Yarın 184

Page 1

Taksim’in 1 Mayıs’ta yasak edilmeye çalışılmasını emekçilere sorduk

Son yasaklamaları olacak 1 Mayıs günüyaklaşırken İstanbul Valiliği ve AKP yine Taksim Meydanı’nı emekçilere kapatacağını açıkladı. AKP’nin 1 Mayıs’ın kutlamasını Taksim’de yasaklayışının nedenini Yarın Haber olarak işçilere sorduk. İşçiler Taksim’in 1 Mayıslarda özel bir anlam taşıdığını vurguluyor. İktidarın otoriter politikları nedeniyle kor-

Güzel günlerin habercisi...

karak Taksim Meydanı’nı stratejik bir hamleden ötürü kapattığı konusunda da emekçiler aynı fikirde. Ancak 1 Mayıs’a günler kala Taksim Meydanı yasağını gündeme getiren AKP’nin karşısında kararlı bir toplum görünüyor. 1 Mayıs’ta Taksim’deyim diyen işçiler Taksim’in önemini gazetemize anlattı. emek 11

28 Nisan 2015 Salı Sayı: 184 l

l

Polis geçtiğimiz günlerde Taksim Meydanı’na barikatlar yığarak 1 Mayıs hazırlıklarına başlamış oldu.

1 TL www.yarinhaber.net l

1 mayıs alanı taksim'dır

Taksim önemli yere sahip

Taksim her yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs günü özel bir anlama sahip. Hem tarihsel olarak öldürülen onlarca kişinin anısı hem de Türkiye’nin belki de en önemli meydanı olması emekçileri Taksim’e AKP’yi yasağa yönlendiriyor.

1 Mayıs Taksim’de kutlanır Ancak AKP, bu yıl hukuki kararları da çiğneyerek yasağa başvuruyor. Hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin hem de geçen 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkanların yargılandığı mahkemenin “Taksim’de 1 Mayıs kutlanır” kararı var. güncel 03

Emekçi Hareket Partisi 1 Mayıs’ta, Haziran saflarında Emekçi Hareket Partisi 1 Mayıs’la ilgili açıklama yayımlayarak 1 Mayıs’ta Haziran ile hareket edeceğini kamuoyuna ilan etti. Açıklamada “Emekçi Hareket Partisi olarak 1 Mayıs’ta Birleşik Haziran Hareketi saflarında, yoldaşlarımızla omuz omuza yürüyeceğiz” denildi. güncel 03

Nükleer projeyi Sinop susturdu

Türkiye’nin bir çok ilinden bir araya gelen binlerce kişi Akkuyu, Sinop ve İğneada’da yapılması planlanan nükleer santrallere karşı Sinop’ta büyük bir miting düzenledi. Binlerin katıldığı mitingte “nükleere hayır” sloganları atıldı. Çernobil faciasının yıldönümünde Sinop’ta düzenlenen nükleere karşı miting, Diyojen Heykeli’nin önünden Uğur Mumcu Meydanı’na uzadı. yeşİl sayfa 02

AKP’ye karşı seçim mücadelesi büyüyor Dayanışma +1 kampanyası, seçim çalışmalarını dört bir koldan yürütüyor. AKP’yi geriletmek ve barajı yıkmak için birçok ilde toplantı ve stant çalışmalarıyla seçim mücadelesi büyütülüyor. güncel 05

Soykırımla bir tek Tayyip Erdoğan yüzleşemedi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çanakkale 100. Yıl Barış Zirvesi Yüksek Düzeyli Oturumu’nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ermeni soykırımı ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamaları yaptığı soykırımın 100. yılında dünyanın birçok yerinde soykırım gündem oldu. güncel 04

Taksim halklara değil TOMA’ya yasak

SİBEL UZUN

05

Uyanış

Elmas kesiciliği ve ustalık

AKIN BİRDAL

06

Cansuyu

Reddi miras

CEM KAPTANOĞLU

07

Jendin

Mutluluk

GÜLSÜM KAV

08

Ana fikir

Çocukların eğlendiği gün

FADİK TEMİZYÜREK Yeşil bunun neresinde?

KADİR DADAN

10

Hakikat 02

Midas’ın altınları

Dolardaki yükseliş nereye kadar devam edecek?

Ekonomi 06


YESiL SAYFA

02

28 Nisan 2015

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

Seçime doğru 5 – Yeşil bunun neresinde?

2015 Genel seçimleri, Türkiye’deki ekolojik yıkımın en üst seviyeye çıktığı bir zaman diliminde gerçekleşmesine ve Gezi direnişi sonrasında ilk genel seçim olmasına rağmen, yeşil politikanın gerek milletvekilleri listelerine, gerekse seçim bildirgelerine göstermelik bir biçimde yansıdığı, gündeme ise neredeyse hiç alınmadığı bir seçim olarak geçecek. CHP’den Ankara için aday adayı olan Çevre Mühendisleri Odası’nın genç ve aktif başkanı Baran Bozoğlu listeye giremedi. Çevre eylemlerinin tanıdık ismi Oktay Konyar da, HDP İzmir 2. Bölge için aday adayı idi. O da listeye giremedi. HDP’de, Ege çevre mücadelelerinin medyasını oluşturan Evrensel gazetesi yazarı Özer Akdemir İzmir 2. Bölge 10. Sırada, Suyun ticarileştirmesine Hayır Platformundan akademisyen Beyza Üstün ise İstanbul 3. Bölge 5. Sırada yer bulabildi. Seçilmeleri hemen hemen olanaksız. Adında yeşil geçen Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, yerel seçimlere olduğu gibi bu seçimlere de parti olarak katılmıyor. HDP’yi destekliyorlar. Ancak HDP, bu partiden gelen adayları seçilebilecek yerlerden aday yapmadı. Sadece Saruhan Oluç, Antalya 1. Sıradan gösterildi. O da partinin Sol Gelecek kökeninden. Çevre platformlarından ise hiç kimse listelerde yer alamadı. Seçim bildirgelerine baktığınızda ise, kamuoyunda gündem yaratacak bir yeşil madde göremiyorsunuz. Kısaca Gezi’de üç beş ağaç için başlayan büyük kalkışma, yeşil politikayı teğet bile geçmedi. Gelinen bu noktada, 2008’de yeniden kurulan, daha sonra EDP ile birleşen ve bugün de el mecbur HDP’yi destekleyen partinin başarısızlığı ortada duruyor. Hesapsız ve çapsız bir kuruluş, hareketin dışında kalış, Sol’un inkarından bir U dönüş ve daha sonra da siyasi teslimiyet. Hiç kurulmaması, Gezi direnişinden sonra da, hareketin önünü açmak için bir an önce kapatılması gereken bir partiydi. Hala da öyle. Gelelim harekete… Yeşil hareket, çeyrek yüzyıl önce Türkiye’de ilk ortaya çıktığından beri hep dağınık, hep parçalı, hep başka siyasi yapıların içerisinde yer bulduğu bir yapıda idi. Bugün de bu özellikleri itina ile koruyor. Geçen 25 yıl, birçok konuda hareketi haklı çıkarsa da, hala birlikte tartışma ve birlikte hareket etme becerisini geliştirmeye, dolayısıyla da kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak bir katılım düzeyini yakalamaya yetmedi. Artık biraz daha cesaretle ön görebiliriz ki, 2015 genel seçimleri % 10’luk seçim barajının geçerli olduğu son seçim olacak. Ve artık çok daha yüksek sesle söyleyebiliriz ki, Türkiye’nin tarihinde hiç olmadığı kadar, yerli, ses getiren, gündem yaratan, toplumsal dönüşümün bir parçası olan ve gerçek bir yeşil partiye gereksinimi var. Artık daha da farkına varmamız gerekiyor ki, onun gözünün üstünde kaşı var, bunun burnunun altında ağzı var demenin bir anlamı yok. İki kulak, iki yanak, bir çene daha bulup yeşil yüzü oluşturmamız gerekiyor. Yeşil politikanın doğası bu. Kısaca seçimlerden sonra yeşil politika için parti tartışması kaçınılmaz bir gereklilik olarak görünüyor. Yoksa bir daha ki seçimde de kimse yeşile yer vermeyecek.

28 Nisan SALI 2015

editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Burcu Karefil Can Çoksöyler Ece Berfin Karagöz Fatma çakır Merve Asya nida ateş Oğuzhan Özkan onur toper Osman Erdem Özgün Başak Melih erdem Rıfat Çapar Sait Bağış sıla gemicioğlu yusuf yasin yakşi fikriye yılmaz ışıl demir

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

Miting alanında nükleer karşıtı bir sanat sergisi de açıldı. Sergi mitinge gelenler ve halk tarafından yoğun ilgiyle karşılandı.

Mitingde AKP’nin nükleer sevdası açığa çıkarıldı. En çok atılan sloganlardan biri “Sarayı kapat enerjiyi gör bak” oldu.

Nükleer propagandasını Sinop susturdu yeşil sayfa onur toper

Çernobil faciasının yıldönümünde Sinop’ta düzenlenen nükleere karşı miting, Diyojen Heykeli’nin önünde başladı. Buradan Uğur Mumcu Meydanı’na yürüyen kortejin en önünde “Nükleere Hayır” pankartıyla Nükleer Karşıtı Platform üyeleri yer aldı. Miting alanında nükleer karşıtı bir sanat sergisi de açıldı. Yürüyüş boyunca “Nükleere inat, yaşasın hayat”, “Nükleer santral istemiyoruz”, “Nükleer santral ölüm demektir” sloganları atıldı. “Sarayı kapat enerjiyi gör bak” sloganı etraftaki halk tarafından en çok alkışı aldı. Yürüyüşe Sinop

Türkiye’nin bir çok ilinden bir araya gelen binlerce kişi Mersin Akkuyu, Sinop ve İğneada’da yapılması planlanan nükleer santrallere karşı Sinop’ta büyük bir miting düzenlendi. Binlerce kişinin katıldığı mitingte “nükleere hayır” sloganları atıldı.

Halkı evlerinden tencere ve tava ile destek verdi.

Gerze Yaykıl köylüleri adına konuşan Beyza Sertkaya ise, “Benim köyüme termik santral yapıl“Direneceğiz ve mücadele edeceğiz” mak istendiğinde ben 10 yaşımKortej Uğur Mumcu Meydanı’na daydım. Biz direndik ve kazandık. ulaştıktan sonra burada bir ko- Kendi geleceğimiz ve doğamızı nuşma yapan Sinop Nükleer Kar- temiz tutmak için nükleer santral şıtı Platform Koordinatörü Zeki istemiyoruz” dedi. Karataş, “Sinop’a nükleer santral yaptırtmayacağız. Akkuyu ve İn- AKP Hükümeti fırsatçılık yapmıştır ceburun’daki projelerin hayata geçElektrik Mühendisleri Odası mesine izin vermeyeceğiz. Direne- Genel Sekreteri Hüseyin Önder ceğiz ve mücadele edeceğiz” dedi. de, “Nükleer santral anlaşmasını

onaylanmak üzere Meclise getiren AKP Hükümeti fırsatçılık yapmıştır. Ancak o santralin yapılması mümkün olmayacaktır. 31 Mart’taki elektrik kesintilerini açıklayamayan Enerji Bakanı bunu böyle bilsin” diye konuştu. Önder’den sonra söz alan KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse, “Günlerdir televizyon reklamlarında nükleer santral propagandası yapılıyor. Çocuklara 23 Nisan’da nükleer santral iyi bir şeymiş gibi anlatıldı. Çocuklarımızın geleceğini tehlikeye atanlar bunu güzel bir biçimde pazarlıyor. Ancak nükleer santralin ülkemize hiçbir yararı yok. İhtiyacımız da yok. Rant ve para uğruna insan hayatını tehlikeye atıyorlar” dedi.

Kadıköy’de hayatları için yürüdüler Çernobil faciasının 29. yıldönümünde Karadeniz İsyandadır Platformu ile Kuzey Ormanları Savunması’nın çağrısıyla bir araya gelen yüzlerce kişi Kadıköy’de nükleer santral inşaatlarını protesto etti. “Ya nükleer ya hayat” yazılı ana pankartın en önde taşındığı yürüyüşte tiyatrocular Çernobil faciasını ve radyoaktif maddelerin zararlarını temsil eden elbiseler giydi. Yürüyüş sıra-

sında çevrede bulunanlarda alkışlarla yürüyüşe destek verdi. İskele Meydanı’nda eylemciler adına basın açıklamasını okuyan Gizem Akman “Felaketlerin zemini hazırlanıyor. Akkuyu reklamları seçimlerden bile önde. Dağı taşı reklama kesseler bile radyoaktif ölümün iyi bir şey olduğuna bizi ikna edemeyecekler. Yeterince insanı kansere teslim ettik, artık yeter!” dedi..YARIN YEŞİL SAYFA

sayı: 184

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör

Tüm Sinop halkı yürüyüş boyunca alkışlarla, ıslıklarla ve tenceretavalarıyla mitinge desteğini esirgemedi.

osman erdem fadik temizyürek Tel: 0536 698 9397 ışıl kurt Ergenekon Mah. Tay Sok. No:4 Osmanbey / İstanbul Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Laterna Cafe sahipsiz değil Beyoğlu’nun oldukça eski mekanlarından Laterna Cafe Beyoğlu’nda mağdur edilen yerlerden birisi. Laterna Cafe, dün gece polis ve zabıta ekiplerinin zorbalığıyla boşaltıldı ve kapısı mühürlendi. Dün bu saldırı esnasında 9 kişi de gözaltına alınmıştı. Beyoğlu Kent Savunması bugün Laterna Cafe önünde hukuksuz ve zorba saldırılara karşı Laterna Cafe önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamada Laterna Cafe üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılan rant projeleri anlatıldı. “Bugün Laterna Cafe, yarın tüm Beyoğlu” diyen Beyoğlu Kent Savunması, herkesi Beyoğlu’nu savunmaya çağırdı. Basın açıklamasının ardından Beyoğlu Kent Savunması tarafından talepler açıklandı. Kent Savunması, Kapalı Çarşı çalışanlarının direnişine de çağrı yaparak sonlandırdı. YARIN YEŞİL SAYFA

Çocuklar 23 Nisan’da nükleere karşı buluştu

Validebağ Savunması’nın 23 Nisan günü parklarında bir şenlik başlattı. Şenliğe Prof.Dr.Ünal Akkemik ve Arp sanatçısı Özge İşeri de katıldı. Şenlikte ‘Çevre hikayeleri’, ‘Uçurtma boyama’, ‘ağaçların kardeşliği’ vb. temalarda toplam 11 adet etkinlik gerçekleştirildi. Şenliğin ana konusu ‘Nükleere geçit yok’, çocuklara şenlik yok oldu. Akkuyu Nükleer Santrali reklamlarında bisiklet süren ve

‘eğlenen’ çocukların kullanılmasına karşın, gerçek hayatta çocukların doğa ile iç içe, uçurtma uçurarak ve boyamalar yaparak eğlendiği gözlemlendi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Gün boyu çocuklar ile ilgili etkinlik düzenleyen Validebağ Savunması, geçtiğimiz aylarda korusuna sahip çıktığı gibi bu kez de çocukların hayatı için alanlardaydı. YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL

03

28 Nisan 2015

1 Mayıs alanı Taksim’dir

1 Mayıs İşçi bayramı geldi çattı. Meydan yasaklarıyla ve polis engellemeleriyle 1 Mayıs için bayram tabirini kullanmak pek de mümkün değil. 1 Mayıs’ta emekçiler bu yıl da Taksim’e çıkmak için hazırlar. Tarihsel olarak da halk tabi ki 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyecek ve tüm engellemelere rağmen 1 Mayıs’ta halkın meydanında olacak.

1 Mayıs alanının Taksim Meydanı olduğu hem emekçiler nezdinde hem de 2014 yılına dair açılan dava ile tescillendi. Tam da bu noktada 1 Mayıs alanı neden Taksim’dir? Yalçın Akdoğan Başbakan Yardımcısı

AKP her adımı attı 1 Mayıs emekçi bayramıdır ve bu konuda atılan her adımı da AK Parti Hükümeti atmıştır. Toplumun huzurunu kaçıracak siyasi güç devşirme çabalarının, devre dışı kalması lazım. Vasip Şahin İstanbul Valisi güncel burcu karefil

1 Mayıs’ta Taksim’de olmanın ise Türkiye halkları ve emekçileri için önemi ayrı bir noktada duruyor. Ve emekçiler yine Taksim için mücadele edecek. Neden Taksim? Öncelikle emekçiler 1977 1 Mayıs’ında 34 insanın ezilerek ve üzerlerine ateş açılarak öldürülmesini Taksim’e çıkmak için en büyük neden olarak gösteriyor. Diğer sebeplere bakıldığında ise aslında Taksim’e çıkmak tarihi bir zorunluluk olarak ortada duruyor. İnsanlar bugüne kadar en büyük kutlamalarından protestolarına kadar her zaman ülkenin ve şehirlerin en merkezi noktalarında toplanmış, en merkezi noktaları

işgal etmiştir. Bunu Türkiye’de de Gezi Direnişi’nde yaşadık. Pek çok şehrin merkezi halk tarafından tutulurken Taksim Meydanı ve içindeki Gezi Parkı da halkın oldu. Bu yüzden Türkiye’de yaşanan en büyük direnişin ismi ülkenin merkezi olan “Gezi” olarak tarihe geçti. Bunun yanında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararda açıkça 1 Mayıs Taksim’de kutlanabilir denere Taksim’İn açışması gerektiği vurgulanıyor. Ancak AKP orman kanunlarını esas kabul ettiği için bu kararı görmezden geliyor. Son gelişme olarak ise 2014 yılında Taksim’e çıkmak isterken gözaltına alınan insanlara beraat kararı verilmesi var. Yasalar da açıkça Taksim serbest olmalıdır derken AKP inatla ve korkuyla Taksim’i halklara kapatıyor.

Taksim’i açmak AKP’yi neden korkutuyor? Taksim bugüne kadar her zaman yılbaşı veya şampiyonluk kutlamalarında coşkulu insanlarca dolduruldu. Taksim her zaman rezidanst veya avm yapması için zenginlere layık görüldü, halk Taksim’e çıkarılmadı. Şimdi de yine Taksim’e çıkmak isteyen emekçiler AKP tarafından engellenmeye çalışılıyor. AKP’nin esas korkusu ise Türkiye’nin merkezinin işgal edilmesi. Gezi Direnişi’nde Taksim’e çıkan halk AKP diktatörlüğünü sarsmakla kalmamış diktatöre de büyük korku salmıştı. Erdoğan’ın korkusu ise halk korkusu. Ancak Erdoğan halktan korkmakta çok haklı çünkü diktatörlüü bu halk yıkacak.

Emekçiler 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkacak Bu 1 Mayıs’ta ise emekiler yine Taksim’e olacak. Taksim’İn önemi aşikarken Taksim meydanına çıkmak için her yolu deneyecekler. Onların olanı almak için, insanca yaşamak, çalışmak ve bir fabrikanın, inşaatın, madenin birinde ölüp gitmemek için yine mücadele edecekler. Emekçiler üretimden gelen gücüyle kadınlar, gençler, liseliler ise bu haklı kavganın verdiği güçle 1 Mayıs’ta alanlarda değil, 1 Mayıs’ta Taksim’de olacak. Birleşik Haziran Hareketi Şişli ve Beşiktaş’ta saat 10.00’da buluşarak Taksim’e girmek için hazırlanacak ve 12.00 gibi Taksim’e girmeye çalışacak. Umarız bundan sonraki 1 Mayıs’lar emekçiler için gerçekten bayram olabilir.

1 Mayıs’ta Haizran saflarında Taksim’e yürüyecekler

Gezi Direnişi ile, hırsızlara, katillere karşı her alanda verilen mücadele ile sarsılan AKP’ye, birleşik gücümüzle bir tekme daha atmaya hazırlanıyoruz. Emekçi Hareket Partisi olarak 1 Mayıs’ta Birleşik Haziran Hareketi saflarında, yoldaşlarımızla omuz omuza yürüyeceğiz. AKP Diktatörlüğünü Yıkmak, İşçileri ve Kadınları Yaşatmak için 1 Mayıs’ta Haziran Saflarında Taksim’e Yürüyoruz AKP karanlığı, her geçen gün kendi bataklığına biraz daha saplanıyor. Paranın ortaklığı, yaklaşan krizle çalkalanıyor. Şimdiye kadar halkı soymak için işbirliği yapanlar, şimdi birbirinin kuyusunu kazma peşinde. Erdoğan giderek yalnızlaşıyor, yalnızlaştıkça saldırganlaşıyor. Aksi yöndeki mahkeme kararlarına rağmen Taksim’i 1 Mayıs için yasaklı ilan ediyor. En büyük kabusu olan kendisine karşı emekçilerin bir araya gelişini engellemek istiyor. Halk Taksim’de buluşmasın diye elinden geleni ardına koymuyor. Ancak bunca çaba Erdoğan için yine olumlu sonuç getirmeyecek. Taksim’e çıkmak için direndiğimiz her 1 Mayıs’ta, AKP bir darbe daha alıyor. Halkı, meydanlarda kendini ifade etme hakkından her alı koy-

duklarında; halkın öfkesi artıyor. Bu yüzden AKP’ye karşı, 1 Mayıs alanı olan Taksim’e eninde sonunda çıkacağız. Çünkü bizler; o bir avuç muktedire benzemeyiz. 77 yılında Taksim Meydanı’nda öldürülen kardeşlerimizi unutacak değiliz. Bizlerin bir araya gelişi para babalarının işbirliğine benzemez. Bizi bir araya getiren dava aşın, ekmeğin, ölümle yaşam arasında verilen emeğin davasıdır. Herkes gibi, herkesle eşit bir yaşam sürmek isterken öldürülen kadınlar için, Ekmek parasını kazanmaya çalışırken hayatını kaybeden işçiler için, Her yaştan, her kuşaktan insanla Taksim’e yürüyeceğiz. Gezi Direnişi ile, hırsızlara, katillere karşı her alanda verilen mücadele ile sarsılan AKP’ye, birleşik gücümüzle bir tekme daha atmaya hazırlanıyoruz. Emekçi

Hareket Partisi olarak 1 Mayıs’ta Birleşik Haziran Hareketi saflarında, yoldaşlarımızla omuz omuza yürüyeceğiz. Bu ülkenin geleceği için mücadele eden tüm gençleri, liselileri, kadınları, emekçileri yani tüm halkı 1 Mayıs’ta Beşiktaş kolunda Haziran kortejinde buluşmaya çağırıyoruz. Hep birlikte direnmek ve hep birlikte kazanmak için 1 Mayıs’ta Haziran Saflarına!

