Yarın 185

Page 1

Emekçinin Taksim kararlılığı bu yıl da sürdü

2015 1 Mayıs’ı AKP’nin yasakları ve baskıları ile geçerken halkın da Taksim kararlığı bu yıl da kendini göstermiş oldu. Beşiktaş’a yapılan çağrıları polisler durduramadı. Beşiktaş’ın bir çok noktasına çevik ordusu yığan AKP, burada miting havası esmesine yine de engel olamadı. AKP’nin İç Güvenlik faşizmine rağmen yüzlerce kişi Beşiktaş’ı “Taksim”e çevirdi. Ancak miting havasından rahatsız olan polis kitleye saldırdı. emek 08

Her yer Taksim her yer 1 Mayıs Davutoğlu “Karanfille gelin” dedi polis Beşiktaş’ta karanfilleri ezdi

Güzel günlerin habercisi...

Başbakan Davutoğlu’nun Taksim’e “karanfillerle gelinebilir” açıklaması, Beşiktaş’ta kendisini polislerin karanfilleri ezdiği sahnelere bıraktı. Beşiktaş’ta bulunan çevik kuvvet karanfillerden yapılan 1 Mayıs anıtını paramparça etti. emek 08 4 Mayıs 2015 Pazartesi Sayı: 185 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

ıscılerın olmemesı ıcın

‘‘

soma'ya adalet

Soma’ya Haziran geliyor

10 Mayıs’ta ailelerin çağrısını yaptığı mitinge katılmak için Birleşik Haziran Hareketi de bulunduğu illerden yola çıkarak kitlesel bir şekilde mitingde yer almaya hazırlanıyor. Haziran Hareketi, AKP’nin baskılarına ve hukuksuzluklarına karşı, işçi ölümlerinin hesabını sormak için bulunduğu pek çok ilden Somalı ailelerin çağrısına kulak vererek 10 Haziran mitingine katılmak için yola çıkacak. güncel 03

301 maden işçisinin can verdiği Soma katliamının üzerinden 1 yıl geçti. Madenci aileleri ölen yakınlarının hesabını sormak için büyük bir mitinge hazırlanıyor. Aileler, yayımladıkları mektupla tüm halkı Soma’ya çağırıyor. Soma davası, Türkiye’de işçi ölümlerinin durması açısından ise büyük önem taşıyor. güncel 03

Esas Mesele’de bu hafta: Birleşik Haziran Hareketi çağrıcılarından Avukat Cemal Polat

Erdoğan, “Devletin parasını kullanıyorum” dedi

Biz de onu diyoruz Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır ve Batman’da açıklamalarda bulundu. Erdoğan sözü, Batman’da bir grup taşeron işçisi tarafından sloganlarla kesildi. Di-

yarbakır konuşmasında ise Demirtaş’ın “Kimin parasıyla meydanlara çıkıyor?” sözlerine yanıt vererek “Devletin parasıyla çıkıyorum” açıklamasında bulundu. güncel 04

“Davamız ‘Divan’ a kalmayacak” Yarın, direnen işçilere sordu

Polis cinayetten yargılanacak ABD’de siyahi bir gencin öldürülmesiyle ilgili bir polis cinayetten yargılanacak. dünya 04

Sendikalı oldukları için işten atılan ve 75 gündür direnen Divan Oteli işçileri Yarın Gazetesi’nin sorularını yanıtladı. emek 10

Taksim yasağı siyasidir

AKP’nin 1 Mayıs yasaklarını ve İç Güvenlik Paketi’ni Birleşik Haziran Hareketi Hukukuçuları’ndan Avukat Cemal Polat ile konuştuk. esas mesele 12

Davutoğlu, muhalefeti nasıl eleştireceğini şaşırdı

Gözünün üstünde kaşın var

Başbakan Ahmet Davutoğlu artık muhalefet liderlerini nasıl eleştireceğini şaşırdı. Davutoğlu, en son Selahattin Demirtaş’ı ismi ile eleştirmeye kadar vardı. Başbakan, Selahattin Demirtaş’a, artık “Selahattin” demeyeceğini kamuoyuyla paylaştı. Ahmet Davutoğlu, Selahattin Demirtaş’ın “Selahattin” ismine yakışmadığını da müthiş (!) tespitlerine ekledi. toplum 16

Siyasal olmayan kültürel olur

04

Aklın yolu

HAKAN ÖZTÜRK Her 1 Mayıs Taksim’i kazanmak için

Uyanış

SİBEL UZUN Bana İstanbul’u anlat

06

Ana fikir

GÜLSÜM KAV Hür irade

09

Hakikat

FADİK TEMİZYÜREK Gün gelecek mi, zorbalar kalmayıp...

SELÇUK KAYGISIZ Sanayiniz batsın!

KADİR DADAN

05

08

Emeğin kurtuluşu 02

Midas’ın altınları


YESiL SAYFA

02

4 Mayıs 2015

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

Sanayiniz batsın! Bu 1 Mayıs’ta Erdek Körfezi Dayanışma Platformu olarak Bandırma’da düzenlenen gösteriye katıldık. Sloganımız ise “Sanayiniz Batsın” idi. Emek ve dayanışma gününde, sanayide çalışan yüzlerce işçinin yanında, işçi sınıfının ortaya çıkışına neden olan sanayileşmeye karşı atılan sıra dışı bir slogan. Sermaye kesiminin her sıkıştığında, hep söyleye geldiği üzere, “Sanayi olmazsa işçiler ne yapacak? Aç kalırsınız aç!” Öyleyse neden böyle bir slogan? Bu sloganın kökeni yeşil politikaya ve onun ekolojik yıkıma neden olan kapitalizm eleştirisi kadar, kapitalizmin sanayileşme, kentleşme ve modernleşme/ uzmanlaşma ile olan birlikteliğinin vurgulanmasına dayanır. Öyle ki, sanayileşme, kentleşme ve modernleşme/uzmanlaşma eleştirisi olmadan, bu süreçleri sorgulamadan, gerçek bir kapitalizm eleştirisi yapılamaz. Çünkü sermaye büyümek için, hemen daima bu üç sürece yaslanmış, teknolojiyi bu üç süreci geliştirmek için kullanmıştır. Bugün somut olarak Balıkesir-Çanakkale 1/100000 ölçekli çevre düzeni planı ile kendini gösteren ve dolayısıyla Erdek Körfezi Dayanışma Platformunun ortaya çıkışına neden olan süreçler de bunlardır. Geçmiş örneklerden temel fark, bunun devasa boyutlarda ve görece hızlı bir biçimde uygulamaya sokulmak istenmesidir. Bugün gelinen noktada, artık kırdan göçe dayalı kentleşme kapitalizmin gereksinimlerine yetmemektedir. Kentleşmenin ötesine geçen, özellikle deniz kıyısında metropolleşme gerekmektedir. Daha fazla kâr ancak bu yoğunlaştırılmış nüfus ile mümkündür. Düz bir sanayileşme de yetmemektedir. Daha ucuza üretip tekel oluşturmak için, üretim hatlarını yakın coğrafyada birbirine bağlayan sanayinin kümeleşmesi ve yoğunlaşması gerekmektedir. Bunların yanı sıra, emeğin metropol yaşamına ve sanayinin gereksinimine uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Modernleşme ve uzmanlaşma da bu noktada devreye girer. Somut olarak bakacak olursak, Bandırma’da öngörülen 48 bin dönüm kümelenmiş kimya ve ağır metal sanayi kurulması, bunun içindir. 150 bin olan nüfusu 1 milyona çıkaracak metropolleşme bunun içidir. Bandırma’da yeni üniversite kurulması bunun içindir. Ama bu yoğunlaşmanın sonuçları hem yerel, hem de küresel ölçekte bir ekolojik yıkımdır. Doğanın taşıma kapasitesini aşan yoğun bir kirlilik, daha fazla enerji için artan fosil yakıt kullanımına bağlı hızlanan küresel ısınma ve iklim değişikliği. Ve aynı zamanda sosyal bir yıkımdır. Artacak sağlık sorunları, gelir dağılımının bozulması, göçe bağlı kültürel çatışmalar. 1 Mayıs’a dönecek olursak, sadece ücret ve çalışma koşullarına ilişkin söylemlerle kendini tekrar etmenin artık bir anlamı yok. Artık emeğin sermayenin boyunduruğundan kurtulup, kendini özgür bir biçimde üretimin parçası haline getirmesi gerekiyor. Bunu ekolojik temelde, yenilenebilir enerji kaynaklarının ölçüsünde ve kırsal alanda yayılarak gerçekleştirmesi halinde, sermaye sınıfının gücü zayıflayacak ve sömürü gerçekten sona erecektir. Bu yüzden “Sanayiniz Batsın!”, bu yüzden “Yaşasın özgür doğa, yaşasın özgür emek!”

4 MAYIS PAZARTESİ 2015

sayı: 185

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Burcu Karefil Can Çoksöyler Ece Berfin Karagöz Fatma çakır Merve Asya nida ateş Oğuzhan Özkan onur toper Osman Erdem Özgün Başak Melih erdem Rıfat Çapar Sait Bağış sıla gemicioğlu yusuf yasin yakşi fikriye yılmaz ışıl demir

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem fadik temizyürek Tel: 0536 698 9397 ışıl kurt Ergenekon Mah. Tay Sok. No:4 Osmanbey / İstanbul Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Kaz Dağları’nda yaşam enerjisi yükselecek geçit vermeyeceklerini anlatacak. Ayrıca köy meydanındaki pazarda Evciler’in yerel ürünleriyle Bayramiç’in meşhur elmaları da satışa sunulacak. Tiyatro, müzik ve daha pek çok sürpriz de şenliğin programı arasında.

yeşil sayfa onur toper

Çanakkale Çevre Platformu’nun organize ettiği buluşma, 8-9-10 Mayıs tarihlerinde, Çanakkale’nin Bayramiç İlçesine bağlı Evciler Köyü’ne beş kilometre mesafedeki Ayazma kamp alanında gerçekleşecek. Mitolojiye uzanan geçmişi, zengin endemik bitki türleri, biyolojik çeşitliliği, eşsiz havası, bereketli pınarları, güneşin yansımasıyla başlayan ışık oyunlarıyla masalları andıran, bir yandan da altın madeni şirketlerinin iştahını kabartan Kaz Dağları’ndan bu kez, doğa talanına dur sesi yükselecek. İlki hafızalarda oldukça renkli görüntüler, çevre sorunlarına ve mücadelesine dair önemli bilgiler, Kaz Dağları’nın altından, doğanın ranttan daha değerli olduğuna vurgu yapan mesajlar bırakan buluşmanın ikincisi için son hazırlıklar tamamlandı. “Sadece çadırını, kalbini, heyecanını al, gel. Kaz Dağları seni bekliyor. Sen olmazsan, masal bir eksik başlıyor.” çağrısı büyük heyecan yarattı. Yüzlerce doğa dostunun kamp yapacağı 2. Kaz Dağları Buluşması’nın merakla beklenen programı ve detayları açıklandı.

Altın madenlerine, kömürlü termik santrallere, HES’lere, nükleer enerjiye, yaşam alanlarını ve doğayı tehdit eden projelere karşı söyleyecek sözü olanlar Kaz Dağları’nda bir araya geliyor. Çevreciler, 2. Kaz Dağları Buluşması için çadırını alıp yola çıkmaya gün sayıyor. İda ateşi etrafında büyük çevre forumu Ayazma kamp alanındaki toplanma 8 Mayıs Cuma günü başlayacak. Çadırlar kurulurken, akşam büyük bir ateş yakılacak. 9 Mayıs Cumartesi günü deneyimli dağcıların öncülüğünde zirve tırmanışı ve çevreyi tanımayı tercih edenlerle birlikte Kaz Dağları’nı keşif yürüyüşleri düzenlenecek. Katılımcılar gün boyu sürecek çeşitli atölyeler ve etkinliklerle, doğayla yeniden tanışıp bağ kuracak. Akşam İda kamp ateşinin etrafında büyük bir çevre forumu yapılacak.

Kaz Dağları buluşanları, geldikleri yerlerdeki çevre sorunlarını ve yürütülen mücadeleyi anlatacak, köylülerin hikayeleri paylaşılacak.

Herkes davetli Kaz Dağları, eşsiz güzelliklerini yaşamak, altın madenciliğine karşı dimdik duran elma üreticisi köylülerle tanışmak, İda ateşi etrafındaki çevre forumunda anlatacakları dinleyip konuşmak ya da sadece “oradaydım” demek isteyen herkesi, çadırını ve heyecanını alıp 8-9-10 Mayıs’taki buluşmaya gelmeye davet ediyor.

Evciler sokak şenliği Büyük buluşma, 10 Mayıs Pazar günü Evciler köyünde, köy halkıyla kampçıların buluşmasıyla büyüyerek sonlanacak. Evciler Sokak Şenliği’nde altın madenine karşı kararlı bir direniş gösteren Kaz Dağları köylüleriyle yaşam savunucuları kucaklaşacak. Serbest kürsüde köylüler deneyimlerini ve Kaz Dağları’nda altına

Urla’da enginar festivali yapıldı Köylü, bilirkişi heyetini bilgilendirdi:

Burdur’a mermer ocağı istemiyoruz! Burdur Gölü Havzası’nın maden faaliyetlerine açılmasına karşı, köylülerin Isparta İdare Mahkemesi’ne açtığı davada, dava hâkimi ve bilirkişi heyeti Burdur Merkez’e bağlı Kumluca Köyü’nde keşif yaptı. Mermer faaliyetlerinin en yoğun yapıldığı alanlarından birisinin gölgesinde yaşamını sürdüren Kumluca köylüleri,

Yeşil Takvim:

Dünya Gurme Şehirler Ağı kapsamında düzenlenen ve Yarımada’nın sembol ürünlerinden enginarın tanıtımı için düzenlenen 1. Uluslararası Enginar Festivali düzenlenen törenle açıldı. Ege Üniversitesi Halk Oyunları ekibinin gösteriler sunduğu festivalin açılış töreninde Enginar yemeği yarışmaları, enginar tadım etkinlikleri, paneller ve sergilerin yer aldığı festival kapsamında Urla’da yetişen sakız enginarı satışı ile ev yapımı enginar yemekleri Cumhuriyet Meydanı’nda kurulan stantlarda satışa sunuldu. İki gün sürecek festivalde bir de öğrencilerin “Maskat Enginarlar Fotoğraf Sergisi” açıldı. YARIN YEŞİL SAYFA

bilirkişi heyetini köyde durdurup tarım alanlarında büyük sorunlar yaşadıklarını, arılarından verim alamadıklarını, sularının kirlendiğini söylediler. Kumluca köylüsü Şerife Demir, “Sebzelerimizin, meyvelerimizin kalitesi, arılarımızın verimi düştü. Yaşam alanımızı yok ediyorlar. Biz burada mermerci istemiyoruz. Doğamızın yok olmamasını, Burdur Gölü’nün kurumamasını istiyoruz” dedi. YARIN YEŞİL SAYFA

Yeşil Dergi – 12 Mayıs Salı Rantın talanın karşısında Kaz Dağları Buluşması – 8-910 Mayıs Evciler Köyü

Dünya Çevre Günü – 5 Haziran Nükleer karşıtı eylem – 26 Nisan Pazar Kadıköy


GUNCEL

03

4 Mayıs 2015

Yalandan kim ölmüş

Soma Davası 15 Haziran’a ertelendi. Sanıkların tutukluluk hali devam edecek. Ancak sanıkların sabotaj iddiasına itibar eden mahkeme “Diren Soma” sitesinin araştırılmasını kabul etti. Duruşmalar boyunca sanıklar hayatını kaybeden mühendisi ve kamu görevlilerini suçlayarak, Somalı ailelerin gözünün içine baka baka ne kadar üzgün olduklarını söylediler. Bir sonraki duruşmada madenden çıkarılan yaralı işçiler ve şu an çalışan işçiler dinlenecek.

1 Mayıs’ta alınan güvenlik önlemleri ile kimin güvenliği sağlandı? Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı

İyi niyet görmüyoruz Herkes Taksim’e kilitleniyor. İlla oraya on binlerce gidip “Taksim’de toplanacağız” derseniz bunun adı anma olmaz, bunun adı kaos çıkarma olur. Bunda asla iyi niyet görmeyiz. Vasip Şahin İstanbul Valisi

Huzur ve güveni bozdular

İşçilerin ölmemesi için;

Soma’ya adalet

Somalı madenci aileleri, 10 Mayıs 2015 günü katliamın yıldönümü haftasında Soma Katliamı’nın unutulmaması ve unutturulmaması, sorumlularından hesap sorulması için bir miting düzenleyecek. Soma faciasının yıldönümü olan 13 Mayıs işçi ölümlerinde adaletin yerini bulmasını talep edenlerin sokaklara aktığı gün olacak. güncel burcu karefil

301 işçi kardeşimizin ölümüyle sonuçlanan Soma faciası üzerinden bir yıl geçti. Başlayan Soma davası ise AKP’nin adalet anlayışını gözler önüne sererek başladı. Sanıkların bile getirilmek istemediği davada, kamu görevlilerinin yargılanması talebi bakanlıklarca reddedildi. Ancak, “Soma’ya adalet isteyenler” için mücadele, tüm işçi ölümlerinin hesabını da sorarak büyüyor. Sorumlular halkın öfkesi ve gerçeklerden kaçamıyor. 13 Mayıs 2014’te yaşanan facianın hesabı hafta boyunca yapılacak eylemliliklerle sorulacak. Bu eylemlerin ilki 10 Mayıs’ta Somalı madenci ailelerinin çağrısıyla Soma’da gerçekleşecek. ‘’Unutmak bir kez daha öldürmektir’’ 10 Mayıs mitingini yaptıkları basın açıklamasıyla duyuran aileler, “Unutmamızı istediler. ‘’Para verelim, ev dağıtacağız’’ dediler, ‘’gerekenler yapılıyor siz evinizde oturun ve artık unutun’’ dediler.

Ama biz unutmadık ve unutmayacağız. Onların anıları, resimleri, çocukları, eşyaları, baretleri gözümüzün önündeyken nasıl unuturuz. Unutmak onları bir kez daha öldürmek olmaz mı? ‘’diyerek adalet için sendikaları, partileri, kitle örgütlerini, aydınları, gençleri, kadınları, ülkenin tüm emekçilerini yani emekten yana olan toplumun tüm kesimlerini Soma’ya davet ettiklerini ifade ettiler. ‘’Bugün Soma’da değişen birşey yok’’ Ocaklara inen binlerce madencinin geleceği için de susulmaması gerektiği vurgulanan açıklamada, “Çünkü madenlerde bu düzen sürdükçe daha nice insanımızı toprağa vereceğimizi görüyoruz, biliyoruz. Tüm yaşananlara rağmen bugün Soma’da bile değişen birşeyin olmadığını izliyoruz.. Bizler ise davalarımızı takip edeceğiz, mahkeme salonlarında suçu birbirlerinin üzerine atma oyunu oynayanların gözlerine bakmaya devam edeceğiz, en alttakinden en üsttekine kadar tüm gerçek suçlu-

ların ve tüm bu insanlık düşmanı sistemin sorgulanması, hesap sorulması için elimizden geleni yapacağız. Şimdi katliamın birinci yıl dönümünde bir kez daha herkesi Soma olmaya, Soma’da olmaya çağırıyoruz ” denildi. Kamu görevlileri yargılanmalı Soma, iş güvenliğini hiçe sayarak sadece kar hırsı ile üretim yapan şirketlerin ve AKP hükümetiyle olan ilişinkilerini de tamamen ifşa etmesiyle, işçi ölümlerine dair toplumun kalmayan tahammülünün sembolü oldu. Başlayan yargı sürecinde, AKP yeni hukuksuzluklara imza ederek şirket yetkilerinin “güvenlikleri olmadığı” gerekçesi ile getirilmemesini buyurdu. Ancak ailelerin tepkisi karşısında, AKP ne kadar istese de hukuk çiğnenemedi, sanıklar bir sonraki durulmaya hazır edildi. Dava boyunca ihmallerinin olmadığını iddia eden işverenler çareleri kalmayınca kendilerini kurtarmak için bile olsa bir gerçeğe parmak bastılar. Soma davasında başta ilgili bakanlıklar olmak üzer kamu

görevlileri de yargılanmalıydı. Somalı ailelerle de, tüm bir toplumda tam da bu noktada, işçi ölümlerinin tek sorumlusunun işveren olmadığı ve kamu görevlilerinin de yargılanması gerektiğini söylemek için Soma’nın yıldönümünde meydanlarda olacak. Birleşik Haziran Hareketi Soma’ya Çağırıyor 10 Mayıs’ta ailelerin çağrısını yaptığı mitinge katılmak için Birleşik Haziran Hareketi de bulunduğu illerden yola çıkarak kitlesel bir şekilde mitingte yer almaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz hafta, Birleşik Haziran Hareketi’nin İstanbul Kocamustafapaşa’da Soma’ya çağrı yapmak için kurduğu standa önce AKP’liler sonra polis saldırarak stantta bulunan 21 Haziran üyesini gözaltına aldı. Birleşik Haziran Hareketi, AKP’nin baskılarına ve hukuksuzluklarına karşı, işçi ölümlerinin hesabını sormak için bulunduğu pek çok ilden Somalı ailelerin çağrısına kulak vererek 10 Haziran mitingine katılmak için yola çıkacak.

