelişmelerin önüne

geçebilirler ya da çok küçük bir azınlığın insanları, kitleleri yönetmesinin önüne geçebilirler. Dolayısıyla barış gazeteciliği savaş çığırtkanlığı yapmayan, karşı tarafı düşman gibi görmeyen, çatışmaya uzlaşma eksenli yaklaşan, elit kesimlerin değil de geniş halk kitlelerinin çıkarları gözeten bir gazetecilik formatıdır. Tabi bunun hayata geçirilmesi ne kadar mümkün olabilir? Medya sermayesini göz önüne aldığımızda, büyük sermaye gruplarının denetiminde olduğunu ve büyük sermaye gruplarının da devletle beraber çalıştığını bildiğimizden hayata geçirilmesinin çok zor olduğunu söyleyebiliriz. Çözüm süreci ülkemizde ilk defa konuşuldu, bir ara ölümler durdu. Burada biraz daha çözüm ilerliyor havası vermek barış gazeteciliğine mi giriyor? Bu bir defa dezanfermasyon. Çünkü ortada barış ve çözüm süreci diye bir süreç yoktu ki. Başlayan süreç aslında Kürt tarafının ve hükümetin ortak bazı sözcükler üzerinde ortaklaşarak yaygın bir şekilde kamuoyunda çözüm oldu gibi bir algıyı yaratmasından başka bir şey değildi. Kamuoyu sanki gerçekten çözüm oluyormuş gibi bir havaya girdi. Tamam, gerçekten çözüm olsa idi yapılan yayıncılık evet bir barış gazeteciliği olabilirdi. ama ortada öyle bir süreç yoktu ki. Basının 2013 Ocak ayından itibaren yapmış olduğu yayın manipülatif, aslı olmayan bir sürecin, sanki oluyormuşçasına verilmesinin yansıtılmasıydı. Zihinlerde çözüm oluyor algısının oluşturulmasıydı. Hükümet de, barış görüşmeleri görüntüsü altında özellikle PKK’nin askeri eyleKüresel ve Yerel Dezenformasyonlar Epos yayınları, Ahmet Cevdet Aşkın Dezenformasyon devletin ve egemenlerin bir durumu saklamaktan çok gerçeği ideolojiler sayesinde göstere göstere örtmesidir. Böylece devletin ve egemenlerin örttüğü suçlar/gerçekler, gerçeğin ta kendisi haline gelir.

1959 Kütahya doğumlu olan Aşkın, gazeteciliğe başlamadan önce İTU Makine Fakültesi’nde öğrenim gördü. Daha sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdi. 1994 yılında başladığı gazetecilik yaşamında çeşitli gazetelerde yer aldı. Ayrıldığı Radikal gazetesinde Yazı İşleri Müdürü olarak çalışan Aşkın, aynı zamanda 2007’de Referans gazetesinde başladığı ve Radikal’de devam ettiği “Kuzey Irak Güncesi” ile Kürt sorununu ele alıyordu. melerini askıya almasına yol açtı. Özellikle seçimlerin huzur içinde geçmesini sağladı ve bu seçimleri kendi hanesine yazdı. Son seçim hariç. Bu seçimde başka bir şey söz konusudur. HDP’nin barajı geçmesi, Hükümetin tek başına iktidar olamayacağının ortaya çıkması ile tavır değişikliği olmuştur. Ben çatışmalı süreçlerin 2013’den evvelkinden daha üst boyutta olacağını hissediyordum. Kimseyi aldatmayacaksınız. Çözümse çözüm olduğunu bilecek, değilse değil olmadığını bilecek. O zaman infial olamayacak. Başarısız süreçler yaşanabilir. Ama kandırmayacaksınız. Kürt Hareketi böyle olacağını bilmiyor muydu? Kürt hareketi de biliyordu. Ama PKK’nin yapacağı bir şey yoktu. 30 yıl geçmiş. Kaç tane isyan yaşanmış, kaç tane göç yaşanmış. Aslında toplum çatışma yorgunu. Dolayısıyla barış sözcüğü, çözüm sözcüğü çok büyülü, ruhlara hitap eden sözcükler. Toplumun bunu ön plana çıkarması, onu istemesi, öyle oluyormuş gibi hissetmesi çok kolay. Sorunun tarifi konusunda Kürt tarafı ile hükümet tarafı asla aynı şeyi söylememiştir. Hükümet, terörün bitmesi, anaların ağlamaması, PKK silah bırakacak. Ne kadar güzel. Öteki taraf öyle anlamıyor ki, Kürt sorunun demokratik çözümünü anlıyor.


DUNYA

13

06 Ekim 2015

Dünya Turu

Güney Afrika

Yolsuzluğu protesto ettiler

Rusya IŞİD’e karşı savaş açtı Rusya Parlamentosu, Suriye’ye asker göndermek için Putin’in sunduğu tezkereyi onaylar onaylamaz IŞİD dahil ÖSO, El Kaide gibi cihatçı çeteleri vurmaya başladı. Rusya’nın IŞİD’in haricinde Batılı emperyalistlerce desteklenen “ılımlı” çeteleri de vurması, bu çetelerin hamiliğini yapan güçler tarafından tepkiyle karşılandı. Dünya Rıfat çapar

Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı olan Duma’nın Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Aleksey Puşkov, Rusya’nın Suriye’deki hava operasyonlarının üç-dört ay süreceğini açıkladı. Fransa’da yayın yapan, Europe 1 radyosuna konuşan Puşkov “İçine daha fazla çekilme riski her zaman var ancak Moskova’da operasyonların üç ila dört ay süreceği konuşuluyor” dedi. Puşkov ayrıca, Rusya’nın Suriye’ye yaptığı hava operasyonlarını kınayan Ukrayna ile Suudi Arabistan’ı da IŞİD yanlısı olmakla eleştirdi. Puşkov, Twitter hesabından “Suriye’deki eylemlerimizi yalnızca Suudi Arabistan ve Ukrayna kınadı. Ne tuhaf bir ‘koalisyon.’ Uluslararası toplum ise bu koalisyonun düşün-