Şu an için mümkün değil Taksim bugün itibarıyla toplantı ve gösteri yürüyüşlerine kapalı bir alandır. Dolayısıyla Taksim’de 1 Mayıs kutlaması şu an için mümkün değildir Kani Beko DİSK Genel Başkanı

AKP panikledi

Katledilen arkadaşlarımızın faşist katilleri yakalanıncaya kadar, adalete teslim edilince ye kadar, diskin taksim konusundaki ısrarı devam edecektir. Mücadele ahlaki siyasal ve sınıfsal bir ödevdir Özge Akman EHP İstanbul İl Başkanı

Çabaları boşuna

Toplumların, kentlerinin meydanlarına çıkmaları engellenemez. Bu teknik bir yasak değil, halkın ifade özgürlüğüne yasak koyma çabasıdır. Çabaları boşuna, 1 Mayıs meydanı taksim’dir. Alper Taş Haziran Hareketi

Hukuki dayanağı yok Birincisi mücadele geleneğimiz açısından Taksim Meydanı emekçilerindir. İkincisi kentin en merkezi yeridir. Üçüncüsü Taksim Meydanı’nın kapatılmasının hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Mehmet Tapan İşçi

Korkusunu arttıracağız Çünkü 1977’de şehitlerimiz verdik. Hem de bu Tayyip diktatörlüğünün taksime koymuş olduğu yasağı tanımadığımızı göstermiş olacağız. Ve kendisinin korkusunu da arttırmış olacağız. Arzu Becerik Avukat

Meydanlardan korkuyorlar Bizim ülkemizde hem meydanlardan korktukları, hem taksimle geçmiş bağ koparılmak istendiği, hem de muhalefet görünmez kılınmak istendiği için başka başka meydanlar öneriliyor.

Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi

Mahmut Tanal CHP Milletvekili

Meydanlar yayalarındır Dünya kamuoyunda ve AHİM tarafından da Taksim’in bir meydan olduğu tescillenmiş bir durum. Yani şehirlerin meydanları yayalarındır, kentte oturan insanlarındır. Meral Akşener MHP Milletvekili adayı

Niye kapatılır ki?

Şimdi de Beatles’den korktular

Birleşik Haziran Hareketi’nin “gençleri” Taksim’e çağırdığını yazan Vahdet, dayanak olarak ise 1 Mayıs afişini gösterdi. Ancak Vahdet haberinde, 1 Mayıs için hazırlanan afişlerden birindeki Beatles grubu temasını “üniformalı lise-

li öğrenciler” sanarak, “Gençleri yine sokağa dökme hazırlığında oldukları anlaşılan geziciler tarafından provokasyon için hazırlanan afişlerde üniformalı liseli öğrencilerinin 1 Mayıs’ta Taksim’e koştuğu görülüyor” ifadelerini kullandı. GÜNCEL

Taksim Meydanı 1 Mayıs’a açılsın. Her şeyin çiçekli böcekli gittiği bir dönemde niye Taksim kapatılır ki? İddialar öyle olduğuna göre açılmasında bir sakınca yoktur. Agâh Aydın Yazar

Tek gerçek meydan Birincisi İstanbul’daki gerçek anlamdaki tek meydan. İkincisi emekçilerin bu bayramı kutlamaları bir gelenek. Gidip 1000 metrekarelik bir alan çevirdiğinizde orası miting meydanı olmuyor.


GUNCEL

04 Esas kurucu benim

Gül, “7 Haziran genel seçimleriyle ilgili, istikrarın önemli olduğunu halkın bu önemi her zaman gördüğünü” söyledi. “AK Parti’nin esas kurucusu benim. AK Parti’nin hem ilk çıkardığı başbakan benim, ilk cumhurbaşkanı da benim. Cumhurbaşkanlığından sonra da başka bir makam yok, ne yapalım ki. Arkadaşlarımız da şimdi devraldılar. Onların başarılı olmasını istemekten başka bir arzum yok.” diyen Gül zaten en yüksek yerlerde görev yaptığını söyledi. Erdoğan’ın Gül’ü gözden çıkardığı yorumları yapılırken Gül AKP’nin kurucusu olduğunu söyleyerek en önemli isimlerden olduğunu da belirtti. GÜNCEL

O hâkimler darbecilikle suçlandı

HSYK tarafından üç ay süreyle açığa alınan 29’uncu ve 32’inci Asliye Ceza Mahkemesi hâkimleri Mustafa Başer ve Metin Özçelik’le ilgili hazırlanan müfettiş ön raporları ortaya çıktı. 17-25 Aralık soruşturmalarını yürüten müfettiş Ömer Kara tarafından hazırlandığı belirtilen ön raporlarda, hâkimlerin bir gün içerisinde bütün şüphelilere ilişkin dosyaları nasıl inceledikleri de irdelendi. Ancak benzer şekilde müfettiş Kara da Özçelik ve Başer için 1 günden kısa bir sürede hazırladığı raporlarda meslekten ihraç kararı alınmasını istedi. GÜNCEL

Hrant davası ertelendi

28 Nisan 2015

Erdoğan 100.yılında soykırımla yüzleşmiyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Çanakkale 100. Yıl Barış Zirvesi Yüksek Düzeyli Oturumu’nda konuştu.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili olarak açıklamalarda bulundu.Erdoğan’ın açıklamaları yaptığı soykarımın 100.yılında dünyanın birçok yerinde Ermeni Soykırımı gündem oldu. güncel melih erdem

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan , İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen ve Çanakkale Savaşları’nın 100. yıldönümü nedeniyle Türkiye’ye gelen devlet başkanları ile diğer ülke temsilcilerinin katıldığı Barış Zirvesi’ne yaptığı konuşmada, 1915’teki Ermeni Soykırımıyla ilgili açıklama yaparken “Bize ve milletimize yöneltilen saldırılar kesinlikle art niyetlidir. Biz yaşanan hiçbir acıyı yok saymadığımız gibi, acıların yarıştırılmasına da müsaade etmeyiz. O dönemde göçler sırasında ölen 4 milyon Müslüman için ne kadar üzüntü taşımışsak, hayatını kaybeden Ermeniler için de o kadar üzüntülüyüz. Onlar bize emanettir ya...” ifadesini kullandı.Erdoğan dünya genelinde birçok ülkenin tanıdığı soykırımla ilgili haftalar öncesinde Papa’nın açıklamalarını eleştirerek karşı tavır almıştı. Halkların özgürlüğü halkların siyasetinden geçer ‘’Maalesef bizim barış elimiz hep havada kaldı. Hiçbir Ermeni lider

selesi haline getiren Ermeni diasporasıdır. Bu konuyu Ermeni toplumuyla her zaman görüşmeye hazırız” açıklamasında bulundu.

Türkiye kadar masum sicile sahip değildir. Kinin, düşmanlığın arkasında duranları, bulundukları yeri gözden geçirmeye davet ediyorum. Bu iddiaları soruşturmak siyasetçilerin veya parlamentoların işi değildir. Tarihçilerin işidir. Ermeni iddialarını destekleyenleri, aynı dönemde hayatını kaybeden 4 milyon vatandaşımızın acısını da paylaşmaya davet ediyorum’’ açıklamasında bulunan Erdoğan ‘’Ermeni Soykırımı’’ demeyerek konunun siyasallaştırılmasını eleştirdi ve Tür-

Ermeni Halkı dünyanın her tarafında Soykırımın 100.yılında dünyanın birçok yerinde yürüyüşler yapıldı.Erdoğan yurtdışında yaşayan Ermeni halkının taleplerini ve soykırımı tanıyan ülkeleri eleştiren ‘’Ermeni iddialarını tarihi hakikat kabul edip, aksi yöndeki görüşleri yasaklayan kararların adaletle bir ilgisi olamaz. Bunu siyasi rant me-

Başkanlık Sistemi ‘Sultanlık hayali’ Demirtaş Kartal Meydanı’nda düzenlenen mitingde konuştu.Demirtaş konuşmasında HDP’nin seçim beyannamesiyle ilgili açıklamalarda bulunarak AKP iktidarını gerileteceklerini söyledi.Daha önce ‘’seni başkan yaptırmayacağız’’ diyerek karşı çıktığı Erdoğan’ın başkanlık sistemi düşüncesine karşı olduğu fikrini birkez daha ifade etti’’ İktidardan başaşağı düşene kadar, ta ki bu ülkenin çocuklarını,

Hrant Dink davasının 5. Duruşmasına sanıklar katılmazken, Dink Ailesi avukatları duruşmada hazır bulundu. Dink’in avukatlarından Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, soruşturmanın derinleştirilmesinin mümkün olduğunu dile getirerek, “Biz olayda silahlı bir örgütün olduğunu iddia ediyoruz ve buna göre delillerin toplanarak Cumhuriyet Savcılığı’ndaki soruşturmanın sonuçlanmasını bekliyoruz” dedi. Avukat beyanlarının ardından mahkeme heyeti, “mahkemenin önceki kararlarından dönerek bir karar verilmesine yer olmadığına” karar vererek duruşmayı 3 Eylül 2015 tarihine erteledi. GÜNCEL

gençlerini birbirine kırdırtıp öldürtecek kadar koltuğa, iktidara sevdalı olanlar o koltuktan tepetaklak düşene kadar HDP’nin yürüyüşü devam edecek.İşte bu nedenle Türkiye’nin dört bir tarafında seçim beyannamemiz heyecanla karşılandı’’ açıklamasında bulunan Demirtaş seçimlerde barajı aşarak AKP’yi gerileteceklerini belirtirken Erdoğan’ın başkanlık sistemi düşüncesine ‘sultanlık hayali’ diyerek eleşirdi. GÜNCEL

Mali kaynak yok çünkü israf var

ODTÜ’de 28 yıllık bahar şenlikleri iptal Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek

ODTÜ yönetimi, Uluslararası Gençlik Topluluğu (UGT) tarafından düzenlenen ve her yıl dört gün süren şenliğin, ‘aşırı alkol tüketimi, ODTÜ dışından katılım, çevre kirliliği, alt yapı problemleri’ gerekçeleriyle iki güne indirilmesini istedi. Bunu kabul etmeyen UGT, 5 bin bireysel, 78 topluluk dilekçesi topladı. İmzalara kulak asmayan rektörlük şenliğin iki güne indirilmesi ısrarını sürdürdü. Bahar şenliğinin amacının dışına çıktığını savunan Rektör Ahmet Acar, “Bu şenlik üniversite üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Şenlik bu haliyle ODTÜ’lülerin de istemediği bir şekle büründü” ifadelerini kullandı. GÜNCEL

kiye kamuoyunda Ermeni halkıyla dayanışma ilişkisi kuran insanları hedefine aldı.

Soykırımı tanıyan ülkeler var Erdoğan’ın soykırımı tanıdığı için eleştirdiği ülker arasına bu yıl Avusturya, Çek Cumhuriyeti ve Suriye dahil oldu.Ermenistan, Uruguay, Güney Kıbrıs, Rusya, Kanada, Lübnan, Belçika, Fransa, Yunanistan, Vatikan, İtalya, İsviçre, Arjantin, Slovakya, Hollanda, Venezuela, Polonya, Litvanya, Şili, İsveç, Bolivya soykırımı tanıyan diğer ülkeler.Bu ülkelerin yanında Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu da Ermeni soykırımını tanıdı.ABD’de ise birkaç eyalet hariç -Wyoming, Teksas, Iowa, Indiana, Batı Virginia, Mississippi ve Alabama- 50 eyaletin hepsinde soykırım yerel parlamentolardan geçmiş durumda. Senato ve Temsilciler Meclisi de Ermeni soykırmını tanıyan birden fazla karara imza attı. Ancak ABD devlet yönetimi se soykırımı ‘ülkenin Ortadoğu’daki çıkarları ve bölge ortaklarıyla birlikte hareket edebilme adına’ resmen kabul etmiyor.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Beyaz TV’de Latif Şimşek tarafından sunulan Dinamit isimli programa katıldı. Gökçek, diğer partilerin seçim programlarını eleştirirken, işçilere çok fazla ücret verilemeyeceğini, vaatlerin boş olduğunu, işçi ücretleri fazla olursa Türkiye’nin rekabet gücünü kaybedeceğini söyledi. Gökçek “Bak Çin dünyayı nasıl ele geçirdi? Hindistan nasıl yaptı?” sorusunu kendisi yanıtlarken, dünya hakimiyetinin “Ucuz işgücünden” geçtiğini açıkladı. Gökçek kendisinin ve partisinin emeğe bakış açısını 1 Mayıs’tan önce tüm emekçilere gösterdi. Kendi partilileri tarafından Ankara’yı parsel parsel satmakla suçlanan Gökçek’e yaptığı emek ve işçi düşmanlığı nedeniyle bu hafta oğlum bak git diyoruz.

CHP’nin seçim beyannamesinde yer alan ekonomiyle ilgili vaatleri AKP ve CHP arasında yeni bir ‘mali kaynak’ tartışması başlattı.Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Bu vaatlerin en az maliyeti 149.5 milyar lira. Biz aptal mıyız, neden bunları uygulamaya koymuyoruz. Bana bırak 149.5 milyar lirayı 3’te 1’ini açıklasınlar, ben onlara oy vereceğim” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim vaatleri için kaynağın bütçe olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Mesele, büt-

çede hangi harcamaya öncelik vereceksiniz. Bunu yaparsanız, devleti iyi yönetirseniz, kaynak var. 12 yılda elde edilen kaynak 1 trilyon 869 milyar dolar, bundan daha büyük kaynak mı olur?” diyerek Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e cevap verdi. Bakan Şimşek’in kaynak yok bunlar ülkeyi batırır açıklamaları Bülent Arınç’ın bir süre önce yaptığı AKP’nin ekonomi politikasıyla ilgili bir itiraf olarak değerlendirilen ‘israf konusunda karnemiz kırıktır’ sözlerini akıllara getirdi. GÜNCEL

Meral Akşener’den HDP açıklaması geldi

MHP istanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı Meral Akşener, CNN Türk’te katıldığı programda yaklaşan seçimler ile ilgili açıklamalar yaparken HDP’nin seçimde barajı geçebileceğini ifade etti.Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başkanlık sistemine geçilemeyeceğini iyi bildiğini söylerken seçim gündemine dair de açıklamalarda bulunan Akşener, iktidarın güç kaybettiğini ve Ak Parti’den gelecek oylarla HDP’nin barajı aşma ihtimali olduğunu belirtti.Akşener, “HDP’de barajı aşmaya yönelik bir gayret var.Ak Parti’deki Kürt kökenli vatandaşlarımızın oylarının HDP’ye kaymaya başladığını görüyorum ama bu oranın ne olduğuna dair bir fikrim yok” açıklamasında bulundu. GÜNCEL


GUNCEL

05

28 Nisan 2015

Sibel Uzun UYANIŞ

Taksim halklara değil TOMA’ya yasak

1 Mayıs’a yaklaşırken emekçilerin daha iyi yaşayabileceği değil ölmelerini engellemek zorunda olduğumuz günlerin mücadelesini veriyoruz. İşçi ölümleri rakamları bize bu ülkede hiçbir şeye yetişmeyen bir ücret değil yaşamlarına imkan bırakılmayan aşamaya geldiğini gösteriyor. İşçileri, artı değer yaratan emekçileri her şeyden önce ne yapıp edip yaşatmalıyız. Taksim meydanına da 1 Mayıs günü bu mücadelenin bayrağını dikmeliyiz. Soma’da 301 kardeşimizin davasının ilk duruşması biterken madenin “fıtrata” uygun yönetilmesini sağlamış, ucuza kömür alışı yapmış AKP Hükümeti yargılanmaktan kaçıyor, şimdi de Taksim’i emekçilere dar etmeye, ağzının suyu aka aka hazırlık yapıyor. Gelecekleri varsa görecekleri de vardır elbet. Taksim meydanına kilometrelerce olan bölümlere düzinelerce bariyer yerleştiriyorlar. Tam bir korkaklık ve haydutluk örneği! Bu haydutlara meydanı bırakmayacaklar; 1 Mayıs ile ilgili notlarımıza bir kez daha bakalım. 1 Mayıs 1977 üzerinden tam bir yıl geçmiş katiller bulunmamış, faşist saldırılar devam ederken DİSK “1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanındayız” diyerek Taksim’e çağrı yapıyor. Katliamdan emekçilerin korkmadığını sinmediğini gösteriyorlar. Coşkulu bir şekilde iki yüz bin emekçinin katılımı ile 1 Mayıs 1978 yapıldı. Tüm karalama çabaları bugün olduğu gibi dün de boşa düşürülmüş. 1979’da Ecevit Hükümeti 1 Mayıs’ta sokağa çıkma yasağı ilan edince Behice Boran ve partili yoldaşları yasağa inat sokağa çıkıyor ve yürüyüş yapıyor tarihi fotoğraf karesi de bu şekilde oluşuyor. Yani gücümüzden korkan egemenlerin uygulamaya çalıştığı yasak tarihte hep boşa düşmüş. Gücümüzün nelere kadir olduğunu biz hiç unutmayalım yeter. Bugünlere gelince yasakları hiçbir dönem dinlemedik. 1Mayıs 2010’da bu sefil barikatlar yine vardı. Senelerce “karanlıkları yara yara” kazandık. Ta ki Taksim Gezi’deki ağaçlar AVM rantına kurban edilmeye karar verilinceye kadar. Gezi Direnişi 1 Mayıs’da Taksim’e yasak getirildiği yıl patladı. Bilelim ki bu yasak gün geçtikçe patlayacak yeni ayaklanmalara gebedir. Tarihteki ayaklanmalarda olduğu gibi Gezi Direnişi’nde direnişi öğrenen toplumun dönüşü de muhteşem olacak. Rusya’da 1905’te Çar’a dilekçe vermek için ayaklanan işçiler sonraki ayaklanmalarda yıkmanın bilincini kuşanmıştı. Taksim 1977 Katliamı’nın sorumlularını yargılamıyorlar. Derin devlet geleneğini kale gibi koruyorlar. Türkiye egemenleri yeni katliamlara kapıyı açık tutmak istiyorlar. Yüz yıldır Ermeni kardeşlerimize yapılan soykırımın inkarı, devrimcilere ve emekçilere de işletilmek isteniyor. Taksim yasağı iç hukuka bakınca bir suçtur. Sendika yöneticileri defalarca beraat etmiştir. Mahkeme 1 Mayıs’ta Taksim’de olmayı anayasal hak olarak ilan etmiştir. Bu nedenle halkın değil TOMA’ların girmesi yasaktır. Geçen sene 1 Mayıs’tan beridir devletin engeli kademe kademe meydana yakın noktaya Fransız Konsolosluğu’na kadar geriledi. Keyfine gelince geçen sene Tünel’de kestiler, “Galatasaray’dan öteye gidemezsiniz” dediler. Bu sefilliklerine inat cadde eylemlerle kaynamaya kaynaşmaya devam etti. Kaynaya kaynaya kaynaşa kaynaşa meydanı da kazanacağız. Taksim’i Topçu Kışlası değil Gezi tepelerindeki çimenlikteki insanlar seyretmeye devam etti, “Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs’ta hınca hınç İşçilerin Yaşaması için doldurmuş” insanlığı izlemeye de doyamayacaklar. twitter: @sibeluzun_yarin

Baraja karşı dayanışma büyüyor

Dayanışma +1 seçim çalışmasını dört bir koldan yürütüyor. AKP’yi sandıkta geriletmek isteyenler, birçok ilde toplantı ve stant çalışmalarıyla yolunda emin adımlarla yürüyor. HDP’nin barajı aşmasından korkan AKP ise, durmadan tavizler veriyor. Bu önemli noktaya dikkat çeken insanlar, AKP’nin üstüne üstüne yürüyerek, korktuğu gerçeği seçimlerde yüzüne yüzüne vurmaya hazırlanıyorlar.

İstanbul güncel nİDA ATEŞ

Dayanışma +1 Kampanyası, ‘’Her türlü ayrımcılığa karşı, eşit yurttaşlığı yükseltmek için, TBMM’de çıkarılan faşizan yasalarla tahrip edilen hak ve hukuk yollarını yeniden tesis etmek için, laiklik mücadelesini yükseltebilmek için, bilimsel, eşit, laik, parasız, anadilinde eğitim talebini daha güçlü dile getirebilmek için, iktidarın beslediği cinsiyetçi anlayışın her gün kadın cinayetlerine sebep olmaması için, kentlerimizi, meydanlarımızı, parklarımızı, derelerimizi kısacası yaşamı ve

yaşam alanlarımızı daha güçlü savunabilmek için, işçi sınıfının, emeğin, sermayenin acımasız çarkları arasında sömürülmesine karşı eşitlik mücadelesinin büyütülmesi, işsizlik, yoksulluk, taşeronlaşma, iş cinayetleri ve güvencesiz çalıştırılmaya karşı mücadelesinin yükseltilmesi için, kısacası AKP iktidarını sokakta ve sandıkta geriletebilmek için’’ diyerek herkesi Kampanya’yı örgütlemeye, AKP’yi geriletebilmek için HDP’ye oy vermeye çağırmıştı. Çağrıya kulak verenler ise 26 Mart tarihinde Dayanışma Çağrısı toplantısında buluştu ve

Bursa

çalışmalara başladı. Kampanya büyüyor, AKP geri adım atıyor Toplantıdan hemen sonra kolları sıvayıp çalışmaya başlayan Dayanışma +1 gönüllüleri, birçok ilde toplantı ve stant çalışması gerçekleştirdi. 18 Nisan günü İstanbul’da Kadıköy, Şişli, Bakırköy olmak üzere 3 bölgede toplantı yapıldı. Toplantıda Dayanışmanın İstanbul ve bölgeler ayağı konuşuldu. Yapılan çalışmalar değerlendirilip, bundan sonraki hedefler belirlendi. Aynı gün Ankara Yüksel’de stant çalışması yapıldı.

