Yarın 201 sayı

Page 1

İşveren kadar devlet de suçlu

Soma Davası’nın 3. duruşması görüldü

Manisa’nın Soma ilçesinde 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan Soma Katliamı davasının 3. duruşması Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde gö-

rüldü. Davada sanıklardan alınan ifadeler ve raporlar 301 işçiyi ölüme götüren işverenin önlemsizliklerini ve devletin denetimsizliğini ortaya çıkardı. emek 09

Barış Bloku Silvan’da halk ile buluştu

Güzel günlerin habercisi...

25 Ağustos 2015 Salı Sayı: 201 l

l

Erdoğan’ın savaş politikalarına karşı demokrat güçlerce kurulan Barış Bloku, geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’ın Silvan ve Lice ilçelerinde yaşananları yerinde görmek ve halkla dayanışmada bulunmak amacıyla kente ziyarette bulundu. Heyet, İstanbul’a döndükten sonra izlenimlerini bir basın toplantısı ile paylaştı. güncel 05

1 TL www.yarinhaber.net l

Feda edilmek istenenlerin haykırışı:

cozum diyenler ‘ oldu da simdi ne ‘ savas diyor?

%41’i bir daha bulamayacak Erdoğan’ın Başkan olabilmek için son çaresi olan savaş politikası çıkmaza girmeye başladı. Geçtiğimiz hafta asker cenazeleri ailelerin tepkileriyle geçti. Son olarak Şırnak’ta hayatını kaybeden yüzbaşı Ali Alkan’ın Yarbay ağabeyi Mehmet Alkan, cenaze töreninde “Düne kadar çözüm diyenler, ne oldu da sonuna kadar savaş diyor?” diyerek Erdoğan’a seslendi. güncel 03

Savaşı Erdoğan’dan başka hiç kimse istemiyor Türkiye’de artık asker cenazelerinde dahi halkın dili “vatan sağolsun” demeye varmazken, Erdoğan cenazelerde bile savaş naraları atıyor. Ancak bu defa Erdoğan bu arzusunda yapayalnız. Ülkede esen savaş atmosferi Erdoğan dışında kimseyi memnun etmiyor. GÜNCEL 03

Ölen askerin ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan, savaşa böyle tepki gösterdi

100’den fazla bölgeye girmek yasak Padişah seçim fetvasını verdi

Herkesi kör alemi sersem sananlar 04 HAKAN ÖZTÜRK Aklın yolu Saray çıplak SİBEL UZUN

05

Uyanış

Başkan olamayan babanın sonbaharı

GÜLSÜM KAV

Koalisyon görüşmelerinden sonuç çıkmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim için tarih verdi. güncel 04 8 kişi öldü

İşte Hopa’da rant projelerinin sonucu

Hopa’da heyelana yol açan yağmur, 8 kişinin ölümüne 17 kişinin yaralanmasına sebep oldu, 2 kişi de kayıp. güncel 06

10’da fazla ilde 100’de fazla bölgeye, sivillerin girmesi yasaklandı

Erdoğan artık sivil darbeyi bıraktı, askeri darbeye de elini attı. Günlerdir gerginliğin devam ettiği Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Orman, Yeşilde-

Ana fikir

Paranoyak mıydık?

09

FERHAN UMRUK

Köstebek

Çözümü düşünmek - Nüfus

KADİR DADAN re, Mezarlık ve Dize mahallerine tanklarla saldırı yapıldı. Orman mahallesine bir hava topu ateş edildi ve toplam 12 ilde 111 bölgeye girmek yasaklandı. güncel 06

06

Bizler beğendik FADİK TEMİZYÜREK

02

Midas’ın altınları 10

Hakikat


YESiL SAYFA

02

25 Ağustos 2015

Yol bahane rant şahane

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

Çözümü düşünmek – Nüfus

Her gün silahlı çatışmalar, “pusu”lar, “operasyon”lar, tuzaklanmış bomba patlatılması, hava bombardımanları sonucu, her gün yaşam yitimleri… Karşısındakine sevgisinin ve saygısının sınırı kendi istek ve arzuları olan, “o ne istiyor?”,”benim haklarım ne? Onun hakları ne?” diye sormayan, “Ya benimsin, Ya kara toprağın” anlayışının kitleleşmiş hali. Kim başlatıyor ya da şiddetlendiriyor olursa olsun, yaşamı temel alan yeşil bakışla olaylara bakacak olursanız, şiddet sarmalının temel açmazı üzerindeki yaşamı sürdürülemez kılan niteliğidir. Herkesin zarar gördüğü, birbirinden uzaklaştığı ve yaşam kaynaklarını paylaşmayı sonlandırdığı bir süreç gelişir. Genel olarak göç hareketlerinin kökeninde daha iyi bir yaşam isteği olmakla birlikte, şiddet işin içine girdiğinde göç, hayatta kalmanın ön koşulu haline gelir. Şiddetin dozu yükseldikçe hayatta kalmak isteyenin tek şansı, aidiyet bağını kaybetmek pahasına o coğrafyayı terk etmektir. Bugün Kürt sorunun toplum içinde son zerresine kadar hissedilen, ancak gerek devlet, gerekse Kürt hareketi tarafından yeterince ele alınmayan içeriğinin önemli bir bölümünde, şiddetin neden olduğu göçün yol açtığı demografik sorunlar yatmaktadır. 90’ların başında lojistik gerekçeler gösterilerek kırsal alanın insansızlaştırılması politikası, batıya göçü hızlandırmanın yanı sıra, hayatta kalma reflekslerinden birisi olarak, doğurganlık hızlarının kente yerleşen Kürt nüfusunda bile yüksek kalmasına neden oldu.

Samsun’dan Artvin’e 2 bin 600 kilometrelik yolla yaylaları birleştirmeyi planlayan ‘Yeşil Yol’ projesi için 19 Ağustos gece yarısı jandarmalar eşliğinde Samistal-Kavrun Yaylası’na dozerler yeniden girdi. Hukuksuz bir şekilde devam eden yol inşaatında, iş makinelerinin yeniden çalışmaların başlamasını haber alan eylemciler yaylaya koştu. yeşil sayfa melek önder

Karadeniz’de sekiz ilin yaylalarının birbirine bağlamayı planlayan ‘Yeşil Yol’ projesine karşı bölge halkı ve yaşam savunucuları günlerdir nöbet tutuyor. Daha önce gelen iş makineleri halkın direnişi ile engellenmişti. Başta bölge halkı olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanındaki protesto ve tepkiler sonucu valilik tarafından çalışmalar bir süre durdurulmuştu. 42 gün ara verilen çalışmalara 19 Ağustos gece yarısı yeniden başlandı. Fırtına İnisiyatifi üyeleri tarafından yapılan acil çağrıda ‘ağır silahlı polis ve jandarma ekipleri eşliğinde kanunsuz yol dün gece yarısı tekrar yapılmaya başlandı! Herkesi ivedilikle Samistal’a çağırıyoruz! Doğamızı katlediyorlar!’ denildi. Gece yarısı yaylacılar ve nöbet tutanlar alandan uzak tutularak

kalabalık bir jandarma ekibinin korumasıyla getirilen dozerle çalışma yeniden başladı. Mahkeme kararının açıklanmasının beklendiği günlerde, yangından mal kaçırırcasına plansız, hukuksuzca yol inşa edilmeye çalışılıyor. Haber üzerine yaylaya ulaşan Fırtına İnisiyatifi üyeleri, izinsiz ve hukuksuz devam eden çalışmaların durdurulmasını istedi. Yaklaşık 100 jandarmanın güvenlik bahanesiyle yaylada önlem aldığı görüldü. Avukat İbrahim Demirci, yolun mera ve milli park alanı olduğu için çalışmaların izinsiz ve hukuksuz olduğunu belirterek, çalışmaların durdurulmasını istedi. Jandarma yetkilileri ise çalışmaların devam edeceği ve alandan uzaklaşılması gerektiğini belirtti. Yol çalışmasının yürütmesi Rize İdare Mahkemesi tarafından durduruldu. Yöre insanının yıkımdan

başka hiçbir kazanımının olmayacağı projeye ilişkin açılan diğer davalar ise halen devam ediyor. 20 Ağustos akşam saatlerinde İstanbul Galatasaray Meydanı’nda toplanan Fırtına İnisiyatifi üyeleri çalışmaları protesto etti. “Gittigunuz yol yol deguldur uşaklar, yol yeşil iken geriya donun” ve “Yeşili doğa yapar, dozer değil” yazılı pankartlar taşıyan grup “Susma sustukça dünya beton olacak”, “Her yer Samistal, her yer direniş” sloganları, ardından grup basın açıklaması yaptı. Proje sadece 6 km’lik bir yol değil, madene ve turizme açılmasını kolaylaştıracak 60 km’lik Fırtına Vadisi’ni talana açacak bir bağlan-

tı yolu. Dozerlerin önünde daha önce korkusuzca duran Havva Ana ve eylemciler, yine dimdik jandarmaların karşısında mücadele etmeye devam ediyor. Güvenlik güçleri ve silahlarla halkı sindireceğini sananlara karşı, 24 Ağustos Pazar günü Rize Valiliği önünde basın açıklamasıyla ülkenin en büyük doğal sit alanlarından, en önemli milli parklarından biri olan bölgenin korunması için herkes bir kez daha direnişe çağrıldı. Gelişmeler ve destek için; #yesilyoladurde

Genel olarak bakıldığında yaklaşık 30 yıldır, kent yaşamına katılanlar da dahil olmak üzere Kürtlerin doğurganlık hızları Türklere göre iki katın üstünde yüksek seyrediyor ve ancak batı illerine göçtüklerinde tedricen düşüyor. Keza Suriye politikasının kaçınılmaz bir sonucu olarak, ülkeye kabul edilen iki milyonu aşkın Arapların da, vatandaşlığın ilk adımı olarak Türkiye doğumlu bir çocuğa sahip olduklarını görüyoruz. Hali hazırda Türkiye’de gerçekleşen doğumların yarısından fazlası Kürtlere ve Araplara aittir desek, abartı olmaz. HDP’nin parti olarak seçimlere girmesiyle birlikte, bu demografik değişimlerin Türkiye çapındaki görüntüsü daha belirgin hale geldi. Artık sadece bir coğrafyada var olan değil, yarısı ülkenin kalanına yayılmış bir Kürt nüfusu ile karşı karşıyayız ve artık yalnızca bölgesel bir çözüm üretilmesi bölgeyi terk etmiş bu nüfusun dertlerine derman olmadığı gibi, ayrılıkçı karakterdeki savunular devam ettiği sürece hızla asimile olmalarına ya da açık hedef haline gelmelerine yol açabilir. Öte yandan toplumsal ve ekonomik gerçekliklerin çerçevesinde oluşan bu doğurganlık hızları bir anda değişmeyecektir. Bu da önümüzdeki yıllarda da göç eğilimli nüfusun ortaya çıkacağını, kendi coğrafyası yerleşime kapalı tutulduğu sürece de akacak başka bir coğrafya arayışında olacağını düşündürmektedir.

3. Havalimanı ÇED toplantıları yaptırılmadı 3. Havalimanı projesi için yapılması gereken ÇED toplantıları halkın protestolarıyla yaptırılmadı. Firmanın halkı ve hukuku yok sayarak yapmaya çalıştığı ÇED toplantılarının ilki 19 Ağustos’ta Göktürk’te, ikincisi ise 20 Ağustos’ta Durusu’da yapılacaktı. Ancak ilk toplantı köylü ve yaşam savunucularının protestosuyla karşılaşınca, ikinci toplantı da firma tarafından iptal edildi. İstanbul’un çeşitli semtlerinden ve kuzey köylerinden gelenler toplantının protesto korkusu nedeniyle iptal edildiğini öğrendiler. Eyleme milletvekilleri de destek verdi. Bölge

Gordion Sazlığı Buzdolabı mı? Yüksek dereceli fırın mı? Kürt sorununun şiddet kullanılarak çözüleceğini iddia etmek doğru olmadığı gibi, çözüm perspektifini buzdolabına koyarak daha sonra çözüleceğini iddia etmek de doğru değildir. Bu sorunu buzdolabına koymak, bütün ülkeyi buzdolabına koymak demektir ki, bunu da ne Kürtler, ne de Türkler kabul edecektir.

Orman gibi kardeşçesine Ekofest

Kaldı ki yapılan aslında buzdolabına koymak değil, fırına atmak ve sıcaklığı da en yüksek düzeye çıkarmaktır. Herkes bilir ki buzdolabına attığın bir şeyi üç-beş ay idare edebilirsin ama yüksek sıcaklıklı fırına attığın bir şey birkaç saatte yanar ve eğer sen anlamsız bir ısrarla fırını açık tutmakta ısrar edersen bir müddet sonra önce mutfağın, sonra evin ve hatta oturduğun mahalle yanabilir.

Yeşil Takvim:

Üç Beş Ağaç Kervanı Yola Çıkıyor- 23 Ağustos/23 Eylül Bozcaada Yeşil Buluşması: 24/29 Ağustos Türkiye’nin İlk Vegan Festivali: Vegfest Türkiye-25/26 Eylül Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim İklim Forumu- 12/13 Kasım

köylülerinden biri “Özür dileriz Hasankeyf’te sustuk, Karadeniz talan edilirken sustuk ama artık susmayacağız” dedi. Proje başlamadan önce yapılması gereken ÇED toplantılarını yüklenici firma İGA daha yeni yapıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Valilik sitelerinde duyurulması gerekirken, usule aykırı olarak duyurulmuyor. Firma göstermelik bir toplantı süreci yürütmeye çalışıyor. Firma ilk toplantıyı halkı bilgilendirmek ya da görüşlerini almak için değil kredi sağlayacak uluslararası konsorsiyumlar şart koştuğu yaptığını itiraf etmişti. YARIN YEŞİL SAYFA

Ekolojik yaşam ağı atölyeleri 20-23 Ağustos tarihleri arasında Erdek Ocaklar’da Ekolojik Yaşam Ağı Atölyeleri düzenlendi. Atölyelerin amacı ekolojik, sağlıklı gıdaları üretim aşamalarını öğrenmek ve bunları paylaşmaktı. Atölye çalışmalarında katılımcılar kendi peynirini, kendi ekmeğini

ve kendi içkisini yapmayı öğrendi. Katılımcılar bir yandan domates, biber, patlıcan hasatlarını toplarken, bir yandan da Ziraat Mühendisi ve Organik Tarım gönüllüsü Mehmet Özpamukçu tarafından “Organik Suma” eğitimi alarak kendi içkilerini ürettiler. YARIN YEŞİL SAYFA

19-23 Ağustos tarihlerinde Kaz Dağları’nda Darıdere Tabiat Parkı Fidanlık mevkiinde EKO-FEST 2015 düzenlendi. Yapılan çağrıyla bir araya gelenler 5 gün boyunca doğa yürüyüşleri, yoga, ağaç gözlem turları yaptı. Resim, ağaç işleme, kukla gibi atölye

çalışmalarının yer aldığı, Ekosistem İçinde Ağacın Önemi, Türkiye’de HES Mücadelesi gibi pek çok panel ve söyleşiler gerçekleştirildi. Ekolojik, kolektif, üretimden, fikirden, farklı direniş hikâyelerinden oluşan bir yaşam alanı kuruldu. YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL

03

25 Ağustos 2015

Feda edilmek istenenlerin haykırışı:

Çözüm diyenler ne oldu da şimdi savaş diyor?

Erdoğan’ın başkanlık savaşında ölen askerlerin cenazelerinde halkın tepkisi Erdoğan’a döndü. Savaşı çıkaran kişinin Erdoğan olduğunu gören insanlar tepkilerini ‘’Başkan olsaydı bu savaşı çıkarmayacaktı’’, ‘’Seçimden önce çözüm diyenler ne oldu da şimdi savaş diyorlar’’ sözleriyle gösterdi. Tepkiler erken seçime yansıyacak yorumları yapıldı. güncel melih erdem

Erken seçim için tarih kısmen belirlendi. Erdoğan 45 günlük hükümet kurma süresi bitmeden hükümet kurma görevini Kılıçdaroğlu’na vermeyeceğini “Beştepe’yi tanımayanı niye çağırayım ki’’ diyerek ifade etti. Hükümetin kurulması sürecine en başından itibaren müdahale eden Erdoğan erken seçimin tarihini de ifade etti: “1 Kasım’da Türkiye tekrar seçimi yaşayacaktır’’. Erdoğan erken seçimin 7 Haziran seçimlerinde halkın demokratik iradesiyle karşı çıktığı başkanlık sistemi için tekrarlanacak bir seçim olarak gördüğünü her fırsatta söylüyor. Bu yüzden yıllardır “milli irade” ve “seçilmişlerin üstünlüğü” gibi sözleri sıkça kullanan Erdoğan ve yandaşları halkın bu sefer kaos ve savaşı seçtiğini ilan ediyor. Erdoğan’ın seçimlerde yenildikten sonra kendisini içinde bulduğu siyasi krizden kurtarmak ve başkanlık sistemini halka dayatabilmek için savaş şartlarında yapılacak bir erken seçimi planladı. Bu plan doğrultusunda Kürt siyasi hareketiyle devlet arasında süren çözüm süreci sonlandırıldı. Geçici barışı ve çatışmasızlığı sağlayan sürecin Erdoğan’ın başkanlık savaşı için sonlandırılmasıyla “sarayın savaşı” başladı. 7 Hazirandan bir gün önce süren barış süreci AKP’nin seçim yenilgisinin ardından bir ay bile dayanamadı. Gelinen noktada Erdoğan’ın başkanlık savaşında ölen insanların sayısı hergün biraz daha artıyor. Erdoğan ve AKP’liler ise savaşta ölen asker ve polislerin cenazelerinde, yaşamını yitiren insanlar üzerinden erken seçime hazırlanıyor. Cenazelerde kendi çıkardıkları savaşı anlatan AKP’lilere tepki de büyüyerek artıyor.

Asker ailelerinin hükümete ve Erdoğan’a gösterdiği bu tepki nasıl değerlendirilmeli? Fadik Temizyürek EHP Merkez Komite Üyesi

Sarayın savaşıdır

Erdoğan’a yarbayın tepkisi seçimin yeniden yapılmasının askerler tarafından bile benimsenmediğini gösterir. Bu durum savaşın saray tarafından çıkarıldığının kanıtıdır. Nuray Sancar Barış Bloku Eş Sözcüsü

Halk savaş istemiyor 7 Haziran’ın sonucunu savaşla değiştirmeye çalışan Erdoğan için bu durum geri tepmiştir. Halk cenazelerde tepki göstererek savaş istemediğini gösteriyor Haluk Koç CHP Genel Başkan Yardımcısı

Örtmek istiyorlar

Bu tepkiler savaşı kimin çıkardığını gösteriyor. Bu durumu örtmek için İşlerine gelince şehit yakını işlerine gelince terörist, paralelci ilan ediyorlar. Pervin Buldan HDP İstanbul Milletvekili

Erdoğan’dan cevap istiyor Yarbay’ın ifade ettiği her şeye sonuna kadar katılıyorum. Çözüm masası varken, ne oldu da kan akmaya başladı, bunu soruyor ve Erdoğan’dan cevap istiyor. İbrahim Karagül Yeni Şafak Yazarı kadar sürecek bir savaş vaad etti. Buna rağmen birçok cenazede halk susmadı. Erdoğan’ın başkanlığı için ölmeyeceklerini, bu savaşın sadece halkın çocuklarını ölüme götürdüğünü dile getirenler susturulmaya, medya tarafından yok sayılmaya ve terörist ilan edilerek karalanmaya çalışıldı.

kardeşinin ölmesine neden olan savaşın sorumlusu Erdoğan’a tepkisini dile getirdi. Cenaze töreninden AKP’lilerin ayrılması bile tepkileri azaltmazken Mehmet Alkan cenaze kaldırılırken bir kez de şehit olmaya hazır olduklarını söyleyen Davutoğlu ve Bakan Taner Yıldız’ı kast ederek “Saraylarda 30 tane Asker üniformasıyla isyan etti korumayla gezip, zırhlı arabalara Son olarak Osmaniye’deki asker binip ‘Şehit olmak istiyorum’ dicenazesinde ölen askerin karde- ye bir şey yok. Git o zaman oraya şi olan Yarbay Mehmet Alkan’ın git” diye bağırdı. tepkisi halkın, başkanlık ve saray için savaşı çıkaran kişinin Erdo- Başkan seçilinceye ğan olduğunu bildiğini gösterdi. kadar kan dökecek Cenazeye katılan AKP’lilere tep- Bakan Müezzinoğlu’da Bursa’da kilerin artması üzerine Osmani- katıldığı asker cenazesinde proye İl Müftüsü Ramazan Çortul, testo edildi. Cenaze esnasında, gerginlik daha da tırmanmadan Müezzinoğlu’nun geçtiğimiz günnamazı kıldırmaya çalıştı. Ancak lerde Tayyip Erdoğan’ın başkan oltörene katılanlar bir türlü sakin- ması durumunda ülkenin kaosa süleştirilemedi. Ölen kardeşinin rüklenmeyecğine yönelik sözlerine tabutunun başına gelen Mehmet atıfta bulunan bir asker yakını, “SaAsker cenazelerinde kendi Alkan “Buradaki vatan evladı yın Bakan, başkan seçilseydi bütün çıkardıkları savaşı anlatıyorlar daha 32 yaşında. Vatanına, sev- bunlar olmayacaktı değil mi? Bunu Erdoğan çıkardığı savaşın ilk gü- diklerine doyamadı. Bunun katili siz söylediniz. Başkan seçilinceye kanünden itibaren cenazelere katıldı kim? Bunun sebebi kim? Düne dar ne kadar kan gidecek” sözleriyle ve yaptığı açıklamalarda başkanlı- kadar çözüm diyenler ne oldu Müezzinoğlu’na bağırdı. ğı için ölenlerin ailelerine sonsuza da sonradan savaş diyor” diyerek Bu çıkışın ardından

Müezzinoğlu’na gösterilen tepki kitlenin büyük bir kesimine yayılırken, güvenlik güçleriyle cenaze katılımcıları arasında arbede çıktı. Bir kişi de bakana pet şişe fırlattı.Bunun üzerine Bakan Müezzinoğlu, güvenlik çemberi eşliğinde Bursa Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası’na kaçtı. İktidarları için kardeşi kardeşe kırdırıyorlar Erzurumdaki asker cenazesinde de hayatını kaybeden er Recep Beycur’un cenazesinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a isyan vardı. Hayatını kaybeden askerin akrabası savaşı çıkaran kişi olarak gördüğü Erdoğan’a isyan ederken tepkisinin medyada yok sayılmaması için gazetecilere “Ne olur bunları yazın, Allah rızası için yazın” diye seslendi ve daha sonra sarayın savaşına itirazını şu şekilde dile getirdi: “Cumhurbaşkanı bununla gurur duysun. Kardeşi kardeşe kırdırıyor. Kendi kardeşimi gönderdim, cesedini alıyorum. Cumhurbaşkanı bunu bilsin. Ben bunu bu yaşa getirene kadar ne çektim biliyor mu? Allah’tan hiç mi korkmuyor?”