cesini desteklemiyor. IŞİD’i koruya- imkansız.” mazsınız.” dedi. Gün içinde Fransız Europe 1 radyo kanalına da açıklamalarda ABD, IŞİD’i değil çölü bombaladı bulunan Puşkov ABD öncülüRus Parlamentosu Uluslararası ğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun İlişkiler Komitesi Başkanı Aleksey faaliyetlerini eleştirerek “ABD’nin Puşkov ABD öncülüğündeki IŞİD öncülük ettiği koalisyon tüm yılı karşıtı koalisyonunun sahte oldu- IŞİD hedeflerine karşı saldırılar ğunu söyledi. düzenliyormuş gibi yaparak harRus milletvekili Aleksey Puş- cadı ancak bu saldırıların sonucu kov twitter hesabından Rusya’nın nerede” diye sordu ve ABD’nin saSuriye’deki IŞİD mevzilerini vur- dece çölü bombaladığını iddia etti. masını eleştiren ABD’li senatör ABD Başkanı Barack Obama, John McCain’e yanıt verdi. Rusya’nın Suriye müdahalesinde Rus Parlamentosu Uluslararası sadece IŞİD’in hedef almamasınİlişkiler Komitesi Başkanı da olan dan duyduğu rahatsızlığı “felaket Aleksey Puşkov şöyle bir mesaj ya- tarifi” olarak niteledi, Rusya ile yımladı: işbirliğine hazır olduklarını söyle“John McCain bizi ABD’den yip kendi koalisyonlarını işaret etti. eğitimli ‘asileri’ vurmakla suç- Obama, Suriye’nin doğusundaki ladı... Ancak bu kişiler ya savaş- Kürtlerle de yeni bir Eğit-Donat madan kaçıyor ya da El Kaide’ye Programı için çabaladıklarını ifade katılıyor. Yani senatörün bu dediği etti.

Rusya, El Kaide ve ÖSO’yu da hedef alıyor Obama, Rusya’nın hava operasyonlarını sadece IŞİD ile sınırlı tutmayıp El Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi’ni ve ÖSO güçlerini de hedef alması hakkında “Rusya Esad karşıtı tüm muhalifleri ‘terörist’ olarak görüyor. IŞİD ve daha ılımlı İslamcı muhalifler arasında ayrım yapmıyor. Bu felaketin tarifidir. Rusya çıkamayacağı bir bataklığa çekiliyor” dedi. Moskova yönetimini Suriyelilerin büyük çoğunluğu tarafından reddedilen bir yönetimi desteklemekle suçlayan Obama, ABD’nin “ılımlı” muhalifleri desteklemeye devam edeceğini açıkladı. Bunun dışında açıklamasında Obama, ılımlı siyasetleriyle Rusya ile ortaklaşa hareket ederek Suriye üzerinde müdahalede bulunabileceklerini ifade etti.

Güney Afrika’nın yasama başkenti olan Cape Town’da çeşitli demokratik kitle örgütlerinin çağrısı ile bir araya gelen binlerce kişi, hükümetin gerçekleştirdiği yolsuzlukları protesto etti. Parlamento önüne yürüyen eylemciler, “Hırsızlığa dur, yolsuzluğa son”, “Yolsuzluk geleceğimize tehdittir”, “Yolsuzluk mirasımız olamaz” yazılı pankart ve dövizler taşıdı. Eylemin organizatörlerinden olan Miles Gijam, parlamento önünde yaptığı konuşmada “Bugün sesimizi yükseltmek için buradayız, artık yeter diyoruz” ifadelerini kullandı. Basına demeç veren John Blignaut adlı eylemci, yolsuzluk ve rüşvete karşı olduğu için eyleme katıldığını ve yolsuzluk faillerinin yargıya taşınmasını istediklerini kaydetti. DÜNYA

Peru

Peru’da OHAL

İran: Hac faciasında 464 vatandaşımız öldü Hac’da yaşanan faciayla ilgili iddiaların ardı arkası kesilmiyor. İran Mina’daki izdiham faciasında hayatını kaybeden vatandaşlarının sayısının 464’e yükseldiğini belirtti. İran devlet televizyonu, Suudi Arabistan’daki ilgili tüm hastanelerde bir hafta boyunca yapılan incelemenin ardından yaşamını yitiren İranlı sayısının 464 olduğunu duyurdu. İran devlet televizyonunun bugün açıkladığı rakam, Suudi Arabistan’ın daha önce duyurduğu sayının nerdeyse 2 katı.

Suudi Arabistan hac faciasında 240’ı İran vatandaşı olmak üzere 769 kişinin hayatını kaybettiğini açıklamıştı. İran, Pakistan, Hindistan ve Endonezya ise can kaybının daha fazla olduğunu öne sürüyor. Suudi yetkililerse bu iddiayı yalanlıyor. Suudi makamları hac güvenliği ve ölü ve yaralı sayısının kamuoyuna açıklanmasında yavaş davranılmasından ötürü eleştiriliyor. İran’ın Dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Suudi Arabistan’dan facia nedeniyle özür dilemesini talep etmişti. DÜNYA

Peru’da çevre katliamına yol açacak maden projesini hayata geçirmek isteyen devlet, çiftçilerin direnişini engellemek için 30 günlük olağanüstü hal ilan etti. Peru’da çevre katliamına yol açacak maden projesine karşı çıkan çatışmalarda 4 eylemcinin katledilmesi üzerine OHAL ilan edildi. Peru Devlet Başkanı Ollanta Humala, Cuzco kenti yakınlarındaki “Las Bambas” madeninde yaşanan çatışmaları bahane ederek bölgede 30 gün sürecek olağanüstü hal uygulanacağını açıkladı. OHAL’i kınayan bir açıklama yapan Uluslararası Af Örgütü’nden Marina Navarro, “Sosyal protestoların bedeli ölüm olmamalı” dedi. Navarro son 4 yılda polisin orantısız güç kullanması nedeniyle ülkede 40 kişinin hayatını kaybettiğine dikkat çekti. DÜNYA

Darbe karşıtı 2 gence idam cezası

Manş Tüneli’nde göçmenlere saldırdılar Fransa’nın Calais kentinden İngiltere’ye geçmeleri engellenen göçmenler polis saldırısına uğradı. Manş Tüneli üzerinden İngiltere’ye geçmek isteyen göçmenler polis saldırısına uğradı. 120 kadar göçmen tünele girip 15 kilometre kadar ilerledikten sonra durduruldu. Göçmenlerle polis arasında çatışma yaşandığı belirtilirken polis, göçmenleri karalamaya çalıştı. Bir polis yetkilisi sığınma hakkını engelledikleri göçmeleri “saldırgan”

olarak niteledi ve şu ifadeleri kullandı: “Bu kadar büyük bir grubun İngiltere’ye ulaşmasının imkânı yoktu. Bu nedenle bu, Calais’de sıkışıp kalan sığınmacıların durumuna basının dikkatini çekmek amacıyla yapılmış organize bir saldırıydı.” Calais kentinde çoğunluğu Suriye, Libya ve Eritre kökenli 5 bin civarında göçmen bulunduğu tahmin ediliyor. Calais, Avrupa’dan İngiltere’ye geçmek isteyen göçmenlerin son bekleme noktası olarak biliniyor. DÜNYA