Stant çalışmasının ardından basın açıklaması gerçekleştirildi. Hemen ertesi gün ise dayanışma gönüllüleri Gaziantep’te toplantıda buluştu ve seçimleri değerlendirerek, AKP’nin geriletilebilmesi için neler yapılabileceğini konuştu ve önüne çalışmalar koydu. Bursa’da da bir araya gelerek ilk toplantısını gerçekleştiren gönüllüler, diğer iller gibi önüne çalışmalar koyduğu verimli bir toplantı gerçekleştirdi. Eskişehir’de ise stant çalışmaları sürdü ve AKP’yi geriletebilmek için bu seçimlerde HDP ile dayanışmanın önemi bir kez daha vurgulandı.

Gaziantep

Şakran Cezaevi’nden mektup var Tutuklu çocuklara yönelik hak gaspları ile kamuoyunun yakından bildiği Şakran Cezaevi’nde hak gasplarının artarak devam ettiği ortaya çıktı. Şakran Cezaevi’nde tutulan kadın tutsakların avukatları aracılığı ile kamuoyuna gönderdiği mektupta, tutuklu çocukların içerisinde bulunduğu ağır tablo bir kez daha gözler önüne serilirken, cezaevinde oluşturulan özel ekiple tutuklulara psikolojik işkence yapıldığına dikkat çekildi. Kadın tutsaklar mektuplarında, hamile oldukları gerekçesiyle 18 yaşından küçük 3 çocuğun, koğuşlarına gönderilmeyerek tek kişilik hücrelerde tutul-

duklarını aktardı. Mektupta, hamile olan 3 kız çocuğunun sancıları olmasına rağmen revire gönderilmeyerek, zorla ayağı kaldırılarak sayıma dahil edildiklerini kaydedilerek, ayrıca bazı gardiyanların çocuk tutsakların odalarına girerek televizyon kumandalarını ellerinden alarak, ağır hakaretlerde bulunulduğunu aktardı. Şakran Cezaevi’nin açıldığı günden bu yana tutsaklar için bir cehenneme çevrildiğini belirtirken tutuklu kadınlar, kamuoyunun bu konuda duyarsız kalmasından şikayet etti. GÜNCEL

Başbakanlık bol keseden harcıyor Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün kurumsal bazda bütçe uygulama sonuçlarına göre, Başbakanlık bütçesinden üç ayda yapılan harcama tutarı 2015 ödeneğinin tamamına yaklaştı. Ocak ayında 120 milyon 209 bin, Şubat ayında tüm ortalamaların üzerinde bir tutar olan 340 milyon 481 bin, Mart ayında da 155 milyon 628 bin lira harcama yapıldı. Üç aylık toplam harcama tutarı geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında iki buçuk katı oranında bir artış dikkati çekti.

Üçte ikisi üç ayda bitti 2015 için başlangıç ödeneği 929 milyon 119 bin, ödenek toplamı 1 milyar 168 milyon 556 bin lira olarak öngörülen Başbakanlık bütçesinin üçte ikisinin üç ayda harcanırken, harcamaların bu hızla sürmesi durumunda Başbakanlık bütçesine büyük bir ödenek aktarımı gündeme gelecek. Harcamalar ayrıntılandırılmadığı için geçen yıla oranla gerçekleşen büyük farkın Kaçak Saray için Başbakanlık bütçesinden ayrılan ödenekten kaynaklanıp kaynaklanmadığı bilinemiyor. GÜNCEL


EKONOMI

06

28 Nisan 2015

Akın Birdal CANSUYU

Elmas kesiciliği ve ustalık

Her işin niteliği ve niceliğini üstün kılan yanı, o işteki ustalıktır. Ustalığa giden sürecin de birçok aşaması olduğu bilinir. Kısacası ustalık zor zanaattır. Her ustayım diyen usta olamıyor. Usta, işine özen gösteren ve yaptığına saygı duyandır. Usta, kendinden sonra yetişecek olana emek verir ve güven gösterir. Ustalık işinde, en çarpıcı örneklerden biri elmas kesiciliğidir. Elmas kesimi tam ustalık gerektiren zor bir iştir. Kesimin her aşaması ayrı bir beceri, dikkat ve titizlik ister. Önceden el ile kesicilerle yapılan kesme işi, 17. yüzyılın sonlarına doğru kesme tekniği gelişmiş ve günümüzde de otomatik makinelerle yapılır olup, insan becerisini ve ustalığını en aza indirmiştir. Elmasın özel kesilmiş haline pırlanta denilmektedir. Elmasın kesilme şekli ve büyüklüğüyle kıymeti artmaktadır. Elmas kesiminde hedef, en az fireyle en iyi pırlantayı ortaya çıkarmaktır. Elmas kesimindeki işlemler, sırasıyla hint mürekkebi ile işaretleme, elması ikiye bölme, yuvarlatma ve elmasın cilalanması –ki asıl ustalık gerektiren aşamadır. Çok fazla yüzeyin bulunması fevkalade bir parıltısının bulunmasını sağlar. Cilada oluşacak herhangi bir pürüz parlaklığı etkilemektedir. Elmas en çok Avustralya, Güney Afrika, Güney Amerika, Hindistan ve Endonezya’da çıkarılıp emek yoğun bir iş olup muazzam bir sömürü alanı oluşturmaktadır. Elmas, yüzyıllardır önemli bir armağan, şans ve kudret simgesi, olarak görülür. Örneğin bir grup Taylandlı işadamı tahta çıkışının 50. yılını kutlamak üzere 1997 yılında İsimsiz Kahverengi Pırlanta’yı Tayland Kralı’na armağan eder. Bu elmas dünyanın kesilmiş en büyük elması olma özelliğine sahiptir. Birçok imparatorluğun kraliyet süsünde yar alan pırlantalar, bazen kralların tacında, bazen de kraliçelerin saçında ve şapkalarında aksesuar olarak kullanılmıştır. 17. yüzyılın başlarında Osmanlı padişahlarından III. Ahmet’e yurtdışından çok kıymetli bir elmas armağan edilir. Sorun elmasın kesilmesidir. Nerede ve kime kestirilecektir? Sorup soruştururlar, sonunda elması Hollanda’da bir ustanın kesebileceğini öğrenirler. Oluşturulan bir heyet Hollanda’ya gidip ustayı bulur. Elmas kesici usta, elmasa bakar, dokunur, ben bunu kesemem, der. Kesse kesse İran’daki falanca usta keser, der. Heyet kalkıp İran’a gider. Usta, elması gördükten sonra heyete, nereden geldiklerini, sorar. Heyet de, İstanbul’dan deyince, ne diye buralara geldiniz, Haliç kıyısında falan usta, bu elması ancak o kesebilir, der. Heyet İstanbul’a geri döner ve söylenilen ustayı bulur. Usta, elması evirir çevirir ve çırağına seslenir. Gelen çırağa usta, al oğlum şu elması kes, getir, deyince, heyet, aman usta ne yapıyorsun, biz gitmedik yer bırakmadık, en sonunda bu elması sizin kesebileceğinizi söylediler, deyince, usta, evet, der, ben bu işi yarım yüzyıldır yapıyorum, ama böyle kıymetlisini görmedim. Elim titrer kesemezdim. Ama çırak bunun farkında olmadan, keser getirir, der. Heyet bir süre sonra istenildiği gibi kesilmiş elması alıp gider. Ustalığını ilan edenlerin başımıza ne işler açtığı görülüyor. Kesebilir miyim kesemez miyim, bakmadan eline ne geçse kırıp döküyor. Ustalık öyle sıradan bir şey olmasa gerek. En iyisi, bu işi bilenlere bırakmak değil mi? Bunun için de nereye, kime başvuracağımız çok açık. Hele de elması kesemeyecek çırakları hiç dikkate almamak gerek. Ustalığın manifestosu 21 Nisan günü HDP’ce topluma sunuldu. Şimdi de alanlarda bunun nasıl yaşama geçirileceği anlatılacak. Elmasın ustasınca ve de çırağınca kesilmediğinde bir kıymetinin kalmadığı görülüyor. Şimdi karar sizde, elinizdeki kıymetli elmasın kesicilerini siz belirleyeceksiniz. Ne ustasına ne de çırağına değil, kendinize güvenmeniz yeterli olacak.

Dolardaki yükseliş nereye kadar devam edecek?

Merkez Bankası, Erdoğan’ın korkusuyla yine ‘bağımsız’ davranamadı ve kısa vadeli faiz oranlarını değiştirmedi. Peki ya sonra? Dolar Nisan tatili dinlemedi ve yine bir rekora imza atarak 2,74’ü gördü. Piyasalar ise dolardaki artış trendinin seçimlere kadar devam etmesini bekliyor. Ülke ekonomisindeki bu belirsizlik ve Saray baskısı ise yatırımcıları tek tek kaçırıyor. piyasalarda Türk Lirası karşısında yeni tarihi zirveye çıktı. Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘faizi kısa vadeli faizleri sabit tutmasının arindir’ baskısıyla başlayan dolar- dından, TL’yi kalıcı olarak destekleyedaki yükselişe çare arayan Merkez Ban- cek adımlar atmaması ve bu adımların kası, faize dokunamadı. Dolar ise tüm gelecek dönemde de atılmayacağı izdünyada yükselmesine karşın Türkiye’de lenimi vermesi dolar/TL’de yükselişin TL sürekli değer kaybediyor. Nedeni ise; ana nedeni oldu. Dolar/TL 2.7342 Merkez Bankası’nın küresel gelişmele- seviyesine çıkarak, 2.7305 olan öncere karşın içeriden gelen baskılara bağlı ki rekor düzeyini aştı. Avro da 2.9234 olarak faiz artırmaması, lirayı yeterince liraya kadar yükseldi. destekleyecek önlemleri almaması ve Döviz mevduatı yükselişe geçti belirsizliklerin sürmesi... Türk Lirası’nda değer kaybı artarken Saray’ın korkusu Merkez Bankası’nın bankalardaki döviz mevduatı da yüküzerinde selişe geçti. Kurların düşeceğine dair Kaç-Ak Saray’la karşı karşıya gelmek umudu kalmayan şirketler de yurttaş istemeyen Merkez Bankası Para Politi- da dövize koşuyor. Bankalardaki döviz kası Kurulu’ndan yapılan açıklamaya mevduatı son bir yılda yüzde 19.14 argöre, politika faizi olan bir hafta vadeli tarken, 10-17 Nisan’da ise yüzde 3.77 repo faizi yüzde 7.50, faiz koridorunun yükseldi. alt bandı olan gecelik borç alma faizi yüzde 7.25, üst bandı olan borç verme Yatırımcılar arkalarına bakmadan kaçıyor yüzde 10.75 olarak sabit tutuldu. Belirsizlikten hoşlanmayan piyasalar ülkeden de kaçmaya başladı. ÖrneTCMB: Ne şiş yansın ne kebap Açıklamada, “Önümüzdeki dönemde ğin; finans devleri Citigroup, Royal para politikası kararları enflasyon gö- Bank of Scotland (RBS) ve HSBC’nin rünümündeki iyileşmenin hızına bağlı Türkiye’den çıkma kararı aldı. Politik olacaktır. Enflasyon beklentileri, fiyat- belirsizlik veya huzursuzluk riskine ilişlama davranışları ve enflasyonu etkile- kin endişeler, yerli ve yabancı yatırımyen diğer unsurlar yakından izlenecek cıların yatırımları veya ciddi kararları ve enflasyon görünümünde belirgin bir seçimlerden sonraki döneme ertelemeiyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini sine neden olabilir. yataya yakın tutmak suretiyle para politikasındaki temkinli duruş sürdürüle- Fed faiz arttırırsa olan olacak cektir” denildi. Doların gidişatında asıl önemli olan ise ABD Merkez Bankası’nın (Fed) Doları yükselten etken Merkez faiz artırma hızı. Eğer Fed faizleri Bankası’nın kararı arttırırsa bundan en olumsuz etkileDolar, 23 Nisan nedeniyle iç piyasa- nen Türkiye gibi cari açığı fazla olan ların tatil olduğu günde uluslararası ülkeler olacak. ekonomi Fatma çakır

Konutta yüzde 20’lik dolar zammı kapıda. Peki diğer sektörler: Doların yükselişi sürdürmesi halinde inşaat maliyetlerinin de aynı doğrulltuda yükseleceğini bunun ise konut fiyatlarına en az yüzde 20’lik bir zam olarak yansıyacağı uyarısı yapıldı. Peki dolardaki yükseliş konut dışında en çok hangi sektörleri vuruyor?

Hazır giyim

Otomativ

İlaç

Gıda

Elektronik

Beyaz eşya

Bilişim

Boya

Turizm

Bir ayda 182 bin kişi daha işsiz kaldı Türkiye’nin işsizler iş bulamazken mevcut iş sahipleri de işini kaybetmeye başlaması krizi doğruluyor. Geçen yıl her ay artan sigortalı çalışan sayısı 2015’in ilk ayında sert bir şekilde düştü.2014’ün başında 12 milyon 447 bin olan kayıtlı çalışan sayısı yılsonunda 13 milyon 58 bine çıktı. Ancak 2015’in daha ilk ayında

SSK kapsamındaki 182 bin kişi işini kaybetti. TÜİK verilerine göre de işsizlik bir puan artarak 11.3’e çıktı.Küçük esnafta da kan kaybı sürüyor. Ocak ayında 6 bin esnaf kepenk indirdi. Son 4 ayda işyerini kapatan esnaf sayısı 103 bine ulaştı. Sigortalı çalışan sayısı azalınca devlet de 82 milyon liralık prim ve gelir kaybı yaşadı. EKONOMİ

Petrol ithalatında yıllık artış %28.5

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, şubat ayına ilişkin Petrol Piyasası Sektör Raporu’nu açıkladı. Türkiye’nin en önemli döviz harcamaları arasında olan ham madde petrol ithalatı, şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde %28.5 artarak 694 bin 805 ton olarak gerçekleşti ve 1 milyon 694 bin 805 tona ulaştı. Motorin (biodizel ihtiva eden motorin hariç) ithalatı da bu dönemde yüzde 14,29 artarak 788 bin 105 ton oldu. Jet yakıtı ithalatı ise yüzde 170,57 artarak 29 bin 941 tona yükseldi.Öte yandan akaryakıt dağıtım şirketleri, tavan fiyat uygulamasının sona

ermesinin ardından benzin satış fiyatlarına litrede 3 ila 5, motorin satış fiyatlarına ise 4 ila 5 kuruş zam yaptı. Avrupa’da akaryakıtın en pahalı olduğu ülkelerden birisi olan Türkiye’de yüzde 60’ı aşan vergi oranları ve sektördeki sert düzenlemeler, dağıtım şirketlerinin kârlarını baskılıyor. Bir başka gelişme ise akaryakıt devi Total’in Türkiye’den çekiliyor olması. Fransa merkezli petrol ve gaz şirketi Total, Türkiye’deki akaryakıt dağıtım faaliyetlerini satmak üzere Societe Generale’i yetkilendirdi. EKONOMİ


DUNYA

07

28 Nisan 2015

Cem Kaptanoğlu

Reddi miras

JENDİN

100 yıl önce 24 Nisan 1915 günü Osmanlı yönetimi, İstanbul’da, Ermeni gazeteci, siyasetçi, bilim adamı ve sanatçılardan oluşan yüzlerce aydını zorla evlerinden toplayarak tutuklamaya başladı. Daha sonra Ayaş ve Çankırı’daki toplama kamplarına sürgün edilecek bu Ermeni aydınlarının büyük bir kısmı sürgün yerlerinde katledilecekti. Devlet tarafından planlanıp uygulanan bu sürgün ve katliam, Anadolu şehirlerinde yaşayan tüm Ermenileri zorla göçürmeyi/tehcir amaçlayan korkunç bir planın ilk adımıydı. 24 Nisan 1915 tarihinde alınan kararla zorunlu göçe tabi tutulan yüzbinlerce Ermeni, Suriye çöllerine sürüldü. Devlet akılı ve eliyle yürütülen ve yaklaşık 1.5 milyon Ermeni’nin katledildiği bu “büyük felaket”, 20. Yüzyılın ilk ve en kitlesel soykırımlarından biri olarak tarihe geçti. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Anadolu’yu Ermenilerden arındırmak amacıyla devlet eliyle yapılan planlı kötülüklere dün İttihat Terakki’nin bugün Erdoğan’ın sözcülüğünü yaptığı devlet aklı, isim arıyor. Ancak uygarlık, olgusal gerçeklere, kendi ulusal, milliyetçi çarpıtmalarla isim vermenize direnir. Dünya halkları sözün, kavramların, içinin boşaltılmasına, çarpıtılmasına karşı, kavramlarını, kargaşaya meydan vermeyecek şekilde tanımlamak için mücadele verir. Küba ve Hindistan’ın çabalarıyla 1948 yılında kabul edilen “BM Soykırım Konvansiyonu”nun soykırım tanımı şöyle: “Ulusal, ırksal, etnik ya da dini bir grubu, bu niteliği yüzünden, kısmen veya tamamen yok etmek amacıyla işlenen aşağıdaki eylemler soykırım’ı tanımlar:1-Grup üyelerinin öldürülmesi 2-Grup üyelerinin fizik veya zihni sağlığını bozucu girişimler 3-Grubun, kısmi veya tüm fiziki yok olmasına neden olacak varlık koşullarına istenerek sürüklenmesi 4-Grup içi doğumları önleyici tedbir almak 5-Gruba ait çocukların zorla başka bir gruba transfer edilmeleri.” Mazlum halkların, kırıma uğrayanların mücadelesi gelecekte bu tanımı değiştirebilir, ancak dünya halklarının soykırım tanımı şimdilik böyle. Kısaca, 1915’te Ermeniler’e yapılanlara isim vermek isteyenlerin o ismi bulmaları için çok aramaları gerekmiyor. Binlerce yıldır Anadolu’da yaşayan bir halka yönelik soykırımın toplumsal yaraları üzerine kurulan Cumhuriyet Türkiye’si bu felaketle hala yüzleşmeyi başaramadı. Resmi özel arşiv belgeleri ve geniş tanıklıklarla artık gizlenmesi olanaksız olan bir soykırımı, “yaşananlar karşılıklı çatışmaydı”, “isyan etmişlerdi”, “tarihçilere bırakalım” diyerek veya başına “sözde” ekleyerek inkâr etmek, bir arada yaşamamızın, toplum olmamızın önünde önemli bir engel. Bir soykırımı resmi tarihinizden silerek, üzerine bir ulus devlet kurulabilir, ancak soykırım hakikatini yadsıyarak toplum olmak, bir arada yaşamak olanaksızdır. Cumhuriyet’in “Kürt realitesi”ni inkarı nedeniyle yaşadığımız iç savaş veya bu gün de devletin “düşman konseptleri” ile bölünerek yönetilmemiz, Ermeni Soykırımı’nı inkar eden devlet aklının hala aynı saplantılardan mustarip olduğunun en acı kanıtıdır. Geçmişle yüzleşmek, tarihsel hakikatleri “evet bunlar yaşandı” diyerek kabul etmek, toplumsal belleğimize, tarihin bu acı ve utanç dolu hakikatlerini kaydetmekle başlar. Mazlum halklar, onlara yaşatılan felaketleri kabul eden, acılarını anlayan, faillerle tarihsel, ulusal bağları nedeniyle özür dileyip, onarma çabasına girişen bir toplumsal duyarlılık karşısında, yaralarını daha kolay sarar. Geçmişte devletin gerçekleştirdiği planlı, kitlesel bir soykırımla, en azından “devletin sürekliliği” anlayışı dolayısıyla veya faillerle ortak ulusal kimliklere sahip olmaları nedeniyle ilintileri olanların, bu kanlı devlet/ecdat mirasını reddetmeleri, kolektif bir insanlık suçunun ortağı olmaktan ruhlarını, bilinçlerini kurtararak onları da iyileştirecektir. Kısaca, hakikat hepimizi iyileştirir.