Yandaş medya halkın Erdoğan’a öfkesini sansürleyemiyor AKP erken seçim için gözünü karartıp Suriye’de ve Türkiye’de halklara savaş açıyor. AKP’nin Erdoğan’ın başkanlığı için yapılacak erken seçime hazırlıklarına koalisyon görüşmelerinin sürdüğü bir ortamda başladığı iddia edildi. Gazetelere yansıyan şekliyle AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay, parti teşkilatına geçen hafta gönderdiği iki sayfalık yazıda, AKP’nin nasıl bir siyaset izleyeceğini anlattı.Tüm teşkilatın erken seçim için hazır olmasının istendiği yazıda, 7 Haziran seçim sonuçlarına yönelik değerlendirmelerde de bulunulmuş.Yazıda, seçim sonuçlarının AKP’de olumsuz bir

hava oluşturduğuna dikkat çekilerek, ancak bu durumun meclis başkanlığı gibi kritik konuların ardından AKP’lilerce bir başarı sayılarak olumsuz havanın dağıtıldığı belirtilmiş. Yazıda erken seçimin hedeflendiği süreçte kimsenin partiye ters bir açıklama yapmaması gerektiği belirtilerek değerlendirmelerin ve söylemlerin başbakanın ve hükümet sözcüsünün açıklamalarına paralel olması yönünde talimat verilmiş. Bunun amacının 7 Haziran seçimleri öncesinde parti içindeki farklı fikirlerin ve çıkan tartışmaların devamını engellemek olduğu olarak değerlendirildi. GÜNCEL

Büyük ihanet Tarihin en büyük ihanetlerinden birini sergiliyor. Bu tepkileri gösterenler ülkeye saldıranların cephesinde yer alıyor ve onları masum gösteriyor. Ezgi Başaran Radikal Yazarı

Hakikat ortada Bugün niye savaş halinde olduğumuzla ilgili halkın aklını yönetebileceklerini zannediyorlar. Ancak yapamıyorlar. Çünkü hakikat demir gibi soğuk ve sağlam ortada duruyor. Yasin Aktay Yeni Şafak Yazarı

Feryatlar üzerinden saldırılıyor Çözüm sürecini bir ihanet olarak gören herkes şimdi her şeyi sürecin bitmesine bağlıyor. Şehitlerimizin ailelerinin feryatları üzerinden saldırıyorlar. Nuri Elibol Türkiye Gazetesi Yazarı

Gereksiz laflar

Yarbay Mehmet de yüreğine düşen acınınateşin etkisiyle lüzumsuz-gereksiz laflar etmiştir. Cenazelerin kuralına uyulmalıdır. Asker nutuk atmaz, acısını yüreğine gömer. Oral Çalışlar Radikal Yazarı

Savaşı anlatamıyor Yarbay’ın sorusu yerinde bir soru. Hükümet çözümün masada olduğunu biliyor. Bu yüzden bu soruya cevap veremiyor. Savaşın nedenini halka anlatamıyor. Nuh Gönültaş Bugün Gazetesi Yazarı

Yarbay’a cevap verin AKP’nin politikalarını onaylamayan herkesi vatana ihanetle suçluyorlar. Ancak hükümetin bu ihanet edebiyatını bırakıp Yarbay’a cevap vermesi gerekiyor.


04

GUNCEL 25 Ağustos 2015

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Herkesi kör alemi sersem sananlar

Yarbay Mehmet Alkan şöyle seslendi herkese “Düne kadar ‘çözüm’ diyenler ne oldu da ‘sonuna kadar savaş’ diyor?” Soru bu. Bu sorunun cevabının Recep Tayyip Erdoğan olduğunu herkes biliyor. Erdoğan’ın böyle yapmaktan başka bir şansı yok. “Sonuna kadar savaş” demek ve sonuna kadar savaşmak zorunda. En ufak bir duraklamada tepe taklak düşeceğini biliyor. Hayallerinde halife olmak var. Düşünebiliyor musunuz adam halife olmanın hayallerini kurabiliyor. Buna çok yakın hissediyor kendini. Çevresindekiler “Evet efendim sizden iyi halife mi olacak?” diyorlar. Arama tarama yapıldığı zaman oğluna kısık sesle “paraları sıfırla” diyebilen bir halife. Bildiğim bütün kutsal kavramlar altüst oluyor. Olsun yine de halife olabilir. Neden? Çünkü imam-hatip mezunu ve kelimeleri Arapça aksanla söylüyor. Yetmez mi? * Büyük bir motivasyon olduğunu kabul ediyorum. Kemalistlerin mülga ettiği halifeliği çatır çatır geri getireceksin. Ne büyük bir saadet. Ne büyük bir aşağılık kompleksini tamir etme hamlesi. Tayyip öldükten sonra da büyük okçu ve sıfırlayıcı Bilal halife olur. Sonra da Burak gelir. Tam bir sadist gibi bütün toplumun üzerinden tamamen tatmin olurlar. Anca doyar zaten ruhlarındaki açlık. Böylelikle hem halifeliği, hem de saltanatı geri getirmiş olurlar. Sonra ortaçağı da geri getirirler. Dünyanın yuvarlak oluşunu yasaklarlar. Yıldızların gezegenlerin hareketlerini reddederler. Yıldızları gezegenleri teleskoptan mı öğrenecekler? Kimse kusura bakmasın. Ortaçağdan daha geri bir şey hatırlıyor musunuz? Benim hatırladığım Conan var. “İlk çağların yenilmez savaşçısı.” Eğer AKP sayesinde ortaçağa gidebilirsek, o zaman da bunlar ilk çağlara geri dönmek ister. Benim anladığım AKP zihniyeti hiçbir mevcut zamanda duramaz. Hangi çağa geri gidersek gidelim yetinemezler. Bir önceki çağı isterler. Şuna emin olunuz cilalı taş devrinde olsaydık, kaba taş devrinde olalım derlerdi. Ecdadımız taşları cilalıyor muydu? * AKP ve derin devlet İrlanda modelinden vazgeçip Sri Lanka modeline mi geçiyor Kürt meselesinde? Bence bizimkiler için en güzeli o gibi gözüküyordur. Öyle arzu ediyorlardır ama zor biraz. Böyle bir nüfus, böyle bir geniş coğrafi bölge ve bu kadar sofistike hale gelmiş askeri güçle ilgili olarak Sri Lanka çözümü düşünmek çıldırmış olmaktır. Bu ülkenin bölünmesi bir yana, bu ülkenin varlığı tehlikeye atılmış olur. Bu ülkede Dersim Katliamı denendi zaten, 90’lardaki devlet terörü denendi, F-16’lar denendi. Bu ülke dışında, Halepçe’de kimyasal bomba denendi, IŞİD barbarlığı denendi. Yani aslına bakarsanız, nükleer bomba dışında denenmedik bir şey kalmadı. Bunlar yapılmasaydı Kürt halkına binlerce anadilinde eğitim yapan okul açılabilirdi ve bu sorun çözülebilirdi. Ademi merkeziyetçiliğin uygulanmasıyla sorun çözülebilirdi. * Yarbayın sorduğu soruyu atlayamayacaksınız. O basit soru sizi bitirecek. Herkesi kör, âlemi sersem sananlar çok yanılıyorlar. Gerçekleri sonuna kadar saklayamayacaklar. Herkes kralın çıplak olduğunu biliyor ve bu en sonunda haykırılmaya başlanıyor. Bu daha başlangıç. Eğer Erdoğan’ın halifeliği için sonuna kadar savaş ise bunun için savaşmayacak askerler var. Evet bir asker vatanını koruduğunu düşünerek ve hatta milliyetçi duygularla savaşabilir. İnanır ve savaşır. Gelgelelim Tayyip’in pek akıllı bulmadığı o insanlar, savaşın aslında Tayyip’in savaşı olduğunu anlayabilirler. O zaman bunun uğruna savaşmayacaklardır. İşte oraya geldik. hakanozturk17@gmail.com

Padişah fetvasını verdi

7 Haziran seçimlerinden sonra tek bir partinin iktidar olamamasıyla başlayan koalisyon görüşmelerinden olumlu bir netice çıkmadı. En başından beri koalisyon görüşmelerinin önünü tıkayan ve halkın seçimini yok sayan Erdoğan başkanlık için tekrar seçim olarak nitelediği Erken seçimin tarihini belirledi. güncel gülçin çıvgın

Davutoğlu, CHP ve MHP ile yaptığı görüşmelerden sonuç alamadı ve hükümet kurma görevini iade etti. Bu durumda Cumhurbaşkanı’nın hükümeti kurma görevini, bir sonraki en çok oyu alan partinin genel başkanına vermesi gündeme geldi. Ancak İstanbul’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalafet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na hükümet kurma görevi veremeyeceğini ve ülkeyi erken seçime götüreceğini açıkladı. Seçim Tarihi 1 Kasım Erdoğan kendi çıkarttığı savaş

koşullarında 7 Haziran seçimlerinde halkın karşı çıktığı başkanlık sistemi umuduyla tekrar seçim için gün saymaya başladı. 1 Kasım’da Türkiye’nin tekrar seçimi yaşayacağını ifade eden Erdoğan”Cumhurbaşkanı ülkeyi seçime götürebilir mi? Bu Anayasa’da var.Meclis Başkanı’yla yaptığım görüşmeden sonra da ülkeyi erken seçime götüreceğim. Kimi görevlendirirsem parlamento içinden ve gerekirse parlamento dışından isimlerle kabineyi kurar” dedi.

hükümetinin nasıl olacağı tartışmaları başladı. Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim hükümeti kurması için TBMM’deki en büyük partinin genel başkanı olan Ahmet Davutoğlu’nu yeniden Başbakan atayacak. 26 üyeli kabinede AKP’ye 11, CHP’ye 6, MHP ve HDP’ye 3’er bakanlık düşüyor. Ancak MHP ve CHP kurulacak hükümette yer almayacaklarını açıkladılar. 7 Haziran öncesi kabineye bağımsız olarak atanan Adalet Bakanı Kenan İpek, İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk ve Seçim Hükümeti Nasıl Oluşacak Ulaştırma Bakanı Feridun Bilgin Erken seçim tarihinin belli ol- geçici hükümette de yerini korumasıyla oluşturulacak olan seçim yacak.

Demirtaş: Seçim hükümetinde yer alacağız Partisinin İzmir Tepekule Kongre Merkezi’nde düzenlediği Barış Toplantısı’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, seçim hükümetinde yer alacaklarını ve her daim barışı savunacaklarını belirtti. Seçim hükümetine girmenin HDP seçmeninin hakkı olduğunu ifade eden Demirtaş ‘’ Biz seçim hükümetine gireceğiz, HDP olarak görev alacağız. Bu bize oy vermiş 6 milyon insanın hakkıdır. 3 bakanlık düşüyorsa, 3 bakanlık. Seçim hükümetinde sizin için, Türkiye için yer alacağız. O bize verilmiş bir lütuf falan da değildir, anayasal hakkımızdır.’’ dedi.

Kaosun sebebi başkanlık sistemine geçilmemesi Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, partisinin danışma meclisi toplantına katılmak için gittiği Edirne’de şöyle konuştu: “Bugün yaşanan kaosların sebebi bu ülkede başkanlık sistemi olmadığı içindir. Bugünü bırakın, Recep Tayyip Erdoğan’ı da bırakın. Bu tuzağı kuranlar, hep kişiler üzerinden sistemi millete yanlış anlatıyorlar. O gün, 70-80 arası bu ülkede önde gelen 4 siyasi partinin o günkü tiyatro oyunu milleti darbeye götürdü.

7 bin genci kaybetmemize neden oldu.” Müezzinoğlu sözlerine darbe tehdidi ile devam etti: “Millet o gün başkanını seçmiş olsaydı, sistem millet merkezli olsaydı, millet iradeden yana olsaydı, milletin vicdanından yana olsaydı, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ den yana olsaydı. O gün 5 bin genci kaybeder miydik? 12 Eylül darbesini yaşar mıydık? 12 Eylül darbesi geldi” GÜNCEL

Çözüm süreci morg buzluğundadır HDP Milletvekilleri İdris Baluken, Çağlar Demirel, Sibel Yiğitalp ve Nimetullah Erdoğmu, Diyarbakır’da basın toplantısı düzenledi. Silvan’da halka yönelik yapılan saldırı kınayan Baluken, Erdoğan’ın “çözüm süreci buzdolabındadır” sözlerine de tepki gösterdi. Çözüm sürecini devreye sokmanın yolu AKP’nin savaş politikalarının durması olduğunu, Türkiye halklarının barış istediğini belirten Baluken “Bu buzdolabı bildiğimiz buzdolabı olarak anlaşılmamalı. Bu morg buzluğudur. Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği zihniyetle bu işler devam ederse işaret ettiği o buzdolabını, morg buzdolabı olarak görmek gerekecektir. Bir an önce bu savaş konseptinin devreden çıkması, müzakere masasına geri dönülmesi gerekiyor. Bütün Türkiye halkı çatışmasızlık istiyor.” ifadelerini kullandı. GÜNCEL

Yolsuzluk hakkında TBMM’ye başvuru CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında, 61. hükümetin Başbakanı olduğu döneme ilişkin, 17-25 Aralık iddiaları ve Suriye’ye giden tırlar konularında Meclis soruşturması açılması için resmen TBMM’ye başvurdu. Sağlar, Erdoğan hakkında yaptığı iki ayrı Meclis soruşturması teklifine ek olarak, 61. hükümetin dört bakanı: İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan , AB Bakanı Egemen Bağış ile, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında da, 17-15 Aralık iddiaları konusunda Meclis soruşturması açılması için TBMM Başkanlığı’na teklif verdi. Erdoğan için verdiği ikinci teklifte ise, Suriye’ye gönderilen MİT tırları konusunda soruşturma açılmasını istedi. GÜNCEL


GUNCEL

05

25 Ağustos 2015

Sibel Uzun

Saray çıplak

UYANIŞ

Maalesef ölümleri sıraya dizmeye çalışanlar ülkeyi yönetiyor. Az kaldı diyoruz çünkü her yerde yuhalanıyor ve kovuluyorlar. Erken seçim dediler ama “gerçek seçim” süreci yaşayabilecek miyiz, Erdoğan’ı seçtirme nafile çabasına girdikleri “tekrar seçim” kaç kere tekrarlanacak kestirmek çok zor. *** AKP ne planladıysa çok şükür ki halklar tarafından bozuluyor. Başkanlık planı yaparken de HDP’yi hiç hesaba katmamıştı, başkan olamadı. Şimdi de seçim hükümetinde HDP’yi hesaba katmamıştı ve bakanlık vermek durumuna düştü. Bakalım ne çamurlara yatarak bu hukuku lağvetmeye çalışacak. HDP her fırsatta AKP’yi köşeye sıkıştıracak hamlelerle, demokratik ve siyasal düzlemdeki rolünü en merkezi siyaseti hedefleyerek oynamalıdır. Eğer %13’lük bir muhalefet başarısı varsa, %20’ye yürümeyi hedefliyorsa bu zemini güçlü kılmanın yolunu hep birlikte bulmalıyız. Erdoğan’ın en çok korktuğu ve hesaplarına sığmayan bu oluyor. Ve içeride çok istedikleri şehitler üzerinden alevlenecek savaş ortamı gerçekleşmedi. Düşündü taşındı yüreği yandı toplumsal akıl devreye girdi ve “Erdoğan için ölmeyeceğiz” dedi. Halklar birbirine değil daha çok Erdoğan’a düşman oldu. *** Çözüm süreci çubuk değil ki önce uzatacaksın canın istediğinde geri çekeceksin. Erdoğan tıpkı o fotoğraftaki güvercini dürter gibi savaşı pompalayarak halklar arası düşmanlığı dürtebileceğini sandı. Halklar arası barışta hiç yol alınmadığı kadar yol alınmıştır, bir evrimleşme yaratarak Kürt halkına olan bakış açısında ciddi değişim yaratmıştır. Bunun sonucunda AKP karşısına dikilen bir büyük Gezi ayaklanması olabilmiştir. Artık aktör olmak isteyen her siyaset bu gerçeğe göre hareket etmek zorundadır. Toplumun aklında yer eden gerçek “Bir görüşme varsa evlatlar ölmüyor demektir”. AKP, Erdoğan’ın başkanlık hırsını “Vatan meselesi diye yuttururuz” diye düşündü ama iflas etti. *** Kürt sorununun batıya anlatılması zor olabilir -ki bizim sol anladı mı o bile tartışmalıdır- ama yakınlarını Erdoğan’ın sarayı için kaybetmenin kolay olduğunu halklara anlatamazsınız. Meşruluk mertebesinde kaybedersiniz, Erdoğan ve AKP’si kaybetmiştir. Halkın indinde artık Kürt sorunu için ölmek yanlıştır. Halklar artık “Mecliste %13 bir başarı yakalayan bir aktör varsa, siyaset ile çözme imkanı yakalanmışsa buradan yol alınmalıdır” diye düşünüyor. Yarbay Mehmet Alkan da bu yüzden feryat ediyor, dediğine yerden göğe kadar AKP dışında hepimiz katılıyoruz; “Sonuna kadar çözüm diyenler neden sonuna kadar savaş diyor?”. Savaş protokolü içinden çıkıp “kral çıplak” diyen yegane insanlardan biridir. Ölümün değil yaşamın savunucusu olarak kendini ortaya koymuştur. *** Silvan’da şahit olduğumuz AKP’nin devletin tüm olanaklarını kullanarak tam bir katliam denemesi yapmasıdır. Sadece Erdoğan’a onaylatılan bir savaş tablosu oluşmuş, tırlar dolusu yığınakla bir ilçenin etrafı sarılmış. Suriye’ye yapmak istediği savaşı içeride bir ilçeye yapmak istemişler. Silvan halkı yaşadığı katliam günlerinin geri geleceğini, önüne geçmek için de şehit cenazelerinden Erdoğan’a karşı yükselen öfke ile el ele vermek istediğini dile getriyor. Ve Lice de silahlar patlamasın diye bedenini siper ediyor, canlı kalkan oluyor. Silvan’da Yarbay Mehmet Alkan’a benzer biçimde alay komutanı istifa etmiş. Belediye yetkililerinden aldığımız bilgilere göre “Ben vatan için canımı veririm ama Erdoğan’ın kişisel çıkarları için askerlerimi ve kardeşi kardeşe öldürtmem” diyerek Silvan’a yapılan katliam denemesine ortak olmamış. *** Silvan halkı örgütlü ve Diyarbakır mitinginde de can kayıplarını engelleyen politik tutumu ile bu katliamı boşa çıkarabilmiştir. İlçe tam bir Kobane görüntüsüne bürünmüş, evler, dükkanlar, araçlar kullanılamaz hale getirilmiş. Devletin halkı hedef aldığı bu savaşta her ne olursa olsun kaybedeceği ortadadır. Tüm eşitsiz koşullara rağmen IŞİD Kobane’de nasıl kaybetmiştir durum benzerdir. Silvan halkı batı halkları ile el ele vererek Erdoğan’ı başkan yaptırmadığının farkındadır. Bu gücün büyümesinden yanadır. Elbette batıdaki barış mücadelesinden çok şey bekliyorlar. twitter: @sibeluzun_yarin

Barış Bloku Silvan halkıyla buluştu

güncel hilal türkben

Başta Erdoğan olmak üzere hükümetin savaş politikaları tam gaz devam ediyor. Erdoğan’ın çözüm süreci bitti açıklamasının hemen ardından Özel Harekâtçılar başta Diyarbakır olmak üzere ülkenin birçok yerinde terör adı altında operasyonlar düzenlenmeye başlayarak sivil halkı öldürmeye başladı. Tüm bu yaşanan olayların ardından ise hükümetin savaş politikalarını durdurmak için kurulan Barış Bloku günlerdir yaşanan olağanüstü hal ve devlet güçlerinin baskılarına karşı barışın elini uzatarak Diyarbakır’a ziyaret gerçekleştirdi. Bölgeye giden Barış Bloku üyeleri ilk önce durum değerlendirmesi yapmak amacıyla Diyarbakır Büyükşehir belediyesi Eşbaşkanı Gülten Kışanak’ı ziyaret etti. Heyet ziyaretin ardından Cegerxwin Kültür Merkezi önünde Lice ve Silvan ilçelerine gitmeden önce bir de basın açıklamasında bulundu. Heyet adına açıklama yapan Gencay Gürsoy, siyasi iktidar ve sarayın ortaklaşa

hazırladığı bir savaş stratejisinin tuzağının karşılarında olduğunu söyledi. Gürsoy, “ Gittikçe iç savaşa dönen bu iklimi değiştirmeye çalışıyoruz. Halkın bu barış taleplerinin yükseltmesine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Herkesin konuyu paylaşmayı ve sorumluluk üstlenmesini, barışın toplumsallaşmasını ve tepkinin bu sağır kulaklara ulaşmasını bekliyoruz. Hepimiz bu uğurda elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu iş iki tarafından elini tetikten çekmesi gerekiyor. Yoksa çatışma koşullar altında yeniden görüşmelerin yeniden başlaması kolay değildir” dedi. Heyet daha sonda incelemelerde bulunmak üzere Silvan’a geçti. Heyet ilk olarak Silvan Belediyesi’ni ziyaret etti. Ziyaretin ardından Diyarbakır’ın Lice, Hani Kocaköy üçgeninde 3 gün önce başlatılan askeri operasyona karşı yüzlerce yurttaşın Hani ilçesine bağlı Gömeç kırsalında başlattığı canlı kalkan eylemine destek ve inceleme amacıyla ziyarette bulunarak Halk ile bir araya geldi.