Mısır’da darbe karşıtı 2 gence idam cezası verildi. Yargı kaynaklarının açıklamasına göre, Giza Ceza Mahkemesi, “6 Ekim semtinde İdari Savcılık binası ile bir GSM şirketine ait baz istasyonunu yakmak” suçlamasıyla duruşması görülen, 1’i gıyaben yargılanan darbe karşıtı 2 gence idam cezası verdi. Aynı davada 2’si gıyaben yargılanan 3 kişiye müebbet hapis verilirken, 18 yaşından küçük bir genç de gıyabında 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Gençlerin dosyası müftülüğe

gönderildi Savcılık, 24 Ağustos’ta idam hakkında görüş almak için söz konusu 2 gencin dosyasını Müftülüğe göndermiş, bugün hükmün okunacağı duruşmanın yapılacağını açıklamıştı. Başsavcılık, ordunun yönetime el koymasının ardından yapılan darbe karşıtı gösterilere katılan gençleri “6 Ekim semtinde İdari Savcılık binası ile bir GSM şirketine ait baz istasyonunu yakmakla” suçlarken, sanıklar ve avukatları bu suçlamaları reddediyor. DÜNYA

Afganistan

ABD hastaneyi bombaladı

Afganistan’da Taliban’ın elinden geri alınmaya çalışılan kente düzenlenen hava saldırılarında, uluslararası yardım örgütü Sınır Tanımayan Doktorlar’a (MSF) ait hastane vuruldu. Saldırıda 12 MSF çalışanı, dört yetişkin ve üç çocuk hasta hayatını kaybetti. ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, olup biteni anlamaya çalıştıklarını söyledi. Carter, kapsamlı soruşturma başlatıldığını da söyledi. Afganistan’daki ABD güçlerinin sözcüsü Albay Brian Tribus, “ABD güçleri bölgedeki tehdit unsurlarına karşı hava saldırısı düzenledi. Saldırıda yakınlarda bulunan bir sağlık merkezi de vurulmuş olabilir” dedi. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyit Raad El Hüseyin ise bir “savaş suçu” işlenmiş olabileceğini belirtti. DÜNYA


YAKLASIMLAR

14

06 Ekim 2015

Yeryüzü, gökyüzüdür meselemiz Timur Danış yazdı

Timur Danış, Samistral direnişi izlenimlerinin yanı sıra, İstanbul’daki Kuzguncuk direnişine de değiniyor bu hafta. Danış, ağaçları budama bahanesi ile Kuzguncuk’ta yapılanın ise ranttan başka bir şey olmadığını belirtiyor.

Poçağan’da kulübemde kitap okuyordum. Penceremin çerçevesine yapışan ormana yağmur yağıyordu. Telefonum çaldı. Arayan liseden arkadaşım Kağan Ç. ‘ydi. Kağan Ç.: -Oğlum, Validebağ’da camiye karşı çıktınız. Çıktınız da ne oldu, adamlar camiyi bir senede yapıp bitirdiler, ibadete açtılar. -Validebağ Koru Camii’ni diyorsun. O mücadele zaten camiye karşı çıkılıyor algısını yenemediği için kaybedildi. Biz aslında Validebağ Korusu’nun talanına karşı çıkıyoruz ve bu mücadele sürüyor. Ayrıca mücadelede yöntem farklılıklarını aşamamamız da bir zafiyet yarattı. Kağan Ç.-Peki kardeş. Kolay gelsin. Xxx Telefonu kapattım. Arkadaşım Kağan’ın söyledikleri kitaba ilgimi kaybettirmişti. Günü düşündüm; Çinçiva Kahve’nin karşısında açtığım ÇİNÇİVA REZET stantını toplamış, eve dönüyordum. Samistal Direnişi’nden Çinçivalı gençler, dere kenarındaki ağaçları buduyor, azmanlaşmış dikenleri temizliyorlardı, insanları dereye inişlerini kolaylaştırıyorlardı. Genç bir kadın geldi, buda-

mayı idare eden Tayfun arkadaşımıza direk daldı; -Siz burada ne yapıyorsunuz. Tayfun- Çalışıyoruz. -Ne çalışması. Burada çalışamazsınız. İzniniz var mı? Tayfun- Size mi soracağım. İşimize engel olmayın. -Terbiyesiz. Burada ağaçları kesmenize izin vermeyeceğim. Tayfun-Şikayet edin. Tayfun biraz boş bulunmuş, misafir kadına ters gitmişti. Ben konuşmayı denedim. Timur- Hanımefendi. Arkadaşlar ağaç kesmiyorlar. Kadın- Fidanları kesiyorlar. Timur- Fidan da kesmiyorlar, sadece budama yapıyorlar. Böylelikle ağaçları da güçlendiriyorlar. Ayrıca ana gövdenin ağaç olmasını engelleyen dalları da, fasulye sırığı olarak kullanıyorlar. Kadın - Ben anlamam. Yeşilin bir dalına bile dokunamazsınız. Ayrıca Atatürk bir ağaç kesimesin diye bir evin bile taşıtacak kadar doğa sevgisi ile doluydu. Timur – Hanım efendi size benzer bir olaydan örnek vereyim. 1993 Nisan’ında, Kuzguncuk’da ağaçları kes-

meye başlayan belediye hızarcılarının önüne durup, kesimi durdurmuştuk ve tartışma başlamıştı. Biz: “Ağaçları kesemezsiniz.” Belediye görevlisi: “Biz budama yapıyoruz.” Olgun arkadaşımız: “Bu mevsimde budama yapılmaz. Budama sonbahar, kış başı yapılır.” Belediye görevlisi: “!!!!!!!!” Kadın- Haklıymışsınız beyefendi. Çinçiva’da ve Kuzguncuk’da budama ile ilgili hayati bilgiler öğrendik. Budamanın gerekli olduğu bitkiler var. Kuzguncuk’da da, Çinçiva’da da budama yapılabilir. Tek farkla, zamanında; yani Kuzguncuk’da olduğu gibi Nisan’da değil, Çinçiva’da yapıldığı gibi, sonbaharda. Xxx Çalan telefonum beni düşüncelerimden ayırdı. Arayan, İstanbul’dan oğlumdu. Sesi iyi değildi. İsteksiz konuşuyordu. -Bir sorun var galiba oğlum. Anlatmak ister misin? Oğlum- Telefonda kolay değil baba. -Peki geliyorum oğlum. Pazartesi 14.30’da okul çıkışı buluşalım. Xxx Telefonu kapattım, kendimi top-