100. yılında Ermeni Soykırımı unutulmadı

Ermeni Soykırımı’nın 100’üncü yılında, ‘mezarsız ölülerin’ utancı bir kez daha bütün dünyayı sardı. 1915’teki Ermeni Soykırımı’ndaki hayatını kaybedenleri anmak için başta Ermenistan’ın başkenti Erivan olmak üzere, Ermeni cemaatlerinin yaşadığı çeşitli ülkelerde de soykırımı anma törenleri düzenlendi. Dünya rıfat çapar

1915’in 100. yıldönümü nedeniyle, Ermeni asıllı nüfusun yaşadığı çeşitli ülkelerde anma törenleri düzenlendi. Lübnan’daki Ermeni halkı kalabalık bir anma yürüyüşü düzenlerken, İranlı Ermeniler de Türkiye Büyükelçiliği yakınında bir anma eylemi düzenledi. İsrail, Polonya ve Romanya gibi ülkelerde de 1915’in kurbanları dini ayinlerle anılırken, Türkiye’ye karşı protesto eylemleri düzenlendi. Erivan’da tören düzenlendi Ermenistan’ın başkenti Erivan’da 1915 olaylarının 100. yıl dönümü anma törenleri düzenlendi. Erivan’daki Ermeni Soykırımı Anıtı’nın önünde düzenlenen anma törenine; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin

ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’nin de aralarında bulunduğu yabancı konuklar ve bu ülkede görev yapan misyon şefleri de katıldı. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan eşi Rita Sarkisyan ile birlikte törene katılan yabancı konukların taziyelerini kabul etti. Törene katılan yabancı davetliler, Ermeni Soykırımı Anıtı’na sarı çiçek bıraktı. Yabancı konuklardan sonra anıta çelenk bırakan Sarkisyan bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. Daha sonra kürsüye gelen Sarkisyan, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilerin soykırıma maruz kaldıklarını iddia etti.

ram Erivan bahçesindeki Komitas heykeline Başbakan Manuel Vals, Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun çelenk koyması ile başladı. Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo “Bu gece tarihi Ermeni soykırımı için buradayız. Erivan’dan birkaç saat önce geldim. Hollande ile birlikte Ermeni halkının yanındaydık. Ermeni kökenli vatandaşlar Paris’e enerji veriyor. Erivan bahçesine Ermeni kadınlar için 100 gül diktik. Papa ilk kez soykırım ifadesi kullandı. Erivan’da bu sabah soykırım hafızasını birlikte taşımak için bir protokol imzaladık” dedi. Başbakan Manuel Valls, “Cumhurbaşkanı Erivan’daydı. Hepimiz birlikte Paris’teyiz. Eyfel Kulesi karartıldı Fransa’nın başkenti Paris’te 1915 Fransa sizinle birlikte. GerçekErmeni Soykırımı’nı anmak için ler için” dedi. Eyfel Kulesi’nin akşam saatlerinde başlayan prog- ışıkları da on dakika söndürüldü.

ABD de 1915 unutulmadı ABD’nin başkenti Washington’da, 24 Nisan dolayısıyla, Türk Büyükelçiliği önünde Türkler ve Ermeniler karşılıklı eylem yaptı. ABD’de 145 Türk-Amerikan sivil toplum kuruluşunca oluşturulan Yönlendirme Komitesi’nce Beyaz Saray’ın önünden başlatılan “Barış ve Dayanışma” yürüyüşüne katılan yaklaşık 7 bin kişi, öğle saatlerinden itibaren Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’ne geldi. Türk ve Amerikan bayrağı taşıyan, “Bizi birleştir, ayırma”, “Suçlama değil uzlaşma”, “Türkiye ile birlikteyiz” ve “Yurtta barış dünyada barış” yazılı pankartlar açan binlerce kişi, daha sonra Ermeni protestocuların gösterilerini büyükelçiliğin önündeki kaldırımda yapmasını istemeyen ve 14 Nisan’dan beri elçilik binası önünde nöbet grupla birleşti.

Nepal’de ölü sayısı 10000’i bulabilir Asya’nın yüksek rakımlı ülkesi Nepal’de Başkent Katmandu yakınlarında Richter ölçeğine göre 7,9 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Yaptıkları son açıklamada sadece Nepal’de en az 1130 kişinin yaşamını yitirdiğini 1,700 kişinin ise yaralandığını duyuran yetkililer ülkede acil durum ilan ederek uluslararası yardım çağrısı yaptı. Depremin büyük bir yıkıma yol açtığını vurgulayan yetkililer, ölü sayısının daha da yükselmesinden endişe duyduklarını belirtti. Enkaz altında kalanlar için arama kurtarma çalışmaları sürüyor. Depremin Komşu Hindistan’ın kuzeyinde 34, Çin’in Tibet bölgesinde 6, Bangladeş’te ise 2 kişinin ölümüne yol açtığı ifade ediliyor.

Bir artçı deprem daha Nepal son 80 yılın en büyük felaketiyle karşı karşıya. Katmandu’nun 65 kilometre doğusunda yine 6.7 büyüklüğünde bir artçı deprem meydana geldi. Uluslararası yardım kuruluşu yetkilileri, ölü sayısının başkent ve civarındaki kentlede bulunan cesetlere göre hesaplandığını asıl can kaybının evlerin yüzde 80’inin yıkıldığı küçük yerleşim birimlerinde olduğunu belirtiyor. Nepal son 80 yılın en büyük felaketiyle karşı karşıya. Ölü sayısının 10000 geçmesinden endişe ediliyor. Depremin etkisiyle Everest Dağı’nın eteklerinde kampta kalan en az sekiz dağcı da çığ altında yaşamını yitirdi. DÜNYA

Binlerce madenci hükümeti protesto etti Ukrayna’da işçiler kendilerinden gasp edilerek Donbass’taki katliama ayrılan bütçeyi protesto etti. Başkent Kiev’de başkanlık binası önünde bir araya gelen maden işçileri kasklarını yere vurarak, hükümetin enerji politikasını protesto etti. 2015 yılı bütçesinde kömür ocaklarına ayrılan kaynakların arttırılmasını ve ücretlerine zam isteyen işçiler, hükümetin devlete ait en az 3 madeni kapatma kararına tepki gösterdi. Eylemde “Demçişin istifa”, “Yatsenyuk madene” sloganları atıldı.

Eylemde yer alan bir maden işçisi “Biz madencilerin can güvenliği yok. Tünel yapmak için gerekli malzemeleri de alamıyoruz. Hayatımızı kömür çıkarmak için tehlikeye atıyoruz fakat para kazanamıyoruz. Ben 4 yaşındaki çocuğuma nasıl bunu açıklarım.” dedi. Ukrayna’da ekonomide büyük bir paya sahip olan kömür madenlerinde sürekli işçi katliamları yaşanıyor. Ukrayna rejimi ise maden işçilerinin ücretlerinin ödeneceğine ilişkin açıklama yaptı. DÜNYA


KADIN

08

28 Nisan 2015

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Mutluluk Yaklaşmakta olan seçimler bütün toplum için önemli. Ama kadınlar için önemi bir başka . Sonuçlar ve bu seçimlerden AKP’nin geriletilmiş olarak çıkması kadınlar için hayat meselesi, hayat. AKP’nin iktidarda olduğu her gün, ya gerçekten hayatını kaybetti kadınlar ya da her gün hayatlarına saldırıldı. Kadın cinayetleri, Sevim Belli ablamızın deyimiyle “ ahval-i adiye” halini aldı. Bu dönem boyunca kadınlar, binlerce kere öldü, milyonlarca kere şiddet gördü, her gün televizyonlarda kendisinden aklı ve karar hakkı olmayan bir eşya gibi söz edildiğini duydu. Sayısız kere onuru kırıldı. Aynı kadınlar, aynı televizyonlarda başka şeyler de gördüler: dünyanın değiştiğini, başka hayatları, kendi ülkelerinde ve dünyadaki kadın kardeşlerini gördüler. Haber de izlediler, dizi de izlediler. Evet, evlilik programı da izlediler, magazin de. Çoğu programın erkekler lehine olmasına rağmen üstelik, aralarından kendilerine ait olanı seçebildiler. Ülkelerini n, kadın haklarına savaş açmış bir hükümet tarafından yönetilmesine rağmen, haklarını aramaktan geri durmadılar. Ne AKP’nin ne de ondan daha kadın düşmanı olabilen bir siyasetin – ki kadınlar bakımından AKP’den daha kötü olabilecek sadece IŞİD olabilir- durduramayacağı bir gerçekliğin içinde yaşadılar. Bu gerçek, Türkiye’li kadınların büyük topluluklar halinde değişmekte oluşudur. Bir başka gerçek daha var. O da, yine bu aynı kadınların başlarını çevirip yanlarındaki erkeğe baktıklarında gördükleri. Dünya değişiyor, hayat değişiyor, kadınlar değişiyor ama ne yanlarındaki erkekler, ne de televizyonda durmadan haklarında konuşan yöneticiler değişmiyor ise bu işte bir terslik var dediler. “Yeni Havva, eski Adem” dediler. Türkiye’li kadınların en çok hak aradıkları dönemin, ülke tarihinde kadın haklarına en çok saldıran hükümete denk gelmiş olması da aynı büyük paradoksu besliyor. Ve bu yaman çelişki artık bu seçimlerde çözülmelidir. Çünkü herhangi bir şeyden değil, her gün kadınların hayatına mal olan, çok ağır sonuçları olan bir durumdan söz ediyoruz. Kadın cinayetleri %1400 arttı. * Kadınların ezilmesinin ve bunun en uç sonuçları olan şiddetin, cinayetlerin temelinde çok katmanlı bir dünya var elbette. Bizim için kurtuluş mücadelesi, yer kürenin katları gibi: mağmaya varana kadar çok cephede savaşıyoruz. Mağma katında; en temelde tarihi en eski gelenek; erkek egemenliği var. Üzerinde kapitalizmin insanlar arası ilişkilerde “narsisizmi” yayan kültürü var. Kapitalizm kadınları görece özgürleştirse de, yaydığı bu “narsistik patoloji” egemen cinsiyet erkekliği besleyerek modern zamanların şiddetini yaratıyor. Üzerine bizim memleketin şiddete dayalı devlet geleneği var. Gücü elinde bulunduranın hak arayanı kör şiddet ile bastırmış olması ve hiçbir zaman yargılanmamış olması, cezasızlık kültürü var. Ki bu kültürün kadın cinayeti davalarında indirimlerin devam etmesinde büyük payı var. İşte bunların üzerine oturan, tarihte hazır bulduğu bu zemini tepe tepe kullanan, kendi kadın düşmanlığı katkılarını da yapan AKP var. Yıllardır, kadınların yaşadığı bu eşitsizlik, ayrımcılık, şiddet ile mücadele etmek yerine, bunları körükleyen, erkek şiddetini aklayan AKP. Madem kadına yönelik şiddetin sürekli erkeklerle ilgili yönleri gündeme getiriliyor, bu noktada ben de getireyim. Unutmayın ki; hayatta en zor şey “ölümlü” durumlardır. Erkek egemenliğinin kökünün derinlere gittiği toplumlarda bile, gayri insani bir seçim yapmaya zorlanmak- seçtiği yolun altında ezilmek kolay değildir, çoğunluk bundan kaçınmaya çalışır, başka yollar arar. Mesela “Mutluluk” filmindeki gibi bir kadını öldürmemek tercihini yapan erkekler olması da çok mümkündür. Bu bakımdan AKP, erkeklerin değişmesinin de önünde engel oluyor, insani seçimler yapma potansiyeli de olan erkekleri siyaseten tam tersine teşvik ediliyor. Kendisi “eski Adem” olduğu için, erkekleri de hep buna çağırıyor. Türkiye’de kadın cinayetlerinin temelinde yatan gerçekler bunlar. Oysa mutluluk mümkün. Bu yüzden de bu seçimlerde AKP, hem kadınlar hem erkekler tarafından geriletilmelidir. İşte o zaman bambaşka bir hayatın kapısı da açılabilir. Üzerine konuştuğumuz kadınların değişme dinamiği kendi haline bırakılsa, gölge edilmese kadınlar öldürülmeyecektir. Hele kadınların önü açılsa, cesaret verilse hele, emin olun dünyamız değişecek. Türkiye sağlığına kavuşacak. gulsumkav@gmail.com

Kadınlar 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkacak

Kadınlar, 1 Mayıs’ta “emeğin gücünü, kadının değerini” en gür sesleriyle haykırmak üzere, öldürülen tüm kadınlar adına Taksim’de olacaklar.

kadın Özgün başak

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, “Hayatın içindeyiz, 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz. Kadınlar yaşayacak, Taksim’e de çıkacak” başlıklı açıklamasında, 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağını belirterek, tüm kadınları “emeğin gücünü, kadının değerini” haykırmak üzere Taksim’e çağırdı. Yapılan açıklamada, kendi hayatlarına dair karar verdikleri için öldürülen ve katillerinin ceza indirimi aldığı kadınlar adına 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağını söyleyen kadınlar, “Hırsıza, yolsuza, yandaşa, baskıya, zulme, talana karşı seninle daha sağlam yürüyeceğiz” dedi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 1 Mayıs Çağrı Metni Hayatın içindeyiz 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz. Kadınlar yaşayacak, Taksim’e de çıkacak Bizler 8 yılda 1254 kez ölen, son 12 yılda % 1400 kat daha fazla öldürülen; tayt giydiği için, işe girdiği için, kendi hayatı adına bir karar verdiği için öldürülen tüm kadın kardeşlerimiz adına 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağız. Tarihe adını defalarca, onurun ve direnişin haklı mücadelesiyle yazdırmış Taksim Meydanı, 1 Mayıs’ta tüm engellere rağmen bizlerin sesiyle yankılanacak.

Çünkü Taksim, resmi otobüs seferleriyle getirilen insanların, başlarında beyaz güneşlikleriyle, polis korumasında doldurduğu bir meydan değildir. Biliyoruz ki Taksim, iptal edilen seferlere, kapatılan yollara rağmen çıktığımız bir meydandır. Ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde dünyaya geldiği andan itibaren yaşamı başlı başına bir mücadele olan tüm kadınların da meydanıdır. Bizler var olan haklarımızı korumak, hakkımız olanı gasp edenden almak için Taksim’de olacağız.

Dünyanın her yerinde meydanları dolduran, öfkeli, inançlı, hakkını arayan halklar gibi biz de savaşın, adaletsizliğin, olmadığı bir dünyayı haykıracağız. Kadınların öldürülmediği, takım elbisenin iyi hale girmediği, insanın ve emeğin sömürülmediği, intikam değil adaletin sağlandığı bir dünya talebimizi haykıracağız. Bizler, emeğin gücünü, kadının değerini; düşünce, ifade ve yaşam hakkımızı haykırmak için gideceğiz. Erkeğin kadını, zenginin fakiri, sermayenin emeği sömürmediği bir gelecek için umudumuzu,

isyanımızı, isteklerimizi hep bir ağızdan haykıracağız. Hırsıza, yolsuza, yandaşa, baskıya, zulme, talana karşı seninle daha sağlam yürüyeceğiz. Eğer sen de orada olursan, sesimiz daha yüksek, sözümüz daha güçlü olacak! Sen, biz ve binler, milyonlar orada olursak, işte o zaman sesimiz sağır sultan duymadım diyemeyecek. Ve hep birlikte haykıracağız: Taksim bizimdir! Ve biz meydanlarımıza, onurumuza, emeğimize, yaşamımıza sahip çıkacağız! Biz 1 Mayıs’ta orada olacağız! Sen de gel!

Kadınlar 1 Mayıs’a çağırıyor Ayhan Aşçı- İzmir Ataerkil ve heteroseksist dünya düzeninde kadına uygulanan her türlü şiddete karşı, kadını genel ahlakın kurallarına hapsetmek, cinselliği denetimli bir devlet politikası haline getirmeye çalışan iktidarın; istediği şekilde biçimleyebileceği nesne haline getirmek isteyen politikalarının kuklası olmayacağız. 1 Mayıs’ta kadın dayanışmasını Taksim Meydanı’na omuz omuza taşıyacağız. Nurgül Ardıç- Mersin Türkiye’de kadınların başına gelen tüm felaketler bizleri tam bir mücadele azmi ile yeniden yaratmış durumdadır. Hal böyle iken ka-

dınların kazanması kaçınılmazdır. Çünkü Türkiye’de ilk defa kadınlar bu denli seslerini duyurmak için çalışıyor, fıtratlarında öldürülmek olmadığını göstermek için böylesine kenetlenmiş bir şekilde direniyor. Şimdi 1 Mayıs’a giderken, biz kadınlar da en kararlı duruşumuzla meydanlarda olmalıyız. Buket Fildişi-İstanbul 2015 yılında 95+ kadın çalışmak, dışarı çıkmak, kendi kararlarını almak kısacası yaşam mücadelesini vermek için eşleri tarafından canice öldürüldü ve bu kadın kardeşlerimizin ortak noktası kadın olmak. Genç ya da yaşlı, iyi bir eğitim görmüş ya da görmemiş olmamız

Buket Fildişi

Ekin Kurtar

şiddet görüp öldürülmemize engel değil. Bizler en doğal hak olan yaşam hakkımızı kazanmak, emeğin gücünü göstermek, hayatın içindeki varlığımızı sürdürmek için 1Mayıs’ta Taksim’de olacağız. Ekin Kurtar-Adana Yaşamın her alanında olan biz ka-

Ayhan Aşçı

Nurgül Ardıç

dınlar, 1 Mayıs’ta da alanlardayız. İşçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan birlik dayanışma gününde kadınların da emeğinin görünür olması için sömürge düzenine karşı çıkıyorsak kadınlarında görünmeyen emeğini aramak için sokaklardayız.

1 Mayıs’ta kızlı erkekli Taksim’deyiz Kadın Hareketi Hilal Türkben Tüm dünyada kadınlar ücretli çalışsalar da çalışmasalar da ev kadınlığı da yapıyor, ev işleri kadınların esas görevi. Kapitalizmde erkek egemen sistemin kadınlar üzerindeki etkisi yadsınamaz bir gerçek. Biz kadınlar iş hayatında sırf kadın olduğumuz için çeşitli zorluklarla karşılaşıyoruz. Gerçi iş hayatı dışında da durum pek farklı sayılmaz. AKP hükümeti ile birlikte kadınların yaşamı normalden iki kat daha fazla zorlaştı. Sözde kadınları düşünen yasaları, kadınları yerden yere vuran açıklamaları, kadın katillerine namus cinayeti kavramı ile indirim uygulamaları gibi yasalarla kadının iş hayatındaki emeği

ile birlikte normal yaşantısındaki emeği hiçe sayılmaya başladı, hatta sayıldı. Hükümetin yaptığı açıklamalar Türkiye’ de kadının iş hayatından dışlanmasına neden oldu. Aslında bu sonuç çok da şaşırtıcı değil. Kadın erkek eşit değil dersen, kadın en az 3 çocuk doğursun dersen, kadın evde otursun çocuk baksın dersen ve en acı olanı ise kadınların kariyerini annelik ile sınırlarsan olacağı bu. Mesela hiç düşündünüz mü alışveriş için gittiğiniz bir mağazada neden bütün müdür ya da müdür yardımcılarının % 95’inin erkek olduğunu ya da büyük şirketlerde yöneticilerin çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğunu? Kadınlar ile ilgili hep bir önyargı vardır. Mesela “Kadın kısmı araba kullanamaz.” çok klişe bir sözdür ama hayatımızın her döneminde bunun gibi cümlelerle karşı karşıya kalmışızdır. Bu ülkede kadınsan her türlü

ayrımcılığa, şiddete maruz kalmaman imkansız. Bizim iş gücümüzü bile kendilerine göre uyarlayan bir sistemle karşı karşıyayız. Kadının emeğini küçümseyen kadının sadece doğurgan kimliğini gören bir hükümet anlayışını kabul etmiyoruz. 1 Mayıs’ın yaklaştığı şu günlerde AKP hükümetinin tavrı yine her zaman ki gibi aynı. Taksim her zamanki gibi yasak. Yıllardır Taksim’in 1 Mayıs için neden önemli olduğunu bir türlü kavrayamadılar. Her sene aynı saçma sapan sebeplerle Taksim’i kapatacaklarını söylüyorlar. Bu seneki bahaneleri ise yol yapım çalışması oldu. Hükümetin Taksim tavrı ne kadar netse, biz işci sınıfı için de Taksim o kadar net. Bizler o barikatları aşıp, Taksime çıkacağız. Hem de kızlı erkekli çıkacağız ve hep birlikte direneceğiz. Mesela hükümet yıllardan beri neden 1 Mayıs’ta

Taksim dediğimizi bir türlü anlayamadı? İşin kötü yanı bazı sol örgüt ve bazı platformlar da anlamamış gibi görünüyor ‘’Her yer 1 Mayıs”, “1 Mayıs’ta alanlara” gibi cümlelerle ne yapmak istediklerini anlamış değiliz. 1 Mayıs, kadın ile erkeği ile yaşlısı ile genci ile ve çocuğu ile Taksim’de kutlanmalıdır ve kutlayacağız. Toparlayacak olursak; AKP hükümetinin 12 yıllık iktidarında kadının iş hayatındaki yerinin gerilemesi, işçi ve kadın cinayetlerinin artması, ekonominin hızlı bir şekilde duraklaması gibi nedenlerle sesimizin daha çok çıkması lazım. Bunun için daha iyi bir şekilde örgütlenmemiz Erdoğan ve AKP hükümetine rağmen 1 Mayıs’ta kızlı erkekli Taksimdeyiz!


KADIN

09 Eskişehir’de kadınlar yasa için sokaktaydı

Kadınlar, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet için eylemlerine devam ediyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Eskişehir’de gerçekleştirdiği eylemde Platform adına basın açıklamasını yapan Saliha Uçar, Kadına Karşı Şiddeti Araştırma Komisyonu’nun oluşturduğu taslak raporu eleştirerek, “Bu taslağa göre hiç tanımadığı erkekler tarafından öldürülen Özgecan kardeşimizin katilleri de indirim alabilir. Kadın cinayetleri nitelikli halden sayılmalı, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmelidir” şeklinde konuştu. KADIN

28 Nisan 2015

Kadınlar, Kadın Katillerine Ağırlaştırılmış Müebbet için imza kampanyası başlattı

Yasayı çıkar, kadını yaşat

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbetin yasalaşması, kadın cinayeti davalarında verilen indirimlerin kaldırılması için imza kampanyası başlattı.