Gerçekleştiren 2 günlük ziyaretin ardından Barış Bloku üyeleri edindiği gözlemleri aktarmak üzere basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya heyette bulunanlar katılırken bölgedeki son durum basınla paylaşıldı. Bölgede yaşananlarla ilgili gözlemlerini anlatan Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun “Silvan halkı savaşın nedeninin Erdoğan’ın başkanlık hırsı olduğunun farkında. Bu kadar büyük bir saldırıya karşı bölge halkı örgütlü davranarak büyük can kayıplarını engellemiştir. Silvan halkı Erdoğan’a karşı ‘Vatan sağolmasın’ diyenlerle buluşmak istiyor. Barış istiyor” dedi Heyette bulunan ve bölgedeki son gelişmeleri aktaran Sebahat Tuncel ise Barış Bloku bölgedeki savaşı ve yaşananları Batı’dakilere anlatmakla yükümlüdür dedi. Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran “Kürt halkı tüm kuvvetleriyle ayakta ve direniyor. AKP bu halkı yenemez” diyerek gözlemlerini anlattı.

Barış Bloku Diyarbakır’ın Silvan ve Lice ilçelerinde yaşananları görmek ve halkla dayanışmak amacıyla kente ziyarette bulundu.

Barış Bloku heyeti Silvan’da gerçekleştirdikleri ziyarete dair izlenimlerini basınla paylaştı.

Silopi, Varto ve Silvan’dan sonra Sur ateş altında Erdoğan’ın verdiği talimatta ülkenin birçok yerine operasyonlar düzenleyen kolluk kuvvetleri Silopi,Varto ve Silvan’dan sonra şimdi de Sur ilçesinde sivil katliam girişiminde bulundu. Diyarbakır’ın Sur ilçesi de polis ablukası ve ateşi altında. HDP, Diyarbakır halkını saldırılara karşı Sur ilçesine sahip çıkmaya çağırdı. Olası bir katliamdan endişe ediliyor. Mahallere operasyon düzenleyen polislerin ilçedeki saldırılarının yeni bir ‘sivil katliam girişimine’ dönüştüğü belirtiliyor. “Diyadin, Silvan, Lice, Cizre, Şemdinli, Hakkâri ve Varto’da yaşananların bir benzeri Sur’da yapılmak isteniyor” diyen HDP Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ise Diyarbakır

halkını saldırılara karşı Sur ilçesine sahip çıkmaya çağırıyor. Birçok mahallenin polis ablukasında yoğun ateş altında olduğu ilçede, dün geceden beri gittikçe şiddetlenen polis saldırılarında bir kişi yaşamını yitirdi ve yaralılar var. Polis gerçek mermi kullanıyor Fatihpaşa, Cevdetpaşa, Hasırlı mahallelerine baskın yapıp içeri girmeye çalışan polisler nöbet tutan yurttaşlara gaz bombaları ve gerçek mermilerle saldırırken, mahallelerin civarında bulunan binalara keskin nişancılar yerleştirdi. Polis saldırılarına karşı mahallelerde nöbet tutanların karşılık vermesi üzerine mahallede şiddetli çatışmalar yaşandı. GÜNCEL

Gazi’de savaş karşıtı yürüyüşe polis saldırdı

HDP’nin İstanbul 2’nci bölge ilçe örgütleri tarafından Gazi Mahallesi’nde AKP’nin savaş politikalarına karşı yapılan yürüyüşe polis saldırdı. Fevzi Çakmak Caddesi girişinde biraraya gelen yüzlerce kişi “Saray’ın savaşına dur demedikçe insanlar ölmeye devam edecek” pankartı açarak İsmet Paşa Caddesi’ne doğru yürüyüşe geçtikleri sırada polis kitlenin önünü zırhlı araçlar ve TOMA’larla kesti.

Polisin yürüyüşe izin vermemesi üzerine kitle de “Savaşa hayır, barış hemen şimdi” sloganıyla oturma eylemine başladı. Polis kitlenin oturma eylemi yapmasına da izin vermeyerek kitleye plastik mermi, tazyikli su ve biber gazı ile saldırdı. Saldırı sonucu, 15 yaşındaki bir çocuğun yüzüne gaz fişeği isabet etti. Eylemciler ise, polis saldırısına karşı yollara barikat kurarak direnişe geçti. GÜNCEL


GUNCEL

06

25 Ağustos 2015

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Başkan olamayan babanın sonbaharı Ve cellat uyandı yatağında bir gece.

Aslında önce iyi başlamıştı rüyası, sonra tam bir kâbusa dönmüştü, irkilmişti. Rüyada geçen günkü şehit cenazesindeki halindeydi. Hani, utanmadan elini bayrak sarılı genç bir fidanın tabutuna koyduğu o fotoğraf vardı ya. Dünyanın en utanç verici bu görüntüsünden tabi ki kendisi zerre kadar utanç duymuyor, bilakis tam kendiyle “ne kadar güçlüyüm, güzelim, akıllıyım” diye gurur duyuyor iken birden tablo değişiyor, başkalaşıyordu. Tabut aynı tabuttu ama başında bu sefer “haşmetli” kendisi yoktu, üniformalı bir başka adam büyük bir acı ile soru soruyordu “neden”? Aslında bu soruyu daha önce de çooook duymuştu, acılı emekçiler sorardı genelde böyle. İşçi ölümlerinde, genç ölümlerinde, ayaklarında kara lastik olanlar hallerine bakmadan bir de soru sorardı. Demek ki kim bilir “Alevi miydiler?” , çocukları “terörist miydi” artık ne ? Ne yapsa elbet bir nedeni bulunan “haşmetliye” -hatta bizzat kendi yaptıklarının ardından anayasasını bile çıkarttırabilecek olan birine – teslim olmaları gerekirken, güvenmemek ne demekti? Bu yüzden ya “Alevi” ya “teröristtiler”, kesin. Ha, bu sırada başbakanı Alevi kanaat önderleriyle de açılım yapıyordu, olsun. Memlekette nasıl olsa açılımlar, asıl kime lazım iseler, onlarsız yapılırlardı, gelenekti bu: “Alevisiz Alevi açılımı, Kürt’süz Kürt açılımı, hatta kadınsız kadın açılımı gibi yeni denemeler de vardı. Neyse, “terörist” de olabilir bu mezarda yatan, elinde molotof vardır, mezara demir bilye konmuştur diye düşünürken tam, Ali’nin elinde bilye değil tüfek olduğunu, üzerine asker üniforması giydiğini görüyor. Allah Allah, bu çocuğun eline bunları kim verdi? Başında duran ve sorusuyla bütün ülkeyi deprem gibi sallayan ağabeyi de üniformalı üstelik? Kabus devam ediyordu, cellat ne oluyor anlamaya çalışarak telefonlara sarıldı. “Bu yarbay derhal soruşturulsun” dedi. Bunu ona teslim olmuş yandaşları bile fazla buldu, yarbay hakkında “araştırma” yapıyoruz dediler.

Sivil darbe, askeri darbeye döndü

Erdoğan artık sivil darbeyi bıraktı, askeri darbeye de elini attı. Günlerdir gerginliğin devam ettiği Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Orman, Yeşildere, Mezarlık ve Dize mahallerine tanklarla saldırı düzenlendi. Orman mahallesine bir hava topu ateş edildi ve toplam 12 ilde 111 bölgeye girmek yasaklandı. güncel onur toper

Erdoğan iç savaşı artık tanklarla ve havan toplarıyla yürütmeye başladı. Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Orman, Yeşildere, Mezarlık ve Dize mahallerine tanklarla saldırı düzenlendi. Çok sayıda zırhlı araçlarla ile mahalleye girmeye çalışan polis ve askerlere özel harekat timleri de öncülük etti. Öte yandan İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan Orman Mahallesi’ne bir havan atışının yapıldığı belirtildi. Havan topunun bir evin önüne isabet etmesi sonucu evde hasar meydana gelirken, çevrede bulunan yurttaşlar ise patlamadan şans eseri kurtuldu. HDP’nin yüksek oy aldığı birçok 12 ilde 111 bölgeye giriş yasak Sadece Yüksekova’daki tank- yere giriş yasaklanmış durumda. lar değil, aynı zamanda bugün OHAL ilan edilen bu bölgelerde, Ardahan: Göle ilçesinde 24 ayrı nokta, 21 Ağustos-4 Eylül tarihleri arasında bu kapsama alındı. Ağrı: Ağrı Dağı ve Tendürek Dağı’nda 2-15 Ağustos tarihleri arasında ‘özel güvenlik bölgesi’ ilan edildi. Sürenin dolması üzerine 19 Ağustos’tan itibaren yine 15 gün süreyle uzatıldı. Kars: Kağızman ilçesinin Çemçe-Madur bölgesinde 4-19 Ağustos tarihleri arasında bu uygulama hayata geçirildi. Valilik

bu bölgeler için dolan süreyi 15 gün daha uzattı. Erzurum: Şenkaya ilçesinde 30 ayrı bölgeye 29 Ağustos tarihine kadar girmek yasak. Diyarbakır: Silvan ilçesindeki toplam 19 bölge; Dicle ilçesindeki 2 bölge 5 Eylül’e kadar yasaklı bölgeler arasında yer alacak. Yine Lice ilçesinde Gökçe-Gömeç bölgesi de 3 Eylül’e kadar bu kapsamda olacak. Tunceli: Tunceli’de 4-19 Ağustos tarihleri arasında geçici gü-

Bakanlar Kurulu kararı ya da ge- gibi sürelerle giriş yasağı ilan edicikmesinde sakınca bulunan hal- lebiliyor. Süresi dolanlar da yine lerde vali kararıyla 12 gün ila 6 ay uzatılabiliyor. O yerler şu şekilde: venlik bölgesi uygulanan 11 bölge, 4 Eylül’e kadar yasaklandı. Mardin: Nusaybin ilçesindeki bir ok mevkii 4 Eylül’e kadar bu yasak kapsamında olacak. Şırnak: Merkeze bağlı 4 bölge, 16 Haziran-16 Eylül tarihleri arasında geçici güvenlikli bölgeler arasında yer aldı. Siirt: Pervari ilçesindeki Yazlıca Dağı ve Yassı Dağ bölgesi 31 Aralık 2015 tarihine kadar bu kapsamda bulunuyor.

Van: Çaldıran ilçesindeki Tendürek Dağı bölgesine sivillerin girmesi 29 Ağustos’a kadar yasaklandı. Hakkâri: Çukurca’da 27 Ağustos’a kadar bir bölge yasak, Yüksekova’da 3 bölge 5 Eylül’e kadar yasak. Gaziantep: İslahiye ilçesi bu kapsama alındı. Tahtaköprü Hudut Karakolu ile Höyük Hudut Karakolu arasındaki bölgelerde bu uygulama 4 Eylül’e kadar devam edecek.

* Şimdi, sorusuyla bugünlerin en büyük kırılmasını yaratan şehit Ali Alkan’ın ağabeyi hakkında soruşturma açmışlar. Açsınlar, Türkiye’nin milyonları, doğruları söyleyen Yarbay Alkan’ın ve bütün ailesinin arkasındadır. Şimdi AKP’liler şehit cenazelerinde neden “vatan sağolsun denmiyor?”’ diye o uyduruk anket şirketlerine anket yaptırtıyorlarmış. Yaptırtsınlar, boylarının ölçüsünü alsınlar. Uyduruk olmayan anket firmalarının sonuçlarına göre, bugün an itibarıyla toplumun yüzde yetmişi “çözüm süreci devam etsin” diyor. Şu evde zor tutulan yüzde ellinin de epeyce bir oranı barış istiyormuş demek ki. Şimdi erken seçim kararı resmi gazetede yayınlanmış. Yayınlansın, bu şartlarda Erdoğan ve AKP kesinlikle oy kaybediyor, seçimde 7 Haziran’dan daha beter olacaklar. * Umutsuzluk kolay bu devirde. Hala her sabah, aslında 7 Haziran’da defettiğimiz kâbusa uyanıyor olunca, “boşuna mı oy verdik?” diye soruyorsun. Normaldir. Ama emin ol, eğer bir mücadele can meselesi üzerine yürüyor ise, söz konusu olan “yaşam hakkı” ise “yaşamak” tarafını savunan mutlaka kazanacaktır. Savaşı ve ölümü savunanlar hiç daimi olamadılar ama barışı ve insanlığın mutluluğunu savunanlar asla unutulmadılar. Hiçbir savaş kalıcı olmadı ama barış kalıcı olabildi. Çünkü insanlık, kendi türdeş varlığını eninde sonunda savunur. Ve cellat uyandı yatağında bir gece, “Tanrım” dedi “Bu ne zor bilmece: Öldürdükçe çoğalıyor adamlar Ben tükenmekteyim öldürdükçe gulsumkav@gmail.com

Artvin’de sel değil, rant 9 canı aldı Artvin’de yağış sonucu oluşan sel, daha önce uzun zamandır rastlanmayan bir felakete yol açtı. Yağış sonucu Artvin’de metrekareye 255 kg yağış düştü. 9 vatandaş hayatını kaybetti, 2 kişi kayıp, 17 yaralı var. Samsun’dan gelen arama ekipleri, sahil güvenlik arama ekipleri, AFAD ekipleri seferber oldu fakat yağış sürdükçe tehlike artıyor. Aşırı rüzgâr sebebiyle görüş mesafesi azaldığı için arama çalışmaları güçlükle sürdürüldü. Hopa’ya bağlı mahalle ve köy yolları toprak kayması nedeniyle kapanırken, bazı vatandaşlar yaya olarak evlerine gitmeye çalıştı. Öte yandan, elektrik direklerinin devrilmesi sonucu ilçe genelinde kesintiler yaşanırken, köy yollarındaki köprülerin büyük zarar gördüğü öğrenildi. Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Mert Güvenç, konu ile ilgili hemen açıklama yaptı. Bölgede yapılan HES’lere vurgu yapan Güvenç, “Siz kafanıza göre derelerin önünü kesip suyu istediğiniz gibi yönlendirebileceğinizi mi sandınız? HES’lerden kurtulabilen sular ise Karadeniz otoyolunu geçip denize ulaşamıyor. Karadeniz’deki tahribat daha çok felakete gebe!” dedi. Yakın zamanda yine o bölgeden geçen Yeşil Yol, bölge halkının büyük tepkisine yol açmış, ancak yine de çalışmalara devam edilmişti. Artvin’de sel felaketi sonrası ilçelerin birçoğunda elektrik ve sula-

rın kesildiğini belirten bölge halkın çaresiz kaldıklarını ve ne yapacaklarını bilemediklerini dile getiriyor. Artvin Hopa’da selde etkilenen bir kişi , “Elektrik yok, su yok, ekmek yok; yardıma gelen yetkili de yok, çaresiz durumdayız” diyerek yetkililere tepki göstererek yardım istedi. 2000’e yakın HES projesi var Türkiye’nin dört bir yanında HES faaliyetleri sürüyor. Yaklaşık 2000 HES’in yöre halklarının direnişine rağmen yapılması planlanıyor. Bunlardan 24 tanesi Artvin’e yapılacak. Bazı tesislerin dere yatağı geçişlerini daha fazla kar elde etmek için tamamen değiştirdikleri bildiriliyor. Meslek odaları ve çevre dernekleri bu tesislerin taşkınlara sebep olacağını Artvin’de meydana gelen selden çok önce belirterek itiraz etmişlerdi. Ancak 9 kişinin ölümünden daha 15 gün önce Artvin, Tokat ve Amasya illerinde tesis edilecek hidroelektrik santrallerinin (HES) yapımı amacıyla çok sayıda parselin kamulaştırılmasına ilişkin karar Bakanlar Kurulu’nca onaylanarak Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre Kaçkar dağlarının eteklerinde, Artvin’in Yusufeli ilçesi sınırları içinde yapılacak HES için Yüncüler Köyü’nde üç parsel kamulaştırılacak. Yayımlanan bu Bakanlar Kurulu kararıyla yapımı planlanan üç ayrı HES için toplamda 52 parselin kamulaştırılmasına vize verilmiş oldu. GÜNCEL

Sel felaketi değil HES yapımı için yatağı değiştirilen, tahrip edilen dereler Artvin’de 9 can aldı.


EKONOMI

07 Financial Times: Lirada değer kaybı sürebilir

25 Ağustos 2015

Ekonomi Bakanı Zeybekçi: “Kriz gelmez... Allah aşkına ben söylüyorum” dedi

Emin misin?

Doların tarihi bir rekor kırarak 3 TL’yi gördüğü şu günlerde ekonomideki tüm olumsuzluklar zincirleme geliyor. “Kriz” tartışması ise yeniden gündemde

ekonomi fatma çakır

Financial Times gazetesi, Erdoğan’ın erken seçime hazırlanılması yönündeki açıklamalarının ardından ‘siyasi belirsizlik’ ve çatışmalar sebebiyle liranın yine değer kaybettiğini ve yeni dip seviyelere doğru indiğine işaret etti. Liradaki dalgalanmanın geçen hafta başladığını, çatışmalar ve siyasi belirsizliğin gölgesinde, para birimi üzerindeki baskının gelecek ayki Merkez Bankası toplantısına kadar devam etmesinin beklendiğini ifade eden gazete, Merkez Bankası’nın gelecek ay faiz artırımına gitmesinin ise kaçınılmaz bir durum olduğu yorumunu yaptı. EKONOMİ

Dünya çöküşe doğru gidiyor

lasın e mi? Kendi kendinin krizinde kalasın da kefen parasını bulamayaPiyasalardaki kötü gidişat ne- sın” dedi. Daha önce de liranın dedeniyle ‘kriz’ tartışması top- ğer kaybetmesinin tamamen spekülumda ve kamuoyunda sıkça yer alma- latif olduğunu savunan ve piyasanın ya başlandı. Ekonomi Bakanı Nihat kendi yolunu bulacağını öne süren Zeybekçi ise öyle bir açıklama yaptı Zeybekçi İzmir’deki bir toplantıda ki adeta toplumun yüreğine su serpti! da benzer bir açıklama yaptı.

sebeptir” diyerek bilim dışı açıklamalar yapan Erdoğan’dan, somut verilerle konuşanlara beddua eden Zeybekçi’ye kadar AKP ekonomiyi tamamen tozpembe göstermeye çalışsa da piyasalar çok daha farklı şeyler söylüyor. Şimdi son süreçte yaşanan gelişmelere bakarak ekonomik “Allah aşkına ben söylüyorum.” Topluma güven vermiyorsun kriz var mı yok mu, krizi orEkonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Dolar, enflasyon, ihracat, işsizlik… taya çıkaran sebepler ve sonuçlar Sarıyer’de 11 milyon dolara aldığı oranları tüm verilerle somut olarak nelerdir, Türkiye’deki piyalıyı açıkladı ve ekonomik krizin ortadayken başta Cumhurbaşkanı ve yasaların durumu gelmeyeceğini “Türkiye büyük güç- Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin nedir? hep lü bir ülke. Vay şu olmazsa kriz gelir. açıklamaları hiçbir temele dayanmı- b i r l i k t e Gelmez arkadaşlar. Allah aşkına ben yor. Nihat Zeybekçi sadece kendisi- karar vene güvenilmesini topluma teminat relim. söylüyorum.” sözleriyle iddia etti. olarak gösterirken, tek çözüm yolu “Krizlerde kalasın e mi?” olarak da AKP’nin iktidar olması Ayrıca “Ülkede kriz var” diyenlere gerektiğini söylüyor. beddua eden Zeybekci, “Doların artışıyla ilgili bir gerekçe yok. Bana AKP’nin bilim dışı ekonomi televizyon ekranlarında konuşan kriz efsaneleri tellalları bir tane gerekçe söylesinler. Oysa ki aylar öncesinden Merkez İlla ’kriz çıkacak’ diyor. Krizlerde ka- Bankası’na “faizleri indirin, faiz

Ekonomik kriz nedir?