çalışmalarını durdurdu. 1800’lerde yaşan işçi ölümlerinden örnekler vererek katliamı normalleştirmeye çalıştı. Halkın bu pişkinliğe tepkisi gecikmeyin ce ise, bizzat kendisi bir işçi yakınını tokatlarken, danışmanları ise işçi yakınlarını yerlerde tekmeledi. Erdoğan Soma’dan kaçmak zorunda kaldı. Duruşma günü gelip çattığında ise aynısını işverene yapmaya çalışan AKP, Somalı ailelerin haklılığı karşısında geri adım atmak zorunda kaldı. GÜNCEL

Kanunları uyguladık Gösteri yürüyüş hakkını kötüye kullanmak ve hukuk dışı girişimlerde bulunmak isteyen iyi niyetli olmayan kişilere kanunlar çerçevesinde müdahale edilmiştir. Necdet Okcan DİSK

Sarayın güvenliği için Saray muktedirlerinin güvenliğinin sağlanmak istediği çok açık. Büyük kalabalıklardan tedirgin olan AKP iktidarı ve Erdoğan kendi iktidarını korumak için o alanı yasaklamıştır. Mahmut Tanal CHP Milletvekili

Diktatörlük provası Diktatörlüğün provası yapıldı. Güvenlikte insanlar yaralanmaz. İnsanları alıp depolara koydular. IŞİD’in yaptığı ile 1 Mayıs’ta yapılan aynı şeydir. Meydanları halka kapatamazsınız. Fadik Temizyürek EHP Merkez Komite üyesi

Halkın güvenliği sağlanmadı 1 Mayıs’ta alınan önlemlerle kimsenin güvenliği sağlanmadı, halkın güvenliği hiç sağlanmadı. İç Güvenlik dedikleri saçma uygulama yüzünden insanlar 4 günden beri gözaltında tutuluyorlar. Deniz Demirdöğen Birleşik Haziran Hareketi

Eylemciler yaralandı

Mehmet Kuzulugil KP Merkez Komite Üyesi

Sarayında tir tir titriyor Türkiye’de kendisine saray yaptırmış ve sonunu düşünerek tir tir titreyen bir adam telefona sarılıp sağa sola emirler yağdırıyor. Bu emirlerin tarih karşısında hiçbir hükmü yoktur. Cemal Polat Avukat

Yıldız’dan itiraf: Soma ve Ermenek’te başarısız olduk Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin düzenlediği etkinlikte konuşan Enerji ve Tabii Kaynalar Bakanı Taner Yıldız, soruları yanıtladı. Taner Yıldız, “6 yıllık bakanlığım dönemimde, en başarısız ve en eksi olduğumuz tarafımız, Soma ve Ermenek’teki maden kazaları oldu. Bu benim ve bakanlığımın mahçubiyetidir. Şu veya bu nedenle davalar devam ettiği için fazlaca bir şey söyleyemem ama bunlar tabii afetlerden değil, kusurlardan oldu. En kötü işlerimiz bunlar oldu” yanıtını verdi.

Emniyet Genel Müdürlüğü

Kaçak sarayda yaşayanın güvenliği sağlandı diyebiliriz. Son olaylara baktığımız zaman, eylemciler yaralandı. Yani bu düzenden rahatsız olanlar yaralandı.

Olağan değil, katliam

Türkiye 13 Mayıs günü Manisa Soma Maden Ocağında meydana gelen yangın ile sarsıldı. İki hafta önce denetim yapılmasına gerek olmadığı söylenen maden 301 işçiye mezar oldu. Taner Yıldız, uzun süre “emin” olmadan açıklama yapamayacağını söyleyerek gerçekleri sakladı. Üç günlük yas ilan edildi. Katliamdan 24 saat konuşan Erdoğan işçi katliamı için “olağan” dedi. Somaya geldiğinde ise 1 saat boyunca arama kurtarma

1 Mayıs kutlamalarını bahane ederek, halkın huzur ve güvenini bozmak isteyen marjinal bazı gruplar, Taksim Meydanı’na girmeye çalışmışlardır.

İtiraf değil istifa et Taner Yıldız’ın, bakanlık olarak başarısızlıklarını kabul etmiş olmasına rağmen madenlerdeki düzenin aynı şekilde devam etmesi her an yeni ölümler olmasının önünde engel olmadığını gösteriyor. Geçtiğimiz haftalarda Soma Davası’nda patronların işçileri suçlu göstermeye çalışarak kendilerini aklamaya çalışması da ders alınmadığını bir göstergesi. Ancak Somalı aileler hem patronların hem de sorumlu olan hükümet yetkililerinin peşlerinde olacaklarını dile getiriyorlar. GÜNCEL

Önlem değil saldırı İnsanlara kutlama hakları, sokağa çıkma hakları verilmedi. Yüzlerce insan hukuksuzca gözaltına alındı. Önlem almak değil de daha çok polis saldırısı olarak nitelemek daha doğru olur. Nazlı Ilıcak yazar

Bu zihniyete cevaz yok Eğer milli iradenin iktidara böyle bir yetki verdiğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Zira hiçbir demokrasi, “Devlet benim” ya da “Ferman padişahındır” zihniyetine cevaz vermez.


GUNCEL

04

4 Mayıs 2015

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Siyasal olmayan kültürel olur

AKP şehri her yönden kuşatmış, halkı her yönden tehdit etmiş durumdaydı. Yine de durum esastan değişmedi direnenler cephesinde. Direnmeye devam edildi. Direnen güçlerin 1 Mayıs alanının Taksim Meydanı olmasından vazgeçmesi mümkün değil. Taksim Meydanı bir meydan muharebesinin sembolik hedefi durumunda. AKP oraya her yıl beşyüzbin emekçinin gelmesinden rahatsız. “Nasıl oluyor da şehrin en önemli merkezine şu marjinal dediğimiz gruplar mahşeri bir kalabalığı topluyor?” diyerek şaşkınlığa uğruyorlar. Onlara göre sosyalizm zaten Rusya’da çökmüşse, burada neden yerden fışkırıyor? Allah’ın belası sosyalizm başka her yerde çökerken Türkiye’de neden çökmüyor? AKP bütün bu oluşan soruları önlemek ve yükselen bir emekçi hareketin soluğunu hissettirmesini engellemek üzere Taksim’i yasaklıyor. Korkunun ecele faydası yok. 1 Mayıs’ı kutlamak üzere meydana yürüyen insanlar bunu neredeyse ölümü dahi göze alarak yapıyor. AKP bu insanlara en üst düzeyde şiddet uyguladığının görüntülerini televizyonlardan göstererek halkı korkutmak istiyor. İşin bir yanı bu. Bununla birlikte korkmayan büyük bir nüfus inanılmaz bir şekilde yine kalıyor. Bu nüfus para alarak, ücretsiz seyahat ederek, güle oynaya AKP mitingine giden bir nüfus değil. Eğer bir inançlılar topluluğu ya da iyi ahlaklı insanlar aranacaksa, bu insanların çeşit çeşit zorluklara rağmen Taksim Meydanı’na çıkmak için canını dişine takanlar olduğu görülüyor. Bir korku yaşanıyor ama bu da oluşuyor. Halk samimi olarak mücadele verenleri biliyor, tanıyor ve içten içe derin bir saygı duyuyor. * Bir ülkedeki sol için çeşitli yanlış yönelimler olabilir. Rusya’da da olmuş muydu? Olmuştu. Lenin, köylere gidip halkı eğitme eğilimini yetersiz buluyordu. Ardından okuma grupları her yanı kaplayıp herkes kendi kendini eğitmeye başladığında, bu da yanlış bir eğilim olarak görüldü. Daha sonra işçi sınıfının ekonomik çıkarlarını bütün işçi sınıfına anlatmak üzere ajitasyon aşamasına gelindi. Bu tutum da işçileri sadece ekonomik iyileştirmelere saplayıp bırakıyordu. Sosyalizmin bir kültürel akım gibi gözüktüğü dönem narodniklerin hemen öncesi ve onların ilk dönemidir. Bizim memleketteki sol, bu dönemdeki sola benziyor. Böyle olduğunun farkında bile değil. İşin üzücü yanı, böyle olduğunu hissettiği anlarda kendisiyle gurur duyuyor. En fazla akıl yürüttüğünde bu durumdan memnun olduğunu söylüyor ama şunu da ekliyor: Sor niye memnunum? Soruyorum. Diyor ki: Çünkü parlamentarizm tehlikesi var. Eğer parlamentarizm tehlikesi varsa geri kalan teferruattır. Bu tehlikeyi yaşama ihtimalimiz söz konusuysa, varıp kültürel akım gibi olabiliriz, okuma grupları gibi olabiliriz, sadece üyelerinin ekonomik koşullarını iyileştirmeye çalışan sendikalar-odalar gibi olabiliriz. Eğer parlamentarizme sapma ihtimali varsa ona sapmayalım ama onun dışındaki her şeye sapabiliriz. Parlamentarizm yeryüzünde görülmüş en korkunç sapma olduğu için mi böyle söylüyorlar? Ya da diğer sapmalar çok masum olduğu için mi? Bence parlamentarizm dışındaki bütün sapmalara tam boy girmiş oldukları için. Mevcut hale iyice alışılmış durumda. Kimsenin kıpırdayası yok. Eğer kıpırdama yapılırsa sendikalarda-odalarda-kulüplerdeki muhteşem statüko elden gidebilir diye çekiniliyor. Ne çekingenlikmiş arkadaş, otuzbeş yıldır giderilemedi. Şu kötü haberi de vermek lazım ki, statüko bile yata yata devam etmiyor. Kavramımızı biraz daha ilerletmek istersek şöyle söyleyebilirim: Parlamentarizm eğer sadece parlamento yoluyla sistemi kökten değiştirebileceğini iddia etmekse, benim gördüğüm kadarıyla bunu söyleyebilecek insan sayısı hiç fazla değil. Bunu söyleme ihtimali Kürt hareketinde görülüyorsa eğer, o hareketin çokça insanı hala dağlarda geziyor. Aslına bakarsanız ben sadece parlamentoda çalışırım diyen pek yok. Diyelim ki var. Sizinle şöyle iddialaşayım. “Sadece kültür merkezlerinde çalışırım, oralarda çok önemli işler yapacağım” diyenler; “sadece parlamentoda çalışırım, orada çok önemli işler yapacağım” diyenlerden daha geridedir. Kültürel hareket olarak sosyalizm hareketi yaratmak isteyenler, parlamento yoluyla bir hareket yaratmak isteyenlerden daha yanlış bir yolda. Parlamentodan bahsedenler hiç değilse mecburen politik olacaklar, memleket meselelerinden konuşacaklar. Reformist ama politik olacaklardır. “Kültür” diyenler siyasal olabilme şansını dahi yitirmiş durumda. Çok çalışırlarsa, kültürel bir kimlik olabilirler yalnızca. Siyasal olmayan kültürel olur.

hakanozturk17@gmail.com

Halkın parasını başkan olmak için harcıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır ve Batman’da açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Batman’da bir grup taşeron işçisi tarafında sloganlarla sözü kesildi. Diyarbakır konuşmasında ise Demirtaş’ın “Kimin parasıyla meydanlara çıkıyor” sözlerine yanıt veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devletin parasıyla çıkıyorum’’ açıklamasında bulundu. güncel melih erdem

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır’daki konuşmasında HDP’nin seçim beyannamesinde yer verdiği Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kapatacağız ifadesini eleştirdi. ‘’Çıkmış Diyanet’i kaldıracağız diyor. Benim Kürt kardeşim, Zaza kardeşim dindardır, dindar. Kaldıracağız dedikleri Diyanet, Kuran-ı Kerim’in Kürkçe mealini hazırladı. Pek çok eseri de Kürtçe’ye tercüme ediyor. Neden? Ben 78 milyonun Diyaneti’yim diyor’’ açıklamasında bulunan Erdoğan Türkiye’deki farklı inançlı insanları bir kez daha yok sayarak halkların özgürlüklerinin karşısında gerçeklikti. Erdoğan bu tartışmada yer aldı. kendini ‘’Beyefendi rahatsız oluyor. Cumhurbaşkanı meydanlara Halkın parasıyla kimin parasıyla çıkıyor. Devletin kendine 400 kul arıyor parasıyla çıkıyorum. Benim hakDemirtaş Cumhurbaşkanı kım. Yüzde 52 oyla buraya geldim. Erdoğan’ı “Kimin parasıyla mey- Sen yüzde 52’yi alsaydın sana da danlara çıkıyor?” diyerek eleştir- ben saygı duyardım ama sen saymişti. Cumhurbaşkanının halkın gısızlık yapıyorsun.’’ ifadesiyle saparasıyla 400 milletvekili istemesi vunmaya çalıştı. Demirtaş’ın sözlerinin arkasındaki

Belediye başkanları Erdoğan’ı karşılamadı Karşılama töreni yapmayan Diyarbakır ve Batman Belediye başkanlarını eleştiren Erdoğan, Diyarbakır sonrasında gittiği Batman’da yaptığı konuşmada da aynı ifadeleri kullandı.

atarak Erdoğan’ın sözlerini kesti. Erdoğan birkez daha işçilere karşı olan tavrını gözler önüne sererek “Nankörlük yapmayın. Bir yerde çalışıyorsunuz nankörlük yapmayın. Sayın Başbakanımız açıklama yaptı. Bunları takip edeceksiniz. Seçimden sonra bunların adımları İşçileri nankörlükle suçladı da zaten atılacak. Provoke yapmaBatman’da yaptığı konuşma- yın” dedi. da bir grup taşeron işçisi slogan

Seçimlerden korktukları için saldırdılar HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin Sultanbeyli mitinginde konuştu. Sultanbeyli Meydanı’nda toplanan kalabalığa seslenen Demirtaş “Sadece bir hafta içinde 10 seçim büromuz saldırıya uğradı. Daha dün Uşak’ta yaşananları gördünüz. Arkadaşlarımız barış ve kardeşlik eli uzatıyorlar. Polisin gözleri önünde HDP’lileri linç etmeye çalışıyorlar. Valilik izliyor” diye konuştu. “HDP’nin barajı aşması halinde Sultan’ın sarayı sallanacak” diyen Selahattin Demirtaş,

“Bunun korkusuyla her yerde bize saldırıyorlar. Her yerde bize, partimize, her yerde sizin çalışmalarınıza saldıracaklar. Eleştirilerini sürdüren Demirtaş, “Bizi tehdit eden AKP sözcülerine sesleniyorum. Siz kendi kralınıza tansiyon hapı ayarlayın. 7 Haziran’da tansiyonunu yükselteceğiz. Sandık sonuçlarını gördüğünde başkanlık hayalleri suya düşecek. Sen ki ülkeyi teslim almaya çalışıyorsun. Halk nasıl bir güç olduğunu göstererek seni teslim alacak” ifadesini kullandı. GÜNCEL

Antalya mitinginde konuştu

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batman’daki toplu açılış töreninde konuşmasında yine halkın değil hırsızların yanında olduğunu gösterdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendisine seslerini duyurmaya çalışan bir grup işçiye, “Nankörlük yapmayın... Sayın Başbakanımız bu konuda gerekli açıklamaları yaptı. Böyle 20-30 kişi toplanıp provoke ediyorsunuz” dedi. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda Taksim’i işçilere kapatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bundan önce Metal işçilerinin grevini yasaklayan Milli Güvenlik Bildirisine imza atan kişi olarak kendisinin işçi dostu olduğunu iddia etmişti. Seslerini duyurmaya çalışan taşeron işçiyi ‘nankörlükle’ suçlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birkez daha işçi düşmanlığı yaptı.Bu hafta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bu tutumundan dolayı oğlum bak git diyoruz.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin Antalya mitinginde konuştu. Seçim vaatlerini sıralayan CHP lideri, kredi kartı mağdurlarını hapisten kurtaracağını ve emeklilerin refah seviyesini yükselteceğeni dile getirdi. Erdoğan’a yolsuzlukları ve Ka-Çak saray’ını hatırlatarak eleştiren Kılıçdaroğlu “Sen Kaç-Ak Saray’ına para buluyorsun da emekliye mi bulamıyorsun? Bizim iktidarımızda başbakan oğlunu arayıp, paraları sıfırladın mı diye soramayacak. Her kuruşun hakkını vereceğiz. Emekliye de hakkını vereceğiz’’ açıklamasında bulundu. Kredi kartı borçlarını sileceğini ifade ederek “550 bin kişi yargılandı kredi kartı borcundan. Suçları taahhüdü ihlal cezası. 89 bin vatandaş hapse girdi ve çıktı. Biz ne diyoruz: 500 bin vatandaşımı hapisten kurtaracağım. 500 bin vatandaşımın kredi kartı ve tüketici kredilerinde biriken faizlerinin en az evet iyi dinleyin en az yüzde 80’inini sileceğim’’

açıklamasında bulunan CHP Başkanı kaynak konusundaki eleştirileri de yanıtladı.” Buna da laf ediyorlar, parayı nereden bulacak. Para senin sarayında. Projelerimizin maliyeti milli gelirin yüzde 2,9’u. Ben bu ülkenin milli gelirinin yüzde 2,9’unu halka veremeyecek miyim?’’ diyen Kılıçdaroğlu kaynak yok diyenlere Kaç-Ak Saray’ın parasını hatırlattı. GÜNCEL

Seçimden önceki son MGK toplandı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı sona erdi.Yaklaşık 7 saat süren toplantının ardından açıklama yapıldı. Açıklamada, ‘’paralel yapıya karşı mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği’’ ifadesi yer aldı. Yazılı açıklamada, çözüm süreci değerlendirilmesi yapıldığı belirtilirken , “Terörün sona erdirilmesi için verilen mücadelenin kararlılıkla sürdürülmekte olduğu bir kez daha vurgulanmıştır” denildi.Seçimden önceki son MGK toplantısı sonrası yayınlanan bildiride “Milli Güvenliği tehdit eden paralel devlet yapılanması ve illegal oluşumlara karşı yürütülen mücadele hakkında tafsilatlı bilgi arz edilmiş, mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesine vurgu yapılmıştır” denildi. GÜNCEL