Öldürülen Güllican, Dilan ve Rojda için Adalet

2013 yılının Kasım ayında kocası tarafından öldürülen Güllican Özbir davasının 3. duruşması Kartal Adliyesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kartal Adliyesi’nde duruşmanın hemen öncesinde Güllican Özbir ve öldürülen kızları Rojda Kaya ve Dilan Kaya için bir eylem gerçekleştirdi. Eylemde konuşma yapan Platform temsilcisi Işıl Kurt, “kadın cinayeti” kavramının yasada yer alması ve nitelikli halden sayılması gerektiğini, kadın katillerine hiç bir gerekçe ile indirim uygulanmaması gerektiğini belirtti. Dava, 4 Mayıs tarihine ertelendi. KADIN

Savcı kadın katiline “indirim” istedi

Cinayetten hükümlü bulunduğu Sivas E Tipi Cezaevi’nde, kendisini ziyarete gelen eşi 29 yaşındaki Leyla Avcı’yı ‘pembe odada’ 3 bıçak darbesiyle öldüren 29 yaşındaki Metin Avcı hakkında, ‘eşini kasten öldürme’ suçundan iddianame hazırlandı. Metin Avcı ifadesinde indirim alabilmek için, eşinin kendisinin aldattığını itiraf etmesi üzerine sinirlenerek genç kadını öldürdüğünü söyledi. İddianamede, suçun haksız tahrik altında işlenmesi nedeniyle indirim uygulanması talep edildi. Hazırlanan iddianame Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. KADIN

12 yaşındaki kızın katillerine indirim

Erzurum’un Tortum ilçesinde 12 yaşındaki Nuray A.’ya tecavüz ettikten sonra öldürüp gömen 3 sanığa verilen cezalar Yargıtay tarafından bozuldu. Ceset üzerinde yapılan otopsi sonucu Nuray A.’nın vücudunda 27 bıçak yarası olduğu ve iple boğulduğu tespit edilmişti. Suç tarihinde 15 yaşında olan A.D.’nin cezası 20 yıldan 5,5 yıla düşürüldü. 13 yaşında olan S.K.’nın aldığı 12,5 yıl hapis cezası da Yargıtay tarafından uygun bulunmadı. Yargıtay, M.F.D.’nin ise 11 yaşını tamamlamadığını dikkate alarak cezai sorumluluğunun bulunmadığına kanaat getirdi. KADIN

kadın Özgün başak

Samsun’dan Antep’e, Niğde’den Amasya’ya, Türkiye’nin birçok ilinde yürütme organları kurarak toplantılar gerçekleştiren ve kadın cinayetlerinin sürmesine sebebiyet veren en somut nedenlerden birinin kadın katillerine verilen ceza indirimleri olduğunu belirten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbetin yasalaşması için change.org sitesinde imza kampanyası başlattı. Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbetin yasalaşması için TBMM’ye TCK ek madde önerisi sunan ve Türkiye’nin birçok ilinde eylem yaparak Meclis üzerinde oluşturduğu basınca devam eden Platform, başlattığı imza kampanyasıyla tüm toplumu kadın cinayetlerini birlikte durdurmaya çağırdı. Platform’un başlattığı imza kampanyasının tam metni Kadın Katillerine İndirim Değil Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezasının Yasalaşması Talebimiz Sürüyor! Münevver’ler, Dilber’ler, Ayşe’ler, Özgecan’lar… Kimi kendi ayakları üzerinde durmak isterken, kimi eşinden boşanmaya çalışırken, kimisi de sadece okulundan evine dönmek üzereyken öldürüldü.

Ülkemizde kadın cinayetlerinin arttığını ve bununla savaşacak en güçlü silahın adil ve doğru işleyen hukuk olduğunu savunuyoruz. Potansiyel kadın katillerine karşı caydırıcı olabilmesi ve ceza indirimleriyle toplumun vicdanını yaralayan kadın cinayetlerini durdurmak amacıyla; Kadın katillerine cezai indirimlerin kaldırılmasını ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yasalaşmasını talep ediyoruz. Çünkü; 1. Özellikle son 10 yılda, artarak sürmekte olan kadın cinayetlerine sebebiyet veren esas eğilim, “erkek şiddetini aklama“ eğilimidir. Buna en belirgin örnek, davalarda verilen ceza indirimleridir. 2. Ölen kadınların arkasından yaptıkları iftiralardan başarısız cinsel saldırılara, mantık ve insanlık dışı sebeplerle durumlarını normalleştirmeye çalışan katillerden duruşmaya takım elbiseyle gelerek iyi hal imajı çizmeye kadar birçok faktörle ceza indirimlerinden faydalanan katiller; dışarıda bu potansiyeli taşıyanları rahatlatmakta, hatta cesaretlendirmektedir. 3. Duruşma esnasında masada duran indirimleri elde etmeye çalışan katiller, bu uğurda toprak altındaki kadınlara istediği suçlamayı yapabiliyor, iftira atabiliyorlar. Ölen kadınların kendilerini savunma şansı yokken, adalet bekleyen ailelerin ruh halini hiç düşünüyor muyuz? Mahkemeler bu insanlık ayıbını ortadan kaldıramıyorsa,

hukuk ne için var? Kadın cinayetlerine Ağırlaştırılmış Müebbet cezasının yasalaştırılması, bu acıyla baş başa kalan ailelere borçtur. 4. Şubat ayında vahşi bir cinayetle kaybettiğimiz Özgecan Aslan, kadın cinayetleri sorununda nasıl vahim bir noktada olduğumuzu hatırlatmış ve bizi birleştirmiştir. Artık Ağırlaştırılmış Müebbet cezasının yasalaşması tüm Türkiye’nin ortak talebi olmuştur. 5. İstanbul Sözleşmesi’nden hareketle, Ceza Kanunu mevzuatının, kadına yönelik şiddetle ilgili maddelerinin gözden geçirilip güncellenmesi hukuken de zorunludur. Kadın cinayetlerinde devreye 2 temel mevzuat girer; bunlardan ilki 6284 sayılı Koruma Kanunu, Sözleşme ışığında güncellenmiştir. Ancak ikincisi Ceza Mevzuatına (TCK, CMK, Ceza İnfaz Kanunu) dokunulmamıştır ve bir gün mutlaka yapılması zorunlu olan bu düzenleme daha fazla can kaybı olmadan bir an önce yapılmalıdır. 6. Güldünya Tören’den sonra “Namus adına işlenen cinayetler” (“Töre cinayeti” olarak da anılan cinayetler) ile, Ayşe Paşalı’dan sonra “Korunma Kanunu” ile, Kader Erten’den sonra “Erken Yaşta Evlilikler “ ile yasal düzenleme yapıldı ve olumlu etkisi oldu. Özgecan’dan sonra da “Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis” yasalaşmalıdır. Zira toplumlar da ancak böyle ilerleyebilmektedir. 7. Yargıtay, “ağır ceza” almış kadın

cinayeti dava kararlarını bozup, indirim verebilmektedir. Kadınların mücadelesi ve adil hukuk insanları sayesinde elde edilmiş adaleti yaralayan bu indirimlerin Yargıtay tarafından da uygulanmamasının tek yolu, “Ağırlaştırılmış Müebbet hapis” cezasının yasalaşmasıdır. 8. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını yasalaşmasıyla birlikte idam, hadım etme gibi insan haklarına aykırı önerilerin önü kapatılacak, bu sayede evrensel adalete uygun düzenleme yapılmış olacaktır. Bununla birlikte Özgecan Aslan davasının iddianamesinde yer alan ‘toplumun vicdanına vermiş olduğu zarar ile işlenen suçun toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alındığında’ ibaresinin tüm kadın cinayetleri davalarının iddianamelerinde yer almasını, matbuu bir ifadeye dönüşmesi gerektiğine inanıyoruz. Zira tüm kadın cinayetleri toplum vicdanını yaralamaktadır. Öldürülen kadınlar yaşam tarzlarına, yaşlarına, mesleklerine göre sınıflandırılamazlar. Kadınların kadın oldukları için öldürüldükleri her cinayet bir kadın cinayetidir. Kadın cinayetlerine indirim değil Ağırlaştırılmış müebbetle geciken adaletinin yakalanmasına ve caydırıcı bir ceza sisteminin düzenlemesine katkıda bulunmak istiyorsanız, bir imza da siz verin. Kadın cinayetlerini hep beraber durduralım. YASAYI ÇIKAR, KADINI YAŞAT!

Siirt’te bir kadının eşinden gördüğü şiddete dayanamayarak intihar ettiği iddia edildi

Siirt’in Merkez Dumlupınar Mahallesi’nde bir kadının intihar ettiği iddia edildi. Elif Dündar isimli 27 yaşındaki 3 çocuk annesi kadının eşinden gördüğü şiddete dayanamayarak kendini astığı öğrenildi. Bugün öğleden sonra saat 15.00 civarında intihar ettiği öğrenilen Dündar’ın bir saat sonra 112 ekiplerine haber verilmesi akıllarda soru işareti bıraktı. Komşularının eşinden sürekli şiddet gördüğünü söylediği Dündar’ın MS hastası ve psikiyatrik rahatsızlıkları olduğu öğrenildi. Komşuları Dündar’ın sürekli

şiddet gördüğü için psikolojik rahatsızlıklarının başladığını, evlenmeden önce herhangi bir psikolojik sorunun olmadığını kaydetti. Cenazenin olay yeri inceleme ekipleri ile savcının yaptığı incelemelerin ardından Siirt Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı öğrenildi. İHD Siirt Şubesi ve BERFİN Kadın Danışma Merkezi yöneticileri olay yerine giderek incelmelerde bulundu. Sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler önümüzdeki günlerde Siirt’te iki kızın polislerce alıkonulması ve yaşanan intihar vakası için eylem yapacakları öğrenildi. KADIN


EMEK

10

28 Nisan 2015

301 işçinin öldüğü Soma davasına ara karar verildi Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Çocukların eğlendiği gün Bizim memlekette çocuklara armağan edilmiş bir günün olması iyi bir şey. Mini mini birler büyük bir heyecan, korku ve sevinçle 23 Nisan’a hazırlanıyor,elleri ayakları birbirine dolanıyor, ne yapacaklarını bilemiyorlar, çoğu zaman her şeyi unutuyorlar. Olsun. Kız –erkek ayırımı olmadan kutladığımız ender günlerden biri, hepimizin çocukluk hatırası, hiç unutmadığımız. Hemde resmi tatil. Özel işyerlerinde işe devam. Çocuklarının gösterilerini izlemek isteyen anne –babalar patronlardan ezilerek izin istiyorlar, bir kaç saatliğine. Patronlar çocuklarını sevindiriyorlar mı çocuk bayramında bilemiyorum ama çalışanlara gönülsüzce izin veriyorlar kimisi de hiç oralı bile olmuyor, ne izni diyor büyük ihtimalle. Bu düzende tüm emekçiler sömürülüyorken bi de patrona bağlı çalışmak insanı insanlığından utandırıyor. Devlette hiç değilse izinler görece patronun iki dudağı arasında olamıyor. Gerçi Erdoğan bu memeleketin patronu olmak istiyor ama geçmiş olsun, bu halk onu başkan yapmayacak. Söz Erdoğan’dan açılmışken gencecik çocukların katili, en çok ta Berkin’in o güzelim kara gözlerinin katili olan Erdoğan çocuk bayramında “çocuklara kıymayın efendiler” demiyor mu, insanın arından ölesi geliyor. Üzülme Nazım Hikmet, güzel mısralarının ciğeri beş para etmez adamların ağzında değersizleşmesine izin vermeyeceğiz, Berkin’e de sana da sözümüz olsun. *** Eski Sovyetler Birliği’nden buraya çalışmaya gelmek zorunda olan kadınlar memleketlerinde bıraktıkları çocuklarını çok özlüyorlar. İnsanlığın evrensel kuralı çocukları daha iyi bir hayat yaşasın diye burada olmadık eziyetlere katlanıyorlar. Bir zamanlar bizim Almanya’ya çalışmaya giden işçiler gibi. Hevesleri de aynı. Çocuklarını üniversitede okutmak, burada para biriktirip memleketlerinde ev yapmak, kendi evlerinde çoluk çocuk yaşamak istiyorlar. Memleketlerini de çok özlüyorlar. Eski düzen tabii çok iyiydi. Eski düzen olsa bizim buralarda ne işimiz olurdu diyorlar. Bizim Almancı işçilerin yaşadıklarından daha dramatik onların yaşadıkları haliyle. En kötü sosyalist düzen, milyarlar kazanma imkanı olan bu düzenden daha yeğdir. Milyarlar kazanma imkanı olmayan insanların aç- açık kalmasını engellediği için. Yüzlerce insanın batan teknelerde can pazarı yaşamasını engellediği için. Madenlerde işçilerin bile bile ölmelerini engellediği için. İnsanların patronların emri altında çalışmalarını engellediği için. *** Vali Taksim Meydanı 1 Mayıs alanı değildir, her türlü tedbiri alacağız dedi. Topbaş, Taksim düzenlemesini Mayıs’ta başlatıyoruz diye muştuladı. Sağolun, biz hiç yanlış anlamadık, neden 1 Mayıs’ı beklediğinizi,ille de o günlerde düzenleme yapacağınızı, havalar ısınacaktır da ondandır kesin. *** Çocukların eğlendiği, Anne –babaların çocuklarıyla eğlendiği, İşsizlerin olmadığı, İyi bir hayat için insanların denizlerde boğulmadığı, Kimsenin ev yapmak için yurdundan, yuvasından olmadığı, 1 Mayıs’ın en önemli meydanda kutlandığı, bir memlekette yaşadıklarını anlatıyor, Rusya’dan gelen kadınlar. Ve çok özlüyorlar o zamanları. İmkansız değil, biz de yapabiliriz. Hırsızın, katilin olmadığı Madenlerde işçilerin ölmediği 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlandığı Berkinlerin, büyük şairden şiirler okuduğu Bir memleketi kurabiliiz, çocuklar. fadiktemizyurek@gmail.com

Soma öfkesi katilleri korkutuyor

Yapılan ihmaller ve patronların kar hırsı yüzünden 301 işçinin hayatını kaybettiği Soma davası devam ediyor. Davanın ilk duruşmasından bu yana işçilerin nasıl bile bile ölüme götürüldüğü ortaya çıkarken suç işçilere atıldı. Uçkun, “Olaydan sonra hafıza Ailelerin öfkesi büyüyor sorunu yaşıyorum. Hatırlamıyo- Ölen işçilerin aileleri ise davanın ilk gününden son gününe kadar Soma davasının ilk duruş- rum” dedi. ması bugün mahkemenin sadece madenden sorumlu olanara karar açıklamasıyla sona erdi. “Birkaç gün öncesinde sıcak ların cezalarını alması gerektiğini söylüyor. Yakınları ölen aileler Açıklanan ara kararda tutuklu sa- kömür çıktı” nıkların tutukluğunun devamına Soma Katliamı ile ilgili Akhisar suçlular cezasını bulana kadar bu karar verilirken 2. duruşma 15 Ağır Ceza Mahkemesi’nde görü- davanın peşini bırakmayacaklarıHaziran’da görülecek. Mahke- len davanın 6. celsesi tutuksuz nı söylüyor. mede sanıkların verdiği ifadeler yargılanan Maden Mühendisi Ölen maden işçisi Mustafa ise işçilerin öleceğinin 1 hafta ön- Fahri Pançar’ın sorgusuyla başladı. Kocabaş’ın eşi Nursel Kocabaş: cesinden bile açık ve net bilindiği Pançar, “Her panoda bir em- Biz eşlerimizi, çocuklarımızı, anlaşıldı. niyetçi görevli olurdu. Ancak her kardeşlerimizi kaybettik. Bugün dinamit patlatma sırasında emni- şehit aileleri olarak örgütlü biçimİş güvenliği konusunda tatbikat yetçi bulunmazdı” dedi. 14 aydır de buradayız. Bu kaza değildi bir yoktu çalıştığını bu süreçte hiç maske- katliamdı. Bunu her yerde söyTutuksuz yargılanan Saltuk Alp sini kullanmadığını, maskenin lemeye devam edeceğiz. Bütün Demir, dinamit atımlarının hep- kontrolünün hiç yapılmadığını sorumlular ceza alana kadar da sinde emniyetçi olmadığını belr- ve acil durum tatbikatı yapılma- davamızın peşindeyiz. Sendika, tmesine rağmen “işlem emniyetle dığını belirtti. Bakanlar, devlet bu davaya sanık yapılırdı” iddiasında bulundu. Pançar, katliamdan birkaç gün olarak katılmalı. Bütün insanlara İş güvenliği konusunda eğitim önce S3 panosu 3. ayakta sıcak sesleniyorum. Bizi burada yalnız almadığını ve tatbikat yapılmadı- kömür çıktığını belirtti. bırakmasınlar. Ölen maden işçisi Mustafa ğını belirten Demir, buna karşın Soma davasının 7. Gününde “Hepimiz ne yapcağımızı bilecek Sanık avukatları devleti suçlama- Kaya’nın eşi Naciye Kaya: Biz ya başladı. Av Turgay Konyar: sonuna kadar davamızın peşinkapasitedeyiz” dedi. Dinamit patlatmaları sırasın- “Kamu görevlileri yargılamaya deyiz. Ölmek var, dönmek yok. da sadece bir kez ölçüm yapıldı- katılmadan müvekkillerime ceza Yakınlarımızın, 301 işçinin heğını sonrasında ölçüm yapılma- verilemez” dedi. sabını verecekler. Yanlarına kar dığını anlattı. kalmayacak. Sanıklar serbest kalamadı. Birlikte oldukça onların Batarsak birlikte batacağız Gaz maskesi kontrolü sadece 1 301 işçinin ölümüyle ilgili hiç- karşısında güç oluşturacağız. Soma katliamında yaşamını defa yapıldı bir sorumluluğu kabul etmeyen, Tutuksuz yargılanan Mehmet Uç- suçu birbirlerine atan sanıklar da yitiren Uğur Çolak’ın babası İskun, A panosunda metan değer- zaten ifadelerinde denetimi yapan mail Çolak: Bu davada hükümet lerinin ani olarak çıkıp indiğini kamu görevlilerinden olumlu ra- temsilcilerinin de yargılanmasını belirtti. 2009’da işe başladığını ve porlar aldıklarını söyleyip dur- istiyoruz. Enerji Bakanlığı, Çasadece 1 defa gaz maskesi kontro- muştu. lışma Bakanlığı, Maden İşletme lünün yapıldığını söyledi. HakiAncak Av. Konyar’ın çıkısı son Genel Müdürlüğü, Türkiye Kömin tüm madendeki değerlerin nokta oldu. mür İşletmeleri, hepsinin sanık defterde aynı göründüğünü belirolarak yargılanması gerek. Sonuterek bunların kopya edildiğinin Aileler de kamu görevlilerinin cu olumlu buluyoruz. Tutuklu söylendiği ifede etmesine karşın yargılanmasını istiyor sanıklar bırakılmadı. Tutuksuz Uçkun, “Ölçülüp yazılıyordu” Somalı aileler de işçi ölümlerinin sanıklardan da suçlu olduğunu dedi. tek sorumlusunun işveren olma- düşündüklerimizin tutuklanmaHakimin 11-12 mayıs tarihle- dığı başta ilgili bakanlıklar olmak sı gerek. Tüm Türkiye’yi Soma’ya rinde 3-4 saatten fazla karbonmo- üzere tüm sorumluların yargı kar- sahip çıkmaya, yanımızda olmaya noksit artışı olduğunu belirterek şısında hesap vermesi gerektiğini çağırıyoruz. 10 Mayıs’ta Soma’da üretimin durdurulup durdurul- söylüyor ve bunun için mücadele yapacağımız mitinge herkesi bekmadığını sorması karşısında ise ediyor. liyoruz. emek Burcu karefil

Soma davasının ara kararları şu şekilde: Ölen 301 işçinin ailelerinin davaya katılma taleplerinin kabulüne karar verildi. Milletvekili Özgür Özel, ÇHD, Muğla Barosu Manisa Barosu, İzmir Barosu, TBB, KESK, DİSK, TTB, ÖHD, SHD müdahillik talepleri reddedildi. Yeniden bilirkişi raporu alınması kabul edildi. Çeşitli üniversitelerden daha önce açıklama yapmamış kişiler istendi. Bilirkişilik için Maden Mühendisleri Odası’na da yazı yazılacak. Madenden yaralı çıkan işçiler ve şuan çalışan işçiler de tanık olarak dinlenecek. Tutuklu yargılanması talep edilen 4 kişinin tutuklanma talepleri reddedildi. Menfaat çatışması nedeniyle avukatların müvekkillerini bırakmaları talebi sonra değerlendirilecek. Soma Cumhuriyet Başsavcılığına kamu görevlileriyle ilgili karar sorulacak. Defterlerin getirilmesi için başsavcılık aracılığı ile başvuru yapılacak. Sanık avukatlarının sabotaj iddialarına dayanak olarak sunduğu “diren Soma” sitesinin araştırılması talebi reddedildi. Tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi. Duruşma 15 Haziran 2015 tarihine 09:00’a ertelendi

Ermenek davası başlıyor Ermenek’te 18 madencinin ölümüyle ilgili Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığı, kusurlu bulunan şüphelilere ‘Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebep olma’ suçundan Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davasının açıldığını duyurdu. Açıklamada, “Olayla ilgili olarak ihmalleri bulunduğu değerlendirilen kamu görevlileri için soruşturma dosyası yasal mevzuat gereği tefrik edilmiş olup, kamu görevlileri hakkında soruşturma izni talep edilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığımızca bu dosya yönünden soruşturma işlemlerine devam edilmektedir” denildi. Raporda, Ermenek Cenne Madencilik Şirketi Müdürü Abdullah Özbey ile Has Şekerler Madencilik sahibi tutuklu Saffet Uyar, Maden İşleri Genel Müdürlüğü asli

kusurlu bulunmuştu. Saffet Uyar, Abdullah Özbey ve Ermenek Cenne Madencilik Şirketi teknik nezaretçisi Ali Uyar, ‘Taksirle Ölüme sebebiyet vermek’ suçundan tutuklu, işletme müdürü Mehmet Zeybek ve Has Şekerler Madencilik Limited Şirketi’nden İşletme Müdürü ve Teknik Nezaretçi Yavuz Özsoy, mühendisler Cemile Karaca, Nuray Yetiş ve İş Güvenliği Uzmanı Engin Yeti, tutuksuz olarak yargılanma sürecini bekliyor. Cemile Karaca, Nuray Yetiş ve İş Güvenliği Uzmanı Engin Yeti, tutuksuz olarak yargılanma sürecini bekliyor. Cemile Karaca, Nuray Yetiş ve İş Güvenliği Uzmanı Engin Yeti, tutuksuz olarak yargılanma sürecini bekliyor. Cemile Karaca, Nuray Engin Yeti, tucini bekliyor. EMEK


EMEK

11 Silvan Barajı’nda patlama: 13 yaralı

Silvan Barajı’nın tünelinde 13 işçinin yaralanmasına neden olan patlamanın metan gazı sıkışmasından kaynaklı, gaz ölçüm cihazlarının çalışmadığı iddia edildi. Yapımı devam eden Silvan Barajı’nın su aktarım tünelinde metan gazı sıkışması sonucunda olduğu belirtilen patlamada, 6’sı çeşitli yerlerinden yanmak üzere 13 kişi yaralanırken, durumu ağır olan 3 kişi Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Bölümü’ne sevk edildi. İşçilerden patlamadan önce gaz kokusunun geldiği ancak kontrollerin yapılmadığından patlamanın gerçekleştiği öğrenildi. EMEK

Fabrika patlama sonucu 5 işçi yaralandı

28 Nisan 2015

1 Mayıs yasağını emekçilere sorduk

Son yasaklamaları olacak

1 Mayıs İşçi Bayramı yaklaşırken İstanbul Valiliği ve AKP yine Taksim Meydanı’nı emekçilere kapatacağını açıkladı. AKP’nin 1 Mayıs’ın kutlamasını Taksim’de yasaklayışının nedenini Yarın Haber olarak işçilere sorduk.