İngiliz Financial Times gazetesi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin acil kamu harcamalarını artırması gerektiğini aksi halde piyasalardaki kötü gidişin çöküşe neden olabileceğini yazdı. Financial Times, “Dünya gelişen piyasalardaki çöküşten korkmalı” başlığı ile verdiği yazıda, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişen piyasalardan para çıkışının geldiği noktayı değerlendirdi. Gazete, gelişen ülkelerin para birimindeki değer kaybı, ithalatta ve yatırımlarında oluşan azalma şeklinde gelişen tehlikeli bir döngüye girdiğini belirtti.EKONOMİ

Bibergazı Türkiye’de üretilecek

Öncelikle kriz, kapitalist sistemin ayrılmaz bir parçasıdır. Elbette kapitalizm öncesi de krizler vardı; ancak bunlar üretim yetersizliğinden kaynaklanırdı. Kapitalizmde ise aşırı üretim krizleri olmaktadır. ‘Kriz’ kelimesini açıklarken bununla birlikte ‘Resesyon’ ve ‘depresyon’ terimlerini de açıklamakta fayda var. “Krizle” eş anlamlı da kullanılan ‘Resesyon’ (durgunluk) ekonomik faaliyetin zayıf şiddette ve kısa süreli olarak büzülüp kasılmasıdır. Eğer alçalma şiddetli ve uzayıcı nitelikte ise ve eğer çok daha vahim bir görünümde ise,

o zaman kriz söz konusudur. Buna karşılık ekonomik faaliyet daha önce ulaşılmış olan düzeye nispetle oldukça uzun bir süre düşük bir düzeyde kalıyorsa, bu durum da depresyon olarak tanımlanmaktadır. Krizin sonuçlarını ise; iflas eden firmalar, batan bankalar, hurdaya dönüşen fabrikalar, depolarda çürüyen mallar, insanlık için büyük kayıplar... Ayrıca iflaslar işsizliği, işsizlik de yoksulluğu körükler. Sermaye ve zenginlik daha az sayıda kişinin elinde toplanırken, yoksulların sayısı artar. Böylelikle toplumsal gerginlik ve direnişler de sahneye çıkar.

Türkiye’de ekonomik kriz

Genel itibariyle krizin sebeplerini ve sonuçlarını bu şekilde açıklarken Türkiye’deki gelişmelere baktığımızda Nihat Zeybekçi’ye güvenmeli miyiz? Hep birlikte görelim. Öncelikle bir ekonomik krizin en iyi göstergesi işsizliktir. Türkiye’de son rakamlara baktığımızda kriz dönemlerini bile geride bıraktı. Özellikle işsizlerin birçoğu gençlerden oluşuyor. Gıda enflasyonu son 12 yılın rekorunu kırdı. Emekçi halkın bütçesinde en çok yer kaplayan çarşı pazar fiyatları tüm dünyada en düşük seviyeyi görürken Türkiye’de tam

aksine fırladı. İhracat düştü. İktidarı boyunca sanayi ve tarımsal yatırımları kenara iten AKP’nin sadece ranta, inşaata, lüks konut, AVM.. gibi yerlere yatırım yapması sonucu ülkede reel üretim yok edildi. Kişi başına gelir hızla gerileyerek 10 bin dolardan sekiz bin dolara düştü. Temmuzda kurulan şirket sayısı yüzde 19.22 azaldı. Yani Nihat Zeybekçi’nin çizmeye çalıştığı tablodan çok daha farklı bir tabloyla karşı karşıyayız. O yüzden Nihat Zeybekçi’ye sormak gerekir, Hani Kriz yoktu?

Kriz senaryosu değil, gerçekler Türkiye’nin bu yıl 2 milyon adede yakın gaz fişeği ihraç ettiği Koreli biber gazı üreticisi DaeKwang, ihracat izni iptal edilince Türkiye’de üretim yapmak için kolları sıvadı. DaeKwang, polise verilen geniş yetkiler, artan siyasi belirsizlik ortamı ve iç savaş nedeniyle giderek daha cazip bir pazar haline gelen Türkiye’yi kaybetmek istemiyor. Sene başında DaeKwang’ın lisansı olmadığı halde barut ürettiği ve yasadışı yollarla ithalat ve depolama yaptığı belgelenmiş, bunun üzerine açılan soruşturma sonucu şirketin ihracat izni askıya alınmıştı. EKONOMİ

Öğrenciler dikkat! Borçlu çıkabilirsiniz

Dolar geçen perşembe günü AKP ile CHP arasında koalisyon görüşmelerinin bittiği gün 2.82 seviyesinden 8 gün içinde erken seçim ve çatışmaların artması ve artan belirsizlikler nedeniyle 3 TL’yi gördü. Aradan geçen 8 günde dolar 18 kuruş artmış oldu. Dolarda gelen seviyenin ekonomide yaratacağı tahribat ise korkutuyor. Dövizdeki artışın etkisini, yurttaştan, esnafa, sanayiciye çalışana kadar herkes hissedecek. Dövizdeki artış özellikle enflasyon, faizler ve büyüme üzerinde olumsuz etki yaratacak. Büyüme ve yatırım yapılmayacağı için işsizlik artacak. Tüketici güveni dibe vurdu TÜİK ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliğiyle yürütülen anket sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, ağustosta geçen aya göre yüzde 3,6 geriledi. Temmuzda 64,66

olan endeks, bu ay 62,35 oldu. Bu azalış, gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durumunun daha iyi olacağını bekleyenlerin oranının azalmasından kaynaklandı. Genel ekonomik durum beklentisi azaldı. İşsiz sayısı beklentisi endeksi de aynı dönemde yüzde 0,6 azalarak ağustosta 63,48 değerine geriledi. Kurulan şirket sayısı yüzde 19.22 azaldı Kurulan şirket sayısında bir önceki aya göre yüzde 19,12, kooperatif sayısında yüzde 30,38 ve gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 25,89 azalış oldu. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) verilerine göre; kapanan şirket sayısı bir önceki aya göre yüzde 2,46, kooperatif sayısı yüzde 40,63 ve gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 20,04 arttı. EKONOMİ

Milli gelir 9 yılın gerisinde

Okul harçlığı için 1 Ocak 2012- 18 Nisan 2014 arasında ayın bir bölümünde çalışan 18 yaşından küçükler ya da 25 yaşından küçük üniversite öğrencilerine ayın geri kalanı için de GSS prim borcu çıkarılıyor. 2014’te part time çalışanların prim zorunluluğu kalktığı için borç çıkmıyor ancak öncesi kötü sürprizlere neden oluyor. 1 Ocak 2012 tarihi ile 18 Nisan 2014 tarihleri arasında, ailesine yük olmamak amacıyla harçlıklarını çıkarmak için ayda birkaç gün çalışan gençlerden, çalışmadıkları günler için de GSS primi ödemeleri isteniyor. EKONOMİ

2014 sonunda 800 milyar dolar olan Türkiye’nin gayri safi milli hasılası, doların 3 lirayı görmesiyle 594 milyar dolara geriledi. Bu gelişme, kişi başına düşen milli geliri de 1 Ocak 2015’ten bu yana 10 bin 404 dolardan 7 bin 714 dolara çekti. Böylece AKP’nin koalisyon yapmak istememesi, erken seçim dayatması ve iç savaşın etkisiyle vatandaşın ortalama geliri yıllık bazda yaklaşık 2 bin 700 dolar eridi. Bu süreçte en çok zarar eden, asgari ücretliler

oldu. Nitekim 1 Ocak 2015’te 949 lira olan ve 406 dolara tekabül eden asgari ücretli maaşı ise 333,3 dolara geriledi. Bu ise 5 milyon asgari ücretlinin maaşının 1 Ocak’tan bu yana yaklaşık 215 lira eridiği anlamına geliyor. Türkiye’de TÜİK’e göre 27 milyon 72 bin kişi çalışıyor. Bu çalışanların ortalama net maaşı ise 1.853 TL olarak hesaplanıyor. Yani Türkiye’de çalışan bir vatandaşın ortalama kaybı yılbaşından bu yana 520 lirayı aştı. EKONOMİ


KADIN

08 Melih Gökçek’ten seviyesiz söylemler

Sanatçı Sıla Gençoğlu, Twitter üzerinde şehit haberleriyle ilgili “Bu cinayete suç ortaklığı etmek istemiyorum. Hiç kimselere “Başın sağolsun, vatan sağolsun” demek istemiyorum.” mesajı yayınlamıştı. Sarayın savaşına çanak tutmayan bu mesaja karşılık, Ankara Belediye Başkanı İ.Melih Gökçek, twitterda “Sıla, biz de bu ülkede senin gibi kadınlar yaşadığı için utanıyoruz.” mesajını yayınladı. Gökçek’in cinsiyetçi söylemine karşılık eleştiriler büyürken #SılaYalnızDeğildir tagi TT oldu; ”Gökçek, asıl senin başkan olmandan utanıyoruz” mesajları yağdı. KADIN

25 Ağustos 2015

Kadın yürüyüşleri devam ediyor

Kadınları ve barışı feda etmeyeceğiz

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Özgecan Yasası için farklı illerdeki yürüyüşlerini sürdürüyor. Geçtiğimiz hafta İstanbul, Eskişehir için çağrısı yapılan yürüyüşün Eskişehir ayağı 21 Ağustos Cuma günü, İstanbul ayağı ise 22 Ağustos Cumartesi günü İstiklal Caddesi’nde,gerçekleşti.

Arınç’a “Bir Erkek Olarak Sus!”

Star Tv’de yayınlanan Kiralık Aşk dizisinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a gönderme yapıldı. Bülent Arınç’ın meclis kürsüsünden HDP’li kadın milletvekiline ‘Bir kadın olarak sus!’ demesinin ardından sosyal medyadan birçok tepki gelmişti. Sivil toplum kuruluşları, kadın platformları “Susmayacağız” diyerek protestolar düzenlemişti Arınç’ı kınamıştı.. Kiralık Aşk dizisinin bir sahnesinde de Arınç’ın sözleri ele alındı. Söz konusu sahnede dizinin başrol oyuncusu Defne , çok konuşan Vedat karakterine, “Bir erkek olarak sus!” diye tepki gösterdi. KADIN

Medya desteği nihayet bakanlığı harekete geçirdi

Diken’de ‘Yeni bir kadın cinayetine beş var‘ haberinde A.U., eski eşinden şiddet görerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na başvurduğunu ve bir destek alamadığını belirtmişti. Konuyla ilgili, bakanlığın Hukuk Müşaviri Nur Yılmazlar , A.U.’nun dilekçeyle başvurması üzerine davaya müdahil olacaklarını belirtti. Yılmazlar, A.U.’nun aile içi şiddet birimine başvurması ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı aramasına rağmen işlem yapılmadığı sorusunu ise “Polis karakollarındaki aile içi şiddeti izleme birimleri bizden bağımsız.” diye yanıtladı. KADIN

Çöplükten çıkan kadın cinayeti

13 Ağustos’ta Şile çöplüğünde kolları ile deri parçaları bulunan kadının kimliği tespit edildi. Parmak izi incelemesi sonucu, kadının 1 çocuk annesi 35 yaşındaki Güneş K. olduğu belirlendi. 15 yaşındaki Y. ile annesi Güneş K., 11 Ağustos tarihinde Ümraniye’de durakta otobüs beklerken Y. köpeğine mama almak için Güneş K.’nın yanından ayrıldı. Kısa bir süre sonra durağa giden genç kız, annesini bulamadı. Bunun üzerine karakola 14 Ağustos’ta kayıp başvurusu yapılan kadının ailesi, şüphelendikleri 3 kişinin ismini polise bildirdi. KADIN

kadın yağmur derin

Eskişehir’de “Yaşam hakkımızı alacağız, kadın cinayetlerini durduracağız” sloganlarıyla Adalar’dan Hamamyolu’na yürüyen kadınlar, Hamamyolu’nda basın açıklaması yaptı. İstanbul’da Taksim Tünel’den Galatasaray Meydanı’na yürüyen yüzlerce kadın ellerinde “Kadınlar cinayete, halkları savaşa feda etmeyeceğiz” yazan siyah bir pankartta taşıdı.Yürüyüş boyunca “Kadınlar savaş istemiyor”, “Özgecan Yasasını kazanacağız” sloganları atıldı. Bülent Arınç’ın geçtiğimiz haftalarda meclisten yaptığı

“Bir kadın olarak sus” çıkışını da unutmayan kadınlar “Kadınlar asla susmayacak” sloganları attılar. Eylem Galatasaray Lisesi önünde yapılan açıklamalar ile son buldu. Siyasiler de Yasaya Destek Verdi Eylemde CHP milletvekilleri Selina Doğan ve Gülay Yedekçi yasa isteyen kadınlarla birlikte yürüdü. EHP Genel Başkanı Sibel Uzun , CHP Kadın Kolları, Erktolia’dan kadınlar, Antikapitalist Müslümanlar grubundan kadınlar, öldürülen Özgecan Aslan ve Deniz Aktaş’ın aileleri ve yaşam hakkını savunan yüzlerce kadın eyleme destek verdi. CHP Hatay millet-

vekili Hilmi Yarayıcı da bir erkek olarak kadınların yaşam hakkını savunduğunu ve eyleme destek vermek için yürüyüşte olduğunu belirtti. Eylem sonunda yapılan açıklamaların ana başlıkları şu şekilde: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav: Her gün Türk ve Kürt halkının evlatları ölmeye devam ediyor. Peki bu yangın yerinde kadınların payına ne düşüyor? Kadınların payına bitmeyen erkek şiddeti nedeniyle ölmek düşüyor. Biz bunu durduracağız. CHP Milletvekili Gülay Ye-

dekçi: “Özgecan Yasa teklifini verdiğim zamanda da şu anda da aynı hisler içerisindeyim. Kadınlarımız, çocuklarımız öldürülmesin. Çocuklara tecavüz edip öldüren, kadınları parça parça yaparak öldüren vahşi zihniyet artık iyi hal indiriminden yararlanamasın. Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun: “Bugün kadınlar olarak, kendimizi Türkiye’de var olan ve hepimizin reddettiği bu ölümlü süreci protesto ederek kadın cinayetlerini önümüze koyarak yürüdük. Bizler kadınlar olarak çok iyi biliyoruz ki bu ölümlü sürecin yegane müsebbibi başkan olmak isteyen Tayyip Erdoğan’dır.

Bir yasanın peşinde Kadın Hareketi Aslı Alkan Seçim sonrası belirsizlik ortamından savaş gündemine, gittikçe kötüleşen ekonomiden başkanlık çekişmesine uzanan bu sıkıntılı ortamda kadınlar Özgecan Yasası talepleriyle, bu karmaşanın içinde seslerini duyurmaya 21. yüzyıldaki teknoloji ve medeniyet seviyesi baz alındığında sorunların empatiyle, sağlıklı iletişim kanallarıyla çözülebileceğine inanmayanınız var mı? Elbette var. Çünkü insanoğlunun tamahkarlığı, güce duyduğu tutku, kibri, geçmişinden gelen yaraları ve bunların üstüne inşa ettiği nefret kuleleri hayatımızın, varoluşumuz nişanesi. Barış istiyoruz. Sorum şu; barışı -ne kadaristiyoruz? Barış için ne yaparız, ne

kadar sure yaparız, nelerden vazgeçeriz? Barış için ne kadar bedel ödemeye hazırız? Bu bakış açısını kendime rehber bildim. Tabi ki de her şey mükemmel gitmedi ama günün sonunda asla kendimi kötü hissetmedim. Çünkü bu yaklaşımın içinde adam akıllı düşünme, ayağını yorganına göre uzatma ve özen var. Hayat denen karmaşa bu inceliği hakediyor. Bir şey insan için değilse ne içindir?(yazar burada doğayı mevzudan ayırıyor) Soru sormak güzel ve kolay. Ama çözüm çetrefilli, zor, maliyetli. Kaytarmak için var gücümüzle çalışacağız. Tıpkı kararlı olmak için en az enerji gerektiren maddeyle bileşik yapan elektronlar gibi. Kolaya kaçmak doğamızda var. İşte bu varoluş ve koşul kısıtları altında kadınlar 22 Ağustos Cumartesi günü 19.30’da Tünel’de toplandı ve Galatasaray’a kadar yürüdü. Her yaştan kadının yer aldığı yürüyüş Özgecan Yasası talebini bir kez daha yineledi. Bir yandan

da halkların savaşa feda edilemeyeceğine de hazırladığı pankartla değindi. Bize yakışan ölümsüz çözümdür, bundan vazgeçmek kaldıramayacak bir yüktür. Sloganlarda ilerleyen kalabalık Bülent Arınç’ın yıllık cinsiyetçi çıkışlarını da ihmal etmedi. Zamanında kadının kahkahası ile iffeti arasında ilişki kurmuş Sayın Arınç, sosyolojik bir modellemeyle adeta literatüre girdi. Kendisini yakinen takip ediyoruz. Önümüzdeki günlerde Ankara ve İzmir’de de yürüyüşler olacak, haklı talebimiz için gerekli basıncı oluşturmaya devam edeceğiz. Bu vazifeyi kaybettiğimiz kadınlara borçluyuz, hayatta kalanlar için de sorumluluk taşıyoruz. Ve her kadını bu sorumluluğu paylaşmaya çağırıyoruz. Şöyle düşünelim, bir gün siz de evinize gitmek için bir dolmuşa bineceksiniz. Özgecan’ın yaşadıklarına ne kadar uzak olabilirsiniz? Velev ki uzaksınız, bu gerçeğe nasıl sırt çevireceksiniz? Kadın katillerine

indirimlerin verilmediği, gerekli yasal çerçeveye sahip bir hukukla bu cinayetlerin önü ciddi bir biçimde kesilebilir. Yükselişe geçmiş kadın cinayetleri eğrisi kırılabilir. Töre cinayetlerinde yapılan uygulamanın işe yaradığı istatistiksel olarak kanıtlandı. Aynı çalışma neden kadın cinayetleri için yapılmasın? Bu yasa hangi yasayı çiğniyor ya da hangisinin uygulanmasına engel oluyor? Bugüne kadar bu sorulara mantıklı bir cevap verilmedi. Talebimiz hala masada bekliyor. O yasa masada bekledikçe bizim nöbetimiz sürecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Dünya tarihi birçok kanlı, zorlu mücadeleye şahit oldu. Bu da sadece onlardan biri. Biz de bu yolu istediğimizi alarak tamamlayacağız. Kurtuluş yok tek başına, ya hep birlikte.


EMEK

09

25 Ağustos 2015

Ferhan Umruk

KÖSTEBEK

Paranoyak mıydık?