EKONOMI

05

4 Mayıs 2015

Sibel Uzun UYANIŞ

Her 1 mayıs Taksim’i kazanmak için

Nereden bakarsanız bakın, 1 Mayıs’ta Taksim’i kazanmak için direnmek solu ve sınıfı diri tutuyor. Taksim’i ana sütü gibi helal görenler çoğaldıkça “1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanındayız” sloganı tarihsel anlamına yerleşiyor. Günler öncesinden ne tür bir tehdit gelirse gelsin bir yolunu bulmak için binlerce insan anlaşmış ve planlamış gibi geleneğe, tarihe, Taksim’e ulaşabilme ihtimaline hazırlanıyor. Tas tamam üç sene doya doya Taksim’de kutlamışken şimdi haydutlukla engellenmesine katlanamıyor. Bu ısrarı sürdürmek, meydana ulaşabilmenin tüm devrimci ihtimallerini çoğaltmak da bize düşer. İşçi sınıfı sözünü söyleyecekse en net şekilde Taksim’i kazanma mücadelesi yolunda söyleyecek. Türkiye’de 301 işçi devletin taşeron sistemi yüzünden göz göre göre ölürken istedikleri yerde istedikleri şekilde bayramlarını yapmalarını devlet engelliyor. Daha da ne olsun? Bir ülke yönetiminden daha nasıl bir gaddarlık çıkabilir ki? Bu ülkenin kaybedilmiş tüm evlatların hesabını soran anneleri Galatasaray’ı vermemek için saçlarından haftalarca sürüklendi. Şimdi kale gibi orada mücadelesine devam ediyor. Bu geleneğe sahip çıkmaktan başka çıkar yol olmadığını görmek ve kabul etmek gerekir. Bizim 1 Mayıs’ta gidecek başka bir yerimiz yok. Her 1 Mayıs’ta Taksim’e gitmeye hazırlanmaktan başka yolumuz yok. Dün nasıl emekçilerinse, bugün veya yarın, er ya da geç, Taksim Meydanı emekçilerin olacak. AKP fani bir yasakçıdır. Kalıcı ve yerleşik olan emekçilerin her 1 Mayıs’ta meydanda toplanmasıdır. Bir sınıfsal bakış açısıyla emekçilere anlatabilecek olan en kararlı söz de bu çerçeve içine oturabilecektir. Bizim Taksim’e varmak için kitlesel buluşmalarımız bile AKP’ye yetiyor. Öyle bir korku öyle bir korku ki şehri bir gün boyunca polis işgalinde tutuyor. Devlet bu sene makul sayı konusunu 2009’daki “makul çoğunluk” konusu gibi bir kez daha ortaya attı. O zaman “makul çoğunluk” barikatları devirmiş meydanı gürül gürül kazanmamızı sağlamıştı. Misbah Demircan olduğu için kitlesel buluşmalara tahsis edilen meydan DİSK, KESK hedeflediğinde sembolik hale getirilmek isteniyor. Bu çifte standardı kimse ama hiç kimse kabul etmek istemiyor. Herkesin ortaklaştığı makul bir formülü bulmak bizi meydana ulaştıracak görünüyor. 1 Mayıs’ın nasıl kutlanacağına AKP karar vermiş bu da bir lütuf olarak emekçiler tarafından kabul edilecek sanıyorlar, Davutoğlu konuşuyor “…sembolik nitelikteki gruplar karanfillerini koysunlar, sonra da İstanbul’da yasal olarak gösterilen meydanlarda istedikleri kadar kalabalıkla…”. Sembolik başbakandan başka ne beklenir ki. Taksim Meydanı AKP için bir yanıyla da bir aşamadır. Eğer Taksim’e ulaşma mücadelesinden vazgeçilirse, sonra İstiklal Caddesi, sonra Galatasaray, sonra Tünel. “AKP tipi mutenalaştırma” böyle böyle tamamlanmak isteniyor ama nafile 1 Mayıs’ın tüm neferleri için bir kere daha en çok da AKP’ye “Taksim Geçilmez” i hatırlattı. Eğer bunca yıldırma, korkutma çabaları bunca insanla boşa düşüyorsa biz buradan yürümeliyiz derim. Taksim’i oldurtmanın türlü türlü yollarını ortaklaştırmalıyız. Her her kesimin insanı tıpkı Gezi gibi Taksim için bir yerde ortaklaşıp toplanmışsa önemli bir fırsat olarak görebiliriz. Meydanı kazanam mücadelesinde gözaltına alınan tutuklanan her kardeşimizin hesabını birlikte sorabiliriz. *** Nazım’ın dediği gibi Yürümek; yürümeyenleri arkanda boş sokaklar gibi bırakarak. Havaları boydan boya yarıp ikiye bir mavzer gözü gibi karanlığın gözüne bakarak yürümek! Yürümek bir kez daha Taksim için yürümek. Taksim 1977 şehitlerimiz için, Gezi şehitlerimiz için, AKP hukuku bitirdiği için, Taksim herkesi buluşturabildiği için, Taksim’de yılardır emekçiler ve işçi sınıfı en büyük zaferlerini kazandığı için, Taksim’de görecek çok çok ama çok güzel günler olduğu için. twitter: @sibeluzun_yarin

Ücretler asgari, sömürü azami

Son haftalarda ekonomideki “asgari ücretin” halkın gündeminde kapladığı alan o kadar arttı ki; bu siyasetçilerin seçim vaatlerinde de aynı oranda yer aldı. 7 Haziran yaklaşırken artık “laiklik, başörtüsü, Kürt sorunundan” çok “geçim derdi” seçime giren partilerin ana gündemi. O halde; asgari ücret şuan ne kadar, nasıl belirlenir, diğer dünya ülkelerinde durum nasıl? ekonomi Fatma çakır

Bilindiği üzere gıda fiyatları cep yakarcasına hızla artıyor. Buna bağlı olarak enflasyonun önüne geçebilene aşk olsun. Vatandaşın mutfak harcamalarına yapılan gider yüzde 2. 49 arttı. Türk-İş’in bunu hesaba katarak yaptığı araştırmaya göre, Nisan ayında açlık sınırı bin 334, yoksulluk sınırı ise 4 bin 344 Lira’ya yükseldi. Açlık sınırı asgari ücretten hızlı artıyor Hâl böyleyken; Türkiye’de asgari ücret 949 Lira ve 5 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. 2014’ün Nisan ayında açlık sınırı bin 167 lira, yoksulluk sınırı 3 bin 801 liraydı. Buna göre, açlık sınırı bir yılda yüzde 14.25 artarken asgari ücrete komik miktarda yapılan zamlar;

“kaşıkla verip, kepçeyle almaya” Hükümetin ve muhalefetin asgari benziyor. ücrete bakışı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de Asgari ücretten bir haber asgari ücretin artırılması konusunda, Cumhurbaşkanı “Ücretler artarsa bu işçiye zulüm olur” Toplumun ana gündemlerinden demişti. İşçileri bir anlamda işsizlikolan asgari ücret AKP’ye ve özel- le tehdit eden Şimşek: “Bu partilelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a re oy verirseniz, bu partiler de sizin o kadar uzak ki; asgari ücretin dediğinizi yaparsa, kapının önünde ne kadar olduğundan bile haberi kendinizi bulursunuz” demeye geyok. Konuşmasında ‘tarafsız’ bir tiriyor sözü. Geçtiğimiz haftalarda cumhurbaşkanı olarak muhalefet siyasi partiler seçim bildirgelerinde partilerinin seçim vaatlerini eleşti- asgari ücret konusunda yaptıkları ren Erdoğan, “Bunlar asgari ücreti vaatlerle dikkat çekti. HDP asgari bilmiyor herhalde” dedi. ücret konusunda DİSK’in 1800 net talebini benimsedi. CHP ise asgari Çok zorladı ancak olmadı ücretin 1500 TL olması vaadinde Ancak bu sırada devletin belirlediği bulundu. bir asgari ücret olduğunu söyleyen Erdoğan, bir türlü bu ücretin ne #KaynakNerede kadar olduğunu bilemeyince notla- Peki, açlık sınırı bin liranın üzerını karıştırmaya başladı. Yardımcı- rindeyken asgari ücreti açlık larından da ipucu alamayan Erdo- sınırının üzerine çıkarma vaatğan, “Herhalde 1000 lira” demek leri AKP’nin dediği gibi gerçekzorunda kaldı. ten hayal mi? “Kaynak nerede?”

6.4 saat fazla çalışıp 711 Euro az kazanıyoruz 5 milyon kişi asgari ücretle çalışırken, Avrupa Birliği ortalamasının 711 Euro altında ücret alıyor. 28 AB üyesinin asgari ücret ortalaması 1.033 Euro, Türkiye’de ise 322 Euro. Krizle boğuşan Yunanistan’da bu rakam 706, Portekiz’de 646 Euro. Çalışma saatlerine bakıldığında ise Türkiye’de işçiler AB ortalamasından haftada 6.4 saat fazla çalışıyor. Türkiye’de resmi haftalık 45 saat olan çalışma süresi, AB ortalamasında 38.6, İtalya’da 36, Almanya’da ise 35 saat. Üstelik çalışanların yüzde 40’ını oluşturan yaklaşık 10 milyon kişinin haftada 50 saat ve üzerinde çalıştığı raporlarla tespit edilmiş.

Asgari ücret nedir, nasıl belirlenir? Asgari ücret; işçilere bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin çeşitli gereksinimlerini günün fiyatları üzerinden en az düzeyde karşılamaya yetecek ücret. Yoksulluğu yenmek için hatta açlıktan ölmemek için dört kişilik bir ailede dört kişi de çalışmak zorundadır. Böylece çok büyük yığınlar sanayi ordusuna ve

işsiz ordusuna katılıyor. Dört kişilik bir ailede neredeyse ev kirası için bir kişi, kısıtlı mutfak masrafları için bir kişi, eğitim ve giyim için bir kişi, geri kalan tüm ihtiyaçlar için de bir kişi çalışmak zorunda. Hem maddi açıdan, hem de zaman açısından kültürel faaliyetler, eğlence ve dışarıda yemeğe çıkmak zaten mümkün değil!

Asgari ücret; 1951-1967 döneminde “mahalli komisyonlar” aracılığı ile yerel ekonomik ve sosyal farklılıkları dikkate alan bir sistemle asgari ücretin yerel düzeydeki katılımcılardan oluşan bir komisyon tarafından, 1967 yılından itibaren merkezde kurulan “asgari ücret tespit komisyonu” tarafından belirlenmiştir.

Enflasyon tahminini 5,5’ten 6,8’e yükseltti

Merkez Bankası enflasyon hedefini değiştirdi ve 2015 yılına ilişkin enflasyon tahminini, yüzde 5,5’ten yüzde 6,8 düzeyine, 2016 enflasyon tahminini de yüzde 5,0’ten yüzde 5,5’e yükseltti. Yükseltti, çünkü gıda fiyatlarındaki artış durdurulamıyor. Bu arada Merkez gıda fiyat enflasyonunun 2015’te yüzde 9 olacağını düşünüyor. Tabii yeni hedef yüzde 6,8’in tutması için gıda fiyat artışının yüzde 9 olması şart. Ama bu oranı tutturmak zor görünüyor. O hâlde 2015 sonunda yüzde 6,8 oranın-

daki enflasyon hedefi tehlikeye giriyor. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı: “Bu güncellemede, petrol fiyatlarının Ocak Enflasyon Raporu’nda öngörülenden yüksek gerçekleşmiş olması ve Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları belirleyici oldu. Bu çerçevede, petrol fiyatlarındaki güncellemenin ve Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarındaki hareketlerin yıl sonu enflasyon tahmini üzerinde sırasıyla 0.4 ve 1.0 puanlık yükseltici etki yapacağını değerlendiriyoruz” şeklinde konuştu. EKONOMİ

Dış ticaret açığında rekor artış Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan dış ticaret verilerine göre, Mart ayında dış ticaret açığı yüzde 17.2 artarak 5 milyar 251 milyon dolardan 6 milyar 154 milyon dolara yükseldi. İhracat Mart ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14.4 azalarak 12 milyar 570 milyon dolara, ithalat yüzde 6.1 azalarak 18 milyar 723 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2014 Mart ayında yüzde 73.7 düzeyindeyken,

bu yıl Mart ayında yüzde 67.1’e düştü. Avrupa Birliği’ne (AB) yapılan ihracat, yüzde 11.8 azalarak 5 milyar 343 milyon dolara gerilemesine karşın, ihracattaki genel düşüşe bağlı olarak ve AB’nin ihracattaki payı yüzde 41.2’den, yüzde 42.5’e çıktı. En büyük dış pazar Almanya’ya yapılan ihracat Mart ayında 1 milyar 80 milyon dolar olurken, bu ülkeyi 1 milyar 31 milyon dolar ile İngiltere, 745 milyon dolar ile Irak ve 597 milyon dolar ile Birleşik Arap Emirlikleri izledi. EKONOMİ


KADIN

06

4 Mayıs 2015

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Bana İstanbul’u anlat Bu sene de 1 Mayıs, kendine özgü mücadele ve direniş deneyimlerini yaratarak geldi geçti. Yasaksız ve olması gerektiği gibi kutlandığı illerde, büyük bir coşku ve mutluluk vardı, insanlar gülüyordu. İstanbul’da ise; AKP Taksim’i sahiplerine yasakladı yine. Buna ilaveten İç Güvenlik Yasasının ilk denemelerini de yapmak istiyordu. Bu amaçla hayatı durdurmayı göze alarak elinden geleni yaptı ama yine de insanların birbirleriyle ve merkezi bir alanda buluşmasını engelleyemedi. Beşiktaş Meydanı’nda buluşabilen topluluk bu bakımdan çok önemlidir. Önemsemeyenler, sanki yolları kendileri kapatmamış gibi buluşabilenleri azımsayan Vali ve Emniyet Müdürü’dür. Onlara da sormak lazım; madem bu sene 1 Mayıs’a katılım bu kadar az ve önemsiz ise, bu kadar çok önlem, bunca gözaltı, uzun gözaltı süreleri neden? Sonuçta, Beşiktaş’a ulaşmış olmanın bile önemli olduğunu, herhalde herkes evine dönerken yaşadığı zorlukta daha da iyi anlamıştır. Kaç kat engele rağmen birçok insanın inatla bu zincirlerin içine girmeye çalışması, geç kalmaktan ya da buraya ulaşamamaktan korkar olması, Taksim’e gitmek üzere buluşmak kararlılığı, çok kıymetli bir İstanbul 1 Mayıs klasiğidir. İnadımız ve yıllardır tecrübe ile edindiğimiz klasikler birikiyor, bir gün mutlaka Taksim Meydanı’na ulaşacak. Ama bu neden bu kadar zor? Taksim’i yasaklayanlar bir kere de bu gerçeği görseler? İnsanların bu ısrarını, kararlığını, bu kadar ters bir şeyi büyük bir istekle yapıyor oluşlarını görmüyorlar mı? Görüyorlar elbette. Ve bilakis bu gördüklerinden, kent meydanlarını sahiplenerek haklarını arayan bu halktan korkuyorlar. Taksim Meydanını milyonların doldurmasından, insanların bu meydanda -bayram havasında 1 Mayıs mitingi yapılan illerdeki insanlar gibi- mutlu olmasından, gülümsemesinden çok korkuyorlar. Baksanıza Türkiye’nin dört bir tarafındaki 1 Mayıs mitinglerine; büyük topluluklar büyük bir umut ile güler yüzle yürüyor, mücadele ediyor. Hele de Samsun, Mersin, Niğde, Tekirdağ ve Manisa’da kadın cinayetlerini durdurmak için yürüyen kadınlara bir bakın. Kadınların yaşam hakkını savunanlar, evrensel hak mücadelesi meydanı olan 1 Mayıs’ta olmaktan ne kadar mutlu ve umutlular. “Kadınlar yaşayacak, 1 Mayıs kutlayacak” diyerek yürüyorlar, alana bambaşka bir umudu taşıyorlar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun bu yıl pek çok ilde 1 Mayıs kutlamaları çerçevesinde yapılan mitinglere katılması, hem mitinglere hem de platforma moral taşıdı, çok olumlu oldu. Aslında İstanbul da; tüm ülkenin bir resmi gibidir. Hani Cem Karaca’nın “Bana İstanbul’u anlat” şarkısı vardır, bu “şehirlerin şehrini” çelişkileriyle anlatır. Şarkıda; “İnsanlar gülüyordu de, trende, vapurda, otobüste, yalan da olsa hoşuma gidiyor” der ya aslında insanların yalan değil gerçekten güldüğü günler de olmuştur bu şehirde. Gezi direnişindeki mutluluğu, ağaçların hayatını kurtarmanın ve kendi hayatımıza sahip çıkmanın verdiği kıvancı düşünün. Parktan her geçişte, o günlerde toprağa düşen gencecik arkadaşlarımızı anarak yaşadığımız o duyguyu. İşte Taksim’i yasaklamadıkları her durumda, böyle bir kıvanç, özgüven ve mutlulukla Taksim’de buluşacak insanların giderek artacağını, milyonların meydanı dolduracağını, bunun aynı zamanda kentin en merkezi alanıyla ilgili rant hayallerini de bitireceğini düşünerek korkuyorlar. Halkının mutluluğundan bu denli ürperen AKP’liler, çıkıp televizyona işçilerin sorunlarını sahipleniyormuş gibi konuşabiliyor ya, işte bu zelilliğe diyecek söz yok. “İşçilerin çok yönlü sorunlarını konuşacakları gün olan 1 Mayıs’ı Taksim alanı tartışmasına hapsetmemek lazım imiş”. Tarihte işçi ölümlerinin en fazla olduğu dönemde bu memleketi yönetmekte olan, ölümlerin sorumlusu AKP’liler, TV programlarında her böyle konuştuğunda, her yıl yüzlerce kadının, binlerce işçinin can verdiğini hatırlayalım. Sonuçta 1 Mayıs geldi geçti. Ve memleket meseleleri devam ediyor. Önümüzde önemli sonuçları olacak genel seçim var. Kadın cinayetlerini durdurmak yolunda öncelikle ceza indirimlerinin kaldırılması için mücadele devam ediyor. Ve Soma’da hayatını kaybeden işçi kardeşlerimizin aileleri, ölen 301 işçi nezdinde, tüm işçi ölümleri için mücadeleye, Soma’ya çağırıyor. Mücadeleye devam. gulsumkav@gmail.com

1 Mayıs’ta kadınlar meydanları doldurdu

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu yıl pek çok ilde, “Kadınlar yaşayacak, 1 Mayıs’ı kutlayacak” diyerek emeğin gücünü ve kadının değerini haykırmak üzere 1 Mayıs kutlamaları çerçevesinde yapılan mitinglere katıldı.

Samsun

kadın Özgün başak

Kadınlar bu yıl 1 Mayıs’ta, kendi hayatlarına dair karar almak uğruna öldürülen ve katillerinin ceza indirimi aldığı tüm kadınların anısına yürüdü. İstanbul’da yasaklamalara, yolların kapatılmasına, trafiğin ve bütün ulaşım araçlarının durdurulmasına rağmen emekçiler ve emekten yana olan tüm kadınlar 1 Mayıs’ta Beşiktaş’ta buluştu. 1 Mayıs’ı bayram havasında kutlamak isteyen halk Beşiktaş Meydanı’nda uzun süre bekleyişini sürdürdü, ancak polis Barbaros Bulvarı’nda bekleyen emekçilere saldırarak biber gazına boğdu. Samsun’da 1 Mayıs

Manisa

Tekirdağ

Niğde

İstanbul

Mersin

Eskişehir

mitingi için toplanan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri, “1Mayıs’ta yaşam hakkımız için yürüyoruz” yazılı dövizler taşıyarak, Çiftlik Ziraat Bankası önünde yürüyüşlerine başladılar. Niğde’de ise 1 Mayıs kutlamaları için toplanan halka, polisin biber gazıyla yaptığı müdahalede, aralarında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyelerinin de bulunduğu 25 kişi gözaltına alındı. Manisa’da kadınlar “Yaşasın 1 Mayıs” dövizleri taşıdılar. Mersin’de 1 Mayıs mitingi için İstasyon Meydanı’nda buluştu. Tekirdağ’da Tekzen Çorlu, Eskişehir’de de Es Park önünde kadınlar 1 Mayıs mitinginde yerlerini aldı.