Cengiz Ergin

Kadir Sekmen

İşçi servisi minibüsle çarpıştı: 29 yaralı

Antep’te fabrika işçilerini taşıyan midibüsün, kavşakta boş minibüsle çarpıştığı kazada 3’ü ağır 29 kişi yaralandı. 1. Sanayi Organize Bölgesi’nden fabrika işçilerini taşıyan Mahmut Özaslan yönetimindeki servis minibüsü ile Hacı Çenet yönetimindeki boş minibüs Celal Doğan Bulvarı üzerindeki kavşakta çarpıştı. Kazada iki aracın sürücüsü ile 27 işçi yaralandı.Yaralılar çağrılan 112 Acil Servis ambulanslarıyla kentteki hastanelere götürülerek tedaviye alındı. Doktorlar, yaralılardan 3’ünün hayati tehlikesinin bulunduğu söyledi. EMEK

Ankara’da işçi göçük altında kaldı

Ankara’nın Kazan İlçesi’nde temeli atılan bir binanın pis su gideri bağlantısı için yol üzerindeki asfalt, kepçe ile 4 metre kazıldı. Özel bir firmaya ait çalışan 65 yaşındaki Şahin Temel bağlantıyı yapmak için 4 metrelik çukurda hilti ile çalışırken üzerine toprak göçtü. Göçük altında kalan Temel güçlükle kurtarıldı, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Önce Hamdi Eriş Kazan Devlet Hastanesi’ne, ardından Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edildikten sonra Beyin Cerrahi Servisi’nde ameliyata alındı. Temel’in sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu açıklandı. EMEK

Rıdvan Çalışkan

geçirebileceğinin herkes farkında.

emek osman erdem

Ordu’nun Ünye ilçesindeki çimento fabrikasının fırın soğutma ünitesinde meydana gelen patlamada 5 işçi yanarak ağır yaralandı. İşçilerden 30 yaşındaki Zeki Aydın ve Şenol Çalışkan, 33 yaşındaki Adem Al, 35 yaşındaki Şenol Sencar ile 45 yaşındaki Muhlis Semiz alevler arasında kaldı. Vücutlarında yanıklar oluşan yaralılar ambulanslarla Ünye İlçe Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Yaralılardan Zeki Aydın Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık Ünitesi’ne, gönderildi, diğer 3 yaralı ambulans uçakla İstanbul’a, 1 yaralı da Kocaeli’ndeki hastanelere gönderildi. EMEK

Murat Kayabaşı

Murat Kayabaşı Beltaş İşçisi Diktatör, faşist iktidarın işçilerin ve insanların birlik beraberliğini önlemek için bir baskı kuruyor. Bunların bir arada bulunup bir güç gösterisinde bulunmasından ziyade dağınık bir tutum sergileyip, çabucak dağılması için bu güçlü oluşumun bir araya gelmesini engelliyor. 1 Mayıs’ın Taksim’de büyük bir geçmişi var. Ölenleri yağdetmek için tam merkezinde, bunu anmak için yapılmaktadır fakat bu iktidar tarafından sürekli baskı altında senelerce engelleniyor. AKP iktidarı genelde insanların güçlü oldukları yerlerde bu gücü yıkmak için insanları dağıtmak istiyor. Çünkü insanlar gerçekten bilinçli bir şekilde bir araya geldiği zaman devletin, yönetimin ve hükümetin buna karşı gelemeyeceğini bildiği için baskı uyguluyor.Taksim ruhunu, 1 Mayıs ruhunu hiçbir devletin engelleyemeyeceğinin bunlar da farkında çünkü halk iktidarı oluşturan kesimdir, bunları da indirecek kesim kesinlikle halktır. Bu halkın önüne geçmek istiyorlar. Bir araya geldiğinde devletten daha güçlü olduğunun farkındalar o yüzden dağınık bir tutum sergilememiz için zorbalıkla, faşist bir yönetimle bunun önüne geçmeye çalışıyorlar. Çünkü insanlar gerçekten bunu başarabilse değil Taksim bütün Türkiye’yi ele

Engin Avşar

mekan. Bence insanlar için orada toplu bir şekilde olmak, yürüyüş Rıdvan Çalışkan – Beltaş yapmak güzel bir duygu olsa gerek. Taksim 1977’deki burjuvazinin kat- AKP insanların bu maneviyatını liamı bize ısrarcı olmamızı gerek- kırmak için, işçilerin birlikte olma tiriyor bize. Taksim 1 Mayıs alanı isteklerini elde etmemeleri için yakızıl meydan. İşçi sınıfının müca- saklıyor diye düşünüyorum. delesi denince Taksim geliyor akla. Her seferide burjuvazinin inadına Elvin Avşar Garson Grand Hyatt rağmen halk da Taksim’de ısrarcı 360 gün içerisinde sadece 1 gün oluyor. AKP saltanatının yıkılaca- biz işçilere bayram olarak ilan edilğından ama korktuğu için Haziran miş ve biz bu bayramı kutlamaya hareketinde de yasaklanmıştı ama 1 başlarken Taksim’de başladık. Kimi milyonun üzerinde insanın akınıy- zaman iyi şeyler yaşandığı gibi felala Taksim gerçek sahiplerini buldu. ketler de yaşanmış. Oraya giden işçi Bunlar dünyanın en fazla gaz atan arkadaşlarımız sırf orada bayramıpolisini salıyorlar üzerimize. Bu ik- nı kutlamak istediği için canlarına tidar döneminde yasal 1 Mayıs’lar mal olmuştur. Bunun böyle olması da oldu ama hiç kimsenin burnu gelecek nesiller için anlam ifade etbile kanamadı çünkü işçilerin ama- miştir. İnsanlar sırf onların anısına cı mücadelesini yerinde haykırmak. orada olmak istiyorlar. AKP açısınNe zaman yasaklanıyor o zaman kı- dan yönetsel anlamda bakıldığında yamet kopuyor. Taksim’e çıkıldığın- bir arada olunması rahatsız edici da iktidar prestijinin sarsılacağından bir durum oluşturuyor, sedikalarda korkuyor, polisin kullanılamaz du- ayrı ayrı yerlerde yapmıştı daha önruma gelmesinden korkuyor. Bu 1 ce. Bundan dolayı rahatsız edicidir Mayıs’ın da yasaklanması AKP açı- onlar içi 1 Mayıs’ta olmaları diye sından sonun başlangıcı sayılabilir. düşünüyorum. Son kez engelleyebilecekler belki ama burjuvazi bundan sonra çok Cengiz Ergin Özel Sektör İşçisi zor engeller işçilere 1 Mayıs’ı. Kutlama isteğimizin ana sebebi şehitlerimizdir. Dünyanın birçok Grand Hyatt Otel işçisi Kadir ülkesinde de hep ana meydanlar Sekmen kutlama noktası olarak seçilmiştir. Bence Taksim Meydanı 1 Mayıs için Herhangi bir yasak yada zorlama manevi bir mekan. İşçilerin mane- bizdeki kadar çıkartılmıyor. Bizdeviyatının yükseltildiği, orada birlik- ki yasağın bu kadar yaratılmasından teliğin manevi anlamda yükseldiği, dolayı sıkıntılıyız ve şehitlerimizi insanların özgüven kazandığı bir noktasında anmak istiyoruz. İkinci

Savaş Tekin

bir meydan teklif edilemez bütün işçilerin hakkıdır Taksim. Esasen Gezi’ye kadar bu kadar aşırı rahatsız olmuyordu ve izin veriliyordu ancak Gezi’den sonra çok büyük bir korku ve panik yaşandığı için bir daha o meydanı halkın ve işçilerin eline aldğını görmek istemiyor. O kadar büyük bir kalabalık ve direnişin kendisine zarar vereceğini ve yıkacağını düşünüyor. İşçilerin şehitlerini verdiği noktada kutlatmak istemiyor. Kendisi o meydanda Gezi’deki isyanı gördü. Bir daha bu haykırışu görmek istemiyor, tahammül edemiyor. Pek çok konuda tahammülü olmayan biri olduğundan burada da halkın birlikteliğine tahammülü olmadığı için Taksim’i yasaklıyor. Savaş Tekin - ICF işçisi İşçilerin birliği, beraberliği için çok önemli. Krdeşlik, arkadaşlık o meydanda el ele tutuşup beraber mücadele ederek olacak. Ben kahvede olsun okulda olsun işçi arkadaşlarımın içinde olsun herkesi Taksim’e çağırıyorum ve gidilmeli diye düşünüyorum AKP neden korkuyor? Bence işçilerin bir araya gelmesinden ve orada ortaya koyacakları güçten korkuyorlar. Bunun olmaması için ellerinden geleni yapıyorlar ama korkcaklar da korkmaya devam etsinler. Ne kadar yasaklasalar da işçiler orada olcak.

Ücretini alamayan TOKİ işçileriyle esnaf eylem yaptı Tokat’ın Turhal ilçesinde Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından yaptırılan toplu konut inşaatında çalışan işçiler, alacakları ödenmediği için 4 katlı inşaat halindeki bir binanın çatısına çıktı. Çatıdaki kiremitleri aşağıya atan işçilerin 1 saatlik eylemi, İlçe Emniyet Müdürü’nün gelmesiyle sona erdi. TOKİ tarafından geçen yılbaşında ihalesi yapılan 196 konutun inşaat çalışması başlatıldı. İhale sonrası inşaatların büyük bir kısmı bu yılın başında ta-

mamlandı. İhaleyi alan Karaahmetoğlu İnşaat firmasından paralarını alamadıkları için bazı işçiler çalışmaları durdurdu. Paralarını alamayan yaklaşık 50 işçinin bir kısmı memleketlerine dönerken, bazı işçiler eylem yapmaya karar verdi. İşçilere ayrıca, ilçede faaliyet gösteren ve özel firmaya malzeme satıp paralarını alamadıklarını söyleyen bazı esnaf da destek verdi. İnşaat önünde toplanan işçiler ve esnaflar ateş yakıp eylem yaptı. EMEK

Şirketler birleşti işçileri işten attı 717 OMV Petrol Ofisi AŞ ve Shell&Turcas ortaklığına ait Marmara Depoculuk Hizmetleri AŞ’de Türkiye Denizciler Sendikası’na üye olan 5 işçinin işten atıldı. İşçiler yaptıkları eylemle atılan işçilerin geri alınması istendi. Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, Haber-İş, TGS, Belediye-İş, Çimse-İş ve Sağlık-İş sendikalarının şube başkanlarının destek verdiği eylemde

Türkiye Denizciler Sendikası Deniz Nakliyat ve Armatörler Şube Başkanı Fatih Özpınar, atılan işçiler geri alınana, toplusözleşme imzalanana kadar mücadelelerinin devam edeceğini kaydetti. Ortaklığın sendikalı işçileri işten atarak yasaları çiğnediğini belirten Pekdemir, uyarılarının dikkate alınmazsa daha etkili eylemler yapacaklarını söyledi. EMEK


genclık

12

28 Nisan 2015

İTÜ’de öğrenci olmak

Düşünceli babamız Tayip

22 Nisan’da İTÜ’de faşistlerin saldırısının ardından polis ve özel güvenliğin de saldırıları sürüyor. Faşist grupların afişlere saldırmasının ardından polisler ve özel güvenlik birimleri de öğrencilere saldırdı.Rektörlüğün tek yaptığı ise afiş asmayı yasaklamak. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç: “Öğrenci yurtlarındaki yemek katkılarımız olan sabah kahvaltısı 2 TL, akşam yemeği 4 TL ve ayda 180 TL katkımız var. Ziyaret ettiğim yurtlardaki genç kardeşlerimin benden isteği şu: ‘Sabah kahvaltısındaki 2 TL’yi kullanmayalım, bunu akşam yemeğine ilave edelim’. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da bu isteğinize, ‘Ne kadar isterseniz isteyin, bu talebi kabul etmeyeceğiz. Çünkü anne ve babaların bize emanet ettiği yavrularımızı sabahları kahvaltı yapmadan okula göndermeye gönlümüz razı değil’ diyor. Annenin şefkati olur, babanın şefkati olur, devletin de şefkati olur. Kılıç’ın bu konuşmasının ardından genç zihinlerde devlet şefkati mevzu epey açıcı oldu. GENÇLİK

İTÜ’de Asistan dayanışması eylemi gençlik merve asya

22 Nisan’da Stratejik Araştırmalar Kulübü adı altında faaliyet yürüten faşist bir grup Sarıyer Ülkü Ocakları’ndan getirdikleri kişiler ile birlikte İTÜ Maslak Yerleşkesi Merkezi Derslik Binası’nda bulunan 1 Mayıs, tiyatro, Deniz Gezmişleri anma, 23 Nisan, Nükleere karşı etkinlik afişlerini sökmüş,ve bu sırada binada ders çalışan öğrencilere saldırmışlardı.Saldırılarını sürdüren faşistler ırkçı sloganlar atarak okulu terketmişlerdi. AKP Rektörlüğünden dahiyane fikirler 24 Nisan’da ise Ermeni soykırımını anma ve 1 Mayıs’a çağrı yapmak

üzere öğrencilerin astıkları afişler sökülmek istendi.Öğrenciler haklı olarak afişlerinin sökülmesine izin vermeyince güvenlik öğrencilere sandalyelerle saldırdı.Polis ise öğrencilere pilastik mermi sıkıp öğrencileri darp etti ve 8 öğrenciyi gözaltına aldı.Aynı günün akşamı Rektörlükten İTÜ’de artık afiş asma yasağının olduğuna yönelik bir açıklama yapıldı. AKP’nin Rektörü afişlere yapılan saldırılara karşı afiş asmayı yasaklamak gibi dahiyane bir fikir buldu. ‘Stres’ artık öğrenci dövme sebebi Öğrencilerin ve 2 akademisyenin güvenlik tarafından darp edilmesi olayına ilişkin açıklama ise ‘güvenliklerin stres yüzünden’ sandalye

fırlattığı yönünde. İç güvenlik paketiyle polise bir ölüm makinesi olma yetkisi veren AKP hükümeti ölüm makinelerini üniversitelere sokuyor. Sözde özerk eğitim kurumlarında öğrencilerden çok polisler geziyor. Polis öğrencileri keyfi olarak tutuklaya biliyor. Where is the ADALET? Yaşanan bu olaylar AKP’nin yandaş rektörlerinin hukuksuzlukta sınır tanımadığını bir kez daha gösterdi. Polise sınırsız yetkiler sunan, üniversiteye faşistlerin girip saldırılar yapmasına göz yuman hükümet öğrenciler ve akademisyenler dövülürken neredeydi?Peki ya en demokratik yollarla insanlara seslenen öğrencilerin afişlerini yırtanlara hiç

bir ceza verilmezken rektörlüğün üniversiteye afiş asma yasağı getirmesinde adalet nerede? AKP KORKUYOR, KORKMALI AKP hükümeti üniversitelilerden öyle çok korkuyor ki asılan afişlere bile tahammülleri yok . Afişlerinin yırtılmasına izin vermeyen öğrenciler AKP zihniyetine göre suçlu ve dövülmeyi, gözaltına alınmayı hakediyor. Ama onlara saldıran faşistlere herhangi bir ceza uygulamaya gerek görülmüyor. Güvenliklerin akademisyenleri darp etmesi de yine bu zihniyete göre olağan bir durum. Gerçek şu ki hükümet bu denli korkmakta haksız değil. Hükümet de korktuğunun başına geleceğinin farkında.

İTÜ’de gerçekleşen üniversite yönetiminin göz yumduğu polis ve ÖGB işbirliği ile öğrenci ve akademisyenlere yönelik saldırılara tepki olarak İTÜ Asistan dayanışması eylem gerçekleştirecek. Sandalyelere karşı özgürlükleri savunmaya sloganıyla eylem çağrısı yapan İTÜ Asistan Dayanışması’nın çağrısı şöyle: “İtü’de 24 Nisan Cuma günü Rektörlük, ÖGB ve polis işbirliği ile öğrencilerimize yönelik yapılan saldırı ve işkenceyi kınıyoruz. Yaşananların ardından üniversitede afiş asılmasını yasaklayan İTÜ Rektörlüğünün üniversitemizi her geçen gün baskı ve şiddetle karartmasını reddediyoruz. GENÇLİK

Bu ne yaman çelişki

AKP’den vaad edemeyen vaadler Başbakan Ahmet Davutoğlu 7 Haziran seçimlerinde eğer yeterli oyu alırsa eğitimde yapılacağını ileri sürdüğü vaadleri açıkladı. Laçkalaşmış eğitim sistemini reformize edeceğini ileri süren AKP eğitim üzerinde bu denli oynanmasında en büyük unsurken, seçim öncesi eğitimin düzenlenmesinden dem vuruyor. Eğitim sistemini bir oyuncak öğrencileri de deney faresi olarak görenlerin eğitim üzerinde yapacakları sözde değişiklik-

lerden üniversiteleri etkileyenler bakalım nelermiş.

seçim vaadlerinde bu ibarelerin bulunması oldukça gülünçtür.

YÖK yasası değişiyor Darbeyle gelen YÖK eğitimi darbeleyenler tarafından yeniden değiştirilmek isteniyor.Bildirgede ‘Üniversite özerkliğini odak alan’ yeni bir ‘Yüksek Öğretim Çerçeve’ yasası olacağı söyleniyor. Ünüversitelere yandaş rektörlerini atayan polislerin üniversitelerde kol gezmesini sağlayan AKP hükümetinin

Yeni üniversite kurulmasına kriter geliyor Yeni üniversitelerin kurulmasında fakültelerin doluluk oranlarına bakılarak, öğrenci ve öğretim elemanı ihtiyacı göz önünde bulundurularak karar verilecek diyen AKP’nin bu unsurları yıllarca umruna almadığını gayet iyi biliyoruz. GENÇLİK

Taksimi kapatsan ne olur gözümüz açıldı bir kere! Kesintisiz Buket Fildişi Hep Çin Seddi’nin büyüklüğünden, uzunluğundan ve görkeminden bahsederiz, ama maalesef onu inşa eden, taşını taşıyan emekçinin adı aklımıza dahi gelmez. Oysaki işçi sınıfı toplumun temel sınıfı, gerçek anlamda üreteni ve biz gençlerde toplumun dinamik kısmıyız, bu yüzden gençler ve işçiler tek yumruk olmadan tam bir direnişten söz edemeyiz. 7 Haziran seçimlerine giderken cumhurbaşkanının gözü korktu ve 400 koltuktan indirdiği 350 koltuğu elde edememe telaşı sardı, tıpkı tuzu gören sümüklü böcek gibi. Parti içindeki fikir ayrılıkları Erdoğan’ın şekerini düşürdü, metabolizması yavaşladı bu yüzdendir

ki bir yerin açılışını iki kere yapmak, ağzından salyalarını akıtarak kin ve nefret dolu söylemleriyle kendinden olmayana saldırmak. Recep Tayyip Erdoğan da biliyor kış uykusu vaktinin yakın olduğunu. Cumhurbaşkanını ağzından düşürmediği Yeni Türkiye’sinde Twitter, Facebook ve Youtube yasaklandı, atılan tweetin çetelesini tuttu. ”Ben Berkin Elvan’ım” diyene soruşturma başlattı. Kısacası Erdoğan dedi ki yeni Türkiye’de düşünmek yok, ifade özgürlüğü yok. Ağrı’daki propaganda olayında gördüğümüz gibi 7 Haziran korkusu askerini öldürmeye vardı, böylece belki de 12 yıldır oynadıkları oyunları su yüzüne çıktı, işte bu yüzden faşist AKP’ye karşı bir araya gelmenin günüdür 1 Mayıs. 1 Mayıs’a geri saydığımız bu dönemde gözümüz kulağımız Akhisar’da, 13 Mayıs 2014’te 301 maden işçisinin öldüğü Soma

davasından gelen haberlerdeydi. Aileler duruşmanın ilk gününde sanıkların can güvenliği sebebiyle duruşmaya getirilmemelerine tepki gösterdi ve duruşma ertelendi, ikinci duruşmada başlangıçta eşini oğlunu komşusunu kaybeden aileleri salona almadılar ama aileler o kadar metanetli ve kararlıydı ki mahkeme salonuna girdiler, bu davanın peşini bırakmayacaklarını üstüne basa basa haykırdılar. Bu direnişleri bana kararlı bir şekilde tepki verdikten sonra 1 Mayısta Taksim’in yasak olmasının emekçinin yanında olmamıza engel olmadığını gösterdi. Gelin biz de Soma ‘da olduğu gibi ezilen işçilerin, öldürülen işçilerin ailelerinin direnişlerine destek, seslerine ses olalım. Kayıt sistemi olmadığından sayısını tam bilemediğimiz maddi yetersizlikten dolayı çalışan, çalıştırılan, çocuk işçiler, sendikalı

oldukları için işten atılan ve iş kazası yüzünden hayatını kaybeden emekçi işçiler yetmezmiş gibi kaç Ak sarayın son 3 aylık elektrik faturası 3 milyon 500 bini geçti, Erdoğan oğlu Bilal’in servetine bir de okul ekledi. Emekçinin yanında olmak, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet yasası çıkartmayan aksine kadının fıtratında aidiyet vardır zihniyetini sürdüren Recep Tayyip Erdoğan ve savcısına, milletvekiline, işverenine bir kez daha dur demenin günüdür 1 Mayıs. Şimdi sıra Sinop’ta ki nükleer enerji santraline karşı, çocuk işçilerin son bulması için, ezilen, ihmal sonucu iş kazalarında can veren emekçi işçiler için, yolda yürürken tacize maruz kalan, eşinden- sevgilisinden şiddet gören öldürülen kadınlar için hırsız, faşist, katil AKP’ye karşı 1 Mayıs’ta Taksimdeyiz.