lamak için doğruluyordum ki, başıma bir su damlası düştü. Kafamı kaldırdım; tavanda su birikmişti. Çatı akmaya başlamıştı. Hemen Fırtına Marangozhanesi’nden Osman Usta’yı aradım. Bir hafta sonra çatıyı değiştirmek üzere sözleştik. Xxx Pazar, İstanbul otobüsünde video seyrediyordum, Mülüm Gürses dedi ki; “Yeryüzü, gökyüzüdür meselemiz.” Xxx İstanbul’da otobüsten indim, Harem’den servise bindim. Ardeşenli bir teyze çuvala kabak doldurmuş, İstanbul’a taşıyor. Yanındaki öbür teyze ile kabak muhabbeti yapıyorlar. Teyze- Kabakları eski tadı yok. Teyze iki- Kabaklara kelebek dadandı. Bir amca- Geçen sene böcek dadandıydı, bu sene de kelebek. İsrailliler bırakmış kelebekleri. Bir şey yapmak lazım. İlaç vurmak lazım. Xxx Yukarı Kavron’da yaşayan Havva’yı aradım. Timur: Havva merhaba. Yeşil Yolcular’ın Yukarı Kavron’a bir müdahalesi var mı? Havva- Yok Timur abi. Gelirseler de buradayız. Timur- Tamam kardeşim. Ben de hafta sonuna doğru ordayım. Kolay gelsin.

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

İnsel AKP’nin YSK’ya sandıkların taşınması kararı için yaptığı baskıyı analiz etmiş köşesinde: “Seçimi kazanmak için ince seçim mühendisliği hesapları yapmak elbette meşrudur. Ama bu hesaplar, karşı tarafın seçmenini cezbetmeye değil, tersine o seçmenin sandığa gitmesini zorlaştırıp, oy vermekten caydırmaya ya da oy vermesini fiilen engellemeye varınca, seçimlerin demokratik meşruiyetini ortadan kaldırır. 1 Kasım seçimlerinde, hepsi Doğu ve Güneydoğu’da olmak üzere birçok mahalle ve köyde, güvenlik eksiği ya da ulaşım zorluğu gerekçesiyle seçim sandığının seçim bölgesinde kurulmaması söz konusu. Bu sandıkların bazen kilometrelerce ötede kurulmasıyla katılımın azalması hedefleniyor.”

Kötü

Gülse Birsel yazdı

Birsel, kendine has üslubu ile bizi acı acı gülümseterek Mars’taki keşiflerin ardından oralara neler yapılacağını sıralıyor. Okula kayıt yaptırmayan gençlerin ekonomiye katkısını eleştirelliği ile hesap etmeden geçemiyor.

Malumunuz kızıl gezegende akarsu bulundu. Bu, hayat da var demek. Hayat derken, bakteri bazında. Potasyum ve magnezyumla beslen, bölünerek çoğal, o tarz. Hayat mı derim şimdi ben ona? Mars’ta gerçek hayat bizler oraya gidince başlayacak. Şu an Dünya, Mars’ta bir insan kolonisi kurulmasının mümkün olduğunu konuşuyor. Kanımca tüm ülkeler de akarsu haberini alır almaz hazırlıklara girişmişlerdir. Ve önemli devletlerin ekabir insanları şöyle sohbetler içindedir: Almanya: “Mars’ın tüm doğal kaynaklarının analizini bitirdik! O kaynaklarla bütün teknolojik üretimi biz yapacağız arkadaşlar! Yapılacak fabrikaların projelerine, ARGE’ye ve özel mühendislik eğitimlerine yarın başlıyoruz. Sağlam, teknoloji harikası, dayanıklı, tam otomatik, evladiyelik bir Mars için çalışacağız! Herkes konuşur, Almanya yapar!” Japonya: “Yeni gezegende yaşanacak doğal afetlere karşı özel Mars mimarisi geliştirdik. Evler her yöne eğilip lastik gibi bükülebiliyor! Afet önlem ve tatbikat çalışmalarına da başladık. Mars’ta oluşacak beklenmedik meteor çarpmaları ve yıldız

savaşlarına karşı, uçabilir titanyum sığınaklar inşa ediyoruz. Ay çok da estetikler! Origami sanatından esinlendik, kâğıttan kuş şeklinde yaptık. Tatbikatlarımıza göre Güneş Sistemi ağız burun birbirine dalsa, Satürn halkasını hulahup yapıp Mars’a atsa bile kolonideki kimsenin burnu kanamıyor!” Amerika: “Suyu NASA bulduğuna göre tüm koloni zaten bizimdir! Gidip hemen oraya “demokrasi” ve zincir mağazalar götürebilir, Amerika Birleşik Kolonileri’ni kurabiliriz. Gelenler, Amerika’ya uyaroğlu oldukları ve para harcadıkları sürece orada kalabilirler. Gittiğinizde Marslılarla filan karşılaşırsanız tatava yapmasınlar, boncuk verip topraklarını alın. Ya da artık ne seviyorlarsa. Def edin lanet olası yerlileri oradan. Türkiye mülteci seviyor, Türkiye’ye gelsin Marslılar, ne var? Bu arada Hollywood da hemen Amerikalıların Mars’ı vahşi istilacılardan kurtarıp barış ve medeniyet getirdiği bir bilim-kurgu senaryo hazırlasın! Tom Cruise hatta mı?” Rusya: “Amerika’dan önce oraya ulaşıp enerji kaynaklarının üzerine konmamız lazım. Akarsu var diyorlar ama ara ara donuyormuş. Sıcak

akarsu var mı acaba? Çünkü bizim derdimiz sıcak akarsulara inmek. Tüm olayımız bu! Filme milme, propagandaya, dünyaya tatlişkoluk yapmaya gerek yok. Gönderin uzay mekiği dolusu askeri, işgal edelim! İkinci soğuk savaşın başlaması da umurumuzda değil, biz zaten soğuğa alışkınız.” Türkiye: Akarsu mu varmış? Vallaha? E onun kıyısı hemen değerlenir? Bir tanıdık bulsak da hepimize birer arsa kapatsa. Önce üç-beş tane kaçak tek katlı kondurup telle çeviririz, sonra ruhsatını alınca üzerine kat çıkarız. Var mı Mars’ta tanıdık? Şimdi oraya çok gelen giden olur, uzay istasyonunun yanına bir döner büfesi açalım, yok satar. Bir peynirim var, ona da karışmayın! TÜRKİYE’nin en acil sorununa kesin çözüm bulunmuş! Şarküterilerde açık satılan peynirlere yasak getirilmiş. Yiyecek alışverişinin en zevkli tarafı olan “Tadar mısın abla, valla çok güzel” sürecinin kökü kurutulmuş! Arkadaş taze peynir dediğin dünyanın her yerinde tadılarak, kesilip tartılarak alınır. Affedersiniz ben New York’ta bizim