Psikolojide bireyin rahatsızlıklarından birinin tanısı paranoyaklıktır. Kişi herşeyden kuşku duyar ve insanların ona her an zarar vereceğini düşünür. Fakat çok bilinen bir söz de vardır. “Paranoyak olsan bile bu durum senin polis tarafından takip edilmediğin anlamına gelmez” Bu psikolojik rahatsızlığın semptomları veri alınıp, hakim zihniyetin, mahallenin aymazlığını arkasına alıp hareket eden tarafından gerçekten zarara uğrayanın bunu açıkça ifade etmesi, kolaylıkla paranoyaklık suçlamasına dönüşebilir. Zaten uyumsuzsundur. Mahallenin yerleşik kanaatlerini, ahlakını ve tabii ki çıkarlarını zedelemektesindir. O halde düzeltilmelisin, ikna olmuyorsa zor yoluyla. Ancak hatırlatmak gerekir ki, gerçekler devrimcidir ve gerçeği ifade eden de zülfü yare dokunacağından mahalle ve mahalleye teslim olanlar tarafından uyumsuz ilan edilecektir. Bir devrimci, mahallenin yerleşik kanatleriyle,böyle gelmiş böyle gider zihniyetinin sonucu kabullenilmiş ezilmişlikleriyle, mutsuzluklarıyla uyumlu olamaz, değiştirmeye çalışır. Bu anlamda devrimci uyumsuzdur. Bireyin dünyasından siyasi dünyaya doğruda benzer yaftalarla karşılaşılabilir. Şu yaşadığımız günler kanlı bir sürecin içine sürüklendiğimizi yüzümüze çarpmaktadır. Yine Türk ve Kürt gençleri yaşamlarını yitiriyorlar. Ekranlar cenaze merasimleriyle kaplanıyor. Peki, çatışmasızlık sürecini sonlandırıp, bu coğrafyanın kana bulanmasına sürükleyen kim? Onun, AKP ve fiili lideri Tayyip Erdoğan olduğu aşikar bir hakikat. AKP 2002 yılında iktidar olup, Avrupa Birliği ipine sarılarak askeri vesayet rejimini sona erdirme hamlesini ilan ettiğinde yalnızca kendi seçmeninden değil, liberallerden hatta sosyalistlerin bir bölümünden destek aldı. Doğrusu Kürt siyasi hareketi de AKP’nin bu söyleminden etkileniyordu. Özgür Gündem gazetesi yazarı Veysi Sarısözen bir AKP-HDP koalisyonundan da söz ediyordu yakın zamanlarda. Herşey adeta bir rüya gibiydi. Şimdi ana akım medyadan tasfiye edilen liberal köşe yazarları Türkiye’nin AB demokrasisi seviyesine ulaşacağını müjdelemekteydi. Buna içten bir biçimde inanmaktaydılar da. İşte AKP’nin çiçeği burnunda iktidar olduğu pembe tabloların baskın olduğu 2005 yılında kaleme aldığım makalede şunları söylemekteydim “Türkiye’nin üst sınıflarının laik veya islamcı veya değişik siyasi renkleri bu topraklar da yaşayan dinsel veya ulusal farklı kimliklere karşı bütünsel bir ittifakı sürdürmektedirler. Türkiye’nin muktedirlerinin ortak gelenekleri itibarıyla paradigmalarını Türk-Sünni kimliğini tüm topluma giydirmek üzere kurdukları gerçeğini tespit etmeden durumu anlayabilmek mümkün değildir.”* İşte herşey yolunda güzel güzel ilerlerken süreci kuşkuyla izleyen benim gibiler o zamanlar baskın kanaat tarafından paranoyaklık karalamasına maruz kalmaktaydık. Bizim gibiler paranoyak mıydık? Halbuki AKP’nin de bir üst sınıf temsilcisi olduğu sınıfsal tespitinden hareket eden bu analiz, onun da nihayetinde cumhuriyet paradigmasının takipçisi olmak zorunda olduğunu işaret etmekteydi. Marksist sınıf analizi yönteminin aydınlar zemininde itibar kaybettiği atmosferde onların bir kulağından girip öteki kulağından çıkmaktaydı bu uyarılar. Yanıldılar. Şimdi de sistem tarafından tasfiye edildiler. Artık iktidarın onlara ihtiyacı kalmamıştı. Bugün bundan 10 yıl evvel işaret ettiğim üst sınıfların bütünsel ittifakının resmi berrak bir biçimde zuhur etmiş bulunuyor. AKP savaşı başlatıyor. Erdoğan barış isteyen aydınları geçmişte 28 şubatçıların diliyle ihanetle suçlayarak karalıyor. Bakan Taner Yıldız savaşarak şehit olmak istediğini ilan ediyor. MHP iç savaş çağrısı yapıp, sıkı yönetim istiyor. CHP’nin neler söylediğini yayın organı Halk TV’den izleyip, şovenizmden geri kalmamak çabasını görmek mümkün. Doğu Perinçek’in Vatan Partisi’nin Yalova örgütünün yaşlı başlı üyelerinin savaşmak için asker olmak istediklerini beyan ettikleri gösteri traji-komik resmi gözler önüne seriyor. Manzara böyle, artık yanılma imkanı da tükenmiş durumda, bu bakımdan tüm ezilenlerin mücadelesinin başarıya ulaşmasının tek yolu olan kendi gücüne güvenmek ilkesi bir kez daha kendini dayatıyor. * Sosyalizmin Milliyetçilikle İmtihanı sy 173 Versus Yayınları

Soma davası görüldü

İşveren kadar devlet de suçlu emek MECİTCAN BOZKAN

Maden ocağında iş güvenliği önlemleri alınmadığından ve maden ocağı devlet tarafından denetlenmediği için 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan Soma Katliamı davasının 3. duruşması Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada 8’i tutuklu 45 sanık yargılandı. Güvenlik sorumlusu Erdem Canbaz’ın savunmasında; ocakta denetim yaptıklarını ancak tehlikeli bir durum olup olmadığını anlamak için yeterli uzmanlığa sahip olmadığını söyledi. Soma Holding patronu Can Gürkan da savunmasında yalan ifadelere devam etti. İşçilere ucuz üretim ve iş güvenliği açısından yetersiz maskeler verildiği kanıtlarla ortaya çıkarılmasına rağmen Gürkan, “faciadan önce 2500 maske aldık” dedi. Davaya, Soma Maden İşlet-

meleri Genel Müdürü Ramazan Doğru’nun ifadeleriyle devam edildi. Doğru, verdiği ifadelerde yeni maden ocağı açmak için AKP mitingine 3 bin işçi götürdüklerini itiraf etti. Eynez maden ocağında denetleme görevi bulunan Ertan Ersoy da hem bir kamu kurumu olan Türkiye Kömür İşletmeleri’nde hem de denetlediği madende çalıştığını söyledi. Katliamdan sonra inceleme yapan Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK)’nun faciaya ilişkin hazırladığı raporda dava dosyasına konuldu. Raporda, yeterli iş güvenliği ekipmanlarının sağlanmadığı, madende tehlike oluşturan unsurların onarılmadığı, işçilere iş güvenliği eğitimi verilmediği ortaya çıktı. SUÇLULAR belli Davada sanıklardan alınan ifadeler

Soma Katliamı davasının 3. duruşması Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davada sanıklardan alınan ifadeler ve raporlar 301 emekçiyi ölüme götüren işverenin önlemsizliklerini ve devletin denetimsizliğini ortaya çıkardı.

ve raporlar 301 emekçiyi ölüme götüren sebepleri ortaya çıkardı. Madendeki yetersiz güvenlik önlemleri ve devletin madenleri denetlememesi Soma’da olduğu gibi birçok şirkette işçilerin ölümüne neden olmaya devam ediyor. 12 yıllık AKP iktidarında, patronlar ve hükümet arasındaki yolsuzluk ilişkileri bu davada olduğu gibi birçok işçi ölümü davasında da ortaya çıkmıştı. AKP’nin bakanları, müfettişleri, 12 yıldır olduğu gibi patronların önlem almamasını, ucuz güvenlik ekipmanları kullanmasını göz ardı ettiler. Ocaktaki işçilerin öleceğini bile bile para vermemek için güvenlik önlemi almayan işverenler ne kadar suçluysa; o işyerini denetlemeyen, işverenler ceza almasın ve emekçileri daha fazla sömürebilsinler diye yasalar çıkartan devlet daha fazla suçludur. Bakanlığı döneminde 7 bin emekçinin öldüğü,

hak arayan işçilerin haklarının elinden alındığı Ölüm Bakanı Faruk Çelik suçludur, Soma’da 301 emekçi ölümüne “fıtrat” diyen Tayyip Erdoğan suçludur, maliyet artmasın diye işçiye bir baret bile almayan patronlar suçludur. Patronlar ve devlet; işçilerin emeğini sömürüp, ölümlerine neden olarak zenginliklerine zenginlik katıyorlar ancak işçiler ölmeye, sömürülmeye devam ettikçe baskıya ve sömürüye karşı olan insanların sayısı artacak. Her gün daha fazla kalabalıklaşarak karşılarına hesap sormak için dikilecekler, işte o gün emekçinin ölümüne neden olan, emekçinin evine bir lokma daha fazla ekmek sokmasına engel olan, ölen arkadaşları için hak arayan emekçiye tekme atanlar, tarih sahnesinden bir daha hatırlanmamak üzere yok olacaklar. Soma davası bunun önemli bir ayağı olarak sürüyor.

KESK’ten sadaka zammına karşı eylem çağrısı KESK İstanbul Şubeler Platformu, kamu emekçilerinin ücret zammı için görüşülen toplu iş sözleşmesi ve savaş bütçesine karşı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde eylem yaptı. Açıklamayı yapan KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse, hükümetin önerdiği 5+4 ve 3+3’lük zamların kabul edilemez olduğunu ve artırılması gerektiğini belirtti. Kamu-Sen ve Memur-Sen üyeleri ile sendika üyesi olmayan kamu emekçilerine de seslenen Köse, ortak eylem ve grev çağrı-

sında bulundu. Kamu emekçilerinin ücret ve çalışma koşullarındaki iyileştirme taleplerinin iktidar ve iktidar yandaşı Memur-Sen eliyle engellenmesine karşı çıkmaya çağıran Köse, “Mücadele etmezsek yüzdelik zamlarla, bunu da vergi dilimiyle kepçe olarak geri alınmak istenmektedir” dedi. KESK İstanbul Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Fadime Kavak da geçici savaş hükümetinin, toplu sözleşmeyi yandaşı Memur-Sen ile birlikte yönetme yetkisi olmadığını bir kez daha kanıtladığını ifade

etti. Kavak, Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın ve Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in, Ahmet Davutoğlu ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’le görüşerek kamu emekçilerinin haklarını peşkeş çektiklerini dile getirdi. “Hiç kimsenin bize enflasyon oranının altında sunacağı zamma ihtiyacımız yok” diyerek, tüm kamu emekçilerini ve emeklileri mücadeleyi yükseltmeye çağırdı. Geçtiğimiz yıllardan farklı bir durum gerçekleşmezken memura yine enflasyon karşısında eriyen oranlarda zam yapıldı. EMEK

HEMA maden işçisi grev kararı aldı

Bartın’ın Amasra ilçesi ve Zonguldak’ın Ereğli ilçesine bağlı Armutçuk beldesinde faaliyet gösteren HEMA enerjiye ait maden ocaklarında çalışan 500 işçi GMİS ile patron arasındaki toplusözleşme görüşmelerinden sonuç çıkmaması üzerine; grev kararı aldı. GMİS Genel Sekreteri Hakkı Arslan, anlaşma sağlanamaması halinde 2 Eylül’de greve çıkacaklarını bildirdi. Arslan, işçilere hitaben yaptığı konuşmada,“Şirketle yaptığımız son görüşmede yer altında

çalışan arkadaşlarımıza çift asgari ücret, sosyal yardım ve ondan sonra yüzde 6 zam istedik. Saat 12.00’ye kadar bize tekrar masaya oturup oturmayacaklarını söyleyeceklerdi, fakat şu ana kadar bir gelişme yok. Onun için biz de greve gitme kararı aldık. Bu kararımızı şirkete resmi yollardan tebliğ edeceğiz. Yasal süre içerisinde bir gelişme olmazsa 2 Eylül çarşamba günü grevimiz başlamış olacak.” diye konuştu. HEMA işçisi haklaırnı alana kadar mücadele etmekte kararlı. EMEK


EMEK

10

25 Ağustos 2015

Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Bizler beğendik Büyük insanlık kötülüklere karşı hep direndi. Ve kazandı. İnsanlığın belki de tek elması. Camı yalnızca elmas keser. Tarihsellik ve diyalektik bilinci için insanlığın çok kıymetli buluşcusu Marks’a selam olsun. Bu bilimsellik ışığından hiç vazgeçmeyen uygulayıcısı Lenin’e de minnettarız. Gün oldu, devran döndü ve halk hesap sordu. Muhataplar tahmin ettiğiniz şahıslar; Artık cumhurun başkanı sıfatını asla taşıyamayacak kadar pespaye olan Erdoğan. Başbakan olmayan ama bir oyun çocuğu olan ve her yaptığı saçmalığı oyun sanan çocuk Davutoğlu. Koca koca yaşa-başa sahip fakat memleketin yüz karası AKP milletvekilleri. Yıllarca faşizmden beslenen, ortalık biraz durulunca yeniden hortlatmaya kalkışan Bahçeli. *** AKP’nin iç savaşını yeterli görmeyip, askerin iç savaşı yönetmesini arzulayan Bahçeli, sıkıyönetim istiyor. Çözüm sürecinde ölümler durmuştu. AKP, yeniden başlattı, MHP bu durumdan hiç haz etmiyor, daha çok asker ölsün Türkün gücü görülsün hayali kuruyor. Barış istemiyor. Ağzı ile söylüyor, çözüm süreci bitsin. Meali, cenazeler gelmeye devam etsin, ne var ki, Türk değil miyiz, Türkiye vatandaşı ne demek, Türk vatandaşı, attırmayın tepemin tasını demecini açın okuyun, Oktay Vural yaptı. Davutoğlu da çok cibilliyetsizmiş hakikaten. Milletin gözünün önünde olan olayları hiç öyle değilmiş gibi televizyonlardan kendinin bile yabancılaştığı tuhaf seslerle anlatıyor ya insanın midesi kaldırmıyor. Neymiş efendim, HDP’ye mahkum ettikleri için CHP ve MHP’ye teessüflerini bildiriyormuş. Neresinden tutsan elinde kalıyor. Ne CHP’nin ne de MHP’nin koalisyon önerilerini kabul etmedin. Senin fikirleri varsa onların da var. Olmaz memleketin en akıllısı, en uzun boylusu, en iyi top oynayanı, en peygamber ayarında olanı Erdoğan varken haşa kim şirk koşabilir, Allah’ın izniyle hepsini tek geçer. Çocuklar bile otoriteden hem korkar hem bildiğini yapmaktan asla vaz geçmez. Hanidiyse Erdoğan’a rahmet okutacak, bu kadar yapış yapış cellat aşkı da olmaz ki be kardeşim? *** Tekrar seçim demeyi tercih ediyormuş, Erdoğan. Niye, aklınız başına geldi mi, diyebilmek için. Tekrar edilsin ki seçimler aynı hatalar bir daha tekrarlanmasın, akıllı- uslu seçimimizi yapalım, AKP’ yi tek başına hükümet eyleyelim, Erdoğan’ da başımıza başkan edelim. Bu da bir fikirdi ama millet AKP’ yi hükümet yapmadı, olmadı, napalm, bizim suçumuz ne bu seçimlerde. Yine yapıldığında yine AKP hükümet olamayacak ve yine insanlar kendi bildikleri gibi yapacaklar. Erdoğan valla öyle olacak büyük ihtimal senin AKP oy kaybedecek. Bu da bir fikir ama seçimlere kadar sağ kalırsak tabii. Konuştuğumuz şey “ne demek yeniden seçim” değil, ölmez de sağ kalırsak seçimlerde olur, demek oluyor.. Halimize bakar mısınız, ağız tadıyla mücadele bile edemiyorsun, adam askerleri savaşa sürüyor, bizleri ölümle terbiye etmeyi düşünüyor. *** Yarbay, kardeşinin tabutu başında barış isteyen, bu ölümlerin Erdoğan’ın yüzünden olduğunu söyleyince yer yerinden oynadı. Bizim memlekette askerin 12 Eylül darbesinden sonra savaşa karşı çıkmaları, istifa etmeleri pek olmadı. Asker rütbeli birinin hele de neden şimdi savaş başladı demesini Bahçeli, Davutoğlu, Erdoğan yadırgadı. Televizyoncular, facebookcular, twittercılar, solcular, Kürtler, Türkler, yani bizler çok beğendik. Yarbay gibi düşünüyoruz. Şimdi Yarbayın elmas gibi laflarını, halka hesap vermeleri için eyleme geçirme zamanı. fadiktemizyurek@gmail.com

Kamu emekçilerine sefalet zammı Hükümet ile memur sendikaları arasında yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sonuçlandı. 2016 yılının ilk 6 ayında yüzde 6, ikinci 6 ayda yüzde 5 olmak üzere yüzde 11.3 zam olacak. 2017 için ise ilk 6 ay için yüzde 3 ikinci 6 ay için de yüzde 4 zam yapılacak. Bu zam enflasyon oranının da altında kalıp emekçilere sefalet koşullarını dayatmıştır. emek SILA GEMİCİOĞLU

İsmail Koncuk, Memur-Sen ile hükümet arasında imzalanan sözleşmeye itirazlarını dile getirmek istediler. Bakan Çelik, konfederasyon başkanlarının sözünü keserek “Burası müzakere yeri değil. Mutabakatın ilanı için buradayız. Açıklama yapacaksanız dışarıda yapın” dedi. Tepkiler sürerken en çok üyeye sahip konfederasyon olarak Kamu Çalışanları Heyeti adına Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, hükümet adına da Bakan Faruk Çelik sözleşmeyi imzaladı.

Kamu emekçilerinin önümüzdeki iki yıl geçerli olacak mali ve sosyal haklarını düzenleyen toplusözleşme görüşmelerinde yasanın öngördüğü son günde imzalar atıldı. Çalışma ve Soysal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleşen toplantıda konuşan Bakan Faruk Çelik ilk yıl için altı aylık dönemlerde ücretler yüzde 6 ve yüzde 5, kümülatif olarak yüzde 11.3 artış konusunda anlaşmaya vardıklarını bildirdi. İkinci yıl için ise altı aylık dönemlerde yüzde 3 ve yüzde 4 maaş zammı 4/C’lilerle ilgili düzenleme yok Emekçilere yapılacak zam oranı yapılacağını belirtti. üzerinden yürüyen toplu sözleşme KESK ve Kamu-Sen temsilcilerine görüşmelerinde kadrolaşma, ücret söz hakkı tanınmadı adaletsizliği, kadrosuz sözleşmeliKESK Eş Genel Başkanı Lami Öz- taşeron çalışma, mobbing gibi hak gen ve Kamu-Sen Genel Başkanı kayıplarının hiçbiri gündeme ge-

tirilmedi. Öte yandan 4/C’liler ile ilgili önce sözleşme, sonra da kadro için çalışma yapacaklarını söylediklerini belirten Koncuk, “Daha ne yapacaklarını kendileri de bilmiyorlar. Hükümet Tekel eylemlerinden beri 4/C’lilere husumet beslemiş. Ne zaman, nasıl bir düzenleme yapacaklar? 4/B’lilere ne olacak bunlar belli değil” dedi. Bakan memnun emekçiler öfkeli Bakan Faruk Çelik “Sürecin anlaşmayla sonuçlandığını açıklamaktan memnuniyet duyuyorum” dedi. Buna karşın Özgen, Memur-Sen Ali Yalçın’ın TİS taleplerinin çok altında bir sözleşmeye imza atmasına tepki göstererek, “ Yüzde 11’e, yüzde 7’ye imza atmaya ‘tarihi bir kazanım’ dersen sadece kendini kandırırsın. Kamu emekçilerini,

bizi kandıramazsın. Emeklinin ve memurun hakkı kul hakkıdır. Siz kul hakkını peşkeş çektiniz.” diye konuştu. KESK’ten eylem çağrısı Geçtiğimiz aylarda metal işçilerinin toplu sözleşmelerine karşı yaptığı kitlesel grevleri hatırlatan ve kamu emekçilerine ortak eylem çağrısı yapan Özgen, “İşbirliği ile bizim haklarımızı peşkeş çekemezler. Ağustos ayının başından beri yaptığımız tüm talepler hala ortadadır. Yandaş konfederasyon haklarımızı satmıştır. Aynı metal işçileri gibi toplu sözleşmeyi işlevsiz hale getirelim. Bunun mücadelesini verelim. Memur-Sen yalan ve manipülasyon ile bu sözleşmeye ‘kazanım’ desin. Tekrar ifade ediyoruz; bu ‘satış sözleşmesi’ni kabul etmiyoruz” dedi.