Devrimci mücadele hattında Türkiyeli kadınlar Kadın Hareketi Elif Yağarkar Türkiye’de son dönemde yoğunlaşan kadın alanındaki mücadeleyi meydanlarda, sokaklarda, evlerinde ve işyerlerinde destekleyen kadınlar bu 1 Mayısta da mücadelenin sadece kadın alanında olmadığını gösterdi. Alanlarda genciyle yaşlısıyla ön saflarda yer tutarak “Kadın kısmı evde oturur.” diyenlere en güzel cevabı verdiler. 1 Mayıs alanında bulunarak bizi öldüren, eve tıkmaya çalışan, hangi kıyafeti giyip nasıl güleceğimize kadar karar vermeye çalışanları ve onların baskılarını tanımıyoruz dediler. Kadın mücadelesine ket vurmaya çalışanlar ise aradan yüzyıllar geçmesine rağmen ay-

nı yöntem ve söylemle kadınları ataerkil sistemde bir obje olarak görmekten öteye gidemediler. Nasıl ki 21. yy Türkiyesinde kadının kıyafetine, oturuşuna-kalkışına, gülüşüne, sokakta olması gereken saate kadar her hareketine erkek egemen toplum ve onun iktidarı karışıyorsa 17. ve 18. yy Osmanlısında da aynı sistem vardı. 17. ve 18. yy’da kadınların kıyafetlerini düzenleyen onların sokakta, çarşıda, pazarda nasıl hareket edeceklerini; hangi mevkilere gelebileceklerini, hangi renk ve hangi boy ferace giyeceklerine kadar uzun uzadıya fermanlarla beyan etmişlerdir. Kişiler ve tarihler değişse de kadına bakış değişmemiştir. Osmanlı kadınının mücadele hattına girişi yine baskı ve kısıtlamalara tepki olarak doğmuştur. 19. yy’a gelirken kadın mücadelesinin sesini duyurma-

sıyla kadın hareketinin 2. evresi şekillenmiştir. Osmanlıda yükselmekte olan modern ve sosyal hayatta kadınların da emeğine ihtiyaç hissedildiği için 1842’den itibaren kadınlar kamusal alanda devlet eliyle eğitim görmeye başlamıştır. Günümüz Türkiyesiyle kıyaslayacak olursak hem kapitalist hem de muhafazakar bir tavır takınmaya çalışan, kadını esnek çalışma paketleriyle hem evinin kadını hem de iş gücü olarak kullanmayı amaçlayan AKP hükümetinin 19. yy Osmanlısından pek bir farkı yoktur. Sanayileşmeye yenik düşen Osmanlı kapitalizme yenik düşen Türkiye’ye denktir. Toplumlar çağ atlarken biz AKP’nin her hamlesiyle bir adım geriye düşüyoruz. Yüzyıllar önce Osmanlı kadınının verdiği mücadeleyi milenyum çağında

sürdürüyoruz. Meydanlarda gerici AKP diye bağırmamızın bir nedeni var. Türkiyeli kadının söyleyecek sözü var. AKP’nin ampülü kadınları da ülkeyi de karanlıkta bırakıyor. AKP karanlığına yükselttiğimiz her seste ahlaksız oluyoruz. Kendi ülkemizin cumhurbaşkanı tarafından “Kız mıdır kadın mıdır belli değil” ithamları altında var olmaya çalışıyoruz. AKP ahlakını da alıp gitmediği sürece kadınlara durup dinlenmek yok. Kadınlar AKP’yi kendi karanlığında boğacak. Dillerde obje değil, meydanlarda özne olan; güzel zamanlarda yaşayan değil, yaşadığı zamanı güzelleştiren mücadele kadınlarına selam olsun.


KADIN

07 17 yaşındaki Aytaç bıçaklanarak öldürüldü

4 Mayıs 2015

Kadın katilleri indirim almanın tüm yollarını deniyor

Katiller artık “pişmanım” değil, “hatırlamıyorum” diyor

Azerbaycan’da yaşayan, 11. sınıf öğrencisi Aytaç Babayeva birlikte olma teklifini reddettiği bir erkek tarafından 8 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. Olayın ardından Azerbaycan halkı Aytaç’a sahip çıkarak kadın cinayetlerini durdurmak için tepki gösterilmesi çağrısında bulundu. Pek çok haber kanalında ve sosyal medyada Özgecan Aslan’a benzetilen Aytaç Babayeva, henüz 17 yaşındaydı. Türkiye’de ise kadınlar, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbetin yasalaşmasının iyi sonuçlarının kadın cinayeti yaşanan tüm ülkelere yansıyacağını söylediler. KADIN

Kezzap ‘canavarca his’ sayılmadı Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yasalaşmadığı sürece, kadın katilleri indirim almak için her yola başvuracaklarını bir kez daha gösterdi. Üzerinden otomobil ile geçerek Hüsne Aslan’ı öldüren erkek arkadaşı, indirim alabilmek için “Öldürdüğümden haberim yoktu” dedi. kadın Özgün başak

İstanbul’da karısının yüzüne kezzap döken Sebetullah Turğut’un suçu ‘canavarca his’ sayılmadı. Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Turğut, olayı bir anlık öfke ile yaptığını, öldürme kastının olmadığını savunarak, “Telefondaki kişiye ‘Aşkım’ deyince kendimi kaybettim” dedi. Savcı, bakanlık avukatının “canavarca hisle öldürmeye teşebbüs” suçundan cezalandırılmasını istediği sanık ile ilgili olarak, kezzap kullanılmasının suçun canavarca hisle işlenmesi için yeterli olmadığını savunarak, 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası verilmesini talep etti. KADIN

Kadın katili 3 sene sonra bulundu

şındaki Hüsne Aslan’ın üzerinden otomobille geçip ölümüne neden Devletin erkek şiddetini ak- olan 30 yaşındaki Şahin Koçar, Hüslayan açıklamaları bitmek ne Aslan’ı ezdiğinden haberinin olbilmezken, kadın katilleri indirim madığını söyledi. almak için daha önce görülmemiş açıklamalarda bulunmaya başladı. Görgü tanığı: Ezdi, durmayıp Bugüne kadar, kadın cinayeti da- yoluna devam etti valarında indirim alabilmek için, Koçar’ın avukatı Mehmet Ali Yılpişman olduklarını ya da öldür- dırım ise olayın tamamen bir trafik dükleri kadınlar hakkında sayısız kazası olduğunu iddia etti. Hüsne iftiralarda bulunarak ağır tahrik Aslan’ın ağabeyi Deniz Aslan ise altında olduklarını anlatan kadın sanıktan şikayetçi olduklarını söykatilleri artık, “Ben öldürmedim”, ledi. Olayın görgü tanığı Selahat“Hatırlamıyorum” demeye başla- tin Tıraş ise, “Ön koltukta oturan dılar. kadınla sürücü arasında tartışma ve darp vardı. Sonra araç hareket etti. Hüsne Aslan’ın katili: Aracın sağ ön kapısı açıktı. Sürücüy“Öldürdüğümden haberim yoktu” le tartışan kadının ayakları dışarıda, Antalya’da tartıştığı sevgilisi 23 ya- vücudunun yarısı aracın içindeydi.

Aracın hareket etmesi üzerine kadın yere düştü. Aracın sağ arka tekerleği kadının kafasının üzerinden geçti. Araç durmayıp yoluna devam etti” diye konuştu.

Kadınlar ise kadın katillerinin bu bahanelerinin önünü kapamak için kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yasalaşması için mücadeleye devam ediyor.

Kadınlar yaşamak için yasa istiyor, Erdoğan esnafı göreve çağırıyor Maraş’ın Elbistan ilçesinde 2012 yılında, boğazı kesilen ve karnından bıçaklanarak öldürülen, battaniyeye sarılmış halde bulunan 63 yaşındaki Perihan K.’nın faili meçhul olarak kalan soruşturma dosyası yeniden açıldı. Cinayetin çözülmesinde, üç yıl önce soruşturma dosyasında bulunan ve adli emanette tutulan battaniye etkili oldu. Öldürülen kadının siyah saçları olmasına karşın battaniyede 20’ye yakın beyaz saç kılı bulunması nedeniyle Elbistan’da 30 dolayında şüphelinin DNA’sını alan polis, Perihan K.’nın katil zanlısı 53 yaşındaki R.K.’yı yakaladı. KADIN

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, otobüs ve minibüs esnafıyla buluşmasında nabza göre şerbet vermeye devam etti ve tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran Özgecan Aslan cinayetini “münferit” olarak tanımlayarak AKP için oy istedi. Kadınlar, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbetin yasalaşması için tüm güçleriyle basınç uygulayarak Türkiye’nin dört bir yanında eylemler gerçekleştirip, imza kampanyası başlatırken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorumluluğu esnafa bıraktı. Otobüs ve minibüs esnafıyla buluşmasında, “Geçtiği-

miz aylarda hepimizi derinden yaralayan bir Özgecan hadisesi yaşandı. Bu genç kızımız alçakça bir cinayete kurban gitti. Bunun münferit bir olay olduğunu biliyorum, cani canidir. Caninin mesleği olmaz, eğitimi olmaz, sıfatı olmaz. Özgecan’ın katili başka bir mesleğin mensubu da olabilirdi. Şoför esnafına yöneltilen eleştirileri haksız ve insafsız buluyorum” şeklinde konuşan Erdoğan, kadın cinayetlerinde sorumluluğu yine üzerinden atarak “Şoför esnafının içindeki çürük elmaları ayıklamanız gerektiğine inanıyorum” şeklinde konuştu. KADIN

Aydın’da öldürülen Gamze Uslu’nun davası görüldü Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu sitesi yenildendi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu sitesi yenilendi. Sitede içerik olarak öldürülen kadınların her ay hazırlanan verileri, dava takvimi, hukuki bilgiler, irtibat numaraları, yazılar ve Platform açıklamaları bulunuyor. Özellikle de ingilizce bölümüyle uluslararası anlamda dikkat çeken Türkiye’deki kadın cinayetleri meselesinde de site bir kaynak oluşturuyor. Ayrıca “anıt sayaç” eserine de siteden doğrudan ulaşmak mümkün. Kadınların Platform çalışmalarına katılması için ise alanları seçebileceği bir bölüm de bulunuyor. KADIN

Aydın’da nişanlısı ile birlikte kaldığı otelin penceresinden şüpheli biçimde düşerek hayatını kaybeden Gamze Uslu’nun 3.duruşması görüldü. Gamze’nin ailesinin daha önce reddedilen keşif talebi bu kez kabul edildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Nazilli Adliyesi önünde gerçekleştirdiği

eylemde konuşan anne Fatma Uslu, “Kızım kesinlikle intihar etmedi, öldürüldü” şeklinde konuşurken, Sinan Uslu, “Kızım için ve tüm kadın cinayetleri için ağırlaştırılmış müebbet hapis istiyoruz. Bize destek olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na teşekkür ederim” dedi. KADIN

Platform Nisan ayı kadın cinayeti verilerini açıkladı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun hazırladığı verilere göre Nisan ayında 22 kadın erkek eliyle hayatını kaybetti. Nisan ayında en çok kadın cinayetinin İstanbul’da gerçekleştiği görülürken, öldürülen kadınların %27’sinin boşanmak veya ayrılmak istedikleri

için yaşamlarını kaybettikleri belirtildi. Kadınların %23’ü kocası, % 9’u eski kocası ve %14’ü erkek arkadaşı, yani en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülürken, %31’inin ise kimler tarafından öldürüldüğü belirsiz. Öldürülen kadınlar en çok ateşli silahla öldürüldü. KADIN


EMEK

08

4 Mayıs 2015

Selçuk Kaygısız

EMEĞİN KURTULUŞU

Gün gelecek mi, zorbalar kalmayıp gidecek mi? Gün gelir gün gelir zorbalar kalmaz gider/Devrim şanlı yolunda kağıt gibi erir gider. 1 Mayıs günü Beşiktaş’ta oradan oraya koşarken bu nakarat kafamda dolaşıp durdu. İstanbul 1 Mayıs sabahına darbe koşullarında uyandı. Tüm davalar, kanunlar Taksim Meydanında 1 Mayıs kutlanabilir demesine rağmen iktidar milyonlarca emekçinin yan yana omuz omuza gelmesini engellemek için elinden geleni yaptı. Direndik, dağıttılar, tekrar toplandık, milyonlarca emekçinin alınterinin meşruluğuyla faşizmin karşısında dimdik durduk. 1 Mayıs günü, 80 faşizmini kitaplardan anlatılanlardan öğrenen bizim kuşak bu sefer yaşayarak birkez daha gördü. Yüzlerce gözaltı, dayak, tutuklamalar… Yani iç güvenlik paketi neymiş onu da gördük. Arkadaşlarımız hala gözaltında avukatlarıyla görüştürülmüyor. 200 kişiyi Çağlayan adliyesinin nezarethanesinde değil depoda! Üzerleri kepenkle kapatılmış, sırf avukatlar görmesin diye. Ne haldeler bilmiyoruz! Bu yazıyı yazdığım sırada bunlar yaşanırken elinde Kuran-ı Kerim’le tıpkı Kenan Evren gibi Erdoğan da “benim Kâbem Taksim değil” nidaları atarak yine sağcılığın, yobazlığın dibine vuruyor. Şuan kafamda sürekli bir soru, bu yazıdan dolayı alırlar mı beni de diyorum. Alırlarsa şaşırmam diyorum. İşte bu faşizmdir. Geçtim bu yazıyı benim alınmamı, başkan olabilmek için iç savaşı bile göze alan bir Erdoğan’la karşı karşıyayız. Bunu 1 Mayıs’ın hemen öncesinde gördük. Yırtınıyoruz aylardır Erdoğan geriletilmelidir, bu diğer seçimler gibi değil diye. Erdoğan diyoruz, bak başkan olacak diyoruz, diktatörlük diyoruz, HDP’ye omuz vermeliyiz barajı aşmalı diyoruz, peki ya kapitalizm diyorlar. HDP vay şöyle vay böyle sosyalist değil, biz tertemiziz diyorlar. Tamam diyoruz sosyalist değil en süper sosyalist sensin diyoruz, fakat siyaset yapabilmeliyiz diyoruz. Pışık, Dengir Mir Fırat’ı aday gösterdi diyorlar. Biz yorgan diyoruz onlar pire diyor. Biz diktatörlük, faşizm diyoruz onlar Dengir Mir Fırat diyor. Hala aynı fikirde mi solcu arkadaşlar bilmiyorum… 1 Mayıs gününden bugüne aynı nakaratlar kafamda dolanıyor. Gün gelir gün gelir zorbalar kalmaz gider/Devrim şanlı yolunda kağıt gibi erir gider. Devrim yolu uzun, dolambaçlı engebeli sarp bir yol… Marşta o gün hangi gün, o zaman dilimi hangi zaman dilimi bilmiyoruz. Buna şaşırmamak lazım marş adı üstünde. Fakat bir zorba tanıyorum, o zorbanın ne zaman gitmesi gerektiğini de biliyorum. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. “Birgün”e bırakmamalıyız hemen “yarın” diyorum. Sosyalistler olarak devrimin şanlı yolunda 7 Haziran’da kağıt gibi eritmeliyiz Erdoğan’ı. Daha da bir şey demiyorum. Nokta. hakanozturk17@gmail.com

Ford’da işten atmalar başladı

Kocaeli’de bulunan ve Türk Metal Sendikası’nın örgütlü olduğu Ford Otosan Fabrikası’nda 1 Mayıs’a bir gün kala işten atmalar başladı. Atılan işçilerin büyük kısmı Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikalarda, sendikanın imzaladığı 3 yıllık sözleşmenin protesto edildiği, insanca yaşanacak ücret ve çalışma koşullarının talep edildiği eylemleri sosyal paylaşım siteleri üzerinden takip eden, sendikayı eleştiren yorumlarda bulunan işçilerden oluşuyor. Atılan işçilerin daha önce sendikacılar tarafından aranarak paylaşımlarını iptal etmeleri istendiği söyleniyor. EMEK

1 Mayıs’ta Erdoğan korktu, polis saldırdı, emekçiler direndi

Diktatör bu sefer çizmeyi aştı

Emekçiler 1 Mayıs İşçi Günü’nü bu yıl da Taksim’de kutlamak istedi. Taksim’e çıkmak isteyen emekçiler polis saldırısına uğradı. 300 kişinin gözaltına alındığı saldırıda İç Güvenlik Paketi tüm hukuksuzluğuyla ortaya konuldu. Erdoğan’ın korkusu 1 Mayıs’ta yükselirken şiddet uyguladığı insanlar direnişleriyle Erdoğan’ın daha da korkması gerektiğini gösterdiler. emek burcu karefil

Bu yıl 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyen emekçiler Beşiktaş’ta bir araya geldi. DİSK, KESK,TMMOB,TTB, birçok siyasi parti ve Birleşik Haziran Hareketi’nin de içinde bulunduğu birçok topluluk Taksim’e çıkmak için direnişe geçti. Davutoğlu’nun “Taksim’e girip karanfillerinizi bırakabilirsiniz” demesinin üzerinden bir gün geçmişken insanların karanfillerini bırakmasına dahi izin verilmedi. 1 Mayıs’ı emekçilere zehir eden ama yine de hep direnişle karşılanan AKP Hükümeti bu yıl da korkusunu gizleyemedi. İnsanlara gazla, tazyikli su ve biber gazıyla saldıran AKP, gözaltına aldığı insanları da 4 gün boyunca gözaltında tuttu. Guguk devleti bile olamamak AKP yaptığı son gözaltılarda guguk devleti bile olamadığını ortaya koymuş oldu. İnsanlar gözaltına alınırken yeni düzenlemeye göre yasal süre olan 4 gün boyunca bırakılmadı. Avukatlarıyla da görüştürülmeyen insanların, son gün Çağlayan Adliyesi’nin bodrum katında bir depoya kapatılarak üzerlerine çekilen kepenklerle dışarıyla ilişkileri kesildi. Gözaltına alınanlardan 13 kişi tutuklanırken birçok insan da

tutuklama talebiyle adliyeye sevk edildi. Komünist Parti Taksim’e çıkarken çok sayıda parti üyesi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Birleşik Haziran Hareketi ve Taksim’e çıkan Komünist Parti üyeleri de vardı. Gözaltılar bu denli insanlık suçu işlenerek ve hukuksuz şekilde yapılırken bir yandan da kadınlara çıplak arama yapıldığı öğrenildi. Darbe döneminde olan gözaltı uygulamaları bugün tekrar su yüzüne çıkarılırken serbest bırakılan insanların gözaltı süreleri boyunca darp edildiği anlaşıldı. Saldırılar sonucunda bir Haziran üyesinin kolu kırılırken bir kişide otoparktaki faşistler tarafından bıçaklandı. Polisin ise sokakta insanları döven faşistlere teşekkür ettiği öğrenildi. Avukatların adliyede esamesi okunmuyor Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu yapılan gözaltılara ve insanlara uygulanan işkencelere yönelik “Erdoğan’ın canını sıkan herkes tutuklanabiliyor. Erdoğan Anayasa’ya uymayarak her gün, her dakika suç işliyor” dedi. Feyzioğlu Erdoğan’a karşı birlikte mücadele edilmesi gerektiğini de söyledi. Gözaltılara sahip çıkmak için Çağlayan Adliyesi’ne giden avukatlar ise pollis barikatıyla karşılandı. Avu-

katlar yerlerde sürüklenirken bazıları da gözaltına alındı. Çağlayan Adliyesi’nde olanların görülmemesi için Adliye içine yayın yasağı getirildi. Hukuk Devleti olduğumuz iddia edilirken avukatların adliyeden çıkartılması Türkiye’de hukukun üstünlüğünü simgeler nitelikte. Erdoğan bu denli emekçilerden ve hukuktan korkarken korkusu boşa

değil. Emekçilerin Taksim’i alması demek Türkiye’nin kalbini ele geçirmesi demek. Erdoğan Gezi’de de çok iyi gördü ki, halk bir kez ayaklandı mı onun karşısında hiçbir diktatör duramaz. Erdoğan bunu çok iyi bildiği için en ufak muhalif kıpırtıyı şiddetle bastırmaya çalışıyor ama yine de başarılı olamıyor. Erdoğan’ın her hareketi, ağzından çıkan her laf yeni bir direniş yaratıyor.