Ezine’ye en çok benzeyen “Bulgarian feta” dediğimiz peyniri de tadıp, kestirip, tarttırarak alıyordum. Kaşarı, Kars gravyerini, dil peynirini, hele ki beyaz peyniri tatmadan ne anlayacağız yav? Kimlik kartı yok ki üstünde. Başka bir konuya bağlayacağım: Ülkedeki liselerde 248 bin öğrenci kontenjanı boş. Bunların çoğu imam hatip okullarındaki kontenjanlar. İmam hatibe gitmek istemedikleri için 130 bin öğrenci mecburen açık liseye gidiyor. Yani evde oturup internetten ders dinleyerek lise öğrenimi yapıyor. Öte yandan dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 3876 TL. Ki bu da öyle reklamdaki gibi harika sofralar, “Enginaaar, kaaaarnıyarık, doooolmaa” bir hayat değil! Yaşamsal ihtiyaçlar sadece. 3876 TL demek de, ailede anne, baba ve çocukların hepsinin asgari ücretle çalışması durumunda bu açlık sınırına ancak ulaşılıyor demek! Dikkat ediniz! Çaktınız mı ince organizasyonu? Bu vaziyette, ailenin çocuklarının gündüz okula gitmeyip çalışarak, liseyi evden bitirmesi elbette fevkalade bir çözüm oluyor! Devlet böyle ince hesap ve çaktırmadan hazırlanmış kolaylıklarla her şeyimizi düzenliyor sağ olsun. Vatandaş için tek sorun kalıyor: Açık satılan peynir! O da artık hallolduğuna göre, tost tost tost tost, her sabah tost, her akşam tost!

Nihal bengisu karaca Habertürk

Karaca, Ahmet Hakan’a yapılan saldırıyı kınadığını iddia ederken aslında öldürmekle tehdit ediyor: “Allah’a çok şükür bizde böyle ahlaksızlıklar bulunmuyor. Gazeteci yazar Ahmet Hakan, evinin önünde darp edildiğinde “Ama bakın bundan ders alın” demeyi ne insafa sığdırırız ne de adil buluruz. Çünkü bunun dersi-tersi olmaz. İşine gelmeyen bürokratın canına kastetmek nasıl canilik ise, işine gelmeyen yazara saldırmak da o denli kalleşliktir. Sözünü beğenmediğin, fikrine karşın olduğun adamı “indirmeye” yeltenme haletiruhiyesi trend halini alırsa, kimse kimseyi eleştiremez ve her tür eleştiri “Beni hedef mi gösteriyorsun!” şeklindeki başka bir “susturma” hamlesinin dayanağı olur.”

Çirkin

Marsın başına gelecekler

Ahmet İnsel Cumhuriyet

Yasin Atay Yenişafak

Atay, Gramsci’den alıntılar yaparak solu tahlil etmeye koyulmuş; ama tahlilden çok yerle yeksan etmeye kalkışmış: “Başlı başına bu da gösteriyor ki, solun herhangi bir toplumu veya dünyayı kurtarmak gibi bir misyonu kalmamış, kendini kurtarmanın derdinde. Kendisini iktidara taşıyacak bir araç arıyor ve ne bulsa ona sarılıyor gibi. Sarıldığı şey artık onun hiç bir şeyini alamaz, çünkü solun değerler adına, ilkeleri adına kaybedeceği hiç bir şeyi kalmamıştır, zincirleri bile. Hülasa, sol siyasetin bütün çabası, dünyanın değişiminde bir “modern prens”, veya şimdiki durumda “post modern prens” olma hevesinden ibarettir”

elif karan

günlüğü

İnsanlık ayaklar altında kaldı. Hacı Birlik’in özel harekatçılar tarafından cenazesine bile işkence edilmesi sosyal medyayı da ayağa kaldırdı. Sezgin Tanrıkulu @MSTanrikulu Son aylarda yapılan hak ihlallerine göz yumulmasaydı, #HacıBirlik olayına cesaret edilebilir miydi? @Ahmet_ Davutoglu buna cevap vermelidir! orhan aydınOnaylanmış hesap@orhanaydin6 Alnınızın ortasında yazıyor. Katilsin Katilsiniz Katiller Burcu Karakaş@burcuas Bir AKP/CHP/MHP milletvekili kayınbiraderi cesedinin İstanbul ya da Ankara’da yerde sürüklendiğini düşünün. Düşünemezsiniz. #HacıBirlik HİÇ @hic_t Kadın bedeninin teşhiri Çocuk-yaşlı demeden ölümler Sonra Arabanın arkasında sürünen #HacıBirlik. “Yok başka cehennem yaşıyoruz işte “ Selahattin Demirtaş @hdpdemirtas Bu fotoğrafa iyi bakın. Önceki gün Şırnak’ta çekildi. Kimse unutmasın, biz unutmayacağız çünkü.