Balcalı’da oturma eylemi sürüyor Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesinde işten atılan Dev Sağlık-İş Genel Merkez Örgütlenme Daire Başkanı Mustafa Hotlar’ın işe alınması için cuma günü başlatılan oturma eylemi devam ediyor. Poliklinik önündeki merdivenlerde yapılan eyleme SES üyesi emekçiler de destek veriyor. Ücretlerinin aylarca geç yatırılması nedeniyle eylem yaptıkları için Hotlar’ın işten atılmasının haksız olduğunu söyleyen SES, Adana Tabip Odası ve Dev Sağlık-İş yöneticilerinden oluşan heyet, Başhekimle

görüşmüştü. Başhekimin işten atma ile kendilerinin ilgisi bulunmadığını, taşeronun işten çıkardığını söylediğini aktaran Dev Sağlık-İş Çukurova Bölge Şubesi Başkanı Hüseyin Türkmen “Biz hastanedeki tüm personel ile Başhekimliğin ilgilendiğini biliyoruz. Muhatabımız Başhekimliktir, taşeron firmayı muhatap almıyoruz” dedi. Görüşmeden olumlu bir sonuç alamadıklarını dile getiren Türkmen, Genel Merkez Yöneticileri olan Mustafa Hotlar işe geri alınana kadar dönüşümlü olarak oturma eylemini sürdüreceklerini ifade etti. EMEK

İşsizlik yüzünden intihar etti

Sakarya’da 18 tarım işçisi yaralandı

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Sakarya’nın Karasu İlçesi’nin Limandere Bölgesi’ndeki bahçelerden fındık toplamaktan dönen traktör mıcırlı yolda kayarak devrildi. Traktörün römorkunda bulunan ve kaza sonucu yola savrulan 18 kadın işçi yaralandı. Yaralanan kadınlara çevreden yetişenler müdahale etti. Fındık toplayan işçileri Limandere semtinden ilçe merkezine götü-

ren Turgay Çelenk’in yönetimindeki 54 NE 989 plakalı traktör viraja hızla girince yolun mıcırlı olması nedeniyle kayarak devrildi. Kazada römorkta bulunan kadın fındık işçileri yola savruldu. Çeşitli yerlerinden yaralanan 17-18 yaşlarındaki kadın işçilere ilk müdahaleyi kazayı yara almadan atlatan arkadaşları ve çevrede bulunanlar yaptı. Yaşanan kaza ile ilgili soruşturma başlatıldığı söylendi. EMEK

2015 yılı başında toplam 800 işçinin işten atıldığı İSDEMİR’de yine işten atmalar yaşandı. İşten atılan bir grup işçinin “OYAK ve İSDEMİR Mağdurları” adı altında kurduğu direniş çadırının 137. gününde İSDEMİR’den 137 işçinin işine son verildi. Böylece 2015 yılı içinde İsdemir’de işten atılan işçi sayısı bine yaklaştı. İşten atılan işçiler arasında Çelik-İş ve Türk Metal üyelerinin yanı sıra hiçbir sendikaya üye olmayan ve dayanışma aidatı ödeyen işçiler de var. İşten atılan işçiler daha önce işten atılanlar gibi “teknolojik dönüşüme ayak uyduramayanlar”, “sağlık sorunu olanlar”, “rapor alanlar”, “performansı düşük olanlar” gibi gerekçeler adı al-

tında kapı önüne kondu. İşten atılan işçiler, işe iadeleri için kurdukları dayanışma çadırı ile mücadelelerini sürdüryorlar. Bir yandan da hukuki mücadeleyi başlattılar. İş alımlar sağlanana kadar direnişe devam edecekler. EMEK


genclık

11

25 Ağustos 2015

Dekan yolsuzluğu

Üniversiteler sermayeye direniyor

Cumhurbaşkanı tarafından Rektör olarak atanan Mahmut Ak’ın Çapa Tıp Fakültesi’ne dekan olarak olarak atadığı Prof. Dr. Bahaüddin Çolakoğlu, göreve atandıktan sonra bile beyanname vererek “kapattım” dediği, YÖK ve Tam Gün Yasası’na göre, “Devamlı statüde görev alma” kapsamına giren “rektör, dekan, dekan yardımcısı, anabilim dalı başkanı ve başhekimler tam gün görev yapmak zorundadır” hükmü uyarınca asli görevlerinin dışında özel muayenehane açması yasak olmasına rağmen, Çolakoğlu özel muayenehanesinde 700 liraya hasta bakmaya devam ediyor. GENÇLİK

Üniversitelerin tatilde, öğrencilerin memleketlerinde olmasını fırsat bilenler üniversite arazilerini parsel parsel satmaya devam ediyor, üniversiteler ise direniyor. gençlik Elif Yağarkar

Üniversiteler, eğitimi bir sektör olarak gören sermayedarlara direniyor. Üniversite arazileri satılıyor, yandaş kurumlara ‘bağışlanıyor’. Vakıf üniversitelerinde zaten alışkın olduğumuz bu durum devlet üniversitelerinde de o kadar sık duyulmaya başlandı ki algılar köreldi, kaybedilen her eğitim arazisi normal karşılanmaya başladı. Yolsuzluk dosyalarında adını sıkça duyduğumuz TÜRGEV her geçen gün yolsuzluklarına bir yenisini daha eklemeyi ihmal etmiyor. Hacettepe Üniversitesi Konukevi TÜRGEV’e verildi, İstanbul Ünivesitesi arazile-

“Suruç” özel sayısı

ri eski rektör tarafından TOKİ’ye devredildi. ‘Hacettepe Teknokent Konukevi TÜRGEV’e verilecek’ iddiası CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın, öğrencilerin kullanımına açıldığı gerekçesiyle ruhsatını iptal ederek inşaatını mühürlediği Hacettepe Teknokent Konukevi’nin, Bilal Erdoğan’ın yönetim kurulunda olduğu TÜRGEV’e verilip verilmeyeceğini Bakan Fikri Işık’a sordu. Yazılı soru önergesinde “Öğrencilerin ve velilerin kullanımına açıldığı gerekçe gösterilerek ruhsatı iptal edilip, in-

“Demokratik Üniversite Girişimi açıklamasında Prof. Dr. Raşit Tükel konuşuyor.”

şaatı mühürlenen Hacettepe Teknokent Konukevi binası, TÜRGEV’e tahsis edilecek midir?” denildi. ESKİ REKTÖR ÜNİVERSİTE ARAZİLERİNİ TOKİ’YE DEVRETTİ İstanbul Üniversitesi Demokratik Üniversite Girişimi’nden akademisyenler bir araya gelerek üniversite ile TOKİ arasında yapılan protokolü değerlendirdi. Değerlendirmede

Üniversitenin Küçükçekmece Göl Havzası’nın iki yanında bulunan 3 bin 685 dönüm arazisinin TOKİ’ye verildiği belirtildi, karşılığında ise, Çapa ve Cerrahpaşa’daki hastane binaları ve diğer yerleşkelerdeki kimi hizmet binaları inşa edilecek. Bu arazi aynı zamanda 3. köprü, ikinci havaalanı, Kanal İstanbul için rezerv yapı alanı olarak belirlenen bölge içinde yer alıyor.

“Akademi barış istiyor” İzmir’de farklı üniversitelerden akademisyen, öğrenci ve üniversite çalışanı “Akademi Barış İstiyor” çalıştayında bir araya geldi. Başta Erdoğan ve AKP’nin savaş politikalarının tartışıldığı çalıştayda “Akademi barış için mücadele edecek.” vurgusu öne çıkarıldı. Alsancak Kültür Merkezinde gerçekleşen çalıştaya çok sayıda üniversite bileşeni katıldı. Dokuz Eylül Üniversitesi ‘nden Prof. Dr. Cem Terzi,

Genç Hareket Safa Yaşar Sorumsuzluk; 1-Sorumlu olmama, sorumluluk duygusu taşımama hali, 2-Düşünmeden hareket etmek, 3-Mesuliyetsizlik. Özgür iradesiyle üzerine aldığı görevi hiç ya da gereği gibi yerine getirmeyen bir kimseyi nitelendirirken kullandığımız ‘sorumsuzluk’ hali, bir cumhurbaşkanı için hem de Anayasa ile ifade edildiğinde ne anlama gelir? Acaba Anayasa, söz ve davranışlarıyla bir devletin kişiliğinin maddi yansıması olan cumhurbaşkanına hakaret mi etmektedir? Yoksa Anayasa, sorumsuzluk kelimesini ev ödevi için cümle içinde kullanırken televizyonun karşısında mı uyuyakalmıştır ? İSTER KABUL EDİLSİN, İSTER EDİLMESİN Her soruya cevap bulmak elbette mümkün. Bence en önemlisi şu; Halkın onu başkan yaptırmamasından, yüzde 13’ün meclise girmesinden memnun olmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı ve direttiği bir savaş,

çalıştayın açılış konuşmasında “Barışı; eşitlik, adalet ve demokrasi taleplerimizi gerçekleştirmeye başlamak için istiyoruz. Barışı; düşünce özgürlüğünü engelleyen tüm sınırlardan özgürleşmek için istiyoruz. Barışı; akademik faaliyetlerimizi özgürce yapabilmek için istiyoruz. Barışı; bütün sorunlarımızı siyasetle çözeceğimize inandığımız için istiyoruz. Barışı; kardeş kardeşi öldürmesin diye istiyoruz” diye konuştu.GENÇLİK

Senatoda çifte standart

“Cumhurbaşkanı sorumsuzdur’’ Anayasa m.105 fiilen değiştiği iddia ettiği bir rejim ve işine yaramadığında gözardı edebileceği bir seçim ile karşı karşıyayız. İşte karşı karşıya olduğumuz bu durumlardan en önemlisi elbette ki seçim olacaktır. Çünkü ‘İster kabul edilsin ister edilmesin’ ile başlayan cümleler Erdoğan tarafından ilk kez ve sadece yönetim rejiminin değişmiş olduğu iddiası üzerine kurulmadı. Örneğin Erdoğan’a göre, ister kabul edilsin ister edilmesin, onun iktidarı için işçiler, kadınlar, ağaçlar ölebilir, tek sebebi Erdoğan’ın başkan olamaması olan bir savaşta halklar katledilebilirdi. DARBE SAHNESİNDE HALKLAR GÖRÜNMEZ 7 Haziran seçimlerinde bu kez farklı bir tondan duyduğu ‘milli irade’nin sesi Erdoğan’ın sorumsuzluk halinin ortaya çıktığı yer. ‘Tarafsız’ bir koltuktan emir verirken oy toplamak için sahaya inmesine rağmen kapı kimliğini ‘Başkan’ olarak değiştirememiş olması, barışın sağlanması için yapılan anketlere son gece

20 Temmuz günü Suruç’ta IŞİD’in katlettiği 32 gencin arasında yazarları, editörleri ve yayın kurulu üyelerini n bulunan Özgür Gençlik Dergisi’nin “Suruç” özel sayısı çıktı. Dergide, akademisyenler Sibel Özbudun, Süreyya Karacabey, H. Neşe Özgen, Cansever Güner, Devrim Taban, Feryal Saygılıgil ile gazeteci ve yazarlar Karin Karakaşlı, Mukaddes Erdoğdu Çelik, İrfan Aktan ve İsmail Saymaz, tiyatro oyuncusu yazar Ragıp Varol’un yazıları yer alıyor. Dergiden elde edilecek gelirlerlerin ise Suruç’ta yaralananların tedavilerinde kullanılacağı duyuruldu. GENÇLİK

çalışırken oy anketlerini günü gününe not etmesi, günlüğüne ‘savaşla kazanacağını’ yazarken, ‘savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz.’ kitabının korsanını okuması, Cumhurbaşkanını sorumsuzluğa iten sebepler. Peki bizler bu ülkede halk olarak bu sorumsuzluğa sahip miyiz ? Seçim sandıklarıyla yükselmeyen bir koltuğun; savaşla, toplumsal bir nefretle, ötekileştirme-berikileştirmeyle yükseltilmeye çalışılmasına bir sözümüz yok mu ? Yönetim sistemlerinin ve yöneticilerin önce fiilen sonra hukuken değiştirildiği tek yer darbe sahnesidir.Bu sahnede halklar görünmez, bu sahneye halkla hiç yürünmez. Önce ‘yönetime el konur.’ Sonra oy pusulasına. Bu yöntem seçimlerin değersizleştirildiği, seçmenin itibarsızlaştırıldığı bir yöntemdir. O yüzden istesek de istemesek de sahneyi izlemeye mecbur bırakılırız. Peki yöntemi tersten uygulamanın bir yolu yok mu ?Önce sandıkların sonra makam odalarının kapılarının açıldığı, önce hukuken

sonra fiilen bir değişimin yaşandığı, önce seçenin sonra seçilenin konuştuğu tek sahne seçim sahnesidir.Asla göz ardı edemeyeceğimiz, önemsiz göremeyeceğimiz bir sahne. Esas olan yüzde 13’tür Böylece ‘herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma’ yemini inandırıcı olacaktır. Böylece seçim günleri toplumsal ve hayati her konuda söz söylüyor olmanın, çözüm üretmenin, halk için halkla beraber olmanın sınandığı günler olacaktır. İşte bu ve benzeri sebeplerle seçim ‘ister kabul edilsin ister edilmesin’ cümlesini dahi tarihe gömebilecek bir güce sahiptir. Bu yüzden sadece sokak diyerek sandıktan uzak duramayız. Sandık halkındır. Seçim önemsizdir diyenler esas olanın yüzde 13 olduğunu görerek yine aynı şeyi söyleyemeyecek. Erdoğan sandık sayesinde başkan olamadı, sandık sayesinde yine başkan olamayacak.

İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi Berke Taptık, aynı zamanda yarı dönem ABD’deki başka bir üniversitede de okumasını gerektiren bir programa kayıt oldu. ABD’de kanser olduğunu öğrendi, tedavi için İstanbul’a döndü; eğitimine İTÜ’de devam etmek istedi. Ancak okuldan olumsuz yanıt aldı. Gerekçe olarak Senato kararı gösterildi. Taptık kendisi ile benzer durumda olan bir öğrencinin kaydını geçtiğimiz yıl yaptırabildiğini öğrendi. İdari mahkemede dava açan Taptık İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca hakkında 100 bin TL’lik manevi tazminat davası açtı.GENÇLİK

EDEP işi abarttı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’ın yöneticileri arasında olduğu EDEP Merkezi, öğrenci kabul şartlarında işi oldukça sıkı tutuyor. Programa katılmak isteyen öğrenciler, merkezin birçok konudaki şartlarını da kabul etmek zorunda kalıyor. Öğrenciler ücretli veya ücretsiz bir işte çalışamayacak, başka programa katılamayacak, EDEP’in görüşü alınarak eğitimini alacağı bilim dalını seçebilecek, seminerlere vaktinde katılmazsa hiç katılamamış sayılarak yok yazılacak. Bu kurallar dahilinde programa başvuracak öğrenci profili az çok belli olmuş oldu.GENÇLİK


LISENIN GUNDEMI

12

25 Ağustos 2015

Okulların açılması 28 Eylül’e ertelendi:

Yazın ne yapmalı?

Tüm öğrencilere müjde!

İstanbul Arkeoloji Müzesi Müze İstanbul Arkeoloji Müzesi bir milyonu aşkın tarihi arkeolojik eseri ile İstanbul Gülhane’de ziyarete açık. Birçok medeniyetten eserler bulunduran müzenin eser sayısı bir milyondan fazla. Aynı zamanda Türkiye’nin müze olarak yapılan en eski binası olma özelliği taşıyor. Mutlaka gezilmesi görülmesi bir yer. Eğitim

Tİyatro

Bir Delinin Hatıra Defteri

Turizmin ekonomiye olan katkısı nedeniyle birçok turistik bölgeden geçtiğimiz hafta okulların geç açılmasına ilişkin önergesine cevap olumlu oldu. Davutoğlu bu hafta içinde okulların kurban bayramından sonra yani 28 Eylül’de açılacağını duyurdu. Aynı zamanda sadece turizmin değil tüm ekonominin okulları geç açacak çöküşte olduğu görülüyor. eğitim ece berfin karagöz

İlk olarak yıllar önce Genco Erkal’ın oynadığı ve yıllardır büyük ilgi gören tek kişilik tiyatro, Bir Delinin Hatıra Defteri şimdilerde ise Erdal Beşikçioğlu ile sahnede. Yaşadıklarıyla başa çıkmaya çalışan bir adamın hatıra defterini konu alan tiyatro 3 Eylül’de İzmir’de. Eğitim

Tutunamayanlar Oğuz Atay Kİtap Oğuz Atay’ın ilk kitabı olan Tutunamayanlar, Türkiye Edebiyatının en önemli eserleri arasında yer alıyor. Dili kullanım yönünden edebiyatta bir devrim olarak kabul edilir. Yer altı edebiyatını sevdiren Oğuz Atay’ın en önemli eseri olan Tutunamayanlar mutlaka okunması gerekenler arasında. Eğitim

Film Değişen Dünyanın İnsanları 1966 Birleşik Krallık-Fransa ortak yapımı distopik bilim kurgu filmdir. Film, “ Kitapların tamamiyle yasaklandığı otoriter bir gelecekte itfaiyenin görevi artık yangın söndürmek değil gizli saklı okunan kitapların peşine düşmek, bulduklarını da yakarak imha etmektir.” konulu.Eğitim

Değişen Dünyanın İnsanları

Muğla’nın turistik ilçeleri Fethiye, Bodrum ve Marmaris’in belediye başkanları da okulların 28 Eylül’de açılmasını istemişti. İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Bursa gibi birçok şehirden yerli turist, genellikle yaz tatilini Ayvalık, Edremit, Gömeç ve Burhaniye’nin, bazıları dünyaca ünlü olan plajlarında geçiriyor. Turistlerin bir bölümü, bölgede yoğun şekilde bulunan ikinci konutta, bir kısmı otel ve pansiyonlarda kalırken, özellikle hafta sonları günübirlikçiler akın ediyor.

Bu yüzden okulların geç açılması hem günübirlik yerler için hem de turistik bölgeler adına büyük önem taşıyordu. AK Parti MYK toplantısının ardından açıklama yapan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kurban Bayramı dolayısıyla okulların belirlenen tarihten daha geç açılacağını duyurdu. Davutoğlu, okulların açılışının 28 Eylül’e ertelendiğini açıkladı. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik de, okulların Kurban Bayramı sonrası açılması talebini, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile görüştüklerini ve kendilerinin yapılan çalışma sonrası konuyu Başbakan

Ahmet Davutoğlu’na sunacaklarını açıklamıştı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, parti genel merkezinde yapılan toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken okulların açılışının 28 Eylül’e ertelendiğini açıkladı.

yi ciddi bir şekilde sarstı. Edremit Belediye Başkanı da konuya ilişkin, “Okulların bayram sonrasında açılması ekonomik kriz nedeniyle yeterince sezonda iş yapamayan esnafımıza can suyu olacak” diye konuştu.

Ekonomi Krizde, Okullar Tatilde Ekonominin son dönemdeki çöküşü ile umudunu sadece yaz aylarındaki turizm hareketliliğine bağlamış durumdaydı. Bu yüzden Fethiye, Marmaris, Bodrum gibi yerlerin belediylerinden gelen talep olumlu sonuçlandı. Koalisyon görüşmeleri, hükümetsizlik ekonomi-

Nereye Dokunsan Elinde Kalıyor Bir yandan turizm sektörünü canlandırırken öbür taraftan kırtasiyeciler, okul çalışanları, servisçiler durumdan şikayet ediyor. Bu durumda ekonominin ne kadar kötü bir durumda olduğunu halkın ne durumda olduğunu gözler önüne seriyor.