Türkiye’de 5 yeni üniversite kurulmasına ilişkin “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” da Resmi Gazete’de yayımlandı. Seçim öncesi açıklanan vaadlerinde gereksiz üniversite ve fakülte açılmayacağını belirten hükümet aynı zamanda sessizce kanun değişikliği yaparak 5 yeni üniversite daha kurmayı planlıyor. Yani yine saman altından su yürütüyor. Türkiye’de işsizlik verileri ortadayken yeni üniversiteler açmaya devam eden AKP bu sayıyı iyice artırıp ucuz iş gücü elde etme yolunda. GENÇLİK

Eğitim kurumlarını şirket sanıyorlar

YÖK başkanı Yekta Saraç, üniversitelerdeki temel bilimler programlarıyla ilgili bir dizi çalışma yürüttükleri yönünde bir açıklama yaptı. Saraç, “Temel bilimleri tercih edecek öğrencilerimiz bu tercihlerinin kendileri için çok doğru olduğunu görecek ve bu bilimlerin düşük puanlarını artırmaya yönelik çalışma yürüteceğiz’’ dedi. YÖK temel bilimlere el attığını idda ediyor fakat politikalar öylesine tutarsız ki açılan üniversiteler ve temel bilimlere yönelik verilen formasyon dersleri bu bölümleri puanlarını daha da düşürecek.Eğitim kurumlarını kendi şirketleri sananlar yine gençliğin geleceği üzerine oynuyor. GENÇLİK


13 İzmir’de okul yıkıldı cami yapıldı

İzmir’in Urla ilçesinde Cumhurbaşkanının villalarının bulunduğu köyde caminin 40 metre uzağındaki okul yıkılarak yerine cami yapıldı. Var olan caminin yanı başına yapılan yeni camiye lojman ve toplantı salonları eklendi. Eğitim ve Öğretimi tamamen durdurup yerine camiler koyan AKP zihniyetinin yaptığı cami yüzünden öğrenciler 16 kilometre uzaklıktaki okula gitmek zorunda kalıyor. Cumhurbaşkanı, Erdoğan’ın Başbakanlık döneminde sıkça uğradığı bu villaları 25 Aralık’ta ortaya çıkan ses kayıtlarında dört yeni villanın kaçak yapıldığı ortaya çıkmıştı. Eğitim

Servis şoförleri okula saldırdı

LISENIN GUNDEMI 28 Nisan 2015

Neşe dolmalıydık patronlarımız izin vermedi Türkiye İstatistik Kurumu 2014 yılının çocuk istatistiklerini açıkladı. Açıklanan oranlar aslında Türkiye de çocuk olmanın ne kadar zor bir iş olduğunu da gösteriyor. Bu yıl 23 Nisan’ı iş yerinde kutlayamayan binlerce çocuk işçi var. Okullarından, arkadaşlarından ayrılan ve ucuz iş gücü olarak çalışmak zorunda kalan milyonlarca çocuk... eğitim ece berfin karagöz

İstanbul, Eyüp Anadolu Lisesi’nde servis şoförleri okul bastı ve öğrencilere saldırdı. Teneffüs saatinde bahçeye çıkan 11. sınıf öğrencisi Barış B. ve Cemal Y.’nin bulunduğu yöne okul dışından av tüfeğiyle ateş açıldı. Öğrencilerin vücuduna saçmalar isabet etti. Saldırgan ise okul bahçesinden kaçtı. Yaralanan öğrenciler de okul yetkililerinin haber vermesi üzerine hastahaneye götürülürken okula da polisler geldi. Öğrenciler hemen tedaviye alındı. Tedaviye alınan öğrencilerin durumlarının da iyi olduğu öğrenildi. Eğitim

Doğa ve Kuran Sevgisi Yokmuş

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü okullarda yaptığı deneme sınavında büyük skandal yaşandı. 7 sınıflar için hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi sorularından bir tanesinde “ Yukarıdakilerden hangisi Alevilik-Bektaşiliğin dayandığı karakteristik özelliklerdendir” diye soruldu. Cevaba göre alevi inancında Hz. Ali Sevgisi ve Ön İki İmam sevgisi var; fakat Doğa Sevgisi ve Kuran Sevgisi Yokmuş. Bu sorunun duyulması üzerine başta milletvekilleri olmak üzere halktan büyük tepki çekti. Eğitim

Sanatçılardan suç duyurusu ve ifade

Gezi Direnişi’nde başından gaz kapsülü ile vurulan ve uzun süre komada kaldıktan sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan için video çeken sanatçılar ifade verdi ve “Berkin için 11 Mart’ta hayatı durdur” sloganı ile hazırlanan videoda yer alan Efkan Şeşen, hakaret edildiği ve hedef gösterildikleri için bazı gazetecilerden şikayetçi oldular. Şikayetçi olunan gazeteciler ise, Emin Pazarcı, Haşmet Babaoğlu, Süleyman Özışık, Ali İhsan Karahasanoğlu, Akşam Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Dolu ve Sabah Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Şefik Çalık. Eğitim

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılı çocuk istatistiklerini açıkladı. Açıklanan istatistiklere göre geçen sene 77 milyon 695 bin 904 iken çocuk nüfusu ise 22 milyon 838 bin 482 oldu. Artan çocuk nüfusunun yanında ise çocuk işçi sayısı, çocukların yoksulluğu da arttı. Türkiye’de tam 1 Milyon çocuk işçi var. Bu çocuk işçiler eğitim sistemi 4+4+4’ün köleleştirdiği ve çalışmaya neredeyse mecbur bıraktığı kişiler. Ülkemizdeki yoksul fertlerin % 44,3’ü çocuk. Bu yoksulluk oranı nedeniyle okullarından sıralarından ayrılan öğrenciler ucuz iş gücü olarak çalıştırıyorlar. Kimi ailesine bakmak

için okuldan ayrılıyor, kiminin ailesi de okutamadığı için okuldan almak zorunda kalıyor çocuklarını. Sıra arkadaşlarımız inşaatlarda, tamircilerde, kuaförlerde çalışmak zorunda kalıyor. Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın 2013 yılı verilerine göre (eşdeğer hane halkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 60 kriterine göre), Türkiye’de yaklaşık 16 milyon 706 bin yoksul fert bulunurken, yoksul çocukların yoksul fertler içindeki oranı yüzde 44,3 oldu. Ölenler ve Cezaevindekiler de Aynı 2013 yılında ceza infaz kurumuna giren hükümlü sayısı 161 bin 711 iken, ceza infaz kurumuna giren 12-17 yaş grubundaki ço-

cuk hükümlü sayısı 6 bin 132 oldu. Türkiye’de açıklanan verilere göre şu an 6 bin 132 çocuk cezaevinde. Ceza infaz kurumuna giren hükümlüler arasında 12-17 yaş grubundaki çocukların oranı 2009 yılında yüzde 1,5 iken, 2013 yılında ise yüzde 3,8’e yükseldi.

Türkiye’de, 2013 yılında 22 bin 464 çocuk yaşamını yitirdi. Bu ölümlerin yüzde 55,7’sini erkek, yüzde 44,3’ünü kız çocuklar oluşturdu. Hayatını kaybeden çocukların ölüm nedenlerinden en çoğu ise dışardan yaralanma ve zehirlenme olarak açıklandı.

Öğretmenlik iki dudak arasında Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin atama ve yer değiştirme yönetmeliğini değiştirdi. Öğretmen olmak için artık atanmak yeterli olmayacak. Öğretmen adayları performans değerlendirmesi ile bakanlığın yazılı ve sözlü sınavlarında başarılı olmak zorunda. 400 bine yakın işsiz öğretmenler her sene Kamu Personeli Seçme Sınavı’na girmek zorundaydı. Artık KPSS’ye de girmek yetmeyecek. Öğret-

menler yazılı ve sözlü sınava da tabi olacaklar. S özlü sınavda ise ifade ve iletişim kabiliyetleri sınanacak. Yazılı ve sözlü sınavın aritmetik ortalaması 60 ve üzeri olan aday öğretmenlerin önündeki “aday” sıfatı kaldırılacak. Yönetmelik, dershane öğretmenlerinin atanmasına ilişkin usulleri de belirledi. 1 ocak 2014 itibariyle, en az 6 yıl boyunca dershane ve etüt merkezlerinde çalışan öğretmenler, KPSS şartı aranmadan, MEB kadrolarına atanabilecek. Eğitim

Çocuk işçilerin ölümlerinden esas AKP sorumludur F) şıkkı Kutay Ünal Bir 23 Nisan’a daha girdik neşe dolu çocuklarla... dememiz lazım iken Türkiye’de çalışmaya zorunlu 1 milyon çocuk işçinin bulunması binlerce çocuğun ceza evlerinde olması geçtiğimiz yılda 22 bin çocugun hayatını kaybetmesi ve verilerin böyle olmasına rağmen AKP’nin yürürlüğe soktuğu 4+4+4 kesintili eğitim sistemi ile birlikte öğrencileri yaşına bakmadan ucuz iş gücü olarak görmesi çocuk işçiliği üzerinden sermayesini arttırmaya çalışması. Bunlar bize engel oluyor. ve eğitim sisteminin desteklediği yöntemde tam bu neslin ucuz iş gücü olarak kullanılmasını isteyen bir hükümet demektir: Hayatını kaybeden çocuk işçilerin sorumlusu AKP’dir !

2014’te 22 bin çocuğun hayatının kaybettiği devletin resmi kurumları tarafından açıklandı. Çoğu yoksulluk, açlık ile küçük yaşta mücadeleye giren öğrenciler hayatlarını kaybediyor. İş sahalarında hayatlarını kaybedenlerin haberlerini birçok kez gördük ve okuduk. Okul sıralarında olmaları gerekirken inşaattan düşerek hayatını kaybeden, ihmaller sonucu yaşamını yitiren çocuk işçilerin katili AKP hükümetidir. Yaşadığımız ülkede tecavüze karşı bir savunma var fakat ekmek çalan çocukların karnı aç olduğu için bir şeyler çalanların bir savunması yok. Niye? Çünkü bunun sorumlusu hükümettir. En az 3 çocuk diyen fakat bu çocuklara nasıl bakılacağını sorgulamayan hükümet soğuk havalarda karnı aç evsiz çocukları hayatta kalmak için yaşam mücadalesi verenleri sokak kenarlarında ölenleri yaşam hakkı yokmuş gibi yaşayanları bir

hayatı yokmuş gibi bırakıyor ve ekmek çalana tecavüzden daha ağır bir ceza veriyor. Bu ülkede kendini savunamayan çocukların hakkı yoksa YAŞAMASIN 23 NiSAN!. Zenginlerin demokrasisini savunan ve yoksulluğun doruklarda olduğu bu ülkede evine ekmek götürebilmek için çalışan 1 milyon çocuk işçi bulunuyor. Okumanın zorunlu olduğu fakat çocuk işçiler üzerinden kalkınmaya çalışan AKP daha somada ve Ermenekte ölen işçilere sahip çıkamıyor. Evlerine ekmek götürmek için çalışan çocuk işçilere sahip çıkmasınıda bekleyemeyiz bu çocukların yeri sanayiler fabrikalar değildir bu çocukların yeri okuldur, askeri maaşla geçinen bir ailenin çocuğunun yeri nereye kadar okul olabilir? Ölen çocuklar gözlerimizin önünde buna en yakın örneğimiz evine ekmek götürmek için çalışan çocuk işçi

Ahmet Yıldız’dır. Çay ve temizlik işlerine bakmak için günlük 18 liraya Koç Plastik Fabrikası’nda işe başlamış, 2 ay sonra baskı makinasının arasında sıkışarak hayatını kaybetmişti Ahmet Yıldız günlük 18 lira için hayatını kaybetti ve bu bir iş kazası olarak gözüktü. Bu çocuğun hayatını kaybetmesinde bunu çalışmaya zorunlu kılan ve destek olmayan hükümettir bu bir iş kazası değil bu bir cinayettir daha fazla Ahmet Yıldız ölmesin ! Çocuklar sanayide değil okulda olmalılar Eğitim sistemi ile çocukları ucuz iş gücü olarak gören AKP nin çocuk işçiler üzerinden kalkınamayacağını daha fazla çocuk ölümü istemediğimizi bilmesi gerekir. 23 Nisan’da sanayide çalışmamalı çocuklar mutlu olmalı. AKP hükümetinin bu ülkeye sağladığı tek katkı ulaşım olmamalı çocuk ölümleri durmalı!


YAKLASIMLAR

14

28 Nisan 2015

Seçim vaatleri şeffaflık sorununu vitrine çıkardı Uğur Gürses yazdı

Gürses yazısında, CHP’nin çok tartışılan ekonomik vaatlerine değiniyor. Seçim vaatleri şeffaflık sorununu vitrine çıkardı, diyen yazar AKP’nin defterlerini de ortaya döküyor. AKP’nin hedeflerinin gerisinde performans gösterdiğini söylüyor.

Seçim vaatleri konusunda iktidar partisindeki ve muhalefetteki ekonomi kurmaylarının en başta mutabık olmaları gereken temel konu, en başta kamusal ekonomik faaliyetlerin şeffaflığının sağlanması olmalıdır. CHP’nin seçim beyannamesindeki taahhütler şu önemli noktayı kamuoyunun gündemine taşıdı; hesap verme konusundaki evlere şenlik durumumuz açığa çıktı. İktidar partisi bakanları CHP’nin vaatlerinin gerçekçi olmadığını savunurlarken, olasılıkla 2011’de seçim taahhüdü olarak koydukları 2015 ekonomik hedeflerinin epeyce altına kalmamızın psikolojisini taşıyorlardı. Sahi hedefler neden tutmamıştı? AK Parti’nin 2011 seçimlerinde ilan ettiği 2013 hedeflerinin altı dolu olmadığı için, bu hedefe gidebilecek politika tasarımı olmadığından o günden tutmayacağı belli idi. Nitekim o hedefler artık olanaksız. Oysa en yakını, 2011’den 2015 için koyduğu hedeflerdi; GSYH hedefi 1.076 milyar dolar, kişi başı milli gelir 14 bin 46 dolar ihracat da 201,2 milyar dolardı. 2015’i olasılıkla geçen yılki 800 milyar doların üç-beş milyar dolar üzerinde kapatacağız; yani hedefin yüzde 25 altında. Ya kişi başı milli gelirde? O da kabaca yine yüzde 25

altında. İhracat ise yüzde 20 altında gerçekleşecek görünüyor. İkinci bir açı da, Meclis’te bütçe görüşmeleri sırasında hesap verebilirlik, saydamlık, açıklık konusunda sınıfta kalan, Sayıştay denetiminde hangi kurumun ne kadar kaynak kullandığının ayrıntılı tablolarını

çıkaramayan Maliye’nin bakanı bir gecede muhalefet vaatlerinin kaynak tablosunu çıkarmıştı. Ama muhaliflerine göre, 57 milyar TL tutan vaatler şişirilmişti. 150 milyar TL’lik kaynak ihtiyacı olduğunu iddia eden Bakan Şimşek’ten kalem kalem tablo talep ettim ancak alamadım. Bütçe hakkı konusunda hiç iyi bir sınav vermeyen iktidar partisi, muhalefetten gelen bir politika tercihi tablosu karşısında alarma geçmişti. Hatta öyle ki; bugüne kadar mali yapının

sağlamlığında, Türkiye ekonomisinin dayanıklılığından bahseden iktidar temsilcileri; muhalefetin GSYH’nın yüzde 2.9’u kadar ilave harcama yapacağını, bunu da kaynak tahsisindeki tercihleri değiştirerek kaynak bulacağını açıklaması karşısında, ülkenin

bir buçuk yılda IMF’nin kapısına gideceğini söylemeye başladılar. ‘Yunanistan öcüsü’ ile korkutmaya başladılar. Peki, bugün küresel yavaşlama derinleşmesi karşısında ihtiyacı olacak genişlemeci maliye politikasını yüzde 1-2’lik bütçe açığı ve yüzde 35’in altında borç stoku yapısıyla başka hangi ülke uygulayabilecek durumda? Eğer ‘emeklilere iki ikramiye’ analojisinden yola çıkarak bu taahhütler ile sonunda Yunanistan’ın durumuna düşeceğimize işaret edili-

yorsa; mali tablolar ve istatistiklerde yapılan tahrifat ve kurumsallaşmış yalanların da aynı mı olduğunu sormamız gerekiyor? Seçim vaatleri konusunda iktidar partisindeki ve muhalefetteki ekonomi kurmaylarının en başta mutabık olmaları gereken temel konu, en başta kamusal ekonomik faaliyetlerin şeffaflığının sağlanması olmalıdır; hesap verme, şeffaflık ve dürüstlük. Seçime giderken verilen vaatlerin kaynaklarının ya da kaynak tahsisini nasıl değiştireceğinin objektif ve açık biçimde konulması da bu tablonun bir parçası olmalıdır. Kamu yönetimi alanında uzman Şerif Sayın hatırlattı; Avustralya’da 1998’de yürürlüğe sokulan yasa niteliğindeki Bütçe Dürüstlüğü Sözleşmesi’ne göre, seçimden önce yasal süreç başladığında Başbakan’ın hükümetin kamuya açıklanan projelerin maliyetlerinin çıkarılması ve raporlanması için Hazine ve Maliye müsteşarlıklarına talimat vermesi söz konusu. Aynı biçimde, muhalefet liderinin de muhalefetin seçim taahhütlerinin mali boyutu ve yükü konusunda aynı çalışmayı yapmayı talep etme hakkı var. Yani vaatlerin ekonomik boyutu hakkında en teknik ve gerçekçi sayılar kamuoyunun önüne konuluyor. Avustralya bütçe hakkı konusunda en şeffaf ve hesap verebilirliğin en yüksek olduğu bir ülke. Mali kurallı ve güçlü bir ekonomi politikası var. 2009’da çoğu gelişmiş-gelişen ülkeler ekonomik daralmaya girerken Avustralya’nın büyümesi, ortalama yüzde 3.5’tan sadece yarıya düştü.

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Fatih Çekirge, Hürriyet

Çekirge yaklaşan 1 Mayıs’la birlikte Taksim meydanını anlatıyor: “-Meydan şöleni mi? -Meydan savaşı mı? -Meydan sergisi mi? -Meydan muharebesi mi? -Festival meydanı mı? -Yasak meydanı mı? -Meydanda açık hava tiyatrosu mu? -Meydan dayağı mı? Karşılaştırın bu kavramları... Bizim dilimizde meydanın hangi kavramlarda kullanıldığına bakın. Ve bakın lütfen şehirlerinize; meydanlarınız ne kadar çok? Nasıl yaşanıyor? Ve ne yapılıyor oralarda? Törenlerde çelenk konulan, polis denetimindeki devlet meydanları... Kaymakamlık ve valilik binalarının betondan ön bahçeleri var bizde... Oysa meydan bir kültürdür. Protestonun zarafetiyle yeşerir.”

Kötü

Yusuf Kaplan,Yeni Şafak

Kaplan, klasik söylemlere yaslanarak, soykırım gerçeğini görmezden gelmeye devam edelim istiyor ve övünüyor 100 yıl öncesinin aklıyla hareket ettiğimiz için: “Batılıların tek kaygısı var: Yeniden tarih yapma emareleri gösteren Türkiye’nin durdurulması. Ermeni meselesi, yeniden tarih yapacak bir aktör olabileceğini gösteren Türkiye’nin köşeye sıkıştırılması için bulunmaz bir fırsat.Ermeniler, Batılıların umurumda bile değil. Yüz yıl öncesinde kalmış gibiyiz. O yüzden yüzyıl önceki dünya dengeleri açısından bakıyoruz Ermeni meselesine de, Batılıların Ermeni meselesi üzerinden Türkiye’ye “yüklenmeleri’ne de. Bakış açımızı belirleyen kavramlar da, geliştirdiğimiz perspektifler ve yaptığımız tahliller de yüzyıl öncesine ait.”