KULTUR-SANAT “Filmekimi” 14.kez sinemaseverlerle buluştu 15

06 Ekim 2015

Sosyal Ağ(2010) Yönetmen: David Fincher Oyuncular: Jesse Einsenberg, Justin Timberlake, Rooney Mara

En iyi filmlerin gösterildiği Filmekimi 14.yılında da birbirinden iddialı filmlerle sizleri bekliyor olacak. Etkinliğin İstanbul ayağı 2 Ekim’de başladı ve 11 Ekim’de de sona erecek. Bu sene ki programında tam 46 film gösterilecek olan etkinliğin belki de en beklenen filmi-özellikle de bir Türk filmi olmasından ve Toronto Film Festivalinde yarışmasından ötürü- “Baskın” olacak gibi. kültür - sanat didem arıkan

çok Türk filmi dünyaca ünlü festivallerde yarıştı. Ancak ilk defa bir 2002’den itibaren her yıl Türk korku filmi evrensel niteliklere sonbahar döneminde dü- sahip bir korku film olarak değerzenlenen Filmekimi, 2 Ekim’de yine lendiriliyor. çok iddialı filmlerle başladı. İlk gün, “Bayan Amerika”, “Gençlik”, “Mus- Dört gözle beklediğimiz tüm tang”, “Saul’un Oğlu”, “The Lobs- filmler Filmekimi’nde! ter” ve “Uzaktan” filmlerinin gös- Aralarında Woody Allen, Stephen terildiği etkinlikte Can Evrenol’un Frears, Michel Gondry, gibi usta uzun metrajlı filmi olan “Baskın” da yönetmenlerin yapıtlarının da olyer alıyor. “Baskın”, evrensel nite- duğu etkinlik yolunu gözlediğimiz liklere sahip ilk Türk korku filmi tüm filmlere ev sahipliği yapıyor. olarak kabul ediliyor. Film Toronto Kadrosunda Benicio Del Toro’nun Film Festivali’nde de gösterilmişti. da bulunduğu “Güzel Bir Gün” fil5 polis arkadaşın, gece devriyesi es- minden, Cannes Film Festivali’nde nasında gelen destek çağrısı üzerine Vincent Lindon’a “En İyi Erkek İnceağaç’a doğru yollarını değiştir- Oyuncu” ödülünü kazandıran meleri ve kısa bir süre sonra ken- “İnsanın Değeri” filmine kadar pek dilerini eski bir Osmanlı karakolu çok ödüllü yapımı Filmekimi’nde harabesinin karşısında bulmaları ile izleme fırsatı bulacaksınız. gelişen olayların anlatıldığı filmin ülkemizde Kasım ayında vizyona İşçi sınıfına sosyolojik bir bakış! girmesi bekleniyor. Film, Türk si- Yönetmenliğini Stephane Brize’nin neması açısından önemli bir yere yaptığı “İnsanın Değeri” filmi, işçi sahip diyebiliriz çünkü bu sene pek sınıfının sosyolojik yapısını anlatan

bir dram filmi. Film, birden bildiği tüm ahlaki değerlere karşı durmak zorunda kalan bir fabrika işçisinin hikâyesini anlatırken, “aslında insanın değeri nedir?” ‘i sorguluyor. Film, açık bir kapitalizm eleştirisinin yapıldığı görülmeye değer bir yapım. Özellikle izlenmesi gereken üç film Gösterilecek tüm filmler çok iyi, ancak içlerinde özellikle görülmesi gerekir diyebileceğimiz birkaç film var ki bu filmler için hem oyunculukları hem de konuları itibari ile Filmekimi’nin gözdeleri diyebiliriz. The Witch; prömiyerini yaptığı Sundance’in “en ürkütücü filmi” olarak tanımlanıyor. Film, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden, New England’daki cadı avlarından esinleniyor ve izlenmeli çünkü yıl boyunca izlediğiniz vasat korku filmlerinin tüm olumsuz etkilerini üzerinizden atmanızı sağlayacak denli iyi bir yapım.

Son Of Saul; Filmekimi’nin belki de en huzursuzluk verici filmlerinden olan Salu’un Oğlu, Nazi Soykırımı’nı sıradışı bir şekilde ele alıyor. Yönetmeni Laszlo Nemes’in ilk yönetmenlik denemesi olan ve Cannes’de ödül yağmuruna tutulan film, özellikle sıkça işlenmiş bu tarihi konuyu farklı bir şekilde ele alması ile dikkati çekiyor. Ex Machine; her geçen gün sayıları artan bilimkurgu filmleri içinde çok ayrı bir yeri olan bir filmle karşı karşıyayız. “İnsanlık sonrası dünya” yı anlatan film sadece bir bilimkurgu filmi olmasının yanı sıra toplumsal cinsiyet rollerini sorgulaması ile de pek çok bilimkurgu filminden ayrı bir yere sahip. Filmekimi sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin farklı şehirlerinde gösterilecek. Bu yıl Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa ve Edirne’ye de uğrayacak olan Filmekimi kesinlikle kaçırılmaması gereken bir etkinlik.

Usta yönetmen David Fincher imzalı ve 3 Oskar ödüllü bir ABD yapımı bir film. 2003 yılında bir akşam, Harvard Üniversitesi öğrencisi ve bilgisayar programcısı, bilgisayarının başına oturur ve yeni bir fikir üzerinde çalışmaya başlar. Çılgın içerikli web günlüğü ve programlama sonucunda, kısa süre sonra global düzeyde bir sosyal ağ oluşturacak ve iletişimde devrim yaratacaktır. Bir nevi biyografi niteliğinde diyebileceğimiz bir film Sosyal Ağ. Facebook’un nasıl ortaya çıktığını anlatıyor.

ARTİST(2011) Yönetmen: Michel Hazanavicius Oyuncular: Jean Dujardin, Berenico Bejo, John Goodman

Konuşmasız, siyah-beyaz ve eski filmler gibi saniyede 22 kare çekilen Artist, sessiz film çağına bir saygı duruşu niteliğinde… Film, 1927 yılında sesli filmlerin piyasaya çıkmasıyla kariyeri dibe vuran bir aktörün, George Valentin’in hikâyesini anlatıyor. 1920’li yılların sonunda Hollywood sinema sektörünü kökünden değiştirecek “teknolojik’” bir devrim yaşanır. Ses, “henüz hiçbir şey duymadınız” repliği ile film sektörüne bir daha hiç ayrılmamak üzere girer. Fakat sinema sektöründe yaşanan bu devrim boyutundaki bu değişim pek çok insanın mesleğini ve kariyerini de derinden sarsar.