TÜRGEV kıyakları Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal ile kızı Esra’nın yönetiminde bulunduğu ve kısa adı TÜRGEV olan “Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı” adlı vakfa, kamusal kaynaklardan aktarılan varlıklara her gün bir yenisi ekleniyor. AKP’li Fatih Belediyesi, 25 yıllığına bedelsiz olarak Mevlanakapı Kız Öğrenci Yurdu arsası, -Fatih’teki Hırkai Şerif Camii’nin yanındaki Muhafızlık Konağı, -Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne ait iki öğrenci yurdu, - Tekirdağ Üniversitesi’nin kullandığı Milli Emlak’a ait arazi, - Tokat Gazi Osman Paşa

Üniversitesi kampüsündeki kamu arazisi, - Üsküdar’ın Ünalan mahallesinde bulunan TCDD’ye ait arazi, - İstanbul Ataşehir’de TMSF’ye ait arazi, - Şanlıurfa Harran Üniversitesi Osman-

bey Yerleşkesi yakınında Hazine’ye ait arazi, - Emlak’a ait otel yapmak için İstanbul Fatih ilçe sınırları içerisindeki Şehzadebaşı arazisi, - Esenyurt’ta çok sayıda taşınmaz, - Zeytinburnu’nda yarısı Hazine’ye yarısı vakfa ait 89 dönüm arazi, - Bursa’da Milli Emlak’a ait Hazine arazisi, - Kütahya’da Enerji Bakanlığı’na ait yaklaşık 50 dönüm arazi ve 209 adet daire, - Adıyaman Gölbaşı’nda Milli Emlak’a ait arazi, - Çanakkale’de 18 Mart Üniversitesi’nin kullandığı öğrenci yurdu da olan 18 bin 438 metrekarelik arazi EĞİTİM

Zengin olmanın binbir yolu İnsanı Yardım Vakfı (İHH) 2007 yılında “Yetim Kardeş Kampanyası” başlatmıştı. Kampanyanın bağışçılarından biri konu hakkında konuştu. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın 2007 yılında başlattığı “Yetim Kardeş Kampanyası” kapsamında dünyanın farklı ülkelerindeki yetim çocuklara maddi yardım yapıldığı belirtiliyor. Bağışçıların 12 ay boyunca aylık 90 TL ödemeyi taahhüt ettiği bu yardım kampanyasında, toplanan paraların her ay yabancı ülkedeki bir yetime yollandığı söyleniyor. İktidara yakınlığıyla bilinen İHH’nın

Yetim Kardeş Kampanyası, 2015 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nca da desteklenerek ve ön plana çıkartılarak bağışçı oranı arttırılması için tüm okullara kumbaralar kurulmuş, öğrencilerden bağışlar toplanmış, iktidara yakın okul müdürleri ve idareciler tarafından bağış olayı bir yarış haline getirilerek “İHH’ye en çok kim yardım edecek?” gibi okul içi yarışmalar dahi düzenlenmişti. Bir bağışçı doların hızla yükselmesini fırsat bilerek aylık 90 TL olan bağış aidatının 100 tl ye çıkarıldığı söylendiğini gazetemize bildirdi. EĞİTİM


DUNYA

13

25 Ağustos 2015

Çipras istifa etti, erken seçim 20 Eylül’de

Dünya Turu

Filistin

Mahmud Abbas istifa etti

Avrupa Birliği, İMF politikaları ve anlaşmalarına karşı çıkarak halkın desteğini arkasına alan ancak, “Tek yasa maddesiyle ortadan kaldıracağım” dediği Troyka anlaşmalarına üçüncüsünü ekleyen SYRIZA hükümeti istifa etti. 20 Eylül’de erken seçim kararı alan Çipras’ın istifasının ardından, SYRIZA’dan 25 vekil ayrılarak yeni bir parti kurdu. Dünya RIFAT ÇAPAR

ler) Yunan halkının verdiği yetki sınıra dayandı. Şimdi yeniden egemen halk Yunanistan Başbakanı Aleksis sözü almalı. Sizlerin oylarıyla sağladıÇipras, ülkenin 20 Eylül’de er- ğımız anlaşmanın kemer sıkma önken genel seçimlere gideceğini açık- lemlerinden ve memorandumlardan ladı. Çipras, istifa ettiğini de açıkladı. kurtulmaya götürüp götürmeyeceği İstifa konuşması yapan Çipras, “Kre- belli olacak.” şeklinde konuştu. ditörler ile yaptığımız anlaşma istediğimiz gibi olmadı. Ancak diğer yan- Nazım Hikmet’in şiiriyle istifa etti dan beklediğimiz tepkiyi de almadık. Çipras, halka konuşmasında Nâzım Bazı tavizler de verdik.” ifadelerini Hikmet şiirinden de alıntı yaptı. Çipkullandı. Çipras, Nâzım Hikmet’in ras, Nâzım Hikmet’in “En güzel gün“En güzel günlerimiz, henüz yaşama- lerimiz, henüz yaşamadıklarımız.” dizelerini okudu. Çipras, hükümetinin dıklarımız.” şiirini de okudu. istifasını verdi. Erken genel seçimleAnlaşmayı olumlu değerlendirdi rin 20 Eylül’de yapılması bekleniyor. Televizyonlardan canlı yayınlanan ko- Seçimler ile birlikte Çipras, 3 yıllık nuşmasında Çipras, Yunan hükümeti- 86 milyar avro mali destek anlaşmanin üçüncü kurtarma anlaşmasını “Bir sına sert muhalefet eden SYRIZA’lı kişinin başarabileceğinin en iyisiydi.” 40 kadar milletvekilini oyun dışı bışeklinde yorumladı. rakmayı hedefliyor. “Anlaşma, 5 yıldan bu yana yaşadığımız zor koşulların sonu demek değil SYRIZA’dan ayrılan vekiller yeni ancak sonun başlangıcı olabileceğine parti kurdu inanıyorum.” diyen Çipras, “Çoğunu SYRIZA içinde Troyka anlaşmasınbaşarabilmek için mücadele verebile- dan sonra belirgin hale gelen çatlak, ceğimizi biliyoruz. 25 Ocak’ta (seçim- Yunanistan Başbakanı Çipras’ın is-

tifasını vermesinin ardından bölünmeyle sonuçlandı. 20 Eylül’de erken seçim kararı alan Çipras’ın istifasının ardından, SYRIZA’dan 25 vekil ayrılarak yeni bir parti kurdu. Yeni partinin lideri ise, eski Enerji Bakanı Panagiotis Lafazanis. ‘Halk Birliği’ adı verilecek yeni partinin başına, Çipras’ın üçüncü kurtarma paketini kabul kararına en sert karşı çıkan

isim olan eski Enerji Bakanı Panagiotis Lafazanis geçmesi bekleniyor. 25 vekilli parti, 300 milletvekilli Yunan parlamentosunda üçüncü büyük parti olacak, 17’şer vekilleri olan To Potami ve aşırı sağcı Altın Şafak partilerinin önünde yer alacak. Yüzde 60’lık halk desteğiyle iktidara gelen Çipras, ilk önce müzakereleri tıkayan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis’i görevden almış, ardından referandum ve parlamento oylamaları sonrası aykırı görüşteki kabine üyelerini değiştirmişti.

Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Mahmud Abbas, bir grup FKÖ yöneticisiyle birlikte çatı örgütünün liderliğinden istifa etti. FKÖ lideri Mahmud Abbas, FKÖ liderliğinden istifa etti. El Arabiya’nın haberine göre Abbas’la birlikte bir grup FKÖ yöneticisi daha istifalarını sundu. İstifanın nedeni hakkında henüz bir bilgi verilmedi. FKÖ kaynakları Abbas’ın, FKÖ yürütme kurulu üyeleriyle birlikte bu hafta sonu istifa edebileceğini ifade ediyordu. El Arabiya, Filistin ulusal konseyinin birçok Filistinli örgütü kapsayan FKÖ’nün yeni yürütme kurulunu belirlemek üzere bir ay içinde seçim yapılması çağrısı yaptığını duyurdu. Mahmud Abbas, Yasser Arafat’ın ölümünün ardından, 2005 yılında Filistin yönetimine geldi. DÜNYA

Lübnan

Makedonya’da göçmen krizi Yunanistan üzerinden Avrupa ülkelerine gitmek için Makedonya’ya geçmeye çalışan yüzlerce göçmen, Makedonya polisinin aksi yöndeki çabalarına karşın zorla tel örgüleri aşarak ülkeye giriş yaptı. Çoğu Orta Doğu ülkelerinden 1500’den fazla göçmen ise hala Yunanistan’da bekliyor. Makedonya İçişleri Bakanlığı dün Yunanistan üzerinden ülkeye girmeye çalışan binlerce göçmen arasında “zor durumda olanlara” sınırı geçiş hakkı verileceğini

duyurmuştu. Bakanlık bu kategoriye kimlerin girdiğini ise net bir dille açıklamamıştı. Polis, küçük çocukları olan bazı göçmenlerin sınırı geçmelerine izin verince arbede çıktı, yaralananlar oldu. arbedede yaralananlar olduğunu duyurdu. Polis sınır kapısında bekleyen diğer göçmenleri dağıtmak için gaz bombası kullandı. Makedonya yönetimi, göçmen akışının artmasının ardından iki sınır bölgesinde (Gevgelija ve Kumanovo) olağanüstü hal ilan etmişti. DÜNYA

IŞİD liderinin yardımcısı öldürüldü

Otomotiv işçileri grevde ABD’li otomotiv firması General Motors, geçtiğimiz günlerde 500 işçinin işine son verdiğini açıkladı. São Paulo eyaletinin São José kentinde üretim yapan General Motors’ta 8 Ağustos’taki kıyımla beraber sonra işten atılanların sayısı 798’i buldu. General Motors, böylece işletmede çalışan işçilerin yüzde onunu işten atmış oldu. Saldırının bununla sınırlı kalmayacağını açıklayan General Mo-

ABD, IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi’nin yardımcısı Fazıl Ahmed elHayali’nin ABD’nin düzenlediği hava saldırısında öldüğünü açıkladı. ‘Hacı Mutaz’ adıyla da bilinen Hayali’nin IŞİD’in komuta kademesindeki iki numaralı ismi ve örgütün silah, patlayıcı ve insan sevkiyatından sorumlu. Hayali, Musul’da

arabasının içindeyken yapılan hava saldırısıyla öldürüldü. Aynı saldırıda, IŞİD’in medya sorumlu olarak bilinen Ebu Abdullah da hayatını kaybetti. ABD’li yetkililer, IŞİD’in Musul saldırısını planlayan isim olarak belirttikleri Hayali’nin ölümünün, örgütün lojistik yeteneklerine darbe vuracağını söylüyor. DÜNYA

Lübnan’ın başkentindeki çöplerin yaklaşık bir aydır toplanmaması, binlerce kişi tarafından protesto edildi. Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta, yaklaşık bir aydır çöplerin toplanmaması nedeniyle oluşan kirlilik binlerce kişi tarafından protesto edildi. Şehitler Meydanı’nda toplanan kalabalığın, konuyla ilgili bugüne kadar yapılan en büyük eylemi gerçekleştirdiği kaydedildi. Yolsuzlukların ve hükümetin işlevlerini yerine getirememesinin de protesto edildiği eyleme polis biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti. Müdahalede yaralananlar olduğu kaydedildi. AP haber ajansı eylemde, “Halk rejimi devirecek” ve “devrim” sloganlarının atıldığını ve eylemin “Arap Baharı” ayaklanmalarını anımsattığını bildirdi. DÜNYA

Yemen

Yemen’de milyonlar aç

tors sözcüleri, en az 2 bin işçinin işten atılacağını duyurdular. ABD tekelinin saldırısına paralel olarak Alman tekeli Mercedes Benz de São Bernardo kentindeki işletmede 1 Eylül’den itibaren işten çıkarmaların olacağını duyurdu. Kitlesel işten atmalardan sonra metal işçileri sendikası CSP-Conlutas hemen harekete geçip toplantılar düzenleyerek, saldırıya karşı tutulacak yolu belirledi. DÜNYA

Yemen’de her gün 8 çocuk savaş kurbanı ‘Yemen: Çocuklar tehdit altında’ raporunu yayımlayan UNICEF, Yemen’de her gün 8 çocuğun öldürüldüğünü ya da yaralandığını açıkladı. Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap ülkeleri koalisyonunun 19 Mart’tan bu yana hava saldırıları düzenlediği Yemen’de 5. ayına giren savaş nedeniyle en az 398 çocuğun yaşamını yitirdiği, 605’inin de yaralandığı ifade edildi. UNICEF açıklamasında “Çocuklar

Beyrut’ta çöp krizi

bombalar ya da mermilerle öldürülüyor. Hayatta kalanlar ise hastalık ya da gıdasızlıkla baş etmek zorunda kalıyor. Bunun böyle devam etmesine izin verilemez” denildi. Raporda, çocukların asker olarak da kullanıldığı ifade edildi. Buna göre 2015’te 377 çocuk, asker olarak savaştı. Ülke genelinde 18 yaş altı nüfusun yüzde 80’ine tekabül eden 10 milyon çocuğun acil insani yardıma ihtiyaç duyduğu ifade edildi. DÜNYA

Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Yemen’de yaşam koşulları giderek ağırlaşıyor. Nüfusu 24 milyon olan ülkede 13 milyon insan yeterli gıdaya ulaşamıyor. Suudi Arabistan öncülüğünde gerçekleşen hava saldırıları altında olan ülkede siviller hem bombaların hedefi haline geliyorlar hem de sağlık malzemesi hatta gıda bulmakta sıkıntı çekiyor. Birleşmiş Milletler ve Dünya Gıda Programı yaptıkları açıklamalarla Yemen’de milyonlarca sivilin kıtlıkla karşı karşıya olduğunu söyledi. Birleşmiş Milletler (BM) Arap Yarımadası ülkesi Yemen’de devam eden iç savaş ve ülkenin limanlarına uygulanan abluka nedeniyle milyonlarca sivilin en temel gıdalara dahi erişemez hale geldiğini belirtti. DÜNYA


YAKLASIMLAR

14

25 Ağustos 2015

Yeşil Yol’a karşı Samistal Direnişi 42. gün Timur Danış yazdı

Danış Yeşil Yol’u yapmak için doğaya kıyan ekskavatör önündeki direnişlerini bizlerle paylaşıyor. Doğanın öldürülmesine karşı duranların ölümü göze alan kararlılıklarını, mücadelelerini ve gözyaşlarını bizlerle paylaşıyor.

Eskavatörün kayaları kırarken çıkardığı ses ile uyandık. Gecenin karanlığında gizlenen operatör, yağcı, 300 jandarmanın sardığı rotada kıra kıra ilerliyordu. Beş kişi ellerimizdeki fenerlerin aydınlattığı patikada ilerleyip yola çıktık, ekskavatörün ar ışıklarına yöneldik. Aniden üstümüze tutulan el fenerlerinin ışığı ile karşılaştık. Karanlığın içinden bir megafon konuşmaya başladı: -İnşaat alanına girmek yasaktır, derhal alanı boşaltın. -Çalışma izniniz gösterin. -Yol koordinatlarını gösterin. -Kiminle muhatap oluyoruz. -Türk jandarması ile muhatap oluyorsunuz. 300 tane jandarma beş kişiyi sarmıştı. Bunu bile haber vermek gerekiyorken karanlıkta ekskavatöre ulaşmak mümkün değildi. Tepe patikasında çıkıp, telefon etmeye başladık. Günün doğmasını bekledik. İlk ışıklarla birlikte ekskavatörün açtığı yola döndük. Dört gün önce, gündüz 7.30’da Yeşil Yol’u yapmaya gelenlerin önüne çıkmıştık. Süreyya kepçenin içine girmiş çalışmayı durdurmuştu. Bunu defalarca yapmıştık. Emine, Ayşe, Süreyya, Fadik ekskavatörün önüne çıkıp aracı

durdurmuşlardı. Artık bu endüstri canavarlarından korkuyordum. Onu nasıl yeneceğimizi biliyordum. Sırada onun bizi nasıl yendiğini tatmak varmış. Yeniden inşaat alanına döndük. Servan Arhavit’ten yürüyerek gelmiş, jandarmanın karşısına dikilmişti. Bizi jandarma geçirmiyordu. O zaman ekskavatörün bizi nasıl yendiğini anladım. Karanlık altı operatör, 300 jandarma… Validebağ’da cami yapmak için dört TOMA, onlarca belediye çetecisi, yüzlerce polis, plastik mermi, gaz, su gerekmişti. Samistral’de jandarmanın kalkanına karşı Süreyya’nın sesi yükseliyordu: -Yazıklar olsun, yazıklar olsun. Ekledim: -Siz bir ufacık kadını, Süreyya’yı yenemediniz. O, gitti kepçeye oturdu. Şimdi, o küçücük bedeni ile kepçeye oturmasın diye 300 jandarma getirmişsiniz. Yazıklar olsun. Süreyya’nın demir bilyeden sözleri j. Jandarmanın kalkanlaşmış yüzünü dövüyordu. Çaresizdik. O sırada ekskavatörün yaşlık bir alana ulaştığını gördüm. Dik, kayalık yamaçtan ekskavatörün taş düşürme alanına girdim. Jandarma koşup önümü kes-

ti. Anlarla oynayarak aşağıya sürükledim. Peşimden geldiler. Yukarıdan komutanlar, arazide jandarmayı bana salıyorlardı. Aşağı kayıp eve döndüm. Sabah soğuğuna dayanmak için giydiğim ceketi eve bıraktım. Yanıma su, elma, bisküvi aldım. Yeniden taş düşürme alanına döndüm. Artık başımda beni güneşten koruyacak ev sahibimiz Memiş’in hasır şapkası vardı. Taş düşüm alanının aşağılarında bir gölgelik buldum. Biraz uyudum. Ekskavatörün kayaları döven şiddeti uyku tutturmuyordu. Sonra aşağıya bir anons geldi. Araçtan inen kadınlı erkekli çoluklu çocuklu bir grup yukarı doğru gelmeye başladı. Gruptan bir kadın farkında olmadan taş düşüm alanına girip yükselmeye başladı. Onu peşinden belli bir mesafe koruyarak izlemeye başladım. Kararlı bir şekilde ilerliyordu. Yukarıda komutan aşağıdaki jandarmaya kadını durdurun emri verdi. Kadın önüne çıkan jandarmaya çıkıştı: -Kaybol, burası benim yaylam. Hemen yeşil tişörtlü kadının peşine takıldım. Jandarmalar telaşla aşağıya koşuşturdular. Kadın çok sinilendi: -Burası benim yaylam. Siz nasıl benim önüme kalkan koyarsınız! Be-

nim yaylamda makine çalıştırırsınız! Kadının konuşması birden ağlamaya dönüştü. Artık sözleri bir çocuğun ağlaması kadar saflaşmıştı. Ağlamanın kendisi, “Benim yaylama nasıl kıyıyorsunuz” diyordu. Aynı duru, berrak ağlamaya katıldım. Ekskavatör yukarıda bir kayayı kırınca, ağlayışımız yükseldi. Artık vadide Ekskavatörün taşları kıran sesi ve iki insanın hüngür hüngür ağlaması duyuluyordu. Zaman durdu. Sonra jandarma komutanının sesini duyduk: -İnşaat alanından çıkın. Hayatınızı tehlikeye sokuyorsunuz. -Yaylamızı kırdıktan sonra benim hayatımın önemi yok. -Benim hayatımın da önemi yok. -Burası bizim yaylamız. Burada ölebilirim. Beyan ediyorum, burada ölürsem sorumlusu benim. Kimsenin sorumlu olmadığını beyan ederim. -Bende. Yanımıza gelenlerde bize katıldı: -Bende beyan ederim. -Ben de. -Ben de Komutan döndü, ekskavatörü durdurdu. Aşağıya geldi. Tartışmaya başladık. Eskavatörü, gözyaşlarımız, bedenlerimizle durdurmuştuk… Bu sırada kalabalıklaşmaya başladık. Gelenler jandarmaya, ekskavatöre bindiriyordu. Komutan yukarı çıktı. Telefonla konuştu. Ekskavatör operatörüne dönüp “çalıştır” emri verdi.

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Şükran Soner Cumhuriyet

Soner, AKP’nin erken seçim çabalarına ve Türkiye’nin içinde bulunduğu krize değiniyor: “Bütün bir yılı kaybetmiş siyasi kriz, iktidarlarının zikzaklık dış politikalarının iç yönetim kararlarının çok ağır bedelleri ile krizde, dibe vurmuş turizmin bir bayram tatili ile kurtarılacağı aldatmacası, yutturmacasından, okulların açılışı bayram sonrasına, iki hafta erteleniyor. Eğitime yansımaları kimselerin umurunda bile olamasa da, asıl yaşanan sıcak, kanlı çatışmalar ortamında okulların zaten nasıl açılabileceği gerçeği yokmuş gibi davranılıyor... Cumhurbaşkanı, buyruk ve ataklarında önde, demokrasi, parlamenter düzenin asıl karar vericileri, sorumluları karar alamaz konumda, suçlu ve sorumlu ya da tuzağa düşmüş olarak hep arkadalar..”

Kötü

Nihal Bengisu Karaca Habertürk

Karaca, demokrasi kavramını bir kenara atıyor, bir yandan “seçilmiş” olduğu için Erdoğan’a biat edilmesini isterken, diğer yandan “partili” olmasının doğallını anlatarak başkanlık sistemini dayatıyor: “Çünkü her partinin birer aday göstermesi ya da çatı aday göstermesi yoluyla bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Seçilen kim olursa olsun bunun fiilen “partili cumhurbaşkanı sistemi” olacağı belliydi. Hem ilk kez uygulanıyor, dolayısıyla bu duruma dair bir teamül yok, hem de olabilecek en zor sistemlerden biri. Başkanlık sistemi tam da bu yüzden gerekli, çözüm içeren bir olasılıktı, olamadı. Yeni durumda ise “teamül” kavramı bağlayıcı değil. Görünen o ki tarafların hiçbiri için bağlayıcı değil. Ortalık biraz da bu yüzden toz duman.”

Çirkin

Serdar Arseven Yeni Akit

Arseven, Star’a dönük saldırıyı değerlendirmiş. Her şeyi provoke etmeyi seven Arseven’den inciler: “İlk belirlemelere göre Sancak’ın otomobiline 22 kurşun isabet etti. Bunlardan 4 tanesi ön camdan girip arka camdan çıktı. Ancak hainler emellerine ulaşamadı. Sancak, şoförü ve koruması olaydan yara almadan kurtuldu.” Düşünün herhangi bir partinin genel başkanı tutsa, derin sol gazetelerden birini eline alıp “hedef ” gösterse ve bu hedef gösterişin ardından o gazeteye bomba yerleştirilse… Kısa süre sonra o gazetenin bağlı olduğu grubun Başkanı bu türden bir saldırıya maruz kalsa, ülkede neler olur… O genel bakanın başına neler gelirdi?.. Bu Star’a yapıldı ama… Ülkede derin solun ayrıcalığı var!.. Geçmiş olsun Sayın Sancak, Allah (C.C.) bunların şerrinden korusun!”

Bu neyin dini? Çiğdem Anad yazdı

Anad, Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı’na atfen kalem alıyor köşesini. İslamdan, dinden söz edenlere “Siz hangi dindenseniz, biz o dinden olmayalım” diye seslenerek, Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine değiniyor.