Emniyet Güvenlik Paketini kullandıklarını açıkladı

Emniyet Genel Müdürlüğü, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü ile ilgili açıklama yaptı. EGM tarafından yapılan yazılı açıklamada adli soruşturmalar sonucunda 10 kişinin tutuklandığı ve 173 kişinin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı belirtilerek “1 Mayıs 2015 Emek ve Dayanışma Günü kutlamaları sırasında, ortamın sağladığı kalabalıkları fırsat bilerek toplantı ve gösteri yürüyüş hakkını kötüye kullanmak ve hukuk dışı girişimlerde bulunmak isteyen iyi niyetli olmayan kişilere kanunlar çerçevesinde müdahale edilmiş ve suç sayılan malzemeler ile birlikte ilk gün 339 kişi yakalanarak gözaltına alınmıştır. Gösteriler sırasında hukuk dışına çıktığı belirlenen kişilere yönelik yapılan çalışmalar sonucunda suç işlediği değerlendirilen 69 kişi daha gözaltına alınmış ve toplam gözaltı sayısı 408 kişiye ulaşmıştır” denildi. İç Güvenlik Paketi’ni kullanmaya başladık Yapılan açıklamada İç Güvenlik Paketinin kullanılmaya başlandığı söylenirken “Gözaltına alınan toplam 408 kişi hakkında; toplumsal olaylardaki kanun dışı eylemlerin cezalarını artıran ve kamuoyunda İç Güvenlik Paketi olarak adlandırılan 6638 sayılı Kanunla değiştirilen 2911 Sayılı Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 33

üncü maddesi gereğince; havai fişek, molotof ve benzeri el yapımı patlayıcılar ile demir bilye, sapan, taş, zincir ve benzeri malzemeleri bulundurmaktan iki yıl altı aydan dört yıla kadar hapis ile cezalandırmayı öngören kanun hükümleri ile diğer mevzuat hükümleri kapsamında yapılan ve yapılmakta olan adli soruşturmalar sonucunda 10 kişi tutuklanmıştır. 173 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır” ifadeleri kullanıldı. EMEK


EMEK

09

4 Mayıs 2015

Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Hür irade Seçimlere az kaldı. Biz seçimleri çok severiz. Önemseriz. Sabahın erken saatinde gider oy kullanırız. Yabancı memleketlere benzemeyiz. Nerdeyse oy kullanma oranı yüzde doksan olur. Siyaseti seven bir toplumuz. Şükürler olsun. Sandık başında herkes hür iradesiyle ne isterse onu yapar. Demokrasinin en gelişmiş , en modern vechesi olan sandık bizim memlekette çok yerleşiktir. Halk ben sana bunların hesabını sana soracağım der sandıkta.Veya oyum sana, sana şans vermeye devam ediyorum der. Ne kadar siyasi. Ucunda para yok, ikbal yok. Hür irade var. Akıl var. Demokratik hakların alınmasında pek oralı olmayan toplum, memleketi kimlerin yöneteciğine çok dikkat kesiliyor ve minim yanılmadan seçmek istediğini seçiyor. Tam bir demokrasi dersi veriyor, bulut kafalara. Şimdi AKP’yi seçen toplum nasıl demokratik olur, yok artık demeyin. Şaşırıp şeytana uymayın. Bilirsiniz sandıktan mağlup çıkan partiler hiç bir zaman siz ne biçim insanlarsınız, ben sizlere neler vadetmiştim, beni seçmediniz, Allah da belanızı versin demez. Milletimizin yüce takdiridir, der.Hiç bir siyasi parti oyunu almak istediği insanlara Aziz Nesin gibi saçmalayamaz. Sizin yüzde sekseniniz aptal diyemez. Neden, çünkü siyasi parti kurar, siyaset yapar, hasamet yapmaz. Siyaset sorumluluk ister. Bir kaç yıl evvel yine seçimlerden sonra Deniz Baykal buna benzer laflar etmişti de yıllarca halk Deniz Baykal’ı affetmedi. Kendi partisi de dahil. İnsan toplulukları öyle kolayına kandırılamaz. AKP’ye de oy verse mutlaka toplumun bir bildiği vardır. ANAP’da kendi döneminde pek havalı bir hükümetti, Semra Özal asla yenilmez sanılırdı. N’oldu, şimdi seçimlerde esamesi bile okunmuyor. Toplumun teveccühü diyebilir miyiz, Anavatan Partisi’nin akıbetine. Binlerce kez evet. Ne var ki seçimlerin ne önemi var diyen bizim dumanlı kafalar,toplumun armut kafa olmadığını kabul edemiyorlar. En alakasız bir insan kadar bile sorumluluk duymuyorlar. Bizimkiler çok kafalı ya, sabah kalkıp, oy kullanmayı bile zul görüyorlar. Manalı bulmuyorlar. Niye, halk satılmış, bunlardan bir şey olmaz. Buyur cancazım, azıcık ta sen yap, halka doğru yolu göster. Biraz da sen anlamayan insanlara o muhteşem fikirlerini anlat. E ama sen bizim en bilmeyenimiz kadar bile zahmete girip, memlekete dair parmağını bile oynatmıyorsun. Ne zaman halk bir konuya odaklanmışsa sen oradan koşarak uzaklaşıyorsun. Kendi saçma karanlığında debelenip duruyorsun, sonra da belki de sen ruhunu satıyorsun, kimbilir? Neyseki, ölürüm de seçim, iradedir, siyasettir demem diyenler, siyasetin toplumla olacağına nihayet kani oldu da bu arkadaşlar biraz daha zayıfladı. Siz siz olun sebepsiz radikallerden olmayın. Her konuda muhteşem fikirleri olduğunu sanan narsist hastalıklara yakalanmayın.

Gizem Uluer

Nuray Çak

Zeliha Sencer

Divan otel işçisi: “Davamız Divan’a kalmayacak”

Sendikalı oldukları için işten atılan ve 75 gündür direnişlerini sürdüren Divan Pastanesi işçileri her hafta olduğu gibi 3 Mayıs Pazar günü de Elmadağ’da bulunan Divan Otel’in önüne yürüyerek işlerini geri istedi. Sendikalı oldukları için işten atılan Divan Otel işçileri Gizem Uluer, Nuray Çak ve Zeliha Sencer direnişle ilgili görüşlerini Yarın Haber’e değerlendirdi. emek osman erdem

Çalışma koşullarının iyileşmesini istedikleri için sendikalı olan 55 Divan Pastanesi işçisi işten atıldıktan sonra 75 gündür direnişlerini sürdürüyor. Her Pazar günü Çekmeköy’deki fabrikadan Taksim’deki Divan otel önüne yürüyen işçileri bu haftada seslerini duyurmak için yürüyüş gerçekleştirdi. Sendikalı olmanın bir anayasal hak olduğunu belirten işçiler eşit işe eşit ücret istiyoruz ve anayasal hakkımızı kullanıyoruz diyerek Koç Holding ve Divan Otel yönetimine tepki gösterdi. Önceki hafta yapılan yürüyüşte otelin araç girişini kapattıkları gerekçesiyle polisin gazlı ve coplu saldırısına uğrayan işçileri bu hafta da otel önündeki 2 otobüs çevik karşıladı. Konuşmalarında polise de seslenen işçiler “Sizin kimi koruduğunuzu biliyoruz dövseniz de

gazlasanız da buraya gelmeye devam edeceğiz dedi.

da sonra da 55 kişi işten çıkarıldı. Direniş çadırımızı kurduk ancak Koç Holding’den kimse bizimle görüşmedi. Tek istediğimiz sendikalı olarak işimize devam etmek. Taksim’e geliyoruz çünkü sesimizi duyurmak istiyoruz. Patronlar en çok burada olmamızdan rahatsız oluyorlar. Geçen hafta her zamanki gibi araç girişini kapısını kapattık ancak kapatamayacağımızı söyleyip polis çağırdılar ve bize gaz ve coplarla saldırdılar. Ancak bizi yıldıramazlar. Çünkü biz hakkımız olanı istiyoruz ve sendikalı mücadeleyi engellenemeyeceğini biliyoruz. Mücadelemiz sonuna kadar sürecek.

Bu tavır sınıfsaldır 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmaya çalışan emekçilere yapılan saldırıyla ilgili olarak da konuşan işçiler “Cumhurbaşkanı’nın işçilere Taksimi vermemesi de 2 Mayıs günü bir taşeron işçiye nankör demesinin de arkasında işçi sınıfına karşı duyduğu kin vardır” denildi. Uzun süren eylemde sendikalı olduğu için atılan işçiler arasında olan işitme ve konuşma engelli Zeliha Sencar yoğun yağmurun altında araç girişini tek başına kapatarak polislere işaret diliyle Beni “dövseniz de gazlasanız da vazgeçmem” dedi. “Sendikal mücadeleye destek bekliyoruz’’ “Mücadelemiz sonuna kadar sürecek’’ Nuray Çak: İlk olarak zamlardaki Gizem Uluer: 2 yıldır Divan Fab- haksız dağılımdan başladı olay. Bizrikasının üretim Merkezinde çalışı- de sendikalı olduk ancak 3 kişiyi yorum sendikalı olduğum için önce sendikalı oldukları için işten attılar 3 arkadaşımız sonra 9 arkadaşımız bizlerde yemekhanede eylem yap-

tık burada konuşma yapan arkadaşımızı yöneticiler tehdit etti. Ancak bizlerde bu eylem hepimizin diyerek arkadaşımızın rahat bırakılmasını istedik ardından 9 kişi daha çıkarıldı bizde yemekhaneyi 3 gün işgal ettik. Direnişimiz 75 gündür sürüyor Taksim’deki otele geliyoruz ki sesimiz duyusun. Daha önce çalıştığım yerde 11 yıldır sendikalıydım onun için hak arama mücadelesinde sendikanın önemini biliyordum bizde eşit işe eşit ücret istiyorduk bu yüzden sendikalı oldum. Buradan herkesi sendikal mücadelemize destek vermeye çağırıyorum. “Korkumuz yok’’ Zeliha Sencer: Burası Taksim.Beni işimden kovdular ve 74 gün oldu. Ben geldim cesaretle polisi karşıma aldım. Çok eski değil 1 hafta önce biliyorsunuz. Polisler vurarak intikam aldıklarını düşünüyor. Korkumuz yok onlardan.

Karayolu işçileri Davutoğlu’nu köşeye sıkıştırdı

Yol-İş’in Ankara Arena’da düzenlediği etkinlikte konuşan Başbakan Davutoğlu 6 bin 417 taşeron işçinin kadroya alındığını söyleyerek “Taşeron meselesi Ak Parti iktidarlarının çıkardığı bir mesele değildir ” dedi. Bursa’dan bir işçi, “Erteleyen de hükümet kararı açıklayan da hükümet. Madem kadroya alınacaktık, neden 4 yıldır bu insanların umuduyla oynanıyor?” dedi.Başka bir işçi “2011’den beri yargı kararı uygulanmadı. Biz hakkımızı aldık. 4 yıldır mücadele ediyoruz. Elimizde kapı gibi mahkeme kararı var”

dedi. Bursa’dan gelen Murat Kara, Başbakanın seçime bir ay kala böyle bir açıklama yapmasının seçim yatırımı olduğunu ifade etti. Kütahya’dan gelen Ahmet Duman ise “Seçimlerden sonra Hükümetin şov yapıp yapmadığı belli olacak” dedi. Sadece kara yollarında değil, tüm Türkiye’de taşeronun kaldırılmasını istediklerini vurgulayan Duman, taşeronların bir işçi başından 800 TL kazandığını söyledi. Murat Duman yanındaki çocuklarını işaret ederek “Çocuklarımın geleceği için taşeronun kalkmasını istiyorum” dedi.. EMEK

Ben siyaset konuşmam, pek sevmem demeyin. Al birini vur ötekine, hepsi aynı, çıkar peşinde deliliğini matah bir şey sanmayın. Şiir okumak lazım, yakamozu bilir misin azizim, sohbetlerini gülünç bulun. Herşeye karşıyım abi, taş taş üstünde kalmamalı, yıkılmalı tüm ideolojiler çocukluğunu şiddetle eleştirin. Toplumun aklı ile şakalaşmayın. Çarpılırsınız. fadiktemizyurek@gmail.com

Haziran Nestle işçilerini ziyaret etti İşten çıkarmalara karşı ve çıkarılanların geri alınması için 297 gün dönüşümlü olarak açlık grevi yapan işçiler süresiz açlık grevine başlayacaklar. 3 Mayıs Pazar günü Birleşik Haziran Hareketi Nestle işçilerinin direnişlerine ortak olmaya gitti. Basın açıklaması yapan Nestle işçileri şunları söyledi: 307 gündür süren bir emek mücadelesinden tüm emek dostlarına selamlar. Öncelikle şunu bilmenizi isteriz ki, arkadaşlarımızın mücadeledeki devamlılığı onların uğradığı haksızlığın büyüklüğünden

kaynaklanmaktadır. Nestle işçileri ilk defa bu kadar kararlı, ilk defa bu kadar birlik ve beraberlik içerisindeydi. 4 Mart Pazartesi günü bütün işçi arkadaşlarımız süresiz açlık grevine başlayacaklardı ancak biz Nestle firmasının sorununun çözümüyle ilgili olumlu adımlar atacağına dair inancımız gereği süresiz açlık grevlerini 3’er günlük sıralı açlık grevi olarak devam ettirme kararı aldık. Nestle işçileri, Nestle firmasının en kısa zamanda arkadaşlarımızı iş başı yaptırmasını talep ediyoruz dediler. EMEK


genclık

10

4 Mayıs 2015

Eskişehir’de üniversitelere saldırıldı

Eskişehir’deki üniversitelerde art arda faşist saldırılar yaşanıyor. Osmangazi Üniversitesi’nde faşistler 1 Mayıs’a çağrı yapan üniversitelilerin stantlarına saldırı girişiminde bulundu. Aynı gün içerisinde Anadolu Üniversitesinde polis ve AGD(Anadolu Gençlik Derneği) isimli gerici bir dernekle öğrenciler arasında olay çıktı. Üniversite öğrencilerine TOMAlar ve biber gazı ile saldıran polis öğrencileri iç güvenlik paketiyle tehdit etti. 1 Mayıs öncesi gövde gösterisinde bulunmak isteyen polis üniversitenin kendi öğrencilerine saldırırken faşistleri ve gericileri yine korudu. Peki üniversitelerde polisin ne işi var? GENÇLİK

Denizlerin mücadelesi üniversitelerde sürüyor

Heyecanlı Rektör Mahmut Ak

6 Mayıs yaklaşırken üniversitelerde gençliğin gündeminde de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın anılmaları var. Devrim uğruna ölenler üniversitelerde, sokaklarda, meydanlarda anılıyor. Her ne kadar bu durumdan rahatsız olanlar onların hatırlanmasını istemeyip gençliği bastırmaya çalışıyor olsada gençliği durduramayacaklarının farkındalar. gerçekleştirilmesini elbette istemiyor. Gençliğin yürüttüğü her türlü faaliyetten korkan ve bu korkularını bastıramayıp gençliği bastırmaya çalışan hükümet, korkularını gizleyemiyor. Bunun örneğini üniversite içerisinde öğrencilerin seçtiği bir rektöre dahi tahammülü olmamasında ve yerine kendi yandaşı olan bir rektörün göreve getirilmesinde görebilmekteyiz. Ya da kolay gözaltına alabilmek ve öldürebilmek için iç güvenlik paketini yasalaştırmasında ve polislerini üniversiteye sokmaya çalışmasında. AKP getirdiği iç güvenli

gençlik merve asya

6 Mayıs 1972’de asılan Deniz Gezmiş ve arkadaşları için üniversitelerimizde anma etkinlikleri gerçekleştiriliyor. Geçmişte onları asarak susturmaya çalışanlar bugün üniversitelerde yandaş rektörleriyle ,güvenlikleriyle, polisleriyle bizleri susturmaya çalışıyor. Gençlikten bu denli korkan hükümet devrimcilerin anılmasından , sonunu getirecek olan devrimcilerden korktuğu kadar korkuyor . Ve önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek olan anma faaliyetlerinin

paketiyle ülkeyi darbe koşullarından daha kötü bir duruma sokuyor. O dönemde ki koşullara bakıldığında insanlar düşünceleri yüzünden ya idam ediliyor ya işkencelerde öldürülüyor ya da sokak ortasında vuruluyordu. Bugün koşullar yine değişmedi. Hükümetin getirdiği bu yasayla insanlar sırf düşünceleri yüzünden, farklı bir dünya isteyip mücadele ettikleri için cezalandırılıyorlar. Polise verilen sınırsız yetkilerle de öldürülmek isteniyorlar ve öldürüldüler de. Her ne kadar AKP yandaş medyasıyla yolsuzluklarının

ve baskılarının üstünü örtmeye çalışıyor olsa da bizler dönemin darbe dönemi koşullarından çok daha kötü olduğunun farkındayız. Ve bu koşulların ülkeyi çok daha kötü durumlara sokacağının da. Ancak unutulmamalıdır ki tarihin her döneminde büyük baskılar devrimleri de beraberinde getirmiştir. Bu noktada üniversitelere polislerini sokarak gövde gösterisi yapmak isteyen hükümet bilmelidir ki; üniversite gençliği yandaş rektörlere, polislere, yasalara, rağmen mücadelenin arkasındadır ve mücadele edenleri unutmayacak.

İstanbul Üniversitesine Erdoğan’ın atadığı yandaş Rektör Mahmut Ak katıldığı ‘Ufuktaki Yeni Türkiye’ başlıklı toplantıda konuştu: ’Üniversitemiz Cumhurbaşkanımızın hedefleriyle gitmeye kararlı ve heyecanlı.’ Seçim sonrası Cumhurbaşkanı tarafından İstanbul Üniversitesine atanan Mahmut Ak üniversiteye arka kapıdan girip çıkıyor. İstanbul Üniversitesindeki heyecandan söz eden Mahmut Ak acaba burada okula giriş çıkışlarda hissettiklerini kast ediyor olabilir mi? GENÇLİK

‘Nükleere hayır’

Emniyetin kontenjanı doldu sıra depolarda 1 Mayıs günü İstanbul’da polisin eylemcilere saldırısı sonucu 300’e yakın eylemci gözaltına alındı. Gözaltına alınan eylemcilerin arasında Akdeniz üniversitesi öğrencisi Adnan Özkaçmaz da vardı. Gözaltı listesinde ismi bulunmayan Özkaçmaz bir akrabasına mesaj attı ve polisin kendisini bir depoda tuttuğunu haber verdi. Üç gündür haber alınamayan eylemcinin üçüncü günün sonunda serbest bırakıldığı öğrenildi. Serbest bırakılan Adnan Özkaçmaz yaşadıklarını anlattı: “1 Mayıs akşamı saat 10’da İstiklal Caddesi’nde 7 kişiyle birlikte gözaltına alındım. Bizi Vatan Emniyet Müdürlüğü’nde boş yer olmadığını söyleyerek bir

depoya götürdüler. Depoya sivil polis arabası ve sivil polislerle birlikte götürüldük. Hiç emniyet ve karakola götürülmeden ve gözaltı kaydı alınmadan depoda tutulduk. Bize hiçbir şey sorulmadı, bizi depoya bıraktılar bir tane nöbetçi polis kaldı ve kapıları kapatıp gittiler. Gözaltına alındığımız sırada plastik kelepçeler taktılar. Bugün sabah 8 sıralarında serbest bırakıldık. Serbest bırakılmadan önce bizi ikişerli şekilde arabalara koydular. Ben Antalya’dan geldiğim için İstanbul’u iyi bilmiyorum. Serbest bırakıldığımda bir kişiye nerede olduğumu sordum. Balmumcu’da olduğumu söyledi ve yakınımda karakol vardı.” GENÇLİK

Türkiye’de devrimci mücadelenin ilk fidanları Kesintisiz Doğan Can Aras Türkiye’de Halkların Emperyalizme karşı verdiği Mücadelede 68 kuşağı çok etkili bir role sahiptir. Bu kuşağın başında Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya gibi devrimci önderler geliyordu. Deniz Gezmiş ve arkadaşları, 12 Mart Darbesi döneminde de bu onurlu mücadeleyi sürdürmüştür. Militarist anlayış halkın üzerinde büyük baskılar kurmaktaydı ve Ülkeyi adeta Amerikan emperyalizmine peşkeş çekmekteydi. CIA ajanları ülke içerisinde cirit atmaktaydı. Radar üsleri vb. Ülke tamamen ABD ve NATO’nun

Ortadoğu’daki karakolu haline gelmişti. Bu durum Türkiye’nin bağımsız olmadığını ve verilmesi gereken Devrimci Mücadelenin öncelikle Tam Bağımsızlık olması gerektiğini düşünen bir nesil vardı. Bu doğrultuda 6.Filo denize döküldü, Vietnam Kasabı ABD büyükelçisi Kommer(Eski CIA ajanı)’in makam aracı yakıldı bu eylemlerle adeta Emperyalizme kafa tutmuşlardı. 16 Mart 1971’de Deniz Gezmiş ve Yusuf Arslan Sivas Gemerek’te yakalandı ve tutuklandı. Onlar için bir Mücadele bitmemişti. Hukuk mücadelesi vermekteydiler. Fakat 16 Temmuz 1971’de Emperyalizmin neferleri 3 fidanın bağından koparılması kararını verdi ve Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan, Hüseyin İnan aynı gün bağından koparıldı.