Cannes Lions cinsiyet ayrımcılığını yok eden en iyi 5 reklamı seçti! Cannes Lions, LeanIn.Org’un desteğiyle cinsiyet yanlılığını ortadan kaldıran ve pazarlamadan köklerinin bir türlü sökülmediği kadın ve erkeğin basmakalıp imgelerini bozan çalışmalar için yeni bir ödül veriyor;Glass Lion: The Lions for Change. Glass Lion’un bu sene ki festivalinde seçilen en iyi 5 reklam ise şöyle; 1- Sports England – This girl can Sport England’ın kadınların daha fazla egzersiz yapması ve hedeflerine kolayca ulaşması için gerçekleştirdiği bir kampanya. 2- Always – Like a Girl Always’in (Türkiye’deki ismiyle Orkid) “Like a Girl” (Kız gibi) reklam kampanyası cinsiyet ayrımcılığına vurgu yaparak, “Kız gibi” ifadesinin negatif anlamından kurtulmasını amaçlıyor. 3-Pride Burger King’in, “Onur Haftası”na özel

kısa bir süre için satışa sunduğu “Proud Whopper”un geliri, Burger King McLamore Foundation vasıtasıyla LGBT bireyler için burs olarak kullanılacak. Proud Whopper’ın normal Whopper’dan tek farkı, gökkuşağı desenli bir kağıda sarılı olarak müşterilere sunulması ve mesajı: “Özünde hepimiz aynıyız.” 4- Vodafone - Red Light Türkiye’de her geçen gün artan kadına yönelik şiddet vakalarına karşı Vodafone’un geliştirdiği Kırmızı Işık uygulaması, kadınların şiddete maruz kaldığı anlarda kolluk kuvvetleri ya da yakınlarına kolaylıkla haber verebilmesini sağlıyor. 5- Whisper / Touch the pickle Kadınların regl dönemlerini tabulaşmasına karşı olarak oluşturulan kampanya, Hindistan’da kadınların regl dönemlerinde turşuya dokunmasının zararlı görüldüğü fikrinden ortaya çıkmış. “Turşuya Dokun!” KÜLTÜR-SANAT

HAYALLERİN PEŞİNDE(2008) Yönetmen: Sam Mendes Oyuncular: Kate Winslet, Leonardo Dicaprio

Thomas Newman’ın eşsiz müzikleri eşliğinde iyi oyunculuklar-Özellikle de Kate Winslet muhteşem!- ve iyi bir senaryoyu tek filmde görmek istiyorum diyorsanız “Hayallerin Peşinde” tam size göre. 1950’li yılların ortası, iki çocuklarıyla mutlu gözüken bir hayat yaşayan, ama konforlu bir yaşam elde edebilmek için göğüslenen baskılarla kendi gerçek arzuları arasında sıkışıp kalan, bir çift. Amerikan Rüyası’nın dayattığı konforlu bir yaşam mı istedikleri yoksa hayallerini gerçekleştirmek mi?

HAFTANIN AJANDASI Fırtınanın çayırı Adını Shakespeare’in “Fırtına”sında tılsımlı kanatlarını çırparak fırtınayı başlatan cin’den alan Ariel Sanat, ilk sergisi “Fırtınanın Çayırı” ile kapılarını açtı. 2 Eylül-17 Ekim 2015 tarihleri arasında izlenebilecek sergide; Bilge Alkor, Silva Bingaz ve Selim Birsel’in eserleri yer alıyor.

www

“Sözler: Barış Manço” Sergisi

Lara Fabian Türkiye’de

Uzun zamandır hazırlıkları devam eden bir Barış Manço projesi “Sözler: Barış Manço” kapılarını açtı. Manço’nun 80 eserini 80 farklı sanatçının yorumları ile anlatan sergiyi 29 Eylül- 29 Ekim arasında, İstiklal Caddesi’ndeki Eski Postane’de görebilirsiniz.

“I Will Love Again” ve “Je t’aime” parçalarıyla müzik listelerini altüst eden, pop yıldızı Lara Fabian; 15,16 ve 17 Ekim 2015 tarihlerinde, Zorlu Performans Sanatları Merkezi Turkcell Sahnesi’nde. Lara Fabian, 1988 yılında 33.Eurovision Şarkı Yarışması’nda “Croire” adlı parçasıyla 4. olmuştu.


Mevsimin ilk karı Erzincan’ın Üzümlü ilçesindeki Esence Dağı’nın zirvesine mevsimin ilk karı yağdı. Erzincan’da 2 gün etkili olan yağmur, gece itibarıyla 3 bin 549 rakımlı

Esence Dağı’nda hava sıcaklığının giderek düşmesiyle kara dönüştü. Dağın zirvesi, mevsimin ilk kar yağışıyla beyaza büründü. toplum

Bedirhan’ın anneannesinden TÜBİTAK’a sonuç hep aynı

İstanbul’da lise öğrencisi İlayda Şamilgil, maddelerdeki su oranını mıknatısla ölçmeye yarayan bilimsel bir proje üreterek TÜBİTAK’a teslim etti. Fakat, daha önce yolsuzluk tapelerinin montaj olduğu raporunu vererek bir skandala imza atan TÜBİTAK, İlayda Şamilgil’in projesini reddetti. İlayda Şamilgil, aynı projeyle uluslararası bir yarışmaya katıldı ve orada birinci oldu. toplum birsen kaplanseren

Lise öğrencisi İlayda Şamilgil, maddelerdeki su oranını mıknatısla ölçmeye yarayan bilimsel bir proje üreterek TÜBİTAK’a teslim etti. Ne varki TÜBİTAK projeyi reddetti. Şamilgil TÜBİTAK’ın reddettiği projeyi “First Step To Nobel Prize In Physics” isimli uluslararası yarışmaya gönderdi. Yetmiş ülkeden yarışmaya katılan beş bin proje içinde, İlayda’nın TÜBİTAK tarafından yararsız bulunan projesi birinci oldu. Daha önce yolsuzluk tapelerinin montaj olduğunu söyleyen TÜBİTAK bu kez de böyle bir skandala imza atmış oldu. İlayda Şamligil’in projesinin TÜBİTAK tarafından değersiz görülmesi de kurumun geldiği son noktayı gözler önüne sermiş oldu. Yandaşlık sinmiş herbir köşeye Artık memleketin her köşesine sinmiş yandaşlık öyle akıl almaz bir boyuta geldi ki bunlardan birinin de TÜBİTAK olması kaçınılmazdı. Yozlaşmanın en önemli örneklerinden biri haline gelmiş olan TÜBİTAK İlayda’nın projesinin reddedilmesiyle birlikte aslında bir an-

lamda ülkede yetişen genç bilim insanlarını heba ediyor ya da bu ülkede bilim insanı olmalarını engelliyor. Sonra hep sorulan o klasik soru geliyor insanların aklına bu ülkede neden daha fazla bilim insanı yetişmiyor? Ve cevap tam olarak karşımızda duruyor işte İlayda’nın TÜBİTAK’ın beğenmediği ama dünya birincisi olmuş projesi. Peki başka bir soru daha gelmez mi insanların aklına? Mesela İlayda’nın geleceği ile planları arasında bu ülkede bilim insanı olmak var mıdır? İşte bunun cevabı da duruyor karşımızda çünkü hiç kimse emeğine değer verilmeyen, yeteneğinin anlaşılmadığı, yapmak istediklerini yapamadığı bir ülkede durmak istemez. Bedirhan’dan İlayda’ya İlayda Şamilgil’in projesinin TÜBİTAK tarafından değersiz bulunması, akıllara bir süre önce evde deney yapmaya çalışırken anneannesi tarafından engellenen Bedirhan’ı getiriyor. Yani burada TÜBİTAK’ın Bedirhan’ın anneannesinden pek de farkı olmadığı kesin gibi görünüyor. Belki İlayda’nın evinde onun deney yapmasını yapmasını engelleyen bir aile yoktur ama yine