Çirkin

Kenan Alpay, Yeni Akit

Alpay’a yazısıyla dolayı diyecek bir şey bulamıyoruz: “Her toplantıda altı çizilen “LGBT ve onurlu yaşam hakkı anayasaya girecek” söylemi HDP’nin sadece Kürt toplumuna değil, bütün bir ülkeye vadettiği sosyalsiyasal hayatın koordinatlarını vermektedir. Homoseksüaliteyi meşru ve makbul bir kimlik formatı olarak Müslüman topluma pazarlama görevi liberal-sol ve Kemalist sol aktörlerden sonra Kürt ulusalcılarına tevdi edildi anlaşılan.Toplumun fıtratına ‘nonoşluk’ isnat eden, eğitimde Atatürkçülüğü ‘fıtrat’ addeden HDP kadrolarını insani-İslami değerlerin düşmanı, edepsizlik ve emperyalizmin lejyoneri olarak tescillenmek için daha ne yapmak lazım?

Vekiller

Seçim zamanı halka yardım yaparlar. Milleti kandırıp oyları alırlar. Devletin parasını çalarlar. Halkı kandırıp yalan sölyer vekiller. Halk bıkmış bunlardan. Söylenen yalan dolandan. Hergün aynı konuşmalardan. Halkı kandırıp yalan söyler vekiller. Halk ne istiyor bilmezler. Duysalarda görmezden gelirler. Seçim zamanı kapıya gelirler. Halkı kandırıp yalan söyler vekiller. Emekliye, memura, işçiye zam vaat ederler. Oyları alınca üç kuruş zam yaparlar. Çok verdik diye bas bas bağırırlar. Halkı kandırıp yalan söyler vekiller. TAPANIM yalanlara inanmam. Boş vaatlere aldanıp kanmam. Seçimde hırsızlara oy atmam. HDP’ye oy atmakdan kocunmam. Mehmet Tapan

elif karan

günlüğü

Vahdet Gazetesi, 1 Mayıs Kutlamalarının kara propagandasını yapmak için saçmalardan seçmelerden bir haber yapınca Twitter’da kısa sürede TT oldu. Cem Bayr @CemBayr96 The Beatles hakkında yakalama kararı çıkarılmış. Gezide çalıp söyleyip örgüt isine girmiş veletlere bak. Nejat İşler @ENejatIsler The Beatles’ı bilmeyen gazetenin tüm haberlerini de g.tünden uydurduğunu düşünsek haksız olmayız! Dilek @halfvalkyrie Türkiye gündeminde The Beatles görünce iyi bir şey çıkacağını beklememiştim zaten. Gökhan İlhan @kimbuGoke Vahdet gazetesinden ŞOK BELGE Çapulcu The Beatles :D Cem Davran @cdavran The Beatles’dan dinliyoruz; bahçelerde gaysıyam, dağların ayısıyam, dılo dılo vay hayvan. Haziran Hareketi @BirlesikHaziran Liseli örgütlümüz ‘The Beatles’ yol kapatma eylemi gerçekleştirdi. Siz ‘deşifre’ etmeden söyleyelim!


KULTUR-SANAT

15

28 Nisan 2015

Sansürde sınır yok

Kültür Bakanlığı’nın İstanbul Film Festivali’nden ‘Bakur’ belgeselinin gösterimi için istediği ‘kayıt tescil belgesi’, Türkiye’de görme, işitme ve ortopedik engellilerin erişebildiği ilk film festivali olan Ankara Engelsiz Filmler Festivali’nde de kendini gösterdi. Festivalde 7 filmin gösterimi iptal edildi, 5 yönetmen yarışmadan çekildi. O Değilim’, ‘Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku’, ‘İtirazım Var’, Ankara Engelsiz Filmler ‘Sivas’ ve ‘Toz Ruhu’ filmleri gösteFestivali’nde perdeye çıka- rilecek; ancak yarışma ve 26 Nisan cak 33 filmden 7’sinin gösterimi Pazar günü düzenleneceği duyuruiptal edildi. Festivalin, ‘Engelsiz lan ödül töreni yapılmayacak. Yarışma’ bölümünde filmi bulunan 5 yönetmen ise gösterimi Sansürün yeni adı: “tescil beliptal edilen filmlerin yönetmen- gesi” lerine destek vermek için yarış- Bir yıl boyunca Engelsiz Filmler madan çekildi. Festivali’ne hazırlandıklarını beTescil belgesi olmayan lirten Program Koordinatörü Ezgi ‘190107’, ‘Biz de Varız’, ‘Dün Yalınalp, film kayıt tescil belgesi Bugün Yarın’, ‘Mod’, ‘Öğretmen’, zorunluluğunun sansür aracı ola‘Yaz Gecesi Gökyüzü’ ve ‘Ziazan’ rak kullanıldığını belirterek, fesfilmleri festivalde ‘perde’ demek tival organizasyonun ağır cezai için gün sayarken gösterimleri ani işlemlere maruz kalmaması için 7 bir kararla iptal edildi. Filmlerin filmin gösterimini iptal ettiklerini iptal edilmesinin ardından ise söyledi. festivalin ‘Engelsiz Yarışma’ bölümünde filmi bulunan yönetmenler Ankara film protestosu sansür Çiğdem Vitrinel, Kaan Müjdeci, protestosu ile açıldı Onur Ünlü, Nesimi Yetik ve Tay- ODTÜ Kültür ve Kongre fun Pirselimoğlu tescil belgesi zo- Merkezi’nde açılışı yapılan Ankara runluluğuna karşı çıkarak, gösteri- Film Festivalinin açılış töreni ise mi yapılamayacak kısa ve belgesel “SANSÜRCÜ AKP YIKILACAK filmlerin yönetmenleri ile daya- COMING SOON...” yazılı pannışma adına filmlerini yarışmadan kart taşıyan bir kişinin protestosu çekti. Yarışma programında daha ile başladı. Aynı anda seyirciler önce gösterileceği duyurulan ‘Ben arasında da bir pankart açıldı ve kültür - sanat elif karan

basın açıklaması yapıldı.

belgesi olmayan filmlerin gösterilmesi halinde hukuki yaptırım uyBakur’la başlayan tepki büyüyor gulanabiliyor. Film festivalleri hu‘Bakur’un Kültür ve Turizm kuki yaptırımları göze alamayarak, Bakanlığı’nın ‘tescil’ dayatması tescil belgesi olmaayn filmleri bir nedeniyle İstanbul Film Festiva- bir yayından kaldırmaya başladılar. li programından çekilmesine ilk tepki olarak ortak bir bildiri ya- Sansüre tepki büyüyor yımlayan sinemacılar 23 filmin Türkiye’nin en önemli film festifestivalden çekildiğini duyurmuş- vallerinde, ardı ardına jüri istifalatu. Ardından da 12 yıldır Film rın, yönetmenlerin filmelerini çekFestivali’nin içinde olan ve Halk mesi, sansüre karşı oluşan tepkinin Ödülü’nü veren Radikal de, ödü- geldiği noktayı gözler önüne serdi. lü bu yıl iptal ettiğini açıklamıştı. Sinemacıların tepkileri çığ gibi büyüyor. Kayıt tescil belgesi ne? 2004 yılından beri yürürlükte olan “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 15. maddesi uyarınca festivallerde gösterilecek Türkiye’de üretilen filmlerin kayıt tescil belgesi almış olması gerekiyor. Yani filmlerin devlet denetiminden geçirilmesi ve “Uygundur” damgası alması gerekiyor. Türkiye’de üretilen ve kayıt tescil

“Cervantes Ödülü” sahibini buldu

İspanyol edebiyatının en önemli temsilcisi kabul edilen ve “Don Kişot” adlı eseri ile dünya çapında ün salan Miguel de Cervantes’in ölümünün 399. yıl dönümü sebebiyle düzenlenen tören, Cervantes’in doğum yeri olan Madrid’in Alcala de Henares ilçesindeki üniversite salonunda gerçekleştirildi.“Kültürler arası diyaloğa verdiği katkı ve İspanyol diliyle ilgili çalışmalarından” dolayı “2014 Cervantes Ödülü”ne layık görülen Goytisolo’ya “Miguel de Cervantes Ödülü” ma-

dalyası Kral 6. Felipe tarafından takılırken, Goytisolo aynı zamanda 125 bin avro para ödülünün de sahibi oldu.Goytisolo törende yaptığı konuşmada ödülünü, “Harvard’daki hocam” dediğiFrancisco Marquez Villanueva ve yaşamını sürdürdüğü yer olan Marakeş halkına adadı. 5 Ocak 1931 Barcelona doğumlu olan Goytisolo, diktatör Franco döneminde 1956 yılında sürgün edilerek Paris’e yerleşmişti. Goytisola, pek çok yerde kaldıktan sonra Marakeş’e yerleşti. KÜLTÜR-SANAT

10 eser daha dünya mirasında Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, 10 kültürel ve doğal varlığın, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girdiğine dair açıklamada bulundu.Bu eserlerden birinin Akdamar Kilisesi olduğunu dile getiren Çelik, diğerlerininAntalya’daki Aspendos Antik Kenti, Yıldız Sarayı, Muğla’daki Stratonikeia Antik

Kenti, Kütahya-Eskişehir-Afyon’u kapsayan Dağlık Frigya Bölgesi, Edirne’deki Uzun Köprü, Siirt’teki İsmail Fakirullah Türbesi, Bolu’daki Mudurnu Tarihi Ahi Kenti, Amasya’daki Harşena Dağı,Pontus Kral Kaya Mezarları, Kahramanmaraş’taki Eshab-ı Kehf Külliyesi olduğunu aktardı. KÜLTÜR-SANAT

Limonata Yönetmen: Ali Atay Oyuncular: Ertan Saban, Serkan Keskin, Funda Eryiğit Tür: Komedi , Dram Makedonya’da yaşayan Suat eski bir tır şoförüdür ve ölümcül bir hastalık nedeniyle yatağa düşer. Oğlu Sakip’i yanına çağırır ve ölmeden önceki tek arzusunu açıklar. Suat seneler önce İstanbul’da imam nikahı kıyarak bir kadınla evlenmiştir ve bu evlilikten bir çocuğu olmuştur. Ölmeden önce tek dileği Selim adındaki ikinci çocuğunu bulup ondan helallik istemektir.

Citizenfour Yönetmen: Laura Poitras Oyuncular: Edward Snowden, Glenn Greenwald, Laura Poitras Tür: Belgesel

Tarihin en ses getiren olaylarından birinin kahramanı olan üst düzey CIA analisti Edward Snowden’ın hikayesi, senenin en iddialı yapımlarından biri olan Citizenfour belgeselinde izleyiciyle buluşuyor. Laura Poitras imzalı belgesel; gerçeklik, gerçekçilik ve mevcut kontrol mekanizmalarına dair derin sorular barındırıyor.

Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız Yönetmen: Ana Lily Amirpour Oyuncular: Sheila Vand, Arash Marandi, Tür: Korku , Romantik , İran’da bulunan Bad City kasabası dünyanın geri kalanından soyutlanmış, suçla örülü bir yerdir. Özellikle de gece çöktüğünde kasaba, fahişeler, uyuşturucu satıcıları ve kadın tüccarlarının olur. Ancak bu tekinsiz kabanın sokaklarında geceleri yapayalnız gezinen bir başka figür daha vardır; bir kadın vampir, kasabayı lanetler. Cake Yönetmen: Daniel Barnz Oyuncular: Jennifer Aniston, Adriana Barraza TÜR: Dram Claire toplumdan gitgide uzaklaşmış, evinde kendi kendine yaşayan bir kadındır. Dış dünyayla kalan yegane bağlantısı evde ona hem yoldaş olan hem de işleriyle ilgilenen Silvana’dır. Hayata bağlılığını sorguladığı sırada, terapi grubundaki arkadaşı Nina’nın ani intiharı Claire’in de yaşamını ve dengesini alt üst eder. Nina Claire’in rüyalarına girer.

HAFTANIN AJANDASI Aile ve evi sorguluyor

Bu kadınları izleyin

Dünya Caz Günü Bursa’da

Pilot Galeri, ‘Yarından Önceki Gün’ sergisine ev sahipliği yapıyor. Aile ve evin mahremiyetini ‘tabu’ olarak görmedikleri gibi kadına atfedilen görevleri de kutsamayan bu üç yetenekli sanatçı; Neslihan Koyuncu, Senem Denli ve Hacer Kıroğlu’nun sergideki işlerini kaçırmayın.

ikincikat’tan ‘Poz’ ve Craft’tan ‘Kalp Düğümü’. İkisi de kadın ağırlıklı ekiplerin işleri. İkisinde de kadın oyuncular sahnede nefis işler çıkarıyor. İki oyun da sezonun ‘eskilerinden’ ama hâlâ izlemediyseniz daha fazla gecikmeyin... Oyunlar Craft Kadıköy’de sizleri bekliyor.

30 Nisan Dünya Caz Günü, kadın sanatçıların vereceği bir konserle Bursa’da kutlanacak. Kadın sanatçıların ağırlıklı olarak yer alacağı konser, Bursalı her yaştan müzikseverin katılımına açık ve ücretsiz olarak Bursa, Merinos Parkı Atatürk Kongre Kültür Merkezi’ndeki Orhan Gazi Salonu’nda.

ww


Sabah ağında köpekbalığı buldu Fethiye’de balıkçılık yapan Halil Mulah, avlanmak için Kızılada açıklarına ağlarını serdi. Ağları toplamak için bölgeye gelen Mulah, ağa takılmış 2 metre uzunluğun-

da, 70 kilo ağırlığında camgöz cinsi köpek balığı ile karşılaştı. Şaşkınlığını üzerinden atan balıkçı, yakaladığı köpek balığını hemen sattı.toplum

Bir cümle ve binlerce yalan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ak Saray’da tanıttığı oyuncak askerleri sonrası Davutoğlu da Erdoğan’dan kalır yanının olmadığını gösterdi. Polis Teşkilatını 170. Kuruluş yıldönümünde Başbakan Davutoğlu da Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait kostümlü polislerce karşılandı. AKP’nin polisi de tıpkı Osmanlı gibi yasakçılıkta uzman. TOPLUM birsen kaplanseren

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Elmadağ Halk Eğitim Merkezi’nde düzenlenen, AKP İlçe Danışma Meclisi Toplantısında yaptığı konuşmada HDP’nin seçim beyannamesine ilişkin oldukça çarpıcı, bir o kadar da ilginç cümleler kurdu. Konuşmasının en dikkat çekici kısmı ise HDP’nin seçim beyannamesinde geçen Kürt ve lezbiyen kelimelerini özenle saymış olduğu gerçeğiydi. Bir cümle Bir başbakan yardımcısı düşünün ki, hem ırk hem de cinsel yönelim konularına bu kadar özenle yaklaşmış olsun. Öyle ki hiç üşenmemiş, oturmuş saymış, kaç defa Kürt, kaç defa lezbiyen geçiyor bu partinin seçim beyannamesinde diye.Bu kadar emek göstermiş olmasına saygı duyuyoruz ama, bu yine de insanların gözünde onu ırkçı ve cinsiyetçi yapmaktan alıkoymuyor maalesef. Bu yüzdendir ki kendisini, bir cümle ile, aynı zamanda hem ırkçılık, hem de cinsiyetçilik

yapmayı başardığından ötürü kutluyoruz. Onun için, bu konumda olmak kolay değil tabi ki, nereden bakarsanız bakın AKP hükümetinin getirdiği bir başbakan yardımcısı ve bizler, alışkınız artık böyle konumlardaki insanların, böylesine cümleler sarf etmesine. Ama gelin görün ki yine de insanlar biraz olsun şaşırmıyor değil. Yanlış anlaşılmasın onun nasıl böyle cümleler kurduğuna değil, nasıl koca seçim bayannamesinden bu iki

kelimeyi oturup sıkılmadan saydığına şaşırıyordur insanlar. Şaşıra şaşıra bir hal olduk Bizler şaşıra şaşıra bir hal olurken, seçim hızla yaklaşırken nereden vuracağını bilemeyen AKP, işte böylesine saçmalamalara sebep oluyor. Birilerinin Başbakan Ya r d ı m c ı sı Yalçın A k d o ğ a n’ a bu memle-

18SORU

kette Kürt’lerin de, lezbiyenlerin de ve çok şaşıracak ama Ermeni’lerin de olduğunu hatırtlatması lazım. Çünkü kendisi bunu hatırlamıyor gibi görünüyor ya da en korkunçu bunu hiç bilmiyor olma ihtimali. Görünen tablo ise, hiç bilmiyor olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Kendilerinin, yani AKP’nin, tüm Türkiye’nin partisi olduğunu sıkça dile getirmesi ve bunu bir de çok inanarak söylemesi tam da Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın güzide cümleleri ile bir güzel suya düşüyor işte. O çok övündükleri tüm Türkiye’nin partisi oldukları yalanını bir güzel kendi ağızlarından düşen cümlelerle kanıtlıyorlar. Gelinen nokta gösteriyor ki aslında her şey bir yalandan ibaret. Bizlere yıllardır bir yalanı yaşatan bu hükümete ne kadar teşekkür etsek az gelir. Yalnız önemli bir şey var ki, bizim memlekette çok güzel sözler vardır, mesela, yalancının mumu yatsıya kadar yanar gibi.

100 dakikalık mucize

Gülçin Çıvgın öğrenci - konya

Seçim vaadi böyle olur 1. En sevdiğiniz erdem? Azim 2. Başlıca özelliğiniz? Çekingenlik 3. Mutluluk nedir? Hayal ettiğin şeyin gerçekleşmesi 4. Mutsuzluk nedir? Olmak istediğim yerde olamamak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Unutkanlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Kendini beğenmişlik 7. En sevmediğiniz şey? Karnabahar 8. En sevmediğiniz kişiler? Dedikoducular 9. En sevdiğiniz iş? Film izlemek 10. En sevdiğiniz şair? Ahmet Arif 11. En sevdiğiniz yazar? J.J. 12. Kahramanınız? Thranduil 13. Kadın kahramanınız? Lise hocam 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? Yaprak sarması 17. En sevdiğiniz düstur? Fırsatın varken yap! 18. En sevdiğiniz söz? Yaşayan pek çok kişi ölümü hak eder, ölülerden bazıları da yaşamı

Trabzon Prof. Dr. İhsan Koz İlkokulu 4-G sınıfı öğrencisi Ömer Taha Çoban, okul başkanlığı seçimlerinde Oscar Cardozo’yu getireceğini vaad ederek başkanlık seçimini kazandı.Vaadinin ardından seçimi kazanması belki sürpriz değildi ancak asıl sürpriz olan Ömer Taha’nın sözünü tutup Cardozo’yu okula getirmesi oldu. Teklifi kabul eden Cardozo 4-G sınıfını ziyaret etti. Sözünü tutmanın gururu gözlerinden okunan taze başkan, geldiği için Cardozo’ya bol bol teşekkür etti. Trabzonspor’un Paraguaylı golcüsünü karşısında gören öğrenciler de bolca fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedi. toplum

Bıçak kemiğe dayanınca

Dünya 100 dakika yaşayan ama organlarıyla birçok insana hayat veren bebek Teddy’i konuşuyor. Haberi manşetten veren Daily Mirror, Teddy için imza verin başlıklı haberinde, doğumundan 100 dakika sonra ölen Teddy’nin, yaşayan ikizkardeşi Noah, büyükannesi Debbie ve annesi babasıyla birlikte çekilmiş veda resimlerini yayınlarken “Küçük kahraman binlerce yeni donöre ilham verdi ama daha çok bağışçıya ihtiyacımız var” çağrısında bulundu. Tüm İngiliz ulusunu donör olmak için kayıt yaptırmaya çağıran Daily Mirror gazetesi Teddy’nin babası Mike Houston’un “Onun mirası yaratıldı” diyerek Mirror’un bağış kampanyasına anne babanın desteğine de dikkat çekti. Daily Mirror’un haberinden sonra dönör olanların yüzde 378 arttı. toplum

Bilgisayar Problemi ABD’nin Colorado eyaletinde yaşayan Lucas Hinch isimli bir adamın bilgisayarıyla yaşadığı problem polisi alarma geçirdi. Devamlı sorun çıkaran bilgisayarını boş bir araziye taşıyan adam hızını alamadı ve ruhsatlı silahıyla bilgisayarına ateş açtı. Silah sesleri üzerine olay yerine eyalet polisi gitti.

Tüp Kayseri’de bir çocuğun iterek götürdüğü bebek arabasını görenler, içinde haliyle bebek olduğunu zannetti. Bebek arabalı çocuk yoldan geçerken bazı sürücüler araçlarının hızlarını düşürdü. Ama arabanın içinde bebek değil, mutfak tüpü vardı. Bebek beklerken tüpü görenlerse şaşkınlıklarını gizleyemedi.

Teratom Beyninde tümör olduğu için ameliyata alınan kadının ikizini beyninde taşıdığı anlaşıldı. Daily Mail’in haberine göre Yamini Karanam’ın beyninde tümör tespit edildi. Tümörün alınmasına karar veren cerrahlar Yamini’nin beynini açtığında beynindekinin embriyonik bir ikiz yani teratom olduğunu keşfetti.

Prenses Sarah Amerikan gazetesi Globe Prenses Diana’nın yumurta, Prens Charles’ın sperm örneklerini saklayan bir doktorun eşinden tüp bebek yaptığını iddia etti. İngiliz Kraliyet ailesi hakkında şimdi de oldukça şaşırtıcı bir iddia dünya basınında konuşuluyor. Globe’da yayımlanan haberde Prenses Diana’nın İngiltere veliaht Prensi Charles’tan Sarah isimli gizli bir kızının olduğu iddia ediliyor. toplum


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.