Günümüzde bu mücadelenin geleneği devam etmekte, aynı şekilde Emperyalizminde baskıları en ağır şekilde AKP diktatörlüğünde devam etmektedir. O günün baskıcı anlayışı bugün sivilleşmiş daha katı bir hale gelmiştir. Öldürülen insanların haddi hesabı kalmamıştır. Çocuktan, yaşlısına ölümler hala devam etmektedir. İşçi sınıfı burjuvazi tarafından vicdansızca sömürülmekte ve katledilmekte bunu SOMA’da 301 işçi ölürken, Karamanda 18 işçi hayatını kaybederken gördük. Bu yetmezmiş gibi işçi sınıfının 1 Mayısta Taksime girmesi yasaklandı ve AKP hükümeti Beşiktaş’ta işçi sınıfına acımasızca saldırdı ve müdahale etti. Bunun dışında RTE’nin işçiyi aşağılayıcı sözleri “Nankörlük Etmeyin” gibisinden örneklerde işçi sınıfının ne kadar ezildiğinin

bir göstergesi. İç güvenlik yasasıyla da tam bir polis devleti haline gelen Türkiye’ye şimdide Başkanlık Sistemi getirilmek istenmekte ve daha da merkezileşmiş bir Ortadoğu Modelinde “Yeni Türkiye” kurulmak istenmektedir. Bu modelle birlikte de RTE kendi imparatorluğunu kurmak isteyecek ve “Yeni Türkiye” de İşçi sınıfı köleleştirilecek, Kadınlar ataerkil yapıda daha da ezilecek, öldürülecek, yeni nesiller daha karanlık bir Türkiye’de yetişecektir. Bunlar olduğu sırada RTE ve Sülalesi Saraylarında daha refah içerisinde yaşayacaklardır. Fakat unutulan bir şey vardır. Halklar ne olursa olsun kendi özgürlükleri sağlamak için hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmeyecekler.

İstanbul Üniversitesi Orman fakültesi öğrencileri ‘Nükleere hayır’ sözü kapsamında bir basın açıklaması yaptı. Akkuyu’da Nükleer santral temelinin atılmasına tepkiler büyüyor. Yapılan basın açıklaması şu yönde: ‘’Bizler, yasama ve yürütme organlarını nükleer santral konusundaki görüşlerimizi dikkate almaya ve nükleer santral yapımından derhal vazgeçmeye davet ediyoruz.Enerji politikamız enerji kaynaklarımız yeniden sorgulanarak İnsan odaklı doğa odaklı projeler üretilmelidir. İnsanca yaşanılabilir bir dünya için bu projeden vazgeçilinceye kadar mücadelemize her alanda olduğu gibi hukuksal alanda da devam ederek sürdüreceğiz.’’ GENÇLİK

Soma için açılan stantlara saldırı

İstanbul Kocamustafapaşa’ da Birleşik Haziran Hareketinin Soma’da ölen işçilerin davasına yönelik çalışma yürüttüğü standa polis ve AKP’lilerce saldırıldı. Saldırı da BHH ve FKF üyesi 23 kişi gözaltına alındı. Ölen işçilerin davasının arkasında duranlara saldıran polis yine şaşırtmayarak kölesi olduğu zihniyeti korudu. Saldırı sonrasında Birleşik Haziran Hareketi’nin içerisinde yer alan gençler alanı terk etmeyip bildiri dağıtımına devam etti. Aynı zamanda olaydan bir gün sonra yaşanılan saldırılara rağmen BHH yeniden stant açarak işçiler için çalışma yürütmeye devam etti. GENÇLİK


11 Sözde bilimsel “Veda Hutbeli” eğitim

LISENIN GUNDEMI 4 Mayıs 2015

İmam Hatip müdürleriyle toplantı yapan yeni eğitimci Bilal Erdoğan’a babasından alıntı:

“Sen Kimsin Ya?”

İstanbul Fatih Belediyesi ve Mazlumder ortak olarak liselerarası bir yarışma düzenliyor. Yarışma liselerarası ve “Veda hutbesi bağlamında insan hakları anlayışı” konulu kompozisyon. Mazlumder ve Fatih Belediyesi kurumlarının ilçedeki liselere gönderdiği ilanda yarışma şartlarının yanı sıra Veda Hutbesi metni de yer alıyor. Duyuruda ve ilanda ayrıca kompozisyonların tüm telif haklarının Mazlumder’e ait olacağı belirtiliyor. İlanın yanında bir ek verildi. Verilen ekte ise Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan Veda Hutbesi metinleri var. Eğitim

Liseye gaz bombası stokladılar

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Diyarbakır’da İmam Hatip müdürleriyle yaptığı toplantıya geçen sayımızda yer vermiştik. Bu sayımızda ise Bilal Erdoğan’ın İzmir’deki İmam Hatip Okulları müdürleriyle yaptığı toplantıya yer veriyoruz. Erdoğan, toplantıda eğitim sisteminin nasıl olması gerektiğine dair bir konuşma yaptı. eğitim ece berfin karagöz

1 Mayıs öncesinde gaz bombalarını Maçka’daki Maçka Akif Tuncel Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne depoladı. AKP’nin Taksim’i yasaklama çabası 1 Mayıs öncesinde fazlasıyla görüldü. AKP’nin polisi olağanüstü önlemler aldı. 1 Mayıs günü tamamen bariyerlerle çevrili olan Taksim’e halkın yaklaşmasını da engelleyen polis, bunun için Maçka’ya da biber gazı depoladı. Gazların kilitli odalara ve spor salonuna konulduğu iddia edilirken okul yönetimi kilitli bölümde TEOG sorularının olduğunu ileri sürdü. Eğitim

Hakaret suçlamaları devam ediyor

Gezi Direnişi sonrasında polisin attığı gaz fişeğiyle yaşamını yitiren Berkin Elvan’ı anmak için 13 Mart 2014’te İzmir Konak Meydanı’ndaki eyleme katılan İzmirli üç sendikacı hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla dava açıldı. DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir cumhurbaşkanı yoktur ki kendi halkına bu kadar dava açsın… Tam anlamıyla AKP baskısını, diktatörlüğünü yaşıyoruz. O gün tüm devlet, polis şiddetine rağmen bu en demokratik hakkımızı ısrarla savunarak anmayı gerçekleştirdik.” Eğitim

The Beatles üyelerini liseli sandılar

Birleşik Haziran Hareketi’nin 1 Mayıs öncesinde çağrı olarak hazırladığı afişlere yandaş basından provakasyon yapıldı. Haberde de “Gençleri yine sokağa dökme hazırlığında oldukları anlaşılan Geziciler tarafından provokasyon için hazırlanan afişlerde üniformalı liseli öğrencilerinin 1 Mayıs’ta Taksim’e koştuğu görülüyor” denildi. Vahdet, haberde “Yeni Berkin’ler arzulanıyor” ara başlığı altında ise “Gençleri de 1 Mayıs’ta Taksim’e çağıran Gezi eylemcileri, İstanbul’un birçok semtinde afiş asıp, duvarlara slogan yazdı” ifadelerini kullandı. Eğitim

Bilal Erdoğan’ın katılımıyla İzmir’de yapılan toplantı basına kapalı olarak gerçekleştirildi. 50 kişilik toplantıda; İzmir’deki İmam Hatip Lisesi müdürleri ve İzmir Valisi Mustafa Toprak katıldı. Bunların yanı sıra AKP İzmir Milletvekili Hamza Dağ, AKP İzmir İl Başkanı Bülent Delican, AKP İzmir İl Başkan Yardımcıları Emrun Sulayıcı, Hasan Ali Kara-

man, AKP 2’nci bölge SKM sorumlusu Adnan Yılmaz’ın dışında İmam Hatip mezunu iş adamları da toplantıya katıldı. Katılımcılar ve müdürler yaşadıkları sıkıntıları aktarırken Bilal Erdoğan ise inançlı nesil yetiştirmek için daha kaliteli bir eğitim istediğini belirtti. Bilal Erdoğan’ın bu “kindar ve dindar” nesil isteğindeki sözleri de babasının yolundan gittiğinin bir göstergesi. Toplantıda okul müdürleri Bilal Erdoğan’a yaşadıkları

sıkıntıları anlatırken, Erdoğan ise eğitimcilerden inançlı bir nesil yetiştirmelerini istedi. İl İl Dindar ve Kindar Nesil İstiyor Geçtiğimiz hafta da Diyarbakır’da il genelindeki İmam Hatip müdürleriyle de toplantı yapan Bilal Erdoğan, İmam Hatip Liselerine duyulan ihtiyaç konusunda ayrıntılı bir konuşma yapıp eğitimcilerden katkı istemişti. Bu seferki konuşmasında da

kindar ve dindar nesile vurgu yaptı. Sahi Sen Kimsin? Erdoğan, il il gezip Milli Eğitim Müdürleriyle, Valilerle, İmam Hatip müdürleriyle toplantılar yapıyor. Fakat hangi sıfatala yaptığı merak konusu. Bu toplantıları nasıl düzenlediği bir tartışma konusuyken bir diğer konu da eğitimin Bilal Erdoğan’a mı kaldığı. Kaldıysa ne yapar liseliler?

TEOG’da son sınavlar da bitti İlk kez geçen yıl uygulanmaya başlanan Temel Öğretimden Orta Öğretime Geçiş Sınavı TEOG, bu yıl da 1 Milyon 280 bin 8. sınıf öğrencisinin gideceği liseleri belirleyecek. 8. sınıflar 1. dönem ve ikinci dönem her dersten toplam 2 kere olmak üzere sınava sokuluyor. Sınav sonuçları 6, 7 ve 8. sınıflardaki ders notlarıyla birlikte hesaplanarak liseye yerleştiriliyorlar. Bu yıl da 8. sınıflar geçtiğimiz hafta 2. TEOG sınavına girdiler. Geçen sene ilk kez denenen ve skandallarla dolu sistemde bu senenin ilk skandalı yaşandı.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığına göre TEOG’ta soruları Türkiye’nin farklı yerlerinden görevlendirilmiş 93 öğretmen hazırlıyor ve 42 uzman öğretmen yardımcı oluyordu. Fakat eğitimciler, ingilizce sınavındaki bir sorunun 2 cevabı olduğunu söylüyor. Bu sınava belli bir mazaret ile giremeyenler ise 16-17 Mayıs tarihlerinde sınava girecekler. Bu sınavların sonuçları ise 5 Haziran’da açıklanacak. Yapılan bu sınavda ise sıralamayı belirleyici nitelikte İngilizce’den ve matematikten 1’er soru olduğunu söylüyorlar. Eğitim

Öğrenciye 1000 lira burs verilecekmiş

Liseliler de 1 Mayıs’te yerini aldı 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı tüm dünyada şehirlerin meydanlarında coşkuyla kutlandı. İstanbul’da da işçiler, emekçiler, gençler, liseliler, kadınlar Taksim’e ulaşmak için Beşiktaş’ta toplandı. Fakat validen de gelen emirle halk Taksim’e alınmadı. Liseliler de emekçilerin mücadelesinde en ön saflarda yerini aldı ve Taksim’e çıkmak için polise direndi. Barış içerisinde Beşiktaş’a kadar süren yürüyüşte polisle müzakere sürecinde son karar alındıktan sonra ise polis yürümek isteyen halka saldırmaya başladı. Halk ise tüm kararlılığıyla polise ve AKP’lilere karşı direndi. Liseliler mücadeleye sonuna kadar devam ettiler ve hayatı var edenlerin mücadelesinde sözlerini söylediler. Kadınlar, gençler, liseliler, işçiler her yaştan her yerden binlerce insan Meydanları doldurdu ve doldurmaya devam edecekler. Bu mücadele hayatı var edenlerin mücadelesidir. Liseliler de bu mücadelede yerlerini sonuna kadar, gelecekleri için alacaklar. Eğitim

YGS-1 puan türünde ilk 5 bin ila 10 bin kişi arasında yer alan öğrencilere verilen aylık 1000 liralık burs, yeni dönemde ilk 20 bine giren öğrencilere de verilecek. Böylece YGS 1 puan türünde tercihte bulunan ve ilk 20 bine girmeyi başaran öğrenciler aylık 1000 lira burs alacak. ÖSYM tarafından yapılan Lisans Yerleştirme Sınavında (LYS) MF puan türünde ilk 5.000 (beş bin) kişi arasında yer alarak; matematik, fizik, kimya, biyoloji bölümlerine yerleşen örgün lisans öğrencilerine aylık

2.000 (ikibin) TL burs, YGS-1 puan türünde 5.001 (beşbinbir) ile 10.000 (onbin) kişi arasında yer alan öğrencilere ise aylık 1.000 (bin) TL burs veriliyor. YÖK Başkanı Saraç, TÜBİTAK tarafından verilen bu bursların öğrencilerin temel bilim programları olan Fizik, Kimya, Biyoloji ve Matematik alanlarında tercih edilme sayısını artırdığına dikkat çekerek, bu teşvikin daha büyük sonuç üretmesi için ilk 10.000 kişiye kadar verilen bu bursların ilk 20.000’e verilmesini teklif ettiği açıklandı. Eğitim


ESAS MESELE

12

4 Mayıs 2015

fotoğraf:ışıl demir

Taksim’in yasaklanması siyasidir 1 Mayıs’ta tüm İstanbul’da olağanüstü hal ilan edilmesine rağmen insanlar Beşiktaş’ta buluştu. İç güvenlik paketi de ilk olarak Beşiktaş’ta uygulamaya kondu. 234 kişi hala gözaltında bekliyor ve 10 kişi tutuklandı. Bu 1 Mayıs’ın diğer 1 Mayıslardan farkı ve bu tutuklamaların ve gözaltıların hukuksal boyutu bir merak konusu. Peki iç güvenlik paketi ne düzeyde uygulandı? Taksim’e çıkarılmamasının hukuksal düzeyi ne? Bütün bu soruları Birleşik Haziran Hareketi Çağrıcıları’ndan Avukat Cemal Polat ile netleştirmeye çalıştık.

RöPORTAJ onur toper

1 Mayıs’ta AKP Taksim’e çıkılmasına izin vermedi. Bunun sebebi nedir sizce? Hukusal olarak bir

sebebi var mı? 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmayı yasaklamanın hiçbir hukuki dayanağı yok. Toplantı ve gösteri hakkı en temel insan haklarından biridir. 1 Mayıs tüm dünyada kutlanan emekçi ve dayanışma bayramıdır. Bunun yasaklanmasının hiçbir hukuki dayanağı bulunmuyor, tamamen keyfidir. Yasaklaması AKP’nin inşaa etmeye çalıştığı rejimden kaynaklanmaktadır. Tamamen siyasi bir karardır bu. 1 Mayıs daha önce Taksim’de kutlandı ve son derece bayram havasında oldu. Hiçbir şekilde şiddet olayı olmadı, tamamen barışçıl bir şekilde geçti ve bu da AKP’yi rahatsız etti. AKP tekrar 2013 yılında Taksim’de 1 Mayıs kutlamasını yasakladı ki bunun hukuki olmadığına ilişkin de çok sayıda mahkeme kararı var. Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğuna dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin

vermiş olduğu 2 tane karar var, yerel mahkemelerin kararları var. Ama AKP Hükümeti olaya hukuki açıdan bakmadığı, tamamen siyasi açıdan baktığı için Taksim’i 1 Mayıs’a kapatıyor. Hukusal olarak bir hak varsa, bu gözaltılar ve saldırı hukuksal düzeyde nasıl açıklanıyor? Buna karşı bir yaptırım olabilir mi? Demokratik bir ülkede yaşıyorsak demkrasinin gereği olan bir takım haklar vardır ve toplantı ve gösteri hakkı da bunlardan biridir. Bu hakkın keyfi olarak engellenmesinin hukuki açıklaması olamaz. AKP Hükümeti de Cumhurbaşkanı Erdoğan da hukuki bir açıklama yapmıyor. Tamamen keyfi şekilde “İstediğin yerde kutlayamazsın” diyerek bir takım gerekçeler dayatıyor, “İstanbul’da hayatı felç edecekler” diyor ama bunların hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını biliyoruz. Daha önce Taksim’de kutlandı ve hayat felç olmadı ama yasaklandığı yıllarda 15 milyonluk kentte insanların ulaşım hakkı engelleniyor, metro çalışmıyor, metrobüs çalışmıyor. Bunların hiç birinin hukuki dayanağı yok ve hükümet mahkeme kararlarını umursamıyor ve suç

İç güvenlik paketinden önce gözaltı süresi kısaydı, 1 Mayıs ile uzadığını gördük.

işliyor. Anayasa’ya göre mahkeme kararlarını çiğnemek suçtur ve hükümet de dahil herkes mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da Türkiye için bağlayıcıdır ve hükümet bu kararlara uymadığı için suç işlemektedir. Gösteri ve yürüşleri engelleyerek barışçıl yürüyüşler yapanları gaza boğmak, zorla dağıtmak, gözaltına almak Anayasa’ya göre suç işlemektir. İç Güvenlik Paketi, 1 Mayıs’ta nasıl karşımıza çıktı sizce? Beklenilen gibi miydi? İç Güvenlik Paketinin uzantısını bu 1 Mayıs’ta gördük. AKP diktatörlüğünü inşa etmeye, muhalefeti sindirmeye çalışıyor. İç Güvenlik paketiyle buna yasal kılıf uydurmaya çalıştı. Bu yasal kılıfı bu 1 Mayıs’ta gördük. 1 Mayıs üzerinden 3 gün geçti ancak halen gözaltında olan yüzlerce insan var, tutuklananlar ve şu an itibariyle tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen insanlar var. Bunların hepsi İç Güvenlik Paketinde olan şeyler. İç Güvenlik Paketi özünde polisin yetkilerini arttıran, polis devleti uygulamalarını derinleştiren düzenlemeler içermekteydi. Polisin yeni yetkilerini bu 1 Mayıs’ta İstanbul’da olan herkes bütün gün boyunca gördü. Polise bu yetkiler verilirken daha önce hakim ve savcılarda olan gözaltına alma kararı suçüstü yakalamak olarak değiştirilerek polise bırakıldı. 234 kişi gözaltına alındı ve 10 kişi tutuklandı. Gözaltındakiler hala bırakılmadı. Bu sürecin iç güvenlik paketi ile ilgisi nedir? İç güvenlik paketinden önce gözaltı süresi kısaydı, iç güvenlik

AKP diktatörlüğünü inşa etmeye, muhalefeti sindirmeye çalışıyor. İç Güvenlik paketiyle buna yasal kılıf uydurmaya çalıştı. Bu yasal kılıfı bu 1 Mayıs’ta gördük.

Cemal Polat kimdir?

Cemal Polat 1963 yılında Adıyaman’da doğdu. Polat, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 1989 yılında bitirdi. 23 yıldır avuktalık mesleğini sürdürüyor. Polat yıllarca siyasetin içinde de bulundu. İlerici Gençler Derneği’nde politika yapmaya başladı. DSP ve ÖDP süreçlerinde yer aldı. Şu anda da çağrıcısı olduğu Birleşik Haziran Hareketi’nin içinde yer almaktadır.