Sen hangi dindensen, biz o dinden olmayalım. Rabia, Rabia diye ağlayıp, savaşa gönderilip, öldürülen gençler için gözü yaşarmayan adamlar yok bizim dinde. Sen hangi dindensen, biz o dinden olmayalım. Memleketi savaşa sokup, delikanlıların cenazelerini duble yollardan hızla mezara göndermek, anaların ızdıraplarının sesine sağır kalmak yok bizim dinde. Sen hangi dindensen biz o dinden olmayalım. İktidarı kaybedince, dağları bombalayıp, silahlı örgütü şehirlere sürüp, karşısına yoksul canlı gövdeleri

dikip, kurşuna dizdirmek yok bizim dinde. Sen hangi dindensen, biz o dinden olmayalım. Kudretini korumak için vicdanını kaybetmek, hükümdarlığını sürdürmek için merhametin zerresini yüreğinde taşımamak yok bizim dinde. Sen hangi dindensen, biz o dinden olmayalım. Para sayma makinalarına el koyulması tehdidine karşı, insan kıyım makinaları yapan kafalar yok bizim dinde. “Müslümanları Müslümanlara kırdırmak istiyorlar” propagandasına kanan müftüleri camilere gönderip, cemaati yalanlarla efsunlamaya çalış-

mak , bakara makara ile oy devşirme kumarı oynamak yazmıyor bizim kitapta. “En büyük Müslüman , en büyük zalimden çıkar” hadisi, ayeti yok bizim bildiğimiz. Allah kendi adının menfaat, fesat, ikbal için böylesine kullanıldığını görseydi eğer, “Ben Allah değilim” derdi herhalde. Milyonlarca insan her gün daha fazla yoksullaşırken, halk evlerinden kulübelere sürülürken, saraylar inşa edenlere sevap yazmaz bize anlatılan Allah. Sen hangi dindensen, biz o dinden olmayalım. Çocuğunu doyuramayan me-

elif karan

murdan, işçiden kesilen vergilerle kaçak saraylar inşa edip, sefa sürmek , o sarayın taşına yüz sürüp kul köle olmayanları işsizliğe, açlığa mahkum etmek yok bizim dinde. Sizin dini değerlerinizin, din anlayışınızın ortaya çıkardığı insan yapısı bu ise, bizim dinimiz bu din değil. Şimdi siz diyorsunuz ki; “bize oy verin, ölümleri durduralım, yoksa daha çok genç öldürülecek.” Cevap verin; öldüren kim, ölen kim? Ne adına? İnsanlarda uğruna savaşacak ne bir vatan bıraktınız, ne bir toprak, ne bir bayrak, ne bir halk. Herkes birbirine düşman. Birbirine düşman ettikleriniz el ele verirse , siz nereye kaçabileceksiniz? Hangi Müslüman ülke din kardeşimiz diye sizi alacak? Sizin dininiz ne? Bu neyin dini arkadaş?

günlüğü

Türkiye’nin gündeminden düşmeyen savaş sosyal medyanın da gündeminden düşmedi. Şarkıcı Sıla’ya savaşı lanetlediği için yapılan sataşmalara #Sılayalnızdeğildir kampanyasına dönüştü. m️elih@melihkotbas #SılaYalnızDeğildir Sılanın her harfine katılıyorum. Bu ülkede siyasetçilerin çocukları şehit olmadıkça utanç duymaya devam edeceğiz. Fatih AHISKALI@AhiskaliFatih Gerçek vicdan karşısında 0 algıyla salya akıtan okuma ve anlama özürlülere Allah’tan akıl diliyorum! Bir de insaniyet!#SılaYalnızDeğildir İnadına Devrim@inadinaDevrim_ Buda bizden: Melih Gökçek sen önce oğlunu cepheye yolla sonra utan! #SılaYalnızDeğildir mabel matiz@mabelmatiz #SılaYalnızDeğildir gencecik çocukların ölümünden ve bu korkunç kurgudan utanmayan vicdanlar yalnızdır. Sertaç Helvacıoğlu @s_helvacioglu Yıllardır anlatmaya çalışıp anlatamadıklarımızı cesurca ifade eden #SılaYalnızDeğildir


KULTUR-SANAT

15

25 Ağustos 2015

80’ler Türkiyesi

Salt Beyoğlu, “Kayıp Gölgeler” sergisi ile 80’ler Türkiye’sine ait 50 fotoğraftan oluşan bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Fotoğraflar, AND Yayınevi’nin kartpostal arşivine ait. Organizatörlüğü ise Vahap Avşar’a ait. 1970’lerin sonları ve 1980’lerin başlarında, Anadolu’nun çeşitli şehirlerine götüren “Kayıp Gölgeler” sergisi 27 Eylül’e kadar ziyarete açık. kültür - sanat didem arıkan

Serginin adının “Kayıp Gölgeler” olmasını ise, sergi organizatörü Vahap Avşar şöyle açıklıyor: “Fotoğraflarda hem görsel hem de siyasi bir gizem var. Ayrıca fotoğraflarda yer alan insanların şu anda hayatta olmama ihtimalleri var. Bu nedenle serginin adını ‘Kayıp Gölgeler’ koymaya karar verdim” “Kayıp Gölgeler”, sosyal problemler, inançlar ve toplumsal geçişlilik ile ilgili pek çok şey bulabileceğiniz bir sergi ve sergideki fotoğraflar öyle kartpostal görüntüleri değil. Hepsi gerçek görüntüler.

Vahap Avşar Kimdir? Vahap Avşar 1965 yılında Malatya’da doğdu. 1985-1989 arasında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde, eğitim gördü. Kişisel sergileri arasında “And Museum”, SALT, “Kara Albüm”, Rampa, İstanbul (2013), TANAS, Berlin (2012), “Noneisafe”, Charles Bank Gallery, New York (2011), “Vahap Avşar”, Rampa, İstanbul (2010), “Come Who Ever You Are”, W139, Amsterdam (1993) and “Myths”, Galeri Zon, Ankara (1991) yer alır.Katıldığı karma sergilerden bazıları ise şunlar; “Uluslararası Sanatçı Filmleri”, İstanbul Mo-

dern, İstanbul (2015), “Too Early, Too Late”, Pinacoteca, Bologna (2015), “Zwölf im Zwölften”, TANAS, Berlin (2011), İkinci Sergi, ARTER, İstanbul (2010), “Seni Öldüreceğim için Çok Üzgünüm!”. “Gezi” ve “Kayıp Gölgeler” Sanatçı bir röportajındaki şu sözlerle, serginin gezi direnişi daha iyi olur etkilendiğini de belirtmiş oldu; “Kayıp Gölgeler” sergisinde Gezi Direnişi’nden bazı izler olduğunu belirtti; “Gezi’nin bu çalışama da doğrudan bir etkisi olmasa da, dolaylı bir etkisi olduğunu söyleyebilirim. Gezi, tüm Türkiye’yi etki-

Fotoğraflar, duvardan bağımsız olarak bir “imge ormanı” şeklinde önlü-arkalı tasarlanmış

lediği gibi beni ve bu çalışmayı da etkiledi.” 70’lere ve 80’lere Fotografik Bir Yolculuk “Kayıp Gölgeler” sergisi, sizi özlemini duyduğunuz o, 70’li ve 80’li yıllara geri götürüyor. Sergide kendinizden pek çok şey bulabileceksiniz, özellikle de 1970’li ve 80’li yıllarda yaşamış olanlarınız. O yıllarda sokak sokak, kasaba kasaba, şehir şehir, mahalle mahalle, köy köy dolaşacaksınız sergiyi gezerken. Aynı zamanda sergide, 12 Eylül Darbesi’ne değinen fotoğraflar da mevcut. O dönemin siyasi gerginliğini, o döneme ait korkuyu, sergiyi dolaşırken tekrar yaşayacaksınız.

1980’lerde İstiklal Caddesi

THE COLOR PURPLE/MOR YILLAR Yönetmen: Steven Spielberg Oyuncular: Whoopi Goldberg, Danny Glover, Oprah Winfrey

Mor Yıllar, 1985 yılı yapımı bir drama filmi. 1900’lerin başında, güneyli bir siyahî kız olan Celie’in, babası olarak bildiği kişinin tecavüzüne uğrayıp hamile kalması ve ardından da yıllar boyunca efendisi olarak göreceği adama evlenmek üzere satılması filmin konusunu oluşturur. “Celie, nesnelerin üzerine kelimeler yazar. Sonra cama bir kelime yazar. Bu kelime “sky”’dır. Fakat cama baktığında gökyüzünü değil kocası Albert’ı görür. Albert, onun özgürlüğü ile umutları ile arasındaki kocaman bir perdedir.”

KIZARMIŞ YEŞİL DOMATESLER Yönetmen: Jon Avnet Oyuncular: Jessica Tandy, Kathy Bates, Mary Louise Parker

1991 yapımı, iki kadının dostluğunun etkileyici diyaloglarla ve etkileyici bir kurguyla anlatıldığı bir Jon Avnet filmi. Evliliği yolunda gitmeyen ve orta yaş bunalımına giren Evelyn Couch, bir bakımevinde tanıştığı Ninny ile arkadaş olur. Onu her ziyaret edişinde, Ninny gençliğinde tanık olduğu bir dostluğun öyküsünü anlatır: yani, 1920’ler Amerika’sında, siyah-beyaz çatışmasının en yoğun olarak yaşandığı günlerde, birçok zorluğa göğüs geren Idgie ve Ruth’un dostluğunu. Mükemmel bir dostluk hikâyesi ve aynı zamanda muhteşem oyunculukların da bir arada olduğu bir film.

‘Özgürlük Tablosu’ İstanbul’da

‘Benimle Oynar Mısın’ Plak Oldu Bülent Ortaçgil’in ilk albümü olan “Benimle Oynar mısın?” plak oldu. Ortaçgil, albümü 1974 yılında kaydetmişti. “Günaydın”, “Kediler”, “Olmalı mı Olmamalı mı?” gibi hit parçaların yer aldığı albümde 14 şarkı bulunuyor. Üzerinden 41 yıl geçmiş olmasına rağmen şarkıları hala dillerde olan “Benimle Oynar mısın” albümündeki “Olmalı mı Olmamalı mı?” şarkısı, Kadir İnanır ile Müjde Ar’ın birlikte oyna-

Avustralyalı sanatçı Patricia Piccinini ve Çinli sanatçı Liu Bolin, en son işleriyle bir kez daha İstanbul’a geliyor. Özellikle de balmumundan yaptığı yaratıcı heykelleri ile sınırları zorlayan Patricia Piccinini, daha önce 2011’de İstanbul’daki Arter’de ‘Beni Bağrına Bas” sergisi ile Türkiye’ye gelmişti, sanatçı, yine aynı derecede yaratıcı

eserleri ile tekrar İstanbul’da sanatseverlerle buluşacak.Çinli sanatçı Liu Bolin ise, Fransız Devrimi’nin simgesi sayılan “Halka Yol Gösteren Özgürlük” tablosu ile geliyor! Bu iki sanatçının eserleri, 4-6 Eylül tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde üçüncüsü gerçekleştirilecek olan “Artinternational” sanat fuarında sergilenecek. KÜLTÜR-SANAT

dıkları ve Zeki Ökten’in yönettiği “Pisi Pisi” filminde de kullanılmıştı. Türkiye’de popüler müziğe yön vermiş albümlerden biri olarak kabul edilen “Benimle Oynar mısın?” albümünün düzenlemeleri Onno Tunç’a , prodüktörlüğü Ali Kocatepe’ye ait. Albümde usta müzisyen Atilla Özdemiroğlu da yer almakta. Albümü Rainbow45 Records’ın Kadıköy’deki dükkanından ve web sitesinde satın alabilirsiniz. KÜLTÜR-SANAT

THE WORLD UNSEEN Yönetmen: SHAMIM SARIF Oyuncular: Nandana Sen, Lisa Ray, Natalie Becker

2007 yapımı bir Güney Afrika filmi. Shamim Sarif, filmin hem senaryosunu yazmış hem de yönetmiş. 1950’ler Güney Afrika’sı, ırkçılık ve ayrımcılık had safhada ve böyle bir ortamda iki kadının birbirlerine olan aşkı. Film, özellikle de şu replik ile, o dönemdeki ırkçılığı bize çok net bir şekilde anlatmaktadır; “Siyahların, beyazlarla aynı ortamda yemek yemeleri utanç verici!” Film, aynı zamanda kadına yönelik ayrımcılık üzerinde de durmaktadır.

HAFTANIN AJANDASI Summer Collective Galeri İlayda, 4 Eylül 2015 tarihine kadar “SUMMER COLLECTIVE” isimli sergiye ev sahipliği yapacak. Barış Cihanoğlu, Atilla Galip Pınar, Ardan Özmenoğlu, Kerim Yetkin, Gazi Sansoy, Aysel Alver ve Derya Özparlak’ın işlerinin yer aldığı, bu sergiyi sakın kaçırmayın!

www

BirGün’lük Festival

Yıldızların Altında

Birgün Gazetesi’nin bu yıl ikincisini düzenleyeceği Birgün’lük Festival, Life Park İstanbul’da gerçekleşecek. Festivalde; Duman, Mabel Matiz, Bülent Ortaçgil, Hüsnü Arkan, Pilli Bebek, Özge Fışkın, Peyk ve Hakan Vreskala sahne alacak. Etkinlik; 29 Ağustos saat 13:00 ‘de.

Darüşşafaka Açık Hava Sineması’nda, yeşillikler içinde ve kocaman bir havuz kıyısında sinema keyfi! “Yıldızların Altında Açık Hava Sineması” etkinlikleri kapsamında birbirinden güzel filmleri izlemek için 21 Ağustos-22 Eylül tarihleri arasında sizde “Darüşşafaka Açık Hava Sineması”nda olun.


350 sikke altın bulundu ABD’de, 18. yüzyıldan kalma 350 adet altın sikke bulundu. Değeri yaklaşık 4.5 milyon dolar olan İspanyol sikkelerinin 300 yıldır Atlantik Okyanusu’nun di-

binde bulunduğu belirtildi. Sikkelerin, Küba’dan İspanya’ya giderken fırtına sonucu batan 11 İspanyol kalyonundan olduğu aktarıldı. toplum

Çalışmadan maaş

Hakaretten gözaltına alınan papağanın dramı Hindistan’da bir papağan, yaşlı bir kadına “hakaret ettiği” gerekçesiyle polis tarafından gözaltına alındı. Sureş Sakharkar, “Hariyal” isimli papağanına küfürlü kelimeler öğretti ve bu sözleri üvey annesine karşı kullanması için kuşu iki yıl boyuncu eğitti. Bunun ardından kuşun her gördüğünde kendisine hakaret içeren kelimeler sarf ettiğini belirten 85 yaşındaki üvey anne Janabai Sakharkar, polise şikayette bulundu. Kadının şikayeti üzerine polis, yaşlı kadını, üvey oğlunu ve papağanı karakola getirdi. Yaşlı kadın polise “Beni her gördüğünde edepsiz laflar ediyor. İki yılda üç kez şikayette bulundum. Bu papağana el koyulması gerekli” diye ifade verdi. toplum

18SORU ASLI ŞENTÜRK BANKACI – İSTANBUL

1. En sevdiğiniz erdem? Doğruluk 2. Başlıca özelliğiniz? Dürüst ve Güvenilir olmak 3. Mutluluk nedir? Mutluluk küçük şeylerde ve kalbin derinliklerinde saklıdır. 4. Mutsuzluk nedir? Bardağın boş tarafından bakmaktır. 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy?

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Merhametsizlik 7. En sevmediğiniz şey? Yalnızlık 8. En sevmediğiniz kişiler? Önyargılı, kibirli, bencil,riyakar, sevimsiz,içten pazarlıklı, açık arayan, samimiyetsiz, sahte insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Yemek yapmak 10. En sevdiğiniz şair? Turgut Uyar 11. En sevdiğiniz yazar? Dostoyevski 12. Kahramanınız? Babam 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? İçli köfte 17. En sevdiğiniz düstur? Dua etmek 18. En sevdiğiniz söz? Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar, onlar oluşurlar ..

Huzur birazcık huzur işte bütün mesele bu

Fransa, çalışmadığı halde 12 yıldır maaş alan Charles Simon’u konuşuyor. Fransız demiryolları çalışanı Simon, 2003’ten beri çalışmıyor ve aylık 5 bin euro (15 bin TL) maaş alıyor. Simon bu durumdan memnun değil, çalışmadan verilen maaşın kariyerini yok ettiği iddiasıyla işverenine tazminat davası açtı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bin 200 rakımlı Kıbledağı zirvesinde inşa edilen Hacı Hafız Yusuf Yılmaz Camii’nin açılışını yaptı. Açılışın ardından camiinin karşısındaki tabiat parkına giden Erdoğan bu seferde kuşlara rahat vermedi. toplum birsen kaplanseren

Açılışlarına bir yenisini daha ekleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu seferde bin 200 rakımlı Kıbledağı zirvesinde inşa edilen camiinin açılışını yaptı. Artık çok alıştığımız açılışlardan biri olan camii açılışı sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan camiinin karşısındaki tabiat parkını ziyaret etti. İnsanlara ne kadar çevreci bir cumhurbaşkanı olduğunu göstermeye çalışan Erdoğan burada ağaç dikti, gözyüzüne keklikleri saldı. Fakat keklikleri saldığı sırada kekliklerden biri başına kondu ve oldukça zor anlar yaşadı. Doğanın onu sevmediğini düşündüren fotoğraflar yansıdı kameralara.

doğa da seni sevecek mi? Daha önce yine bir açılışta sırtına bindiği atın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı itinayla sırtından attığına şahit olmuştuk ki, bu seferde keklik saldırısına uğradığına şahit olduk. Ne demişler hayvanların hisleri kuvvetlidir kimin gerçek doğa sever olduğunu şıp diye anlayabiliyorlar demek ki. Keklik saldırısını çevresindeki korumaları sayesinde bertaraf etmeyi başaran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kameralara yanısıyan tek görüntüsü bu da değildi. Kendisinden beklenenleri yerine getirmekte bir hayli başarılı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bizleri yine şaşırtmadı ve yalnızca insanlara değil hayvanlara da huzur vermediğini herkese göstermiş oldu.

Efendim malum görüntüde kendisini elinde bir şemsiye ile kafeslerinde masumca duran güvercinleri dürterek hayvanları huzursuz ederken görüyoruz. Memlekette rahatlığı, huzuru, güvenli yaşamı ve daha birçok buna benzer duyguyu unutan halklardan sonra şimdi de sıranın zavallı hayvanlara gelmiş olduğunu işte tam olarak bu fotoğraf karesi çok iyi özetliyor. Bir kuşlardı özgür olan Memlekette huzur denen şeyi mumla aradığımız zamanlardan geçerken her yeni güne ölüm haberleriyle uyanıp yine ölüm haberleriyle günümüzü sonlandırırken ve bu kötüye doğru giden gidişin tek sorumlusunun artık herkesçe bilindiğini görür-

ken bu fotoğraf karesi aslında bizlere herşeyi özetler gibi. Hayatta kendini herşeye müdahale edebilecek güçte gören insan profili işte tam da böyle görünüyordur. Bırakın insanları, bırakın halkları kafesteki kuşa, parktaki ağaca bile müdahale eden kontrol etmeye, hükmetmeye çalışan bir cumhurbaşkanı var işte karşımızda. Şimdi ne günahı var o zavallı mı zavallı, başında dikilmiş cumhurbaşkanı kılıklı diktatörden habersiz güvercinin. Bırak da bari kuşlar rahat etsin bu ülkede, bari onlar rahat rahat salınsın gökyüzünde. Zaten bir özgür kuşlar kalmıştı onda da dürte dürte rahat bırakmamak işte bu fotoğraf karesinden herkesin anladığı ancak ve ancak bu olabilir.

Adil telefon Hollandalı bir girişimci akıllı telefonu kullanıcı kadar üretici için de dayanıklı kılmaya çalışıyor. Fairphone yani “adil telefon” herkesin bilinçli şekilde akıllı telefon kullanabilmesi için geliştirildi. Adil telefon ekranı kırıldığında hemen değiştirilebildiği ve iki hamlede yeni pil takılabildiği için sahibini üzmüyor.

Muhtarlara sigara bırakma seansı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu kez de muhtarları topladı. Sonradan Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın twitter hesabından attığı fotoğrafla ortaya çıktı ki cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarların hayatına da müdahale etmekten geri durmamış. Cumhurbaş-

“Taksim boğazına hoşgeldiniz”

kanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan muhtarların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’la buluşmaları sırasında Erdoğan’a sigarayı bırakma sözü verdiklerini belirtti. Doğan bazı muhtarların üzerlerine isimlerini yazdıkları sigara paketlerinin fotoğraflarını da Twitter üzerinden paylaştı. Toplum

Hastanede palyaço 15 milyon nüfuslu Buenos Aires’te 70 kamu hastanesi bulunuyor. Buenos Aires’in bağlı bulunduğu yerel yönetim otoriteleri tarafından bu hastanelere kadrolu palyaço alınması zorunluluğu getirildi. Palyaçolar, özellikle çocuk hastalara hizmet verecek ve çocuk hastaların moralini yükseltmek için çalışacak.

Hayalet kasaba Brezilya’nın Sao Paolo kentinde bulunan Araras köyü, hayalet kasaba gibi. Köyde yaşayan insanların çoğu, evlerinden dışarı adım atamıyorlar. Sebebi; tıp dünyasında Xeroderma Pigmentosum (XP) olarak adlandırılan genetik bir hastalıktan mustarip olmaları. Sıcak havada dışarı çıkmaları, ultraviyole ışınlardan aldığı hasar nedeniyle, ciltlerinin kendini yenileyememesi demek. Hastalık cilt kanserine de yol açtığı için köy sakinleri bütün günlerini evlerinin içinde geçiriyor. toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.