İlayda Şamilgil TÜBİTAK’ın reddettiği projesi ile dünya birincisi oldu

de bu ülke içinde durum Bedirhan’la aynı oluyor. TÜBİTAK’ta İlayda’ya Bedirhan’ın anneannesinin Bedirhan’a davrandığı gibi davranmış, işte sonuç aynı. Ne var ki burada bahsedilen Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) yani evimizin anneannesi değil. Değişen birşey yok sonuç aynı yani TÜBİTAK’ın evlerimizdeki yaptığımız deneyleri gereksiz bulan ve anlamayan anneannelerden farkı yok maalesef. Çünkü artık anlayabildiği tek anlayış, hükümetin işine yarayacak herşey bilimseldir anlayışı.

18SORU

Dinazorların çifte felaketi

Yatay protesto

Stephen Hawking, dünya dışı varlıkların gezegenimizi keşfetmesinin insanlığın sonunu getirebileceği uyarısında bulundu. Hawking, “Eğer dünya dışı varlıklar bizi ziyaret ederse, sonuç pek muhtemel Kolomb’un Amerika’ya ayak bastığındaki gibi olur. Bu da yerli Amerikalılar için çok iyi olmamıştı” dedi. Hawking’e göre, matematiksel olarak dünya dışı varlıkların var olduğunu kabul etmek oldukça olası bir teori. Bu varlıkların göçebe bir kültüre sahip olma olasılıklarının altını çizen Hawking, bu canlıların kendi gezegenlerindeki kaynakları tüketmiş ve yaşama uygun başka gezegen arayışı içinde olma olasılıklarının bulunduğunu da sözlerine ekledi. toplum

Öğrenci işi Jonathan Davey isimli öğrenci Londra, İngiltere’deki okuluna Gdansk, Polonyo’dan gidip geliyor. Davey yüksek kiralar yüzünden böyle bir çözüm bulmuş. Haftada 220 İngiliz Sterlini (1000 TL) olan kirayı yüksek bulan öğrencinin bir sene içinde ulaşıma verdiği para ise senelik 2 bin 100 İngiliz Sterlini.

75 Dolarlık fatura ABD’nin Minnesota eyaletinde yaşayan bir çift yaşanan bir aksilik nedeniyle akrabalarının düğününe katılamayınca, bir ay sonra gelinden gelen bir faturayı posta kutularında buldu. Faturada düğün yemeğinin menüsündeki iki balık, vergi ve bahşinin de dahil olduğu 75.90 dolar (220 TL) fatura bulunuyordu.

Köpeklere bidonlardan tren yapan adam Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Alçakgönüllülük 2. Başlıca özelliğiniz? Kıvırcıklığım 3. Mutluluk nedir? Yetinebilmek 4. Mutsuzluk nedir? Çaresizlik 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Dağınıklık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Bencillik 7. En sevmediğiniz şey? Zincirlikuyudan metrobüse binmek 8. En sevmediğiniz kişiler? Geçmişten günümüze diktatörler 9. En sevdiğiniz iş? Mesleğim 10. En sevdiğiniz şair? Ahmed Arif 11. En sevdiğiniz yazar? John Grisham 12. Kahramanınız? Annem 13. Kadın kahramanınız? Hypatia 14. En sevdiğiniz çiçek? Çuha&Yasemin 15. En sevdiğiniz renk? Mor 16. En sevdiğiniz yemek? Biber dolması 17. En sevdiğiniz düstur? Empati kurabilmeli insan 18. En sevdiğiniz söz? Yaşasın Halkların Eşitliği

Bilim insanları, dinozorların 66 milyon yıl önce dünya üzerinden silinmesine iki felaketin üst üste gelmesinin neden olduğunu ileri sürdü. “Science Daily” dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, dinazorların yok olmasına neden olduğu sanılan dünyaya bir gök taşının çarpmasıyla Hindistan’daki volkanik patlamalar, aynı dönemde meydana geldi. California Üniversitesi’nden jeologlar, 66 milyon yıl önce dünyaya çarpan gök taşının etkisiyle Hindistan’daki volkanik patlamaların hız kazandığına ve bu iki felaketin dünya genelinde richter ölçeğine göre 9 ve üzerinde depremlere yol açtığına dair kanıtlar buldu. Araştırmacılar, yüz binlerce yıl süren volkanik patlamalar ve yol açtığı depremlerin dinazorlar dahil pek çok kara ve deniz memelisinin dünya üzerinden silinip gitmesine neden olduğunu savundu.toplum

Yeni giyilebilir teknoloji ürünü akıllı yüzükler için Apple patent aldı. Apple’ın akıllı yüzükler için aldığı patent, proje hakkında bazı temel bilgileri içeriyor. Akıllı yüzüklerde dokunmatik ekran, komut verebilmek için mikrofon, işlemci ve tekrar şarj edilebilir güç kaynağı bulunması öngörülüyor.

Deneyi yarım kalan talihsiz Bedirhan

Hawking: ‘Uzaylılar dünyanın sonunu getirebilir’

ELİF ÇINAR İSTANBUL - ZİRAAT MÜHENDİSİ

Akıllı yüzük

80 Yaşındaki Texaslı adam Eugene Bostick, terk edilmiş köpeklerle ilgilenmeye başlıyor, onlara yemek ve su veriyor. Birgün sokakta gördüğü traktörüne bağladığı bidonlarla taş toplayan bir adamla tanışıyor ve bunu köpekler için yapmaya karar veriyor. Bidonları arka arkaya bağlayan Bostick bu bidonlarla köpekleri gezdiriyor. Toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.