1 Mayıs’ın yasaklanmasının hiçbir hukuki dayanağı bulunmuyor, tamamen keyfidir. Yasaklaması AKP’nin inşaa etmeye çalıştığı rejimden kaynaklanmaktadır. paketiyle bu süre uzatıldı. Polisin fiili olarak gözaltına alma hakkını vali de genişletme yoluna gitti. Daha önce savcı ve mahkemeyle sınırlı olan birtakım yetkiler vardı. İç Güvenlik Paketi ile bu yetki vali ve polise verilmiş oldu. Diğer yandan vali ve polislere bu yetkilerin verilmesiyle savcıların da bu konuda daha rahat ve ciddi hareket etmelerinin önü açılmış oldu. Böyle olduğu için de birçok muhalif bir süredir gözaltındadır. Peki 1 Mayıs öncesinde sokağa çıkmamak konusunda çok fazla uyarı oldu. Bu uyarılar nasıl etkiledi sizce insanları? Yani katılanların sayısında nasıl bir etkisi oldu sizce? Tabi bu durum çevreden insanları mutlaka korkutmuş ve sindirmiştir. 1 Mayıs öncesi yaratılan o havadandır bu; gerek hükümet yetkililerinin gerek valinin gerek cumhurbaşkanının bu konudaki açıklamaları tamamen hukuk dışı, insanları terörize eden açıklamalardı. Yani insanlar toplantı ve gösteri hakkını özgürce kullanabilmelidir. Birilerinin de bunu engellemek için insanları korkutmalarının, sindirmelerinin hiçbir hukuki dayanağı yoktur; hiçbir demokratik yönü bulunmamaktadır. Toplantı ve gösteri hakkını yok etmeye yönelik uygulamalardır ve bunlar sadece açıklamalarla sınırlı kalmadı. Bütün ulaşım araçlarının seferden kaldırılması gibi tüm bunların hepsi, 1 Mayıs’a katılım konusunda, sokağa çıkma konusunda insanları caydırmıştır. Peki siz İç Güvenlik Paketi çıktıktan sonra ne bekliyordunuz 1 Mayıs ile alakalı, karşınıza ne çıktı? Hakikaten düşündüğünüz

AKP hukukdışı uygulamalarda bulunurken avukatları da burada engel olarak görüyor. gibi mi oldu? Mesele sadece İç Güvenlik Paketi değil. Aslında İç Güvenlik Paketi, AKP’nin inşaa etmeye çalıştığı rejimin araçlarından bir tanesi. AKP için yasal bir dayanak. AKP geldiği günden bugüne gerici, baskıcı, otoriter bir rejim düzenlemeye çalışıyor; adım adım hakları engellediği bir süreç yaşanıyor. İç Güvenlik Paketi de buradaki adımlardan önemli bir hamle; ama şu 1 Mayıs’ta yaşananları 2014 1 Mayıs’ında da yaşadık. Yine insanların Taksim’e çıkışları engellendi, gaz kullanıldı, polis şiddeti uygulandı. Burada buna yasal bir kılıf oluşturuldu. İç Güvenlik Paketi’nden sonra bu uygulamalar beklenen uygulamalardır. Yani; İç Güvenlik Paketi’nden sonra, polisin bu kadar güçlenmesinden, polis devletine geçiliyor olmasıyla açıkcası bu uygulamalar bekleniyordu. Bu noktada da muhalif güçlere bir eleştiri yapmak lazım, İç Güvenlik Paketi yasallaştığı süreçte buna karşı yeteri kadar direnç gösterilmedi. Daha doğrusu bu paket üzerinde çok durulmadı. Ne gerekirdi, bu durum karşısında daha büyük bir

direniş hareketi örgütlenebilirdi. O konjoktürde muhalif örgütlerde kanımca eksiklikler vardı. Gözaltılar üzerine bir Avukatlar Kriz Masası oluşturuldu. Avukatlara karşı emniyette nasıl bir tutum sergilendi? Görüşmelerin yapılmasına izin verilmedi örneğin, biraz bundan bahsedebilir misiniz? Gerek emniyette gerek adliyede avukatlara karşı çok cinsiyetçi ve hukukdışı uygulamalar oldu. Şu anda pek çok meslektaşımız adliyede bu gözaltı ve tutuklamalara karşı mücadele ediyorlar. Onları da unutmamak lazım, çabalarını takdir etmek lazım. AKP hukukdışı uygulamalarda bulunurken, bunun önündeki engelleri de kaldırmak istiyor ve avukatları da burada engel olarak görüyor. Avukatsız yargılama istiyor, avukatları ayakbağı olarak görüyor ve maalesef emniyetteki polis de savcı da hakim de zaman zaman buna ön ayak oluyor. Bunlar hukukdışı ve keyfi uygulamalardır. AKP ciddi bir otoriter rejim peşinde ve avukatları da devre dışı bırakmaya çalışıyorlar.


sanlar ndika k için yunca, kazan15 bin nca yainsanka bir elesine u kent atte 8 saatlik n de o”

DUNYA

13

4 Mayıs 2015

Dünya Turu

ABD’de siyahi gençleri ardı ardına öldüren polise tepkiler çığ gibi büyüyor

Polisler cinayetten yargılanacak

ABD’de de polisin ırkçı şiddetine karşı halkın tepkisi çığ gibi büyüyor. Baltimore’de olağanüstü hal ilan edildi. ABD’nin Baltimore kentinde siyahi bir gencin öldürülmesiyle ilgili olarak bir polis adam öldürme suçundan yargılanacak. Ferguson’un öldürülmesiyle ayuka çıkan polis şiddeti nedeniyle polislere daha önce dava bile açılmamıştı. Dünya elif karan

ABD’de hızla tırmanan ırkçılık, kolluk kuvvetlerinin devletten de aldıkları destek ile sokaklarda ölüm saçmasıyla kendini gösteriyor. Banliyölerde, kötü koşullarda, düşük ücretlerde çalışmaya mecbur bırakılan, eğitim, sağlık gibi temel haklarından mahrum bırakılan siyahilere yönelik polis saldırıları her gün birinin daha canını almaya devam etti. Ancak bu sefer, Erdoğan gibi, ABD’de de polisinin sırtını sıvazlayanlar bu kez hesap vermek zorunda kaldı.

Polisler cinayetten yargılanacak ABD’nin Maryland eyaletine bağlı Baltimore kentinde, 19 Nisan’da gözaltına alınan 25 yaşındaki siyah Freddie Gray, gözaltındayken ölmesinin ardından, Baltimore Başsavcısı Marilyn Mosby, Gray’i gözaltına alan üçü siyah 6 polisten birinin ikinci derece cinayetle, beşinin ise taksirle adam öldürmekten yargılanacağını açıkladı. Karar kentte büyük sevinç gösterileriyle karşılandı. Ülkede daha önce benzer olaylarda polisler hakkında soruşturma kararı bile verilmemişti.

Sadece siyah olduğu için mi tutuklandı? Soruşturma ile ilgili yapılan açıklamada Freddie Gray’in tutuklanmasına neden olan pantolonun cebinde taşıdığı çift taraflı bıçağın ise kanuna aykırı olmadığı belirtildi. Başsavcı Mosby ise, “Sizlerin ‘Adalet yoksa barış da yok’ diyen sesinize kulak verdim. Ancak şimdi ben Freddie Gray için adalet ararken barış ve huzur içinde olmanıza daha çok ihtiyacım var” dedi. Hiç kimse adaletten üstün değildir Şehrin Belediye Başkanı Stephanie Rawlink-Blake de savcının kararından memnun olduğunu ve hiç kimsenin adaletten üstün olmadığını söyledi. ABD Adalet Bakanı Loretta Lynch, ilk açıklamasını Baltimore’daki olaylara ilgili yaptı. Şiddete yol açan isyanı kınayan Lynch, mülklere zarar verenlerin Gray’in ailesine de kötülükte bulunduğunu kaydetti.

Tanıdık geldi mi? ABD’nin Wisconsin eyaletinde Mart ayında on gün içerisinde iki kişiyi öldüren polis memuru Pablo Torres için Kenosha Profesyonel Polis Birliği tarafından billboardlara “teşekkür” ilanları astırıldı. Gezi Direnişi’nde Ethem Sarısülük’ün polis tarafından öldürülmesinin ardından Melih Gökçek de benzer bir pankart astırtmıştı.

Pek çok ülkede 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Günü meydanlarda coşkuyla kutlandı. Kutlamalardaki coşku kadar emekçilerin taleplerinde damgasını vurdu. Pek çok ülkede, asgari ücretin düşüklüğü, İMF politikaları, işsizlik, işçi ölümleri gündemdeydi. Yunanistan’da bakanlarda işçilerle birlikte yürüyüşteydi. Kore

Öğretmenler ayakta

Brezilya’nın güneyinde, Parana eyaletinde yer alan Curitiba kentinde eyalet meclisinin emeklilerin haklarıyla ilgili kesintileri görüştüğü gün öğretmenler sokaklara çıktı. Yıllarca sarf ettikleri emeklerini ve birikimlerini bir yasa değişikliği ile yedirmeyeceklerini söyleyen 20 bin eğitim emekçisi, meclise yürüdü. Öğretmenlerin önü kısa meclis binasının yakınlarında polis barikatı ile kesildi. Öğretmenler yürüyüşlerinde ısrar edince polisin sert saldırısı başladı. Yüzlerce gaz bombasının, ses bombasını ve plastik merminin atıldığı saldırıya öğretmenler sopa ve taşlarla karşılık verdi.Yaklaşık 3 saat süren çatışmada 200’den fazla öğretmen yaralandı, yaralıların 7’sinin durumunun ağır olduğu açıklandı. DÜNYA

Nepal

Dünyanın tüm işçileri 1 Mayıs’ta meydanlardaydı Rusya

Brezilya

Ölü sayısı 6 bine ulaştı

Nepal polisi, depremde 5 bin 825 kişinin hayatını kaybettiğini, 8 bin kişinin yaralandığını açıkladı. Nepal’de depremden etkilenen ücra bölgelere yardım ulaştırma çalışmalarına başlanırken, olumsuz hava koşullarının bu çalışmaları sekteye uğrattığı ifade edildi.Bu arada Hindistan Hava Kuvvetleri mensubu Rajeev Dobhal, Katmandu’ya uçarken ücra bölgelerdeki yıkımı gördüklerini kaydetti. Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü de Katmandu çevresindeki 65 köyün büyük bölümünün gözle görülür biçimde yıkıma uğradığının tespit edildiğini açıkladı. Yardımların dağıtılmasında yaşanan gecikmeler ve hastalıkların yayılması endişesi nedeniyle binlerce Nepalli başent Katmandu’dan depremden daha az etkilenen bölgelere göç ediyor. DÜNYA

Japonya

Nijerya

234 kişi kurtarıldı

Moskova’da işçiler oldukça soğuk bir günde ülkenin sembolü Kızıl Meydan’a yürüdü.

Irak

On binler, işçiler temel hak ve özgürlüklerini haykırırken, insanca bir yaşam istedi.

Hükümeti ve 304 kişinin öldüğü kazasına tıkındığı tutumu eleştiren binlerce Koreliye polis saldırdı.

Filipinler

Çalışanların ücretlerinin yükseltilmesi ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talep edildi.

Daha iyi çalışma koşulları isteyerek işçi ücretlerinin yükseltilmesini talep etti, “Geleceği çöpe atma” dedi.

İspanya

İşsizlik ve işçilerin kolay ve ucuz bir şekilde kovulmasını sağlayan 2012 işçi pazarı reformu protesto edildi.

Nijerya ordusu, terör örgütü Boko Haram’ın sığınağı Sambisa ormanında çoğu kadın ve çocuk 234 kişiyi kurtardı. Savunma Bakanlığı Sözcüsü Chris Olukolade, yaptığı açıklamada, “çoğu kadın ve çocuk 234 kişinin kurtarıldığını kesin söyleyebilirim” dedi. Geçen yıl 14 Nisan’da ülkenin kuzeydoğusundaki Borno eyaletine bağlı Chibok kentinde bir okula baskın düzenleyen Boko Haram militanları, 276 kız öğrenciyi kaçırmıştı. Örgütün liderlerinden Ebubekir Şekau, olayın sorumluluğunu üstlenmiş ve kız öğrencilerin tutuklu Boko Haram militanlarının serbest bırakılması karşılığında salıverileceğini söylemişti. Kızlardan 57’si militanların elinden kaçmayı başarmıştı. DÜNYA


YAKLASIMLAR Yüzde 10’luk seçim barajı ve öğrenilmiş çaresizliği aşmak 14

İlhan Gök yazdı

4 Mayıs 2015

İlhan Gök, 7 Haziran’da gerçekleşecek seçimlerin başkanlık sistemini yürürlüğe koymak isteyen Erdoğan için totaliter rejimin devamlılığı, halk için ise son vermek için en önemli basamak olduğunun altını çiziyor.

12 Eylül Generalleri tarafından Haziran 1983’ te yürürlüğe konulan Milletvekilliği seçim kanununun en çarpıcı özelliklerinden biri (Madde 33) %10’ luk seçim barajı idi. O dönem generallerin açıklamasına göre barajın gerekçesi, zayıf koalisyon hükümetlerinin istikrarsızlığı ve cılızlığı idi. Ancak zamanla gördük ki baraj aslında Kürtleri ve sol ve sosyalistleri meclisten uzak tuttu. 32 yıldır yürürlükte olan yasa öğretilmiş çaresizliği benimsetti. 12 Eylülden bugüne sosyalistler seçimler konusunda başarısız girişimlerde bulundular. Seçimlerde sol ve sosyalist bireyler uğranılan siyasi başarısızlıklar nedeniyle, bir şey yapılsa da hiçbir şeyin değişmeyece-

ğini, olayların kendi kontrollerinde olmadığını, seçimler konusunda bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp, bir daha deneme cesaretini kaybettiler. Ocak ayında Halkların Demokrasi Partisi Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Haziran ayında yapılacak genel seçimlere parti olarak katılacaklarını açıkladı. Halkların Demokrasi Partisinin aldığı karar Türkiye’deki siyasi sistemi zorlayıcı bir karardır. Yüzde 10‘luk seçim barajı, darbeci generaller tarafından siyasi istikrar için getirilmişti. Halkların Demokrasi Partisi seçime parti olarak katılma kararından sonra meclisin istikrarı açısından mevcut siyasi sistemini zora sokacaktır. Cumhurbaşkanlığı

seçimlerinde Selahattin Demirtaş özellikle demokrasi ve çoğulculuk söylemleri ile seçmenleri etkilemeyi başarıyordu. Ancak siyasi parti olarak seçime girme kararı kendi içerisinde büyük bir riski de barındırıyordu. Şöyle ki; Halkların Demokrasi Partisi yüzde 10 barajını aşamazsa AKP’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde anayasayı değiştirmeye yetecek ve başkanlık sisteminin önünü açacak çoğunluğu elde etmesi mümkün olabilir. Bu durumda AKP anayasayı değiştirecek 330 milletvekiline ulaşabilecek. Böylece R.T Erdoğan’ın çok istediği başkanlık sistemine geçilebilecek ve totaliter rejimin kapısı aralanmış olacaktır. Seçimlerde Halkların Demokrasi

Partisinin %10 barajını aşamaması durumunda Kürtler ve sosyalistler açısında siyasi iktidarla yeni bir mücadele hattının örülmesi gerçekleşebilir. Halkların Demokrasi partisinin %10 barajının aşması durumunda ise AKP’ nin bugüne kadar sürdürdüğü baskı rejimi konusunda siyasi iktidarlar tarafından geri adım atmasına neden olabilir. Aynı zamanda sol toplumsal muhalefetin siyasal iktidara karşı fitilini ateşleyebilir. Ayrışmış olan solun yeni ittifak zeminlerini yaratabilir. Bu zemine aslında çok ihtiyacımız var. Zira gelecekte mücadelenin çok daha zorlu olacağı bir Türkiye tablosu var. Bugün küçük siyasi hesaplar ve 7 Haziran sonrasına erteleyebileceğimiz ideolojik ayrışmalar uğruna +1 dayanışmasından imtina edenler seçimlerde Halkların Demokrasi Partisinin barajı aşamaması durumunda, yeni rejimin saldırganlığı ve azgınlığı karşısında dayanışma gösterecek bir güç bulamayabilir.

1 Mayıs yazısı Özgür Mumcu yazdı

Özgür Mumcu, son kez 1 Mayıs yazısını yazdığını söylüyor, ta ki “O korkak zalimler, o çirkin TOMA’larına binip çoktan gitmiş olana kadar”. AKP’nin, yani korkanın karşısında durduğumuzu göstermek için inadına Taksim diyor.

Başlangıçta her şey gaz ve toz bulutuydu. İşte sonrası kâinat mainat. Bir gün bu memleketi soracaklar. O zaman bunu söyleyeceğiz. Memlekette başlangıçta her şey gaz ve toz bulutuydu. TOMA’lar toz kaldırıyor, ortalık gaza bulanıyordu. Böyle başladı her şey. Nasıl zavallı bir ülke. Gazın, tozun içinde debeleniyor. Ne zavallı bir iktidar. Her 1 Mayıs’ta aynı korkuyla titriyor. İstanbul’un o berbat, iblisi bağlasan durmayacak beton çölünde diziyor binlerce polisini. Dövüyor, saldırıyor, gazlıyor. Başka türlüsünü beceremiyor. Başka türlüsünü anlamıyor. Bize de her sene aynı acınası gösteriyi izlemek düşüyor. Ben bu yazıdan hiç yazmadıysam beş tane yazdım. Benden kıdemlilerin arşivinde herhalde saçma yasakları ve zalim polis müdahaleleriyle dolu onlarca 1 Mayıs yazısı vardır. Sokağa çıkacak dayak yiyeceksin. Yeni “AKP sıkıyönetim kanunu” ile gözaltına alınacaksın. Sonra burada ah ile vah edeceğiz. Efendim, AİHM kararı var. Taksim’i kapatamazsın. Hani Taksim’i açmakla övünüyordun.

Hakkını kullanmak isteyen işçilere böyle davranamazsın. Vesaire vesaire... Beni bunları yazmış sayın. Her 1 Mayıs’ta aynı gülünç patinajı yapan bu iktidarı izlemeye artık sinirlerim dayanmıyor. Aklı ve zihni iflas etmiş bir iktidarın bocalayışını izlerken onlar adına utanıyorum. Yine trafiğe kapalı cadde ve sokakların listesi. Yine gözaltılar, dayak, gaz. Yazsan ne olacak, yazmasan ne olacak.

1 Mayıs bir şenlik olabilirdi. 1 Mayıs bir bayram olabilirdi. 1977’nin travmasından kurtulmaya çalışan halk, o şenliği, o bayramı kutlamaya başlayacaktı. Devlet şenlik sevmez. Devlet bayram sevmez. Devlet işçi sevmez. Devlet solcu sevmez. Bu sevgisiz devletin başında ona pek layık birileri oturuyor. Elbette coplayacak, gazlayacak ve korkacaklardı. Bırakın korksunlar. Bırakın her 1 Mayıs’ta caddeleri kapatıp meydan-

ları yasaklasınlar. Bayram yaşatmadılar, en azından korkuyla bugünü kendilerine de zehir etmelerini izleyelim. Nasıl olsa bir gün 1 Mayıs bayram olacak. Çoluk çocuk, eş dost çimlere yayılıp uzun uzun göklere bakacağız. İlla aramızdan bir münasebetsiz bugünleri hatırlatacak. Gülüp geçeceğiz. Bir çocuk neden bahsediyorsunuz diye soracak. Eskilerden diyeceğiz. Bazı yitip gitmiş korkak zalimlerden. Meydanlar beton çölü olmayacak. TOMA yok. Gaz yok. O korkak zalimler, o çirkin TOMA’larına binip çoktan gitmiş olacaklar. O vakte kadar daha yazmam 1 Mayıs yazısı.

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Cengiz Çandar Radikal

Bu hafta köşe yazarlarının ana konusu tabi ki 1 Mayıs kutlamaları oldu. Çandar: “Tüm zorba ve zalim rejimler, “meydan korkusundan ötürü spazm geçirmeye başlarlar. “Özgürlük başkaldırıları” da meydan isimleri ile simgelenirler. Bastille, 1789 Fransız Devrimi ile eş anlamlı Paris meydanının adıdır. Kahire’de Tahrir (Kurtuluş) Meydanı, diktatörlüğü karşı halk hareketinin buluşma yeri olmuştur. Prag’da Wenceslas (Vaclavska) Meydanı 1868 ve 1989 demektir. Tahran’da Azadi Meydanı 1989’u, zalim Şahlık rejiminin yıkılışını simgeler. St.Petersburg’da Kışlık Saray’ın önündeki meydan, 1905 ve 1917 devrimlerinin mekânıdır. İstanbul’daki Taksim, 1 Mayıs’ın meydanıdır. Taksim’de 1 Mayıs kutlandığı gün, Türkiye’de demokrasiden söz edilmeye başlanabilir…

Kötü

Akif Beki Hürriyet

Çirkin

Ahmet Kekeç Star

Beki, Uluslararası Af Örgütü’nün 1 Mayıs açıklamalarına dair yazıyor. Beki’ye göre Türkiye’yi bırakıp ABD’ye bakılmalı: “Ve... ‘Protestocuların, polisin aşırı güç kullanımı ve keyfi gözaltı riski altında olduğu’ gerekçesiyle İstanbul’daki gösteriler için gözlemci gönderdiğini duyuruyor. Gelsin izlesinler tabii ki Türkiye’deki olası insan hakları ihlallerini. Gelsinler ama gerçeğe aykırı konuşmadan, karalamaya ve çarpıtmaya tevessül etmeden, gözlerindeki ideolojik tarafgirlik gözlüğünü çıkararak gelsinler, bu bir! İkiyüzlülük yapmasınlar bir de. Türkiye’ye ne ise Amerika’ya karşı da o olsunlar. Öyle göstermelik, sorarlarsa gittik diyebilmek için, dostlar alışverişte görsün hesabı gitmesinler Baltimore’a. Bu da etti mi size ikinci ayıp!”

Kekeç, 1 Mayıs’ta neden Taksim’in kapatılması gerektiğine bir cevap bulmuş. Türkiye’de işçi sınıfı yokmuş ki. Kekeç: “Fena olmaz da, Taksim alanı 1 Mayıs gibi ağır sıklette törenleri kaldıracak ferahlıkta bir alan değil. İkincisi, konumu itibariyle “güvenli” değil. Üçüncüsü, orası işçi sınıfı açısından “kutsal bir mekân” değil. Dördüncüsü, Taksim hem turizmin, hem ticaretin, hem eğlencenin merkezi... Bir tür doğal sit alanı... Bu tür mekânlar korunurlar. Gösterilere kapatılırlar. Dünyanın her yerinde böyledir bu. (Gezi dönemindeki rezilliklerinizi hatırlayın. Hangi devlet izin verir böyle bir “hor” kullanıma?) Hayır, rezillik zamanımız geldi, ille de Taksim’e çıkacağız. Siz bilirsiniz. Gazı yiyip oturursunuz. Başka da bir şey yapmış olmazsınız!”

elif karan

günlüğü

Belki, artık polis şiddetini görmeye çok alıştığımızdan, belki de AKP’den tüm toplumun ne kadar bıktırdığını göstermesinden kaynaklı, 1 Mayıs günü sokaklardan haberler kadar, eylemciye sahip çıkan köpekte konuşuldu. Sedat Uzunyol @sedatuzunyol Taksim’deki köpek Göstericinin kulağına “Kalk olum evde Annen, Baban seni bekliyor, provokatörlerin tezgâhına alet olma” demiş. Helal olsun. Eylül Özturk @eylulonline Kim hayvan? Neslihan Acu @neslihanacu “hayvan” lafını hakaret olarak kullananlar... Köpeğin yerde yatan insana gösterdiği merhamete, ilgiye bir bakın. Zeynep Gürcanlı @zeynepgurcanli Bir köpeğin merhameti, bir insanın (!) kötülüğü... 1 Mayıs’ta günün fotoğrafı... Peki, sonra o köpeğe ne oldu? Fırat Tanış @firattanis Fotoğraftaki köpeği bulunuz


KULTUR-SANAT

15

4 Mayıs 2015

Özgürlüğünü kullan…

Çünkü bu onların zayıflıkları ve korkuyorlar Haluk Bilginer’in de oyuncular arasında yer almsı ile İstanbul’da geniş ilgi gören Gül Suyu, Mazihar Bahari isimli İran asıllı bir BBC muhabirini anlatıyor. Halkların özgürlüğünden korkanlara karşı, İran’da yazılan destanı izliyoruz. becerebilen, umudunu yitirmeyen yarak çıkıyor. Ama öyküsüyle bize gençlerini hatırlayınca, varsın bu da “Hamam böceklerinin” hikâyesini “Kendi küçük çapımda, göz böyle anlatılsın diyebileceğiniz bir anlatarak belki de kendince yapabağını biraz olsun yukarı kal- kusru bu da filmin. bileceği en önemli tarihsel adımı dırmak istedim” diyor filmin yönetatıyor. meni Jon Stewart, Gül Suyu filmini Hamam böcekleri de görünmez anlatırken. Özellikle dünya çapın- ama vardır Diktatör düşecek da oynadığı politik filmlerle beğeni Mazihar Bahari 2009 yılında, Hamamböcekleriyle bir takside tatoplayan Gael García Bernal’ın, ga- İran’da gerçekleşecek seçimleri iz- nışıyor Mazihar. Ertesi gün yol arzeteci Mazihar Bahair’i canlandır- lemek üzere BBC muhabiri olarak kadaşı olacak genç, Ahmedinejad’ın ması filmin albenisi daha izlemeden ülkesine geri dönüyor. Geride bı- seçimlerini kaybedeceğinden çok arttırıyor. Ve tabi ki de seyircilerin raktığı annesini ziyaret edecek Mazi emin: “Hamam böceklerini görebeklenti düzeyini. Ancak Costa Jaan’ın yolcuğunun daha ilk adım- mezsin ama bu olmadıkları anlaGavras’ın Kayıp’ı, Olimpo Garajı larında onu İran’a bağlayan ve belki mına gelmez” diyor, özgürlük istegibi filmler yanında Garsia’nın rol de kaçmak için denizler aştığı ablası yen İranlıları anlatırken. Zaten ilk aldığı pek çok politik filmde olduğu Meryem ve babasının izleri ile kar- yaptığı şey de “eğitimli” İranlıların gibi, seyircinin tüylerini diken diken şılaşıyoruz her adımda. Komünist yani, uydularını koymuş, tüm dünedecek bir gerçekliktense, biraz em- oldukları için ailesinin iki kuşak yayı görmeye çalışan ve “Hayatlapati, biraz sempati duyabileceğimiz, boyunca bedel ödediği bir genç, ab- rını” geri isteyen, “Diktatör düşesık sık tebessüm ettiren bir filmle lası ve babasının mirasları üzerinde cek” diyenlerin yanına götürmek karşılaşıyoruz. Gezi Direnişi’nin adımlıyor İran sokaklarını kendini Mazi’yi. biber gazının, bekleyen geleceğe yürürken. Yanlış polis saldırıanlamayın, Mazi Jaan, o adımla- Tarih tüm devrimlerin böyle larının şidderı atan bir kahraman olmaktan başladığını öğretti tine rağmen uzak, aksine babasının işkence- Bir diktatörlükte, göstermelik olde hiç konuşmadığını anlatır- duğunu bilse bile halk için verdiği TOMA önünde dans etmeyi ken girdiği İran’dan, İran ajanı bir oyun ne kadar önemli olduğunu olacağına dair bir anlaş- görüyoruz. Tam ne kadar da günüma imzalamüz Türkiye’si derken, kediler trafoya girmiyor ama Nejad %62 oy almayı başarıyor. Evde zorla tutmuş mudur %62’sini bilinmez ama evde olduğu zaman, dışardakiler için endişe eden, genç, yaşlı, kadın herkes sokakta. “Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez” diyenler, bir gün diktatörü devireceklerini meydanlardaki direnişleri ile gösteriyorlar. kültür - sanat elif karan

can güvenliğinden endişe ederken Meryem’in, babası ’nın yıllarca anlattıklarını bir çırpıda özetliyor Mazi’nin kamerasını göstererek: “senin çok güçlü bir ilahın var neden kullan mı yorsun?”

Dans et benimle, sonuna kadar… Mazi’nin, işkencesi ile namı yürüyen Evin hapishanesine gitme öyküsü tam da silahını kullandığı için oluyor. Halka ateş açan İran yönetimini deşifre ediyor. Amerikalı olduğu için yüzü bozulmuyor Mazi’nin. Öldürülmüyor da çünkü tüm dünya seferber oluyor. Ama cezaevindeki İranlılar gibi de değil Mazi. Bir şey bilse söyleyecek. Tek suçu görüntüleri çekmek. Bir türlü neden hala şiddet gördüğüne anlam verememesi, babasının hayaliyle konuşurken “değdi mi?” demesi hep bundan. O ne taksici kardeşi gibi bir “hamamböceği”, ne de ablası Meryem ve babası gibi bir komünist. Ama bir kızı olup adının Meryem olacağını öğrenince, ablası Meryem’in “Özgürlüğü kullan. Onların zayıflıkları bu. Korkuyorlar” dediğinde ne dediğini anlamayı başarıyor. Diktatörler “özgürlüklerden korkar”, diktatörler “özgürlüklere gözünü diker”. Ama halk dört duvar arasında bile olsa özgürdür! Mazihar’ın ablası ve babasına saygılarımızla tüm dünyanın halklarına filmin son karesini armağan ediyoruz: Diktatörün uydulardan çıkardığı öfkeyi telefonuyla çeken Silahını neden kullanmıyorsun? küçük çocuğun cesareti, güveni ve Mazihar, eylemleri çekerken, tak- özgürlüğü ile: Dans me to the end sici ile tekrar karşılaşıyor. O onun of love…

Afife Tiyatro Ödülleri sahiplerini buldu Afife Tiyatro Ödülleri Korhan Abay’ın sunduğu gece ile sahiplerine ulaştı. Adaylarıyla, kazananlarıyla çok tartışılan Afife Tiyatro Ödülleri gecesi, aralarında Yaşar Kemal, Çolpan İlhan, Yavuz Şeker, Talat Halman ve Sevda Şener’in de olduğu pek çok ismin, yitirdiklerimizi anmasıyla başladı. Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü’nü alan Firuze Engin (Cambazın Cenazesi - ikincikat) konuşmasında “Daha fazla masum çocuğun ölmemesi için sanatta

ve sokakta mücadeleye devam” diye sözlerini tamamlayınca konuklardan büyük bir alkış aldı. Ardından Yapı Kredi Öze Ödülü’nü alan Şahika Tekand da “Bu daha başlangıç. Mücadeleye devam...” dedi. Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü’nü alan Zeliha Berksoy’da genç sanatçılara şöyle seslendi: “Tiyatroya karşı masum olun, çalışın ve sabredin” Bu yılki büyük ödül İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İBBŞT) “Bir Yaz Gecesi Rüyası” oyununa gitti.. KÜLTÜR-SANAT

Yolunda A.Ş. Çinçin Bağları Yönetmen: Emre Budak Oyuncular: Erdağ Yenel, Emre Budak, Cezmi Baskın Tür: Komedi Ankara’nın fenomen internet dizisi Yolunda A.Ş. Çinçin Bağları şimdi de beyazperdede! Ankara’nın Çinçin Bağları mahallesinde doğup büyümüş Fehmi Kır ve arkadaşlarının Ankara sokaklarında “yolunda” olma hikayesi. Yönetmeni Emre Budak ve senarist Hasan Göktaş aynı zamanda filmin de oyuncuları. Diğer oyuncu kadrosu ise; Erdağ Yenel, İbrahim Aymergen, oluşuyor.

Toprağın Tuzu Yönetmen: Wim Wenders, Juliano Ribeiro Salgado Oyuncular: Sebastião Salgado, Wim Wenders, Juliano Ribeiro Salgado Tür: Belgesel , Biyografik

Fotoğraf sanatçısı ve kaşif Sebastião Salgado, kırk yıl boyunca insanlığın her daim değişime uğrayan karakterinin izini sürüp dünyanın yakın tarihte deneyimlediği açlık, göç ve uluslararası anlaşmazlıklar gibi önemli olaylara tanık olmuş ve bunları ölümsüzleştirmişti. Sanatçı bu kez modern uygarlık tarafından henüz zarar görmemiş toprakların keşfine çıkar.

Tehlikeyle Flört Yönetmen: Murat Şenöy Oyuncular: Ozan Kotra, Çağatay Kehribar, Hakan Çağlar Tür: Komedi , Müzikal , Aksiyon Ozan, Çağatay ve Timsah’tan ibaret Flört, yaşadıkları mahallenin düğünlerinde, orkestrada minnet rica çalarak müzisyenlikten para kazanmaya çalışmaktadır. Para kazanırken kendi müzik türlerinden ödün vermek istemeyen 3 kafadar, istedikleri albümü çıkartacak yapımcıyı bir türlü bulamazlar. Çaldıkları bir düğünde kendi müzik tarzlarını davetlilerle paylaşırlar. Yenilmezler: Ultron Çağı Yönetmen: Joss Whedon Oyuncular: Robert Downey Jr., Chris Evans, Mark Ruffalo TÜR: Aksiyon , Bilimkurgu İlk filmin başarısının ardından ikinci film için kolları sıvayan Avengers ekibi bu filme bütün kahramanları dahil ediyor; bu kez Thor, Iron Man, Kaptan Amerika ve Hulk’ın yanısıra Hawkeye, Nick Fury ve Black Widow da maceraya katılıp sürprizini koruyan beklenmeyen düşmanlara karşı savaşıyor. Bu kez hiç olmadığı kadar aksiyonlu bir macerayı vadeden film bu hafta vizyonda.

HAFTANIN AJANDASI Michael Mayer Babylon’da

Biz mektup yazardık

Festival zamanı

Yıllardır elektronik müzik zevkimizi şekillendiren, DJ’lerin plak çantalarını dolduran Köln menşeli Kompakt etiketi kuşkusuz elektronik müziğin mabetlerinden biri; kurucularından Michael Mayer 8 Mayıs’ta Babylon’da, İstanbullu müzikseverlerle buluşacak.

5 Mayıs – 20 Haziran arasında Kibele Sanat Galerisi’nde Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun mektuplarla yürüttüğü yazıştığı tartışmaları tanık oluyoruz. Nazım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Veli, Necip Fazıl, Âşık Veysel, Abidin Dino; Bedri Rahmi’nin isimlerden sadece birkaçı.

İTÜFest’15, 6-8 Mayıs tarihleri arasında Ayazağa Kampusu’nda gerçekleşecek. Festivalin ilk günü Athena, Craig David ve Model; ikinci günü Teoman, Eva Simons, Gökhan Türkmen, üçüncü günüyse Şebnem Ferah, Bedük, Aydilge ve Chris Willis sahnede olacak.

ww


Aldatılan kadın Japon bir kadın, erkek arkadaşını onu aldatırken yakaladı ve ondan intikam almak adına bütün Apple cihazlarını banyoya attı. Aşırı derecede Apple ta-

kıntısı olan adamın o kadar fazla elektronik eşyası vardı ki, aldatılan kadın ürünlere ayrı ayrı banyo yaptırmak zorunda kaldı. toplum

Başbakan Davutoğlu’ndan Demirtaş’a:

Gözünün üstünde kaşın var

Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı mitinglerde muhalefet liderleriyle ilgili konuştu. Konuşmasında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la ilgili cümleleri dikkat çekti. Başbakan Selahattin Demirtaş’a, artık Selahattin demeyeceğini açıkladı.

Arkadaşını sırtında taşıyor Xie Xu adındaki Çinli çocuk, gelişememe hastalığı olan ve bunun sonucunda kas rahatsızlığı çeken arkadaşı Zhang Chi’yi son 3 senedir sırtında taşıyarak okula götürüyor. 18 yaşındaki Xie Xu, arkadaşının yılda 200 gün yanında olup onunla birlikte gezilere gidiyor. Hergün Zhang’ın yemeğini dahi getiren ve birbirlerine kardeş gibi bağlı olan bu çocukların hikayesi sadece bununla sınırlı değil, onlar aynı zamanda sınıfının en çalışkan öğrencisi. İnsan Hakları raporunda Çin’de 243,000 okul yaşındaki öğrenci yetersizliklerinden dolayı okula gidemiyor. Müdür yardımcısı ise bu konuyla alakalı ‘’Xie arkadaşlarına bu konuda çok iyi örnek oluyor. Onun sayesinde bir dersi bile kaçırmadı’’ diyor. toplum

18SORU

toplum birs kaplanseren

Başbakan Ahmet Davutoğlu Çankırı ve Kastamonu mitinglerinde konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu ve HDP lideri Demirtaş’a yüklenen Davutoğlu, “Birisi imam hatiple uğraşır, birisi Diyanet’le” dedi. Davutoğlu şöyle konuştu: “Biri diyor ki ‘Diyanet’i kapatacağım’. İzin verir miyiz Demirtaş? Artık ona Selahattin demeyeceğim. Çünkü Selahattin ismi, Selahaddin Eyyübi’yi hatırlatır bize. Çaresizlik Muhalefeti nasıl eleştireceğini şaşıran Başbakan Davutoğlu, son mitinglerinde yaptığı konuşmalarında çaresizliğini kurduğu cümlelerle göstermiş oldu. HDP Eş Genel Başkanı Selahatin Demirtaş’ın ismiyle ilgili rahatsızlığını dile getiren Başbakan Davutoğlu, Selahattin Demirtaş’a artık Selahattin demeyeceğini dile getirerek yeni

bir komediye imza atmış oldu. Ne yapsam da, muhalefet liderlerine bir söz söylesem diye kıvrandığı konuşmasından çokça belli olan Başbakan Davutoğlu’nun sözleri tüm toplum tarafından gülümsemeyle karlaşılandı. Tahammülsüzlük Artık muhalefeti eleştirmek için, en azından muhalefetin kendilerine küçük bir koz vermesini dahi beklemeye tahammülü olmayan, ortada hiç bir sebep yokken sadece muhalefeti eleştirmek için, kendisine sebep yaratmaya çalışan Başbakan Davutoğlu böylece kendisinin ve AKP’nin çok zor durumda olduğunu gözler önüne sermiş oldu. As-

lında biraz anlayışlı olmaya çalışan her insan kendisine merhamet eder ve düştüğü bu durumdan ötürü üzüntü duyar. Çaresizlik Başbakan Davutoğlu’nun dört bir yanını öylesine sarmış ki aslında ne söylediğinin farkına varamıyor. Bundan olacak ki diline dolanıyor işte böyle cümleler. Ne yapsın, başında bekleyen ve sürekli ona ne söylemesi gerektiğini nasıl konuşmasını ve nasıl davranması gerektiğini söyleyen bir şahıs var ki kim olsa Başbakan’ın yerinde, böylesi durumlara düşer. Bir başbakanın bütün söyleminin bu olması olabilecek en kötü durumlardan biri. AKP’nin ve tabi Başbakan Davutoğlu’nun düştüğü durum, aslında HDP’nin barajı geçme ihtimalinin verdiği korkudan ibaret olmalı ki, böylesine konuşmalar yapma çaresizliği içine düşüyorlar. Yani bütün bu konuşmalar tam olarak korkunun gittikçe arttığının göstergesi.

İrem Karlıdağ öğrenci - istanbul

Aynı kıyafet Sanat yönetmenliği yapan Matilda Kahl, son üç yıldır işe aynı kıyafetle gidiyormuş. “Zamanımı ve enerjimi kıyafetlere harcamak istemedim” diyen Matilda Kahl, her sabah işe geç kalma stresi yaşamaktan, giydiklerinin o günkü toplantılara uygun olup olmadığını düşünmekten bıkıp radikal bir karar almış.

Patlıcan Instagram “emoji”ler ile “hashtag”leyebilme özelliğini hayata geçirdi. Instagram, bir emojiyi, cinsel organa benzerliğinden dolayı dışarıda bıraktı. Patlıcan da diğer meyve-sebzeler gibi normal gözükse de cinsel organı temsil etmek amacı ile kullanıldığı için Instagram patlıcan emojisini yasakladı.

3 bin dolarlık bahşiş Mike, New York’ta bir restoranda, sadece 43,50 dolar gelen hesabına tam 3 bin dolar bahşiş bıraktı. Adının açıklanmasını istemeyen ve kendini Mike olarak tanıtan kişi, “Neredeyse bir yıldır bu restorana geliyorum ve o garson bana hizmet ediyor. Çok iyi bir insan ve geçen gün bir tahliye ihbarı aldığını söylemişti. Bir

Paralel pedal Lobisi

zamandır orta okul hocamın projesine katkıda bulunmayı düşünüyordum ve bahşişi bıraktım” dedi. Mike’in bahsini geçirdiği proje, “ReesSpecht Life” adlı bir oluşum ve Mike’ın hocasının 22 aylık oğlunun trajik bir boğulma vakası yaşaması üzerine, ihtiyacı olan kişilere yardım için para toplamak için başlatıldı.toplum

Tarlada balık Edirne’de Meriç ve Tunca Nehri’ndeki yüksek su seviyesi normale döndü. Suların çekilmesiyle nehir kenarındaki tarlarla biriken sularda bulunan yüzlerce balık, yeniden nehir sularına bırakıldı.Tarlalar nehir kumlarının altında kalırken, suların çekilmesi ardından balıklar de biriken sularda toplandı.

Sigara tüketimi 150 milyon paket arttı

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? İstediğini elde etmek 2. Başlıca özelliğiniz? İnat 3. Mutluluk nedir? Kurduğum hayaller 4. Mutsuzluk nedir? Mesafeler 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Dağınıklık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalan söylenmesi 7. En sevmediğiniz şey? Zorbalık 8. En sevmediğiniz kişiler? Geri zihniyetli herkez 9. En sevdiğiniz iş? Uyumak 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Kahraman Tazeoglu 12. Kahramanınız? Ahmet Kaya 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Lale 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Pilav 17. En sevdiğiniz düstur? Mücadele 18. En sevdiğiniz söz? Çok isteyen değil bedelini ödeyen alır

Kapalı alanlarda sigara yasağının başlamasının ardından sigara satışlarında yaşanan düşüş son yıllarda etkisini kaybetti. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu verilerine göre, ülkemizde tüketilen sigara miktarı son 1 yılda 3 milyar adet arttı. TAPDK verilerine göre 2013 yılında 91 milyar 660 milyon adet 4,5 milyar paket sigara tüketilirken bu 2014 yılında 150 milyon paket arttı. toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.